Faşizme ve sermayenin egemenliğine karşı 1 Mayıs’a! Proletarya devrimi ve sosyalizm için mücadeleye! Sömürüye, eşitsizliğe ve baskıya dayanan kapitalist bir toplumda yaşıyoruz. Sınıflardan oluşan bu toplum, çıkarları birbirine tümüyle zıt olan iki temel sosyal kamptan oluşuyor. Bir tarafta bir avuç asalaktan oluşan sömürücüler kampı, diğer tarafta da toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçiler kampı. Sömürenlerden ve sömürülenlerden oluşan bu iki ayrı dünyayı, toplumun iki temel sınıfı temsil ediyor: Proletarya ve burjuvazi. 1 Mayıs, bu iki sınıfın, sermaye sınıfı ile işçi sınıfının karşı karşıya geldiği bir mücadele günüdür. İşçiler, emekçiler, Emperyalist kapitalist sistem günümüzde çok yönlü bir bunalımın içindedir. Söz konusu olan ekonomik, sosyal, siyasal, ideolojik, kültürel vb. boyutları olan bir bunalımdır ve tüm kapitalist dünyayı kapsamaktadır. 1929 depresyonundan bu yana yaşanan en derin ekonomik sarsıntı olduğu tartışmasız olan 2008 buhranı, sistemin tüm dengelerini sarsmıştır. Bu ekonomik buhran, bütün alanlarda olduğu gibi emperyalistler arası ilişkilerde de önemli gelişmelere ve sonuçlara yol açtı. Bunlardan biri emperyalistler arası sertleşen çelişki, rekabet ve nüfuz mücadeleleridir. Her ne kadar Ortadoğu, hegemonya krizinin, emperyalist savaşın, ulusal ve etnik boğazlaşmanın bugünkü ön sahası olsa da, dünyanın her bölgesinde gerilim sürekli tırmanmakta ve savaş tehlikesi büyümektedir. Korkunç boyutlara ulaşan militarizm, devasa boyutlara varan silahlanma yarışı ve bütün emperyalistlerin savaş aygıtlarını sistemli biçimde güçlendirmeleri, büyük savaşlara hazırlığın işaretleridir. Öte taraftan özellikle de 2008’deki küresel mali krizin ardından, emperyalist burjuvazi, işçi sınıfına ve emekçilere yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı ve bunu tüm dünyaya yaydı. Neo-liberal saldırı dalgasıyla geçmişin tarihse-toplumsal kazanımlarından ve sosyal haklarından geriye ne kalmışsa birer birer budanmakta, servet ve sefalet kutuplaşması baş döndürücü boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Oxfam’ın gelir dağılımı üzerine yaptığı bir araştırmada, dünyadaki 62 süper zenginin servetinin dünya nüfusunun yarısını teşkil eden 3,5 milyar kişinin servetine eşit olduğunu saptamaktadır. Keza en zengin %1’lik kesim dünya nüfusunun %99’undan daha zengindir. Sadece bu gerçekleri hatırlatmak bile, kapitalizmin akıldışılığını ve barbarlığını kanıtlamaya yeterlidir. İşçi sınıfını ve emekçileri yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, evsizliğe ve geleceksizliğe mahkum eden burjuvazi, siyasal gericiliği de yoğunlaştırmaktadır. Burjuva gericiliği dünya ölçüsünde dizginlerinden boşalmıştır. Bu kendisini, temel demokratik hak ve özgürlüklerin budanması, polis devleti uygulamalarının olağanlaştırılması biçiminde göstermektedir. Bunu tamamlayan bir başka gelişme ise ırkçılığın ve faşist hareketlerin gelişmesidir. Emperyalist burjuvazi kapitalizminin ekonomik ve toplumsal krizine, 1930’lardakine benzer bir tepki gösteriyor. O, çok boyutlu küresel krizi militarizme ve savaşa başvurarak, siyasal gericiliği yoğunlaştırarak, yabancı düşmanlığını, göçmen karşıtlığını ve ırkçılığı teşvik ederek, aşırı sağ ve faşist partileri destekleyerek aşmaya çalışıyor. Emekçi kardeşler, Yukarıda özetlenen bütün bu olgular, işçi sınıfı, emekçi kitleler ve dünyanın ezilen mazlum halkları için çok yönlü acılar, yıkımlar ve sosyal felaketler üretmektedir. Ama bu aynı olgular aynı zamanda dünyanın dört bir yanında işçi sınıfını ve emekçi kitleleri sermayenin çok yönlü saldırılarına karşı genel grevler, grevler, işgal ve blokaj eylemleri ve geniş çaplı militan kitle gösterileri biçiminde mücadeleye de sevk etmektedir. Bu mücadeleler kesintisiz olarak devam edecek, daha da büyüyüp güçlenecek ve devrimlere varması kaçınılmaz olacaktır. İşçi sınıfının, emekçi kitlelerin ve ezilen halkların sömürüden ve barbarlıktan kurtulması için sermaye sınıfının mülkiyet tekeli parçalanmalı, üretim araçları ve birikmiş zenginlikler tüm toplumun ortak mülkiyeti haline getirilmelidir. Sınıfları ve sömürüyü yok etmenin, insanın insan tarafından sömürülüp ezilmediği bir topluma ulaşabilmenin, halklar arasında özgürlüğe ve eşitliğe dayalı kardeşçe ilişkiler kurabilmenin yolu buradan geçmektedir. Bir başka deyişle, dünya işçi sınıfı ve emekçi halklarının önünde devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmekten başka bir çözüm seçeneği yoktur. 2017 1 Mayıs’ını, ancak bu seçeneği kitlesel ve güçlü bir şekilde sahiplenerek kazanabiliriz. Yaşasın 1 Mayıs! Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni Kapitalizm! Yaşasın Proletarya Devrimi ve Sosyalizm! Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi! TKİP Yurtdışı Örgütü Nisan 2017