T.B.M.M. B:29 3.12.2001 0:2 dolarda kalmıştır; yani, içborç stoku artmamıştır. Bu dönemde, içborç stoku değişmemesine rağ­ men, büyüme büyük bir hızla devam etmiş ve Erbakan, hükümeti devrederken, yine, 1997'de, ikin­ ci üç aym büyüme oranı yüzde 9,1'dir. Aslında, bu durumun, 54 üncü Erbakan Hükümetinin niçin düşürüldüğünü anlatması açısından ayrıca bir önemi vardır. (SP sıralarından alkışlar) İplerin kopması Sayın Ecevit'in Başbakanlığıyla başlıyor. 57 nci hükümetle uçurumun kenarına gelinir; Şubat 2001 ise tam bir felakettir. 1999'da borçlanma bütün hızıyla devam ederken ekonomi küçülmektedir. Küçülme oranı 1999 sonunda eksi 6,1 olmuştur, tçborç stoku ise Aralık 1998'de 42 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye'nin iflası 2000 yılında olmuştur. 2000 yılı IMF programının uy­ gulandığı yıldır. Aslında, 2000 yılı bir deneme yılıdır; IMF ve Dünya Bankası, Türkiye ekonomisini sıcak para girişiyle test etmektedir. Sonuç bizim için felaket olmuştur; ama, IMF ve Dünya Bankası için istenen sonuçtur. İçborç stoku 54 milyar dolara ulaşmıştır; yani, 2000 yılında IMF programı sayesinde içborç stoku son on yıldaki kadar artmıştır. 2000 yılında büyümeden söz ediliyor. Bu büyüme yanıltıcıdır değerli arkadaşlarım. Tarım ve sanayi üretimi düşmüştür; artış IMF'nin test programından kaynaklanmıştır. Dışticarette verilen 27 milyar dolarlık artış büyümenin sebebidir. İşte, bu 27 milyar dolarlık dışticaret açığı ve rekor olan 10 milyar dolarlık cari açık, şubat krizini getirmiştir. Değerli milletvekilleri, iddia ediyorum, bütün bunlar bir projenin adım adım uygulanmasıdır. Bizim için felaket, IMF ve Dünya Bankası için ise projenin bir aşaması olan 2001 Şubat krizine böyle bir ortamda girilmiştir. İçborç serüveni devam ediyor. Sayın Kemal Devriş'in göreve geldiği 2001 Mart ile 2001 Ağus­ tos arasındaki altı aylık dönem, içborç tarihinin rekorudur, stok 54 milyar dolardan 74 milyar dolara ulaşmıştır. Bu rakamın yıl sonunda 80 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. Bu arada, ekonomi yüzde 11,8 oranında küçülmüştür. Ekonomi küçülüyor, millet olarak fakirleşiyoruz, gayri safî millî hâsıla 200 milyar dolardan 140 milyar dolara düşüyor, borç stokları ise katlanarak artıyor. Neye rağmen; ödenen bunca anapara ve faize rağmen. Bu arada, bütün bunlar olup biterken, 1997'de 15 milyar dolar, 1998'de 24 milyar dolar, 1999'da 25 milyar dolar, 2000'de 33 milyar dolar, 2001'de 35 milyar dolar olmak üzere, toplam 132 milyar dolar borç anaparası ve faizi ödenmiştir. Değerli arkadaşlarım, sizlerin burada seyrettiğiniz, bir ülkenin nasıl borç-faiz sarmalına düşürülerek, iflas ettirildiğidir. Direniş noktaları tek tek kırılarak, bir koca millet çökertilmektedir. Yıllarca verilen emekler, ödenen bedeller heba edilmektedir. Üretimin, sanayileşmenin, büyümenin, Türkiye reel sektörünün ocağına incir ağacı dikilmekte; ülke ekonomisi rantiye ekonomisi yapıl­ makta; Türkiye, finans kapitalizminin çevre ülkesine dönüştürülmektedir. Bu ülkenin gerçek işadamları âdeta düşman ilan edilmiştir, tehdit olarak gösterilmektedir. İşadamları yerine rantiye sınıfı yaratılmaktadır. Bu sınıfa, on yılda, sadece içborç faizi yoluyla 100 milyar doların üzerinde para aktarılmıştır. Ülkede işadamı bırakılmadı, en büyük 500 firmanın kârının yüzde 90'ını faiz gelirleri oluşturmaktadır. Yetmezmiş gibi, şimdi, Sayın Derviş "takas" diye yeni bir yasal soygun yöntemi icat etmiştir. Ekonominin bu noktaya gelmesinde, krizlerin çıkmasında hiçbir günahı olmayın tüm toplum kesim­ leri bedel ödemektedir. Evine 2 ekmek götürebilen asgarî ücretlinin elinden 1 ekmeği alınmıştır; ama, ülkenin felakete sürüklenmesinin bir numaralı sorumluları olan rantiye sınıfı, bedel ödemek şöyle dursun, ödüllendirilmektedir. -59-