TÜRK CEZA HUKUKU’NDA YÜZ KAVRAMI Hukuk felsefesi tüm hukuk disiplinleri açısından temel belirleyici bir işlev görmekle birlikte, bazı hukuk dalları açısından çok daha belirgin bir görünüm arz etmekte, hatta ön plana çıkmaktadır. Ceza yasaları da bunlardan biridir. Belki de modern bir ceza yasasından bahsedebilmek için öncelikle onun sahip olduğu temel felsefeyi ele almak, irdelemek yeterli olabilecektir.Bu konuda sağlıklı bir yargıya varabilmek için ise,hem genel olarak sahip olunan suç politikasına uygunluk,hem de suç tipleri ve bunların yasa sistematiği içindeki yerine bakmak gerekir.Başka bir anlatımla,suç politikasının genel kabul görmüş,kusurluluk,hukuk devleti ve hümanizm gibi prensiplerinin yanı sıra,özel kısımda yer alan suç tiplerine,bunlara uygulanan yaptırımlara,korumaya layık görülen hukuksal yararlara göz atmak yerinde olur.Şüphesiz bu yöndeki değerlendirmeler yapılırken her ülkenin kendine özgü yapısı, dinamikleri de dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa baktığımızda doktiriner tartışmaları ve eleştirileri bir tarafa bırakacak olursak, gerek genel kısmın1 ,gerekse özel kısmın modern ceza hukukunun esaslarıyla örtüştüğünü söyleyebiliriz.’ Yapmış olduğumuz bu genel açıklamalardan sonra inceleme konumuza bir giriş yapabilmek ve bu konuyu sistematize edebilmek için özel hükümlere daha yakından bakmamız şarttır. Burada öncelikle bir suçun temel şekli tanımlanmaktadır. Bunun ardından,ayrıca suçun temel şekline nazaran cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren unsurlara da yer verilerek,bunlar ‘Nitelikli unsurlar’ başlığı altında ele alınmaktadır.2 1 Genel Hükümler bakımından Md.2 ‘Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi’,Md.7 ‘Zaman Bakımından Uygulama’,Md.20 ‘Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği’,Md.31 ‘Yaş Küçüklüğü’ ve Md.53-Md.60 arasında yer alan ‘Güvenlik Tedbirleri’ gibi hükümler belirttiğimiz modern ceza hukukuyla paralel düzenlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır. 2 Yeri gelmişken,765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) ,klasik ceza hukuku anlayışının bir sonucu olarak ,‘ağırlatıcı ve hafifletici sebepler’ ayrımı yapıldığını ancak 5237 sayılı yeni TCK’da bu ayrıma gidilmediğini belirtmekte fayda görüyoruz . Daha detaylı bilgi için bkz; ÖZGENÇ İzzet,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler ,Seçkin ,Ankara 2006, syf. 192 vd. 1 Belirttiğimiz bu nitelikli unsurların detaylı incelemesine girdiğimizde,fiilin işleniş tarzı3,fiilin işlendiği yer veya zaman4,failin vasfı5,mağdurun vasfı6,fail ve mağdur arasındaki ilişki7,suçun konusu8 ve fiilin işlenişiyle güdülen amaç veya saik9 gibi çeşitli ayrımlara gidildiğini görebilmekteyiz.10Tebliğ konumuz olan yüz kavramı bakımından ise,burada belirtmiş olduğumuz gruplardan ayrı olarak,‘mağdurda yarattığı psikolojik ve fiziksel etki’ itibarıyla sınıflandırmaya dahil edilebileceği kanaatindeyiz. Nitelikli haller bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu,işkence,göçmen kaçakçılığı,insan ticareti gibi evrensel uzlaşıyla oluşmuş düzenlemeler yanında ülkemizin kendine özgü koşullarının etkisiyle oluşmuş durumlar da bulunmaktadır. İşte bu itibarla konumuz olan‘Yüz’ kavramı,TCK’da dikkat çekici bir nitelikli hal olarak yerini bulmuştur.11 Aslında yüz,bir çok alanda birden fazla anlam içeren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Dil Kurumu’na göre yüz kelimesi,doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı,yüzey,kesici araçların keskin yüzü ve utanma gibi en az on beş manası olan;keza birleşik söz ve fiillerle,atasözleri,deyimlerle onlarca hatta yüzlerce içeriğe ulaşabilen,oldukça geniş 3 Örnek olarak,kasten öldürme suçundaki ‘canavarca hisle veya eziyet çektirerek’, kasten yaralama ya da yağma suçlarının ‘silahla’, bunların yanında hırsızlık suçunun ‘kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından ya da ölmesinden yararlanarak’ işlenmesi hallerinde olduğu gibi. 4 Örneğin bazı suçlarda ‘suçun gece vakti işlenmesi’ daha kolaylık taşıdığından nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.Ayrıca yine bazı suçların ‘ konut veya işyerinde işlenmesi’ de bu nitelikli halin başka bir görünümüdür. 5 Mesela resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde,fail suçun temel şekline nazaran daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaktadır. (Md. 204/f. 1 ,2) 6 Kasten öldürme suçunun kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi hali gibi. 7 Akrabalık ilişkisi,kasten öldürme ve kasten yaralama suçlarında bu tür bir nitelikli hal yaratmaktadır. 8 Hırsızlık suçunun ‘kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında’ işlenmesi durumu örnek oluşturmaktadır. 9 Örnek verecek olursak,kasten öldürme suçunun ‘bir suçu gizlemek,delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla’ , ‘kan gütme saikiyle’ , ‘töre saikiyle’ işlenmesi,bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. 10 ÖZGENÇ İzzet,Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler ,Seçkin ,Ankara 2006, syf. 193-194. 11 Karşılaştırmalı Hukuk’a göz attığımızda Alman Ceza Kanunu’nda ‘Yüz’ ibaresine rastlamamakla beraber Paragraf 226’da göz,konuşma,uzuv kaybı veya engelli duruma düşme gibi daha özel nitelemelere yer verilmiştir.Ayrıca İsviçre Ceza Kanunu’nda Yaşama ve Vücut Bütünlüğüne Karşı Suçlar'ın 122. maddesinin 2. fıkrasında yüzde yaralanma ile ilgili şu hüküm yer almaktadır: ‘Her kim bilerek bir kişinin yüzünde ciddi ve kalıcı bir deformasyona sebep olur ise en fazla 10 yıllık hürriyeti bağlayıcı ceza veya en az 180 günlük adli para cezası ile cezalandırılır.’ Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Taksirle Yaralana başlığında yer alan düzenleme karşısında İsviçre Ceza Kanunu’nda böyle bir düzenlemeye rastlamamaktayız. 2 kapsamlı bir sözcüktür.Bizim anlattığımız çehre,surat manasındaki yüz,insanların dış dünyayla ilişkilerindeki en önemli iletişim araçlarından biridir.Burada meydana gelecek bir yaralanma,vücudun diğer bölgelerindeki bir yaralanmadan çok daha dikkat çekici ve manevi olarak ızdırap verici olacaktır.Söz gelimi kolumuzdaki sabit bir yaranın,yüzümüzün herhangibir yerindekinden daha az fark edilir olacağı da muhakkaktır.İşte bu nedenlerle yüz ibaresi,TCK’da düzenlenen ‘Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (md.87)’ , ‘Taksirle yaralama (md.89)’ ve ‘Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence (md.95)’ maddelerinde birer nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.12Ayrıca başka bir nitelikli hal olan‘duyu veya organlardan birinin işlev yitirmesi’ içeriğinde yer almaması,yüzün bir organ olmayıp organları içinde barındıran bir alan olarak kabul edildiğinin örtülü bir ifadesidir. ETCK dönemindeki tanıma göre; yüz,alından çene ucuna ve bir kulaktan diğerine kadar olan başın ön kısmıdır.Buna karşılık,5237 sayılı TCK ile Adli Tıp Kurumu yüz kavramında farklılık oluştuğunu dile getirmektedir.Gerçekten,ETCK dönemindeki adli tıp uygulamasında çehre denilince üstte saçlı deri sınırı,yanlarda kulak sayvanlarının arka kenarları,altta çene kavsi ile sınırlı alan anlaşılmaktaydı.Ancak YTCK gerekçesinde,yüz deyiminin kişinin boyun ve kulakları dahil başın ön kısmını ifade ettiği belirtilmektedir. Bu tanımdan yola çıkan Adli Tıp Kurumu’na göre yüz denildiğinde, ‘Kişiye cepheden bakıldığında üstte saçlı deri sınırı(saçı dökülen ya da azalan kişilerde görülebilen frontal bölge dahil),yanlarda kulaklar dahil olmak üzere kulakların arkasından inen hayali düz çizgilerin her iki klavikula (omuz kemiği) ile kesiştiği noktalar ile altta fossa jugularisten başlayıp yanlara doğru klavikulaları takip eden çizgiler arasında kalan bölge’ anlaşılmalıdır. 12 Ayrıca Ceza Muhakemesi alanında da ‘yüz’ kelimesinin diğer kullanım alanları, CMK Md.35/1’de ‘İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.’ , CMK Md.52/2’de ‘Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.’ ve CMK Md.200’de ‘ Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.’ şeklinde görülmektedir. Farklı bir kullanım olarak ‘yüz’ü de kapsayan bir başka ifadeyle de Tanık Koruma Kanunu Md. 5/h’de koruma tedbirlerinden biri olarak sayılan ‘fizyolojik görünüm’ düzenlemesiyle karşılaşılmaktadır.Bu madde, ‘Fizyolojik görünümün estetik cerrahi yoluyla veya estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesi.’şeklindedir. Hukuki düzlemde sıklıkla karşılaşılan diğer ilgili bir durum da çeşitli düzenlemelerde bulunan fotoğraflara ilişkin ‘yüzün açık olması’ ifadesidir.Özellikle,Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık Kıyafet Yönetmeliği,Öğretmenlerin Kılık Kıyafet Yönetmeliği ya da bazı sınav yönetmeliklerinde olduğu gibi yüzün açık olmaması hallerine ‘hukuka aykırılık’ yaptırımı bağlanmıştır. 3 TCK’da ‘yüz’e ilişkin nitelikli hal olarak iki tür düzenleme bulunmaktadır : Yüzde sabit iz ve Yüzün sürekli değişikliği.Oluşan yara az ya da çok iz bırakabilir; ancak her iz yüzde sabit iz niteliğinde değerlendirilmez,bunun özel koşulları bulunmaktadır.Öncelikle yaralanma sonucu yüzde oluşan yaranın iyileştikten sonra bıraktığı iz, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, 1-2 metre mesafeden,ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebiliniyor ise ‘Yüzde sabit iz’ den bahsedilir.İzin sabit iz olup olmadığının değerlendirilmesi açısından ayrıca iyileşme sürecinin tamamlanmış olması aranmaktadır.Bu nedenle adli tıp uygulamalarında değerlendirme yaralanmadan en az 6 ay sonra yapılmaktadır. Hekim gerek gördüğü takdirde bu süre uzayabilir.13Yüzde sabit iz durumunda yaranın ömür boyu kalacak olması,yüz derisinden kıvam,renk,seviye farkı göstermesi gibi özellikler aranmaktadır.Yüzde meydana getirilen izin gizlenebilmesi veya estetik ameliyatla giderilebilmesi,nitelikli halin uygulanmasına engel değildir.Önemli olan bunun sabit olmasıdır.İz,olağan bir tedaviyle veya zamanla kayboluyorsa nitelikli hal uygulanmayacaktır. Yüz sınırları içinde oluşan yaralanmanın bıraktığı iz, o kişiyi önceden tanıyanların onu tanımasında duraksamaya yol açacak şekilde yüzün doğal görünümünü bozmuş ise bu durumda ‘Yüzde sürekli değişiklik’ ten bahsedilir.Bu gibi bir duruma örnek olarak ağır yanıklar ya da yüze kezzap atılması gibi kimyasal yanıklar verilebilir. Yüzün sürekli değişikliği,yüzde sabit izden,yüzün doğal görünümüne etkinin yoğunluğu bakımından ayrılmaktadır.14 13 Yeni Türk Ceza Kanunu Çerçevesinde Düzenlenecek Adli Raporlar İçin Kılavuz , Yeni TCK’nın Adli Travmatoloji İle İlgili Maddeleri ve Adli Tıbbi Boyut , http://www.itf.istanbul.edu.tr/adlitip/tck.htm (çevrimiçi), 02.09.2008 14 TEZCAN Durmuş , ERDEM Mustafa Ruhan , ÖNOK Murat , Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku , Seçkin , Ankara 2007 , syf. 200-201 , 207 4