T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI MESANE KANSERLERİNDE AEG-1, BETA-KATENİN ve APC’NİN ROLÜ VE PROGNOSTIK FAKTÖRLER İLE İLİŞKİSİ TIPTA UZMANLIK TEZİ Dr. NİLÜFER KADIOĞLU DÜZCE,2014 T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI MESANE KANSERLERİNDE AEG-1, BETA-KATENİN ve APC’NİN ROLÜ VE PROGNOSTIK FAKTÖRLER İLE İLİŞKİSİ Anabilim Dalı Başkanı : Prof. Dr. Binnur ÖNAL Dr. NİLÜFER KADIOĞLU TIPTA UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI YRD.DOÇ.DR. MURAT OKTAY DÜZCE - 2014 ÖNSÖZ Uzmanlık eğitim süresi boyunca benden desteğini esirgemeyen Anabilim Dalı Başkanımız hocam Prof.Dr.Binnur Önal'a, bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım, bana patolojiyi sevdiren değerli hocam Prof.Dr.Ali Kemal Uzunlar'a, tez çalışması süresince bana tezin her aşamasında gösterdiği bilimsel desteğin yanı sıra manevi destek de sağlayan, tez danışman hocam Yard.Doç.Dr Murat Oktay'a, Anabilim Dalımızdan ayrılışlarının üzüntüsünü yaşadığım, özellikle uzmanlık eğitimimin ilk yıllarında üzerimde çok büyük emekleri olan sevgili hocalarım Doç.Dr.Havva Erdem ve Doç.Dr. Ümran Yıldırım'a, asistanlık yaşamı boyunca benden dostluklarını ve yardımlarını eksik etmeyen asistan arkadaşlarım Arş.Gör.Feyza Başar ve şu an mecburi hizmetini yapmakta olan Uzm.Dr.Cem Şahiner'e, tezimin teknik aşamasındaki emekleri ve göstermiş oldukları dostluk sebebiyle laboratuvar teknisyeni arkadaşlarım Dinçer Korkmaz, Murat Süzen, Barış Yürük, İsmail Birinci, Feride Yılmaz, Asiye Kasapoğlu Demirtaş’a, diğer çalışma arkadaşlarım Gülçin Şahin, Seval Dinç, Serdar Tezcan ve Şeniz Gül’e; beni bugünlere getiren, maddi ve manevi olarak varlıklarını bana hep hissettiren, tıp ve uzmanlık eğitimim boyunca sabırla yardımıma koşan çok sevdiğim babam Sabri Kadıoğlu, annem Mürvet Kadıoğlu, ablam Dr.Hanife Kadıoğlu, abim Mustafa Bayram Kadıoğlu ve ailem kadar sevdiğim sevgili dostum, dert ortağım, meslektaşım Dr.Merve Şen'e çok teşekkür ederim. i ÖZET Amaç: Mesane kanseri erkeklerde dünyada 4., Türkiye’de 3. en sık görülen kanser türüdür ve görülme sıklığı ile mortalite oranları artmaya devam etmektedir. AEG-1 meme, kolorektal ve over kanseri gibi birçok kanserin progresyonu ile ilişkili yeni bir onkoproteindir. APC, B-Katenin’in negatif regülatörü olan tümör süpresör gendir. Bu çalışmada mesane karsinogenezinde AEG-1, APC ve B-Katenin’in rolünün araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem:Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji A.D. arşivinde saptanan 66 mesane tümörü hastasının sistektomi ve TUR materyalinde immünhistokimyasal AEG-1, APC ve B-catenin çalışması yapıldı. İmmun boyamanın şiddet ve yaygınlığı skorlanıp yaş, tümör tipi, histolojik derece ve evre gibi prognostik faktörler ile istatistiksel olarak ki-kare ve t testi kullanılarak karşılaştırıldı. Bulgular:AEG-1 sitoplazmik boyanması; invaziv ürotelyal karsinomlarda invaziv olmayan papiller ürotelyal karsinom ve in-situ karsinom olgularına göre anlamlı olarak daha yüksek bulundu (p=0,043). Yüksek evreli tümörlerde AEG-1 ekspresyonu artışı gözlendi (p=0,044). Histolojik derece artışı ile AEG-1 ekspresyonu artışı eğilimi gözlendi ancak istatistiksel anlamlılık saptanmadı (p=0,137). Nükleer Beta-Katenin ekspresyonu ile histolojik derece, evre ve lenfovasküler invazyon gözlenmesi arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0,046; 0,013; 0,03). APC ile prognostik faktörler ve tanı grupları arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Sonuçlar: İngilizce literatürde mesane kanserlerinde AEG-1 ekpresyonu artışı ile artmış histolojik derece ve progresyon arasında ilişkinin gösterildiği çok fazla yayın yoktur. Bizim çalışmamızda invazivlik ve evre ile ilişki saptanmış olup, AEG-1’in mesane kanseri için onkoprotein olduğunu düşündürmüştür. B-katenin WNT sinyal yolağının üyesidir, E-kadherin düzenlenmesinde rol oynar. Nükleer lokalizasyonu birçok kanser gibi mesane kanserinde de bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda da evre ve histolojik derece artıkça nükleer ekspresyonunun görüldüğü saptanmıştır. ANAHTAR SÖZCÜKLER: Mesane tümörü, AEG-1, APC, B-Katenin, prognostik faktör ii ABSTRACT Aim: Bladder carcinoma is the 4th common cancer in the worldwide, while it is the 3rd common cancer in Turkey in men and its prevalence and its mortality rates continue to rise. AEG-1 is a recently described oncoprotein that is associated with progression in several cancers such as breast, colorectal and ovarian carcinomas. APC is a tumour suppressor gene and negative regulator of B-catenin. In this study it is aimed to search the role of AEG-1, APC and B-catenin in bladder carcinogenesis. Material and Method: Sixty-six cases diagnosed as bladder tumour in Düzce University Faculty of Medicine Department of Pathology were included in the study. Cystectomy and TUR specimens were stained with AEG-1, APC and B-catenin immunohistochemically. Intensity and percentage of staining were evaluated and compared statistically using chi-square and t test with prognostic factors such as patient’s age, tumour type, histological grade and tumour stage. Results: Cytoplasmic staining of AEG-1 was significantly higher in invaziv urothelial carcinoma than noninvaziv urothelial carcinoma and in-situ carcinoma. (p=0,043). AEG-1 expression was higher in high grade tumours (p=0,044). AEG-1 expression tend to increase with higher histological grade but statistically there were not significant relationship (p=0,137). There were significant relationship between nuclear B-catenin expression and histological grade, tumour stage and lymphovascular invasion (p=0,046; 0,013; 0,03). There were not significant relationship between prognostic factors, tumour type and APC. Conclusion: There is not much research in English literature that show relationship between histological grade, tumour progression and AEG-1 expression. In our study there was relationship between invasiveness, tumour stage and AEG-1 expression. This finding leads us to think that AEG-1 is a responsible oncoprotein in bladder carcinoma. B-catenin is a member of WNT signaling pathway and it has a role in Ecadherin regulation. Nuclear accumulation of B-catenin is reported in several carcinomas including bladder carcinoma. In our study we found that as nuclear expression increase, tumour stage and histological grade increase. KEYWORDS : Bladder tumour, AEG-1, APC, B-catenin, prognostic factor iii İÇİNDEKİLER Sayfa Önsöz ............................................................................................................................i Özet ..............................................................................................................................ii İngilizce Özet (Abstract) ............................................................................................iii Simgeler ve Kısaltmalar Dizini ...................................................................................vi 1. Giriş ve Amaç ..........................................................................................................1 2. Genel Bilgiler ...........................................................................................................3 2.1. Anatomi….........................................................................................................3 2.2. Embriyoloji ......................................................................................................4 2.3. Histoloji……....................................................................................................5 2.4.Mesane kanseri epidemiyoloji........ ..................................................................6 2.5.Mesane kanseri etyopatogenezi ........................................................................7 2.6. Mesane tümörlerinin sınıflaması.......................................................................9 2.6.1. İnfiltre Ürotelyal Karsinom.... ..................................................................10 2.6.2 İnvaziv olmayan (non-invaziv) ürotelyal neoplaziler...................................................................................................................14 2.6.3 Skuamöz neoplaziler..................................................................................16 2.6.4 Glandüler neoplaziler.................................................................................17 2.6.5 Nöroendokrin tümörler...............................................................................18 2.6.6 Melanositik tümörler..................................................................................19 2.6.7 Mezenkimal Tümörler................................................................................19 2.6.8 Hematopoetik ve lenfoid tümörler.............................................................21 2.7. Mesane tümörlerinde prognostik faktörler......................................................21 2.7.1 Patolojik evre.............................................................................................22 2.7.2 Histolojik derece........................................................................................26 2.7.3Yaş ve cinsiyet............................................................................................27 2.7.4 Histolojik tip..............................................................................................27 2.7.5 Lenfovasküler invazyon.............................................................................27 2.7.6 Tümör boyutu.............................................................................................28 2.7.7 Multifokalite..............................................................................................28 2.7.8 Cerrahi sınır durumu..................................................................................28 2.7.9 Diğer .........................................................................................................28 2.8. Mesane tümörlerinin moleküler temeli ..........................................................30 2.8.1. AEG -1......................................................................................................31 2.8.2 APC............................................................................................................32 2.8.3 B-katenin....................................................................................................34 3. Gereç ve Yöntem ...................................................................................................36 3.1. Olgu Seçimi....................................................................................................36 3.2. İmmünhistokimyasal Boyama........................................................................38 3.3 İstatistik............................................................................................................40 4. Bulgular ..................................................................................................................41 4.1. Olguların Genel Özellikleri.............................................................................41 4.2. Prognostik Faktörler........................................................................................41 4.3. AEG-1.............................................................................................................43 4.4. APC.................................................................................................................46 iv 4.5. B-katenin.........................................................................................................49 5. Tartışma...................................................................................................................52 6. Sonuçlar .................................................................................................................56 7. Kaynaklar ...............................................................................................................57 v SİMGELER VE KISALTMALAR APC :Adenomatous Polyposis Coli AEG-1 :Astrocyte Elevated Gene – 1 DSÖ :Dünya Sağlık Örgütü : DMPPÜN:Düşük malign potansiyelli papiller ürotelyal neoplazi İHK :İmmunohistokimya CIS :İn situ karsinom MTDH :Metadherin vi 1.GİRİŞ VE AMAÇ Mesane kanserleri; DSÖ verilerine göre dünyada 7. sıklıkta görülür. Yılda ortalama erkeklerde 260.000, kadınlarda 76.000 yeni vaka ile karşılaşılmakta, tüm kanserlerin yaklaşık % 3,2'sini oluşturmaktadır 1. Amerika'da 4. en sık malignitedir, 2007 yılında yaklaşık 67.160 yeni vaka ve 13.750 ölüm bildirilmiştir2. Türkiye'de ise Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanlığı'nın 2008 yılına ait verilerine göre mesane kanserleri erkeklerde 3. sıklıktadır ve yılda yaklaşık 100.000'de 20 vaka görülür 3. Olguların % 90'ından fazlası ürotelyal kanser tanısı almakta iken, primer skuamöz hücreli karsinom, adenokarsinom, küçük hücreli karsionom tanıları da daha az oranda görülmektedir2. Kromozomal değişiklikler, spesifik tek nükleotid polimorfizmi, mutasyonlar, epigenetik özellikler gibi genetik faktörler mesane karsinomlarının tümorigenezinden sorumlu olabilmektedir. Tümorigenezis’den sorumlu moleküler özelliklerin bilinmesi ile bu özellikler; tümör yaygınlığını, metastatik potansiyeli ve prognozu belirlemek için potansiyel bir parametre olarak kullanılabilecektir 4. ‘Metadherin (MTDH)’ ve ‘LYRIC’ olarak da bilinen ‘Astrocyte elevated gene-1’ (AEG-1), ilk defa insan fetal astrositlerinde gösterilmiştir. Daha sonraki çalışmalarda AEG-1'in özofagial skuamöz hücreli karsinom, kolorektal karsinom, hepatosellüler karsinom, gastrik kanser, küçük hücreli dışı (non-small cell) akciğer karsinomu, nöroblastom, meme kanseri, prostat kanseri gibi birçok tümorde de ekspresyonlarının arttığı gösterilmiştir 5. ‘Adenomatous polyposis coli’ (APC), embriyolojik gelişim sırasında hücre adezyon ve polaritesinin korunmasında çok önemli bir role sahip olan WNT sinyal yolağının bir komponentidir. WNT sinyalleri; en önemlisi B-katenin ve APC'yi içeren çeşitli yolakları uyarır. WNT yokluğunda, APC, B-kateninin sitoplazmada birikimini önler. APC geni inaktivasyonuyla B-katenin sitoplazmada birikir ve bazı transkripsiyon faktörlerini uyarır. APC/B-katenin disregulasyonu kolon karsinomlarında ve hepatosellüler karsinomlarda gösterilmiştir 6. Bu çalışmada amaç; Fakültemiz Patoloji Laboratuvarı’nda ürotelyal karsinom tanısı almış vakaların retrospektif bir şekilde immünohistokimyasal olarak; AEG-1, APC, B-katenin ekspresyonlarının yaygınlığını ve şiddetini değerlendirmek, bu parametrelerin yaş, histolojik derece, evre, lenfovaskuler invazyon gibi 1 parametrelerle ile olan ilişkisini araştırmak ve olası bir tanısal ya da prognostik parametre olarak kullanılabilirliğini tartışmaktır. 2 2.GENEL BİLGİLER 2.1. Anatomi Mesane, gövde ve boyun kısımlarından oluşan, 400-500 ml idrarı depolayabilen, muskuler bir torbadır. Gövde kısmı ile idrar depolar, boyun kısmı mesane ile üretrayı bağlar 7. Boşken peritonun altında ve pelvis minorun anteroinferior kısmında yerleşmiştir, dolu iken umblikus seviyelerine ulaşabilir. Kadında pubovezikal ligament, erkekte puboprostatik ligaman sıkıca mesane boynuna tutunur. Mesanenin diğer kısımlarının görece serbest olması, idrarla dolduğunda mesanenin üste doğru genişlemesine olanak sağlar. Mesane dört köşeli ters bir piramide benzetilebilir. Piramidin üst yüzü peritonla örtülüdür. Arka yüzü ile rektum arasında kadınlarda uterin serviks, erkeklerde seminal vezikül bulunur (Şekil 1). İki alt köşesi ise levator ani kasıyla komşudur. Mesane arka duvarında boyun kısmının hemen üzerinde, alt köşesinin üretraya açıldığı, üst köşelerinde iki üreterin mesaneye girişlerinin yer aldığı trigon adı verilen üçgen bir bölge bulunur. Trigon, düzgün yüzeyli mukozası ile mesanenin diğer alanlarında görülen katlantılı mukozadan ayırt edilebilir. Erkeklerde mesane boynu prostat bezi ile birleşir 8. Şekil 1. Erkek ve kadın mesanesinde anatomik komşuluklar. (http://homepages.cae.wisc.edu/~bme301/bladder/ ) 3 Mesane kanlanması; internal ilyaklardan dallanan inferior vezikal arter, umblikal arter ve dalları, obturatuar arter, inferior gluteal arter, kadınlarda ek olarak uterin ve vaginal arterlerle sağlanır. Venler vezikal venöz pleksusu oluşturur ve internal ilyak vene direne olurlar. Vezikal venöz pleksus, erkekte prostatik, kadında vaginal pileksusla ilişkidedir. Lenfatik direnajı eksternal ve internal ilyak lenf nodlarına doğrudur. İnnervasyonu T11-L2'den köken alan sempatik ve S2-S4'den köken alan parasempatik sinirlerce olur. Miksiyonda görevli esas sinir, parasempatik sinirleri mesaneye götüren pelvik sinirdir8. 2.2. Embriyoloji İntrauterin 4-7. aylarda kloaka, önde ürogenital sinüs, arkada anal kanala ayrılır. Aralarında mezodermden gelişen ürorektal septum bulunur. Ürogenital sinüsün en üst ucundan mesane gelişir (Şekil 2). Ürogenital sinüsten gelişen diğer oluşumlar, üretranın prostatik ve membranöz kısımları ile kadın ve erkekte genital yapılardır. Başlangıçta allantoisle devamlılık gösteren mesane, erişkinde median umblikal ligamente dönüşen urakus ile umblikusa bağlanır. Kloakın farklılaşması sırasında mezonefrik kanalın uç kısmı ve üreterler ayrı olarak mesane duvarına girer. Böbrekle birlikte üreter orifisleri yukarı doğru yer değiştirir. Mezonefrik kanallar ise birbirine yaklaşır ve erkekte ejekulatuar duktusu oluşturur. Trigonu oluşturan yapılar mezodermal kökenli oluğundan başlangıçta mezodermal ile örtülü olan trigon, daha sonra endoderm epitelle döşenir 9. Şekil 2. İntrauterin 5.haftanın sonunda mesanenin embriyolojik gelişimi. (Langman J.,W, Urogenital system. Ed. Sadler T. Langmans medical embriyology. Sf333 Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2010.) 2.3. Histoloji 4 Mesane mikroskobisi; kabaca içten dışa doğru epitel, lamina propria, düz kas ve adventisya'dan oluşur8 (Şekil 3). Şekil 3. Mesane histolojisine genel bakış. (http://www.bu.edu/histology/p/16505ooa.htm) İç yüzey, transisyonel ya da ürotel olarak adlandırılan epitel tipi ile örtülüdür, 5-7 hücre kalınlığındadır. Süperfisyal, intermedier ve bazal olmak üzere üç bölümde incelenebilir. Luminal yüzeyle ilişkide olan süperfisyal hücreler, büyük ve eliptik şekilli şemsiye benzeri hücrelerdir. Hemen altında yer alan intermedier hücreler, oval nükleuslu, ince kromatinli, bazen vakuolize olabilen bol sitoplazmalı hücrelerdir. Bazal hücreler ise kuboidaldir ve ince kesintisiz bazal membran üzerinde yerleşmişlerdir8. Süperfisyal hücre membranında yer alan rijid tabaka benzeri alanlar, intersellüler desmozomlar, ‘tight junction’larla idrar ve interstisyel boşluk arasındaki ozmotik bariyer korunur 10 . Bazal memran altında yer alan lamina propria tabakası üstte sıkı, derinlerde ise gevşek bağ dokudan oluşmuştur. Sıkı bağ dokusunda; zengin vaskuler ağ, lenfatik kanallar, duyu sinir sonlanmaları ve elastik lifler bulunur. Gevşek bağ dokusu 5 sayesinde ise organ kasıldığında mukozal katlantılar oluşur. Lamina propria'nın orta kısımlarında ince düz kas demetleri olabilir8. Muskularis propria olarak adlandırılan düz kas tabakası, içte ve dışta ayırt edilmesi güç longitudinal, ortada kalın sirkuler olmak üzere üç katmanlı bir yapıdır8. Mesane boynunda internal sfinkteri oluştururlar10. Kaba demetler halindeki kas demetleri arasında kan damarları, lenfatikler, sinirler, bazen yağ doku, nadiren de paraganglia adaları bulunur8. Adventisya fibroelastik yapıdadır. Mesane üst kısmı peritonla örtülüdür10. 2.4. Mesane Kanseri Epidemiyoloji Mesane karsinomu dünyada 7. en sık malignitedir, yaklaşık % 3,2 oranında görülür. Erkeklerde kadınlara göre 3,5 kat daha fazla görülür. En yüksek mesane karsinomu insidansları; Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'dadır. Gelişmiş ülkelerde mesane kanseri prevelansı gelişmekte olan ülkelere göre altı kat daha fazladır2. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanlığı'nın 2008 yılı verilerine göre ülkemizde erkeklerde yüzbinde 20 kişide görülmekte, sıklık sıralaması olarak akciğer ve prostattan sonra 3. sırayı almaktadır (Şekil 4)3. Benzer şekilde aktif kanser kayıtçılığı sistemini 2014 yılı Ocak ayında kuran Düzce ilinde Üniversitemiz anabilim dalı kayıtlarına göre mesane kanseri; % 11,0 görülme sıklığı ile, akciğer kanserinden sonra 2. sıradadır. Aktif veri kanser kayıtçılığı sistemi verilerine göre mesane kanseri en yüksek insidans hızlarının gözlendiği iller erkeklerde İzmir, Eskişehir, Trabzon, kadınlarda Antalya, Eskişehir, İzmir'dir. En düşük insidans ise erkeklerde Bursa, kadınlarda Samsun'dur 11. 6 Şekil 4. En sık görülen kanserler, yaşa standardize insidans hızları, Türkiye, 2008 (http://www.kanser.gov.tr/daire-faaliyetleri/kanser-istatistikleri.html) 2.5.Mesane Kanseri Etyopatogenezi Mesane kanserlerinin başlıca risk faktörü sigaradır 12. Zeegers ve ark. 13 43 epidemiyolojik çalışmanın meta regresyon analizleriyle derlendiği çalışmalarında, sigara içenlerde içmeyenlere göre 3 kat daha fazla üriner kanser görüldüğünü bulmuşlardır. Puro için bu risk 2,5 kat, pipo için 1,9 kattır 14. Sigara miktarının eşik değeri günde 15-20 sigaradır, bu sayıdan fazla sigara içimi riski ek olarak arttırmaz. Miktar kadar, içilen süre de kanser gelişiminde önemlidir. On yıldan az sigara içimi kanser riskini 2 kat artırırken, 40 yıldan fazla sigara içimi riski 4 katına kadar çıkarır. Sigara bırakıldıktan 25 yıl sonraya kadar bile normal populasyona göre kanser riski artmıştır 15. Shapiro ve ark. 16 yapmış oldukları çalışmada sigara içimi ile mortalite arasında belirgin bir ilişki bulamamışlardır. Sigaranın kanser patogenezindeki rolü tam olarak aydınlatılamamış olsa da sigarada bulunan 2-naphthylamine ve 4aminobiphenyl'ün kanser oluşumuyla ilşkisi olabileceği düşünülmüştür12 Arsenik mesane kanseri etyopatogenezinde suçlanan bir diğer çevresel faktördür. Arsenik maruziyeti daha çok yiyecek yoluyla olsa da sularla da bu maruziyet olabilmektedir. Ayrıca böcek öldürücülerde, tahta koruyucularında, gıda katkı malzemelerinde de bulunabilmektedir. Mesane kanser riskini 1,9 kat artırır 17. Mesleki maruziyet ve mesane kanser ilşkisi 1895 yılında Rehn tarafından 7 bulunmuştur 18. Aromatik aminler, benzidine ve 2-naftil amin mesane tümörlerinin % 25’inden fazlasından sorumlu olduğu düşünülen karsinojenlerdir 19. Diğer mesleki faktörler, trihalometan gibi klorlama yan ürünleri, kadmiyum, trikloretilen gibi çözücülerdir. En riskli meslek grubu boya, petrol, lastik endüstrileri, aluminyum üretimi ve kuru temizlemede çalışanlardır 18 . Metal, tekstil, elektrik işçileri, tır şöförleri, deri sanayisinde çalışanlar, kuoförler, sağlık çalışanları, çiftçiler, garson, barmen, temizlik görevlileri de riskli gruplar arasında sayılabilir 20. İstanbul'da mesane kanserli hastaların % 49'unun boya, metal, tekstil lastik gibi iş kollarında çalışmış oldukları saptanmıştır11. Yüzme sularında kullanılan dezenfeksiyon ürünlerinin mesane kanser riski artırdığı söylenmekle birlikte bu ilişki net değildir 21. Alkol tüketimi ile mesane kanseri arasında net bir ilişki bulunamamıştır 22 . Zeegers ve ark. 23 yapmış oldukları derleme çalışmalarında kahve tüketiminin üriner kanser riskini % 20 oranında arttırdığını bulmuşlardır, çay ile benzer ilişki görülememiştir. Yarış ve ark. 24 ise kahve tüketimi ile kanser riski arasında anlamlı bir ilişki görmemişlerdir. Et; pişirme sırasında açığa çıkabilecek nitrat ve nitrit gibi karsinojenler yönünden etyolojide düşünülebilirse de bu ilişki net olarak ortaya konamamıştır 25. Erkekte metabolik sendrom ve mesane kanser arasında zayıf bir ilişki varken, kadınlarda bu ilişki daha yüksek bulunmuştur 26. Kronik irritasyon ve inflamasyonun ürotelyal proliferasyona ve sonrasında ürotelyal kanserlere yol açabileceği düşünülmektedir. Chung ve ark. 27 mesane kanseri olan hastalarda mesane taşı öyküsü olma olasılığının 3,42 kat fazla olduğunu bulmuşlardır. ABD’de, üriner sistem enfeksiyonu öyküsü olan kişilerde, mesane kanseri riskinin iki kat arttığı belirlenmiştir11. Gelişmekte olan ülkelerde ise Schistosoma türleri mesane kanserlerinin önemli bir nedenidir 28. Analjezik olan fenasetin kullanımının mesane kanser riskini 6 kata kadar arttırdığını gösteren yayınlar mevcuttur 29. Kanser kemoterapisinde kullanılan siklofosfamid, ifosfamid gibi kemoteropatik ilaçlar ve iyonize radyasyon maruziyeti ile mesane kanser riski artmaktadır 30. Su tüketiminin fazla olması ile mesane kanser riski % 41'e kadar azaltılabilir 31. Diğer koruyucu (negatif risk) faktörleri arasında meyve, sebze tüketiminin fazla olması, A, C, E vitaminleri, karotenoidler ve folat sayılabilir 32. 2.6. Mesane Tümorlerinin Sınıflaması 8 Üriner trakt tümörleri için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2004 yılında yeni bir histolojik sınıflandırma yayınlamıştır1. A-Ürotelyal Tümörler 1-İnfiltre Ürotelyal Karsinom - Skuamöz differansiyasyonlu - Glandüler differansiyasyonlu - Trofoblastik differansiyasyonlu - ‘Nested’ - Mikrokistik - Mikropapiller - Lenfoepitelyoma-benzeri - Lenfoma-benzeri - Plazmasitoid - Sarkomatoid - Dev hücreli - İndifferan 2 – İnvaziv olmayan (non-invasiv) ürotelyal neoplaziler - İn situ ürotelyal karsinom - İnvaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal karsinom, yüksek dereceli - İnvaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal karsinom, düşük dereceli - Düşük malign potansiyelli invaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal neoplazm - Ürotelyal papillom - ‘İnverted’ ürotelyal papillom B - Skuamöz Neoplaziler 1- Skuamöz hücreli karsinom 2- Verrüköz karsinom 3- Skuamöz hücreli papillom C - Glandüler Neoplaziler 1- Adenokarsinom - Enterik - Müsinöz 9 - Taşlı yüzük hücreli - Berrak hücreli 2- Villöz adenom D - Nöroendokrin Tümörler 1- Küçük hücreli karsinom 2- Karsinoid 3- Paragangliom E - Melanositik Tümörler 1- Malign melanom 2- Nevüs F - Mezenkimal Tümörler 1- Rhabdomyosarkom 2- Leiomyosarkom 3- Anjiosarkom 4- Osteosarkom 5- Malign fibröz histiositom 6- Leiomyom 7- Hemangiom 8- Diğerleri G – Hematopoetik ve Lemfoid Tümörler 1- Lenfoma 2- Plazmasitom 2.6.1. İnfiltre ürotelyal karsinom Ürotelyal karsinom Amerika, Fransa, İtalya gibi gelişmiş ülkelerde mesane kanserlerinin % 90'ından fazlasından sorumludur. Bazal membranı aşmış tümörler olarak tanımlanabilir. Genellikle 50 yaş üstündeki erkeklerde görülür 33. Mesanenin herhangi bir yerinden çıkabilirler. % 37'si lateral duvardan, % 18'i trigondan, % 12'si mesane boynundan, % 11'i üreterik orifislerden, % 10'u apeksten, % 4'ü anterior duvardan gelişir 34. Papiller ya da papiller olmayan alanlar içerebilirler. Detrusör kas ve ötesine invazyon gösteren tümörler genellikle yüksek dereceli olmaktadırlar 35. Başlangıçta ‘mikst’ tipte kronik inflamasyonun eşlik ettiği yüzeyel 10 lamina propriaya tek hücre ya da hücre kümeleri invazyonu vardır. Stroma ödematize olabilir 36. Sonraları lamina propriaya desmoplastik stroma ile çevrili adalar, kordlar, trabeküller, küçük kümeler ya da diffüz şekilde yayılırlar. Makroskobik olarak polipoid, sesil, ülsere, infiltratif lezyon şeklinde görülebilirler. Neoplastik hücreler orta boyutlu, soluk ya da eozinofilik sitoplazmalıdırlar. Düşük dereceli invaziv tümörlerde nükleusta longitudinal yarıklanmalar tipik olarak görülebilirken, yüksek dereceli tümorlerde bu değişiklik fokal olarak görülür37. Bazal membranı aşmış mesane tümörlerini saptamak belirgin invazyon yokluğunda güç olabilir. İnvazyonu her zaman olmamakla birlikte sıklıkla yüksek dereceli tümörler yaparlar. İnvaze adalar düzensiz (irregüler) şekillidir. Bazal membran düzensizdir ya da yoktur. İnvaze gruplar parmaksı çıkıntılar halinde lamina propriaya doğru uzanır. Tek hücre infiltrasyonunu görmek de tanı için oldukça yardımcı bir bulgudur. Stromal yanıt da tanı için bazı ipuçları verebilir. Desmoplazi, stromal sklerozis, çekilme artefaktı, inflame, miksoid ya da psodosarkomatöz stroma; invazyon lehine bulgulardır. İnvazyonu henüz derinlere ulaşmamış tümörlerde çekilme artefaktı görülebileceğinden lenfovasküler invazyon parametresi verilirken dikkatli olunmalıdır37. Yüzeyel invaziv ürotelyal karsinom tanısı almış hastalarda tedavi sonrası idrar sitoloji ve mesane yıkama sıvılarından sitopatolojik inceleme yapılabileceği gibi idrar sitolojisinde immünohistokimyasal olarak ‘nükleer matriks protein 22’ (NMP22) varlığını değerlendirerek takipleri planlanabilir 38. 2.6.1.1. Skuamöz differansiyasyonlu infiltre ürotelyal karsinom Skuamöz differansiyasyonlu ürotelyal karsinom; diskeratoz, keratin incisi formasyonu, intersellüler köprülenme gösteren poligonal hücrelerle karakterize malign skuamöz adalardan oluşur. Mesanenin ürotelyal tümörlerinde % 21 oranında saptanırlar. Daha çok orta ya da kötü differansiye tümörlerde görülürler. Ürotelyal komponenti in situ karsinom şeklinde olabilir. Yüksek histolojik dereceli tümörlerde görülme eğilimi olduğundan prognozu kötüdür. Fakat Xylinas ve ark. 39 yapmış oldukları çalışmada bu tip ile sağ kalım arasında anlamlı bir ilişki bulamamışlardır. Görülen skuamöz differansiyasyon oranı not edilmelidir 40. Literatürde skuamöz differansiyonlu ürotelyal karsinom ile Human Papilloma 11 Virus (HPV) ilişkisini gösteren yayınlar mevcuttur 41. Tedavisinde radikal sistektomi halen en iyi seçenek olarak gözükmektedir 42. 2.6.1.2. Glandüler differansiyasyonlu infiltre ürotelyal karsinom Ürotelyal karsinomların % 6'sında glandüler differansiyasyon görülebilmektedir. Glandüler differansiyasyonlu diyebilmek için gerçek glandüler boşlukların görülmesi gerekmektedir. Tipik ürotelyal karsinomlarda da % 14-63 oranında sitoplazmik müsin içeren hücreler olabileceğinden, müsin içeriği glanduler differansiyasyonu düşündürmemelidir1. Tümor adalarında görülebilen nekrotik debrilerle gerçek glandüler boşlukların ayırt edilmesi gerekebilir40. Gerçek glandüler boşluklar tübüler ya da enterik tipte olabilir. Kolloid-müsinöz paterninde tümöral hücre adaları ekstrasellüler müsin içinde yüzerler. Skuamöz differansiyasyonlu tümörlerde olduğu gibi glandüler differansiyasyonlu tümörlerde de görülen patern yüzde oranı belirtilmelidir2. Prognostik önemi netlik kazanmamıştır 43. 2.6.1.3 Trofoblastik differansiyasyonlu infiltre ürotelyal karsinom Human Koryonik Gonodotropin (HCG) immünohistokimyasıyla reaktivite gösteren büyük pleomorfik hücrelerden oluşur. Yüksek histolojik derece ve kötü prognozla ilişkilidir40. 2.6.1.4 ‘Nested’ Belirgin erkek üstünlüğü vardır. Agresif tedaviye rağmen hastaların % 70'i tanıdan 440 ay sonra ölürler. Büyük nükleollü, kaba kromatinli, az atipili ya da atipisiz nükleuslu hücrelerden oluşan, infiltratif büyüme paterni gösteren adalardan oluşmuştur 44. Adalar sıkı paketler halinde, düzensiz sınırlı, orta boyutta yuvarlak ya da poligonal şekillidir 45. 2.6.1.5 Mikrokistik Gerçek gland yapılarının izlenmediği neoplastik hücrelerle döşeli belirgin hücreler arası (intersellüler) ya da hücre içi (intrasellüler) lümen yapılarıyla karakterize bir varyanttır. Yüksek histolojik derece ve yüksek evre ile ilşkilidir 46. 2.6.1.6 Mikropapiller 12 İlk defa 1994 yılında tanımlanan bu varyant ürotelyal karsinomların % 0,6-1'ini oluşturur 47. Böbrek transplant hastalarında persistan BK viruürisi ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir 48. Mikropapillalar, fibrovaskuler kordan yoksun ince uzun yapılanmalardır; mukozal yüzeyde izlenebileceği gibi derinlerde lakün ya da stromal retraksiyon boşluklarında izlenebilir. Nükleus yüksek histolojik derecelidir. Prognoz genellikle kötüdür 49. 2.6.1.7 Lenfoepitelyoma-benzeri Tüm mesane kanserleri göz önüne alındığında % 0,4-1,3 arasında bildirilmiştir. Daha çok 60 yaş erkeklerde görülür. Yüksek evre ile ilişkili olsa da 5 yıllık sağ kalım oranı % 62'ye kadar çıkabilir 50. 2.6.1.8 Lenfoma-benzeri İlk defa, Zukerberg ve ark 51 tarafından 1991 yılında, invaziv karsinom alanlarını yoğun bir şekilde dolduran, lenfosit, plazma hücreleri ve eozinofilden oluşan infiltrata sahip, lenfomadan yalnızca immünohistokimyasal inceleme ile ayrılabilen 5 vaka bildirilmiştir. Prognozun değişik çalışmalarda farklı seyrettiği bulunmuştur40. 2.6.1.9 Plazmositoid Şahin ve ark. 52 1991 yılında multipl litik kemik metastazı ve histopatolojisindeki plazmositoid görünümüyle multipl myelom’u düşündüren, immünohistokimya ile epitelyal kökeni gösterilebilen bir ürotelyal karsinom vakası tanımlamıştır. Yüksek evre ve yüksek rekürrens oranı ile ilişkilidir53. 2.6.1.10 Sarkomatoid Tüm mesane karsinomlarının % 0,3'ünü oluşturmaktadır. Sıklıkla erkeklerde görülür. Daha çok polipoid görünümlü, histopatolojik olarak da bifazik bir tümördür. Prognozu çok kötüdür, tanıdan ortalama 17 ay sonra ölürler 54. 2.6.1.11 Dev hücreli Multipl nükleuslu, belirgin pleomorfizm gösteren, eozinofilik ya da amfofilik sitoplazmalı koheziv hücrelerden oluşan gerçek insidansı bilinmeyen kötü prognozlu 13 bir tümördür40. Alexiev ve ark 55 dev hücreli varyant olarak tanımlanan bir vakada polyomavirüs antijeninin diffüz ekspresyonunu göstermişlerdir. 2.6.1.12 İndifferan İğsi, pleomorfik dev hücreli, bizar hücreli olabilen anaplastik hücrelerden oluşur 56. 2.6.2 İnvaziv olmayan (non-invaziv) ürotelyal neoplaziler İnvaziv olmayan (non-invaziv) ürotelyal neoplaziler öncelikle büyüme paternlerine göre papiller ya da yassı (flat) lezyonlar şeklinde değerlendirilebilir. Daha sonra yapısal ve sitolojik anormalliklerine göre sınıflandırılır 57. 2.6.2.1 İnsitu ürotelyal karsinom Yüksek histolojik dereceli atipik ürotelden oluşan yassı (flat) lezyonlardır. Ürotelyal neoplazilerin % 1-3'ünü oluşturur. Daha çok 50-60 yaş arasında görülür. Nükleer kalabalıklaşma vardır, hücre polaritesi kaybolmuştur. Odaksal olabileceği gibi diffüz de görülebilir1. Reaktif ürotelyal atipi ve displazi ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Reaktif ürotelyal atipiden nükleer karakteristikleri ile ayrılır. Nükleus, in situ karsinom’da (CIS) belirgin büyümüştür ve yüksek histolojik dereceli sitolojik özellikler gösterir. Tanının güç olduğu durumlarda İHK'dan faydalanılabilir. Normal ürotelde, CK20 sadece şemsiye hücrelerini boyar, CD44 bazal ve parabazal üroteli boyar, p53 nükleer boyanması ise yoktur, varsa da fokaldir. Reaktif atipide CK20 ve p53 boyanma paternleri normal üroteldeki gibidir, CD44 ise tüm ürotel katlarını boyar. CIS'da ise CK20 ve p53 boyanması tam kattır, CD44 neoplastik hücreleri sıklıkla boyamaz. Tam kat nükleer atipi, pleomorfizm, belirgin nükleoller, üst ürotelde özellikle de atipik mitoz varlığı gibi bulgular displaziden ayırıcı tanısında kullanılabilir37. 2.6.2.2 İnvaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal karsinom, yüksek dereceli Küçük büyütmede kolaylıkla görülebilen yapısal ve sitolojik olarak atipik, polaritesi kaybolmuş, papiller görünümlü ürotelden oluşmuştur37. Papillalar sıklıkla füzyon gösterirler. Belirgin nükleollü pleomorfik hücrelerden oluşurlar. Mitoz sıktır. Ürotel 14 kalınlğı değişkenlik gösterir. Hastaların yarıdan fazlasında evrede ilerleme izlenir2. 2.6.2.3 İnvaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal karsinom, düşük dereceli Polaritesini koruyan ancak yapısal ve sitolojik olarak atipik ürotelden oluşmuştur. Erkeklerde yaklaşık 3 kat fazla görülür. Vakaların % 70'inde lokalize olduğu alan, üreter orifislerinin lateral ya da posterior duvarlarıdır. Rekürrens oranları % 70'lere varabilir1. % 10'u evre progresyonu gösterir. Mortalite % 5 civarındadır2. 2.6.2.4 Düşük malign potansiyelli invaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal neoplazmı Shim ve ark 58 yapmış oldukları çalışmada mitoz, epitel kalınlığı, hücresel atipi, papiller füzyon parametrelerini kullanarak invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomların tanısında kolaylık sağlamak için bir skorlama sistemi geliştirmişlerdir (Tablo 1). Bu çalışmalarında düşük malign potansiyelli invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal neoplaziyi; kısmen birleşmiş, ince uzun papillara sahip, sitolojik olarak belirgin bir atipisi olmayan lezyon olarak tanımlamışlardır. Epitelde kalınlığı 7 sıradan fazla, papillalarında yüzeyel hücre kaybı ve dağınık mitoz görülen vakaların bu tanıyı almaması gerektiğini belirtmişler ve total skoru 2-4 olarak belirlemişlerdir. Tablo 1. Papiller Ürotelyal Neoplaziler için Diagnostik Skorlama Sistemi. Değişkenler Mitoz Tabaka kalınlığı Sitolojik Atipi Papilla füzyonu Özellikler Skor Mitoz yok 0 <5/10 HPF 1 5–10/10 HPF 2 >10/10 HPF 3 <7, korunmuş şemsiye hücreleri 0 <7, şemsiye hücre kaybı 1 >7, korunmuş şemsiye hücreleri 2 >7, şemsiye hücre kaybı 3 yok 0 Diffuz hafif atipi 1 Diffuz orta-şiddetli atipi 2 yok 0 var 1 2.6.2.5 Ürotelyal papillom 15 Çoğunlukla şemsiye hücrelerce döşenmiş kısa papillalı, sitolojik atipi göstermeyen hücrelerden oluşan, soliter lezyonlardır. Elli yaş altında görülme eğilimindedirler. Prognozları iyidir 59. 2.6.2.6 ‘İnverted’ ürotelyal papilloma Ürotelyal neoplazmların % 1'inden azını oluşturan, çoğunlukla soliter, histopatolojisinde lamina propria’ya invajinasyon gösteren, olağan morfolojide ürotelle döşeli endofitik kordlardan meydana gelmiş bir lezyondur. En sık trigonda yerleşir1. Ayırıcı tanısında ‘inverted’ paternli invaziv karsinom’un düşünülmesi gerekir. Makroskobik gözlemde tümörün düzgün kubbe yüzeyli olması, mikroskobik incelemede ise dallara ayrılan kord ve trabeküllerin eşit genişlikte olması, periferinde iğsileşme ve palizadlanma eğilimi gösteren düzgün dizilimli polarize hücrelerden oluşması ve şiddetli diffüz atipinin olmaması ‘inverted’ ürotelyal papillom lehine bulgulardır37. 2.6.3 Skuamöz Neoplaziler 2.6.3.1 Skuamöz hücreli karsinom Batı ülkelerinde mesane kanserlerinin % 5'inden azını oluşturuken, Mısır, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Sudan gibi Shistosomiasis parazit türlerinin endemik olduğu bölgelerde % 30'lara varan yüksek oranda görülebilir. Parazit kaynaklı skuamöz hücreli karsinomlar (bilharzial) erkeklerde, kadınlara göre beş kata kadar fazla görülürken, parazit kaynaklı olmayan (nonbilharzial) tümörlerde erkek üstünlüğü daha az belirgindir. Bilharzial skuamöz hücreli karsinom’da, beklenen ortalama yaş 46 iken, nonbilharzial tümörlerde 7. dekat pik görülme yaşıdır. Patogenezinde kronik inflamasyona yol açabilecek sürekli kateter kullanımı, mesane taşı, mesane çıkış darlığı gibi faktörler suçlanmaktadır 1,60. Belirgin intersellüler köprüleşme ve keratinizasyon gösteren minimal atipiden kötü differansiye’ye değişebilen skuamöz hücre adaları ve ürotelyal komponentin hiç olmaması ile tanı alır1. Trigon bölgesi ve mesane yan duvarlarında görülme eğilimindedir. Tanı anında genellikle ileri evrededir. Beş yıllık sağ kalım oranı yaklaşık % 50'dir 61. Ayırıcı tanısında skuamöz differansiyasyon gösteren invaziv ürotelyal karsinom vardır. Skuamöz hücreli karsinom tanısı alabilmesi için olgunun 16 tamamıyla skuamöz komponentten oluşması gerekmektedir37. 2.6.3.2 Verrüköz karsinom Olguların büyük çoğunluğu schistosomiasis türleri ile ilşkilidir. Mesaneye diffüz bir şekilde yayılmasına rağmen invazyon lokaldir 62. İyi differansiye keratinize skuamöz epitelle döşeli, periferinde geniş ve itici tarzda sınırlara sahip ‘warty’ ekzofitik görünümlü bir tümördür. Yayılım metastaz yoluyla değil, direk yayılım yoluyla olur 63. Prognozu, invazyon derinliği ile değişmekle birlikte skuamöz hücreli karsinomla benzerdir 64. 2.6.3.3 Skuamöz hücreli papillom Koilositik atipi ya da displazi içermeyen skuamöz epitelle döşeli papiller yapılardan oluşan ve literatürde çok az tanımlanmış benign bir lezyondur. Düşük dereceli ürotelyal karsinoma dönüşüm az da olsa bildirildiğinden, lezyonun takibi önerilmektedir 65. 2.6.4 Glandüler Neoplaziler 2.6.4.1 Adenokarsinom Mesane tümörleri içinde % 3'ünden azında görülür. % 90'ı ekstrofik mesane ile ilişkilidir. En sık trigon ve posterior duvarda yerleşir. Makroskobik olarak papiller veya nodüler görülebileceği gibi, yassı (flat) ya da ülsere de görülebilir. Histolojik olarak; enterik, taşlı yüzük hücreli, müsinöz, berrak hücreli, hepatoid ya da mikst paternlere sahip olabilir. Mukoza, belirgin nükleer atipiye sahip glandüler yapılarla yer değiştirmiştir. İnvazyon alanları; papiller, kribriform ve yassı (flat) tarzlarda olabilir. Glandüler komponentli ürotelyal karsinomdan ürotelyal komponentin görülmemesi ile ayrılabilir. Tanı anında genellikle ileri evrededir. Aynı evre ürotelyal karsinomla prognozu aynıdır. Histolojik alt tiplendirmelerine göre; taşlı yüzük hücreli tip en kötü prognoza sahiptir 1, 37. 2.6.4.2 Villöz adenom Nadir görülürler. Malign potansiyele sahip olabilmesi ve diğer malignitelere sıklıkla eşlik edebilmesi nedeniyle önemli bir lezyondur 66. Embriyogenezis sırasında oluşan 17 kloaka epiteli kalıntılarından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir 67. Ortalama görülme yaşı 50'dir. Erkeklerde olma eğilimindedir. En sık mesane tepesi ve posterior duvarda yerleşir. Yan duvarda yerleşmiş villoz adenom da bildirilmiştir. Histolojisi gastrointestinal sistemde görülen villoz adenomlara benzerdir. Nükleer atipi ve displastik değişiklikler gösteren kolumnar epitelle döşeli villöz yapılardan oluşmuştur. Tedavisinde başka malignite eşlik etmiyorsa, lezyonun tam çıkarılması yeterli olmaktadır 68. 2.6.5 Nöroendokrin Tümörler 2.6.5.1 Küçük hücreli karsinom Tüm mesane tümörleri arasında % 0,3-0,7 oranında görülür. Yaklaşık 5 vakadan 4'ü ürotelyal karsinom ya da adenokarsinom varyantlarıyla birlikte karışık halde bulunur. Yirmi yaşından doksan yaşa kadar görülebilir, erkeklerde 5 kata kadar daha fazla görülür. Makroskobik olarak tümör; bazen ülsere olabilen büyük polipoid ya da nodüler görünümündedir. En sık tutulum yeri mesane yan duvarlarıdır. Mikroskobisinde hipersellülerite, nekroz, nükleer kromatinde ezilme artefaktı ve mitoz tipik özellikleridir. Tedaviye rağmen 5 yıllık yaşam oranı % 20'nin altındadır 69. 2.6.5.2 Karsinoid Daha çok erkeklerde, 29-75 yaş arasında görülür. En sık yerleşim yeri trigon bölgesidir. Histopatolojisinde; vasküler stromaya gömülü, ‘insüler’, asini, trabeküler ya da psödoglandüler yapılanmalar yapan, bol amfofilik sitoplazmalı tümör hücreleri izlenir. Eksizyon çoğunlukla yeterlidir1. 2.6.5.3 Paragangliom Mesane tümörleri arasında % 0,05'den azında görülür. Sıklıkla 3-5. dekatlar arasında görülür. Adrenal feokromasitomalara benzer şekilde katekolamin artışına bağlı tansiyon artışı, palpitasyon, baş ağrısı, sıcak basmaları, terleme gibi semptomları vardır. Daha çok trigon bölgesinde yerleşirler 70. Sistoskopide globüler submukozal kitleler olarak görülürler. Histopatolojik incelemesinde karakteristik ‘Zellballen’ adaları bulunur. İmmünohistokimyasal olarak kromogranin, sinaptophysin, nöron spesifik enolaz (NSE) gibi nöroendokrin belirteçlerle boyanma gösterirler. 18 Tedavisinde transüretral rezeksiyon, kısmi ya da total sistektomi yapılabilir. Cerrahi öncesi hipertansiyon stabilizasyonu önemlidir 71. 2.6.6 Melanositik Tümörler 2.6.6.1 Malign melanom Mesanenin primer malign melanomu son derece nadirdir. Daha çok metastatik hastalık olarak kendini gösterir. Mesanedeki ektopik melanositlerden köken aldığı düşünülmektedir. Histopatolojisinde diğer organlarda görülen malign melanomlara benzer şekilde epiteloid, iğsi görünümde olabilirler. İmmünohistokimyasal olarak tümör hücrelerinde S100 ve HMB-45 pozitifliği tanı için önemli bir bulgudur. Tedavi seçenekleri cerrahi, radyoterapi, immünoterapi olabilirse de yaşam süresi ortalama 3 yıldır 72. 2.6.6.2 Nevüs Ekstradermal melanositik lezyonlar oral kavite, kolon ya da konjuktivada sıklıkla bulunabilirse de mesanede görülmesi son derece nadirdir 73. 2.6.7 Mezenkimal Tümörler 2.6.7.1 Rhabdomyosarkom Üriner rhabdomyosarkom daha çok hayatın ilk beş yılında görülür. Mesane boynu ve trigon sık yerleşim yeridir 74. Çocuklarda embriyonel tip daha yaygınken, yetişkinlerde pleomorfik tip yaygındır. Histopatolojik olarak; miksoid stroma zemininde küçük yuvarlak hücreli tümör hücreleri mevcuttur. Makroskobisinde polipoid olarak görülen embriyonel rhabdomyosarkomun botroid alt tipinde, yüzey epitelini çevreleyen tümör hücreleri kambiyum tabakası oluştururlar. Daha iyi prognozlu olması bakımından bu alt tipi tanımlamak önemlidir. İmmünohistokimyasal olarak tümör hücre nükleuslarında myogenin (myf4) ve myoD1 pozitifliği gösterilebilir1. Tedavi kemoterapidir. Gerekmedikçe cerrahi yaklaşım önerilmez 75. 2.6.7.2 Leiomyosarkom Ürotelden kaynaklanmayan tümörlerin yaklaşık % 0.1'i leiomyosarkomlardır 76. 19 Ortalama görülme yaşı 52'dir. Kadınlarda daha sık görülür. Mesanenin üst kısmında görülme eğilimindedirler 77. Histopatolojik olarak iğsi hücrelerin yaptığı iç içe geçmiş fasiküllerden oluşur. Sitolojik atipi derecesine göre düşük ve yüksek dereceli olarak sınıflandırılırlar1. Tedavisinde geniş radikal sistektomi önerilirse de erken saptanmış vakalarda parsiyel sistektomi de uygulanabilir77. 2.6.7.3 Anjiosarkom Literatürde tanımlanmış mesanenin primer anjiosarkomları çok nadirdir. Bildirilen yayınlarda ortalama görülme yaşı 54'tür. Kanla dolu boşlukları çevreleyen atipik hücrelerden oluşur. İmmünohistokimyasal olarak CD31 ve CD34 gibi vasküler belirteçler pozitif boyanma gösterir. Tedavisi cerrahi olmakla birlikte radyoterapi ve kemoterapi eklenebilir 78. 2.6.7.4 Osteosarkom Sıklıkla 7.dekat erkeklerde görülür. Trigon bölgesinde yerleşirler. Histopatolojik olarak keçemsi (woven) kemik lamellerini döşeyen atipik hücrelerden oluşur. Epitelyal komponentinin olmaması ile sarkomatoid karsinom’dan ayrılabilir. Tedavi seçenekleri invazyon derinliğine göre elektrokoter, Bacille Calmette-Guérin uygulaması, kemoradyasyonlu ya da kemoradyasyonsuz radikal sistektomi olabilir 79. 2.6.7.5 Malign fibröz histiositom Az sayıda bildirilen vakalarda ortalama 60 yaş erkeklerde daha sık olduğu görülmüştür 80. Mikroskobik olarak, belirgin ‘storiform’ pattern yapan atipik fibroblast ve pleomorfik hücrelerden oluşmuştur. Epitelyal komponentin olmaması ile sarkomatoid karsinom’dan ayrılabilir1. Tedavisinde lenfadenektomili radikal sistektomi ve adjuvan radyoterapi yapılır 81. 2.6.7.6 Leiomyom Mesanede en sık görülen benign mezenkimal tümördür. Üç ve altıncı dekatlar arasındaki kadınlarda görülür 82. Düz kas hücrelerinden oluşan fasiküller yaparlar1. Tedavide transüretral rezeksiyon ya da lezyonun cerrahi olarak çıkarımı önerilir 82. 20 2.6.7.7 Hemangiom Tüm mesane tümörlerinin % 0,6'sını oluştururlar. Sıklıkla 30 yaş altı erkeklerde görülürler 83. Kavernöz, kapiller, arteriovenoz alt tipleri görülebilir. Embriyonik anjioblastik kök hücrelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Sitolojik atipi içermeyen hücrelerin döşediği vasküler yapılar mevcuttur1. Tedavisi; küçük lezyonlarda lezyonun çıkarımı, büyük lezyonlarda parsiyel sistektomidir83. 2.6.8 Hematopoetik ve Lenfoid Tümörler 2.6.8.1 Lenfoma Mesanenin primer lenfomaları nadirdir. Orta yaşlı kadınlarda görülürler. En sık tipi MALT lenfomadır. Kas demetlerini zedelemeden birbirinden ayıran monoton görünümde küçük orta boy lenfositlerden oluşur. Tedavisi radyoterapidir 84. 2.6.8.2 Plazmasitom Literatürde bildirilmiş birkaç vaka vardır. Mukozal yüzeydeki plazma hücrelerinden köken aldığı düşünülmektedir. Histopatolojik olarak, belirgin nükleollü, egzantrik eozinofilk sitoplazmalı, diskoheziv tümör hücrelerinden oluşmaktadır. Derin kas tabakasına geçmemesi ile plazmositoid tip ürotelyal karsinom’dan ayrılabilir. Tedavisinde sistektomi, kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi uygulanabilir 85. 2.7. Mesane Tümörlerinde Prognostik Faktörler Mesane kanserli hastalarda kısa dönem ve uzun dönemde rekürrens ve prognozu belirleyebilmek için ‘European Organization for Research and Treatment of Cancer (EORTC) Genitourinary Group’ (GU) bir skorlama sistemi geliştirmiştir. Bu skorlama sisteminde patolojik evre, histolojik derece, tümör boyutu, tümör sayısı, eşlik eden CIS varlığı, rekürrens öyküsü gibi klinik ve patolojik parametreler kullanılmıştır86. 21 Tablo 2. Mesane Kanserlerinde Morfolojik Prognostik Ve Prediktif Faktörler.37 İnvaziv olmayan (non-invaziv) Papiller Tümörler Histolojik Derece Tümör Boyutu Multifokalite Papiller olmayan (non-papiller) ürotelin durumu- in situ karsinom varlığı Ürotelyal CIS Primer ya da sekonder prezentasyon Multifokalite Tipik tedaviye yanıtta başarısızlık İnvaziv Ürotelyal Karsinom İnvazyon derinliği (patolojik evre) Lenf nod tutulumu Prostat ve seminal vezikül tutulumu Histolojik tip Histolojik derece Lenfovaskuler invazyon Cerrahi kenar durumu Multifokalite ve üretra veya üreterde CIS 2.7.1 Patolojik Evre Mesane tümörleri evrelemesinde DSÖ 2002 TNM sınıflaması kullanılmaktadır1. T – Primer tümör TX Primary tümör saptanamadı T0 Primer tümör kanıtı yok Ta İnvaziv olmayan (non-invasiv) papiller karsinom Tis İn situ karsinom: "yassı (flat) tümör" T1 Tümör epitel altı (subepitelyal) bağ dokuya geçmiş T2 Tümör kasa geçmiş T2a Tümör yüzeyel kasa invaze (iç yarı) T2b Tümör derin kasa invaze (dış yarı) T3 Tümör perivezikal dokuya geçmiş 22 T3a Mikroskobik olarak T3b Makroskobik olarak (ekstravesikal kitle) T4 Tümör: prostat, uterus, vagina, pelvik duvar, abdominal duvardan herhangi birine invaze T4a Tümör prostate, uterus veya vagina'ya invaze T4b Tümör pelvik duvar veya abdominal duvara invaze N – Bölgesel lenf nodu NX Bölgesel lenf nodları değerlendirilemedi N0 Bölgesel lenf nodu metastazı yok N1 Çapı 2 cm veya daha az olan tek lenf nodunda metastaz N2 Çapı 2-5 cm arası tek lenf nodu veya 5cm'i geçmeyen multipl lenf nodları N3 Çapı 5 cm'den büyük olan lenf nodu metastazı M – Uzak metastaz MX Uzak metastaz değerlendirilemedi M0 Uzak metastaz yok M1 Uzak metastaz Evre 0a Ta N0 M0 Evre 0is Tis N0 M0 Evre I T1 N0 M0 Evre II T2a,b N0 M0 Evre III T3a,b N0 M0 T4a N0 M0 Evre IV T4b N0 M0 Herhangi bir T N1, N2, N3 M0 Herhangi bir T Herhangi bir N M1 23 Şekil 5. DSÖ 2002 TNM evrelemesi, şematik diagram (Cheng L., A.Lopez-Beltran, Maclennan G. ve ark. Neoplasm of the Urinary Bladder Ed: Bostwick D., Cheng L. Urologic Surgical Pathology. Sf:280, Mosby Elsevier, Philadelphia, USA, 2008.) En önemli prognostik faktör T ile belirtilen invazyon derinliğidir1. Lebret ve ark.'nın 87 605 hastada yapmış oldukları bir çalışmaya göre; invaziv olmayan (noninvaziv) papiller karsinom (Ta) grubundaki hastaların yaklaşık % 50'si rekürrens gösterirken % 25'i invaziv hastalığa ilerler. Lamina propriyaya invazyon yapmış fakat muskularis propriyayı geçmemiş tümörler T1 olarak değerlendirilir. Lamina propria invazyonunun anlaşılması tanjansiyel kesitler veya tümör adalarına eşlik eden ‘Von Brunn’ adalarının varlığı gibi sebepler nedeniyle güç olabilir. İnvaziv olmayan (non-invaziv) adalarda görülebilecek ince duvarlı damarların bazal membrana paralel dizilim yapması gibi bulgular tanıya yardımcı olur. Ayrıca invazyona sıklıkla belirgin inflamatuar yanıt eşlik eder2. Muskularis mukoza’nın ötesini infiltre eden tümörler (T1 ve daha ileri evre) yüksek progresyon oranına sahiptirler. T1 tümörler % 80 rekürrens, % 60 progresyon gösterirler, 10 yıllık sağ kalım oranları % 35 civarındadır, lenfatik 24 ve/veya vasküler invazyon varlığında 5 yıllık sağ kalım oranları % 44 olur1. Baltacı'nın derleme çalışmasına göre; transüretral rezeksiyon (TUR) tedavisine BCG tedavisi eklendiğinde rekürrens oranı % 30 azaltılır, progresyon geciktirilir 88. Yapılan çalışmalarda subepitelyal bağ dokuya invazyonun milimetrik ölçüsünün de önemli olabileceği ortaya konmuştur. İnvazyon derinliğinin 1,5 mm'den fazla olduğu T1 tümörlerde 5 yıllık progresyonsuz dönem % 67; invazyon derinliğinin 1,5 mm'den az olduğu durumlarda ise bu oran % 93'tür 2. Muskularis propriyaya invaze olan tümörler iç yarı kısma ve dış yarı kısma invaze olmalarına göre T2a ve T2b olarak değerlendirilirler. İnvazyon derinliği santimetre cinsinden de ölçülebilir, bu durumda sınır olarak 3 cm kullanılır2. Perivezikal yumuşak dokuya invazyon T3 olarak değerlendirilir. TNM sisteminin önerdiği mikroskobik (T3a) ve makroskobik (T3b) olarak tutulum ayırımı tartışmalıdır2. Uterus, vagina ve prostat gibi komşu organ tutulumu T4a, pelvik duvar veya abdominal duvar tutulumu T4b olarak değerlendirilir2. Stein ve ark. 89 1054 hasta üzerinde yapmış oldukları bir çalışmada muskularis propriyaya invaze olan tümörlerde (T2) 10 yıllık rekürrensizlik oranını % 87 bulurlarken, perivezikal yağ dokuya mikroskobik invazyonu olan tümörlerde (T3a) bu oranı % 76, makroskobik perivezikal yağ dokusuna invazyonu olan tümörlerde (T3b) % 61, diğer organ metastazı yapmış tümörlerde ise (T4) % 45 olarak saptamışlardır. Dinçel ve ark. 90 T3a ve T3b mesane tümörlerini karşılaştırdıkları çalışmalarında; lenf nodu metastazı olmayan T3a ve T3b tümörler arasında prognoz açısından anlamlı bir fark bulmamışlardır. Yüksek histolojik dereceli ve yüksek evreli mesane tümörlerinin yaklaşık dörtte birinde sistektomi materyallerinde lenf nodu metastazı tespit edilir91. Lokal ve metastatik rekürrens için en önemli prediktif faktörler, patolojik evre ile birlikte lenf nodu durumudur. Yeterli pelvik lenf nodu diseksiyonu yapılmadığı durumlarda, çoğunlukla sistektomiden 2-3 yıl sonra, lokal rekürrens gelişebilir; lokal rekürrens geliştikten sonra sağ kalım 15 aya kadar düşer 92. Herr ve ark 93 yapmış oldukları çalışmada sistektomi materyallerinde doğru bir lenf nodu durumu değerlendirmesi yapabilmek için en az 9 lenf nodunun incelenmesi gerektiğini saptamışlardır. 25 2.7.2 Histolojik Derece Mesane tümörlerinin histolojik değerlendirilmesi için ilk kabul edilen sistem 1973 yılında DSÖ'nün önerdiği sistemdir. Bu sisteme göre ürotelyal tümörler; papillom, Derece 1 karsinom, Derece 2 karsinom ve Derece 3 karsinom olmak üzere 4 kategoriye ayrılmıştır. Hücresellikte artma, nükleer kalabalıklaşma, hücresel polarizasyonda bozulma, bazalden yüzeye doğru olan maturasyonun kaybı, nükleer pleomorfizm, düzensiz hücre boyutu, nükleer kromatin ve şekilde değişiklikler, anormal mitotik figur ve dev hücrelerin varlığı gibi bulguların miktarı ile tümörün histolojik derecelendirilmesinin yapılmasını önermektedir 2. DSÖ tarafından 1998 yılında invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal neoplaziler için yeni bir sınıflama geliştirilmiştir. Bu sistem ile, invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal neoplaziler; papillom, düşük malign potansiyelli papiller ürotelyal neoplazi (DMPPÜN), düşük dereceli invaziv olmayan (non- invasiv) papiller ürotelyal karsinoma, yüksek dereceli invaziv olmayan (non-invasiv) papiller ürotelyal karsinoma olmak üzere 4 katagoriye ayrılmıştır ve 2004 yılında aynı sistem kabul edilmiştir 94. Tablo 3. DSÖ 1973 ve daha sonraki sınıflamaların karşılaştırılması (94). DSÖ 1973 DSÖ/ISUP 1998 DSÖ/ISUP 2004 Papillom Papillom Papillom Derece 1 karsinom DMPPÜN Derece 2 karsinom Düşük olmayan DMPPÜN dereceli invaziv Düşük dereceli invaziv (non-invasiv) olmayan (non-invasiv) papiller papiller ürotelyal karsinom ürotelyal karsinom Derece 3 karsinom Yüksek dereceli invaziv Yüksek olmayan dereceli (non-invasiv) olmayan invaziv (non-invasiv) papiller ürotelyal karsinom papiller ürotelyal karsinom Derecelendirme sisteminin prognoza etkisi özellikle pT1 tümörler için geçerlidir. Daha yüksek evreli tümörlerde histolojik derecede çoğunlukla yüksek beklendiğinden, histolojik derece bağımsız bir prognostik faktör olarak 26 düşünülmemiştir1. Papilom’larda rekürrens ve progresyon oranı en düşüktür. DMPPÜN'de rekürrens riski vardır fakat progresyon riski düşüktür. Düşük ve yüksek dereceli invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomalarda progresyon ve mortalite riski vardır37. 2.7.3 Yaş ve Cinsiyet Mitra ve ark.'nın 95 1994 ürotelyal tümörü inceledikleri vakada tümör, nodal evre, lenfovasküler invazyon, cerrahi sınır durumu, yaş, cerrahi öncesi intravezikal tedavi alma, kemoterapi tedavisi almalarına göre eşleştirildiklerinde erkek ve kadınlar arasında prognoz açısından farklılık bulamamışlar fakat eşleştirme yapmadıklarında kadınlarda prognozun belirgin derecede daha kötü olduğunu bulmuşlar, bunu da kadınların tanı anında daha yüksek evreye sahip olmalarıyla ilişkilendirmişlerdir. Rieken ve ark.'nın 96 yapmış oldukları çalışmada; invaziv olmayan (non-invaziv) ürotelyal karsinom’lu hastalarda kadınlarda kanser ilişkili mortalite açısından düşük risk saptarlarken, ileri yaşın yüksek risk oluşturduğunu tespit etmişlerdir. 2.7.4 Histolojik Tip Küçük hücreli karsinom, sarkomatoid karsinom, ‘nested’ varyant, mikropapiller karsinom, lenfoepitelyoma benzeri karsinom kötü prognozla ilişkili olabilmektedir1. Skuamöz veya glandüler differansiyasyonun prognozla ilişkisi net değildir. Skuamöz karsinom ve adenokarsinom ‘pür’ olduğunda ise yüksek evreli olma eğilimindedirler fakat evre aynı olduğunda ürotelyal karsinom ile prognostik farklılık yoktur37. 2.7.5 Lenfovasküler İnvazyon Lenfovasküler invazyonu belirlemek retraksiyon artefaktları nedeniyle güç olabilir. Artefaksiyel olanı gerçek invazyondan ayırmada işe yaramayabilirse de CD31, CD34 ya da Faktör 8a gibi vasküler belirteçler kullanılabilir 97. Lenfovasküler invazyonun prognoza etkisi tartışmalıdır. Lotan ve ark. 98 yapmış oldukları çalışmada sistektomiye giden hastalarda lenfovasküler invazyonun, rekürrens ve azalmış sağ kalım ile ilişkisi olduğunu bulmuşlardır. 27 2.7.6 Tümör Boyutu Cheng ve ark. 99 pT2 tümörlerde tümör boyutunun metastaz ve kanser spesifik sağ kalım açısından prediktör olarak kullanılabileceğini göstermişler, eşik değeri 3 cm olarak belirlemişlerdir. 2.7.7 Multifokalite Ürotelyal malignitelerde multifokalite sık rastlanan bir bulgudur. Multifokalitenin monoklonal mi oligoklonal mi gerçekleştiği henüz anlaşılamamış olmakla birlikte iki teorinin de mümkün olabileceğine dair görüşler mevcuttur2. 2.7.8 Cerrahi Sınır Durumu Üreteral anastomotik cerrahi kenar pozitifliği, üst üriner trakt rekürrensi için önemli bir prediktördür, fakat sağ kalım ile ilişkisi net gösterilememiştir 100. 2.7.9 Diğer Sjödahl ve ark 101 yapmış oldukları çalışmada ürotelyal tümörleri moleküler özelliklerine bakarak Ürobazal A (UroA), Ürobazal B (UroB), ‘Squamous cancer cell–like’ (SCCL) ve ‘Genomically unstable’ (GU) olmak üzere 4 alt tipe ayırmışlardır. ÜroA tümörleri iyi prognozla, ÜroB ve SCCL tümörleri kötü prognozla ilişkilendirmişlerdir. Tüm bu prognostik ve prediktif faktörleri göz önüne aldığımızda mesane kanserlerinin patoloji raporlanmasında kullanılması gereken parametreler Tablo'4 de gösterilmiştir. 28 Tablo 4. Mesane Kanserinde Patoloji Raporunda Belirtilmesi Gereken Değişkenler37. Biyopsi/Transüretral Rezeksiyon (TUR) Zorunlu Tercihe Bağlı (Opsiyonel) Sistoprostatektomi/ anterior ekzenterasyon Zorunlu Tercihe Bağlı (Opsiyonel) Histolojik tip Tümör konfigürasyonu Histolojik tip (ürotelyal, Tümör konfigürasyonu (ürotelyal,skuamoz..v.b.) (papiller, ülseratif, solid. v.b.) skuamöz v.b.) (papiller, ülseratif, solid v.b.) Histolojik derece (DSÖ 2003/ISUP) Patolojik evre (Sadece Belirgin lenfovasküler Histolojik derece (DSÖ Belirgin lenfovasküler invazyon 2003/ISUP) invazyon Ürotelyal displazi Patolojik evre (pT ve pN durumu) Multifokal tümörler Ürotelyal CIS varlığı ya da yokluğu Ürotelyal displazi pTa, pT1 ve pT2) Muskularis propria varlığı ya da yokluğu Diğer benign, proliferatif, inflamatuar bulgular ya da tedavi değişiklikleri Prostat tutulumu -Direkt yayılım -Stromal invazyon Diğer benign, proliferatif, inflamatuar durumlar ya da tedavi değişiklikleri olmadan prostatik duktus ve asini tutulumu -Stromal invazyonlu prostatik duktus ve asini tutulumu Komşu iç organların doğrudan tutulumu (anterior ekzenterasyon spesimenlerinde) CIS için cerrahi kenar durumu (negatif ve pozitif cerrahi kenarlar belirtilmeli) İnvaziv karsinom için cerrahi kenar durumu (negatif ve pozitif cerrahi kenarlar belirtilmeli) 2.8. Mesane Tümörlerinin Moleküler Temeli 29 İnvaziv ürotelyal karsinomların çoğu; normal ürotel-displazi-in situ karsinom-invaziv kanser spektrumu şeklinde çok aşamalı olarak gelişir. Kromozomal yapılarına bakıldığında; düşük dereceli invaziv olmayan (non-invaziv) papiller karsinomlar diploid iken, yüksek dereceli invaziv olmayan (non-invaziv) papiller karsinom, in situ karsinom ve invaziv karsinomların anöploidik olduğu görülür. Ürotelyal karsinom tümörigenezisinde; p16 kaybının hem papiller hem de yassı (flat) lezyonlarda ilk olay olduğu kabul edilir. Tp53 gen inaktivasyonu düşük dereceli papiller karsinomlarda gözlenmezken, in situ karsinom ve invaziv karsinomlarda saptanır. Fibroblast büyüme faktör 3 (FGFR 3) gen mutasyonu ise düşük dereceli papiller karsinomlarda gözlenirken, ürotelyal karsinom ve in situ karsinom da saptanmaz. Myc, HRAS ve PTEN gibi diğer onkogen ve tümör baskılayıcı genler de tümörigenezisde rol oynadığı düşünülen faktörlerdendir 102, 103. Şekil 6. Mesane Karsinomalarında Tümörigenezis (Halling K., Urothelial Carcinoma Ed: Leonard D., Molecular Pathology in Clinical Practice, sf 280, Springer, 2007.) 30 2.8.1. AEG -1 ‘Metadherin’ (MTDH) olarak da bilinen ‘Astrocyte elevated gene’ (AEG)-1 ilk olarak fetal astrosit hücrelerinde ‘human immunodeficiency virus (HIV)-1-inducible’ ve ‘tumor necrosis factor-alpha (TNF-alpha) inducible’ olarak klonlanmıştır 104. AEG-1, 64 kDa ağırlığında lizin ve serinden zengin 582 aminoasitten oluşan bir protein kodlayan gendir. İmmünfloresan ve immünohistokimyasal çalışmalarla değişik hücre tiplerinde; perinükleer, sitoplazmik, nükleer ‘rim’, nükleoler, diffüz nükleer boyanma şekillerinde tespit edilmiştir 105. ‘Ha-ras’ ve ‘PI3K/Akt’ yolakları, ‘nuclear factor-κB’ sinyal yolağı, ‘ERK/mitogen-activated protein kinase’ ve ‘Wnt/Bkatenin’ yolakları ve ‘Aurora-A kinase’ sinyal yolağı gibi sinyal yolaklarında multifonksiyonel bir role sahiptirler. Tümör transformasyonunda, apoptazdan kaçışta, invazyonda, anjiogenezde ve metastazda rolü olduğu düşünülmektedir. Hepatosellüler karsinom, skuamöz hücreli özafagus kanseri, safra kesesi, meme ve böbrek parankim (renal cell) karsinomlarda, küçük hücreli dışı akciğer, prostat, gastrik ve kolorektal karsinomlarda, gliom, melanom, nöroblastom ve osteosarkom gibi kanserlerde kötü prognostik faktör olabileceğine dair yayınlar mevcuttur 106. Onkojenik Ha-ras PI3K yolağını aktive ederek, c-myc'i uyarır, c-myc uyarı artışı AEG-1 ekspresyonu artışına neden olur. AEG-1, NF-κB yolağını aktive ederek adezyon moleküllerinin artışına sebep olur 107. AEG-1 overekspresyonu ayrıca Bkateninle ilişkide olan bir transkripsiyon faktörü olan LEF-1 'in ekspresyonunu arttırır105. 31 Şekil 7. MTDH (AEG-1)'in tümör proliferasyonu, tümör sağ kalımı, tümör invazyonu, kemoresistans ve metastazdaki rolü.105 Yang ve ark 108, yapmış oldukları çalışmada kasa invazyon yapmamış mesane kanser hastalarının yaklaşık yarısında AEG-1 overekspresyonunu ve bunun tümör derecesi ve progresyonu ile ilişkisini göstermişler ve kasa invazyon yapmayan mesane tümörlerinde progresyon belirteci olarak AEG-1'in kullanılabileceğini düşünmüşlerdir. Sarkar ve ark.'nın 109 yapmış olduğu derleme çalışmasında düşük boyanma şiddeti gösteren mesane kanserli hastalarda 5 yıllık kümülatif sağ kalım oranı % 92,3 iken, boyanma şiddetinin yüksek olduğu hastalarda bu oranın % 81,3 olarak bulunduğu belirtilmiştir. 2.8.2 APC ‘Adenomatous polyposis coli’ (APC), çok sayıda protein bağlanma bölgesi içeren, temelde sitoplazmada yerleşen, aynı isimli genin ürünü olan büyük bir iskelet 32 proteinidir. Tümör baskılayıcı olarak tanımlanmış olmakla birlikte mikrotübül organizasyonu, hücre motilitesi, akson migrasyonu, hücre polaritesi oluşumu, adhezyon gibi diğer biyolojik mekanizmalarda da görevleri vardır 110. B- katenine bağlandığında B-katenini fosforiller ve WNT sinyal yolağının negatif regulasyonunu sağlar. APC gen mutasyonu ile WNT sinyal yolağı durdurulamaz ve tümör hücre proliferasyonuna neden olur. APC nükleer lokalize sinyaller de içerdiğinden nükleusta da tespit edilebilir, nükleer APC fazla B-katenini sitoplazmaya taşır 111. APC'nin B-katenin ile olan ilişkisinde APC'nin merkez bölgesinde dağılmış 3 adet aktin bağlanma bölgesi önemlidir. APC mutant da olsa tek bir aktin bağlanma bölgesinin varlığı neoplaziden korunmada önemlidir119. Şekil 8 . APC'nin şematik görünümü. (http://web.stanford.edu/group/nusselab/cgibin/wnt/apc ) B- katenin T hücre faktörleri olarak bilinen (Tcf) DNA bağlayıcı proteine bağlanarak transkripsiyon artışına, dolayısıyla tümor oluşumuna yol açar. B-katenin ekspresyonu tekrarlayıcı Tcf bağlanma bölgeleri içeren promotorlerin aktivitesini arttırır, APC ekspresyonu bu promotor ativiteyi baskılar 112. APC gen mutasyonu herediter ve sporadik kolon kanserlerinde, gastrik kanserlerde, hepatoblastom’da saptanmış olup birçok tümörün patogenezi ve progresyonundaki rolü araştırılmaya devam etmektedir 113. Bilgrami ve ark. 114 çalışmalarında; APC metilasyonunun invaziv yüksek dereceli ürotelyal karsinomlarda daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Maruyama ve ark.120 bu bulguların yanı sıra papiller olmayan (nonpapiller) büyüme paterni ile de ilişkisini göstermişlerdir. Kastiritis ve ark 115 ise yapmış oldukları çalışmada APC mutasyonu ile lenf nod tutulumu ve hastalıksız yaşam süresi arasında ilişki bulmuşlar ve APC mutasyonunun ürotelyal karsinomlardaki kötü prognostik etkisini göstermişlerdir . 33 2.8.3 B-katenin WNT sinyal yolağının, embriyonik gelişim sırasında doku tipinin belirlenmesi gibi fizyolojk rolü yanı sıra; tümör oluşumu, büyümesi ve metastazı gibi patolojik durumlarda da rolü vardır. B-katenin bu yolağın ana düzenleyicisidir. B-katenin kromozom 3'ün kısa kolunda p21 bandı üzerinde yer alır. İntersellüler adezyon ve sinyal iletiminde görevleri vardır. Normal hücrelerde E-kadherinle birlikte plazma membranına tutunur ve APC kompleksiyle düşük seviyelerde tutulmaya çalışılır. Yolağın herhangi bir aşamasında olan mutasyonla B-katenin degrade olamaz, nükleusta birikmeye başlar ve transkripsiyon faktörlerini uyararak tümör oluşumuna yol açar. Birçok çalışmada yüksek nükleer B-katenin birikiminin kötü prognozla ilişkisi gösterilmiştir116,117. WNT/B-katenin yolağı c-myc, siklin D1 (CCND1), metalloproteinaz gen MMP7 gibi birçok genin aktivasyonuna yol açar. WNT sinyal yokluğunda GSK3β, APC ve Axin/Conductin'den oluşan kompleks B-katenini fosforiller, fosforile Bkatenini β-TrCP içeren ubiquitin-ligaz kompleksi tanır ve B-katenini parçalar. WNT faktör Frizzled reseptörüne bağlandığında GSK3β inaktive olur ve B-katenin stabilizasyonu sağlanır, B-katenin önce sitoplazmada birikir, sonra nükleusa transloke olur, nükleusta TCF/LEF transkripsiyon faktörleriyle heterodimerize olur 118. B-katenin geninin (CTNNb1) kendisinde oluşan mutasyonlarla B-katenin βTrCP ilişkisi bozulur ve B-kateninin APC ile regulasyonu gerçekleşmez 119. 34 Şekil 9. WNT sinyal yolağında B- kateninin rolü. (http://www.jyi.org/issue/betacatenin-mediated-wnt-signaling-as-a-marker-for-characterization-of-human-bonemarrow-derived-connective-tissue-progenitor-cells/) WNT/B-katenin sinyal yolağının mesane kanserleri oluşumundaki rolü ile ilgili olarak özellikle üzerinde durulan mekanizmalar; APC geni hipermetilasyonu ve E-kadherini kodlayan CDH1 geninin hipermetilasyonu ya da mutasyonuyla oluşan Ekadherin’in azalmış ekspresyonudur. Bu mekanizmalar ile bozulan yolak sonucu Bkatenin/TCF aktivitesi artar ve bu da karsinom oluşumuna yol açar118. Maruyama ve ark. 120 yapmış oldukları çalışmada E-kadherin’i kodlayan CDH1 geni hipermetilasyonunu mesane kanserli hastaların yaklaşık 1/3'ünde saptamışlar, bunun papiller olmayan (nonpapiller) büyüme paterni ile ilişkisini göstermişler ve ayrıca bu hastalarda sağ kalımı belirgin derecede daha düşük bulmuşlardır. Kastiritis ve ark.nın115 çalışmasında invaziv ürotelyal karsinomlarda azalmış B- katenin boyanmasıyla sağ kalım süresi anlamlı oranda daha yüksek bulunmuştur. 35 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Olgu Seçimi Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalında mesane tümörü tanısı alan ardışık; ve parafin bloklarına ulaşılabilen 2010-2012 yıllarında 66 adet sistektomi ve TUR biyopsi materyali çalışma grubunu oluşturdu. Vakalara ait parafin bloklarda tümörü en iyi temsil eden örneklerden 4 mikronluk kesitler alındı. Arşiv patoloji raporlarından; hastaların cinsiyetleri, tanı anındaki yaşları, tümör tipi, histolojik derecesi, evresi, lenfovasküler invazyon varlığı not edildi. Tablo 5. Olguların seçimi. Sıra Protokol Materyal No No Yaş Cinsiyet Tipi 1 2 3 sistektomi 6851-10 6276-12 76 57 E E 6205-12 79 E 5440-12 58 E 1088-12 62 E 5604-12 42 E 39-12 71 E 4068-12 64 E 6802-12 70 E 6484-12 69 E 6078-11 58 E 1171-11 1104-11 67 60 E E 1339-11 57 E 4563-11 74 E 3466-12 57 E 2978-12 80 E 3661-12 66 E 4597-11 84 E 6408-11 4949-12 76 67 E K 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 sistektomi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi sistektomi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Tanı Skuamöz dif+mikropapiller inv. ürotelyal karsinom Glandüler dif inv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Glanduler dif.inv. ürotelyal karsinom Düşük derece inv. ürotelyal karsinom Küçük hücreli + inv. ürotelyal karsinom Yüksek derece inv. olmayan ‘invert’ Yüksek derece inv. olmayan İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal ‘invert’+mikrokistik İnv. ürotelyal karsinom Adenokarsinom İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Düşük derece inv. olmayan Yüksek derece inv. olmayan İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Adenokarsinom (taşlı yüzük komp.) 36 22 5896-12 72 E 4859-12 79 E 5697-11 43 E 1993-11 54 E 2057-11 58 E 2825-11 59 E 2717-11 82 E 5099-11 69 E 5593-11 65 E 6912-10 49 E 6971-11 67 E 5088-11 65 E 1459-11 77 K 6119-11 72 E 2797-12 85 E 6173-11 59 E 6069-11 47 E 19-12 61 E 2479-12 77 E 4735-11 31 E 5577-12 63 E 2710-12 57 E 5011-12 68 E 4968-11 66 E 5605-11 67 E 6984-12 80 E 3420-11 61 K 5263-11 66 E 1737-12 63 E 2163-11 62 E 3714-12 7433-11 63 61 E E 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Sarkamatoz dif. inv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Yüksek derece inv. olmayan ‘invert’ Yüksek derece inv. olmayan Yüksek derece inv.olmayan ‘invert’ Yüksek derece inv. olmayan İnv. ürotelyal karsinom Yüksek derece inv. olmayan ‘invert’ Yüksek derece inv. olmayan Skuamöz dif. İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Skuamöz dif.inv. ürotelyal İnv.ürotelyal karsinom Düşük derece inv. olmayan Yüksek derece inv.olmayan İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Düşük derece inv. olmayan ‘invert’ Skuamöz dif. İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom İnv. ürotelyal karsinom Glanduler dif. İnv. ürotelyal karsinom Yüksek derece inv.olmayan İn situ karsinom İnv. olmayan ‘invert’ İnv. olmayan ‘invert’ Düşük derece inv. olmayan Düşük derece inv.olmayan Düşük derece inv. olmayan İnv ürotelyal karsinom 37 54 136-12 71 E 3690-11 48 K 1004-12 73 E 6754-11 84 E 6603-12 74 E 1274-11 5847-12 57 68 E K 3915-11 85 E 6838-11 69 E 3121-11 84 E 3394-11 28 E 6883-12 57 E 6767-12 59 E 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi sistektomi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi TUR Biyopsi Düşük derece inv. olmayan Düşük derece inv. olmayan İnv ürotelyal karsinom Yüksek derece inv.olmayan Yüksek derece inv. olmayan İnv ürotelyal karsinom Adenokarsinom (Taşlı yüz.komp.) Yüksek derece inv. olmayan Düşük derece inv. olmayan İnv. ürotelyal karsinom Düşük derece inv. olmayan ‘invert’ İnv. ürotelyal karsinom Düşük derece ürotelyal displazi 3.2. İmmünohistokimyasal Boyama Seçilen bloklardan İHK boyama yapmak için Poli lizinli lamlara 3’er mikron kalınlıkta kesitler alındı. Kesit aşamasından kapama aşamasına kadar geçen süreç aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır. 1- Deparafinizasyon: 37 °C etüvde 1 gece (14 saat) bekletildi. İki değişim Xylende 15’er dakika bekletildi. 2- Hidrasyon: İki değişim Alkolde 10’ar dakika bekletildi (önce % 96’lık sonra % 70’lik alkol). Kesitler distile suya alındı ve iyice yıkandı. 3- Enzim aşaması ; AEG-1:750 watt mikro dalgada 15 dakika EDTA uygulandı, oda ısısına gelinceye kadar soğutuldu. APC: 750 watt mikro dalgada 30 dakika CİTRATE BUFFER uygulandı, oda ısısına gelinceye kadar soğutuldu. B-katenin 750 watt mikro dalgada 60 dakika EDTA uygulandı, oda ısısına gelinceye kadar soğutuldu. 38 (Kullanılan primer antikorların özellikleri Tablo 6 ’da belirtilmiştir.) 4- Enzim aşaması bittikten sonra kesitler distile suya alındı ve yıkandı. 5- % 3’lük hidrojen peroksit solüsyonunda 10 dakika bekletilerek endojen peroksidaz blokajı sağlandı. 6- İki değişim distile suyla yıkandı. 7- Solüsyonların dokuların dışına taşmaması ve üzerlerinden akmaması için dokuların etrafı hidrofobik kalem (pap pen) ile çizildi. 8- Kesitler 2 değişim PBS (phosphat buffer saline) solüsyonunda 5’er dakika bekletildi. 9- Nemli ve ılık ortamın oluşması için immunhistokimya boyama tezgahının (humudity chamber) içine ılık su konuldu ve kesitler tezgaha dizildi. Lamlara Ultra V blok damlatılarak 3 dakika bekletilerek protein blokaj uygulandı. 10- İki değişim PBS solüsyonunda 5’er dakika bekletildi. 11- Lamların üzerine Primer antikor damlatıldı ve AEG-1 15 dakika, APC 30 dakika, B-katenin 60 dakika bekletildi. 12- İki değişim PBS solüsyonunda 5’er dakika bekletildi. 13- Biotinylated (sarı link) solüsyonunda 20 dakika bekletildi. 14- İki değişim PBS solüsyonunda 5’er dakika bekletildi. 15-Pembe Linke (Streptavidin) solüsyonunda ve 20 dakika bekletildi. 16- İki değişim PBS solüsyonunda 5’er dakika bekletildi. 17-DAP Chromogen Solusyonuna alındı ve 5-10 dakika bekletildi 18- İki değişim distile suda yıkandı. 19-Mayer Hematoksilen’de 1 dakika zıt boyama yapıldı. 20-Çeşme suyunda iyice yıkandı. 21-Dehidrate edildi.(Sırası ile % 70’lik, % 80’lik, % 96’lık alkollere 10’ar kez girildi.) 22-Xylende 15 dakika bekletilerek kesitler parlatıldı. 23-Boyanan kesitler balsam ile kapatıldı. 39 Tablo 6. Kullanılan primer antikorların özellikleri. ANTİKOR KONSANTRASYON ÜRETİCİ POZİTİF PRİMER ENZİM FİRMA KONTROL ANTİKOR AŞAMASI BEKLEME SÜRESİ AEG-1/MTDH- 100'de 1 Biocare 15 dk EDTA 30 dk CİTRATE Kanseri Specific Antikoru Anti-APC Prostat 100'de 1 Biocare antikoru Normal kolon BUFFER dokusu B- Katenin 100'de 1 antikoru Biocare Meme 60 dk EDTA kanseri İmmünohistokimyasal olarak AEG-1'in sitoplazmik ekspresyonları, düşük ve yüksek olmak üzere iki grupta incelendi. APC ekspresyonu sitoplazmik boyanması normal olarak sınıflandırılırken, nükleer boyanma veya boyanma olmaması durumu anormal olarak sınıflandırıldı.B-kateninin sitoplazmik boyanması normal olarak değerlendirilirken, nükleer boyanma veya boyanma olmaması durumu anormal olarak sınıflandırıldı. İmmün veriler olguların patoloji raporlarında belirtilmiş olan prognostik kriterleri ile karşılaştırıldı. 3.3 İstatistik Yapılan immünhistokimyasal boyamalar, yaygınlık ve şiddete göre skorlanıp, bu skorların yaş, evre, tümör alt tipi gibi prognostik kriterler ile ilişkisi, Kİ-KARE (chisquare) ve Wilcoxon testi ile SPSS programı kullanılarak değerlendirildi. 40 4.BULGULAR 4.1. Olguların Genel Özellikleri Altmış altı olgunun 5’i (% 7,6) kadın, 61’i (% 92,4) erkektir. Olguların ortalama yaşı 55 olup en genç olgu 28 , en yaşlı olgu 85 yaşındadır. Altmış altı olgunun 35’i (% 53) invaziv ürotelyal karsinom, 26’sı (% 39,4) invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom, 3’ü (% 4,5) adenokarsinom ve 2’si (% 3) in-situ ürotelyal karsinom tanısı almıştır. Olguların 28’i pTa (% 42,42), 19’u pT1 (% 28,78), 12’si pT2 (% 18,19), 1’i pT3 (% 1,52) ve 6’sı pT4 (% 9,09) olarak saptanmıştır. Olguların 14’ü (% 21,2) düşük histolojik dereceli iken, 52’si (% 78,8) yüksek histolojik dereceye sahiptir. 66 olgunun 5’inde (% 7,6) lenfovasküler invazyon izlenmiştir. Tablo 7. Tanımlayıcı özellikler. Yaş Tümör tipi Evre Histolojik Derece Lenfovasküler İnvazyon İnvaziv ürotelyal karsinom İnvaziv olmayan (noninvaziv) papiller ÜK Adenokarsinom İn-situ ürotelyal karsinom pTa pT1 pT2 pT3 pT4 1 3 Negatif Pozitif 55 (28-85) 25 (% 53) 26 (% 39.4) 3 (% 4.5) 2 (% 3) 28 ( % 42,42) 19 ( % 28,78) 12 ( %18,19) 1 ( %1,52) 6 (% 9,09) 14 (% 21.2 ) 52 (%78.8 ) 61 (%92.4 ) 5 (%7.6 ) 4.2. Prognostik Faktörler Olguların tanıları ile cinsiyetleri karşılaştırıldığında; kadınların % 20'sinin (1/5) invaziv ürotelyal karsinom, % 40'ının (2/5) invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom % 40'ının (2/5) adenokarsinom tanılarını aldıkları görüldü. 41 Ürotelyal karsinomlarda erkek cinsiyet sık iken; adenokarsinom olgularında kadın cinsiyet anlamlı olarak daha sık idi ( p=0,038). Olguların histolojik derecelerine bakıldığında; invaziv ürotelyal karsinomların % 2,9'u (1/35) düşük histolojik dereceye sahipken; invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomaların % 46,2'sinin (12/26) düşük histolojik dereceli oldukları görüldü. Olguların evre ve tanı ile ilişkisi incelendiğinde; invaziv ürotelyal karsinomların % 54,3'ünün (19/35) evre 1, % 28,6'sının (10/35) evre 2 , % 2,9'unun (1/35) evre 3 ve % 14,3'ünün (5/35) evre 4 oldukları, adenokarsinomların ise %66,7'sinin (2/3) evre 2 ve %33,3'ünün (1/3) evre 4 oldukları görüldü. Adenokarsinom’ların istatistik olarak anlamlı ölçüde daha yüksek histolojik dereceye sahip oldukları izlendi (p=0.001). Lenfovasküler invazyon gözlenme sıklığı invaziv ürotelyal karsinomlarda % 11,4 (4/35) oranında iken adenokarsinomlarda % 33,3 (1/3) oranında idi. Adenokarsinomlarda daha yüksek lenfovasküler invazyon eğilimi olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı gözlendi (p=0.081). Prognostik özelliklerin tanısal gruplar ile karşılaştırılması Tablo 8 ’de gösterilmiştir 42 Tablo 8. Prognostik özellikler ve tanısal gruplar ile karşılaştırılması. İnvaziv İnvaziv Adenokar İn-situ ürotelyal olmayan sinom ürotelyal karsinom papiller P değeri karsinom ürotelyal karsinom Cinsiyet E 34 24 1 2 (%97,1) (%92,3) (%33,3) (%100,0) 1 2 2 0 (%2,9) (%7,7) (%66,7) 1 12 0 0 (%2,9) (%46,2) 34 14 3 2 (%97,1) (%53,8) (%100,0) (% 100,0) 0 26 0 2 K Histolojik 1 Derece 3 Evre pTa (%100,0) pT1 19 0,038 0,000 0,001 (%100,0) 0 0 0 0 2 0 (%54,3) pT2 10 (%28,6) pT3 1 (%66,7) 0 0 0 0 1 0 (%2,9) pT4 5 (%14,3) Lenfovasküler - invazyon (%33,3) 31 26 2 2 (%88,6) (%100,0) (%66,7) (%100,0) 4 0 1 0 + (%11,4) 0,081 (%33,3) 4.3. AEG-1 AEG-1'in sitoplazmik ekspresyonları, düşük ve yüksek olmak üzere iki grupta incelendi. AEG-1'in sitoplazmik ekspresyonları; ekspresyon olmayan veya ince soluk granüler sitoplazmik ekspresyon düşük; koyu ve yoğun sitoplazmik ekspresyon yüksek olarak değerlendiridi. 43 Şekil 10. Yüksek AEG-1 ekspresyonu. Şekil 11. İnvaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomlu olguda AEG-1 ekspresyonu negatifliği. 44 AEG-1 sitoplazmik ekspresyonunun tanı grupları ile ilişkisine bakıldığında; 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusunun 4’ünde yüksek ekspresyon paterni saptanırken, 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusunun 16’sında, 3 adenokarsinom olgusunun 1’inde yüksek ekspresyon paterni saptanmış olup anlamlı olarak daha yüksek olduğu gözlendi (p=0,043). Histolojik derece ile AEG-1 ekspresyon paterni ilişkisine bakıldığında; düşük histolojik dereceli tümörlerin % 15,3'ünde (2/13) yüksek AEG-1 ekspresyonu izlenirken, yüksek histolojik dereceli tümörlerin % 35,8'inde (19/53) yüksek AEG-1 ekspresyonu izlendi. AEG-1 ekspresyonunun yüksek dereceli tümörlerde daha fazla oranda yüksek patern oluşturma eğiliminde olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p=0,137). Tümör evresi ile AEG-1 ekpresyon paterni ilişkisine bakıldığında; 28 pTa olgusunun 4’ü, 19 pT1 olgusunun 8’i, 12 pT2 olgusunun 7’si ve 6 pT4 olgusunun 2’sinde yüksek AEG-1 ekspresyonu gözlendi. Yüksek AEG-1 ekspresyonunun ileri evrelerde anlamlı olarak daha sık olduğu saptandı (p=0,044). Altmış altı olgunun 5'inde lenfovasküler invazyon saptandı, lenfovasküler invazyonu olan hastaların sadece 1'inde yüksek AEG-1 ekspresyonu görüldü. Lenfovasküler invazyon ile AEG-1 ekspresyonu artışı arasında ilişki saptanmadı (p= 0,487). 45 Tablo 9. AEG-1 ekspresyonlarının tanı, derece, evre ve lenfovasküler invazyona göre durumları. Tanı Düşük AEG- 1 ekspesyonu Yüksek AEG- 1 ekspesyonu P değeri 19 16 0,043 22 4 Adenokarsinom 2 1 İn-situ ürotelyal 2 0 Düşük dereceli 11 2 Yüksek dereceli 34 19 pTa 24 4 1 11 8 2 5 7 3 1 0 4 4 2 - 41 20 + 4 1 İnvaziv ürotelyal karsinom İnvaziv olmayan papiller ürotelyal karsinom karsinom Derece Evre Lenfovasküler 0,137 0,044 0,487 İnvazyon 4.4. APC APC ekspresyonu sitoplazmik boyanması normal olarak sınıflandırılırken, bunun dışındaki yani nükleer boyanma veya boyanma olmaması durumu anormal olarak sınıflandırıldı. 46 Şekil 12. İnvaziv ürotelyal karsinomlarda sitoplazmik ve nükleer APC ekspresyonu. Şekil 13. İnvaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomda APC ekspresyonu negatifliği. İmmünohistokimyasal APC ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının histolojik derecesi karşılaştırıldığında; 13 düşük histolojik 47 dereceye sahip tümörden 5’inde anormal APC ekspresyonu saptanırken, 53 yüksek histolojik dereceli tümörden 37’sinde anormal APC ekspresyonu olduğu gözlendi. Bu farkın istatistik olarak anlamlı şekilde yüksek histolojik dereceli tümörlerde daha sık anormal APC ekspresyonu olduğu saptandı (p= 0,049). Tanı gruplarından 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusundan 25’inde, 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusundan 15’inde, 3 adenokarsinom olgusundan 1’inde ve 2 insitu karsinom olgusundan 1’inde anormal APC ekspresyonu saptanmış olup, gruplar arası anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,446). Tümörlerin evreleri ile APC ekspresyonu ilişkisine bakıldığında; 28 pTa olgusundan 16’sında, 19 pT1 olgusundan 11’inde, 12 pT2 olgusundan 9’unda, 1 pT3 olgusunda ve 6 adet pT4 olgusundan 5’inde anormal APC ekspresyonu gözlendi. Özellikle pT4 olgularda artmış anormal APC ekspresyonu izlenmekle birlikte anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,476). Lenfovasküler invazyon gözlenmeyen 61 olgunun 38’inde anormal APC ekspresyonu saptanırken, lenfovasküler invazyon gözlenen 5 olgunun 4’ünde anormal APC ekspresyonu gözlendi. İstatistiksel anlamlı bir ilişki izlenmedi (p=0,645). Anormal APC ekspresyonunun klinik ve prognostik kriterler ile ilişkisi tablo 10’da gösterilmiştir. 48 Tablo 10. Anormal APC ekspresyonu ve prognostik faktörlerle ilişkisi. Tanı Normal Anormal p İnvaziv ürotelyal karsinom 10 25 0,446 İnvaziv olmayan papiller 11 15 Adenokarsinom 2 1 İn-situ ürotelyal karsinom 1 1 Düşük histolojik dereceli 8 5 Yüksek histolojik dereceli 16 37 pTa 12 16 pT1 8 11 pT2 3 9 pT3 0 1 pT4 1 5 Yok 23 38 Var 1 4 ürotelyal karsinom Histolojik Derece Evre Lenfovasküler 0,049 0,476 0,645 İnvazyon 4.5. B-katenin B-kateninin sitoplazmik boyanması normal olarak değerlendirilirken, bunun dışındaki yani nükleer boyanma veya boyanma olmaması durumu anormal olarak sınıflandırıldı127. 49 . Şekil 14. İnvaziv ürotelyal karsinomda nükleer B-katenin pozitifliği Şekil 15. pT1 invaziv ürotelyal karsinomda B-katenin ekspresyon negatifliği. İmmünohistokimyasal olarak B-katenin ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının tanı grupları ile ilişkisi değerlendirildiğinde; 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusundan 12’sinde, 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusundan 16’sında, 3 adenokarsinom olgusundan 2’sinde ve 2 insitu karsinom olgusunun 2’sinde anormal B-katenin ekspresyonu saptanmış olup, gruplar arası anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,068). İmmünohistokimyasal B-katenin ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının histolojik derecesi karşılaştırıldığında; 13 düşük histolojik dereceye sahip tümörün 9’unda anormal B-katenin ekspresyonu saptanırken, 53 50 yüksek histolojik dereceli tümörün 23’ünde anormal B-katenin ekspresyonu olduğu gözlendi. Bu farkın istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p= 0,086). İmmünohistokimyasal B-katenin ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının evreleri karşılaştırıldığında; 28 pTa olgusunun 18’inde, 19 pT1 olgusunun 6’sında, 12 pT2 olgusunun 8’inde anormal B-katenin ekspresyonu gözlenirken pT3 ve pT4 olgularının hiçbirinde gözlenmedi. Anormal B-katenin ekspresyonun erken evre tümörlerde istatistik olarak anlamlı düzeyde ileri evre tümörlerden daha sık olduğu saptandı (p=0,016). Lenfovasküler invazyon gözlenmeyen 61 olgunun 32’sinde B-katenin ekspresyon anormalliği saptanırken, lenfovasküler invazyon gözlenen 5 olgunun hiçbirinde saptanmadı. İstatistiksel anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,645). B-katenin ekspresyon anormalliği ile klinik ve prognostik kriteler ilişkisi Tablo 11’de gösterilmiştir. Tablo 11. B-katenin ekspresyonu ile tanı, derece, evre ve lenfovasküler invazyon varlığı ilişkisi. Tanı Normal Anormal İnvaziv ürotelyal karsinom 23 12 İnvaziv olmayan (non-invaziv) 10 16 Adenokarsinom 1 2 İn-situ ürotelyal karsinom 0 2 Düşük histolojik dereceli 4 9 Yüksek histolojik dereceli 30 23 pTa 10 18 pT1 13 6 pT2 4 8 pT3 1 0 pT4 6 0 Yok 29 32 Var 5 0 p 0,068 papiller ürotelyal karsinom Histolojik 0,086 Derece Evre Lenfovasküler 0,016 0,054 İnvazyon 51 5. TARTIŞMA Kanser sıklık sıralamasına bakıldığında mesane kanserlerinin dünyada 7., ülkemizde ise erkeklerde akciğer ve prostat kanserinden sonra 3. sıklıkta olduğu görülmektedir3. Erkeklerde 3,5 kat daha fazladır; ortalama 50 yaş civarında görülür; % 84'ü ürotelyal, % 1,5'i adenokarsinom, % 1,1 skuamöz hücreli karsinom tipindedir. Kadınlarda adenokarsinom ve skuamöz hücreli karsinom tipleri, erkeklerden biraz daha fazladır. % 70-80 arasında hasta invaziv olmayan (non-invaziv) ya da erken invazyon aşamasında tanı alırlar1. Bizim çalışmamızda olguların % 92,4'ü erkek olup, ortalama yaş 55'tir. % 95,5'i ürotelyal tipte, % 4,5'i ise adenokarsinom tipindedir. Üç adenokarsinom olgumuzun 2’si kadındır. % 71,2'si invaziv olmayan (non-invaziv) ya da erken evreli iken % 28,7'si pT2 ve daha ileri evrededir. Çalışmamızın bulguları; yaş, tip ve tanı anındaki evre bakımından literatürle benzerlik göstermektedir. AEG-1 tümör transformasyonunda, apoptozisten kaçışta, invazyonda, anjiogenezde ve metastazda rolü olduğu düşünülen bir moleküldür106. Hepatosellüler karsinom, skuamöz hücreli özafagus kanseri, safra kesesi, meme ve böbrek hücreli karsinomlar ile küçük hücreli dışı akciğer, prostat, gastrik ve kolorektal karsinomalarda, gliom, melanom, nöroblastom ve osteosarkom gibi tümörlerde AEG1'in prognoza etkisi üzerinde çalışmalar yapılmış olmasına karşılık mesane tümörlerindeki etkisini gösteren çok az sayıda çalışma mevcuttur106. Bu çalışmalardan birinde Yang ve ark. 121, kasa invazyon yapmamış mesane tümörlü hastaların % 45'inde yüksek AEG-1 overekspresyonu gözlemlemişler ve bu hastalarda progresyon süresinin daha çabuk olduğu sonucuna varmışlardır. Zhou ve ark.122 ise mesane tümörlü hastaların % 65'inde AEG-1 pozitifliği bulmuşlar, AEG1 pozitifliği ile evre ve rekürrens ile ilişkisini göstermişler, daha yüksek AEG-1 ekspresyonu olan hastalarda sağ kalımı daha düşük bulmuşlardır. Bizim çalışmamızda AEG-1 ekspresyonunun yüksek dereceli tümörlerde daha fazla oranda yüksek patern oluşturma eğiliminde olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p=0,137). Evre ile ilişkisine bakıldığında yüksek AEG-1 ekspresyonunun ileri evrelerde anlamlı olarak daha sık olduğu saptandı (p=0,044). Lenfovasküler invazyon ile AEG-1 ekspresyonu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır 52 (p=0,487). Prospektif çalışmalarla AEG-1 overekspresyonu ve sağ kalım arasındaki ilişki daha net olarak değerlendirilebilir. APC, ilk olarak tümör supresor geni olarak tanımlanmış olmakla birlikte mikrotübül organizasyonu, hücre motilitesi, akson migrasyonu, hücre polaritesi oluşumu, adhezyon gibi diğer biyolojik mekanizmalarda da görevleri olduğu belirlenmiştir110. B- katenine bağlandığında B-katenini fosforiller ve WNT sinyal yolağının negatif regulasyonunu sağlar111. APC hipermetilasyonu ile WNT sinyal yolağı bozulur, hücrede B-katenin birikir ve transkripsiyon faktörleri uyarılır, hücre proliferasyonu olur118. APC gen mutasyonu herediter ve sporadik kolon kanserlerinde, gastrik kanserlerde, hepatoblastomda saptanmıştır113. Bilgrami ve ark115 mesane kanserlerinde tümör süpresor genlerin promotor hipermetilasyonunu incelemişlerdir. Düşük dereceli ürotelyal karsinomlarda APC mutasyonunu vakaların % 51'inde görürlerken, yüksek dereceli ürotelyal karsinomlarda bu oranı % 97 olarak bulmuşlardır . Maruyama ve ark120 da mesane kanserlerinin % 35'inde hipermetilasyon tespit etmişler ve hipermetilasyonun yüksek histolojik derece, papiller olmayan (non-papiller) büyüme paterni, kas invazyonu ve yüksek tümör evresi ile ilişkilerini göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusundan 25’inde, 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusundan 15’inde, 3 adenokarsinom olgusundan 1’inde ve 2 insitu karsinom olgusundan 1’inde anormal APC ekspresyonu saptanmış olup, gruplar arası anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,446). Onüç düşük histolojik dereceye sahip tümörün 5’inde anormal APC ekspresyonu saptanırken, 53 yüksek histolojik dereceli tümörün 37’sinde anormal APC ekspresyonu olduğu gözlendi. Bu farkın istatistik olarak anlamlı şekilde yüksek histolojik dereceli tümörlerde daha sık anormal APC ekspresyonu olduğu saptandı (p= 0,049). Tümörlerin evreleri ile APC ekspresyonu ilişkisine bakıldığında Özellikle evre 4 olgularda artmış anormal APC ekspresyonu izelnmekle birlikte anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,476). Lenfovasküler invazyon ile APC ekspresyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki izlenmedi (p=0,645). APC çok sayıda protein bağlanma bölgesi içeren, temelde sitoplazmada yerleşen, büyük bir iskelet proteinidir110. Literatürde, APC ile sağ kalımı ilişkilendiren çalışmalarda gen analizi ile değerlendirme yöntemine gidilmiştir. İmmünohistokimyasal olarak değerlendirildiğinde normal dokularda 53 bulunan APC reaksiyon vermiş ve bizim sonuçlarımızı etkilemiş olabilir. Geniş seri çalışmalarda APC gen analizi ile mutasyon ya da hipermetilasyon değerlendirilip, sağ kalımı etkileyen diğer faktörlerle karşılaştırılabilinir. Wnt/B-katenin sinyal yolağı embriyogeneziste, hücre differansiyasyonunda ve tümörigeneziste önemli rol oynar 123. B-katenin geninin (CTNNb1) kendisinde oluşan mutasyonlarla ya da APC geni hipermetilasyonu, E-kaderini kodlayan CDH1 geninin hipermetilasyonu veya mutasyonuyla oluşan E- kadherinin azalmış ekspresyonu ile; B-kateninin APC ile regulasyonu bozulur. Bozulan yolak sonucu Bkatenin/TCF aktivitesi artar ve hücreler durdurulamayan bir proliferasyon sürecine girerler118, 119. Perrone ve ark 124 yapmış oldukları çalışmada testis tümörlü hastalarda CTNNb1 geninin mutasyonel analizini yapmışlar, bu genin exon 3 bölgesinde mutasyonu olan vakalarda nükleer B-katenin birikiminin olduğunu gözlemlemişler, bu gende mutasyon saptanmayan vakalarda ise sadece sitoplazmik boyanma olduğunu tespit etmişlerdir. Birçok çalışmada mesane kanserlerinde B-katenin ekspresyonu ve prognostik faktörlerle ilişkisi gösterilmeye çalışılmış olup net ilişkisi hakkında görüş birliğine varılamamıştır 125, 126 Kastiritis ve ark.121 yapmış olduğu çalışmada WNT sinyal yolağının invaziv ürotelyal karsinomlardaki durumunu incelemişlerdir. Çalışmalarında APC mutasyonu olan vakaların nükleuslarında immünohistokimyasal olarak B-katenin birikimi tespit etmişlerdir. Üç yıllık rekürrensiz yaşamı, nükleer Bkatenini normal olan kişilerde % 58, nükleer B-katenin birikimi fazla olan kişilerde aynı oranı % 32 olarak bulmuşlardır. APC mutasyonlarını tek başlarına değerlendirdiklerinde APC mutasyonunun rekürrens zamanına etki etmediğini, ancak bu mutasyona sahip olan kişilerde sağ kalımın, mutasyonu olmayan kişilere göre belirgin derecede daha düşük bulduklarını belirtmişlerdir. Azalmış nükleer Bkatenin birikimi olan hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranının % 66, nükleer B-katenini normal ya da artmış olan hastalarda 5 yıllık sağ kalımın % 36 olduğunu tespit etmişlerdir. Hu ve ark 127 mesane kanserlerinde B-katenin ekspresyonuyla histolojik derece ve klinik evre ile ilişkisini göstermişler, aynı ilişkinin tümör boyutu ve sayısı ile ilişkisinin olmadığını gözlemlemişlerdir. Baumgart ve ark 128 ise B-kateninin sitoplazmik lokalizasyonu üzerinde durmuşlar ve invaziv mesane karsinomlarında yüzeyel yerleşimli mesane tümörlerine göre B-kateninin sitoplazmik 54 ekspresyonlarını daha yüksek bulmuşlardır. Ayrıca B-kateninin nükleer birikimini yalnızca % 3,8 hastada göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda 13 düşük histolojik dereceye sahip tümörün 9’unda anormal B-katenin ekspresyonu saptanırken, 53 yüksek histolojik dereceli tümörden 23’ünde anormal Beta-catenin ekspresyonu olduğu gözlendi. İnvazyon olmadan önce de nükleer B-katenin ekspresyonun gözlenmesi, nükleer B-katenin birikiminin karsinogenezin erken bulgularından biri olabileceğini düşündürmektedir. Lenfovasküler invazyon gözlenmeyen 61 olgunun 32’sinde B-katenin ekspresyon anormalliği saptanırken, lenfovasküler invazyon gözlenen 5 olgunun hiçbirinde saptanmadı. Lenfovasküler invazyon ile B-katenin ekspresyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,645). Yüksek histolojik dereceli ve yüksek evreli tümörlerde nükleer B-katenin birikiminin daha fazla görülmesi, nükleer B-katenin birikiminin kötü prognostik bir faktör olabileceğini düşündürmektedir. Gelecekte geniş seri çalışmalarda nükleer B-katenin birikiminin hastalık progresyonu, sağ kalım ve rekürrens süreleri gibi parametrelerle ilişkisi değerlendirilip, bu bulgunun; WNT sinyal yolağı ile ilişkisi ve hedefe yönelik tedavilerde kullanılabilirliği araştırılabilinir. 55 6.SONUÇLAR Bu çalışmaya 2010-2012 yılları arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda mesane tümörü tanısı alan 66 olgu dahil edilmiştir. Olguların 5 ‘i (% 7,6) kadın, 61’i (%92,4) erkek olup ortalama yaş 55'tir. 35’i (% 53) invaziv ürotelyal karsinom , 26’sı (% 39,4) invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom, 3’ü (% 4,5) adenokarsinom ve 2’si (% 3) in-situ ürotelyal karsinom tanısı almıştır. 28 olgu pTa, 19 olgu pT1, 12 tanesi pT2, 1 olgu pT3 ve 6 olgu pT4 olarak saptanmıştır. Olguların 14'ü (% 21,2) düşük histoloijk dereceli iken, 52’si (% 78,8) yüksek histolojik dereceye sahiptir. AEG-1 ekspresyonunun yüksek dereceli tümörlerde daha fazla oranda yüksek patern oluşturma eğiliminde olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p=0,137). Yüksek AEG-1 ekspresyonunun ileri evrelerde anlamlı olarak daha sık olduğu saptandı (p=0,044). Lenfovasküler invazyon ile AEG-1 ekspresyonu artışı arasında ilişki saptanmadı (p= 0,487). Tanı grupları ve APC ekspresyonu arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,446). APC ekspresyonunun yüksek histolojik dereceli tümörlerde istatistik olarak anlamlı bir şekilde daha sık anormal olduğu saptandı (p= 0,049). APC ekspresyonu ile tümör patolojik evresi ve lenfovasküler invazyon arasında anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,476, p=0,645). Anormal B-katenin ekspresyonun erken evre tümörlerde istatistik olarak anlamlı düzeyde ileri evre tümörlerden daha sık olduğu saptandı (p=0,016). Tanı grupları, lenfovasküler invazyon, histolojik derece ile B-katenin ekspresyonu arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (p=0,068, p=0,645, p= 0,086). Sonuç olarak; mesane tümörlerinin patogenezi ve progresyonu ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen, tedavide halen yüz güldürücü sonuçlara ulaşılamamıştır. Tanısal ve prognostik önemi olan markerların saptanmasıyla, hastaların daha erken evrede tanı almaları sağlanabilecek, daha da iyisi hedefe yönelik yeni tedavi yaklaşımları denenebilecektir. Çalışmamızda AEG-1 ve APC'nin incelediğimiz parametrelerle ilişkisi net olmamakla birlikte; B-kateninin nükleer birikiminin yüksek tümör evre ve derecesiyle ilişkisi gösterilmiştir bu da bize kateninin olası bir prognostik marker olarak kullanılabilirliğini düşündürmektedir. 56 7. KAYNAKLAR 1-A.Lopez-Beltran, G. Sauter, T. Gasser ve ark. Tumours of the Urinary System Ed:Eble J.,Sauter G.,Epstein J.,Sesterhenn I., World Health Organisation Classification of Tumours. Pathology and Genetics of Tumours of the Urinary System and Male Genital Organs. Sf 93 – 147, IARC Press, Lyon, France, 2004. 2-Cheng L., A.Lopez-Beltran,Maclennan G. ve ark. Neoplasm of the Urinary Bladder Ed: Bostwick D., Cheng L. Urologic Surgical Pathology. Sf:260-338, Mosby Elsevier, Philadelphia, USA, 2008. 3-http://www.kanser.gov.tr/daire-faaliyetleri/kanser-kayitciligi/108t%C3%BCrkiyede-kanser-kayitcigi.html. 4-Zabolotneva AA, Zhavoronkov AA, Shegay PV, Gaifullin NM, Alekseev BY, Roumiantsev SA, Garazha AV, Kovalchuk O, Aravin A, Buzdin AA. Front Genet .A systematic experimental evaluation of microRNA markers of human bladder cancer. 2013 Nov 15;4:247. 5-Gnosa S, Shen YM, Wang CJ, Zhang H, Stratmann J, Arbman G, Sun XF. Expression of AEG-1 mRNA and protein in colorectal cancer patients and colon cancer cell lines. J Transl Med. 2012 May 29;10:109. 6-Kumar, Abbas, Fausto, Aster. Neoplazi, Robbins ve Cotran'ın Hastalığın Patolojik Temeli.Çev.Ed.Sav Ö.,Özdamar Ş. Saunders Elsevier,7.baskı,sf 304, Philadelphia, USA, 2005. 7-Guyton A., Hall J.E. Mesanenin fizyolojik anotomisi ve sinir bağlantıları.Ed:Çavuşoğlu H.,Yeğen B. Tıbbi Fizyoloji.sf 311-313.Elsevier Saunders, Pennsylvania,USA,2007. 8-Reuter V. Urinary bladder, ureter and renal pelvis. Ed: Mills S. E. Histology for pathologist sf 911, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2007. 9-Langman J.,W, Urogenital system. Ed. Sadler T. Langmans medical embriyology. Sf333-336, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2010. 10-Cormack D. Urinary bladder. Essential histology sf 363-364 Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2001. 11-Eser S.,Özdemir R. Dünya ve Türkiye'de mesane kanser epidemiyolojisi İzmir kanser kayıt merkezi, İzmir il sağlık müdürlüğü, Üroonkoloji bülteni cilt 11, sayı 1, 57 Mart 2012. 12-Letašiová S, Medve'ová A, Šovčíková A, Dušinská M, Volkovová K, Mosoiu C, Bartonová A. Bladder cancer, a review of the environmental risk factors. Environ Health. 2012 Jun 28;11 Suppl 1:S11. 13-Zeegers MP, Tan FE, Dorant E, van Den Brandt PA. The impact of characteristics of cigarette smoking on urinary tract cancer risk: a meta-analysis of epidemiologic studies. Cancer. 2000 Aug 1;89(3):630-9. 14-Pitard A, Brennan P, Clavel J, Greiser E, Lopez-Abente G, Chang-Claude J, Wahrendorf J, Serra C, Kogevinas M, Boffetta P. Cigar, pipe, and cigarette smoking and bladder cancer risk in European men. Cancer Causes Control. 2001 Aug;12(6):551-6. 15-Brennan P, Bogillot O, Greiser E, Chang-Claude J, Wahrendorf J, Cordier S, Jöckel KH, Lopez-Abente G, Tzonou A, Vineis P, Donato F, Hours M, Serra C, Bolm-Audorff U, Schill W, Kogevinas M, Boffetta P. The contribution of cigarette smoking to bladder cancer in women (pooled European data). Cancer Causes Control.2001 Jun;12(5):411-7. 16-Shapiro JA, Jacobs EJ, Thun MJ. Cigar smoking in men and risk of death from tobacco-related cancers. J Natl Cancer Inst. 2000 Feb 16;92(4):333-7. 17-Meliker JR, Nriagu JO. Arsenic in drinking water and bladder cancer: review of epidemiological evidence.Trace Metals and other Contaminants in the Environment. 2007;9:551–584. 18-Keskin Ö., Aksoy S. Meslek ilişkili kanserler, Hacettepe tıp dergisi 2011;42:173179. 19-Gönültaş A.,Ürotelyal Tümörlerde C-Erbb-2 Ekspresyonunun Klinik-Patolojik Prognostik Faktörler Ve Sağ Kalım Oranı İle Karşılaştırılması, T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Patoloji Uzmanlık tezi ,İstanbul 2009. 20-Cassidy A, Wang W, Wu X, Lin J. Risk of urinary bladder cancer: a case-control analysis of industry and occupation. BMC Cancer. 2009 Dec 15;9:443. 21-Villanueva CM, Font-Ribera L. Health impact of disinfection by-products in swimming pools. Ann Ist Super Sanita. 2012;48(4):387-96. 22-Zeegers MP, Kellen E, Buntinx F, van den Brandt PA. The association between 58 smoking, beverage consumption, diet and bladder cancer: a systematic literature review. World J Urol. 2004 Feb;21(6):392-401. 23-Zeegers MP, Tan FE, Goldbohm RA, van den Brandt PA. Are coffee and tea consumption associated with urinary tract cancer risk? A systematic review and meta-analysis. Int J Epidemiol. 2001 Apr;30(2):353-62. 24-Yaris F, Dikici MF, Sabuncu HH, Yaris E. A case-control study on the etiology of urinary bladder cancer in Istanbul, Turkey. Asian Pac J Cancer Prev. 2006OctDec;7(4):591-4. 25-Ferrucci LM, Sinha R, Ward MH, Graubard BI, Hollenbeck AR, Kilfoy BA, Schatzkin A, Michaud DS, Cross AJ. Meat and components of meat and the risk of bladder cancer in the NIH-AARP Diet and Health Study. Cancer. 2010 Sep 15;116(18):4345-53. 26-Esposito K, Chiodini P, Colao A, Lenzi A, Giugliano D. Metabolic syndrome and risk of cancer: a systematic review and meta-analysis. Diabetes Care. 2012 Nov;35(11):2402-11. 27-Chung SD, Tsai MC, Lin CC, Lin HC. A case-control study on the association between bladder cancer and prior bladder calculus. BMC Cancer. 2013 Mar 15;13:117. 28-Li-Min Sun,Cheng-Li Lin,Ji-An Liang,Shu-Hui Liu,Fung-Chang Sung,Yen-Jung Chang,Chia-Hung Kao Urinary tract infection increases subsequent urinary tract cancer risk: A population-based cohort study Cancer Sci 2013; 104: 619–623. 29-Fortuny J, Kogevinas M, Zens MS, Schned A, Andrew AS, Heaney J, Kelsey KT, Karagas MR. Analgesic and anti-inflammatory drug use and risk of bladder cancer: a population based case control study. BMC Urol. 2007 Aug 10;7:13. 30-Ferrís J, Berbel O, Alonso-López J, Garcia J, Ortega JA. Environmental nonoccupational risk factors associated with bladder cancer. Actas Urol Esp. 2013 Oct;37(9):579-86. 31-Wang J, Wu X, Kamat A, Barton Grossman H, Dinney CP, Lin J. Fluid intake, genetic variants of UDP-glucuronosyltransferases, and bladder cancer risk. Br J Cancer. 2013 Jun 11;108(11):2372-80. 32-Park SY, Ollberding NJ, Woolcott CG, Wilkens LR, Henderson BE, Kolonel LN. Fruit and vegetable intakes are associated with lower risk of bladder cancer among 59 women in the Multiethnic Cohort Study. J Nutr. 2013 Aug;143(8):1283-92. 33-Galluzzi C M, Zhou M, Epstein J. Neoplasm of the urinary bladder. Ed: Goldblum C.Genitourinary pathology a foundations in diagnostic pathology, sf 154220,Churchill Livinstone Elsevier, Philadelphia, USA, 2007. 34-Rosai J. Bladder. Ed:Houston M Rosai and Ackerman's Surgical Pathology sf 1247-1270, Elsevier Mosby, New York, USA , 2011. 35-Jameson C., The pathology of bladder cancer. Ed: Macvicar D .Contemporary Issues in Cancer Imaging A Multidisciplinary Approach Carcinoma of the Bladder. Sf 13.Cambridge Univercity Press, New York, USA, 2008. 36-Petersen R., Sesterhenn I.,Davis C,Urinary Bladder. Ed:Petersen R. Urologic Pathology sf 220, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia,USA, 2009. 37-Epstein J, Amin M, Reuter V. Invasive urothelial carcinoma. Ed: Weinberg R.W. Bladder biopsy interpretaion sf 75 78,Lipincott Williams Wilkins, Philadelphia USA, 2004. 38 -Onal B, Han U, Yilmaz S, Köybasioglu F, Altuğ U. The use of urinary nuclear matrix protein 22 (NMP22) as a diagnostic adjunct to urine cytology for monitoring of recurrent bladder cancer-institutional experience and review. Diagn Cytopathol. 2014. doı: 10.1002/dc.23239. 39-Xylinas E, Rink M, Robinson BD, Lotan Y, Babjuk M, Brisuda A, Green DA, Kluth LA, Pycha A, Fradet Y, Faison T, Lee RK, Karakiewicz PI, Zerbib M, Scherr DS, Shariat SF. Impact of histological variants on oncological outcomes of patients with urothelial carcinoma of the bladder treated with radical cystectomy. Eur J Cancer. 2013 May;49(8):1889-97. 40-Zhai Q.,Black J.,Ayala A.,Ro J Histologic Variants of Infiltrating Urothelial Carcinoma. Arch Pathol Lab Med—Vol 131, August 2007 sf 1244. 41-Blochin EB, Park KJ, Tickoo SK, Reuter VE, Al-Ahmadie H. Urothelial carcinoma with prominent squamous differentiation in the setting of neurogenic bladder: role of human papillomavirus infection. Mod Pathol. 2012 Nov;25(11):1534-42. 42-Willis DL, Porten SP, Kamat AM. Should histologic variants alter definitive treatment of bladder cancer? Curr Opin Urol. 2013 Sep;23(5):435-43. 43-Zhong M, Gersbach E, Rohan SM, Yang XJ. Primary adenocarcinoma of the 60 urinary bladder: differential diagnosis and clinical relevance. Arch Pathol Lab Med. 2013 Mar;137(3):371-81. 44-Beltran A., Cheng L. Histologic variants of urothelial carcinoma: differential diagnosis and clinical implications Human Pathology (2006) 37, 1371– 1388. 45-De Berardinis E, Busetto GM, Giovannone R, Antonini G, Di Placido M, Gentile V. Recurrent transitional cell carcinoma of the bladder: A mixed nested variant case report and literature review. Can Urol Assoc J. 2012 Apr;6(2): E57-60. 46-Venyo AK. Microcystic Variant of Urothelial Carcinoma. Adv Urol.2013;2013:654751. 47-Kim KH, Choi CH, Han JY, Kim L, Choi SJ, Park IS, Kim JM, Chu YC. Cytological findings of the micropapillary variant of urothelial carcinoma: a comparison with typical high-grade urothelial carcinoma. Korean J Pathol. 2013 Aug;47(4):365-71. KoreanJPathol.2013. 48-Bialasiewicz S, Cho Y, Rockett R, Preston J, Wood S, Fleming S, Shepherd B, Barraclough K, Sloots TP, Isbel N. Association of micropapillary urothelial carcinoma of the bladder and BK viruria in kidney transplant recipients. Transpl Infect Dis. 2013 Jun;15(3):283-9. 49-Kwon GY, Ro JY. Micropapillary variant of urothelial carcinoma. Adv Urol.2011;2011:217153. 50-Mori K, Ando T, Nomura T, Sato F, Mimata H. Lymphoepithelioma-like carcinoma of the bladder: a case report and review of the literature. Case Rep Urol. 2013;2013:356576. 51-Zukerberg LR, Harris NL, Young RH. Carcinomas of the urinary bladder simulating malignant lymphoma. A report of five cases. Am J Surg Pathol. 1991 Jun;15(6):569-76. 52-Sahin AA, Myhre M, Ro JY, Sneige N, Dekmezian RH, Ayala AG. Plasmacytoid transitional cell carcinoma. Report of a case with initial presentation mimicking multiple myeloma. Acta Cytol. 1991 May-Jun;35(3):277-80. 53-Zhang W, Jiang YX, Liu Y, Yu WJ, Zhao H, Li YJ. Plasmacytoid urothelial carcinoma of the urinary bladder: a clinicopathologic study of 16 cases. Zhonghua Bing Li Xue Za Zhi. 2013 Jul;42(7):433-7. 54-Başeskioglu B, Duman BB, Kara IO, Can C, Yildirim M, Açikalin M. Early 61 detection and gemcitabine/cisplatin combination positively effect survival in sarcomatoid carcinoma of the urinary bladder. Asian Pac J Cancer Prev. 2012;13(11):5729-33. 55-Alexiev BA, Papadimitriou JC, Chai TC, Ramos E, Staats PN, Drachenberg CB. Polyomavirus (BK)-associated pleomorphic giant cell carcinoma of the urinary bladder: a case report. Pathol Res Pract. 2013 Apr;209(4):255-9. 56-Behzatoğlu K, Durak H, Canberk S, Aydin O, Huq GE, Oznur M, Ozyalvaçli G,Yildiz P. Giant cell tumor-like lesion of the urinary bladder: a report of two cases and literature review; giant cell tumor or undifferentiated carcinoma? Diagn Pathol. 2009 Dec 31;4:48. 57-Montironi R, Lopez-Beltran A, Mazzucchelli R, Bostwick D Classification and grading of the non-invasive urothelial neoplasms: recent advances and controversies J Clin Pathol 2003;56:91-95 58-Shim JW, Cho KS, Choi YD, Park YW, Lee DW, Han WS, Shim SI, Kim HJ, Cho NH. Diagnostic algorithm for papillary urothelial tumors in the urinary bladder. Virchows Arch. 2008 Apr;452(4):353-62. 59-McKenney JK, Amin MB, Young RH. Urothelial (transitional cell) papilloma of the urinary bladder: a clinicopathologic study of 26 cases. Mod Pathol. 2003 Jul;16(7):623-9. 60-El-Sebaie M, Zaghloul MS, Howard G, Mokhtar A. Squamous cell carcinoma of the bilharzial and non-bilharzial urinary bladder: a review of etiological features, natural history, and management. Int J Clin Oncol. 2005 Feb;10(1):20-5. 61-Shokeir AA. Squamous cell carcinoma of the bladder: pathology, diagnosis and treatment. BJU Int. 2004 Jan;93(2):216-20. 62-Lewin F, Cardoso AP, Simardi LH, Machado MT. Verrucous carcinoma of the bladder with koilocytosis unassociated with vesical schistosomiasis. Sao Paulo Med J. 2004 Mar 4;122(2):64-6. 63-Flores MR, Ruiz MR, Florian RE, De Leon W, Jose LS. Pan-urothelial verrucous carcinoma unrelated to schistosomiasis. BMJ Case Rep. 2009;2009. 64-Palascak R, Gamé X, Milcent S, Camparo P, Berlizot P, Houlgatte A. Verrucous epidermoid carcinoma of the bladder unrelated to schistosomiasis. Prog Urol.2001 Sep;11(4):695-9. 62 65-Miliaras D, Vakalopoulos I, Anagnostou E. Squamous cell papilloma of the urinary bladder endoscopically mimicking cancer. Case Rep Pathol. 2013;2013:486312. 66-Yin W, Mo XL, Wen ZH, Zhou XZ, Zhou MY, Wei HM.Villous adenoma of the urinary tract: a clinicopathological study. Zhonghua Bing Li Xue Za Zhi. 2013 Jul;42(7):438-41. 67-Kato Y, Konari S, Obara W, Sugai T, Fujioka T. Concurrence of villous adenoma and non-muscle invasive bladder cancer arising in the bladder: a case report and review of the literature. BMC Urol. 2013 Jul 20;13:36. 68-Atik E, Akansu B, Davarci M, Inci M, Yalcinkaya F, Rifaioglu M. Villous adenoma of the urinary bladder: rare location. Contemp Oncol (Pozn).2012;16(3):276-7. 69-Gon S, Majumdar B, Dey RK, Mitra SK. Pure primary small cell carcinoma of urinary bladder: A rare diagnostic entity. Urol Ann. 2013 Jul;5(3):209-11. 70-Li S, Lui S, Li F, Yue Q, Huang X, Gong Q. Unsuspected paraganglioma of the urinary bladder with intraoperative hypertensive crises: A case report. Exp Ther Med. 2013 Oct;6(4):1067-1069. 71-Lai Y, Chen D, Yu Z, Ni L, Yang S. Non-functioning paraganglioma of the urinary bladder: A case report and review of the literature. Oncol Lett. 2014 Mar;7(3):891-893. 72-Sayar H, Erdogan S, Adamhasan F, Gurbuz E, Inci MF. Malignant melanoma of the bladder: A case report. Can Urol Assoc J. 2014 Jan-Feb;8(1-2):E54-6. 73-Engelhardt PF, Hohlbrugger G, Riedl CR. [Melanosis of the urinary bladder a case report with 10 years of follow-up and review of literature]. Aktuelle Urol. 2006 May;37(3):222-4. 74-Shedoukhy A, Qayyum A. Urinary Bladder Botryoid Rhabdomyosarcoma with Immature Cartilage in a 24-year-old Male Patient: A Case Report. Saudi J Kidney Dis Transpl. 2003 Oct-Dec;14(4):522-5. 75-Raney RB, Maurer HM, Anderson JR, Andrassy RJ, Donaldson SS, Qualman SJ, Wharam MD, Wiener ES, Crist WM. The Intergroup Rhabdomyosarcoma Study Group (IRSG): Major Lessons From the IRS-I Through IRS-IV Studies as Background for the Current IRS-V Treatment Protocols. Sarcoma. 2001;5(1):9-15. 63 76-Gupta DK, Singh V, Sinha RJ, Kumar V, Nagathan DS, Sankhwar SN. Leiomyosarcoma, a nonurothelial bladder tumor: a rare entity with therapeutic diversity. Korean J Urol. 2013 Jun;54(6):409-11. 77-Xu YF, Wang GC, Zheng JH, Peng B. Partial cystectomy: Is it a reliable option for the treatment of bladder leiomyosarcoma? Can Urol Assoc J. 2011 Feb;5(1):E113. 78-Warne RR, Ong JS, Snowball B, Vivian JB. Primary angiosarcoma of the bladder in a young female. BMJ Case Rep. 2011 Apr 1;2011. 79-Siddappa JK, Singla S, Jain A, Kumar A. A Rare Case of Primary osteosarcoma of urinary bladder. J Clin Imaging Sci. 2012;2:82. 80-Nimmanon T, Ruengpoka P. Malignant fibrous histiocytoma of the urinary bladder as a post-radiation secondary cancer: a case report. J Med Case Rep. 2011 Nov 10;5:549. 81-Povo-Martín I, Gallego-Vilar D, Bosquet-Sanz M, Miralles-Aguado J, GimenoArgente V, Rodrigo-Aliaga M, Gallego-Gómez J. [Malignant fibrous histiocytoma of the bladder. A literature review]. Actas Urol Esp. 2010 Apr;34(4):378-85. 82-Goktug GH, Ozturk U, Sener NC, Tuygun C, Bakirtas H, Imamoglu AM.Transurethral resection of a bladder leiomyoma: A case report. Can Urol Assoc J. 2014 Jan-Feb;8(1-2):E111-3. 83-Mukai S, Tanaka H, Yamasaki K, Goto T, Onizuka C, Kamoto T, Kataoka H. Urinary bladder pyogenic granuloma: a case report. J Med Case Rep. 2012 Jun 12;6(1):149. 84-Venyo AK. Lymphoma of the urinary bladder. Adv Urol. 2014;2014:327917. 85-Wadhwa K, Singh R, Solomon LZ. Bladder extramedullary plasmacytoma and synchronous bladder urothelial transitional cell carcinoma: A case report and review of the literature. Open Access J Urol. 2011 Feb 15;3:25-7. 86-M. Babjuk, W. Oosterlinck, R. Sylvester, E. Kaasinen, A. Böhle, J. Palou, M. Rouprêt Guidelines on Non-muscle-invasive Bladder Cancer (TaT1 and CIS), European Association of Urology 2006. 87-Lebret T, Bohin D, Kassardjian Z, Herve JM, Molinie V, Barre P, Lugagne PM, Botto H. Recurrence, progression and success in stage Ta grade 3 bladder tumors treated with low dose bacillus Calmette-Guerin instillations. J Urol. 2000 64 Jan;163(1):63-7. 88-Baltacı S. T1G3 mesane tümöründe kime, ne zaman erken sistektomi yapılmalı? Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroonkoloji bülteni Mart 2010 sayı 1 sf45-47. 89-Stein J. ,Lieskovsky G ,Cote R ve ark. Radical Cystectomy in the Treatment of Invasive Bladder Cancer: Long-Term Results in 1,054 Patients by American Society of Clinical Oncology JCO February 1, 2001 vol. 19 no. 3 666-675 2001. 90-Dincel C, Kara C, Balci U, Ozer K, Ozbir S, Sefik E, Gorgel SN, Girgin C. Comparison of microscopic (pT3a) and gross extravesical extension (pT3b) in pathological staging of bladder cancer: analysis of patient outcomes. Int Urol Nephrol. 2013 Apr;45(2):387-93. 91-Gamboa AJ, Young JL, Dash A, Abraham JB, Box GN, Ornstein DK. Pelvic lymph node dissection and outcome of robot-assisted radical cystectomy for bladder carcinoma. J Robot Surg. 2009;3(1):7-12. 92-Ozbir S, Girgin C, Kara C, Dinçel C. Local and systemic recurrence patterns of urothelial cancer after radical cystectomy. Kaohsiung J Med Sci. 2014 Oct;30(10):504-9. 93-Herr HW, Bochner BH, Dalbagni G, Donat SM, Reuter VE, Bajorin DF. Impact of the number of lymph nodes retrieved on outcome in patients with muscle invasive bladder cancer. J Urol. 2002 Mar;167(3):1295-8. 94-Yavuz G. , Mesanenin ürotelyal tümörlerinde p53, maspin, ki67 immünhistokimyasal ekspresyonu,Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji Uzmanlık Tezi, Isparta, 2011 95-Mitra AP, Skinner EC, Schuckman AK, Quinn DI, Dorff TB, Daneshmand S. Effect of gender on outcomes following radical cystectomy for urothelial carcinoma of the bladder: a critical analysis of 1,994 patients. Urol Oncol. 2014 Jan;32(1):52.e1-9. 96-Rieken M, Xylinas E, Kluth L, Crivelli JJ, Chrystal J, Faison T, Lotan Y, Karakiewicz PI, Holmäng S, Babjuk M, Fajkovic H, Seitz C, Klatte T, Pycha A, Bachmann A, Scherr DS, Shariat SF. Long-term cancer-specific outcomes of TaG1 urothelial carcinoma of the bladder. Eur Urol. 2014 Jan;65(1):201-9. 97-Amin MB, Srigley JR, Grignon DJ, Reuter VE, Humphrey PA, Cohen MB, Hammond ME; Cancer Committee, College of American Pathologists. Updated 65 protocol for the examination of specimens from patients with carcinoma of the urinary bladder, ureter, and renal pelvis. Arch Pathol Lab Med. 2003 Oct;127(10):1263-79. 98-Lotan Y, Gupta A, Shariat SF, Palapattu GS, Vazina A, Karakiewicz PI, Bastian PJ, Rogers CG, Amiel G, Perotte P, Schoenberg MP, Lerner SP, Sagalowsky AI. Lymphovascular invasion is independently associated with overall survival, causespecific survival, and local and distant recurrence in patients with negative lymph nodes at radical cystectomy. J Clin Oncol. 2005 Sep 20;23(27):6533-9. 99-Cheng L, Neumann RM, Scherer BG, Weaver AL, Leibovich BC, Nehra A, Zincke H, Bostwick DG. Tumor size predicts the survival of patients with pathologic stage T2 bladder carcinoma: a critical evaluation of the depth of muscle invasion. Cancer. 1999 Jun 15;85(12):2638-47. 100-Raj GV, Tal R, Vickers A, Bochner BH, Serio A, Donat SM, Herr H, Olgac S, Dalbagni G. Significance of intraoperative ureteral evaluation at radical cystectomy for urothelial cancer. Cancer. 2006 Nov 1;107(9):2167-72. 101-Sjödahl G, Lövgren K, Lauss M, Patschan O, Gudjonsson S, Chebil G, Aine M, Eriksson P, Månsson W, Lindgren D, Fernö M, Liedberg F, Höglund M. Toward a molecular pathologic classification of urothelial carcinoma. Am J Pathol. 2013 Sep;183(3):681-91. 102-Halling K., Urothelial Carcinoma Ed: Leonard D., Molecular Pathology in Clinical Practice, sf 279-280,Springer,2007. 103 -Çelik S.Y.Mesane Ürotelyal Karsinomlu hastalarda p53, PTEN ve KAI 1 ekspresyonlarının , tümör derinliği, metastaz ve sağkalım üzerine etkilerinin değerlendirilmesi. Tez danışmanı: Binnur Önal, TCSB Ankara Dışkapı Eğitim Araştırma Hastanesi Patoloji Kliniği, Tıbbi Patoloji Uzmanlık Tezi, Ankara, 2007. 104-Emdad L, Sarkar D, Su ZZ, Lee SG, Kang DC, Bruce JN, Volsky DJ, Fisher PB. Astrocyte elevated gene-1: recent insights into a novel gene involved in tumor progression, metastasis and neurodegeneration. Pharmacol Ther. 2007 May;114(2):155-70. 105-Hu G, Wei Y, Kang Y. The multifaceted role of MTDH/AEG-1 in cancer progression. Clin Cancer Res. 2009 Sep 15;15(18):5615-20. 106-Huang Y, Li LP. Progress of cancer research on astrocyte elevated gene66 1/Metadherin (Review). Oncol Lett. 2014 Aug;8(2):493-501. 107-Lee SG, Su ZZ, Emdad L, Sarkar D, Fisher PB. Astrocyte elevated gene-1 (AEG-1) is a target gene of oncogenic Ha-ras requiring phosphatidylinositol 3-kinase and c-Myc. Proc Natl Acad Sci U S A. 2006 Nov 14;103(46):17390-5. 108-Yang G, Zhang L, Lin S, Li L, Liu M, Chen H, Cao M, Liu D, Huang YR, Bo J. AEG-1 is associated with tumor progression in nonmuscle-invasive bladder cancer. Med Oncol. 2014 Jun;31(6):986. 109-Sarkar D, Fisher PB. AEG-1/MTDH/LYRIC: clinical significance. Adv Cancer Res. 2013;120:39-74. 110-Preitner N, Quan J, Nowakowski DW, Hancock ML, Shi J, Tcherkezian J,Young-Pearse TL, Flanagan JG. APC is an RNA-binding protein, and its interactome provides a link to neural development and microtubule assembly. Cell. 2014 Jul 17;158(2):368-82. 111-Senda T, Shimomura A, Iizuka-Kogo A. Adenomatous polyposis coli (Apc) tumor suppressor gene as a multifunctional gene. Anat Sci Int. 2005 Sep;80(3):12131. 112-Crawford HC, Fingleton BM, Rudolph-Owen LA, Goss KJ, Rubinfeld B, Polakis P, Matrisian LM. The metalloproteinase matrilysin is a target of beta-catenin transactivation in intestinal tumors. Oncogene. 1999 May 6;18(18):2883-91. 113-Macdonald F., Ford C., Casson A Molecular Biology of Cancer,2nd Edition,sf 170-174 Garland Bios Scientific Publishers,London ve New York,2004. 114-Bilgrami SM, Qureshi SA, Pervez S, Abbas F. Promoter hypermethylation of tumor suppressor genes correlates with tumor grade and invasiveness in patients with urothelial bladder cancer. Springerplus. 2014 Apr 5;3:178. 115-Kastritis E, Murray S, Kyriakou F, Horti M, Tamvakis N, Kavantzas N, Patsouris ES, Noni A, Legaki S, Dimopoulos MA, Bamias A. Somatic mutations of adenomatous polyposis coli gene and nuclear b-catenin accumulation have prognostic significance in invasive urothelial carcinomas: evidence for Wnt pathway implication. Int J Cancer. 2009 Jan 1;124(1):103-8. 116-Bilim V, Kawasaki T, Katagiri A, Wakatsuki S, Takahashi K, Tomita Y. Altered expression of beta-catenin in renal cell cancer and transitional cell cancer with the absence of beta-catenin gene mutations. Clin Cancer Res. 2000 Feb;6(2):460-6. 67 117-Sharma M, Jamieson C, Lui C, Henderson BR. The hydrophobic rich N- and Cterminal tails of beta-catenin facilitate nuclear import of beta-catenin. J Biol Chem. 2014 Dec 3. 118-Thievessen I, Seifert HH, Swiatkowski S, Florl AR, Schulz WA. E-cadherin involved in inactivation of WNT/beta-catenin signalling in urothelial carcinoma and normal urothelial cells. Br J Cancer. 2003 Jun 16;88(12):1932-8. 119-Polakis P. Wnt signaling and cancer. Genes Dev. 2000 Aug 1;14(15):1837-51. 120-Maruyama R, Toyooka S, Toyooka KO, Harada K, Virmani AK, ZöchbauerMüller S, Farinas AJ, Vakar-Lopez F, Minna JD, Sagalowsky A, Czerniak B, Gazdar AF. Aberrant promoter methylation profile of bladder cancer and its relationship to clinicopathological features. Cancer Res. 2001 Dec 15;61(24):8659-63. 121-Yang G, Zhang L, Lin S, Li L, Liu M, Chen H, Cao M, Liu D, Huang YR, Bo J. AEG-1 is associated with tumor progression in nonmuscle-invasive bladder cancer. Med Oncol. 2014 Jun;31(6):986. 122-Zhou J, Li J, Wang Z, Yin C, Zhang W. Metadherin is a novel prognostic marker for bladder cancer progression and overall patient survival. Asia Pac J Clin Oncol. 2012 Sep;8(3):e42-8. 123-Ahmad I, Morton JP, Singh LB, Radulescu SM, Ridgway RA, Patel S, Woodgett J, Winton DJ, Taketo MM, Wu XR, Leung HY, Sansom OJ. β-Catenin activation synergizes with PTEN loss to cause bladder cancer formation. Oncogene. 2011 Jan 13;30(2):178-89. 124 -Perrone F, Bertolotti A, Montemurro G, Paolini B, Pierotti MA, Colecchia. Frequent Mutation and Nuclear Localization of b -Catenin in Sertoli Cell Tumors of the Testis. Am J Surg Pathol. 2014;38(1):66–71. 125 -Mialhe A, Louis J, Monteleiver S et al. Expression of E-cadherin and a-, b- and g- catenins in human bladder carcinomas: are they good prognostic factors? Invasion Metastasis 1997; 17: 124–37. 126 -Koksal IT, Ates M, Danisman A et al. Reduced E-cadherin and a-catenin expressions have no prognostic role in bladder carcinoma. Pathol. Oncol. Res. 2006; 12: 13–19. 127 -Hu X, Ruan Y, Cheng F, Yu W, Zhang X, Larré S. p130Cas, E-cadherin and β- catenin in human transitional cell carcinoma of the bladder: expression and 68 clinicopathological significance. Int J Urol. 2011 Sep;18(9):630-7. 128-Baumgart E, Cohen MS, Silva Neto B, Jacobs MA, Wotkowicz C, Rieger-Christ KM, Biolo A, Zeheb R, Loda M, Libertino JA, Summerhayes IC. Identification and prognostic significance of an epithelial-mesenchymal transition expression profile in human bladder tumors. Clin Cancer Res. 2007 Mar 15;13(6):1685-94. 69