Bediüzzaman`ın, Sekine duası hakkındaki

advertisement
Sorularlarisale.com
Bediüzzaman’ın, Sekine duası hakkındaki tespitlerine
yönelik bazı eleştiriler almaktayız. Bunlardan aşağıya
aldığımız bir tanesi cevap vermenizi ve Sekine duasının
mahiyeti hakkında bilgi vermenizi rica ederiz.
İtiraz Edilen Kısım:
"Hz. Cebrail’in, Alâ Nebiyyina (A.S.M.) huzur-u Nebevîde getirip Hz. Ali’ye
(r.a) Sekine namıyla bir sahifede yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’nin (R.A.)
kucağına düşmüş. Hz. Ali (r.a) diyor: "Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâim-üssema suretinde gördüm. Sesini işittim, sahifeyi aldım, bu isimleri
buldum."(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a)
İddia:
Said Nursî; uydurulmuş, düzülmüş metinleri vahye izafe etmeye oldukça meraklıdır.
O, bir şeyin vahiy olup olmadığı konusunda ilmî disiplinden ve ciddiyetten o kadar
uzaktır ki, işine gelen her metni vahiy diye takdim etmeye hazırdır. Ne üdüğü
belirsiz bu sahife nerededir? Kim rivayet etmiştir? Sünnetin neresinde yer alır?
İddiaya Cevap:
Bu ifadelere, bizzat Hz. Ali (r.a) tarafından meşhur Urcuze kasidesinde yer
verilmiştir. (bk. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî, Mecmuatü’l-Ahazab,
Şazelî cildi, s. 590). Bu kasidede Abbasî devletinin başına gelen yıkım
felaketine “tarih vererek” işaret ettiği gibi, yine ebced hesabıyla “1348 /
1928” tarihinde İslam harflerinin kaldırılıp yerine Latin harflerinin
konulacağına -sarahate yakın bir tarzda- işaret etmiştir. Başkasına ait
olduğuna en ufak bir bilgi kırıntısı olmadığı, üstelik her yiğidin kârı olmayan
istikbalden gaybî haberler veren bu kasideyi, tarih boyunca bize kadar Hz.
Ali’ye (r.a) ait olan bir kaside olarak geldiği halde, hangi ilmî vicdan, hangi
zımnî irfan bu kasidenin Hz. Ali’ye (r.a) olan aidiyetini elinin tersiyle itebilir.
Binlerce tarihî bilgiler vardır ki, hadis kaynaklarında yer almamıştır. Bütün bu
bilgilerin doğruluğuna kalem mi çekeceğiz? “Sünnetin neresinde yer
alır?” deyip, binlerce bilgiyi sil-baştan mı yapacağız? Özellikle, haricî
zihniyetin oldukça ağır bastığı Emevî devrinde, bilhassa ehl-i beyt yoluyla
gelen pek çok rivayet, onların siyasî amaçlarına ters düştüğü için “uydurma”
damgası yemekten kurtulamamıştır.
İmam Gazalî de “Cünnetu’l-Esma” (Allah’ın isimlerinin oluşturduğu zırh)
page 1 / 3
adıyla, Hz. Ali’nin (r.a) “Sekîne” ismini verdiği söz konusu altı ism-i azamla
beraber, münasip birkaç ayetle birlikte vird edinmiş ve bunların değişik
hastalık ve düşmanlara karşı okunmasını tavsiye etmiştir. (bk. Gümüşhanevî,
a.g.e, s.471-474).
Bunun şöyle birkaç hikmeti olabilir:
a. İleride bir çok yönden değişik fırkalarla, özellikle haricilerle yapacağı
mücadele esnasında, kendisine hususî bir teselli kaynağı olacağına bir sinyal
olabilir. (İlginçtir, bu asrın müceddidi ve Hz. Ali’nin (r.a) reisi olduğu Al-i beyt
dairesinin bu zamandaki hakikî bir temsilcisi olan Bediüzzaman Said Nursi;
bir yandan Kur’an’a, İslam’a doğrudan hücum eden zendeka komitelerine
karşı mücadele ederken, bir yandan da, Hz. Ali’nin (r.a) piri bulunduğu ehl-i
tarikat ve ehl-i velayete hücum ederek, keşif ve kerametleri inkâr ederek, bu
dinsiz komitenin ekmeğine yağ sürenler, akıllarının ermediği her şeye
“hurafe” diyen ve müslümana yakışmayan tavırlarıyla İslam ümmetini
rencide eden bu gruplarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ve Hz.
Ali’den (r.a) sonra belki de en çok Sekîne adındaki ism-i azam duasını
okuyan bir zattır.
b. Tarih boyunca, her milletten daha çok musibetlerle karşılaşan, en hunhar
zalimlere karşı hakkı haykırmaktan çekinmeyen ehl-i beytin başına gelen
sıkıntı anlarında, onlar için özel bir manevî zırh olduğuna bir işaret de
olabilir. Nitekim, bu konu daha çok ehl-i beyt tarikıyla bize gelmiştir.
c. Ahir zamanda ortaya çıkacak ve seyyidler cemaatinin başına geçecek
olan Hz. Mehdinin de, ceddi Hz. Ali (r.a) gibi din uğrunda çetin bir
mücadeleye gireceği ve bu Sekîne’nin onun özel virdi ve koruyucu bir zırhı
olacağına bir işaret olabilir. Nitekim, hadiste, Efendimiz (a.s.m.) Hz. Ali’ye
(r.a) “Ben Kur’anın tebliği için mücadele ettim, sen de onun tevili için
mücadele edeceksin.” buyurmuştur. (Sahih olan değişik rivayetler için bk.
Mecmau’z-Zevaid, 5/186; 6/244; 9/133) Hz. Mehdi de Süfyan komitesinin
Kur’an’a karşı takındığı tahrifkâr ve tahripkâr tutumuna karşı mücadele
edecek, Kur’an’ın hakikî tevillerini gösterecek ve tahripleri tamir edecektir.
Bediüzzaman’ın -bu çerçevede yaptığı- harikalar harikası nuranî hizmetini
görmeyenlerin gözleri acaba neleri görmektedir.
İddianın Devamı:
Hz. Peygamber’e vahiy olarak gökten, yazılmış hiçbir metnin inmediği
Müslümanlarca bilinen ve üzerinde ittifak edilen bir konu iken, bu öyle bir
uydurmadır ki, içinde hem vahye, hem vahyedene, hem de vahyedilene karşı
saygının kırıntısı bile yoktur. Vahyin tek muhatabı Hz. Peygamber olduğu hâlde, hem
de onun huzurunda, getirdiği yazılı bir vahiy metnini Cebrail (a.s.)’e Hz.
page 2 / 3
Peygamber’in değil de Hz. Ali’nin kucağına düşürttüren bu uydurukçuların
alçaklıkları ve hain ve pis emelleri o kadar barizdir ki, Hz. Ali’nin değil Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in peygamber olduğuna inanan her Müslümanın bunu fark
etmesi gerekir. Allah, bu kezzap ve deccalları kahretsin!
Cevabın Devamı:
Allah’ım! İslam ümmetinin, manevi önder olarak kabul ettiği mehdilere
deccal, sıdkın zirvesinde olan sadıklara kezzap, aklının ermediği en büyük
hakikatleri bile tekzip etmekten çekinmeyen, bu gibi insanları da ıslah
eyle! Âmin, elfu elfi âmin!
İddia:
Böylece Said Nursî’nin; adları Bâtınî, Rafızî, Hurufî, Karmatî kardeşlerinden sonra
Gurabî adında bir kardeşi daha olduğunu öğrenmiş olduk... Evet, Said Nursî’nin bu
sözleri onun bir Şiî, üstelik Gulâttan bir Şiî olduğunun en açık göstergesidir. Bu
fırkaya Gulât denmesi, Hz. Ali konusunda aşırılığa gitmelerindendir. Ona bir taraftan
ulûhiyet, bir taraftan nübüvvet ve bir taraftan da nübüvvette ortaklık nisbet
etmektedirler.
İddiaya Cevap:
- Daha önce arz edildiği üzere, İmam Gazalî ve Şeyh Ziyaeddin Gümüşhanevî
gibi sünni alimlerin bununla meşgul olması, bu konuyu sadece bir şia
uydurması olduğunu iddia edenlerin yüzlerine vurulan sünnice bir şamardır.
- Hz. Ali’nin (r.a) bildirdiğine göre, “Sekine” duası, Bedir Gazvesinde Hz.
Peygamber (a.s.m)’e vahiy olarak gelmiştir. Ancak, ehl-i beytin reisi olarak
veraset-i nübüvvet noktasında bulunan ve o anda Efendimiz (a.s.m.)’in
yanında olan Hz. Ali’nin (r.a) kucağına düşmüştür. Hz. Cebrail tarafından
bunun Hz. Ali (r.a) için sırlı bir tılsım, bir sekine olarak verilen ilahî bir hediye
olduğu ifade edilmiştir. (bk. Urcuza kasidesi, ilgili yer)
SEKİNE DUASI HAKKINDA
page 3 / 3
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download