Çocuğun Cinsel İstismarı Suçu Ş.Cankat TAŞKIN* ÖZET Çalışmamızın konusu TCK 103'te düzenlenen “Çocukların Cinsel İstismarı” suçudur. Çalışma bu eksende gelişecektir. Ancak, ikinci kısımdaki suçları birbirinden tamamen ayırmayı hukuk tekniği açısından doğru bulmadığımızdan, suçlar arasındaki benzerliklere ve farklılıklara da dikkat çekmek adına ikinci kitapta düzenlenen ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen diğer suçlara da yeri geldikçe değinme gereği duyulmuştur. Özellikle, çocukların cinsel istismarı değerlendirilirken, yeri geldikçe 765 Sayılı TCK'daki ve karşılaştırmalı hukuktaki düzenlemelere de değinilmiş, değişik hukuk düzenlerinde çocuklara karşı işlenen suçlara ne tür yaptırımlar konduğu da irdelenmiştir. Anahtar Kelimeler : cinsel istismar; TCK 103, cinsel istismar suçu I- Giriş 5237 Sayılı TCK'nın ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlığını taşıyan ikinci kısmının “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde Cinsel Saldırı (TCK 102); “Çocukların Cinsel İstismarı” (TCK 103); “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” (TCK 104) ve “Cinsel Taciz” (TCK 105) suçları düzenlenmiştir. 765 Sayılı TCK'da ise cinsel suçlar TCK'nın Sekizinci Bapında “Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhinde Cürümler” başlığı altında düzenlenmişti. Kanımızca, 5237 Sayılı TCK'nın düzenleniş sistemi korunan hukuki yarar gözetildiğinde daha doğru olmuştur1. * Avukat, Bursa Barosu Üyesi, Kocaeli Üniversitesi Kamu Hukuku Doktora Öğrencisi 1 Aynı yönde bkz ERASLAN, Orhan; Türk Ceza Kanunu Reformu, Birinci Kitap, Toplumsal Değişim Sürecinde Türk Ceza Kanunu Reformu, Panel, 21-22 Mayıs 2004, Ankara, s.169 1 Çalışmamızın konusu TCK 103'te düzenlenen “Çocukların Cinsel İstismarı” suçudur. Çalışma bu eksende gelişecektir. Ancak, ikinci kısımdaki suçları birbirinden tamamen ayırmayı hukuk tekniği açısından doğru bulmadığımızdan, suçlar arasındaki benzerliklere ve farklılıklara da dikkat çekmek adına ikinci kitapta düzenlenen ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen diğer suçlara da yeri geldikçe değinme gereği duyulmuştur. Özellikle, çocukların cinsel istismarı değerlendirilirken, yeri geldikçe 765 Sayılı TCK'daki ve karşılaştırmalı hukuktaki düzenlemelere de değinilmiş, değişik hukuk düzenlerinde çocuklara karşı işlenen suçlara ne tür yaptırımlar konduğu da irdelenmiştir. II- Çocukların Cinsel İstismarı Suçu A) Genel Olarak Çocukların cinsel istismarı suçu TCK 103. maddede, “Kişilere Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu maddede cinsel istismar “basit” ve “nitelikli” cinsel istismar olarak kaleme alınmıştır. TCK 103/1, basit cinsel istisimar fiilini yaptırıma bağlamaktadır. Fıkra 2 bentten oluşmaktadır. Bentlerde ceza mağdurun yaşı esas alınarak belirlenmiştir. Buna göre, mağurun 0-15 yaş arasında olması hali “a” bendinde; “15-18 yaş” arasında olması hali de “b” bendinde düzenlenmiştir. Öğretide, TCK 103. maddeyi eleştiren ve bir eylemin cinsel istismar sayılması için mağdurun yaşının esas alınmış olmasının doğru olmadığını, eylemin niteliğinin ve failin kimliğinin esas alınarak istismarın belirlenmesi gerektiğini savunan bir görüş öne sürülmüştür2. Madde 765 Sayılı TCK'nın 414 ve 415. maddelerinin karşılığını oluşturmaktadır. 765 Sayılı TCK döneminde bu suç, “15 yaşından küçüklere karşı işlenen ırza geçme ve ırza tasaddi” olarak düzenlenmişti. 765 Sayılı TCK ile 5237 Sayılı TCK hükümleri arasında esaslı bir fark olmamakla birlikte, madde içeriklerinde birtakım farklılıklar bulunmaktadır3. TCK 103/1 “a” bendinde, cinsel istismar, 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış; “b” bendinde ise 15 yaşını doldmurmuş olmakla 2 Çocuk Hakları Komisyonlarının Raporu; TBBD, Sayı: 53, Temmuz-Ağustos 2004, s.54 3 KURT, Gülşah; “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nda Cinsel Taciz Suçu”, Uğur Alacakaptan'a Armağan, Cilt:1, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008, s. 508 2 birlikte 18 yaşını doldurmamış olan çocuklara karşı cebir, tehdit,hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar yoluyla oluşan cinsel istismar yaptırıma bağlanmıştır. Burada, a bendinde “cinsel davranış”; b bendinde ise “cinsel davranışlar” kavramının kullanılmış olması yasanın özensizce hazırlandığını ortaya koymaktadır4. Yoksa, a bendindeki “davranış” kavramından davranışın tekliği, b bendindeki “davranışlar” kavramından, davranışlarda süreklilik olması anlaşılmamalıdır5. Cinsel istismarın nitelikli şekli ise, TCK 103/2'de düzenlenmiş olup; vücuda organ veya sair cisim sokulması yoluyla çocuğun cinsel yönden istismar edilmesi olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, çocukların cinsel istismarı suçunda da diğer cinsel suçlarla ortak olarak, “kişilerin cinsel dokunulmazlığı” korunan hukuki yarar olarak söylenebilir. Çocukların cinsel özgürlüğü de korunan hukuki yararlardandır6. Diğer yandan, mağdurun küçük yaşlarda ve erken cinsel deneyimden uzak tutulması, cinsel gelişiminin korunması da kanunkoyucu tarafından amaçlanmıştır. Kanunun, açıkça “cinsel istismar” deyişini kullanmasının en önemli nedeni de budur7. Çünkü çocuğun yaşı ve psikolojisi nedeniyle kendisine yönelen cinsel eylemi anlayabilmesi çok güçtür. Aşağıda cinsel istismarın önce basit şekli, ardından nitelikli şekli incelenmiştir. B) Kavram Sorunu Basit ve nitelikli cinsel istismar suçunu incelemeden önce, TCK bağlamında “çocuk” kavramından neyin anlaşılması gerektiği ile “cinsel istismar” deyiminin anlamı üzerinde durulması gerekir. 1.) Çocuğun tanımı Çocuk tanımı bakımından, hukukumuzdaki duruma kısaca göz atacak olursak, TCK'ya göre çocuk deyiminden henüz 18 yaşını doldurmamış olan kişi anlaşılır (TCK md 6/1.b). Keza, 5395 4 TEZCAN, Durmuş/ERDEM, Mustafa Ruhan/ ÖNOK, Murat; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, Ankara 2007, s.300 5 MALKOÇ, İsmail; Türk Ceza Kanunu Uygulamasında Cinsel Suçlar, Malkoç Kitabevi, Ankara 2009,s. 167 6 ÜNVER, Yener; “Cinsel Dokunulmazlığa ve Genel Ahlaka Karşı Suçlar”, Türk Ceza Kanunu'nun 2 Yılı, Teori ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, İstanbul, Nisan 2008, s. 295 7 TEZCAN/ERDEM/ ÖNOK, Ceza Özel, s.297 3 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu'na göre de çocuk daha erken yaşta ergin olsa bile; 18 yaşını doldurmamış olan kişiyi ifade eder. (ÇKK md 3/1-a). Buna göre, TCK 103.maddeki suçun oluşması için TCK ve ÇKK anlamında çocuk sayılan kişilerin cinsel yönden istismar edilmesi gerekecektir. Yine ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin (BMÇHS) 1. maddesinde “Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” tanımı yer almaktadır. Buna göre, 18 yaşını doldurmamış olan herkes çocuktur. Aynı Sözleşme'nin 34. maddesine göre çocukların cinsel istismardan ve pornografiden korunması için taraf devletlerin her türlü önlemi alma yükümlülüğü bulunmaktadır. 34. madde şöyledir : “Taraf Devletler, çocuğu her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler. Bu amaçla Taraf Devletler özellikle: a) Çocuğun yasadışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını; b) Çocukların, fuhuş, ya da diğer yasadışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini; c) Çocukların, pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini; önlemek amacıyla ulusal düzeyde ve ikili ile çok taraflı ilişkilerde gerekli her türlü önlemi alırlar.” Çocuğun cinsel istimarının engellenmesi için karşılaştırmalı hukukta da birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin, Avusturalya'nın Victoria Eyaleti Ceza Kanunu'nda8 (Crimes Act 1958, md. 67A) 16 yaşından küçüklerle (ya da 16 yaşından küçük görünenlerle) ilgili her türlü film, fotoğraf, bilgisayar oyunu, animasyon ya da yayınlarda çocukla cinsel ilişkiye girildiğini gösteren sahneler, cinsel içerikli tavırlar ve bu anlamdaki her türlü hareket suç kapsamına alınmıştır. İngiltere'de 2003 tarihli Cinsel Suçlar Yasası (Sexual Offences Act) ile çocuğun cinsel istismarı suçu çok geniş şekilde düzenlenmiştir9. Ancak bu Kanunda, çocukların yaş grubu 0-13 ve 13-18 yaş olarak belirlenmiştir. (md 5-9 arası). Kanunda, çocuklara karşı bakım ve gözetimden, eğitim ve öğretimden kaynaklanan cinsel istismar, ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, akrabalık ilişkilerinin sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle istismarda bulunmak da ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. (madde 25-30 arası) 8 SMITH, Russel/ GRABOSKY, Peter/ URBAS, Gregor; Cyber Criminals On Trial, First Published by Cambridge University Press, Cambridge, 2004, s. 69 9 www.opsi.gov.uk/acts/acts2003/ukpga_20030042_en.pdf (Erişim tarihi : 19.11.2009) 4 Ayrıca, Stockholm Deklerasyonu ve Eylem Planı'nda, 182 nolu İLO Sözleşmesi'nde; tarafı olduğumuz Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 34.maddesinde ve bu Sözleşmenin 25 Mayıs 2000 tarih, 54/263 sayılı Birleşmiş Milletler Kararıyla onaylanan Çocukların Satılması, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi Hakkında Seçmeli Protokolüne10 göre, ticari cinsel sömürü bağlamında çocuk fuhşu, çocuk pornografisi eylemlerinin taraf devletlerin iç hukuklarında yaptırıma bağlanması gerektiği belirtilmektedir11. Sonuç olarak, hukukumuzda 18 yaşını doldurmamış olan herkesin çocuk olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda, TCK 103'teki suçun oluşmasının önşartı mağdurun 18 yaşını doldurmamış olmasıdır. 2.) Cinsel İstismarın Tanımı,Temel Şekilleri ve Tarihçesi İstismar, hukuk sözlüğünde12 “sömürme; kötüye kullanma; yararlanma; işletme” olarak tanımlanmıştır. Bir başka tanıma göre ise13 “Çocuk istismarı, çok geniş anlamda, belli bir zaman dilimi içerisinde, bir yetişkin tarafından çocuğa o kültürde kabul edilmeyen bir davaranışın uygulanmasıdır. Başka bir söyleyişle, çocuğun büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde engelleyen her türlü davranış çocuk istismarıdır.” . Bu bağlamda, cinsel istismarın tıbben belirlenmiş başlıca dört şeklinin olduğunu, bunların da fiziksel, cinsel, duygusal ve ihmali istismar olarak tanımlandığını belirtmekte yarar vardır14. TCK uygulamasında da çocuk istimarından neyin anlaşılması gerektiği yönünde, kavramdaki belirsizliğin aşılması adına bu başlıklar yol gösterici olabilecektir. Dar anlamda ise cinsel istismar “psikososyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük olan bir çocuğun bir çocuğun yetişkin tarafından cinsel doyum için kullanılması” olarak tanımlanabilir15. Bu kapsamda, genital bölgeleri elleme, teşhircilik, röntgencilik, pornografi ve ırza geçme cinsel istismar olarak değerlendirilebilir16. 10 Türkiye bu protokolü 9 Eylül 2000 tarihinde imzalamış ve Ağustos 2002'de onaylamıştır. ERBAŞI, Aslıhan Ayşe; ''Çocuk Ponografisi'', İBD, Cilt 81, Sayı 2007/4,s.1622 11 Geniş bilgi için bkz ERBAŞI, “Çocuk Pornografisi”, s. 1620 vd 12 YILMAZ, Ejder; Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, Genişletilmiş 4. Baskı, Ankara 1992, s. 437 13 POLAT, Oğuz; Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, Tanımlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007, s.27 14 Kavramlara ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz POLAT, Çocuk İstismarı, s. 45 vd 15 POLAT, Çocuk İstismarı, s. 45 16 POLAT, Çocuk İstismarı, s. 46 5 Dünya Sağlık Örgütü ise çocuk istismarını “çocuğun sağlığını, fiziksel ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülke tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar” şeklinde tanımlamaktadır17. Kavram karışıklığına yol açılmaması için, çocuk pornografisi ile çocukların cinsel istimarının da birbirinden ayrılması gerekmektedir18. Çocuk pornografisi, çocuğun pornografik bir üründe kullanılmasını ifade eder ve TCK 226'da yaptırıma bağlanmıştır. Oysa cinsel istismar ise bir çocuğun (veya bir erişkinin) rızası olmadan veya fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kalarak cinsel amaçlar için kullanılması olarak tanımlanabilir. Bir başka deyişle, istismar bir kişinin kendi rızası dışında cinsel eyleme hedef olması ya da buna kalkışılmasıdır. TCK 103 anlamında çocuğun cinsel istismarından çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış anlaşılırken; cinsel istismara uğramış olan çocuğun görüntülerinin ya da bu eyleme ilişkin seslerin veya yazıların müstehcen bir ürün haline getirilmesi TCK 226'daki suçu oluşturacaktır. Her iki eylem birikte gerçekleşmişse, faile her iki suçtan da ceza vermek gerekecektir19. İstismarın hukuki anlamda da geniş bir kavram olduğunu ve TCK'da fuhşu içeren 227. madde ile müstehcenliğe ilişkin 226. maddede de çocuklar için özel düzenlemeler getirildiğini belirtmemiz gerekmektedir20. İstismar, TCK 103/1 a ve b bentlerinde mağdurun yaşı, cebir, hile, tehdit vb iradeyi bozucu araçlarla gerçekleştirilen cinsel davranışlar olarak tanımlanmıştır. TCK 103'ün oluşması için ayrıca çocuğun cinsel yönden istismar edilmiş olması da aranmaktadır. Maddede, “her türlü cinsel davranış ve cinsel davranış” şeklinde ifade edilen eylemlerin genel biçimde tanımlanması, kalem kalem belirtilmemesi, cinsel istismar eylemlerinin kapsamına tacizi içeren harketlerin de dahil olabileceği yönünde geniş bir düzenleme yapılması kanun yapma tekniği, belirlilik ve suçların yasallığı ilkeleri açısından sakıncalıdır21. İstismarın tarihçesinin de insanlık tarihi kadar eski olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, istismar kavramının konuşulmaya başlanması ve konuyla ilgili sistematik çalışmaların yapılması 17 KÖK, Nezih Ahmet; “Çocuğun Cinsel İstismarında Adli Tıp Uygulamaları”, EÜHFD, Cilt X, Sayı: 3-4, Erzincan 2006, s. 3 18 ÖZBEK, Veli Özer; Müstehcenlik Suçu, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2009, s. 118 19 ÖZBEK, Müstehcenlik, s. 118 20 Çocuk Hakları Komisyonları, s. 154 21 ÜNVER, “Cinsel Dokunulmazlığa”, s. 313 , Aynı yönde Çocuk Hakları Komisyonları, s. 154 6 ancak 1960'lı yıllarda olabilmiştir22. Türkiye'de ise istismarın tartışılmaya başlanması çok daha yenidir ve çocuk istismarı konusundaki istastiki veriler ilk kez 1990'lı yıllara dayanır23. C) Basit Cinsel İstismar Suçu Yukarıda da değinildiği gibi, basit cinsel istismar suçu TCK 103/1'de mağdurun yaşına göre iki bent halinde düzenlenmiştir. Bunlardan ilki 0-15 yaş grubundaki çocukların cinsel istismarıdır. Diğeri ise 15-18 yaş arası çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel istismardır. 0-15 arasındaki çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel hareket cezalandırılmıştır. Kanun koyucu 0-15 yaş grubunun rızasına itibar etmemiştir24. Kanunkoyucu, 765 Sayılı TCK döneminde Yargıtay'ın verdiği kararlardan da yola çıkarak bu düzenlemeyi yapmıştır25. Oysa 15-18 yaş arasındaki çocuklara karşı cinsel eylemlerin istismar niteliği taşıması için, hile, tehdit, cebir veya iradeyi etkileyen diğer bir şekilde işlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bu yaş grubundaki çocukların fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği de gelişmiş olmalıdır. Gelişmemişse, 0-15 yaş gurubu çocuklara ilişkin hüküm uygulanacaktır. Bu bağlamda, çocuğun rızası varsa artık TCK 103/1-b uygulanmayacak, olayla örtüştüğü ölçüde TCK 104 uygulanacaktır. TCK'da kişinin fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini ortadan kaldıran veya azaltan nedenler fail bakımından düzenlenmiştir. Bunlar TCK 31'deki yaş küçüklüğü, TCK 32'deki akıl hastalığı ve TCK 33'teki sağırlık ve dilsizliktir. Bu durumda, TEZCAN/ERDEM/ÖNOK'a göre26 TCK 103/1a anlamında algılama yeteneğinin gelişmesini engelleyen neden olarak yaş küçüklüğünden söz etmek olanaksızdır. Çünkü kanun 15 yaşına kadar olan çocuklarda algılama yeteneğinin gelişmemiş olduğunu çürütülmesine olanak bulunmayan bir karine olarak kabul etmiştir. Bu konu ancak 15-18 yaş arasındaki çocuklar için araştırılmalıdır. 22 POLAT, Çocuk İstismarı, s. 329 vd 23 POLAT, Çocuk İstismarı, s. 342 24 YENİDÜNYA, A. Caner; “5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, Legal Hukuk Dergisi, Eylül 2005, s. 3303 25 5.CD'nin 30.3.2000 tarih; 5576 E, 943 K. sayılı kararı (aktaran: EROL, Haydar; Açıklamalı ve İçtihatlı Yeni Türk Ceza Kanunu, Yayın Matbaacılık, Ankara 2005, s.524) 26 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s.298 7 1.) Suçun Faili ve Mağduru Basit cinsel istismar suçunun faili herkes olabilir. Fail ergin olabileceği gibi çocuk da olabilir. Ancak, fail 12 yaşını doldurmamış olan bir çocuksa TCK 31/1 gereğince cezai sorumluluğunun olmadığı sonucuna varmak gerekir. Ayrıca failin erkek veya kadın olması da mümkündür. Faille mağdurun aynı cinsten olması suçun oluşmasını önlemez. Mağdur ise yalnızca çocuk olabilir. Çocuk eğer 0-15 yaş grubunda ise TCK103/1-a; 15-18 yaş grubunda ise fiilin hukuki anlam ve sonucunu anlayabilecek durumda olması şartıyla TCK 103/1-b uygulanacaktır. Çocuğun mahkeme kararı ile veya evlilikle ergin kılınması da TCK 103/1b'nin uygulanmasını engellemez27. Zira ÇKK 3/1-a maddesine göre çocuk “daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, üçüncü kişiler bakımından, mağdurun evli veya bekar olmasına bakılmayarak nüfustaki yaşının esas alınmasına göre uygulamaya gidilmesi gerekir28. Gerekirse, Adli Tıp Kurumundan çocuğun gerçek yaşının tespiti de istenmelidir29. Yargıtay'ın da yaklaşımı bu eksendedir30. Ancak bu noktada şöyle bir sorun belirmektedir. Suçun, çocuk eşler arasında da işlenmesi mümkündür. TCK 102/2 kapsamında düşünülecek olursa, eşler arasında zorla cinsel ilişki şikayet üzerinde cezalandırılmaktadır. Ancak, her iki eş de çocuksa TCK 102/2 uygulanabilir mi? TCK 103'te 16 ve 17 yaşındaki çocukların evlenebileceği düşünülerek 102/2 benzeri bir düzenlemeye gidilmemiştir. Bunun nedeni olarak evliliğin çocuğu ergin kılacağı düşünülmüş olabilir31. Bu durumda, bir görüşe göre32, çocuk eşler arasındaki cinsel istismar (zorla cinsel ilişki) suçunda şikayet aranmaksızın TCK 103/2'den soruşturma yapılacak ve istismar eden çocuğa ağır ceza verilecektir. Bu durum, aynı nitelikteki fiilin ergin olan eşler arasında işlenmesi halini şikayete bağlı olarak yaptırıma bağlayan TCK 102/2 karşısında, çocuk eşler aleyhine bir eşitsizlik oluşturmaktadır. 27 28 29 30 31 32 MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 166 AKÇİN, İhsan; “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, Yargıtay Dergisi, Ocak-Nisan 2006, Sayı : 1-2, s. 104 KÖK, “Cinsel İstismar”, EÜHFD, s. 12 5.CD'nin 14.04.2004 tarih, 3206 E; 2943 K. sayılı kararı (aktaran EROL, Yeni TCK, s. 522) MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 167 MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 167 8 Ancak, TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, TCK md 5 gereğince, MK 11/2,124,125 ve 126'daki düzenlemelerin geçersiz olduğundan, bu durumda küçük yaştaki eşler arasında yaşanan cinsel istismar suçunun TCK 103/2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşündedir33. Oysa kanaatimizce, TCK md 5 “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” diyerek, TCK'nın genel hükümlerinin ancak özel ceza kanunları ile veya cezai yaptırım içeren diğer kanunlardaki hükümlerle ters düştüğü durumlarda geçerli olacağından bahsetmektedir. MK 11/2,124 ve devamı hükümlerinde ise cezayı içeren özel düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca MK özel bir ceza kanunu da değildir. Bu durumda, yazarların görüşünün çocuklar arasındaki evlilikler bakımından uygulanabilmesi mümkün değildir. Şu halde, bu durumdaki mağdurla failin TCK 102/2'deki evlilik içi cinsel saldırıdan sorumlu tutulması ve kovuşturmanın da şikayet üzerine yapılması gerekir. Nitekim SOYASLAN34, “Evlenmek kişiyi ergin kılar, O halde 18 yaşını bitirmemiş ancak evlenmiş bir kişinin cinsel saldırıya maruz kalması halinde fail erginlere yapılan cinsel salırıdan sorumlu olacaktır. Söz konusu evliliğin 16 yaşını bitirme koşuluna bağlı olarak olağanüstü haller dolayısıyla gerçekleşmiş olması önemli değildir.” diyerek görüşümüzü desteklemektedir 35 . Ne var ki ÇKK md 3/1-a'da evliliğin veya mahkeme kararının varlığına rağmen 18 yaşını doldurana kadar bir kimsenin çocuk sayılacağı belirtilmiştir. Durum böyle olunca, çocuk eşler arasındaki cinsel istismarın re'sen soruşturulması da kanun gereğince bir zorunluluk taşımaktadır. Bu da kanaatimizce kamu düzenine aykırı bir durumdur ve evlilik birliğini sarsacaktır. TCK 103/2'ye çocuklar arasındaki evlilik sırasında işlenen istimar fiilinin de şikayete tabi olduğuna yönelik bir düzenleme koymak, bu konudaki eşitsizliği ve tartışmaları giderecektir. Bir görüşe göre36, mağdur 18 yaşını doldurmuş ise, diğer koşulların oluşması durumunda fail hakkında TCK 102/1 hükmü uygulanacaktır37. Kanaatimizce, biraz aşağıda vereceğimiz örneğe benzer bir örnekte mağdur da fail de 18 33 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 300 34 SOYASLAN, Doğan; Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 5 . Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2005, s. 182 35 Aynı yönde ayrıca bkz GÜNDÜZ, Remzi/GÜLTAŞ, Veysel; Açıklamalı İçtihatlı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Suçlar, Bilge Yayınevi, Ankara, Ekim 2008, s.53 36 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3303 37 AKÇİN, “Cinsel Dokunulmazlığa”, YD, s.138 9 yaşını doldurmamış ise, hangi hükmün uygulanacağı bakımından uygulamada sorun yaşanabilecektir. Bu nedenle kanunu yorumlarken oldukça dikkatli davranmak gerekmektedir. Bursa 10.Asliye Ceza Mahkemesi'nde de yargılama konusu olan38 bir olayda, her ikisi de 17 yaşında lise son sınıf öğrencisi olan, birbirini hiç tanımayan mağdur ve fail belediye otobüsünde yan yana otururlar. Erkek, mağdur kızın iddiasına göre, kızın bacaklarını kız tarafından birkaç kez uyarılmasına rağmen ısrarla ve cinsel haz almak amacıyla okşar. Mağdur kız şikayetçi olur ve sanık erkek TCK 103/1-b'den cezalandırılır. Karar, TCK 103/1-b'nin uygulanması bakımından yanlıştır. Zira TCK 103/1-b'deki suçun oluşmasının önşartı mağdurun cebir, tehdit veya hile ile aldatılması ya da iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak cinsel istismara maruz kalmasıdır. Oysa, somut olayda hem fail hem mağdur belediye otobüsünün içerisindedir, içeride başka yolcular da vardır ve otobüs seyahat halindedir. Bu durumda, mağdurun iradesinin nasıl etkilendiği, ya da mağdura karşı nasıl cebir, tehdit içeren bir eylem gerçekleştirildiği tartışılmalıdır. Zira, cinsel suçlarda tehdit; mağdurun cinsel saldırıyı veya istismarı kendisine yönelen tehdide tercih etmesini gerektirecek boyutta olmalıdır. Bir başka deyişle, mağdur, kendisine yönelen cinsel saldırıyı kabul etmemesi durumunda daha büyük bir saldırıya maruz kalacağı yönünde (sözgelimi kendisine veya yakınlarına yönelik ciddi bir ölüm tehdidi) bir tedirginlik içerisinde olmalıdır. Bu nitelikteki bir tehdidin iradeyi ortadan kaldıracağı kabul edilmelidir39. Cinsel suçlarda cebir ise suçun zorunlu bir unsurudur. Cebir, mağdurun direncini kıran her türlü maddi güçtür. Cebrin, cinsel saldırıda mağdurun direncini kıracak nitelikte olması gerekmektedir40. Hileli davranışlar ise, cinsel saldırıyı gerçekleştirmek için başvurulan her türlü aldatıcı harekettir. Mağdur hataya düşürülmekte, kandırılmakta ve bu yolla direnemeyecek noktaya getirilmektedir. Örneğin, failin kendisini doktor olarak tanıtarak mağduru muayene ediyor gibi görünürken mağdura karşı cinsel saldırıda bulunması durumunda hileli hareket vardır41. 38 39 40 41 2009/ 529 E. 04.11.2009 tarihli karar (Karar yayınlanmamıştır.) YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3289 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290 10 Şu halde, yukarıda verilen örnek hile, tehdit ve cebir açısından yeniden değerlendirilecek olursa denebilecektir ki failin mağdura karşı cebri, tehdidi veya hilesi söz konusu değildir. Mağdur bakımından iradeyi etkileyen sarhoşluk, hastalık benzeri bir durum da söz konusu değildir. Mağdurun da failin de yaşı 17'dir ve bu durumda TCK 103/1-b'deki suçun oluşması için gerekli olan cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen diğer herhangi bir zorlayıcı neden olmalıdır ki fail basit cinsel istismar suçundan yargılanabilsin. Diğer yandan, failin mağdura yönelik hareketini TCK 104'teki “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçu kapsamında değerlendirmek de mümkün görünmemektedir. Zira, TCK 104'te reşit olmayan kişinin rızası ile gerçekleşen cinsel ilişki söz konusu olmalıdır. Oysa yukarıdaki örnekte, bir an için rıza olduğu düşünülse dahi, cinsel ilişki yoktur. Bu durumda fail bakımından TCK 104'ün uygulanması da mümkün görünmemektedir. Acaba örneğe konu olayda fail bakımından TCK 105'teki “cinsel taciz” suçu uygulanabilir mi? Cinsel taciz suçunun uygulanması için, bir görüşe göre, failin mağdurun vücuduna temas etmemesi gerekir42. Bu görüşe göre, temas varsa, suç duruma göre TCK 102/1 veya TCK 103/1'den birini oluşturur. Yargıtay da bir suçun cinsel taciz olup olmadığını belirlerken, vücuda temasın olup olmadığı üzerinde durmaktadır. Vücuda temas yoksa, suç TCK 105'teki cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilmektedir43. Nitekim öğretide ÜNVER, bizim de katıldığımız görüşünde, sırf çocuklar için özel düzenleme diye, cinsel taciz suçlarında, TCK 103/1-a'daki “her türlü cinsel hareket” deyişinden yola çıkılarak çocuğa karşı gerçekleştirilen taciz niteliğindeki eylemlerden ötürü failin TCK 103/1'den cezalandırılmasını doğru olarak eleştirmektedir44. Yazara göre, taciz eylemleri TCK 103'teki suçun hem basit, hem nitelikli hem de ağırlaşmış hallerine göre çok daha hafif nitelikteki eylemlerdir ve ayrıca taciz şikayete tabiyken, TCK 103 re'sen soruşturulur. İki madde arasında ciddi yaptırım farkı da vardır ve TCK 103'te fail çok daha ağır biçimde cezalandırılmaktadır. Durum böyle olunca, salt çocuk olduğu için taciz eyleminin istismar gibi düşünülerek cezalandırılması ne hakkaniyetle, ne hukuki değerle ceza arasında olması gereken denge ile ne de eşitlik ilkesiyle açıklanabilir45. Diğer yandan, ne TCK 103'te ne de TCK 105'te taciz suçunun çocuğun cinsel istismarı sayılacağına ilişkin bir açıklama bulunmaktadır. Tam aksine, TCK 103/1-a'da 15 yaşını 42 43 44 45 KURT, “Cinsel Taciz Suçu”, s. 509 5. CD'nin 25.01.2007 tarih; 2006/13423 E; 2007/ 278 K. sayılı kararı (aktaran MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 187) ÜNVER, “Cinsel Dokunulmazlığa”, s. 313 Benzeri görüş için bkz TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 301 11 dolduran mağdurun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını bilmesi ile TCK 103/1-b'de bu yaştaki ve diğer yaştaki çocuklara karşı rızaya dayalı ilişkinin TCK 104 kapsamına alınması dahi, çocuklara karşı cinsel istismar eylemlerinin TCK md 103 kapsamında, taciz eylemlerinin TCK 105 kapsamında, belli yaştaki çocukla rızası ile cinsel ilişki kurulmasının ise TCK 104 kapsamında yer aldığını açıkça göstermektedir. Bir diğer görüş ise46, cinsel tacizin 15 yaşından küçük çocuklara karşı işlenmesini (veya 15 yaşından büyük çocuklara karşı işlenmiş olmakla birlikte, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamayan bir çocuğa karşı işlenmesini) TCK 103/1 -a kapsamında değerlendirmektedir. Bu görüşe göre, bu yaştaki çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel hareket istismar sayılır. Bu nedenle, taciz de istismar sayılmalıdır. Kanaatimizce, yukarıdaki örneğe göre değerlendirildiğinde olayda TCK 103/1-a'daki suçun oluşması mümkün değildir çünkü mağdur 17 yaşındadır ve fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını da bilebilecek durumdadır. Diğer yandan, TCK 103/1-b'deki suç da oluşmaz çünkü mağdurun iradesini ortadan kaldıracak bir neden, hile, tehdit veya cebir de yoktur. Bedensel temas da olduğuna göre, yukarıdaki görüş doğrultusunda değerlendirmeye gidilecek olursa failin TCK 105'ten suçlandırılması mümkün görünmemektedir. Yine yukarıdaki TCK 102/1'e ilişkin olarak verilen mağdurun 18 yaşını doldurmuş olması gerektiği yönündeki görüşe göre olay değerlendirilecek olursa, mağdur 18 yaşını doldurmadığı için TCK 102/1 deki suç da oluşmayacaktır. Bu durumda, 17 yaşında olan, fiilin hukuki anlam ve sonucunu kavrayabilen, kendisine yönelik herhangi bir tehdit, cebir veya hile unsuru taşımayan bir cinsel harekete maruz kalan bir çocuğa yönelik hareketin cezalandırılabilmesi mümkün değildir. Ancak örnektekine benzer bir hareketin cezasız da kalmaması gerekir. Kanaatimizce örnektekine benzer bir hareketi gerçekleştiren fail TCK 102/1'deki eylemden cezalandırılmalıdır. Zira, fail mağdurun bacaklarını okşamakla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal etmektedir. Bu durumda, TCK 102'deki suçun yalnızca 18 yaşından büyük kişilere karşı işlenebileceğine yönelik ne kanun maddesinde ne de gerekçesinde bir düzenleme bulunmaktadır. Nitekim TCK 102/1'de “cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişinin” şikayet üzerine cezalandırılacağı belirtilmiştir. Kanun maddesinde TCK 103'te veya 104'te olduğu gibi mağdur yönünden bir yaş sınırı yoktur. Eğer kanunkoyucu, suçun yalnızca 18 yaşını doldurmuş olan kişilere 46 KURT, “Cinsel Taciz Suçu”, s. 514 12 karşı işlenebileceğini kabul etmiş olsaydı bunu madde metnine açıkça yazardı. Şu halde, gerek TCK 102'deki gerekse TCK 105'teki suçta herkesin yaş sınırı gözetilmeksizin mağdur olması mümkündür. Aksi yöndeki her türlü görüş, Anayasa 38 ve TCK 2ile güvencelenen “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine aykırı olacaktır. Diğer yandan, TCK 102'nin gerekçesinde de mağdurun yaşına yönelik bir ifade yer almamaktadır. Tam aksine, gerekçenin üçüncü paragrafında “suçun temel şekline ilişkin maddi unsuru, kişinin vücudu üzerinde gerçekleştirilen, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik ve fakat cinsel ilişkiye varmayan cinsel davranışlar oluşturmaktadır. Suçun oluşması için gerçekleştirilen hareketlerin objektif olarak şehevi nitelikte bulunmaları yeterlidir; failin şehevi arzularının fiilen tatmin edilmiş olması gerekmez.” denerek görüşümüz desteklenmektedir. Şu halde, sonuç olarak, yukarıdaki örneğe benzer bir örneğin, 15-18 yaş arasındaki bir çocuğa karşı işlenmesi durumunda da TCK 102/1 maddesinde düzenlenen basit cinsel saldırı suçunun oluştuğunun kabul edilmesi zorunludur. 2.) Suçun maddi unsuru Suçun maddi unsuru, çocuğun cinsel davranışlarla istismar edilmesidir. Basit cinsel istismar, TCK 102'deki “cinsel davranışlar” şeklinde belirmektedir47. Bu bağlamda, cinsel davranışlarla bir çocuğun vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi ile TCK 103/1'deki suç oluşacaktır. Cinsel davranışla kast edilen, cinsel ilişki boyutuna ulaşmayan ancak bedensel teması da içeren ve cinsel arzuların tatminine yönelik hareketlerdir48. Cinsel davranış cinsel ilişki boyutuna ulaşmışsa veya vücuda organ ya da sair cisim sokulmuşsa artık TCK 103/2'deki suç oluşmuş sayılacaktır. Ancak buna karşın, yukarıda da değinildiği gibi, çocuk 15 yaşını tamamlamamışsa veya tamamlamış olmakla birlikte işlenen fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda ise ona karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış cinsel istismar sayılacaktır. Bu yaş grubundaki çocukların rızası kanunkoyucu tarafından önemsenmemiştir. 47 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3303 48 AKÇİN, “Cinsel Dokunulmazlığa”, YD, s. 105 13 Mağdurun 15 yaşını bitirmiş olması durumunda ise algılama yeteneği de gelişmişse, basit cinsel istismar fiili ancak fiilin rıza dışı olmasına yani yukarıda ayrıntısıyla açıklanan cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayanmalıdır. Kanunda bu şekilde bir ayrım yapılmasının doğru olmadığı öğretide YÜCEL tarafından öne sürülmüştür49. YÜCEL'e göre, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin üç ayrı maddesinde çocukların her açıdan cinsel istismara karşı korunması gerektiğinden bahsedilmiş ve “çocuktan 18 yaşını doldurmamış herkes anlaşılır” denmiş olmasına rağmen, TCK'da yaşa göre ayrıma gidilmesi doğru değildir. Yazara göre, cinsel istismar kendi içerisinde zaten bir irade fesadı taşımaktadır. Bu nedenle, “15-18 yaş sınırında rıza varsa, hile tehdit ve iradeyi etkileyen bir neden olmadığı durumda ceza vermem” demenin mantığı yoktur ve bu yaklaşım uluslararası sözleşmelere de aykırıdır. Bu nedenle, bu hükmün 18 yaşından küçük tüm çocuklar için ortak şekilde düzenlenmesi gerekir. Kanaatimizce, kanunda bu şekilde bir ayrım yapılmış olmasının nedenini kanunun sistematiği ve genel mantığı açısından değerlendirmek gerekir. Zira, TCK'nın 31. maddesine göre 12 yaşını doldurmamış çocukların cezai sorumluluğu olmadığı kabul edilmiştir. YÜCEL'in bakış açısı, çocukların korunması bakımından doğru bir bakış olarak değerlendirilebilirse de mevcut düzenlemenin TCK'nın sistematiği ile daha bağdaşık olduğunu söylemek mümkündür. Diğer yandan, yazarın görüşü benimsenecek olursa, 16 veya 17 yaşında olup da ailesinin rızası ile veya mahkeme kararı ile de olsa evlenmesine izin verilen çocukların durumunu açıklamak da güçleşecektir. Zira MK 11/2 gereğince evlenmek kişiyi ergin kılar. Kanunkoyucu, MK 124'te (Ayrıca MK 126 ve MK 128) 16 veya 17 yaşındaki çocukların, yasal izinle de olsa, evlenmelerinde bir sakınca görmemiştir. Bu durumda, 16 veya 17 yaşındaki çocukları daha küçük yaşlardaki çocuklardan farklı düşünmüştür. Dolayısıyla, TCK 103'teki yaş sınırlamasının TCK'nın sistematiği ile ters düşmediği kanısındayız. Fiildeki iradeyi etkileyen nedenin çocuğun direncini ortadan kaldıracak nitelikte olması şart değildir, bizatihi iradenin etkilenmiş olması yeterlidir50. Nitekim TCK 103'ün gerekçesinde 49 YÜCEL, Özkan; Türk Ceza Kanunu Reformu, Birinci Kitap, Toplumsal Değişim Sürecinde Türk Ceza Kanunu Reformu, Panel, 21-22 Mayıs 2004, Ankara, s. 155 50 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 299 14 “...suçun mağdurunun çocuk olması ve bu fiiller karşısında direncinin zayıflığı göz önünde bulundurularak, söz konusu fiillerin de bu madde kapsamında suç olarak tanımlanması yoluna gidilmiştir. Fıkranın (b) bendinde söz konusu edilen cinsel istismar bakımından çocuğun iradesinin ortadan kaldırılmış olması değil, “iradeyi etkileyen neden” ifadesi kullanılmıştır.” denerek bu durum ortaya konmuştur. Bir görüşe göre, “iradeyi etkileyen başka bir neden” ifadesinde bir belirsizlik vardır51. Bu nedenle, burada anlatılmak isteneni “geçici bir nedenle” veya “alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle” mağdurun davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kaldırılması olarak dar yoruma tabi tutmak gerekir. Aksi halde, kanunun uygulamasının genişletilmesi ve hakkaniyete aykırı sonuçlara ulaşılması sakıncası ortaya çıkabilir. 3.) Suçun manevi unsuru Suçun manevi unsuru kasttır. Ancak, suçun oluşması için failde “özel kast” aranmalıdır. Bu kasıt “cinsel arzuları tatmin kastı”dır52. Aynı konu, TCK 102'nin gerekçesinde de vurgulanmıştır. Ancak kanaatimizce, cinsel arzuları tatmin gayesi olmasa da salt öc almak veya acı çektirmek amacıyla cinsel istismar fiilinin gerçekleştirilmesi durumunda da suçun oluşması gerektiği kabul edilmelidir. Zira madde metninde açıkça özel kastın varlığı aranmış değildir. Kanun koyucu basit cinsel istismar bakımından özel kastın varlığını aramış olsaydı bunu madde metnine açıkça yazardı. Bu durumda, failin mağdurun 18 yaşını doldurmamış olduğunu ve mağdurun rızası olmadığını bilmesi ve buna rağmen cinsel istismar sayılan eylemine devam etmesi ile failde genel kastın oluştuğunun kabul edilmesi gerekir. Nitekim ÜNVER de maddedeki suçun hem basit hem nitelikli hali bakımından, failde genel kastın bulunmasının yeterli olduğu görüşündedir53. Buna karşın, TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, suçun her iki şeklinin de genel kastın yanı sıra olası kasıtla da işlenebileceği görüşündedir54. D) Nitelikli Cinsel İstismar Suçu Cinsel istismar suçunun nitelikli şekli, failin mağdurun vücuduna organ veya sair cisim 51 52 53 54 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 299 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3304 ÜNVER, “Cinsel Dokunulmazlığa”, s. 313 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 301 15 sokması ile oluşur. 15 yaşını doldurmuş ve fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş olan çocuklara karşı nitelikli cinsel istismarın gerçekleşmesi için çocuğun fiile rıza göstermemiş olması, çocuğun iradesinin cebir, hile, tehdit veya iradeyi etkileyen diğer bir nedenle ortadan kaldırılmış olması gerekir. Bu yaş grubundaki çocuklarla rıza ile cinsel ilişki kurulması durumunda TCK 104'teki “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçu oluşur55. Çocuk 15 yaşından küçükse, rıza olsa bile fail TCK 103/2'den cezalandırılacak; anne-baba evliliğe rıza göstermişlerse, anne baba da TCK 103/2'deki suça iştirakten yargılanacaklardır. TCK 104'teki suçun oluşumunda, fail de mağdur da 15 yaşını doldurmuş çocuk olabilir. Bu durumda, bir görüşe göre her iki çocuk bakımından da fail ve mağdur sıfatı birleştiği için TCK 104 uyarınca bu çocuklara ceza verilemez56. Ayrıca, böyle bir durumda TCK 104'teki suçun şikayete tabi olması nedeniyle şikayet hakkının kimin tarafından kullanılacağı da tartışmalı hale gelmektedir57. Ayrıca, 15 yaşını doldurmuş olan çocuğun vücuduna cebir, tehdit veya hile olmaksızın organ veya sair cisim sokulursa hangi suçun oluşacağı da tartışmalıdır. Zira, bu durumda cinsel ilişki yoktur. Oysa TCK 104'teki suçun oluşması için cinsel ilişki ve rıza şarttır. Kanaatimizce, bu durumda yasada bir boşluk olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu durum yasada düzenlenmiş değildir. Failin beraat ettirilmesi gerekir. Çözüm, TCK 104'e vücuda sair cisim veya organ sokuması suretiyle de suçun işlenebileceğini düzenleyen bir hüküm konmasıdır58. Cinsel ilişki, Yargıtay kararlarında “aktif failin tenasül organını diğerinin vücuduna normal veya anormal şekilde sokması” olarak tanımlanmaktadır59. Şu durumda, failin TCK 104'ten cezalandırılabilmesi için, cinsel organını mağdurun vücuduna mağdurun da rızası ile sokması gerekir. 1.) Suçun Faili ve Mağduru Nitelikli cinsel istismar suçunda herkes fail olabilir. Fail erkek veya kadın da olabilir. Ayrıca, failin mutlaka erişkin olması da şart değildir. Çünkü kanunda, failin yaşına ilişkin bir düzenleme öngörülmüş değildir. Bu durumda, failin de 18 yaşından küçük olması mümkündür. 55 56 57 58 59 ÜNVER, “Cinsel Dokunulmazlığa”, s. 297 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3305 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3305 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3305 CGK, 04.06.1990 tarih; 1990/101 E., 1991/ 56 K. sayılı kararı (KBİBB) 16 Mağdurun ise, çalışmamızın “Kavram Sorunu” başlığının 1. alt başlığında ayrıntısıyla açıkladığımız gibi, çocuk olması şarttır. Çocukta ise 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişmemiş olması ya da fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmiş ise ilişkide rızası olmaması ve vücuduna cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle organ ya da sair cisim sokulmuş olması gerekmektedir. 2.) Suçun Maddi Unsuru Suçun maddi unsuru, vücuda cinsel organın veya sair bir cismin sokulmasıdır. Organ veya sair cisim sokma, vajinal, anal ya da oral yoldan gerçekleşebilir. Belirtilen yollardan vücuda penis sokulabileceği gibi cop, kalem, şişe gibi cisimlerin sokulması ile de bu suç oluşur. Sokulan cismin katı veya sıvı bir madde olması suçun oluşması bakımından fark yaratmaz. Mağdurun acı çekip çekmemesi de suçun oluşumunda önemli değildir. Ancak önemli olan, mağdurun vajinasına, anüsüne, anal veya oral yoldan, cinsel organın veya bir cismin sokulmasıdır. Cinsel organın, cinsel salgının bedenin içine akacak kadar sokulması yeterlidir; boşalma olması şart değildir60. Bir görüşe göre, maddedeki “vücuda organ veya sair cisim sokulması” yönündeki düzenleme hatalı olmuştur61. Zira, madde metninde özel kastın düzenlenmemiş olmasının yanı sıra çoğu kez başka suçun alanına giren davranışların bu suç tipiyle karışması mümkün olabilecektir. Örneğin TCK 94/3'te işkence fiilinin cinsel taciz şeklinde gerçekleştirilmesi ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir. Cinsel tacizin çocuğa karşı da işlenebileceği düşünüldüğünde, yapılan eleştirinin haklılığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, kanun metninde vücuda organ sokulmasından bahsedildiğine göre, vücuda mutlaka cinsel organ sokulması da şart değildir. Vücuda girme özelliği olan parmak gibi organların da sokulması ile bu suç oluşacaktır. Bu durumda, mağdura oral, anal veya vajinal yoldan dil, cop, sopa, yapay penis sokulması da bu suçu oluşturacaktır. Ancak suçun oluşması bakımından önem taşıyan bir nokta, mağdurun vücudunun herhangi 60 EROL, Yeni TCK, s.520 61 ÜNVER, “Cinsel Dokunulmazlığa”, s. 299 17 bir yerine organ veya cisim sokulması ile suçun oluşmayacağıdır. Örneğin göbek burun veya kulak deliklerine organ veya sair cisim sokulması (diyelim ki iğne sokulması) durumunda bu suç oluşmaz; koşulları varsa TCK 86'da düzenlenen “kasten yaralama” suçunun oluştuğu kabul edilmelidir. Aksi halde, suçun kapsamı, kanun koyucunun amaçladığından çok daha geniş boyuta taşınmış olur ki amaçlanan vücudun her yerine herhangi bir organın sokulması ile bu suçun oluşmasını sağlamak değildir62. Ancak, yasal düzenleme bu bakımdan belirlilik ilkesiyle bağdaşmamaktadır63. Yasanın daha açık şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Organ veya sair cismi fail bizzat sokabileceği gibi, mağduru tehdit etmek suretiyle mağdurun kendi vücuduna sokmasını da sağlayabilir. Her iki durumda da suç oluşacaktır64. Küçüğe organ veya sair cisim sokulması ile işlenen cinsel istismar suçlarında, çocuğun genital organının muayenesi önem taşımaktadır. Ancak, muayenenin yalnızca genital bölge ile sınırlı tutulması yanıltıcı olabilecektir. Bu durumda, örneğin oral istismarın tespit edilebilmesi için ağız çevresinin de muayane edilmesi gerekecektir65. Ayrıca, muayenenin olabilen en kısa sürede de gerçekleştirilmesi gerekir. Bu durumda, olayın öyküsünün bir uzman hekim tarafından öncelikle çocuğun ağzından dinlenmesi ve varsa olayı bilen diğer kişilerden de teyid edilmesi gerekir. Çocuğun bir kezden fazla dinlenmesi çocuğun ruh sağlığı açısından sakıncalıdır66. Bu muayenenin CMK 76'daki usule (ve 01.06.2005 tarihli 25832 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren “Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi,Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğinin tespiti Hakkındaki Yönetmelik”) uyularak yapılması gerekir. Aksine bir hareket, TCK'nın 287. maddesi kapsamında yetkili hakim veya savcı kararı olmadan yapılan genital muayene suçunu oluşturur. Küçük yaştakiler arasındaki evlilikte zorla cinsel ilişki kurulması durumunda nasıl bir uygulamaya gidileceğini yukarıda basit cinsel istismar suçunun fail ve mağdur başlığını açıklarken değerlendirdiğimiz için bu tartışmayı burada yinelemiyoruz. 62 63 64 65 66 AKÇİN, “Cinsel Dokunulmazlığa”, YD, s. 111 ÜNVER, “Cinsel Dokunulmazlığa”, s. 299 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3292 KÖK, “Cinsel İstismar”, EÜHFD, s. 9 KÖK, “Cinsel İstismar”, EÜHFD, s. 8 18 3.) Suçun Manevi Unsuru Bu suç kasten işlenebilir. Suçun oluşması için failin, mağdurun vücuduna organ veya sair cisim soktuğunu bilmesi ve bu yöndeki bir istençle hareket etmesi gerekir. Eylemin ayrıca ve özel olarak cinsel duyguların tatmin edilmesi amacıyla yapılması şart değildir67. Fail, mağduru aşağılamak, mağdurdan öc almak, mağduru korkutmak gibi bir amaçla da hareket etmiş olabilir. Failde cinsel duyguları tatmin amacı olmasa da eylemin nitelik olarak “cinsel içerik” taşıması gerekir. Mağdura vajinal, anal veya oral yoldan organ veya cisim sokulması eylemin cinsel içerik taşıdığı şeklinde yorumlanabilir68. Bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış nitelikli hallerinin (fıkra 6 ve 7) olası kasıtla da işlenmesi mümkündür69. E.) Cinsel İstismar Suçunun Özel Görünüş Şekilleri Cinsel istismar suçunun basit ve nitelikli hallerine ilişkin özel görünüş şekilleri ortak özellik taşıdığı için aşağıda her iki suç için birlikte değerlendirilmiştir. 1.) Teşebbüs Cinsel istismar suçları, küçüğün cinsel dokunulmazlığını ihlal eden cinsel davranışın yapıldığı ya da vücuda organ veya sair cisim sokulduğu anda tamamlanır. Bu nedenle, bu suçlar neticesi harekete bitişik suçlardandır. Ancak yine de suç tipinde hareketten ayrı bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığı için , elverişli şekilde başlayan icra hareketleri, engel bir nedenle tamamlanamazsa teşebbüs mümkün hale gelebilir70. Diğer yandan, fail cinsel istismar fiilinin icra hareketlerine başladıktan sonra kendi isteğiyle bu fiilden vazgeçerse, fail hakkında TCK 36'daki “gönüllü vazgeçme” hükmü uygulanır. Buna göre, fail fiilin tamamlanan kısmı bir suç oluşturuyorsa, o kısımdan cezalandırılır. Bir görüş, bu durumda failin TCK 103/1'deki basit cinsel istismardan cezalandırılması gerektiğini savunmaktadır71. 67 68 69 70 71 EROL, Yeni TCK, s. 520 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3293 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 301 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3290, s. 3306 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 301 19 2.) İştirak Bu suçlar, iştirak bakımından bir özellik taşımaz. Dolayısıyla, suçta iştirak değerlendirilirken TCK 37'deki faillik; TCK 38'deki azmettirme; TCK 39'daki yardım etme ve TCK 40'taki bağlılık kuralı dikkate alınacaktır. Başka bir deyişle, iştirake ilişkin genel kurallar uygulanacaktır. 3.) İçtima Bu suçlarda içtima farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu suçlar bakımından, içtimanın ilk görünüş biçimi “gerçek içtima”dır. TCK 103/5 buna işaret etmektedir. Buna göre : “Cinsel istismar için başvurulan cebir veya şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” . Dolayısıyla, cinsel saldırının veya cinsel istismarın doğal unsuru olan cebir, eğer kasten yaralama oluşturacak yoğunluğa ulaşırsa fail hakkında hem TCK 103'ten hem de TCK 87'den hüküm kurulması gerekecektir. Buradaki ölçüt, yaralama fiilinin mağdur üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek olmasıdır72. Bunu da Adli Tıp raporu ile belirlemek gerekir. Çocuğun cinsel istismarı suçlarında zincirleme suçun oluşabilmesi de mümkündür73. Örneğin bir suç işleme kararıyla, aynı mağdur üzerinde belirli aralıklarla cinsel istismar suçu işlendiğinde TCK 43 bağlamında cinsel istismarın zincirleme şekli oluşur. Böyle bir durumda, fail hakkında tek fakat arttırılmış ceza verilmesi gerekir. Yargıtay uygulamasında, art arda gerçekleştirilen cinsel ilişkilerde penetrasyonun farklı yollarla sağlanması durumunda (örneğin failin cinsel organını önce mağdurun vajinasına, sonra anüsüne sokması) durumunda birden fazla suç oluştuğu kabul edilerek faile her bir eylem için ayrı ayrı ceza verilmekteydi74. Oysa burada failin aynı suç işleme kastıyla, aynı mağdura karşı birden fazla eylem gerçekleştirdiği için zincirleme suçun varlığını kabul etmek gerekir75. Öte yandan, cinsel istismar suçu işlemek için konut dokunulmazlığını ihlal eden faile, TCK 109/5'te bu suçun cinsel amaçlı olarak işlenmesinin ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş olmasına 72 MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s.182 73 Ancak ŞAHİN, çocuğun cinsel istimarı suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanamaycağı, kaç suç varsa o kadar ceza verilmesi gerektiği görüşündedir. (ŞAHİN, Cumhur; “Çocuk Hakları ve Mağdur Çocuğa Hukuki Yardım”, Hukuk Merceği, Konferanslar ve Paneller, 13 Ocak 2005-5 Nisan 2005, Ankara Barosu Yayınları, Ankara 2006, s.131 74 MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 171 75 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 302 20 rağmen, hem konut dokunulmazlığını ihlalden hem de cinsel istismardan ceza verilir 76. Burada TCK 42'deki “bileşik suç” uygulanamaz. TCK 43/3 hükmü, zincirleme suç kuralının uygulanmasındaki ayrıksıları düzenlemektedir. Maddede, “kasten öldürme, kasten yaralama, işkence(...) ve yağma suçlarında bu madde hükmü uygulanmaz.” denmektedir. Madde metninin yasalaşmış olan ilk şeklinde, (...) ile gösterilen kısımda “cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı” suçları da bu ayrıksı suçlar arasında sayılmaktayken, TCK'da 29.06.2005 gün ve 5377 Sayılı Kanun'un 6. maddesi ile değişiklik yapılmış ve cinsel saldırı ile cinsel istismar suçları TCK 43'ün ayrıksıları arasından çıkarılmıştır. Kanaatimizce, düzenlemeden cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlarının çıkarılması doğru olmamıştır. Zira bu suçlar da en az maddede sayılan kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçları kadar kişi dokunulmazlığını ve kamu düzenini ihlal eden suçlardır. Maddede sayılan suçlar bakımından, aynı suç işleme kastı ile ve tek bir hareketle birden fazla insanın öldürülmesi; birden fazla insana işkence edilmesi; birden fazla kişinin kasten yaralanması veya birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilen yağma fiilinde fail her eylemi için ayrı ayrı cezalandırılırken; birden fazla kişiye karşı aynı suç işleme kastıyla hareket ederek cinsel saldırıda veya istismarda bulunan fail ise arttırılmış fakat tek bir cezaya çarptırılmaktadır. Kanunun değişikten önceki şeklinin ceza kanununun amaçlarından olan kişi hak ve özgürlüklerini ve kamu düzenini korumak ile daha bağdaşık olduğu kanısındayız. Her ne kadar öğretide YENİDÜNYA, cinsel istismar suçu bakımından failin farklı mağdurlara karşı cinsel istismarda bulunmuş olması durumunda her bir mağdur için faile ayrı ayrı ceza verileceğinden bahsediyor ise de77 TCK 43'te yapılan yukarıda yorumlanan değişiklik bu yorumu destekler nitelikte değildir. 76 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3294. Aynı yönde TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 302 77 YENİDÜNYA,“Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3294 21 Diğer yandan, TCK 103 uygulanırken, somut olayın koşullarına göre TCK 109'daki “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve TCK 234'teki “çocuğun kaçırılması ve alıkonulması” suçlarının da değerlendirilmesinde yarar vardır78. Ayrıca, çocukların cinsel istismarı suçuyla TCK 232/1'deki “aile biryelerine kötü muamele” suçu arasında da TCK 44 anlamında “fikri içtima” ilişkisi bulunabilir79. F.) Suça Etki Eden Haller Çocuğun cinsel istismarı suçunda, TCK 103/3 gereğince cinsel istismarın “üstsoy, ikinci veya üçüncü derece kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi halinde” ceza arttırılacaktır. Bu maddede sayılan kişiler, akrabalık veya iş ilişkisi gibi bir nedenle mağdur üzerinde etki sahibi olduğundan, mağdurun bu kişilere karşı direnci azalacak ve bu nitelikteki kişiler tarafından cinsel istismar suçunun işlenmesi toplumda infial uyandıracaktır. Maddeye göre, cinsel istismarın üstsoy veya kan hısımları tarafından işlenmesi cezayı arttırır. Örneğin baba, büyükbaba, büyükbabanın babası (ve ne kadar yukarıya gidilirse); ikinci veya üçüncü derece kan hısımları örneğin kardeşler arasında, amca, hala, dayı, teyze ile yeğen arasında suçun işlenmesi cezayı arttıracaktır. Dolayısıyla, hukukumuzda ensest ilişkinin cezalandırıldığı söylenebilir80 81. TCK 103/3'teki ağırlaştırıcı neden bakımından, çocukla mutlaka cinsel ilişkiye girilmiş olması aranmamaktadır. Çocuğa karşı her türlü cinsel hareketin, fıkrada sayılan kişiler tarafından gerçekleştirilmesi bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için yeterlidir82. Maddede üvey babadan bahsedilmiş olmasına rağmen üvey anneden bahsedilmiş değildir. Bu durumda, cinsel istismar suçunun üvey anne tarafından işlenebilmesinin mümkün olmadığı 78 79 80 81 ÜNVER, Cinsel Dokunulmazlığa, s. 316 TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s. 302 ÜNVER, Cinsel Dokunulmazlığa, s. 315; HAKERi ise, hukukumuzda ensestin suç olarak düzenlenmediği kanısında olmakla birlikte, TCK 103/4'teki ağırlaştırıcı nedenin anne-baba ve sayılan akrabalar açısından uygulanmasına engel olmadığı kanısındadır. (HAKERİ, Hakan; Sorularla Ceza Hukuku, Sorularla Hukuk Dizisi-1, TBB Yayınları, Şen Matbaacılık, 1. Baskı, Ankara, Eylül 2005, s. 54) 82 ÜNVER, Cinel Dokunulmazlığa, s. 315 22 söylenebilir83. Bu konuda yasada boşluk vardır. Eğitici, öğretici ve bakıcı, çocuğun eğitimi öğretimi ve bakımı amacıyla görevlendirilmiş kişileri ifade eder. Çocuğa kısa süreliğine de olsa (birkaç saat) bakan kişinin cinsel istismar suçunu işlemesi de o fail hakkında ağırlaştırıcı nedenin uyulanmasını gerektirir. Bu nitelikteki kişilerin çocuğun bakımını mutlaka ücret karşılığı üstlenmiş olması da gerekmez. Bu bağlamda, çocuğu üniversiteye hazırlamak amacıyla akşamları ücretsiz ders veren kişi, okul öncesi öğretenlerine yardımcı olan gönüllü kişi de bu kapsamdadır. Suçun işlendiği anda eğitim ve öğretim ilişkisinin sürüyor olması suçtaki ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için yeterlidir. Ancak Yargıtay, suçun işlendiği anda eğitim-öğretim görevinin bilfiil sürüyor olmasını bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması bakımından aramıştır84. Kararda özetle “okul paydosundan sonra öğrencisine karşı tasaddi suçunu işleyen öğretmen hakkında 417. madde hükmü uygulanamaz” denerek bu yöndeki görüş ortaya konmaktadır. Diğer bir ağırlaştırıcı neden ise suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesidir. Buna göre, faillerin en az iki kişi olması gerekir. Fail sayısından kaynaklanan ağırlaştırıcı nedenin uygulanabilmesi için tam ve kesin bir ölçüt koymak olanaksızdır. Her somut olayda, suçun işlendiği yer, mağdurun sübjektif durumu da gözetilerek karar verilmelidir85. Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesinden, suçun icra hareketlerinin müşterek fail olarak sorumluluğu gerektirecek şekilde gerçekleştirilmiş olması anlaşılır86. Suçun ağırlaştırıcı nedeninin oluşması için birden fazla kişinin birlikte hareket etmek yönünde anlaşmış olması gerekmez, suçu işlerken birlikte hareket etmeleri yeterlidir. Faillerden birisi 12 yaşından küçükse de bu ağırlaştırıcı neden uygulanacaktır. Diğer yandan, ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için suçun tamamlanmış olması da gerekmez. Suç, teşebbüs aşamasında kalsa bile bu ağırlaştırıcı neden uygulanacaktır87. 83 84 85 86 87 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3307 5.CD, 16.11.1981 tarih; 1981/ 2805 E, 1981/ 3916 K. (KBİBB) AKÇİN, “Cinsel Dokununulmazlığa”, YD, s. 121 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3297 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3298 23 Birden fazla kimse aynı mağdura yönelik olarak eylemde bulunmuşlarsa ağırlaştırıcı neden uygulanacaktır. Öte yandan, mağdurlar ve failler birden fazla ise ve her bir fail diğer bir mağdura cinsel istismarda bulunmuşsa bu ağırlaştırıcı neden uygulanmaz88. Bir başka ağırlaştırıcı neden olarak da suçun 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla beraber fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi belirtilmiştir. (TCK 103/4) Burada, dikkat edilmesi gereken, bu nitelikteki çocuklara karşı ancak cebir veya tehdit içeren bir eylemin ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilebileceğidir. Bunun dışındaki bir neden, sözgelimi hile, korkutma veya iradeyi etkileyecek bir nedenle suçun işlenmesi durumunda ağırlaştırıcı neden uygulanamayacaktır. Nitekim Yargıtay da bir kararında, zeka geriliği nedeniyle fiile karşı koyamacak durumda olan mağdureye karşı işlenen cinsel istismar fiilinde, ayrıca cebir veya tehditte bulunulmadığı için TCK 103/4'teki koşulların oluşmadığına kanaat getirmiştir89. TEZCAN/ERDEM/ÖNOK'a göre, 15 yaşından küçük veya 15-18 yaş arasında olup da algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı ayrıca cebir ve tehdide başvurulması TCK 103/4'ün uygulanmasını gerektirir90. Cinsel istismar sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması (TCK 103/6); mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölmesi (TCK 103/6) de bir başka ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilir. Mağdurun intiharı bu ağırlaştırıcı nedene çok çarpıcı bir örnek olarak verilebilir91. Örneğin, mağdur kendisine karşı cinsel istismarın işlenmesi durumunda intihar edeceğini bildirerek faili uyarmışsa, fakat fail buna rağmen fiili işlemiş ve mağdur da bunu onuruna yediremeyerek intihar etmişse, buradaki ağırlaştırıcı neden uygulanabilecektir. Mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması ile cinsel istismar arasında nedensellik bağının bulunması, bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için ön koşuldur. Sözgelimi, cinsel istismar sonucunda mağdurun hamile kalması, AİDS gibi bulaşıcı bir hastalığa tutulması, istismarın hoyratça 88 89 90 91 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3298 5. CD'nin 3.4.2008 tarih, 2008-1797 E; 2007/3285 K. sayılı kararı (aktaran MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 181) TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel, s.299 MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 187 24 gerçekleştirilmesi sonucu, mağdurun çocuk yapma yeteneğini yitirmesi gibi fail tarafından öngörülebilir ve fiille doğrudan doğruya ilişkilendirilebilir nedenlerin varlığı ağırlaştırıcı nedenin uygulanmasını gerektirir92. Ancak buna karşın cinsel istismar tehdidi altında bulunan mağdurun saldırıdan kaçarken düşmesi veya balkondan atlaması suretiyle ölmesi, yaralanması veya sakat kalması hallerinde, fail tarafından öngörülebilir ve fiille doğrudan doğruya ilişkilendirilebilir bir eylem olmadığından, buradaki ağırlaştırıcı nedenin uygulanması mümkün olmayacaktır. Bunun yanı sıra, burada bir neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç da vardır ve bu durumda TCK 23'teki koşulların da ayrıca bulunması gerekmektedir93. Cinsel istismar ve saldırıda mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması doğaldır94. Zira suç, doğası gereği içeriğinde cebir taşır ve bu tür bir saldırıya maruz kalan kişi zaten ruhsal olarak da olumsuz etkilenir. Bu nedenle, mağdurun ruh sağlığının bozulup bozulmadığının ayrıca ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmesi doğru değildir95. Ancak cinsel istismar sonucunda istismarın doğal sonuçları dışında birtakım bedensel rahatsızlıkların ortaya çıkmasının ağırlaştırıcı neden olarak düşünülmesi doğrudur. Ancak uygulamada Yargıtay, mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmesini suçun ağırlaştırıcı nedeninin uygulanması için aramaktadır96. 92 AKÇİN, “Cinsel Dokunulmazlığa”, YD, s. 124 93 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3299 94 Malkoç, tüm cinsel saldırı suçlarında psikolojik bozulma olmayabileceğinden, özellikle 15 yaşından küçük olmakla birlikte faille kendi rızası ile birlikte olan mağdurun psikolojik travmanın etkisine maruz kalmayacağından bahsetmektedir. (MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 186) 95 Aynı yönde bkz ÖZTÜRK, Bahri; Türk Ceza Kanunu Reformu, Birinci Kitap, Toplumsal Değişim Sürecinde Türk Ceza Kanunu Reformu, Panel, 21-22 Mayıs 2004, Ankara, s.144 96 5. CD'nin 26.02.2007 tarih ve 2007/1444 E; 2007/1504 K. sayılı kararı (aktaran MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 188) .Aynı yönde 5.CD'nin 23.01.2007 tarih; 2006/10704 E; 2008/89 K. sayılı kararı. Aktaran: BAYTEMİR, Erdal; Cinsel Dokunulmazlığa, Kişi Hürriyetine ve Genel Ahlaka Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara 2007, s. 587. Bu kararda, çocuğun ruh sağlığının bozulduğu Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen, Yargıtay dosyanın ayrıca aynı yönden incelenmesi için Adli Tıp Kurumu'na gönderilmemesini bozma nedeni yapmıştır.). Aynı yönde 5.CD'nin 06.07.2009 tarih ve 2009/7093 E., 2009/9032 K. sayılı kararı (YKD, Ekim 2009, s.1991) 25 Adli Tıp uygulamasında, kızlık zarı cinsel istismar suçlarında beden sağlığının bozulup bozulmadığı konusundaki en tartışmalı alanı oluşturmaktadır. Adli Tıp Kurumu, kızlık zarının bir organ olmadığı ve yırtılması durumunda beden sağlığının bozulmadığı yönünde yerleşik bir görüşe sahiptir97. Cinsel istismar sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölmesi de diğer bir ağırlaştırıcı nedendir. Burada netice sebebiyle ağırlaşmış suç vardır. Fail, cinsel istismar sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesini veya ölümünü istememiş ama bu sonuç gerçekleşmiştir. Bu nedenle, eylemle sonuç arasında doğrudan bir illiyet bağı bulunmalıdır. Dolaylı illiyet (sözgelimi cinsel istimar sonucunda mağdurun intihar etmesi) ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için yeterli değildir98. Diğer yandan, ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için cinsel saldırının tamamlanması ile teşebbüs aşamasında kalması arasında fark olmadığını da belirtmek gerekir99. Mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmasında olduğu gibi, mağdurun cinsel istismar nedeniyle bitkisel hayata girmesinde veya ölümünde de TCK 23'teki neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin düzenlemenin dikkate alınması gerekir. G.) Kovuşturma ve Yaptırım Cinsel istismar suçu re'sen kovuşturulur. Dava zamanaşımı ise kural olarak suçun işlendiği tarihten başlar. Ancak TCK 66/6 gereğince çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda dava zamanaşımı çocuğun 18 yaşını bitirdiği günden itibaren başlayacaktır100. 15 yaşını bitirmiş olan bir çocukla rıza ile cinsel ilişkiye girme (reşit olmayanla cinsel ilişki suçu) TCK 104'teki açık düzenleme karşısında şikayete tabidir. Şikayet hakkı da bizatihi çocuğa aittir. Cinsel istismar suçunda çocuk içinde bulunduğu psikoljik durum nedeniyle fail ve fiil hakkında ihbarda bulunmayabilir. Böyle bir durumda, tıbbi bir başvuru varsa, ilgili sağlık görevlisi TCK 280 gereğince, istismar vakasını savcılığa bildirmekle yükümlüdür101. Aksi halde, suçu 97 KÖK, “Cinsel İstismar”, EÜHFD, s. 12 98 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3299 99 YENİDÜNYA, “Cinsel Dokunulmazlığa”, LHD, s. 3300 100MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 188 101 KÖK, “Cinsel İstismar”, EÜHFD, s. 7 26 bildirmeyen sağlık görevlisi cezalandırılır. Diğer yandan, cinsel istismar suçlarında mağdurun yaşı küçüldükçe olayla ilgili sağlıklı, doğru ve güvenilir bilgi almanın da güçleştiğini belirtmek gerekir102. Sonuç ve Değerlendirme Çocuğun cinsel istismarı suçuyla ilgili bu çalışmada değindiğimiz tartışmalı noktalar ve çözüm önerilerimizi şöyle özetleyebiliriz: 1.) Basit cinsel istismar suçu TCK 103/1'de mağdurun yaşına göre iki bent halinde düzenlenmiştir. Bunlardan ilki 0-15 yaş grubundaki çocukların cinsel istismarıdır. Diğeri ise 15-18 yaş arası çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel istismardır. 0-15 arasındaki çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel hareket cezalandırılmıştır. Oysa 15-18 yaş arasındaki çocuklara karşı cinsel eylemlerin istismar niteliği taşıması için, hile, tehdit, cebir veya iradeyi etkileyen diğer bir şekilde işlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bu yaş grubundaki çocukların fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği de gelişmiş olmalıdır. Gelişmemişse, 0-15 yaş grubu çocuklara ilişkin hüküm uygulanacaktır. Bu bağlamda, çocuğun rızası varsa artık TCK 103/1-b uygulanmayacak, olayla örtüştüğü ölçüde TCK 104 uygulanacaktır. Basit cinsel istismar suçunun faili herkes olabilir. Fail ergin olabileceği gibi çocuk da olabilir. Ancak, fail 12 yaşını doldurmamış olan bir çocuksa TCK 31/1 gereğince cezai sorumluluğunun olmadığı sonucuna varmak gerekir. Ayrıca failin erkek veya kadın olması da mümkündür. Faille mağdurun aynı cinsten olması suçun oluşmasını önlemez. Mağdur ise yalnızca çocuk olabilir. Çocuk eğer 0-15 yaş grubunda ise TCK103/1-a; 15-18 yaş gurubunda ise fiilin hukuki anlam ve sonucunu anlayabilecek durumda olması şartıyla TCK 103/1-b uygulanacaktır. Çocuğun mahkeme kararı ile veya evlilikle ergin kılınması da TCK 103/1b'nin uygulanmasını engellemez. Zira ÇKK 3/1-a maddesine göre çocuk “daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, üçüncü kişiler bakımından, mağdurun evli veya bekar olmasına bakılmayarak nüfustaki yaşının esas alınmasına göre uygulamaya gidilmesi gerekir. Gerekirse, Adli Tıp Kurumundan çocuğun gerçek yaşının tespiti 102MALKOÇ, Cinsel Suçlar, s. 189 27 de istenmelidir. Yargıtay'ın da yaklaşımı bu eksendedir. Ancak bu noktada şöyle bir sorun belirmektedir. Suçun, çocuk eşler arasında da işlenmesi mümkündür. TCK 102/2 kapsamında düşünülecek olursa, eşler arasında zorla cinsel ilişki şikayet üzerine cezalandırılmaktadır. Ancak, her iki eş de çocuksa TCK 102/2 uygulanabilir mi? TCK 103'te 16 ve 17 yaşındaki çocukların evlenebileceği düşünülerek 102/2 benzeri bir düzenlemeye gidilmemiştir. Bunun nedeni olarak evliliğin çocuğu ergin kılacağı düşünülmüş olabilir. Bu durumda, bir görüşe göre, çocuk eşler arasındaki cinsel istismar (zorla cinsel ilişki) suçunda şikayet aranmaksızın TCK 103/2'den soruşturma yapılacak ve istismar eden çocuğa ağır ceza verilecektir. Bu durum, aynı nitelikteki fiilin ergin olan eşler arasında işlenmesi halini şikayete bağlı olarak yaptırıma bağlayan TCK 102/2 karşısında, çocuk eşler aleyhine bir eşitsizlik oluşturmaktadır. Ancak, TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, TCK md 5 gereğince, MK 11/2,124,125 ve 126'daki düzenlemelerin geçersiz olduğundan, bu durumda küçük yaştaki eşler arasında yaşanan cinsel istismar suçunun TCK 103/2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşündedir. Oysa kanaatimizce, TCK md 5 “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” diyerek, TCK'nın genel hükümlerinin ancak özel ceza kanunları ile veya cezai yaptırım içeren diğer kanunlardaki hükümlerle ters düştüğü durumlarda geçerli olacağından bahsetmektedir. MK 11/2,124 ve devamı hükümlerinde ise cezayı içeren özel düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca MK özel bir ceza kanunu da değildir. Bu durumda, yazarların görüşünün çocuklar arasındaki evlilikler bakımından uygulanabilmesi mümkün değildir. Şu halde, bu durumdaki mağdurla failin TCK 102/2'deki evlilik içi cinsel saldırıdan sorumlu tutulması ve kovuşturmanın da şikayet üzerine yapılması gerekir. Ne var ki ÇKK md 3/1-a'da evliliğin veya mahkeme kararının varlığına rağmen 18 yaşını doldurana kadar bir kimsenin çocuk sayılacağı belirtilmiştir. Durum böyle olunca, çocuk eşler arasındaki cinsel istismarın re'sen soruşturulması da kanun gereğince bir zorunluluk taşımaktadır. Bu da kanaatimizce kamu düzenine aykırı bir durumdur ve evlilik birliğini sarsacaktır. TCK 28 103/2'ye çocuklar arasındaki evlilik sırasında işlenen istismar fiilinin de şikayete tabi olduğuna yönelik bir düzenleme koymak, bu konudaki eşitsizliği ve tartışmaları giderecektir. 2.) Biraz aşağıda vereceğimiz örneğe benzer bir örnekte mağdur da fail de 18 yaşını doldurmamış ise, hangi hükmün uygulanacağı bakımından uygulamada sorun yaşanabilecektir. Bu nedenle kanunu yorumlarken oldukça dikkatli davranmak gerekmektedir. Bursa 10.Asliye Ceza Mahkemesi'nde de yargılama konusu olan bir olayda, her ikisi de 17 yaşında lise son sınıf öğrencisi olan, birbirini hiç tanımayan mağdur ve fail belediye otobüsünde yan yana otururlar. Erkek, mağdur kızın iddiasına göre, kızın bacaklarını kız tarafından birkaç kez uyarılmasına rağmen ısrarla ve cinsel haz almak amacıyla okşar. Mağdur kız şikayetçi olur ve sanık erkek TCK 103/1-b'den cezalandırılır. Karar, TCK 103/1-b'nin uygulanması bakımından yanlıştır. Zira TCK 103/1-b'deki suçun oluşmasının önşartı mağdurun cebir, tehdit veya hile ile aldatılması ya da iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak cinsel istismara maruz kalmasıdır. Oysa, somut olayda hem fail hem mağdur belediye otobüsünün içerisindedir, içeride başka yolcular da vardır ve otobüs seyehat halindedir. Bu durumda, mağdurun iradesinin nasıl etkilendiği, ya da mağdura karşı nasıl cebir, tehdit içeren bir eylem gerçekleştirildiği tartışılmalıdır. Zira, cinsel suçlarda tehdit; mağdurun cinsel saldırıyı veya istismarı kendisine yönelen tehdide tercih etmesini gerektirecek boyutta olmalıdır. Bir başka deyişle, mağdur, kendisine yönelen cinsel saldırıyı kabul etmemesi durumunda daha büyük bir saldırıya maruz kalacağı yönünde (sözgelimi kendisine veya yakınlarına yönelik ciddi bir ölüm tehdidi) bir tedirginlik içerisinde olmalıdır. Bu nitelikteki bir tehdidin iradeyi ortadan kaldıracağı kabul edilmelidir. Cinsel suçlarda cebir ise suçun zorunlu bir unsurudur. Cebir, mağdurun direncini kıran her türlü maddi güçtür. Cebrin, cinsel saldırıda mağdurun direncini kıracak nitelikte olması gerekmektedir. Hileli davranışlar ise, cinsel saldırıyı gerçekleştirmek için başvurulan her türlü aldatıcı harekettir. Mağdur hataya düşürülmekte, kandırılmakta ve bu yolla direnemeyecek noktaya getirilmektedir. Örneğin, failin kendisini doktor olarak tanıtarak mağduru muayene ediyor gibi görünürken mağdura karşı cinsel saldırıda bulunması durumunda hileli hareket vardır. 29 Şu halde, yukarıda verilen örnek hile, tehdit ve cebir açısından yeniden değerlendirilecek olursa denebilecektir ki failin mağdura karşı cebri, tehdidi veya hilesi söz konusu değildir. Mağdur bakımından iradeyi etkileyen sarhoşluk, hastalık benzeri bir durum da söz konusu değildir. Mağdurun da failin de yaşı 17'dir ve bu durumda TCK 103/1-b'deki suçun oluşması için gerekli olan cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen diğer herhangi bir zorlayıcı neden olmalıdır ki fail basit cinsel istismar suçundan yargılanabilsin. Diğer yandan, failin mağdura yönelik hareketini TCK 104'teki “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçu kapsamında değerlendirmek de mümkün görünmemektedir. Zira, TCK 104'te reşit olmayan kişinin rızası ile gerçekleşen cinsel ilişki söz konusu olmalıdır. Oysa yukarıdaki örnekte, bir an için rıza olduğu düşünülse dahi, cinsel ilişki yoktur. Bu durumda fail bakımından TCK 104'ün uygulanması da mümkün görünmemektedir. Acaba örneğe konu olayda fail bakımından TCK 105'teki “cinsel taciz” suçu uygulanabilir mi? Cinsel taciz suçunun uygulanması için, bir görüşe göre, failin mağdurun vücuduna temas etmemesi gerekir. Bu görüşe göre, temas varsa, suç duruma göre TCK 102/1 veya TCK 103/1'den birini oluşturur. Yargıtay da bir suçun cinsel taciz olup olmadığını belirlerken, vücuda temasın olup olmadığı üzerinde durmaktadır. Vücuda temas yoksa, suç TCK 105'teki cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Nitekim öğretide ÜNVER, bizim de katıldığımız görüşünde, sırf çocuklar için özel düzenleme diye, cinsel taciz suçlarında, TCK 103/1-a'daki “her türlü cinsel hareket” deyişinden yola çıkılarak çocuğa karşı gerçekleştirilen taciz niteliğindeki eylemlerden ötürü failin TCK 103/1'den cezalandırılmasını doğru olarak eleştirmektedir. Yazara göre, taciz eylemleri TCK 103'teki suçun hem basit, hem nitelikli hem de ağırlaşmış hallerine göre çok daha hafif nitelikteki eylemlerdir ve ayrıca taciz şikayete tabiyken, TCK 103 re'sen soruşturulur. İki madde arasında ciddi yaptırım farkı da vardır ve TCK 103'te fail çok daha ağır biçimde cezalandırılmaktadır. Durum böyle olunca, salt çocuk olduğu için taciz eyleminin istismar gibi düşünülerek cezalandırılması ne hakkaniyetle, ne hukuki değerle ceza arasında olması gereken denge ile ne de eşitlik ilkesiyle açıklanabilir. Diğer yandan, ne TCK 103'te ne de TCK 105'te taciz suçunun çocuğun cinsel istismarı sayılacağına ilişkin bir açıklama bulunmaktadır. Tam aksine, TCK 103/1-a'da 15 yaşını dolduran mağdurun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını bilmesi ile TCK 103/1-b'de bu yaştaki ve diğer yaştaki çocuklara karşı rızaya dayalı ilişkinin TCK 104 kapsamına alınması dahi, çocuklara karşı cinsel 30 istismar eylemlerinin TCK md 103 kapsamında, taciz eylemlerinin TCK 105 kapsamında, belli yaştaki çocukla rızası ile cinsel ilişki kurulmasının ise TCK 104 kapsamında yer aldığını açıkça göstermektedir. Bir görüşe göre, cinsel tacizin 15 yaşından küçük çocuklara karşı işlenmesi (veya 15 yaşından büyük çocuklara karşı işlenmiş olmakla birlikte, fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamayan bir çocuğa karşı işlenmesini) TCK 103/1 -a kapsamında değerlendirilmelidir. Bu görüşe göre, bu yaştaki çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel hareket istismar sayılır. Bu nedenle, taciz de istismar sayılmalıdır. Kanaatimizce, yukarıdaki örneğe göre değerlendirildiğinde olayda TCK 103/1-a'daki suçun oluşması mümkün değildir çünkü mağdur 17 yaşındadır ve fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını da bilebilecek durumdadır. Diğer yandan, TCK 103/1-b'deki suç da oluşmaz çünkü mağdurun iradesini ortadan kaldıracak bir neden, hile, tehdit veya cebir de yoktur. Bedensel temas da olduğuna göre, yukarıdaki görüş doğrultusunda değerlendirmeye gidilecek olursa failin TCK 105'ten suçlandırılması mümkün görünmemektedir. Yine yukarıdaki TCK 102/1'e ilişkin olarak verilen mağdurun 18 yaşını doldurmuş olması gerektiği yönündeki görüşe göre olay değerlendirilecek olursa, mağdur 18 yaşını doldurmadığı için TCK 102/1 deki suç da oluşmayacaktır. Bu durumda, 17 yaşında olan, fiilin hukuki anlam ve sonucunu kavrayabilen, kendisine yönelik herhangi bir tehdit, cebir veya hile unsuru taşımayan bir cinsel harekete maruz kalan bir çocuğa yönelik hareketin cezalandırılabilmesi mümkün değildir. Ancak örnektekine benzer bir hareketin cezasız da kalmaması gerekir. Kanaatimizce örnektekine benzer bir hareketi gerçekleştiren fail TCK 102/1'deki eylemden cezalandırılmalıdır. Zira, fail mağdurun bacaklarını okşamakla mağdurun vücut dokunulmazlığını ihlal etmektedir. Bu durumda, TCK 102'deki suçun yalnızca 18 yaşından büyük kişilere karşı işlenebileceğine yönelik ne kanun maddesinde ne de gerekçesinde bir düzenleme bulunmaktadır. Nitekim TCK 102/1'de “cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişinin” şikayet üzerine cezalandırılacağı belirtilmiştir. Kanun maddesinde TCK 103'te veya 104'te olduğu gibi mağdur yönünden bir yaş sınırı yoktur. Eğer kanunkoyucu, suçun yalnızca 18 yaşını doldurmuş olan kişilere karşı işlenebileceğini kabul etmiş olsaydı bunu madde metnine açıkça yazardı. Şu halde, gerek TCK 102'deki gerekse TCK 105'teki suçta herkesin yaş sınırı gözetilmeksizin mağdur olması mümkündür. Aksi yöndeki her türlü görüş, Anayasa 38 ve TCK 2ile güvencelenen “suçta ve cezada 31 kanunilik” ilkesine aykırı olacaktır. Diğer yandan, TCK 102'nin gerekçesinde de mağdurun yaşına yönelik bir ifade yer almamaktadır. Tam aksine, gerekçenin üçüncü paragrafında “suçun temel şekline ilişkin maddi unsuru, kişinin vücudu üzerinde gerçekleştirilen, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik ve fakat cinsel ilişkiye varmayan cinsel davranışlar oluşturmaktadır. Suçun oluşması için gerçekleştirilen hareketlerin objektif olarak şehevi nitelikte bulunmaları yeterlidir; failin şehevi arzularının fiilen tatmin edilmiş olması gerekmez.” denerek görüşümüz desteklenmektedir. Şu halde, sonuç olarak, yukarıdaki örneğe benzer bir örneğin, 15-18 yaş arasındaki bir çocuğa karşı işlenmesi durumunda da TCK 102/1 maddesinde düzenlenen basit cinsel saldırı suçunun oluştuğunun kabul edilmesi zorunludur. 3.) Kanaatimizce, kanunda cinsel istismar bakımından mağdurların yaşına ilişkin bir ayrım yapılmış olmasının nedenini kanunun sistematiği ve genel mantığı açısından değerlendirmek gerekir. Zira, TCK'nın 31. maddesine göre 12 yaşını doldurmamış çocukların cezai sorumluluğu olmadığı kabul edilmiştir. Kanunkoyucu, MK 124'te (Ayrıca MK 126 ve MK 128) 16 veya 17 yaşındaki çocukların, yasal izinle de olsa, evlenmelerinde bir sakınca görmemiştir. Bu durumda, 16 veya 17 yaşındaki çocukları daha küçük yaşlardaki çocuklardan farklı düşünmüştür. Bu yaştaki çocukların evlenmelerine izin verilmiş ve evliliğin kişiyi ergin kılacağı da belirtilmiştir.Dolayısıyla, TCK 103'teki yaş sınırlamasının TCK'nın sistematiği ile ters düşmediği kanısındayız. 4.) TCK 103/2'deki nitelikli cinsel istismar suçunun oluşması bakımından önem taşıyan bir nokta, mağdurun vücudunun herhangi bir yerine organ veya cisim sokulması ile suçun oluşmayacağıdır. Örneğin göbek burun veya kulak deliklerine organ veya sair cisim sokulması (diyelim ki iğne sokulması) durumunda bu suç oluşmaz; koşulları varsa TCK 86'da düzenlenen “kasten yaralama” suçunun oluştuğu kabul edilmelidir. Aksi halde, suçun kapsamı, kanun koyucunun amaçladığından çok daha geniş boyuta taşınmış olur ki amaçlanan vücudun her yerine herhangi bir organın sokulması ile bu suçun oluşmasını sağlamak değildir. Ancak, yasal düzenleme bu bakımdan belirlilik ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Yasanın daha açık şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. 32 5.) TCK 43/3 hükmü, zincirleme suç kuralının uygulanmasındaki ayrıksıları düzenlemektedir. Maddede, “kasten öldürme, kasten yaralama, işkence(...) ve yağma suçlarında bu madde hükmü uygulanmaz.” denmektedir. Madde metninin yasalaşmış olan ilk şeklinde, (...) ile gösterilen kısımda “cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı” suçları da bu ayrıksı suçlar arasında sayılmaktayken, TCK'da 29.06.2005 gün ve 5377 Sayılı Kanun'un 6. maddesi ile değişiklik yapılmış ve cinsel saldırı ile cinsel istismar suçları TCK 43'ün ayrıksıları arasından çıkarılmıştır. Kanaatimizce, düzenlemeden cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlarının çıkarılması doğru olmamıştır. Zira bu suçlar da en az maddede sayılan kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçları kadar kişi dokunulmazlığını ve kamu düzenini ihlal eden suçlardır. Maddede sayılan suçlar bakımından, aynı suç işleme kastı ile ve tek bir hareketle birden fazla insanın öldürülmesi; birden fazla insana işkence edilmesi; birden fazla kişinin kasten yaralanması veya birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilen yağma fiilinde fail her eylemi için ayrı ayrı cezalandırılırken; birden fazla kişiye karşı aynı suç işleme kastıyla hareket ederek cinsel saldırıda veya istismarda bulunan fail ise arttırılmış fakat tek bir cezaya çarptırılmaktadır. Kanunun değişiklikten önceki şeklinin ceza kanununun amaçlarından olan kişi hak ve özgürlüklerini ve kamu düzenini koruma amacı ile daha bağdaşık olduğu kanısındayız. Cinsel istismar suçu bünyesinde birtakım sorunları ve tartışmalı noktaları barındırmaktadır. Bu tartışmaların bir kısmı uygulamadan bir kısmı ise TCK 103'ün kötü yazımından kaynaklanmaktadır. Kötü yazılan kanun iyi ve doğru uygulandığında söz konusu aksaklıklar giderilebilecek ve hakkaniyete daha uygun çözümlere ulaşılabilecektir. 33 KAYNAKÇA AKÇİN, İhsan; “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, Yargıtay Dergisi, Ocak-Nisan 2006, Sayı : 1-2, s. 104 BAYTEMİR, Erdal; Cinsel Dokunulmazlığa, Kişi Hürriyetine ve Genel Ahlaka Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara 2007 Çocuk Hakları Komisyonlarının Raporu; TBBD, Sayı: 53, Temmuz-Ağustos 2004, s.54 ERASLAN, Orhan; Türk Ceza Kanunu Reformu, Birinci Kitap, Toplumsal Değişim Sürecinde Türk Ceza Kanunu Reformu, Panel, 21-22 Mayıs 2004, Ankara, s.169 ERBAŞI, Aslıhan Ayşe; ''Çocuk Ponografisi'', İBD, Cilt 81, Sayı 2007/4,s.1622 EROL, Haydar; Açıklamalı ve İçtihatlı Yeni Türk Ceza Kanunu, Yayın Matbaacılık, Ankara 2005 GÜNDÜZ, Remzi/GÜLTAŞ, Veysel; Açıklamalı İçtihatlı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Cinsel Suçlar, Bilge Yayınevi, Ankara, Ekim 2008 HAKERİ, Hakan; Sorularla Ceza Hukuku, Sorularla Hukuk Dizisi-1, TBB Yayınları, Şen Matbaacılık, 1. Baskı, Ankara, Eylül 2005 Kazancı Bilişim İçtihat Bilgi Bankası KÖK, Nezih Ahmet; “Çocuğun Cinsel İstismarında Adli Tıp Uygulamaları”, EÜHFD, Cilt X, Sayı: 3-4, Erzincan 2006, s.3 KURT, Gülşah; “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nda Cinsel Taciz Suçu”, Uğur Alacakaptan'a Armağan, Cilt:1, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008, s. 508 MALKOÇ, İsmail; Türk Ceza Kanunu Uygulamasında Cinsel Suçlar, Malkoç Kitabevi, Ankara 2009 ÖZBEK, Veli Özer; Müstehcenlik Suçu, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2009 ÖZTÜRK, Bahri; Türk Ceza Kanunu Reformu, Birinci Kitap, Toplumsal Değişim Sürecinde Türk Ceza Kanunu Reformu, Panel, 21-22 Mayıs 2004, Ankara, s.144 POLAT, Oğuz; Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı-1, Tanımlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007 SMITH, Russel/ GRABOSKY, Peter/ URBAS, Gregor; Cyber Criminals On Trial, First Published by Cambridge University Press, Cambridge, 2004 SOYASLAN, Doğan; Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 5 . Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2005 ŞAHİN, Cumhur; “Çocuk Hakları ve Mağdur Çocuğa Hukuki Yardım”,Hukuk Merceği, 34 Konferanslar ve Paneller, 13 Ocak 2005-5 Nisan 2005, Ankara Barosu Yayınları, Ankara 2006, s.131 TEZCAN, Durmuş/ERDEM, Mustafa Ruhan/ ÖNOK, Murat; Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, Ankara 2007 ÜNVER, Yener; “Cinsel Dokunulmazlığa ve Genel Ahlaka Karşı Suçlar”, Türk Ceza Kanunu'nun 2 Yılı, Teori ve Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, İstanbul, Nisan 2008, s. 295 www.opsi.gov.uk/acts/acts2003/ukpga_20030042_en.pdf (Erişim tarihi : 19.11.2009) Yargıtay Kararları Dergisi YENİDÜNYA, A. Caner; “5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, Legal Hukuk Dergisi, Eylül 2005, s. 3303 YILMAZ, Ejder; Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, Genişletilmiş 4. Baskı, Ankara 1992, YÜCEL, Özkan; Türk Ceza Kanunu Reformu, Birinci Kitap, Toplumsal Değişim Sürecinde Türk Ceza Kanunu Reformu, Panel, 21-22 Mayıs 2004, Ankara, s. 155 35