8 Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Türkmenlerin büyük savaşları ... lıları Ortadoğu’dan atmak için hemen teşebbüse geçtiler. 1144 senesinde Musul Atabegi İmâdeddin Zengî, Urfa’yı geri aldı. Bu durum İkinci Haçlı Seferine sebep oldu. Talas Savaşı (Zaferi) İlk müttefik Türk ve İslam orduları ile Çin ordusu arasında yapılan meydan savaşı. İslamiyet’i henüz kabul etmeyen Türklerin, Orta Asya’da İslâm dînini tanıtıp yayan Araplarla birlikte, Çinlilere karşı, Talas’ta yaptıkları bu savaş, sebep ve sonuçları bakımından çok önemlidir. Göktürk İmparatorluğu’nu yıkmış olan Çin’in başındaki Tang Sülâlesi (618-906) devrinde İmparator Hivang-Çang (713-755), Türk Hanoğulları’nın hâkimiyetindeki Şaş/Taşkent şehrini ele geçirmek istedi. Bu gayeyle Taşkent Seferine çıkan Kuça Valisi Kao Sien-tche çok geçmeden Taşkent hükümdarı Bagatur-tudun’u esir alarak Çin İmparatoruna gönderdi. Bagatur-tudun’un öldürülmesi üzerine oğlu Tüen-en, başta Karluklar olmak üzere bölgedeki Türk boylarını Çin’e karşı birlikte harekete çağırdı. Ancak Göktürklerin yıkılmasından sonra henüz birliğini kuramamış olan Türkler, Çin kuvvetleriyle tek başlarına mücadele edemeyeceklerini bildikleri için Abbasîlerden yardım istediler. Ziyad bin Sâlih kumandasında gelen İslam ordusu, yardımcı Türk kuvvetleriyle birleşti. Bunu haber alan Çin komutanı Kao Sien-tche de 100 000 kişilik orduyla, Talas şehrine geldi ve burada müttefik kuvvetlerle karşılaştı. 751 yılı Temmuzunda başlayan savaş, pek şiddetli bir şekilde beş gün devam etti. Savaşın son gününde Çin kuvvetlerinin arkasına sarkan Karluklar, düşmana ağır bir darbe indirdiler. Kao Sien-tche az bir kuvvetle canını zor kurtarabildi. Savaşta Çinliler, elli bin ölü ve yirmi bin esir verdiler. Talas Meydan Muharebesinin zaferle neticelenmesi; Türk, Çin, İslam ve dünya tarihiyle medeniyetinde çok önemli tesirler bıraktı. Çinliler Talas yenilgisinden sonra 20. yüzyıla kadar, Tanrı Dağları (Tiyenşan) batısına geçemediler. Batı Türkistan, Çin tehlikesinden kurtuldu. Karluklar, Talas Zaferinden on beş yıl sonra, 766 tarihinde, Tanrı Dağları batısında ve Çu Irmağı boylarında müstakil Türk devleti kurdular. Türkistan’daki Kamlık (Şamanlık), Buda ve Mani dinlerindeki yerli ve göçebe Türklerle Müslümanlar arasında, serbest ticaret, dostluk ve iyi münasebetler başladı. Türkler, Müslümanlarla tanışıp, İslam dînini yakından tanıma imkânına kavuştular. İslam dîninin üstün esasları, mütekâmil hâli, buralardaki Türklerin İslamiyet’i benimsemelerine sebep oldu. İslam medeniyet dairesine, Orta Asya’da, binlerce Türk girdi. Türkler, kâğıt yapmasını Araplara öğretti. Semerkand’daki imalathânelerde yapılan ipekten kâğıtlar, Orta Doğu ve Akdeniz’e yayıldı. Müslüman Araplar, hakimiyetlerindeki bölgelerden öğrendikleri kâğıdı imal ederek medeniyetin bütün dünyada hızla yayılmasına hizmet ettiler. Haçlı Seferleri Papalığın teşvikiyle, Hıristiyan Avrupalıların, Müslümanlara karşı tertip ettikleri seferlerin umumî adı. En önemlisi dînî olmak üzere, siyasî, sosyal ve iktisadî sebeplere dayanan Haçlı seferlerini, Papa İkinci Urbanus, 1095 yılında toplanan Clermont Konsili’nde yaptığı konuşmayla başlatmıştır. Asırlarca devam edip, milyonlarca insanın can kaybına, devletlerin yıkılıp, ülkelerin tahrip olunmasına sebep olmuştur. Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans İmparatorluğu (395-1453), 1071 yılında Selçuklu Devleti (1038-1194) ile yaptığı Malazgirt Savaşı’nda yenilince, Türklere Anadolu kapıları açıldı. Selçuklu akıncıları, birkaç sene içinde Ege, Akdeniz ve Marmara kıyılarına ulaştılar ve Bizans’ın başkenti olan İstanbul’u zorlamaya başladılar. 1075’te Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurup, İznik’i başkent yapmaları, Avrupa’nın en büyük Hıristiyan devleti olan Bizans’ı kökünden sallamaya başladı. Bu durum Avrupalıları telâşa düşürdü. Çünkü Bizans’ın düşmesi Türklerin Avrupa’ya hakim olmasına yol açacaktı. Bunun önüne geçilip, Türklerin durdurulması gerekiyordu. Hattâ Anadolu dahil bütün Ortadoğu’dan atılmalıydılar. İkinci büyük sebep ise, iktisadî idi. saray İkinci Haçlı Seferi (1147-1149) Urfa’nın Müslümanlar tarafından geri alınması üzerine, papa Eugenius’un teşviki ve papaz Saint Bernard’ın propagandası neticesinde İkinci Haçlı Seferi başlatıldı. Seferin komutanlığını, Yedinci Louis ile Almanya İmparatoru Üçüncü Konrad yapıyordu. Alman İmparatoru komutasında 75.000 kişilik ilk kafile, Konya Ovasına geldi. Bu ordu, Türkiye Selçukluları Sultanı Birinci Mesud tarafından imha edildi. Alman İmparatoru, canını zor kurtararak, beş bin kişiyle İznik’e sığındı. Fransa Kralı Yedinci Louis, 150.000 kişi ile yola çıktı. Alman İmparatorunun geriye kalmış döküntü kuvvetleriyle İznik’te birleşti. Bu kalabalık orduya karşı meydan muharebesi yapmayı uygun bulmayan Sultan Mesud, Haçlıları, Toroslar geçidine çekti. Burada büyük kayıplara uğratılan Haçlıların artıkları, Antakya’ya sığındılar. Şam’ı muhasara ettilerse de, Türkler tarafından mağlup edildiler. Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) Avrupa, 11. asırda müthiş bir fakirlik içindeydi. Kralların sarayları bile taş yığınlarından ibaretti. Altın, gümüş ve değerli madenlerin bir çoğu, Türklerin ve doğu kavimlerinin elindeydi. Avrupa, en iptidaî maddeler için bile doğuya muhtaçtı. Ziraat, çok ilkel usullerle yapılıyordu. Sulama sistemi yoktu. Fransa, Almanya, Venedik gibi büyük sayılan Avrupa devletlerinin senelik geliri, en mütevazı Türk beylerinin gelirlerinden azdı. Halk, önüne gelenin yağma ve talanından bıkmış, bir asilzâde veya eşkıya tarafından öldürüleceği günü bekliyordu. Bu sırada Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah vefat etmiş, iç karışıklıklar baş göstermişti. Şiî-Fatımî Devleti, Selçukluların amansız düşmanı olup, Hıristiyanların müttefikiydi. Bütün bunlar, Papa İkinci Urbanus’u Hıristiyanları birleştirerek Müslümanların üzerine saldırtmaya teşvik ediyordu. Böylece, bu papaz, Kudüs şehrini, Türklerin elinden almak için faaliyete başladı. Sadece Pierre L’Ermite isminde yoksul bir Fransız keşişi, etrafına 50.000 Fransız toplamıştı. Bunlar, Almanya’ya gelince, kendilerine 50.000 Alman serserisi daha katıldı. Macaristan’da ve Balkanlarda daha da çoğalan bu çapulcu ordusu, 1096-1270 seneleri arasında tertiplenen sekiz Haçlı seferinin ilk ordusu oldu. Birinci Haçlı Seferi (1096-1099) Papaz Pierre L’Ermite ve şövalye Yoksul Gautier öncülüğünde İstanbul’a gelen bu topluluk, Bizans İmparatoru tarafından hemen Anadolu’ya geçirildi. Bunlar, doğunun zenginliklerine kapılıp, yağma ve tahribatlar yaparak yerli ahaliye zulmettiler. Anadolu Selçuklu Sultanı Birinci Kılıç Arslan, İznik önlerinde bu ilk Haçlı kuvvetlerini durdurarak, kılıçtan geçirdi. Bunların arkasından Aşağı Lorraine Dükü Gedefroi Bouillon’un komutasındaki Haçlı ordusu yola çıktı. Bu orduda; birçok ünlü şövalye, soylu, kont ve dukalar vardı. Avrupa’nın bütün imkânları kullanılarak hazırlanmış olan bu ordu, 600.000 kişiden müteşekkildi. Almanya’nın Rhein kıyılarında 10.000 Yahudi’yi kılıçtan geçiren bu Haçlı ordusu, İstanbul’a doğru gelirken, ülkesinde de yağma ve katliam yapılmasından endişe eden Bizans İmparatoru Aleksios Komnenos, onlarla anlaştı. Haçlılar, erzak ihtiyaçlarının temini karşılığın- Başyazar Yardımcısı İsa Abdulkahhar DİZGİ ROMAN BEKİR da, Anadolu’da aldıkları yerleri Bizans’a vereceklerdi. Antlaşma sonrası Anadolu’ya geçen Haçlılar, 1097 senesi Mayıs ayında Türkiye Selçuklularının başşehri İznik’i kuşattılar. Kanlı çarpışmalar iki taraftan da ağır kayıplara sebep oldu. Altı yüz bin kişilik Haçlı ordusu karşısında verdiği kayıplara dayanamayan Birinci Kılıç Arslan, çarpışarak geri çekildi. İznik, Bizans’ın eline geçti. Eskişehir istikametinden Anadolu’ya giren Haçlı ordusuna karşı Sultan Birinci Kılıç Arslan (1092-1107), yıpratma savaşlarına başladı. Anadolu’da Haçlıları en stratejik bölgelerde yakalayıp, âni baskınlarla imha hareketlerine girişti, pek çoğunu kırdı. Haçlılaın yanında, Bizans İmparatoru da, durumdan faydalanarak Türkiye Selçuklularının batı bölgelerindeki topraklarını işgal etti. Ermeniler ise, Türklerin Haçlılarla uğraşmalarını fırsat bilip, Toroslar’a bir müddet hakim oldular. Altı yüz bin kişilik kuvvetle Anadolu’ya geçen Haçlılar, Türklerin imha hareketi sonucu, Antakya Kalesi önlerine geldiklerinde 100.000’e inmişti. 1097 yılı Ekim ayında Antakya’yı kuşatan Haçlılar, kale içindeki Hıristiyan ahaliden birinin ihaneti sonucu, dokuz ay sonra, Haziran 1098’de şehre girebildiler. Musul Atabeği Kürboğa Beyin kumandasındaki Müslüman-Türk ordusu, Antakya’yı Haçlılardan geri almak için teşebbüse geçti. Fakat şehir alınmak üzereyken aralarında çıkan fitne, başarısızlığa yol açtı. Haçlılar, yaptıkları huruç hareketiyle, bu Müslüman ordusunu dağıttılar. Antakya’yı alan Haçlılar, kırk bine düşen kuvvetleriyle Kudüs’e hareket ettiler. Şiî-Fatımîlerin elinde olan şehir, kısa sürede Haçlıların eline geçti. Müslüman, Musevî ve Hıristiyanların yaşadığı ve her üç din mensuplarınca da kutsal olan Kudüs, Haçlıların eline geçince, büyük bir katliama uğradı. Yetmiş bin Müslüman ve Yahudi’yi, mabetlere sığınan kadınlar ve çocuklar dahil, acımasızca kılıçtan geçirdiler. Şehrin sokakları, kan ve cesetlerden geçilmez oldu. Birinci Haçlı Seferi neticesinde Kudüs’te Katolik Latin Krallığı, Antakya ve Urfa’da birer Haçlı devleti kuruldu. Hıristiyanlar Ortadoğu’yu bu vesile ile tanıyıp, Doğu Akdeniz kıyılarına yerleştiler. Müslümanlarca Mekke ve Medine’den sonra en mukaddes şehir olan Kudüs’ün, Şiî-Fatımîlerce Haçlılara teslimi, büyük üzüntüye yol açtı. Müslümanlar, Haç- BAŞYAZAR 07504487791 07704487791 Email: emad.rafeet@yahoo.com Email: sarayarbil@yahoo.com Selahaddin Eyyubî, Şiî-Fatımî Devletini ortadan kaldırıp, Eyyubî Devleti’ni kurduktan sonra, Haçlılara karşı harekete geçti. 1097 senesinden beri Haçlıların elinde bulunan Kudüs’ü, 1187 senesinde Hattin Zaferinden sonra ele geçirdi. Hıristiyanların birkaç kıyı şehir hariç, Ortadoğu’dan atılmaları, Avrupalıları endişelendirdi. Papa Üçüncü Clemens’in teşvikiyle Fransa ve İngiltere Kralları ile Alman İmparatoru, Üçüncü Haçlı Seferine katıldılar. Sonu hezimet olmasına rağmen, Avrupa’nın en ünlü kral, imparator ve kumandanlarının katıldığı bu sefer, meşhurdur. Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa, kara yolu, Fransız Kralı Philippe Auguste ile İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard, deniz yoluyla hareket ettiler. Alman İmparatoruna, Türkiye Selçukluları Sultanı İkinci Kılıç Arslan, elçileriyle Anadolu’ya girmemesini teklif etmişse de, kabul etmedi. Türkleri dinlemeyen İmparator Friedrich Barbarossa, ordusunun büyük bir kısmını Selçuklu askerlerinin elinde kaybetti. Sonunda, Akdeniz’e ulaşamadan nehirde boğuldu. Başsız kalan ve ağır zayiat veren haçlılar, perişan bir vaziyette Filistin’e ulaştılar. İngiltere Kralı, deniz yoluyla Kıbrıs’a varıp, Bizans valisini adadan kovarak Latin Krallığını kurdu. Kıbrıs’tan Akka’ya geçen Arslan Yürekli Richard ve deniz yoluyla Akka’ya varan Fransız Kralı, uzun süren muhasaradan sonra kaleyi aldı. Kudüs’ü yeniden almak için savaştılarsa da muvaffak olamadılar. Fransa ve İngiltere kralları, acı tecrübeler ve ağır kayıplar neticesinde, Kudüs’ü alamayacaklarını anlayınca, ülkelerine döndüler. Dördüncü Haçlı Seferi (1204) Papa Üçüncü Innocentius’un çağrısı, Foutges de Neville’nin propagandası neticesinde Bonifacio’nun tertip ettiği bu Haçlı seferine Almanya İmparatoru Altıncı Heinrich katıldı. Papanın itiraz etmesine rağmen Haçlılar, Venedik gemileriyle İstanbul önüne geldiler. 1204 yılında, Ortodoks Bizanslılardan İstanbul’u aldılar. Şehrin zenginliği, Katolik Hıristiyanları şaşkına döndürdü. İstanbul’u yağmalayıp, tahrip ettiler. Dindaşlarına her türlü zulmü, her çeşit kötülüğü yaptılar. Bizans İmparatoru, tahtını İstanbul’dan İznik’e taşıdı. Bu olay, Bizans tarihinde ilk defa oluyordu. Nihayet İstanbul’da 1261 senesine kadar devam eden “Latin İmparatorluğu” kuruldu. Bu sefer sonunda Venedik ve Ceneviz Devletleri, Yakındoğu’da, büyük nüfuz ve toprak parçaları elde edip zenginleştiler. Haçlılar, dindaşları olan İstanbul’un Ortodoks Hıristiyanlarına, çok zulüm ve eziyet yaptılar. İstanbul’un sanat eserleri, zengin olmak hırsıyla tahrip edildi, evler yağmalanıp, binlerce İstanbullu, şehrin tarihinde görülmemiş, insanlık dışı tecavüzlere uğradı, soyuldu ve işkenceyle öldürüldü. Dördüncü Haçlı Seferinden, Müslümanlardan ziyade, Ortodoks Hıristiyanlar zarar gördü. Adres: Erbil, Minare Mahallesi, Aşgal Caddesi 7 H. Sevcan Kasapoğlu Serdarlı Kabızlığın çözümü için öncelikle nedenlerini araştır- Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Kabızlığa çözüm mak ve yaşam biçiminizde varsa değiştirmek gerekir. Aşırı miktarda kırmızı et yemek, az su içmek, tuvalete çıkma ihtiyacını ertelemek, ilaç kullanımı gibi faktörler kabızlığa neden olabilmektedir. Uzun süredir kabızlık sorunu yaşıyorsanız mutlaka bir doktora başvurun. Kabızlığı önlemek için öneriler; Günde tek öğün beslenmek yerine sık ve az yemeye gayret edin. Yavaş yemek yediğinizde mide tarafından daha kolay sindirilir ve boşaltım sistemine gönderilir. Yediğiniz her lokmayı iyice çiğneyin. Parçalanmış yiyecekler midede daha kolay sindirilir. Bu yöntem aynı zamanda formunuzu korumaya da yardımcı olur. Sabah uyandığınızda kahvaltı yapmadan önce 1 bardak ılık su için. Bu sayede bağırsaklarınız temizlenecek ve harekete geçecektir. Gün boyunca 2 litre su içmek cildiniz, kemikleriniz için faydalı olduğu gibi bağırsak hareketleri için de faydalıdır. Kuru ve taze kayısı bağırsak hareketlerini düzenlemeye yardımcı olur. Uyandığınızda aç karna 4-5 adet kayısı yediğinizde değişikliği fark edeceksiniz. Akşam yemeklerinizde başlangıç olarak çorbayı tercih edin. Mercimek, brokoli gibi lif oranı yüksek besinlerle yapabileceğiniz çorbalar midenizi dinlendirir ve bağırsak hareketlerini dengeler. Günlük öğünlerinizin birinde saray mutlaka lif içeren gıdalar tüketin. Salata ve yoğurdun üzerine dökeceğiniz keten tohumu kabızlık çözümü için en etkili yollardan biridir. Doğanın gücünden faydalanarak kabızlık problemini çözmeniz mümkün. Pırasayı içine pirinç eklemeden zeytinyağlı olarak pişirin. Haftada birkaç kez zeytinyağlı pırasa yemeye özen gösterin. Tadını seviyorsanız çiğ pırasa yemek daha etkili olacaktır. Sporcular, kulüplerinden aldıkları maaşla geçinemiyorlar Karzan Hevleri-Erbil Bölgedeki spor kulüplerinin, üyelerine az maaş ödediği ortaya çıktı. Maaşlarına zam yapılmasını talep eden sporcular, aldıkları cüzi maaşla geçinemediklerini söylüyorlar. Sirvan futbol takımı kalecisi Bıgar Enver, bölgedeki kulüplerin üyelerine düşük maaş ödediğini söyledi. Aldıkları maaşla geçinemediklerini ifade eden Enver, kendilerine en az 600 Irak dinarı ödenmesi gerektiğini kaydetti. Sporculara sabit bir maaşın ödenmesini talep eden diğer bir futbolcu ise, ayda en az bir milyon Irak dinarı almaları gerektiğini savun- du. Handren takımı oyuncusu Ferheng Taha, “Sporcu iyi maaş alırsa ikinci bir işi düşünmez” dedi. Taha’ya Erbil futbol takımı oyuncusu Miran Hasro da katılıyor. Bir spor yazarı, kulüplerin sporculara zam yapmasını istedi. Sporcuların ek işlerde çalışmasını önlemek için ödenen maaşa zam yapılmasını talep eden spor yazarı Havrez Kava, ülkemizde sporda profesyonelliğe ulaşmanın uzun zaman alacağını kaydetti. Takımların, katıldıkları şampiyonalarda oyuncu kiraladıklarına dikkat çeken yazar Kava, bu durumun futbolun gerilemesine neden olduğunu söyledi. Kulüplerin, ikinci işte çalışmalarını önlemek için üyelerine geçinebilecekleri iyi bir maaş ödemesini isteyen Kava, böylece sporda profesyonelliğe adım atılabile- Fıkralı idman Saray-Erbil Sporcular, idman saatinde birbirlerine sporla ilgili fıkralar anlatıyorlar. İdmanı huzurlu bir havada geçirmek için aralarında sporla ilgili fıkralar anlatan sporcular bu durumun kendilerini daha da motive ettiğini düşünüyorlar. Spor öğretmeni ve futbolcu Ferheng Aziz, spor yaparken bazen komik durumlarla karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Çoğu kez kamp sırasında böyle durumlar yaşadıklarını ifade eden Aziz, kamp dönüşünde bunu fıkraya dönüştürerek anlattıklarını kaydetti. Futbolcu Samat Hamakhan, sahada kimi zaman komik durumlarla karşılaştıklarını söyledi. Hamakhan, “Özellikle yağmurlu günlerde çok komik durumlar yaşıyoruz. Mesela size gelen top şiddetli yağmurdan yön değiştiriyor. Bu da arkadaşların gülmesine neden oluyor” dedi. İdmanın fıkra anlatılmadan sıkıcı geçtiğini ifade eden bir futbolcu, idman sırasında bazen arkadaşlarına takıldıklarına dikkat çekti. Erbil futbol takımı oyuncusu Miran Hasro, “Bir gün Serheng Muhsin saçını çok güzel yaptırmıştı. Arkadaşları olarak kendisine takılmak istedik. Kendisini çembere alarak saçını nerede yaptırdığını sorduk, o da annemin evinde yaptırdım diyerek bizi kahkahaya boğdu” dedi. Başka bir takımda top koşturan Ahmet Hüseyin adlı futbolcu, bazen de kendilerine gelen topa ayaklarının kayması sonucu vuramamalarının arkadaşlarının gülmesine neden olduğunu anlattı. Bir spor etkinliğini haber yapmak için Erbil dışına çıktıklarını ve yol boyunca arkadaşlarıyla fıkra anlatarak eğlendiklerini Futbolcu Samat Hamakhan, sahada kimi zaman komik durumlarla karşılaştıklarını söyledi. Hamakhan, “Özellikle yağmurlu günlerde çok komik durumlar yaşıyoruz. Mesela size gelen top şiddetli yağmurdan yön değiştiriyor. Bu da arkadaşların gülmesine neden oluyor” dedi. İdmanın fıkra anlatılmadan sıkıcı geçtiğini ifade eden ifade eden yazar Kadir, sporcuların da başlarından geçen komik durumları paylaştıklarını söyledi. ceğini kaydetti. Sporcuların aldığı düşük maaş konusunu gazetemize değerlendiren bir yetkili, kulüplerin maddi imkânlarının da düşük olduğunu söyledi. Kürdistan Futbol Federasyonu üyesi Dilşat Salih, kulüplerin sözleşme imzaladıkları oyunculara yüksek maaş ödemelerini sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Serbest bırakılırsa oyuncuların fiyatlarının yükselebileceğini savunan Salih, birkaç kulüp hariç bölgedeki tüm kulüplerin yeterli maddi imkâna sahip olduklarını kaydetti. Salih, “Federasyon olarak futbolcuların maaşına zam yapmak bizim işimiz değil” diye konuştu. 6 saray Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Saray İzmir’deydi 81. Uluslararası İzmir Fuarı’na 184 firma katıldı İzmir Enformasyon ve İlişkiler Şube Sorumlusu Kudret Yaman Fuarı Müdürü Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz, İzmir Valisi Cahit Kıraç Saray-İzmir 81. Uluslararası İzmir Fuarı geçen hafta yapıldı. 4-7 Nisan tarihleri arasında düzenlenen fuarı Erbil’den de ziyaretçiler oldu. Erbil’den Türkiye’ye giden bir grup işadamı fuarı gezdi. Üç günlük fuar basından büyük ilgi gördü. Bunlar arasında gazetemiz Saray da vardı. 81.’si düzenlenen Uluslararası İzmir Fuarı’nın üç günlük faaliyetlerini tek Türkmen gazetesi olan Saray da takip etti. Fuarı organize eden İzmirli yetkililer Erbil’le sıkı ticari ilişkiler talebinde bulundular. Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti olan İzmir, 4 Nisan 2012 günü uluslararası bir fuara ev sahipliği yaptı. Beş milyonluk nüfusuyla Türkiye’nin metropol kenti olan İzmir’deki fuar üç gün sürdü. Ağırlıklı ola- rak mobilya malzemelerinin sergilendiği fuarda 184 firma yer aldı. Erbilli tüccarların da gezdiği fuarda Türk organizatörler Erbil’le iyi ilişkiler kurmak istediklerini dile getirdiler. İzmir Valisi Cahit Kıraç, Erbil’le ticaret ve diğer hizmet alanlarında ilişki kurmak istediklerini söyledi. Gazetemize konuşan Vali Kıraç, Erbil-İzmir arasında en yakın zamanda uçak seferlerinin başlatılmasını umduklarını kaydetti. Kıraç, Türkiye’nin sanayi şehri olan İzmir’in Irak ile güçlü ticari ilişkileri bulunduğunu söyledi. Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz, yakın zamanda Arap ülkelerinden işadamları ve turist beklediklerini ifade etti. İstanbul-Sinop arası günlük uçak seferlerinin yapıldığına dikkat çeken Vali Cengiz, Irak’tan da işadamı ve turist beklediklerini söyledi. Kalesiyle meşhur bir şehir olan Sinop aynı zamanda bir turizm kenti. Bir süreliğine Avrupalıların da yaşadığı bir kent olan Sinop’ta halk hem İslam ve hem de Batı kültürünü bir arada tutuyor. Fuara katılmak için İzmir’e gelen Kastamonu Valisi Erdoğan Bektaş, Muş valisiyken Türk Sanayi Bakanı’nın başkanlığında ticari bir heyetle Erbil’i ziyaret ettiğini hatırlattı. Erbil’de Sanayi ve Ticaret Bakanı Sinan Çelebi ile görüştüklerini ifade eden Bektaş, Erbil Kayseri Çarşısı’nı gezdiklerini kaydetti. Muşlu işadamlarının Erbil’le ilişkileri bulunduğunu ifade eden Bektaş, yeni atandığı Kastamonu şehrinin mobilyasıyla meşhur bir şehir olduğu- nu belirtti. Karadeniz’in kenarında bulunan Kastamonu’da sık sık fuarlar açıldığını dile getiren Vali Bektaş, ilerleyen zamanda Erbil ile aralarında uçak seferlerinin başlatılmasını umduklarını söyledi. Özellikle turizm alanında Erbil’le iyi ilişki kurmak istediklerini ifade eden Vali, Erbil’den Kastamonu’ya ihracat yapılmasının zor olduğunu söyledi. Uluslararası İzmir Fuarı Müdürü gazetemize yaptığı açıklamada, fuara 184 firmanın katıldığını söyledi. Fuar Müdürü Nuray İlke, fuara; Irak, İran, Azerbaycan, Yunanistan, Rusya ve Kırgızistan’dan heyetlerin de katıldığını kaydetti. Ticari harekete ivme kazandırabilmek için Erbil-İzmir arasında uçak seferlerinin başlatılması gerektiğini savunan İlke, Irak heyetinin İzmir’i ziyaret etmesinin turizm hareketine olumlu yansıyacağını söyledi. İzmir ili Enformasyon ve İlişkiler Şube Sorumlusu Kudret Yaman, kentte bu yıl düzenlenen fuarın 81. fuar olduğunu söyledi. Fuar açmakta büyük bir tecrübeye sahip olduklarını ifade eden sorumlu Yaman, bu konudaki tecrübelerinden Erbil’in de yararlanabileceğini kaydetti. Erbil’den bir heyetin kente gelmesinin kendilerini sevindirdiğini dile getiren yetkili, kenti görmeleri ve tecrübelerinden yararlanabilmeleri için Erbilli işadamlarını İzmir’e davet etti. Yaman, Erbil-İzmir arasında uçak seferlerinin yapılmasının öneminin altını da çizdi. İzmir Valisi Kıraç, Erbil-İzmir arasında en yakın zamanda uçak seferlerinin başlatılmasını istedi 5 Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Cesur İngiliz Kadın Vekil Nancy Astor... Ahenk Şeyh Arif Nakşibendî (*) 19 Mayıs 1879’da dünyaya gelen Nancy Astor 2 Mayıs 1964’te vefat etti. 1 Aralık 1919’da seçilmiş ilk kadın parlamenter ünvanını taşıyan Astor İngiliz Avam Kamarası’ndan içeri girdiğinde kadınların ve insanlığın yazgısı sonsuza kadar değişmiş oluyordu. Astor, kadın haklarından önce erkek haklarını savunan bir milletvekiliydi. Astor’un parlamentoda gerçekleşen yemin töreni öncesinde şöyle bir demeci olmuştu, “Kadının parlamento salonuna illa ki pahalı kıyafetler giyerek girmesi gibi bir şart yoktur”. Eşinin baskısıyla 25 yıl süren parlamento hayatına son veren Astor’un en önemli icraatlarından biri de, alkol satın alabilme yaşını 18’e yükselten teklifinin yasalaşmasıdır. Astor’dan alıntılar - Âdem eline geçen ilk fırsatta suçu Havva’ya attı. - Bu hayattaki en önemli tehlike o insanlardır ki her şeyi değiştirmek isterler... Ya da hiçbir şeyi… - Benim zengin insanlarda sevdiğim tek şey paralarıdır. - Kadınlar erkekler için dünyayı güvenli hale getirmeye çalışırken, erkekler bu güveni kadınlara reva görmüyorlar. - Biz kadınlar çok konuşuyoruz ama o zaman bile bildiklerimizin yarısını söylemiyoruz. Nancy Astor’un, dönemin büyük devlet adamlarından Winston Churchill ile girdiği bir diyalogu burada yazmaktan kendimi alıkoyamayacağım. Söylentiye göre Astor bir tartışmada o kadar hiddetlenir ki Churchill’e -“Eğer kocam olsaydınız, çayınıza zehir katardım” der. Chrucill’in cevabı ise; -“Hanımefendi, eğer karım olsaydınız, o çayı içerdim” olur. Dünya medyası Astor’u her yıl gündemine alıyor. BBC’de onun hakkında bir program izledim. Aslında geçen Mart ayının 8’inde kutladığımız Kadınlar Günü’nde bir örnek *Kürdistan Parlamentosu Üyesi Ahmet Seyit Yakup KKB üyesi Sakar Ömer Sinarayi: Kadın sorunlarını kökten çözmek imkânsız ları bilinçlendirmeye ve kültür düzeylerini yükseltmeye çalıştıklarını vurguladı. Çoğu kez tehdit edildim ama görevimi bırakamam Birliğimizde aktif Türkmen kadın üyeler var Birlik yönetiminde her milletten ve dinden temsilcilerin yer aldığını ifade eden Kürt kadın yetkili Sinarayi, “Gelenek, görenek ve sorunlara vakıf olabilmek için birliğimizde tüm milletlerin temsil edilmesini istiyoruz” dedi. Önümüzdeki günlerde düzenleyecekleri kongrede, Sincar Bölgesi’nden bir kadın üyeyi de birliklerine alacaklarını belirten Sinarayi, “Bu bölgede kadınlar çok kötü vaziyette yaşıyorlar. Buraya aşiret kanunları hâkimdir. Bazı aşiretler diğer aşiretlere kız vermiyor. Birliğimizde Suat Lalo adında Yezidi bir kadın üye çalışıyor” diye konuştu. “Birliğin yönetiminde çok aktif Türkmen üyelerimiz var” diyen Sinarayi, bu Türkmen kadın üyelerin Kerkük’teki şubelerinde faaliyet gösterdiklerini söyledi. Kadınlar bilinçleniyor Kadınlar Birliği Üyesi ve Sosyal Reform Bölüm Sorumlusu Sakar Ömer Sinarayi, kadınların kendi haklarını aramaya başladığına dikkat çekti. Kadınların kendi haklarını arama noktasında duyarlı olduklarını ifade eden Sinarayi, kadınların bilinçlendiklerini de sözlerine ekledi. Sosyal Reform Bölümü olarak her iki cinsten insanları kabul ettiklerini belirten Sinarayi, “Kimileri bizim sa- dece kadınlara hizmet verdiğimizi düşünüyor. Ancak biz aile sorunu olan erkeklere de yardımcı oluyoruz” dedi. Yaklaşık 17 yıldır örgütsel çalışmalarda bulunan Sinarayi, bugünün kadınlarının devletin tüm kurum ve kuruluşlarında aktif birer varlık olduklarını kaydetti. Ancak buna rağmen kadın sorununun kökten çözümünün imkânsız olduğunu ifade eden Kürt yetkili, vatandaş- Türkmen kadınının içine kapanması olarak Nancy Astor’u gündeme getirmeliydim. Bu kadın vekilin tecrübelerinden herkesin yararlanabilmesi için başarılarından söz etmeliydim. Buradan ülkesi ve halkı için çalışmış ve çalışan tüm cesur kadınları selamlıyorum. Ayrıca Nancy Astor’u da unutmuyorum, onun ruhuna da Erbil’den selam gönderiyorum. Âdem eline geçen ilk fırsatta suçu Havva’ya attı Röp-Saray Kadınlar Birliği Üyesi ve Sosyal Reform Bölüm Sorumlusu Sakar Ömer Sinarayi, aile sorunları ve kadınların durumu hakkında gazetemize bilgi verdi. Aile içi uyumu desteklediklerini ifade eden Sinarayi, birliklerinde aktif Türkmen üyelerin de bulunduğuna dikkat çekti. saray İşi nedeniyle çoğu kez tehdit edildiğini ifade eden Kürt yetkili Bayan Sinarayi, ancak tehditlerin kendisini yıldıramayacağını ve görevinden alıkoyamayacağını söyledi. Ailelerin sorunlarıyla sürekli muhatap olmasının kendisini yaşlandırdığını belirten Kadınlar Birliği Üyesi ve Sosyal Reform Bölüm Sorumlusu Sakar Ömer Sinarayi, “Vatandaşların bu kadar çok sorun yaşadığını bilmezdim. Bu işe girdiğim zaman bunu öğrendim. Ancak ne zaman bir sorun çözsem çok mutlu oluyorum ve bazen sevinçten ağlıyorum. Birliğimizde parçalanmış aileler bölümü var. Birbirlerinden ayrı yaşayan anne ve babalar ayda bir veya iki kez buraya gelerek çocuklarını görüyorlar. Ellerinde hediyelerle gelen anne ve babalarını gören çocuklar çok seviniyorlar. Ancak çocuklar, ayrı yaşayan anne ve babalarının kendilerini az sonra terk edeceklerinden habersizler. Bir süreliğine çocuklarıyla görüşen anne ve babalar birlikten ayrıldıktan sonra çocukları ağlamaya başlıyor. Bu durum beni çok üzüyor” diye konuştu. Hayatın sürdürülebilmesindeki başlıca unsur muhakkak ki kadındır. Kadın ve erkek birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Bu yalnız sosyal anlamda değil belki de siyasi ve diğer alanlarda da böyledir. Bugün yaşantımızı düzenleyen kanunlar, şartlı da olsa, kadın haklarına yer veriyor. Bu kanunlarda erkeğin kadın haklarını gasp etmesine izin verilmiyor. Çevremize bakarsak, kadınların hayatın tüm alanlarında ileriye dönük büyük mesafeler kat ettiğini göreceğiz. Fakat böyle bir şey ne yazık ki Türkmen kadınları için söz konusu değil. Çünkü kadınlarımız dünyanın aksine geriye adım atıyorlar. Türkmen kadınlarının, ülkemizdeki kadınlar için her alanda belirlenen kota düzenlemesini en iyi şekilde değerlendirmeleri ve yeteneklerini konuşturmaları gerekir. Bölgemizde yapılan seçimlerde Türkmen partilerinin karşılaştığı başlıca sorun, yetenekli kadın adaylar göstermemeleri veya yeteri kadar göstermemeleridir. Bu durum doğal olarak devlet kurumlarındaki ve siyaset alanındaki Türkmen kadın temsilini en aza düşürüyor. Kadına çok fazla hürmet gösteren bir toplum olarak neden içimizde yetenekli kadınlar bulamıyoruz? Bunun sebebi nedir? Diğer toplumlarda kadınları milli ve dini hisleri hareket ettiriyor ve bunlar birbirlerine destek olurken bizim kadınlarımız bu konuda çok pasif kalıyorlar. Acaba kadınlarımız kendilerini hayatın tüm alanlarından uzak tutmaya çalışırken gelecek nesillerimize ne diyecekler? Artık kadınlarımız bazı eski adetlerden kendilerini uzak tutarak, erkeklerle omuz omuza verip siyasi hayata atılmalı ve devlet kurumlarında yer almalıdır. 4 saray Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Iraklı vekil Hasan Alawi: Erdoğan asrın kahramanıdır Röp-Saray Irak’ın tanınmış siyasi şahsiyetlerinden Hasan Alawi, Türkiye’nin bölgede Osmanlı’yı yeniden ihya etmeye çalıştığını iddia etti. Aynı zamanda Beyaz Irakiye Listesi üzerinden parlamentoya da girebilen Alawi, “Erdoğan, Atatürk’ten sonra asrın ikinci kahramanıdır” dedi. Arapların, bölgede Osmanlı’yı yeniden ihya etmeye çalıştığı için Erdoğan’dan korktuğunu ifade eden Arap politikacı Hasan Alawi, “Türkmenler çok zor şartlarda yaşıyorlar” diye konuştu. Saray: Sizce Türkiye-Irak Türkmenler zor günler geçiriyor ilişkileri neden soğuk bir dönemden geçiyor? H.Alawi: Kendi içinde iyi geçinemeyen bir Irak hükümetinin, Ankara ile iyi geçinmesini nasıl beklersiniz? Bağdat’a bakın; bir bölümünde Maliki, bir bölümünde Salih Mutlag, diğer bir bölümünde ise Sa- dır grubu hâkimdir. Kısacası bir merkez olarak Bağdat’ta tek bir siyasi söylem söz konusu değildir. Bence, Bağdat ile Ankara arasındaki sorun Türkiye’nin Osmanlı’yı yeniden ihya etme projesinden kaynaklanıyor. Bu durum genellikle Arapları, Şiileri ve Hıristiyanları korkutuyor. Şunu açıkça söyleyebilirim ki; Erdoğan, Atatürk’ten sonra bu asrın ikinci kahramanıdır. Erdoğan’ın politikalarından tüm Araplar endişe ediyor. Saray: Türkmenlerin Irak’taki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? H.Alawi: Türkmenler, Türkiye’nin kendilerini yalnız bıraktığını düşünüyor. Türkmenler daha önce böyle bir hisse hiç kapılmamışlardı. Bu bence ilktir. Saray: Parlamentodaki Türkmen milletvekillerinin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? H.Alawi: Iraklı Türkmenler ülkelerine hep sadık kalmışlardır. Kültürlü ve barışsever bir toplum olan Türkmenler sürekli olarak ülkelerine sahip çıkarak yönetimin yanında durmuşlardır. Bu da onlar adına bir artıdır. Böyle bir şey Lübnanlı Ermeniler için de geçerlidir. Ancak Türkmenler tıpkı Filistinliler gibi bugün birçok gruba bölünmüş vaziyetteler. Örneğin Maliki’ye yakın Türkmenler var, Kürtlere yakın olanlar var, Şiilere, İyat Allawi’ye, Barzani’ye ve Talabani’ye yakın Türkmen grupları var. Kısacası bu toplumun durumu iyi değil. Çünkü özgür ve birlik değiller. Türkmenlerin yaşadıkları bölgenin coğrafi yapısı, birçok haktan mahrum kalmalarına yol açıyor. Siyasete atılalı 55 yıl oldu ve şunu görüyorum ki; Türkmenler bugün en güçsüz haldeler ve en kötü günlerini geçiriyorlar. Saray: Irak Parlamentosu’nun Türkmenlere genel bütçeden bir pay ayırdığı Genel bütçeden Türkmenlere değil, Kerkük’e pay ayrıldı söyleniyor, bu doğru mu? H.Alawi: Hayır böyle bir şey söz konusu değil. Aslında genel bütçeden tahsis edilen ödenek Türkmenler için değil Kerkük içindir. Çünkü hiçbir devlette milletlere ödenek sağlayan bir yasa görülmemiştir. Bölge hükümetinin Bağdat temsilcisi: Kürtler, Maliki’ye destek vererek büyük bir hata yapmıştır Röp-Saray Bölge hükümetinin Bağdat temsilcisi Dr. Muhammet İhsan, gazetemize verdiği özel röportajda, bölge hükümetinin Bağdat’la yaşadığı sorunlar hakkında bilgi verdi. Maliki’nin değiştirilmesinin bu sorunları çözeceğini ifade eden İhsan, Irak Merkez Hükümeti’nin yasal olarak Erbil’de temsilcilik açmasının mümkün olmadığını kaydetti. Saray: Neden Irak Merkez Hükümeti Erbil’de temsilcilik açmıyor? Neden bu kentteki vatandaşlar bir imza için Bağdat’a gitmek zorunda güvenlik, hizmet, bilim ve yönetim alanları gibi. Dolayısıyla Maliki kendi başarısızlığını Kürdistan Bölgesi’ne taşımak istiyor. Ancak biz buna müsaade etmiyoruz. Saray: Sizce Şii grupları Maliki’yi değiştirmek istiyor mu? M. İhsan: Bilemem, ancak her şey olabilir. Saray: Başbakanlık yarışında Maliki’ye destek veren siz Kürtler değil miydiniz? M. İhsan: Bu, biz Kürtlerin bir hatasıydı. Maliki başbakan olduktan sonra diktatörlüğe soyundu. Kararları tek başına almaya başladı. Bağdat’ta yönetim zihniyetinde bir problem yaşanıyor. Hükümetin değil, bu zihniyetin değişmesi gerekiyor El-Iraki’ye listesiyle koalisyon yapmak çözüm değil kalıyorlar? M. İhsan: Yasalara göre Irak Hükümeti Kürdistan Bölgesi’nde temsilcilik açamaz. Bunun için öncelikle bölgelerin işleriyle ilgilenen bir bakanlığın kurulması lazım. Ancak Irak Hükümeti, devletin nasıl yönetileceğini bilemediği için böyle bir şeyi aklından bile geçirmiyor. Saray: Bilindiği üzere Iraklı yetkililer anayasayı kulak ardı ediyorlar. Bölge temsilcisi olarak bu konuda neden federal mahkemeye başvurmuyorsunuz? M. İhsan: Biz işimizde kusur yapmıyoruz. Ama eğer birileri işini yapmıyorsa, bunu zorla da yaptıramayız. Saray: Bağdat’ta yürüttüğünüz misyon hakkında bilgi verir misiniz? M. İhsan: Biz bölge hükü- meti kurumları ile Irak Hükümeti kurumları arasında koordinasyon sağlıyoruz. Bağdat’ta işi olanlar bize başvuruyor. Saray: Peki Bağdat’ta size engel çıkarılıyor mu? M. İhsan: Hayır çıkarılmıyor. . Çünkü bugün Bağdat’ta iktidarda olanlar kendilerini değiştirmek istemiyorlar. Ne zaman bu zihniyet değişirse o zaman sorunlar da çözülür. Saray: Peki alternatif nedir? M. İhsan: Alternatif yeni bir hükümetin iş başına gelme- sidir. Acaba Şiiler içinde iyi birisi yok mudur? Saray: Bölge başkanı ile Maliki arasındaki sorun hakkında ne diyorsunuz? M. İhsan: Bölge başkanı ile Maliki arasında şahsi bir sorun yok ve başkan Barzani ile Nuri Maliki arasında da mukayese yapılmamalı, çünkü Maliki o seviyede değil. Bölge hükümeti olarak Maliki için sorun teşkil etmiyoruz. Esas sorun aslında Maliki’nin tüm alanlarda başarısız olmasıdır. Örneğin; Kısacası ülkeyi nasıl yöneteceğini bilmiyor. Dolayısıyla Kürtler olarak Maliki’yi ikinci dönem için başbakan seçerken büyük bir hata yaptık. Saray: Peki El-Iraki’ye listesiyle koalisyon yapmak iyi bir çözüm olabilir mi? M. İhsan: Hayır çözüm olamaz. Bir listeye karşı diğer bir listeyle koalisyon yapmak çözüm olmaz. Ne zaman Irak’taki tüm gruplar ortak bir hükümet formülü üzerinde mutabık kalırlarsa o zaman sorun çözülür. 3 saray Bölgedeki Türkmen partileri yılda 370 bin dolar yardım alıyor Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Saray-Özel Gazetemizin elde ettiği bilgilere göre; Kürdistan Bölgesi’nde faaliyet gösteren Türkmen parti, dernek ve örgütleri genel bütçeden aylık olarak toplam 320 milyon Irak dinarı alıyor. Yıllık 3 milyar 708 milyon dinara tekabül eden bu para dolar olarak 370 bin dolar ediyor. Gazetemize konuşan bir Türkmen partili, kendilerine parti esasına göre değil millet esasına göre para yardımı sağlanmasını istedi. Parlamentonun maliye komisyonundan bir üye ise, “Türkmenlere, kendilerine ayrım yapılmadığını hissettirmeliyiz” dedi. Aldıkları para yardımının arttırılmasını isteyen bir Türkmen parti yetkilisi, Neçirvan Barzani ile yaptıkları toplantıda kendilerine tahsis edilen ödeneklerin arttırılmasını talep ettiklerini söyledi. Liberal Türkmenler Cemiyeti Başkanı Sami Şebek, Barzani’nin partilere ödenen para yardımlarını gözden geçireceklerine söz verdiğini kaydetti. Ödeneklerin kendilerine millet esasına göre ödenmesini talep eden Şebek, nüfus olarak bölgenin en büyük ikinci milleti olduklarını hatırlattı. Bir Kürt partisine tahsis edilen ödeneğin toplam Türkmen partilerine ödenenin çok üzerinde olduğunu belirten Şebek, bunun büyük bir haksızlık olduğunu kaydetti. Aldıkları para yardımının faaliyetlerine yetmediğini dile getiren Liberal Türkmenler Cemiyeti Başkanı Sami Şebek, partilerinin bina kirasını da kendilerinin ödediğini söyledi. Bu yardımlar için bir ölçünün belirlenmesini talep eden diğer bir Türkmen parti başkanı ise, parti olarak sadece 2 milyon dinar aldıklarını söyledi. Seçimlere katılan ve parlamentoda temsil edilen partilere fazla ödenek ayrılmasının doğal olduğunu savunan Türkmen Demokrat Partisi Başkanı Dilşat Çavuşlu, yardımlarda adalet ve eşitlik ilkelerine riayet edilmediğini söyledi. Parlamentonun maliye komisyonu üyesi Kardo Muhammet, Kürdistan Bölgesi’nin önemli bir unsuru olan Türkmenlerin eşit muamele görmesi gerektiğini söyledi. Partilere parlamentodaki temsil güçleri göz önünde bulundurularak ödenek ayrılmasının esas alınması konusunda bir yasa teklifi üzerinde çalıştıklarını ifade eden Muhammet, yardımların siyasi ve kişisel yaklaşımlara göre ödenmemesi gerektiğini savundu. Bazı çevrelerin genel bütçeden kendilerine büyük paylar kaptığı bir dönemde “Türkmenlere, kendilerine ayrım yapılmadığını hissettirmeliyiz” diye konuştu. Bütçenin millet esasına göre değil hizmet projeleri ve nüfusa göre tahsis edildiğini ifade eden üniversite hocası Dr. Salim Otrakçı, parti üyelerinin üyelik aidatıyla geçindiklerine dikkat çekti. Tüm dünyada partilere bütçeden ödenek ayrılmadığını savunan Otrakçı, Bağdat’ta genel bütçeden bölgeye gönderilen payın, nüfus sayısı ve hizmet projelerine göre belirlendiğini kaydetti. Kürt partilerine ayrılan ödeneğin Türkmen partilerinkinden çok fazla olduğunun hatırlatılması üzerine üniversite hocası Dr. Salim Otrakçı,”Onlar yanlış bir temel üzerinde yaşıyorlar. Biz Türkmenlerin aynı hataya düşmemiz icap etmez” diye konuştu. Doların yükselmesi endişelendiriyor Saray-Erbil Doların dinar karşısında değer kazanması endişeyle izleniyor. Ancak ne var ki hem Irak hem de bölge yönetimleri bir aydan beri yükselişe geçen dolara müdahale etmiyorlar. Iraklı bir yetkili, doların artan yükselişini, dövizcilerin denetim altına alınmaması ile Suriye ve İran’da yaşanan gerginliğe bağladı. Döviz bürosu işleten Settar Ömer, İran’ın Irak piyasasından dolar almasının doların değer kazanmasına yol açtığını söyledi. Bağdat’taki bankaların dolar satışını durdurduğunu ifade eden dövizci Ömer, doların sadece Irak’ta yükseldiğine dikkat çekti. Hasan Hekim adındaki diğer bir dövizci ise mali olarak Bağdat’a bağlılığı nedeniyle Kürdistan Bölgesi yönetiminin dolara müdahale edemediğini söyledi. Bölge yönetiminin kendine has bir borsadan ve modern bir bankacılık sisteminden yoksun olduğunu da ifade eden Hekim, bölgede doların çok yükseldiğini kaydetti. Doların yükselmesi, eşya fiyatlarının yükselmesine de yol açıyor. Bu durumdan şikâyet eden bir vatandaş, piyasadaki eşya ve malzeme fiyatlarının yükseldiğini söyledi. Abdullah Mustafa adındaki vatandaş, kıyafet fiyatlarının çok yükseldiğini belirtti. Buna dolardaki yükselişin yol açtığını ifade eden vatandaş, dinar üzerinden aldığı maaşının çocuklarına kıyafet almaya yetmediğini söyledi. Bölge yönetimi ile Bağdat arasında yaşanan siyasi tansiyonun doların yükselmesine neden olup olmadığı yönündeki sorumuzu yanıtlayan bir yetkili, yükselişin iki yönetim arasındaki gerginlikle ilgisinin olmadığının altını çizdi. Telefonla bize açıklamada bulunan Iraklı yetkili Sami Şebek, doların yükselmesinde, İran’a karşı uygulanan ekonomik ambargo ve Suriye’de “İşadamları, endişe ettikleri bu çekişmelerden dolayı paralarını dolar olarak değerlendiriyorlar. Bu da ister istemez doların değer kazanmasına neden oluyor” diye konuştu. Irak yönetiminin dolara müdahale etmek için belli bir planı olmadığını ifade eden yetkili Şebek, bu yönetimin ileriye yönelik açık ve net bir ekonomik programının olmadığını söyledi. Irak’ın tüm alanlarda dışa bağımlı bir ülke olduğunu belirten Şebek şöyle devam etti, “Irak tüketim malları dâhil her şeyini yurtdışından ithal ediyor ve kendisi hiçbir şey üretmiyor. Bu da dövizin yurtdışındaki yabancı üreticilerin cebine gitmesine yol açıyor. Ayrıca her gün cereyan eden huzursuzluğun yurtdışına yüklü miktarda etkili olduğunu kaydetti. dolar transfer eden döviz Irak Başbakan Yardımcısı büroları da denetim altına Danışmanı Sami Şebek, “Irak alınmıyor. Bizde her gün yönetimi, Suriye’deki durum yeni alışveriş merkezleri karşısında sessiz kalıyor ve açılıyor. Ancak bunun yerine Irak’taki dövizlerin hepsi bu fabrikalar açılmalı. Aldığımız ülkeye gidiyor” dedi. malları kendimiz üretmeliyiz. Irak yönetiminin Şam’a Döviz büroları denetim altına destek verdiğini belirten alınsın. Modern bankacılık Şebek, ülkedeki siyasi gruplar sistemi getirerek dünya arasındaki çekişmelerin bankalarıyla ilişkilerimizi de doların yükselmesine sıklaştırmamız lazım”. neden olduğunu söyledi. 2 saray Sayı:68 - 15 Nisan 2012 Türkmen öğrenciler, Doğramacı Vakfı’nın okullara katkılarını takdirle karşıladılar Türkmen okullarının sorunları masaya yatırıldı Saray-Erbil Türkmeneli Vakfı’nın himayesinde Erbil’de bir sempozyum düzenlendi. Çok sayıda Türkmen yetkilinin hazır bulunduğu sempozyumda Türkmen okullarının karşılaştığı sorunlar masaya yatırıldı. Türkmeneli Öğrenci ve Gençler Birliği’nin, Türkmeneli Vakfı’nın himayesinde Erbil’de düzenlediği sempozyumda Türkmen okullarının karşılaştığı sorunlar masaya yatırıldı. Türkmeneli Öğrenci ve Gençler Birliği’nin 5 Nisan 2012 günü Erbil’in Midya Salonu’nda düzenlediği sempozyum, Türkmen öğrenciler tarafından büyük ilgi gördü. Türkmeneli Vakfı’nın himayesinde ve “Milletler Bilimle İlerler” sloganı altında düzenlenen sempozyumda ITC Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf, Türkmeneli Öğrenci ve Gençler Birliği Başkanı ve Türkmeneli Vakfı Başkanı birer konuşma yaparak Türkmen okullarının karşılaştığı sorunlara çözüm istediler. Ardından oluşturulan komisyonda öğrencilerin sorunları dinlendi. Türkmen Öğretmenler Birliği Başkanı Abdülselam Bayraktar, Kerkük Eğitim Dairesi Türkmen Eğitim Bölüm Başkanı Hazım Şükür Dakuklu, Süleyman Kaddo Haydar, Yusuf Ganim, Faruk Kerim ve Azat Küreci’den oluşan komisyon bir saat boyunca Türkmen okullarının sorunlarını dinledi. ITC Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf gazetemize verdiği röportajda sempozyumun Erbil’de ilk kez yapıldığını söyledi. Erbil’de 13 okulları olduğunu ifade eden Maruf, bu okulların Kürdistan Bölge Hükümeti Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğunu kaydetti. Maruf, sempozyumun amacının; Türkmen okullarının karşılaştığı sorunlara acil çözümler bulmak olduğunun altını çizdi. ITC’li yetkili Aydın Maruf, bu okullardaki sorunları Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle de paylaşmak istediklerini söyledi. Türkmenler, Kerkük’te kendi dilleriyle eğitim görmeye 9 yıl önce başladılar. Ancak bu süreç Kürdistan Bölgesi’nde 19 yıl önce başladı. Türkmeneli Öğrenci ve Gençler Birliği Başkanı Mardin Gökkaya, toplantıyı Türkmen okullarının sorunlarına yakından vakıf olabilmek için düzenlediklerini söyledi. Gazetemize konuşan Gökkaya, sorunları parlamento ve Eğitim Bakanlığı’ndaki temsilcileri vasıtasıyla çözmeye çalışacaklarını kaydetti. Sempozyuma katılan öğrenciler, Erbil’de gerçekleşen bu buluşmanın karşılaştıkları sorunların çözümü noktasında önemli olduğunu düşünüyorlar. Gazetemize konuşan Ali Hasip adındaki öğrenci, kitap sıkıntısı yaşadıklarını ve çok eski okullarda öğrenim gördüklerini söyledi. Öğrenci Ali Hasip, okulda karşılaştıkları sorunların çoğunun Doğramacı Vakfı’nın katkı ve çabaları sayesinde çözüldüğünü kaydetti. Leyis Ömer adlı öğrenci ise bu toplantının, Türkmen yetkililerinin halkına sahip çıktığının göstergesi olduğunu söyledi. Öğrenci Leyis Ömer, özellikle Çelebi ailesinin okullara büyük destekler sunduğunu belirtti. Türkmen öğrenciler okullarının Kürtlerinki kadar ilgi görmesini talep ediyorlar. Bryar Halit Ahmet adlı öğrenci, çözüm bekleyen sorunlar yaşadıklarını ve okullarının yardım beklediğini söyledi. Kız öğrenci Grin Hamit, karşılaştıkları sorunların eskiye nazaran azaldığını söyledi. Bu durumun sevindirici olduğunu ifade eden Grin Hamit, Selahattin Üniversitesi Türkçe Bölümü’nde okumak istediklerini söyledi. Okullarının tamir edildiğini ve yeni kitaplar aldıklarını kaydeden öğrenci, “Böyle giderse yakın bir gelecekte sorunlarımız çözülür” dedi. Erbil’den 10 Türkmen çocuk, 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına katılmak için Türkiye’ye gönderildi Saray-Erbil Erbil’deki Türkmen okullarında okuyan 10 çocuk, 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına katılmak için Türkiye’ye gönderildi. Türkiye’ye gönderilen çocuklar Türkmen Cephesi tarafından seçildi. 23 Nisan kutlamalarına katılacak 10 Türkmen çocuk seçilirken bilimsel ölçülere dikkat edilmedi iddiası ise gündemde. Türkiye’de her yıl düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalarına yaklaşık 50 ülkeden heyet katılıyor. Kutlamalarda Irak’ı geçen yıl Selahaddin ili temsil ederken, bu yıl Erbil temsil edecek. Çocuğu kutlamalara katılacak olan veli Cemal Kemal, Türkmen okul öğrencilerinin söz konusu kutlamalara katılmakta daha şanslı olduğunu söyledi. Veli Cemal Kemal buna gerekçe olarak çocukların Türkçe bilmelerini gösterdi. Türkmen çocuklarının bu tür faaliyetlere katılmasının öneminin altını çizen veli Cemal Kemal, bu çocukların Türkçe bilip bilmediklerinin kutlamalarda ortaya çıkacağını savundu. 23 Nisan kutlamalarına katılacak olan çocukların yaşının 12’ yi geçmemesi gerekiyor ve davetiyeler TRT tarafından geliyor. Ancak görünüyor ki çocukların seçilmesi bilimsel ölçülere göre yapılmamış. Konuyla ilgili gazetemize bilgi veren veli Cemal Kemal, “Çocuğun okulda çalışkan olup olmadığı dikkate alınsaydı daha iyi olurdu. Ancak zaman çok kısıtlı olduğu için bu şans Türkmen Cephesi üyesi velilerin çocuklarına verildi. Bu aynı zamanda halkın Türkmen Cephesi’ne katılmasını sağlamak için de bir etkendir” diye konuştu. Veli Nazım Saiğ, Türkiye’ye giden çocukların herhangi bir faaliyette bulunmayacağını söyledi. Heyetin, 14 Nisan günü yola çıktığını ifade eden Saiğ, çocukların Türkiye’de yaklaşık 10 gün kalacağını kaydetti. Aynı zamanda çocukları seçme komisyonunda da yer alan Saiğ, zamanın kısıtlı olması nedeniyle çocukları seçme görevinin Türkmen Cephesi’ne verildiğini söyledi. Veli Nazım Saiğ, ayrıca çocukların sayısını arttırma yetkisine sahip olmadıklarını da belirtti. “Çocukların seçilmesinde bilimsel ölçülere dikkat edilmedi” yönündeki eleştirileri yanıtlayan bir yetkili, “Türkmen okulları, okul faaliyetlerine önem verseydi, yetenekli öğrencileri seçme şansımız olurdu ve o zaman bu eleştirilere de maruz kalmazdık” dedi. ITC Erbil Kol Sorumlusu Azat Küreci, her yıl düzenlenen ve en az 50 ülkenin katıldığı 23 Nisan kutlamalarına 10 Türkmen çocuk göndereceklerini söyledi. Türkmen gazeteci Mustafa Kerim, Türkmen çocukların bu kutlamalara katılmasının öneminin altını çizdi. Çocukların, Türkiye’de büyük önem kazanan söz konusu kutlamalar sırasında parlamento, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık gibi önemli kurumları ziyaret edeceklerini ifade eden gazeteci Mustafa Kerim, “Çocuk seçiminde, bunların okuldaki durumu ve temizliği gibi belli kriterler göz önünde bulundurulmalıydı. Bu yapılmış olsaydı, Türkmen aileler çocuklarına daha fazla önem gösterecekti” diye konuştu. Konuyla ilgili gazetemize konuşan bir Türkmen okul yetkilisi, gönderilen çocukların çoğunun Türkmen Cephesi yetkililerinin çocukları olduğunu söyledi. Adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, bu işin siyasetle ilişkilendirilmemesi gerektiğini savundu. Çocukları seçme görevinin Türkmen Cephesi’ne verildiği için bunların kendi çocuklarını gönderdiklerini dile getiren yetkili, “Türkmen Cephesi’nin en azından Türkmen okul müdürleriyle iletişime geçmesi gerekiyordu. O zaman çalışkan öğrencileri gönderebilirdik” diye konuştu. Ünlü sözler Sen karşındaki kişiyi öğrenmeye çalışma .. O nasıl olsa kendisini gösterir Mevlana Sayı:68 - 15 Nisan 2012 5 Türkmen kadınları neden içlerine kapanıyorlar? Erbil'den bir grup işadamı İzmir fuarını gezdi 6 4 Türkmenler tarihlerinin en zor dönemlerini yaşıyorlar 8 Türkmenlerin büyük savaşları Türkmen talepleri değerlendirmeye alınacak KDP: Çelebi, kabiliyeti ve yüksek deneyimi nedeniyle yeniden bakan seçildi Saray-Özel KDP’nin üst düzey bir yetkilisi, Türkmen taleplerinin değerlendirildikten sonra yerine getirileceğini söyledi. Sinan Çelebi’nin yeniden bakan olarak seçilmesini gazetemize değerlendiren yetkili, “Çelebi, kabiliyeti ve yüksek deneyimi nedeniyle yeniden bakan seçildi” dedi. KDP yetkilisi Ahmet Kani, Türkmen partilerinin aldıkları para tahsisatının arttırılması talebinin de değerlendirileceğini kaydetti. Bilindiği gibi Bölge Başbakanı Neçirvan Barzani, yeni hükümeti kurmadan önce görüştüğü Türkmen gruplarından taleplerini kendisine yazılı olarak sunmalarını istemişti. Konuyla ilgili bize açıklamalarda bulunan KDP’li üst düzey yetkili Ahmet Kani, Neçirvan Barzani’nin Türkmen gruplarının kendisine sundukları talepleri kesin yerine getireceğini kaydetti. Yedinci kabinenin geniş kapsamlı bir programa sahip olduğunu ifade eden Kani, Sinan Çelebi’nin koltuğunu korumasını gazetemize değerlendirdi. Yeni görevi nedeniyle Sinan Çelebi’yi tebrik eden Kani, “Sinan Bey, yedinci kabinede Türkmenleri temsil edecek. Kendisi sadece bir grubun değil tüm Türkmen grupların temsilcisi olacak. Bir önceki kabinede büyük başarılara imza atan Sayın Çelebi, kabiliyeti ve yüksek deneyimi nedeniyle yeniden bakan seçildi” diye konuştu. Türkmen partilerinin aldıkları para tahsisatının arttırılması talebi ile ilgili de konuşan KDP’li yetkili Kani, bu talebin de değerlendirilerek karara bağlanacağını kaydetti.