Değerli Kadın Meslektaşlarım, emekçi ve hayat mücadelemizin en değerli varlıkları olan emekçi kadınlar... Denizli Mali Müşavirler Odası Kadın Kolları Komisyonu olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, tarih boyunca hak ve özgürlükleri başta olmak üzere emeği için verdiği mücadeleleri kitaplara sığmayan emekçi kadınların, yani bizlerin günüdür. Bundan 160 yıl önce 8 Mart 1857 yılında Amerikan'ın Newyork kentinde, başta on altı saatlik çalışma süresi ve düşük ücretler olmak üzere, çalışma şartlarının iyileştirilmesi için verdikleri mücadelenin kanla ve gözyaşıyla sona ermesinin yıldönümüdür. O gün yürüyüşe geçen kadın işçilere yapılan saldırı sonucu,118 kadın ölmüş, yüzlercesi yaralanmış, bir o kadarı da tutuklanmıştır. 8 Mart, o günün mücadelesi adına 1910 yılından beri emekçi kadınlar günü olarak anılmaktadır. O tarihten günümüze bir asır geçmesine rağmen kadınların haklarında, taleplerinde hala çok bir şey değişmemiştir. Mali müşavirler Odası olarak; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün, kadınların, eşitlik, bağımsızlık, özgürlük, politik ve ekonomik haksızlıkların giderilmesi, cinsel ayrımcılığın sona erdirilmesi, kadınlara uygulanan her türlü şiddetin önlenmesi, saygın yaşam ve insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının sağlanması yolunda verdikleri mücadelenin simgesi olduğuna inanıyoruz. Hiçbir ülkenin, kadınların emeği ve katkısı olmadan sağlıklı bir şekilde gelişmesinin, kalkınmasının, demokratikleşmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Günümüzde de kadınların, sosyal, ekonomik ve politik katkılarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğuna inanıyoruz. Geleneksel rolleri nedeniyle ne evine ne de işine ait olamayan her 10 kadından 4’ü fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalıyor. 8 Mart'ı sadece kadınların yılda bir kez hatırlanmaları değil, sorunlarının çözülene kadar tartışılması için bir fırsat ve imkân olarak görüyoruz. Kadın sorunları, diğer toplumsal ve insani sorunlardan ayrı tutulamaz. Toplumda var olan ve yaşanan her türlü ekonomik, sosyal ve siyasal problem birbiriyle, dolayısıyla kadınların sorunlarıyla ilgili ve bağlantılıdır. Ancak kadınların yaşamış olduğu sosyo-kültürel sorunları çözmekle diğer sorunların çözülmesi kolaylaşabilir. Kadınımıza değer vermek geleceğe yapılan en büyük yatırımdır! Unutulmaması gerekir ki; kadın ‘haklarıyla' kadındır. Hakları hiçe sayılan kadın, kadınlık bilinci ve erdemi çürümüş bir toplumsal yozlaşmayı beraberinde getirir. Kadınlarımızın taleplerinin, isteklerinin özünde emek ve eşitlik vardır. Elbette bu anatomik, fizyolojik ya da duygusal bir eşitlik değildir. Söz konusu eşitlik, hayata katılma, kendini gerçekleştirme ve geliştirme; üretme ve üretimin sonuçlarından hak ettiği payı alma anlamında fırsat eşitliğidir. Kadınlarımız erkeklerin gölgesinde kalsın istemiyoruz, bazı tabuları kıralım istiyoruz. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır düşüncesi ile değil, her başarılı erkeğin yanında bir başarılı kadın vardır anlayışıyla ilerleyelim diyoruz. Bizler, güçlü bir toplumda yaşamak istiyorsak; kadını ve erkeği ile tüm toplum kesimlerini güçlendirmek, haklı taleplerini biran önce gerçekleştirmek zorunda olduğumuza inanıyoruz. Tüm dünyada tartışılan kadın kimliği, ülkemizde ırksal, kültürel, etnik, dini, ve benzeri farklılıkları içerisinde algılanmakta ve bu farklılıkları ile gerek sosyal gerek siyasal hayatımızı zenginleştirmekte, toplumsal ahengimizi de ortaya koymaktadır, Osmanlıdan günümüze bu çeşitlilik ve kimlik zenginliğini yaşayan ülkemizde kadınlar, erkeklerle birlikte sosyo-kültürel, siyasal tarihimizin inşa ve ihyasında büyük roller üstlenmişlerdir. Unutulmamalıdır ki, istiklal savaşının Nene Hatun’u, Halide Edip Adıvar’ı, Halime Çavuş’u, bizim kadınlarımızdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında destansı kahramanlıklar gösteren kadınlarımız, cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, toplumsal hayata etkin bir şekilde katılmaya başladı. Atatürk’ün kadının statüsüne ilişkin yaklaşımları evrensel niteliktedir ve son derece geniş bir perspektife sahiptir. Atatürk devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir. Bu konuda yapılan yasal düzenlemeler Türkiye Cumhuriyetinde toplumsal alanda yapılan en önemli yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. Fransa ve İtalya’da kadınlara 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Atatürk’ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme, 1933’te çıkarılan Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934‘de Anayasa’da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır. Eski Türk Devletlerinde kadınlar aile hayatında, mirasta, devlet yönetiminde hak sahibiydiler. Osmanlı Devletinde ise kadınlar birçok sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrumdu. Örn. Nüfus sayımında toplama dahil edilmiyorlardı. Boşanma ve miras işlerinde ikinci plandaydılar ve devlet memuru olamıyorlardı. Çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyen başta Mustafa Kemal Atatürk, dönemin hükümetleri ve TBMM, kadınların insan haklarından eşit olarak yararlanması için gerekli düzenlemeleri yapmışlardır. İnanıyor ve biliyoruz ki, kadınlarımızın hayata daha fazla katılmaları kadın zarafeti ile şekillenen bir sosyal hayata, daha aydınlık bir geleceğe ulaşmamızın yegane koşuludur. Elde ettiği hakları sonuna kadar koruyup, geliştireceği inancıyla, tüm kadınların bu anlamlı gününü kutluyor, verdikleri emek mücadelesi ile bugünümüze ışık tutan Nene Hatun’u, Halide Edip Adıvar’ı, bu toprakları özgürleştirmek için canını ortaya koyan ilk kadın subayımız Kara Fatma’yı, İlk kadın savaş pilotumuz Sabiha Gökçen’i ve daha nicelerini şükranla anıyoruz. Kadınlarımızı kendi hak ve hakikatleri uğruna mücadeleye, erkek emekçileri de bu mücadeleyi desteklemeye çağırıyoruz. Kadın varsa Demokrasi Var diyerek 8 Mart Dünya Kadınlar gününüzü kutluyor saygılarımı sunuyorum. Makbule CAN Denizli SMMM Odası Kadın Komisyonu Başkanı