başlık sayfası gazi üniversitesi eğitim bilimleri enstitüsü turizm

advertisement
BAŞLIK SAYFASI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TURİZM İŞLETMECİLİĞİ EĞİTİM ANABİLİM DALI
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TURİZME ETKİLERİ:
KONAKLAMA İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA
DOKTORA TEZİ
Hazırlayan
Burhan SEVİM
Danışman
Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN
Ankara - 2009
ii
JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI
Burhan SEVİM’in İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri: Konaklama
İşletmelerinde Bir Uygulama başlıklı tezi 11.12.2009 tarihinde, jürimiz tarafından
Turizm İşletmeciliği Eğitimi Anabilim dalında Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.
Adı Soyadı
İmza
Üye (Başkan): Prof. Dr. Azize TUNÇ HUSSEIN
……………………...
Üye (Tez Danışmanı): Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN
……………………...
Üye: Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU
……………………...
Üye: Doç. Dr. Alptekin SÖKMEN
……………………...
Üye: Yrd. Doç. Dr. Ahmet TAYFUN
……………………...
iii
ÖNSÖZ
Bu araştırmanın her safhasını titizlikle inceleyen, her konuda bana rehberlik
yapan, daima örnek aldığım ve alacağım danışman hocam Sayın Prof. Dr. Kurban
ÜNLÜÖNEN’e saygılarımı sunarak teşekkür ederim. Tezin tamamlanması sürecinde
hazırlanan tez izleme raporlarına ilgileri ve değerli katkılarından dolayı tez izleme
komitesi üyelerinden Sayın Prof. Dr. Azize TUNÇ HUSSEIN ve Sayın Prof. Dr.
Dilaver TENGİLİMOĞLU hocalarıma teşekkür ederim.
Beni bu konuda çalışmaya teşvik eden, tezin fen bilimleri ile ilgili alanlarında
desteğini benden esirgemeyen çok kıymetli dostum ve meslektaşım Öğr. Gör. Özgür
ZEYDAN’a, araştırmanın istatistiksel analizlerinin hazırlanmasında çok kıymetli
vaktini ayırarak yardımlarını esirgemeyen Öğr. Gör. Dr. Sıddık ARSLAN’a çok
teşekkür ederim.
Anketlerin dağıtımı sırasında her türlü desteği sağlayan değerli dostum Mardan
Palace Eğitim Müdürü Şükrü Timur SARAÇ’a, AKTOB’a ve ankete kıymetli
fikirleriyle katılım yapan tüm işletme yöneticilerine teşekkürü bir borç bilirim.
Bana her zaman sabır gösteren, maddi manevi daima yanımda olan sevgili eşime
ve aileme sonsuz teşekkür ederim.
Burhan SEVİM
iv
ÖZET
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TURİZME ETKİLERİ:
KONAKLAMA İŞLETMELERİNDE BİR UYGULAMA
SEVİM, Burhan
Doktora, Turizm İşletmeciliği Eğitimi Anabilim Dalı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN
Kasım-2009 135 Sayfa
Bu araştırmada 21. yüzyılın en önemli çevre sorunlarından biri olan iklim
değişikliği konusu turizm sektörü açısından değerlendirilmiştir. Araştırmanın temel
amacı, iklim değişikliğinin turizm sektöründe meydana getirdiği etkileri ortaya koyarak
bu etkileri azaltmak veya ortadan kaldırmak için alınabilecek tedbirleri belirlemeye
çalışmaktır.
Araştırmada, geçmişte başlayan ve halen var olan bir durumu var olduğu
şekliyle değerlendirmeyi amaçlayan betimsel yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın
uygulama alanı olarak Antalya ili seçilmiştir. Burada faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı
oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri araştırmanın evrenini
oluşturmuştur. Araştırma evrenini oluşturan 326 işletmenin her birinden bir yöneticiye
ulaşılması hedeflenmiştir. Araştırma, bu yöneticiler üzerinde anket tekniği kullanılarak
gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçları, frekans analizi, t testi, ki-kare (χ2) ve ANOVA
testi ile değerlendirilmiştir. Anlamlılık düzeyi, 0,05 olarak kabul edilmiş ve sonuçlar
buna göre yorumlanmıştır.
Araştırmada elde edilen bulgular, konaklama işletmelerinin büyük bir kısmının
iklim değişikliğinden etkilendiklerini göstermektedir. Yöneticiler, son yıllarda özellikle
elektrik kesintileri ve kuraklığa bağlı su sıkıntılarından önemli oranda etkilendiklerini
belirtmişlerdir. Buna rağmen iklim değişikliğine karşı tesislerin yalnızca yarısının tedbir
aldığı, diğer yarısının ise konuyla ilgili bir çalışmasının olmadığı anlaşılmıştır. Tedbir
alan işletmelerin aldığı önlemlerin dağılımları incelendiğinde de alınan tedbirlerin bazı
temel önlemlerde yoğunlaştığı ve işletmelerin büyük kısmının henüz bir çevre politikası
ve eylem planına sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Oysa turizm sektörünün geleceği
açısından konunun daha ciddi ele alınması ve somut çalışmalar yapılması
gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: İklim değişikliği, küresel ısınma, turizm
v
ABSTRACT
THE EFFECTS OF CLIMATE CHANGE TO TOURISM
AN APPLICATION IN ACCOMMODATION ESTABLISHMENT
SEVİM, Burhan
Doctorate, Department of Tourism Management Education
Thesis Supervisor: Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN
November, 2009 135 Page
In this study, climate change, which is one of the most important environmental
problems of 21st century, is examined in terms of tourist industry. The main goal of the
study is to lessen the effects of climate change on tourist industry by introducing them
or try to decide the measures that can be taken to abolish these effects.
In the study, the descriptive methodology, which aims to assess a case that
started in the past and still exists as it is, was used. Antalya was selected as the case
study place. The total field under survey is the 4 and 5-stars hotels with 1st class (5
stars) and 2nd class (4 stars) holiday resorts. It was aimed to contact to each out of 326
managers that constitute the total field under survey. The questionnaire technique was
used on these managers to collect data for the study. The collected data was analyzed by
using frequency analysis, t test, chi square and ANOVA tests. The significance level
was accepted as 0,05 and the results were evaluated according to it.
The results of the study showed that the majority of the tourist accommodations
were affected from climate change.The managers indicated that they were especially
affected by power cut and water shortage connected to drought. Nevertheless, it
was understood that only half of the managements took measures against climate
change and the other half did nothing about the subject. When the ranges of measures
that are taken by the managements were examined, it was seen that these measures were
focused on some basic precautions and majority of managements hadn't had an
environmental policy and an action plan yet.
Key words: climate change, global warming, tourism
İÇİNDEKİLER
BAŞLIK SAYFASI ............................................................................ İ
JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI.......................................... İİ
ÖNSÖZ .............................................................................................İİİ
ÖZET................................................................................................ İV
ABSTRACT ...................................................................................... V
İÇİNDEKİLER ............................................................................... Vİ
TABLOLAR LİSTESİ.................................................................Vİİİ
ŞEKİLLER LİSTESİ....................................................................... X
KISALTMALAR LİSTESİ ............................................................ Xİ
Sera Gazı Kısaltmaları ..................................................................................... xi
Ölçü Birimleri Kısaltmaları ............................................................................ xii
1. GİRİŞ ............................................................................................ 1
1.1. Araştırma Problemi ................................................................................... 5
1.2. Araştırmanın Amacı .................................................................................. 6
1.3. Araştırmanın Önemi.................................................................................. 9
1.4. Araştırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları .................................................. 14
1.5. Varsayımlar .............................................................................................. 16
1.6. Terimlerin Tanımlanması ....................................................................... 17
2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE ....................... 19
2.1. Sera Etkisi ve Sera Gazları ..................................................................... 19
2.2. Küresel Isınma ......................................................................................... 27
2.3. İklim Değişikliği ....................................................................................... 32
2.3.1. İklim Değişikliği Senaryoları............................................................... 35
2.3.1.1. Sıcaklık Değişimi ve Deniz Seviyesinin Yükselmesi Öngörüleri . 37
2.3.2. İklim Değişikliğinin Etkileri ................................................................ 38
2.3.3. İklim Değişikliği Turizm İlişkisi ......................................................... 39
2.3.3.1. Turizmin İklim Değişikliğine Etkileri ........................................... 40
2.3.3.2. İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri ........................................... 44
2.3.3.3. İklim Değişikliğinin Kitle Turizmi Üzerine Etkileri ..................... 47
2.3.4. Türkiye’deki Uygulamalar ................................................................... 58
2.3.4.1. Yeşil Yıldız .................................................................................... 60
2.3.4.2. Beyaz Yıldız .................................................................................. 63
vii
3. YÖNTEM ................................................................................... 65
3.1. Araştırma Modeli ..................................................................................... 65
3.2. Evren ve Örneklem .................................................................................. 66
3.3. Verilerin Toplanması ............................................................................... 68
3.4. Verilerin Analizi ....................................................................................... 70
4. BULGULAR VE YORUMLAR ............................................... 72
4.1. Araştırmaya Katılan Konaklama İşletme Yöneticilerinin Bireysel
Özelliklerine İlişkin Bulgular ...................................................................................... 72
4.2. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerine Yönelik Bulgular ......... 73
4.3. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerinin İklim Değişikliğine
Karşı Tedbir Alma Durumları ve Tedbirlerin Dağılımına İlişkin Bulgular ........... 75
4.4. İklim Değişikliğinin Turizm Sektörüne Etkileri ve Alınacak
Tedbirlere İlişkin Katılımcıların Görüşlerine İlişkin Bulgular ................................ 84
4.5. İklim Değişikliğinin Turizm Sektörüne Etkileri ve Alınacak
Tedbirlere Yönelik Katılımcı Görüşlerine İlişkin İstatistiksel Testler .................... 93
5. SONUÇ VE ÖNERİLER ........................................................ 101
KAYNAKÇA ................................................................................. 110
EKLER ........................................................................................... 121
EK 1. ANKET FORMU ............................................................... 121
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 2.1. Küresel Isınmada Etkili Olan Sera Gazları ve Özellikleri ..........................34
Tablo 2.2. Antropojenik Sera Gazları ve Emisyon Kaynakları .................................... 35
Tablo 2.3. Ekosistemlere ve Sektörlere Göre Küresel Karbon Dengesi ...................... 40
Tablo 2.4. Emisyon Senaryolarına Göre 2090 – 2099 Yıllarındaki Sıcaklık
Değişimleri ve Deniz Seviyesindeki Yükselme............................................ 49
Tablo 2.5. 2005 Yılı İtibariyle Uluslararası Turizmden Kaynaklanan CO2
Emisyonları ....................................................................................................52
Tablo 2.6. İklim Değişikliğinin Temel Uluslararası Seyahat Hareketleri Üzerindeki
Muhtemel Etkileri .......................................................................................... 62
Tablo 3.1. Antalya İlinde Faaliyet Gösteren 4 ve 5 Yıldızlı Otel İşletmeleri İle
1. Sınıf (5 Yıldızlı) ve 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köylerinin Dağılımı .......... 79
Tablo 3.2. Ankette Yer Alan Boyutlar ile Bunlara İlişkin Yargı Sayısı ve Anketteki
Sıra Numaraları...............................................................................................81
Tablo 4.1. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Bireysel Özellikleri ..............................84
Tablo 4.2. Araştırmaya Katılan İşletmelerin Özellikleri .............................................. 86
Tablo 4.3. İşletmelerin Gruplandırılmış Bölgesel Dağılımları ..................................... 86
Tablo 4.4. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları ................. 87
Tablo 4.5. İşletmenin Türü İle İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları
Arasındaki İlişki ............................................................................................. 88
Tablo 4.6. İşletmelerin Faaliyette Bulunduğu Bölgeler ile İklim Değişikliğine
Karşı Tedbir Alma Durumları Arasındaki İlişki.............................................88
Tablo 4.7. Katılımcıların Turizm Eğitimi Alma Durumları ile İklim Değişikliğine
Karşı Tedbir Almaları Arasındaki İlişki ......................................................... 89
Tablo 4.8. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Önlem Almaları ile Yöneticilerin
Eğitim Düzeyi Arasındaki İlişki ..................................................................... 89
Tablo 4.9. İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Aldığı Tedbirlerin Dağılımları ...... 90
Tablo 4.10. İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alan İşletmelerin Aldığı Tedbirlerin
İşletme Türüne Göre Dağılımı ........................................................................ 93
Tablo 4.11. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine
Etkilerini Ölçmeye Yönelik İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans,
Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları ....................................... 97
ix
Tablo 4.12. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek
Tedbirlere İlişkin İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde,
Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları .................................................... 99
Tablo 4.13. Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz İfadelere
Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve
Standart Sapmaları ........................................................................................ 103
Tablo 4.14. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Cinsiyetlerine Göre Boyutları
Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ................................... 105
Tablo 4.15. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Turizm Eğitimi Alma Durumlarına
Göre Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ..........106
Tablo 4.16. Araştırmaya Katılan Yöneticilerden İklim Değişikliğine Karşı
Tedbir Alanlarla Almayanların Boyutları Değerlendirmeleri Arasındaki
Farklılıklar ..................................................................................................... 106
Tablo 4.17. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Eğitim Durumlarına Göre
Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ...................107
Tablo 4.18. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre
Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları ...................107
Tablo 4.19. Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre
Boyutları Değerlendirmeleri Sonucu Ortaya Çıkan Farklılıkların
Kaynakları ..................................................................................................... 108
Tablo 4.20. İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya
Çıkan Farklılıklar ........................................................................................... 109
Tablo 4.21. İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya
Çıkan Farklılıkların Kaynakları .....................................................................110
Tablo 4.22. İşletmelerin Faaliyet Bölgelerine Göre Boyutların Değerlendirilmesinde
Ortaya Çıkan Farklılıklar ...............................................................................112
x
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 2.1. Atmosferin Sera Etkisi.................................................................................. 32
Şekil 2.2. 1990–2004 Yılları Arasında Toplam Sera Gazı Emisyonları ....................... 37
Şekil 2.3. Sera Gazı Emisyonları ve Tutulumlarının 1990–2004 Yılları Arasında
Sektörlere Göre Dağılımı ...............................................................................38
Şekil 2.4. 2004 Yılı Sera Gazı Emisyonları ve Yutaklarının Değerlendirmesi ............ 39
Şekil 2.5. Küresel Karbon Döngüsü ve İnsan Kaynaklı Sera Gazı Salımlarının
Küresel Karbon Dengesinde Yaptığı Değişiklikler ....................................... 41
Şekil 2.6. 1860’dan İtibaren Küresel Ortalama Sıcaklıklar ..........................................43
Şekil 2.7. Milankovitch Döngüleri ............................................................................... 44
Şekil 2.8. SRES Senaryo Grupları ................................................................................ 48
Şekil 2.9. Küresel Ortalama Sıcaklık Artışlarına Karşılık Sektörlerin
Fayda-Zararları ............................................................................................... 51
Şekil 2.10. Turizm ile İklim Değişikliği Arasındaki Çift Yönlü İlişki .........................52
Şekil 2.11. Çeşitli Turizm Alt Sektörlerinin CO2 Emisyonlarına Katkısı..................... 53
Şekil 2.12. Her Şeyin Aynen Devam Etmesi Senaryosuna Göre CO2 Emisyonları .....54
Şekil 2.13. Ulaştırma Sektörü Kaynaklı Toplam CO2 Emisyonları ..............................54
Şekil 2.14. Küresel Isınan Dünyada İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri ................ 57
Şekil 2.15. Bruun Kuralı ............................................................................................... 59
Şekil 2.16. İklim Değişikliğinin Turizm Destinasyonlarına Etkilerinin
Coğrafi Dağılımı .............................................................................................65
Şekil 2.17. 1961–1990 Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları ............66
Şekil 2.18. A2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası
Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları ............................................. 67
Şekil 2.19. B2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası
Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları ............................................. 68
Şekil 2.20. Yaz Sıcaklıklarındaki Değişiklik Tahminleri ............................................. 69
Şekil 2.21. Kış Yağışlarındaki Değişiklik Tahminleri .................................................. 69
xi
KISALTMALAR LİSTESİ
AB
Avrupa Birliği (European Union)
AKTOB
Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği
ÇOB
Çevre ve Orman Bakanlığı
IPCC
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on
Climate Change)
KTB
Kültür ve Turizm Bakanlığı
OECD
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organisation for Economic
Co-operation and Development)
SRES
IPCC Emisyon Senaryoları Özel Raporu (Special Report on Emission
Scenarios)
TÜROFED
Türkiye Otelciler Federasyonu
TTYD
Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği
UN
Birleşmiş Milletler (United Nations)
UNEP
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment
Programme)
UNDP
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development
Programme)
UNFCCC
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework
Convention on Climate Change)
USEPA
Amerikan Çevre Koruma Örgütü (United States Environmental
Protection Agency)
WHO
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)
WMO
Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization)
WTO
Dünya Turizm Örgütü (World Tourism Organization)
Sera Gazı Kısaltmaları
C
Karbon
CO2
Karbondioksit
CO
Karbon monoksit
CH4
Metan
xii
HFCS
Hidroflorokarbonlar
CFCS
Kloroflorokarbonlar
HCFCS
Hidrokloroflorokarbonlar
H2O
Su buharı
N2O
Diazot monoksit
NOX
Azot oksitler
O3
Ozon
PFCS
Perflorokarbonlar
SF6
Kükürt hekzaflorid
Ölçü Birimleri Kısaltmaları
Mt
Milyar ton
ppb
Hacim olarak milyarda bir
ppm
Hacim olarak milyonda bir
ppt
Hacim olarak trilyonda bir
Tg
Tera gram
1. GİRİŞ
Sanayi devriminin ardından toplumların refah seviyeleri ve insanların yaşam
kaliteleri gün geçtikçe artmıştır. Bu artış, 20. yüzyılda yüksek oranlarda enerji ve
hammadde ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Isınma, ulaşım ve enerji üretimi gibi
faaliyetleri gerçekleştirebilmek için kullanılan kömür ve petrol ağırlıklı yakıtlar (fosil
yakıtlar) çevre sorunlarının başlıca sebebi olmuştur. Bu yakıtların yanma işlemleri
sonucu büyük miktarda karbondioksit (CO2) kontrolsüz bir şekilde atmosfere salınarak
atmosferin doğal sera etkisini kuvvetlendirmiş, bu da atmosferin ısı tutma kapasitesini
yükseltmiştir.
Bu yükselişe ek olarak orman alanlarının tahrip edilmesi, arazi kullanımındaki
değişiklikler gibi insan etkinlikleri ile ekonomik ve demografik büyüme gibi
sebeplerden dolayı sera gazlarını emen alanlar azalmış ve tüm bunlar küresel ısınma
olarak adlandırılan soruna yol açmıştır (İncecik, 2007, s.29).
Küresel ısınma süreci iklimlerde değişikliklere de sebep olmaktadır. İklimlerin
değişimi ise sağlıktan tarıma, enerjiden turizme kadar pek çok sektörü etkilemeye
başlamıştır ve etkilemeye de devam edeceği görülmektedir.
Atmosferde artan CO2 birikiminin değişmesine bağlı olarak iklimin değişebilme
olasılığı, ilk kez 1896 yılında Nobel Ödüllü İsveçli Kimyacı S. Arrhenius tarafından
öngörülmüştür (Muslu, 2000, s.96). O zamandan beri bilim adamlarının konuyla ilgili
çalışmaları devam etmiştir. Ancak konunun, küresel düzeyde politik olarak gündeme
gelmesi 1970’li yılların sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Bu aşamada konunun tarihsel
gelişimi küresel politik düzeyde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırmanın temelini
oluşturan “Küresel Isınma” ve “İklim Değişikliği” kavramları ise ikinci bölümde
açıklanacaktır.
Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization - WMO)
öncülüğünde 12–23 Şubat 1979 tarihleri arasında Cenevre’de düzenlenen I. Dünya
İklim Konferansı’nda, toplumun temel enerji kaynağı olan fosil yakıt kullanımı ve
orman alanlarının hızla tahrip edilmesi ile atmosferdeki CO2 birikiminin artacağı
2
öngörülmüştür. Ayrıca bu artışın uzun süreli iklim değişikliklerine sebep olabileceği
belirtilerek, söz konusu sorunun çözümü için uluslararası düzeyde ilk adım atılmıştır
(WMO, 2002).
I. Dünya İklim Konferansı’ndan, 1992 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş
Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’na kadar geçen on üç yıllık zaman diliminde,
küresel iklim değişikliği sorununa uluslararası düzeyde siyasi seçenekler sunarak çözüm
bulabilmek için WMO, Birleşmiş Milletler (United Nations - UN) ve Birleşmiş
Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme - UNEP) gibi
örgütler tarafından birçok toplantı ve konferans düzenlenmiştir.
Bu çalışmalar, 3–14 Haziran 1992 tarihleri arasında Brezilya’nın başkenti Rio de
Janerio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya
açılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations
Framework Convention on Climate Change - UNFCCC) ile sonuçlanmıştır.
UNFCCC’nin 23. maddesinin 1. paragrafına göre yürürlüğe girmesi, 50 ülkenin
onayından 90 gün sonra 21 Mart 1994 tarihinde gerçekleşmiştir. UNFCCC (2009)
verilerine göre, sözleşmenin tarafları arasında Türkiye dâhil 196 ülke ve Avrupa Birliği
(European Union - EU) bulunmaktadır (http://unfccc.int/, Erişim tarihi: 16 Ekim 2009).
Atmosferde tehlikeli bir boyuta varan insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının
iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önleme ve toplam CO2 emisyonlarını 2000
yılına kadar 1990 yılı seviyesinde tutma amacını taşıyan UNFCCC, sorun için alınması
gereken önlemlerin genel bir çerçevesini çizmekte, fakat taraf ülkelere bağlayıcı
emisyon hedefleri koymamaktadır.
Sözleşmenin temel ilkeleri ise (Öztürk, 2007);
• İklim sisteminin eşitlik temelinde, ortak fakat farklı sorumluluk alanına uygun
olarak korunması,
• İklim değişikliğinden etkilenecek olan gelişme yolundaki ülkelerin ihtiyaç ve
özel koşullarının dikkate alınması,
3
• İklim değişikliğinin önlenmesi için alınacak tedbirlerin etkin ve en az maliyetle
yapılması,
• Sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi ve alınacak politika ve önlemlerin
ulusal kalkınma programlarına entegre edilmesi,
• Alınan karşı önlemlerin keyfi, haksız, ayırımcı veya uluslararası ticarete gizli bir
kısıtlama oluşturmayacak nitelikte olmasıdır.
UNFCCC hükümlerine göre, UNFCCC’nin en yüksek karar verme organı olarak
Taraflar Konferansı oluşturulmuştur. Taraflar Konferansı, UNFCCC’ye taraf olan veya
taraf olma niyeti gösteren ülkelerin her yıl, yılda bir kere toplandıkları ve sözleşme ile
ilgili kararların alındığı bir konferanstır. Taraflar Konferansının ilki 1995 yılında
Berlin’de, ikincisi ise 1996 yılında Cenevre’de gerçekleştirilmiştir. Her iki Taraflar
Konferansında da ülkeler, UNFCCC’nin birincil yükümlülüğü olan gönüllü emisyon
azaltım hedefinin, sorunun çözümü için etkili ve adil olmadığını tartışmışlardır. Etkili
ve adil bir çözüm için, hem sorunun oluşumundaki katkıları, hem de sorunun çözümü
için gerekli olan ekonomik ve teknolojik olanaklara sahip olmaları bakımından, gelişmiş
ülkeler için bağlayıcı emisyon azaltım hedefleri olan bir protokol veya yasal bir
düzenlemenin gerekli olduğunu belirtmişlerdir.
Yaklaşık iki yıl süren çalışmalar sonucunda, Japonya’nın Kyoto kentinde
gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansında yaptırımları zayıf olan UNFCCC’ye karşılık
daha önemli yaptırımlar getiren Kyoto Protokolü 1–11 Aralık 1997 tarihleri arasında
imzaya açılmıştır.
Protokol, gelişmiş ülkelere, belirlenen altı sera gazı (CO2, Metan (CH4),
Diazotmonoksit (N2O), Hidroflorokarbonlar (HFCs), Perflorokarbonlar (PFCs) ve
Kükürt
hekzaflorid
(SF6))
emisyonlarını
azaltma
yükümlülüğü
vermektedir.
UNFCCC’de sera gazı salımlarının 2000 yılında 1990 yılı seviyelerinde tutulması
öngörülürken, Kyoto Protokolü’nde ilk uygulama dönemi olan 2008–2012 döneminde
1990 yılına göre en az %5 azaltılması hükmü bulunmaktadır.
4
İklim değişikliği sorunu ile ilgili uluslararası çabalar için genel bir çerçeve sunan
UNFCCC’yi, ülkeler düzeyinde bireysel salınım sınırlamaları getirerek detaylandıran
Kyoto Protokolünün yürürlüğe girebilmesi için, 1990 yılı toplam sera gazı emisyonunun
en az %55’inden sorumlu, aralarında gelişmiş ülkelerin de bulunduğu UNFCCC’ye
taraf olan en az 55 ülkenin onayını alması ve bunun üzerinden 90 gün geçmesi
gerekmektedir. 22 Ekim 2004 tarihinde protokolü onaylayan 136. ülke olarak Rusya’nın
da katılımıyla, protokolü onaylayan ülkelerin toplam sera gazı salımları 1990 yılı
toplam sera gazı salımlarının %61.6’sına ulaşmıştır. Böylece protokolün yürürlüğe
girebilmesi için gerekli emisyon salımlarının en az %55’inden sorumlu ülkelerin bir
araya gelme şartı sağlanmış ve protokol 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe
girmiştir (Öztürk, 2007; Tüzüner, 2007, s.6).
Türkiye, sözleşmenin amacını benimsemesine ve sürece dâhil olmak istemesine
rağmen, sözleşmeye o günün koşullarında taraf olması durumunda sera gazı
emisyonlarını 1990 yılı seviyesine indirmekle yükümlü olması ve Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Teşkilatı’na (OECD) üye ülkeler arasında yer aldığı için de gelişmekte olan
ülkelere ekonomik ve teknolojik yardımda bulunma yükümlülüğü olması nedeniyle
2003 yılına kadar UNFCCC’yi imzalamamıştır (TTGV, 2002).
21 Ekim 2003 tarihli ve 4990 sayılı kanunla Türkiye de sözleşmeye taraf
olmuştur. Bu kanun, 18 Aralık 2003 tarih ve 25266 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece Türkiye 24 Mayıs 2004 tarihinde, 189. ülke
olarak UNFCCC’ye taraf olmuştur (http://unfccc.int/, Erişim tarihi: 16 Haziran 2008).
Türkiye, UNFCCC’ye taraf olmasıyla, hukuken Kyoto Protokolü’ne de taraf
olma hakkını elde etmiştir. Türkiye’nin Kyoto Protokolüne katılmasının uygun
bulunduğuna dair kanun tasarısı 5 Şubat 2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde (TBMM) kabul edilmiştir. Bu sayede Türkiye, protokole taraf ülkelerin
oluşturduğu çalışma gruplarına da katılma imkânına kavuşmuştur.
Kyoto Protokolü ilk yükümlülük dönemi olarak 2008–2012 periyodu için
alınacak sera gazı salımı azaltım veya sınırlama taahhüdünü içermektedir. 2013 yılından
itibaren yeni bir rejim başlayacak olup, ülkelerin üstleneceği sorumlulukların Aralık
2009’da
Kopenhag’da
yapılacak
15.
Taraflar
Toplantısında
belirlenmesi
5
hedeflenmektedir. Türkiye, Kyoto Protokolüne taraf olarak 2013’ten itibaren
uygulanacak iklim değişikliği kontrolü rejimine taraf olma imkânına da kavuşmuştur
(http://www.cevreorman.gov.tr, Erişim Tarihi: 22 Şubat 2009).
İklim değişikliğinin enerji, ulaştırma, ormancılık gibi ekonominin önemli
sektörleri üzerindeki etkileri düşünüldüğünde Türkiye’nin protokole taraf olmasıyla
alınacak tedbirlerle bu sektörlerde meydana gelebilecek etkinin en aza indirilebileceği
anlaşılmaktadır.
Türkiye ekonomisi için önemli sektörlerden biri de turizmdir. Her yıl
milyonlarca turisti ağırlayan ve turizmden milyarlarca dolar gelir elde eden Türkiye,
iklim değişikliği konusundaki çalışmalarıyla bu sektörün sürdürülebilirliği adına da
önemli adımlar atmış olacaktır. Dünya Turizm Örgütü (World Tourism Organization WTO) de turizmin sürdürülebilir kalkınmaya katkısıyla ilgilenen tüm hükümetleri, başta
Kyoto Protokolü olmak üzere iklim değişikliğinin etkilerinin oluşmasını ve yayılmasını
engelleyecek çözümler içeren her türlü uluslararası ve çok taraflı beyanname ve
sözleşmeyi imzalamaya davet etmiştir (WTO, 2003a). Türkiye, 2009 yılı başında aldığı
protokole taraf olma kararıyla WTO’nun bu davetine de uymuş olmaktadır.
1.1. Araştırma Problemi
Buraya kadar genellikle iklim değişikliği konusunun küresel ölçekte nasıl
değerlendirildiği, kronolojik bir sıra ile ortaya konulmaya çalışıldı. Bu esnada genelden
özele gidilerek küresel politik aktörlerin yaptığı çalışmalardan Türkiye’de yapılan
çalışmalara doğru bir geçiş yapıldı. Çalışmanın esasının teşkil eden “İklim Değişikliği”
ile ilgili kavramlar ise ikinci bölümde Kuramsal ve Kavramsal Çerçeve içerisinde
detaylı olarak açıklanmaktadır.
İklim, çevre ve turizm, ortak bir ilişkiyi simgeleyen kavramlardır. Çevre bir
turizm kaynağı olma özelliğini taşırken, turizmin de çevreye önemli etkileri olmaktadır.
Dolayısıyla turizmin var olması için, çevrenin yaşamasının gerekliliği ortadadır.
Çevrenin yaşayabilmesi de iklimsel değişimlere bağlı olmaktadır (Yağcı, 2000, s.45).
Turizmin çevre üzerindeki etkilerinin büyük kısmı, doğada var olan verilerin
6
sergilenmesi veya sunulması ile gerçekleşmektedir. Buna karşın gerçekleşen turizm
faaliyetleri fiziksel çevre üzerinde çeşitli şekillerde etki göstermektedir. Bu etkiler,
doğal ve tarihi çevrenin tahribatı şeklinde olabileceği gibi, onların kazanılmasına
yönelik ciddi önlemlerin alınması şeklinde olumlu yönde de olabilmektedir (Akoğlan ve
Kozak, 1996, s.26).
İklim, çevre ve turizm bir zinciri oluşturan halkalar olarak düşünüldüğünde,
herhangi birinde oluşan olumlu ya da olumsuz etki, diğer bileşenleri de hızla
etkilemektedir. Ayrıca birçok turizm çeşidi, iklim koşullarına bağlı olarak ortaya
çıkmaktadır. İnsan tercihlerine bağlı olarak da değişim göstermektedir.
Turizmin gelişmesindeki önemli bir unsur doğal çekiciliktir. Doğal çekicilik,
nadir olma ve ilgi uyandırma ile özdeşleşmektedir. İlginin düzeyini ulaşılabilirlik ve
güvenli olması doğrudan etkilemektedir. Bu koşullar altında yapılmakta olan turizm
çeşitleri; deniz turizmi, kış turizmi, sağlık turizmi (ılıca, kaplıca, vb), yayla turizmi, dağ
turizmi, spor turizmi (kış sporları, golf, atlı doğa yürüyüşü, yamaç paraşütü, tırmanma,
rüzgar sörfü, su altı dalış, sportif balıkçılık, rafting, vb.), mağara turizmi, kamp ve
karavan turizmi, yaban hayatı inceleme (kuş gözlemciliği, bitki inceleme, vb.)
sıralanabilmektedir (Akıncı Kesim vd., 2007, s.465).
Turizmin temel hammaddesinin iklim öğeleri olması sebebiyle mevsimsel
sıcaklıkların değişmesinin kış turizmi başta olmak üzere pek çok turizm türünü
etkileyeceği düşünülmektedir. Bu araştırma, konuyla ilgili öngörüleri daha ayrıntılı
inceleyip konuyu Türkiye turizminin geleceği açısından ortaya koymak amacıyla
yapılmıştır.
1.2. Araştırmanın Amacı
Araştırmalar bir veya birden çok amaç göz önüne alınarak hazırlanmaktadır. Her
araştırma için bu amaç veya amaçların varlığı, o araştırmanın bilimsel olarak değerini
ortaya koyan ölçütlerdendir.
Araştırmacının, bilimsel düşünce yönteminin ışığı altında, olgulara dönük olarak
ve sistematik bir şekilde araştırmasını gerçekleştirmesi gerekir. Bu araştırmanın temel
7
amacı da, iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkilerini Antalya’da faaliyet gösteren 4
ve 5 yıldızlı oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı ) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri ölçeğinde
inceleyerek soruna çözümler üretmeye çalışmaktır.
Tüm ülkeler için oldukça önemli olan küresel iklim değişikliğinin konaklama
sektörüne etkilerinin araştırılacağı bu çalışmada, sorunun boyutlarının anlaşılması için
ilk olarak, küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğinin oluşum nedenleri, mevcut ve
olası değişimler, iklim - turizm ilişkisi ile iklimdeki değişimlerin turizme etkileri
incelenecektir. Bu araştırmanın hipotezi aşağıdaki gibidir:
H1: Konaklama işletmeleri iklim değişikliğinden etkilenmektedirler.
Araştırmada ayrıca bu araştırma hipotezine bağlı olarak aşağıdaki alt hipotezler
de test edilecektir:
H1.1: Konaklama işletmelerinin türü ile iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumları
arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H1.2: Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbirler alması ile bu tesislerin
faaliyette bulunduğu bölge arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H1.3: Konaklama işletmelerinin yöneticilerinin turizm eğitimi alma durumları ile bu
tesislerin iklim değişikliğine karşı tedbirler alması arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H1.4: Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı önlemler almasıyla işletme
yöneticilerinin eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H1.5:
İklim
değişikliğine
ilişkin
ifadelere
katılım
düzeylerinde
yöneticilerin
cinsiyetlerine göre anlamlı bir farklılık vardır.
H1.6: İklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde yöneticilerin turizm
eğitimi alma durumuna göre anlamlı bir farklılık vardır.
H1.7: İklim değişikliğine ilişkin ifadelere katılım düzeylerinde işletmelerin iklim
değişikliğine karşı tedbirler alma durumları arasında bir farklılık vardır.
8
H1.8: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere
katılım düzeylerinde yöneticilerin eğitim durumuna göre anlamlı bir farklılık vardır.
H1.9: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere
katılım düzeylerinde yöneticilerin görevlerine göre anlamlı bir farklılık vardır.
H1.10: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere
katılım düzeylerinde konaklama işletmelerinin türüne göre bir farklılık vardır.
H1.11: Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen iklim değişikliğine ilişkin ifadelere
katılım düzeylerinde konaklama işletmelerinin faaliyet bölgesine göre anlamlı bir
farklılık vardır.
Araştırmada ayrıca aşağıdaki sorulara da cevap aranacaktır:
• Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbirleri var mıdır?
• Konaklama işletmelerinde sıcaklığa bağlı personel ve turist hastalık ve
şikâyetlerinde artış var mıdır?
• Konaklama işletmelerinin bünyesinde su ve enerji tüketimi ile atık yönetimi
konularında doğrudan ilgili yöneticiler mevcut mudur?
• Konaklama işletmelerinin yöneticilerinin satın alma kararlarında alınan ürünün
çevreye duyarlılığı da dikkate alınmakta mıdır?
• Konaklama işletmelerinde iklim değişikliği hakkında eğitimler düzenlenmekte
midir?
• Konaklama işletmelerinde su ve enerji tasarrufuna yönelik çalışmalar yapılmakta
mıdır?
• İklim değişikliğiyle mücadele için işletme bütçesinden özel bir pay ayrılmakta
mıdır?
9
1.3. Araştırmanın Önemi
İklim değişiminin yaşanan en belirgin sonuçları dünyanın giderek ısınması,
buzulların erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, yağış rejimlerinin değişmesi,
ekstrem hava olaylarının şiddetinde ve sıklığında önemli artışlar, ve buna bağlı olarak
ekolojik yapının değişime uğramasıdır.
Dünyada yaşanan ekstrem hava olaylarında özellikle 1990’lı yıllarda önemli
artışlar meydana gelmiştir. Son yıllarda hava olayları nedeniyle can ve mal kayıplarında
büyük artışlar görülmüştür. Örneğin İsviçre 2003 yılında son 250 yılın en sıcak Haziran
ayını yaşamış, ABD’de bir yıl içinde 562 tornado meydana gelmiştir. Dünyada 2001
yılında 10 milyar dolar düzeyinde olan ekonomik kayıplar 2004 yılında 90 milyar
dolara yükselmiştir. Japonya, tarihindeki en çok sayıda fırtınayı 2004 yılında yaşamıştır.
2002, 2003, 2004 ve 2005 yılları 1998 sonrası en sıcak yıllar olmuştur.
1980–2003 yılları arasında analiz edilen 14000 doğal afetin sadece %16’sını
deprem ve volkanik faaliyetler oluşturmaktadır. Geriye kalan %84’ü atmosfer olayları
nedeniyledir. 1950–2006 arası tüm atmosfer kaynaklı doğal afetlerin yol açtığı kayıplar
1 trilyon 190 milyar doları bulmaktadır (İncecik, 2007, s.31).
Atlantik Okyanusu ve Kuzeybatı Pasifik’te 1975 yılından sonra 4 ve 5
şiddetindeki fırtınalarda önemli artışlar görülmüştür. Münich Re Grubuna göre 2005
yılında fırtınalar nedeniyle uğranılan zarar seviyesi 200 milyar doları aşmıştır. Sadece
Katrina fırtınasından doğan ekonomik kayıplar 125 milyar dolardır. Bu fırtına, o
zamana kadarki en büyük maddi kaybı oluşturmuştur. 2005 yılında yaşanan atmosfer
olaylarına bakıldığında şunlar görülmektedir;
1850 yılından bu yana en yüksek sayıda fırtına 2005 yılında yaşanmıştır.
2005 yılı, Atlantik kasırgaları bakımından yaşanan 26 tropikal fırtına ile bir
rekor yılı olmuştur. Atlantik’te Saffir-Simpson ölçeğine göre üç ve üzeri şiddette
meydana gelen her on fırtınadan altısı kasırga şeklinde olmuştur. Bundan önceki rekor
21 fırtınanın meydana geldiği 1933 yılına aittir.
10
Katrina kasırgası ise ABD’de 1928’den bu yana en ölümcül fırtına olmuştur.
Lousiana ve Mississippi de en az 1300 kişinin hayatını kaybettiği Katrina fırtınasının
yol açtığı ekonomik kayıp Ekim 2009’a kadar karşılaşılan en yüksek seviyede olmuştur.
ABD’de bu fırtınanın sosyal sorunları hala çözülememiştir. Karayipler’de Wilma
kasırgası, Güney Çin’de ise tayfun büyük can ve mal kayıplarına yol açmıştır.
Japonya’nın batısında yaşanan Nabi tayfunu üç günde 1321 mm. yağış getirmiştir.
İstanbul’un bir yılda aldığı yağışın 700 mm. olduğu düşünüldüğünde bu değerin etkisi
daha iyi anlaşılabilir. Bunun yanı sıra Güneydoğu Çin’de Longwang tayfunu en az 80
kişinin ölümüne yol açmıştır (İncecik, 2007, s.32).
Türkiye’de de 2008 yılında yaşanan kuraklığın ardından 2009 yılında ülkenin
pek çok kesimi normalin üzerinde yağış almıştır. Bunun neticesinde Temmuz ayında
Bartın, Zonguldak ve Giresun’da, Eylül ayında da Tekirdağ, İstanbul ve Çanakkale’de
seller meydana gelmiştir. Bu sellerde çok sayıda can kaybı olurken büyük bir maddi
hasar da meydana gelmiştir. Özellikle İstanbul’da meydana gelen sel felaketi 1999
depreminin ardından İstanbul’da en büyük maddi zararı veren felaket olarak kayıtlara
geçmiştir.
Eylül
2009’da
Marmara
Bölgesi
yağış ortalaması
99,8
mm.
olarak
gerçekleşirken bölgenin normal yağış değerleri 36,3 mm.’dir. 2008 Eylül ayı yağış
ortalaması ise 81,6 mm.’dir. Yağışlarda normale göre % 174,7, 2008 yılının Eylül ayına
göre de % 22,3 artış meydana gelmiştir (www.meteor.gov.tr).
Şubat
2007’de
açıklanan
Hükümetlerarası
İklim
Değişikliği
Paneli
(Intergovernmental Panel on Climate Change - IPCC) dördüncü değerlendirme raporuna
göre son yüzyılda küresel ortalama hava sıcaklığı 0,74 °C artmıştır. Bu artışın en büyük
kısmı 1991 sonrasında meydana gelmiştir.
Rapordaki öngörülere göre eğer hiçbir önlem alınmaz ise neler olabileceğini
ortaya koyan A1F1 senaryosuna göre, sera gazlarına bağlı olarak 2100 yılında ortalama
sıcaklık 2,4–6,4°C artacak, deniz seviyeleri ise 0,26–0,59 m. yükselecektir (IPCC,
2007).
11
Avrupa’da 1901–2000 arasında ısınma trendi 0,76 °C iken; 1977–2001 arasında
0,42 °C olmuştur. 1995–2006 dönemi ise 1850’den buyana en sıcak on iki yıl olarak
belirlenmiştir. 1950–2000 yılları arasındaki doğrusal ısınma eğilimi ise son
yüzyıldakinin yaklaşık iki katıdır. 1950 yılından beri sıcaklık dalgalarında ve sıcak
geçen gece sayısında artış olmuştur.
Bu arada küresel deniz seviyesi yükseklikleri yılda 1–2 mm. artmış, fırtınalar
şiddetlenmiş, sıklaşmış, kar örtüsü ve buzullar ise azalmıştır. Son yüzyılda kuzey
yarıkürede orta ve yüksek enlemlerde buz örtüsü süresinde yaklaşık 2 hafta azalma
belirlenmiştir. Bunun yanı sıra yağış Kuzey Yarıkürede on yılda % 0,5–1,0 kadar artmış
ve şiddetli yağışın sıklığında da %2–4 artma görülmüştür (www.ipcc.ch).
IPCC raporunda ayrıca, fiziksel ve biyolojik sistemlerde önemli değişiklikler
yaşanmaya başlandığı ve 21.Yüzyıl sonunda bu değişikliklerın yaşamı büyük ölçüde
etkileyecek seviyelere geleceği vurgulanmıştır. Fiziksel sistemler içerisinde deniz buzu
ve kar örtüsündeki değişim sonucu deniz seviyesi en fazla 59 cm. yükselecektir (IPCC,
2007).
Avrupa’da 21. Yüzyıl içerisinde yaşanacak iklim değişikliği çarpıcı sonuçlar
göstermektedir. Örneğin Avrupa’nın tamamında ısınma beklenmekte, en çok ısınma ise
Kuzey Avrupa’da ve kış mevsiminde beklenmektedir. Diğer bir deyişle iklim değişimi
en çarpıcı sonuçlarını Arktik Bölgede vermektedir. 2030–2050 yılları arasında yaz
aylarında Arktik deniz buzunun tamamen yok olması beklenmektedir.
Güney ve Orta Avrupa’da ısınma en çok yazın meydana gelmektedir. Yağışlar
ise mevsimsel olarak önemli değişikliklere uğrayacaktır. Kuzey, Orta ve Batı Avrupa’da
yağışlar artar iken Akdeniz’de azalmaktadır. Yaz yağışları Kuzey dışında önemli
şekilde azalmaktadır. Güney ve Güneydoğu Avrupa’da su ihtiyacı ciddi bir sorun
olacaktır. 727 milyon km2 alana sahip kıta Avrupa’sının %73’ünün şehirlerde yaşadığı
göz önüne alındığında iklim değişiminden etkilenme derecesi yüksek olacaktır
(www.ipcc.ch).
IPCC raporunda Türkiye sonuçları için en temel noktalar 2030 yılında
Türkiye’nin Kuzeydoğusu dışında kalan kısmının kuru ve sıcak bir iklim etkisi altına
12
girecek olmasıdır. Türkiye’de kış maksimum sıcaklıkları 1997 – 2007 yılları arası 1,0
°C kadar artış göstermiştir. Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde ise yazın hem gece hem de
gündüz sıcaklıklarında artış bulunmaktadır. Buna bağlı olarak buharlaşma artacak,
yağışların mevsimsel dağılımları, şiddeti değişecek ve kar örtüsü azalacaktır. Tüm bu
sonuçlar Türkiye’de su stresinin artacağını göstermektedir (IPCC, 2007).
Yukarıda kısaca bahsedilen öngörüler konunun dünyanın geleceği açısından
önemini çok yönlü olarak ortaya koymaktadır. Bu öngörülerin gerçekleşmesi
durumunda ekonominin pek çok sektörü de bundan etkilenecektir. Bu sektörlerin
başında da temel hammaddesi iklim ve iklim öğeleri olması sebebiyle turizm
gelmektedir.
Hava ve iklimdeki çalkantılara karşı duyarlılığı nedeniyle turizmde iklim
değişikliğinden etkilenmenin yüksek olacağı düşünülmektedir. Mevsimsel sıcaklıkların
değişmesi özellikle kış turizmini olumsuz yönde etkileyecek, ısınan havanın bölgedeki
karı eritmesi ya kış sezonunu kısaltacak ya da orada kış sporlarının yapılmasına imkân
vermeyecektir. Daha ileri boyutlarda hızlı iklim değişiklikleri, deniz suyunun üst
tabakalarının ısınmasına sebep olacak, deniz suyu ısındıkça kasırgalar, tayfunlar ve
tropik siklonlar dünyanın bazı bölgelerinde şiddetini arttıracaktır. Bunun sonucunda
bazı alanlar su yetersizliğinden ya da ortalama deniz seviyesindeki artışların yol açtığı
baskınlar nedeniyle oturulmaz hale gelebilecektir. Buna bağlı olarak da kıyı kentleri ve
turizm merkezleri değişecektir.
Dünya ısındıkça, canlılar hızlı değişime uyum sağlamakta zorlanacak, birçok
bitki türü tükenecek, iklim değişimi ve insan müdahalesi ile birlikte dünyanın
akciğerleri ormanlar hızla tükenecektir. Bu etkenler, bitki ve hayvan varlığının yok
olmasına sebep olacağından, gözlem amaçlı turizm çeşitleri yok olma tehlikesi ile karşı
karşıya kalacaktır. Ekvatordan tropik iklimlerin yayılması öncelikle ılıman kuşaklara
sıtma, ensefalit (beyin zarı iltihabı) ve böceklerin neden olduğu diğer hastalıkların
yayılmasına neden olacak, tropik cilt hastalıkları şu an ılıman bir iklime sahip pek çok
bölgeye dağılabilecektir. Bunun sonucunda hastalıkların yaygınlaştığı bölgelere turizm
talebi olumsuz etkilenecektir. Anlaşıldığı üzere, iklim değişiklikleri dünya üzerinde
büyük fiziksel değişikliğe neden olacağı için turizm dengeleri tamamen değişecek ve
birçok turizm çeşidi yok olacaktır (Lovejoy, 2000, s.220).
13
Turizmin geleceği açısından oldukça önemli olan bu öngörüler konunun
ciddiyetini ortaya koymaktadır. İklim değişikliği anlamında son zamanlarda yaşamın
her alanında gözlenebilen ve hissedilen değişiklikler ile yukarıda bahsedilen öngörülen
bu konunun araştırılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
İklim değişikliği, son yıllarda tüm dünyada pek çok sektör tarafından dikkatle
takip edilen ve araştırılan bir konu olmasına rağmen yapılan araştırmada Türkiye’de
turizm sektöründe konuya yeterince önem verilmediği görülmüştür. Tarım, ormancılık,
enerji, ulaştırma gibi pek çok sektörün iklim değişikliği ile ilişkisi bilimsel kongre ve
sempozyumlarda tartışılmaktadır. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan
İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi’nde de iklim değişikliğin anılan sektörlere etkileri
incelenmiştir. Ancak iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkileri henüz yeterince
incelenememiştir. İklim değişikliği ve turizm konusunun ilk kez bağımsız bir başlık
altında bilimsel bir kongrede ele alınması 21-24 Ekim 2009 tarihleri arasında Mersin’de
düzenlenen 10. Ulusal Turizm Kongresi’nde olmuştur. Oysa iklim değişikliği konusu
arz ettiği önem sebebiyle turizmciler tarafından mutlaka daha fazla dikkate alınmalıdır.
Turizm ve iklim değişikliği birbirlerine bu kadar bağımlı olmalarına rağmen ne
turizmle ilgili yayınlarda iklim değişikliğine değinilmekte, ne de iklim değişikliği ile
ilgili yapılan çalışmalarda turizmden yeterince bahsedilmektedir (Hamilton vd., 2005,
s.257).
IPCC’nin 1990 yılında yayınlamış olduğu ilk ilerleme raporunda da turizm
konusuna değinilmemiştir. 1990’ların ikinci yarısından sonra bu alanda yayınlanan
makalelerin sayısında artış gözükmektedir. 1996’da yayınlanan IPCC ikinci ilerleme
raporunda ise turizme ilk defa değinilmiş, ada ülkelerindeki ve kıyı bölgelerdeki turizm
faaliyetlerinin deniz seviyesindeki yükselmelere karşı savunmasız olduğu belirtilmiştir
(Hall ve Higham, 2005, s.73).
WTO’nun 2003 yılında Tunus’un Djerba kentinde düzenlediği 1. Uluslararası
İklim Değişikliği ve Turizm Konferansı sonunda yayınladığı Djerba Deklarasyonunda;
“Uluslararası kuruluşların, kamu kurumları, akademik kuruluşlar, sivil toplum örgütleri
ve yerel halkla işbirliği içerisinde, turizm ve iklim değişikliği arasındaki ilişkileri
araştırmaya yönelik ileri çalışmalar yapmalarını teşvik etmek, özellikle de IPCC ile
14
işbirliği içerisinde turizme özel bir ilgi göstermesini ve turizmin spesifik olarak
Dördüncü Değerlendirme Raporu içerisinde yer almasını sağlamak” maddesi yer
almıştır (WTO, 2003a). Ancak bu hedefe ulaşılamadığı ve IPCC’nin 4. değerlendirme
raporunda turizm başlığı bulunmadığı 2007 yılında Kolombiya’nın Cartagena kentinde
yapılan WTO genel kurulunda gündeme gelen ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği
(TTYD) tarafından Türkçe’ye çevrilerek yayınlanan Turizm ve İklim Değişikliği
başlıklı raporda belirtilmiştir (TTYD, 2008).
Türkiye’de ise iklim değişikliği ve turizm sektörüne etkileri üzerine yapılan
çalışma sayısı yok denecek kadar azdır. 2007 yılının başında Çevre ve Orman Bakanlığı
tarafından yayınlanan İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi’nde turizm sektörüne
değinilmemiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da bu konuda yapmış olduğu herhangi
bir çalışmaya rastlanmamıştır (Sevim ve Zeydan, 2007, s.706). Türkiye’yi 2008 yılında
26 milyon insanın ziyaret ettiği, yaklaşık 22 milyar dolar gelir elde edildiği ve sektörde
binlerce insanın istihdam edildiği göz önüne alındığında sektörün geleceği açısından
konuya gereken önemin verilmesi ve üzerinde daha fazla çalışılması gerektiği
düşünülmektedir.
Bu araştırma için yapılan literatür taramasında iklim değişikliğinin turizm
üzerine etkileri üzerine çok sayıda yabancı yayına rastlanmasına rağmen konuyu
Türkiye ölçeğinde inceleyen yeterince araştırma bulunmamaktadır. Araştırma bu
anlamda bir ilk olması nedeniyle önem arz etmektedir ve bundan sonraki araştırmalar
için yol gösterici olabilecektir.
1.4. Araştırmanın Kapsam ve Sınırlılıkları
Küresel ısınmanın bir sonucu olan iklim değişikliği, iklimi oluşturan sıcaklık,
yağış, buharlaşma ve rüzgâr gibi etkenlerde meydana gelen ve uzun süren önemli
değişiklikler olarak tanımlanmaktadır. Sanayi devriminden sonra devam eden zaman
sürecinde özellikle fosil yakıtların kullanımı, orman alanlarının hızla tahrip edilmesi,
tarımsal faaliyetler ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinliklerinin yanında
atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimlerindeki hızlı artışa bağlı olarak,
şehirleşmenin de etkisiyle doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi sonucunda, yeryüzünde ve
15
atmosferin alt katmanlarında (alt ve orta troposfer) saptanan sıcaklık artışı ise küresel
ısınma olarak tanımlanmaktadır. Küresel ısınma ile iklim değişikliği kavramları
genellikle birbirlerinin yerlerine kullanılmakta ve aynı anlama geldiği düşünülmektedir.
Araştırmanın kapsamını, iklim değişikliği kavramının küresel ısınma ile
ilişkilendirilerek açıklanmasının yanı sıra iklim değişikliğinin turizm sektörüne
etkilerinin ortaya konulması ve konaklama işletmelerinin konuyla ilgili çalışmalarının
tespit edilmesi oluşturmaktadır.
Seyahat ve turizmle ilgili kavramlar 18. ve 19. yüzyıllardan itibaren
kullanılmaya başlanılmıştır. Ancak bu yüzyıllarda turizm, daha çok bireysel seyahatler
şeklinde ortaya çıkmıştır. 1950’li ve 1960’lı yıllara gelindiğinde ise kitlesel bir olgu
haline dönüşmüştür.
Kitle turizmi, geniş halk gruplarının daha ekonomik turistik ürün sunularak
turizm olayına katılımının artırılmasını hedefleyen turizm türüdür (Tunç Hussein ve
Saç, 2008, s.31).
Kitle turizmi kavramı, turizmin ne kadar yoğun olarak kullanıldığının bir
ifadesidir. Sürdürülebilir turizmin alternatif olarak ortaya çıkmasının nedenlerinden
bir tanesi de kitle turizmidir. Kitle turizmi, insanların turizme geniş ölçüde büyük
kitleler halinde katıldıkları turizm çeşididir (Kozak vd., 2001, s.14).
1990’lı yıllarda ise genellikle deniz-kum-güneş eksenli yapılan kitle turizmi
hareketlerinin yanında daha çevreci, daha korumacı ve deniz-kum-güneş dışında farklı
amaçlara yönelik olarak yapılan alternatif turizm türleri de ortaya çıkmaya başlamıştır.
Turizmin çeşitlendirilmesi kapsamında ortaya çıkan ve dünya üzerinde katılımın
hızla arttığı alternatif turizm türleri Türkiye’de de yaygınlaşmaya başlamıştır ve denizkum-güneş üçlüsüne dayanan kitle turizmi yerine alternatif turizm türleri içinde seyahat
eden turist sayısı her geçen gün artmaktadır.
İklim değişikliğinin turizmin her türüne farklı düzeylerde ve farklı şekillerde
etkisi olabilir. İklim değişikliğinin kış turizmine, yat turizmine, dağ turizmine, kongre
16
turizmine ve diğer turizm türlerine etkilerinin her biri ayrı bir araştırma içerisinde ele
alınacak kapsamdadır. Konunun bu denli kapsamlı olması ve turizm açısından ele
alınmasının henüz çok yeni olması sebebiyle, konunun sınırlarını kontrol altına
alabilmek ve karmaşıklığı önlemek amacıyla bu araştırma iklim değişikliğinin diğer
turizm türlerine etkileri göz ardı edilerek yalnızca deniz-kum-güneş üçlüsüne dayanan
kitle turizmi üzerine etkileri ile sınırlandırılmıştır. Bu nedenle araştırmada turizm
denildiğinde kitle turizmi kastedilecektir.
Türkiye’ye gelen turistlerin en çok tercih ettiği destinasyonlardan biri
Antalya’dır. Ayrıca Antalya’ya yapılan turizm hareketlerinin genellikle deniz-kumgüneş eksenli kitle turizmi şeklinde olduğu bilinmektedir. Türkiye’de en çok turist
çeken kitle turizmi merkezi olması ve Akdeniz bölgesinde yer alması sebebiyle iklim
değişikliğinden en çok etkilenebilecek illerden biri olduğu düşünüldüğünden
araştırmada uygulama alanı olarak Antalya seçilmiştir.
Konaklama işletmeleri sundukları hizmetlerin niteliği, kuruluş yerleri ve fiziki
kapasiteleri gibi çeşitli kriterlere göre kendi içlerinde çeşitli ayrımlara tabi
tutulmaktadırlar. Bu araştırmada çevreye ve dolayısıyla iklim değişikliğine etkileri
açısından konaklama işletmelerinin fiziki kapasiteleri dikkate alınacaktır. Bu sebeple
araştırmanın uygulama alanı fiziksel kapasiteleri dikkate alınarak 4 ve 5 yıldızlı oteller
ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri ile sınırlandırılmıştır.
1.5. Varsayımlar
Antalya’da faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı otel işletmeleri ile 1. sınıf ve 5
yıldızlı tatil köyleri üzerinde uygulanan bu araştırma, aşağıdaki varsayımlar
çerçevesinde yapılmıştır:
• Araştırma kapsamında katılımcılara iklim değişikliğini önleme amacıyla
yöneltilen tedbirlerin iklim değişikliğinde konaklama işletmelerinden kaynaklanan
olumsuz etkileri azaltacağı varsayılmıştır.
17
• Konaklama
değişikliğine
işletmelerinin
yönelik
yöneticilerinin
faaliyetlerini
çalıştıkları
değerlendirebilecek
işletmelerin
yeterlilikte
iklim
oldukları
varsayılmıştır.
• Konaklama
işletmelerinin
iklim
değişikliğine
karşı
faaliyetlerini
değerlendirmede yöneticinin çalıştığı departmanın farklılık arz etmediği, yönetici
pozisyonunda olan herkesin konuyu değerlendirebilecek yeterliliğe sahip olduğu
varsayılmıştır.
• Seçilen uygulama alanı, konunun etkilerini ölçmede ziyaret edilme oranı ve
sahip olduğu konaklama tesislerinin çokluğu açısından araştırmaya uygun bir bölgedir.
• İklim değişikliğinin son yıllarda önem kazanan bir konu olması ve Türkiye
turizmini
olumlu/olumsuz
etkileyecek
bir
etken
olacağı
düşünülerek
sektör
temsilcilerinin konuya ilgi göstererek objektif cevaplar vereceği varsayılmıştır.
• Veri toplama aracı olarak kullanılan anket, araştırma kapsamında yer alan tüm
yöneticiler tarafından rahatlıkla anlaşılabilir ifadeler içermektedir.
1.6. Terimlerin Tanımlanması
Bu bölümde araştırma kapsamında kullanılan terimler tanımlanmıştır. Terimlerin
tanımlanmasında Türk Dil Kurumu’nun (TDK) terimler sözlüğünden faydalanılmıştır.
Absorbe: Bir madde veya sıvıyı emmek, içine çekmek, içine almak, yutmak,
soğurmak
Antropojenik: Doğada insanoğlunun neden olduğu etkiler
Arktik: Kuzey kutup bölgesine ait
Işınım: Enerjinin elektromagnetik dalgalar ya da parçacıklar halinde yayınımı
veya dağılımı
18
Soğurmak: bkz. absorbe
Spektrum: Beyaz ışığın yaydığı ışınların bir prizmadan geçirilmesi ile elde
edilen bütün renk ve dalga boylarını içeren çizgiler
Troposfer: Atmosferin yer yüzeyinden 12 km yüksekliğe kadar olan tabakası
Yoğunlaşma: İklim bakımından önemli fiziksel bir olay olarak, su buğusunun
sıvı duruma geçmesi; buğulaşmanın tersi
2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Bu bölümde araştırma konusunu oluşturan, küresel ısınma, iklim değişikliği,
kitle turizmi ve iklim değişikliğinin etkileri konusunda kuramsal ve kavramsal çerçeve
oluşturulmaya çalışılmıştır.
2.1. Sera Etkisi ve Sera Gazları
Seralar
genelde
güneş
radyasyonunun,
fotosentez
faaliyetlerinin
gerçekleştirilmesinde ve ısıtmada temel veya yardımcı kaynak olarak kontrollü biçimde
kullanıldığı mekânlardır (Özyuvacı, 1999, s.312). İçinde bitki yetiştirilen, camdan ya da
naylondan yapılmış seralar güneş ışınlarının içeriye geçmesine imkân verir ama sera
içinde ısı enerjisi haline dönüşmüş ışın enerjisinin dışarıya çıkmasına engel olur (Çepel,
1992, s.44). İklim bilimcilerin kullandığı sera etkisi ifadesi tanım olarak, seralarda
görülen cam veya plastik örtü altındaki ısınmayı çağrıştırmayı amaçlamaktadır. Dünya
atmosferi de cam veya naylondan yapılmış seralara benzer özellik göstermektedir.
Ancak cam veya plastik örtülü seralarda görülen ısınma mekanizması, atmosferde
görülen ve çok karmaşık bir olay olan sera etkisinin sadece küçük bir kısmını
oluşturmaktadır (Müezzinoğlu, 2003, s.63).
Türkeş (2003b, s.14)’e göre, atmosferdeki gazların gelen güneş ışınımına karşı
geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az
geçirgen olması nedeniyle, yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve
ısı dengesini düzenleyen doğal süreç, sera etkisi olarak adlandırılır.
Sera gazları, dünya yüzeyinden yayılan uzun dalga boyundaki radyasyonu
emerler (absorbe), bunun sonucunda kinetik enerjisi artar ve yanındaki diğer gazlar ile
çarpışmaya başlar. Bu çarpışmalar neticesinde havanın ortalama kinetik enerjisini
yükseltir ve havanın ortalama sıcaklığının artmasına sebep olur. İnsan etkileri
(antropojenik) sonucunda atmosferde bulunan sera gazı yoğunlaşmalarındaki artış,
küresel ısınmaya sebep olmaktadır (www.cevreorman.gov.tr, Erişim Tarihi: 12 Ekim
2009).
20
Güneşten gelen ışınımın atmosfere girebilen spektrumunun bir kısmı atmosfer
tarafından, büyük bir kısmı ise yeryüzünde karalar ve sular tarafından soğurulur. Isınan
dünya uzun dalga boyunda geri ışıma yaparak ısıyı atmosfere yollar. Ancak Şekil
2.1.’de görüldüğü gibi, sera gazları atmosferde adeta bir örtü vazifesi görüp bu ışımanın
bir kısmını yeryüzüne geri göndererek sera etkisini oluşturmaktadır.
Şekil 2.1: Atmosferin Sera Etkisi
Kaynak: Türkeş, M. (2003). Küresel İklim Değişikliği ve Gelecekteki İklimimiz. 23 Mart
Dünya Meteoroloji Günü Kutlaması Gelecekteki İklimimiz Paneli Bildiriler Kitabı, s.15.
Sera etkisi, zamanla atmosferin ortalama sıcaklığını arttırmaya başlamıştır ve bu
artış halen devam etmektedir. Isınan atmosfer tüm dünyayı çepeçevre sarmış olduğu için
de bu ısınmaya küresel ısınma denilmektedir (www.cevreorman.gov.tr, Erişim Tarihi:
12 Ekim 2009).
Sera etkisi süreci doğal bir süreçtir ve dünya üzerindeki ısı dengesinin
korunması ile canlı hayatın devamı için doğal sera etkisi gereklidir. Oysa küresel
21
ısınmaya yol açan doğal sera etkisi değil antropojenik sera etkisidir. İkisi arasındaki fark
ortaya konulduğunda küresel ısınma kavramı daha iyi anlaşılacaktır.
Dünya, üzerine düşen güneş ışınlarından çok, kendinden yansıyan güneş
ışınlarıyla ısınmaktadır. Sera gazları yeryüzünden atmosfere geri yayılan ışınların bir
bölümünü soğurup tekrar atmosfere yansıtarak troposferin sıcaklığının yükselmesine
sebep olurlar. Atmosfere geri yayılan ışınları en fazla soğuran gazlar karbondioksit
(CO2), metan (CH4), diazotmonoksit (N2O), ozon (O3) ve su buharı (H2O)’dır.
Güneş ışınlarının %51’i yeryüzü, %19’u atmosfer ve bulutlar tarafından
soğurulmakta, %20’si bulutlar tarafından dağıtılıp yansıtılmakta, % 6’sı atmosferden
dağıtılmakta ve %4’ü ise yeryüzünce geri yansıtılmaktadır. Yeryüzüne ulaşabilen ışınlar
ise dünya tarafından yayılmaya başlamaktadır. Yayılan ışınların büyük kısmı, sera
gazları olarak adlandırılan, karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) başta olmak üzere
atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulmakta ve böylece dünya ısınmaktadır. Doğal
sera etkisi olarak adlandırılan bu süreç, dünyada yaşamın devam etmesi için gereklidir.
Doğal sera etkisi olmasaydı dünyanın ortalama sıcaklığı 15 oC yerine -18 oC civarında
olacaktı. Demek ki, atmosferin doğal sera etkisi hava sıcaklığını 33 °C artırarak 15
o
C’ye yükseltmiştir. Dünya üzerindeki canlı hayatı da bu sıcaklığa göre şekillenmiştir.
Ancak sanayi devriminden sonra atmosfere salınan sera gazları nedeniyle dünyanın
ortalama sıcaklığı 0,6 °C artarak 15 oC’den 15,6 °C’ye yükselmiştir. Bu durum dünyada
ortalama 15 °C hava sıcaklığına uygun olarak sürdürülen yaşam koşullarının değişmesi
gerektiğini göstermektedir (Nanhatson, 1999, s.153; Kreider vd., 1999, s.1365; Ahrens,
2000, s.35; Maslin, 2004, s.4; Yönten, 2007, s.16; Zeydan ve Yıldırım, 2007, s.221;
Kadıoğlu, 2008, s.30; Türkeş, 2003, s.16).
Doğal sera gazlarının yoğunlaşmaları, sanayi devrimini takip eden yıllarda
antropojenik etkilere bağlı olarak artış göstermiştir. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil
yakıtlarının kullanımı, tarımsal faaliyetler, çöp depolama sahalarından salınan gazlar,
enerji üretimi, ulaşım ve endüstriden kaynaklı emisyonlar ve sera gazları için yutak
vazifesi gören orman alanlarının yok edilmesi sera gazlarının yoğunlaşmalarındaki
artışın başlıca nedenleridir. Daha önceleri atmosferde bulunmayan, ancak 1930’lu
yıllardan
itibaren
sanayide
kullanılmaya
başlanan
sülfürhekzaflorit
(SF6),
kloroflorokarbonlar (CFCs), hidroflorokarbonlar (HFCs) ve hidrokloroflorokarbonlar
22
(HCFCs) gibi sentetik sera gazları da atmosferin ısı tutma kapasitesini yükseltmektedir.
Antropojenik etkiler sonucu doğal sera etkisi kuvvetlenmiş ve küresel ısınma süreci
başlamıştır (Sanyel, 1994, s.67; Jain ve Hayhoe, 2003, s.326).
Sera gazlarının iklim değişikliğine etki oranlarını kıyaslamak için “Küresel
Isınma Potansiyeli” (GWP) olarak adlandırılan göreceli bir ölçek kullanılır. CO2’nin
küresel ısınma potansiyeli 1’dir. Diğer gazlar için de GWP değerleri ise belirli bir
zaman içinde atmosferde yaptıkları ısınma etkisinin CO2’ye kıyasla ne kadar olacağının
oranıdır. Sera gazlarının küresel ısınma potansiyelleri ile birlikte atmosferik ömürleri ve
atmosferdeki yoğunlaşmaları Tablo 2.1.’de gösterilmiştir. (IPCC, 2007, s.68).
Tablo 2.1.
Küresel Isınmada Etkili Olan Sera Gazları ve Özellikleri
Küresel ısınma
Atmosferdeki
potansiyeli (GWP)
yoğunlaşması
(100 yıllık)
(2005 yılı)
50–200
1
379 ppm
Metan (CH4)
12
25
1774 ppb
Diazot monoksit (N2O)
114
298
319 ppb
Kükürt hekzaflorid (SF6)
3200
22800
5,6 ppt
Kloroflorokarbonlar (CFCs)
45–1700
4750–14400
-
Hidroflorokarbonlar (HFCs)
1,4–270
124–14800
-
1,3–17,9
77–2310
-
2600–50000
7390–12200
-
Sera gazı
Karbondioksit (CO2)
Hidrokloroflorokarbonlar
(HCFCs)
Perflorokarbonlar (PFCs)
Atmosferdeki
ömrü (yıl)
Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In:
Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the
Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M.
Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA’den derlenmiştir.
Buna göre 2005 yılı itibariyle atmosferdeki yoğunlaşmaları henüz ölçülememiş
olmalarına rağmen CFCS, HFCS, ve PFCS gibi sentetik sera gazları küresel ısınma
potansiyelleri en yüksek gazlar arasındadır. Mevcut sera gazlarının üretimine hemen son
verilse bile, bu gazların neden olduğu sera etkisi her sera gazının belli bir atmosferik
ömrü olması sebebiyle daha uzun yıllar devam edecektir. Bu özelliği ile antropojenik
23
sera etkisi,
konteyner gemileri veya süper tankerler gibi deniz üzerindeki dev
taşıtlardan birine benzer, yani motor dursa dahi gemi uzun süre yoluna devam edecektir
(Çılgın Yamanoğlu, 2006. s.7; TTYD, 2008).
Tablo 2.2.
Antropojenik Sera Gazları ve Emisyon Kaynakları
Sera Gazı
Katkı Oranı
(%)
Karbondioksit (CO2)
50
Kloroflorokarbonlar
(CFCs)
22
Metan (CH4)
14
Ozon (O3)
7
Diazot monoksit (N2O)
4
Emisyon Kaynakları
• Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil
yakıtların yakılması
• Tropik ormanların yok edilmesi
• Sprey kutularındaki aerosoller
• Buzdolaplarındaki soğutucu maddeler
• Özellikle elektronik sanayinde
kullanılan temizleme maddeleri
• Klima sistemleri
• Sert ve yumuşak köpük üretimi
• Pirinç tarlaları
• Çöp toplama alanları
• Doğalgaz boru hatlarındaki kaçaklar
• Kömür madenleri
• Trafik
• Termik santrallerdeki yanma olayları
• Tropikal ormanların yok olması
• Tarımda suni gübre kullanılması
Kaynak: Aksay, C. S., Ketenoğlu, O. ve Kurt, L. (2005). Küresel Isınma ve İklim Değişikliği.
Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Dergisi, 25, s.32.
Tablo 2.2.’ye göre küresel ısınmada en çok dikkat çeken gaz, CO2’dir. Normal
şartlarda CO2 atmosferde 0/00,03 oranında bulunur. Antropojenik sera etkisinin %5060'ı bu gazdan kaynaklanmaktadır.
Son yıllarda atmosferdeki CO2’nin artış hızı her yıl %0,5 oranındadır. Eğer bu
hızda artmaya devam ederse 140 yıl sonra yoğunlaşma 2 katına çıkacaktır. 20. yy’ın
ortasında öncesine ait veriler buzullar içinde kalan hava kabarcıklarının ölçümlerinden
sağlanmıştır. Geri kalanı ise Hawai’deki Mauno Loa istasyonundan elde edilen
ölçümlerdir. Tablo 2.1.’e göre 2005 yılı itibariyle atmosferdeki CO2 yoğunlaşması 379
ppm’dir. Bu miktarın 2050 yılına kadar 450 ppm'e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu
oran sanayi devri öncesinin 1,5 katından fazladır. Atmosferdeki CO2’nin sürekli artışı
24
fosil yakıtlarının kullanımı ve ormanların yok edilmesi gibi doğrudan doğruya
antropojenik girdilerin sonucudur.
İlk olarak 1930’larda keşfedilen kloroflorokarbonlar (CFCs), alüminyum ve
magnezyum üretiminde, yarı iletken imalatında, soğutucu ve buzdolabı üretiminde ve
spreylerde kullanılmışlardır. Atmosferik sera etkisinin yaklaşık %10–25’inin CFCS’den
kaynaklandığı sanılmaktadır. CFCS’nin neden olduğu potansiyel atmosferik ısınma
oldukça fazladır. Çünkü bu gazlar atmosferik pencerede absorbe edilir ve her CFC
molekülü bir CO2 molekülünün absorbe ettiğinden yüzlerce hatta binlerce kez daha
fazla yeryüzünden yansıtılan kızılötesi ışınları absorbe eder. Bunun yanında CFCS son
derece stabil olduklarından atmosferdeki kalış süreleri uzundur. Bu kimyasalların
üretimi azaltıldığında veya durdurulduğunda bile atmosferdeki yoğunlaşmaları uzun
yıllar belki de bir yüzyıl kalabilir. 1987'de 24 ülke tarafından imzalanan uluslararası bir
antlaşma olan Montreal protokolünde CFCS’nin üretiminin azaltılması ve sonradan
kullanımdan kaldırılarak yerine başka kimyasalların geliştirilmesinin hızlandırılmasına
karar verilmiştir. Antlaşma CFCS’nin 2000 yılına kadar kaldırılmasını öngörmektedir.
Bunun sonucunda CFCS’nin yerlerine ozon tabakasına daha az zarar veren
hidroflorokarbonlar (HFCs), perflorokarbonlar (PFCs) ve kükürt hekzaflorid (SF6) gibi
sentetik
sera
gazları
kullanılmaya
başlanmıştır.
Bu
gazların
atmosferdeki
yoğunlaşmaları ise günden güne artmaktadır (USEPA, 2006; IPPC, 2007; Aksay vd.,
2005, s.34 ).
CH4, havadan hafif, renksiz, kokusuz bir gazdır. Atmosferde CO2’nin
1/200’ünden daha az bulunur. Moleküllerinin ısı tutma yeteneği CO2 moleküllerinin 20
katıdır. Atmosferde kalış süresi 10 yıl kadardır. Atmosferdeki CH4 miktarı CO2 gibi
biyolojik süreçlerden etkilenmez. Son yapılan ölçümlerde ortaya çıkan atmosferdeki
CH4 oranı 18. yy.’dakinin 2,5 katıdır.
Atmosferdeki N2O miktarı da her geçen gün artmaktadır. N2O’ların antropojenik
kaynakları tarımsal faaliyetler ve fosil yakıtlardır. Gübre ve fosil yakıt kullanımını
azaltmak N2O emisyonunun yayılımını da azaltacaktır. Ancak bu gaz, stabil yapısı
nedeniyle atmosferde uzun süre kalabilir.
25
Troposferdeki O3 de küresel ısınmaya katkıda bulunmaktadır. Stratosferdeki
O3’ün küresel ısınmada hiçbir rolü yoktur. Özellikle kuzey yarımkürenin sanayileşmiş
ülkelerinde troposferdeki ozon yoğunlaşması artış göstermektedir. Bu bölgelerdeki O3
miktarındaki artış yıllık %1’den fazladır. Örneğin Almanya'nın mevcut O3 yoğunlaşması
20. yüzyılın başındaki yoğunlaşmasının 3–4 katından fazladır. Diğer sera gazlarının
aksine O3’ün ömrü çok kısadır. Bu nedenle atmosferde düzgün bir dağılım göstermez.
Bu gaz doğrudan doğruya insan etkilerine bağlı olarak atmosfere verilmeyip diğer insan
kaynaklı emisyonların (Azot oksitler (NOX), karbonmonoksit (CO) vb.) kimyasal
değişimlere uğramaları sonucu oluşmaktadır (Aksay vd. 2005, s.34).
Şekil 2.2.’ye göre, Türkiye’nin arazi kullanımı değişikliği ve ormancılık
dışındaki toplam sera gazı emisyonu 1990–2004 yılları arasında 170.1 Tera gram
(Tg)’dan 296.6 Tg CO2 eq’ya (karbondioksit eşdeğerine) yükselmiştir.
Şekil 2.2: 1990–2004 Yılları Arasında Toplam Sera Gazı Emisyonları
Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel
Ajans. s.63.
Türkiye’de 1990’ların ortasından sonra meydana gelen nüfus artışı ve
sanayileşme sonucu 1990–2004 yılları arasında sera gazı emisyonları sürekli artmıştır.
Ancak, bu dönem içerisinde toplam sera gazı emisyonları içerisinde enerji sektörü
kaynaklı emisyonların kişi başına oranı %77,7’den %76,7’ye düşmüştür. Elektrik
üretiminde ve konutların ısıtılmasında kömür kullanımından doğal gaza geçilmesi,
alternatif yakıt kaynaklarının kullanılmaya başlanması, ulaştırma sektöründe gelişen
26
yeni motor teknolojileri ve havayı kirleten eski arabaların trafikten çekilmesi bu
düşüşün sebepleri arasında sayılabilecek değişimlerdir (Apak ve Ubay, 2007, s.63).
Şekil 2.3.’e göre 1990–2004 yılları arasında enerji sektöründeki sera gazı
emisyonları 132,1 Tg’den 227,4 Tg CO2 eq’ye yükselmiş ve bu sektör %76,7 ile bu
anlamda en büyük paya sahip olmuştur. Bu sektörü, atık bertarafı ve sanayi sektörü
sırasıyla %9,3 ve %8,9’luk oranlarla takip etmektedir
Şekil 2.3: Sera Gazı Emisyonları ve Tutulumlarının 1990–2004 Yılları Arasında
Sektörlere Göre Dağılımı
Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel
Ajans. s.64.
Türkiye’nin 2004 yılındaki toplam sera gazı emisyonlarının en büyük kısmını
%81,5’lik oranla CO2 ve %15,6’lık bir pay ile CH4 oluşturmuştur. Toplam emisyon
değerleri içerisinde bunları izleyen diğer gazlar ise %1,9 ile N2O ve %1 ile F-Gazlar
olarak sıralanmaktadır. 2004 yılında yutak alanlar tarafından tutulanlar da dahil olmak
üzere sektörlere ve sera gazlarına göre emisyonların dağılımı Şekil 2.4’te gösterilmiştir.
27
Şekil 2.4: 2004 Yılı Sera Gazı Emisyonları ve Yutaklarının Değerlendirmesi
Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel
Ajans. s.67.
2.2. Küresel Isınma
Türkeş (2007, s.46)’e göre küresel ısınma, sanayi devriminden beri, özellikle
fosil yakıtların yakılması, orman alanlarının hızla tahrip edilmesi, tarımsal etkinlikler ve
sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinliklerinin yanında atmosfere salınan sera
gazlarının atmosferdeki birikim miktarlarında meydana gelen hızlı artışa bağlı olarak,
şehirleşmenin de etkisiyle doğal sera etkisinin kuvvetlenmesi sonucunda, yeryüzünde ve
atmosferin alt katmanlarında (alt ve orta troposfer) saptanan sıcaklık artışı olarak
tanımlanmaktadır.
Aksay vd. (2005, s.31) de küresel ısınmayı, atmosferin dünya yüzeyine yakın
kısımlarında ortalama dünya sıcaklığının doğal olarak ya da insan etkisiyle artması
olarak tanımlamışlardır.
Küresel ısınmaya yol açan sera gazları; esas olarak, fosil yakıtların yakılması
(enerji ve çevrim), sanayi (enerji ilişkili; kimyasal süreçler ve çimento üretimi, vb.
enerji dışı), ulaştırma, arazi kullanımı değişikliği, katı atık yönetimi ve tarımsal (enerji
28
ilişkili; anız yakma, çeltik üretimi, hayvancılık ve gübreleme vb. enerji dışı)
etkinliklerden kaynaklanmaktadır.
Son 150 yıl içinde dünya üzerinde fosil yakıt kullanımı ve çimento üretiminden
265 Milyar ton (Mt), arazi kullanım değişikliğinden 124 Mt olmak üzere toplam 389 Mt
Karbon (C) atmosfere salınmıştır. Bunun 214 Mt’u karasal ekosistemler ve okyanuslar
tarafından geri alınmış, atmosferde 175 Mt Karbon (C) fazlalığı oluşmuştur. Her yıl
insan kaynaklı net 3,2 Mt C atmosfere katılmaktadır (Tablo 2.3.). Bunda en büyük pay,
enerji üretimi için fosil yakıt kullanımı ve sanayi üretimine aittir.
Tablo 2.3.
Ekosistemlere ve Sektörlere Göre Küresel Karbon Dengesi (Salım ve Alım, Mt)
Atmosfere/atmosferden
(Yıllık)
Ekosistem ve sektör
Salım
Alım
Karasal ekosistemler (bitki örtüsü, toprak, çürüntü materyali,
60.0
61.4
1.6
0.5
Okyanuslar
90.0
92.0
Fosil yakıt yakılması ve çimento üretimi (enerji, sanayi,
5.5
0.0
157.1
153.9
bataklıklar, sulak alanlar, meralar, tarım alanları)
Arazi kullanım değişikliği (ormansızlaşma, tarım, turizm,
yerleşim vb.)
ulaştırma, inşaat)
Toplam
Fark (atmosferde kalan net insan kaynaklı karbon tutarı)
3.2
Kaynak: DPT (Devlet Planlama Teşkilatı). (2000). 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı-İklim
Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu. http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf
adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır.
Küresel hesaplamalara göre, atmosfere salınan insan kaynaklı sera gazı salımları
sebebiyle, küresel karbon dengesi denk kapanmamaktadır (IPCC, 2002).
29
Şekil 2.5: Küresel Karbon Döngüsü ve İnsan Kaynaklı Sera Gazı Salımlarının
Küresel Karbon Dengesinde Yaptığı Değişiklikler
Kaynak: IPCC 2002’den değiştiren Türkeş, M. (2003a). Sera Gazı Salımlarının Azaltılması İçin
Sürdürülebilir Teknolojik Ve Davranışsal Seçenekler. V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi
Bildiriler Kitabı, s. 271.
Küresel karbon döngüsünün iki büyük ana bileşenini oluşturan karasal
ekosistemler (ormanları da içeren tüm bitki örtüsü ve topraklar) ve okyanuslar, toplam
tutarın 4,6 (2,3+2,3) Milyar ton karbon (MtC)’lik bölümünü tutar. Karasal
ekosistemlerin ve okyanusların tuttuğu ya da uzaklaştırdığı karbon tutarı atmosfere
salınan toplam tutardan çıkarıldığında, her yıl insan kaynaklı net 3,3 MtC’nin
atmosferde kaldığı sonucuna ulaşılır. İklim değişikliğinin önlenebilmesinin odak
noktasını da, her yıl atmosferde kalan bu yaklaşık 3,3 MtC’lik fazla karbonun kontrol
edilmesi ve atmosferden uzaklaştırılması (azaltılması) oluşturur (Türkeş, 2003a, s.270).
Temel olarak insan etkinlikleri sonucunda atmosferin kimyasal bileşiminde
ortaya çıkan önemli değişiklikler sonucunda, küresel yüzey sıcaklıklarında 19. yüzyılın
sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllarla birlikte daha da belirginleşerek, hemen her
yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere, küresel sıcaklık rekorları kırılmıştır.
30
Sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1860 yılından bu yana kırılan rekorlar ve
görülen uç değerler şunlardır (Kadıoğlu, 2008, s.34):
• 1860 yılından bu yana görülen en sıcak 20 yılın 19’u 1980’den sonra
gerçekleşmiştir.
• 1860 yılından bu yana görülen en sıcak 20 yılın 11’i 1990’dan sonra
gerçekleşmiştir.
• Son 50 yıl, buzul kayıtlarına göre son 6000 yılda gözlemlenen en sıcak yarım
yüzyıldır.
• Okyanus sıcaklık kayıtlarına göre 1950’li yılların ortalarından 1990’ların
ortalarına kadar önemli bir ısınma yaşanmıştır.
1860 yılından 2005’e kadar tutulan sıcaklık kayıtları Şekil 2.6.’da gösterilmiştir.
Buna göre 1906 – 2005 yıllarını kapsayan 100 yıllık zaman periyodunda dünyanın
ortalama sıcaklığı 0.74 °C artmıştır.
Sıcaklık artışının en yoğun olarak gözlendiği dönem ise 1990 yılı sonrasıdır.
Sıcaklık artışının temel nedeninin, sanayi devrimini takip eden yıllarda fosil kaynaklı
yakıtların aşırı derecede kullanılmaları sonucu atmosfere salınan sera gazlarının doğal
sera etkisini kuvvetlendirmesi olduğu bilim çevreleri tarafından kabul edilmiştir
(Kreider vd., 1999, s.1362; IPCC, 2007, s.36).
31
Şekil 2.6: 1860’dan İtibaren Küresel Ortalama Sıcaklıklar
Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In:
Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the
Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M.
Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. s.37.
Küresel ısınmaya bağlı olarak iklimlerdeki yağış ve sıcaklık değişiklikleriyle
beraber kutuplardaki buzullar ile buz tabakaları hızla erimeye, bu erimelerle birlikte
deniz seviyesinde yükselmeler görülmeye başlamıştır. Yağışlı ve yağışsız zamanlar
arasındaki normal geçişler kalmayıp zaman zaman bir bölge şiddetli sağanak yağış alır
iken, başka bir bölge hiç yağış almayıp iklimi gayet kurak geçmeye başlamıştır (M. A.
Çınar, 2007, s.150).
Bu değişikliklerin potansiyel tehlikeleri sadece havanın ısınarak insanları
terletmesi değildir. Örneğin; yükselen deniz su seviyesi ve azalan toprak neminin çok
daha büyük etkileri olabilecektir. Aslında insanlar hızlı bir iklim değişimine kendini
uydurabilir ve ondan korunabilir, fakat bitkiler ve hayvanlar bu değişime ayak
uyduramadığı için insanların besin zincirini de oluşturan tüm ekolojik sistem
tehlikededir (Kadıoğlu, 2008, s.31).
32
Küresel ısınmanın sonuçlarından biri olan ve diğer sonuçlarının nedenini
oluşturan bir başka önemli konu ise, iklim değişikliği sorunudur.
2.3. İklim Değişikliği
Yeryüzündeki herhangi bir yer için belirli bir zamanda yaşanan ve gözlenen
atmosferik olayların tümü hava durumu; o bölgede uzun yıllar boyunca gözlenen
atmosferik olayların geneli ise iklim olarak adlandırılır (Türkeş, 2007, s.39). Dünyadaki
iklimler sabit olmayıp jeolojik tarih boyunca sürekli değişimler göstermiştir. Bu
değişimlerin nedenleri:
• Yerin yörüngesel hareketindeki değişimler,
• Atmosferdeki karbondioksit yoğunlaşmasındaki değişimler ve
• Volkanik püskürmeler ve güneş enerjisindeki değişimlerdir.
Şekil 2.7: Milankovitch Döngüleri
Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In:
Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the
Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M.
Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. s.56.
33
Sırp matematikçi Milankovitch yerin yörüngesel hareketindeki değişimleri
(gündönümü noktalarının değişmesi – 23.000 yıl, ekvator eğikliğinin değişmesi –
41.000 yıl ve dünyanın yörüngesinin daireselleşmesi – 100.000 yıl) inceleyerek bu
değişikliklerin iklimlerde değişikliğe sebep olduğunu öne sürmüştür. Yerin yörüngesel
hareketindeki değişimler Şekil 2.7’de gösterilmiştir.
Ancak, 19. yüzyılın ortalarından beri, iç ve dış etmenlerle ilişkili doğal
değişebilirliğe ek olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de küresel iklimi etkilediği yeni
bir döneme girilmiştir. Bu yüzden iklim değişikliği, atmosferdeki sera gazı birikimlerini
arttıran insan etkinlikleri de dikkate alınarak tanımlanabilmektedir. İklim değişikliği,
Birleşmiş
Milletler
İklim
Değişikliği
Çerçeve
Sözleşmesi’nde
(UNFCCC),
“karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak,
doğrudan ya da dolaylı, küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri
sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” biçiminde tanımlanmıştır (DPT, 2000, s.1).
Atmosferdeki CO2 yoğunlaşmasındaki artışların sera etkisinin kuvvetlenmesine
sebep olduğu bilinmektedir. Volkanik aktiviteler sonucunda atmosfere salınan partikül
maddeler ve kükürtlü gazlar ise güneş ışınlarını dünyaya ulaşmadan perdelemekte ve
soğuma etkisine sebep olmaktadırlar. Güneşin enerjisindeki azalmalar ve güneş
lekelerindeki artışlar da daha soğuk iklimlerin oluşmasına sebep olurlar (Ekmekçi,
2008, s.11). Bütün bu etmenlerle oluşan iklim değişiklikleri binlerce yıl gibi uzun bir
süre zarfında gerçekleştiği için ekosistemlerin değişikliğe adaptasyonu daha kolay
olmuştur.
Normalde binlerce yılda gerçekleşen doğal iklim değişiklikleri sanayi devrimini
takip eden 2 yüzyıl boyunca çok hızlı bir şekilde gözlemlenmeye başlanmıştır. Küresel
ısınma nedeniyle iklimi oluşturan sıcaklık, yağış, rüzgar, buharlaşma gibi etmenlerde
uzun süreli ve kalıcı olan değişiklikler meydana gelmektedir. Bu sürece ise “ani iklim
değişikliği” veya “insan kaynaklı iklim değişikliği” de denilmektedir (USEPA, 2007).
Oysa insanlığın iklimle olan ilişkisi her zaman onu etkiler, tahrip eder şekilde
gerçekleşmemiştir. Aksine insanoğlu, yeryüzündeki varlığından itibaren, iklim
sistemine kendisini uydurarak veya göç ederek iklime uyum sağlamak zorunda
34
kalmıştır. Bu uyum süreci, insanoğlunun yerleşik düzene geçip tarımla uğraşmasıyla
birlikte, iklimi gözlemlemeye başlaması şeklinde devam etmiştir.
Bu uyum sürecinden 2000’li yıllara kadar dünya iklim sisteminin neredeyse
değişmeyen bir yapı göstermesi, insanoğlunun dünya iklim sisteminin durağan bir
yapıda olduğunu düşünmesine sebep olmuştur. Oysa iklim bilimcilerin bulguları,
sanılanın tam aksine, dünya iklim sisteminin dinamik bir yapıya sahip olduğunu
kanıtlamıştır (Sunay, 2000).
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) (2003)’e
göre, dünya tarihinde iklim değişikliği, belirli dönemler ve değişen süreler boyunca
sürüp giden bir olgu olmasına karşın, 21. yüzyılda gerçekleşen bu değişim, daha önceki
hiçbir dönemde şu anki kadar hızlı gerçekleşmemiş; insan etkisi ise, daha önceki
değişikliklerde böyle bir rol oynamamıştır. Dünya tarihinde ilk kez insanoğlu iklimi
değiştirmeye başlamış ve bunun sonuçlarıyla karşı karşıya gelmiştir.
İnsanoğlunun karşı karşıya geldiği bu sorunun bilimsel olarak araştırılması ve
değerlendirilmesi için Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre
Programı (UNEP) tarafından 1988 yılında kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği
Paneli (IPCC), kuruluşundan itibaren 2009 yılına kadar dört geniş kapsamlı
değerlendirme raporunun yanı sıra birçok teknik ve özel rapor hazırlamıştır.
IPCC’nin 2007 yılında yayınlanan dördüncü değerlendirme raporunda, 1800’lü
yılların sonundan beri küresel olarak yer yüzeyinin ortalama sıcaklığında 0,74 °C artış
olduğu belirtilmiştir. Aynı raporda, 1990 yılından 2100 yılına kadar olan zaman dilimi
içerisinde, küresel anlamda yeryüzeyinin ortalama sıcaklık değerinde 1,8–4,0 °C artış
öngörülmektedir (IPCC, 2007). Öngörülen bu sıcaklık artışlarının minimum değeri bile
gerçekleşse, son 10.000 yılın en büyük artışı olacaktır. WMO verilerine göre ise, ilk
aletli ölçümün yapıldığı 1860 yılından 2000 yılına kadar olan son 140 yılın en sıcak
yılının 1998 yılı olduğu belirtilmiştir (WMO, 2002).
Yüzyıl gibi uzun bir zaman diliminde küresel düzeyde sıcaklık artışının 0,74 °C
gibi küçük bir değerde olması, çok duyarlı olan iklim sisteminin dengesini bozmaya
yeterli olmasına rağmen, sorunun ciddiyeti konusunda yanıltıcı sonuçlara neden
35
olmaktadır. Oysa Sunay (2000)’ın belirttiği gibi, 10.000 yıl kadar önce biten son buzul
çağında ortalama küresel sıcaklık değeri bugünkü değerinden sadece 5 °C daha düşüktü.
Sayısal olarak küçük gibi görünen sıcaklık değerlerindeki bu değişimlerin, dünya iklim
sisteminde, canlıların yaşam alanlarında ve insan yaşamları üzerinde büyük etkileri
olmaktadır.
Küresel ısınmanın kar örtüsünün, kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz
seviyelerinin yükselmesi, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi, şiddetli hava olayları ve
buna bağlı doğal afetlerin sıklaşması ve etkilerinin kuvvetlenmesi, kuraklık, erozyon,
çölleşme ve bu olayların sonucunda temiz su kaynağı sıkıntısı, salgın hastalıklar, tarım
zararlılarının artışıyla besin kaynaklarının azalması gibi insan yaşamını ve diğer canlılar
ile yaşam ortamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçları mevcuttur. Bu etkiler,
coğrafi sınır da tanımamaktadır (IPCC, 2007).
İklim değişikliğinin, gerek oluşma, gerekse sınırları olmayan sonuçları nedeniyle
ülkelerin ilk dönemlerde soruna yönelik olarak aldıkları önce bölgesel, sonra ulusal
önlemleri yeterli olmamış ve uluslararası düzeyde ülkelerin birlikte çözüm yolları
aramalarını ve birlikte hareket etmelerini gerektirmiştir. Yaklaşık 25 yıllık bir geçmişi
olan politik düzeyde küresel iklim değişikliği sorununa çözüm arayışları, halen net bir
sonuca ulaşamamıştır. Bunun başlıca nedeni ise, küresel iklim değişikliği sorunu için
alınacak önlemlerin ağırlıklı olarak kullanılan enerji şekline bağlı olmasıdır. Hemen
hemen her ülkenin ekonomik kalkınması için gerekli gördüğü enerji kullanımının
tamamına yakın bir kısmının temelini, fosil yakıtlar oluşturmaktadır.
2.3.1. İklim Değişikliği Senaryoları
İklim değişikliklerinin gelecekteki sonuçlarını önceden kestirebilmek için iklim
değişikliği senaryolarından faydalanılır. İklim değişikliği senaryoları iklimsel olmayan
senaryolar ve sayısal iklim analizleri olmak üzere iki grup altında toplanabilir. İklimsel
olmayan senaryolar, çevresel faktörlere ve ekonomi, nüfus, politika, endüstri ve
teknoloji gibi sosyoekonomik faktörlere dayanır (Gürkan, 2005, s.39). Sayısal iklim
analizlerinin içinde en yaygın olarak kullanılan senaryolar IPCC’nin Emisyon
36
Senaryoları Özel Raporu’nda (Special Report on Emission Scenarios - SRES) ortaya
koyduğu dört temel senaryodur.
Daha Ekonomik
A1
(Dünya Pazar Senaryosu)
F1: fosil yakıt ağırlıklı
B: dengeli yakıt kullanımı
T: fosilsiz enerji kullanımı
Daha
Küresel
B1
(Küresel Sürdürülebilirlik
Senaryosu)
A2
(Ulusal Yatırım Senaryosu)
+
B2
Daha
Bölgesel
(Yerel Yönetim Senaryosu)
*
Daha Çevresel
Şekil 2.8: SRES Senaryo Grupları
Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In:
Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the
Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M.
Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA’den uyarlanmıştır.
Şekil 2.8.’de gösterilen senaryo gruplarından A1 Dünya Pazar Senaryosu, A2
Ulusal Yatırım Senaryosu, B1 Küresel Sürdürülebilirlik Senaryosu, B2 de Yerel
Yönetim Senaryosudur. A2 senaryosundaki “+” sembolü bölgesel ve ekonomik bir
bakış açısını, B1 senaryosundaki “*” ise çevresel ve küresel bakış açısını belirtir. A1
senaryosu yakıt kullanım teknolojilerine göre üç alt gruba ayrılır. Bunlardan F1 enerji
ihtiyacının ağırlıklı olarak fosil yakıtlarından karşılandığını, T enerjinin daha teknolojik
yakıtlardan elde edildiğini ve B alt grubu da tüm yakıtların dengeli olarak
kullanıldıklarını gösterir. Tüm senaryo grupları nüfus, ekonomik koşullar, su sıkıntısı,
arazi kullanımı ve enerji gruplarına göre değerlendirilmiştir. A2 senaryosu diğer
senaryolarla karşılaştırıldığında sera gazı emisyonları en yüksek olan senaryodur
(Babuş, 2005, s.45; Gürkan, 2005, s.17-18; Yalçınkaya, 2005, s.40-41).
37
2.3.1.1. Sıcaklık Değişimi ve Deniz Seviyesinin Yükselmesi Öngörüleri
SRES senaryolarındaki sıcaklık değişim ve deniz seviyesindeki yükselme
öngörüleri, iklim değişikliği modellerinin gelişmesine ve belirsizliklerin azaltılmasına
bağlı olarak IPCC’nin 4. ilerleme raporunda düzeltilmişlerdir.
Tablo 2.4.’e göre 2090 – 2099 yılları arasında 1980 – 1999’a kıyasla en az
sıcaklık artışı küresel sürdürülebilirlik senaryosu olan B1 senaryosunda olup ortalama
sıcaklık artışı 1,8°C’dir. B1 senaryosuna göre deniz seviyesinde yaklaşık 0,18 – 0,38 m.
yükselme olacaktır. Sadece fosil yakıtlarının kullanıldığı A1F1 senaryosunda ise 2090 –
2099 yılları arasında 1980 – 1999’a kıyasla sıcaklık artışı 4,0 °C ve deniz seviyesindeki
yükselme yaklaşık 0,26 – 0,59 m. olması beklenmektedir. Tüm senaryolar bir arada
düşünüldüğünde ise 2100 yılına kadar küresel ortalama sıcaklıklar yaklaşık 1,8 ile 4,0
°C aralığında artış gösterecektir. Deniz seviyelerinde ise yaklaşık 0,18 ile 0,59 m
arasında yükselme beklenmektedir (IPCC, 2007, s.38).
Tablo 2.4.
Emisyon Senaryolarına Göre 2090 – 2099 Yıllarındaki Sıcaklık Değişimleri ve
Deniz Seviyesindeki Yükselme
Sıcaklık Değişimi (°C)
Deniz Seviyesindeki Yükselme (m)
(2090 – 2099 yılları 1980 – 1999’a
(2090 – 2099 yılları 1980 – 1999’a
kıyasla)
kıyasla)
Senaryo
En iyi kestirim
Yaklaşık aralık
Yaklaşık aralık
B1
1,8
1,1 – 2,9
0,18 – 0,38
A1T
2,4
1,4 – 3,8
0,20 – 0,45
B2
2,4
1,4 – 3,8
0,20 – 0,43
A1B
2,8
1,7 – 4,4
0,21 – 0,48
A2
3,4
2,0 – 5,4
0,23 – 0,51
A1F1
4,0
2,4 – 6,4
0,26 – 0,59
Kaynak: IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In:
Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the
Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M.
Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor ve H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA’den uyarlanmıştır.
38
2.3.2. İklim Değişikliğinin Etkileri
İklim değişiminin yaşanan en belirgin sonuçları dünyanın giderek ısınması,
buzulların erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi, yağış rejimlerinin değişmesi, uç
hava olaylarının şiddetinde ve sıklığında önemli artışlar ve buna bağlı olarak ekolojik
yapının değişime uğramasıdır (İncecik, 2007, s.31). İklim değişikliğine bağlı olarak
yağış rejimlerinde farklılıklar gözlemlenmiş ve bunun sonucunda bir bölge şiddetli
sağanak yağış alır iken, başka bir bölge hiç yağış almayıp gayet kurak geçmeye
başlamıştır (Çınar, 2007, s.150). IPCC’nin son değerlendirme raporuna göre 2100 yılına
kadar Avrupa’da en çok ısınmanın kuzey bölgelerde gerçekleşmesi ve 2030 – 2050’li
yıllarda kuzey kutbundaki buzulların tamamen erimesiyle deniz seviyesinin en fazla
0,59 m. yükselmesi beklenmektedir (www.ipcc.ch).
İklim değişikliğinin sıcaklıklar ve yağışlarda oluşturacağı anormalliklerden
dolayı pek çok sektör olumsuz etkilenecektir. Kuraklık bakımından riskli olan
Türkiye’de su stresi oluşacak ve içme, kullanma ve tarımsal sulama için yeterli miktarda
su bulunamayacaktır. 2007 yılında Türkiye’nin buğday rekoltesinde yaşanan düşüş
bunun en çarpıcı örneğidir. Kuraklık ve çölleşme, orman yangınları, arazi kullanımının
değişmesi ve bunlara bağlı olarak gerçekleşecek zorunlu göçler iklim değişikliğinin
olası etkilerindendir. Ayrıca yağışlardaki düzensizliklerin meydana getireceği akarsu
rejimlerindeki azalmalar enerji üretiminin önemli bir bölümünü hidrolik santrallerden
sağlayan Türkiye’yi yine olumsuz etkileyecektir. Yağış rejiminin bozulması sonucunda
aşırı yağış alan bölgelerde ise seller, su baskınları ve bunların beraberinde getireceği
salgın hastalıklar oluşabilecek diğer olumsuz etkilerdendir (Öztürk, 2002, s.60; Erdoğan
vd., 2008, s.73).
Küresel bazda iklim değişikliğinin sektörler üzerine olan etkileri ile ilgili
yapılmış olan çalışmalar irdelendiğinde küresel sıcaklık artışına karşılık gelen faydazarar grafikleri Şekil 2.9.’da gösterilmiştir.
39
Zarar
?
Fayda
TΔ
Tarım
Karasal Ekosistemler
Ormancılık
TΔ
Deniz Ekosistemleri
Biyolojik Çeşitlilik
Kıyı Sistemleri
Sağlık
TΔ
Su
Enerji
Şekil 2.9: Küresel Ortalama Sıcaklık Artışlarına Karşılık Sektörlerin FaydaZararları
Kaynak: Morlot, J. C. and Agrawala, S. (2004). The Benefits of Climate Change Policies.
OECD
Şekil 2.9’a göre küresel sıcaklık artışına bağlı olarak tarım, kara ekosistemleri ve
ormancılık sektörleri parabolik olarak etkilenmektedirler. Bir başka değişle, sıcaklık
artışı ilk başta bu sektörler için faydalı olacak ancak artış sürdükçe bu sektörler zarar
görmeye başlayacaklardır. Deniz ekosistemleri, biyolojik çeşitlilik, kıyı sistemleri ve
sağlık sektörleri doğrudan zarar göreceklerdir. Su ve enerji sektörlerinde ise doğrusal ya
da parabolik eğilim belirlemek mümkün olmamıştır (Morlot ve Agrawala, 2004).
2.3.3. İklim Değişikliği Turizm İlişkisi
Turizm ile iklim değişikliği arasında Şekil 2.10.’da gösterildiği gibi iki yönlü bir
ilişki mevcuttur. Bu ilişkinin birinci kısmı turizmin iklim değişikliğine etkilerini ifade
eder ve bu etkileri azaltmak için sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekir. İlişkinin
ikinci yönü ise iklim değişikliğinin turizme etkileridir ki bu özellikle turizm
destinasyonlarının iklim değişikliği nedeniyle karşı karşıya olduğu riskleri ifade eder.
Bu risklere karşı tedbir olarak adaptasyon stratejileri geliştirmek gerekir.
40
Şekil 2.10: Turizm ile İklim Değişikliği Arasındaki Çift Yönlü İlişki
Kaynak: Patterson, T., Bastianoni, S. and Simpson, M. (2006). Tourism and Climate Change:
Two-Way Street, or Vicious/Virtuous Circle. Journal of Sustainable Tourism. 14 (4), s.341.
2.3.3.1. Turizmin İklim Değişikliğine Etkileri
Tablo 2.5.
2005 Yılı İtibariyle Uluslararası Turizmden Kaynaklanan CO2 Emisyonları
CO2 (Mt)
Hava Taşımacılığı
517
Diğer Taşımacılık
468
Konaklama
274
Etkinlikler
45
Toplam
1304
Dünyada Toplam
26400
Yüzde Payı (%)
4.94
Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism:
Responding
to
Global
Challenges.
http://www.unwto.org/climate/support/en/pdf/
summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
İnsan kaynaklı iklim değişikliği sürecine turizmin katkısı uzun süre tam olarak
tespit edilememiştir. Turizm sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonlarının ölçümü ilk
kez WTO tarafından turizmin üç temel alt sektörü (ulaştırma, konaklama ve etkinlikler)
ölçeğinde 2005 yılı itibariyle yapılmıştır. Diğer sera gazlarının da küresel ısınmada
önemli rolü olmasına rağmen insan etkinliklerinden kaynaklanan en büyük etkiyi CO2
41
yapmaktadır. Turizm sektöründe özellikle havacılıktan kaynaklanan emisyonlar (uçuş
yüksekliği önemli) küresel ısınmayı artırıcı etki meydana getirmektedir (WTO, 2007).
Tablo 2.5.’e göre uluslararası turizm hareketlerinden kaynaklanan CO2 salımları
toplam CO2 salımının yaklaşık %5’ini oluşturmaktadır.
Şekil 2.11: Çeşitli Turizm Alt Sektörlerinin CO2 Emisyonlarına Katkısı
Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism:
Responding
to
Global
Challenges.
http://www.unwto.org/climate/support/en/pdf/
summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
Şekil 2.11.’de de ulaştırmadan kaynaklanan CO2 salımının turizmin neden
olduğu salımın %75’ini oluşturduğu, bunun %40’lık kısmının da tek başına havayolu
taşımacılığına ait olduğu görülmektedir.
WTO (2007) tarafından hiçbir önlem alınmazsa nelerin olabileceğini ortaya
koymak amacıyla her şeyin aynen devam etmesi üzerine bir senaryo geliştirilmiş ve bu
senaryo yine WTO tarafından ortaya konulan uluslararası turizm hareketlerinin 2020
yılına kadar yıllık ortalama %4 büyüyeceği tahmini üzerine kurulmuştur. Senaryoya
göre, Şekil 2.12’de de görüldüğü gibi uluslararası turizm hareketlerinden kaynaklanan
CO2 emisyonlarında 2035 yılına kadar %152’lik bir artış olacaktır.
42
Şekil 2.12: Her Şeyin Aynen Devam Etmesi Senaryosuna Göre CO2 Emisyonları
Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism:
Responding
to
Global
Challenges.
http://www.unwto.org/climate/support/en/pdf/
summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
Türkiye’de doğrudan turizmden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının miktarına
dair bir çalışmaya rastlanmamıştır. Ancak İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildiriminde
turizmin alt sektörlerinden olan ulaştırma sektörüne ait toplam CO2 emisyonları
yayınlanmıştır.
Şekil 2.13: Ulaştırma Sektörü Kaynaklı Toplam CO2 Emisyonları
Kaynak: Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel
Ajans. s.70.
43
Şekil 2.13.’de gösterildiği gibi, ulaştırma sektöründen kaynaklanan toplam C02
emisyonu 1990–2004 yılları arasında %55,8’lik bir artışla 26 Tg’den 40,5 Tg’ye
yükselmiştir. Bu değerler ulaştırma sektörü kaynaklı emisyonların 1990 yılında kişi
başına 0,46 ton CO2 olan oranını 2004 yılında 0,56 ton CO2’ye çıktığını göstermektedir.
Ancak, bu sektördeki CO2 emisyonlarının 1990 yılında %15 olan toplam CO2
emisyonları içerisindeki değeri 2004 yılında %12’ye düşmüştür. Bu düşüş sektörün
daha verimli enerji tüketimine yöneldiği anlamına gelmektedir (Apak ve Ubay, 2007,
s.70).
Bu verimliliğin arkasında yatan unsurlar arasında düşük karbon içeriği bulunan
yakıtların kullanımı ile dizel ve LPG’li yolcu taşıma araçlarının kullanımındaki artıştır.
Türkiye’de dizel motorlu araçların kullanımı artmaktadır. Dizel motorlu araçlar muadili
benzinli arabalardan daha verimlidir ve seyahat edilen birim başına ortaya çıkan CO2
emisyon düzeyini düşürmektedir. Bu nedenle, turizm sektöründe faaliyet gösteren
firmaların yolcu araç filosunda dizel oranının artması, turizm kaynaklı emisyonların
azaltılmasına katkı sağlayacaktır.
Ulaştırma sektöründe 2004 yılındaki karayolu taşımacılığına bağlı CO2
emisyonlarının, toplam CO2 emisyonları içindeki oranı %84 olmuştur. Sivil havacılık
(%12), gemicilik (%3) ve demiryolu (%1) kaynaklı emisyonlar bu rakamı takip
etmektedir.
Karayolu taşımacılığı sektöründe yeni teknoloji ile üretilen motorlar ve alternatif
yakıt kaynaklarının kullanılması sonucu tüketilen enerjinin daha etkin olması, araç
başına km’de ortaya çıkan emisyonları düşürmüştür. 1990–2004 yılları arasında araç
başına km’de ortaya çıkan CO2 emisyonlarındaki toplam düşüş %8,7’dir. Bununla
birlikte, 2003 ve 2004 yıllarında tüketicilere sağlanan vergi indirimi ile yaklaşık olarak
320.000 eski aracın trafikten çekilmiş ve böylece söz konusu CO2 emisyon oranlarında,
yukarıdaki %4,9’luk azalma elde edilmiştir (Apak ve Ubay, 2007, 71).
44
2.3.3.2. İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri
Turizm, mevsimsel dalgalanmaların yaşandığı, olumlu iç ve dış gelişmelerden
yavaş, olumsuz iç ve dış gelişmelerden ise çok çabuk etkilenen kırılgan bir sektördür
(Mathieson and Wall, 1982, s.38). Ayrıca turizm, sıcaklık, yağış, rüzgâr, nem gibi iklim
öğelerine ve bunların değişikliklerine de bağımlı bir sektördür. Özellikle deniz-kumgüneş eksenli turistik ürünlerin sunulduğu pek çok destinasyon, popülaritesini tatil
sezonu boyunca sahip olduğu sıcak havaya ve uygun iklim şartlarına borçludur (Lise ve
Tol, 2002, s.436; Berrittella vd., 2006, s.914; Amelung vd., 2007, s.285).
En büyük ve en hızlı büyüyen sektörlerden biri olarak kabul edilen ve
ekonominin pek çok sektörüyle ilişkisi bulunan turizmin, aynı zamanda geniş ölçüde
çevresel etkileri de bulunmaktadır (Enssle ve Kreft, 2008).
Tüm insan kaynaklı aktivitelerde olduğu gibi turizm aktiviteleri sonucunda da
atmosfere sera gazları salınır. Şekil 2.14.’e göre, bu gazlar CO2, CH4, N2O, CFCS ve O3
atmosferde ısınmaya, SO2 ve SF6 ise soğumaya neden olurlar. Fakat ısınma etkisi daha
kuvvetlidir. Isınan atmosfer iklimleri değiştirmekte, dünyanın ısınmasına ve deniz
seviyesinde yükselmeye neden olmakta ve uç hava olaylarının görülme sıklığını
arttırmaktadır. Turizm sektörü de bu değişikliklerden doğrudan veya dolaylı olarak
etkilenmektedir. Turistik bölgelerin çok ısınarak turizm faaliyetlerine elverişsiz hale
gelmeleri, deniz seviyelerindeki yükselmeler nedeniyle plajların sular altında kalması,
kıyı ekosistemlerinin bozulması, aşırı yağışların ve sellerin turizm faaliyetlerini
engellemesi doğrudan etkiler arasında sayılabilir. Isınma etkisinden dolayı yaz sezonu
uzayıp turizm talebi artabilir, fakat bu uzun vadede daha da fazla çevre sorununu ve
ısınma etkisini beraberinde getirecektir. Kuraklığa bağlı olarak oluşacak su stresi ve
temiz suya erişilememesiyle ortaya çıkacak salgın hastalıklarla aşırı sıcaklardan
kaynaklı hastalıklar ise dolaylı etkileri oluşturmaktadır (Giles ve Perry, 2008, s.77).
45
Etken Kuvvetler
CO2 CH4
N2O CFCs
Troposferik O3
Isınma
Soğuma
Aerosoller
SO2
SF6
İklim Değişikliği
Deniz Seviyesinde
Yükselme
Dünyanın
Isınması
Uç hava olaylarının
daha sık görülmesi
Birincil
ETKİLER
İkincil
Küresel
ÖLÇEK
Bölgesel
Turizm
Turizm Talebinde Değişiklik
Şekil 2.14: Küresel Isınan Dünyada İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri
Kaynak: Giles, A. R. and Perry, A. H. (1988). The Use of Temporal Analogue to Investigate the
Possible Impact of Projected Global Warming on the UK Tourist Industry. Tourism
Management, 19 (1), s.76.
Sonuç olarak turizm merkezleri, turizm sezonu, turist sayıları ve turizm talebi
değişmektedir (Giles ve Perry, 1988, s.75; Erdoğan vd., 2008, s.74). Turizm talebinin
esnek yapısı nedeniyle iklim değişikliği sonucu meydana gelecek olumsuzluklar
karşısında talebin tepkisi çok sert düşüşler şeklinde olabilir.
Turizm sektörünü belli bir sektörün içine almak pek mümkün değildir. Turizm,
genel olarak hizmet sektörünün içindedir ancak diğer sektörlerden de yararlanır. Diğer
sektörlerden girdi alır ve çıktı olarak ortaya koyar (Ünlüönen vd., 2007, s.33). Yerli ve
yabancı turistlere satılan mal ve hizmetler, tarım, hayvancılık gibi çok sayıda sektör
46
tarafından sağlanmaktadır (Olalı ve Timur, 1988, s.242). Bu sebeple iklim
değişikliğinin turizme doğrudan etkilerinin yanı sıra turizme mal ve hizmet tedarik eden
diğer sektörlerde meydana gelecek değişiklikler yoluyla dolaylı etkileri de mevcuttur.
Sektörel üretimin temel hammaddesi, ülkenin doğal, tarihi, folklorik ve kültürel
değerleri olduğundan, turizmde serbest malları değerlendiren bir üretim yapısı söz
konusudur (Olalı ve Timur, 1988, s.242). İklim değişikliğinin etkileri doğrudan
sektörün temel hammaddelerini etkileyecek ve sektör açısından son derece önemli olan
bu serbest malların verimliliğini düşürecektir.
İklim değişikliğinin turizme etkileri bölgesel konumlara göre farklı şekillerde
ortaya çıkmaktadır. Bu etkilerin çoğu çevresel sistemlerde artan stres biçiminde dolaylı
olarak görülmektedir. İklim değişikliği sonucu dünyanın pek çok bölgesi için salgın
hastalık riski öngörülmektedir. Bu durum, turizmin kırılgan yapısı nedeniyle dünya
turizm hareketleri için çok önemli bir tehdittir. Ayrıca iklim değişikliğinin en önemli
etkilerinden biri de deniz seviyesindeki yükselmelerdir. Bu da küçük ada ülkelerini
büyük ölçüde etkileyecektir (Viner & Agnew, 1999).
İklim değişikliğinin deniz seviyesini ne kadar yükseltebileceğine ilişkin
öngörüler Tablo 2.4.’te gösterilmişti. Bu yükselmenin kıyı erozyonuna etkisini
anlayabilmek için şekil 2.15.’e bakmak gerekir. Bruun kuralına göre; deniz suyu
seviyesinde meydana gelecek bir birimlik yükselme bu yükselmenin yüz katı kıyı
erozyonuna yol açmaktadır (Kadıoğlu, 2006). Bruun kuralı ışığında Tablo 2.4.’deki
veriler değerlendirildiğinde en iyi tahmin olan deniz seviyesinde meydana gelecek
0,18–0,38 m.’lik bir yükselmenin 18–38 m. kıyı kaybına, en kötü kestirim olan 0,26–
0,59 m.’lik bir yükselmenin ise 26–59 m. kıyı erozyonuna yol açacağı söylenebilir.
47
Şekil 2.15: Bruun Kuralı
Kaynak: Cooper, J.A.G. ve Pilkey, O.H. (2004). Sea-level rise and shoreline retreat: time to
abandon the Bruun Rule Sea-level rise and shoreline retreat: time to abandon the Bruun Rule.
Global and Planetary Change, 43 (3–4), s.159.
2.3.3.3. İklim Değişikliğinin Kitle Turizmi Üzerine Etkileri
İklim değişikliğinin kitle turizmi, kış turizmi, yat turizmi, golf turizmi vb. turizm
türleri üzerinde farklı etkileri olacaktır ve bu etkiler her bir turizm türü için ayrı ayrı
incelenmelidir. Türkiye’de turizmin çeşitlendirilmesine ve turizm hareketlerinin yılın 12
ayına yayılmasına yönelik çalışmalar son yıllarda sonuçlarını göstermeye başlamasına
ve farklı turizm türlerinde seyahatler artmasına rağmen halen en çok turist çeken turizm
türü deniz-kum-güneş üçlüsüne dayalı kitle turizmidir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan
Türkiye’de deniz-kum-güneş eksenli turizm hareketleri genellikle Akdeniz ve Ege
48
kıyılarında olmaktadır. Bu bölgelerde Antalya başta olmak üzere Muğla, Aydın ve İzmir
yüzlerce turizm işletmesi ve binlerce çalışanıyla önemli turizm merkezleridir. İklim
değişikliği sebebiyle Türkiye turizminin uğrayacağı kayıplar ülke ekonomisini ve
sektörde çalışanların geleceğini de tehdit eder niteliktedir.
İklim değişikliğinin kitle turizmine en önemli etkileri deniz seviyesindeki
yükselme nedeniyle turistik tesislerin ve plajların sular altında kalma riski, kıyı
erozyonu nedeniyle plaj alanlarının yok olma tehlikesi, uç hava olaylarına bağlı olarak
seller, su baskınları ve fırtınaların görülme sıklığının artması, kuraklık, çölleşme ve
bunlara bağlı olarak temiz su kaynaklarına erişimin azalması ve aşırı sıcaklar sebebiyle
ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır (Sevim ve Zeydan, 2007, s.707).
Gürkan (2005, s.37)’ye göre, küresel ısınmaya bağlı olarak tropiklerdeki yüksek
basınç kuşağı kuzeye doğru kayacaktır. Bu değişiklik, Türkiye’nin de içinde bulunduğu
Akdeniz havzasındaki ülkelerdeki kitle turizmi hareketlerini çeşitli şekillerde
etkileyecektir.
Öncelikli olarak Akdeniz havzası yaz aylarında çok sıcak olacağı için turistik
cazibesini yitirecektir (Giles ve Perry, 1998, s.77; Berrittella vd., 2006, s.915). Viner ve
Agnew (1999)’e göre de; 21. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında
40 °C’nin üzerinde ekstrem sıcaklıkların ölçüldüğü gün sayısında büyük artışlar olacak
ve bu bölgeler aşırı sıcaklar nedeniyle kitle turizminin karakteristik özelliği olan
dinlenme, rahatlama ihtiyacını yerine getiremez duruma gelecektir.
WTO’nun 2003 yılında Tunus’un Djerba kentinde düzenlemiş olduğu İklim
Değişikliği ve Turizm Konferansının sonuç raporunda da Akdeniz havzası için bu
görüşleri destekler öngörüler mevcuttur. Rapora göre sıcaklıkların her on yılda bir 0,3
ile 0,7 °C arasında artacağı, ısı indeksinin yükseleceği ve 40 °C’nin üstündeki günlerin
sayısının artacağı, deniz seviyesindeki yükselişe bağlı olarak kıyı şeritlerinin yapısında
ve doğal dokuda bozulmalar meydana geleceği, sıtma gibi tropikal hastalıkların ortaya
çıkacağı, ani sel baskınları görülebileceği ve kentlerdeki hava kalitesinin giderek
bozulacağı öngörülmektedir (WTO, 2003b).
49
İklim değişikliğinin temel uluslararası seyahat hareketleri üzerindeki muhtemel
etkileri üzerine yapılan öngörülerin gösterildiği Tablo 2.6.’ya göre Kuzey Avrupa’nın
ısınması sonucu yaz mevsiminin bu bölgede daha sıcak ve daha istikrarlı hale
gelmesiyle burada yaşayanlar iç turizme yönelecek ve bu bölge insanı için Akdeniz
kıyıları cazibesini yitirecektir.
WTO’nun 2007 yılında İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlemiş olduğu 2.
Uluslararası İklim Değişikliği ve Turizm Konferansının özet raporunda da Akdeniz için
2003 yılında yaptığı öngörüleri yinelemiş ve Şekil 2.16’da da görüldüğü üzere Akdeniz
için daha sıcak yazlar, su kıtlığı, kara ve deniz bioçeşitliliklerinde azalma ve hastalık
olaylarında artış öngörülerinde bulunmuştur.
İklim değişikliğinin Akdeniz havzasındaki ülkelerin turizm sektörleri açısından
bir diğer risk de bu ülkeler için önemli bir pazar olan kuzey ülkelerinden gelen
turistlerin kendi yaşadıkları yerler kitle turizmine elverişli hale geleceği için yurtdışına
seyahat etme ihtiyacı duymayacak olmasıdır. Örneğin, 1976 yılında İngiltere’de
ortalama sıcaklık normalden 1 °C daha fazla olmuş ve İngiliz turistler tatillerini
Akdeniz havzası yerine kendi ülkelerinde geçirmeyi tercih etmişlerdir. Benzer bir
şekilde sıcaklık rekorlarını kırıldığı yıl olan 1995 yılında da İngiliz turistler yaz
tatillerini deniz aşırı ülkeler yerine kendi ülkelerinde geçirmeyi tercih etmişlerdir (Giles
& Perry, 1998, s.78).
50
Tablo 2.6.
İklim Değişikliğinin Temel Uluslararası Seyahat Hareketleri Üzerindeki Muhtemel Etkileri
TEMEL
TURİZM
HAREKETİ
KUZEY
AVRUPA’DAN
AKDENİZ’E
KUZEY
AMERİKA’DAN
AVRUPA’YA
BAŞLANGIÇ
PAZARINDAKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
GİDİLECEK BÖLGEDEKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
GİDİLECEK BÖLGE İÇİN
ÇIKARIMLAR
MUHTEMEL PAZAR
TEPKİLERİ
• Çok daha sıcak ve
nemli kışlar
• Daha sıcak ve kurak
yazlar
• Daha “güvenilir” yazlar
• Daha sıcak ve nemli kışlar
• Çok daha sıcak ve kurak yazlar
• Doğu Akdeniz’de daha belirgin
değişimler
• Isı indeksinde artış
• 40 °C’nin üzerindeki gün
sayısında artış
• Daha fazla çorak alan
• Küçük gelgit menzili sonucu
deniz seviyesinde daha fazla artış
• Daha çok kuraklık ve yangın riski
• Artan su sıkıntısı
• Daha çok kişisel sıcaklık stresi
• Deniz seviyesi yükselişi sebebiyle
kıyı bozulmaları ve doğal ortam
(habitat) kaybı
• Sıtma gibi tropikal hastalıklara karşı
savunmasızlık
• Ani sel baskınları
• Kentlerde hava kalitesinin
kötüleşmesi
Çok büyük çoğunlukla bir tatil
pazarı
• Kuzey Avrupa yazlarının
iyileşmesi iç turizmi
tetikleyecek
• Akdeniz yaz tatillerine
yönelik talep azalacak
• Ara sezonlarda Akdeniz’e
yönelik talep artacak
• Güneylilerin Kuzeye gitme
talebi artacak
• Daha sıcak kışlar
• Daha sıcak yazlar
• Yağış miktarında küçük
artış
• Güneydoğu ABD’de
(Florida) kıyı erozyonu
ve büyük fırtına riski
• Pasifik kıyısında artan
büyük fırtına riski ve
daha fazla yağış miktarı
Kuzey Avrupa
• Çok daha sıcak ve daha nemli
kışlar
• Daha sıcak ve kurak yazlar
• Daha “güvenilir” yazlar
Güney Avrupa
• Daha sıcak ve daha nemli kışlar
• Daha sıcak ve kurak yazlar
• Özellikle Doğu Akdeniz’de
keskin değişiklikler
• Isı indeksinde artış
• 40 °C’nin üzerindeki gün
sayısında artış
• Deniz seviyesi yükselmeleri
Kuzey Avrupa (Hareketin %80i bu
bölgeye)
• Yaz tatilleri için daha cazip bir iklim
Kilit bölgeler ve şehirlerde artan
kalabalık
Güney Avrupa (Hareketin %20’si bu
bölgeye)
• Artan kuraklık riski
• Artan su sıkıntısı
• Artan yangın riski
• Deniz seviyesi yükselişi sebebiyle
kıyı bozulmaları
Yaklaşık %70’i tatil,%30’u iş
seyahatleri
• Güney Avrupa’ya yönelik
kültür turlarında yüksek yaz
sezonunun aşırı sıcak olması
• Ara sezon seyahatleri
artabilir
• Kuzey Avrupa’ya yönelik
seyahatlerde sadece ufak bir
değişim
51
Tablo 2.6.’nın devamı
TEMEL
TURİZM
HAREKETİ
AVRUPA’DAN
KUZEY
AMERİKA’YA
KUZEYDOĞU
ASYA’DAN
GÜNEYDOĞU
ASYA’YA
BAŞLANGIÇ
PAZARINDAKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Kuzey Avrupa
• Çok daha sıcak ve daha
nemli kışlar
• Daha sıcak ve kurak
yazlar
• Daha “güvenilir” yazlar
Güney Avrupa
• Daha sıcak ve nemli
kışlar
• Daha sıcak ve kurak
yazlar
• Özellikle Doğu
Akdeniz’de keskin
değişiklikler
• Isı indeksinde artış
• 40 °C’nin üzerindeki
gün sayısında artış
• Yıl boyunca daha sıcak
• Yıl boyu yağış
miktarında küçük artış
GİDİLECEK BÖLGEDEKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
GİDİLECEK BÖLGE İÇİN
ÇIKARIMLAR
MUHTEMEL PAZAR
TEPKİLERİ
• Daha sıcak kışlar
• Daha sıcak yazlar
• Yağış miktarında küçük artış
• Güneydoğu ABD’de (Florida)
kıyı erozyonu ve büyük fırtına
riski
• Pasifik kıyısında artan büyük
fırtına riski ve daha fazla yağış
miktarı
• Deniz seviyesindeki yükselme
Florida kıyılarına ve Everglades Milli
Parkına zarar verecek
• Pasifik kıyısında zarar riski
• Güneydoğu kıyısında jeomorfolojik
hasar
• Doğu kıyısında erozyon ve fırtına
riski
• Tropik hastalık riskinin artmasına
bağlı sağlık masraflarının artması
En büyük gidiş yerleri:
Florida, Kaliforniya ve New
York
• Florida yüksek sezonlarda
çekiciliğini kaybedebilir
• Carolina sahilinin çekiciliği
artabilir
• Doğu Amerika kıyıları ve
Kanada şehirleri yazları aşırı
sıcak
• Avrupa’daki kapasitenin
azalması sonucu kayak
pazarının güçlenmesi
• Yağmur miktarında çok az
değişim
• Sıcaklıkta oldukça az değişim
• Kıyı alanları, deniz seviyesi
yükselmelerine karşı savunmasız
• Önemli bir iklim değişikliği öngörüsü
yok
• Adalar ve turistik kıyılar savunmasız
• Mercan beyazlaması
• İklim faktörleri seyahat
kalıplarını önemli oranda
değiştirmeyecek
• Dalış ve kıyı pazarlarında
muhtemel düşüş
52
Tablo 2.6.’nın devamı
TEMEL
TURİZM
HAREKETİ
BAŞLANGIÇ
PAZARINDAKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
GİDİLECEK BÖLGEDEKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
• Daha sıcak kışlar
• Daha sıcak yazlar
• Yağış miktarında çok az artış
• Pasifik kıyısında artan büyük
fırtına riski ve daha fazla yağış
miktarı
GİDİLECEK BÖLGE İÇİN
ÇIKARIMLAR
MUHTEMEL PAZAR
TEPKİLERİ
• Pasifik kıyısında zarar riski
• Doğu Amerika kıyıları ve
Kanada şehirleri yazları aşırı
• Güneydoğu kıyısında jeomorfolojik
KUZEYDOĞU
• Yıl boyunca daha sıcak
sıcak
hasar
ASYA’DAN
• Yıl boyu yağış
KUZEY
• Şehir içi turları iklim
• Isı indeksinde artış
miktarında küçük artış
AMERİKA’YA
değişikliğinden çok
• Doğu kıyısında erozyon ve fırtına
etkilenmeyecek
riski
• Özellikle deniz seviyesi
yükselmelerine karşı savunmasız
• Daha sıcak kışlar
• Kıyı erozyonunda artış
• Deniz-kum-güneş ürününün
• Daha sıcak yazlar
• Mercan beyazlaması ve resiflerde
(ısı indeksi, kumsal erozyonu,
• Yağış miktarında çok
hasar
• Daha sıcak kışlar
deniz ve mercan kalitesi
az artış
• Yer altı sularında tuzlanma
KUZEY
nedeniyle) azalan cazibesi
•
Daha
sıcak
yazlar
AMERİKA’DAN • Güneydoğu ABD’de
• Klima kullanımı sebebiyle artan
• Kuzey ikliminden kaçmaya
• Yağış miktarında çok az azalış
KARAYİPLER’E (Florida) kıyı erozyonu
enerji harcamaları
yönelik ihtiyaçta azalma
ve büyük fırtına riski
• Deniz seviyesinde yükselme
• Deniz duvarları ve sel kontrolüne
• Gidilecek yerdeki sağlık
• Pasifik kıyısında artan
artan ihtiyaç
risklerinde güven kaybı
büyük fırtına riski ve
• Sıtma gibi tropikal hastalıklarda artış
daha fazla yağış miktarı
• Doğal kaynaklar ve ekosistemler
üzerinde artan baskı
Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2003b). Djerba Declaration on Tourism and Climate Change. <www.worldtourism.org/
sustainable/climate/decdjerba-eng.pdf> adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır.
53
Şekil 2.16: İklim Değişikliğinin Turizm Destinasyonlarına Etkilerinin Coğrafi Dağılımı (WTO, 2007)
Kaynak: WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to Global Challenges.
http://www.unwto.org/climate/ support/en/pdf/summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
54
2006 yılında yayınlanan Yunanistan 4. Ulusal İklim Değişikliği Bildiriminde de
IPCC senaryoları kullanılarak Akdeniz ve Ege kıyılarına ilişkin sıcaklık öngörülerinde
bulunulmuştur. Bu tahminlerin bu araştırmanın da kapsamında olan Türkiye’nin Ege ve
Akdeniz kıyıları ile ilgili olanları sırasıyla Şekil 2.17., 2.18. ve 2.19.’da gösterilmiştir.
Şekillerde 18 °C’den başlayan (lacivert renkli) ve 48 °C’ye (koyu kırmızı renkli) kadar
ulaşan bir ölçek kullanılmıştır. Ölçekte maviden sarıya geçiş sınırı 34 °C olarak
belirlenmiştir.
Şekil 2.17: 1961–1990 Arası Temmuz Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları
Kaynak: http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf adresinden 5 Eylül 2008 tarihinde
alınmıştır.
1961–1990 yılları arası sıcaklık değerlerinin gösterildiği Şekil 2.17.’ye göre
Türkiye’de Temmuz ayı ortalamasında 34 °C’nin üzerinde günler yalnızca Ege,
Akdeniz sahilleri ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülmektedir.
55
Şekil 2.18: A2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası Temmuz
Ayı Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları
Kaynak: http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf adresinden 5 Eylül 2008 tarihinde
alınmıştır.
IPCC’nin Ulusal Yatırım Senaryosu olarak ortaya koyduğu ve ekonomik
gelişimin ön planda tutulduğu A2 senaryosunun uyarlandığı Şekil 2.18’e göre 2071–
2100 yılları arası Temmuz ayı ortalama en yüksek sıcaklık değerlerinde Türkiye’de 34
°C ve altındaki gün sayısı hemen hemen kalmayacak gibidir. Buna göre Ege kıyılarında
45 °C ve üzerinde günler görülebilecektir.
56
Şekil 2.19: B2 Senaryosuna Göre Uyarlanmış 2071–2100 Yılları Arası Temmuz Ayı
Ortalama En Yüksek Sıcaklıkları
Kaynak: http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf adresinden 5 Eylül 2008 tarihinde
alınmıştır.
A2 senaryosuna göre daha çevresel bir bakış açısına sahip olan B2 Yerel
Yönetimler Senaryosu göz önüne alınarak yapılan kestirimlerin gösterildiği Şekil
2.19.’a göre 2071–2100 yılları arası ciddi bir ısınma görülecek ancak A2
senaryosundaki kadar büyük olmayacaktır.
Konuyu Türkiye ölçeğinde çalışan ve yaptığı çalışmalar 2007 yılı başında Çevre
ve Orman Bakanlığı (ÇOB) tarafından yayınlanan İklim Değişikliği Birinci Ulusal
Bildiriminde de yer alan Önol (2007, s.87)’a göre de Ayrıca Ege ve Akdeniz
bölgelerinde yaz sıcaklıklarında maksimum 6 °C’ye kadar artış tahmin edilmektedir
(Şekil 2.20.).
57
Şekil 2.20: Yaz Sıcaklıklarındaki Değişiklik Tahminleri
Kaynak: Önol, B. (2007). Downscaling Climate Change Scenarios Using Regional Climate
Model Over Eastern Mediterranean. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İTÜ, Fen Bilimleri
Enstitüsü. s.87.
Şekil 2.21: Kış Yağışlarındaki Değişiklik Tahminleri
Kaynak: Önol, B. (2007). Downscaling Climate Change Scenarios Using Regional Climate
Model Over Eastern Mediterranean. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İTÜ, Fen Bilimleri
Enstitüsü. s.87.
58
Ayrıca Şekil 2.21.’e göre, 2100 yılına kadar Ege ve Akdeniz bölgelerinde
özellikle kış yağışlarında büyük oranda azalmalar beklenmektedir. Kış yağışlarındaki
azalmalar akarsu rejimlerinin değişmesine ve su stresinin oluşmasına neden olacaktır.
Küresel sıcaklık artışı ve yağışların geç başlayacak olması nedeniyle turizm
sezonu uzayabilir. Bu kısa vadede fayda şeklinde algılanabilir ancak, artan turizm talebi
turizm sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarının artmasına neden olacak ve
uzun vadede daha fazla çevresel sorunu beraberinde getirecektir (WTO, 2003a). Ayrıca
yaz sıcaklıklarındaki artış neticesinde Ege ve Akdeniz bölgesinin kitle turizmi için
cazibesini yitirmesi sonucu yakın gelecekte özellikle Akdeniz kıyılarında yaz
mevsiminde turizm hareketleri iyice azabilir uzun vadede de tamamen bitebilir.
Dolayısıyla iklim değişikliğinin Türkiye kitle turizmine olan etkisinin Şekil 2.9.’daki
parabolik grafik şeklinde olacağı öngörüsü yapılabilir.
2.3.4. Türkiye’deki Uygulamalar
Türkiye’de 2001 ve 2005 yılları arasında yabancı turist sayısı %82 artış
göstermiştir. Yabancı turistlerden elde edilen gelir %88,5 oranında artarak neredeyse
ikiye katlanmıştır. Yerli turistlerden elde edilen gelir de %57,5 artmıştır. Turizm
sektörü, 2001 yılında dolaysız olarak GSYİH’nin %5’ini oluştururken ortalama 600.000
kişilik istihdam sağlamıştır. Buna karşın 2005 yılında dolaylı ve dolaysız olarak
GSYİH’nin %10,2’sini oluşturmuş ve 1,5 milyon kişilik istihdam sağlamıştır (OECD,
2008, s.121).
Ege ve Akdeniz kıyılarının %46’sı doğrudan veya dolaylı bir şekilde turizm için
(örneğin turizm yoluyla gelir üreten binalar ve diğer tesisler ile yazlık evler için)
kullanılmaktadır. Türkiye’nin kıyılardaki tatil beldelerinin popülaritesi ve bu kıyılarda
su sporlarının (su kayağı, deniz motosikletleri vb.) gelişmesi kıyı ekosistemlerinin,
bitki ve hayvanların biyolojik dengesi üzerindeki baskıların artmasına yol açmaktadır.
Golf sporunun gelişmesi de (arazinin kapatılması, suni gübre ve tarım ilaçlarının
kullanılması vb.) çevre üzerindeki baskıları artırmaktadır.
59
Turizm sektöründeki gelişme büyük çaplı iç göçe de neden olmaktadır. Antalya,
Muğla ve İzmir illerinde Türkiye ortalamasının üzerinde nüfus artışı gerçekleşmektedir.
Bunun sonucunda, özellikle kıyı bölgelerinde arazi talebi artmakta ve arazi yapısı
değişmektedir. Şehirleşme, tarımsal alanların doğal ve kültürel mirasını olumsuz yönde
etkilemektedir. Arazi ve taşınmaz fiyatlarının artması yoksul kesimi etkilemektedir. Bu
durum bu alanların sosyal yapılarında önemli değişikliklere yol açmaktadır.
Kıyıda turizm merkezlerinin büyümesi sonucunda ortaya çıkan çevresel baskılar
(hava kirliliği, atık su, verimli arazinin istila edilmesi, gürültü ve doğal yaşam alanları
ile biyolojik çeşitliliğin bozulması) ile ilgili olarak yeterli önlemler aynı hızda
alınamamıştır. Kıyı bölgelerinde biyolojik çeşitlilik kaybı yüksektir. 1990 yılında
çıkarılan Kıyı Kanunun ana amacı; kıyı bölgelerinin, özellikle plansız yapılaşma ve
kirliliğe (özellikle atıkların boşaltılmasına) karşı korunması ve muhafaza edilmesi
olmuştur. Ancak bu kanun, konut amaçlı olmayan ve inşası kamunun çıkarına olan
turizmi istisna tutmaktadır (OECD, 2008, s.121).
Çevrenin korunması, Turizm Stratejisi 2023’ün ana hedeflerinden birisidir.
Çevresel endişelerin turizm politikalarına ve programlarına dâhil edilmesi konusunda da
1990’lı yılların sonrasından bu yana geliştirilen bir takım bölgesel projeler yoluyla
gelişme kaydedilmiştir. Ancak, turizm ile ilgili kıyı yapılaşma ve iskân çalışmaları, kıyı
ekosistemleri üzerinde olumsuz etkilere sahiptir.
Türkiye, turizm ürünlerinin ve bölgelerinin çeşitlendirilmesini ve bu şekilde
kıyısal çevre üzerindeki baskıyı azaltarak turizmin sosyo-ekonomik faydalarını daha az
gelişmiş bölgelere yaymayı amaçlayan bir politikayı uygulamaya koymuştur. Hükümet,
ekolojik ve kültürel turizmi desteklemektedir.
ÇOB Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından 2003 yılında
kurulan Ekoturizm Komitesi ile doğal kaynaklara bağımlı yerel halk için alternatif gelir
temin
edebilecek
ekoturizm
faaliyetlerinin
tespit
edilmesi
ve
desteklenmesi
amaçlanmaktadır. İlgili etkinlikler arasında Köprülü Kanyon Milli Parkı ile Kaçkar
Dağları Milli Parkında rafting, trekking, dağ bisikletçiliği ve dağcılık; Ölüdeniz Tabiat
Parkında yamaç paraşütü; Beydağları Milli Parkında dalış ve kampçılık; Göreme Milli
Parkında yürüyüş etkinlikleri yer almaktadır. Alan kılavuzlarının eğitilmesi de bu
60
komite tarafından sağlanmıştır. Bu kapsamda Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkı’nda 2007 yılında 189 kişi resmi sertifika almıştır (OECD, 2008, s.121).
Yukarıda Türkiye’de turizm sektöründen kaynaklanan çevresel zararları en aza
indirmek için yapılan çalışmalar genel hatlarıyla özetlenmiştir. Bundan sonra konu
konaklama sektörü özelinde incelenmeye devam edilecek ve konaklama sektöründen
kaynaklanan sorunların azaltılması için yapılan çalışmalar detaylandırılacaktır. Bu
kapsamda konaklama tesislerine yönelik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
yürütülen çevreye duyarlılık kampanyası “Yeşil Yıldız” olarak, Türkiye Otelciler
Federasyonu (TÜROFED) tarafından yürütülen kampanya ise “Beyaz Yıldız” olarak
adlandırılmıştır. Bu bölümde bu kampanyalar ayrıntılı olarak incelenecektir.
2.3.4.1. Yeşil Yıldız
Çevre ile ilgili konular ve çevreyi korumaya yönelik yapılan uygulamalar,
seyahat eden insanların her geçen gün daha fazla ilgisini çekmekte ve aynı zamanda
otel, destinasyon ve tur operatörü seçiminde önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda artan
turist sayısı, beraberinde misafir profil ve beklentilerini de değiştirmiştir. Artık insanlar
tatillerini geçirmek için, kendilerini daha güvende hissedebildikleri ülkeleri tercih
etmektedirler. Gıda güvenliğinden çevre güvenliğine kadar olan geniş bir alanda,
misafir güvenliğini sağlayan oteller tüm dünyada hem misafirler hem de tur operatörleri
için ilk tercih olmaktadırlar.
Türkiye’de sürdürülebilir turizm kapsamında, çevrenin korunması, çevre
bilincinin geliştirilmesi, turistik tesislerin çevreye olan olumlu katkılarının teşvik
edilmesi ve özendirilmesi amacıyla, 1993 yılından beri talep eden ve aranılan nitelikleri
taşıyan konaklama tesislerine, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Çevre Dostu
Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) verilmekteydi.
Çevrenin korunmasına yönelik önlemlerin giderek daha fazla önem kazanması
ve iklim değişikliğinin hissedilen etkilerinin artması ve çam simgesi uygulamasının
istenilen sonuçlara ulaşamaması neticesinde yeni tedbir ve uygulamalar ortaya çıkmaya
başlamıştır.
61
Bu tedbirlerin sonucunda Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çevreye duyarlı
konaklama işletmeleri için uygulanmakta olan sınıflandırma formu geliştirilerek
güncelleştirilmiştir. Bunun sonucunda ortaya çıkan yeni sınıflandırma “Turizm
İşletmesi Belgeli Konaklama Tesislerine Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi Belgesi
Verilmesine Dair 2008/3 no’lu Tebliğ” ile 22.09.2008 tarih ve 27005 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğ;
• Su tasarrufunu,
• Enerji verimliliğinin arttırılmasını,
• Çevreye zararlı maddelerin tüketiminin ve atık miktarının azaltılmasını,
• Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesini,
• Konaklama işletmelerinin yatırım aşamasından itibaren çevreye duyarlı olarak
planlanmalarını ve gerçekleştirilmelerini,
• Konaklama tesisinin çevreye uyumunu, çevreyi güzelleştirici düzenleme ve
etkinlikleri, ekolojik mimariyi,
• Çevreye duyarlılık konusunda bilinçlendirmeyi, eğitim sağlanmasını ve ilgili
kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmasını
• İlgili kurum ve kuruluşların görüşlerini ve bu konudaki AB kriterlerinin genelini
içermektedir.
Tebliğ ekinde bulunan sınıflandırma formu, çevreye duyarlılık konusunda
çalışma yapan turistik işletmelerin talebi üzerine, formun uygulama esaslarında
belirlenen temel kriterlere sahip olan konaklama tesislerine uygulanacaktır.
Asgari puanlar, konaklama işletmelerinin kapasiteleri ve çevreye olan etkileri
dikkate alınarak, işletmelerin tür ve sınıflarına göre belirlenmiştir. Konaklama
işletmelerinin bu formda bulunan bütün kriterleri yerine getirmesinin uygulanabilir
62
olmadığı düşüncesiyle, tesislerin tür ve sınıfları dikkate alınarak, asgari puanlar formda
bulunan bütün kriterlerin puanlarının toplamı olan azami puandan düşük tutulmuştur.
Böylece, işletmelere temel kriterler dışında kalan, diğer kriterler arasında seçim yapma
imkânı sağlanmıştır.
Tür ve sınıfına ilişkin belirlenen asgari puanı aşan tesislerden, simgesi yıldız
olan konaklama tesislerinin plaketlerinde sınıflarını gösteren yıldızlar yeşil renkli
düzenlenecektir. Ayrıca plaket üzerinde Çevreye Duyarlı Tesis ibaresi yer alacaktır.
Yukarıda bahsedilen tebliğ yürürlüğe girmeden önce Kültür ve Turizm
Bakanlığı’ndan Çevre Dostu Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) almış olan konaklama
tesislerinin, bu Tebliğin yayımlanma tarihinden itibaren bir yıl içinde, bu tebliğin ekinde
bulunan Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisleri İçin Sınıflandırma Formu ile sınıfları
için belirlenen asgari puanı oluşturan standartları sağlamaları gerekmektedir. Verilen
süre içinde sınıfları için belirlenen asgari puanı oluşturan standartları sağlayan ve tebliğ
ile belirlenen usul ve esaslara uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuruda
bulunan
tesisler
değerlendirilmek
üzere
sınıflandırma
çalışması
programına
alınacaklardır. Verilen süre içinde, sınıfları için belirlenen asgari puanı oluşturan
standartları sağlayamayan ve tebliğ ile belirlenen usul ve esaslara uygun olarak son
başvuru tarihine kadar bakanlığa başvuruda bulunmayan tesislere ait Çevre Dostu
Kuruluş Belgesi (Çam Simgesi) iptal edilecektir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Çevreye Duyarlı Konaklama Tesisi (Yeşil
Yıldız Simgesi) Belgesi alacak tesislerin, çevrenin korunmasına katkıda bulunurken,
aynı zamanda tanıtım ve pazarlamalarında bir ayrıcalık meydana getirebilecekleri,
hizmet kalitelerinden ödün vermeden, işletmelerine ve Türkiye ekonomisine tasarruf
yolu ile katkıda bulunabilecekleri, çevrenin korunmasında üstlenecekleri roller ile
yörelerinde örnek tesisler olabilecekleri varsayılmaktadır (www.kulturturizm.gov.tr,
2009).
63
2.3.4.2. Beyaz Yıldız
Turistik işletmelerde kullanılan suyun, elektriğin, enerjinin, kimyasalın ve katı
atık miktarının azaltılarak çevreye ve doğal kaynaklara olan zararının azaltılması, daha
temiz ve yaşanılabilir bir çevrenin sağlanması ve verimliliği arttırarak, konfordan
vazgeçmeden tasarruf sağlayarak turistik işletmelerdeki giderlerin azaltılmasını
amaçlayan ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) tarafından başlatılan proje
“Beyaz Yıldız” olarak adlandırılmıştır (www.gidadaguven.com).
Turizm sektöründeki yatırımcıların, işletmecilerin, personelin ve tesislerde
konaklayan misafirlerin bilinçlendirilmesinin hedef alındığı kampanyayla çok büyük bir
enerji tasarrufu sağlanması hedeflenmektedir.
Katılımın zorunlu olmadığı kampanya, 55 kriterlik bir değerlendirmeyi
kapsamaktadır. Bu kriterler sağlandığında 300 odalı bir otelin yılda 20 bin dolar tasarruf
sağlayacağı tahmin edilmektedir (www.arkitera.com).
Projede toplam 10 ana başlık olup, tesisler uluslararası normlara göre hazırlanan
bu ana başlıklardaki gereksinimlerine göre incelecektir. Bu ana başlıklar; çevre bilinci,
çevre yönetim sistemi, çevre uyumu ve çevre düzenleme etkinlikleri, ekolojik mimari,
enerji, su, hava, atık, deterjan, dezenfektan ve tehlikeli kimyasallar ve diğer
hizmetlerden oluşmaktadır.
Projeye katılım isteğe bağlı olup ihtiyaç duyulan her türlü bilgi, doküman, basılı
evrak ve teknik destek TÜROFED tarafından sağlanmaktadır. Kriterleri yerine
getirdiğini beyan eden işletmeler TÜROFED ve TÜROFED’e bağlı derneklerin internet
sayfalarından açıklanacak, uluslararası tur şirketleri, acenteler, sivil toplum kuruşları ve
kamu kurum ve kuruluşlarına proje ve katılımcıları ile ilgili bilgi aktarımında
bulunularak beyaz yıldız sahibi işletmelerin geniş kapsamlı tanıtımı yapılacaktır.
Başvuru yapan konaklama işletmeleri çevre mühendisleri tarafından uluslararası
çevre normlarında hazırlanan denetim listelerine göre denetlenecektir. Denetim sonrası
100 üzerinden 65 puan işletmeler Beyaz Yıldız beratını almaya hak kazanacaktır. Beyaz
Yıldız denetiminde başarılı olan otellere, Beyaz Yıldız sertifikası ve çıkartmaları
64
verilecek olup, otel yönetimi bu çevre ödüllerini asarak misafirleri ile paylaşacaktır.
Beyaz
Yıldız
denetiminden
geçemeyen
işletmelere
ise,
uygunsuzluklar
ve
uygunsuzlukların giderilmesi için gerekli olan düzeltici aksiyonların bulunduğu
kapsamlı bir rapor verilecektir (www.gidadaguven.com).
Oteller bu aksiyonları yerine getirdiğinde tekrar denetlenerek Beyaz Yıldız
beratına hak kazanıp kazanmadığı belirlenecektir.
Çevre korumaya yönelik yapılan çalışmalar yalnızca müşterilere yönelik olarak
düşünülmemelidir. Proje kapsamında çalışanların konuyla ilgili bilgilendirilmeleri ve
eğitilmeleri de büyük önem taşımaktadır.
Bu proje kapsamında, otel yönetimi ve çalışanları için AKDENİZ, EGE, İÇ
ANADOLU
ve
MARMARA
bölgelerinde
projeyi
anlatan
çevre
eğitimleri
düzenlenecek, ayrıca kitapçıklar, eğitici poster ve dokümanlar hazırlanıp dağıtılarak,
otel çalışanlarının ve genel olarak toplumun bilinçlenmesi sağlanacaktır.
Beyaz Yıldız sertifikasına sahip olan otelleri belirli periyotlarda denetlenecek
olup, kriterlere uyumun devamlılığını sağlayacaktır. Kriterlere uymadığı belirlenen ve
daha önceden Beyaz Yıldız sertifikasını almış olan işletmelere önce uyarıda
bulunulacak, ihlal devam ettiği takdirde de TÜROFED tarafından sertifikaları geri
alınacaktır (www.gidadaguven.com).
3. YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın modeline ve modele bağlı olarak belirlenen evren ve
örnekleme yer verilmektedir.
3.1.
Araştırma Modeli
Araştırma modeli, araştırma amacına uygun bir şekilde ve ekonomik olarak
verilerin toplanarak çözümlenebilmesi için gerekli koşulların düzenlenmesini
kapsamaktadır. Araştırmalarda amacına göre yaygın olarak tarama ve deneme olmak
üzere iki temel yaklaşımdan birisi kullanılır. Geçmişte başlayan ve halen var olan bir
durumu var olduğu şekliyle değerlendirmeyi amaçlayan yaklaşım, tarama yaklaşımdır.
Tarama yaklaşımında, araştırma konusu, kendi koşulları içinde mevcut şekliyle
tanımlanmaya çalışılır ve herhangi bir şekilde koşulları değiştirme, etkileme çabası
gösterilmez. Tarama modelleri de kendi içinde genel tarama ve örnek olay tarama
yöntemi olarak iki gruba ayrılır. Genel tarama modeli; bir evrende, evren hakkında
araştırılan konu üzerinde bir durum tespit etmek, bir görüş elde etmek için evreni temsil
eden bir örneklem üzerinde yapılan tarama düzenlemelerini kapsamaktadır (Karasar,
2005, s.76).
Evren, araştırma bulgularının genelleneceği bireylerin tümünü ifade etmektedir.
Belirlenen evrende ulaşılamayacak kadar çok sayıda bireyin bulunması durumunda,
evrenden bir örneklem alınarak araştırma bu örneklem üzerinde yapılır.
Betimsel araştırmaların verileri, örneklemde yer alan bireylerin kendilerinden
bilgi alınarak toplanır. Katılımcılardan, anketler aracılığıyla yazılı olarak bilgi
alınabileceği gibi, görüşmeler yoluyla sözlü olarak da bilgi toplanabilir. Betimsel
araştırma verileri, betimsel istatistikler kullanılarak analiz edilir (Kırcaali-İftar, 1999,
s.6–7).
İklim değişikliği konusu kavram olarak biliniyor ve özellikle son yıllarda yaygın
olarak kullanılıyor olmasına rağmen, turizm sektörü özellikle de konaklama sektörü
66
üzerine
etkilerinin
belirlenebilmesi
amacıyla
verilerin
toplanmasına
ihtiyaç
duyulmaktadır.
Bu araştırma evren olarak tespit edilen Antalya ilinde yapıldığından genel
tarama modeline uymaktadır. Ayrıca uygulama alanında bulunan konaklama
işletmelerinden veriler anket uygulaması ile toplanıp araştırma hipotezleri ile
karşılaştırılacağından betimsel modeldedir.
3.2. Evren ve Örneklem
Bilimsel araştırmalarda doğru bilgi sahibi olmak ve doğru karar vermek
esastır. Bu yüzden doğru bilgilere ulaşmak ve elde edilen bilgileri genelleştirmek
ihtiyacı vardır (Arıkan, 2004, s.129). Bir araştırmanın sonuçları ne kadar fazla
genellenebiliyorsa değeri de o oranda artar. Bilim, genellenebilirliği olan bilgiler
bütünü olduğu için araştırmalarda geniş bir alanda genellenebilirliği olacak bilgiler
elde etmeye çalışmak önemlidir (Karasar, 2005, s.109). Bu yüzden belli bir zaman,
emek, para vb. harcanarak en çok bilgi getiren araştırma, en iyi araştırmadır.
Gereğinden fazla bilgi toplanması ekonomik yönden israfa yol açtığı gibi, gereğinden
az bilgi toplanması da amaca ulaşamama tehlikesine yol açar (Özçelik, 1981, s.74).
Bu araştırmanın evrenini Antalya ilinde faaliyet gösteren 4 ve 5 yıldızlı otel
işletmeleri ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri oluşturmaktadır. Bu
kapsamda yapılan araştırmada Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden alınan
verilere göre Antalya’da faaliyet gösteren 4 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı)
tatil köylerinin dağılımı Tablo 3.1.’de gösterildiği gibidir.
Tablo 3.1.’e göre araştırmanın evreni olarak 326 konaklama işletmesi tespit
edilmiştir. Araştırma evreni örneklem tespitine gerek bırakmayacak kadar küçük olduğu
ve tamamına ulaşılabileceği düşünüldüğü için araştırmada tam sayım yöntemi
kullanılmış ve araştırma evreni içinde ele alınan işletmelerin tamamına ulaşılmaya
çalışılmıştır.
67
Tablo 3.1.
Antalya İlinde Faaliyet Gösteren 4 ve 5 Yıldızlı Otel İşletmeleri İle 1. Sınıf (5
Yıldızlı) ve 2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köylerinin Dağılımı
FAALİYET BÖLGESİ
ANTALYA (MERKEZ)
KUNDU
SERİK / BELEK
MANAVGAT
ALANYA
BELDİBİ
KEMER
KUMLUCA
FİNİKE
KAŞ
GENEL TOPLAM
TESİS TÜRÜ VE SINIFI
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
1. Sınıf (5 Yıldızlı) Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
Toplam
2. Sınıf (4 Yıldızlı) Tatil Köyü
Toplam
5 Yıldızlı Otel
Toplam
4 Yıldızlı Otel
Toplam
TESİS
SAYISI
16
9
25
3
1
4
2
9
30
5
46
3
7
37
38
85
4
29
56
89
2
3
4
1
10
5
7
30
20
62
1
1
1
1
3
3
326
%
7,6
1,2
14,1
26,1
27,3
3,1
19,1
0,3
0,3
0,9
100
Kaynak: www.antalyakulturturizm.gov.tr adresinden 10 Eylül 2008 tarihinde derlenerek
hazırlanmıştır.
68
Tablo 3.1.’e göre, araştırma evreninde on bölge içerisinde toplam 150 adet 5
yıldızlı otel, 133 adet 4 yıldızlı otel, 12 adet 1. sınıf ( 5 Yıldızlı) tatil köyü ve 31 adet 2.
sınıf (4 Yıldızlı) tatil köyü yer almaktadır.
3.3. Verilerin Toplanması
Araştırma ile ilgili teorik bilgiler kütüphane ve internet vasıtasıyla ikincil veriler
kullanılarak elde edilmiştir. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Orman
Bakanlığı’na araştırmacı tarafından bizzat gidilerek yetkililerden konu ile ilgili bilgiler
ve dokümanlar temin edilmiştir.
İklim değişikliğinin konaklama işletmelerine etkilerinin belirlenmesi ve
işletmelerin konuyla ilgili tedbirlerinin saptanması amacıyla anket tekniğinden
faydalanılmıştır. Yapılan tarama çalışmalarında bu konunun tespitine ilişkin bir ölçeğe
rastlanılamadığından hipotezlerin test edilmesini sağlayacak, konaklama işletmelerinin
üst düzey yöneticilerine yönelik dört bölümden oluşan bir anket formu geliştirilmiştir.
Anket
formunun
birinci
bölümünde
araştırmaya
katılan
konaklama
işletmelerinin yöneticilerinin kişisel özelliklerini ve işletme özelliklerini belirlemeye
yönelik sorular yer almaktadır.
İkinci bölümde ise konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbirler
geliştirip geliştirmediklerine dair bir soru ve eğer geliştirmişlerse bu tedbirlerin neler
olduğuna dair yirmi altı soru yer almaktadır.
Üçüncü bölümde ise iklim değişikliğinin konaklama işletmelerine etkilerini
belirlemeye yönelik yargılar ile iklim değişikliğine karşı alınması gereken tedbirlere
ilişkin olumlu ve olumsuz üç farklı boyutta toplam yirmi iki ifade ankete katılanlara
yöneltilerek katılım düzeyleri ölçülmeye çalışılmıştır. Bu bölümde yer alan yargıların
boyutlara göre dağılımları ve anketteki sıra numaraları anketin daha iyi anlaşılması
açısından aşağıda Tablo 3.2.’de gösterilmiştir.
69
Tablo 3.2.
Ankette Yer Alan Boyutlar ile Bunlara İlişkin Yargı Sayısı ve Anketteki Sıra
Numaraları
Boyutlar
İklim Değişikliğinin Konaklama
İfade Sayısı
Anketteki Sıra Numarası
4
1–4
14
5–18
4
19–22
İşletmelerine Etkileri
İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek
Tedbirler
İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz
Görüşler
Bu boyutlarla ilgili ifadelere konaklama işletmelerinin yöneticilerinin katılım
düzeylerini belirleyebilmek amacıyla Likert ölçeğinden yararlanılmıştır. Buna göre; “1”
Kesinlikle Katılmıyorum, “2” Katılmıyorum, “3” Az Katılıyorum, “4” Katılıyorum ve
“5” Tamamen Katılıyorum olarak tanımlanmıştır.
Anketin dördüncü bölümünde ise katılımcıların eklemek istediği diğer
görüşlerini ifade edebilmeleri amacıyla bir adet açık uçlu soru konulmuştur.
Tam sayım için hazırlanan 326 adet anket elektronik posta, faks, AKTOB
(Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği) kanalıyla ve bizzat dağıtım şeklinde
konaklama işletmelerine ulaştırılmıştır. Dağıtılan anketlerin %71,16’sı (232 tane) geri
dönmüş, yapılan inceleme sonunda dağıtılan anketlerin %67,17’si (219 tane)
değerlendirmeye alınmıştır.
Anket soruları içsel güvenilirlik analizine tabi tutulmuştur. Güvenirlik analizi,
herhangi bir konuda örneklemi oluşturan birimler üzerinden veri toplamak amacı ile
geliştirilen ölçme aracını oluşturan ifadelerin (yargı, önerme, soru vb.), kendi aralarında
tutarlılık gösterip göstermediğini test etmek amacı ile kullanılır. Başka bir deyişle,
ankete katılanların ölçme aracını oluşturan ifadelere yaklaşımlarından (cevaplarından)
hareket edilerek katılımcılara yöneltilen ifadelerin tümünün aynı konuyu ölçüp
ölçmediği test edilir (Ural ve Kılıç, 2006, s.281).
70
Hakkında araştırma yapılan konuya ait örnek kütledeki bir bireyin araştırılan bir
olaya karşı bilgi, tutum ve davranışları ölçekte yer alan k sayıda soruya verdiği
cevapların değerleri (skor, puan) toplanarak bulunuyorsa, bu ölçekte yer alan soruların
birbirleri ile yakınlıklarının derecesini ortaya koymak için güvenilirlik analizi yapılır.
Güvenilirlik analizi, toplam puanlar üzerine kurulu ölçeklere (Likert, Q tipi ölçek vb.)
dayalı ölçme araçlarının güvenilirliğini ortaya koymaya yarayan katsayıları hesaplar.
Ölçekte yer alan k sorunun varyansları toplamının genel varyansa oranlanması
ile bulunan ve 0 ile 1 arasında değerler alan Cronbach Alfa katsayısı (α), bir ağırlıklı
standart değişim ortalamasıdır. Alfa katsayısının bulunabileceği aralıklar ve buna bağlı
olarak da ölçeğin sahip olduğu güvenilirlik durumu aşağıdaki gibidir (Akgül ve Çevik,
2005, s. 435):
• 0,00 ≤ α < 0,40 ise ölçek güvenilir değildir,
• 0,40 ≤ α < 0,60 ise ölçek düşük güvenilirliktedir,
• 0,60 ≤ α < 0,80 ise ölçek oldukça güvenilirdir,
• 0,80 ≤ α < 1,00 ise ölçek yüksek derecede güvenilir bir ölçektir.
Bu araştırma için güvenilirlik katsayısı (Cronbach’s Alpha) 0,87 olarak
hesaplanmıştır. Güvenilirlik katsayısı 0,80’in üzerinde olduğundan araştırma ölçeğinin
yüksek derecede güvenilir olduğu söylenebilir.
3.4. Verilerin Analizi
Araştırma kapsamında hazırlanan anketlerden elde edilen verilerin analiz
edilmesinde
istatistiksel
paket
programdan
faydalanılmıştır.
Öncelikli
olarak
katılımcıların kişisel bilgilerine ve işletmeye ait bilgilerin dağılımına ilişkin frekans
tabloları oluşturulmuştur.
İşletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumlarına ilişkin frekans ve
yüzde dağılımları oluşturulmuştur. Ardından nicel özellik taşımayan işletmenin türü ile
71
iklim değişikliğine karşı tedbir alma durumu değişkenleri arasında anlamlı bir ilişki
olup olmadığını tespit etmek için parametrik olmayan (nonparametric) testlerden ki-kare
(χ2) testinden faydalanılmıştır. İşletmelerin faaliyette bulunduğu bölge ile işletmelerin
tedbir almaları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının tespiti için de χ2 testi
kullanılmıştır.
Ankette verilen ifadelere araştırmaya katılanların katılım derecelerine ilişkin
frekans ve yüzde dağılımları ile her bir ifadenin aritmetik ortalaması ve standart sapması
hesaplanmıştır.
Araştırmada ayrıca, iklim değişikliğinin turizm sektörüne etkileri ve alınacak
tedbirlere ilişkin alt boyutlar arasında anlamlı bir fark olup olmadığı ve katılımcıların
konuya ilişkin görüşlerinin cinsiyet, eğitim düzeyi, turizm eğitim alma durumu,
işletmenin türü ve faaliyet bölgesi gibi değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediği
parametrik testlerle analiz edilmiştir. Parametrik testlerin kullanım koşulları aşağıda
verilmiştir (Gökçe, 1992, s.161; Sümbüloğlu ve Sümbüloğlu, 2002, s.54; Ural ve Kılıç,
2006, s.83):
• Veriler nicel özellikte olmalıdır.
• Veriler normal dağılıma sahip olmalıdır.
• Varyanslar homojen olmalıdır.
• Örneklemi oluşturan birimler (denekler) evrenden yansız olarak seçilmelidir.
• Denekler birbirinden bağımsız olmalıdır.
Yani bir deneğin tercihi diğer
deneklerin tercihini etkilememelidir.
• Örneklem büyüklüğü 10’dan az olmamalıdır.
Bahsedilen koşullar bu araştırmada kullanılan parametrik testler için
sağlanmış ve yukarıda belirtilen değişkenler arasında farklılık olup olmadığının tespiti
için t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Tek yönlü varyans analizi
sonuçlarında farklılık tespit edilen hesaplamalarda farkın kaynağının tespiti için de
Tukey testinden faydalanılmıştır.
4. BULGULAR VE YORUMLAR
Bulgular ve yorumlar bölümünde, araştırmaya dahil konaklama işletmelerinin
yöneticilerinin kişisel bilgilerine, işletme bilgilerine, işletmelerin iklim değişikliğine
karşı faaliyetlerine ve katılımcıların iklim değişikliğine ilişkin görüşlerine yer
verilmiştir. Ayrıca araştırma amaçlarında yer alan ve araştırma kapsamında cevabı
aranacağı belirtilen sorulara ilişkin bulgular da bu bölümde ortaya konulmuş ve çıkan
sonuçlar yorumlanmıştır.
4.1. Araştırmaya Katılan Konaklama İşletme Yöneticilerinin Bireysel
Özelliklerine İlişkin Bulgular
Tablo 4.1.’de araştırmaya katılanların kişisel özelliklerine ait (cinsiyet, eğitim
durumu, eğitim türü ve işletmedeki görevi) frekans ve yüzde dağılımlarına ilişkin, elde
edilen bulgular verilmiştir.
Tablo 4.1.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Bireysel Özellikleri (n=219)
Değişkenler
Cinsiyet
Eğitim Durumu
Eğitim Türü
Görevi
Gruplar
Erkek
Kadın
İlköğretim
Lise ve Dengi
Önlisans
Lisans
Lisansüstü
Turizmle İlgili
Turizmle İlgili Olmayan
Genel Müdür
Genel Müdür Yrd.
Departman Müdürü
f
130
89
5
50
68
79
17
132
87
41
64
114
%
59,4
40,6
2,3
22,8
31,1
36,1
7,8
60,3
39,7
18,7
29,2
52,1
Uygulanan anket formları, 219 yönetici tarafından cevaplandırılmıştır.
Araştırmaya katılan yöneticilerin %59,4’ünün erkek, %40,6’sının ise kadınlardan
oluştuğu Tablo 4.1.’de görülmektedir.
73
Tablo 4.1.’de araştırmaya katılan yöneticilerin eğitim durumlarına ilişkin
dağılımları incelendiğinde çoğunlukla lisans mezunu olduğu görülmektedir. Üniversite
eğitimi kapsamında yer alan ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim alanların toplam
oranına bakıldığında %75 oranına ulaşılmaktadır. Bu sonuca göre otellerde istihdam
edilen yöneticilerin çoğunlukla üniversite eğitimi almış kişilerden seçildiği söylenebilir.
Araştırmaya katılanlar arasında %2,3 oranıyla az sayıda ilköğretim mezunu da yer
almaktadır. İstatistikî olarak anlamlı sonuçlara ulaştırmayacak olan bu oran bundan
sonraki analizlerde lise ve dengi eğitim alanlar ile toplanarak değerlendirilecektir.
Yöneticilerin aldıkları eğitimin türüne bakıldığında %60,3 gibi büyük bir oranda
turizm ile ilgili eğitim aldıkları Tablo 4.1.’de görülmektedir. Buna göre Antalya ilinde
faaliyet gösteren büyük konaklama tesislerinde çalışan yöneticilerin çoğunlukla turizm
eğitimi almış kişilerden oluştuğu söylenebilir.
Araştırmaya katılan yöneticilerin görevlerine göre dağılımları incelendiğinde
%52,1 ile büyük kısmının departman müdürlerinden oluştuğu görülmektedir.
Departman müdürlerini %29,2 ile genel müdür yardımcıları ve %18,7 ile de genel
müdürler takip etmektedir.
4.2. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerine Yönelik Bulgular
Araştırma kapsamında değerlendirilen konaklama tesislerinin türlerine göre
dağılımlarının gösterildiği Tablo 4.2.’ye göre araştırmaya katılan konaklama tesislerinin
büyük çoğunluğunu %49’8’lik oranla 5 yıldızlı otel işletmeleri oluşturmaktadır.
Konaklama tesislerinin araştırma evreni içindeki dağılımlarının gösterildiği Tablo 3.1.’e
bakıldığında 5 yıldızlı otel işletmelerinin araştırma evreni içerisinde %46’lık bir paya
sahip olduğu görülmektedir. Buna göre evreni yansıtan bir dağılıma ulaşıldığı
söylenebilir. Konaklama tesisleri içerisindeki en küçük pay ise %4,6 ile 1. sınıf (5
yıldızlı) tatil köylerine aittir.
Araştırma kapsamındaki konaklama tesislerinin Antalya’nın hangi bölgesinde
faaliyette
bulunduğunun
da
gösterildiği
Tablo
3.1.’e
bakıldığında
araştırma
74
kapsamındaki konaklama tesislerinin faaliyet bölgelerinin çoğunlukla Alanya,
Manavgat ve Kemer bölgelerinde yoğunlaştığı görülmektedir.
Tablo 4.2.
Araştırmaya Katılan İşletmelerin Özellikleri
Değişkenler
Türü
Faaliyet Bölgesi
Gruplar
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
1. Sınıf Tatil Köyü
5 Yıldızlı Tatil Köyü
Alanya
Beldibi
Kaş
Kemer
Kumluca
Kundu
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
Toplam
f
109
77
10
23
59
7
2
45
1
4
55
16
29
219
%
49,8
35,2
4,6
10,5
26,9
3,2
0,9
20,5
0,9
1,8
25,1
7,3
13,2
100
Serik/Belek bölgesi de %13,2’lik oranla azımsanmayacak bir paya sahiptir. Az
sayıda işletmenin faaliyet gösterdiği Kaş, Kumluca, Kundu ve Beldibi gibi bölgelerden
araştırmaya katılım da az sayıda olmuştur. İstatistiki açıdan anlamlı sonuçlara
ulaştırmayacağı düşünüldüğünden sayıları 10’dan az olan işletmeye sahip olan bölgeler
birleştirilerek “Diğer” adı altında yeni bir bölge oluşturulmuş konaklama tesislerinin bu
yeni değişkene göre dağılımları Tablo 4.3.’de gösterilmiştir.
Tablo 4.3.
İşletmelerin Gruplandırılmış Bölgesel Dağılımları
Değişkenler
Faaliyet Bölgesi
Toplam
Gruplar
Alanya
Kemer
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
Diğer
f
59
45
55
16
29
15
219
%
26,9
20,5
25,1
7,3
13,2
6,8
100
75
Tablo 4.3.’e göre sayıları 10’dan az olan dört bölgenin oluşturduğu Diğer
bölgeler %6,8’lik orana ulaşmıştır.
4.3. Araştırmaya Dahil Konaklama İşletmelerinin İklim Değişikliğine
Karşı Tedbir Alma Durumları ve Tedbirlerin Dağılımına İlişkin
Bulgular
Araştırmaya dahil işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alıp almadıkları,
almışlarsa bu tedbirlerin nasıl dağıldığı (hangi tedbir daha çok veya daha az alınmış
gibi) Tablo 4.4. ve Tablo 4.5.’de verilmiştir. Ayrıca işletmelerin aldığı tedbirler ile
işletmenin türü veya faaliyet bölgesi arasında ilişki olup olmadığı sorusunun cevabı da
bu bölümde aranmıştır.
Tablo 4.4.
İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları
Değişkenler
İşletmenin iklim değişikliğine
karşı tedbirleri vardır.
Toplam
Gruplar
Evet
Hayır
f
112
107
219
%
51,1
48,9
100
Tablo 4.4.’de konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı tedbir alma
durumları gösterilmiştir. Buna göre iklim değişikliğine karşı tedbir aldığını belirten
işletme yöneticileri ile tedbir almadığını belirtenler birbirlerine çok yakın değerlere
sahiptir. Araştırmaya katılanların %48,9’unun iklim değişikliğine karşı tedbir
almadığını belirtmesi azımsanmayacak bir sonuçtur. Bu sonuca göre işletmelerin iklim
değişikliğine karşı daha duyarlı hale gelmeleri gerektiği söylenebilir.
Konaklama işletmelerinin türü ile işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler
geliştirmesi arasında ilişki olup olmadığı araştırılmış ve Tablo 4.5.’e göre konaklama
işletmelerinin türü ile işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesi
arasında anlamlı bir ilişki (p=0,000) olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç, H1.1’i destekler
niteliktedir. 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin neredeyse tamamına yakını (%91,30)
iklim değişikliğine karşı işletmelerinin tedbir aldığını belirtmişlerdir. Bu durum, 2. sınıf
76
(4 yıldızlı) tatil köylerinin diğer konaklama işletmelerine oranla iklim değişikliğine
karşı tedbir almada daha duyarlı olduğunu göstermektedir.
Tablo 4.5.
İşletmenin Türü İle İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alma Durumları Arasındaki
İlişki
İşletmenin Türü
5 Yıldızlı Otel
4 Yıldızlı Otel
1. Sınıf (5 Yıldızlı)
Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı
Tatil Köyü)
Toplam
İşletmenin İklim Değişikliğine
Karşı Tedbirleri Vardır
Evet
%
Hayır
56 51,38
53
31 40,26
46
%
48,62
59,74
Toplam
%
109
77
100
100
χ2
p
4
40,00
6
60,00
10
100 18,996 0,000
21
91,30
2
8,70
23
100
112
51,14
107
48,86
219
100
Tablo 4.6.
İşletmelerin Faaliyette Bulunduğu Bölgeler ile İklim Değişikliğine Karşı Tedbir
Alma Durumları Arasındaki İlişki
İşletmenin
Faaliyette
Bulunduğu Bölge
Alanya
Kemer
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
Diğer
Toplam
İşletmenin İklim Değişikliğine
Karşı Tedbirleri Vardır
Evet
32
21
28
5
17
9
112
%
54,23
46,76
50,92
31,25
58,66
60,00
51,14
Hayır
27
24
27
11
12
6
107
%
45,87
53,34
49,18
68,75
41,44
40,00
48,86
Toplam
%
59
45
55
16
29
15
219
100
100
100
100
100
100
100
χ2
p
4,242
0,515
Tablo 4.6.’ya göre konaklama işletmelerinin faaliyette bulunduğu bölge ile
işletmenin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesi arasında anlamlı bir ilişki
(p=0,515) tespit edilememiştir. Bu sonuca göre konaklama tesislerinin iklim
değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesinde işletmenin türü ile ilişkili iken işletmenin
faaliyette bulunduğu bölge konuya etki etmemektedir.
77
Tablo 4.7.
Katılımcıların Turizm Eğitimi Alma Durumları ile İklim Değişikliğine Karşı
Tedbir Almaları Arasındaki İlişki
Turizm
Eğitimi Alma
Durumu
Turizm Eğitimi
Alan
Turizm Eğitimi
Almayan
Toplam
İşletmenin İklim Değişikliğine
Karşı Tedbirleri Vardır
Evet
%
Hayır
%
78
59,09
54
Toplam
%
132
100
40,91
χ2
p
8,403 0,004
34
39,08
53
60,92
87
100
112
51,14
107
48,86
219
100
Konaklama işletmelerinin yöneticilerinin turizm eğitimi alıp almaması
durumlarının o işletmenin iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmesinde etkisi var
mıdır sorusuna cevap bulmak için yapılan analizlerde Tablo 4.7’ye göre işletme
yöneticilerinin eğitimlerinin türü ile iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmeleri
arasında anlamlı bir ilişki (p=0,004) olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda H1.3 kabul
edilmiştir. Bu sonuca göre turizm eğitimi alanların turizm eğitimi almayanlara oranlara
iklim değişikliğine karşı daha çok tedbirler geliştirdiği görülmektedir. Dolayısıyla iklim
değişikliğiyle mücadele için konaklama tesislerinde turizm eğitimi almış yöneticilerin
istihdam edilmesi gerektiği söylenebilir.
Tablo 4.8.
İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Önlem Almaları ile Yöneticilerin Eğitim
Düzeyi Arasındaki İlişki
Eğitim Düzeyi
İlköğretim – Lise ve
dengi
Ön lisans
Lisans
Lisansüstü
Toplam
İşletmenin İklim Değişikliğine
Karşı Tedbirleri Vardır
Evet
%
Hayır
%
Toplam
%
23
41,82
32
58,18
55
100
32
47
10
112
47,06
59,49
58,82
51,14
36
32
7
107
52,94
40,51
41,18
48,86
68
79
17
219
100
100
100
100
χ2
p
4,974
0,174
Tablo 4.8.’e göre, işletmelerin iklim değişikliğine karşı önlem almaları ile
yöneticilerin eğitim düzeyi arasında bir ilişki (p=0,174) tespit edilememiştir. Buna göre,
işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbirler alması yöneticilerin turizm eğitimi alma
durumları ile ilişkili iken, yöneticinin eğitim düzeyi konuya etki etmemektedir.
78
Konaklama
tesislerinin
iklim
değişikliğine
karşı
aldıkları
tedbirlerin
dağılımlarının gösterildiği Tablo 4.9. incelendiğinde tesislerin iklim değişikliğine karşı
en çok aldığı tedbirin %91,1 ile “devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına
harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak” olduğu görülmektedir.
“İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak” tedbiri %17,9
oranında uygulanarak iklim değişikliğine karşı alınan önlemler arasında en az kullanılan
önlem olmuştur. Bu soruya yalnızca iklim değişikliğine karşı tedbir aldıklarını belirten
%51,1’lik kesimin cevap verdiği düşünüldüğünde araştırmaya katılanlar arasında bu
tedbiri alanların oranı %9’lara düşmektedir ki oldukça dikkat çekici bir sonuçtur. Kültür
ve Turizm Bakanlığı’nın yürüttüğü Yeşil Yıldız uygulamasının ön koşullarından biri
olan işletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturma koşulunu henüz çok az
sayıda tesisin sağladığını göstermektedir.
“İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak”
tedbiri de %34,8 oranında uygulanmaktadır ki bu oran da tesislerin tamamı
düşünüldüğünde %17’lere karşılık gelmektedir. İklim değişikliği ile mücadelenin ön
koşullarının başında eğitim gelmektedir. Çünkü yönetim olarak ne kadar tedbir alınırsa
alınsın bu konu uygulayıcılara anlatılmadığı müddetçe başarı şansı düşüktür. Bu
nedenle konuyla ilgili düzenlenen eğitimlerin ve katılımların artırılması gerekmektedir.
Tablo 4.9.
İşletmelerin İklim Değişikliğine Karşı Aldığı Tedbirlerin Dağılımları (n=112)
Tedbirler
İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere
katılmak
İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak
Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası
kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Yeşil Yıldız’a sahip
olmak için çalışmalar yapmak
Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre
Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a
sahip olmak için çalışmalar yapmak
İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak. Çevre/atık yönetimi
ile doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturmak
Odalarda pencereler açıldığı zaman otomatik olarak klimayı kapatan
sistemler kurmak
Gruplar
Evet
Hayır
Evet
Hayır
Evet
f
%
39
34,8
73
20
92
65,2
17,9
82,1
48
42,9
Hayır
64
57,1
Evet
46
41,1
Hayır
66
58,9
Evet
Hayır
Evet
Hayır
37
75
92
20
33
67
82,1
17,9
79
Tablo 4.9.’un devamı
Tedbirler
Akkor telli ampulleri tasarruflu ampullerle değiştirmek
Devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete
duyarlı (sensörlü) lambalar takmak
Musluklardan ve duşlardan akan suyun debisini maksimum
12lt/dakika veya az olarak ayarlamak
Standart duş başlıklarını ayarlanabilir tasarruflu başlıklar ile
değiştirmek
Pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler
almak
Tuvaletlerde gereksiz su kullanımını azaltmak için iki butonlu
rezervuarlar kullanmak
Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları
konusunda yönlendirici bilgiler asmak
Bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda
yapmamak
Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak
Tesis içinde genel alanlara cam, kâğıt, plastik gibi katı atıkların
atılabileceği atık kutuları yerleştirmek
Tesis içinde genel alanlara pil, batarya gibi tehlikeli atıkların
atılabileceği pil toplama kutuları yerleştirmek
Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak
bertaraf etmek
Isıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz
enerji kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlatmak
Satın alma kriterlerinde ürünün maliyetinin yanında çevre dostu
özelliklere sahip olmasına da dikkat etmek
Bütün pencerelerin ısı yalıtımlarını yapmak
Çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek
bitki/ağaçlar tercih etmek
Kullanılmış tekstil ürünleri, mobilya ve diğer malzemelerin yeniden
kullanımına yönelik sosyal sorumluluk projeleri uygulamak
Ağaçlandırma çalışmaları için kampanyalar düzenlemek
İklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak
Gruplar f
%
96 85,7
Evet
16 14,3
Hayır
102
91,1
Evet
10
8,9
Hayır
77 68,8
Evet
35 31,3
Hayır
86 76,8
Evet
26 23,2
Hayır
73 65,2
Evet
39 34,8
Hayır
66 58,9
Evet
46 41,1
Hayır
72 64,3
Evet
40 35,7
Hayır
89 79,5
Evet
23 20,5
Hayır
44 39,3
Evet
68 60,7
Hayır
95 84,8
Evet
17 15,2
Hayır
64 57,1
Evet
48 42,9
Hayır
94 83,9
Evet
18 16,1
Hayır
73 65,2
Evet
39 34,8
Hayır
94 83,9
Evet
18 16,1
Hayır
83 74,1
Evet
29 25,9
Hayır
58 51,8
Evet
54 48,2
Hayır
46 41,1
Evet
66 58,9
Hayır
61 54,5
Evet
51 45,5
Hayır
36 32,1
Evet
76 67,9
Hayır
Birbirine paralel olarak düzenlenen TÜROFED’in Beyaz Yıldızı ile Kültür ve
Turizm Bakanlığı’nın Yeşil Yıldızına sahip olmak için çalışmalar başlattığını belirten
tesislerin oranı %41,1 ve %42,9 ile hemen hemen aynıdır. Türkiye’de iklim değişikliği
80
ve küresel ısınmanın konaklama sektörüne etkilerini azaltmak amaçlı başlatılan ilk
somut uygulamalar olan bu kampanyalara katılma oranının Antalya ölçeğinde %21
civarında olduğu görülmektedir. Anket formunda işletmelere yöneltilen ve alınan tedbiri
içeren ölçek bu kampanyaların kriterleri ekseninde hazırlanmıştır. Buna göre, tedbir
aldığını belirten tesislerden alınan önlemlere “evet” cevabı verenlerin %42’den aşağı
olması durumunda henüz bu çalışmayı başlatmadığı ancak bu yıldızlara sahip olabilmek
adına gelecekte başlatacağı sonucuna ulaşılabilir. %42’den fazla olanların ise somut
olarak bu çalışmaların içinde olmadığı ancak ileride bu kampanyalara dahil olduğunda
bu tedbirleri almış olarak çalışmalara başlayacağı için bu yıldızlara sahip olmasının
daha kısa sürede gerçekleşeceği söylenebilir. Ancak burada önemli olan tesislerin bu
tedbirleri iklim değişikliğine bir tedbir bilinciyle mi yoksa yalnızca ekonomik olarak
tasarruf sağlayacağından dolayı mı aldığı sorusuna cevap bulmaktır. Anketin üçüncü
bölümünde yer alan sorulara katılımcıların verdiği yanıtlar neticesinde bu soruya cevap
verilebilecektir.
Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullandığını belirtenlerin oranı
%39,3, ısıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji
kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlattığını belirtenlerin oranı ise 65,2’dir.
Diğer tedbirlere oranla oldukça yüksek yatırım maliyeti gerektiren bu tedbiri aldıklarını
belirtenlerin oranının ortalama ve üzerinde seviyelerde olması dikkat çekici bir
sonuçtur.
“İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırarak çevre/atık yönetimi ile
doğrudan ilgili yönetim birimleri oluşturan işletmelerin oranının %33 ile ortalamanın
altında kaldığı görülmektedir. Konunun daha profesyonel ele alınması ve yapılan
çalışmaların daha organize yürütülebilmesi için konaklama tesislerin yönetim yapılarına
başında çevre müdürü unvanlı bir yöneticinin bulunduğu yeni bir birim eklemeleri
gerekmektedir. Bu sonuçla tesislerin bu yolda henüz yeterli yapılanmaya ulaşmadığı
görülmektedir.
81
Tablo 4.10.
İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alan İşletmelerin Aldığı Tedbirlerin İşletme Türüne Göre Dağılımı
İşletmenin Türü
1. Sınıf
(5
Yıldızlı)
Tatil
Köyü
f
%
5 Yıldızlı
Otel
4 Yıldızlı
Otel
f
%
f
%
İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak
21
53,84
13
33,33
-
İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak
Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası kapsamında çevre dostu
işletmelere verdiği Yeşil Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak
Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında
çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak
İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak. Çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili
yönetim birimleri oluşturmak
Odalarda pencereler açıldığı zaman otomatik olarak klimayı kapatan sistemler kurmak
10
50,00
6
30,00
29
60,42
14
29
63,05
22
Tedbirler
2. Sınıf
(4 Yıldızlı)
Tatil Köyü
Toplam
f
%
f
%
-
5
12,83
39
100
1
5,00
3
15,00
20
100
29,17
1
2,08
4
8,33
48
100
15
32,60
-
-
2
4,35
46
100
59,46
9
24,32
3
8,11
3
8,11
37
100
47
51,09
23
25,00
1
1,08
21
22,83
92
100
49
51,04
23
23,96
3
3,12
21
21,88
96
100
53
51,96
27
26,47
3
2,94
19
18,63
102 100
49
63,63
16
20,79
4
5,19
8
10,39
77
100
45
52,33
17
19,77
3
3,49
21
24,41
86
100
Pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak
48
65,75
17
23,29
2
2,74
6
8,22
73
100
Tuvaletlerde gereksiz su kullanımını azaltmak için iki butonlu rezervuarlar kullanmak
Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda
yönlendirici bilgiler asmak
40
60,60
19
28,79
2
3,03
5
7,58
66
100
37
51,39
15
20,83
1
1,39
19
26,39
72
100
Akkor telli ampulleri tasarruflu ampullerle değiştirmek
Devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü)
lambalar takmak
Musluklardan ve duşlardan akan suyun debisini maksimum 12lt/dakika veya az olarak
ayarlamak
Standart duş başlıklarını ayarlanabilir tasarruflu başlıklar ile değiştirmek
82
Tablo 4.10.’un devamı
İşletmenin Türü
Tedbirler
Bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda
yapmamak
Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak
Tesis içinde genel alanlara cam, kâğıt, plastik gibi katı atıkların
atılabileceği atık kutuları yerleştirmek
Tesis içinde genel alanlara pil, batarya gibi tehlikeli atıkların atılabileceği
pil toplama kutuları yerleştirmek
Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf
etmek
Isıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji
kaynaklarının kullanımına yönelik çalışmalar başlatmak
Satın alma kriterlerinde ürünün maliyetinin yanında çevre dostu özelliklere
sahip olmasına da dikkat etmek
Bütün pencerelerin ısı yalıtımlarını yapmak
Çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek
bitki/ağaçlar tercih etmek
Kullanılmış tekstil ürünleri, mobilya ve diğer malzemelerin yeniden
kullanımına yönelik sosyal sorumluluk projeleri uygulamak
Ağaçlandırma çalışmaları için kampanyalar düzenlemek
İklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak
1. Sınıf ( 5
Yıldızlı)Tatil
Köyü
f
%
2. Sınıf
(4 Yıldızlı)
Tatil Köyü
f
%
Toplam
f
%
26,97
4
4,49
19
21,35
89
100
13
29,55
-
-
7
15,90
44
100
49,47
24
25,26
3
3,16
21
22,11
95
100
40
62,50
17
26,56
3
4,69
4
6,25
64
100
49
52,13
23
24,47
2
2,13
20
21,27
94
100
36
49,31
20
27,40
1
1,37
16
21,92
73
100
47
50,00
23
24,47
3
3,19
21
22,34
94
100
42
50,60
19
22,89
3
3,61
19
22,90
83
100
32
55,17
11
18,97
1
1,72
14
24,14
58
100
23
50,00
11
23,91
2
4,35
10
21,74
46
100
38
62,30
16
26,23
1
1,64
6
9,83
61
100
21
58,33
7
19,44
-
-
8
22,23
36
100
5 Yıldızlı
Otel
4 Yıldızlı
Otel
f
%
f
%
42
47,19
24
24
54,55
47
Tablo 4.10.’da iklim değişikliğine karşı tedbir alan işletmelerin aldığı tedbirlerin
işletmelerin türüne göre dağılımları gösterilmiştir. Buna göre Tablo 4.9.’da en çok
alınan önlem olan “devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete
duyarlı (sensörlü) lambalar takmak” tedbirinin dağılımına bakıldığında bu tedbirin en
çok (%51,96) ile 5 yıldızlı oteller, en az da (%2,94) ile 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri
tarafından alındığı görülmektedir.
Tablo 4.9.’a göre konaklama tesisleri tarafından en az alınan tedbir olan “işletme
ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak” önleminin Tablo 4.10.’a göre
dağılımına bakıldığında bu tedbirin 5 yıldızlı oteller tarafından %50, 1. sınıf (5 yıldızlı)
tatil köyleri tarafından ise %5 oranında alındığı görülmektedir.
Ayrıca Tablo 4.10’daki verilere göre:
• 5 yıldızlı oteller tarafından en çok alınan tedbir %65,8 ile “pisuarlarda aynı anda
tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak”, en az alınan önlem ise %47,2 ile
“bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda yapmamak”
tedbiridir.
• “İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak”
tedbiri %33,3 ile 4 yıldızlı oteller tarafından en çok alınan önlem olurken, “çevre
düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek bitki/ağaçlar tercih
etmek” önlemi %19 ile 4 yıldızlı oteller tarafından en az alınan tedbir olmuştur.
• 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri tarafından en çok alınan önlem, %8,1 ile “işletme
organizasyonunu yeniden yapılandırmak, çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili
yönetim birimleri oluşturmak” olurken, “iklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler
düzenlemek/eğitimlere katılmak”, “Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun
Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a
sahip olmak için çalışmalar yapmak”, “atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda
kullanmak” ve “iklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak”
tedbirlerini ise hiç almadıkları görülmektedir.
84
• “Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda
yönlendirici bilgiler asmak” önlemi %26,4 ile 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri tarafından
en çok alınan tedbir olurken, en az alınan tedbirin ise %4,35 ile “Türkiye Otelciler
Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu
işletmelere verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak” olduğu tespit
edilmiştir.
4.4. İklim
Değişikliğinin
Turizm
Sektörüne
Etkileri
ve
Alınacak
Tedbirlere İlişkin Katılımcıların Görüşlerine İlişkin Bulgular
İklim değişikliğinin turizm sektörüne etkileri ve iklim değişikliğine karşı
alınabilecek tedbirlerle ilgili ifadelere ilişkin katılımcı görüşleri ve dağılımlarına ait
bulgulara bu kısımda yer verilmiştir.
Tablo 4.11’de iklim değişikliğinin konaklama işletmeleri üzerine somut
etkilerini ölçmeye yönelik olarak hazırlanan çeşitli ifadelere yöneticilerin katılım
düzeylerinin dağılımları gösterilmiştir. Buna göre “Son yıllarda sıcaklığa bağlı turist
hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur” ifadesine katılım düzeylerinin ortalamasının
3,34 ile ortalamanın üzerinde olduğu görülmektedir. Aynı şikâyetlerin personelde
görüldüğü ifadesine katılım ortalaması da bir öncekine yakın bir seviyede 3,31 olarak
yine ortalamanın üzerinde bir seviyede gerçekleşmiştir. Küresel ısınmaya bağlı olarak
son yıllarda özellikle yaz aylarında görülen aşırı sıcakların insan sağlığını tehdit eder
boyutlara ulaşmış olması neticesinde konaklama işletmelerinde konaklayan turistler ve
çalışan personelin de bu ısınmadan etkilendiği ve çeşitli sağlık sorunları yaşadığı ortaya
çıkmıştır.
85
Tablo 4.11.
Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkilerini Ölçmeye Yönelik İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili
Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları
İfadelere Katılım Düzeyleri
İfadeler
Kesinlikle
Az
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılıyorum
n
A.O.
ss
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
Son yıllarda sıcaklığa bağlı turist hastalık ve
şikâyetlerinde artış olmuştur.
37
16,9
21
9,6
60
27,4
33
15,1
68
31,1
219
3,34
1,44
Son yıllarda sıcaklığa bağlı personel hastalık ve
şikâyetlerinde artış olmuştur.
35
16,0
26
11,9
62
28,3
29
13,2
67
30,6
219
3,31
1,43
Son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj
problemlerinde artış olmuştur.
14
6,4
24
11,0
14
6,4
42
19,2
125
57,1
219
4,10
1,28
Son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında artış
olmuştur.
13
5,9
12
5,5
15
6,8
45
20,5
134
61,2
219
4,26
1,17
86
“Son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj problemlerinde artış olmuştur”
ifadesine katılım ortalaması 4,10 gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Bu ifadeye
%76,3 (167 kişi) oranında “Kesinlikle Katılıyorum” ve “Katılıyorum” cevapları
verilmiştir. Son yıllarda küresel ısınmaya bağlı olarak 40 °C’nin üzerindeki günlerin
sayısının artması sonucu klima kullanımı da yaygınlaşmıştır. Klimaların özellikle günün
belli saatlerinde yüksek soğutma seviyelerinde çalıştırılmasına bağlı olarak trafolara
aşırı yüklenilmesi sonucu elektrik kesintileri ve voltaj düşüklükleri meydana gelmiş
olabilir.
Son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında artış olduğunu düşünenlerin oranı
%81,7’dir (179 kişi). 4,26 ortalamaya sahip olan bu ifade yöneticilerin en fazla katıldığı
ifade olmuştur. Özellikle 2008 yılında yaşanan kuraklığın bu sonuçta etkili olduğu
söylenebilir.
Tablo 4.12.’de araştırmaya katılan tesis yöneticilerinin iklim değişikliğini
önlemeye yönelik olarak konaklama tesislerinde alınabilecek bazı tedbirlere katılım
düzeyleri ölçülmüştür. Konuyla ilgili en somut çalışmaların başında gelen ve
TÜROFED ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ayrı ayrı yürütülen Beyaz Yıldız
ve Yeşil Yıldız kampanyalarına katılıp bu yıldızlara sahip olunması gerektiğini belirten
ifadelere katılım ortalamaları birbirlerine çok yakın 4,27 ve 4,31 gibi oldukça yüksek
seviyelerde ortaya çıkmıştır. Bu yıldızlara sahip olmanın gerekliliğine katılmayanların
oranı ise beyaz yıldız için %7,8 (17 kişi), yeşil yıldız için ise %5,5’tir (12 kişi). Bu
sonuçların Tablo 4.9.’da bu çalışmanın içinde yer aldığını belirtenlerin oranı ile
karşılaştırarak yorumlanması daha anlamlı olacaktır.
87
Tablo 4.12.
Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirlere İlişkin İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde,
Aritmetik Ortalama ve Standart Sapmaları
İfadeler
TÜROFED’in Yaşanılabilir Çevre Projesi
(Beyaz Yıldız) desteklenmeli ve tüm tesisler
Beyaz Yıldız’a sahip olmalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye
Duyarlılık
Kampanyası
(Yeşil
Yıldız)
desteklenmeli ve tüm tesisler Yeşil Yıldız’a
sahip olmalıdır.
Konaklama
tesislerinde
temiz
enerji
kullanılmalıdır.
Personel ve yöneticiler iklim değişikliği
konusunda eğitilmelidir.
Tesislerin çevre düzenlemesinde ve dikilen ağaç
türlerinde çevreye duyarlı, karbon emilimi
yüksek ağaçlar tercih edilmelidir.
Bahçe sulamada arıtılmış atık su kullanılmalıdır.
İşletmeler konuyla ilgili yönetsel olarak yeniden
yapılandırılmalı, su ve enerji tüketimi ile atık
yönetimi konularında doğrudan ilgili yöneticiler
istihdam edilmelidir.
İfadelere Katılım Düzeyleri
Kesinlikle
Az
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılıyorum
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
n
A.O.
ss
3
1,4
14
6,4
33
15,1
37
16,9
127
58,0
214
4,27
1,03
8
3,7
4
1,8
35
16,0
34
15,5
132
60,3
213
4,31
1,05
9
4,1
17
7,8
11
5,0
55
25,1
126
57,5
218
4,25
1,12
10
4,6
8
3,7
25
11,4
52
23,7
124
56,6
219
4,24
1,09
13
5,9
8
3,7
31
14,2
48
21,9
118
53,9
218
4,15
1,16
9
4,1
10
4,6
27
12,3
33
15,1
139
63,5
218
4,30
1,11
11
5,0
18
8,2
38
17,4
34
15,5
118
53,9
219
4,05
1,22
88
Tablo 4.12.’nin devamı
İfadelere Katılım Düzeyleri
Kesinlikle
Az
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılıyorum
İfadeler
Tesis içinde belli
müşterileri uyarıcı
asılmalıdır.
Tesis içinde belli
personeli uyarıcı
asılmalıdır.
Tesislerde
atık
bulundurulmalıdır.
n
A.O.
ss
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
noktalara konuyla ilgili
ve bilgilendirici afişler
17
7,8
14
6,4
28
12,8
46
21,0
111
50,7
217
4,02
1,27
noktalara konuyla ilgili
ve bilgilendirici afişler
16
7,3
6
2,7
22
10,0
47
21,5
125
57,1
216
4,20
1,19
11
5,0
8
3,7
19
8,7
50
22,8
131
59,8
219
4,29
1,10
11
5,0
9
4,1
14
6,4
38
17,4
144
65,8
216
4,37
1,11
15
6,8
13
5,9
8
3,7
41
18,7
142
64,8
219
4,29
1,21
15
6,8
9
4,1
12
5,5
32
14,6
150
68,5
218
4,34
1,19
13
5,9
13
5,9
19
8,7
46
21,0
127
58,0
218
4,20
1,19
pil
toplama
kutuları
Tesislerde cam/plastik kutuları gibi katı atık
ayrıştırma kutuları bulundurulmalıdır.
Tesislerin ısı yalıtımları yapılmalıdır.
Mutfakta kullanılan yağlar atık yağ bertaraf
yönetmeliğine göre bertaraf edilmeli ve
kanalizasyona dökülmemelidir.
Satın alma kararı verirken maliyetinin yanında
ürünün çevre dostu özelliklere sahip olmasına da
dikkat edilmelidir.
89
Tablo 4.12.’ye göre Beyaz Yıldıza sahip olunması gerektiği ifadesine
“Kesinlikle Katılıyorum” ve “Katılıyorum” diyenlerin oranı %74,9 iken Yeşil Yıldız
için bu oran %75,8’e çıkmaktadır. Tablo 4.9.’da ise Beyaz Yıldıza sahip olmak için
çalışmalar başlattığını belirtenlerin oranı %42,9 iken Yeşil Yıldız için bu oran %41,1
seviyesinde gerçekleşmiştir. Ancak rakamları bu şekilde okumak doğru sonuca
ulaştırmaz. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi Tablo 4.9.’un ortaya koyduğu araştırma
anketinin ikinci bölümünün sorularına yalnızca iklim değişikliğine karşı tedbirler
aldınız mı sorusuna “Evet” karşılığını verenler cevap vermiştir. Bu da Tablo 4.4.’e göre
araştırmaya katılanların %51,1’ine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Tablo 4.9.’daki
sonuçlar değerlendirirken %48,9’luk kısım düşülerek değerlendirilmelidir ki Tablo
4.12.’nin sonuçlarıyla doğru bir kıyaslama olsun. Bu durumda konuyla ilgili çalışmalar
başlattığını belirtenlerin oranı tüm katılımcılar içinde %21’ler seviyesine inmektedir.
Ancak her iki kampanya için de olumlu görüş belirtenlerin oranının %75’ler seviyesinde
olduğu düşünüldüğünde bu durum Tablo 4.9.’un açıklamasında ortaya konulan soruya
bir cevap niteliğindedir. Bu kampanyalara henüz katılmamasına rağmen tesislerin
kampanyalar kapsamındaki pek çok tedbiri aldıkları Tablo 4.9.’da görülmüştü. Tablo
4.12.’de de bu kampanyalara katılmak için çalışmalar yapılması gerektiği vurgusu
yapıldığından yakın gelecekte Beyaz Yıldız ve Yeşil Yıldız sahibi olmak isteyen
tesislerin sayısında önemli bir artış olacağı söylenebilir.
Araştırmaya katılanların “Personel ve yöneticiler iklim değişikliği konusunda
eğitilmelidir” ifadesine %80,5 oranında 4,24 gibi yüksek bir ortalama ile katıldıkları
Tablo 4.12.’de görülmektedir. İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler verilmesi
gerektiğini bu şekilde desteklemelerine karşın araştırmaya katılan yöneticilerin yalnızca
%17’sinin konuyla ilgili eğitimler düzenlediği veya eğitimlere katıldığı Tablo 4.9.’da
görülmüştü. Son yıllarda sıkça duyulan ancak içeriği tam olarak bilinmeyen iklim
değişikliği konusunda konaklama işletmelerinin yöneticilerinin de tam olarak bilgi
sahibi olmadığı ve bu konunun düzenlenecek eğitimlerle yönetici ve çalışanlara
aktarılarak çevre bilincinin artırılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
“Tesislerde cam/plastik gibi katı atık ayrıştırma kutuları bulundurulmalıdır”
ifadesi 4,37 katılım ortalaması ve %83,2 (182 kişi) oranında katılım ile en yüksek
katılım alan ifade olmuştur. Cam, plastik, kâğıt gibi atıkların geri dönüştürülerek
90
yeniden kullanıma sunulabilmesi için ayrı ayrı toplanmaları gerekmektedir. Aksi halde
bu atıklar karışık olarak doğaya bırakıldıklarında plastik 1000 yıl, cam 4000 yıl yok
olmamaktadır. Bu nedenle bu atıkların ayrı olarak toplanabileceği atık kumbaralarının
yer aldığı konaklama işletmelerinin sayılarının artması çevrenin korunması ve iklim
değişikliğine
yol
açacak
faktörlerden
birinin
ortadan
kaldırılması
açısından
sağlayabilecektir.
Ayrıca Tablo 4.12.’deki verilere göre araştırmaya katılanların:
• %82,6’sı konaklama tesislerinde temiz enerji kullanılması gerektiği,
• %75,8’i tesislerin çevre düzenlemesinde ve dikilen ağaç türlerinde çevreye
duyarlı, karbon emilimi yüksek ağaçlar tercih edilmesi gerektiği,
• %78,6’sı bahçe sulamada arıtılmış atık su kullanılması gerektiği,
• %71,7’si tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili müşterileri uyarıcı ve
bilgilendirici afişler asılması gerektiği,
• %78,6’sı tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili personeli uyarıcı ve
bilgilendirici afişler asılması gerektiği,
• %82,6’sı tesislerde atık pil toplama kutuları bulundurulması gerektiği,
• %83,5’i tesislerin ısı yalıtımlarının yapılması gerektiği,
• %83,1’i mutfakta kullanılan yağların atık yağ bertaraf yönetmeliğine göre
bertaraf edilmesi gerektiği,
• %79’u da satın alma kararı verirken maliyetinin yanında ürünün çevre dostu
özelliklerine de dikkat edilmesi gerektiği yargılarına katıldığını belirtmişlerdir.
91
Tablo 4.13.
Araştırmaya Katılanların İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz İfadelere Katılım Düzeyleri ile İlgili Frekans, Yüzde, Aritmetik Ortalama
ve Standart Sapmaları
İfadelere Katılım Düzeyleri
İfadeler
Gittiğim bir tesiste tasarrufa yönelik uyarı
ilanları görürsem, tesisin kalitesi hakkında
olumsuz bir izlenim oluşur.
Müşterilere suyu, elektriği daha az ve dikkatli
kullanın, yiyecekleri ihtiyacınızdan fazla
almayın denilemez.
Duş başlıklarının değiştirilmesi veya tasarruflu
ampul kullanımı gibi tedbirler ciddi bir tasarruf
sağlamaz.
Tasarruf
amacıyla
yapılan
yenilemeler
(lambaların
değiştirilmesi,
rezervuarların
yenilenmesi gibi) yapılan yatırımı amorti etmez.
Kesinlikle
Az
Kesinlikle
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Katılıyorum
n
A.O.
ss
f
%
f
%
f
%
f
%
f
%
92
42,0
30
13,7
34
15,5
23
10,5
36
16,4
215
2,45
1,53
87
39,7
41
18,7
22
10,0
32
14,6
36
16,4
218
2,49
1,53
125
57,1
38
17,4
23
10,5
10
4,6
22
10,0
218
1,93
1,33
130
59,4
39
17,8
15
6,8
16
7,3
19
8,7
219
1,88
1,32
92
Tablo 4.13.’de ise iklim değişikliğine karşı alınabilecek tedbirlerin gereksizliğini
vurgulayan olumsuz ifadeler verilerek katılımcıların bu ifadelere katılım düzeyleri
ölçülmüştür.
“Tasarruf
amacıyla
yapılan
yenilemeler
(lambaların
değiştirilmesi,
rezervuarların yenilenmesi gibi) yapılan yatırımı amorti etmez” ifadesi 1,88 katılım
ortalaması ile bu grubun en düşük katılımını almıştır. Araştırmaya katılanların %77,2’si
(169 kişi) bu ifadeye “Kesinlikle Katılmıyorum” ve “Katılmıyorum” seçeneklerini
işaretlemişlerdir. Bu sonuç katılımcıların büyük çoğunluğunun iklim değişikliğine karşı
alınabilecek temel önlemlerin gerekliliğine inandığını göstermektedir.
Katılımcılar “Duş başlıklarının değiştirilmesi veya tasarruflu ampul kullanımı
gibi tedbirler ciddi bir tasarruf sağlamaz” ifadesine de 1,93 katılım ortalaması ile
katılmadıklarını belirtmişlerdir. Buna göre araştırmaya katılan yöneticilerin alınan
tedbirlerin küçük ve basit gibi görünse de önemli faydalar sağlayacağı bilincinde
oldukları söylenebilir.
“Müşterilere suyu, elektriği daha az ve dikkatli kullanın, yiyecekleri
ihtiyacınızdan fazla almayın denilemez” ifadesi 2,49 katılım ortalaması ile en yüksek
katılımı almasına rağmen yine de çoğunluk katılmıyorum tarafında yer almıştır. Buna
paralel bir sonuç ta “Gittiğim bir tesiste tasarrufa yönelik uyarı ilanları görürsem, tesisin
kalitesi hakkında olumsuz bir izlenim oluşur” ifadesinde görülmüş ve bu ifadeye de
2,45 katılım ortalaması çoğunluk katılmadığını belirtmiştir. Bu sonuçlar bir önceki
grupta katılımcıların tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili müşterileri uyarıcı ve
bilgilendirici afişler asılması ifadesine verdikleri desteğin bir teyidi niteliğindedir.
İşletmede konaklayan misafirlere suyu, elektriği daha dikkatli kullanmaları, özellikle
her şey dahil tesislerde yiyecekleri ihtiyaçlarından fazla almamaları yönünde yapılacak
uyarı ve bilgi afişleri müşterilerin bilinçlendirilmesi yolunda önemli bir adım olacaktır.
93
4.5. İklim
Değişikliğinin
Turizm
Sektörüne
Etkileri
ve
Alınacak
Tedbirlere Yönelik Katılımcı Görüşlerine İlişkin İstatistiksel Testler
Araştırma kapsamında yapılan anketin üçüncü bölümünde yöneticilerin katılım
düzeylerini ölçmek amacıyla verilen ifadeler üç farklı boyutu içermektedir. Buna göre
1–4 arası ifadeler iklim değişikliğinin konaklama tesislerinde gözlemlenen somut
etkilerini ölçmeye yönelik olarak hazırlanmış ve analizlerde “İklim Değişikliğinin
Konaklama İşletmelerine Etkileri” başlığı altında değerlendirilmiştir. 5–18 arası ifadeler
yöneticilerin iklim değişikliğine karşı alınabilecek temel bazı tedbirlere katılım
düzeylerini ölçmek amacıyla hazırlanmış ve analizlerde “İklim Değişikliğine Karşı
Alınabilecek Tedbirler” başlığı altında incelenmiştir. Son olarak 19–22 arası ifadelerde
iklim değişikliğine ilişkin olumsuz ifadeler verilerek yöneticilerin katılım düzeyleri
sınanmıştır. Bu ifadeler de analizlerde “İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler”
başlığı altında incelenmiştir.
Tablo 4.14.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Cinsiyetlerine Göre Boyutları
Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları
BOYUTLAR
İklim Değişikliğinin
Konaklama İşletmelerine
Etkileri
İklim Değişikliğine Karşı
Alınabilecek Tedbirler
İklim Değişikliğine İlişkin
Olumsuz Görüşler
Cinsiyet
n
A.O.
s.s.
Erkek
130
3,66
1,05
Kadın
89
3,88
1,18
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
130
89
130
89
4,27
4,22
2,17
2,20
0,95
0,99
1,12
1,21
t
p
-1,481
0,14
0,437
0,663
-0,196
0,845
Tablo 4.14.’te “Cinsiyet bu boyutların değerlendirilmesinde önemli bir değişken
midir?” sorusuna cevap aranmış ve yapılan testler sonucunda cinsiyetin boyutların
değerlendirilmesinde istatistikî olarak anlamlı bir fark meydana getirmediği tespit
edilmiştir.
94
Tablo 4.15.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Turizm Eğitimi Alma Durumlarına Göre
Boyutları Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları
BOYUTLAR
İklim Değişikliğinin
Konaklama İşletmelerine
Etkileri
İklim Değişikliğine Karşı
Alınabilecek Tedbirler
İklim Değişikliğine
İlişkin Olumsuz Görüşler
Turizm Eğitimi
Alma Durumu
Hayır
n
A.O.
s.s.
87
3,76
1,02
Evet
132
3,74
1,12
Hayır
Evet
Hayır
Evet
87
132
87
132
4,36
4,17
2,15
2,21
0,72
1,09
1,09
1,20
t
p
0,076
0,939
1,432
0,154
-0,357
0,721
Araştırmaya katılan yöneticilerin turizm eğitimi alıp almamalarının boyutları
değerlendirmelerinde anlamlı bir farklılık meydana getirip getirmediği sorusuna cevap
aranan Tablo 4.14.’e göre yöneticilerin turizm eğitimi alıp almamaları boyutları
değerlendirmelerinde istatistikî olarak anlamlı bir farklılık meydana getirecek kadar
önemli bir değişken olmadığı ortaya çıkmıştır.
Tablo 4.16.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerden İklim Değişikliğine Karşı Tedbir Alanlarla
Almayanların Boyutları Değerlendirmeleri Arasındaki Farklılıklar
BOYUTLAR
İklim Değişikliğinin
Konaklama
İşletmelerine Etkileri
İklim Değişikliğine
Karşı Alınabilecek
Tedbirler
İklim Değişikliğine
İlişkin Olumsuz
Görüşler
İklim Değişikliğine Karşı
Tedbir Alma Durumu
Hayır
n
A.O.
s.s.
107
3,84
1,19
Evet
112
3,66
0,96
Hayır
107
4,13
0,97
Evet
112
4,36
0,95
Hayır
107
2,21
1,09
Evet
112
2,16
1,21
t
p
1,268
0,206
-1,746 0,082
0,332
0,74
Tablo 4.16.’da araştırmaya katılan yöneticilerden iklim değişikliğine karşı tedbir
alanlarla almayanların boyutları değerlendirmeleri arasında anlamlı bir fark bulunup
bulunmadığı test edilmiştir ve anlamlı bir farklılığa rastlanmıştır. Buna göre tesislerinde
iklim değişikliğine karşı tedbir alanlar da almayanlar da verilen ifadelere benzer
katılımlarda bulunmuşlardır.
95
Tablo 4.17.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerin Eğitim Durumlarına Göre Boyutları
Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları
BOYUTLAR
İklim
Değişikliğinin
Konaklama
İşletmelerine
Etkileri
İklim
Değişikliğine
Karşı
Alınabilecek
Tedbirler
İklim
Değişikliğine
İlişkin
Olumsuz
Görüşler
Eğitim Durumu
İlköğretim - Lise ve dengi
Ön lisans
Lisans
Lisansüstü
n
55
68
79
A.O.
4,05
3,68
3,62
s.s.
1,08
0,93
1,16
17
3,65
1,18
İlköğretim - Lise ve dengi
Ön lisans
Lisans
Lisansüstü
55
68
79
4,32
4,40
4,08
0,83
0,87
1,14
17
4,21
0,74
İlköğretim - Lise ve dengi
Ön lisans
Lisans
Lisansüstü
55
68
79
2,09
2,37
2,07
1,21
1,17
1,18
17
2,26
0,65
F
p
1,956
0,122
1,523
0,21
1,005
0,391
Araştırmaya katılanların eğitim durumlarının boyutları değerlendirmelerinde
anlamlı bir fark teşkil edip etmediğinin test edildiği Tablo 4.17’ye göre katılımcıların
eğitim
düzeyleri,
boyutları
değerlendirmelerinde
anlamlı
bir
fark
meydana
getirmemektedir. Her eğitim düzeyde benzer katılım düzeyleri ortaya çıkmıştır.
Tablo 4.18.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre Boyutları
Değerlendirmelerinde Görülen Düşünce Farklılıkları
BOYUTLAR
İklim Değişikliğinin
Konaklama
İşletmelerine Etkileri
İklim Değişikliğine
Karşı Alınabilecek
Tedbirler
İklim Değişikliğine
İlişkin Olumsuz
Görüşler
Görevi
Genel Müdür
Genel Müdür Yrd.
Departman Müdürü
Genel Müdür
Genel Müdür Yrd.
Departman Müdürü
Genel Müdür
Genel Müdür Yrd.
Departman Müdürü
n
41
64
114
41
64
114
41
64
114
A.O.
3,60
4,00
3,66
3,89
4,27
4,37
2,32
2,51
1,951
s.s.
1,03
0,98
1,14
1,12
0,63
1,03
1,25
1,16
1,07
F
p
2,594 0,077
3,761 0,025
5,267 0,006
Tablo 4.18.’de araştırmaya katılan yöneticilerin işletmedeki görevlerinin
boyutları değerlendirmede istatistikî olarak anlamlı bir farklılık meydana getirip
getirmediği sorusuna cevap aranmıştır. Yapılan testler sonucunda katılımcıların
96
görevlerinin boyutların değerlendirilmesinde “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek
Tedbirler” boyutu için p=0,025 anlamlılık düzeyi ile ve “İklim Değişikliğine İlişkin
Olumsuz Görüşler” boyutu için p=0,006 anlamlılık düzeyi ile anlamlı bir farklılık
gösterdiğini ortaya koymuştur.
Tablo 4.19.
Araştırmaya Katılan Yöneticilerin İşletmedeki Görevlerine Göre Boyutları
Değerlendirmeleri Sonucu Ortaya Çıkan Farklılıkların Kaynakları
BOYUTLAR
Görevi
Görevi
Genel Müdür Yrd.
İklim
Genel Müdür
Departman Müdürü
Değişikliğinin
Genel Müdür Genel Müdür
Konaklama
Yrd.
İşletmelerine
Departman Müdürü
Etkileri
Departman Genel Müdür
Müdürü
Genel Müdür Yrd.
Genel Müdür Yrd.
Genel
Müdür
İklim
Departman Müdürü
Değişikliğine
Genel Müdür Genel Müdür
Karşı
Yrd.
Departman Müdürü
Alınabilecek
Departman Genel Müdür
Tedbirler
Müdürü
Genel Müdür Yrd.
Genel Müdür Yrd.
Genel Müdür
İklim
Departman Müdürü
Değişikliğine
Genel Müdür Genel Müdür
İlişkin
Yrd.
Departman Müdürü
Olumsuz
Departman Genel Müdür
Görüşler
Müdürü
Genel Müdür Yrd.
* p<0,005
Ortalamaların
Farkı
-0,40
-0,05
0,40
0,35
0,05
-0,35
-0,38
-0,47 (*)
0,38
-0,10
0,47 (*)
0,10
-0,19
0,36
0,19
0,55 (*)
-0,36
-0,55 (*)
Std.
Hata
0,22
0,19
0,22
0,17
0,19
0,17
0,19
0,17
0,19
0,15
0,17
0,15
0,23
0,21
0,23
0,18
0,21
0,17
p
0,151
0,958
0,151
0,100
0,958
0,100
0,121
0,018
0,121
0,785
0,018
0,785
0,677
0,184
0,677
0,006
0,184
0,006
Farkın kaynağını ortaya çıkarmak için yapılan Tukey testi sonuçlarının
gösterildiği Tablo 4.19.’a göre “İklim Değişikliğine Karşı Alınabilecek Tedbirler”
boyutu için ortaya çıkan farklılığın p=0,018 ile genel müdür ve departman müdürü
arasında farktan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Buna göre departman müdürlerinin iklim
değişikliğine karşı alınabilecek tedbirlerle ilgili ifadelere 4,37’lik katılım ortalaması ile
3,89 katılım ortalamasına sahip genel müdürlerden çok daha yüksek bir oranda
katıldıkları ve bunun da departman müdürleri lehine 0,48 puanlık bir ortalama farkı
meydana getirdiği tespit edilmiştir.
97
Aynı tabloda “İklim Değişikliğine İlişkin Olumsuz Görüşler” boyutunda görülen
farklılığın kaynağına bakıldığında bu defa farkın genel müdür yardımcıları ile
departman müdürlerinden kaynaklandığı ve 1,953’lük katılım ortalaması ile departman
müdürlerinin bu ifadelere genel müdür yardımcılarına göre çok daha düşük bir katılım
gösterdikleri ortaya çıkmıştır.
Bu sonuçlara göre iklim değişikliğine karşı tedbirler geliştirmede ve konuya
bakış açısında departman müdürlerinin genel müdür ve genel müdür yardımcılarından
daha duyarlı olduğu söylenebilir.
Konaklama işletmelerinin türünün araştırma kapsamında verilen ifadelere
katılım düzeyinde bir farklılık gösterip göstermediğinin incelendiği Tablo 4.20.’ye göre
“İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri” (p=0,027) ve “İklim
Değişikliğine
Karşı
Alınabilecek
Tedbirler”
(p=0,046)
boyutlarının
değerlendirilmelerinde konaklama tesislerinin türü farklılık göstermektedir.
Tablo 4.20.
İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan
Farklılıklar
BOYUTLAR
İklim Değişikliğinin
Konaklama
İşletmelerine Etkileri
İklim Değişikliğine
Karşı Alınabilecek
Tedbirler
İklim Değişikliğine
İlişkin Olumsuz
Görüşler
İşletmenin Türü
5 Yıldız Otel
4 Yıldız Otel
1. Sınıf (5 Yıldızlı)
Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı)
Tatil Köyü
5 Yıldız Otel
4 Yıldız Otel
1. Sınıf (5 Yıldızlı)
Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı)
Tatil Köyü
5 Yıldız Otel
4 Yıldız Otel
1. Sınıf (5 Yıldızlı)
Tatil Köyü
2. Sınıf (4 Yıldızlı)
Tatil Köyü
n
109
77
A.O.
3,72
3,89
s.s.
1,17
0,94
F
p
10
4,23
1,22
3,128
0,027
23
3,21
0,84
109
77
4,30
4,34
0,89
0,84
10
4,18
1,09
2,718
0,046
23
3,72
1,42
109
77
2,08
2,21
1,14
1,01
10
2,18
1,21
1,383
0,249
23
2,61
1,56
98
Tablo 4.21.
İşletmelerin Türüne Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya Çıkan
Farklılıkların Kaynakları
İşletmenin
Ortalamaların
BOYUTLAR
İşletmenin Türü
Std. Hata
p
Türü
Farkı
4 Yıldız Otel
-0,17
0,16
0,709
5 Yıldız
1. Sınıf Tatil Köyü
-0,50
0,35
0,479
Otel
2. Sınıf Tatil Köyü
0,51
0,24
0,156
5 Yıldız Otel
0,17
0,16
0,709
İklim
4 Yıldız
1. Sınıf Tatil Köyü
-0,34
0,36
0,785
Değişikliğinin
Otel
2. Sınıf Tatil Köyü
0,68(*)
0,25
0,037
Konaklama
5 Yıldız Otel
0,50
0,35
0,479
İşletmelerine
1. Sınıf
Etkileri
4 Yıldız Otel
0,34
0,36
0,785
Tatil Köyü
2. Sınıf Tatil Köyü
1,02
0,40
0,059
5 Yıldız Otel
-0,51
0,24
0,156
2. Sınıf
4 Yıldız Otel
-0,68(*)
0,25
0,037
Tatil Köyü
1. Sınıf Tatil Köyü
-1,02
0,40
0,059
4 Yıldız Otel
-0,04
0,14
0,993
5 Yıldız
1. Sınıf Tatil Köyü
0,13
0,31
0,978
Otel
2. Sınıf Tatil Köyü
0,58(*)
0,22
0,042
5 Yıldız Otel
0,04
0,14
0,993
İklim
4 Yıldız
1. Sınıf Tatil Köyü
0,16
0,32
0,956
Değişikliğine
Otel
2. Sınıf Tatil Köyü
0,62(*)
0,23
0,034
Karşı
5 Yıldız Otel
-0,13
0,31
0,978
Alınabilecek
1. Sınıf
Tedbirler
4 Yıldız Otel
-0,16
0,32
0,956
Tatil Köyü
2. Sınıf Tatil Köyü
0,45
0,36
0,589
5 Yıldız Otel
-0,58(*)
0,22
0,042
2. Sınıf
4 Yıldız Otel
-0,62(*)
0,23
0,034
Tatil Köyü
1. Sınıf Tatil Köyü
-0,45
0,36
0,589
4 Yıldız Otel
-0,14
0,17
0,859
5 Yıldız
1. Sınıf Tatil Köyü
-0,10
0,38
0,994
Otel
2. Sınıf Tatil Köyü
-0,53
0,26
0,184
5 Yıldız Otel
0,14
0,17
0,859
4
Yıldız
İklim
1. Sınıf Tatil Köyü
0,04
0,39
1,000
Otel
Değişikliğine
2. Sınıf Tatil Köyü
-0,40
0,27
0,466
İlişkin
5 Yıldız Otel
0,10
0,38
0,994
Olumsuz
1. Sınıf
4 Yıldız Otel
-0,04
0,39
1,000
Görüşler
Tatil Köyü
2. Sınıf Tatil Köyü
-0,43
0,44
0,752
5 Yıldız Otel
0,53
0,26
0,184
2. Sınıf
4 Yıldız Otel
0,40
0,27
0,466
Tatil Köyü
1. Sınıf Tatil Köyü
0,43
0,44
0,752
* p<0,005
99
Farklılığın kaynağını tespit etmek için yapılan testin sonuçlarının gösterildiği
Tablo 4.21.’e bakıldığında, “İklim Değişikliğinin Konaklama İşletmelerine Etkileri”
boyutu için farklılığın 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri ile 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil
köylerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Buna göre, iklim değişikliğinden en çok
etkilendiğini belirten konaklama işletmeleri (A.O. = 4,23) 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil
köyleri olurken, en az etkilenenler (A.O. = 3,21) 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleridir.
“İklim
Değişikliğine
Karşı
Alınabilecek
Tedbirler”
boyutunun
değerlendirilmesinde meydana gelen farklılığın kaynağının da (A.O. = 4,34) 4 yıldızlı
otel işletmeleri ile (A.O. = 3,72) 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinden kaynaklandığı yine
Tablo 4.21.’den anlaşılmaktadır.
Bu durumda iklim değişikliğinden en az etkilendiğini belirten 2. Sınıf (4 yıldızlı)
tatil köylerinin iklim değişikliğine karşı alınması gereken tedbirlere diğer konaklama
işletmelerine oranla en az katılımı gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Buna göre, konaklama
işletmelerinin iklim değişikliğinden etkilenmesi ile iklim değişikliğine karşı tedbir
alması arasında anlamlı bir farklılık olduğu söylenebilir.
Tablo 4.22.’de işletmenin faaliyet bölgesinin boyutlarının değerlendirilmesinde
istatistikî olarak anlamlı bir farklılık meydana getirip getirmediği incelenmiştir. Yapılan
testler
sonucunda
konaklama
işletmesinin
faaliyet
bölgesinin
boyutların
değerlendirilmesinde önemli bir değişken olmadığı ve anlamlı bir farklılık göstermediği
anlaşılmıştır.
100
Tablo 4.22.
İşletmelerin Faaliyet Bölgelerine Göre Boyutların Değerlendirilmesinde Ortaya
Çıkan Farklılıklar
BOYUTLAR
İklim
Değişikliğinin
Konaklama
İşletmelerine
Etkileri
İklim
Değişikliğine
Karşı
Alınabilecek
Tedbirler
İklim
Değişikliğine
İlişkin
Olumsuz
Görüşler
Bölgesi
Alanya
Kemer
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
Diğer
Toplam
Alanya
Kemer
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
Diğer
Toplam
Alanya
Kemer
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
Diğer
Toplam
n
59
45
55
16
29
15
219
59
45
55
16
29
15
219
59
45
55
16
29
15
219
A.O.
3,91
3,43
3,65
4,19
3,81
3,85
3,75
3,99
4,38
4,38
4,26
4,22
4,44
4,25
2,22
1,96
2,41
1,97
1,97
2,50
2,18
s.s.
1,02
1,04
1,08
1,25
1,26
0,66
1,08
1,20
0,77
0,85
0,89
1,05
0,53
0,96
1,16
0,99
1,30
0,98
0,98
1,43
1,15
F
p
1,731
0,129
1,373
0,235
1,344
0,247
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Tarih boyunca doğal kaynakları kontrolsüzce kullanan, pek çok canlı türünün
yok olmasına sebep olan, bilinçsizce avlanan, sınırsızca tüketen, iktisadi çıkarları için
yeşil alanları düşünmeden tahrip eden insanoğlunun ekolojik sisteme vermiş olduğu
zarar, sanayi devriminin ardından ortaya çıkan küresel ısınma süreciyle zirve noktaya
ulaşmıştır. Milyonlarca yıldır olağan seyrinde devam eden ısınma süreci sanayi devrimi
sonrası atmosfere salınan sera gazı miktarındaki önemli artışla olağandışı bir yapıya
bürünmüş ve normalden fazla ısınan dünyada küresel ısınmanın bir sonucu olarak iklim
değişiklikleri meydana gelmeye başlamıştır. İklim değişikliği sonucunda dünyanın
değişik bölgelerinde uç hava olaylarının (kasırga, sel, tayfun, fırtına vb.) görülme
sıklığında önemli bir artış olmuştur.
Türkiye’de turizm, ülkenin sahip olduğu zengin tarihî, kültürel ve doğal
kaynaklara dayanmaktadır. Sahip olduğu geniş kıyı şeridi ve güneşli gün sayısının fazla
olmasının yanı sıra Türkiye, oldukça önemli doğal varlıklara (sayfiye alanları,
ekosistemler, sıcak su kaynakları, dağlar vb.) ve kültürel varlıklara (mimari ve tarihî)
sahiptir. Bu değerler, turizm sayesinde (restorasyon, bakım vb.) varlıklarını
sürdürdükleri gibi, yine turizm sayesinde (bilinçsiz kullanım, kirletme, tahrip etme vb.)
yok olmaktadırlar.
Araştırmanın literatür kısmında “sera etkisi”, “küresel ısınma” ve “iklim
değişikliği” kavramları tanımlanarak, iklim değişikliğinin sebepleri ve etkileri ortaya
konulmuş, ayrıca konuyla ilgili kuramsal ve kavramsal çerçeve oluşturulmaya
çalışılmıştır. Tümdengelim yöntemiyle genelden özele doğru gidilip iklim değişikliğinin
sektörler üzerine etkisinden yola çıkılarak, bu kavramın turizm sektörü ve kitle turizmi
üzerine etkileri incelenmiştir. Yine turizmin iklim değişikliğine etkileri de bu noktada
ele alınmıştır. Ayrıca Türkiye ölçeğinde iklim değişikliğine karşı özel sektör ve kamu
tarafından yapılan çalışmalar da bu bölümde ele alınmıştır.
Literatür incelemesinin ardından çalışmanın araştırma kısmına geçilmiştir. İklim
değişikliğinin turizm sektörüne etkilerini belirlemek amacıyla yapılan söz konusu
araştırmada fiziksel kapasitelerinin büyüklüğü ve bu sebeple iklim değişikliğini en çok
102
etkileyebilecek ve bu kavramdan etkilenebilecek konaklama tesisleri oldukları
düşünülen 4 ve 5 yıldızlı oteller ile 1. sınıf (5 yıldızlı) ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil
köylerinden Antalya ilinde faaliyet gösterenler araştırma kapsamına alınmıştır.
Bu kriterler çerçevesinde 326 konaklama işletmesi tespit edilmiş ve her bir
işletmeyi temsilen 1 yöneticiye (genel müdür, genel müdür yardımcısı veya departman
müdürü) ulaşılarak tam sayım yapılması hedeflenmiştir. Anketlerin dağıtımının
ardından geri dönen anketlerden 219 tanesi değerlendirmeye alınmıştır.
Araştırma
çalışanların
çoğu
bulgularına
(%59,4)
göre,
erkektir.
konaklama
Ancak
işletmelerinde
kadın
yönetici
yöneticilerin
olarak
konaklama
işletmelerindeki istihdam oranları, Türkiye iş piyasasındaki istihdam yapısına göre
ortalamanın üzerindedir.
Araştırmaya katılan konaklama işletmelerinde çalışan yöneticilerin %2,3 gibi
küçük bir kısmının ilköğretim mezunu olduğu tespit edilmiştir. Araştırma bulgularına
göre konaklama işletmelerinde yönetici pozisyonunda görev alanların genellikle
üniversite (önlisans, lisans veya yüksek lisans) mezunu olduğu anlaşılmıştır. Bu sonuç
konaklama işletmelerinde görevde yükselme için eğitimin önemli bir faktör olduğunu
göstermektedir. Yöneticiler, eğitimli kişiler arasından seçilmektedir.
Katılımcıların %60,3’ünün eğitim hayatının en az bir döneminde (lise, önlisans,
lisans, yüksek lisans) turizm eğitimi aldığı anlaşılmaktadır. Katılımcıların yöneticiler
olduğu düşünüldüğünde konaklama işletmeleri yöneticilerinin çoğunun turizm eğitimi
almış kişilerden oluşması olumlu bir sonuç olarak değerlendirmektedir.
Araştırma sonucunda, araştırma evreni içerisinde yer alan 5 yıldızlı otellerin
%73’ünden, 4 yıldızlı otellerin %58’inden, 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köylerinin
%83’ünden ve 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin %74’ünden veri elde edildiği
saptanmıştır.
Katılımcıların bölgesel dağılımlarına bakıldığında Alanya’da faaliyet gösteren
konaklama tesislerinin %66’sından, Beldibi’nin %70’inden, Kaş’ın %66’sından,
Kemer’in %72’sinden, Kumluca ve Kundu’nun tamamından (%100), Manavgat’ın
103
%65’inden ve Merkez’in %64’ünden veri elde edilmiştir. Araştırma kriterlerine uygun
yalnızca bir konaklama tesisine sahip olan Finike’den ise araştırmaya katılım
olmamıştır.
Araştırmaya katılan işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alma
durumlarına bakıldığında, katılımcıların yarısının iklim değişikliğine karşı tedbir aldığı,
diğer yarısının ise almadığı tespit edilmiştir. Son yıllarda konunun sıklıkla gündeme
gelmesi ve konuyla ilgili tedbirlere yönelik kampanyalar başlamasına rağmen tedbir
almayanların oranının bu denli yüksek olması dikkat çekici bir sonuçtur. Bu durumda
işletmelerin iklim değişikliğine karşı bilinçlerinin artırılması önerilmektedir. Bunun da
öncelikli olarak eğitimle sağlanacağı düşünülmektedir. Konuyla ilgili olarak yöneticiler
başta olmak üzere tüm personele iklim değişikliği konusunda eğitim verilmeli, iklim
değişikliğini önleme adına işletmelerde neler yapılabileceği anlatılmalıdır.
Araştırmada yapılan istatistiksel analizlerde, işletmelerin türü ile iklim
değişikliğine karşı tedbirler almaları arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Buna
göre 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinin neredeyse tamamının (%91) iklim değişikliğine
karşı tedbirler aldıkları görülmüştür. 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri konuyla ilgili
böylesi yüksek bir hassasiyete sahip olmasına rağmen diğer konaklama tesislerinin
tedbir alma oranları %52’yi dahi geçememektedir. Aradaki bu uçurumun kapanması ve
konaklama tesislerinin iklim değişikliğine karşı tedbirlerini artırmaları için diğer
konaklama tesislerinde de 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerindeki hassasiyet sağlanmalıdır.
Yine yapılan analizlerde işletmelerin iklim değişikliğine karşı tedbir alması ile
yöneticilerin turizm eğitimi alma durumu arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.
Buna göre turizm eğitimi alanların %59’u iklim değişikliğine karşı tedbir aldıklarını
belirtirken, bu oran turizm eğitimi almayanlarda %39’da kalmıştır. Bu sonuca göre,
işletmelerde turizm eğitimi almış yöneticilerin istihdam edilmesi önerilmektedir. Bunun
yanında turizm eğitimi alanların da %41’lik bölümü iklim değişikliğine karşı tedbir
almadığını belirtmiştir ki; bu hiç de azımsanmayacak bir orandır. Bu sonuca göre,
turizm eğitiminin muhtevasının da iklim değişikliği konusunu içine alacak şekilde
yeniden düzenlenmesi önerilmektedir. Turizm eğitim düzeylerinin en az birinde (lise,
önlisans, lisans, yüksek lisans) turizm ve çevre dersi ile benzeri dersler verilmeli, bu
derslerde küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramları öğrencilere anlatılarak onlarda
104
çevre bilincinin yerleşmesi sağlanmalıdır. Ayrıca bu kavramların turizmle ilişkisi ve
olumsuz sonuçlarını önlemek için alınabilecek tedbirler de bu derslerde açıklanmalıdır.
Bu sayede ileride konaklama işletmelerinde yönetici veya işgören pozisyonunda
çalışacak bireylerde konuyla ilgili bilinç önceden geliştirilerek, bu kişilerde oluşan
duyarlılığın işletmeye sirayet etmesi de sağlanabilir.
İklim değişikliğine ilişkin işletme yöneticilerinin bilinçlendirilmesine yönelik
eğitim iki yönlü düşünülmelidir. Bunlardan birincisi, yukarıda açıklandığı gibi bireyin
örgün eğitim kurumlarında aldığı turizm eğitimi kapsamında iklim değişikliği ve çevre
bilincinin yerleştirilmesi şeklindedir. İkincisi ise, yöneticilerin işbaşında eğitimini
kapsamaktadır. Araştırma sonucunda iklim değişikliğine karşı tedbir aldığını belirten
işletmelerin aldıkları tedbirlerin dağılımlarına bakıldığında, işletmelerde iklim
değişikliğine yönelik eğitimlerin çok fazla düzenlenmediği veya yöneticilerin işletme
dışında da bu eğitimlere katılmadıkları anlaşılmaktadır.
Oysa Aksoy (2008, s.124) tarafından Antalya’da faaliyet gösteren işletme belgeli
otel ve tatil köyleri üzerinde yapılan bir araştırmada; işletmelerin %55’inde bir eğitim
biriminin olduğu, işgörenlerin eğitim ihtiyaçlarının bu birimler ya da yöneticiler
tarafından tespit edildiği ve eğitimlerde işletme yöneticilerinin yanı sıra uzmanlardan da
yararlanıldığı bulgularına ulaşılmıştır. Bu merkezlerde yönetici ve işgörenlere yönelik
yabancı dil eğitimi, önbüro, mutfak, kat hizmetleri gibi mesleki eğitim ve yöneticiler
için yönetim ve organizasyon eğitimleri verilmektedir.
İklim değişikliğiyle ortaya çıkabilecek olumsuzlukları önlemenin birinci
yolunun
konunun
vahametini
kavrayıp,
buna
göre
davranmaktan
geçtiği
düşünüldüğünde konuyla ilgili eğitimin önemi de ortaya çıkmaktadır. Aksoy (2008,
s.125)’un araştırmasında işgörenlerin ihtiyaç duyduğu eğitim konuları arasında çevre
bilincinin de yer aldığı tespit edilmiştir. Bu nedenlerle artık konaklama tesislerinin
çoğunda bulunan eğitim birimlerinde yukarıda bahsedilen eğitimlerin yanında çevre
eğitimi de mutlaka verilmelidir. Bu sayede çalışanların ve yöneticilerin çevre bilinci
geliştirilmelidir. Eğer konuyla ilgili eğitim verebilecek yeterlilikte eğitim personeli yok
ise dışarıdan uzmanlar davet edilmeli, seminer ve dersler şeklinde bu eğitimin verilmesi
sağlanmalıdır.
105
Konaklama işletmelerinin büyük bir çoğunluğunun çevre politikası ve eylem
planına sahip olmadığı da araştırma sonuçlarında tespit edilmiştir. Oysa iklim
değişikliğine karşı yapılacak tüm çalışmaların organize bir şekilde yürütülebilmesi için
başlangıçta bir çevre politikası oluşturup buna göre bir eylem planı hazırlayıp
faaliyetleri bu çerçevede yürütmek gerekmektedir. Bu çevre politikasının oluşturulması
da uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Bu nedenle işletme bünyesinde başında “çevre
müdürü” unvanıyla görev yapacak çevre mühendisliği veya muadil bölümlerden mezun
bir yönetici ve bağlı işgörenlerin bulunduğu bir atık ve çevre yönetimi bölümü
oluşturularak işletme organizasyonu buna göre yeniden yapılandırılmalıdır. Ancak
konaklama işletmelerinin büyük bir kısmında henüz bu yapılanmaya gidilmediği yine
araştırma sonuçlarından anlaşılmaktadır.
Konaklama işletmelerinin iklim değişikliğine karşı en çok aldığı tedbirin
devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü)
lambalar takmak olduğu araştırma sonucunda tespit edilmiştir. Böylesi bir tedbir çevre
dostu olmasının yanı sıra işletme maliyetlerine de olumlu yönde katkı yapacaktır. Buna
paralel bir tedbir olan akkor telli ampullerin tasarruflu ampullerle değiştirilmesi de en
çok alınan ikinci tedbir olarak tespit edilmiştir. Tasarruflu ampul kullanımına yönelmek
basit olmasına karşın önemli ve etkili bir tedbirdir.
Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf etmek
tedbiri, iklim değişikliğine karşı önlem aldığını belirten işletmeler tarafından en çok
alınan tedbirlerden biridir. Ancak araştırma anket formunun sonunda katılımcıların
eklemek istedikleri diğer düşünceleri için bırakılan açık uçlu bölümde en çok şikâyet bu
konuyla ilgili gelmiştir. İşletmelerin en büyük sıkıntısının atık yağlarını ve boş boya,
kimyasal ve zirai ilaç kaplarını alacak yeterli sayıda firma bulamamaları, mevcut
firmaların ise teslimatta çok ağır şartlar öne sürmeleri olduğu tespit edilmiştir.
Kullanılmış ampullerini biriktirmelerine rağmen teslim edecek muhatap firma
bulamamaktan şikâyetçi olan tesisler de bulunmaktadır.
2009 yılı itibariyle Türkiye’de, Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden
Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, Bitkisel
Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği, Atık Pil ve
Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği ve Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
106
gibi yönetmelikler yürürlükte bulunmaktadır. Bu, konuyla ilgili yasal mevzuatların
mevcut olduğunun bir göstergesidir. Ancak buna rağmen uygulamada sıkıntılar
doğmaktadır.
Bu konuda yerel yönetimlere de önemli görevler düşmektedir. Yerel yönetimler
konuya daha duyarlı davranmalı ve mevzuattan doğan yükümlülüklerini yerine
getirmelidir. Hükümet de firmaları teşvik etmeli ve konuya kalıcı bir çözüm
getirmelidir. Ayrıca konaklama işletmeleri de birleşerek kendi atık toplama firmalarını
kurabilirler. Bu sayede hem daha sistematik bir şekilde ve düşük maliyetle atıklarını
toplayıp hem de bu işten bir gelir elde edebilirler.
Araştırma sonucunda iklim değişikliğinin konaklama işletmeleri üzerindeki en
önemli etkisinin, son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında meydana gelen artış
olduğu anlaşılmaktadır. Bunu, yine son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj
problemlerinde meydana gelen artış takip etmektedir. Sıcaklıklarının artmasına bağlı
olarak klima kullanımın da artması ve günün belli saatlerinde klimaların yoğun
kullanımı sonucu şehir şebekesine aşırı yüklenme olması ve bu durumun da elektrik
kesintileri ile voltaj problemlerine yol açması kaçınılmazdır. Bu problemi önlemek için
ilgili kurumlar tarafından şehir şebekeleri güçlendirilmelidir. Konaklama işletmeleri de
kesinti anlarında sıkıntıya düşmemek için yüksek kapasiteli jeneratör kullanımı yoluna
gitmelidir. Ayrıca mevcut klimalar eğer A enerji sınıfında değilse A ve A+ enerji
tüketimine sahip klimalar ile değiştirilmelidir. Bu sayede yüksek elektrik talebi
meydana gelmeyecek ve şehir şebekesinde meydana gelebilecek olumsuzluklar
önlenebilecektir.
İklim değişikliğinin konaklama tesislerine diğer etkileri de son yıllarda sıcaklığa
bağlı turist ve personel hastalık ve şikâyetlerinde meydana gelen artışlar olmuştur.
Araştırmanın literatür kısmında anlatılan öngörülerin gerçeğe dönüşmesi halinde bu
şikayetlerin daha da artacağı muhakkaktır. Bu nedenle konaklama işletmelerinde
mutlaka uzman doktor bulundurulmalı ve revirlerde bu şikâyetlerde acil müdahale için
kullanılacak ilaç ve ekipmanlar hazır edilmelidir.
Hâlihazırda çok fazla uygulanmamasına rağmen yöneticilerin büyük bölümü
personel ve yöneticilerin iklim değişikliği konusunda eğitilmesi gerektiği yönünde
107
görüş belirtmişlerdir. Ayrıca yine uygulamanın aksine, katılımcıların büyük kısmı
işletmelerin konuyla ilgili yönetsel olarak yeniden yapılandırılması, su ve enerji
tüketimi ile atık yönetimi konularında uzman yöneticiler istihdam edilmesi gerektiğini
belirtmişlerdir. Henüz pratikte çok fazla uygulayan bulunmamasına rağmen, bu
tedbirlerin alınması gerektiğini düşünenlerin sayısının çokluğu gelecek adına umut
verici bir durumdur.
Araştırmaya katılan yöneticilerin kişisel bilgileri ile boyutları değerlendirmeleri
arasında farklılık olup olmadığının tespiti için yapılan testler sonucunda yöneticilerin
cinsiyet,
eğitim
durumu
ve
turizm
eğitimi
alma
durumunun
boyutları
değerlendirmelerinde anlamlı bir farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır. Yöneticilerin
işletmedeki görevlerinin ise boyutları değerlendirmelerinde anlamlı bir farklılık
gösterdiği tespit edilmiştir. Bu farklılığın kaynağı araştırıldığında, iklim değişikliğini
önlemek için alınabilecek tedbirlere en yüksek katılımı departman müdürleri
gösterirken, en düşük katılımı genel müdürlerin gösterdiği anlaşılmıştır. Buna göre
departman müdürlerinin konuya ilişkin hassasiyeti de önemli olmasına rağmen, karar
alma mekanizmasının en üstünde bulunan genel müdürlerin konuya duyarlılığının
artması daha önemlidir. Bu nedenle eğitimler düzenlenirken üst yönetime daha fazla
önem verilmelidir.
İklim değişikliğine karşı alınacak tedbirlerin faydasına ve iklim değişikliğine
inanmayan, konuya olumsuz yaklaşanlar olup olmadığını tespit etmek amacıyla verilen
olumsuz yargılara katılım düzeylerinde de yöneticilerin görevlerinin farklılık gösterdiği
tespit edilmiştir. Bu farkın da departman müdürleri ile genel müdür yardımcılarından
kaynaklandığı anlaşılmıştır. Departman müdürlerinin, genel müdür yardımcılarına
oranla bu ifadelere çok daha düşük bir katılımda bulundukları, dolayısıyla iklim
değişikliğine ve alınacak tedbirlerin başarıya ulaşabileceğine büyük oranda inandıkları
ortaya çıkmıştır. Bu durumda, departman müdürlerinin iklim değişikliğine karşı genel
müdür ve genel müdür yardımcılarına oranlara en duyarlı yönetici grubunu
oluşturdukları söylenebilir.
Boyutların değerlendirilmesinde işletme türüne göre de farklılıklar tespit
edilmiştir. 1. sınıf (5 yıldızlı) tatil köyleri iklim değişikliğinden en çok etkilendiğini
belirten işletme türü olurken, 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köylerinde etkilenme oranı
108
diğerlerine oranla en düşük düzeyde ortaya çıkmıştır. Bu durumda 1. sınıf (5 yıldızlı)
tatil köylerinin iklim değişikliğine karşı daha duyarlı olması ve iklim değişikliğinin
etkilerine karşı adaptasyon stratejileri geliştirmesi önerilmektedir. İşletmelerin türü ile
iklim değişikliğine karşı tedbir almaları arasında anlamlı bir ilişki olduğu daha önce
açıklanmıştı. Bu ilişki incelendiğinde iklim değişikliğine karşı en çok tedbir alan
işletmelerin 2. sınıf (4 yıldızlı) tatil köyleri olduğu görülmüştü. Bu sonuca göre 2. sınıf
(4 yıldızlı) tatil köylerinin iklim değişikliğinden en az etkilenmesi iklim değişikliğine
karşı en çok tedbir alan işletme grubu olmasının bir sonucu olarak görülebilir. Buna
göre işletmelerin iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için daha fazla önlem
almaları önerilmektedir.
Araştırma sonucunda Türkiye’de konaklama sektöründe konuyla ilgili
çalışmaların henüz yeni başladığı ve 2008 yılında başlayan iki kampanya (Yeşil Yıldız
ve Beyaz Yıldız) ile sürdüğü tespit edilmiştir. Konunun birbirine paralel iki kampanya
ile ele alınması konuyla ilgili duyarlılığın arttığın bir göstergesidir. Ayrıca bu
kampanyalar birbirlerini destekler niteliktedir. Ancak uygulamaya bakıldığında iki
farklı isimde ve iki farklı kurum tarafından bu işin yürütülmesi karışıklıklara yol
açabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca kampanyalardan birinin (yeşil yıldız) resmi bir
kurum eliyle yürütülmesi ona daha resim bir nitelik kazandırmaktadır. İleride
doğabilecek karışıklıkları önleme adına iki kampanya arasında etkin bir koordinasyon
sağlanması gerekiyorsa bu iki kampanyanın birleştirilerek tek elden yürütülmesi
önerilmektedir.
Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Yeşil Yıldız uygulamasının isteğe bağlı
olduğu ve dileyen işletmelerin bu yıldıza sahip olmak için başvurması gerektiği
anlaşılmıştır. Oysa konu arz ettiği önem itibariyle isteğe bırakılmayacak kadar ciddidir.
Bu nedenle uygulamanın yasal bir temele oturtulması ve işletmelerin bu yıldızlara sahip
olabilmek için gerekli koşulları sağlamaya yasal düzenleme ile zorlanmaları
önerilmektedir. Bu kriterleri taşımayan işletmelere de yaptırımlar uygulanmalıdır.
Yine araştırma sürecinde Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalarda
(İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi) turizm başlığına değinmediği anlaşılmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ise konuyla ilgili somut çalışmalara Yeşil Yıldız projesi ile
109
2008 yılında başlamış ve ilk yeşil yıldızı 2009 yılı Mart ayında vermiştir. Konuyla ilgili
bakanlıklar arası koordinasyonun artırılması önerilmektedir.
Bu araştırma Antalya ilinde yapılmış ve iklim değişikliğinin kitle turizmi üzerine
etkileri incelenmiştir. Ancak iklim değişikliğinin kış turizmi, yayla turizmi, yat turizmi,
akarsu (rafting) turizmi gibi diğer turizm türleri üzerine etkileri olacağı da muhakkaktır.
Bundan sonraki araştırmalarda iklim değişikliğinin diğer turizm türlerine etkilerinin de
incelenmesi faydalı olacaktır.
Ayrıca bu araştırmada iklim değişikliğinin yalnızca konaklama işletmeleri
üzerine etkisi incelenmiştir. İklim değişikliğinin seyahat acentaları, eğlence işletmeleri
gibi turizmin ilgili diğer sektörlerine etkisi de bundan sonraki araştırmalarda ele
alınmalıdır.
KAYNAKÇA
Ahrens C. D., (2000). Essentials of Meteorology: An Invitation to the Atmosphere. 3rd Ed.,
U.S.A: Brook/Cole Publishing Company.
Akgül, A. ve Çevik, O. (2005). İstatistiksel Analiz Teknikleri: SPSS’te İşletme Yönetimi
Uygulamaları. Ankara: Emek Ofset.
Akıncı Kesim, G., Çimen, H. ve Altanlar, A. (2007). İklim Değişikliğinin Turizm ve Çevre ile
Etkileşimi. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
Akoğlan, M. ve Kozak, N. (1996). Genel Turizm: İlkeler-Kavramlar. Ankara: Anatolia
Yayıncılık.
Aksay, C. S., Ketenoğlu, O. ve Kurt, L. (2005). Küresel Isınma ve İklim Değişikliği. Selçuk
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fen Dergisi, 25, 29–41.
Aksoy, M. (2008). Hayat Boyu Öğrenme ve Kariyer Rehberliği İlkelerinin İstihdam
Edilebilirliğe Etkileri: Otel İşletmeleri Üzerine Bir Uygulama. Yayınlanmamış Doktora
Tezi. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Turizm İşletmeciliği Eğitimi
Anabilim Dalı.
Amelung, B. and Viner, D. (2006). Mediterranean Tourism: Exploring the Future with the
Tourism Climate Index. Journal of Sustainable Tourism, 14 (4), 349–366.
Amelung, B., Nicholls, S. and Viner, D. (2007). Implications of Global Climate Change for
Tourism Flows and Seasonality. Journal of Travel Research, 45, 285–296.
Apak, G ve Ubay, B. (2007). İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi. Ankara: Rituel Ajans.
Arıkan,
R.
(2004).
Araştırma
Teknikleri
ve
Rapor
Hazırlama.
Ankara:
Asil
Yayın.
Babuş, D. (2005). Küresel Isınma Sorununun Uluslararası Çevre Politikası İçerisinde
İrdelenmesi ve Türkiye’nin Yeri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Çukurova
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı
111
Becken, S. (2004). How Tourists and Tourism Experts Climate Change and Carbon-offseting
Schemes. Journal of Sustainable Tourism, 12, 332–345
Becken, S. (2007). Climate Change Policies for International Air Travel – A Tourist
Perspective. Journal of Sustainable Tourism, 15 (4), 351–368.
Berrittella, M., Bigano, A., Roson, R. and Tol, R.S.J. (2005). A General Equilibrium Analysis
of Climate Change Impacts on Tourism. Tourism Management, 27, 913–924.
Chan, W. W. and Lam, J. C. (2003). Energy-saving Supporting Tourism: A Case Study of Hotel
Swimming Pool Heat Pump. Journal of Sustainable Tourism, 11 (1), 74–83.
Cooper, J.A.G. ve Pilkey, O.H. (2004). Sea-Level Rise and Shoreline Retreat: Time to Abandon
The Bruun Rule Sea-Level Rise and Shoreline Retreat: Time to Abandon The Bruun
Rule. Global and Planetary Change, 43 (3–4), 157-171.
Çepel, N. (1992). Doğa, Çevre, Ekoloji ve İnsanlığın Ekolojik Sorunları. İstanbul: Altın
Kitaplar Yayınevi.
Chapman, L. (2007). Transport and Climate Change: a review. Journal of Transport
Geography, (in press). Web: www.elsevirer.com/locate/jtrangeo adresinden 28 Ağustos
2007 tarihinde alınmıştır.
Çılgın Yamanoğlu, G. (2006). Türkiye’de Küresel Isınmaya Yol Açan Sera Gazı
Emisyonlarındaki Artış İle Mücadelede İktisadi Araçların Rolü. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Çevre Bilimleri
Anabilim Dalı
Çınar, İ. (2007). Küresel Isınma Bağlamında Kentleşmenin Yıllık Sıcaklıklar Üzerine Etkisinin
Fethiye Kentsel Yerleşimi Örneğinde Değerlendirilmesi. 1. Türkiye İklim Değişikliği
Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
Çınar, M. A. (2007). Canlı Hayatın En Büyük Sorunu Olan İklim Değişikliği ve Çözüm Yolları.
1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
112
ÇOB (Çevre ve Orman Bakanlığı). (2007a). İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma.
www.iklim.cevreorman.gov.tr/Kitaplar/idsk.pdf adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde
alınmıştır.
ÇOB (Çevre ve Orman Bakanlığı). (2007b). İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi. Apak, G. ve
Ubay, B. (Ed.). Ankara: www.rituelajans.com
DPT (Devlet Planlama Teşkilatı). (2000). 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı-İklim Değişikliği Özel
İhtisas Komisyonu Raporu. Web: http://ekutup.dpt.gov.tr/cevre/ oik548.pdf adresinden 20
Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır.
Dubois, G. and Ceron, J. P. (2006). Tourism and Climate Change: Proposal for a Research
Agenda. Journal of Sustainable Tourism, 14 (4), 399–415.
Ekmekçi, M. (2008). Jeolojik Geçmişten Günümüze İklim Değişiklikleri. TMMOB İklim
Değişimi Sempozyumu, 13-14 Mart. Ankara.
Enssle, J. and Kreft, S. (2008). Tourism and Climate Change in Montenegro. Web:
http://www.unwto.org/climate/portal/detalle.php?id=812
adresinden
1
Eylül
2008
tarihinde alınmıştır.
Epstein, P. R. and Mills, E. (2005). Climate Change Futures. A Project of: The Center for
Health and the Global Environment Harvard Medical School.
Erdoğan, N. (2003). Çevre ve (Eko)Turizm. Ankara: Pozitif Matbaacılık.
Erdoğan, Z., Zeydan, Ö. ve Sert, H. (2008). İklim Değişikliğinin Sağlık Üzerine Etkileri.
İstanbul Üniversitesi Florance Nighthingale Hemşirelik Dergisi, 16 (61), 71–76.
Fritsch, J. (2003). Climate Change and Tourism: what may change in relation with water
resources and water-related disasters. 1st International Conference on Climate Change
and
Tourism,
9–11
April,
Djerba,
Tunusia.
Web:
www.world-
tourism.org/sustainable/climate/pres/jean-marie-fritsch.pdf adresinden 12 Ağustos 2007
tarihinde alınmıştır.
113
Giles, A. R. and Perry, A. H. (1988). The Use of Temporal Analogue to Investigate the Possible
Impact of Projected Global Warming on the UK Tourist Industry. Tourism
Management, 19 (1), 75–80.
Gökçe, B. (1992). Toplumsal Bilimlerde Araştırma. 2.Basım. Ankara: Savaş Yayınları.
Göncü, S. (2005). İklim Değişikliğinin Su Havzalarına Etkisinin HSPF Modeli İle İncelenmesi.
Yayınlanmamış Doktora Tezi. Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Çevre
Mühendisliği Anabilim Dalı
Gürer, İ. (2007). Küresel Isınma, Türkiye’nin Su Kaynakları, Olası Etkileşim. 1. Türkiye İklim
Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
Gürkan, D. (2005). Seyhan Havzasında İklim Değişimlerinin Yüzeysel Su Kaynaklarına Olan
Etkilerinin Araştırılması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı
Hall, C. M. and Higham, J. (Ed.). (2005). Tourism Recreation and Climate Change, Channel
View Publications, Great Britain: Scott, D. Wall, G. Mcboyle, G.
Hamilton, J.M., Maddison, D.J. and Tol, R.S.J. (2005). Climate Change and International
Tourism: A Simulation Study. Global Environmental Change, 15, 253-266. Web:
www.fnu.zmaw.de/fileadmin/fnu-files/publication/working-papers/tourism_simstudy.pdf
adresinden 20 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır.
http://unfccc.int/resource/docs/natc/grenc4.pdf, Erişim Tarihi: 5 Eylül 2008
http://unfccc.int/parties_and_observers/parties/items/2218.php Erişim Tarihi: 16 Haziran 2008
http://unfccc.int/parties_and_observers/parties/items/2352.php Erişim Tarihi: 16 Ekim 2009
IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2002). Presentations by the IPCC
Working Groups for the IPCC Third Assessment Report: IPCC Synthesis Report Part II
(Habiba
Gitay).
Intergovernmental
Panel
on
Climate
Change
(IPCC).
www.ipcc.ch/pdf/presentations/briefing-cop7/part2.ppt adresinden 14 Ağustos 2008
tarihinde alınmıştır.
114
IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change). (2007). Technical Summary. In: Climate
Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the
Fourth Assessment Report of the IPCC, [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M.
Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds.)]. Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA.
İncecik, S. (2007). İnsan Kaynaklı İklim Değişimi ve Türkiye. 1. Türkiye İklim Değişikliği
Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
Jain, A. K. and Hayhoe, K. A. S. (2003). Global Air Pollution Problems: Handbook of
Atmospheric Science, C.N. Hewitt and A.V. Jackson (Editors), UK: Blackwell
Publishing,
Jones, T. (2003). Impacts of Climate Change on Tourism in Small Island Developing States &
Other Coastal Areas. 1st International Conference on Climate Change and Tourism,
9–11
April,
Djerba,
Tunusia.
tourism.org/sustainable/climate/pres/terry-jones.pdf
Web:
adresinden
www.world12
Ağustos
2007
tarihinde alınmıştır.
Kadıoğlu, M. (10 Nisan 2006). Bilime Aykırı Olan Yeni Kıyı Kanunu Tasarısı, Türk Turizmine
Darbe Vuracak. Hürriyet.
Kadıoğlu, M. (2008). Günümüzden 2100 Yılına Küresel İklim Değişimi. TMMOB İklim
Değişimi Sempozyumu, 13–14 Mart. Ankara.
Karasar, N. (2005). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Kırcaali-İftar, G. (1999). Bilim ve Araştırma. Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Bir,
A. A. (Ed.). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1081.
Koç, H. ve Güçer, E. (2003). İklim Değişikliklerinin Turizm Üzerine Etkileri. Ticaret ve
Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 2, 37–53.
Koç, T. ve Öztürk, Z. M. (2007). Çanakkale Yerleşmesinin Olası Deniz Seviyesi
Yükselmesinden Etkilenmesi Hakkında İlk Sonuçlar. 1. Türkiye İklim Değişikliği
Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
115
Kozak, N., Akoğlan Kozak, M. ve Kozak, M. (2009). Genel Turizm (İlkeler-Kavramlar). 8.
Baskı, Ankara: Detay Yayıncılık.
Kreider, J. F., Cohen, R. R. H., Cook, N. E., Curtiss, P. S., Illangasekare, T., Kreith, F., Rabl, A
and Zannetti, P. (1999). Environmental Engineering, Mechanical Engineering
Handbook, F. Kreith (Editor), USA: CRC Press LLC.
L’Ami, M. A. (2005). An Examination of the Relationship Between Tourism and Freshwater
Resources in a Small Island Environment: A Case Study From the Yawawa Islands, Fiji.
MS Thesis. University of Waterloo
Lise, W. and Tol, R. S. J. (2002). Impact of Climate on Tourist Demand. Climatic Change, 55,
429–449
Love, G. (2003). The Phenomena, Origin and Evolution of Climate Change. 1st International
Conference on Climate Change and Tourism, 9–11 April, Djerba, Tunusia. Web:
www.world-tourism.org/sustainable/climate/pres/geoff-love.pdf adresinden 12 Ağustos
2007 tarihinde alınmıştır.
Lovejoy, T. E. (2000). Çevre Bilimi. (Çev. İ. Türkan). İzmir: Ege Üniversitesi Çevre Sorunları
Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları No:1.
Maslin, M. (2004). Global Warming: A Very Short Introduction. New York: Oxford
University Press.
Mathieson, A. And Wall, G. (1982). Tourism: Economic, Physical and Social Impacts. New
York: Longman Inc.
Mazı, F. (2003). Küresel Isınma Avrupa Birliği ve Türkiye. Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi (Kent
ve Çevre Bilimleri) Anabilim Dalı
Morlot, J. C. and Agrawala, S. (2004). The Benefits of Climate Change Policies. Web:
www.oecd.org/document/35/0,3343,en_2649_34361_34086819_1_1_1_1,00.html#Summ
ary adresinden 5 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
Muslu, Y. (2000). Ekoloji ve Çevre Sorunları. İstanbul: Aktif Yayınevi.
116
Müezzinoğlu, A. (2003). Atmosfer Kimyası. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi Yayınları.
Nathanson, J, A. (1999). Basic Environmental Technology. U.S.A: Prentice Hall.
Nişancı, A. (2007). İklim Değişikliği, Küresel Isınma ve Sonuçları. 1. Türkiye İklim
Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development). (2008). OECD Çevresel
Performans İncelemeleri: Türkiye. Web: www.oecd.org/dataoecd/54/17/42198785.pdf
adresinden 05 Eylül 2009 tarihinde alınmıştır.
Olalı, H. ve Timur, A. (1988). Turizm Ekonomisi. İzmir: Ofis Ticaret ve Matbaacılık.
Önol, B. (2007). Downscaling Climate Change Scenarios Using Regional Climate Model Over
Eastern Mediterranean. Yayınlanmamış Doktora Tezi. İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
Özçelik,
D.A.
(1981).
Araştırma
Teknikleri
Düzenleme
ve
Analiz.
Ankara:
ÜSYM - Eğitim Yayınları 4.
Öztürk, K. (2002). Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye’ye Olası Etkileri. Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi, Cilt 22, 1, 47–65.
Öztürk,
M.
(2007).
İklim
Değişikliği
ve
Kyoto
Protokolü.
Web:
www.mozturk.net/content_images/IklimDegisikligi_KYOTOprotokolu.pdf adresinden 12
Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
Özyuvacı, N. (1999). Meteoroloji ve Klimatoloji. İstanbul: Dilek Ofset Matbaacılık.
Patterson, T., Bastianoni, S. Simpson, M. (2006). Tourism and Climate Change: Two-Way
Street, or Vicious/Virtuous Circle. Journal of Sustainable Tourism, 14 (4), 339–348.
Rátz, T. (2003). The Responses of Lake Balaton to Global Climate Change. 1st International
Conference on Climate Change and Tourism, 9–11 April, Djerba, Tunusia. Web:
www.world-tourism.org/sustainable/climate/pres/tamara-ratz.pdf adresinden 12 Ağustos
2007 tarihinde alınmıştır.
117
Richardson, R. B. (2002). Estimating the Economic Effects of Climate Change on Nature-Based
Tourism: A Comparison of Revealed – And Stated – Preference Methods. Ph.D Thesis.
Colorado State University
Samur, H. (2007). İklim Değişikliği: Fırsatlar ve Tehditler. 1. Türkiye İklim Değişikliği
Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
Sanyel, D. (1994). Küresel Isınma. Bilim ve Teknik, 321, 64–70.
Sevim, B. ve Zeydan, Ö. (2007). İklim Değişikliğinin Türkiye Turizmine Etkileri. Çeşme
Ulusal Turizm Sempozyumu, 21–23 Kasım, Çeşme, İzmir.
Sunay, Ç. (2000). İklim Değişiyor. Web: www.gumuscevre.org/kureselisinmatubitak.htm
adresinden 10 Temmuz 2007 tarihinde alınmıştır.
Sümbüloğlu, K. ve Sümbüloğlu, V. (2002). Biyoistatistik.
10. Baskı. Ankara: Hatiboğlu
Yayınevi.
Şencan, H. (2005). Sosyal ve Davranışsal Ölçümlerde Güvenilirlik ve Geçerlilik. Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı). (2002). İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir
Kalkınma Ulusal Değerlendirme Raporu. www.iklim.cevreorman.gov.tr adresinden 20
Ağustos 2007’de alınmıştır.
TTYD (Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği). (2008). Turizm ve İklim Değişikliği. Web:
http://www.ttyd.org.tr/images/cust_files/080502163049.pdf adresinden 02 Ağustos 2008
tarihinde alınmıştır.
Tunç Hussein, A. ve Saç, F. (2008). Genel Turizm (Gelişimi – Geleceği). Ankara: Siyasal
Kitabevi.
Türkeş, M. (2003a). Sera Gazı Salımlarının Azaltılması İçin Sürdürülebilir Teknolojik Ve
Davranışsal Seçenekler. V. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, 1–4 Ekim, Ankara.
Türkeş, M. (2003b). Küresel İklim Değişikliği ve Gelecekteki İklimimiz. 23 Mart Dünya
Meteoroloji Günü Kutlaması Gelecekteki İklimimiz Paneli, 23 Mart Ankara.
118
Türkeş, M. (2007). Küresel İklim Değişikliği Nedir? Temel Kavramlar, Nedenleri, Gözlenen ve
Öngörülen Değişiklikler. 1. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ,
İstanbul.
Tüzüner, S. (2007). İklim Değişikliği ve Enerji. Web: www.emo.org.tr/resimler/ekler/
c80ecf162f29b1a_ek.pdf?dergi=486 adresinden 25 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
Ural, A. ve Kılıç, İ. (2006). Bilimsel Araştırma Süreci ve SPSS İle Veri Analizi. 2.Baskı.
Ankara: Detay Yayıncılık.
UNFCCC (United Nations Framework Convention on Climate Change). (2003). İklime Özen
Göstermek. Web: www.iklim.cevreorman.gov.tr/Kitaplar/iog.pdf adresinden 20 Ağustos
2007 tarihinde alınmıştır.
USEPA (2006) Global Mitigation of Non-CO2 Greenhouse Gases, EPA 430-R-06-005. Web:
http://www.epa.gov/nonco2/econ-inv/international.html adresinden 25 Ağustos 2008
tarihinde alınmıştır.
USEPA (2007) Air Pollution Control Orientation Course, United States Environmental
Protection
Agency.
Web:
http://www.epa.gov/air/oaqps/eog/course422/ap1.html
adresinden 25 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
Ünlüönen, K., Tayfun, A. ve Kılıçlar, A. (2007). Turizm Ekonomisi. Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Victor, D. G. (2001). Collapse of the Kyoto Protocol and the Struggle to Slow Global Warming.
New Jersey: Princeton University Press.
Viner, D. and Agnew, M. (1999). Climate Change and Its Impact on Tourism. Web:
<www.wwf.org.uk/filelibrary/pdf/tourism_and_cc_full.pdf> adresinden 25 Temmuz 2007
tarihinde alınmıştır.
WMO (World Meteorological Organisation). (2002). WMO Statement on the Status of the
Global Climate in 2002. Web: www.wmo.ch/web/Press/Press/684.pdf adresinden 20
Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır.
119
WTO (World Tourism Organization). (2003a). Climate Change and Tourism. Web:
<www.world-tourism.org/sustainable/climate/final-report.pdf> adresinden 12 Ağustos
2007 tarihinde alınmıştır.
WTO (World Tourism Organization). (2003b). Djerba Declaration on Tourism and Climate
Change.
Web:
<www.world-tourism.org/sustainable/climate/decdjerba-eng.pdf>
adresinden 12 Ağustos 2007 tarihinde alınmıştır.
WTO (World Tourism Organization). (2007). Climate Change and Tourism: Responding to
Global
Challenges.
Web:
http://www.unwto.org/climate/
support/en/pdf/summary_davos_e.pdf adresinden 15 Ağustos 2008 tarihinde alınmıştır.
www.antalyakulturturizm.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF2B81939FD5B60AFA
8D588401D144147C Erişim Tarihi: 10 Eylül 2008
www.arkitera.com/h27845-turofedden-beyaz-yildiz-kampanyasi.html adresinden 22 Ağustos
2009 tarihinde alınmıştır.
www.cevreorman.gov.tr/Haber.asp?hID=1916 Erişim Tarihi: 22 Şubat 2009
www.cevreorman.gov.tr/hava_02.htm Erişim Tarihi: 12 Ekim 2009
www.gidadaguven.com/hakkimizda/detail.aspx?SectionId=kG8y5EReXLuX7YB7w8m0gg%3d
%3d&ContentId=QqnP1bwC2HunoKF7uGE4eg%3d%3d&PartId=NF%2bOOAJxacvw1
G0kJBh1bw%3d%3d adresinden 22 Ağustos 2009 tarihinde alınmıştır.
www.ipcc.ch/publications_and_data/publications_and_data_reports.htm adresinden 15 Ağustos
2008 tarihinde alınmıştır.
www.kulturturizm.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF3D828A179298319F7433
890CBCD25B16 adresinden 22 Ağustos 2009 tarihinde alınmıştır.
www.meteor.gov.tr/veridegerlendirme/yagis-raporu.aspx adresinden 27 Ekim 2009 tarihinde
alınmıştır.
Yağcı, Ö. (2000). Ekoturizm. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü
120
Yalçınkaya, S.O. (2005). İklim Değişimlerinin Adana Ovasında Yeraltı Suyu Seviyesi ve Deniz
Suyu Girişimi Üzerine Etkisi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Hacettepe
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı
Yönten, A. (2007). Küresel Isınmanın Azaltılması Politikaları ve Stratejileri. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu
Yönetimi Anabilim Dalı
Zeydan, Ö. ve Yıldırım, Y. (2007) Küresel Isınmada Etken Olan Hava Kirleticileri ve Ülkemiz
Emisyonları. I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, 11–13 Nisan. İTÜ, İstanbul.
EKLER
EK 1. ANKET FORMU
İklim Değişikliğinin Turizm Üzerine Etkileri Araştırması
Sayın Katılımcı,
Endüstri devrimini takip eden yıllarda atmosfere salınan sera gazları nedeniyle, küresel ısınma adı
verilen çevre felaketi yaşanmaya başlanmıştır. Küresel ısınma, iklimi oluşturan basınç, sıcaklık, rüzgâr ve
yağışları etkilediğinden, iklimlerde kalıcı olarak değişiklikler meydana gelmektedir.
İklim değişikliklerinin sonucunda da kar örtüsünün incelmesi, kara ve deniz buzullarının erimesi, deniz
seviyelerinin yükselmesi, iklim kuşaklarının yer değiştirmesi, şiddetli hava olayları ve buna bağlı doğal
afetlerin sıklaşması ve etkilerinin kuvvetlenmesi, kuraklık, erozyon, çölleşme görülecektir. Tüm bunların
sonucunda da temiz su kaynağı sıkıntısı, salgın hastalıklar, tarım zararlılarının artışıyla besin kaynaklarının
azalması gibi insan yaşamını ve diğer canlılar ile yaşam ortamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek sonuçlar
ortaya çıkacaktır.
Bu anket, “İklim Değişikliğinin Turizm Üzerine Etkileri: Antalya İlinde Bir Uygulama” konulu
doktora tezinde bilgi toplama aracı olarak hazırlanmıştır. Vereceğiniz cevaplar doktora tezi için
kullanılacağından isim belirtmenize gerek olmayıp, elde edilen bilgiler kesinlikle araştırmanın amacı dışında
kullanılmayacaktır. Değerli zamanınızı ayırarak katkıda bulunduğunuz için teşekkür eder, işlerinizde başarılar
dileriz.
Burhan SEVİM
Gazi Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Turizm İşletmeciliği Eğitimi Bölümü
Doktora Öğrencisi
Faks: 0372 5563574
E-mail: burhansevim@yahoo.com
1. KİŞİSEL BİLGİLER
Cinsiyetiniz
Bay
( )
Bayan
( )
Eğitim durumunuz
İlköğretim
Lise ve dengi
Ön lisans
Lisans
Lisansüstü
Göreviniz
Genel Müdür
( )
Genel Müdür Yrd. ( )
Departman Md.
( )
(Belirtiniz ..……………………)
Prof. Dr. Kurban ÜNLÜÖNEN
Gazi Üniversitesi
Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi
Turizm İşletmeciliği Eğitimi Bölümü
Tez Danışmanı
E-mail: kurban@gazi.edu.tr
Eğitiminizin turizmle ilgisi var mı?
(
(
(
(
(
)
)
)
)
)
İşletmenizin Türü
Otel
5 Yıldız
4 Yıldız
Tatil Köyü
1. Sınıf (5 Yıldızlı)
2. Sınıf (4 Yıldızlı)
Evet ( )
( )
( )
( )
( )
Hayır ( )
Bölgeniz
Alanya
Beldibi
Finike
Kaş
Kemer
Kumluca
Kundu
Manavgat
Merkez
Serik/Belek
(
(
(
(
(
(
(
(
(
(
)
)
)
)
)
)
)
)
)
)
122
2. İşletmemizin iklim değişikliğine karşı tedbirleri vardır.
Evet
( )
Hayır
( )
(Cevabınız “Evet” ise bu yaptığınız/yapacağınız çalışmalar aşağıdakilerden hangisi/hangileridir? X işareti ile
işaretleyiniz. Cevabınız “Hayır” ise 3. bölüme geçiniz)
•
İklim değişikliği ile ilgili konularda eğitimler düzenlemek/eğitimlere katılmak
( )
•
İşletme ile ilgili çevre politikası ve eylem planı oluşturmak
( )
• Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası kapsamında çevre dostu işletmelere verdiği Yeşil
Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak
( )
• Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED)’nun Yaşanılabilir Çevre Projesi kapsamında çevre dostu işletmelere
verdiği Beyaz Yıldız’a sahip olmak için çalışmalar yapmak
( )
• İşletme organizasyonunu yeniden yapılandırmak. Çevre/atık yönetimi ile doğrudan ilgili yönetim birimleri
oluşturmak
( )
•
Odalarda pencereler açıldığı zaman otomatik olarak klimayı kapatan sistemler kurmak
( )
•
Akkor telli ampulleri tasarruflu ampullerle değiştirmek
( )
•
Devamlı kullanımın olmadığı genel kullanım alanlarına harekete duyarlı (sensörlü) lambalar takmak
( )
•
Musluklardan ve duşlardan akan suyun debisini maksimum 12lt/dakika veya az olarak ayarlamak
( )
•
Standart duş başlıklarını ayarlanabilir tasarruflu başlıklar ile değiştirmek
( )
•
Pisuarlarda aynı anda tamamının sifonlanmasını önleyici tedbirler almak
( )
•
Tuvaletlerde gereksiz su kullanımını azaltmak için iki butonlu rezervuarlar kullanmak
( )
•
Banyo ve tuvaletlere misafirlerin su tasarrufuna yardımcı olmaları konusunda yönlendirici bilgiler asmak
( )
•
Bitki ve bahçe sulamasını güneşin en tepede olmadığı zamanlarda yapmamak
( )
•
Atık suları arıtıp bahçe sulaması gibi alanlarda kullanmak
( )
•
Tesis içinde genel alanlara cam, kâğıt, plastik gibi katı atıkların atılabileceği atık kutuları yerleştirmek
( )
•
Tesis içinde genel alanlara pil, batarya gibi tehlikeli atıkların atılabileceği pil toplama kutuları yerleştirmek ( )
•
Atık yağları, atık yağların bertarafı yönetmeliğine uygun olarak bertaraf etmek
( )
• Isıtma ve aydınlatma gibi konularda rüzgâr/güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarının kullanımına
yönelik çalışmalar başlatmak
( )
• Satın alma kriterlerinde ürünün maliyetinin yanında çevre dostu özelliklere sahip olmasına da
dikkat etmek
( )
•
Bütün pencerelerin ısı yalıtımlarını yapmak
( )
•
Çevre düzenlemesinde daha az su tüketen ve karbon emilimi yüksek bitki/ağaçlar tercih etmek
( )
• Kullanılmış tekstil ürünleri, mobilya ve diğer malzemelerin yeniden kullanımına yönelik sosyal sorumluluk
projeleri uygulamak
( )
•
Ağaçlandırma çalışmaları için kampanyalar düzenlemek
( )
•
İklim değişikliğiyle mücadele çalışmaları için bütçeden pay ayırmak
( )
•
Diğer (Lütfen Belirtiniz)
( )
•
…………………………………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………………………………
123
3. BÖLÜM
Aşağıda iklim değişikliğini önlemeye yönelik işletmelerin uygulaması gereken
tedbirlere ve işletmelerin iklim değişikliğinden etkilenme düzeylerine ilişkin bazı yargılar
verilerek, sizden söz konusu yargılara hangi düzeyde katıldığınızı belirtilen ölçek üzerinde
işaretlemeniz istenmektedir. Ölçeklerden; (1) “Kesinlikle Katılmıyorum”, (5) “Kesinlikle
Katılıyorum” seçeneklerine karşılık gelmektedir. Lütfen sizin için en uygun olanına (X )
işareti koyarak görüşünüzü belirtiniz.
1
1
Son yıllarda sıcaklığa bağlı turist hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur.
2
Son yıllarda sıcaklığa bağlı personel hastalık ve şikâyetlerinde artış olmuştur.
3
4
Son yıllarda elektrik kesintilerinde ve voltaj problemlerinde artış olmuştur.
Son yıllarda kuraklığa bağlı su sıkıntılarında artış olmuştur.
TÜROFED’in Yaşanılabilir Çevre Projesi (Beyaz Yıldız) desteklenmeli ve
tüm tesisler Beyaz Yıldız’a sahip olmalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığının Çevreye Duyarlılık Kampanyası (Yeşil
Yıldız) desteklenmeli ve tüm tesisler Yeşil Yıldız’a sahip olmalıdır.
Konaklama tesislerinde temiz enerji kullanılmalıdır.
Personel ve yöneticiler iklim değişikliği konusunda eğitilmelidir.
Tesislerin çevre düzenlemesinde ve dikilen ağaç türlerinde çevreye duyarlı,
karbon emilimi yüksek ağaçlar tercih edilmelidir.
Bahçe sulamada arıtılmış atık su kullanılmalıdır.
İşletmeler konuyla ilgili yönetsel olarak yeniden yapılandırılmalı, su ve enerji
tüketimi ile atık yönetimi konularında doğrudan ilgili yöneticiler istihdam
edilmelidir.
Tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili müşterileri uyarıcı ve bilgilendirici
afişler asılmalıdır.
Tesis içinde belli noktalara konuyla ilgili personeli uyarıcı ve bilgilendirici
afişler asılmalıdır.
Tesislerde atık pil toplama kutuları bulundurulmalıdır.
Tesislerde cam/plastik kutuları gibi katı atık ayrıştırma kutuları
bulundurulmalıdır.
Tesislerin ısı yalıtımları yapılmalıdır.
Mutfakta kullanılan yağlar atık yağ bertaraf yönetmeliğine göre bertaraf
edilmeli ve kanalizasyona dökülmemelidir.
Satın alma kararı verirken maliyetinin yanında ürünün çevre dostu özelliklere
sahip olmasına da dikkat edilmelidir.
Gittiğim bir tesiste tasarrufa yönelik uyarı ilanları görürsem, tesisin kalitesi
hakkında olumsuz bir izlenim oluşur.
Müşterilere suyu, elektriği daha az ve dikkatli kullanın, yiyecekleri
ihtiyacınızdan fazla almayın denilemez.
Duş başlıklarının değiştirilmesi veya tasarruflu ampul kullanımı gibi tedbirler
ciddi bir tasarruf sağlamaz.
Tasarruf amacıyla yapılan yenilemeler (lambaların değiştirilmesi,
rezervuarların yenilenmesi gibi) yapılan yatırımı amorti etmez.
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
2
3
4. Eklemek istediğiniz diğer düşünceleriniz nelerdir? (Cevabınız için arka sayfayı
kullanabilirsiniz.)
……………………………………………………………………………………………
4
5
Download