DiVAN ET DERGiSi DİNİ - iLM! - EDEBI t!Ç AYLlK DERGİ lftı Ekim-Kasım-Aralık BU SAYlDA 1 9 8 8 • Cilt : 24 Sayı : 4 ı iSLAM NAZARINDA iLiM VE TEKNiK ibra.him CANAN e Diyanet ݧleri 3-16 Baııkanlığı Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet TOPKAYA Döner Sermaye İşletme Müdürü SOSYO-KÜLTÜREL YÖNÜYLE HiCRET izzet ER 17-24 EVKAF-1 HUMAYUN NEZARETiNCE ACILAN iLK YÜKSEK VAiZ OKULU MEDRESETÜ'L VAiZiN ibrahim ATEŞ 25-40 iLAHi DiNLER AÇlSlNDAN GÜNAH KAVRAMI Osman ciLAcı 41-49 • Yazı ݧleri Müdürü Orhan BALOI Süreli Şube Yayınlar Müdürü 18 Yazı 'l'etkik Kurulu Şükrü ÖZTÜRK İbrahim URAL Orhan BALCI 18ı Yayma Hazırlayan Alaaddin KOÇAK ,. Dr. Mediha Eldem Sk. No. 85 Tlf : 125 66 11,(379 NEFES Sultan Murad lll Koc·atepe 1 .ANKARA lG)', Dizgi ve 50 Baskı. AYYILDIZ MATBAASI A.Ş. 222 69 40 - 222 69 41 213 19 62 - ANi:Z.ARA MENSUH AYETLER Abdullah AYDEMiR 51-94 ID Kapak Düzenlc:ne : Dr. Savaş ÇEVİK ı e Kapak Kompozisyonu : Konya, Beyşehir Eşref­ oğlu Camii ahşap minberinin kapısıdır. Eşref­ oğlu Süleyman bey yaptırmıştır. DiYANET DERGiSiNiN 1988 YILI FiHRiSTi 95-96 iLAHi DİNLER AÇlSINDAN GÜNAH KAVRAMI Yrd. Doç, Dr. Osman CiLACI Selçuk Üniv. İla. Fak. 194-0'da Antalya'da doğdu. 1964 yılında istanbul Yüksek Isldm. Enstitüsünden mezun oldu. Kayseri) Van) Konya) illerinde Din Bilgisi öğretm.enliği ve idari görevlerinde bulundu. Çeşitli dergilerde ilmi makaleleri yayınlandı. 1968 yılından beri Dinler Tarihi sahasında çalışmaktadır. Bu sahada yayın­ lanmış makale ve kitapları bulunmaktadır. Halen S.ü. Ilahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Ana Bilim. dalında görev yapmaktadır. Almanca ve Arapça bilir, Günah kavramı, ilk insandan günümüze kadar varlığını koruyan dini bir terimdir. Tarih boyunca mi.i§ahade edilen bütün dinlerde günah kavramı yer almı§tır. Hayatiyetini kaybetmiş veya tarih sahnesinden silinmi§ dinlerde de günah inancının mevcut olduğu, arkeolajik kazılarda elde edilen malzemelerden anla§ılmakta­ dır. İnsanoğlu hangi devir ve §art. larda yaş'arsa ya§asm, hangi dine mensup olursa olsun, inançtan gelen bir müeyyide olarak günah kavramı­ nın özel hayatındaki tesirini gözardı edememiştir; etmesi de mümkün de- ğildir; çünkü inanan insan, ebedi ve sonsuz ahiret hayatına iyi bir şekil­ de hazırlanabilmek için günahlardan sakınmak gerektiğini bilir, geçici Olan bu dünya hayatını ona göre tanzim eder. Günah kelimesi Farsçadır, "günah" ve "güneh" §eklinde kullanı­ lır. "suç" anlamına gelir (1). Allah'ın emirlerine aykırı olarak görülen iş ve dini "suç"a da günah denir (2). Yine Farsçada "günahlı, günah i§le(1) Ziya Şükun, Ferheng-i Ziya. İS­ tanbul, 1967, (2) Ferid Develioğ"lu, Osmanlıca­ Türkçe Lügat, Ankara, 1967 41 yen"e günahkar denir. Günah kelimesi Kazan Türkçesi'nde de Farsça bir isim olarak kullanılır, "cürüm, kabahat, asim, suçlu" gibi anlamlara gelir. Bunlardan ayrı olarak yine Kazan Türkçesi'nde "günah:;ıumluluk günahkarlık, vebal, günahlanmak, günah ve kabahat i:;ılemek, asim olmak(,B)! t'erimlelri kullanılmaktadır. Günah kelimesi .Arapçada, "ez-zenb, el~ism, el-cürm, el-ma'siye" (,4) kelimeleri ile kar:;ıılanır. .Ayni manada "es-seyyie" ve "el-hıt'ü" kelimeleri de kullanılır. Genellikle .Arapçada günah karşılığında olan "ez-zenb" kelimesi çoğulda "ez-nünüb, çoğulun çağulunda da "ez-zünübat" :;ıeklin­ dedir. Türkçede günah, "vicdana dokunan, insana acı gelen hareket" gibi anlamlar ifade eder. "Birine iftirada bulunmak veya birinden hakmz olarak şüphelenmek" kar:;ıılığında da "günaha girmek", "günahını almak" terimleri yaygındır. Günahkarlık ise hususi anlamda "fahişelik" kar:;ıılı­ ğında kullanılır. Batı dillerinden İngilizcede günah, "sin" kelimesi He ifade edilir ve "günah, hata, ilahi hukuka tecavüz ve ahlak prensiplerine karşı gelme" ( 5) anlamına gelir. (Lat. peccatum actuale). Ayni anlam için Almancada" die Sünde , das Verbrecher ' die, Schuld, dası Unrecht, das Vergehen ve die Schande kelimeleri kullanılır. Yine Alınaneada "Günahları affetmek" karşılığında "die Sünde erlassen, "Günahını çekmek" karşılı­ lığında "s'eine gerechte Strafe erleiden, "Günah çıkarmak" karşılığında die Bichte abnehmen, "Günaha girmek" kar:;ıılığında, die Sünde begehen, "Günah olmak" karşılığında, die Sünde sein, "Günaha. sokmak" karııılığmda da, Sündig werden lassen(r:) terimleri kullanılır. 42 Daha umumi manada ele alınırsa günah, ahiret aleminde cezayı gerektirecek her çe:;ıit davranışı ifade eder. Günahkiir, günah işleyen kişidir. Günahın zıddı "sevap"tır; ahirette mükiifat kazanmayı ifade eden davranışlardır. İslam, cihanşumüi manası ile Al- lah ve Rasulü'nün yasak Inidığı şey­ leri yapnıak, emrettiklerini de yerine getirmemek karşılığ·ında günah terimini kullanmıştır. İslami terminolojide Allah "Gaffaru'z-zünüb" "Günahları bağıçlayıcıdır". "Günahlardan öyleleri vardır ki, onları ancak geçim hususunda çekilen sıkmtılar yok ec der" (7) hadis-i şerifi, ibadet dışı bir takım hayırlı faaliyetlerin de günah~ ların affına vesile olduğunu açıklar. Konuya Kur'an açısından bakıl­ nehyedilen yani yasaklanan bazı fiil ve hareketleri yapmanın büyük günah(s) (günah-ı kebiiir) olarak tavsif edildiği görülür. Büyük günahların dışında kalan günahlar'a küçük günahlara küçük günahlar denir. Hemen belirtelim lı:i, günahların, dığında, (3) Hüseyin Kazım - Kadri , Büyül{ Tllrk (4) (5) (6) (7) (8) Lügatı, Istanbul, 1945. Manzur, Lisanu'l-Arab Bulak, 1300, I, 374. The Readers dıgest Great Encyclopaedıc Dictıonarsy, Oxford, 1962. Osman Cilacı, Müjdat Kayayerli IWörterbüch für die Theologie, Konya, 1986. Gazali, İhyau ulümu'd-din, (çev. Ahmet Serdaroğlu) İstanbul, 1974, IV, 66. a. All'ah'a şirk koşmak, b. Sihir yapmak, c. Adam Öldürmek, d. Faiz almak, e. Yetim malı yemek, f. Savaştan kaçmak, g, Maasum bir kadına zina isnadmda bulunmak (Bkz. ezZebidi. Tecrid-i Sarih, çev . .Ahmed Naim, Ankara, 1981, VIII, 225). İbn büyük ve küçük günahlar şeklinde tasnifi, mezhepler arasında pek o kadar farklı telakki edilmiştir. İslam, peygamberlerin günahlardan beri olduğunu, onların ismet, emanet, fetanet, sıdk ve tebliğ-i şeriat gibi sıfatlarla muttasıf olduğunu, ancak onlardan "zelle" denilen küçük hataların sadır olabileceğini kabul eder. İslam'ın bu düsturu, Şiilik'teki "Masum İmam" inancı ile karıştırıl­ mamalıdır. Kur'an ve Sünnet ile yasaklanmış işlerin yapılmasını günah sayan İslam, yasak fiilleri irtikap edenlerin dünya ve ahirette mes'ul olacaklarını da vurgulamıştır: "Size bunca aşikar deliller geldikten sonra yine kay arsanız bilin ki, şüphesiz Allah mutlak galiptir, tam bir hikmet sahibidir" ( 9). Büyük günahlar Kebair olarak geçer, bunları işleyeniere verilecel' cezalara "ukfıbat" denir. bunlar müdellel ve ayrıntılı olarak İslam Hukuku'nda açıklanmıştır. İslam Dini. prensip itibariyle günah işlerneyi yasakladığı gibi, işlenmiş günahlan açıklamayı da hoş görmez. Burada en önemli husus, günahlarm duy<ılması sebebiyle başkalarının da kendisine uyarak isyan etmesini, günaha girmesini önlemektir (ı o). Ayrıca yine Kur'an-ı Kerim'de her çeşit günah. tan sakınmamız tavsiye edilmektedir: "Artık günahın açığını da gizlisini dH bırakın. Doğrusu onlar ki, gü. nak ka:zanırlar, kazandıklarının karşılığını göreceklerdir" (ıı). İnsanoğlunun zaman zaman Şey. tan'ın iğvasına kapılarak büyük veya küçük günah işlemesi mümkündür. İslam'da aslolan, mürrıinin, yarlığan. masını Cenab-ı Hakk'tan dilemesidir: "Şimdi sen Habibim, sabret; çünkü Allah'ın va'di gerçektir. Günahının (:{üçük hatalarının) yarlığanmasını lf,te. Akşam-sabah Rabbini hamd ile tcnzih ve tesbih et" (ı2). Yine İslam, Cemab-ı Hakk'ın mutlak galip, her şoyi hakkıyla bilen, mü'minlerin günahını yarlığayan, tevbesini kabul eden yegane mabut olduğunu da açık­ lamıııtır (1i3) . Burada bir noktaya daha açıklık getirmek lazımdır : Kasden olmaksı­ z•n, unutma veya yanılma sebebiyle müminin i§lediği günah ne olacaktır? Daha açık bir ifade ile, "Ey Rabbi. miz! Unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma" (M) ayetinde ifadesini bulan niyaz nasıl açıklana­ caktır? Bir müslüman, Allah ile Rasülü'nün emir ve yasakları doğrultu­ sunda hayatını tanzim edebilirse, büyUk ölçüde sapmalara uğramaz, yan•Jgılara düşmez; çünkü Cenab-ı Eal'k bize gücümüzün yeteceğinden baı;ıkasını yüklememiııtir. Kazandığı­ mız hayır kendi faydamıza, şer ise kendi zararımızadır. Zaten Cenab-ı Haklm'a niyazımız, "Rabbimiz, bizden evvelki ümınetlere yüldediğin gibi llstümüze ağır bir yük yükleme, t::ıkat getirenıiyeceğimizi bize taşıt­ ma"(l5) cümlelerinden olu§muyor mu? Bu dua-i ilahi arzettiğimiz ha--~.~-- (9) el-Bakara, 209. (10) Bu konuda geni §bilgi için bkz. Gazali, A.g.e., III, 686 vd. (ll) el-Enam, 120. (12) el-Mü'min, 55. (13) Bkz. el-Mü'min, 2, 3, 118. (14) el-Bakara, 286. (15) el-Bakara, 286, Sahih rivayetlere göre Hz.Peyıgamber (s,a.s.) Efendimiz Mirac Gecesi il:llıi iltifata mazhar olduktan sonra beş vakit namazla birlikte kendisi ve fu:nmetine Bakara Suresi'nin son iki ayeti hediye edilmiştir. 43 lin tahakkukunda durumumuz nedir? Unutmak ve hata etmek sebebiyle i§lediğimiz günahtan dolayı Allah'ın bizi hesaba çekmeyeceği, sahih hadislerden anla§ıldığı gibi, yukarıda mealini verdiğimiz ayette de bu makcıa tıa duada bulunmamız telkin edilmekte, bize yol gösterilmektedir. Ancak ifade edelim ki, müslümana yakışan, unutmak ve yanılmak sebebiyle günah i§leme oranını eR asgari düzeyde tutmaktır; ruhsatı zorlama];: değil! ..... Bütün bunların ötesinde bilerek veya bilmeyerek günah i§leyenlerin sığınacağı Cenabı Hakk'ın tevbe kapısı rnü'minler için her zaman açık­ tır. Yüce Yaratıcımız bu konuda biz kullarına kadın-erkek ayırımı yapmaksızın bir takım lütuflarda bulunmuştur: "Bütün bu lütuflar edı;:ek mü'minlerle kadın müıninleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere, içle_ rinde ebedi ve sermedi olal'ak sokıııak, onların günahlaı·ını yarlığamak içindir. İşte bu, Allah indinde (sizin) en biiyük kurtuluş ve mı adettir" ( 16). Tevbe ile Allah'tan yarlığanmayı c1ileyenlerin kurtuluş ve saadete errneleri ne derece mümkün ise, günahlarından dolayı tevbe etmeyenlerin Cehennem azabına uğTayacaklan da o derece kesin bir durum arzetmektedir: "Hakikat, erlielı;: mü'ıninlerle kadın mü'minleri belaya uğ-ratanlar, sonra de tevbe etmeyenler yok mu? Onlar iç.in bir de yangın azabı" ( 17). Büyük günahlardan ( 1s) Allah'a şirk koşma dışında kalanların, Cenab-ı Hakk'ın affına mazhar olabileceği ümit ve ihtimali, İslam'ın Kur'an ve Hadis-i Şeriflere dayanılarak yapı­ lacak umumi yorumundan anlaşılabil­ melı:tedir. büyük günah işle­ değ·erlendirilmesi mezhepler·e Genel yenıerin 44 olaralı: göre bazı farklılıklar arzetmektedir. lVIüyük günah işleyenleri : ı. Hariciler dinsiz, kafir sayar, 2. İbadiler, dinsiz saymaz. kendisine verilen nirneti inkar edici olarak kabul eder, 3. Mu'tezile, günahkar sayar ve onlan iki yer arasında (mümin ile kafir arasında) bir mevkide görür, 4. Mürcie, bunları tam müslüman sayar, cez:ı.larını tesbit Allah'a aittir der, 5. Hanefiler, bunları günah işle­ miş (mümin-i fil.sık) sayar, Allah isterse cezalandırır, isterse bağışlar der, 6. Cebriye, insan alınyazısına göre hareket etmek zorundadır, günah i§lemek veya icılemeınek ihtiyar dışıdır, görüşünü savunur. Ehl-i Sünnet mezhepleri, genellikle, hararn olduğunu inkar etmedikçe, büyük günah işleyenleri mürnin saymak eğili­ mindedir. Erzurumlu İbrahim Hakkı değer­ li eserinde (19), bir mü'minin, yedi aza_ sı ile bütün vücudunu 300 adet günahtan koruması halinde ehl-i takva zümresine dahil olacağını, iki cihanda ıueşakkatten kurtularak selamette bulacağını açıklar. Ayrıca her azanın korunması gereken hususlarını maddeler halinde ayrıntılı bir §ekilde verir. Günah inancı, ilahi dinler dışın­ daki dinlerde de yer almış bulunmaktadır. Günah inanemın mevcudiyeti, insanoğluna, günahlardan kurtulma yolunda da bir takım tedbirler tedai ettirmiştir. Hind dinlerinde ale(ı6) el-:Feth, 5. Aryıc'l bkz. el- :Fetha. 2. (ı 7) el_:Bürüc, ı o. (ıS) Bir ayet-i kerimede, yasak edilen büyük günahlardan kaçanların, diğer kabahatlerinin örtüleceği açıklanmıştır. Bkz. enNisa, 3ı. ( 19) :ıvı:arifetname, İstanbul, ı339, s 55 vd. ni veya ağ·ızdan kulağa yapılan günah çıkarma geleneğinin çol{ eski bir tarihi olduğu bilinmektedir. Nitekim Manu Kanunları, bazı ağ-ır günahlar için bu yolu emreder. Caina, dini men. suplarında da rastlanan bu adet, daha belirli bir kurtarıcılık karakteri taşır; çünkü günah çıkarma, günahiarın bağışlanması ile neticelenir. Budistlerin Vina'ya'sında, din adamları ınırulu önünde yapılan günah çıkart­ manın teferruatlı bir formülü yazı­ lıdır. Günah çıkartma olayına Tibet'te, Çin'de, Japonya'da da rastıan­ maktadır. öte yandan bu ülkelerin hiç birinde Eiikler için günah çıkartma mecburiyeti yoktur po). Bu 'açıkla­ mala rdan, kesinlikle günah kavramı­ nın mevcudiyeti anla§ılmakla beraberber, günahtan kurtulma yolunda bir takım farklı uygulamalara ba§vurulduğu da tesbit edilmektedir. İlk günah (Lat. peccatum originale), asli günah meselesi, ilahi dinlerin hepspipnde ayni temaya dayanıyorsa da, yorum ve telakki açı­ sından farklılıklar arzetmektedir. Burada müşterek olan husus, ilk günah inancının Hz. Adenı ile Hz. Havva'da başlamış olmasıdır. Denebilir ki, Tevrat'ın işlediği konular içinde en enterasanı Hz. A.dem ile Hz. Havva'yı konu alan ilk günah meselesidir. Yahudi inancının temelini oluş­ turan Tevrat'a göre yaratılan ilk insan Ad em ikincisi de Havva'dır (21). Hz; A.dem ile Hz. Havva cennette çıplak olarak yaşamakta ve her türlü nimetten yararlanmakta idiler, Cena b-i Hakk onlara diledikleri her meyveyi yiyebileceklerini, fakat bahçenin ortasında bulunan ağacın meyvesinden yememelerini, ona dokunma. malarını, böylece ebediyyen yaşaya- hileceklerini (22) bildirmiştir. Daha sonra yılart Havva'yı aldatarak yasak ağaçtan yemelerini sağ·Iamıştır. Yine Tevrat'a göre meyveyi yedikten sonra gözleri açılmış ve çıplaklıkları­ nı hissetmi§lerdir. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk'ın itabına ma'ruz kalmı§­ lar ve yine Tevrat'ın ifadesi ile " ... böylece Rab Allah O'nu Aden bahçesinden kendisinin içinden alındığı toprağı işiemek için çıkardı ve Adam'ı (Adem'i) kovdu" ("s cümlesi ile özetlenen durum hasıl olmuştur. Tevrat'tan da kaynaklanan bu asli suç telakkisi ile Hz. A.dem ve ;Hz. Havva Allah nazarındaki üstün mevkilerini kaybetmi§ler, ölümsüz bir varlık iken ölümlü hale gelmiş­ lerdir. öte yandan insanların acı çekmeleri ve dünyada bitmez tükenmez sıkıntıların kaynağı bu ilk günahtır (12ı4). Ancak belirtmeliyiz ki, bu tür bir açıklanıa, yahudi ve hıriati­ yan}arca inanç konusu olmakla beraber . İslam'ın mesleye yaklaşımı bir takım farklılıklar arzetmektedir. Özellikle insanların acı çekmeleri ve dünyada bitmez tükenmez sıkıntıla­ rın kaynağının bu ilk günah olması inancı, müslümanların kabul edecek~ leri bir husus değildir. (20) (21) (22) (23) (24) Türk Ansiklopedisi, İstanbul, 1980, XVIII, 173. Bu inanç İslam'da da ayni tarzda kabul ve telakki edilmi§tir. Bkz. Tekvin, III, 4. Ayni konu Kuran-ı Kerim'de, "Ey Adem, dedik, artık sen ve e§in cennette sakin olun. Dilediğiniz yerde ondan refah ve huzur içinde yeyin. Ancak §U ağaca yakl'a§mayın, yoksa zulmedenlerden olursunuz ( el-Bakara, 35) ayeti geçmektedir. Tekvin, III, 23. Ayrıca konu ile ilgili olarak bkz. Tekvin, III, 324; IV, 1-3. Dinler Tarihi Ansiklopedisi, İs­ tanbul, 1976, II, 384. Yahudilik'ten kaynaklanan bu ilk günah inancı Hıristiyanlık'a da büyük ölçüde intikal etmi§tir. İncil'de ilk günah inancı teferruatlı bir biçimde yer almadığı gibi, bu konunun Pavlus (St. Paul) 'a gelinceye kadar detaylı bir yorumu da yapılmamıııtır. İnsan soyunun bu yüzden günahkar ya§ayacağı dogması Pavlus tarafın­ dan ileri sürülmü§, Augustinusı tarafından geli§tirilmi§tir. Bu iki azizin hazırlayıp peki§tirdiği Katolik dogmasına göre Hz. İsa bu yüzden cisimle§mi§ ve günahkar insan soyunu bağı§latmak için kendini feda etmiıı­ tir(ızı5). Yalnız Hıristiyanlık'a has olan bu inancın İslam nazarında makul bir izahını bulmak mümkün değildir. İslam bu tür bir "feda-i can" etmeği kabul etmez.. Nesilden nesile, bütün insanlığa ta§ındığına inanılan bu ilk günah dağınasına Tevrat ve İncil'de söylenildiği ııekilde rastıanmamasına rağ­ men, bu §ekliyle günümüzı hıri.:ıtiyan­ larında da ayni inancın yaıııyor olma. sı cidden dü§ündürücüıür. Vakıa Hı~ ristiyanlık'a göre Hz. İsa'nın Haç'ta canını feda etmesiyle, insanlığın Hz. Adem ve Hz. Havva'dan tevarüs ettiği günahtan kurtuhnaları(:2ıü) s·ağ·­ lanmı§ ise de, bu konu :XVI. yüzyıla kadar Hıristiyan dünyasının tartıııma gündeminde kalmaya devam etmiııtir. Ancak kilisenin "Hz. İsa'nın fedakarlığı Tanrı'nın öfkesini yatıııtırmış. tır" şeklinde verdiği bir karar, süregelen tartıııma ve münakaııaların büyük ölçüde yatııımasını sağlamıştır. Hıristiyan ilahiyatı Hz. Adem'in günahı yüzünden bütün insanlığı suç lu saymıştır. Pavlus bu fikirleri bilhassa Romalllara yazdığı mektupta gavet açık bir surette izah etmiııtir. Gnostikler ise bu suçun özel bir kayııağını arayıp. bunu maddede bulmuş. 46 Jardı. Tertullian'a göre suç, Hz. Adem'in çocukları için pek tabii bir ııeydir. Fakat büyük Augustin, Hz. Adem'de bütün insanların suçlu olduklarını, suçun bu sebepten bütün insanlara sirayet ettiğini söylemiııtir. O'nun bu fikirleri bilhassa XVII. asır­ da Jansenist cereyanında ön plana konmuııtur. Şark Kilisesi ise, insanın bu asli suçla beraber öldürecek fesada uğramadığını söylüyor. Protestan tizm'e göre asli suç, bütün insani tabiatın kat'i bir fesadıdır; böyle bir fesat olmasaydı Hz. İsa'nın kurtarıcı arneli manasız kalırdı. Ortaçağ hıris­ tiyan ilahiyatçıları asli suça: "Ey mes'ut suç!" diye hitap etmi§ler, insanın yalnız, o suç vasıtasıyla kurtuluııa nail olabileceğine inanmııılardır. Katoük do!ktrine göre asli suç, her insanda doğumdan itibaren mevcuttur; yeni doğan çocuk onun yükünü taşır, vaftiz olmadan ölilrse Cennetle giremez, Yine Katolik inancına göre asli suçtan, doğumdan itibaren serbest olan yegane insan Hz. Meryem'dir. Bundan dolayıdır ki, yine Katoliklere göre O, ölümü görmeden göğe çıkmıııtır ('2'7). Bir diğer açıklanıaya göre asli suç, bütün hıristiyan mezheplerince kabul edilmi§ bir inançtır. Hıristi­ yanların bu inançlarına göre bütün insanlar doğuııtan günahkardır; bu günahlardan ancak Hz. İsa'nın yardımı ile kurtulabilirler. Hıristiyan. lık'taki ısuç anlayışı ferdi, beşeri, ira(25) Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, İstanbul, 1975, s. 265. Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şe­ rifler, Hz. Adem ile Hz. Havva'nın iıılediği günahın bütün ins'an nesline linilkali konuS'Ullda hiç bir hüküm getirmemiştir. (27) Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş, Ankara, 1955, s. 221. (26) di, yaşla, davranışla ilgili değildir. Suçluluk insana verasetle geçmiştir. Bütün batı Hıristiyanlık alemi dini bakımdan bu inanç içindedir (,2s). Ancak yine onların inançlarına göre Tanrı, oğlu İsa'yı!, insanları bu suçtan kurtarmak için gönderir (29). Bu konuda İncil şöyle der: "Çünkü Tanrı dünyayı o kadar sevdi ki, biricik Oğ­ lunu ,bu dünya kurtulsun .ve sonsuz hayata kavuşsun diye feda etti"(l3o). Açıklamaya gerek yoktur ki, bir ilahi kitapta bulunmaması gereken bu sözlere İslam açısından en küçük manada tolerans ummak abesle iştigal­ dir. Kur'an-ı Kerim, Hz, İsa'nın öldürülmesi konusunda: Hıristiyanlı­ ğ'ın bu saçma inancını reddeder ve şöyle-buyurur: "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük demelerinden dolayı da. yaptığımızı . yaptık. Onun hakkında ihtilaf edenler katli hususunda şüphe içindedirler. Onların zanna uymadan baııka O'na dair hiç . bir ilimleri yoktur. İsa'yı yakinen öldürmediler. . Hayır ,Allah O'nu kendisine kaldırdı, Allah azizdir, hakimdir" (13ı). Daha çok Hıristiyan dini literatüründe i§lenen "Günah çıkartma ve günahların itirafı" meslesi, yine Hı­ ristiyanlık'ta önemli bir yer işgal eder .Günahkar kişi papaz önünde piş­ manlık duyarak günahını itiraf eder. Hıristiyanlık'a göre ki§i günahların­ dan arınabilir. Erginlik (büluğ) çağına gelen her hıristiyanın en azın­ dan yılda bir kere günah çıkartma ameliyesinde bulunması zorunludur (1312). Günah çıkartma ,genellikle kiliselerde :xVI. y. yıldan beri "Günah çıkartma hücreleri"nde yapıl­ maktadır (1313) . Zaman ve şekil bakımından bazı deği§iklikler yapılmı;ı. olmasına rağ- men gunumüz hıristiyanlarında günah itirafı ve günah çıkartma anieliyesi fonksiyonunu korumaktadır. Genellikle Hıristiyanlık'taki günah çı­ kartına ilkesi, Hz. İsa'nın Havarilerine söylediği: "Günah, günahı yüklediklerinizin üstünde, günahtan sakındıklarmızın dışında kalır" sözlerinden kaynaklanır. Hıristiyanlık'ta günah çıkartmanın, alçak gönüllülük ve pişmanlık duyguları içinde geçmesi gerekir. Hayatın tamamını içine alan günah çıkartmalara da "Genel günah çıkartma" denir. Kato1iklere göre günahkar kişi, günah çıkaran bir papazm önünde, tevbesinin kabulü için sözlü bir açık­ lamada bulunur. Ayrıca her katolik, gerek vaftiz, gerek tevbesinin son kabulü tarihinden itibaren işlemiş olduğu bütün ağır günahlarını yılda en az bir defa itiraf etmekle yükümlüdür. Protestanlarda günah çıkartma ameliyesi, Kuddas Ayini'ne hazırlık (28) Hikmet Tanyu, Yehova Şahit­ leri, Ankara, 1980. (29') E. Renan, lsa'nın Hayatı, (çev. Ziya !shan) Ankara, 19'45. (30) Yuhanna, m, 16. (3:1) en-Ni:sa, 157-158. Bu ayetin tefsiri hakkında geniş bilgi için bkz. Ebu'l-A'la, el-Mevdfıdi, Teftimu'l-Kur'an, (Türkçe çev), İstanbul, 1986, I, 346 vd. (32) ,XIII. y, yılın başlarından itibaren Latran Konsili kararına göre "Günah Çıkartma" arneliyesi her hıristiyan için mecburi hale getirilmi§tir. (33) Genellikle bu hücreler kiliselere lXVI. Y. yıldan itibaren ekienrneğe başlanmıştır. Bu hücrelerin en mükemmeline Flandre'de rastlanır. Belçika'daki Grimbergen hücreleri XVII. y. yılda Henri François Verbrugen tarafından yapılmıştır (Celal Esat Arseven, Sanat Ansiklopedisi, !stanbulğ 1965, II. 666). 47 mahiyetinde bir ibadet olarak kabul edilmiştir. Martin Luther'in anlayı­ §ına göre günah çıkartma veya bağ·ışlama, Tanrı'nın bir tecellisi olarak mutalaa edilmiştir. Reformasyon Kilisesi'nde, günahususunda şahsi bir vait alma kisteyen ki§iye papazı ile görüşmesi tavsiye edilir. hının bağı§landığı Günah çıkartma hadisesine daha deği§ik bir açıdan bakan Anglikan Kilisesi, Kommünyon Töreni sırasın­ da ancak bir temenni mahiyetinde olmak üzere günah bağışlamayı kabul eder. Ortodoks Kilisesi'ne göre durum biraz daha değişik şekilde ele alın­ mış, günah çıkartmanın bizzat Hz. İsa'nın huzurunda yapıldığı düşünce­ sinin önemli olduğu vurgulanmıııtır; fakat bu işin, Kateliklerde olduğu gibi, Günah Çıkartma Hücresi'nde ya. pılması zaruri, değildir. Bir terim olarak kullamlan ve dünya edebiyatma geçmiş bulunan Yahudilik'teki Günah Keçisi sözü, musevilerin, her yıl günahlarını yükledikleri bir keçiyi çöle salmaları ve böylece günahlardan kurtulacakları inancını taı:ıımaları şeklinde izah edilme1dedir(i3ı4). Yahudilik .genel hatlarıyla büyük günah olatak Tevrat'ta yasaklanmııı arnelleri esas kabul etmi§ ve aşağıdaki sıralamayı yapnmı­ tır. 1. Allah'a konuda Tevrat : şişrk koşmak. Bu ba§ka ilahların olmayacaktır (3,.,) buyurur. "Karşımda Zina yapmak, Tevrat'ta zina yasaldandığı gibi, zina eden ki§i Ölümle cezalandırılmıştır. Nitekim Hz. Musa'ya verilen Evamir-i Atıere (On Emir), "Zina etmiyeceksin" ('36) hük2. 48 münü getirmiştir. Tevrat ayrıca livatayı ve hayvanlarla cinsi münasebette bulunmayı büyük günah saymış­ tır (.37). yapmak. Hırsızlığı yasaklayan bir hüküm yine Eillamir-i Aşer e' de yer almıştır (138). 3. Hırsızlık 4. Suçsuz yere insan öldür, mek. Ayni yasak da Evamir-i Aşere' den kaynaklanmaktadır (39). 5. Ana-babaya itaatsizlikte bulunmak. Bu yasak da yine Evamir-i Aı:ıere'de yer almıı:ı bulunmaktadır : "Anana babana hürmet et"(40). Ayrıca bu hükmü destekleyen ba§ka ya. saklar da mevcuttur (41). 6. Yetim malı yemek. Yine Tevrat, yetimlere, gariplere iyi muamelede bulunmayı emreder ('4!2). 7. Yalan yere şahitlik yapmak. Bu konuda da Tevrat'tan kaynaklanan yasaklar bulunmaktadır (·413). 8. Ölçüde tartıda hile yapmak. Yahudilik'te bu husus da büyük günahlardan sayılmıştır ( 44). 9. Rlişvet almak ve vermek. Tevrat bu konuda: "Rü§vet alan lAnetli olsun"·45) buyurur., (34) Meydan Liarousse, !stanbul, 19,69, V, 433. ( 35) Çıkış, XX, 3. Ayrıca bkz. Levililer, XIX, 4. (36) Çıkı§, XX, 14. Ayrıca bkz. Levililer, XXII, 22. (3,7) Levililer, XVm, 22-23. (38) Çıkış, ~. 16, Ayrıca bkz. Levililer, XIX, 9. (39) Çıkı§, XX, 13; XXI, 12. (40) Çıkı§, !XX, 12. (41) Tesniye, XVI, 12. (42) Çıkı§, XX, 2,1; XXII, 22. (43) Çıkı§, XXII,. 23; XXIII, 1. (44) Bkz. Çıkı§, ,XXXII, 7. (45) Tesniye, XXVII, 25. Faiz almak. Aslında bir ilahi din olan Yahudilik'te de yardım­ ıaııma ve ödünç verme teı;vik edilmi§ diğ·ergamlık ve iyilik duygularını köreittiği için faiz ya:saklanmııı­ 10. tıJ:1(4•6). ll. Komııu hakkına riayet . etmemek, Komııu:ya iyi muamele etmek ve adil davranmak da yine Tevrat'ın bir emridir ( 47). Gıybet etmek. Bütün dinlerde olduğ"Lı gibi, herhangi bir kişi­ nin arkasından onun aleyhinde ko~ nuşmak Tevrat'ın . yasaklarından­ 12. dır(4B). 13. Sihirbazlık yapmak. Bu ko. nuda Tevrat, "Sihirbazlık etmiyeceksin, müneccimlik etmiyeceksin" (1419) buyurur. Cumartesi günü çalışma­ mak. Tevrat, Allah'ın kainatı altı günde yarattığını, yedinci günde de islirahat ettiğini! "Altı gün iş iı;lenir, fakat yedinci günde, sizin için mu~ kaddes Sebt (cumartesi), Rabbe rahat günü olacak, onda i§ i§leyen her adam öldürülecektir"(5o) buyurur. 14. Netice olarak diyebiliriz ki, günah inancı, değişik bazı telakkilere rağmen, ilahi olsun, olmasın insanlıl• tarihi bütün dinlerde varlığını korummıtur. Bu kavram, bir bakıma beşeri ve uhrevi hayatın birlikte dü§ünülmesinin de tabii bir sonucudur. Allah'ına, ahirete, öldükten sonra dirilmeğe, kısaca Hak dine inanmak, yaratılıı;ı normal insanın en tabii vasfıdır. Bu ve benzeri ulvi inanç umdelerinden yoksun olan kiı;iler sağlıklı bir beden ve zihin yapısına sahip değildirler: Hasta ruhlu bu insanlarin tedavisi de rahmani hidayetle mümkündür. Meseleye bu perspektiften bakıl­ mesut bir ahiret hayatı sürmek için bu dünya hayatında günahın her çeı;idinden sakınmak zorunda olduğunu anlaması gerekir; çünkü hiç bir din, günahkar insana ın:es'ui: ahiret hayatı va'detmemiştir, vadetmesi de mümkün değildir. Aksi halde, günaha girmeme!{ için binbir gayret içine giren insanın ve çabasının manası kalmaz. Mürnin kişiye düııen günahın her çeşidinden dığında inançlı kiı;inin. sakınmaktır. Hıristiyanlık'ta günah sayılan fiiller genellilde Yahudilik'le paralellik arzeder. Hıristiya:ıilık'taki, . Tevrat'a dayanan bu günah anlayıııının İncillerde Nitekim, mek(sı), de kaynağı bulunmaktadır. ı. Haksız yere ada möldür2. Zina etmek(S2), 3. Ya- lan yere yemin etmek513). 4. Riya ve gösteri§ yapmak(54), 5. Ana-babaya ita:atsizlik etmek(S5), 6. Komııu hu- kukunu gözetmemek(56), 7, Adaletten sapmak(5'7), vb. hususlar zümresi içinde yer almıııtır. günah (46) Bkz. Tesniye, 'XXII, 25; XXVII, 5. ı5-ı8; Tesniye, ~VII. ı7. (48) Bkz. Levililer, XIX, 16. ( 49) Levililer, XIX, 26; Tesniye, XXVII, ı2. (47) Bkz. Levililer, XIX, (50) Çıkış, XX!XV, 2-4. (51) Bkz. Matta, V. 27. (52) Bkz, Matta, X, 22; Luka, XIII, 20. (53) Matta, V, 27. (54) Bkz. Luka, VI, 3, (55) Bkz. Matta, XIX, (56) Bkz. Matta, VII, (57) Bkz. Matta, VI, 3. (58) Bkz. Luka, VI, ı9. ı9. ı.