Belçika Parçalan›rken Müşra KOCABAŞ* Belçika’da 13 Haziran 2010 yapılan erken genel seçimlerin ardından federal hükümet hala kurulamamıştır. Ülke, Yves Leterme başkanlığında geçici bir hükümet tarafından yönetilmektedir. Mevcut siyasi istikrarsızlığın temelinde, Valonlar ve Flamanlar arasında, Belçika’nın 1830 yılında Hollanda yönetimine karşı gerçekleştirilen devrimle kurulmasından bugüne kadar devam eden, mücadele ve çekişme yatmaktadır. Belçika devletinin işlemediğini başarısız bir devlet olduğunu ileri sürerek Belçika’dan ayrılmayı dile getiren Flamanlara karşın Valonlar büyük oranda buna karşı çıkmaktadır. Tampon Devletin Doğuşu Belçika’nın tarihi açıdan gelişiminin kısaca ele alınması Valon-Flaman temelli çatışmanın anlaşılması açısından önemlidir. Romalılar M.Ö. 1. yy. da, Seine nehrinden Ren’e kadar uzanan Kelt ve Cermen karışımı Belgea’lerin yaşadığı bölgede Belçika Galyası’nı kurmuştur. Ardından alan, Orta ve Batı Frank Krallıkları arasında paylaşılmıştır. Orta Çağ’da ise bölgedeki vassalların çoğu bağımsızlıklarını kazanmış, 14-15. yüzyıllarda ise Burjundi Hollanda adı altında birleşmişlerdir. 1568-1648 yılları arasında devam eden Seksen Yıl Savaşı, Hollanda Belçika ve Lüksemburg’un oluşturduğu ve bugünkü Benelüks’ten daha büyük bir alanı kapsayan Alçak Ülkeler olarak ifade edilen bölgeyi Federasyon Hollandası ve Krallık Hollandası (Güney Hollanda) olarak ikiye ayırmıştır. Bugünkü Belçika’nın büyük bölümünü içeren Güney Hollanda, artarda Habsburg İspanyası ve Habsburg Avusturyası tarafından idare edilmiş ve 17. ve 18. yüzyıllar boyunca Fransa-İspanya-Avusturya arasındaki güç mücadelelerine ev sahipliği yapmıştır. Belçika’da 1713-1795 arasında Avusturya egemen güç olmuştur. 1789’da, II. Josef’in yerel özellikleri göz önüne almadan tasarladığı reformlara karşı oluşan tepkiyle birlikte Belçikalılar bir ulus olarak bilinçlenmiş ve Brabant devrimiyle Avusturyalıları ülkelerinden kovmuşlardır. 11 Ocak 1790’da ise Birleşik Belçika Eyaletleri’nin bağımsızlığı ilan edilmiştir. Buna karşın Avusturya Aralık 1790’da ülkeyi yeniden işgal etmiş ardından Fransa tarafından ülkeden çıkarılmıştır. 1793-1794 yılları arası ülkeye yeniden hakim olan Avusturya, 1 Ekim 1795’te Fransa’nın Belçika’yı tamamıyla topraklarına dahil etmesiyle saf dışı kalmıştır. 1795-1815 arasında ise Belçika Fransız işgalinde kalmıştır. Ülke 1830’da kurulacak Belçika eyaletlerinin çekirdeğini oluşturan yönetim bölümlerine Fransa’nın egemenliği döneminde ayrılmış, bu dönemde kişi özgürlüğü, yasalar karşısında eşitlik ilkeleri ve Napolyon Medeni Yasa* Araştırmacı Şubat ’11 • Sayı: 26 21. YÜZYIL [51] Müflra Kocabafl sı kabul edilmiştir. Toplumsal hayatta ve kamusal hayatta katı bir Fransızlaştırma politikası izleyen Fransa, ülkede Fransızca konuşan yönetici sınıfın oluşmasına neden olmuştur. 1815’te Napolyon’un Waterloo’da İngiliz, Hollanda, Prusya ve Alman ordularına yenilmesiyle Fransa’da İmparatorluğun dağılması sonrasında Alçak Ülkeler, Birleşik Hollanda Krallığı adı altında yeniden birleşmiştir. Hollanda Kralı I. William’ın katı din ve dil politikaları toplumda tepkilere neden olmuştur. Haziran 1830’da Paris ayaklanmasının başarıya ulaşmasından yüreklenen Brüksel, 25 Ağustos’ta Hollanda’ya başkaldırmış, 27 Eylül’de Hollanda birlikleri Brüksel’den çekilmiş, Ekim ayında ise nerdeyse bütün Belçika’yı boşaltmıştır. Bunun üzerine devrimciler geçici hükümeti tayin etmişlerdir. Geçici hükümet ise Belçika devletinin bağımsızlığını 4 Ekim 1830 tarihinde ilan etmiştir. Anayasa ise 11 Şubat 1831’de ilan edilmiştir. 1830 Belçika devrimi, köken itibariyle yabancı güçlere karşı gerçekleştirilen bir bağımsızlık mücadelesidir. Ülkeyi devrime götüren temel etken genel bir “Belçikalı kimliğinin” mevcut olmasıdır. Valon ve Flaman kelimeleri, henüz etnik ya da coğrafi ayrımlar yapmak amacıyla kullanılmamaktadır. Devrimin ardından Londra’da toplanan uluslararası konferans, Belçika’yı bir tampon devlet olarak kurmuş ve uluslararası konjonktür gereği ulus devlet olarak tanımlamıştır. Belçika üniter devlet yapısının gereklerine uygun olarak tek dilli ve baskın tek kültürlü olarak kurulmuş, devrim dili olan Fransızca resmi dil olarak kabul edilmiştir. 1831 yılında kabul edilen anayasa dil özgürlüğünü garanti altına almış, günlük hayatta dilin kullanımı sorununu çözmüştür. Oysa Fransızca, Napolyon dönemindeki Fransızlaştırma çalışmalarının sonucudur. Fransızca’nın resmi dil olması, Belçika’nın 1830’dan bugüne kadar olan süreçte yaşadığı Valon-Flaman ayrımını doğuran ve üniter devletten federal devlete geçişe sebep olan temel etkendir. [52] 21. YÜZYIL Şubat ’11 • Sayı: 26 Belçika Parçalan›rken Flaman Hareketinin Doğuşu ve Valon Bilincinin Kuvvetlenmesi Flaman Hareketi 1830’larda ortaya çıkmıştır. Flamanca konuşanlar sayıca üstün iken Fransızca’nın resmi dil olması ve Fransızca konuşan kesimin ekonomik ve siyasal alanda üstün konumda olmaları, Flamanca konuşanların tepkisini çekmiştir. Özellikle 19. yüzyılın sonu itibariyle Flaman entelektüeller sosyal ve ekonomik gücün yanında tarih, kültür ve dinle ilgili olarak, halkın farkındalık seviyesini arttırarak yazınsal bir hareketi tam teşekküllü toplumsal bir harekete çevirmişlerdir. Flaman dilinin ikinci sınıf statüsünün hoşnutsuzluğu Flaman hareketinin milliyetçi bir karaktere dönüşmesine yol açmıştır. Flamanlar, Flanders bölgesinin iki-dilli ve Valon bölgesinin tek dilli olması istekleriyle ön plana çıkmışlardır. Flaman milliyetçiliğinin artan talepleri, Flaman karşıtı gruplaşmaları oluşturmuştur. Belçika milliyetçileri ve Valonlar, Belçika’nın bütünlüğü adına mevcut toplumsal ve siyasal yapının devamını savunmuşlardır. I. 1830’daki Belçika Dünya Savaşına kadar olan bu dönemde, ‘Belçikalı kimliği’ Devrimin ard›ndan yine de önemini korumaya devam etmiştir. Hem Valonlar Londra’da toplanan hem de Flamanlar kendilerini ayrı bir etnik grup olarak değil, Belçikalı olarak görmüş; eşitsizlikten şikayetçi Flamanuluslararas› konferans, lar arasında bile Belçika karşıtı söylemler gelişmemiştir. I. Belçika’y› bir tampon Dünya Savaşı sonrasında Flaman hareketi ikiye bölünmüşdevlet olarak kurmufl ve tür. Belçika’ya sadık olanlar, yani isteklerini dille ilgili tutanuluslararas› konjonktür lar ile ayrı bir Flaman devleti kurulmasını isteyenler, iki ayrı grubu oluşturmaktaydı. gere¤i ulus devlet olarak tan›mlam›flt›r. I. Dünya Savaşı sonrasında gelişen olaylar, ‘Belçikalı kimliği’nin, Valon ve Flaman kimliklerine bölünmesine sebep olmuştur. Belçika savaş sırasında Almanya tarafından işgal edilmiş, Almanlar tarafından bilinçli şekilde dil eksenli olarak bölünmüş ve yönetilmiştir. Savaşa Belçika adına katılan askerlerin dilleri nedeniyle ayrımcılığa uğramaları ve bu ayrımcılığa tepki olarak savaştan sonra örgütlenmeye çalışmaları sorunu daha ciddi boyutlara taşımıştır. I. Dünya Savaşı sonrasında reşit erkeklere Belçika genelinde tanınan oy hakkı, sayıca fazla olan Flamanlara siyasal güç kazandırmıştır. Parlamentoda sayıca fazla olan Flamanlar, 1921 ve 1932 yıllarında yaptıkları dil reformlarıyla tüm Flanders için tek dilli bir statü kurulmasını, orduda Fransızca ve Flamanca konuşan iki ayrı grubun oluşturulmasını, merkezi yönetime iki resmi dilin getirilmesini sağlamışlardır. Bu siyasi taleplerin sonucunda Belçika’nın Flanders ve Valon olmak üzere iki dil bölgesine ayrılması ve her iki dilin kullanıldığı bir başkenti olan federal bir ülke olması yolunda ilk adımlar atılmıştır. 1940’lara kadar Flamanların taleplerine tepki olarak zayıf bir şekilde seyreden Valon milliyetçiliğinin II. Dünya Savaşından sonraki dönemde güçlendiği görülmektedir. Kömür ve çeliğe dayalı bir ekonomisi olan Valon bölgesinde 1945’ten sonra iktisadi açıdan gerileme yaşanmaktayken Flanders bölgesi, iktisadi açıdan gelişme dönemine girilmişti. Önceki dönemlerde Flamanların talepleri karşısında kendilerini ‘Belçikalı’ olarak nitelendiren Valonların milliyetçi Valon bilincini geliştirdikleri görülmektedir. Flaman milliyetçiliği dilsel, etnik, kültürel unsurlara dayanırken Valon milliyetçiliğinin daha çok sosyo-ekonomik nedenlerle ve Flaman milliyetçiliğine tepki olarak geliştiği görülmektedir. Belçika Emek Partisi’nin yayın organı Etudes Marxistes’in Genel Yayın Yönetmeni Herwig Lerouge’ın değerlendirmeleri Belçika’daki durumu kısaca özetlemektedir. “Flamanca ve Fransızcanın konuşulduğu bölgeler arasında son 30 yıl içerisinde izolasyon hızlandı. Ülke genelinde herkesin okuyup izleyebileceği iki dilli medya ve ortak kurumlar yok edildi. Kısa bir süre önce Belçika Genel Sendikalar Birliği üyesi Metal İşçileri Sendikası bile bu nedenle bölündü.” Lerouge, ortaya çıkan kriz nedeniyle “bağımsızlık” ya da “daha fazla otonomi” talep eden Flaman Şubat ’11 • Sayı: 26 21. YÜZYIL [53] Müflra Kocabafl burjuvazisinin sahip olduğu zenginliği, işsizlik ve yoksulluğun yüksek olduğu Fransızca konuşulan Valon bölgesiyle paylaşmak istememesi sürecini ise şöyle değerlendiriyor: “Mesele kesinlikle bir dil sorunu değil. Flaman milliyetçiliği kendi burjuvazisi için yeni bir ideoloji keşfetti. 1960’lı yıllardan itibaren Flaman burjuvazisi, kuzeydeki büyük limanlar sayesinde yükselişe geçerken, güneydeki Valonlar, çelik sanayisinde ortaya çıkan kriz nedeniyle gerileme dönemine girdi. Bundan ötürü Flamanlar, bugün sosyoekonomik açıdan Valonlardan çok daha iyi durumdadır”. Üniter Devletten Özerk Bölgelere Valon ve Flaman milliyetçi hareketleri, 1950’ler itibariyle örgütlü hale gelerek siyasal partiler bazında mücadele vermeye başlamışlardır. 1960’larda ülkenin geleneksel Katolik ve liberal partilerinde bile dil ekFlaman milliyetçili¤i dilsel, senli farklılıklar nedeniyle parçalanmalar yaşanmıştır. 60’lı etnik, kültürel unsurlara yılların sonu ve 70’lerin başında Belçika’da sürekli olarak dayan›rken Valon hükümet değişikliğinin olduğu istikrarsızlık dönemleri yaşanmıştır. Bu dönemde dil sorunu, Valonların ve Flamanlamilliyetçili¤i daha çok rın uzlaşmaz tutumu yüzünden daha da şiddetlenmiştir. Belsosyo-ekonomik çika Halk Birliği, Fransızca konuşulmayan eyaletlerde her nedenlerle ve Flaman şeyin “Flamanlaştırılmasını” istemiştir. Fransızca konuşanmilliyetçili¤ine tepki ların çoğunlukta olduğu Brüksel’in “yeniden ele geçirilmesi”ni, Flandres’in sanayileştirmesini, yönetiminde merkeziolarak geliflmifltir. yetçilikten uzaklaşılmasını, hatta gerekirse ülkenin federal bir yapıya kavuşturulmasını, Louvain Üniversitesi’ndeki Fransızca eğitim yapan fakültelerin Valon bölgesine aktarılmasını1 savunuyorlardı. Bu dönemde Belçika hükümeti dil sorunlarına eklenen ve onları büsbütün ağırlaştıran başka sorunlarla da karşı karşıya kaldı. Dil sorunu siyasi yaşamın temel unsurları olan partilerde de istikrarsızlıklara ve parçalanmalara sebep oldu. Partilerin Brüksel örgütleri, Flamanca konuşanların kurdukları gruplara karşı koyabilmek için, Fransızca konuşanların kurduğu Demokratik Cephe ve Valon Birliği ile ittifak yapma eğilimi gösterdi. Ülke düzeyinde de, büyük partilerin özellikle Hıristiyan-Sosyal partisinin Flaman ve Valon kanatları arasındaki ayrılık giderek arttı. Sonuçta Flaman ve Valon olarak bölünen ülkede ayrı ayrı kurulmuş liberal, muhafazakar veya sosyalist Flaman partileri ile Valon partilerinin, aynı gözüken ideolojik eğilimlerine rağmen tamamen farklı söylemlerle çatışmaları da hız kazanmıştır. 1960’ların bir diğer problemi başkent Brüksel’in statüsüdür. Brüksel’de yaşayan ve Fransızca konuşan nüfus artmakta buna karşın şehir Flanders bölgesine doğru genişlemektedir. Flamanlar bu durumu Flaman kültürü için bir tehdit olarak algılamışlar ve 1963 yasasıyla günümüzde var olan 3 bölgeli yapıya giden yolda bir adım daha atılmasını sağlamışlardır. Bu yasa ile Belçika topraklarını ayıran bir dil sınırı oluşturulmuştur. 60’lar boyunca siyasi bunalım sürmüş, hükümetler değişmiş ancak ülkede istikrar sağlanamamıştır. 1970-2001 döneminde Belçika’da çözüm için federal devlet seçeneği oluşturulmaya çalışılmış, dönüşüm sürecinde 5 anayasal değişiklik yapılmıştır. 1970, 1980, 1989, 1993, 2001 reformları ile üniter devletten federal devlete geçiş sağlanmıştır. 1970’te başlayan anayasal reformların temelinde, üniter yapının, dilsel, etnik ve ekonomik kökenli bölgesel sorunlar sebebiyle, bölgesel veya federal olarak nitelenen federalizm benzeri bir yönetim biçimine dönüştürülmesi bulunmaktaydı. 1 [54] Bu, 1968'de gerçekleştirildi. 21. YÜZYIL Şubat ’11 • Sayı: 26 Belçika Parçalan›rken 1970’de yapılan Anayasa değişikliği ile Belçika’nın iki bölgeli yapısı tescillenmiş, bölgeselcilik anlayışı yerleştirilmiştir. Belçika Modeli’nin ana özelliği olan ikili-federalizm tanınmıştır. Bir yandan üç ayrı topluluğa2 dil temelli kültürel özerklik verilmiş, diğer taraftan da üç ayrı bölgeye3 toprak temelli sosyo-ekonomik özerklik tanınmıştır. Sosyo-ekonomik özerklik 1970’ler boyunca hayata geçmezken kültürel özerklik, kültür konseylerinin kurulmasıyla belli oranda hayata geçirilmiştir. Brüksel’in statüsü sorunu ise karşıt gruplar arasındaki çatışmalar arttırmış ve radikal bölünme eğilimlerini belirginleştirmiştir. Flamanlar Brüksel’e verilen bölgesel özerklik statüsüne karşı çıkarken; Valonlar Brüksel’in bölgenin başkenti olması konusunda ısrar etmişlerdir. 1980 reformu, 1970’lerde ortaya çıkan kurumsal sorunların üstesinden gelmek ve federalizme giden yolda bölgeselleşmenin önünü açmak için gerçekleştirilmiştir. Kültürel konseyleri ‘topluluk’ konseylerine Flaman ve Valon olarak dönüştüren bu reform, toplulukların yetkisini turizm, sağlık, sosyal güvenlik, medya gibi alanları içine alacak şekilde gebölünen ülkede ayr› nişletmiştir. Gittikçe karmaşıklaşan bu yapıda farklı kurumayr› kurulmufl liberal, lar arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için Tahkim Mahkemuhafazakar veya meleri kurulmuştur. Tüm bu gelişmelere rağmen Brüksel’in sosyalist Flaman partileri statüsü sorunu yine çözüme kavuşmamıştır. ile Valon partileri, ayn› Anayasada yapılan 1989 reformuyla, bölgelere ve toplugözüken ideolojik e¤ilimluklara yeni yetkiler tanınarak özerklik dereceleri artırılmışlerine ra¤men tamamen tır. Kültürel etkinliklerden eğitime, çevre politikalarından konut konusuna kadar birçok alanda topluluklara ve bölgefarkl› söylemlere sahiptir. lere daha geniş yetkiler tanınmıştır. Değişikliklere rağmen federal hükümet, sosyal güvenlik, istihdam, ekonomik büyüme, enflasyon gibi genel sorunlar ve konularda münhasır yetkisine devam etmiştir. Özerk Bölgelerden Federal Devlete 1993’te yapılan ve 1995’te yürürlülüğe giren anayasa değişikliğiyle, Belçika’nın üniter devletten federasyona geçişi hukuki bir nitelik kazanmıştır. Belçika’yı Brüksel dışında 10 eyalete ayıran yeni Anayasal düzenleme, Eylül 1992’de yapılan St. Michael Andlaşması’na dayanmaktadır. Karmaşık bir sorumluluk dağılımı öngören yeni federal devletin yapılanmasında yönetim, federal, bölgesel ve dilsel topluluklar düzeyinde parçalanmıştır. 1993 değişikliğiyle topluluk ve bölgelere yetkili oldukları alanlarda uluslararası anlaşma yapma yetkisi de tanınmıştır. Federal hükümet ise para politikaları, savunma, sosyal güvenlik ve diplomasi gibi önemli konulardaki kontrolüne devam etmiştir. 2001’deki son anayasa değişikliği, siyasal partilerin, federe aktörlerin yetkilerini arttırma konusunda yaptıkları pazarlıklar sonucunda ortaya çıkmıştır. Flaman partileri, vergi politikaları gibi konularda daha fazla özerklik talebinde bulunurken, Valon partileri de mevcut ekonomik eşitsizliği en aza indirmek için eğitim gibi konularda daha fazla mali kaynak talebinde bulunmuştur. Artarda yapılan anayasa değişiklikleri neticesinde Belçika topluluklar ve bölgelerden oluşan çok dilli, çok kültürlü ve çok toplumlu yapısıyla kendine özgü bir federal devlet niteliği kazanmıştır. Federal ve bölgesel hükümetlerin şemsiyesi altında ülke yaklaşık 300 yerel yönetim biri2 3 Fransızca, Flamanca ve Almanca konuşan topluluklar Valon, Flanders ve Brüksel Şubat ’11 • Sayı: 26 21. YÜZYIL [55] Müflra Kocabafl mine bölünmüştür. Toplulukların kurulmasında Fransızca, Flamanca ve Almanca dillerini konuşan yurttaşların kültürel kimliklerinin korunması fikri etkilidir. Başlangıçta toplulukların yetkileri sadece kültürel haklarla sınırlandırılmış olsa da daha sonraki yıllarda yapılan anayasa reformlarıyla sağlık, aile, gençliğin korunması, anadilde eğitim hakkı gibi diğer konularla ilgili olarak genişletilmiştir. Şu anda Belçika’da 3 dil topluluğu bulunmaktadır: Fransız Topluluğu, Flaman Topluluğu ve Almanca konuşan topluluk. Almanca konuşan topluluk tamamıyla Valon Bölgesine bağlı olmakla birlikte bazı alanlarda özerkliğe sahiptir ve burada Almanca resmi dildir. Flaman bölgesinde her türlü işlem ve yazışma Flamanca; Valon bölgesinde ise Fransızca yapılmaktadır. Brüksel’de ise tüm kamu kuruluşları iki dilde hizmet vermektedir. Belçika’da 3 de bölge bulunmaktadır: Valon bölgesi, Flaman bölgesi ve Brüksel-Başkent bölgesi. Valonya’nın merkezi Namur şehri, Brüksel Bölgesi ve Flamanya’nınki ise Brüksel’dir. Birleşmiş Milletlerin 2009 verilerine göre Belçika’nın nüfusu 10,6 milyon’dur. Nüfusun yüzde 60’ını Flamanlar, yüzde 30’unu Valonlar oluşturmaktadır. Rakamları, bölge nüfusu belirlemektedir. Yani Flaman bölgesinde yaşayan birisi Flaman nüfusundan sayılmaktadır. Nüfusun yüzde 10’u diğer gruplardan oluşmaktadır. Bunlar arasında, 71.000 Alman, 200.000 Türk, 30.000 Şapsığ bulunmaktadır. Ülkede yaşayan Türklerin yüzde 75’i Belçika vatandaşlığı almıştır. Bunun dışında, önemli sayıda Faslı ve Cezayirli göçmen de bulunmaktadır. Ayrıca Brüksel’de resmi diller olan Flamanca, Fransızca ve Almanca’yı konuşamayan ve nüfusun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan bir kitle bulunmaktadır. Flaman Bölgesi 5 eyaletten oluşmakta ve Flaman Topluluğu 124 üyeli tek bir meclisle temsil edilmektedir. Valon Bölgesi de 5 eyaletten oluşur Valonlar 75 üyeli bir meclisle, Fransız topluluğu ise 94 üyeli ayrı bir meclisle temsil edilir. Başkent Brüksel 75 üyeli, Alman Topluluğu ise 25 üyeli bir meclisle temsil edilir. Topluluklar: Flaman topluluu Fransız topluluu [56] 21. YÜZYIL Şubat ’11 • Sayı: 26 Flaman ve Fransız toplulukları Alman topluluu Belçika Parçalan›rken Bölgeler: Flaman Bölgesi Brüksel Bakent Bölgesi Valon Bölgesi Bölünme tartışmalarının ve Brüksel’in iki bölge arasında paylaşılamamasının temelinde ekonomik gerekçeler yer almaktadır. Belçika’da kişi başına düşen milli gelir ortalama 27 bin 700 Euro’dur. Kişi başına düşen milli gelirin en yüksek olduğu yer 55 bin Euro ile Brüksel’dir. Rakamlar Flaman bölgesinde 54 bin 905 Euro, Valon bölgesinde ise 19 bin 800 Euro olarak gerçekleşmektedir. Valon bölgesindeki birçok kentte işsizlik oranının yüzde 20’nin üzerindedir. Ülkenin toplam gelirinin büyük bir kısmının Flaman toplumuna ait olduğu görülmektedir. Bu aynı zamanda Flaman bölgesinin Belçika’nın ekonomik yükünü çektiğini göstermektedir. Çünkü Belçika ekonomisinin yüzde 57’sini Flaman bölgesi oluşturmaktadır. Bugün Valonlar ve Flamanlar arasındaki sorunda gelirin paylaşımındaki ve bölgeler arasındaki kaynak aktarımındaki anlaşmazlıklar da bulunmaktadır. Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisinin lideri Bart De Wever’in Der Spiegel’e verdiği röportajdaki Valonya’nın 19’uncu yüzyılda ve 20’nci yüzyılın başlarında ekonomik açıdan daha güçlü olduğunu ancak o zamanlar hiçbir şekilde Flamanlara kaynak aktarımının söz konusu olmadığı; Valonya’ya para aktarımının bağımlılara verilen uyuşturucu gibi olmasına gerek olmadığını sözleri, durumu açıklamaktadır. Belçika Biterken Federal yapılanma ile birlikte artan ayrılıkçı hareketlerin etkisiyle “Ulusal Marş” ve “bayrak” gibi kavramların anlam yitirdiği ülkede “Belçikalı” kelimesi, giderek yerini “Flaman”, “Valon” ve “Brükselli”ye bırakmıştır. Ulusal değerlere ilişkin bu algılarla ilgili olarak Flaman Muhafazakar Yves Leterme uygun bir örnektir. Bir ulusal bayram gününde kendisine yöneltilen milli bayramın hangi nedenle kutlandığı sorusunu Leterme yanlış yanıtlamıştı ve üstelik “Belçika’nın milli marşı olan Barabançonne’u bilip bilmediği” sorusunu da “biraz bildiği” şeklinde cevaplandırdıktan sonra Fransa’nın milli marşı olan Marseillaise’i söylemeye başlamıştı. Leterme, Flaman Hükümeti Başkanı sıfatıyla bir Fransız gazetesine verdiği demeçte de “Belçika’nın tarihin bir kazası” olduğunu, Flanders bölgesinin ve Flaman menfaatinin Belçika’dan öncelikli olduğunu, Şubat ’11 • Sayı: 26 21. YÜZYIL [57] Müflra Kocabafl Valonlar ve Flamanlar aras›ndaki sorunda gelirin paylafl›m›ndaki ve bölgeler aras›ndaki kaynak aktar›m›ndaki Flamanlar ile Valonlar arasında sadece “Kral, futbol takımı ve bira ortaklığı” kaldığını söylemişti. “Belçika’nın gerçeklerine göre Valonların ve Flamanların sınırlarla birbirinden ayrılma hakkı bulunduğunu” söyleyen Leterme, “Belçika’nın kendi başına değeri olmadığını, kurumların koşullara uyarlanmaması halinde bu ülkenin hiçbir geleceği bulunmadığını” belirtmişti. anlaflmazl›klar etkilidir. Leterme’nin aksine 13 Haziran’da Belçika’da yapılan seçimlerden yüzde 30 oy oranıyla birinci parti olarak çıkan Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisinin lideri Bart De Wever Kralı dahi birleştirici unsur olarak görmüyor. Der Spiegel’e verdiği röportajda Wever, “Birçok insan monarşiye romantik anlamlar yüklüyor. Ancak monarşi, geçmişin bir parçasıdır. Benim için kralın bir önemi yok. Kral kriz durumlarında hükümet kurma görevini üstleniyor. Bu Flamanlar için dezavantaj çünkü kral onların düşündüğü gibi düşünmüyor. Bu Valonlar için bir avantaj çünkü onlar kralın tarafını tutuyor. Biz cumhuriyetçiyiz” demektedir. Belçika’da, dil hakları temelinde başlayan ayrışma, ekonomik unsurların eklenmesiyle derinleşmiş ve siyasi bunalımlar federal devlet yapısına geçişi çözüm olarak dayatmıştır. Ne var ki şimdi federal yapının daha da keskinleştirdiği ayrılık talepleriyle boğuşmaktadır. Flamanlar ekonomik açıdan kötü durumda olan Valonya’ya kaynak aktarımına, onların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamaya karşı çıkmaktadır. Flamanların büyük bir kısmı Belçika’dan ayrılmak isterken Valonların ise büyük çoğunluğu buna karşı çıkmaktadır. Neticede federal sisteme geçiş, Flaman ve Valonların taleplerini karşılamamış ancak farklılıkları daha da belirginleştirerek çözümü güçleştirmiştir. 21. YÜZYIL [58] 21. YÜZYIL Şubat ’11 • Sayı: 26