Küresel manipülasyonlar devam ediyor Yazarlar / İ.Hüseyin Yıldız Gelinen noktada artık; Türkiye ekonomisini, dünya ekonomisindeki gelişmelerden soyutlayarak değerlendirmek mümkün görünmüyor. Bu açıdan özellikle küresel ekonominin merkezleri diyebileceğimiz ülkelerdeki gelişmeler önem arz etmektedir. 2007 yılının sonuna doğru; hem dışarıda, hem de içeride önemli ekonomik manipülasyonların açığa çıkacağı anlaşılıyor. Türkiye olarak öncelikle karşı karşıya olduğumuz riskleri doğru algılamalıyız. ABD ekonomisindeki kredilendirme oyunları ve varlık fiyatlarındaki şişirmeler, konut piyasasında başlayarak patlamaya başladı. Herkes riskli konut kredilerinden kaynaklanan zararlardan söz ediyor. Ancak bu noktaya nasıl gelindiğine değinen pek yok. Çünkü serbest piyasa sistemi kendi içinde etik kurallardan koptuğu vakit, manipülasyonların adı ticaret olabiliyor. Sistem nasıl çalışıyor? Geri ödeme gücüne bakılmaksızın, ev edinmek isteyenlere uzun vadeli konut kredileri verilmekte, edinilen alacak ve teminat niteliğindeki konutlar ise, fon veya banka aktiflerinde gerçek değerlerinin üstünde kayda alınmaktadır. Bu sisteme dayalı olarak piyasaya sürülen türev finansal enstrümanlarla da yeni projeler finanse edilmekte ve yükselen konut fiyatları refah etkisi yaratarak tüketimin hızlanmasına yol açmaktadır. Ancak konut kredileri geri dönmemeye başlayınca, kurulan bu suni mekanizma tökezlemeye başladı. Tüketimde ve yatırımlarda daralmalar görüldü. ABD’nin en büyük finansal kurumlarından olan Citigroup bu nedenle, 11 milyar dolar zarar bekliyor. Keza Merrill Lynch geçtiğimiz günlerde bu nedenle 8,4 milyar dolar zarar açıkladı. Önümüzdeki günlerde diğer aracı finansal kuruluşların da, mali bünyelerinde bu nedenle oluşan zararları açıklamaları bekleniyor. Kısaca daha da yaygınlık ve derinlik kazanacağı beklenen bu sorunun, giderek (eğer alınan tedbirler sonuç vermezse) ABD ekonomisinde ortaya çıkabilecek istikrarsızlığın da kaynağı olacağı anlaşılıyor. Uluslararası sıcak para hareketini motive eden, düşük (hatta sıfır) maliyetli kredi kullanımı ve buna dayalı yüksek getirili finansal kazanç sağlama manipülasyonu ise devam ediyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerden gelir transferi üzerine kurulan bu mekanizmanın kontrolsüz işleyişi tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. Ekonomik sonuçları olacağı kesin görünen bir risk faktörünü de, karşı karşıya olduğumuz olumsuz siyasal gelişmeler oluşturuyor. AB ile ilişkilerimiz askıya alınmış gibi, ABD ile ilişkilerde zorlu bir dönemeçteyiz. Kuzey Irak sorunu ise öyle kısa vadede çözüleceğe benzemiyor. Öte yandan, içeride seçim nedeniyle bütçe üzerinde yapılan manipülasyonlar ortaya çıkmaya başladı. Öngörülenin üzerinde harcama yaptığımız, hedeflenenden daha az vergi topladığımız anlaşıldı. Dolayısıyla 2007 yılı için hedeflenen faiz dışı fazla ve bütçe açığı rakamları şaştı. Şimdi de ertelenen kamu zamları, elektrik zamları ve dolaylı vergi artışları kendini gösteriyor. Sözün kısası, enflasyon hedefi de şaştı diyebiliriz. Diğer bir olumsuz gelişme de cari açık cephesinde yaşanıyor. Ocak - eylül döneminde Türkiye’nin cari açık rakamı 26 milyar dolara yükseldi. Ayrıca bu rakamın yıl sununda 30 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Sonuç olarak bugün için dışımızdaki en önemli risk faktörünü, küresel finansal sistemden kaynaklanan dengesizlikler ve manipülasyonlar oluşturuyor. Alınan önleyici tedbirlerin yetersiz kalması halinde, Türkiye olarak mevcut bütçe açığı ve cari açık nedeniyle, dışarıdan gelecek muhtemel şoklara karşı pek korunaklı olduğumuz söylenemez. Bu noktada, uluslararası likiditenin hâlâ Türkiye’ye akıyor olması, bütçe açığını ve cari açığı, şimdilik finanse edebiliyor olmamız bizi yanıltmamalıdır. Ayrıca siyasal risk artışının, küresel oyuncular tarafından şimdilik göz ardı ediliyor olması da bizi yanıltmamalıdır. Hesabımızı doğru yapamazsak, küresel aktörler işlerine geldiği gün, yeni bir faturayla karşımıza çıkacaktır. Kaynak: http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=98342,10,28