71 EHL-İ SÜNNET ve'l-CEMAAT ÖRNEGİ: TEMEL KAYNAKLARA GÖRE SÜNNİ ÖGRETİ Dorothoa KRA\X'lJlSKY (çev. Şule ŞEKER) L GİRİŞ ÖNCELİKLİ GÖZLEVI Miladi 14 asrın başlarında peygamberliğin sona erişi ve Muhammed'in (s.) son peygamber oluşu konusu iki evrensel ideolojinin -İslamiyet ve Moğolluk- egemenlik ve yasallık noktasında "ayırdedici temel ilke"si olarak tekrar gündeme gelmiştir. Moğol inanışına göre; Cengizhan, dünyaya hakim olmak ve barışı yaymak için görev ve yasayla gönderilmiş göğün peygamberidir. Müslümanlar da Moğolların bu iddiasını, Muhammed'in (s.) son peygamber ve son elçi olduğu ve O'ndan sonı~ı vahye dayalı bir kanunun olmayacağı gerekçesiyle recldetnıişlerclir. 1 Sünniliğin oluşuımı ve gelişiminde peygamberliğin son bulduğu ve Muhammed'in (s.) son peygamber olduğu inancının derin izleri vardır. Bu "derin izler" ve "ayırdedici temel ilke"den maksat, -her ne kadar şeriat öz itibariyle il;lhi "vahye dayalı" olsa da (hi.ikünı ve iş O'nunclur) peygamberliğin sona ermesinin neticesi olarak insanlık tarihi boyunca, şeriatın; peygamberlerin ve Muhammed'in (s.) varisieri olarak etkinlik gösteren, O'nun mesajını, bilgisini ve yaşayış tarzını üstlenen, koruyan ve başkalarına ileten alimler arasından (çıkacık kararla) işletilmesiclir. Fakat alimler yerine getirdikleri bu önemi bi.iyük göreve Gığmen dini ya da siyasi ayrıcalıklara sahip ruhani bir sınıf;ı döni.işmezler. Aksine onaçağ sünni İslam devletinin başkanı halifeclir, yasama ve yi.irütme yetkisini tek başına elinde bulundurur. Muhtemelen İslam'da sünni eğilimi şii eğilimden ayıran da bu konudur. Vahye dayalı kanunların dışında Şii İslamı'nda, özellikle de İsmailiye ve İsna Aşeriye'de siyasi ve elini liderlik "masum iınaın"ın elindedir. Sistemleşmiş sünni inanış aldığı şekle ancak, egemenliğin kapsaını ve hakkında alimler ve hilafet arasındaki zorlu bir çatışmadan sonGı çerçevesi ulaşmıştır. Bu çatışma, başkalarıyla birlikte Cahız'ın da sözclilliğlinli yaptığı hafifesi Me'm(ın döneminde zirveye ulaşmıştır. C1111Z, "peygamberliğin sona ermesi" inancını aliıniere karşıt bir yöntemle ele almıştır. O, "peygamberliğin sona ermesi" konusunda Muhammed'in (s.) kopmak üzere olan kıyametten önce gelen bir uyarıcı olduğunu söyler. Abb;lsi 1 lvloğol ideolojisinin evrensel iddiası bilinmektedir. Bu imınışın dinsel temelleri peygamberliğin sona erdiğini ileri s ii ren siinni inanışla yüzleşmeyi bemberinde getinniştir. bkz. İbn Teymiyye, Mecmüu'/Fetdvd, 521, 523, 628; D. Krawulsky, Mango/en und Ilkbane, 27-28, 153. Peygamberliğin sona ermesi ile ilgili İslam inanışı ile ilgili olarak karşıtaştın nız: el~·ari, Kitdbu'f.Lem', McCarty, 5: Abdulkiidir el-Bağdiidi, Usü!u'dDin, 16::: Ebu Ya'la, el-Mu'temedfi Usüli'd-Din, 167; eş-Şelıristfuıi, Nibdyetu'l-İkdtim, ·146·147. Peygamberliğin sona ermesiyle ilgili olarak bkz.: G. Strounısa, Seat of the Pmpbets, The Nature of a Monicbean Aletapbor iıı:JSAI 7 (1986); Yolıaneıı Fıiedmann, Finality ofPropbetbaod in Sun ni Islam, in jSAI 7 (1986) Carsteıı Colıpe: Das Siege! der Propbeten, Berlin 1989. makd/at 1999/1 72 Dorotboa Krawulsky Peygamberin çağrısının yankıları kaybolmadan dünya hayatı bitecektir. Bu sebeple dinin ve mesajın, kendilerine emanet edilmesi ve tebliğ etmeleri yönüyle alimiere ihtiyacı yoktur ve alimierin iddialarını kabul etmek te gerekmez. ı~ağıda, sünni inanç sistemini, kapalı olan kısımlarını ve problemierin temellerini açıklama gerekliliği dışında herhangi bir müdahalede bulunmaksızın, temsilcilerinin sözleri çerçevesinde sunacağım. fü\TiB EL-BAGD.Wl ALİiV!LERİN KONUıviU: "AIIah'a hamdolsun ki O elinin işaretlerini ve önderlerini yüceltmiş, yaratıkları için kanun ve hükümlerini açıklamış, peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahane olmasın diye tevhlde ve ona ımıhalif dinleri terketmeye çağıran peygamberlerin mesajını ulaştırmaları için seçilmiş özel ve iyi kullar göndermiştir. Peygamberfiği de peygamberlerin efendisi bizim peygamberimiz Muhammed'le (s.) noktalamıştır. O'nu kendisinden öncekilere ve soncıkilere üstün saymış, yasasını kıyamete kadar öliimsüz kılmış. koruma sorumluluğunu da kendileri delil sayılan, sözleriyle şüphenin kalkuğı sahabe ve tabiun'a vermiştir. Onlar kanunu gözetme ve ince anlayışın zorunlu olduğu takihlerdir. Allah Teala şöyle buyurur: "İlahi kelanıın bilgisini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamlan olun." (Al-i İmran: 79) Yine buyurur: "Bütün bunlarla birlikte (savaş zamanı) nıiinıinlerin hepsinin toptan yola çıkması doğnı olmaz; onların arasında her gruptan bazılarının selerden geri kalmaları (bunun yerine) elin hakkında derin ve sağlanı bir bilgi elde etmek yolunda çaba göstermeleri l'e böylece selerden dönen kardeşlerini ayclııılatıııaya çalışmaları daha yerinde olacaktır. Böı•lece belki onlar (da) kötiiliiğe karşı kendilerini (daha iyi) korumuş olacaklardır." (fevbe: 122) Allah Tdl:l hepsi kendini cihada verip şeriat bozulmasın ya da hepsi kendini ilme verip kafider üstün gelmesin diye birine kendi yolunda cihaclı, diğerine dinde ince anlayışı farz kıldığı iki grup yapmıştır. İslam topraklarını mi.icahidlerle gözetmiş, iman yasasını alimlerle korumuş, yeni olay ve problemlerde bilenlere başvurmayı emretmiştir. Allah şöyle bu vurur: "Eğer bilmiyorsanız bilenlere sonımız." (Nalıl: 43) Yine şöyle buyurur: "Eğer onu peygambere ve ıııiiminler arasından kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara arzetmiş olsalardı gizli bilgiler elele etmekle uğraşanlar onunla ilgili olarak ne yapılması ·makdlat 1999/1 Ebi-i Siinn~t ve'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti gerektiğini 73 mudaka bilirlerdi." (Nisa: 83) Ve şöyle buyurur: "Siz ey iman elmi~ olanlar! Allah 'a, peygambere ve aranızdan kendilerine otoriLe emanet edilmiş olanlara itaat edin." (N isa: 59) Ve Allah Te;lla rablerinden korkanların alimler olduğunu açıklamıştır: "Kulları arasından yalnız anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlar Allah'Lın (hakkıyla) korkarlar." t'Fatır: 28) Allah bu kullarını yeryüzlinde halife )r.ıpmış, kulanna karşı tanık peygamber ya da uyarıcı göndermek yerine onlarla yetinmiştir... " kılmış, (ei-Hatib ei-Bağdadi, ei-Faki/.ı ve'I-Miitefakki/.ı, 1/1-2.) ll. SÜNNi ÖGRJITİNİ/Il TElviELLERİ PEYGAlviBERLİK: Jl;IUHAıvltviED, PEYGAJHBERLERİN SONUNCUSU İslam'ın peygamberi Muhammed miisli.imanlann inanışına göre uzun peygamberler ve nebller dizisinin sonuncusudur. O, yeni bir dinle bilakis öncekileri tasdik ederek gelmiştir. Kur';ln-ı Kerim'de şöyle denilir: gönderilnıemiş, "De ki: Ben (Ailah'ın) elçileri(nin) ilki değilim." (Ahkaf: 9) Ve şöyle denilir: "Bak, (Ey peygamber!) Biz Nuh'a ve O'ndan sonraki biitiin perganıberlerc vahyettiğinıiz gibi sana da vahyettik. Tıpkı İbrahim 'c, isnıail'e, İshak'a, Yakub'a ve İsa, Eyyub, Yunus, Harun ve Siileynıan dahil onların tonıniarına vahyettiğinıiz gibi; ve Davud'a bir ilahi hikmet kitabı bağışladığımız gibi."2 (Nisfı: 163) (krş: ei-Beyhaki, Deldilı'i'n-Niibüvve. l/l(ı-17; İbmı'I-Cevzi, Telbisu İblis, "ei-Mukaddinıe", 11-12; İbn Teynıiyc, MecnHiatii'r-Resdlil-Miüıirzve. 'Tevahhiidii'I-Millc ve Te'addiidii'ş-Şeri'", IIJ/128-165.) Ayrıca, Muhammed (s.) yalnızca,Tevı~ıt ve İncil'in peygamber dizisinin sonuncusu değildir, bilakis Yahueli ve I-lristiyan kitapları da O'nu ıııiijdeler. Kur';ln-ı Kerim'de şöyle buyrulur: "Onlar ki ellerindeki Tevrat'ta ve (daha sonra da) İncil'de t.ınımlanıııış bulacakları Elçi'nin, Ünınıi Haberci'nin izinden gidecekler, (ve O Elçi ki) onlara yapılması doğru olanı huyurup yapılması yanlış olanı yasakla~~ıcak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötii ve çirkin şeyleri haranı kılacak; onların sırtiarına vıınılmuş yiikii indirip, boyunlarımı geçirilmiş zincirleri çözecek ve sonuç olarak O'na inanan, O'nu yiice tutup destekleyen ve yücelerden balısedilen ışığın. ardına O'nunla 2 ı\lulıamnıed'den önceki peyg:uııberlere in:ınımk Sünni İslam inanışının bir p:ırç::ısı olar:ık görülür. krş.: Eş'ari, Makd/dtu'l-İsldmi)9'in, 243. Bu inanış Kııbbetu's-Sahra nıescidi (y:ıkbşık obr:ık nı. 680-90) üzerinde yazılı ol:ııı :ıyetlerin de mevcuttur. bkz.: M:ıx V:uı Bershem, Coıpuslnscriptorum, II, 230, no: 215. İslam inancını; All:ılı'a, alıiret gününe, meleklere, Kur':lıı':ı ve peygamberlere iman şeklinde sınırbyan erken döneme :ıit bir eser v:ırdır. içeriğinde Meşihatuİbrahimb. Tuhman. 1·12-14-i. no: 84. Elıl-i Sliıınete göre peygamberlerin sayısı bir y:ız:ırd:ııı diğer yazara göre değişir. krş.: A.]. Wensinck, Muhammad und die Propheten, 169. makd/at 1999/1 74 Dorotboa Krawulsky birlikte cliişenler; işte bunlar nihai kimseler olacak." (A'raf: 157) kuruıluşa, esenliğe erişen Bir başka ayet'te de şöyle buyrulur: "Ey İsrailoğullani Şiiphesiz ben Tevrat'Lın geriye J..<ılmış hakikat ne varsa hepsini doğnılamak ve benelen sonra gelecek olan Ahmed adındaki bir elçiyi miijclelemek için size gönderilmiş olan Allah'ın elçisiyim, clecli(ğincle ele aynı şey geçerliycli). Ama (gelişini İsa'nın önceelen haber verdiği) elçi hakikatİn biitiin kanıtlarıyla onlara geldiğinde: Bu (doğruluğunu iddia ettıgın mesaiJ göz boyayan bir biiyii(den başka bir şey değil!) demişlerdi." (Safl': 6ı adına (kı;:: el-Beyhaki, Delciilii'n-Niibüwe, f/27, 95, 329; İbn Hişam, es-Sirelii'n- NebeuzıJ•e. I/2·18; el-Halhll, el-Miisned, 55; en-Nevevi, 12; İbn Teymiye, el-1-!Jsbe. 'i.) es-Siretii'ıı-Nebeuiyye. 11- İsı~ıil'in ve önceki diğer peygamberlerin durumlarında olduğu gibi peygamber Muhammed sadece kendi milletine gönderilmiş değildir. Bilakis O tüm insanlık için gönderilmiştir. (krş.: Sebe: 28 ve Araf: 157) "(Ey Muhammed, sana gelince) Biz seni insanlığa miijcleci 1·e uyarıcı olman için gönderdik; fakat (bunu ı anlaıııazlar."3 (Sebe: 28) ancak bir insanların çoğu (krş.: el-Beyhaki, DekiilıTn-Niibiivve, [/18; el-111kıllfıni, Tembid. 147-148, el-İnscij,' )'İ: Ebü Y'ala, el-Mu'temed )1 Usıili'd-Dilı, 158; İbn Teynıiye, el-Cevdbu's-Sabii.ı = il Muslims 71.ıeologians Re~1Jonse to Cbritiaııizr. 103 If.) Tliııı insanlık için gönderilen bu peygamber aynı zamanda da peygamberlerin sonuncusud ur. Kur'an'da şöyle clenilir: :ı Y:ı'kfıbi "/Cırib"iııcle (c. ll, s. 262) b. Şu'be'ııiıı yöııctiıııiııdcykeıı Küfe'de Ebu Ali bkaplı birisinin liderliğinde peygamberlerin hepsinin tüm insanlığa gönderildiğini ileri süren h:iricilerden isyancı bir grubun ortaya Muğire çık1ığını :ııılatır. Bakınız: \V. 1999/1 Peygamber kendisi ve risalcti ile geçmiş peygamberler ve risaletleri bir benzetmeele şöyle buyurur: arasında yaptığı "Benim ve benelen önceki pey1,ıamberlerin benzeri bir ev bina eden onu giizelce rapıp bir tuğla yeri hariç tamamlayan bir adamın durumu gibidir: İnsanlar o ere girer ve lıayretle şöyle derler: 'keşke şu tuğlanın yeri olmasaydı .. .' Rasi'ılullalı şöyle bururdu: 'İşte ben bu tuğlanın ycri4 gibiyinı, geldim ve peygamberleri sona erclirdim."5 ~l:ıdelung, Refigious Trends in Eady ls!amic Iran, s. 56. ·f Bu ınecızi :ıııl:ırııııın beıızeri Matta ineili'nde de vardır: 21-·i2 "Yapıcıların reddettikleri t:ı.ş köşenin b:ı.şı oldu." 5 (1) ııuıııamlı dipnotb brşıl:ı.ştırıııız. maM!dt "(Ve biliniz ki ey nıiinıinler!) Muhammed sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Fakat O Allah'ın elçisi ve biitiin peygamberlerin sonuncusuclur. Ve Allalı her şeyi hakkıyla bilenclir." u\lızab: •iOı (kr~:: el-Beylıaki, Delciilıl'n-Niibiiuue. ll!389-390; Sa/.ıı'l.ıu l/322-323. bkz.: ei-Buhfıri, es-Sabi/.ı. Miislim. VIJ/64; Sabifetii Hemmdm b. Miinebbib. 3-4; Ebi-i Sünnet ve'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 75 Siiııenii't-Tirmizl: 11/l·"il; Miisnedii A.bmed. Ill/361; er-Ramahurmuzi, Emsdlii'l-Hadis, 6-7, no:2; el-Hakim et-Tirmizi, Emsdlii'l-Kitdb ve ~~-Siinne. 35-36. krş.: Y. Frieclman,Fina!izv. ofPropbetbood inSwmi Islam. 181i, 185,186, 187.) Kur';\n-ı Kerim 'den başka, hicri birinci ve ikinci asır ris;ilelerinde de peygamberliğin soı1a erınesi inancıyla ilgili belgeler bulabiliriz. Bir dünya görüşü ve kurtuluşa erme yoluna hazırlık ıııahiyetinde, tedvln edilmiş kelam mukaddimelerinde bunları görürüz. Hasan b. Muhammed b. el-Hanefıye (Hicri' birinci asrın seksenleri)'nin Kit:ibü'I-İrci isimli eserinde şöyle denilir: "Muhammed (s.) mesajını ulaştırdı, linınıete öğüt verdi, gerektirdiği gibi davrandı, düşmanla mücadele etti. Allah O'nu işinde güçlendirdi, O'nunla nurunu açığa çıkardı ve O'nunla sözünü itaatin rııınamladı." (Yusuf Fiin As, Kitdbü'l-İrcd li'l-Hasen b. Muhammed b. el-Hmıefiyye, 21, 3; Michael Cook, Ear~ı· Muslim Dogma. 7._) parağraf no: Son Emevl hafifesi Mervan b. Muhammed'in katibi Yalı)r.ı'nın risalesinde de ~öyle denilir: Abdullıanıid b. "Tiiııı din ve inanışlar aı~ısından kendisine İslaııı'ı seçti. Sonra kendilerini o dinle şereOendirdiği, hayıda seçkin kıldığı kullardan \'e }~tkın kimselerden o eline waftarlar yaranı, peygamberini gönderdi ve onları müslümanlar olaı~ık isimlendirdi. O göğün sakinleri melekler ve yeryüzünün sakinleri peygamberler için kanun koyandır. Ve onlar elçiler göndermiştiL Şöyle der: "0, itik;idi konularda Nuh'a emrettiğini re sana (Ey !vluharıımed_ı 1~ıhiy aracılığı ile öğreuiğimizi ve ı~ıııı zamanda ibrahim'e, Musa'ya I'C isa'ya emrettiğimizi sizin için uygun gördii ... " (Şlırii: 13) Allah'ın elçisi rabbinin mesajını ulaştırdı, linınıetine öğüt verdi, ışını sürdi.irdü, haklı olarak kendisine karşı olanlarla diişıııanlıkta bulunanlarla ve kendi yolundan başka yol isteyenlerle çarpıştı. Allalı'ın önceki ve sonraki dostlarına has kıldığı dini peygamberinin (s.) gönderilmesiyle tanıanılanınıştır. Şüphesiz ki Allah O'nunla peygamberleri sona crdirnıiş ve O'nu casullerin sonuncusu olarak göndernıi~tir. (Resdilii Abdii'I-Hami'd el-Kcitib, no: 17, 210, 211; ve bkz. 265 ve 312 risaleler.) numaralı Enıevi halifesi Velid b. Yezicl (nı. 743-744)'in nı. N3 )'ılında valilerine bir mektupta il:llıi kurtuluşun seyrini şu. şekilde anlatır: "Kendisi için din olarak İslaııı'ı seçti ve onu yaratıklarının hayırlılarının dini saydı, sonra meleklerden elçiler seçip insanlığa gönderdi ve İslanı'ı enıretti. Allah'ın niibiivvetinde ikdnıı Muhammed'le (s.) sona erene değin, nıiisli.inıanlarla, geçmiş linınıetler ve geçmiş asırlar aı~ısında en giizel'e yazdığı makd/dt 1999/1 76 Dorotboa Krauıu/sky çağıran ve doğru yolu gösteren kimseler vardı.İlınin yok olduğu, insanların körleştiği, duyguların bozulduğu, yolların ayrıldığı O'nunla doğru yolu alçaklıktan kurtarmış, bir zamanda Allah körlerin gözünü açmış, sapıklık ve O'nu aleıniere rahmet saymış ve O'nunla vahyini açıklamış, tanıanı lam ış tır." (Re~il-i Abdii'I-Hamid b. l'abya, no: 17, 311-312. Tiiribu't-Taberi, lf/1757.) krş.: er-Resdil, no: 22, 256; ÜiVLMEJ: linınıetin durumu geçmiş iimnıetlerin durumu gibidir. Nasıl ki iimnıetlere vahyedilıniş, iimmetler dine sarılıp mesajı taşımışlarsa, Bu önceki elçi ve uyarıcı Muhammed'in mesajında da onu koruyup diğer milletiere uiaşı:ıracak linınıete ihtiyacı vardır. İşte bu iiınmet nebi Muhammed'in Limnıetidir. O'ndan sonra alemin yeni mesaj ve peygamberlere ihtiyacı yoktur. Çiinkli O iimnıet Allah'ın vahyini korur, ona uymak ve onu yaymakla sorumludur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer: "AIIah'ın (yol gösterici) ışığını, laf kalabalığıyla söncliirmek istiyorlar. Fakat Allah (bunun gerçekleşmesine) ızın vermeyecektir. Çiinkii O ışığının olanca aydınlığıyla yayılmasını irade etmişti. Hakkı inkar edenler bundan hoşlanmasa da! O'dur elinini biitiin (bfıtıl) diniere karşı iistiin kılmak iizere hiclayeti ve hak dini (yaı·mak göreviyle) elçisini gönderen. Allah'tan başkalarına tanrılık ı~ıkıştıranlar bundan hoşlanmasalar da ..." (Tcrbc: 32-33) (krş: Bakıllani, İ'aizu'I-Kur'cm, s. 18; Resdil-i Abdiilbamid ei-Kiilib, s. 211, no: ll; Ebu'I-Hadicl, Şerlm Nebcii'/-Be/ağa, 8/2<il; İbn Teymiye, Ri~letiin i/ii el-Me/ik en-Ncisw j7 Şe'ni'I-Talar, s: 9-10. Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer: "Kimsenin lwşkusu olmasın ki. bu uyarıcı/ba/JrlatıcJ mesajı ayet ayet bizindirdik ve yine kimsenin lıuşkusu olmasm ki (bütün tabrijlerden) onu yine biz koruyacağ1z" (1-ficr: 9) krş.: Bcyhfıkl, Dekiliii'n-Niibiivve, 1/54.) _ Allalnı Tdla'nın hakkında Kur'an-ı "Siz insanlığ(ın iyiliği) için (t\1-i İmr.in: 110) dediği bu seçilmiş iiııııııet sünni Kerim'de, çıkarılmış hayırlı inanışına bir topluluksunuz." göre Tevrat'ta müjdelenmiş ii nı ıııettir. Bir hadiste ~öyle geçer: "Allah bir dost olar.ık Musa'\~' ~~ıklaşınca, ivlusa dedi ki: "AIIah'ım ben Tevr;ıt'ta insanlığın iyiliği için çıkarılmış, doğruyu emreden, yanlıştan sakındır.ın, Allah'a iman eden bir iimmet görüyorum. O iimmeti benim iiınmetim kıl." Allah şöyle buyurdu: makd/dt 1999/1 bir Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaat: Temel Kc~vnaklara Göre Sünnf Öğreti "O Ahmed'in 77 ünınıetidir." (Beyhaki, Deldilu'n-Niibiiııve. 1/336-}iO; Ebu Nuaynı, Dekii/u'n-Niibiivve, 1!77-79, 83; Abdulcabbar b. Ahmed, Tesbit u Deldi/i'ıı-Niibiivve, 't53, 2/352.) Bu i.inımetle ilgili olarak Rasulullah şöyle buyurdu: "Biz ümmetierin somıncusuyuz ancak gelenlerden olacağız." kıyamet gününde önde (Ebu Nuaym, Deldi/u'n-Niibiivve, 1/54; Darimi, Siinen. Kitapu'r-Rikak, no: 2.0, bab: 47-2/221; Buhari, el-Cdmiu's-Sabib, 2/380; ibn Mace, es-Siinen 1/344; ibn Ebi Asım, el-Evdil, (Beynıt 1987), Hadis no: 23, no: 126.) 1'ERYt.iZÜNDE ALLAH'IN li4LiFELERİ: i\Lİı\IILER Muhammed sadece Rabbinin mesajını bildiren bir elçi, bir peygamber değil, aynı zamanda Allah'ın vahyinin yorumcusudur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer: "Ve biz sana da bu urancı kitabı inciirdik ki insanlara başından beri indirilegelen mesajın aslını olanca açıklığıyla ulaştırasın ve onlar da böylece belki düşiinürler." (Nahl: 'I4) Allah, kanunda ve mesajında kapalı bir yer bıraknıanııştır. İnsanı ilgilendiren herşey Kur'an-ı Kerim'de ya da peygamberinin sünnetinde vardır. (Beyhaki,Dekiilu'n-Niibiivııe. 1/54; İbnu'l-Cevzi, TelbiSLt İblis. önsöz, s. 11.) Bu }Ti.izden Allah Rıslıliine itaat Allah'a itaat derecesindedir.'' Kerim'de şöyle geçer: Kur'an-ı "Allah'a ve peygambere itaat edin." (N isa: 59) Yine şöyle geçer: "Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, ter peygamber) her konuda seni hakem yapmaciıkça (gerçekten) inanmış olmazlar." (Nisa: 65) aralarında anlaşmazlığa diişliiğii (Beyhaki, Deldilu'n-Niibiivııe. 1/30-31; Beylıaki, ıHa'riji!lu's-Siinen ııe'l-A•x:ir, 1/8-9; Şalii, Risdle, 73-106; bkz., Azami, On Scbacbts Origim: l·i.) Bu i.imnıelin, kı)~ınıet giini.ine kadar mesajı koruyup onu izlemeleri için nebevl ilnıl taşıyan. ona mirasçı alımış, onu koruyup yayanlara da itaati şartlır. (İbn Vadelah el-Kurtubi, el-Bidau' ve'n-Nebyu mıbd, s. 2; Hatib el-11ığchicli, Şerejiı Asbdbi'l-Hadis, s. 28; İbn Batta, el-İbdnetu'l-Kübrd, s. 198, no: 33; ibn Acliy, el-Kdmil j7 Zuafdi'r-Ricdl. el-Mukaddime, s. 190, 232; İbn Teynıiye, er-Raddii ale'l-Cebm~)Je, s. 85.) 7 Alımed b. Hanbel'den aktanlan bir sözde O'nun Kur'an-ı Kerim'de peygambere itaatııı f:ıt7jyetine d:ıir 37 işaret bulduğu geçer. Rm•i bu sözii, "Peygambere itaaıııı faıziyeti" başlıklı ris:ilesinde Ahmed b. H:ıııbel'e nisbet eder. Patton, Ahmed b. Hanbal and the Mibne, 19; İbn Batta, el-İbdnetu'l-Kübrd, 260-261. Peygambere itaatın f.1ıziyeti ile ilgili okırak bkz.: Şafii, er-Risd!e, 79- ıo6. makd/dt 1999/l 78 Dorotboa Krcuuulsk:l' Ehl-i Sünnetin izienim lerine göre alimler peygamberlerin varisleridir. Hadis ehli bu inanışı daha da güçlendirmiş ve bu konuda pek çok şey yazmışlardır. Fakat ne yazık ki siyasi otorite hicri ilk iki asırcia bunu kabul etmemiştir. (Bu ha ri, Cdmiu's-Sablb. 1/28; Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tdrib, 3/401-402; Ahmed b. Hanbel, ei-Miisned. 5/196; Acurri, Ablciku'l-Ulemd, s. 25-29; İbn Sellam el-ibazi (Beynıt 1985), s. 74-75; İbn Abdi'l-Berr, Cdmiıı Beydııi'l-İlm ve Fadlibi, 1!44-45. Bu konuyla ilgili tartışmalar için bkz.: Raôiiilu Abdiilbamid el-Kdtib, s. 312; Taber~ 3/1112-1113; J. Van Ess, Les Qadarites et la Gbylaniyya de Yazid li!. P. Crone, M. Hinds, God's Ca/ipb, 56-116; W. M. Patton,Abmed b. Hanbal.) Alimierin rolleri ile ilgili bu bakış açısının alimler kanadında nisbeden daha erken bir dönemde başladığı göriilür. Çünkü Kur'an yorumcusu Mücahid b. Cebr (m. 722), "AIIah'a, peygambere ve aranızdan kendilerine otorite emanet edilenlere itaat edin." (N isa: 59'ı ayetinin yoruınunda, "ulu'l-emr"in kendisine otorite emanet edilenlerle kastedilenin alimler olduğu görüşündedir. (Mücahid b. Cebr, 'l~Mr. l/162-163; Taberi'nin 'Tefsir'ine göre bu ALl b. Saib (753)'in görüşüdür. Şafii "Risdle"de 79-81 şöyle der: "Bazı ilim eb/i Onlarm RciSiilullab'm ser~ı:ı·elerinin lwmutmı/an olduğunu söyler." Cassas (m. 980) kitabında şöyle der: (tlbkdmu'/-Kur'aıı, 2!256-257) "Onlar alimler ııe liderlerdir." Hatib cl-l3ağdadi el-Faqib ııe'l-Miitefaqqilı'ında (1;27-28), "Uiu'l-emr''in alimler olduğunu söyler. krş.: İbn Abdi'l-Berr, Cdmiu Beycini'I-ilm ııe Far/fibi. 2/.15-36; İbn Teymiyc, Emru bi'l-Maruf s. 68. O'na göre "ulu'l-emr" alimler ve liderlcrdir. İbn Cenıaa'ya göre; (jllubtasaru fi Fadli'l-Cibdrl, s. 105) onlar hiikiimdarlardır. Alimlerdir de denilmiştir, f.ıkat birincisi daha doğrudur. Şiilere göre "ulu'l-emr" Ali, Hasan ve Hüseyin'dir. (Kiileyni,/0j/, 1/286).) Bu biiyük görevin alimierin omuzuna nasıl yi.iklendiğini açıklamaya çalışan pek çok hadis ve rivayer bulunur hadis kitaplarında. Beyhaki'nin kabul ettiği bir riiıyette; 8 inır:ııı b. Hııs:ıyıı el-Hıız.ii (52-i272) B:ısra'd:ı y:ış:ıınış, H:ıs:ııı B:ısri (-728) ve Mııh:uıımcd b. Siriıı (-728) O'ııd:uı h:ıdis diıılemişlerdir. krş.: ilıııu"l-E.sir. Üsdu'ic:ıibe, IV, 137. 9 Peyg:ıınberiıı şef:ı:ıti ehli .siinııet bir p:ırç:ısı ol:ır:ık görüliir. Melôrisi, s. 244, no: 27. krş.: İbn Ebi Asım, ELJıiil (Beyrut, 1407/1987) S, 13, 78, 87 nııııı:ır.ılı hadisler. V:ııı Bersheııı, age, iııanışınııı ll, 231, 110: 215. makdlat 1999/1 Bir adam sahabi8 İmr.ın b. Husayn'a9, "Siz bize Kur'an'da aslını bulamadığımız şeyler anlatıyorsunuz." der ve İmran'ın buna öfkelendiğini belirtir. İnıran adama: 'Yatsının dört, akşamın iiç, sabahın iki, öğlen 1·c ikindinin dörder 1~ıkit olduğunu (Kur'an'da) gördün mü?" dcr. Adam "Hayır" deyince, imran: "Bu bilgiyi nereden aldın, bizden almadın mı? l3iz de peygamberelen aldık ... " eler. Beyhaki, Dekii/u'n-Niibiiııııe, 1/35-37; Ma'mer b. Raşiel, Cami', no: 20474; İbn Batta, e/-İbcinetu'l-Kiibrci. s. {\2-236. Kur'an ve Slinnetle ilgili bu görüşü vurgulamak için Şafii Risale'de şöyle Ebi-i Sünnl;t [)e'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünnf Öğreti 79 "Kitabın nasla ya da mücmel olarak değiı111ıediği bir olay yoktur. Bir nass nedir, mücmel nedir derse denir ki: Nass: Allah'ın eksiksiz bir şekilele ayrıntılarıyla hel;ll ya da haram kıldığı şeydir. Mücmel nedir clenirse denir ki, Allah'ın farz kıldığı, namaz, zekat, haccin·. Allah'ın peygamberi, namazın niteliğini, sayısını, vaktini ve namazdaki hareketleri göstermiştir. Peygambere itaati Allah'ın farz kıldığı sonucuna nasıl varılınıştır clenirse, denir ki: Allah'ın şu sözüyle, der: kişi "Elçi size ne verirse O'nu durun." (Haşr: 7) ve alın, neden sakındırırsa onelan geri "Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." (N isa: 80) (Şafii, ei-Ümm, 7/271; Beylıaki, Ma'rifeti's-Siinen ve'l-tl"fir. 1/5-6.) İşte bu, şeriat ve ilmi taşımanın, aktarmanın ve ulaştırmanın ıııetocluclur. Peygamberelen gelen bir hacliste şöyle geçer: "Dikkat edin, [)lı rada bulunanlar bulunmayanlara ula~tırsın." (Meşibatu İbn Tubman. s. 165; Hatib ei-Bağcladi, Şerejit fl\J){ibi'I-Hadis. s. 18; Ahmed b. Hanbel, Miisned, 5/4, 37; Bulıari, Cdmiu's-Sabib. 1!38; İbn M;ke, Süııen, 1/85-86.) Bu tarz düşünüş Kur'an ve mümin topluluk arasında onsuz ulunamayacak bir aGı halka olması açısından nebevl sünnete yüksek bir konum veriyor. Allah'ın kitabından sonı~ı ilk dönem eserlerinele ele kaynak olması açısından sünnete tekrar tekcır işaret edilmiştir. Her ne kadar bu ilk dönemde terimierin içeriğini tanı olarak bilmek mümkün olmasa da, Allah'ın kitabı ve Rasuliinün Slinnetiyle amel etmesi şartıyla liderliği kabul eelilen üçüncü halife Osman b. AlTan (64•1-656)'ın hilafetinin başlarigıcına kadar götüri.ilebilen açık bir işaret vardır. (fabeii, Tarih, 1!2786; Maverdi, e/-iV.J/.ıdmu's-Sultdnö:ııe. s. 17; M. M. Brovman, Tbe Sp iritual Background ofEar6• Islam, 128-129.) Nitekim hicri birinci asrın sonu, ikinci asrın başlangıcındaki risalelerde sünnetin konumuna dair ilk dönem belgeleri bulabiliyonız. Ömer b. Abclulaziz'e nisbet eelilen bir risalecle şöyle geçer: "Hakları olmadığı halele bana Allalı'ın kitabına clönmemi yazan gruba: ... Üınmet içinele Allalı'ın elininin ve peygamberinin sünnetinin varlığı onları incitın iştir." (Risci/etii Ömer b. Abdi/aziz fi'r-Raddi a/e'I-Kaderöye. s. •i3; (f. Van. Ess yayınlanmıştır.) İbn Vadchilı ci-Kurtubi, ei-Bida'. s. 30; İbn Baua, ei-İbdne. s. 352; Rasciilu Abdu/hamid ei-Kdtib, s. 266, 267.) Fakat tüm bunlar sünnet kavramı ve içerdiği anlamın ilk asırdan önce olgunlaştığı anlamına gelmez. Bilakis kavramın olgunlaşması ve içeriğin sınırlarının açıklığa kavuşwrulması için ŞMil'yi beklemek ~arttı. Ş;ll11 şer'i clelillerle ilgili sünneti ikinci delil ya da ikinci kayn<ık olması bakımından makd/at 1999/1 80 Dorotboa Krawulsky Kur'an'dan sonra hatta bazen de Kur'an'la aynı yere koyduğu bir sistem kurmuştur. lO Şafii islam toplumuna, Km-'an'ı koruyan ve sünneti yüklenen Allah'ın seçkin bir topluluğu oldukları gözüyle bakar ve bu toplumun icınasını hata ve sapınanın gireıneyeceği yanılmaz bir icma olarak görür, icınanın yanılmaz olduğuna inanlar peygamberden gelen bir habere dayanırlar. Hadiste şöyle geçer: "Ümmetim hata üzerinde birl~mcz."ll Böylece icnıa sabit bir delil gibi Kur'an ve Sünnetten sonra gelir. Herhangi bir fıkhl ıneselede sırasıyla bu i.iç kaynağa başvurmak imkansız hale gelirse Ş;lfıi'nin kıyasa özgii kıldığı ictihada başvurulabilir. Sünniler de genel olarak Ş:Hii'nin bu usulün ii izlem işler, ayrıntılardaki bazı farklılıklar dışında kayda eleğer ayrılıklar olmamıştır. ALlAH'IN GRUBU ve KURTULt\CI\K ZÜMRE Müıııinler wpluluğu gecesi, gündüzü gibi aydınlık olan ancak helfık içerden yok edilecek bir yol üzere bırakılıııışlarclır. Bunun bahsi Kur'an-ı Kerim'de ele geçmiştir. olanların terkedeceği dışardan değil, "De ki: "Yalnız O'dur sizi tepenizden ve ayaklarınızın altından azapla kuşatma kudretinde olan; sizi birbirine muhalif topluluklar haline getirip birbirinizin üzerine salan." Bak, iyice anlasınlar diye mesajları nasıl her yönüyle açıklıyoruz. (En'am: 65) Bir hadiste de şöyle geçer: ''Rasulullalı Rabbinden iimmetine dışarelan bir ellişmanın ve Allah da buna icabet etti, ümmetinin bir kısmının diğerine saldırmanıasını da istemişti !akat Allalı buna icabet etmedi." ınusallat olmamasını istemişti (Tartuşi, Kitcibu'I-Havadis ve'l-Bida', s. 22, 23; Ahmed b. Hanbel, Miisned, 5/240; el-Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tarib, 11362-363.) 10 Şafiiler ve Hanbeliler Siiııııctiıı Kur':"ııı'ı ııeshedebileccği göriişiiııdcdirler. İşte bu sebeple Allah R:ısulli iimmetini gruplaşma ve böli.inme çağrıianna uymaktan sakındırııııştır. O'ndan gelen bir hacliste şöyle demiştir: "Size Allalı'tan sakınmayı, (dedet başkanı) Babeşli bir köJel2 bile olsa O'na itaat etmeyi tavsiye ediyorum. Zira kim benden sonra yaşarsa pek çok bölünme görecek. Sizi bid'atlerden sakındırırım. Çiinkii onlar sapıklıktır. Sizden kim o döneme erişirse ona düşen benim ve kendilerine doğru yol gösterilmiş olan Raşit Halifelerin siinnetidir. Onlara sımsıkı yapışınız." K:ırşıl:ıştırıııız: İbn I3:ıtt:ı, ei-İbıinelu'f. 1\übni, s. 25:"\. ll "Ümmetim h:ıt:ı iizeriııde birleşıııez." bkz.: İbn B:ıtt:ı: el-İbdnelu'I-Kübrd. 288, 314; el-Malati, et-Tenbib, 13; Usülu'nNibd!, 52; Ciiveyni, Gıydsu'f.Ümem, 34- 36. 12 (Devlet başkanı) saçlan k'1ıru üzüm tanesi gibi Habeşli bir köle olsa bile itaatın farziyeti ile ilgili olarak, krş.: Btıhari, Cdmiu's-Sabib, IV, 385. makdldt 1999/1 (İbn Vadelah ei-Kurtubi, el-Bida', s. 29-30; Ebu Şame el-Makdisi, el-Bdis alci İnkciri'l-Bida' ve'I-Havcidi~~ s. 12-13.) Bu uyarıcı ve sakındırıcı bağlaında ümmetin ayrılığı "iftiraku'l-ünıme" diye Ebi-i Sünnet ee'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 81 bilinen hadis gdir. Şöyle ki: "Ümmetim yetmişiiç gruba ayrılacaktır. Bir tanesi hariç hepsi Cehennemdedir." 13 (Rabi' b. Hubeyb, Cam(. s. 31, no: 'll; Miisned-i Abmed. 3/1'15; İbn Ebi Asımi, 63, 64, 65; Siinen-i İbn Mace, no: 3991, 3992, 3993; Şatıbi, el-İ'tislim, 3/38.) Kitlibu's-Siiııen, no: Bu hadise göre kurtulacak zi.imre Ehli Si.innet ve'l-Cemaattır. Onlar islamı bid'atlerden korurlar, inanışları gereği vahyi ve mesajı üstlenirler. inkarcıların ve bid'atçıların sonunda da bu birlikteliği bölmeyi başarmaları asla mi.imki.in değildir. Çi.inkli si.innet ve doğruluk taraftarları Allah taGılindan desteklenen topluluktur. Kur'an'da şöyle geçer: "Allah inananları (biitiin kötliliiklere karşı) mutlaka koruyacaktır. Çiinkii Allah, hangi tiirden olursa olsun hainleri ve nankörleri sevmez. Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (sal"<tşma) izni verilmiştir ve şüphesiz Allalı onlara yaretını ulaştır.ıc<ık güçtedir." ıHac: 38-:)9) (R1tib ei-Bağchidi, ~'i'erejit kbabi'I-Hadis. s. S-10.) BİD~4T: BİD'ATLERLE M0CADELE İki cihanda kurtuluşla Allah'ın zafer verdiği grubun yolunda bid'atler ve bid'atçilerle savaş vardır. İnsanları doğru yoldan uzaklaştınnamaları için bid'atçileri ortaya çıkarmak şarttır. Bu doğru yol, Allah Rasuli.i'ni.in öndediğini yaptığı yoldur. Cabir b. Abdullah'tan gelen bir rivayer'e göre; R1sulullah bir konuşma yapmış ve şöyle demiştir: "Önderliğin en iistiinii Muhammed'in önderliğidir. işlerin en kötiisii sonradan ortaya çıkanlardır ve tiim bid'atler sapıklıktır.''14 (İbn Vaddah, e/-Bida'. s. 23-24; Ebu Şam e, el-Bii is alci İn!Jciri'/-Bida' ve'/-1-kwcidi~~ s. 12; İbn BatL1, ei-İbline. s. 312-313.) İbn Seleme'nin karde~i Ebu Vail'den (nı. -680) ve sahabi İbn Mesud'dan gelen rivayete göre: İbn Mes'ud dosdoğru bir çizgi çizdi, onun sağına ve soluna da başka çizgiler çizdi ve şöyle dedi: "Allah Rasuliiniin yolu işte böyledir." Doğru çizgi için şöyle dedi: "Bu Allah'ın yoludur." Sağ ve soldaki çizgiler için de şöyle dedi: "Bunlar kopmuş yollarclır. I-ler yolun başında bir şeytan vardır ve o yola çağırır. Yol orL1ktır." dedi. Nitekim Allalnı Teiılii da şöyle demiştir: "Ve ıbilin ki') bu, dosdoğru l3ana yönelen bir yoldur. Öyleyse bunu izleyin 1·e diğer yollardan gitmeyin ki sizi O'nun yolundan saptırmasınlar. Allah (biitiin) bunları size emretti ki O'na karşı sonınıluluğunuzun bilincine varasınız." (En'am: 153) · 13 Hadislerde sayılar 71, i2, 73 olarak geçer. Örneğin İbn Tuhın:ın'ın (-773) "Meşibat" isimli eseri s. 70-71, no: 18: Goldziher, Gesammelte Scbrijien, ll, 406•il4. 14 Bid'atın ya da sonradan ortaya çıkaniann red di ilk defa "Medine Vesikası"nda geçer. 'ilfeşıöatu İbn Tubman" diye bilinen eskiMecmüu'lHadfs'de olduğu gibi, s. 104-106. maktt/dt 1999/1 82 Dorotboa Krawulsky Qbn Vaclclah, ei-Bida', s. 31; Turtuşi, el-Havddis ve'l-Bida', s. 25-26; Ebu Şaıne, el-&lis, s. 12; İbn 13atL1, ei-İbcinetu'I-Kiibrd, s. 293-295.) Si.inni inanç sisteminde bid'at kavramının iki fonksiyonu vardır: Birincisi soyutlama ve sınır koyma fonksiyonudur. Öyle ki, bu kavram doğru yola sarılan dindarlar olmaları di.işi.incesiyle "ehli si.innet" görüşü ile "bid'al ve heva ehli" olan diğerleri arasına sınır koyar.l5 Bu iki fonksiyondan ikincisi: Bu alanda Ehli sünnetin kendisinin eski ve doğru yolda olduğu düşüncesinden yola çıkarak ibadet ve dini sembollerde (sonradan) meydana gelen şeylerdir. Dini sembol ve töreniere genel olarak uyanlar sünni inanışına göre İslamın genel çerçevesi ve ümmete dahildirlee Kim zorunlu bir sebep olmaksızın ehli sünnetin dışına çıkarsa kafır olmaz fakat bid'atçi olur. Bid'atçiliğin de üınınetten çıkma derecesinden daha da aşağıda pek çok derecesi vardır. Bicl'atçı namaz kılmaya devam ettiği müclcletçe başka pek çok işte ehli sünnetten ayrılsa bile ümmeltendir. Bu namaz ve eliğer temel prensiplerin, bunlara inanan ve gereğini yerine getirenleri İslam dairesi içinde bırakan toplayıcı unsurlar olmaları sebebiyleclir. Ebu hasan el-Eş'ari'nin kitabının başlığı bizim kastettiğimiz şeyi açıklamaktaclır. Zira kitabın başlığı şöyledir. "Maklilatu'l-İslamzıTiıı ue İbtild.fu Jl;/usallin "17 (Bicl'at) terimine, kavramın kimlik kazanınasına ve bir görüş olarak dile getirilmesine gelince; tüm bunlar İslam'ın ve ümmetin ortaya çıkıp bu alemele ilerlemesiyle ilgili tarihsel formun bir parçasıdır. Bu tarihsel form temel olarak üç evreye ayrılır. Birinci evre, Peygamberin ve ilk Raşid Halifelerin altın çağıdır. Bu evre Halife Osman'ın (m. 644-656) şehicl eclilmesivle sona erer. İlk dönem Kur'an vorumculannclan biri olan Ebu Aliye'cleı~ (-90!708-709) rivayet edilir: ' "İslanıı öğreniniz. Öğrendiğinizele onelan yi.izçevirnıeyiniz. Size ellişen dosdoğru sapnıayınız. ölcliirnıeden, yoldur. O da islamclır. Yolun sağına ve soluna Size düşen peygamberinizin ve yakınlarını )"<tpacağınızı yapmadan önceki aslıalıının siinneticlir. .. " 15 İbn B:ıtta, ei-İbcine!u'I-Kübra'd:ı205206, "Eğer bir gençElıli slinnet ve'lceımatb birlikte görülürse sonunun iyi olacağım, eğer bid'at elıli ile göriillirse sonunun kötü olacağına hlikınedilir. Çünkii insan çoğu zrunan değişmez." sözünü Aınr b. K:ıys el-Melai'ye nisbet eder. 17 Bakınız: B. Lewis, Some Observalions on Ibe Significence ofHeresy in ibe His/Ol]' ofislam in Studia Jshıınica I (1953) 58-6o. ınakdldt 1999/1 (İbn Vadelah ei-Kurtubi, el-flida', s. 32; İbn !1ılta, ei-İbdııetu'I-Kiibra, s. 299-300, 338; Abclurrazz;ik, e/-Mu.<J:tlllıef IX, s. 367.) Üçündi halifenin şehid eelilmesi büyük bir fıtnenin patlamasına ve yol açtı. Ehli sünnetin önemli şahsiyetlerine göre bunun sonucunda dön bicl'atçi grup ortaya çıktı. İçlerinde kliçük grupların oluşması da çok zaman almadı. Her bid'at ümmetin yaşam evrelerinden ikinci evreyi oluşturacak olan yeni bid'atlerin dağınasına sebep oldu. Hariciler, İslam toplum unu terkedip siyasi lideri tekfır ettiler. Rafızller, ilk raşid halitelerden uzaklaşıp onları reddettiler. Kaderiyye, Allah'ın kaderini inkar eni. Mürcie ise amelleri imandan ayrı tutttı. İşte fitne ve sıkıntıların yayıldığı bu evre de kendilerine göre "Kurtulacak müslümanların böllinnıesine Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaa/: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti olmaları itibariyle başladı.18 Sahabi Huzeyfe b. zümre" 83 Ehli Sünnet oluşmaya ve temayüz etmeye Yeman (36/656) şöyle diyor: "İnsanlar Allah Raslılline hayrı soruyorlardı. Bense bana ulaşır korkusuyla ~erri şonıyordum, eleelim ki: "Ey Allalı'ın Raslılii biz cahiliye \'e kötiiliik içindeydik. Allalı bize bu lıayrı getirdi. Hayırdan sonr.ı şer gelir mi?" dedim. "Evet" dedi. "Şer'dcn sonr.ı hayır gelir mi?" dedim. "Evet ama O'nda duman vardır." dedi. "Dumanı nedir?" dedim. "Bir kavim benim önderliğiııı olmadan hiclayete erer. Onlardan kimini t.ınırsın, kimini tanımazsın." dedi. "Bu hayırdan sonra şer var mıdır?" dedim. "Evet, cehennem kapılarına çağıranlar vardır. Çağrıya uyanları hemen cehenneme atarlar." dedi. "Ey Allah'ın Ras(ılii onları nitelendir." dedim. "Bizim kabilemizdendir ve bizim dilimizi konuşurlar." dedi. "Bu duruma erişirsem bana ne yapmamı emredersiniz?" dedim. "Miisliinıan topluluğa ve liderlerine sarıl" dedi. 'Ya topluluk ve imam yoksa?" dedim. "Bu grubun hepsinelen ayrıl. Öliinı sana o haldeyken gelinceye kadar bir ağaç kökiinii ısımak da olsa." (Buhaci, Cdmiu's-Sabib, lı/372; İbn Vaddah, Bida', s. 33-}1; Ahmed b. Hanbel, Miisned. 5/386; Ebu Nuaynı, Hızretu'/-Eul~rd. 1!271-272; l!;lkim. Miistedrd!, •i/432, •133.) Ancak bid'at kavramı Ehli Sünnetin kendileri ıçın türettiği bir kavram değildir. Aksine birinci ve ikinci asır çevrelerinde de vardır. Sünniler bu kavramı sistemlerine dahil etmişlerdir. Hicrl ikinci asrın eşiğinde kavramın anlamı bağlama göre iiç şekle ayrılmıştır. Kavram, bazan genel ahlaka ve örfe aykırı, bazen dini törelere ters, bazen de Allah Rıslıliiniin sünnetine zıt olan şeyi il;ıde eder. · (krş.: Rastii/u Abdu/bam id e/-!lfitib. s. 209; Van Ess, Kitdbu'l-İrca. s. 21; eş-Şer'i. s. 25-26; İbn Vadclfılı, ei-Bida'. s. 30-31; İbn Batta, ei-İbdnetu'I-Kiibrci. s. 321-322; İbnu'l-Cevzi, Siralu Ömer b. ilbdiilaziz. s. 67.) Bid'atin üçündi anlamı -peygamberin sünnetine zıt olan- Eıııevi halifesi Ömer b. Abdulaziz'e (}17-720) nisbet edilen ris;i.lelerde açıkça görüliir. Fakat araştırınacılar bu mektupların sözkonusu halifeye aidiyetinin sıhhati " konusunda ittitak halinde değildirler_l9 h'İLİGİ ElviREnviEK KÖTÜLÜKfEN SAKINDIRlvli\K Bu, "kurtulacak züınre"nin kendisine bakış açısı olarak özetlenebilir. Grubun bu dünyadaki temel görevi: "İyiliği emredip kötülükten alıkoymak"tır. Bu Kur'an'da da sabittir. "Siz insanlığ(ın iyiliği) için çıkarılmış hayırlı doğru olanı cnıreder, eğri inanırsanız." (Al-i İnır.1n: 110) olandan bir topluluksunuz, ve Allah'a alıkoyarsanız ıs Öyle görünüyor ki dörı temel bicl':ıt Ilkrini n takipçisi; Abdulhh b. Miib:ırek (797) ve Yusuf b. Esb:ıt (-SlO)'tır. bkz.: T:ırtuşi, Kitdbu'/-Haııddis ue'/-Bida', 2728; İbn B:ıtta, el-İbdnetu'l-Kübrd, 376386; İbn Ebi Asım, es-Sünne, Il, 463; İbnu'I-Cevzi, Te/bisu İblis, s. 29; İbnu'I­ Cevzi f:ırklı iki temel grup daha ekliyor. Cehıniyye ve Cebriyye. Sonra gruplar altıy:ı :ıyrılıyor. Her bir grup da meşhur hadiste geçen 73 sayısına ul~ması için 12'ye ayrılıyor. "Usülu'n-Nihcil" müellifı gruplar haritası için başka bir düşlince ortaya koyuyor. O'na göre temel gruplar beş tanedir. Belki de bunun h :ıımçl:ınaıı sünni düşüneeye karşı çıkın:ıkıır. Çiinkii slinnilere göre beşind grup, kurtulan gnıptur. 19 Halife Ömer b. Abdulaziz'in (717-720) valilerinden birine yazdığı mektupta bid':ıtlerden sakındırına ve Allalı'ın Kitabıyla peygamberinin sünnetine ç:ığn vardır. bkz.: İbn Vaddfıh ei-Kurtubi, elHavcidis ı-e'l-Bida', s. 30-31; İbn Battii, e/İbdnetu'/-Kübrd, 321, 322;]. Van Ess, Anjange. Öyle ki]. Van Ess, Ömer b. Abduhziz'in sünnete sarılmaya ç:ığır:uı başk:ı mektupl:ırını da orıaya çık:ırıyor. 121-123. krş.: H. A. R. Gibb, The Fiscal RescnjJt 8. makd/dt 1999/1 84 Dorotboa Krawu/sky Yine Kur'an'da şöyle geçer: "(O yardıma layık olanlar ki) kendilerini yeryüzünde egemen (dahi) salata devanı ederler, arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması i)'i ve doğru olanı emrecler, yanlış ve kötü olanı yasaklarlar." (Hac: ·H)20 kılsak iyiliği enıredip kötliliikten alıkoymak İslam'ın öziidiir. Kur'an'da şöyle geçer: "Onlar ki ellerinde Tevrat'ta ve (daha sonra da) İncil'de tanımlanmış bulacakları Elçini!l, oJ.."Uması yazması olmayan Haberci'nin izinden gidecekler; (ve O elçi ki) onlara yapılması doğru olanı buyı.ınıp yapılması yanlış olanı yasaklayacak ... " (A'raf: 157) Sonra, Km·'an, iyiliği emretmeyip, kötüli.ikten alıkoymayanların kötii sonuçlarından sakınclırıyor: "Ve böylece o (giinalıkarlar) kendilerine yapılan bütün uyarıları bir kenar;ı atınca, biz de kötü eylemleri önlemeye çalışan (bu) kimseleri kunarclık; kötüliik yapmaya eğilimli olanları yaptıkları bütün o uygunsuz işlerden ötürü çok ağır bir azap la tepeledik. u21 iyiliği enıreclip köriiliikten alıkoymak tiim miislünıan erkek ve kadınlar için farzdır. Kur'an'da şöyle geçer: müminlere gelince, kötü ve zararlı olanın engel olurlar. Ve onlar namazlarında kararlı ve devanılıclırlar, arındırıcı yükiimliiliiklerini yerine getirir. Allalı'a ve O'nun elçisine riirekten bağlılık gösterirler. İşte bunlardır, Allalı'ın r;ılınıetiyle kuşatacağı kimseler; muhakkak ki doğru hüküm re hikmetle yargılayan en yüce iktidar salıibidir Allah!" (Tevbe:72) "Erkek ve kadın yapılmasına 20 "iyiliği enıretnıe ve kötülükten sakındırnıa" ile ilgili en eski risfıle Ebu Bekr ei-Hallfıl':.ı (\123) :.ıittir. Hallal, risfı!esinde "C5.ıni"'de özel bir böll'ıınde geçen "iyiliği emr" ile ilgili Alımed b. Hanbel'in sözlerine yer veriyor. (H. Laoust, Les Premieres Professions de fo i Hanbalites, 18-22). "Fihrist" salıibi de (s. 327), "iyiliği eıııretıne" ile ilgili İbn Ebi Düny:.ı'ya ait bir risaleden balısediyor. Hanbeli Ebu Y:.ı'lii (1065) "Mu'temed"de (s. 194-198) 'iyiliği eınretme kötülülnen alıko}~ııa" konusuna bir bölüm :.J}'ırır. 21 Bun:.ı, bozulmanın İsrJiloğull:ırıııd:.ı b:~l:ıdığıııı, y:ıptıkl:ın kötiilüi-1en Ebu D:ıvııd'ıın Sünen'iııdeki (ll, 216) İbn i\Ies'ııd'daıı gelen rivayet de eklenebilir. alıkoymaz oldııkl:ırıııı lı:ıber veren makd/at 1999/1 (krş.: Mukatil b. Süleyman, el-4,"./ıdb ve'n-Nezdir, s. 113-115; Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam, Kitdbu'n-Ndsib ve'l-Mensılb, s. 101; Ebu Ya'la, el-Mıı'temed, s. 194-195; Gazali, İbydu Ulı2mi'd-Din, II, 269, 274; el-Malati, et-Tenbfb, s. 37; Cüveyni, Giydsu'I-Ümem, s. 176, 177; İbn Teymiye, el-Emr bi'l-Ma'ruf, s. 139; Şevkiini, el-Emr bi'I-Ma'riiJ I, 52, 54.) iyiliği emredip, köriiliikten alıkoymanın temeli mi.islümanların di.inyaya yönelıneleridir. dayanağıdır. Bu Bu da cihadı meşnılaştırır, islami' sistemin içerdeki prensip bu kadar önemli olunca; o terkedilirse gerisinde hardal tanesi kadar iman bıraknıaz. Kim onu terkederse tamamen islamı terketmiş olur. (krş.: İbn B.ıtta, el-İbdnetu'I-Kübrci. 1.12, 213; Gazali, e/-İbyd, 2 (270-272); İbn Teymiye, el-Emr bi'l-Ma'ruf s. 15, 17, 18, 26, 28.) Ebi-i Sünnet u.e'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünnf Öğreti 85 iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma hak ve ödevine sahip olanlar konusunda ayrıntılı tartışınalar yapılmıştır. Bazıları bu hakkı siyasi otoriteye özgü sayarken, aliıniere özgü saymışlardır. Ehli Sünnet içindeki hakim görüş, her miisliimanın hakkı ve görevi olduğu yönündedir ve şu ayete da)~ındırılır: "Erkek ve kadın ıııii'minlere gelince, onlar birbirlerinin özendirir, kötü ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar." (Tevbe: 71) )"<ı kınlarıdırlar (hep) iyi ve doğru olanın yapılmasını Bu önemli konu etrafında gelişen tartışmalara ilgili kaynaklarda küçük kırıntılar ve işaretler vardır. Gazali'nin (-1111) İbya-u Lllı/mi'd-Din isimli eserinde meşhur Abbasi hafifesi Me'ınun'dan (813-833) bize ulaşan olay bu kıssalardandır. Me'ınun, iyiliği eınredip, kötülükten alıkoyma hakkını kendisinde gördüğü haberi ulaşan bir adaını huzuruna çağırır. Ve ona şu Kur'an ayetiyle delil getirir: "Kendilerini yeryiiziinde egemen kılsak salata devanı ederler, arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması iyi ve doğru olanı enıreder, yanlış ve kötü olanı )"<tsaklarlar." (Hac: 'li) Me'mun'un görüşline göre ayetteki egemenlik (tenıkin)le kastedilen bu görevi yerine getirınede müsllimanların vekili olan siyasi otorite ya da halifedir. Adam da başka bir ayetle delil getirir: nıii'minlere gelince; onlar birbirlerinin (hep) iyice ve doğru olanın yapılmasını özendirir, kötii ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar." (Tel'bc: 71) "Erkek ve kadın yakınlarıdırlar; Kıssa Me'nıun'un, adaının deliliyle ikna olduğunu ilan ettiğini söyleyerek sona eriyor ı;ıkat problem kıssanın hissettirdiği gibi kolaylıkla bitmiyor. "Mihne" diye bilindiği şekliyle Me'nıun'un insanları inanışlarından dolayı inıtihana tabi Llltınaktan sorumlu olduğu bilinmektedir. İnsanların inanç özgürlüklerini de kabul etmez. Bu nasıl siyaset, bu nasıl toplum anlayışı! (Gazali, İL~rt:iu Ulılmi'd-Dıiı. II/278-279.) ~ İyiliği eınretınc kötülükten alıkoyma ile ilgili tartışnıalaı~ı işaret eden bir müzakere \~trdır. Abdulvahid b. Zeyd (-177!793) Hasan Basri'ye (-110!728); iyiliği emredip kötüliikten alıkoyma farz mıdır diye sormuştur. O da: "Hayır oğlum" demiştir. "İsrailoğullarına farzdı. Allah bu ümmete ve zayıflıkianna acıdı ve nafile saydı." Fakat Hasan Basri'nin kendisinden zalim hükümdar karşısında doğruyu söylemenin vacib olduğu ve bundan vazgeçmenin caiz olmadığını ifade eden başka bir rivayet de vardır. (Hall<il, el-Emr bi'l-Ma'ruf s. 86; Salim i, 1-lciş{retu'l-Cdmii's-xıbib. 2/291.) Diğer taraftan alimler arasından, iyiliği eınredip kötülükten alıkoymanın alimierin hakkı ve görevi olduğunu savunanların varlığı görülmektedir. makd/at 1999/1 86 Dorotboa KrawulskJI Çünkü onlar (işi) bilirler. Süleyman b. Musa'dan (-230/844) rivayet edileliğine göre; kendisine, iyiliği eınredip köriiliikten sakındıracak olanlar kimdir diye sorulnıuşnır. O da, "Onlar biziz. Allah RasGiü şunu yapın, şunu yapınayın demiştir, cleriz" deıniştir.22 (Hatib ei-Bağclacli, Şerefu ,4sbdbi'l-Hadis, s. 46, no: 91.) Sünni sistem içinde iyiliği emredip kötüiLikten sakınciırma prensibi yeniden yorumlanmış ve düzenlenmiştir. Merfu ve meşhur bir hadiste şöyle geçer: "Sizden kim bir kötiiliik göriirse eliyle diizeltsin, buna giicii yetmezse diliyle cliizeltsin, buna da giicii yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu imanın en zayıf noktası dır." (krş.: Hallal, ei-Emr bi'/-Ma'rı!l s. 89-90; İbn Batta, ei-İbdnetu'I-Kiibrci. s. 212-213; Salıib-i Miis/im. 1i50; Siinen-i Ebu Da vur(. 1/58; Siinen-i Tirmizi, 2!26; Ebu Ya' la, Mutemed, s. 19·1-195; Gazali, İ!.~vdu Ulıimi'd-Din. 2!277; İbn Teymiye, ei-Emr bi'I-Ma'rL(/ s. 18. ı Üçüncü ve son aşama kalple karşı koymadır. Bu da mi.iınin için sezgisel bir durum olarak değerlendirilir. Bu sebeple bu en asgari sınırdır ve imanı bundan daha çok azaluııak doğru değildir. Aynı şekilde ikinci aşama -dil ile karşı koyma- her mi.imin için miibahtır, hatta ınenduptur. Bunun sonucunda şehirlik elereecsine ulaşılabileceği için önemlidir. Bir hadiste şöyle geçer: 22 Hall:il: e/-Emr bi'/-Ma'rüf 105: ibn Teyıniye, Emr bi'I-Ma'ru/ 15, 16. Sonı:ı.brı bı: konuda del'letic ~birliği .!:ı:ışl:ınııştır. krş.: G:ızali, ihyci, ll, 289, 292. 23 İlk dönem İsbınıııd:ı resim ve resim yapma yasağının b:ışladığı dönem ittifak yoktur. bkz.: Vasiliel', The lconocfastic Edici ofthe Cafipb Yazid Il, A. D. i2I. Duıııb:ırtoıı O:ıks P:ıpers 9iiO (1956); R. P:ıret. Die Enlslehungs:::eil des Islamiseben !Jildercerbets. 156-179: G. D. King, Islam. /conoc/cl'IJI and the Dec!cıration of Doctrine, 267-277. Polislik ile ilgili kitap ve ris:'ıleler genel ol:ır:ık polisin heykelleri kırıp portreleri p:ırç:ıl:ıın:ı h:ıkkı olduğu vöniindeki eğilimler içerir. Polis li kle ilgili · en eski ris:ile olan Zeyd i İın:uıı Nasır eiAtraş'ın (304-917) ris:ilesinde de bır geçer. bkz.: L. Obligcılio D'ordonner le bien et D'intenlieselon ai-Gha::::::cıli. in: Institut de belles letıres Arabes IS (1955), 53-91, 313-321. konıısund:ı makd/at 1999/1 "Cihaclııı en söylemektir." listünü zalim hükümdar karşısında hakkı Çiinkü bu karşı koyma, söyleyenin öldürlilmesine sebep olabilir. Fakat böyle bir şey olursa bu Allah yolunda şehit olmaktır. (Ebu Ya !la, ei-Mu'temed. s. 197; Gazali,İI~vdu Ulılmi'd-Diıı, 2/273.) Daha sonra birinci ya da en yüksek aşama gelir. Bu da yanlışa el ile müdalıale etme !~ı cb bu yolla doğruyu uygulamadır. Sünni islamında özellikle de biiyük olaylarda bizzat uygulama imkanı olan yargıçlada doğrular yerine getirilir. Yargıcın da bunu yerine getirmesi için görevli olarak başkasını \'eki! tayin etmesi nıiiıııkiincliir. Bu kimse de polistir. Bu anlayış yargıç tarafinelan görevlenclirilmemiş inanan kişiler için var olan boş alanı sınırlar ve claraltır. Mesel;! polis, kırba, testi ya da çömleklerden içkiyi dökebilir. değeri yüksek kıymetli bir şey değilse kabı kırabilir. Hatta Gazall bu durumlarda inanan kişi için ruhsat verilmeyen resim süsleme ve nakışları kırıp parçalamayı mübah sayar.23 ıbkz.: Hallal, ei-Hmr bi'I-Ma'rt!/ s. 13'i-135; Ebu Ya'la, el-Mu'temed, s. 195; Gazali, ibrd u Ulıimi'd-Dtiı. 2/279.) Gazali'nin bu konuda yaıılışın yıkılınası için aşırı bir duyarlılık Ebi-i Sünnet ue'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre SünniÖğreti 87 gösterınesinden başb diğer alimler de bu temel prensibi ayakta tutmak ve açık bir hırs gösterirler. olarak izleme, bir eve baskın yapma, bir örtlinlin altını inceleme ve kapların ağzını açma vep yaniışı bulmak .ve ortaya çıkarmak için aldatma ve zor kullanma hakkı yoktur. Nitekim bu durumda kötü söz söylemek de doğru değildir. Ahmed b. Hanbel (-855) ve öğrencilerinden gelen rivayet aşılmaması gereken sınırlara ve kullanılması gereken iisluba işaret eder: "... Ebu Abdullah'a (iyiliği) en1retmek soruldu. O şöyle dedi: "Abdullah'ın arkadaşlarına süre tanıyın, Allah da size sii re t.ınıyarak merhamet etsin derdi." olduğunda titiz bir du)~ırlılık Yanlıştın sakındıran kimsenin, insanları gizli için gerekli (bkz.: Hallal, e/-Elnr bi'l-Ma'n~j." s. 97, 98; Gazali, İbyci. 2!i7; İbn Teymiye, e/-Emr s. 17, 29, 31; Ebu Ya'l;"ı, Mu'temed, s. 196, 197.) bi'l-Ma'rı~( İyifiği enıredip, kötülükten sakındırmanın hedefi müslüman topluma byda sağlamak ve kötülüklerden uzak tutmaktır. Bunun aksi bir amaca ulaştırması doğru olmaz. İşte bu sebeple; isyana, bölünme ve gruplaşmaya götürecek bir tavır sergilemek doğru değildir. Bu yüzden İslam'ın temel prensiplerine öngörülmez. bağlı kaldığı sürece zalim lidere karşı zalimce bir ayaklanma (bkz.: ei-Malati, et-Tenbib. s. 15; Hallal, el-Emr bi'l-Ma'rıi}: s. 93-94; Gazali, İL~vci, 2!277, 280, 287, 292.) Fitne (=iç savaş) müslüman toplumda ortaya çıkabilecek en korkunç Konuyla ilgili; itaate karşı çıkan gruptan )~ı da toplum birliğinin böllinnıesinden sakındıran pek çok hadis ve sahabi kavli vardır. Şu hadis de bunlardan biridir: şeydir. "Kim liderinde lıoşlannıadığı bir şey göriirse sabrctsin. Çiinkii kim toplumdan bir karış uzaklaşırsa cahiliye öliinıiiyle ölnıiiş olur." (bkz.: Buhari, Cdmiu's-Sabib, 4!385; Ahmed, Miisned. 5/}i4; D<'irinıi, Siinen, 2/158; İbn 11ıtta, e/-İbci!ıetu'/-Kiibrci, s. 270, 277, 281-304; İbn Teynıiye, HddJit'l-Ömme fi Mecmıiati'r-Rasdi/i'l-Miinir{ıJe. 4/117: İbnu'I-Cevzi, Te/bisu İblis. önsöz, s. !.'\; "!Ju Ntal11fitneden sctkmdmc1 o/araiıyau/nn. "ı .. İyilik (yani marul) kabile türü toplulukl:ırda göriilen bu toplulukların bağlayıcı geleneklericlir. R. B. Serjeam, peygambere nisbet edilen "Mecline bu türden bir belge olduğu göriişiindeclir. Yesikası"nın (S. R. B. Serjeam, JlJe Sunnab Djdmid, BSOAS, 197 8, P-26-'. 16-17.) OTORİTE: HLTKÜM ANCAK ALL4H'INDIR Sünni İslamıncla, iyiliği emredip kötüilikten sakınciırma konusunda temel sorumluluk siyasi otorite iizerincleclir. Hicrl ikinci asırdan beri müslümanlar otorite konusunda iki temel eğiliıııcledirler. Birisi, imanı ya makd/dt 1999/1 88 Dorotboa Krawulsky bir yapıya sahip olduğu görüşündedir. Bu şii da -Bunlar Mutezile ve Ehli Sünnettir- devlet başkanlığının toplumsal anlaşmanın i.iriinü olduğu göriişündedirler. Onlara ya da onların tarihi belgelerine göre peygamber kendisine bir temsilci tayin etmemiş, işi İslam toplumuna bırakmıştır. Çünkü bu konuyla ilgili vahye dayalı bir yiikümliiliik yoktur. Bu görüşle ilgili ilk sistenıli oluşuımı erken dönem tarihi ve Mutezili bir çalışmada görürüz. İsmi "Uslflu'n-Nibal" olan eserde şöyle geçer: "Mutezilenin tamamı iki gruba ayrılır; liderliği zorunlu gören grup ... ; liderliğin zorunlu olduğunu reddedip, müslümanların kendilerine lider belirlememe hakları olduğunu, iki durumdan hiçbirinin diğerine karşı tericih edilecek bir yönü olmadığını savunan grup ... İ diaları şöyledir: İnsanların özellikle her insanın kendisiyle ilgili bağlayıcı Eırzları bilmesi ~arttır. Eğer hakim karşısına çıkınayı gerektiren bir dunım olursa -hırsızın elinin kesilmesi, zina edenin recıııeclilmesi gibi- ı~ı da cllişıııaııla çarpı~ma dunınıunda toplumun önde gelen insanları araştırılır ve bunları onlar yerine getirir. Bu amaç böylece gerçekleşince halifeye gerek kalmaz. Çlinkü o da mlislümanlardan bir bireydir. Bu iddialarında dayanakları, peygamberin bir temsilci belirlemeden veı;n etmiş olmasıdır. Derler ki; eğer devlet başkanlığı elinin aslından olsaydı, bir başkan belirler ve onunla ilgili düzenlemeler yapardı; tıpkı, kıble, namaz \'e zekatta düzenlemeler yaptığı gibi. (krş.: Bakıllani, Tembid, s. 165) Aynı ~ekilde İslamın hükmünün başkan belirleme ve kabul etme konusunda diğer millellerden farklı olduğunu iddia ettiler. Çünkü peygamber bir hükümdar değildir; ümmetine de bir hükümdar atanıanııştır. Derler ki; otorite zorbalık ve tekelleşmeyi beraberinde getirir. Bu ikisinele de elinin bozulması, hüküınlerin boşa çıkarılması, kitap ve sünnetin hükümlerine ters düşen hüküıııdarın hükmüne boyun eğıııe vardır. Derler ki: ümmeti ayrılığa düşüren, topluımı parçalayan, kan dökülmesine ve hüküınierin felce uğramasına sebep olan olaylar meydana getirilınişse hükümdar taratİndan, hükümdar azieel ilir. da sultanın karizıııatik akımdır. Diğer akını lkr~.: L(.;;ı1/u'n-Nihal. s. 49-50; Ebu Bekir el-Esam kendi yolumı çizip oradan yunıyor. Karşılaştırınız: Eş'ari, Makdlatu'/-İsldmiy)'iiz, 2!149; Bağcltldi, Usıilu'd-Diil. s. 271: el-Fark beyne'I-Firrik, s. 150; Miiverdi, NJkdmu's-Sultdn{)Je, s.);,). V;ın Ess, in: HEl 07 (1979/21-23!.) zorunlu re islanıla ilgili olduğu tezini çUrUtmek için bu deliller Ehli Sünnet bakışı içerisinele f.ırklı sonuçlaı~ı götiirıııliştlir. 2 ·l Elıli Sünnete göre otorite (=devlet başkanlığı) etrafİnda birleşilmesi gerekli ya da vacib olmuştur. Sonra da otoritenin zorunluluğundan doğan devlet başkanına itaat konusu dini gibi tabii bir durum haline gelıııi~tir. Devlet başkanlığının kullanılan 24 Siinni lıibfet teorisini netleştiren siy:ısi ve fikri gelişmelerle ilgili obr:ık b:ıkıııız: H. boııst, La Pensee etl'action Po!itiquesd'cl/-;llau>ardi REI 3iJ (1968) 1~-92. makd/at 1999/1 (krş.: Taberi, Tari/ı. 1!1829, 11/1735: ~J;irerdi, /VJlıt/mu's-Sultdniyye, s. Cenıaa. Talıriru'/-rVJi>cim. ·ill-!ı9; Mulıta~ır.fi Fadli'l-Cibcid, Tlıe Tbeology ofa/-rl<:/ıari. 250, No: ·15.) H; İbn s. 101-105; McCharty, Ebi-i Sünne.t ue'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünnf Öğreti 89 İmam Ali b. Ebi Talib'e (656-661) nisbet edilen bir söz vardır. Birinci hakem kendisine yüksek sesle, "Hüküm ancak Allah'ındır" diyerek yöneldiği zaman O şöyle cevap verdi: "Doğni bir söz f.ıkar onunla batıl bir şey amaçlanıyor. insanlar için diişmanla"r savaşmaya karar verecek, ganimeti paylaştıracak, zayıfın hakkını güçiiiden alacak bir başkan şarttır."~) (krş.: Musamıef, 149-150; Miibcrred, ei-Kdmil. 3/206; !./307; Abdulkahir cl-Bağdadi'nin u~ıi/u'd-Diiı isimli Abdu'r-Rai'.zak San'ani, Şerbu Nebcu'I-JJelağa. eserinde İnıanı Ali'ye ait başka bir rivayet vardır. s. 332-333. Bakınız: H. Lıoust, ltt Classification daııs le Farq, 31.) Üçündi halife Osman b. Aff.ın'a nisbet edilen söz tanı olarak şöyledir: "Şüphesiz Allah Kur'an'la engel olmadığı şeye sultan la engel olur." (krş.: Cüveyni, G~wisu 'I-Ome m. s. 17. J Liderin gerekliliği ile ilgili vurgu ~u nıerfu hadisle zirveye ub~ır: "Yeryüzünde üç kişilik bir grubtın içlerinden birini kendilerine myin etmemeleri heliii değildir." başkan (bkz.: Gazali, Fadciibu'l-Batmı)Te, bab no: 9; İbn Şahin Zahiri, Zübdetii s. 89.) Keş/i'f-Memdlilı. Devlet başkanının ilinıle ilgili konuımı aliınlerinki gibidir. Bu sebeple eğer ehil ise bilinen fıkıh usulü yöntemleriyle hüküm çıkarınada tıpkı alimler gibi ictihad yapabilir. rakat hüküm koymak (=teşri) yetkisi yoknır.26 Devlet başkanı elini koruma ve dünır.ıyı yönetme konusunda otoritesini kullanabilir. Yani savaş ya da barışa karar vermek devlet hazinesini idare etmek, vali ve görevliler atayıp görevden almak devlet başkanının yetkisi dahilindedir. (bkz.: M;ircrdi, tV.ı/,ıdmu's-Sultdn~ıye. s. :-1: İbn Mukalla', Ri:v:ilelım fi's-Sababe. paragraf no: 17; Tabrim'/-N.ı!,ıcim. s. 'JS.:ı Ehli Sünnete göre meşru erclirilnıişlerle ulaşılnıaz, sorumluluğunun sonucudur. ve acialetii otoriteye seçilmiş ve hiclayete bu ancak müslüman toplum un ortak 25 ei-Kuleyni'nin Kcij/ isimli eserinde 1/ ıso buna bir ~:ıret v:ırdır. O yeryiiziinde sadece iki insan k:ıls:ı bile birinin imanı olacağını söyler. 26 Ebu M:ınsur Abdulk:ıhir ei-Bağd:idi. KADERİ İNAN/Ş: EI-/Lİ :-:ONNEJ"İN ZAFERi "Usülu'd-Din" ve "el-Fark Beyne'/-Firdk" isimli eserlerinde H:ılife K:ıdir-Bilbh döneminde siinni olarak k:ıbul edilen Miladi onbirinci asrın başlangıcıyla birlikte sünni bilincin kendisi ve İslamdan iimmeuen sorumlu olma hissi ortaya çıktı. işte bu dönemde Bakıliani (-1013) kendi kendine şu durunıla ilgili ı:ıı~ızi bir soru sordu: Bir grup iş başına geçerse, ve bilMetin amacını belirlemeye hakim olduğu sürece hilafeten o grubun hakkı olduğu cliişüıüiliirse ne olur? Bakıliani bu soruya kendi kendine şöyle cevap verivor. "... Üpııııete ınensub olan hadisçiler, fılologlar, ınu'cenı :ılinıleri, kır:üt alimleri, tasavvuf aliınleri, dervişler ve halk. Bazan bu gruplar içinde isim listeleri de geçer. Bakınız: H. L:ıoust, Les C/assification des Seetes dans le Farq d'al-Bagbdadi, in: HEl, 29 (1961), 4i. toplulukları s:ıyıyor: Kel:funcıl:ır, f.ıkihler, makd/at 1999/1 90 Dorotboa Krawulskl' Mutezile, Necc;ıı·iye ya da başkaları değil bizim hak ehli olduğumuza dair delil bulunmaktadır. Yapabilecek durumda olursak onları bağlı olduğumuz kişiye uymaya teşvik ederiz. Bunu kabul etmezler ve sabit bir liderlik ve vacib bir itaat sözkonusu olmadığı halde (kendilerince) uygun kişilere bağlanırlarsa onların haklarından geliriz. Eğer hak ehli bir gruba katılır, lıarb ilan eder ve onlardan birine bağlanırsa diğer sapıklardan olan değil, o kişi imamclır. (bkz.: flfıkıllani, Kitdbu't-Tembid, s. 181.) Aynı dönemde halife Kadir Billah (891-1031) tüm sünni grupları "Hilafet doğduğundan beri sünnidir bu sebepten ıneşruclur." diyerek kadiri inanış altında toplamışt.ır. Bağlılık bilelirisini şu sözlerle sona erdirir. "... Bu Ehli Sünnetin sözüdür. Elıli Sünnete sarılan apaçık bir gerçek, dini bir gidişat ve aydınlık bir yol üzeredir. Cehennemden kurtulup cennete girmesi umulur. .. " Allah'ın izniyle (bkz.: İbnu'I-Ccl'zi. Jllwıtazmn. 8/111.) Af?APÇ':\ O!Jlli\lJ.\:V K\llVAKJ.Af? al-Azami, M. M: On Sclıaclıt Origins of Mulıammadan Jurisprudence. Riyadh JtiOS/1985. flerchenı, Max von: Jfateriaux pour un C01pus Jnscripliorum Ambicerum, Part ll..Jermalenı, haram, Le Caine 1925. llraıınıan, M. M.: 'll.ıe Spiritua/ !Jackground of Ear~)' Islam. Studies in ancicnt Aralı concepts, Leiclen 1972. Cook Michael: Ear~r Muslim Dogma. A Source- Critica/ Study. Cambridge 1981. Crone Patricia, Hinds, Martin: God's Calipb. f?e/igious cenlruies ofis/am, Cambridge 1986. aıt/bori~)' in Ibe firsl [>s, J. Yan, Das Kitcib al-!rr(ja. des Hasan b. Mubammed b. al-1-fan~f~rye. in: Arabica 21 r197•iı. Ess, J. Van, Zll'isclıen Hadi/b und /lıeofogie. Studien zum Entsteben pmedeslinatianis eber \'elıerlieferung. Berlin 1975. Friedman, Y.: Finali~r r~/ Proj>betlıood in Arabic and Isianı 7 ( 1986). Giblı, Sım ni Islam, in: .Jenısalenı Studies in H. A. R.: 7Zıe Fiscal RescijJ/ of Umar IL in: Arabica 2 (1955) ilm ai-Muqalla: /?isdle fi as-Sa/.ı(i/ıa-GZıar/es Pel/at: İbn a!-Muqajfa: Conseil/eur du Citlife. Paris 1976. King 0.: makd/dt 1999/1 Isianı, Jconoclasm and tbe Decloralion ofDeclrie. in: BSOAS 48 (1985). Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 91 Krawulsl·;y, Dorohtea: Monogo/en und İlkbdne. Jdelogie und Gescbicbte. 5 Studien. Beinıt (1989). LıOLıst H.: Les Premieres Professions de Fai Hanhalites in: Melanges Louis Massignon III (1957). Loust 1-I.: La Classification des Seetes Dens le Farq d'ai-Bagbdadi. in: RE! 29 (1961). Madelung, W: Religious 1i·ends in Enr~v Islamic Iran. Columbia 1988. ivlc. Cartlıy, R. J.: Tbe 1/.ıeologv ofal-tl<dJari. l~ıret, Beyroutlı R.: Die Entstbeımgszeil des Islmniscben Orients 11 (1977) 1953. Bilderııarbots. in Kunst des Patton \Y/. M.: Ahmad Jbn Hanbal and the Mibna. Leiden 1897. Serjeant, R. B.: Zaydi Manuel of Hisl]{/ of tbe 3. rd Century H, in Serjeant: Studies in Arabia n History and Civilisation. London 1981. Wensinck, A.J.: Mubammad ımd Die Projıbeten. in: Acı.a Oricntalia 2 (192'i). ARAPÇA KAlNAKLtiR Abdullıanıid b. Yahya ei-Kitib, Rasdilu Alıdulbam id el-Kalib = l'e ma tebkd min Rastlifibi ve Rasdilu Sn/im Ebi'l-1l~ İlısan Abbas çalışması, Anıman 1988. Abdullah b. Ham id Salim i, Hciş~)'elu Ccimiu's-Sabi'l.ı 1-2. Abdurrezzak b. Henınıanı Beynıt Sanani, Musamıef 1-11 1390/1970. Kalıire 1908. (tlık. 1-Iabibu'r-Ralınıan Azami), Alımed b. Hanbei,Miisned J-6. Mektebetii'I·İslanıiyye, 1)89/1969. Rikıll<ini, i'cdzu'I-Kur'cin (tlık. Sen·id Alımed Sakrı, Kalıirc, D<inı'l-ivlearif, tarilısiz. Bakılhini. insef .Ji mci yecihu itiMrlubu ve ki l'ecıizu'I-Ceblu biN ıtlık. Kevscri), Kılıire 1369/1950. Mulıanınıecl Zalıicl , Rikıll<lni, Tembid.fi'r-Raddi ale'/-Miilbide, Muallile, Rdfl:::a. 1-Iavdric ve Mu'te:::ile (tlık. Malınıuel Hudayri, Mahmud Ebu Riycleı, Kalıire 1366/19<i7. Bedrudclin İbn Cenıaa, Muhtasar fi Fedaili'I-Cibad (tlık. Üsanıe Nasır NakşibencliOl. Bağciaci 1983. Beydavi, Envdru't-Tenzil ve Esrdru't-Te'vi/1-2. İsLınbul baskısı, l29o. Darinıi, Siinenl-2. (dık. Abdullah Haşim Yenıani Medeni), Med ine, 1386/19o6. Ebu Alımeel İbn Aclcli, Kclmil fi Zuafai'r-Rica/ (nıukaclclinıe, tlık. Suphi Beclri makd/dt 1999/1 92 Dorotboa Krawu!sl.~v Samimi), Bağciaci 1977. Ebu Bekir Hallal, Emr bi'I-Ma'ruf Neby ani'l-Miinker, Ata), Kahire 1395/1975. Ebu Bekir Muhammed b. Velid T;ilibi), Tunus, 1959. Turtuşi, Havddis (tlık. Abdulkadir Ahmed ııe'l-Bida (tlık. Ebu Bekr Ahmed b. Hiiseyn Beylıiiki, Deldilu'n-Niibiivve 1. Sakr), Kahire 1389/1970. (dık. Muhammed Seyyid Alımed Ebu Bekr Ahmed b. Hüseyn Beyhaki, Marifetü's-Siinen ve'l-Asdr 1, (dık. Seyyid Ahmed Sakr), Kıhire 1389/1%9. Ebu Bekr Amr b. Ebi Asım,Siinen 1-2. ei-Mektebetu'l-İslami, Beyrut 1400/1980. Ebu Bekr ci-Acurri, Dımcşk illı/dku'f.Ufemd (tlık. Hüse)'İn Hattab, Faruk Hamada), 1392/1972. Ebu Bekr Halhll, Miisned min Meselili Abdıtllab Alımed b. Hanbel (tlık. Ziyaüddin Ahmed), Bengladeş 1975. Ebu Cafer Muhammed b. Yakub Kclini Razi 1·7, Knfi (dık. Ali Ekber Gıfari) Tahran 1379. Ebu Hasen Maverel i, illıkdmu's-Sultdııiyye (dık. Max Enger), Bonn, 1853. Ebu Mansur Abclulkalıir Tahir ei-Bağdiidi, Usıtlıt'd-Din, İstanbul baskısı 1346/1928. Ebu Nuarm İslelıani, Deldi/u'n-Nübiivve 1, (tlık. Abdu'I-Berr Abbas, Muhammed Ravras Kal'aci), 1389/1970. Ebu Ömer Yusuf b. Abdi! Berr, Camiu Beyani'l-İ/im ve Fadlibi 1-2. (tlık. Abdurrahman Muhammed Osman), Medine, 1388/1968. Ebu Şame, /Jdis ald İnkdri'I-Bida' ııe'f.J-laııddis (tlık. Osman Ahmed Anber) 1398/1978. Ebu Ubeycl 10ısım b. Sellam, i\'asib ve'/-Mensub fi'I-Kur'ani'l-Kerim Burton), 1987. Ebu'l-Hacciic Miiaıhid b. Ciibr, Te_f.~iru Miiet:ibid (tlık. (tlık. John Abdurrahman Sureti), İslanı;ib;id, tarilısiz, D<lnı'I-Kütiibi'I-İimiye yayınlarından, Beyrut. ' Ebu'l-fluseyn cl-ı\'lalati cş-Ş;ilii, 'J'enln1.ı ve'r-Red ald Ebli'l-Ebııd ve'I-Bida Muhammed Zahid Kevseri'ı, Bağciaci 1388/1968. Hakim Neysabfıri, Miisledrek ale's-Sabibayu 1-4. (tlık. Mektebetu'I-Matbfıatii'I­ İslamiyye, Halep, tarilısiz. Hakim Tirmizi, Emsalmin Kitab ve's-Siimıe, Nelızatu Mısr Matbaası, tarilısiz. makd/dt 1999/1 (tlık. Ali Muhammed Beciivi), Kalıire, Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 93 Halil b. Şahin Zahiri, Ziibdetu Keşfi'l-Memdlik ve Beyani'I-Turuk ve'l-Mes/ilik. Paul RavaisseJ, Paris 1894. (tlık. Hatib Bağdiidi, Şere}it tl:ibdbi'l-HadL~. (dık. Muhammed Said Hatiboğlu), Ankara 1971. Hatib Bağdadi, Fakib ve'/-Miitefakktb 1-2 (dık. İsmail Ensari), Beyrut 1975. Henımanı b. Mlinebbilı, Sabifetu Hemmam b. Miinebbih (tlık. Muhammed Hamidulhıh), Paris 1960. Ht!yelu'l-EvlO•d ve Tabakcilu'/-ll•;fiyd 1-10, Ebu Nuaym İsfehani, Bernıt 1387/1%7. İbn Baua ei-Aberi, İbcine an Miicanebeii'/-Fımki'l-Me:zmume Şerictli'I-Fmikı'n-Ncic~re ve 1-2 (dık. Rıza b. Ni'san Mu'ti), Riır.ıd 1409/1988. İbn Ebi'l-Hadid, Şer/m Nebcu'l-Bekiğa (dık. Muhammed Ebu'I-Faeli İbrahim), Kah ire 1385-1387/1966-1967. İbn Hallaci Ranıahurmuzi, Emxi/u'l-HadL~. Bombay baskısı, Diinı's-Selefıyye 1404/1983. İbn Hi§iim,Sı"ratu'ıı-NebevöTe 1-4, (tlık. Mustafu Saka, İbrahim Ebyiiri, Abdulha!iz Şelebi), Kahire 1355/1936. İbn Mace,Siinen 1-2. (tlık. Muhammed Fuad Abdulbıiki), Kıılıire 1372/1952. İbn Neclim,Fibrist (tlık. Rıza Teceddlid), Tahran 1391!1971. İbn Teymiye, Cevdbu's-Sabib li mtm Bedde/e Dine'/-:Hesı/.ı = A Muslim 7/.ıeologians Response lo New York 19&i Cbristimıi~)'. Transl. by Thomas F. Michel, İbn Teymiye, Hisbe fi'l-İsktm. Muhibuddin ei-Hatib yayınladı, Kı hire 1387/1967. İbn Teymiye,Mecmuu Fe/ava. Mekke, Riyad, tarihsiz. İbn Teymiye, Redd a/e'/-Cebm(ı:re (dık. Abdurrahman Unıeyraı, Riyad, 1977. İbn Teyıniyc, /?isti/e i/e's-Sultcin el-Me/ik en-Ncisır Salahaddin Miincidı, l3cynıt, .Ji Şe'ni'f-Tatm: (tlık. 1976. İbn Vadelah Kurtubi, !Jida' ve'n-Nel~ı·u anbci (thk. Muhammed Alımed Dihnıan), Dımeşk 11100/1980. İbnu'I-Cevzi, Mmıtammfi Taribi'l-Miilı/k ve'l-Ümem. Haydariibad baskısı 1359. İbnu'I-Cevzi, Sli·atu Ömer b. Abdu/aziz. (dık. Muhibuddin ei-1-Iatib), Kahire 1331. İbnu'I-Cevzl, Telbisu İblis (tlık. 1-Iayruddin Ali), Beynıt, tarilısiz. İbrethim b. Musa Şatıbi, İlisam 1-2. (tlık. Muhammed Reşid Rıza), Kahire 1955 makd/at 1999/1 94 Dorotboa Krawulsky yakınları. İnıanı Bulıari, Salıib-i Bubôri = Recveil des Traditions Mabometens por ei-Bokbdri 1-4, Publie por M. L. Krehl, Leyde 1862-1908. İnıanı Ciiveyni, G~rdsu'!-Omem fi't-Tfvasi'z-Zuliim (thk. Fuad Abdulnıunını, Musta!iı Hilmi), İskenderiye 1979. İmanı Ebu'I-Hasen Eşari, Maklilatu'I-İslamiyyin ve İbtildjiı'/-ıllfumllin 1-2, (tlık. Muhammed Muhidclin Abdulhamid), Kahire 1389/1969. İnıarn Gazali, Feddilu'I-Batm~yye (tlık. Abdurrahman Bedevi), Kalüre 1383/1964. İnıanı Gazali, İbydu U!tlmi'd-Din 1-4. Matbaatu'l-Enıiriyye, Kahire 1389. İnıanı Malik b. Enes, Mıwatta' 1-2, (tlık. Muhammed Fuad Abdulbaki), Kalıire 1370/1931. İnıanı Muhammed b. İclris Ş;ilii, el-Onun. Bulak 1321. İnıanı Mulıanınıecl İdris eş-Şatli, RL'ilile (tlık. Alımed Muhammed Şakir), Kahire 1358!1939. İnıanı Miislim,Sabib-i Miis/iml-8, Kıhire 1334. İmanı Zehebi, Kdşifji Marifeti men /ebu Rivayetun fi'I-Kütübi's-Sitte 1-3 (tlık. İzzet Ali Iyel Atı)')'e, Musa Muhammed Ali Muş!), Kahire 1392/1972. İzzuddin İbnu'I-Eslr, Üsdu'l-Gdbe j7 Ma'rifeti's-Sababe 1-5, Tahran baskısı. ]. Van Ess, Usıilu'n-Nibdl: Friibe Mu'ctazilitiscbe Hacresiograpbie, part I, Beirut 1971. Kadı Abdulcabbar el-1-Ienıechiııi, Tesbit u Deldili'n-Niibiiııve J-2. Osman), 13eynıtl386/19ô6. Kadı Ebu Ya'la,Mutemedfi Usu!i'd-Din Mecmuatu'r-Rami/i'I-Miiniri)Je clerleıımiştir. Beı'nH (tlık. (\lık. Abdulkcriııı Yedi' Hacldacl), Beynıt 1984. 1-4, Miiniri)')'e 1981 yakınları. Matbaası yayınlarından Meşibatu İbn Tubman (tlık. Muhammed Tahir Malik), Dınıeşk 1403/1983. Mukalil b. Nevevi, Siileıııııan el-Belhi, Eşbdb ve'n-Nezdir ji"'l-Kur'dni'I-Kerim Abdullah Malınıuel Şelıate), Kıhire 1395/1975. Siratu"n-Nebevi)~re (tlık. Dınıeşk Abclurrauf Ali, Besanı Abdulvelıhab (tlık. Cibi), 1400/1980. Rabi b. Hubeyb Ferahidi Ezcli, Climiu's-Sahib, Kahire baskısı 1982 yakınları. ŞehrisL1ni, Nibdyetu'I-İkdlim fl İlmi'I-Keldm (tlık. Alfred Guillaunıe) Bağdat niislıası, Lırilısiz. Şevkan i, Emr bi'I-Ma'ruf min Rasliilu'I-Miiııiriyye. makdlat 199911