1MART 2014 GÖZCÜ KULESİ YEHOVA’NIN GÖKTEKİ KRALLIĞINI DUYURUR YARATICIMIZIN BİZİM İÇİN YAPTIKLARI GÖZCÜ KULESİ YEHOVA’NIN GÖKTEKİ KRALLIĞINI DUYURUR Vol. 16, No. 5 March 1, 2014 Her Sayının Ortalama Tirajı: 213 DİLDE 45.944.000 ADET 1MART 2014 ․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․ Semimonthly TURKISH ¨ ¨ ˙ ˙ ˙ GOZCU KULESI DERGISI, Yehova Tanrı’yı evrenin Egemeni olarak ˙ ¨ yuceltir. Iyi bir haberle insanları ˘ ¨ teselli eder: Tanrı’nın gokteki Krallıgı ¨ ¨ ¨ ¨ ¨ yakında dunyadaki tum kotulukleri ¨ ¨ ¨ sona erdirecek ve yeryuzunu cennet haline getirecektir. Bu dergi bizim sonsuz yaşam kazanabilmemiz için ˘ ¨ olen ve şimdi Tanrı’nın Krallı ˙ gının ¨ ¨ ¨ Kralı olarak hukum suren Isa ¨ Mesih’e duyulan inancı guçlendirir. ¨ ¨ Gozcu Kulesi 1879’dan beri yayımlanmaktadır ve siyasete karışmaz. Yetkili kaynak olarak, ˙ Tevrat, Zebur ve Incil olarak ˘ bilinen Kutsal Kitaba baglı kalır. KAPAK KONUSU Yaratıcımızın Bizim İçin Yaptıkları 3 Kaçırmamanız Gereken Özel Bir Toplantı 6 ․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․․ BU SAYIDA AYRICA Zayıflığımda Güç Buldum 7 Dinler Arası İşbirliği: Yaratıcının Çözüm Yolu Bu mu? 10 Ortaçağ İspanyasında Tanrı’nın Sözü İnsanlara Ulaşıyor 12 Kutsal Kitapla İlgili Soruların Cevapları 16 Daha fazla bilgi almak ¨ ya da hiçbir ucret ¨ odemeden Kutsal Kitabı incelemek ister misiniz? www.jw.org sitesini ziyaret edebilir ˘ ya da aşagıdaki adrese yazabilirsiniz. Yehova’nın Şahitleri ˙ ¨ ˙ ¨ PK 23 Ferikoy 34378 Istanbul-TURKIYE. Tel. 0 212 249 04 17. ¨ Dunya çapındaki adreslerin tam listesi için şu siteye bakın: www.jw.org/tr/iletişim ˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙˙ DAHA FAZLASI İNTERNET SİTEMİZDE | www.jw.org KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ BAŞKA SORULARIN CEVAPLARI: Kutsal Kitap Paskalya Hakkında Ne Der? (KUTSAL KİTABIN ÖĞRETTİKLERİ > KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ SORULARIN CEVAPLARI kısmına bakın) Bu yayın parayla satılmaz. ˘ ¨ ¨ ¨ Gonullu bagışlarla desteklenen, ˘ ¨ dunya çapındaki Kutsal Kitap egitim programının bir kısmıdır. Aksi belirtilmedikçe, ¨ ayet alıntıları Kutsal Kitap – Yeni Dunya Çevirisi’ndendir. The Watchtower (ISSN 0043-1087) Druck und Verlag: Wachtturm Bibel– und Traktat-Gesellschaft der Zeugen Jehovas, e. V. Selters/Taunus. Verantwortliche Redaktion: Ramon Templeton, Selters/Taunus ¨ Bu yayının Turkçesinin hazırlanmasından ˘ Yehova’nın Şahitlerini Destekleme Dernegi sorumludur. 5 2014 Watch Tower Bible and Tract Society of Pennsylvania. Printed in Germany. ¨8 ¨ ˙ GOZCU KULESI 1 M ART 201 4 ¨ ˙ ˘ Y EHOVA’NIN G OKTEK I K RALLI GINI D UYURUR BU DERGİYİ İNTERNET SİTEMİZDEN FARKLI FORMATLARDA İNDİREBİLİRSİNİZ YARATICIMIZIN ˙ ˙ ˙ ˙ BIZIM IÇIN YAPTIKLARI KAPAK KONUSU Yaratıcımızın Bizim İçin Yaptıkları “Tanrı dünyayı öyle sevdi ki, biricik oğlunu verdi; ona iman eden hiç kimse yok olmasın, hepsi sonsuz yaşama sahip olsun diye bunu yaptı” (Yuhanna 3:16). Bu sözler Kutsal Kitabın en iyi bilinen ve en çok değinilen ayetlerinden biridir. Birçok insana göre “Kutsal Kitaptaki başka hiçbir ayet, Tanrı’nın insanlıkla ilişkisini ve kurtuluşa giden yolu bu kadar kısa ve öz şekilde anlatmaz.” Bu nedenle bazı ülkelerde duvar yazılarında, toplumsal etkinliklerde, arabalara yapıştırılan çıkartmalarda bu ayete ya da sadece “Yuhanna 3:16” yazısına rastlamak mümkündür. Bu ayeti kullanan kişiler büyük ihtimalle, Tanrı’nın sevgisinin onların sonsuz kurtuluşunun garantisi olduğuna inanıyor. Peki ya siz? Tanrı’nın sevgisi sizin için ne ifade ediyor? Sizce Yaratıcımız sizi sevdiğini nasıl gösteriyor? “TANRI DÜNYAYI ÖYLE SEVDİ Kİ” Birçok insan evreni, doğayı ve insanları Tanrı’nın yarattığını rahatlıkla kabul eder. Canlı organizmalar o kadar karmaşık ve mükemmel bir yapıya sahiptir ki, varoluşlarının ardında kesinlikle üstün bir zekâ olmalıdır. Pek çok kişi yaşam hediyesi için her gün Tanrı’ya şükreder. Onlar hava, su, yiyecek ve doğadaki denge gibi yaşamı sürdürmek ve yaşamdan zevk almak için ihtiyaçları olan şeyler konusunda tamamen Yaratıcılarına bağımlı olduklarının farkındadır. Evet, tüm bunlar için Yaratıcımıza şükretmek yerinde olur, çünkü gerçekten de bizi yaratan ve yaşamımızı sürdürmemizi sağlayan O’dur (Mezmur 104:10-28; 145:15, 16; Elçiler 4:24). Yaratıcımızın, sırf yaşamın devam etmesi için yaptığı şeyleri düşünmek bile O’nun bize duyduğu sevgiyi daha iyi kavramamızı sağlayabilir. Elçi Pavlus şöyle yazmıştı: “Herkese hayat, nefes ve her şeyi veren [Tanrı’dır]. Çünkü 1 MART 2014 | 3 O’nun sayesinde yaşıyoruz, hareket ediyoruz ve varız” (Elçiler 17:25, 28). Ancak Tanrı, sevgisini sadece fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılayarak göstermez. O bizi manevi ihtiyacı olan varlıklar olarak yaratarak diğer canlılardan üstün kılmıştır ve bu ihtiyacımızı karşılamamıza yardım eder (Matta 5:3). Bu sayede Tanrı’ ya itaat eden insanlar O’nun evrensel ailesinin bir parçası, yani O’nun “çocukları” olma ümidine sahip olur (Romalılar 8:19-21). Yuhanna 3:16’da devamen söylendiği gibi Tanrı bize duyduğu sevgiyi, oğlu İsa’yı yeryüzüne göndererek gösterdi; böylece İsa peygamber Tanrı’yı insanlara tanıtacak ve bizim için ölecekti. Ancak çoğu kişi İsa peygamberin insanlık için neden ölmesi gerektiğini ve onun ölümünün nasıl Tanrı’nın bize olan sevgisinin bir kanıtı olduğunu pek anlayamıyor. Kutsal Kitabın bu konuyu nasıl açıkladığını görelim. “BİRİCİK OĞLUNU VERDİ” Hepimiz ölümlüyüz; hastalığa, yaşlılığa ve ölüme mahkûmuz. Fakat Yehova Tanrı’nın başlangıçtaki amacı bu değildi. O, ilk insanlara yeryüzündeki cennette sonsuza dek yaşama ümidi vermişti. Ancak şu şartla: O’na itaat etmeleri gerekiyordu. Tanrı, itaat etmemeyi seçerlerse öleceklerini söylemişti (Başlangıç 2:17). Gerçekten de ilk insan, Tanrı’nın otoritesine isyan etti ve hem kendine hem de soyuna ölüm getirdi. Elçi Pavlus bunu şöyle açıklar: “Günah bir insan aracılığıyla ve ölüm günah aracılığıyla dünyaya girdi, ölüm de tüm insanlara geçti; çünkü hepsi günah işledi” (Romalılar 5:12). Ancak Tanrı “adaleti sever” (Mezmur 37:28). O, ilk insanın kasten işlediği günahı görmezden gelemezdi; öte yandan tüm insanlığı tek bir insanın itaatsizliği yüzünden sonsuza dek acıya ve ölüme mahkûm etmedi. Tersine “cana karşılık can” ilkesini uygulayarak adaletin gereğini yerine getirdi ve itaatli insanlara tekrar sonsuza dek yaşama ümidi İsa, Tanrı’nın doğrudan yarattığı tek varlıktır, bu nedenle Tanrı’nın “biricik oğlu” olarak adlandırılması uygundur. 4 | GÖZCÜ KULESİ İsa peygamber kendi isteğiyle yeryüzüne gelip insanlığı günah ve ölümden kurtarmak için hayatını verdi verdi (Çıkış 21:23). Peki Âdem’in kaybettiği kusursuz insan yaşamı nasıl telafi edilebilirdi? Adalet terazisinin dengelenmesi için birinin, Âdem’inkine eşdeğer bir yaşam, kusursuz bir insan yaşamı sunması, yani kurban etmesi gerekiyordu. Şüphesiz Âdem’in kusurlu soyundan hiç kimse böyle bir bedel ödeyemezdi, ancak İsa bunu yapabilirdi (Mezmur 49:6-9). Âdem’den miras kalan günahtan etkilenmeden doğan İsa kusursuzdu, tıpkı başlangıçta Âdem’in kusursuz olduğu gibi. Dolayısıyla İsa yaşamını feda ederek insanlığı günaha kölelikten kurtaracak bir fidye sağlamış oldu. Bunu yaparak ilk insan çiftinin soyuna, Âdem ve Havva’ nın bir zamanlar sahip olduğu kusursuz yaşama sahip olma fırsatını verdi (Romalılar 3:23, 24; 6:23). Peki bizim böylesine yüce bir sevgiden yarar görmek için ne yapmamız gerekiyor? “ONA İMAN EDEN” Yuhanna 3:16’daki şu sözler de dikkatimizi çekiyor: “[İsa’ya] iman eden hiç kimse yok olmasın, hepsi sonsuz yaşama sahip olsun.” Bu sözler, sonsuz yaşam armağanını almanın bazı koşullara bağlı olduğunu gösterir. ‘Sonsuz yaşama sahip olmak’ istiyorsak İsa’ya iman etmeli ve ona itaat etmeliyiz. Bazıları şöyle düşünebilir: ‘İsa peygamber itaat etmekten söz etmemişti, “İman eden sonsuz yaşama sahip olacak” demişti.’ İmanın çok önemli olduğu doğrudur. Ancak unutmamak gerekir ki Kutsal Kitaba göre iman sadece inanmaktan çok daha fazlasını içerir. Bir Kutsal Kitap sözlüğüne göre orijinal dilde elçi Yuhanna’nın bu ayette kullandığı sözcük, “sadece inanmak değil, güvenmek, bel bağlamak” anlamını taşır (Vine’s Expository Dictionary of Old and New Testament Words). Tanrı’nın onayına sahip olmak için İsa’nın kurtarıcı olduğunu zihnen kabul etmek yeterli değildir. Kişi aynı zamanda İsa’nın öğrettiklerini uygulamak için samimiyetle çaba göstermelidir. Biri iman ettiğini söyleyip hiçbir şey yapmıyorsa imanı boştur. Kutsal Kitap ‘İşlerden yoksun iman ölüdür’ der (Yakup 2:26). Başka sözlerle kişiden beklenen, İsa’ya imanını göstermesi, yani imanına uygun yaşamasıdır. Elçi Pavlus konuyu şöyle açıklar: “Bizi zorlayan güç Mesih’in sevgisidir; çünkü şu sonuca vardık: Tek bir insan [İsa] herkes uğruna öldü. . . . . Evet, o herkes için öldü ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölen ve diriltilen için yaşasınlar” (2. Korintoslular 5:14, 15). İsa peygamberin yaşamını vererek sağladığı kurbana duyduğumuz minnettarlık, yaşamımızda değişiklikler yapmak üzere bizi harekete geçirmeli; bencilce kendimiz için yaşamaktansa uğrumuza ölen İsa için yaşamalıyız. Bu, İsa’nın öğrettiklerini uygulamaya yaşamımızda ilk yeri vermek anlamına gelir. Böyle bir değişiklik şüphesiz değerlerimizi, seçimlerimizi, yaptığımız her şeyi etkileyecektir. Peki İsa’ya iman eden ve imanını gösteren kişiler nasıl ödüllendirilecek? “YOK OLMASIN, HEPSİ SONSUZ YAŞAMA SAHİP OLSUN” Yuhanna 3:16’nın son kısmı, fidye düzenlemesine iman eden ve Tanrı’nın koyduğu standartlara uygun yaşayan kişilere Tanrı’nın ne vaat ettiğini gösterir. Yaratıcımızın amacı böyle imanlı kişilerin ‘yok olmaması, sonsuz yaşama sahip olmasıdır.’ Ancak Tanrı’nın sevgisinden yarar görenler için iki farklı ümit söz konusu. İsa bir grup insana gökte sonsuza dek yaşama ümidi verdi. Sadık öğrencilerine, onunla birlikte ihtişam içinde hüküm sürebilmeleri için yer hazırlayacağını açıkça söylemişti (Yuhanna 14:2, 3; Filipililer 3:20, 21). Gökte yaşamak üzere diriltilenler “Tanrı’nın ve Mesih’in kâhinleri olacaklar ve Mesih’le birlikte bin yıl kral olarak hüküm sürecekler” (Vahiy 20:6). İsa’nın takipçilerinden sadece sınırlı sayıda kişi böyle bir ayrıcalığa sahip olacak. İsa şöyle demişti: “Ey küçük sürü, korkma! Çünkü Babanız krallığı size vermeyi uygun gördü” (Luka 12:32). Bu “küçük sürü” kaç kişiden oluşacaktı? Vahiy 14: 1, 4 şöyle der: “Baktım; işte, [diriltilmiş İsa Mesih olan] Kuzu [gökteki] Sion Dağı üzerinde duruyordu. Alınlarında onun adı ve Babasının adı yazılı olan yüz kırk dört bin kişi de onunla birlikteydi. .. . . Onlar, insanlar arasından turfanda olarak Tanrı ve Kuzu için satın alındılar.” Dünyada yaşamış milyarlarca kişiyi düşünecek olursak 144.000 kişi sadece ‘küçük bir sürü’ oluşturur. Bu kişiler Kutsal Kitapta krallar olarak tarif edildiğine göre kimler üzerinde hüküm sürecekler? İsa gökteki Krallıktan yarar görecek ikinci bir gruptan daha söz etti. Yuhanna 10:16’da şöyle dedi: “Bu ağıldan olmayan başka koyunlarım da var. Onları da getirmeliyim, benim sesimi dinleyecekler, tek sürü, tek çoban olacak.” Bu “koyunlar” yeryüzünde sonsuza dek yaşamayı özlemle bekliyor; bu ümit, Âdem’le Havva’nın başlangıçta sahip olduğu ümitle aynıdır. Peki bu grubun yeryüzünde yaşayacağını nereden biliyoruz? 1 MART 2014 | 5 Kutsal Kitabın pek çok yerinde yeryüzü cennete dönüştüğünde yaşamın nasıl olacağı anlatılır. Bunu merak ediyorsanız kendi Kutsal Kitabınızdan veya www.jw.org internet sitemizden şu ayetlere bakabilirsiniz: Mezmur 37:9-11; 46:8, 9; 72:7, 8, 16; İşaya 35:5, 6; 65:21-23; Matta 5:5; Yuhanna 5:28, 29; Vahiy 21:4. Bu ayetlerde savaşın, açlığın, hastalıkların ve ölümün sona ereceği bildirilir. O zaman iyi insanlar kendi evlerini inşa edip, kendi topraklarını ekip biçmenin mutluluğunu tadacak ve çocuklarını barış dolu bir ortamda büyütecek. Böyle bir gelecek size de çekici gelmiyor mu? Bu vaatlerin çok yakında gerçekleşeceğine inanmak için sağlam nedenlerimiz var. Kutsal Kitabın geleceğimizle ilgili söyledikleri hakkında daha fazla bilgi için, Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan Kutsal Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 3. bölümüne bakabilirsiniz. YARATICIMIZ BİZİM İÇİN ÇOK ŞEY YAPTI Tanrı’nın sizin ve tüm insanlık için yaptıkları üzerinde durup düşündüğünüzde nasıl bir sonuca varıyorsunuz? O sizin için, aslında hepimiz için ne kadar çok şey yapmış öyle değil mi? Hayattayız, düşünebiliyoruz, bir ölçüde sağlıklıyız ve yaşamımızı sürdürmek için gereken şeylere sahibiz. Üstelik Yuhanna 3:16’dan şunu öğrendik: Tanrı’nın, bizim uğrumuza ölen İsa peygamber aracılığıyla sağladığı fidye armağanı sayesinde gelecekte bizi daha da büyük nimetler bekliyor. Hastalık, savaş, açlık ya da ölüm tehdidinin olmadığı barış dolu bir ortamda sonsuza dek yaşamak, şüphesiz sonu gelmeyecek bir mutluluğun ve nimetlerin kapısını açacak. Bu nimetleri elde edip etmemek tamamen size bağlı. Geriye sadece şu soru kalıyor: Siz Yaratıcınız için ne yapıyorsunuz? Kaçırmamanız Gereken Özel Bir Toplantı İsa peygamber yaşamını feda etmeden önceki gece, sadık takipçilerinden ölümünü anmalarını istedi. O gece mayasız ekmek ve kırmızı şarap kullanarak Son Akşam Yemeği ya da Efendimizin Akşam Yemeği olarak bilinen düzenlemeyi başlattı ve şunu emretti: “Beni anmak için bunu yapmaya devam edin” (Luka 22:19). Yehova’nın Şahitleri dünya çapında her yıl İsa’nın ölümünü anmak üzere onun ölüm yıldönümünde bir araya gelir. 2014 yılında bu önemli olay 14 Nisan Pazartesi günü, güneş battıktan sonra anılacak. Bu toplantıya sizi içtenlikle davet ediyoruz. Orada İsa’nın canını vererek sağladığı fidyenin önemi hakkında daha ayrıntılı bilgi verilecek. Katılım ücretsizdir. İçeride para toplanmayacaktır. Bu anma toplantısının sizin yaşadığınız bölgede nerede ve ne zaman yapılacağını, bu dergiyi size veren kişiden veya www.jw.org internet sitemizden öğrenebilirsiniz. Lütfen bu tarihi not alın ve bu özel toplantıyı kaçırmayın. 6 | GÖZCÜ KULESİ YAŞAM ÖYKÜSÜ Zayıflığımda Güç Buldum ANLATAN, MAITE MORLANS Sadece 29 kiloyum; beni tekerlekli sandalyemde gören kimse herhalde güçlü olduğumu düşünmez. Ancak bedenim kuvvetini kaybederken içimdeki güç, hayata devam etmemi sağlıyor. Şimdi size bir yandan güçlü bir yandan da zayıf olmanın yaşamıma nasıl yön verdiğini anlatayım. Çocukluğumu düşününce Fransa’nın Doktor, bir çocuk sanatoryumunda güneyindeki kır evinde anne babamtedavi görmemi önerdi. Oraya gittiğimla yaşadığımız mutlu günler aklıma gede binanın ürkütücü görüntüsü beni liyor. Babamın bana yaptığı salıncakçok korkuttu. Sert bir disiplin vardı. ta sallanmayı ve bahçede oradan oraya Rahibeler saçlarımı kesti ve bana çirkoşmayı çok severdim. 1966’da evimizi kin bir üniforma giydirdi. Gözyaşları Yehova’nın Şahitleri ziyaret etmişti ve içinde ‘Bu hayata nasıl dayanacağım?’ babamla uzun uzun sohbet etmişlerdi. diye düşündüm. Babam yedi ay kadar kısa bir süre sonYEHOVA’NIN YARDIMINI ra Şahit olmaya karar verdi, çok geçmeHİSSEDİYORUM den annem de aynı kararı aldı. Beni sıAnne babam bana Yehova Tanrı’ya cak bir aile ortamında yetiştirdiler. ibadet etmeyi öğretmiş olduğundan Sonra ailemin memleketi olan İssanatoryumdaki Katolik ayinlerine kapanya’ya döndük, bundan kısa bir süre Dört yaşındayken tılmayı reddettim. Rahibeler ayinlesonra sıkıntılarım başladı. Ellerime ve re neden katılmadığımı anlamakta ayak bileklerime bıçak saplanır gibi ağrılar giriyordu. İki yıl doktor doktor dolaştıktan son- zorlandılar. Yehova’ya beni terk etmemesi için yalra tanınmış bir romatolog bulduk. Doktor bizimle vardım ve çok geçmeden O’nun koruyucu elini üzeciddi şekilde konuşarak “Çok geç” dedi. Annem ağ- rimde hissettim; tıpkı çocuğuna sıkıca sarılan sevgi lamaya başladı. O soğuk, gri odanın duvarlarında, dolu bir babanın kollarında gibiydim. “kronik otoimmün hastalık” ve “jüvenil poliartrit” Cumartesi günleri anne babamın kısa ziyaretler gibi tuhaf ifadeler yankılanıyordu. On yaşında kü- yapmasına izin veriliyordu. Onlar imanımı güççük bir kız olarak pek bir şey anlamasam da kötü bir lü tutmam için bana Kutsal Kitaba dayanan yayınşeyler olduğunun farkındaydım. lar getirdiler. Normalde çocukların kendi kitapları olmasına izin verilmiyordu, ancak rahibeler yayınJüvenil poliartrit, çocuklarda görülen bir kronik artrit türüları ve Kutsal Kitabımı almama izin verdiler; onladür. Vücudun kendi bağışıklık sistemi sağlıklı dokulara saldırıp rı her gün okuyordum. Ayrıca diğer kızlarla cennet onları yok eder, bu da eklemlerde ağrıya ve şişliğe yol açar. 1 MART 2014 | 7 yeryüzünde sonsuza dek yaşama ümidim hakkında konuşuyor, orada hiç kimsenin hastalanmayacağını söylüyordum (Vahiy 21:3, 4). Zaman zaman üzülmeme ve yalnızlık hissetmeme rağmen Yehova’ya imanım ve güvenim güçlendiği için mutluydum. Altı ay sonra doktorlar beni eve gönderdi. Hastalığımda bir iyileşme olmamıştı, ama tekrar anne babamla birlikte olduğum için mutluydum. Eklemlerim daha da deforme oldu ve daha fazla ağrı çekmeye başladım. Ergenlik dönemine girdiğimde çok güçsüzdüm. Yine de 14 yaşında vaftiz edilerek Yehova’nın Şahidi oldum; gökteki Babam için elimden gelenin en iyisini yapmaya kararlıydım. Ama bazen hayal kırıklığıyla O’na şöyle dua ederdim: “Neden ben? Lütfen beni iyileştir. Ne kadar acı çektiğimi görmüyor musun?” Gençlik yıllarım çok zor geçti. Daha iyi olmayacağımı kabullenmem gerekiyordu. Kendimi sürekli arkadaşlarımla karşılaştırıyordum; onlar öylesine sağlıklı ve hayat doluydu ki. Bense değersizlik duygularıyla mücadele ediyordum. İçine kapanık biri olmuştum. Neyse ki ailem ve arkadaşlarım bana çok destek oldu. Benden 20 yaş büyük olan Alicia’ nın yaptıklarını unutamam, o benim için gerçek bir dosttu. Hastalığım dışında şeylerle ilgilenmeme ve sürekli kendi sıkıntılarımı düşünmektense başkalarına ilgi göstermeme yardım etti. HAYATIMI ANLAMLI KILMANIN YOLLARINI ARIYORUM 18 yaşına geldiğimde hastalığım iyice kötüleşmeye başladı, ibadetlere gitmek bile beni bitkin düşürüyordu. Ama evdeki tüm “boş vakitlerimi” Kutsal Kitabı dikkatle inceleyerek değerlendiriyordum. Özellikle Eyüp kitabı ve Mezmurlar şunu anlamama yardım etti: Yehova Tanrı bizi şu anda fiziksel olarak korumayabilir, ancak ihtiyacımız olan cesareti vererek ruhen korur. Sık sık dua ederek ‘Tanrı’nın, her düşünüşün çok üstünde olan barışına’ ve O’nun verdiği ‘normalin ötesindeki güce’ sahip oldum (Filipililer 4:6, 7; 2. Korintoslular 4:7). 22 yaşında, artık tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğumu kabul etmem gerekti. İnsanların bana baktıklarında tekerlekli sandalyede oturan hastalık- 8 | GÖZCÜ KULESİ lı bir kızdan başka bir şey görmeyeceklerini düşünmek beni korkutuyordu. Ancak tekerlekli sandalye, kaybettiğim özgürlüğü bir ölçüde tekrar kazandırdı ve başıma bela olacağını düşündüğüm şey aslında hayatımı kolaylaştırdı. Isabel isimli bir arkadaşım kendime bir hedef koyup, bir ay boyunca 60 saat ayırarak Kutsal Kitaptaki iyi haberi onunla birlikte insanlara duyurmamı önerdi. Başlangıçta bu fikir bana çok mantıksız geldi. Fakat Yehova’dan yardım istedim ve ailemin ve arkadaşlarımın desteğiyle bunu başardım. Çok yoğun olduğum o ay hızla geçti. Korkularımın ve çekingenliğimin üstesinden geldiğimi fark ettim. Bu işten o kadar zevk aldım ki 1996 yılında daimi öncü olmaya karar verdim ve iyi haberi her ay 90 saat duyurmaya başladım. Bu, hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biriydi; beni Yaratıcıma yaklaştırdı, hatta fiziksel olarak güçlendirdi. Hizmetim sayesinde inancımı birçok insanla paylaşabildim ve onlardan bazılarının Tanrı’yla yakın bir ilişki geliştirmesine yardım edebildim. YEHOVA BENİ BIRAKMIYOR 2001’in yazında kötü bir trafik kazası geçirdim ve iki bacağım birden kırıldı. Hastanede dayanılmaz acılar içinde yatarken içimden hararetle dua ettim. “Lütfen Yehova, beni bırakma!” diye yalvardım. Tam o sırada, yakındaki bir yatakta yatan bir kadın “Sen Yehova’nın Şahidi misin?” diye sordu. Cevap verecek gücüm olmadığından sadece başımı salladım. Kadın “Ben sizi tanıyorum. Sık sık dergilerinizi okuyorum” dedi. Bu sözler bana çok moral verdi. Acınacak durumuma rağmen Yehova hakkında şahitlikte bulunabilmiştim. Bu ne büyük bir onurdu! Biraz iyileştiğimde daha fazla kişiye şahitlik etmeye karar verdim. İki bacağım da alçıdaydı, annem beni tekerlekli sandalyeyle hastane koridorunda dolaştırıyordu. Her gün birkaç hastayı ziyaret ediyorduk, onlara nasıl olduklarını soruyor ve Kutsal Kitaba dayanan yayınlar bırakıyorduk. Bu ziyaretler benim için çok yorucuydu, fakat Yehova ihtiyacım olan gücü veriyordu. Son birkaç yıldır ağrılarım ve acılarım çoğaldı; bir de üstüne babamı kaybedince çektiğim sıkıntı- lar daha da arttı. Yine de olumlu bakış açısını korumaya çalışıyorum. Mümkün oldukça arkadaşlarımla ve akrabalarımla vakit geçiriyorum; böylece sorunlarımı daha az düşünüyorum. Yalnız olduğumda ise Kutsal Kitabı okuyup inceliyorum ya da telefonla insanlara iyi haberi duyuruyorum. Ayrıca basit şeylerden zevk almaya çalışıyorum. Örneğin yüzüme vuran tatlı bir esinti, çiçeklerin hoş kokusu beni mutlu ediyor. Bunlar şükretmemi sağlıyor. Mizah duygusuna sahip olmak da çok işe yarıyor. Örneğin bir gün arkadaşımla iyi habe- Sık sık gözlerimi kapatıp Tanrı’nın vaat ettiği yeni dünyaya açılan “penceremden” dışarı bakıyorum Anne babamla, 2003 Telefonla iyi haberi duyurmak bana sevinç veriyor ri duyuruyorduk; arkadaşım tekerlekli sandalyemi iterken bir ara not almak için durdu. Aniden kontrolden çıkıp yokuş aşağı gitmeye başladım ve park etmiş bir arabaya çarptım. İkimiz de şaşkınlık içindeydik, fakat ciddi bir şey olmadığını görünce kahkahalarla gülmeye başladık. İsteyip de yapamadığım pek çok şey var. Bunlara “beklemedeki isteklerim” diyorum. Sık sık gözlerimi kapatıp Tanrı’nın vaat ettiği yeni dünyaya açılan “penceremden” dışarı bakıyorum (2. Petrus 3:13). Sağlıklı olduğumu, yürüdüğümü ve hayatın her anından zevk aldığımı hayal ediyorum. Kral Davut’ un şu sözlerini hiç aklımdan çıkarmıyorum: “Sen Yehova’ya ümit bağla; cesur ol, yürekli ol” (Mezmur 27:14). Bedenim giderek güçsüzleşse de Yehova beni güçlendiriyor. Zayıflığımda güç bulmaya devam ediyorum. 1 MART 2014 | 9 DİNLER ARASI İŞBİRLİĞİ Yaratıcının Çözüm Yolu Bu mu? “Din bizi birleştirir mi yoksa böler mi?” The Sydney Morning Herald gazetesinin okuyucularına bu soru soruldu. Yaklaşık yüzde 89 gibi büyük bir çoğunluk, dinin insanları böldüğünü söyledi. İNLER ARASI işbirliğini destekleyenlerin görüşü ise tamamen farklı. Interfaith Youth Core’un (Dinler Arası Gençlik Girişimi) kurucusu Eboo Patel şöyle diyor: “Bana, merhamete önem vermeyen . . . ., çevre bilincine önem vermeyen . . . ., konukseverliğe önem vermeyen bir din gösterin.” Aslında zaman zaman Budistler, Katolikler, Protestanlar, Hindular, Müslümanlar ve başka birçokları yoksullukla mücadele etmek, insan haklarını savunmak, kara mayınlarının yasaklanmasını sağlamak ya da çevresel sorunlara dikkat çekmek için güçlerini birleştiriyor. Farklı dinler nasıl karşılıklı hoşgörü ve uyum geliştirebileceklerini müzakere etmek için bir araya geliyor. Aralarındaki farklılıkları festivaller düzenleyerek, mum ışığı seremonileri, müzikler ve dualar eşliğinde kutluyorlar. Peki dinlerin kaynaşması, dinler arasındaki anlaşmazlıkları çözer mi? Tanrı’nın dünyayı daha iyi hale getirmek için kullandığı yöntem dinler arası işbirliği mi? D BİRLİK—NE PAHASINA? En büyük dinler arası diyalog kuruluşlarından biri, 200’ü aşkın farklı inancı temsil eden üyeleriyle ve 76 ülkede aktif olmakla övünüyor. Kuruluşun amacı “güncel ve kalıcı bir dinler arası işbirliğini teşvik etmek.” Ancak bunu yapmanın söylemek kadar kolay olmadığı görüldü. Örneğin kurucularına göre, tüzükte kullanılacak kelimelerin, belgeyi imzalayacak olan dinler ve yerli toplulukların gücenmeyeceği şekilde dikkatle seçilmesi gerekti. Bunun nedenlerinden biri tüzüğe “Tanrı”yı dahil edip etmemek konusunda anlaş- 10 | GÖZCÜ KULESİ mazlık olmasıydı. Sonuç olarak tüzükte “Tanrı” ya değinilmedi veya herhangi bir şekilde gönderme yapılmadı. Peki Tanrı konunun dışında bırakılırsa dinin ne amacı kalır? Dahası böyle bir dinler arası hareketin, herhangi bir hayır kurumundan ne farkı olur? Bu yüzden az önce değindiğimiz dinler arası diyalog kuruluşu, kendini dini bir oluşum değil “köprü kuran bir kurum” olarak tarif ediyor. SADECE İYİYE TEŞVİK ETMEK YETERLİ Mİ? Dinler arası faaliyetin önde gelen savunucusu Dalay Lama şöyle diyor: “Tüm büyük dinler temelde aynı mesajı taşıyor: sevgi, şefkat ve bağışlama. Önemli olan bunları hayatımızın bir parçası haline getirmek.” Gerçekten de sevgi, şefkat ve bağışlama gibi Hakikat Göreceli mi? Dinler arası işbirliğini destekleyenler genelde şöyle düşünüyor: Hiçbir din hakikate sadece kendisinin sahip olduğunu iddia edemez. Onlar dinler arasındaki dışlayıcı yaklaşımın, günümüzde yaşadığımız birçok sorunun nedeni olduğunu söyleyebilir. Ancak böyle fikirlerin tersine Yaratıcımız Yehova, Kendisinin ‘hakikat Tanrısı’ olduğunu söyler ve “Ben değişmem” der (Yeremya 4:2; Malaki 3:6). İsa peygamber de Tanrı’ya dua ederken “Senin sözün hakikattir” demişti (Yuhanna 17:17). Bu hakikat, Tanrı’nın ilhamla yazdırdığı Kutsal Kitapta açıklanır. Bu kitap bizi eğitir ve “her iyi iş için” hazırlar (2. Timoteos 3:16, 17). 2011’deki bir dinler arası diyalog toplantısı. Dinlerin kaynaşması, aralarındaki anlaşmazlıkları çözer mi? Fotoğraf: Franco Origlia/Getty Images erdemlerin değeri küçümsenemez. İsa peygamber Altın Kural olarak bilinen şu sözleri söylemişti: “İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın” (Matta 7:12). Peki hakiki dinin sadece iyiye teşvik etmesi yeterli mi? İsa’nın elçisi Pavlus o zamanlar Tanrı’ya hizmet ettiğini iddia eden birçokları hakkında “Tanrı için olan gayretlerine ben tanığım; ancak bunu tam bilgiye göre yapmıyorlar” dedi. Sorun neydi? Pavlus onların ‘Tanrı’nın belirlediği doğruluğu bilmeyerek kendi görüşlerine göre bir doğruluğun peşinde olduklarını’ söyledi (Romalılar 10: 2, 3). Tanrı’nın onlardan istediği şeyler hakkında tam bilgileri olmadığından, bu kişilerin gayreti –ve imanı– aslında boştu (Matta 7:21-23). KUTSAL KİTABIN GÖRÜŞÜ İsa peygamber “Ne mutlu barışçı olanlara” demişti (Matta 5:9). O şiddetten uzak durmayı savunarak ve farklı dinlerden insanlara barış mesajı götürerek öğrettiği şeyleri uyguladı (Matta 26:52). Bu mesaja olumlu karşılık verenlerin arasında kopmayacak bir sevgi bağı oluştu (Koloseliler 3:14). Peki İsa’nın amacı sadece farklı kültürlerden insanlar arasında köprüler kurmak, böylece onların barış içinde yaşamasını sağlamak mıydı? İsa başkalarının dinsel uygulamalarına katıldı mı? Ferisi ve Saduki mezheplerinin din adamları İsa’ya muhalefet etti, zalimce davrandı, hatta onu öldürmeye çalıştı. İsa ne yaptı? Öğrencilerine “Onları bırakın. Onlar kör kılavuzlardır” dedi (Matta 15:14). İsa böyle kişileri ruhi kardeşleri olarak kabul etmeyi reddetti. Bir süre sonra Yunanistan’ın Korintos şehrinde İsa’nın takipçilerinin bir cemaati kuruldu; burası çoğulcu, çok dinli kültürüyle tanınan bir şehirdi. Böyle bir ortamda İsa’nın takipçileri nasıl davranmalıydı? Elçi Pavlus, başkalarının dinsel uygulamalarına hiçbir şekilde katılmamaları gerektiğini göstererek şöyle dedi: “Doğrulukla kanunsuzluk arasında nasıl bir birlik olabilir? Ya da ışığın karanlıkla paylaştığı ne olabilir? Mesih ile Belial [Şeytan] arasında nasıl bir uyum olabilir?” Sonra da şu öğüdü verdi: “Onların arasından çıkın ve ayrılın” (2. Korintoslular 6:14, 15, 17). Açıkça görülüyor ki Kutsal Kitap dinler arası diyalog çalışmalarını desteklemez. Öyleyse gerçek birlik nasıl sağlanabilir? GERÇEK BİRLİĞİ İNŞA ETMEK Dünya’nın yörüngesine yerleştirilen teknoloji harikası Uluslararası Uzay İstasyonu, yaklaşık 15 ülkenin ortak çabalarının ürünüdür. Bu çalışmaya katılan ülkeler kullanılacak proje konusunda anlaşamasaydı çabaları başarıya ulaşabilir miydi? Aslında günümüzdeki dinler arası harekette böyle bir durum söz konusu. Herkes işbirliği ve saygıdan söz etse de üzerinde fikir birliğine varılmış bir proje yok. Bunun sonucunda öğretiler ve ahlaksal konular her zamanki gibi dinler arasında bölücü unsurlar olmaya devam ediyor. Kutsal Kitapta Yaratıcımız Yehova’nın standartları bulunur. Bir projeye benzeyen bu standartlara bakarak, hayatımızı Kutsal Kitabın sözleri üzerine inşa edebiliriz. Bunu yapan kişiler ırksal ve dinsel önyargıları yeniyor, ayrıca barış ve birlik içinde çalışmayı öğreniyor. Tanrı bunu önceden şöyle bildirmişti: “Yehova’ya adıyla yakarsınlar, O’na omuz omuza hizmet etsinler diye bütün halklara temiz bir dil vereceğim.” Birlik ‘temiz dili’ konuşmanın, yani Tanrı’nın ibadet konusundaki yüksek standardını izlemenin sonucunda oluşur (Tsefanya 3:9; İşaya 2:2-4). Bu eşsiz barış ve birliği Yehova’nın Şahitleri arasında görmeniz mümkündür; bunun için sizi yakınınızdaki bir İbadet Salonuna içtenlikle davet ediyoruz (Mezmur 133:1). 1 MART 2014 | 11 Ortaçağ İspanyasında Tanrı’nın Sözü İnsanlara Ulaşıyor “İspanya yolculuğuna çıkacak olursam mutlaka oradan geçip sizi görmeyi ümit ediyorum. Biraz birlikte olup özlem giderdikten sonra beni yolcu edersiniz” (Romalılar 15:24). LÇİ PAVLUS bu sözleri MS yaklaşık 56’da Roma’daki iman kardeşlerine yazdı. Kutsal Kitap onun bu yolculuğu yapıp yapmadığını söylemez. Ancak gerek Pavlus’un gerekse de başka Hıristiyan vaizlerin çabalarıyla, Tanrı’nın Sözü olan Kutsal Kitaptaki iyi haber MS ikinci yüzyılda İspanya’ya ulaşmıştı. Kısa sürede İspanya’da Hıristiyan topluluklar oluştu ve çoğalmaya başladı. İkinci yüzyıla gelindiğinde İspanya uzun süredir Roma yönetimi altındaydı ve Latince bu imparatorluğun geniş topraklarında yaygın olarak kullanılan dil olmuştu. Bu nedenle Kutsal Kitabın İspanya’daki insanlar için Latinceye çevrilmesi ihtiyaç haline geldi. E LATİNCE KUTSAL KİTAPLAR İHTİYACI KARŞILIYOR İlk İspanyol Hıristiyanlar bazı Latince tercümeler yaptılar; bunlar toplu olarak Vetus Latina Hispana adıyla bilinir. Bu Latince Kutsal Kitaplar İspanya’da uzun yıllar yaygın şekilde kullanıldı, ta ki Hieronymus MS beşinci yüzyılın başlarında ünlü Latince Vulgata çevirisini tamamlayana kadar. Hieronymus’un Beytlehem’de (Filistin) tamamladığı bu tercüme İspanya’ya çok kısa zamanda ulaştı. Varlıklı bir Kutsal Kitap öğrencisi olan Lucinius, Hieronymus’un Latince bir tercüme üzerinde çalıştığını öğrenir öğrenmez bu yeni tercümenin bir kopyasını edinmek istemişti. Bu nedenle metnin kopyasını çıkarıp İspanya’ya getirmeleri için Beytlehem’e altı yazıcı göndermişti. Sonraki yüzyıllarda Vulgata yavaş yavaş Vetus Latina His- 12 | GÖZCÜ KULESİ pana’nın yerini aldı. Bu Latince tercümeler, İspanya’da yaşayan insanların Kutsal Kitabı okuyup içindeki mesajı anlamalarına olanak sağladı. Fakat Roma İmparatorluğu sona erdiğinde dil konusunda yeni ihtiyaçlar doğdu. ARDUVAZ TAŞLARINDA KUTSAL KİTAP Beşinci yüzyılda Vizigotlar ve diğer Germen halkları İspanya’yı istila etti; böylece yarımadaya yeni bir dil, Got dili gelmiş oldu. İstilacılar Hıristiyanlığın Ariusçuluk diye bilinen bir şeklini uyguluyordu; Ariusçular Üçleme öğretisine karşı çıkıyordu. Onlar yanlarında kendilerine ait bir Kutsal Kitap tercümesi de getirdiler: Ulfilas’ın Got dilindeki Kutsal Kitabı. Bu tercüme İspanya’da altıncı yüzyılın sonlarına kadar kullanıldı. O dönemde Vizigotların kralı Recaredo, Katolik inancını benimseyip Ariusçuluğu bıraktı ve Ulfilas’ın Kutsal Kitabı da dahil tüm Ariusçu kitapları toplatıp imha ettirdi. Bunun sonucunda İspanya’da Got dilindeki tüm metinler yok oldu. Yine de Tanrı’nın Sözü bu dönemde yayılmaya devam etti. İspanya’da Got dilinin dışında hâlâ geniş çapta konuşulan bir Latin lehçesi vardı. Bu lehçe, daha sonra İber Yarımadası’nda konuşulan Roman dillerinin atasıdır. Bu Latin lehçesindeki en eski belgeler, yapraklar halindeki arduvaz taşlarına yazıldığından ‘Vizigot arduvazları’ olarak tanındı. Altıncı ve yedinci yüzyıllara tarihlendirilen bu Bunlardan bazıları Galicia dili, Kastilya dili, Katalanca ve Portekizcedir. belgelerden bazıları Mezmurlar (Zebur) ve İncilden pasajlar içerir. Bir arduvaz taşında da 16. Mezmurun tamamı yer alır. Bu basit taşlara yazılmış olan kutsal metinlerin varlığı, o zamanki sıradan insanların Tanrı’nın Sözünü hem okuduğunu hem de çoğalttığını gösteriyor. Anlaşılan bu kutsal metinler, okuma yazmayı öğrenen öğrencilerin alıştırma yapması için öğretmenler tarafından kullanılıyordu. Arduvaz taşları, ortaçağ manastırlarında resimli Kutsal Kitap üretmek için kullanılan pahalı parşömenlerin aksine ucuz yazı malzemeleriydi. MS 960 yılından kalan paha biçilmez bir resimli Kutsal Kitap, İspanya’nın León kentindeki San Isidoro Kilisesinde bulunuyor. 1028 sayfalık bu kitabın boyu 47 eni 34 santimetre, ağırlığı da yaklaşık 18 kilogram. Başka bir Kutsal Kitap da şu an Vatikan Kütüphanesinde bulunan Ripoll Kutsal Kitabıdır. MS yaklaşık 1020’lere tarihlendirilen bu kitap, ortaçağın en bol süslemeli Kutsal Kitaplarından biridir. Bir keşiş bu tür sanat eserleri üze- rinde çalışırken, tek bir baş harf için tüm gününü ya da başlık sayfası için tüm haftasını harcamış olabilir. Ancak böyle Kutsal Kitaplar değerli olsalar da Tanrı’nın Sözündeki mesajı insanlara duyurmakta pek etkili olamadılar. ARAPÇA KUTSAL KİTAP Sekizinci yüzyıla gelindiğinde Müslümanların yarımadayı fethetmesiyle İspanya’da yeni bir dil kök salmaya başladı. Kontrolün Müslümanlarda olduğu bölgelerde Arapça Latinceyi gölgede bırakınca bu yeni dilde bir Kutsal Kitaba ihtiyaç doğdu. Ortaçağ İspanyasında Kutsal Kitabın, özellikle de İncil kısmının birçok Arapça tercümesi şüphesiz geniş çapta kullanıldı. Anlaşılan sekizinci yüzyılda Sevilla piskoposu Juan, Kutsal Kitabın tümünü Arapçaya çevirdi. Ne yazık ki bu Arapça tercümelerin çoğu kayboldu. 10. yüzyılın ortalarından kalan Arapça bir İncil, İspanya’daki León Katedralinde korunuyor. Bir Latin lehçesinde arduvaz taşı üzerine yazılmış Kutsal Kitap metni, MS altıncı yüzyıl Bol süslemeli León Kutsal Kitabından bir ayrıntı. Böyle Kutsal Kitaplar değerli olsalar da Tanrı’nın Sözündeki mesajı insanlara duyurmakta pek etkili olamadılar İncilin Arapça bir tercümesi, MS 10. yüzyıl 1 MART 2014 | 13 Arduvaz taşı: Isabel Velázquez Soriano; Arapça Kutsal Kitap: Fotografía MAS – León (España) İspanyol halkı, MS beşinci yüzyıldan sekizinci yüzyıla kadar Latince ve Arapça çeviriler sayesinde Tanrı’nın Sözünü okuyabildi Kral X. Alfonso Kutsal Kitabın İspanyolcaya çevrilmesini destekledi İSPANYOLCA TERCÜMELER Biblioteca Nacional, Madrid Ortaçağın sonlarında İber Yarımadası’nda Kastilya dili, yani İspanyolca konuşulmaya başlandı. Bu yeni dil Tanrı’nın Sözünün yayılmasında önemli bir araç olacaktı. İspanyolcaya tercüme edilen en eski Kutsal Kitap metni 13. yüzyılın başlarına ait bir eserde yer alır. La Fazienda de Ultra Mar (Denizlerin Ötesinde Yapılanlar) adlı bu eser İsrail’e yapılan bir seyahati anlatır, Pentatök’ten ve İbranice Kutsal Yazıların diğer kitaplarından, ayrıca İncillerden ve Mektuplardan kısımlar içerir. Bu tercüme kilise yetkililerinin hiç hoşuna gitmedi. 1234 yılında Tarragona Konsili, Kutsal Kitaptan kısımlar içeren tüm yerel dillerdeki kitapların yakılmak üzere din adamlarına teslim edilmesine karar verdi. Neyse ki bu karar daha sonra yapılacak Kutsal Kitap çevirilerini durdurmadı. İspanyolca edebi düzyazının mimarı sayılan Kral X. Alfonso (1252-1284) Kutsal Yazıların bu yeni dile çevrilmesini istedi ve bu işe destek verdi. O zamanın İspanyolca çevirileri arasında, Alfonso’ dan önceye ait olan bir Kutsal Kitap ve ondan kısa süre sonra çevrilen Alfonso Kutsal Kitabı vardır; Alfonso Kutsal Kitabı o dönemin İspanyolcaya yapılan en geniş tercümesidir. Her iki çeviri de, yeni yeni oluşmakta olan İspanyolcanın gelişmesine ve zenginleşmesine katkıda bulundu. Bilgin Thomas Montgomery, Alfonso’dan önceye ait olan Kutsal Kitap hakkında şöyle diyor: “Bu Kutsal Kitabın çevirmeni, hem doğruluk hem de zarif bir dil açısından hayranlık uyandıran bir iş çıkarmış. . . . . Dili de, Latinceyi çok iyi bilmeyen insanlar için hazırlanan bir Kutsal Kitapta olması gerektiği gibi basit ve net.” Ancak İspanyolca bu ilk Kutsal Kitaplar, orijinal dillerden değil Latince Vulgata’dan çevrilmişti. 14. yüzyıldan itibaren Yahudi bilginler, İbranice Kutsal Yazıların doğrudan İbraniceden İspanyolcaya birkaç çevirisini yaptı. O zamanlar Avrupa’daki en geniş Yahudi nüfusu İspanya’daydı ve Yahudi tercümanlar çevirileri için kullanabilecekleri güvenilir İbranice elyazmalarına ulaşabiliyordu. Dikkat çekici bir örnek 15. yüzyılda tamamlanan Alba Kutsal Kitabıdır. Ünlü bir İspanyol asilzadesi olan Luis de Guzmán, Kutsal Kitabı castizo (öz) İspanyolcaya çevirmesi için Moisés Arragel isimli bir hahamı görevlendirdi. Onun yeni bir tercüme talep etmesinin iki nedeni vardı. Birincisini şöyle dile getirdi: “Bugün Roman dilinde mevcut olan Kutsal Kitaplar yanlışlarla dolu.” İkinci olarak “Bizim gibi insanların zor pasajları anlamak için kenar notlarına çok ihtiyacı var” dedi. Onun bu talebi, o zamanki insanların Kutsal Kitabı okumaya ve anlamaya çok istekli olduğunu gösteriyor. Ayrıca yerel dildeki Kutsal Yazıların o dönemde İspanya’nın birçok yerinde bulunduğunu ortaya koyuyor. Sonuç olarak ortaçağda yaşamış tercümanlar ve yazıcılar sayesinde, İspanya’daki eğitimli insanlar Kutsal Kitabı büyük bir engelle karşılaşmadan İspanyolca günümüzde yaklaşık 540 milyon insanın ilk konuştuğu dildir. Bu derginin 1 Aralık 2011 tarihli sayısındaki “Tanrı’nın İsmi ve Alfonso de Zamora’nın Mücadelesi” başlıklı makaleye bakın. 14 | GÖZCÜ KULESİ Alfonso öncesi (solda) ve Alfonso (sağda) Kutsal Kitaplarından sayfalar, MS 13. yüzyıl “İspanyol halkı, Kutsal Kitabı Luther’den önceki Alman ve İngiliz halklarından çok daha iyi biliyordu” (Tarihçi, Juan Orts González). Alba Kutsal Kitabı ilk castizo (öz) İspanyolca çeviriydi, MS 15. yüzyıl kendi dillerinde okuyabildiler. Tarihçi Juan Orts González’e göre “İspanyol halkı, Kutsal Kitabı Luther’den önceki Alman ve İngiliz halklarından çok daha iyi biliyordu.” Bununla birlikte 15. yüzyıl sona ererken İspanyol Engizisyonu, Kutsal Yazıların herhangi bir yerel dile tercüme edilmesini ve bu tercümelerin bulundurulmasını yasakladı. Böylece İspanya’da uzun bir yasak dönemi başladı. Bu dönem ancak 300 yıl sonra sona erecekti. Bu sıkıntılı süreçte bazı cesur tercümanlar yurtdışında yeni İspanyolca çeviriler yapıp bunları İspanya’ya gizlice soktular. Kutsal Kitabın ortaçağ İspanyasındaki tarihinin de gösterdiği gibi, muhalifler çeşitli yollarla Tanrı’nın Sözünün insanlara ulaşmasını engellemeye çalıştı. Ancak tüm çabalara rağmen Mutlak Güce Sahip Tanrı’nın Sözü olan Kutsal Kitabın sesini susturamadılar (Mezmur 83:1; 94:20). Bu derginin 1 Haziran 1996 tarihli sayısındaki “Casiodoro de Reina’nın İspanyolca Mukaddes Kitap İçin Mücadelesi” başlıklı makaleye bakın. İspanya’nın Diğer Yerel Dillerinde Kutsal Kitap Katalanca. Kutsal Kitap Katalancaya 13. yüzyılda çevrildi. Uyaklı Kutsal Kitap olarak bilinen bir çeviride Kutsal Yazıların bir kısmı, okuyan kişinin metni ezberleyebilmesi için uyaklı olarak tercüme edildi. Aynı yüzyılda, 1287-1290 yılları arasında Katalonya ve Aragon kralı II. Alfonso’nun emriyle Jaume de Montjuich bir çeviri yaptı. Bu, tamamı Katalancaya çevrilen ilk Kutsal Kitaptı. Valencia dili. 15. yüzyılın başlarında Bonifacio Ferrer, Kutsal Kitabı Valencia diline çevirdi ve bu kitap 1478 yılında basıldı. Bu İspanya’da basılan ilk Kutsal Kitaptı. Ancak ne yazık ki İspanyol Engizisyonunun hışmına uğradı ve her bir kopyası yok edildi, geriye sadece son sayfası kaldı. Bu sayfa şu anda Amerikan İspanyol Derneği’nin (New York) koleksiyonunun bir parçası. Bask dili. 1571 yılında Jean de Liçarrague, Navarra kraliçesinin maddi desteğiyle Yunanca Kutsal Yazıları Bask diline çevirdi. Liçarrague’ın çalışması Bask dilinde ortak bir gramerin oluşmasını sağladı. Latince için Hieronymus, Almanca için Luther neyse, Bask dili için de Liçarrague’ın öyle olduğu söylenir. Kutsal Kitap ortaçağ boyunca birçok gayretli bilginin çabasıyla İspanya’da yaşayan insanlara ulaştı. Çağdaş tercümanlar Kutsal Yazıları Latince, Got dili, Arapça ve İspanyolcaya çeviren bu öncüleri örnek aldılar. Tüm bunların sonucunda bugün İspanyolca konuşan milyonlarca insan, Tanrı’nın Sözünü yüreklerine hitap eden dilde okuyabiliyor. 1 MART 2014 | 15 KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ SORULARIN CEVAPLARI İsa peygamberin ölümü bize nasıl yarar sağlar? Tanrı insanları yaratırken, onların hastalık ve ölüm olmadan yeryüzünde sonsuza dek yaşamalarını amaçladı. Ancak ilk insan Âdem, Yaratıcısına itaatsizlik etti ve sonsuza dek yaşama ümidini kaybetti. Âdem’in soyundan geldiğimiz için biz de ondan ölümü miras aldık (Romalılar 5:8, 12; 6:23). Yaratıcımız Yehova, İsa peygamberi ölmesi, böylece Âdem’in kaybettiği şeyin bedelini ödemesi için yeryüzüne gönderdi (Yuhanna 3:16’yı okuyun). İsa peygamberin ölümü sayesinde günahlarımız bağışlanabilir ve sonsuza dek yaşayabiliriz. Yaşlılık, hastalık ve ölüm ortadan kalktığında yeryüzündeki yaşamın nasıl olacağını Kutsal Kitap bize anlatır (İşaya 25:8; 33:24 ve Vahiy 21:4, 5’i okuyun). İsa peygamberin ölümünü nasıl anmalıyız? ˙ KUTSAL KITAP Aslında ¨ ˘ ˙ NE OGRETIYOR? KUTSAL KİTAPLA İLGİLİ BAŞKA SORULARA CEVAPLAR SİTEMİZDE Bu dergiyi ve önceki sayılarını ücretsiz olarak indirebilirsiniz İsa peygamber insanların sonsuza dek yaşaması için öldü. Sizce yeryüzündeki cennette yaşam nasıl olacak? Sitemizde Kutsal Kitabı yaklaşık 50 dilde okuyabilirsiniz Daha fazla bilgi için Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanan bu kitabın 4 ve 5. bölümlerine bakın Bu kitabı www.jw.org sitesinden indirebilirsiniz www.jw.org sitesini ziyaret edin ya da kodu okutun wp14 03/01-TK 131128 İsa peygamber, ölmeden bir önceki gece öğrencilerinden ölümünü sade bir törenle anmalarını istedi. Onun ölümünü her yıl bu şekilde anarak, İsa peygamberin ve Yehova Tanrı’nın insanlığı ne kadar sevdiğini düşünme fırsatı buluruz (Luka 22: 19, 20 ve 1. Yuhanna 4:9, 10’u okuyun). Bu yıl İsa peygamberin ölümü 14 Nisan Pazartesi günü, güneş battıktan sonra anılacak. Yörenizdeki Yehova’nın Şahitleriyle birlikte bu toplantıya katılabilirsiniz (Romalılar 1:11, 12’yi okuyun).