EHL-İ SÜNNET ve`l-CEMAAT ÖRNEGİ: TEMEL KAYNAKLARA

advertisement
71
EHL-İ SÜNNET ve'l-CEMAAT ÖRNEGİ:
TEMEL KAYNAKLARA GÖRE SÜNNİ ÖGRETİ
Dorothoa KRA\X'lJlSKY
(çev.
Şule ŞEKER)
L GİRİŞ
ÖNCELİKLİ GÖZLEVI
Miladi 14 asrın başlarında peygamberliğin sona erişi ve Muhammed'in (s.)
son peygamber oluşu konusu iki evrensel ideolojinin -İslamiyet ve
Moğolluk- egemenlik ve yasallık noktasında "ayırdedici temel ilke"si olarak
tekrar gündeme gelmiştir. Moğol inanışına göre; Cengizhan, dünyaya
hakim olmak ve barışı yaymak için görev ve yasayla gönderilmiş göğün
peygamberidir. Müslümanlar da Moğolların bu iddiasını, Muhammed'in
(s.) son peygamber ve son elçi olduğu ve O'ndan sonı~ı vahye dayalı bir
kanunun olmayacağı gerekçesiyle recldetnıişlerclir. 1
Sünniliğin oluşuımı ve gelişiminde peygamberliğin son bulduğu ve
Muhammed'in (s.) son peygamber olduğu inancının derin izleri vardır. Bu
"derin izler" ve "ayırdedici temel ilke"den maksat, -her ne kadar şeriat öz
itibariyle il;lhi "vahye dayalı" olsa da (hi.ikünı ve iş O'nunclur)
peygamberliğin sona ermesinin neticesi olarak insanlık tarihi boyunca,
şeriatın; peygamberlerin ve Muhammed'in (s.) varisieri olarak etkinlik
gösteren, O'nun mesajını, bilgisini ve yaşayış tarzını üstlenen, koruyan ve
başkalarına ileten alimler arasından (çıkacık kararla) işletilmesiclir. Fakat
alimler yerine getirdikleri bu önemi bi.iyük göreve Gığmen dini ya da siyasi
ayrıcalıklara sahip ruhani bir sınıf;ı döni.işmezler. Aksine onaçağ sünni
İslam devletinin başkanı halifeclir, yasama ve yi.irütme yetkisini tek başına
elinde bulundurur. Muhtemelen İslam'da sünni eğilimi şii eğilimden
ayıran da bu konudur. Vahye dayalı kanunların dışında Şii İslamı'nda,
özellikle de İsmailiye ve İsna Aşeriye'de siyasi ve elini liderlik "masum
iınaın"ın elindedir.
Sistemleşmiş sünni inanış aldığı şekle ancak, egemenliğin kapsaını ve
hakkında alimler ve hilafet arasındaki zorlu bir çatışmadan sonGı
çerçevesi
ulaşmıştır.
Bu çatışma, başkalarıyla birlikte Cahız'ın da sözclilliğlinli yaptığı
hafifesi Me'm(ın döneminde zirveye ulaşmıştır. C1111Z,
"peygamberliğin sona ermesi" inancını aliıniere karşıt bir yöntemle ele
almıştır. O, "peygamberliğin sona ermesi" konusunda Muhammed'in (s.)
kopmak üzere olan kıyametten önce gelen bir uyarıcı olduğunu söyler.
Abb;lsi
1 lvloğol ideolojisinin evrensel iddiası
bilinmektedir. Bu imınışın dinsel temelleri
peygamberliğin sona erdiğini ileri s ii ren
siinni inanışla yüzleşmeyi bemberinde
getinniştir. bkz. İbn Teymiyye, Mecmüu'/Fetdvd, 521, 523, 628; D. Krawulsky,
Mango/en und Ilkbane, 27-28, 153.
Peygamberliğin sona ermesi ile ilgili İslam
inanışı ile ilgili olarak karşıtaştın nız: el~·ari, Kitdbu'f.Lem', McCarty, 5:
Abdulkiidir el-Bağdiidi, Usü!u'dDin, 16:::
Ebu Ya'la, el-Mu'temedfi Usüli'd-Din,
167; eş-Şelıristfuıi, Nibdyetu'l-İkdtim, ·146·147. Peygamberliğin sona ermesiyle ilgili
olarak bkz.: G. Strounısa, Seat of the
Pmpbets, The Nature of a Monicbean
Aletapbor iıı:JSAI 7 (1986); Yolıaneıı
Fıiedmann, Finality ofPropbetbaod in
Sun ni Islam, in jSAI 7 (1986) Carsteıı
Colıpe: Das Siege! der Propbeten, Berlin
1989.
makd/at
1999/1
72 Dorotboa Krawulsky
Peygamberin çağrısının yankıları kaybolmadan dünya hayatı bitecektir. Bu
sebeple dinin ve mesajın, kendilerine emanet edilmesi ve tebliğ etmeleri
yönüyle alimiere ihtiyacı yoktur ve alimierin iddialarını kabul etmek te
gerekmez.
ı~ağıda,
sünni inanç sistemini, kapalı olan kısımlarını ve problemierin
temellerini açıklama gerekliliği dışında herhangi bir müdahalede
bulunmaksızın, temsilcilerinin sözleri çerçevesinde sunacağım.
fü\TiB EL-BAGD.Wl ALİiV!LERİN KONUıviU:
"AIIah'a hamdolsun ki O elinin
işaretlerini
ve önderlerini
yüceltmiş,
yaratıkları için kanun ve hükümlerini açıklamış, peygamberlerden sonra
Allah'a karşı bir bahane olmasın diye tevhlde ve ona ımıhalif dinleri
terketmeye çağıran peygamberlerin mesajını ulaştırmaları için seçilmiş
özel ve iyi kullar göndermiştir. Peygamberfiği de peygamberlerin efendisi
bizim peygamberimiz Muhammed'le (s.) noktalamıştır. O'nu kendisinden
öncekilere ve soncıkilere üstün saymış, yasasını kıyamete kadar öliimsüz
kılmış. koruma sorumluluğunu da kendileri delil sayılan, sözleriyle
şüphenin kalkuğı sahabe ve tabiun'a vermiştir. Onlar kanunu gözetme ve
ince anlayışın zorunlu olduğu takihlerdir. Allah Teala şöyle buyurur:
"İlahi kelanıın bilgisini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine
inceleyerek Allah adamlan olun." (Al-i İmran: 79)
Yine buyurur:
"Bütün bunlarla birlikte (savaş zamanı) nıiinıinlerin hepsinin
toptan yola çıkması doğnı olmaz; onların arasında her gruptan
bazılarının selerden geri kalmaları (bunun yerine) elin hakkında
derin ve sağlanı bir bilgi elde etmek yolunda çaba göstermeleri
l'e böylece selerden dönen kardeşlerini ayclııılatıııaya çalışmaları
daha yerinde olacaktır. Böı•lece belki onlar (da) kötiiliiğe karşı
kendilerini (daha iyi) korumuş olacaklardır." (fevbe: 122)
Allah Tdl:l hepsi kendini cihada verip
şeriat bozulmasın
ya da hepsi
kendini ilme verip kafider üstün gelmesin diye birine kendi yolunda
cihaclı, diğerine dinde ince anlayışı farz kıldığı iki grup yapmıştır. İslam
topraklarını mi.icahidlerle gözetmiş, iman yasasını alimlerle korumuş, yeni
olay ve problemlerde bilenlere başvurmayı emretmiştir. Allah şöyle
bu vurur:
"Eğer bilmiyorsanız
bilenlere sonımız."
(Nalıl:
43)
Yine şöyle buyurur:
"Eğer onu peygambere ve ıııiiminler arasından kendilerine
otorite emanet edilmiş olanlara arzetmiş olsalardı gizli bilgiler
elele etmekle uğraşanlar onunla ilgili olarak ne yapılması
·makdlat
1999/1
Ebi-i Siinn~t ve'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti
gerektiğini
73
mudaka bilirlerdi." (Nisa: 83)
Ve şöyle buyurur:
"Siz ey iman elmi~ olanlar! Allah 'a, peygambere ve aranızdan
kendilerine otoriLe emanet edilmiş olanlara itaat edin." (N isa: 59)
Ve Allah Te;lla rablerinden
korkanların
alimler olduğunu açıklamıştır:
"Kulları arasından yalnız anlama ve kavrama yeteneğine sahip
olanlar Allah'Lın (hakkıyla) korkarlar." t'Fatır: 28)
Allah bu kullarını yeryüzlinde halife )r.ıpmış, kulanna karşı tanık
peygamber ya da uyarıcı göndermek yerine onlarla yetinmiştir... "
kılmış,
(ei-Hatib ei-Bağdadi, ei-Faki/.ı ve'I-Miitefakki/.ı, 1/1-2.)
ll. SÜNNi ÖGRJITİNİ/Il TElviELLERİ
PEYGAlviBERLİK: Jl;IUHAıvltviED, PEYGAJHBERLERİN SONUNCUSU
İslam'ın peygamberi Muhammed miisli.imanlann inanışına göre uzun
peygamberler ve nebller dizisinin sonuncusudur. O, yeni bir dinle
bilakis öncekileri tasdik ederek gelmiştir. Kur';ln-ı
Kerim'de şöyle denilir:
gönderilnıemiş,
"De ki: Ben (Ailah'ın) elçileri(nin) ilki değilim." (Ahkaf: 9)
Ve şöyle denilir:
"Bak, (Ey peygamber!) Biz Nuh'a ve O'ndan sonraki biitiin
perganıberlerc vahyettiğinıiz gibi sana da vahyettik. Tıpkı
İbrahim 'c, isnıail'e, İshak'a, Yakub'a ve İsa, Eyyub, Yunus, Harun
ve Siileynıan dahil onların tonıniarına vahyettiğinıiz gibi; ve
Davud'a bir ilahi hikmet kitabı bağışladığımız gibi."2 (Nisfı: 163)
(krş: ei-Beyhaki, Deldilı'i'n-Niibüvve. l/l(ı-17; İbmı'I-Cevzi, Telbisu İblis,
"ei-Mukaddinıe",
11-12; İbn Teynıiyc, MecnHiatii'r-Resdlil-Miüıirzve.
'Tevahhiidii'I-Millc ve Te'addiidii'ş-Şeri'", IIJ/128-165.)
Ayrıca, Muhammed (s.) yalnızca,Tevı~ıt ve İncil'in peygamber dizisinin
sonuncusu değildir, bilakis Yahueli ve I-lristiyan kitapları da O'nu ıııiijdeler.
Kur';ln-ı Kerim'de şöyle buyrulur:
"Onlar ki ellerindeki Tevrat'ta ve (daha sonra da) İncil'de
t.ınımlanıııış bulacakları Elçi'nin, Ünınıi Haberci'nin izinden
gidecekler, (ve O Elçi ki) onlara yapılması doğru olanı huyurup
yapılması yanlış olanı yasakla~~ıcak; yine onlara temiz ve hoş
şeyleri helal, kötii ve çirkin şeyleri haranı kılacak; onların
sırtiarına vıınılmuş yiikii indirip, boyunlarımı geçirilmiş zincirleri
çözecek ve sonuç olarak O'na inanan, O'nu yiice tutup
destekleyen ve yücelerden balısedilen ışığın. ardına O'nunla
2 ı\lulıamnıed'den önceki peyg:uııberlere
in:ınımk Sünni İslam inanışının bir
p:ırç::ısı olar:ık görülür. krş.: Eş'ari,
Makd/dtu'l-İsldmi)9'in, 243. Bu inanış
Kııbbetu's-Sahra nıescidi (y:ıkbşık obr:ık
nı.
680-90) üzerinde yazılı ol:ııı :ıyetlerin
de mevcuttur. bkz.: M:ıx V:uı
Bershem, Coıpuslnscriptorum, II, 230,
no: 215. İslam inancını; All:ılı'a, alıiret
gününe, meleklere, Kur':lıı':ı ve
peygamberlere iman şeklinde sınırbyan
erken döneme :ıit bir eser v:ırdır.
içeriğinde
Meşihatuİbrahimb.
Tuhman. 1·12-14-i.
no: 84. Elıl-i Sliıınete göre
peygamberlerin sayısı bir y:ız:ırd:ııı diğer
yazara göre değişir. krş.: A.]. Wensinck,
Muhammad und die Propheten, 169.
makd/at
1999/1
74 Dorotboa Krawulsky
birlikte cliişenler; işte bunlar nihai
kimseler olacak." (A'raf: 157)
kuruıluşa, esenliğe erişen
Bir başka ayet'te de şöyle buyrulur:
"Ey İsrailoğullani Şiiphesiz ben Tevrat'Lın geriye J..<ılmış hakikat
ne varsa hepsini doğnılamak ve benelen sonra gelecek olan
Ahmed adındaki bir elçiyi miijclelemek için size gönderilmiş olan
Allah'ın elçisiyim, clecli(ğincle ele aynı şey geçerliycli). Ama
(gelişini İsa'nın önceelen haber verdiği) elçi hakikatİn biitiin
kanıtlarıyla onlara geldiğinde: Bu (doğruluğunu iddia ettıgın
mesaiJ göz boyayan bir biiyii(den başka bir şey değil!)
demişlerdi." (Safl': 6ı
adına
(kı;:: el-Beyhaki, Delciilii'n-Niibüwe, f/27,
95, 329; İbn Hişam, es-Sirelii'n-
NebeuzıJ•e.
I/2·18; el-Halhll, el-Miisned, 55; en-Nevevi,
12; İbn Teymiye, el-1-!Jsbe. 'i.)
es-Siretii'ıı-Nebeuiyye.
11-
İsı~ıil'in ve önceki diğer peygamberlerin durumlarında olduğu gibi
peygamber Muhammed sadece kendi milletine gönderilmiş değildir.
Bilakis O tüm insanlık için gönderilmiştir. (krş.: Sebe: 28 ve Araf: 157)
"(Ey Muhammed, sana gelince) Biz seni
insanlığa
miijcleci 1·e uyarıcı olman için gönderdik; fakat
(bunu ı anlaıııazlar."3 (Sebe: 28)
ancak bir
insanların çoğu
(krş.: el-Beyhaki, DekiilıTn-Niibiivve, [/18; el-111kıllfıni, Tembid. 147-148, el-İnscij,'
)'İ: Ebü Y'ala, el-Mu'temed )1 Usıili'd-Dilı, 158; İbn Teynıiye, el-Cevdbu's-Sabii.ı =
il Muslims 71.ıeologians Re~1Jonse to Cbritiaııizr. 103 If.)
Tliııı
insanlık için gönderilen bu peygamber aynı zamanda da
peygamberlerin sonuncusud ur. Kur'an'da şöyle clenilir:
:ı Y:ı'kfıbi "/Cırib"iııcle (c. ll, s. 262)
b. Şu'be'ııiıı yöııctiıııiııdcykeıı
Küfe'de Ebu Ali bkaplı birisinin
liderliğinde peygamberlerin hepsinin tüm
insanlığa gönderildiğini ileri süren
h:iricilerden isyancı bir grubun ortaya
Muğire
çık1ığını :ııılatır. Bakınız:
\V.
1999/1
Peygamber kendisi ve risalcti ile geçmiş peygamberler ve risaletleri
bir benzetmeele şöyle buyurur:
arasında yaptığı
"Benim ve benelen önceki pey1,ıamberlerin benzeri bir ev bina
eden onu giizelce rapıp bir tuğla yeri hariç tamamlayan bir
adamın durumu gibidir: İnsanlar o ere girer ve lıayretle şöyle
derler: 'keşke şu tuğlanın yeri olmasaydı .. .' Rasi'ılullalı şöyle
bururdu: 'İşte ben bu tuğlanın ycri4 gibiyinı, geldim ve
peygamberleri sona erclirdim."5
~l:ıdelung,
Refigious Trends in Eady ls!amic Iran, s.
56.
·f Bu ınecızi :ıııl:ırııııın beıızeri Matta
ineili'nde de vardır: 21-·i2 "Yapıcıların
reddettikleri t:ı.ş köşenin b:ı.şı oldu."
5 (1) ııuıııamlı dipnotb brşıl:ı.ştırıııız.
maM!dt
"(Ve biliniz ki ey nıiinıinler!) Muhammed sizin erkeklerinizden
hiç birinin babası değildir. Fakat O Allah'ın elçisi ve biitiin
peygamberlerin sonuncusuclur. Ve Allalı her şeyi hakkıyla
bilenclir." u\lızab: •iOı
(kr~::
el-Beylıaki, Delciilıl'n-Niibiiuue.
ll!389-390;
Sa/.ıı'l.ıu
l/322-323. bkz.: ei-Buhfıri, es-Sabi/.ı.
Miislim. VIJ/64; Sabifetii Hemmdm b. Miinebbib. 3-4;
Ebi-i Sünnet ve'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti
75
Siiııenii't-Tirmizl:
11/l·"il; Miisnedii A.bmed. Ill/361; er-Ramahurmuzi,
Emsdlii'l-Hadis, 6-7, no:2; el-Hakim et-Tirmizi, Emsdlii'l-Kitdb ve ~~-Siinne. 35-36.
krş.: Y. Frieclman,Fina!izv. ofPropbetbood inSwmi Islam. 181i, 185,186, 187.)
Kur';\n-ı
Kerim 'den
başka,
hicri birinci ve ikinci
asır
ris;ilelerinde de
peygamberliğin soı1a erınesi inancıyla ilgili belgeler bulabiliriz. Bir dünya
görüşü ve kurtuluşa erme yoluna hazırlık ıııahiyetinde, tedvln edilmiş
kelam mukaddimelerinde bunları görürüz. Hasan b. Muhammed b.
el-Hanefıye (Hicri' birinci asrın seksenleri)'nin Kit:ibü'I-İrci isimli eserinde
şöyle
denilir: "Muhammed (s.) mesajını ulaştırdı, linınıete öğüt verdi,
gerektirdiği gibi davrandı, düşmanla mücadele etti. Allah O'nu
işinde güçlendirdi, O'nunla nurunu açığa çıkardı ve O'nunla sözünü
itaatin
rııınamladı."
(Yusuf Fiin As, Kitdbü'l-İrcd li'l-Hasen b. Muhammed b. el-Hmıefiyye, 21,
3; Michael Cook, Ear~ı· Muslim Dogma. 7._)
parağraf no:
Son Emevl hafifesi Mervan b. Muhammed'in katibi
Yalı)r.ı'nın risalesinde de ~öyle denilir:
Abdullıanıid
b.
"Tiiııı din ve inanışlar aı~ısından kendisine İslaııı'ı seçti. Sonra
kendilerini o dinle şereOendirdiği, hayıda seçkin kıldığı kullardan \'e }~tkın
kimselerden o eline waftarlar yaranı, peygamberini gönderdi ve onları
müslümanlar olaı~ık isimlendirdi. O göğün sakinleri melekler ve
yeryüzünün sakinleri peygamberler için kanun koyandır. Ve onlar elçiler
göndermiştiL Şöyle der:
"0, itik;idi konularda Nuh'a emrettiğini re sana (Ey !vluharıımed_ı
1~ıhiy aracılığı ile öğreuiğimizi ve ı~ıııı zamanda ibrahim'e,
Musa'ya I'C isa'ya emrettiğimizi sizin için uygun gördii ... " (Şlırii:
13)
Allah'ın
elçisi rabbinin mesajını ulaştırdı, linınıetine öğüt verdi, ışını
sürdi.irdü, haklı olarak kendisine karşı olanlarla diişıııanlıkta bulunanlarla
ve kendi yolundan başka yol isteyenlerle çarpıştı. Allalı'ın önceki ve
sonraki dostlarına has kıldığı dini peygamberinin (s.) gönderilmesiyle
tanıanılanınıştır. Şüphesiz ki Allah O'nunla peygamberleri sona crdirnıiş ve
O'nu casullerin sonuncusu olarak göndernıi~tir.
(Resdilii Abdii'I-Hami'd el-Kcitib, no: 17, 210, 211; ve bkz. 265 ve 312
risaleler.)
numaralı
Enıevi
halifesi Velid b. Yezicl (nı. 743-744)'in nı. N3 )'ılında valilerine
bir mektupta il:llıi kurtuluşun seyrini şu. şekilde anlatır: "Kendisi
için din olarak İslaııı'ı seçti ve onu yaratıklarının hayırlılarının dini saydı,
sonra meleklerden elçiler seçip insanlığa gönderdi ve İslanı'ı enıretti.
Allah'ın niibiivvetinde ikdnıı Muhammed'le (s.) sona erene değin,
nıiisli.inıanlarla, geçmiş linınıetler ve geçmiş asırlar aı~ısında en giizel'e
yazdığı
makd/dt
1999/1
76 Dorotboa Krauıu/sky
çağıran ve doğru yolu gösteren kimseler vardı.İlınin yok olduğu, insanların
körleştiği, duyguların bozulduğu, yolların ayrıldığı
O'nunla
doğru
yolu
alçaklıktan kurtarmış,
bir zamanda Allah
körlerin gözünü açmış, sapıklık ve
O'nu aleıniere rahmet saymış ve O'nunla vahyini
açıklamış,
tanıanı lam ış tır."
(Re~il-i Abdii'I-Hamid b. l'abya, no: 17, 311-312.
Tiiribu't-Taberi, lf/1757.)
krş.:
er-Resdil, no: 22, 256;
ÜiVLMEJ:
linınıetin durumu geçmiş iimnıetlerin durumu gibidir. Nasıl ki
iimnıetlere vahyedilıniş, iimmetler dine sarılıp mesajı taşımışlarsa,
Bu
önceki
elçi ve
uyarıcı Muhammed'in mesajında da onu koruyup diğer milletiere
uiaşı:ıracak linınıete ihtiyacı vardır. İşte bu iiınmet nebi Muhammed'in
Limnıetidir. O'ndan sonra alemin yeni mesaj ve peygamberlere ihtiyacı
yoktur. Çiinkli O iimnıet Allah'ın vahyini korur, ona uymak ve onu
yaymakla sorumludur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer:
"AIIah'ın (yol gösterici) ışığını, laf kalabalığıyla söncliirmek
istiyorlar. Fakat Allah (bunun gerçekleşmesine) ızın
vermeyecektir. Çiinkii O ışığının olanca aydınlığıyla yayılmasını
irade etmişti. Hakkı inkar edenler bundan hoşlanmasa da! O'dur
elinini biitiin (bfıtıl) diniere karşı iistiin kılmak iizere hiclayeti ve
hak dini (yaı·mak göreviyle) elçisini gönderen. Allah'tan
başkalarına tanrılık ı~ıkıştıranlar bundan hoşlanmasalar da ..."
(Tcrbc: 32-33)
(krş: Bakıllani, İ'aizu'I-Kur'cm, s. 18; Resdil-i Abdiilbamid ei-Kiilib, s. 211, no:
ll; Ebu'I-Hadicl, Şerlm Nebcii'/-Be/ağa, 8/2<il; İbn Teymiye, Ri~letiin i/ii el-Me/ik
en-Ncisw j7 Şe'ni'I-Talar, s: 9-10. Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçer: "Kimsenin
lwşkusu olmasın ki. bu uyarıcı/ba/JrlatıcJ mesajı ayet ayet bizindirdik ve yine
kimsenin lıuşkusu olmasm ki (bütün tabrijlerden) onu yine biz koruyacağ1z"
(1-ficr: 9) krş.: Bcyhfıkl, Dekiliii'n-Niibiivve, 1/54.) _
Allalnı Tdla'nın hakkında Kur'an-ı
"Siz insanlığ(ın iyiliği) için
(t\1-i İmr.in: 110)
dediği
bu
seçilmiş iiııııııet
sünni
Kerim'de,
çıkarılmış hayırlı
inanışına
bir topluluksunuz."
göre Tevrat'ta
müjdelenmiş
ii nı ıııettir. Bir hadiste ~öyle geçer:
"Allah bir dost olar.ık Musa'\~' ~~ıklaşınca, ivlusa dedi ki: "AIIah'ım
ben Tevr;ıt'ta insanlığın iyiliği için çıkarılmış, doğruyu emreden,
yanlıştan sakındır.ın, Allah'a iman eden bir iimmet görüyorum. O
iimmeti benim iiınmetim kıl."
Allah şöyle buyurdu:
makd/dt
1999/1
bir
Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaat: Temel Kc~vnaklara Göre Sünnf Öğreti
"O Ahmed'in
77
ünınıetidir."
(Beyhaki, Deldilu'n-Niibiiııve. 1/336-}iO; Ebu Nuaynı, Dekii/u'n-Niibiivve,
1!77-79, 83; Abdulcabbar b. Ahmed, Tesbit u Deldi/i'ıı-Niibiivve, 't53, 2/352.)
Bu i.inımetle ilgili olarak Rasulullah şöyle buyurdu:
"Biz ümmetierin somıncusuyuz ancak
gelenlerden olacağız."
kıyamet
gününde önde
(Ebu Nuaym, Deldi/u'n-Niibiivve, 1/54; Darimi, Siinen. Kitapu'r-Rikak, no: 2.0,
bab: 47-2/221; Buhari, el-Cdmiu's-Sabib, 2/380; ibn Mace, es-Siinen 1/344; ibn Ebi
Asım, el-Evdil, (Beynıt 1987), Hadis no: 23, no: 126.)
1'ERYt.iZÜNDE ALLAH'IN li4LiFELERİ: i\Lİı\IILER
Muhammed sadece Rabbinin mesajını bildiren bir elçi, bir peygamber
değil, aynı zamanda Allah'ın vahyinin yorumcusudur. Kur'an-ı Kerim'de
şöyle geçer:
"Ve biz sana da bu urancı kitabı inciirdik ki insanlara başından
beri indirilegelen mesajın aslını olanca açıklığıyla ulaştırasın ve
onlar da böylece belki düşiinürler." (Nahl: 'I4)
Allah, kanunda ve mesajında kapalı bir yer bıraknıanııştır. İnsanı
ilgilendiren herşey Kur'an-ı Kerim'de ya da peygamberinin sünnetinde
vardır.
(Beyhaki,Dekiilu'n-Niibiivııe. 1/54; İbnu'l-Cevzi, TelbiSLt İblis. önsöz, s. 11.)
Bu }Ti.izden Allah Rıslıliine itaat Allah'a itaat derecesindedir.''
Kerim'de şöyle geçer:
Kur'an-ı
"Allah'a ve peygambere itaat edin." (N isa: 59)
Yine şöyle geçer:
"Ama
hayır,
Rabbine andolsun ki onlar, ter peygamber)
her konuda seni hakem
yapmaciıkça (gerçekten) inanmış olmazlar." (Nisa: 65)
aralarında
anlaşmazlığa diişliiğii
(Beyhaki, Deldilu'n-Niibiivııe. 1/30-31; Beylıaki, ıHa'riji!lu's-Siinen ııe'l-A•x:ir,
1/8-9; Şalii, Risdle, 73-106; bkz., Azami, On Scbacbts Origim: l·i.)
Bu i.imnıelin, kı)~ınıet giini.ine kadar mesajı koruyup onu izlemeleri için
nebevl ilnıl taşıyan. ona mirasçı alımış, onu koruyup yayanlara da itaati
şartlır.
(İbn Vadelah el-Kurtubi, el-Bidau' ve'n-Nebyu mıbd, s. 2; Hatib el-11ığchicli, Şerejiı
Asbdbi'l-Hadis, s. 28; İbn Batta, el-İbdnetu'l-Kübrd, s. 198, no: 33; ibn Acliy,
el-Kdmil j7 Zuafdi'r-Ricdl. el-Mukaddime, s. 190, 232; İbn Teynıiye, er-Raddii
ale'l-Cebm~)Je, s. 85.)
7 Alımed b. Hanbel'den aktanlan bir
sözde O'nun Kur'an-ı Kerim'de
peygambere itaatııı f:ıt7jyetine d:ıir 37
işaret bulduğu geçer. Rm•i bu sözii,
"Peygambere itaaıııı faıziyeti" başlıklı
ris:ilesinde Ahmed b. H:ıııbel'e nisbet
eder. Patton, Ahmed b. Hanbal and the
Mibne, 19; İbn Batta, el-İbdnetu'l-Kübrd,
260-261. Peygambere itaatın f.1ıziyeti ile
ilgili okırak bkz.: Şafii, er-Risd!e, 79- ıo6.
makd/dt
1999/l
78 Dorotboa Krcuuulsk:l'
Ehl-i Sünnetin izienim lerine göre alimler peygamberlerin varisleridir.
Hadis ehli bu inanışı daha da güçlendirmiş ve bu konuda pek çok şey
yazmışlardır. Fakat ne yazık ki siyasi otorite hicri ilk iki asırcia bunu kabul
etmemiştir.
(Bu ha ri, Cdmiu's-Sablb. 1/28; Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tdrib, 3/401-402; Ahmed b.
Hanbel, ei-Miisned. 5/196; Acurri, Ablciku'l-Ulemd, s. 25-29; İbn Sellam el-ibazi
(Beynıt 1985), s. 74-75; İbn Abdi'l-Berr, Cdmiıı Beydııi'l-İlm ve Fadlibi, 1!44-45.
Bu konuyla ilgili tartışmalar için bkz.: Raôiiilu Abdiilbamid el-Kdtib, s. 312;
Taber~ 3/1112-1113; J. Van Ess, Les Qadarites et la Gbylaniyya de Yazid li!. P.
Crone, M. Hinds, God's Ca/ipb, 56-116; W. M. Patton,Abmed b. Hanbal.)
Alimierin rolleri ile ilgili bu bakış açısının alimler kanadında nisbeden daha
erken bir dönemde başladığı göriilür. Çünkü Kur'an yorumcusu Mücahid
b. Cebr (m. 722),
"AIIah'a, peygambere ve aranızdan kendilerine otorite emanet
edilenlere itaat edin." (N isa: 59'ı
ayetinin yoruınunda, "ulu'l-emr"in kendisine otorite emanet edilenlerle
kastedilenin alimler olduğu görüşündedir.
(Mücahid b. Cebr, 'l~Mr. l/162-163; Taberi'nin 'Tefsir'ine göre bu ALl b. Saib (753)'in görüşüdür. Şafii "Risdle"de 79-81 şöyle der: "Bazı ilim eb/i Onlarm
RciSiilullab'm ser~ı:ı·elerinin lwmutmı/an olduğunu söyler." Cassas (m. 980)
kitabında şöyle der: (tlbkdmu'/-Kur'aıı, 2!256-257) "Onlar alimler ııe
liderlerdir." Hatib cl-l3ağdadi el-Faqib ııe'l-Miitefaqqilı'ında (1;27-28),
"Uiu'l-emr''in alimler olduğunu söyler. krş.: İbn Abdi'l-Berr, Cdmiu Beycini'I-ilm
ııe Far/fibi. 2/.15-36; İbn Teymiyc, Emru bi'l-Maruf s. 68. O'na göre "ulu'l-emr"
alimler ve liderlcrdir. İbn Cenıaa'ya göre; (jllubtasaru fi Fadli'l-Cibdrl, s. 105)
onlar hiikiimdarlardır. Alimlerdir de denilmiştir, f.ıkat birincisi daha doğrudur.
Şiilere göre "ulu'l-emr" Ali, Hasan ve Hüseyin'dir. (Kiileyni,/0j/, 1/286).)
Bu biiyük görevin alimierin omuzuna nasıl yi.iklendiğini açıklamaya çalışan
pek çok hadis ve rivayer bulunur hadis kitaplarında. Beyhaki'nin kabul
ettiği bir riiıyette;
8 inır:ııı b. Hııs:ıyıı el-Hıız.ii (52-i272)
B:ısra'd:ı y:ış:ıınış, H:ıs:ııı B:ısri (-728) ve
Mııh:uıımcd
b. Siriıı (-728) O'ııd:uı
h:ıdis
diıılemişlerdir. krş.: ilıııu"l-E.sir. Üsdu'ic:ıibe, IV, 137.
9 Peyg:ıınberiıı şef:ı:ıti ehli .siinııet
bir p:ırç:ısı ol:ır:ık görüliir.
Melôrisi, s. 244, no: 27. krş.: İbn Ebi
Asım, ELJıiil (Beyrut, 1407/1987) S, 13, 78,
87 nııııı:ır.ılı hadisler. V:ııı Bersheııı, age,
iııanışınııı
ll, 231, 110: 215.
makdlat
1999/1
Bir adam sahabi8 İmr.ın b. Husayn'a9, "Siz bize Kur'an'da aslını
bulamadığımız şeyler anlatıyorsunuz." der ve İmran'ın buna
öfkelendiğini belirtir. İnıran adama: 'Yatsının dört, akşamın iiç,
sabahın iki, öğlen 1·c ikindinin dörder 1~ıkit olduğunu (Kur'an'da)
gördün mü?" dcr. Adam "Hayır" deyince, imran: "Bu bilgiyi
nereden aldın, bizden almadın mı? l3iz de peygamberelen aldık ... "
eler.
Beyhaki, Dekii/u'n-Niibiiııııe, 1/35-37; Ma'mer b. Raşiel, Cami', no: 20474; İbn
Batta, e/-İbcinetu'l-Kiibrci. s. {\2-236.
Kur'an ve Slinnetle ilgili bu
görüşü
vurgulamak için
Şafii
Risale'de
şöyle
Ebi-i Sünnl;t [)e'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünnf Öğreti
79
"Kitabın nasla ya da mücmel olarak değiı111ıediği bir olay yoktur. Bir
nass nedir, mücmel nedir derse denir ki: Nass: Allah'ın eksiksiz bir
şekilele ayrıntılarıyla hel;ll ya da haram kıldığı şeydir. Mücmel nedir clenirse
denir ki, Allah'ın farz kıldığı, namaz, zekat, haccin·. Allah'ın peygamberi,
namazın niteliğini, sayısını, vaktini ve namazdaki hareketleri göstermiştir.
Peygambere itaati Allah'ın farz kıldığı sonucuna nasıl varılınıştır clenirse,
denir ki: Allah'ın şu sözüyle,
der:
kişi
"Elçi size ne verirse O'nu
durun." (Haşr: 7) ve
alın,
neden
sakındırırsa
onelan geri
"Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." (N isa: 80)
(Şafii, ei-Ümm, 7/271; Beylıaki, Ma'rifeti's-Siinen ve'l-tl"fir. 1/5-6.)
İşte bu, şeriat ve ilmi taşımanın, aktarmanın ve ulaştırmanın ıııetocluclur.
Peygamberelen gelen bir hacliste şöyle geçer:
"Dikkat edin, [)lı rada bulunanlar bulunmayanlara ula~tırsın."
(Meşibatu İbn Tubman. s. 165; Hatib ei-Bağcladi, Şerejit fl\J){ibi'I-Hadis. s. 18;
Ahmed b. Hanbel, Miisned, 5/4, 37; Bulıari, Cdmiu's-Sabib. 1!38; İbn M;ke,
Süııen, 1/85-86.)
Bu tarz düşünüş Kur'an ve mümin topluluk arasında onsuz ulunamayacak
bir aGı halka olması açısından nebevl sünnete yüksek bir konum veriyor.
Allah'ın kitabından sonı~ı ilk dönem eserlerinele ele kaynak olması
açısından sünnete tekrar tekcır işaret edilmiştir. Her ne kadar bu ilk
dönemde terimierin içeriğini tanı olarak bilmek mümkün olmasa da,
Allah'ın kitabı ve Rasuliinün Slinnetiyle amel etmesi şartıyla liderliği kabul
eelilen üçüncü halife Osman b. AlTan (64•1-656)'ın hilafetinin başlarigıcına
kadar götüri.ilebilen açık bir işaret vardır.
(fabeii, Tarih, 1!2786; Maverdi, e/-iV.J/.ıdmu's-Sultdnö:ııe. s. 17; M. M. Brovman,
Tbe Sp iritual Background ofEar6• Islam, 128-129.)
Nitekim hicri birinci
asrın
sonu, ikinci
asrın başlangıcındaki
risalelerde
sünnetin konumuna dair ilk dönem belgeleri bulabiliyonız. Ömer b.
Abclulaziz'e nisbet eelilen bir risalecle şöyle geçer: "Hakları olmadığı halele
bana Allalı'ın kitabına clönmemi yazan gruba: ... Üınmet içinele Allalı'ın
elininin ve peygamberinin sünnetinin varlığı onları incitın iştir."
(Risci/etii Ömer b. Abdi/aziz fi'r-Raddi a/e'I-Kaderöye. s. •i3; (f. Van. Ess
yayınlanmıştır.) İbn Vadchilı ci-Kurtubi, ei-Bida'. s. 30; İbn Baua, ei-İbdne. s. 352;
Rasciilu Abdu/hamid ei-Kdtib, s. 266, 267.)
Fakat tüm bunlar sünnet kavramı ve içerdiği anlamın ilk asırdan önce
olgunlaştığı anlamına gelmez. Bilakis kavramın olgunlaşması ve içeriğin
sınırlarının açıklığa kavuşwrulması için ŞMil'yi beklemek ~arttı. Ş;ll11 şer'i
clelillerle ilgili sünneti ikinci delil ya da ikinci kayn<ık olması bakımından
makd/at
1999/1
80
Dorotboa Krawulsky
Kur'an'dan sonra hatta bazen de Kur'an'la aynı yere koyduğu bir sistem
kurmuştur. lO Şafii islam toplumuna, Km-'an'ı koruyan ve sünneti yüklenen
Allah'ın seçkin bir topluluğu oldukları gözüyle bakar ve bu toplumun
icınasını hata ve sapınanın gireıneyeceği yanılmaz bir icma olarak görür,
icınanın yanılmaz olduğuna inanlar peygamberden gelen bir habere
dayanırlar. Hadiste şöyle geçer:
"Ümmetim hata üzerinde birl~mcz."ll
Böylece icnıa sabit bir delil gibi Kur'an ve Sünnetten sonra gelir. Herhangi
bir fıkhl ıneselede sırasıyla bu i.iç kaynağa başvurmak imkansız hale gelirse
Ş;lfıi'nin kıyasa özgii kıldığı ictihada başvurulabilir. Sünniler de genel
olarak Ş:Hii'nin bu usulün ii izlem işler, ayrıntılardaki bazı farklılıklar dışında
kayda eleğer ayrılıklar olmamıştır.
ALlAH'IN GRUBU ve KURTULt\CI\K ZÜMRE
Müıııinler wpluluğu
gecesi, gündüzü gibi aydınlık olan ancak helfık
içerden yok edilecek bir yol üzere
bırakılıııışlarclır. Bunun bahsi Kur'an-ı Kerim'de ele geçmiştir.
olanların terkedeceği dışardan değil,
"De ki: "Yalnız O'dur sizi tepenizden ve ayaklarınızın altından
azapla kuşatma kudretinde olan; sizi birbirine muhalif topluluklar
haline getirip birbirinizin üzerine salan." Bak, iyice anlasınlar diye
mesajları nasıl her yönüyle açıklıyoruz. (En'am: 65)
Bir hadiste de şöyle geçer:
''Rasulullalı
Rabbinden iimmetine dışarelan bir ellişmanın
ve Allah da buna icabet etti,
ümmetinin bir kısmının diğerine saldırmanıasını da istemişti
!akat Allalı buna icabet etmedi."
ınusallat olmamasını istemişti
(Tartuşi, Kitcibu'I-Havadis ve'l-Bida', s. 22, 23; Ahmed b. Hanbel, Miisned, 5/240;
el-Fesevi, el-Ma'rifetu ve't-Tarib, 11362-363.)
10 Şafiiler ve Hanbeliler Siiııııctiıı Kur':"ııı'ı
ııeshedebileccği göriişiiııdcdirler.
İşte bu sebeple Allah R:ısulli iimmetini gruplaşma ve böli.inme çağrıianna
uymaktan sakındırııııştır. O'ndan gelen bir hacliste şöyle demiştir:
"Size Allalı'tan sakınmayı, (dedet başkanı) Babeşli bir köJel2 bile
olsa O'na itaat etmeyi tavsiye ediyorum. Zira kim benden sonra
yaşarsa pek çok bölünme görecek. Sizi bid'atlerden sakındırırım.
Çiinkii onlar sapıklıktır. Sizden kim o döneme erişirse ona düşen
benim ve kendilerine doğru yol gösterilmiş olan Raşit Halifelerin
siinnetidir. Onlara sımsıkı yapışınız."
K:ırşıl:ıştırıııız: İbn I3:ıtt:ı, ei-İbıinelu'f.
1\übni, s. 25:"\.
ll "Ümmetim h:ıt:ı iizeriııde birleşıııez."
bkz.: İbn B:ıtt:ı: el-İbdnelu'I-Kübrd. 288,
314; el-Malati, et-Tenbib, 13; Usülu'nNibd!, 52; Ciiveyni, Gıydsu'f.Ümem, 34-
36.
12 (Devlet başkanı) saçlan k'1ıru üzüm
tanesi gibi Habeşli bir köle olsa bile
itaatın farziyeti ile ilgili olarak, krş.:
Btıhari, Cdmiu's-Sabib, IV, 385.
makdldt
1999/1
(İbn Vadelah ei-Kurtubi, el-Bida', s. 29-30; Ebu Şame el-Makdisi, el-Bdis alci
İnkciri'l-Bida' ve'I-Havcidi~~ s. 12-13.)
Bu
uyarıcı
ve sakındırıcı bağlaında ümmetin ayrılığı
"iftiraku'l-ünıme"
diye
Ebi-i Sünnet ee'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 81
bilinen hadis gdir. Şöyle ki:
"Ümmetim yetmişiiç gruba ayrılacaktır. Bir tanesi hariç hepsi
Cehennemdedir." 13
(Rabi' b. Hubeyb, Cam(. s. 31, no: 'll; Miisned-i Abmed. 3/1'15; İbn Ebi Asımi,
63, 64, 65; Siinen-i İbn Mace, no: 3991, 3992, 3993; Şatıbi,
el-İ'tislim, 3/38.)
Kitlibu's-Siiııen, no:
Bu hadise göre kurtulacak zi.imre Ehli Si.innet ve'l-Cemaattır. Onlar islamı
bid'atlerden korurlar, inanışları gereği vahyi ve mesajı üstlenirler.
inkarcıların ve bid'atçıların sonunda da bu birlikteliği bölmeyi başarmaları
asla mi.imki.in değildir. Çi.inkli si.innet ve doğruluk taraftarları Allah
taGılindan desteklenen topluluktur. Kur'an'da şöyle geçer:
"Allah inananları (biitiin kötliliiklere karşı) mutlaka koruyacaktır.
Çiinkii Allah, hangi tiirden olursa olsun hainleri ve nankörleri
sevmez. Kendilerine haksız yere saldırılan kimselere (sal"<tşma)
izni verilmiştir ve şüphesiz Allalı onlara yaretını ulaştır.ıc<ık
güçtedir." ıHac: 38-:)9)
(R1tib ei-Bağchidi, ~'i'erejit kbabi'I-Hadis. s. S-10.)
BİD~4T: BİD'ATLERLE M0CADELE
İki cihanda kurtuluşla Allah'ın zafer verdiği grubun yolunda bid'atler ve
bid'atçilerle savaş vardır. İnsanları doğru yoldan uzaklaştınnamaları için
bid'atçileri ortaya çıkarmak şarttır. Bu doğru yol, Allah Rasuli.i'ni.in
öndediğini yaptığı yoldur. Cabir b. Abdullah'tan gelen bir rivayer'e göre;
R1sulullah bir konuşma yapmış ve şöyle demiştir:
"Önderliğin en iistiinii Muhammed'in önderliğidir. işlerin en
kötiisii sonradan ortaya çıkanlardır ve tiim bid'atler sapıklıktır.''14
(İbn Vaddah, e/-Bida'. s. 23-24; Ebu Şam e, el-Bii is alci İn!Jciri'/-Bida' ve'/-1-kwcidi~~
s. 12; İbn BatL1, ei-İbline. s. 312-313.)
İbn Seleme'nin karde~i Ebu Vail'den (nı. -680) ve sahabi İbn Mesud'dan
gelen rivayete göre:
İbn Mes'ud dosdoğru bir çizgi çizdi, onun sağına ve soluna da
başka
çizgiler çizdi ve şöyle dedi: "Allah Rasuliiniin yolu işte
böyledir." Doğru çizgi için şöyle dedi: "Bu Allah'ın yoludur." Sağ
ve soldaki çizgiler için de şöyle dedi: "Bunlar kopmuş yollarclır.
I-ler yolun başında bir şeytan vardır ve o yola çağırır. Yol orL1ktır."
dedi. Nitekim Allalnı Teiılii da şöyle demiştir: "Ve ıbilin ki') bu,
dosdoğru l3ana yönelen bir yoldur. Öyleyse bunu izleyin 1·e diğer
yollardan gitmeyin ki sizi O'nun yolundan saptırmasınlar. Allah
(biitiin) bunları size emretti ki O'na karşı sonınıluluğunuzun
bilincine varasınız." (En'am: 153)
·
13 Hadislerde sayılar 71, i2, 73 olarak
geçer. Örneğin İbn Tuhın:ın'ın (-773)
"Meşibat" isimli eseri s. 70-71, no: 18:
Goldziher, Gesammelte Scbrijien, ll, 406•il4.
14 Bid'atın ya da sonradan ortaya
çıkaniann red di ilk defa "Medine
Vesikası"nda geçer. 'ilfeşıöatu İbn
Tubman" diye bilinen eskiMecmüu'lHadfs'de olduğu gibi, s. 104-106.
maktt/dt
1999/1
82
Dorotboa Krawulsky
Qbn Vaclclah, ei-Bida', s. 31; Turtuşi, el-Havddis ve'l-Bida', s. 25-26; Ebu Şaıne,
el-&lis, s. 12; İbn 13atL1, ei-İbcinetu'I-Kiibrd, s. 293-295.)
Si.inni inanç sisteminde bid'at kavramının iki fonksiyonu vardır: Birincisi
soyutlama ve sınır koyma fonksiyonudur. Öyle ki, bu kavram doğru yola
sarılan dindarlar olmaları di.işi.incesiyle "ehli si.innet" görüşü ile "bid'al ve
heva ehli" olan diğerleri arasına sınır koyar.l5 Bu iki fonksiyondan ikincisi:
Bu alanda Ehli sünnetin kendisinin eski ve doğru yolda olduğu
düşüncesinden yola çıkarak ibadet ve dini sembollerde (sonradan)
meydana gelen şeylerdir. Dini sembol ve töreniere genel olarak uyanlar
sünni inanışına göre İslamın genel çerçevesi ve ümmete dahildirlee Kim
zorunlu bir sebep olmaksızın ehli sünnetin dışına çıkarsa kafır olmaz fakat
bid'atçi olur. Bid'atçiliğin de üınınetten çıkma derecesinden daha da
aşağıda pek çok derecesi vardır. Bicl'atçı namaz kılmaya devam ettiği
müclcletçe başka pek çok işte ehli sünnetten ayrılsa bile ümmeltendir. Bu
namaz ve eliğer temel prensiplerin, bunlara inanan ve gereğini yerine
getirenleri İslam dairesi içinde bırakan toplayıcı unsurlar olmaları
sebebiyleclir. Ebu hasan el-Eş'ari'nin kitabının başlığı bizim kastettiğimiz
şeyi açıklamaktaclır. Zira kitabın başlığı şöyledir. "Maklilatu'l-İslamzıTiıı
ue İbtild.fu Jl;/usallin "17
(Bicl'at) terimine, kavramın kimlik kazanınasına ve bir görüş olarak dile
getirilmesine gelince; tüm bunlar İslam'ın ve ümmetin ortaya çıkıp bu
alemele ilerlemesiyle ilgili tarihsel formun bir parçasıdır. Bu tarihsel form
temel olarak üç evreye ayrılır. Birinci evre, Peygamberin ve ilk Raşid
Halifelerin altın çağıdır. Bu evre Halife Osman'ın (m. 644-656) şehicl
eclilmesivle sona erer. İlk dönem Kur'an vorumculannclan biri olan Ebu
Aliye'cleı~ (-90!708-709) rivayet edilir:
'
"İslanıı öğreniniz. Öğrendiğinizele onelan yi.izçevirnıeyiniz. Size
ellişen dosdoğru
sapnıayınız.
ölcliirnıeden,
yoldur. O da islamclır. Yolun sağına ve soluna
Size düşen peygamberinizin ve yakınlarını
)"<tpacağınızı
yapmadan önceki aslıalıının
siinneticlir. .. "
15 İbn B:ıtta, ei-İbcine!u'I-Kübra'd:ı205206, "Eğer bir gençElıli slinnet ve'lceımatb birlikte görülürse sonunun iyi
olacağım, eğer bid'at elıli ile göriillirse
sonunun kötü olacağına hlikınedilir.
Çünkii insan çoğu zrunan değişmez."
sözünü Aınr b. K:ıys el-Melai'ye nisbet
eder.
17 Bakınız: B. Lewis, Some Observalions
on Ibe Significence ofHeresy in ibe
His/Ol]' ofislam in Studia Jshıınica I
(1953) 58-6o.
ınakdldt
1999/1
(İbn Vadelah ei-Kurtubi, el-flida', s. 32; İbn !1ılta, ei-İbdııetu'I-Kiibra, s. 299-300,
338; Abclurrazz;ik, e/-Mu.<J:tlllıef IX, s. 367.)
Üçündi halifenin şehid eelilmesi büyük bir fıtnenin patlamasına ve
yol açtı. Ehli sünnetin önemli şahsiyetlerine
göre bunun sonucunda dön bicl'atçi grup ortaya çıktı. İçlerinde kliçük
grupların oluşması da çok zaman almadı. Her bid'at ümmetin yaşam
evrelerinden ikinci evreyi oluşturacak olan yeni bid'atlerin dağınasına
sebep oldu. Hariciler, İslam toplum unu terkedip siyasi lideri tekfır ettiler.
Rafızller, ilk raşid halitelerden uzaklaşıp onları reddettiler. Kaderiyye,
Allah'ın kaderini inkar eni. Mürcie ise amelleri imandan ayrı tutttı. İşte
fitne ve sıkıntıların yayıldığı bu evre de kendilerine göre "Kurtulacak
müslümanların böllinnıesine
Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaa/: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti
olmaları itibariyle
başladı.18 Sahabi Huzeyfe b.
zümre"
83
Ehli Sünnet oluşmaya ve temayüz etmeye
Yeman (36/656) şöyle diyor:
"İnsanlar Allah Raslılline hayrı soruyorlardı. Bense bana ulaşır
korkusuyla ~erri şonıyordum, eleelim ki: "Ey Allalı'ın Raslılii biz
cahiliye \'e kötiiliik içindeydik. Allalı bize bu lıayrı getirdi.
Hayırdan sonr.ı şer gelir mi?" dedim. "Evet" dedi. "Şer'dcn sonr.ı
hayır gelir mi?" dedim. "Evet ama O'nda duman vardır." dedi.
"Dumanı nedir?" dedim. "Bir kavim benim önderliğiııı olmadan
hiclayete erer. Onlardan kimini t.ınırsın, kimini tanımazsın." dedi.
"Bu hayırdan sonra şer var mıdır?" dedim. "Evet, cehennem
kapılarına çağıranlar vardır. Çağrıya uyanları hemen cehenneme
atarlar." dedi. "Ey Allah'ın Ras(ılii onları nitelendir." dedim.
"Bizim kabilemizdendir ve bizim dilimizi konuşurlar." dedi. "Bu
duruma erişirsem bana ne yapmamı emredersiniz?" dedim.
"Miisliinıan topluluğa ve liderlerine sarıl" dedi. 'Ya topluluk ve
imam yoksa?" dedim. "Bu grubun hepsinelen ayrıl. Öliinı sana o
haldeyken gelinceye kadar bir ağaç kökiinii ısımak da olsa."
(Buhaci, Cdmiu's-Sabib, lı/372; İbn Vaddah, Bida', s. 33-}1; Ahmed b. Hanbel,
Miisned. 5/386; Ebu Nuaynı, Hızretu'/-Eul~rd. 1!271-272; l!;lkim. Miistedrd!,
•i/432, •133.)
Ancak bid'at kavramı Ehli Sünnetin kendileri ıçın türettiği bir kavram
değildir. Aksine birinci ve ikinci asır çevrelerinde de vardır. Sünniler bu
kavramı sistemlerine dahil etmişlerdir. Hicrl ikinci asrın eşiğinde kavramın
anlamı bağlama göre iiç şekle ayrılmıştır. Kavram, bazan genel ahlaka ve
örfe aykırı, bazen dini törelere ters, bazen de Allah Rıslıliiniin sünnetine
zıt olan şeyi il;ıde eder.
·
(krş.: Rastii/u Abdu/bam id e/-!lfitib. s. 209; Van Ess, Kitdbu'l-İrca. s. 21; eş-Şer'i. s.
25-26; İbn Vadclfılı, ei-Bida'. s. 30-31; İbn Batta, ei-İbdnetu'I-Kiibrci. s. 321-322;
İbnu'l-Cevzi, Siralu Ömer b. ilbdiilaziz. s. 67.)
Bid'atin üçündi anlamı -peygamberin sünnetine zıt olan- Eıııevi halifesi
Ömer b. Abdulaziz'e (}17-720) nisbet edilen ris;i.lelerde açıkça görüliir.
Fakat araştırınacılar bu mektupların sözkonusu halifeye aidiyetinin sıhhati
" konusunda ittitak halinde değildirler_l9
h'İLİGİ ElviREnviEK KÖTÜLÜKfEN SAKINDIRlvli\K
Bu, "kurtulacak züınre"nin kendisine bakış açısı olarak özetlenebilir.
Grubun bu dünyadaki temel görevi: "İyiliği emredip kötülükten
alıkoymak"tır. Bu Kur'an'da da sabittir.
"Siz
insanlığ(ın iyiliği)
için
çıkarılmış hayırlı
doğru olanı cnıreder, eğri
inanırsanız." (Al-i İnır.1n: 110)
olandan
bir topluluksunuz,
ve Allah'a
alıkoyarsanız
ıs Öyle görünüyor ki dörı temel bicl':ıt
Ilkrini n takipçisi; Abdulhh b. Miib:ırek (797) ve Yusuf b. Esb:ıt (-SlO)'tır. bkz.:
T:ırtuşi, Kitdbu'/-Haııddis ue'/-Bida', 2728; İbn B:ıtta, el-İbdnetu'l-Kübrd, 376386; İbn Ebi Asım, es-Sünne, Il, 463;
İbnu'I-Cevzi, Te/bisu İblis, s. 29; İbnu'I­
Cevzi f:ırklı iki temel grup daha ekliyor.
Cehıniyye ve Cebriyye. Sonra gruplar
altıy:ı :ıyrılıyor. Her bir grup da meşhur
hadiste geçen 73 sayısına ul~ması için
12'ye ayrılıyor. "Usülu'n-Nihcil" müellifı
gruplar haritası için başka bir düşlince
ortaya koyuyor. O'na göre temel gruplar
beş tanedir. Belki de bunun h :ıımçl:ınaıı
sünni düşüneeye karşı çıkın:ıkıır. Çiinkii
slinnilere göre beşind grup, kurtulan
gnıptur.
19 Halife Ömer b. Abdulaziz'in (717-720)
valilerinden birine yazdığı mektupta
bid':ıtlerden sakındırına ve Allalı'ın
Kitabıyla peygamberinin sünnetine ç:ığn
vardır. bkz.: İbn Vaddfıh ei-Kurtubi, elHavcidis ı-e'l-Bida', s. 30-31; İbn Battii, e/İbdnetu'/-Kübrd, 321, 322;]. Van Ess,
Anjange. Öyle ki]. Van Ess, Ömer b.
Abduhziz'in sünnete sarılmaya ç:ığır:uı
başk:ı mektupl:ırını da orıaya çık:ırıyor.
121-123. krş.: H. A. R. Gibb, The Fiscal
RescnjJt 8.
makd/dt
1999/1
84 Dorotboa Krawu/sky
Yine Kur'an'da şöyle geçer:
"(O
yardıma layık
olanlar ki) kendilerini yeryüzünde egemen
(dahi) salata devanı ederler, arınmak için verilmesi
gerekeni verirler, yapılması i)'i ve doğru olanı emrecler, yanlış ve
kötü olanı yasaklarlar." (Hac: ·H)20
kılsak
iyiliği enıredip kötliliikten alıkoymak İslam'ın öziidiir. Kur'an'da şöyle
geçer:
"Onlar ki ellerinde Tevrat'ta ve (daha sonra da) İncil'de
tanımlanmış bulacakları Elçini!l, oJ.."Uması yazması olmayan
Haberci'nin izinden gidecekler; (ve O elçi ki) onlara yapılması
doğru olanı buyı.ınıp yapılması yanlış olanı yasaklayacak ... " (A'raf:
157)
Sonra, Km·'an,
iyiliği
emretmeyip, kötüli.ikten
alıkoymayanların
kötii
sonuçlarından sakınclırıyor:
"Ve böylece o (giinalıkarlar) kendilerine yapılan bütün uyarıları
bir kenar;ı atınca, biz de kötü eylemleri önlemeye çalışan (bu)
kimseleri kunarclık; kötüliik yapmaya eğilimli olanları yaptıkları
bütün o uygunsuz işlerden ötürü çok ağır bir azap la tepeledik. u21
iyiliği enıreclip köriiliikten alıkoymak tiim miislünıan erkek ve kadınlar
için farzdır. Kur'an'da şöyle geçer:
müminlere gelince, kötü ve zararlı olanın
engel olurlar. Ve onlar namazlarında kararlı ve
devanılıclırlar, arındırıcı yükiimliiliiklerini yerine getirir. Allalı'a ve
O'nun elçisine riirekten bağlılık gösterirler. İşte bunlardır,
Allalı'ın r;ılınıetiyle kuşatacağı kimseler; muhakkak ki doğru
hüküm re hikmetle yargılayan en yüce iktidar salıibidir Allah!"
(Tevbe:72)
"Erkek ve
kadın
yapılmasına
20 "iyiliği enıretnıe ve kötülükten
sakındırnıa"
ile ilgili en eski risfıle Ebu
Bekr ei-Hallfıl':.ı (\123) :.ıittir. Hallal,
risfı!esinde "C5.ıni"'de özel bir böll'ıınde
geçen "iyiliği emr" ile ilgili Alımed b.
Hanbel'in sözlerine yer veriyor. (H.
Laoust, Les Premieres Professions de fo i
Hanbalites, 18-22). "Fihrist" salıibi de (s.
327), "iyiliği eıııretıne" ile ilgili İbn Ebi
Düny:.ı'ya ait bir risaleden balısediyor.
Hanbeli Ebu Y:.ı'lii (1065) "Mu'temed"de
(s. 194-198) 'iyiliği eınretme kötülülnen
alıko}~ııa" konusuna bir bölüm :.J}'ırır.
21 Bun:.ı, bozulmanın İsrJiloğull:ırıııd:.ı
b:~l:ıdığıııı, y:ıptıkl:ın
kötiilüi-1en
Ebu
D:ıvııd'ıın Sünen'iııdeki (ll, 216) İbn
i\Ies'ııd'daıı gelen rivayet de eklenebilir.
alıkoymaz oldııkl:ırıııı lı:ıber veren
makd/at
1999/1
(krş.:
Mukatil b. Süleyman, el-4,"./ıdb ve'n-Nezdir, s. 113-115; Ebu Ubeyd Kasım b.
Sellam, Kitdbu'n-Ndsib ve'l-Mensılb, s. 101; Ebu Ya'la, el-Mıı'temed, s. 194-195;
Gazali, İbydu Ulı2mi'd-Din, II, 269, 274; el-Malati, et-Tenbfb, s. 37; Cüveyni,
Giydsu'I-Ümem, s. 176, 177; İbn Teymiye, el-Emr bi'l-Ma'ruf, s. 139; Şevkiini,
el-Emr bi'I-Ma'riiJ I, 52, 54.)
iyiliği emredip, köriiliikten alıkoymanın temeli mi.islümanların di.inyaya
yönelıneleridir.
dayanağıdır. Bu
Bu da cihadı meşnılaştırır, islami' sistemin içerdeki
prensip bu kadar önemli olunca; o terkedilirse gerisinde
hardal tanesi kadar iman bıraknıaz. Kim onu terkederse tamamen islamı
terketmiş olur.
(krş.: İbn B.ıtta, el-İbdnetu'I-Kübrci. 1.12, 213; Gazali, e/-İbyd, 2 (270-272); İbn
Teymiye, el-Emr bi'l-Ma'ruf s. 15, 17, 18, 26, 28.)
Ebi-i Sünnet u.e'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünnf Öğreti
85
iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma hak ve ödevine sahip olanlar
konusunda ayrıntılı tartışınalar yapılmıştır. Bazıları bu hakkı siyasi
otoriteye özgü sayarken, aliıniere özgü saymışlardır. Ehli Sünnet içindeki
hakim görüş, her miisliimanın hakkı ve görevi olduğu yönündedir ve şu
ayete da)~ındırılır:
"Erkek ve
kadın
ıııii'minlere
gelince, onlar birbirlerinin
özendirir,
kötü ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar." (Tevbe: 71)
)"<ı kınlarıdırlar
(hep) iyi ve
doğru olanın yapılmasını
Bu önemli konu etrafında gelişen tartışmalara ilgili kaynaklarda küçük
kırıntılar ve işaretler vardır. Gazali'nin (-1111) İbya-u Lllı/mi'd-Din isimli
eserinde meşhur Abbasi hafifesi Me'ınun'dan (813-833) bize ulaşan olay bu
kıssalardandır. Me'ınun, iyiliği eınredip, kötülükten alıkoyma hakkını
kendisinde gördüğü haberi ulaşan bir adaını huzuruna çağırır. Ve ona şu
Kur'an ayetiyle delil getirir:
"Kendilerini yeryiiziinde egemen kılsak salata devanı ederler,
arınmak için verilmesi gerekeni verirler, yapılması iyi ve doğru
olanı enıreder, yanlış ve kötü olanı )"<tsaklarlar." (Hac: 'li)
Me'mun'un görüşline göre ayetteki egemenlik (tenıkin)le kastedilen bu
görevi yerine getirınede müsllimanların vekili olan siyasi otorite ya da
halifedir. Adam da başka bir ayetle delil getirir:
nıii'minlere gelince; onlar birbirlerinin
(hep) iyice ve doğru olanın yapılmasını özendirir,
kötii ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar." (Tel'bc: 71)
"Erkek ve
kadın
yakınlarıdırlar;
Kıssa Me'nıun'un, adaının deliliyle ikna olduğunu ilan ettiğini söyleyerek
sona eriyor ı;ıkat problem kıssanın hissettirdiği gibi kolaylıkla bitmiyor.
"Mihne" diye bilindiği şekliyle Me'nıun'un insanları inanışlarından dolayı
inıtihana tabi Llltınaktan sorumlu olduğu bilinmektedir. İnsanların inanç
özgürlüklerini de kabul etmez. Bu nasıl siyaset, bu nasıl toplum anlayışı!
(Gazali, İL~rt:iu Ulılmi'd-Dıiı. II/278-279.)
~
İyiliği eınretınc kötülükten alıkoyma ile ilgili tartışnıalaı~ı işaret eden bir
müzakere \~trdır. Abdulvahid b. Zeyd (-177!793) Hasan Basri'ye (-110!728);
iyiliği emredip kötüliikten alıkoyma farz mıdır diye sormuştur. O da:
"Hayır oğlum" demiştir. "İsrailoğullarına farzdı. Allah bu ümmete ve
zayıflıkianna acıdı ve nafile saydı." Fakat Hasan Basri'nin kendisinden
zalim hükümdar karşısında doğruyu söylemenin vacib olduğu ve bundan
vazgeçmenin caiz olmadığını ifade eden başka bir rivayet de vardır.
(Hall<il, el-Emr bi'l-Ma'ruf s. 86; Salim i, 1-lciş{retu'l-Cdmii's-xıbib. 2/291.)
Diğer taraftan alimler arasından, iyiliği eınredip kötülükten alıkoymanın
alimierin hakkı ve görevi olduğunu savunanların varlığı görülmektedir.
makd/at
1999/1
86 Dorotboa KrawulskJI
Çünkü onlar (işi) bilirler. Süleyman b. Musa'dan (-230/844) rivayet
edileliğine göre; kendisine, iyiliği eınredip köriiliikten sakındıracak olanlar
kimdir diye sorulnıuşnır. O da, "Onlar biziz. Allah RasGiü şunu yapın, şunu
yapınayın demiştir, cleriz" deıniştir.22
(Hatib ei-Bağclacli, Şerefu ,4sbdbi'l-Hadis, s. 46, no: 91.)
Sünni sistem içinde iyiliği emredip kötüiLikten sakınciırma prensibi
yeniden yorumlanmış ve düzenlenmiştir. Merfu ve meşhur bir hadiste
şöyle geçer:
"Sizden kim bir kötiiliik göriirse eliyle diizeltsin, buna giicii
yetmezse diliyle cliizeltsin, buna da giicii yetmezse kalbiyle
buğzetsin. Bu imanın en zayıf noktası dır."
(krş.: Hallal, ei-Emr bi'/-Ma'rı!l s. 89-90; İbn Batta, ei-İbdnetu'I-Kiibrci. s. 212-213;
Salıib-i Miis/im.
1i50; Siinen-i Ebu Da vur(. 1/58; Siinen-i Tirmizi, 2!26; Ebu Ya' la,
Mutemed, s. 19·1-195; Gazali, İ!.~vdu Ulıimi'd-Din. 2!277; İbn Teymiye, ei-Emr
bi'I-Ma'rL(/ s. 18. ı
Üçüncü ve son aşama kalple karşı koymadır. Bu da mi.iınin için sezgisel bir
durum olarak değerlendirilir. Bu sebeple bu en asgari sınırdır ve imanı
bundan daha çok azaluııak doğru değildir. Aynı şekilde ikinci aşama -dil ile
karşı koyma- her mi.imin için miibahtır, hatta ınenduptur. Bunun
sonucunda şehirlik elereecsine ulaşılabileceği için önemlidir. Bir hadiste
şöyle geçer:
22 Hall:il: e/-Emr bi'/-Ma'rüf 105: ibn
Teyıniye, Emr bi'I-Ma'ru/ 15, 16.
Sonı:ı.brı bı: konuda del'letic ~birliği
.!:ı:ışl:ınııştır. krş.: G:ızali, ihyci, ll, 289, 292.
23 İlk dönem İsbınıııd:ı resim ve resim
yapma yasağının b:ışladığı dönem
ittifak yoktur. bkz.: Vasiliel',
The lconocfastic Edici ofthe Cafipb
Yazid Il, A. D. i2I. Duıııb:ırtoıı O:ıks
P:ıpers 9iiO (1956); R. P:ıret. Die
Enlslehungs:::eil des Islamiseben
!Jildercerbets. 156-179: G. D. King, Islam.
/conoc/cl'IJI and the Dec!cıration of
Doctrine, 267-277. Polislik ile ilgili kitap
ve ris:'ıleler genel ol:ır:ık polisin heykelleri
kırıp portreleri p:ırç:ıl:ıın:ı h:ıkkı olduğu
vöniindeki eğilimler içerir. Polis li kle ilgili
· en eski ris:ile olan Zeyd i İın:uıı Nasır eiAtraş'ın (304-917) ris:ilesinde de bır
geçer. bkz.: L. Obligcılio D'ordonner le
bien et D'intenlieselon ai-Gha::::::cıli. in:
Institut de belles letıres Arabes IS (1955),
53-91, 313-321.
konıısund:ı
makd/at
1999/1
"Cihaclııı en
söylemektir."
listünü zalim
hükümdar
karşısında
hakkı
Çiinkü bu karşı koyma, söyleyenin öldürlilmesine sebep olabilir. Fakat
böyle bir şey olursa bu Allah yolunda şehit olmaktır.
(Ebu Ya !la, ei-Mu'temed. s. 197; Gazali,İI~vdu Ulılmi'd-Diıı, 2/273.)
Daha sonra birinci ya da en yüksek aşama gelir. Bu da yanlışa el ile
müdalıale etme !~ı cb bu yolla doğruyu uygulamadır. Sünni islamında
özellikle de biiyük olaylarda bizzat uygulama imkanı olan yargıçlada
doğrular yerine getirilir. Yargıcın da bunu yerine getirmesi için görevli
olarak başkasını \'eki! tayin etmesi nıiiıııkiincliir. Bu kimse de polistir. Bu
anlayış yargıç tarafinelan görevlenclirilmemiş inanan kişiler için var olan
boş alanı sınırlar ve claraltır. Mesel;! polis, kırba, testi ya da çömleklerden
içkiyi dökebilir. değeri yüksek kıymetli bir şey değilse kabı kırabilir. Hatta
Gazall bu durumlarda inanan kişi için ruhsat verilmeyen resim süsleme ve
nakışları kırıp parçalamayı mübah sayar.23
ıbkz.: Hallal, ei-Hmr bi'I-Ma'rt!/ s. 13'i-135; Ebu Ya'la, el-Mu'temed, s. 195; Gazali,
ibrd u Ulıimi'd-Dtiı. 2/279.)
Gazali'nin bu konuda
yaıılışın
yıkılınası
için
aşırı
bir
duyarlılık
Ebi-i Sünnet ue'l-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre SünniÖğreti
87
gösterınesinden başb diğer
alimler de bu temel prensibi ayakta tutmak
ve açık bir hırs gösterirler.
olarak izleme, bir eve baskın
yapma, bir örtlinlin altını inceleme ve kapların ağzını açma vep yaniışı
bulmak .ve ortaya çıkarmak için aldatma ve zor kullanma hakkı yoktur.
Nitekim bu durumda kötü söz söylemek de doğru değildir. Ahmed b.
Hanbel (-855) ve öğrencilerinden gelen rivayet aşılmaması gereken
sınırlara ve kullanılması gereken iisluba işaret eder: "... Ebu Abdullah'a
(iyiliği) en1retmek soruldu. O şöyle dedi: "Abdullah'ın arkadaşlarına süre
tanıyın, Allah da size sii re t.ınıyarak merhamet etsin derdi."
olduğunda titiz bir du)~ırlılık
Yanlıştın sakındıran kimsenin, insanları gizli
için gerekli
(bkz.: Hallal, e/-Elnr bi'l-Ma'n~j." s. 97, 98; Gazali, İbyci. 2!i7; İbn Teymiye, e/-Emr
s. 17, 29, 31; Ebu Ya'l;"ı, Mu'temed, s. 196, 197.)
bi'l-Ma'rı~(
İyifiği enıredip, kötülükten sakındırmanın hedefi müslüman topluma byda
sağlamak
ve kötülüklerden uzak
tutmaktır.
Bunun aksi bir amaca
ulaştırması doğru olmaz. İşte bu sebeple; isyana, bölünme ve gruplaşmaya
götürecek bir tavır sergilemek doğru değildir. Bu yüzden İslam'ın temel
prensiplerine
öngörülmez.
bağlı kaldığı
sürece zalim lidere
karşı
zalimce bir ayaklanma
(bkz.: ei-Malati, et-Tenbib. s. 15; Hallal, el-Emr bi'l-Ma'rıi}: s. 93-94; Gazali, İL~vci,
2!277, 280, 287, 292.)
Fitne (=iç savaş) müslüman toplumda ortaya çıkabilecek en korkunç
Konuyla ilgili; itaate karşı çıkan gruptan )~ı da toplum birliğinin
böllinnıesinden sakındıran pek çok hadis ve sahabi kavli vardır. Şu hadis
de bunlardan biridir:
şeydir.
"Kim liderinde lıoşlannıadığı bir şey göriirse sabrctsin. Çiinkii
kim toplumdan bir karış uzaklaşırsa cahiliye öliinıiiyle ölnıiiş
olur."
(bkz.: Buhari, Cdmiu's-Sabib, 4!385; Ahmed, Miisned. 5/}i4; D<'irinıi, Siinen,
2/158; İbn 11ıtta, e/-İbci!ıetu'/-Kiibrci, s. 270, 277, 281-304; İbn Teynıiye,
HddJit'l-Ömme fi Mecmıiati'r-Rasdi/i'l-Miinir{ıJe. 4/117: İbnu'I-Cevzi, Te/bisu
İblis. önsöz, s. !.'\; "!Ju Ntal11fitneden sctkmdmc1 o/araiıyau/nn. "ı
..
İyilik (yani marul) kabile türü toplulukl:ırda göriilen bu toplulukların
bağlayıcı
geleneklericlir. R. B. Serjeam, peygambere nisbet edilen "Mecline
bu türden bir belge olduğu göriişiindeclir.
Yesikası"nın
(S. R. B. Serjeam, JlJe Sunnab Djdmid, BSOAS, 197 8, P-26-'. 16-17.)
OTORİTE: HLTKÜM ANCAK ALL4H'INDIR
Sünni İslamıncla, iyiliği emredip kötüilikten sakınciırma konusunda temel
sorumluluk siyasi otorite iizerincleclir. Hicrl ikinci asırdan beri
müslümanlar otorite konusunda iki temel eğiliıııcledirler. Birisi, imanı ya
makd/dt
1999/1
88 Dorotboa Krawulsky
bir yapıya sahip olduğu görüşündedir. Bu şii
da -Bunlar Mutezile ve Ehli Sünnettir- devlet
başkanlığının toplumsal anlaşmanın i.iriinü olduğu göriişündedirler.
Onlara ya da onların tarihi belgelerine göre peygamber kendisine bir
temsilci tayin etmemiş, işi İslam toplumuna bırakmıştır. Çünkü bu konuyla
ilgili vahye dayalı bir yiikümliiliik yoktur. Bu görüşle ilgili ilk sistenıli
oluşuımı erken dönem tarihi ve Mutezili bir çalışmada görürüz. İsmi
"Uslflu'n-Nibal" olan eserde şöyle geçer: "Mutezilenin tamamı iki gruba
ayrılır; liderliği zorunlu gören grup ... ; liderliğin zorunlu olduğunu
reddedip, müslümanların kendilerine lider belirlememe hakları olduğunu,
iki durumdan hiçbirinin diğerine karşı tericih edilecek bir yönü olmadığını
savunan grup ... İ diaları şöyledir: İnsanların özellikle her insanın kendisiyle
ilgili bağlayıcı Eırzları bilmesi ~arttır. Eğer hakim karşısına çıkınayı
gerektiren bir dunım olursa -hırsızın elinin kesilmesi, zina edenin
recıııeclilmesi gibi- ı~ı da cllişıııaııla çarpı~ma dunınıunda toplumun önde
gelen insanları araştırılır ve bunları onlar yerine getirir. Bu amaç böylece
gerçekleşince halifeye gerek kalmaz. Çlinkü o da mlislümanlardan bir
bireydir. Bu iddialarında dayanakları, peygamberin bir temsilci
belirlemeden veı;n etmiş olmasıdır. Derler ki; eğer devlet başkanlığı elinin
aslından olsaydı, bir başkan belirler ve onunla ilgili düzenlemeler yapardı;
tıpkı, kıble, namaz \'e zekatta düzenlemeler yaptığı gibi. (krş.: Bakıllani,
Tembid, s. 165) Aynı ~ekilde İslamın hükmünün başkan belirleme ve kabul
etme konusunda diğer millellerden farklı olduğunu iddia ettiler. Çünkü
peygamber bir hükümdar değildir; ümmetine de bir hükümdar
atanıanııştır. Derler ki; otorite zorbalık ve tekelleşmeyi beraberinde getirir.
Bu ikisinele de elinin bozulması, hüküınlerin boşa çıkarılması, kitap ve
sünnetin hükümlerine ters düşen hüküıııdarın hükmüne boyun eğıııe
vardır. Derler ki: ümmeti ayrılığa düşüren, topluımı parçalayan, kan
dökülmesine ve hüküınierin felce uğramasına sebep olan olaylar meydana
getirilınişse hükümdar taratİndan, hükümdar azieel ilir.
da
sultanın karizıııatik
akımdır. Diğer akını
lkr~.: L(.;;ı1/u'n-Nihal.
s. 49-50; Ebu Bekir el-Esam kendi
yolumı
çizip oradan
yunıyor.
Karşılaştırınız: Eş'ari, Makdlatu'/-İsldmiy)'iiz, 2!149; Bağcltldi,
Usıilu'd-Diil. s. 271: el-Fark beyne'I-Firrik, s. 150; Miiverdi, NJkdmu's-Sultdn{)Je,
s.);,). V;ın Ess, in: HEl 07 (1979/21-23!.)
zorunlu re islanıla ilgili olduğu tezini çUrUtmek için
bu deliller Ehli Sünnet bakışı içerisinele f.ırklı sonuçlaı~ı
götiirıııliştlir. 2 ·l Elıli Sünnete göre otorite (=devlet başkanlığı) etrafİnda
birleşilmesi gerekli ya da vacib olmuştur. Sonra da otoritenin
zorunluluğundan doğan devlet başkanına itaat konusu dini gibi tabii bir
durum haline gelıııi~tir.
Devlet
başkanlığının
kullanılan
24 Siinni lıibfet teorisini netleştiren siy:ısi
ve fikri gelişmelerle ilgili obr:ık b:ıkıııız:
H. boııst, La Pensee etl'action
Po!itiquesd'cl/-;llau>ardi REI 3iJ (1968)
1~-92.
makd/at
1999/1
(krş.: Taberi, Tari/ı. 1!1829, 11/1735: ~J;irerdi, /VJlıt/mu's-Sultdniyye, s.
Cenıaa. Talıriru'/-rVJi>cim. ·ill-!ı9; Mulıta~ır.fi Fadli'l-Cibcid,
Tlıe
Tbeology ofa/-rl<:/ıari. 250, No: ·15.)
H;
İbn
s. 101-105; McCharty,
Ebi-i Sünne.t ue'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünnf Öğreti 89
İmam Ali b. Ebi Talib'e
(656-661) nisbet edilen bir söz vardır. Birinci
hakem kendisine yüksek sesle, "Hüküm ancak Allah'ındır" diyerek
yöneldiği zaman O şöyle cevap verdi:
"Doğni bir söz f.ıkar onunla batıl bir şey amaçlanıyor. insanlar
için
diişmanla"r savaşmaya
karar verecek, ganimeti
paylaştıracak,
zayıfın hakkını güçiiiden alacak bir başkan şarttır."~)
(krş.:
Musamıef, 149-150; Miibcrred, ei-Kdmil. 3/206;
!./307; Abdulkahir cl-Bağdadi'nin u~ıi/u'd-Diiı isimli
Abdu'r-Rai'.zak San'ani,
Şerbu Nebcu'I-JJelağa.
eserinde İnıanı Ali'ye ait başka bir rivayet vardır. s. 332-333. Bakınız: H. Lıoust, ltt
Classification daııs le Farq, 31.)
Üçündi halife Osman b. Aff.ın'a nisbet edilen söz tanı olarak şöyledir:
"Şüphesiz
Allah Kur'an'la engel
olmadığı şeye
sultan la
engel olur."
(krş.: Cüveyni, G~wisu 'I-Ome m. s. 17. J
Liderin gerekliliği ile ilgili vurgu ~u
nıerfu
hadisle zirveye
ub~ır:
"Yeryüzünde üç kişilik bir grubtın içlerinden birini kendilerine
myin etmemeleri heliii değildir."
başkan
(bkz.: Gazali, Fadciibu'l-Batmı)Te, bab no: 9; İbn Şahin Zahiri, Zübdetii
s. 89.)
Keş/i'f-Memdlilı.
Devlet başkanının ilinıle ilgili konuımı aliınlerinki gibidir. Bu sebeple eğer
ehil ise bilinen fıkıh usulü yöntemleriyle hüküm çıkarınada tıpkı alimler
gibi ictihad yapabilir. rakat hüküm koymak (=teşri) yetkisi yoknır.26
Devlet başkanı elini koruma ve dünır.ıyı yönetme konusunda otoritesini
kullanabilir. Yani savaş ya da barışa karar vermek devlet hazinesini idare
etmek, vali ve görevliler atayıp görevden almak devlet başkanının yetkisi
dahilindedir.
(bkz.: M;ircrdi, tV.ı/,ıdmu's-Sultdn~ıye. s. :-1: İbn Mukalla', Ri:v:ilelım fi's-Sababe.
paragraf no: 17; Tabrim'/-N.ı!,ıcim. s. 'JS.:ı
Ehli Sünnete göre
meşru
erclirilnıişlerle
ulaşılnıaz,
sorumluluğunun
sonucudur.
ve acialetii otoriteye seçilmiş ve hiclayete
bu ancak müslüman toplum un ortak
25 ei-Kuleyni'nin Kcij/ isimli eserinde 1/
ıso buna bir ~:ıret v:ırdır. O yeryiiziinde
sadece iki insan k:ıls:ı bile birinin imanı
olacağını söyler.
26 Ebu M:ınsur Abdulk:ıhir ei-Bağd:idi.
KADERİ İNAN/Ş: EI-/Lİ :-:ONNEJ"İN ZAFERi
"Usülu'd-Din" ve "el-Fark Beyne'/-Firdk"
isimli eserlerinde H:ılife K:ıdir-Bilbh
döneminde siinni olarak k:ıbul edilen
Miladi onbirinci asrın başlangıcıyla birlikte sünni bilincin kendisi ve
İslamdan iimmeuen sorumlu olma hissi ortaya çıktı. işte bu dönemde
Bakıliani (-1013) kendi kendine şu durunıla ilgili ı:ıı~ızi bir soru sordu: Bir
grup iş başına geçerse, ve bilMetin amacını belirlemeye hakim olduğu
sürece hilafeten o grubun hakkı olduğu cliişüıüiliirse ne olur? Bakıliani bu
soruya kendi kendine şöyle cevap verivor. "... Üpııııete ınensub olan
hadisçiler, fılologlar, ınu'cenı :ılinıleri,
kır:üt alimleri, tasavvuf aliınleri, dervişler
ve halk. Bazan bu gruplar içinde isim
listeleri de geçer. Bakınız: H. L:ıoust, Les
C/assification des Seetes dans le Farq
d'al-Bagbdadi, in: HEl, 29 (1961), 4i.
toplulukları s:ıyıyor: Kel:funcıl:ır, f.ıkihler,
makd/at
1999/1
90
Dorotboa Krawulskl'
Mutezile, Necc;ıı·iye ya da başkaları değil bizim hak ehli olduğumuza dair
delil bulunmaktadır. Yapabilecek durumda olursak onları bağlı olduğumuz
kişiye uymaya teşvik ederiz. Bunu kabul etmezler ve sabit bir liderlik ve
vacib bir itaat sözkonusu olmadığı halde (kendilerince) uygun kişilere
bağlanırlarsa onların haklarından geliriz. Eğer hak ehli bir gruba katılır,
lıarb ilan eder ve onlardan birine bağlanırsa diğer sapıklardan olan değil, o
kişi imamclır.
(bkz.:
flfıkıllani, Kitdbu't-Tembid,
s. 181.)
Aynı dönemde halife Kadir Billah (891-1031) tüm sünni grupları "Hilafet
doğduğundan beri sünnidir bu sebepten ıneşruclur." diyerek kadiri inanış
altında toplamışt.ır. Bağlılık bilelirisini şu sözlerle sona erdirir. "... Bu Ehli
Sünnetin sözüdür. Elıli Sünnete sarılan apaçık bir gerçek, dini bir gidişat
ve aydınlık bir yol üzeredir. Cehennemden kurtulup
cennete girmesi umulur. .. "
Allah'ın
izniyle
(bkz.: İbnu'I-Ccl'zi. Jllwıtazmn. 8/111.)
Af?APÇ':\ O!Jlli\lJ.\:V K\llVAKJ.Af?
al-Azami, M. M: On Sclıaclıt Origins of Mulıammadan Jurisprudence. Riyadh
JtiOS/1985.
flerchenı,
Max von: Jfateriaux pour un C01pus Jnscripliorum Ambicerum, Part
ll..Jermalenı, haram, Le Caine 1925.
llraıınıan,
M. M.: 'll.ıe Spiritua/ !Jackground of Ear~)' Islam. Studies in ancicnt
Aralı
concepts, Leiclen 1972.
Cook Michael: Ear~r Muslim Dogma. A Source- Critica/ Study. Cambridge 1981.
Crone Patricia, Hinds, Martin: God's Calipb. f?e/igious
cenlruies ofis/am, Cambridge 1986.
aıt/bori~)'
in Ibe firsl
[>s, J. Yan, Das Kitcib al-!rr(ja. des Hasan b. Mubammed b. al-1-fan~f~rye. in:
Arabica 21 r197•iı.
Ess,
J.
Van, Zll'isclıen Hadi/b und /lıeofogie. Studien zum Entsteben
pmedeslinatianis eber \'elıerlieferung. Berlin 1975.
Friedman, Y.: Finali~r r~/ Proj>betlıood in
Arabic and Isianı 7 ( 1986).
Giblı,
Sım ni
Islam, in: .Jenısalenı Studies in
H. A. R.: 7Zıe Fiscal RescijJ/ of Umar IL in: Arabica 2 (1955)
ilm ai-Muqalla: /?isdle fi as-Sa/.ı(i/ıa-GZıar/es Pel/at: İbn a!-Muqajfa: Conseil/eur
du Citlife. Paris 1976.
King 0.:
makd/dt
1999/1
Isianı, Jconoclasm and tbe Decloralion
ofDeclrie. in: BSOAS 48 (1985).
Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 91
Krawulsl·;y, Dorohtea: Monogo/en und İlkbdne. Jdelogie und Gescbicbte. 5
Studien. Beinıt (1989).
LıOLıst
H.: Les Premieres Professions de Fai Hanhalites in: Melanges Louis
Massignon III (1957).
Loust 1-I.: La Classification des Seetes Dens le Farq d'ai-Bagbdadi. in: RE! 29
(1961).
Madelung, W: Religious 1i·ends in Enr~v Islamic Iran. Columbia 1988.
ivlc. Cartlıy, R. J.: Tbe 1/.ıeologv ofal-tl<dJari.
l~ıret,
Beyroutlı
R.: Die Entstbeımgszeil des Islmniscben
Orients 11 (1977)
1953.
Bilderııarbots.
in Kunst des
Patton \Y/. M.: Ahmad Jbn Hanbal and the Mibna. Leiden 1897.
Serjeant, R. B.: Zaydi Manuel of Hisl]{/ of tbe 3. rd Century H, in Serjeant:
Studies in Arabia n History and Civilisation. London 1981.
Wensinck, A.J.: Mubammad
ımd
Die Projıbeten. in: Acı.a Oricntalia 2 (192'i).
ARAPÇA KAlNAKLtiR
Abdullıanıid
b. Yahya ei-Kitib, Rasdilu Alıdulbam id el-Kalib = l'e ma tebkd min
Rastlifibi ve Rasdilu Sn/im Ebi'l-1l~ İlısan Abbas çalışması, Anıman
1988.
Abdullah b. Ham id Salim i, Hciş~)'elu Ccimiu's-Sabi'l.ı 1-2.
Abdurrezzak b.
Henınıanı
Beynıt
Sanani, Musamıef 1-11
1390/1970.
Kalıire
1908.
(tlık. 1-Iabibu'r-Ralınıan
Azami),
Alımed b. Hanbei,Miisned J-6. Mektebetii'I·İslanıiyye, 1)89/1969.
Rikıll<ini, i'cdzu'I-Kur'cin (tlık. Sen·id Alımed Sakrı, Kalıirc, D<inı'l-ivlearif,
tarilısiz.
Bakılhini. insef
.Ji
mci yecihu itiMrlubu ve ki l'ecıizu'I-Ceblu biN ıtlık.
Kevscri), Kılıire 1369/1950.
Mulıanınıecl Zalıicl
,
Rikıll<lni,
Tembid.fi'r-Raddi ale'/-Miilbide, Muallile, Rdfl:::a. 1-Iavdric ve Mu'te:::ile
(tlık. Malınıuel Hudayri, Mahmud Ebu Riycleı, Kalıire 1366/19<i7.
Bedrudclin İbn Cenıaa, Muhtasar fi Fedaili'I-Cibad (tlık. Üsanıe Nasır
NakşibencliOl. Bağciaci 1983.
Beydavi, Envdru't-Tenzil ve Esrdru't-Te'vi/1-2. İsLınbul baskısı, l29o.
Darinıi, Siinenl-2. (dık.
Abdullah
Haşim Yenıani
Medeni), Med ine, 1386/19o6.
Ebu Alımeel İbn Aclcli, Kclmil fi Zuafai'r-Rica/ (nıukaclclinıe, tlık. Suphi Beclri
makd/dt
1999/1
92 Dorotboa Krawu!sl.~v
Samimi), Bağciaci 1977.
Ebu Bekir Hallal, Emr bi'I-Ma'ruf Neby ani'l-Miinker,
Ata), Kahire 1395/1975.
Ebu Bekir Muhammed b. Velid
T;ilibi), Tunus, 1959.
Turtuşi,
Havddis
(tlık.
Abdulkadir Ahmed
ııe'l-Bida (tlık.
Ebu Bekr Ahmed b. Hiiseyn Beylıiiki, Deldilu'n-Niibiivve 1.
Sakr), Kahire 1389/1970.
(dık.
Muhammed
Seyyid
Alımed
Ebu Bekr Ahmed b. Hüseyn Beyhaki, Marifetü's-Siinen ve'l-Asdr 1, (dık. Seyyid
Ahmed Sakr), Kıhire 1389/1%9.
Ebu Bekr Amr b. Ebi Asım,Siinen 1-2. ei-Mektebetu'l-İslami, Beyrut 1400/1980.
Ebu Bekr ci-Acurri,
Dımcşk
illı/dku'f.Ufemd (tlık. Hüse)'İn
Hattab, Faruk Hamada),
1392/1972.
Ebu Bekr Halhll, Miisned min Meselili Abdıtllab Alımed b. Hanbel (tlık. Ziyaüddin
Ahmed), Bengladeş 1975.
Ebu Cafer Muhammed b. Yakub Kclini Razi 1·7, Knfi (dık. Ali Ekber Gıfari) Tahran
1379.
Ebu Hasen Maverel i, illıkdmu's-Sultdııiyye
(dık.
Max Enger), Bonn, 1853.
Ebu Mansur Abclulkalıir Tahir ei-Bağdiidi, Usıtlıt'd-Din, İstanbul baskısı
1346/1928.
Ebu Nuarm İslelıani, Deldi/u'n-Nübiivve 1, (tlık. Abdu'I-Berr Abbas, Muhammed
Ravras Kal'aci), 1389/1970.
Ebu Ömer Yusuf b. Abdi! Berr, Camiu Beyani'l-İ/im ve Fadlibi 1-2. (tlık.
Abdurrahman Muhammed Osman), Medine, 1388/1968.
Ebu Şame, /Jdis ald İnkdri'I-Bida' ııe'f.J-laııddis (tlık. Osman Ahmed Anber)
1398/1978.
Ebu Ubeycl
10ısım b. Sellam, i\'asib ve'/-Mensub fi'I-Kur'ani'l-Kerim
Burton), 1987.
Ebu'l-Hacciic
Miiaıhid
b. Ciibr,
Te_f.~iru
Miiet:ibid
(tlık.
(tlık.
John
Abdurrahman Sureti),
İslanı;ib;id, tarilısiz, D<lnı'I-Kütiibi'I-İimiye yayınlarından, Beyrut.
'
Ebu'l-fluseyn cl-ı\'lalati cş-Ş;ilii, 'J'enln1.ı ve'r-Red ald Ebli'l-Ebııd ve'I-Bida
Muhammed Zahid Kevseri'ı, Bağciaci 1388/1968.
Hakim
Neysabfıri,
Miisledrek ale's-Sabibayu 1-4.
(tlık.
Mektebetu'I-Matbfıatii'I­
İslamiyye, Halep, tarilısiz.
Hakim Tirmizi, Emsalmin Kitab ve's-Siimıe,
Nelızatu Mısr Matbaası, tarilısiz.
makd/dt
1999/1
(tlık.
Ali Muhammed Beciivi), Kalıire,
Ebi-i Sünnet ue'I-Cemaat: Temel Kaynaklara Göre Sünni Öğreti 93
Halil b.
Şahin
Zahiri, Ziibdetu Keşfi'l-Memdlik ve Beyani'I-Turuk ve'l-Mes/ilik.
Paul RavaisseJ, Paris 1894.
(tlık.
Hatib
Bağdiidi, Şere}it tl:ibdbi'l-HadL~. (dık.
Muhammed Said
Hatiboğlu),
Ankara
1971.
Hatib Bağdadi, Fakib ve'/-Miitefakktb 1-2 (dık. İsmail Ensari), Beyrut 1975.
Henımanı b. Mlinebbilı, Sabifetu Hemmam b. Miinebbih (tlık. Muhammed
Hamidulhıh),
Paris 1960.
Ht!yelu'l-EvlO•d ve Tabakcilu'/-ll•;fiyd 1-10, Ebu Nuaym İsfehani, Bernıt
1387/1%7.
İbn
Baua
ei-Aberi,
İbcine
an
Miicanebeii'/-Fımki'l-Me:zmume
Şerictli'I-Fmikı'n-Ncic~re
ve
1-2 (dık. Rıza b. Ni'san Mu'ti), Riır.ıd
1409/1988.
İbn Ebi'l-Hadid, Şer/m Nebcu'l-Bekiğa (dık. Muhammed Ebu'I-Faeli İbrahim),
Kah ire 1385-1387/1966-1967.
İbn Hallaci Ranıahurmuzi, Emxi/u'l-HadL~. Bombay baskısı, Diinı's-Selefıyye
1404/1983.
İbn Hi§iim,Sı"ratu'ıı-NebevöTe 1-4, (tlık. Mustafu Saka, İbrahim Ebyiiri, Abdulha!iz
Şelebi),
Kahire 1355/1936.
İbn Mace,Siinen 1-2. (tlık. Muhammed Fuad Abdulbıiki), Kıılıire 1372/1952.
İbn Neclim,Fibrist (tlık. Rıza Teceddlid), Tahran 1391!1971.
İbn Teymiye, Cevdbu's-Sabib li mtm Bedde/e Dine'/-:Hesı/.ı = A Muslim
7/.ıeologians
Response lo
New York 19&i
Cbristimıi~)'.
Transl. by Thomas F. Michel,
İbn Teymiye, Hisbe fi'l-İsktm. Muhibuddin ei-Hatib yayınladı, Kı hire 1387/1967.
İbn Teymiye,Mecmuu Fe/ava. Mekke, Riyad, tarihsiz.
İbn Teymiye, Redd a/e'/-Cebm(ı:re (dık. Abdurrahman Unıeyraı, Riyad, 1977.
İbn Teyıniyc, /?isti/e i/e's-Sultcin el-Me/ik en-Ncisır
Salahaddin Miincidı,
l3cynıt,
.Ji
Şe'ni'f-Tatm:
(tlık.
1976.
İbn Vadelah Kurtubi, !Jida' ve'n-Nel~ı·u anbci (thk. Muhammed Alımed Dihnıan),
Dımeşk
11100/1980.
İbnu'I-Cevzi, Mmıtammfi Taribi'l-Miilı/k ve'l-Ümem. Haydariibad baskısı 1359.
İbnu'I-Cevzi, Sli·atu Ömer b. Abdu/aziz. (dık. Muhibuddin ei-1-Iatib), Kahire 1331.
İbnu'I-Cevzl, Telbisu İblis (tlık. 1-Iayruddin Ali), Beynıt, tarilısiz.
İbrethim b. Musa Şatıbi, İlisam 1-2. (tlık. Muhammed Reşid Rıza), Kahire 1955
makd/at
1999/1
94 Dorotboa Krawulsky
yakınları.
İnıanı Bulıari, Salıib-i Bubôri = Recveil des Traditions Mabometens por
ei-Bokbdri 1-4, Publie por M. L. Krehl, Leyde 1862-1908.
İnıanı Ciiveyni, G~rdsu'!-Omem fi't-Tfvasi'z-Zuliim (thk. Fuad Abdulnıunını,
Musta!iı Hilmi), İskenderiye 1979.
İmanı Ebu'I-Hasen Eşari, Maklilatu'I-İslamiyyin ve İbtildjiı'/-ıllfumllin 1-2, (tlık.
Muhammed Muhidclin Abdulhamid), Kahire 1389/1969.
İnıarn Gazali, Feddilu'I-Batm~yye (tlık. Abdurrahman Bedevi), Kalüre 1383/1964.
İnıanı Gazali, İbydu U!tlmi'd-Din 1-4. Matbaatu'l-Enıiriyye, Kahire 1389.
İnıanı Malik b. Enes, Mıwatta' 1-2, (tlık. Muhammed Fuad Abdulbaki), Kalıire
1370/1931.
İnıanı Muhammed b. İclris Ş;ilii, el-Onun. Bulak 1321.
İnıanı Mulıanınıecl İdris eş-Şatli, RL'ilile (tlık. Alımed Muhammed Şakir), Kahire
1358!1939.
İnıanı Miislim,Sabib-i Miis/iml-8, Kıhire 1334.
İmanı Zehebi, Kdşifji Marifeti men /ebu Rivayetun fi'I-Kütübi's-Sitte 1-3 (tlık.
İzzet Ali Iyel Atı)')'e, Musa Muhammed Ali Muş!), Kahire 1392/1972.
İzzuddin İbnu'I-Eslr, Üsdu'l-Gdbe j7 Ma'rifeti's-Sababe 1-5, Tahran baskısı.
]. Van Ess,
Usıilu'n-Nibdl:
Friibe Mu'ctazilitiscbe Hacresiograpbie, part I, Beirut
1971.
Kadı
Abdulcabbar el-1-Ienıechiııi, Tesbit u Deldili'n-Niibiiııve J-2.
Osman), 13eynıtl386/19ô6.
Kadı
Ebu Ya'la,Mutemedfi Usu!i'd-Din
Mecmuatu'r-Rami/i'I-Miiniri)Je
clerleıımiştir. Beı'nH
(tlık.
(\lık. Abdulkcriııı
Yedi' Hacldacl), Beynıt 1984.
1-4, Miiniri)')'e
1981 yakınları.
Matbaası
yayınlarından
Meşibatu İbn Tubman (tlık. Muhammed Tahir Malik), Dınıeşk 1403/1983.
Mukalil b.
Nevevi,
Siileıııııan el-Belhi, Eşbdb ve'n-Nezdir ji"'l-Kur'dni'I-Kerim
Abdullah Malınıuel Şelıate), Kıhire 1395/1975.
Siratu"n-Nebevi)~re (tlık.
Dınıeşk
Abclurrauf Ali,
Besanı Abdulvelıhab
(tlık.
Cibi),
1400/1980.
Rabi b. Hubeyb Ferahidi Ezcli, Climiu's-Sahib, Kahire baskısı 1982 yakınları.
ŞehrisL1ni, Nibdyetu'I-İkdlim
fl
İlmi'I-Keldm (tlık. Alfred Guillaunıe) Bağdat
niislıası, Lırilısiz.
Şevkan i, Emr bi'I-Ma'ruf min Rasliilu'I-Miiııiriyye.
makdlat
199911
Download