global dünyaya açılan pencereler

advertisement
GLOBAL DÜNYAYA
AÇILAN PENCERELER:
İŞGÜCÜ PiYASALARI
Nurcan ÖZKAPLAN*
Globalization of labour markets has been one of the most important
de bates of the literature in economics. There are mainly three lin es of discussion : first, the foreign trade effects on employment and on wage
inequality have been analyzed. Secondly, the impacts of foreign direct
investments on employment and wage gap have been questioned and finally the introduction and the diffussion of the new technology have been
taken as one of the fundemantal factors that determine the /eve! ofemployment and the magnitude of wage gap. The main results of the researches
on developed and devo/aping countries' labour markets have shown that
none of the dbove factors can individual/y explain the who/e changes
observed in the !evet of employment and the variations in wage gap.
1980lerde ve 1990larda
etkileri ve ortaya çıkardığı
globalleşme
işgücü piyasaları
üzerindeki
dönüşümlerin boyutları oldukça kapsamlı bir şekilde
tartışılmıştır. Globalleşmenin nasıl tanımlandığına ve nasıl algılandığına bağlı olarak
çeşitlilik gösteren işgücü piyasalan analizlerinin belki de en "ortak" yanı, işgücü
piyasalarını diğer piyasa türlerinden ayırt eden özellik konusunda buluşmaları dır. Bu
özellik şu şekilde formüle edilebilir: işgücü piyasalarında olup bitenler göreli olarak
serbest piyasa güçlerinin kontrolü dışındadır ve kamu otoritesinin sosyal politika
araçlarıyla işgücü piyasalarına
süreçlerinin
müdahale etme şansı göreli yüksektir. Bir diğer deyişle, dünyanın artık çokuluslu şirketlerin temel aktör olduğu tek bir global pazar
haline geldiğini ve ulus-devletin etkinliğini tamamen kaybettiğini ileri süren ve
"mutlak globalleşmeci" diye tanımlanabilecek tezleri savunanların dışında kalan
görüşler, ulus-devletin göreli önemini koruduğu alan olarak işgücü piyasalarını
işaret ederler.
*
Prof.Dr., Gazi Üniversitesi, İktisat Bölümü.
1 NURCAN ÖZKAPLAN
56
İşgücü piyasalarının dönüşümüyle ilgili olarak dile getirilen bir başka ortak
eksen, 1990larda sermayenin ve maVhizmet ticaretinin mobilitesi önemli ölçüde
artarken; işgücünün mobilhesinin çok düşük oranlarda gerçekleşmiş olmasıdır.
Ancak, işgücü göçünün göreli geriliğinin, ulusal işgücü piyasalarının uluslararası
rekabetten izole edildiği anlamını taşımadığı vurgulanmaktadır. Zira işgücü
piyasalarının dünya ekonomisine entegrasyonu, malihizmet ticareti yoluyla dolaysız
olarak gerçekleşmektedir: işgücü, ticaret ve yatırım akımları vasıtasıyla dünya
çapında rekabet etmektedir. Özellikle, eğitimliinitelikli işgücünün varlığı, "uygun"
fiziksel ve altyapı donanımlarıyla birlikte, bir ülkenin global piyasalara eklemlenmesi açısında "avantaj"lar olarak ortaya konmaktadır. Ayrıca, bir ülkenin işgücü
piyasalarına dönük ulusal politikalarının, deregülasyon ve işgücü piyasalarının
"esnekliği"ni artıran önlemler şeklindeki yaygın ve hegemonik niteliği göz önüne
alındığında, fazlasıyla bir başka ülke(lerin)nin sosyal politikalarına bağımlı olduğu
ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda, işgücü piyasalarının karşılıklı olarak gittikçe birbirine bağımlı hale geldiğini söylemek mümkündür. Bu bağımlılık artışına bağlı
olarak, ulusal sosyal politikaların dünya piyasalarına entegrasyon süreçlerindeki
belirleyici rolü hatırlanmalıdır. Özellikle, yapısal uyum programlarını uygulayan
gelişmekte olan ülkeler açısından, programların sosyal maliyetlerinin-düşük ücret,
sendikasız işyeri, ücret farklılığındaki artış, iş güvencesi ve sosyal güvenlik
kazanımlarının törpülenmesi veya ortadan kaldınlması, istihdam ilişkilerinin enformalleşmesi, vd.-kaçınılmaz biçimde çakışması bu rolü pekiştirmektedir: rekabete
daha açık hale gelen işgücü piyasaları daha "esnek" olmaktadır.
İşgücü piyasalarının global dünyaya daha bağımlı hale gelmesine yol açan
mekanizmalar, literatürde genellikle üç başlık halinde analiz edilmektedir:
i) Dış ticaret mekanizması:daha çok ticaret daha çok iş(?)
ii) Yeni teknoloji:nitelikli işgücü talebi artıyor mu?
iii) Dolaysız yabancı sermaye yatırımları (DYSY): daha çok yatırım, daha çok
iş(?)
Dış Ticaretin Büyümesi ve İstihdam
Dış
ticaretle istihdam arasındaki ilişki pek çok teorik analize konu olmuştur.
Genel olarak globalleşmenin OECD ülkeleri ile gelişmekte olan ülkeler(GOÜ)le
olan ticaret hacminde bir artış meydana getirdiği ileri sürülür: buradaki temel sorunsal gelişmiş ülkeler(GÜ)in GOÜ'lerle ticareti serbestleştirmesi nedeniyle,
GÜ' lerdeki reel ücretleri ve/veya niteliksiz işgücü istihdamını azaltıp azaltmadığıdır.
1980lerde ve 1990larda, ABD'lerinde niteliksiz işgücünün reel ücretlerinde gözle-
EKONOMIK YAKLAŞlM
1
57
nen düşüş ve Avrupa Birliği(AB)nde işsizlik oranlarındaki inatçı yükseklik;
sendikalar açısından ve sosyal politika yürütücüleri tarafından, gelir dağılımındaki
bozulma açısından derin endişelere yol açmıştır: GOÜ'lerle yapılan ticaret hacminin
artışıyla, fakir ülkelerin daha çok fakir yaratacağı kuşkusu yaygınlaşmıştır. Bu görüş
temelini, uluslararası ticaret teorisinde faktör-fiyat eşitlenmesi kuramma dayandır­
maktadır. Teoriye göre, düşük ücretli ekonomilerden yapılan ithalatın artışı, İthalatçı
ülkelerde işgücü-yoğun malların göreli fiyatlarında ve niteliksiz işgücünün göreli
ücretlerinde azalmaya yol açar. İktisat literatüründe, dış ticaretten kaynaklanan bu
etkinin boyutlan üzerine yapılmış pek çok çalışma vardır. İlk olarak, 'faktör-fiyat
eşitlenmesi teoremi gözlemsel olarak geçerli midir?' sorusu sorulmaktadır ve eğer
böyle anlamlı bir ilişki varsa, o zaman ' ticaret akımının boyutları, işsizlik ve ücret
eşitsizliğindeki gözlenen artışı açıklamaya yetecek büyüklükte midir?' sorusu sorulmaktadır.
J.Bhagwati, gelir dağılımının bozulmasıyla ilgili endişelerin, teori ve gözlemlenen eğilimleri dikkate alarak tartışılması gerektiğini ifade eder. İki temel soruyu
sorarak analizine başlar(Bhagwati, ı 998:3 ı -65):
ı) Dış ticaretin serbestleşmesi ya da herhangi bir başka şekilde ticaretin yoğun­
laşması, GÜ'lerdeki niteliksiz işçilerin durumunu kötüleştirir mi?
2) Geçmiş on yıllar bu tür olumsuz gelişmelere tanıklık etti mi?
Bhagwati analizine Stolper-Samuelson'un Kuzey-Güney teoremini eksik uzmanlaşma koşullan altında irdelemekle başlar: ticaret yapan ülkelerin faktör fiyatlan
birbirine yakınlaşır. Stolper-Samuelson'un argümanına göre niteliksiz işgücünün
reel ücretlerindeki düşme, niteliksiz işgücü-yoğun malların göreli fiyatlarındaki
azalmayla bağlantılıdır. Ancak ABD' de, sanayi ürünlerinin dış ticaret verilerine göre
tam tersi gerçekleşmiştir: ithal malların göreli fıyatlannda artış olmuştur. ABD'nin
ithal malları, ihraç malianna göre daha işgücü-yoğundur; böylelikle işgücü-yoğun
malların göreli fıyatları düşmek yerine yükselmiştir; dolayısıyla Bhagwati'ye göre
reel ücretlerdeki azalmanın nedenini dış ticaretle etkisiyle açıklamak zorlaşmaktadır.
Bhagwati, Stolper-Samuelson'un analizi çerçevesinin ötesinde, ticarete KuzeyGüney ekseni dışında daha genel bakarak; 4 temel unsurdan oluşan açıklamasını şu
şekilde formüle eder(Bhagwati,ı998:53):
ı) Piyasaların gittikçe artan ölçüde uluslararasılaşması(yani, ticaret/GSMH oranlannın artması, globalleşen üretimde ulus-ötesi şirketlerin gittikçe artan rolleri);
OECD ülkelerinde üretim "know-how" teknolojisinin nüfuz etmesi- Baumol,
Blackman ve Wolff(l989)'un ortaya koydukları ve Frankel(ı994)'in tartıştığı gibi
dünya sermaye piyasalarının artan entegrasyonu- OECD'ye üye herhangi bir ülkenin
58
1 NURCAN ÖZKAPLAN
üstünlük marjının daralmasına yol
açmıştır. Dolayısıyla, karşılaştırmalı üstünlük açısından daha büyük hareket alanına
sahip olan endüstriler yerine, artık daha fazla "bıçak sırtında" olan endüstriler vardır;
böylelikle ülkeler arasında "süreJdi değişen (kaleidoscopic) karşılaştırmalı üstünlükler" geçerlidir denilebilir.
2) Bu durum endüstriler arasında daha yüksek oranda işgücü devrine ve böylece
daha yüksek friksiyonel işsizliğe yol açmaktadır.
3) Artan işgücü devri, daha düşük düzeyde beceri/nitelik birikimine bağlı kazanç
artışlarını törpüleyebilmektedir.
4) Bu üç faktör, artan ücret farklılıklarını da açıklayabilir: ceteris paribus, eğer
nitelikli işgücü, işyerinin talep ettiği beceri/nitelik donanımını, niteliksiz işgücüne
göre daha yüksek oranda transfer edebilme yeteneğine sahipse, ücret farklılıkları
artar.
Bhagwati, teorik açıklamasının Dehejia tarafından irdelendiğini vurgulayarak;
sonuçta, Bhagwati-Dehejia (1994) hipotezi olarak anılan, "reel ücretlerdeki düşüşü
açıklayan alternatifticaret kuramı" nı geliştirir. "ABD'deki ve muhtemelen OECD
ülkelerinde işgücü-yoğun malların yurtiçi fiyatları üzerinde dış ticaretten kaynaklanan baskı, idari bir korumacılık önlemiyle ortadan kaldırıldı ve özellikle
OECD ülkeleri için, yeni teknolojinin mal fiyatları üzerinde yarattığı değişiklik, söz
konusu baskıyı etkisiz hale getirdi."(Bhagwati,1998:50). Daha belirgin olarak,
Gönüllü İhracat Kısıtlan(VERs) şeklindeki tekstil ve ayakkabı üzerindeki korumacılık ve bazı ürünler üzerindeki anti-damping faaliyetlerinin, 1980lerde c.i.f.
temelli fiyatları, ve dolayısıyla ABD'deki yurtiçi fiyatları yükseltici bir etki yaratmış
olabileceğini belirtilmektedir. .
Bir başka açıklama ise teknolojik gelişmeyle ilgilidir. Bilindiği gibi, teknolojik
gelişmenin başlıca beceri-yoğun malların üretiminde yaygın olarak gerçekleştiği ve
böylelikle niteliksiz işgücüne olan talebin azaldığı genel kabul gören bir görüştür.
Gelişmiş ülkeler açısından bu gelişmenin iki etkisinden söz edilmektedir: işgücü­
yoğun malların yurtiçi üretimi azaldığından, ithalatı hız kazanmıştır; aynı zamanda
nitelikliiniteliksiz işgücü ücret farklılıkları artmıştır; bu genel kabul gören argümanın doğal sonucu olarak, GÜ'lerdeki artan işsizlik oranlannın nedeni, GOÜ'lerle
artan ticaret hacmi değil; teknolojik gelişmenin yarattığı göreli işgücü talebindeki
temel endüstri
dalları açısından karşılaştırmalı
~
değişiklik olmaktadır.
Campbell(1994), benzer bir akıl yürütmeyle, ticaretin işgücü piyasalarının sınır
ötesiyle ilişkiye girmesinin en doğal ve dolayımsız aracı olduğunu ifade eder.
Zira,ulusal işgücü piyasaları dünyanın herhangi bir yerindeki tüketim kalıplarına git-
EKONOMIK YAKLAŞlM
1
59
tikçe artan oranda bağımlı hale gelmektedir. Campbell, ticaret engelleri ortadan
kalktıkça, ".... ticaret yoluyla, uluslararası rekabete eklemlenmek için, ulusal işgücü
piyasalan gittikçe artan oranda ivme kazanmış olacaktır"(Campbell,l994:190) der.
Campbell geleneksel iki ülke - iki mala dayalı ticaret modellerinin, işgücü
piyasalannın dünya ekonomisine eklemlenme süreçlerini açıklamakta yetersiz
kaldığını, ancak GÜ'lerdeki niteliksiz işgücünün uluslararası ticaretin gelişmesine
karşı daha "kınlgan" olduğunu ifade eder. Wood(l995:57-80) ise, GOÜ'lerden
önemli ve artan oranda işgücü-yoğun malların ithal edilmesinin, GÜ'lerdeki niteliksiz işgücünün durumunu etkilediğini ileri sürer. Wood ile Bhagwati'nin bu
konudaki anlaşmazlıkları, ürün fiyatlarıyla ilgili gözlemsel kanıtların farklı yorumlanmasına dayanır. Wood, 1980lerde sektörel verilerde, işgücü-yoğun mal fıyat­
lannda ki artışın çok zor gözlenebildiğini iddia eder; sektör-içi fıyat değişikliklerine
bağlı etmenlerden söz eder. Bu görüş üretim süreçlerinin aynşması ve işgücü-yoğun
aşarnalann GOÜ'lere transferi nedeniyle ortaya çıkan durumun, 4 hasarnaklı sektörel
fıyat istatistiklerinde yansıtılamaması tespitiyle uyumludur. Van Liemt (1995) ve
Torres(l998) söz konusu tartışmayla ilgili olarak GÜ'lerle düşük-ücretli ülkeler
arasındaki ticaretin toplam OECD ticareti içinde küçük bir paya sahip olduğunu ve
bu nedenle işgücü piyasalanndaki etkilerinin de küçük olacağını ifade ederler. Son
gözlemlere göre, niteliksiz işgücü-yoğun malların fıyatlan diğer malların fiyatlarına
göreli olarak azalmamıştır; yani niteliksiz işgücünün göreli ücretlerindeki azalma,
ticaret etkisiyle açıklanamaz.
İşgücü piyasalarının global dünyaya eklemlenmesiyle Avrupa'da ortaya çıkan
niteliksiz işsiz sayısındaki artış ve özellikle ABD, Avustralya ve Kanada'da artan
ücret eşitsizliğinin nedenlerinin bir kısmının, GOÜ'lerden yapılan ithalatın yol açtığı
rekabete bağlı olduğu görüşü kabul görmektedir, ancak bu etkinin büyüklüğünü
açıklamak oldukça zor görünmektedir. Araştırmaların çoğu, GÜ'lerin işgücü
piyasalannda otaya çıkan değişimierin ancak %1 O ila %30 arasında bir bölümünün,
GOÜ'lerden yapılan ithalada açıklanabileceğini göstermektedir. Değişik becerilere
sahip işçilerin kendi aralarındaki ücret farklılığı ve tüm sektörlerde nitelikli işgücü
istihdamının niteliksiz işgücü istihdamına oranında görülen artış, başka dinamiklerin
rolünü incelerneyi zorunlu hale getirmiştir.
3. Dolaysız Yabancı Sermaye Yatırımları ve İstihdam
İşgücü piyasalarının globalleşmesi tartışmalarının bir diğer boyutu da, dolaysız
yabancı sermaye yatırımlarının etkisi üzerinedir. Dış ticaret etkisine benzer bir şek­
ilde yürütülen argümana göre, GÜ'lerin düşük-ücretli ülkelere yapılan DYSY,
60
1 NURCAN OZKAPLAN
GÜ'lerdeki istihdam üzerinde bozucu bir etkiye sahiptir. Üretim süreçlerinin farklı
ülkelere kaydınlması sonucunda, niteliksiz işler düşük-ücretli ülkelere ihraç
edilmekte, bu da GÜ'lerde niteliksiz işgücüne olan talebi azaltmakta ve böylelikle
GOÜ'lerden yapılan ithalat rekabetinin etkisini güçlendirmektedir. Bu argümanın
dayandığı varsayım, DYSY aracılığıyla, ana fırmadan yapılan ara malı ve sermaye
malları ithalatı ile kar transferi etkilerinin zayıf olmasıdır; bu nedenle net etki(GÜ
açısından) negatif kabul edilmektedir.
Hem ticaret, hem de yatırım akımlannın niteliksiz işsizlik oranlan ve ücret eşit­
sizliği üzerindeki etkilerinin büyüklüğü, yapılan araştırmalara göre önemsiz çık­
maktadır. !990larda DYSY'nın GÜ'lerin GSYİH'larındaki oranının %0.5'lerde
kaldığı bilinmektedir. DYSY çokuluslu şirketler eliyle gerçekleşmektedir. Ayrıca,
çokuluslu şirketlerin büyük ölçüde GÜ'lerde konuşlandığı bilinmektedir. 1987-95
yılları arasındaki etkinliklerine bakıldığında, çokuluslu şirketlerin toplam katma
değerlerinin %70-%75'inin menşei ülkelerde gerçekleştiği hesaplanmıştır(Hirst and
Thompson, 1996;96). İkinci olarak GOÜ'lere yapılan söz konusu mütevazi yatırım
akımının gerçekten ne ölçüde bir "yer değiştirme"yi temsil ettiği şüpheli bulunmaktadır; yani GÜ'lerde yatırıma dönüşecek yerde, DYSY'nın ne kadarı GOÜ'lere gitmektedir sorusu önem kazanmaktadır. Bu yatırımların bir kısmı için menşei ülkedeki fırsat maliyetlerinin düşük olduğu saptanmıştır. DYSY'nın menşei ülkeye kar
transferleri ve ana fırmadan artan oranda ara malı ve sermaye malı ithalatı yoluyla
çok yeni kazançlar sunduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla, söz konusu kazançların
hem boyutları, hem de telafi güçleri hesaba katıldığında; düşük ücretli ülkelerle
ticaret ve yatıhm ilişkisinin nasıl olup da GÜ'lerdeki işsizlik artışının altında yatan
temel faktörler olduğunu anlamanın güç olduğu belirtilmektedir(Lee,1996:488).
Bir diğer önemli nokta ise şu şekilde ifade edilmektedir: GÜ'lerdeki imalat
sanayinin büyük çoğunluğu beceri ve icat-yoğun endüstrilerdir(yüksek teknolojiye
dayalı) ve bu nedenle düşük-ücretli ülkelerden kaynaklananCüretimin mekansal yer
değiştirme etkisinin yarattığı) dolaysız işsizlik tehdidi altında olduklarını söylemek
güçtür. DYSY'nın etkinlik alanlannda karşılaştırmalı üstünlüğün, fiziksel alt yapı,
donanımlı ve esnek işgücü ile arz eden-müşteri ilişkisinin tekil özelliği (pazar
istikrarı) tarafından artık daha çok belidendiği vurguianmaktadır (Wade,l996:87).
Bu noktada çokuluslu şirketlerin yeni teknoloji ile olan karmaşık ve dönüştürücü
etkileşimi devreye girmektedir. Yatırımların karşılaştırmalı üstünlüklerinde belirleyici olan yeni faktörler, özellikle yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin üretiminde,
batık maliyetler* nedeniyle yatırımların mobilitesinin azalması ve "değişik işlem­
lerin ard arda yapılması(collacation)" şeklindeki olanakları ortaya çıkarmaktadır.
EKONOMIK YAKLAŞlM
1
61
Tam zamanlı üretim gibi stokları minimize eden esnekleştirilmiş uzmaniaşma
tekniklerinin, global ölçekte yayılmış üretim yerine, nihai pazarlara yakın bölgelere
yatırım yapma eğilimini güçlendirdiği kaydedilmektedir. GOÜ'lere yapılan
DYSY'nı analiz eden bir çalışmaya göre(Page,1998:87-125), özel yatırım yapma
motivasyonlan şu şekilde değişikliğe uğramıştır: i)emlak gibi serveti koruyan .
yatırımlar yerine, imalat sanayi ve hizmet sektörlerindeki yatırımlar ön plana çık­
maya başlamıştır. ii) çokuluslu şirketler sadece düşük-ücretli komşu ülkelerde değil,
ABD ve Avrupa'da da yatırım yapar hale gelmişlerdir. iii)yeni yatırımlar menşei
ülke ihracatları için bir "ikame" olarak kabul edilebilir. Bu tip yatırımlar, korumacılık politikaları ve bölgesel entegrasyon anlaşmalannın yarattığı olumlu konjonktürlerde serpilmiştir.iv)yatınmlar yoluyla yeni piyasalara giriş, firmaya hızla
değişen tüketici tercihlerine uyum sağlama tecrübesi ve "tam zamanlı üretim"
tekniklerini kullanma fırsatını vermiştir.v)düşük işgücü maliyetine sahip elektronik
ve "veri-işlemcisi" endüstriler, yabancı yatırımcılar için doğal kaynaklardan daha
cazip olmaktadır.
4. Yeni Teknoloji ve İstihdam
Teknolojik gelişmenin ve özellikle mikro-elektronik teknolojilerinde
yaşanan
yeniliklerin üretim süreçlerinde ortaya çıkardığı dönüşümlerin, üretim organizasyonundan, göreli işgücü talebine ve yabancı sermaye yatırımlannın değişen profiline
kadar pek çok alanda belirleyici olduğu kabul edilir.Mikro-elektronik teknolojiler,
genel amaçlı, emek ve sermayeden tasarruf eden, programlanabilir, bir çok malı aynı
anda üretme ve değişik işlemleri ard arda yapma potansiyeline sahip teknolojiler
olarak tanımlanır. Bu özellikleriyle, makinaların boş durma zamanını azaltarak verimlilik artışına ve bir malın üretiminden diğerine hızla geçerek ürün esnekliğine
olanak tanımaktadır. Dolayısıyla niteliksiz işgücüne olan talebin azalışı bu boyutta
ele alınmaktadır. İkinci belirgin özellik olarak, işgücünden tasarruf sağlayan yeni
sistem, daha az sayıda parça içeren ürün tasarım ve üretim süreçlerinin bütünleşme­
si, işlem sayısının azalması ve bilgisayar destekli tasarım/üretimikontrol makinalarının kullanımı yoluyla, geniş mesleki donamma sahip, çeşitli görevleri
üstlenecek nitelikli işgücüne olan talebin artmasına yol açtığı tespiti yapılmaktadır.
Göreli işgücü talebindeki kayma, ABD ve Avrupa'daki yüksek işsizlik oranları farklılıklarına ilişkin akademik tartışmanın da can alıcı noktasıdır. Yaygın olarak kabul
*
Yatınma başlama
maliyeti, belirli bir bölgede faaliyet gösterıneyi öğrenmenin maliyeti,belirli bir
isim/marka olarak ün kazanma maliyeti, hükümet, işçiler ve diğer işverenlerin güvenini kazanma
maliyeti, vd.
62
1 NURCAN OZKAPLAN
edilen ve işgücü talebinde eğitimliinitelikli işgücü lehine olan kaymanın nedenlerini açıklayan "anaakım" yaklaşımı(OECD,1994a; Krugman,1994) aşağıdaki
gelişmeleri, bu kaymanın nedenleri olarak kabul eder:
1) Üretim ve istihdamın, "mavi-yakalı" endüstriler(imalat sanayi)den, "beyazyakalı" endüstriler(hizmetler)e doğru yer değiştirmesi
2) Daha az fiziksel güç ve daha çok entellektüel birikim gerektiren yeni teknolojinin uygulanmaya başlaması ve tüm endüstrilerde sermaye yoğunluğunda artış
3) Gelişmekte olan ülkelerden yapılan işgücü-yoğun mal ithalatı artışının yarattığı rekabet sonucu niteliksiz işgücüne olan talebin azalması
4) OECD ülkelerinden GOÜ'lere doğru net yabancı sermaye yatırım akımı
Görüldüğü gibi; yaygın olarak kabul edilen bu görüş; globalleşmenin işgücü
piyasalannı nasıl etkilediğiyle ilgili tartışmaların genel çerçevesini de oluşturmak­
tadır(bkz.s.l ). Bu görüş aynı zamanda, ABD ile Avrupa işgücü piyasaları arasında­
ki işsizlik ve ücret eşitsizliği anlamındaki farklılığın nedenlerini, ABD işgücü
piyasasının daha "esnek" oluşuna dayandırmaktadır; yani 1980lerden beri niteliksiz
işgücünden nitelikli işgücüne doğru gerçekleşen yapısal kayma nedeniyle, "katı"
işgücü piyasalarına sahip olan Avrupa ülkelerinde, niteliksiz işgücüne ait daha yüksek ve inatçı işsizlik oranlarına rastlanmaktadır görüşü kabul edilmektedir. Bu
kavramsal çerçeve, IMF destekli yapısal uyum programlannın vazgeçilmez bileşeni
haline gelen işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi yani kuralsızlaştırılması( deregulasyon) önlemleriyle hayat bulmaktadır. Dolayısıyla, sadece gelişmekte olan
ülkelerin değil AB'deki işgücü piyasalarının da esnekleştirilmesi gerekli olduğu
iddia edilmektedir. Zira, bu yaklaşıma göre; AB'de işgücü piyasaları, ABD ve
Birleşik Krallık'a göre; daha katıdır(istihdam güvencesi sağlayan yaygın yasal
çerçeve, "işsiz" kalma ve iş bulma sıklığının düşüklüğü); sendikalar daha
güçlüdür(sendikalı oranı daha yüksek, toplu sözleşme kapsamında daha çok işçi, işy­
eri düzeyinde değil sektörel düzeyde ücret pazarlığının yaygınlığı);asgari ücret daha
yüksektir, ·işsizlik ödeneği sistemi daha cömerttir (ödenekler daha yüksek ve daha
uzun süre ödeme mevcut).
"Toplam talep" yaklaşımı olarak adlandırılabilecek bir karşı görüş(Heylen
vd.,l996: 17-35) eleştirisine çok çarpıcı bir noktadan başlamaktadır: akademik literatüre hakim olan "göreli işgücü talebindeki yapısal kayma" tespitini kanıtiayacak
dolaysız göstergelerin var olmadığı ve sorunun bu göstergelerin yetersizliğinden
kaynaklandığı iddiası. Bu yaklaşımın dayandığı argümanlar şu şekilde özetlenebilir:
I) OECD Job Study( 1994a: ı S)'de kullanılan verilerin hiç birisi, AB'de ı 980lerde
'
yapısal bir dönüşümün yaşandığını göstermemektedir; ayrıca bu veriler yetersizdir;
1
1
EKONOMIK YAKLAŞlM
çünkü, sektör içindeki istihdam
Kanada'da yapılan
araştırmalar,
arasında değil,
törler
değişikliklerini
ilendiğini göstermekteuır;
ihmal etmektedir. ABD ve
iş kaybı
yeni istihdam yaratma ve
daha çok sektör
63
süreçlerinin sek-
içi(fırmalar arası) işgücü
devrinden etk-
değişikliği
yani bir sektörde net istihdam
devri oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmiş olabilir.
2) Eğer aynı yapısal kayma, AB ülkelerinde gerçekleşmiş
olmasa bile,
işgücü
işgücünde kıtlıkla
Bu
değişimin
de,
beraber, niteliksiz
işgücü fazlasının
işsizlik oranlarındaki artışın
1980lerde AB'deki ülkelerde, nitelikli
selmiştir.
ABD'de ise
işsizlik
hem de yüksek nitelikli
3) Aynca, nitelikli
işsizlik oranının
dönüşümü
yani
işgücü kullanımının
yüksek
olması, işgücü
ispat etmez. Bu
düşük
temel nedeni
istikrarhdır;
kadın işgücünün işsizlik
gelişme,
toplam talep ve yüksek
oranlan
yüksek
olması
ve üstelik, hem niteliksiz
düşmüştür.
olması
değiştirme"
işsizlik
gerekirdi. Oysa,
önemli oranda yük-
ve niteliksiz
işgücüne
dayalı yapısal
talebinde teknolojiye
"yer
nitelikli
da ortaya çıkması beklenirdi.
işgücünün işsizlik oranı
oranlan göreli
olsaydı;
ait
bir
etkisinden kaynaklanabilir:
dönemlerinde,
işverenler aynı
düzeyinden daha nitelikli İşgücünü, normal durumda niteliksiz
işgal edilecek işler için, kiralamayı tercih etmiş olabilir.
ücret
işgücü tarafından
4) iddia edildiği gibi, yapısal bir kaymanın olduğu kabul edilse bile, verilerin
sınırlı olmasından
ötürü bunu ispat etmek mümkün değildir.
Heylen, makroekonomik
işgücü piyasaları
politikaların,
özellikle
daraltıcı
üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle,
talep
politikalarının
işsizlik oranlarının
Avrupa'da göreli yüksek olduğunu ileri sürer.1980lerde ve 1990larda, ABD'de talep
yönetimi
eder.
politikasının
Daraltıcı
rağmen,
talep
AB'de faiz
ve
işsizlik
oranlanndaki direnç gücünün
politikalarının aynı
oranlannın
farklılıklarına işaret
dönemde, ABD ve AB'de
uygulanmasına
daha uzun süre yüksek kalmasını örnek olarak gös-
terir. Aynca, AB'de işgücü piyasalarının işsizliğe tepki anlamındaki farklı özelliklerinin önemine
işaret
eder: firma içindeki
işgücü piyasasının (firmanın
yüksek
ücretli ve kıdemli çalışanlannın oluşturduğu piyasa/içerdekiler) ücret belirlenmesindeki dirençlerinin yüksekliği, reel ücretierin artan işsizlik oranlarına daha yavaş
uyum sağlamasına yol açmaktadır. Bunun yanısıra, Heylen işsizierin beşeri sermaye
donanımlannın(iş becerisi ve motivasyonu) hızla yıpranmasının oynadığı rollerin
önemini vurgular. AB'de özellikle uzun süredir işsiz olanların yeni bir iş bulma
şanslarının
göreli olarak düşük olduğu tespit olmuştur.Sıkı para politikasının
enflasyonla mücadelede başarılı olduğunu, ancak işgücü piyasasında talep-yönlü bir
"çöplük" bıraktığı tesbitini, yeni politika önerileriyle tamamlar(bkz. Heylen
vd., 1996:34-35).
64
1 NURCAN ÖZKAPLAN
Heylen'in analizinin belki de en önemli katkısı, genel kabul gören, hegemonik
güce sahip yaklaşım ve analizlerin; genel, evrensel düzeyde geçerli ve eşdeğer
yaygınlığa sahip olduğunu söylediği eğilim, dönüşüm ve süreçlere kuşku ile yaklaş­
ma gerekliliğidir. Özellikle işgücü piyasaları gibi farklı dinamiklere sahip
piyasalardaki dönüşümün eşitsiz ve kısmi olması kaçınılmaz gibi gözükmektedir.
Zira, OECD'nin uluslararası standarta sahip işgücü istatistiklerinin, işgücü
piyasalannda yaşanan dönüşümün zengin ve karmaşık özünü yansıtmakta yetersiz
kaldığı tespiti bile, başlı başına ses getirmesi gereken bir gelişmedir. Bunun yanısıra,
mevcut verilerin başka türlü bir okumaya açık kılınmasının yaratacağı zihin açıklığı,
en azından akademik dünyanın ihtiyaç duyduğu bir soluklanma olarak değer­
lendirilebilir. İşgücü piyasalarının dünya ekonomisine eklemlenmesinin araçları
olarak dış ticaret, yabancı sermaye yatırımları ve yeni teknolojinin etkilerinin boyutları, tek başlarına belirleyici faktörler olamayacak kadar küçük görülmektedir. O
zaman, işgücü piyasalarının kendilerine özgü karakteristikleri ve yürütülen sosyal
politikaların nitelikleri gibi iç dinamiklerin, bu eklemlenme süreçlerindeki rolleri
konusunda daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Üstelik, sosyal politikaların ulusdevletlerin kısmi etkinliğinin göstergeleri olarak taşıdığı önem, dünya ekonomisine
eklemlenme tecrübesinde önemli rol oynuyor görünmektedir. Kuşkusuz, "global
eğilimler'' in sosyal politikalar ve işgücü piyasalarının yapısal özellikleriyle karşılık­
lı ve birbirini etkileyenidönüştüren karmaşıkidinamik bir ilişkisi olduğu göz ardı
edilmemelidir. Globalleşme ile istihdam arasındaki bağlantılan anlamaya dönük her
çabanın, işgücü piyasalarının dinamik ve insana özgü karmaşık niteliğini göz önüne
alması ve daha çok soru sorması anlamlı olacaktır.
Kaynakça
Baumol,W.J., S.A.B. Blackman and E.N. Wolf(1989) Productivity and American
Leadership, MIT Press, Cambridge, Mass.
Bhagwati,J.N.(1998) "Trade and Wages: a malign relationship?", in Globalization of
Labour Markets ..... .
Bhagwati, J.N. and V.Dehejia(1994) "Freer Trade and Wages of the Unskilled- Is
Marx Striking Again?", in J.N.Bhagwati and M.Kosters(eds), Trade and
Wages, American Enterprise Institute, Washington, D.C.
Campbell,D.(1994) "Foreig Investment, Labour Immobility and the Quality of
Employment", International Labour Review, v.l33, n.2, pp.185-203
Frankel, J(ed)(1994) The Intemationalization of Equity Markets, University of
Chicago Press, Chicago.
EKONOMIK YAKLAŞlM
1
65
Heylen, F, Goubert, L and E.Omey(l 996) "Unemployment in Europe: a problem of
relative or aggregate demand for labour?", International Labour Review,
v.l35, n.l, pp.l7-35.
Hirst, P. nd Thompson, 0.(1996) Globalization in Question, Cambridge: Polity
Press.
Krugman, P.(l994) "The Myth of Asia's Miracle", Foreign Afffairs, v.73, n.6,
November.
Lee,E.(l996) Globalization and employment: is axiety justified?", International
Labour Review, v. 135, n.5, pp.485-497.
Memedovic,O, Kuyvenhaven, A. and W.T.M. Molle(eds)(1998) Globalization in
Labour Markets, Challenges, Adjustment and Policy Response in the EU and
LDCs, Kluwer Academic Publishers , Durdecht, Bostan, London.
OECD(1994a) The OECD Job Study; Evidence and Explanations, Part I, Labour
Market Trends and Underlying Forces of Change, OECD, Paris.
Page, 8.(1998) Foreign Direct Investment and Migration", in Globalization of
Labour Markets ...
Torres,R.( 1998) "D iscussion", in Globalization of Labour Markets ..
Van Liemt, 0.(1995) "Labour in the Global Economy: Challenges, Adjustment and
Policy Respanses in EU", in Globalization of Labour Markets .....
Wade,R.(l996) "Globalization and its limits: Reports on the death of the national
economy are greatly exaggerated", in S.Berger and R.Dore(eds), National
diversity and global capita/ism, Ithaca, N.Y., Comeli University Press.
Wood, A.(l995) "How trade hurt unskilled workers?", Journal of Economic
Perspectives, v.9, n.3, pp.57-80.
66
1 NURCAN ÖZKAPLAN
Download