ÖN SÖZ Demokrasi, bir politik yönetim şekli olmaktan da ileri, esasta, bir hayat tarzıdır. Demokratik hayat tarzının özü ise, insana verilen yüksek değere dayanır. Ülkemizde çoğu kimse, demokrasinin yalnız politik anlamı ile ilgilenmektedir. Abraham Lincoln, demokrasinin bu politik yönünü, halkın halk için halk tarafından idaresidir diye tarif etmiştir. Herkesin ağzında olan bu tariftir. Demokrasinin asıl özünde, insan bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal bütün yeteneklerini optimum bir şekilde geliştirip kendi iradesi altında kullanabilme, kendi imkânları içinde verimli, etkili ve insan haysiyetine yakışır bir hayat kurup sürdürme özgürlüğü yatmaktadır. İslâm dini de insana büyük değer vermiştir. Yüce Tanrının insana verdiği üstün değer, Kutsal kitabımızın birçok ayetlerinde açıklanmıştır. O halde, insanın bütün yeteneklerini sağlıklı ve optimum bir seviyede geliştirmesine, güvence içinde verimli ve mutlu bir hayat kurmasına imkân ve fırsat verme işi, demokratik toplumun bünyesinde mevcut bir anlayıştır. İşte elinizdeki bu kitap, bu temel görünüşün bir yansımasıdır. İnsanın, gelişip büyürken, kendini gerçekleştirirken karşılaştığı ve kendi başına üstesinden gelemediği engelleri aşmasında ona yardım, demokratik hayat tarzımız ve sosyal değerlerimiz gereği olmaktadır. Demokraside ve dinimizde her insan sevilmeye, korunmaya, yücelenmeye ve yardıma lâyıktır. Bu kitapta, problemli kişiye yapılacak psikolojik yardım ameliyesinin ilke ve teknikleri üzerinde durulmaktadır. Danışma ve psikoterapinin psikolojik temelleri incelenmektedir. Bu ilke ve tekniklere dayanarak kurulan bu yardım ilişkisine, psikolojik yardım ilişkileri demeyi tercih ettik. Yazar, böyle bir kitabı kaleme almayı yıllardır düşünmüş ve arzu etmiştir. Zira birçok üniversite psikoloji ders programlarında, danışman, psikoterapist ve öğretmen yetiştirme programlarında danışma psikolojisi dersi gören öğrenciler ile psikiyatri kliniklerinde, rehberlik ve danışma servislerinde çalışan elemanlar için böyle bir esere ihtiyaç vardı, ama başvurulabilecek bir kitap yoktu. Kitapta ele alınan mülâkat ilke ve teknikleri, röportaj yapan basın yayın mensuplarının, soruşturma yapan adalet veya güvenlik elemanlarının da işine yarayacaktır. Kitap, esas itibariyle, yazarın Aston Üniversitesindeki (İngiltere) çalışmaları sırasında kaleme alınmıştır (1978). Ama gerçekte o uzun süren bir çalışmanın ve meslek birikiminin ürünüdür. Umarım ki kitap, yukarıda işaret edilen boşluğu doldurur, büyük bir ihtiyacı karşılar; yeni çalışmalara ve ciddi ağırlıklı yayınlara yol açar. Türk insanı buna lâyıktır ve ihtiyacı vardır. iii Eserin yazılışında, hiçbir dil saplantısına kapılmadan, aşırılığa kaçmadan, güzel ve zengin Türkçemize yakışan munis Türkçeyi kullanmaya çalıştım. Moda sözlere ve başka dillerden kopya söyleyiş tarzlarına itibar etmedim. Yeri geldi "yeni", yeri geldi "eski" kelimeyi aynı rahatlıkla kullandım. Bu, bilinçsiz bir yazış tarzı olmamıştır. Bir fikri, kavramı, duyguyu en kısa, açık ve rahat bir şekilde ifade etmek nasıl mümkünse o şekilde hareket edilmiştir. Amaç, fikri anlatmaktır. Bu yaklaşımın, ilerde bazı "eski" veya "yeni" kelimelerin yeni anlam ve kavramlar yüklenerek ilim dilimizin zenginleşip güçlenebilmesine yol açabileceği inancındayım. Tabiatıyla, okuyucu kitapta, Türkçede tam karşılığı bulunmayan bazı terim nitelikli kelimeler bulacaktır. Meselâ, yanıtım (response), içgöçü (insight), gerekim (requirement) , yedme (leading) gibi. Bu da ilmî eserde kaçınılmaz bir haldir. Ama bu terim nitelikli kelimelerin de Türk kulağım tırmalamayacak ve yadırganmayacak biçimde olmasına gayret edilmiştir, inşallah muvaffak olunmuştur. Algı kelimesi de yerine göre algı, yerine göre idrak şeklinde kullanılmıştır. Kişinin bir şeyi idrak etmesi söz konusu olduğu zaman algımak şeklinde kullanılmıştır. Çünkü algılamak, "etkilemek" gibi geçişli bir fiildir. Öznenin yaptığı işin diğer şahıs üzerinde vuku bulması anlamını taşır. Hâlbuki idrak etme işi kişinin kendisinde olmaktadır. Dil konusunda bu temel görüşe rağmen, amaç bir fikri veya kavramı okuyucuya en kısa ve açık biçimde ifade etmek olunca, bazı yerlerde üniversite öğrencilerinin yaygın olarak alışık olduğu kelimelere kaymaktan da sakınamadığımı bilmekteyim. Psikolojik Yardım İlişkileri, 9 bölümden oluşmaktadır. 1. Bölüm, psikolojik yardım ihtiyacını, bu yardımın niteliklerini ve psikolojik yardım mesleklerini incelemektedir. 2. Bölüm, psikolojik danışma ve psikoterapinin dışarıda ve Türkiye'de gelişmesine ait kısa bir tarihçe vermektedir. 3. Bölümde, danışma ve psikoterapinin amaçları ve ölçütler tartışılmaktadır. Danışma ilişkilerinin nasıl kurulacağı, danışma atmosferi ve dış şartlar 4. Bölümde açıklanmaktadır. 5. Bölüm danışma ünitelerini ve danışman rollerini işlemektedir. Yedme teknikleri, örneklerle 6. Bölümde ele alınmıştır. 7. Bölümde psikolojik yardım ilişkilerinde ulaşım teknikleri ele alınmaktadır. 8.Bölüm ilk danışma görüşmesinin önemini ve nasıl başlatılacağını incelemektedir. 9. Bölümde ise, danışma ünitelerinin tamamlanmasında ve danışma ilişkisinin sona erdirilmesinde temel ilke ve teknikleri belirtmektedir. Bu kitabı ders kitabı olarak kullanacak meslektaşlar dilerlerse Tarihçe bölümünü okutmayabilirler. O bölüm, danışma alanında ülkemizdeki bazı temel gelişmeleri göstermek için yazılmıştır. Kitaptan yararlanan yazarların, yazılarında kitabı referans vermelerini dilerim. Akademik etik bunu gerektirir. Ancak çok inceleyendir ki çok referans verebilir. Kaynağı göstermekten çekinmemek lâzımdır. Prof. Dr. Hasan Tan iv