Full Text - The Journal of Academic Social Science

advertisement
_____________________________________________________________________________________
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date
05.11.2016
Yayınlanma Tarihi / The Publication Date
30.11.2016
Dr. İsmail EFE
Kırıkkale Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü
efe5772@gmail.com
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE MİLLİ MÜCADLE YILLARINDA SİNOP VE
HAVALİSİNDE PONTUSÇULUK HAREKETLERİ
Öz
Karadeniz Bölgesi’nde Pontus Devleti kurma hayaline kapılan Rumlar, önce
bölgede ekonomik gücü ellerine geçirdiler, sonra da kurdukları cemiyetler
sayesinde siyasî örgütlenmeyi gerçekleştirdiler. Pontusçu cemiyetler, I. Dünya
Savaşı bitmeden bölgedeki İslam köylerini yakıp yıkmaya, Müslüman ahaliyi göçe
zorlamaya başladılar. Mütarekeden sonra, İstanbul’dan Batum’a kadar Karadeniz
kıyılarını ele geçirmek ve Sovyet Rusya ile Anadolu arasında bir tampon
oluşturmak isteyen İtilaf Devletleri, Pontusçu Rumları desteklediler. İtilaf
Devletleri’nin bölge mümessilleri sık sık Sinop’a uğramaya ve buradaki Rumlarla
işbirliği yapmaya başladılar. Pontus Cemiyeti’nin şubesinin de bulunduğu Sinop’ta,
Rum çeteleri, eşkıyalık, gasp ve katliamlara girişti.1921’deYunan saldırısını
takiben Pontusçuların ve İtilaf Devletleri’nin Sinop’taki faaliyetlerinde bir
yoğunluk görülmeye başlayınca, TBMM Hükümeti bölgedeki tedbirleri artırdı.
Milli Mücadele’nin Sakarya ve Büyük Taarruz’la zaferle taçlanması, Pontus
Devleti kurma hayalini suya düşürünce, Pontusçu Rumlar da Karadeniz’den
Yunanistan ve diğer ülkelere taşınmak zorunda kaldılar.
Anahtar kelimeler: Pontusçuluk, Rumlar, Karadeniz, Sinop, İtilaf
Devletleri, I. Dünya Savaşı, Milli Mücadele
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
PONTUS MOVEVEMENTS DURING FIRST WORLD WAR AND
TURKISH NATIONAL STRUGGLE FOR INDEPENDENCE IN SİNOP
AND ITS HINTERLAND
Abstract
Greeks who had dream of building on Pontus State in Black Sea region, firstly
obtained economic power, then materilized their political organization thanks to
their newly founded associations. By the and of First World War, Pontus
associations started to force Muslims to migrate and burn and pillage their villages.
After truce, Entente Powers which wished to hold regions from Istanbul to Batum
and create on buffer zonne between Anatolia and SSSR supported Pontus greeks.
Regional representatives of Entente Powers started often visit Sinop and made
with collaborations local greeks. The branch of Pontus association in Sinop, greek
brigades, brigandage began to usurpation and massacre there. Following the attack
of Pontus Greeks and Entante power wher in Sinop the activities of them intensifier
T.N.A. government started to offer counter meassure. In fact the victory of T.N.A.
in Sakarya and Great offense destroy hopes to built Pontus in Black Sea so they
had to migrate to Greece and other countries.
Keywords: Ponus, Greeks, Black Sea, Sinop, Entante Power, First World
Powers, Turkish National Struggle for Independence.
Giriş
Yüzyıllardır aynı coğrafyada yaşan Türkler ve Rumların tarihsel birlikteliği çok eski
tarihlere dayanmaktadır. İstanbul’un fethinden 19. Yüzyılın ortalarına kadar Rumlar, Osmanlı
egemenliğinde devletin sosyoekonomik ve siyasi hayatında önemli görevlerde bulunmuştur.
Ancak Osmanlı Devleti, Fransız İhtilali sonrası siyasi, sosyal, ekonomik ve askerî
anlamda çok büyük sıkıntılar içine girmiştir. Bulgarlar, Rumlar, Sırplar ve Ermeniler
gibi birçok etnik unsur batılı güçlerin teşvikiyle Osmanlı Devleti üzerindeki ayrılıkçı
hareketler içine girmiştir. Fransız İhtilalı’nın ortaya çıkardığı milliyetçilik fikrinin etkisiyle
isyan eden Rumlar, bağımsız Yunanistan’ı kurmuştur. Bu olay Türk ve Rum halklarının arasının
açılmasına sebep olmuştur (Bilgin, 2016:38-39;Durak, 2015:507). Pontus’çuluk fikri,
Yunanistan’ın Makedonya (Trakya), Adalar, Ege Bölgesi ve Karadeniz sahillerinde Pontus
devleti kurma hayalleri ile ortaya çıkmıştır. Bu fikir sonraki dönemlerde Batılı devletlerce de
desteklenmiştir (Tunaya, 1995:394).
Pontus Meselesi, Şark Meselesi içinde gelişen bir mesele olup, Yunanistan’ın Megali
İdea’sının bir parçası haline gelmiştir. Pontus hayalinin gerçekleştirilebilmesi için Osmanlı
İmparatorluğu içinde çeşitli cemiyetler kurulmuştur. Bu cemiyetlerin kuruluşunda ve
faaliyetlerinde Patrikhane, Osmanlı Meclisi Mebusan’ındaki Rum mebuslar, Anadolu’da açılan
İdadi Mektepleri ve Etniki Eterya tarafından teşkilatlandırılan çeşitli kulüp, hayır ve kültür
cemiyetleri büyük rol oynamıştır (Doğanay, 2007:59-60;Tunaya, 1995:394). Pontusçu hayallere
kapılan Rumlar, amaçlarını gerçekleştirmek için Yunanistan ve ABD’nin de yardımıyla ilk
Pontusçu kuruluşu “Pontus Cemiyeti” adıyla 1904’de Rum asıllı ABD’li bir papaz olan
Klematyos liderliğinde İnebolu’da gerçekleştirdi. Aynı tarihlerde, Merzifon-Amerikan
Koleji’nde de Rum “İrfan Kulübü ve Pontus Kulübü” adında iki kulüp kuruldu. Daha sonra
bunlara musiki kısmı eklenerek Pontus Cemiyeti adı altında bir dernek meydan getirildi. Bu ilk
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
334
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
dernek Sinop’un da içinde bulunduğu Karadeniz şehirlerinde yapılacak büyük ve geniş
teşkilatın temelini oluşturdu (Pontus Meselesi, 1338:45-46; Kurt, 1995:64).
Bizans’ı yeniden diriltme hülyasında olan Yunanistan ile Karadeniz Bölgesi’nde tütün
ticareti ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunan ABD’nin teşvik ve himayesinde 1908 yılında
Müdafaa-i Meşruta (Şart Olunmuş Savunma) adı altında bütün Anadolu’yu içine alan
silahlanmış bir teşkilat meydana getirildi. Bu ihtilal derneğinin Samsun Metropolithanesi’nde
ele geçirilen tüzüğüne göre Sinop’la birlikte Ünye, Fatsa, Kırşehir, Kavak, İnebolu, Havza,
Çarşamba, Bafra, Kayseri, Ürgüp ve Tokat’ta şubeleri bulunuyordu. Cemiyetin şehirlerdeki
teşkilatın tamamlanmasından sonra, teşkilat köylere kadar yaygınlaştırılarak tüzüğünün 14.
maddesi gereğince yaşları 20’den yukarı bütün Rum erkeklere silah dağıtıldı. Ayrıca, zengin
Rumlardan para toplayabilen ve gerektiğinde ölüm cezası bile verebilen “Mukaddes Anadolu
Rum Cemiyeti” adında bir kuruluş vücuda getirildi (Balcıoğlu, 1993:92; Kurt, 1995:64; Tansel,
1991:91).
Yabancıların “Pontus” olarak adlandırdığı Trabzon-Sinop sahili ve İç Karadeniz
Bölgesi’nde Müslüman unsur, nüfusça ve sosyal müesseseleriyle yalnız Rum halka değil, bütün
Hıristiyan unsurlara karşı büyük bir çoğunluğa sahipti. Bu bölgede soy ve mezhep ayırımı
yapılmaksızın 250.000 Hıristiyan nüfusa karşı, 2.350.000 Müslüman Türk nüfus yaşıyordu.
Ancak nüfus üzerinden manipülasyon yaparak bölgede Türk nüfusu azınlık olarak göstermeye
çalışanlarda vardı, bunlardan biri de D. Economıdes’dir. D. Economıdes, I. Dünya Savaşı’ndan
önce Pontus olarak ifade edilen bölgede toplamda 1.096.000 Müslüman nüfusa karşılık, 700.000
Rum nüfusun bulunduğunu, gerçekte Müslümanların nüfusunun Rumlardan daha fazla
olduğunu, fakat Müslüman nüfusun tamamını Türk saymanın doğru olmadığını, bir kısmının
tehdit ve zorlamayla Müslüman olan Rumlar olduklarını iddia ediyordu. Müslüman nüfustaki
büyük üstünlüğü, ırk ve din temelinde parçalayarak Türkleri azınlıkta göstermeye çabalayan
Economıdes, 1908 yılı itibarıyla Kastamonu Vilâyeti’nin Sinop Sancağı’nda, 23.000 Rum’un
yaşadığı ideasında bulunmaktadır (Yazıcı, 2012:268-273).
20. yüzyılın başlarında bölgede ekonomik gücü ellerine geçiren Rumlar, kurdukları
cemiyetler sayesinde siyasî örgütlenmeyi de gerçekleştirdiklerinden devlete başkaldırma
aşamasına gelmişlerdi. Nitekim Balkan Savaşı hazırlığı için Osmanlı Devleti seferberlik ilan
edince, Rumlar cepheye gitmemek için kitleler halinde silahlı ya da silahsız olarak köylere veya
ormanlara kaçtılar. Böylece ilk silahlı Rum çeteleri kurulmuş oldu. Balkan Savaşı sırasında,
Osmanlı Devleti bölgeye Arnavut muhacirleri iskân ederken, iki Rum köyüne de Arnavut
muhacir yerleştirilmesi kararına tepki gösteren Rumlar, isyan ederek Samsun’a silahlı saldırıda
bulundular. Bu hareketleriyle otoriteye karşı ilk başkaldırıyı gerçekleştiren Rumların, artık
otoriteyi tanımayacakları anlaşılmıştı (Türk İstiklal Harbi, 1999:112;Balcıoğlu, 1993:93).
Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Pontusçuluk Faaliyetleri
Merzifon Amerikan Koleji’nin desteğiyle kurulan Pontus Cemiyeti, daha I. Dünya Savaşı
başlarında Karadeniz’de Yunan egemenliğini sağlamak için gerekli altyapıyı oluşturma
çalışmasına başlamıştı. Batum’un kuzeyinden İnebolu’nun batısına kadar olan Karadeniz
sahilleri ile Kastamonu, Yozgat, Tokat, Amasya, Çorum, Sivas, Gümüşhane ve Erzincan
vilayetlerini içine alan bölgede Pontus Devleti’nin kurulması planlanıyordu. Osmanlı
Devleti’nin I. Dünya Savaşı başında ilan ettiği seferberlik çağrısına uymayan, ya da sonradan
birliklerinden kaçan Rumlar, dağlarda buluşup çeteler oluşturdular. Bu çeteler, bir taraftan
bölgedeki İslam köyleri ahalisini iktisadi yönden baskı altına alırken, bir taraftan da bölgedeki
Türklere saldırarak sindirmeye çalışıyorlardı. Özellikle Bafra mıntıkasında Nebiyan Dağı’nı üs
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
335
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
seçen Rum çeteleri, bir taraftan Türk köylerini yakıp, halkı katlederek bölgeden göç etmeye
zorluyor, bir taraftan da Anadolu’nun en uzak yerlerinden veya Rusya’dan Rum göçmenler
getirip bölgeye yerleştirerek nüfus çoğunluğunu kendileri lehine değiştirmeye çalışıyorlardı.
Ayrıca, Ruslara casusluk yapmaya başlayan Pontusçular, Türk cephesi gerisinde aktif
düşmanlık hareketlerinde de bulunuyorlardı (Balcıoğlu, 1991:67;Yakın Tarihimiz, 1962:225226;Doğanay, 2007:58-60).
Osmanlı Devleti, yıllarca savaşarak ordunun can ve mal yükünü çeken Türk halkının
güvenliğini sağlamak için bazı tedbirler almak zorunda kaldı. Bu tedbirlerden biri de 14 Mayıs
1331 (27 Mayıs 1915) tarihli “Tehcir Kanunu”nu uygulamaya koymak oldu (Yazıcı, 1989:101102;Uras, 1987:605). Rum faaliyetlerinin savaşın sonucunu etkileyecek noktaya gelmesi,
bölgede asayiş ve inzibatın bozulması üzerine, Osmanlı idarecileri Doğu Cephesi’nde
Ermenilere uyguladıkları Tehcir Kanunu’nu Rumlar içinde uygulamaya koydu. Hükümet
Karadeniz sahil kasabalarında casusluk ve çetecilik faaliyetlerinde bulunan Rumların,
Anadolu’nun iç bölgelerine nakline karar verdi. Mahallî yetkililerin, naklin bütün Rumları
kapsaması isteğine karşı Enver Paşa, 12 Mart 1916’da verdiği emirle, nakil kapsamına sadece
casusluk ve çetecilik yapanların dahil olduğunu bildirdi. Osmanlı Devleti’nin yetkili makamları,
Rum naklinin emniyet içerisinde yapılması için uygulamaya geçmeden önce bütün tedbirleri
aldı. Nakil sırasında Rumlara fenalık yapanların –asker veya ahaliden- tutuklanarak Divan-ı
Harbe gönderilecekleri, suçlu bulunanların idam cezasına çarptırılacağı ifade edildi. Gerekli
bütün tedbirlerin alınmasından sonra casusluk ve çetecilik yaptığı tespit edilen Rumların 9 Mart
1916’da iç bölgelere sevkine başlandı (Balcıoğlu, 1993:95).
Zararlı faaliyetleri tespit edilen Sinop Reji Müdüriyeti’nde çalışan Rum memurların iç
bölgelere nakledilmek istenmesi üzerine, durum Reji Müdüriyeti tarafından hükümete şikâyet
edildi. Şikâyet üzerine Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti, 14 Haziran 1916 tarihinde Kastamonu
Valiliği’ne çektiği telgrafta, nakline karar verilen Rum reji memurlarının yerlerinde kalmalarını
istedi (BOA, DH, ŞFR, D:65, G:204, 12 Şaban 1334). Savaşın zor günlerinde bile hükümet,
Osmanlıya karşı düşmanla işbirliği yapmaktan çekinmeyen Rum vatandaşlarına, imkânlarını
zorlayarak her türlü yardım ve desteği vermeye devam etti. 23 Eylül 1917’de Meclis-i Vükela,
Sinop’ta çıkan yangın nedeniyle evleri yanan Rum ailelerine hazineden yardım yapılmasını
kabul etti. (BOA, MV, D:209, G:56, 6 Zilhicce 1335). 3 Ekim 1917 tarihinde ise Meclis-i
Vükela, Maliye Nezareti’ne, yangın nedeniyle açıkta kalan Rum ailelerin zaruri ihtiyaçları için
olağanüstü giderler kaleminden 30.000 kuruş verilmesini tebliğ etti (BOA, DH, İ-UM, EK,
D:39, G:44,16 Zilhicce 1335).
Kendilerini eski Pontus Krallığı’nın varisi olarak gören Trabzon Rumları, I. Dünya
Savaşı’nın sonlarına doğru, Metropolit Chrysanthos önderliğinde Karadeniz Bölgesi’nde bir
Pontus Devleti kurulması için propaganda faaliyetlerine hız verdi. Bu amaçla Avrupa’nın çeşitli
ülkelerine heyetler gönderdiler. 1918 yılında ise Marsilya’da, Avrupa ve Amerika’daki
Pontusçularla Türkiye’deki Pontusçuları bir araya getiren bir kongre topladılar (Jaeschke,
1991:57; Tansel, 1991:94).
Mütareke ve Milli Mücadele Yıllarında Pontusçuluk Faaliyetleri
Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak I. Dünya Savaşı’nı kaybettiğini
kabul edince, Pontus Teşkilatı, Batum, Sohum, İstanbul gibi şehirlerde çalışmalarına hız verdi
(Aydemir, 1981:488). Ethniki Hetairia Cemiyeti propagandacıları, Merzifon Amerikan Koleji
tarafından yetiştirilen ve ecnebi hükümetlerin silahlarıyla donatılan Rum kütlesi, bağımsız bir
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
336
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Pontus hükümeti teşkil etmek için umumi bir ayaklanma hazırladılar. Hazırlıklarını tamamlayan
Rumlar, Amasya-Samsun havalisi Rum Metropoliti Yermanos’un idaresinde muntazam bir
program çerçevesinde icrayı faaliyete başladılar. Bu sırada Pontus projesine destek veren İtilaf
Devletleri, Samsun ve havalisindeki Rum nüfusunu artırmak için Rusya’daki Rum ve
Ermenileri toplayıp Türk Kafkas Orduları’ndan alınan silahlarla silahlandırarak, sahillerimize
çıkarmaya başladılar (Atatürk, 2000:626-627). Karadeniz Bölgesi’nde çetecilik yapmak üzere,
Sohum’da Haralombos isminde bir adamın idaresi altında toplanan birkaç bin Rum, yine aynı
şahsın idaresinde göçmen maskesi altında Karadeniz kıyılarına çıkartıldı. Bunların iskânıyla
meşgul olmak üzere Galata’da Minerva Hanı’nda “Rum Muhacirleri Merkez Komisyonu” adı
altında çalışan Kordos isimli bir komite kuruldu. Karadeniz Bölgesi’ndeki Pontusçuluk
hareketinin yurt içindeki faaliyetlerini ise Amasya Metropoliti Yermanos ve Samsun’da
Tokomanidis yürütüyordu (Tansel, 1991:92; Sonyel, 1995:39).
İtilaf Devletleri paylaşımda kendilerine avantaj sağlamak, İstanbul’dan Batum’a kadar
Karadeniz kıyılarını ele geçirmek için Pontus projesini destekliyorlardı. Pontusçuları
destekleyen İtilaf Devletleri’nin bir başka amacı da, Sovyet Rusya ile Anadolu arasında bir
tampon bölge oluşturmaktı (Yazıcı, 1989:83;Acıoğlu, 1988:65,653;Bayur, 1974:157). Önceden
hazırlıkları yapılan Pontus devletini kurmak için İngiliz, Fransız, Yunan ve Amerikalılar,
Pontusçu Rumlara yardıma başladılar. Pontusçu Rum cemiyetleri İtilaf Devletleri’nden aldıkları
destekle, hem Karadeniz’deki Rum nüfusunu artırmak hem de asayişi ihlal edip İtilaf
Devletleri’nin müdahalesini sağlamak amacıyla, bölgeye göçmen görüntüsü altında çete
mensuplarını taşımaya başladılar. Karadeniz’e göçmen getirilmesinde Rumlara en çok yardımı
sağlayan Fener Rum Patrikhanesi, “Pontus Cumhuriyeti” adıyla Karadeniz bölgesinde
kurulacak devletin sınırlarını belirleyen bir de harita hazırlamıştı. Kurulması tasarlanan devlet,
Sinop’un da içinde bulunduğu çok geniş bir coğrafyayı kapsarken, merkezi Samsun olarak
belirlenmiştir (Okur, 2002:103;Atalay, 2001:148; Şahin, 1996:237-238).
Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’nun iç bölgelerine nakledilen Rumlar, mütareke
ile birlikte eski yerlerine dönmeye başladılar. Savaşın sıkıntılarından ülkenin diğer bölge halkı
gibi nasibini almış olan Sinop halkı da, gelişmeler karşısında yeis ve endişe içindeydi
(Şahingöz, 1989:133). Rumların yaptıkları yetmiyormuş gibi, bir de dağlara çıkan asker
kaçakları hırsızlık yapmaya ve asker ailelerine zarar vermeye başlayınca, bölgede geniş çaplı bir
asayişsizlik ortaya çıktı (Kastamonu, 11 Teşrinisani 1334:2). Bölgenin içinde bulunduğu durum,
Pontusçulara rahat hareket edebilecekleri bir ortam yaratıyordu. Uzun zamandır hazırlık yapan
Rumlar, bu kargaşa ortamını fırsat bilerek, cemiyet ve kulüplerde bir araya gelip Türklüğe
kuracakları tuzakların planlarını yapmaya başladılar (Açıksözcü, 1933:8). İngilizlerin, 9 Mart
1919’da Samsun’u, 30 Mart 1919’da Merzifon’u işgal etmeleri, bu civardaki Pontus çetelerini
daha da azgınlaştırdı. İngiliz işgalinden cesaret alan Rum çeteleri, Müslümanlara karşı
saldırılarını artırdı. Bölgede Rumların Türklere saldırdığını bilmesine rağmen, İngilizler olayları
tam tersinden alarak, Türklerin Rumlara saldırdığı iddiasıyla İstanbul Hükümeti’ne baskı
yapmaya başladı. İngilizlerin baskıları karşısında aciz ve çaresizlik içinde bulunan hükümet,
Samsun ve havalisinde bozulan asayişin düzeltilmesi, bölgenin silahsızlandırılması,
huzursuzlukların giderilmesi ve şikâyetlerin incelenmesi amacıyla Mustafa Kemal Paşa’yı 9.
Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderdi. (Yalçın vd., 2005:159;Dinamo, 1986:114).
Karadeniz Bölgesi’ndeki Pontusçulara her türlü desteği veren Yunan Devlet Başkanı
Venizelos, Paris Konferansı’na müracaat ederek Trabzon’dan Zonguldak’a kadar uzanan
coğrafya da bir Rum devletinin kurulmasını istedi (Doğanay, 2007:64). Venizelos, bir taraftan
Paris Konferansı’na taleplerini iletirken bir taraftan da Karadeniz bölgesindeki Rumları,
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
337
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
bağımsız bir Pontus devleti kurmak için ayaklanmaya hazırlıyordu. Sinop’un da içinde yer
aldığı bölgede Pontusçu Rumlar, dini liderlerin idaresi altında faaliyetlerine artırıyor, Pontus
sorununu sürdürmek amacıyla bölgedeki Rum çetelerini harekete geçirerek huzursuzluk
yaratmaya çalışıyorlardı (Sonyel, 1995:38-39). Bir taraftan Pontusçu çetelere liderlik eden dini
liderler, bir taraftan da meseleyi uluslar arası alana taşıyorlardı. 1919 Mart ayında Paris’e giden
metropolit Hrisantos, 2 Mayıs 1919’da Paris Barış Konferansı’na verdiği muhtırada, Pontus
Devleti’ni kurmak istedikleri Trabzon, Samsun, Sinop, Amasya, Karahisar-ı Şarki bölgesinde
100.000 Rum’un yaşadığını iddia ediyordu. Aynı muhtırada Trabzon, Sivas Vilayeti’nin bir
kısmı, Karahisar ve Amasya sancakları, Kastamonu Vilayeti’nin bir kısmı -Sinop Sancağı’nı
kapsayan bölge- “Pontus bölgesi” olarak niteledikleri coğrafyanın 600.000’den fazla Rum
nüfusu bandırdığını iddia ediyordu. Bu iddialara karşın, gerçekte adı geçen bölgede yaşayan
Hıristiyanların toplam nüfusu, Müslümanların yüzde onu derecesinde bile değildi. O dönemdeki
resmî ve gerçek istatistiklere göre ifade edilen bölgede milliyet ve mezhep ayırımı
yapılmaksızın Hıristiyanların toplam nüfusu 250.000, Müslümanların toplam nüfusu 2.350.000
olarak kayıtlarda mevcuttu. Aynı dönem kayıtlarında, Sinop Sancağı’nda ise 5.000 Hıristiyan’a
karşılık 150.000 Müslüman yaşıyordu (Kurt, 1995:62, 107).
Fiili silahlı faaliyetlere daha I. Dünya Savaşı sırasında başlamış olan Pontusçu Rumlar,
Mütareke’den sonra saldırılarını daha da ileriye götürmeye başladılar. Karadeniz Bölgesi’ndeki
kasaba ve köylerde yaşayan Rumlara, mütareke hükümleri gereğince Türk limanlarına serbestçe
giriş çıkış yapabilen İtilaf Devletleri’ne ait harp ve ticaret gemileri tarafından silah ve malzeme
taşınıyordu. Bu sayede tamamen silahlanan Rumlar, bir taraftan bölgede Pontus devleti kurma
hülyasıyla çalışırken, bir taraftan da Türk köylerini basıyor, kitle halinde cinayetler işliyor,
soygunculuk yapıyor, ırz ve namusa tecavüz ediyorlardı. Bölgede Rum çetelerinin saldırılarına
karşı tedbir alacak düzenli bir Türk askeri gücü yoktu. Sinop ve havalisinde Rum çetelerinin
saldırılarına karşı kendilerini korumak zorunda kalan Türkler, kendi imkânlarıyla karşı koymaya
başlayınca, Rum çetecileri ile Türkler arasında karşılıklı çatışmalar başladı (Türk İstiklal Harbi,
1999:112).
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı günlerde (19 Mayıs 1919), Samsun-Sinop
havalisinde etkili olan kırk kadar Pontuçu Rum çetesi vardı. Milli Mücadele’nin başlarında
6.000-7.000 civarında olan silahlı Rum çeteci sayısı, İtilaf Devletleri’nin desteği ve yeni
katılımlarla 25.000 kişilik bir güce ulaşmıştı. Ancak hala Yunanistan ve Rusya’dan
Karadeniz’deki Pontusçu çetelere eleman taşınmaya devam ediliyordu (Tansel, 1991:92;Sonyel,
1995:39;Atatürk, 2000:628;Doğanay, 2002:344-345). Samsun civarındaki Pontusçu çeteler,
komşu Sinop Sancağı sınırları içinde de terör faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Sinop’ta Sultan
Vahdettin’in ile bağları bulunan Çerkez ve Gürcü ailelerin bulunması, buradaki Hürriyet ve
İtilaf Fırkası taraftarlarının fütursuzca hareket etmelerine sebep oluyordu. Bu durum Sinop
halkının güven duymadığı bir ortamın oluşmasına yol açıyordu. Sinop’un güvensiz ortamdan
yararlanmak isteyen İtilaf Devletleri’nin bölge mümessilleri sık sık Sinop’a uğruyor ve buradaki
Rumlarla işbirliği yapıyorlardı. Özellikle de İngilizlerin Samsun’da bulunan komiserliğinin
zabitleri Sinop’u kontrol için sık sık gelip, Rumlardan havadis toplayıp gidiyorlardı (Peker,
1955:38).
1919 yılı başlarında Sinop’ta, Eczacı Vasil başkanlığında Pontus Cemiyeti’nin şubesi de
açılmıştı. Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne tayin edilen Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919
tarihinde Samsun’a gitmek üzere İstanbul’dan hareket ettikten sonra, 18 Mayıs 1919 tarihinde
Sinop’a uğramış ve burada şehrin ileri gelenleriyle görüşmüştü. Mustafa Kemal Paşa yaptığı
görüşmeler sırasında, Eczacı Vasil başkanlığında kurulan Pontus Cemiyeti şubesinin faaliyetleri
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
338
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
hakkında bilgi almış, halktan Pontusçuluk hareketine karşı uyanık olmalarını ve müstakbel bir
mücadele için hazırlıklı olunmasını istemişti (Ülkütaşır, 1966:31). Mustafa Kemal Paşa’nın
Samsun’a çıktığı günlerde de kontrol bahanesi ile sahil kasabaları limanlarına uğrayan İngiliz
gemileri, Pontusçulara destek vermeye devam ediyordu. Sinop Limanı’na da uğrayan İtilaf
Devletleri gemileri, I. Dünya Savaşı sırasında devletin güvenliği açısından Anadolu’nun iç
kesimlerine nakledilen Rumların eski yerlerine geri dönmelerini kontrol ediyor ve onlara insani
yardım görüntüsü altında silah veriyorlardı. Ayrıca İtilaf Devletleri mensubu harp gemilerinden
veya yolcu vapurlarından karaya sivil memurlar görüntüsü altında Pontusçu çete mensupları
çıkarılıyordu. Sinop’ta karaya çıkarılan bu çeteciler, gizlice Pontus teşkilatını hazırlıyordu
(Peker, 1955:38).
Sinop’a taşınan göçmen görüntüsü altındaki Rum çetecilere, patrikhane ve diğer kurumlar
tarafından maddi destek sağlanıyordu. Samsun Rum Metropolit Yardımcısı Platon’un
(Protosingelos), Metropolithane kasasından değişik tarihlerde Sinop’taki Rum Göçmenler
Heyeti’ne gönderdiği paralar kayıtlarda tespit edilmiştir. Bu kayıtlarda Metropolithane
kasasından, 9 Haziran 1920’de Sinop Rum Göçmenler Heyeti’ne 150.000, 3 Temmuz 1920’de
50.000, 2 Eylül 1920 tarihinde 50.000 lira olmak üzere toplam 250.000 lira gönderildiği
görülmektedir. Ayrıca, Andonaki Cinoğlu’nun cep defterinden elde edilen, Samsun Rum
Göçmenler Merkez Heyeti 1918-1919 yılları kasa defteri hesap bilgilerinden, Samsun Rum
Göçmenler Merkez Heyeti’nin de Sinop’taki Rum çetecilere yardım ettiği tespit edilmiştir. Bu
kayıtlara göre, Sinop Sancak merkezindeki Rumlara 700 lira, Gerze Kazası’ndakilere ise 100
lira gönderilmiştir. 31 Temmuz 1920 tarihinde ise Rum Göçmenler İstanbul Merkez Heyeti
tarafından Pontus Yardım Merkez Heyeti’ne verilmek üzere, Sinop Rum Göçmenler Heyetine
660 lira gönderilmiştir. Ayrıca, Rum Göçmenler İstanbul Merkez Heyeti tarafından 1919-1920
yıllarında, Sinop Rum Göçmenler Heyeti’ne 2.412 lira, Gerze Rum Göçmenler Heyetine ise 100
lira gönderildiği tespit edilmiştir (Kurt, 1995:135-136, 138-139).
Aldıkları destekle güçlenen ve şımaran Rum çeteleri, Sinop Sancağı havalisinde
eşkıyalık, gasp ve katliamlar yapmaya devam etmiştir. 27 Mart 1919 tarihinde Elfeli Köyü’nü
basan Rum çeteleri, köy sakinlerinden Mustafa’yı öldürmüş ve öküzlerini gasp ederek Kışla
Köyü yönüne kaçmışlardır. Yapılan kovuşturmalar sonucunda, Elfeli Köyü’nü basan ve köy
sakinlerinden Mustafa’yı katledenlerin Kışla Köyü’nden Emanet oğlu Hambi ve 6 arkadaşı
olduğu tespit edilmiştir. 31 Temmuz 1919 tarihinde ise Şıhlı (Şeyhlü) Köyü’nden Mustafa’nın
Rumlar tarafından katledildiği öğrenilmiştir (Kurt, 1995:305-306). Boyabat’ta, Boyabatlı Gûlcü
oğlu Hasan, Hâbil oğlu Mehmet, Pekmez oğlu Hasan, Satılmış oğlu Seyyid Ali’nin şikâyetleri
üzerine öldürme, gasp ve eşkıyaya yataklıktan çok sayıda çeteci Rum hakkında 13.07.1920
tarihinde arama kararı çıkartılmıştır. Arananlar arasında Yayla Köyü çete reisi Deli Kiraki,
papasın kardeşi Yesif ve Kaynarcah Arslan, Yani Panayot ve Yesif’in oğlu Nikola ve Asar
Köyü’nden Dimid oğlu Panayot, Kolayyaşeş’den Beraş hakkında takibata başlanmıştır.
Sinop’un Gerze Kazası’nda ise Gerzeli Kocaoğulları’ndan Hasan oğlu Osman, Rum çeteleri
tarafından silahla yaralanmıştır. 28.12.1920 tarihinde İncirli Köyü’nden Sarıcıogullarından Pavli
oğlu Penayot, Gerzeli Mehmet Efendi’nin hayvanlarını çalmaktan takibe alınmıştır. Sinop
Sancağı, kaza ve köylerinde Rum çetecilerin bu ve benzeri bir çok vukuatları olmuştur (Kurt,
1995:213, 234-292).
Milli Mücadele başladıktan sonra Pontus hayallerinin suya düşeceğini anlayan Rumlar,
TBMM’nin Pontus’çuluk hareketine karşı aldığı tedbirleri öğrenmek ve karşı tedbirler
geliştirmek amacıyla, İstanbul ve Trabzon Pontus teşkilatlarından aldıkları emir doğrultusunda
askeri şifreleri ele geçirme çabasına giriştiler. Ayancık Kazası Rumlarının, Ayancık Askerlik
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
339
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Şubesi’nin şifre anahtarını ele geçirdiklerinin öğrenilmesi üzerine, Ayancık Askerlik Şubesi
Reisi hakkında takibata başlanmış ve derhal Kolordunun şifre anahtarı değiştirilmiştir.
Kolordu’nun yeni şifre anahtarı, 20 Şubat 1920 tarihinde Kastamonu Valisi Cemal Bey
tarafından, gerekli yerlere bildirilmiştir (Peker, 1955:138).
29 Mart 1920 tarihli Albayrak Gazetesi, İsviçre gazetelerine dayanarak yaptığı haberde,
İtilaf Devletleri’nin Londra Konferansı’nda yaptıkları görüşmelerde Karadeniz Bölgesi’nde
işgali genişletmeye karar verdiklerini yazdı. Gazete haberinde, verilen karar uyarınca Sinop ve
Samsun havalisinin Yunanlılara bırakıldığı ifade ediliyordu (Öztoprak, 1981:156). İtilaf
Devletleri’nin Londra Konferansı’nda aldığı kararlardan cesaret bulan Pontusçu Rumlar, işi
daha da ileri götürerek, 19 Temmuz 1920’de Batum’da Karadeniz, Kafkas, Cenubi Rusya
Rumlarının katılımıyla bir kongre topladılar ve bu kongrede önemli kararlar aldılar. Kongrede
alınan kararlar doğrultusunda, 1919 Ekim’inde Batum’da Pontus-Rum Hükümeti ismiyle bir
hükümet kurdular (Atatürk, 2000:625; Doğanay, 2001:65).
Rum çetelerine her türlü desteği veren İngilizler, Sakarya Zaferi’nden sonra, Türklerin
Anadolu’daki Hıristiyanlara mezalim yaptığı yalanı üzerinden propaganda faaliyetine başladı.
İngiliz matbuatında yapılan yayınlarda, Anadolu’da Hıristiyan Rumlara mezalim yapıldığına
dair isnatlar ve iftiralar başlatıldı. Çok güvendikleri Yunan ordusunun Sakarya’da hezimete
uğramasından sonra Pontus devleti kurma hayallerini kaybeden Rumlar, İngiliz basınında yer
alan haberlerin kendilerini sıkıntıya sokacağından endişe duymaya başladılar. Bu endişe
nedeniyle, Anadolu’nun farklı bölgelerinde yaşayan Hıristiyanlar, İngiliz basınında yer alan
asılsız haberleri protesto eden telgraflar çekmeye başladılar. Bu protesto telgrafları, başta
Hâkimiyet-i Milliye olmak üzere dönemin bir çok gazetesinde yayınlanıyordu (Hâkimiyet-i
Milliye, 1 Haziran 1922). İngilizlerin yalan haberlerine karşı ilk protesto telgraflarından biri de,
Boyabat Ermeni ve Rum Hıristiyan cemaati tarafından çekildi. Boyabat Ermeni ve Rum
milletleri namına murahhas vekili Papas Oğlu Yervant, Rum milleti ileri gelenlerinden Sariyan
Kerub, Rum milleti vekili Muisi Oğlu Anastasi, Ermeni milletinden Kirkor Megonyan, Papas
Oğlu Yenaved imzasıyla çekilen telgraf, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde de yayınlandı.
Telgrafta şöyle deniliyordu: Asırlardan beri Türk camiası arasında müreffeh ve pek mesut
olarak geçirdiğimiz hayatı zehirlemek, kendi entrikalarını çevirmek için boş yere canlara
kastedenler tarafından Anadolu’da Rum ve Ermenilere karşı mezalim yapıldığına dair bazı
uydurma şayiaların neşredildiği hayretle görülüp işitilmektedir. Biz Türklerle evvel ve ahir
daima iyi geçindik ve Türk idaresinde pek ziyade mesut olduk. Türkler bize bizden ve bize
yandaş görünenlerden çok fazla refik (dost), şefkatli ve koruyucudurlar. Türklerden şimdiye
kadar gayrı adilane hiçbir muamele görmedik. Adil ve tebaasına şefik bir hükümet olan
Hükümet-i Milliyemiz en medeni memleketler tarzındaki hüsn-ü idaresiyle bütün anasırı
(unsurları) etrafına toplamıştır. Avrupalılara, Amerikalılara rica ederiz bir takım fitne amaçlı
yayınlara itibar etmesinler ve bizi kendi halimize bırakarak bizimle meşgul olmasınlar.
Boyabat Hıristiyanları tarafından çekilen telgrafın bir benzeri de, 31 Mayıs 1922’de
Gerze Hıristiyanları adına Ortodoks Papaz Kastati, Hıristiyan mümessilleri Mihal Yako, Nikola
Oğlu Dimitri, Kosti Oğlu Davit imzası ile çekildi. 5 Haziran 1922 tarihinde Hâkimiyeti Milliye
Gazetesi’nde yayınlanan telgrafta: Şu sırada Türkiye’de Hıristiyanlara mezalim yapıldığına dair
Avrupa’da yapılan propagandalarla Müslümanlarla öteden beri tesis etmiş olan kardeşlik ve
muhabbet rabıtalarını daha ziyade takviye etmekten başka bir tesiri olmayacağını ve tekzibe
bile değeri olmayan böle faydasız yalanlarla uğraşmanın abesle iştigal olduğunu medeniyet
aleminin dikkatine arz eder ve bidayetten bu güne kadar hükümetimizden ve Müslümanlardan
samimiyet ve muavenetten başka bir şey görmediğimizden, kedilerine vekâlet vermediğimiz
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
340
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Avrupalılara müttefiklerini başka sahalarda aramalarını tavsiye ederiz (Hâkimiyet-i Milliye, 5
Haziran 1922).
6 Haziran 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nde, Sinop Rum Cemaati namına
ruhani reisi Papa Yorgi ve Rum eşraf ve muteberândan 35 kişinin imzasının yer aldığı bir telgraf
yayınlandı. Telgrafta; birtakım aracının Avrupa efkâr-ı umumiyyesini aleyhimize çevirmeye
çalışmak üzere bir müddettir patrikhaneye mensup gazetelerle ve bunlara alet olan Avrupa
matbuatında yapılan yayınlara şahit olduk. Külliyen aslı ve esası olmayan bu haberlerin
yazılanların doğrudan doğruya tekzibine bile hacet yoktur. Sinop Rum cemaat suret-i kat-iyede
ilan ederiz ki: biz Türk vatandaşlarımızdan ne tahkir ne de zulüm gördük. 600 seneden beri
Türklerle beraber nasıl derin bir refah, huzur ve asayiş içinde yaşamış isek öyle müsterih bir
hayat geçiriyoruz. Hükümet-i Milliye ve mukaddesatımızda herkese eşit bakmaktayız, bir Türk’ü
bir Rum’dan ayırt etmek hayallerimize bile gelmemektedir. Ancak askeri nedenlerle iç bölgelere
nakledilen efradında gidecekleri yerlere çok dikkatli bir şekilde ulaştırılmıştır. Bunların
aileleriyle olan irtibatları hiç kesilmemiştir. Binaenaleyh bütün dünya kamuoyu tamamıyla emin
olsun ki, Sinop Hıristiyan cemaati durumlarının her zamankinden daha iyi daha müreffeh bir
haldedir. Hakkımızda çıkarılan iddiaları kemâl-i nefretle reddediyoruz (Hâkimiyet-i Milliye, 6
Haziran 1922).
Pontusçu Rumlara İtilaf Devletleri’nin Desteği
İtilaf Devletleri’nden her biri, Karadeniz Bölgesi’ndeki Türk topraklarının paylaşımında
avantaj sağlamak için bölgedeki Rumları kullanma yoluna başvuruyordu. Zaten, Pontus
meselesinin çıkmasının altında yatan sebepler de, Batılı emperyalist devletlerin İstanbul’dan
Batum’a kadar uzanan Karadeniz sahiline sahip olabilme hırsının bir ürünüydü
(Yazıcı,1989:83). Karadeniz Bölgesi, Milli Mücadele yıllarından önce Batılı emperyalist
ülkelerin ekonomik ve stratejik bakımdan ilgisini çekerken, Milli Mücadele yıllarında TürkiyeRusya yakınlaşmasının önünü kesilebilmek için bir tampon bölge olarak düşünülüyordu.
Türklerle Bolşeviklerin birleşmesinden çekinen Yunanistan, İngiltere ve Amerika başta olmak
üzere İtilaf Devletleri, bu tampon vazifesini Rumların yapmasını düşündüğünden Pontusçuluk
hareketini destekliyorlardı (Avcıoğlu, 1988:65). Ayrıca, İngiltere ve Yunanistan bu şekilde
Anadolu’daki Milli Hareketi Batıdan ve Karadeniz’den sıkıştırıp yok etmeyi tasarlıyordu.
Hedeflerine ulaşabilirlerse Karadeniz’de uydu bir Pontus devleti kurulacaktı
(Jaeschke,1991:90).
Anadolu’da işgal hareketine girişen İtilaf Devletleri, kendi çıkarları için kullanacakları
Rumların Karadeniz Bölgesi’ne göç etmelerini teşvik etmeye başladı. Pontusçuluk davasına
hizmet eden Kastamonu’daki İngiliz mümessili, vali vekiline muhacir Rumların memlekete
girmelerine izin verilmemesinin iyi neticeler doğurmayacağını ima ediyordu. Yine benzer
şekilde, Samsun’daki İngiliz işgal kuvvetleri de Kafkasya ve Karadeniz üzerinden gelen
Rumların, Karadeniz sahillerine yerleşmelerini teşvik ediyordu. İngilizlerin desteğiyle,
Kafkasya’nın güneyinden gelen Rumlar, Sinop-Samsun-Trabzon sahillerine çıkmaya başladı.
Muhacir görüntüsü altında yerleştirilen Pontusçu Rum çeteleri, Yunan Kızılhaç’ındaki subaylar
tarafından yönetiliyordu. Sinop’a ve diğer Karadeniz sahil kasabalarına Rum nüfusunun
yığılması, İtilaf Devletleri’nin siyasi hedeflerinin bir parçasıydı.(Yazıcı,1989:30).
İngilizler, her ne kadar Pontus taleplerini diplomatik görüşmelerde açıkça kabul
etmiyorlarsa da, Pontusçu Rumlara her türlü destek ve yardımda bulunuyordu. Bölgede bulunan
İngiliz komiserleri, Rumlara ve diğer Hıristiyanlara silah yardımı da dahil, her türlü desteği
veriyordu. İngiliz Amiral Webb raporlarında, Rum sorununun Ermeni sorunu kadar önemli
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
341
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
olduğunu, Rumlara yurtlarına dönmeleri ve güvenlik içinde yaşamaları için gerekli desteğin
verilmesini istiyordu. Yarbay Rawlinson, Binbaşı Smith, Yüzbaşı Sılayt vb. İngiliz subayları
Ermeni ve Rumlarla gizli görüşmeler yapıyordu (Aydemir, 1981:488;Peker, 1955:38). İngiliz
donanması da Karadeniz’de sık sık limanlara ve kıyılara gelerek, Pontusçulara destek veriyordu.
Görünürde asayişi sağlamak için gelen İngiliz askerleri, bölgedeki Rumlarla içli dışlı olarak
onları cesaretlendiriyordu (Orhan, 1982:19). İtilaf Devletleri’ne ait gemilerle, özelikle de İngiliz
ve Yunan gemileri ile bölgeye bir taraftan göçmen adı altında Pontusçu Rum çetecileri
taşınırken, bir taraftan da bu çetecilere gıda ve yardım görüntüsü altında silah cephane
taşınıyordu. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa’nın faaliyetlerinden
rahatsızlık duyan, planlarının bozulacağından endişelenen İngilizler, O’nun İstanbul’a geri
çağırılması için hükümete baskı yapmaya başladılar (Doğanay, 2007:66, 69).
Anadolu’da milli teşkilatlanmanın başlaması ile İtilaf Devletleri, Karadeniz Bölgesi’ndeki
faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Aynı şekilde İtilaf Devletleri’nin Sinop’taki faaliyetlerinde de bir
yoğunluk görülmeye başlandı. İnebolu Kaymakamı İsmail Hakkı Bey, Kastamonu Valiliği’ne
çektiği telgrafta: “Binbaşı Smith ile İskân Müdürü Ahmet Münir Bey’in 5 Temmuz 1919’da
İnebolu’ya geldiğini, buradan hareketle Trabzon’a gitmek üzere Sinop’a geçtiklerini ve burada
bazı Rumlarla temas kurduklarını” bildirdi. Sinop Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey de, 5-6
Temmuz 1919 tarihinde Kastamonu Valiliği’ne çektiği telgrafta: Rus-Ukrayna bandıralı
Aleksandır Vapuru’yla bir Yunanlı zabit refakatinde on sivil Yunanlı şahısın ve üç Fransız
zabitinin Sinop’a çıktıklarını haber verdi. Tevfik Bey, Sinop’a gelen Yunan ve Fransızların
Yunan Kızılhaç Hastanesi’nde Rum ve Ermeni tutuklu olup olmadığını kontrol ettiklerini ve bir
müddet burada oturduktan sonra tekrar Samsun’a hareket ettiklerini, heyet Sinop’tan ayrılırken
Karantina Baştabip’i Doktor Yani, Reji Direktörü ve Rumlar tarafından uğurlandıklarını bildirdi
(Peker, 1955:39).
İngiliz Yüksek Komiserliği’nin emriyle, İngiliz ordusuna mensup Binbaşı Smith ile
Deniz Yüzbaşısı Slayt’tan oluşan bir İngiliz heyeti, 6 Temmuz 1919’da muhacir ve mülteci
durumunu incelemek amacıyla Sinop’a geldi. Binbaşı Smith, Sinop’ta askeri ve mülki
yetkililerle yaptığı görüşmede, Rusya’dan gelmekte olan Rum muhacirlerin Karadeniz
Bölgesi’nde iskân edilmelerinin İngiliz Hükümeti’nin politikası olduğunu ima etti. 20. Kolordu
Kumandanı Ali Fuat Paşa, İngiliz heyetinin geliş amacını, Müdafaa-i Hukuk teşkilatları ve
halkın elinde silah bulunup bulunmadığını öğrenmek olarak açıklıyordu. Ali Fuat Paşa, İngiliz
heyetinin 15 gün sonra Trabzon’dan Sinop’a kadar bütün Karadeniz kıyılarını tekrar
inceleyeceğini ifade ediyordu (Ural, 2001:343).
Pontus hülyasını gerçekleştirmek için Rumlara her türlü desteği sağlayan Yunanistan, bir
taraftan Karadeniz Bölgesi’nde Rumları kışkırtarak olaylar çıkarmaya çalışırken, bir taraftan da
Türklere karşı ittifakların oluşmasına çabalıyordu. Pontusçuları temsil eden eski Yunan
subaylarından Albay Katheniotis, Rus ordusu eski subaylarından Albay Ananias ve
Ermenistan’ı temsil eden General Termenasian arasında 16 Ocak 1920’de Tiflis’te bir anlaşma
imzalandı. Anlaşmanın özü, Pontusla Ermenistan’ın işbirliği yaparak Rusya’dan Türkiye ye
yardım gelmesini engellemekti. I. İnönü Muharebesi’nde ilk yenilgisini alan Yunanlılar, II.
İnönü Muharebeleri’nde başarılı olamamaları halinde, Karadeniz Bölgesi’ne asker çıkarmayı,
bölgedeki Rum ve Ermenilerin de desteği ile Erzurum’a doğru ilerlemeyi planlamaya başladılar
(Sonyel, 1995:172; Selek, 1981:559). Bu planı hayata geçiremeyen Yunanlılar, yalnızca
Karadeniz’de donanma güçlerini artırarak boğazlardan geçen gemileri kontrol etmeye ve Yunan
Kızıhaçı’nı kullanarak Pontusçulara ilaç sandıkları içinde silah ve mühimmat getirmeye devam
ettiler. 1921 Temmuz’unda Eskişehir-Kütahya saldırılarının başlamasıyla Yunanlılar, Karadeniz
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
342
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
kıyısındaki Türk şehirlerini bombalamaya, Karadeniz’deki Türk gemi ve motorlarına el
koymaya başladılar (Doğanay, 2007:67-68; 2001:65-69).
Yunanlılar, Sakarya Muharebeleri’nde Türk Ordusu’nu birden fazla cephede mücadele
etmek zorunda bırakmak ve böylece cepheyi zayıflatarak Yunan ordusunun işini kolaylaştırmak
amacıyla, Karadeniz sahillerindeki Rumları isyana teşvik ettiler. Sayıları 25.000’i aşan Rum
çetecileri, Karadeniz sahillerinde abluka yapan Yunan torpidoları tarafından karaya çıkartılan,
sivil kıyafetli gerillacı Yunan subaylar tarafından eğitildi. Ayrıca bu Yunan subayları, Trabzon
ve Samsun civarlarında I. Dünya Savaşı’ndan beri dağlarda haydutluk yapan hain yerli
Rumlardan çete gurupları kurarak, Türk köylerini basmaya, evlerini yakmaya ve silahsız halkı
öldürmeye başladı (Bayur, 1995:102-103).
Milli Mücadele döneminin başlarında, Anadolu’nun birçok yerinde Amerika yardım
heyetleri vasıtası ile Pontusçu Rumlara yardım ediyordu. Bu yardımlara özellikle de
öğretmenlerinin tamamı Rum ve Ermeni olan Merzifon Amerikan Koleji ve Samsun’daki
Amerikan Tobacco Co. Şirketi’nin memurları kılavuzluk ediyordu (Çapa, 1993:61). Bölgeye
ekonomik ve duygusal sebeplerle gelmiş olan Amerika, Ermenilere olduğu gibi, Rumlara da
insani boyutlarda destek verdiğini ifade ediyordu. Amerika, bir yandan teşkilatlar aracılığı ile
Rumlara yardım ederken, diğer yandan ticari şirketlerinin Türkiye’deki idareciliklerine Rum ve
Ermenileri getiriyordu (Ulubelen, 1982:192; Kocabaşoğlu, 1989).
Karadeniz Bölgesi’yle ilgilenen Amerikalılar, zaman zaman bölgede geziler de
yapıyorlardı. Amerikalı Yüksek Komiser Amiral Mark Bristol, 1919 yılı Haziran ayında
bölgeye yaptığı inceleme gezisi sonunda bir rapor hazırladı. Bristol hazırladığı raporda;
Rumların bölgede yarattığı anarşi ortamına dikkat çekiyor, İzmir’in işgali sırasında uygulanan
yöntemlerin burada da uygulanmasına kesin bir biçimde karşı olduğunu beyan ediyordu. Mark
Bristol’un hazırladığı raporun etkisi ile 1919 yılı ortalarından itibaren Amerika’nın Rumlara
yardım etme yaklaşımı değişti. Rumlara yardım anlayışının değişimi, aynı zamanda
Amerika’nın Yakın Doğu politikasının değişimi anlamına geliyordu (Çapa, 2000:62-63).
1921’de Yunan saldırısını takiben, Karadeniz’de Pontus faaliyetlerinin artınca, TBMM
Hükümeti Karadeniz sahil kasabalarında yaşayan Rumların iç bölgelere nakline karar verdi. Bu
uygulama, Amiral Bristol tarafından tehdit edici bir tavırla, insaniyet adına protesto edildi. Bu
sırada Amerikan gemileri, sahilden geceleri kıyıya kayıklarla insanlar çıkararak veya kıyıdan
yüzerek gemilere gelen Rumlarla görüşmelere başladı (Doğanay, 2007:71-72). Türk
Ordusu’nun Sakarya’da kazandığı zafer, 1922 yılında Amerika ve Fransa’nın Pontusçu Rumlara
verdikleri desteği kesmelerine neden oldu. Pontus iddialarının gerçekleşmesi mümkün olmayan
bir hayalperestlik olduğunu gören Amerika, çıkarlarının TBMM Hükümeti ile iyi ilişkiler
kurmaktan geçtiğini anlamış oldu (Kandemir, 1966:2354).
İtilaf Devletleri mensubu olan Fransa, Karadeniz Bölgesi’nde Pontus konusuyla İngiltere
ve Yunanistan’a göre çok daha az ilgiliydi. Fransızlar, bölgede sadece kendi çıkarlarını
korumak, İngiliz çıkarlarına hizmet etmemek gibi bir anlayışla hareket ediyordu. Buna rağmen
çok kısa bir sürede olsa, işgal ettikleri Zonguldak ve Ereğli havalisindeki Rum çetelerine silah
dağıttıkları tespit edilmişti. Ayrıca, Rusya’dan Karadeniz sahillerine Pontusçu Rumların
taşınmasında da yardımcı olan Fransızlar, Sinop’taki Katolik Kilisesi’ni bahane ederek,
Sinop’taki Rumlarla da ilgileniyorlardı (Peker, 1955:38, 41). Fransızların ilerleyen zamanda
İngiliz politikalarıyla ters düşmeleri üzerine, İngilizlerin en yakın işbirlikçileri olan Rumlara
karşı tavırları değişti. Fransız politikasındaki bu değişimin ilk ciddi işareti, Londra Görüşmeleri
sırasında ortaya çıktı. Görüşmeler sırasında Fransız delegesi Berthelot, Pontus isteklerinin
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
343
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
hayalcilik olduğunu, bölgedeki Rum nüfusunun genel nüfus içindeki oranının yüzde beş
olduğunu ifade etti (Doğanay, 2007:70-71).
Rumların Karadeniz’deki Pontus devleti kurma hayaline destek veren bir diğer ülke de,
Türkiye ile emperyalistlere karşı işbirliği içinde bulunan tek devlet olan Rusya idi. Rusya bir
taraftan Türkiye’ye destek ve yardımda bulunurken, diğer yandan da Pontus için çalışan Rum
papazları ile çetelere Gürcüler aracılığı ile çeşitli yardımlar yapıyordu. Bir başka Rus girişimi
ise 1922 yılında gizli bir kurye ile Yunanistan’a Anadolu işgali konusunda düştüğü çıkmazdan
kurtulması için yardım edebileceği teklifinin götürülmesiydi. Rusya Yunanistan’a, Mustafa
Kemal Paşa’yı desteklemekten vazgeçip, Karadeniz kıyısında bir bölgenin bağımsız kılınması
için ağırlığını koyacağı teklifinde bulundu (Kandemir, 1966:2354; Doğanay, 2007:72).
İtilaf Devletleri’nin Pontusçu Rumlara verdikleri desteği ve bu destekten güç alan
Pontusçu çetelerin faaliyetlerini, Atatürk Nutuk’ta şöyle anlatıyor: “Sahillerimize çıkan bu
çeteler efradı muhacir iaşesi maskesi altında, ecnebi hükümetleri tarafından iaşe ve ilbas
ediliyordu. Ecnebi Salibi Ahmerleri yanında gelen zabitan heyetlerinin de, teşkilat yapmaya,
talim ve terbiye-i askeriye ile iştigal etmeye müstakbel Pontus hükümetinin temelini kurmaya
memur oldukları anlaşılıyordu. Harbi Umumi esnasında hariçten gönderilip tevzi olunan silah,
cephane, bomba ve makineli tüfeklerle Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa köyleri adeta bir
silah deposu halini almıştı.” Türk Milli Mücadelesi’nin başarısı, Pontus devleti kurma hayalini
suya düşürmüş, Pontusçulara silah, cephane taşıyarak destek veren İtilaf Devletleri gemileri,
sonunda onları Karadeniz’den Yunanistan ve diğer ülkelere taşımak zorunda kalmıştır (Atatürk,
2000:626;Kandemir, 1966:2354).
Türk Hükümeti’nin Pontusçuluk Hareketine Karşı Aldığı Tedbirler
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra ordunun terhisi, Pontus’çu Rum
faaliyetlerinin artmasına sebep oldu. İstanbul Hükümetleri, Pontusçu hareketlere karşı ciddi
tedbirler almak yerine, sadece ordu birliklerinden takip müfrezeleri kurarak, asayişi sağlamaya
çalışıyorlardı. Asayişi sağlama hususunda yetersiz kalan müfrezelerin takibinden kurtulan Rum
çetecileri, Türklere karşı pervasızca tecavüzlerde bulunuyordu. Rumların bölgedeki hukuksuz
faaliyetlerini iç ve dış kamuoyuna duyurmak, bölgesindeki yabancı emellerini etkisiz kılmak,
Türk halkının milli haklarını Wilson Prensipleri’ne göre savunmak amacıyla harekete geçen
Karadeniz Bölgesi’nin ileri gelenleri tarafından, 10 Aralık 1918’de İstikbal Gazetesi ve 12
Şubat 1919’da Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kuruldu (Yazıcı,
1989:87;Sonyel, 1995:39 ).
Samsun’un İngiliz, İzmir’in de Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilmesi üzerine,
Karadeniz Bölgesi’nde bir Pontus devletinin kurulmasını önlemek amacıyla İstanbul Hükümeti,
Rum göçmenlerinin resmi teşkilatlar eliyle eski yerlerine iadeleri çalışmalarını durdurdu.
Durdurma kararının arkasından hükümet, bağımsız kuruluşlar tarafından göçmenlere yapılan
yardımların valiliklerin kontrolünde yapılmasına karar verdi. Bundan sonra Kordos
Cemiyeti’nin göçmen adı altında Karadeniz kıyılarına sevk ettiği Rumların sıkı bir şekilde
denetlenmesi için valiliklere emir verildi. Ancak, Hükümet aldığı tedbirler ile bölgeye Rum
göçünü kontrol altına alamayınca, Osmanlı uyruğundan olmayan Rumların ülkeye girişlerini
yasakladı (Ural,2001:346-347). Hükümetin yasaklama kararına rağmen, Pontusçu Rum
çetelerinin gizli yollarla Karadeniz Bölgesi’ne girmeye devam etmeleri üzerine, Harbiye
Nezareti 25 Mart 1919 tarihinde 3. ve 15. kolordulara gizli yollardan bölgeye giren çetelerin
herhangi bir eyleme girişmeden yakalanmaları talimatını verdi. 31 Temmuz 1919’da, Pontus
devleti kurmak amacıyla Karadeniz’e çok miktarda çeteci Rum’un sokulmaya çalışıldığı
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
344
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
haberini alan hükümet, vilayet ve sancaklara, İtilaf Devletleri mensubu, özellikle de Yunanlılara
ait gemilerinin yakından takip edilmesini, durumlarından şüphe edilenlerin karaya çıkmalarına
izin verilmemesini istedi (BOA. DH-KMS, 49-2/2; 49-2/29; 53-3/15). Hükümetin Rum göçünü
kontrol altına alma çabalarından rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri subayları, yüksek
komiserlikler ve azınlık temsilcileri bölgedeki Hıristiyanların hayatlarının tehlikede olduğu
yönünde gerçek dışı propagandalarla, Paris Barış Konferansı’nı etkileme çalışmasına başladılar
(HTVD, 1954, S.9, No:217).
Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesinden sonra, başlatılan Milli Mücadele
hareketinin ilk günlerinde toplanan Erzurum ve Sivas kongrelerinde, Hıristiyan azınlıklara
siyasi egemenlik ve sosyal düzeni bozacak ayrıcalıklar verilemeyeceği kararları alındı. Alınan
kararlara rağmen 1919 yılında, imkânsızlıklar nedeniyle Rum çetelerine karşı hiçbir etkili
hareket yapılamadı (Çapa, 2000:54). Ancak, Pontusçu hareketlere karşı ilk ciddi tedbirler 1920
yılı başından itibaren alınmaya başlandı. 14 Ocak 1920 tarihinde 20. Kolordu Kumandan Vekili
Mahmut imzasıyla 15. Kolordu Kumandanlığı’na gönderilen telgrafta; 3. Kolordu’nun Sinop,
Samsun, Merzifon mıntıkası Hıristiyan unsurlarının taşkınlığını önlemek ve bölgeye dışarıdan
Rum göçmenlerin girmesini engellemekle görevlendirildiği, takviye edilecek olan 11. Fırka’nın
da 3. Kolordu emrine verildiği bildirildi. Telgrafta, 15. Kolordu’nun mümkün olduğunca 3.
Kolordu’nun işini kolaylaştırması isteniyordu. Yapılan yeni düzenleme ile 3., 13. ve 15.
kolordular kademeli olarak Kâzım Karabekir Paşaya, Kâzım Karabekir Paşa da Mustafa Kemal
Paşa’ya bağlandı (Karabekir, 1969:448). Rum çetelerine karşı tedbirlerin artırılması ile kıyı
karakollarında ve denizde motorlar vasıtası ile Rum çetelerine ve bunları taşıyan kayık ve
motorlara karşı daha etkili şekilde mücadele edilmeye başlandı. İtilaf Devletleri desteğinde
Karadeniz kıyılarına Kafkasya ve Rusya’dan Rum göçmenlerin getirilmesine ve zaralı
cemiyetlerin teşekkülüne karşı bölgedeki yöneticiler dikkatli olmaları hususunda sık sık ikaz
edildi (Açıksöz, 8 Şubat 1336).
Pontusçulara destek veren İtilaf Devletleri gemileri, 1920 yılı başından itibaren Sinop
sahillerinde daha fazla görülmeye başlandı. 3 Mart 1920 tarihinde 20. Kolordu Kumandan
Vekili Mahmut tarafından Harbiye Nezareti’ne yazılan şifreli raporda, bir İngiliz gambotunun
Sinop sahillerinde sık sık görülmesinin dikkat çektiği bildirildi. Raporda ayrıca, ele geçirilen
bazı mektuplardan Pontus hayaliyle meşgul olan Rum cemiyetinin, Sinop ve İnebolu’da
cemiyetin şube teşkilatını kurmak için uğraştığı, buna karşı tedbir alınması isteniyordu. 20.
Kolordu Kumandan Vekili’nin uyarılarını dikkate alan Harbiye Nezareti’nin talimatı ile 8 Mart
1920 tarihinde Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti, Kastamonu Valiliği’ni müteyakkız
davranmaları, huzur ve sükûnun bozulmasına meydan verilmemesi hususunda uyardı. Ayrıca,
Harbiye Nezareti, Kastamonu Mıntıka Kumandanlığı’ndan, Sinop’ta bulunan 58. Piyade
Alayı’na mensup zabit kumandasındaki on beş neferlik posta mevcudunun asayiş açısından
görülen lüzum üzerine bir bölüğe çıkartılmasını istedi (BOA, DH, ŞFR, D:108, G:38, 17
Cemaziyyelahir 1338; HTVD, 1962,S.40, No:954).
Türklere karşı saldırılarını artıran Pontus çetelerine engel olmak isteyen hükümet,
Rumların silahsızlandırılmasına karar verdi. Bu kararın uygulanması ile 2.000’den fazla silah ve
1.200.000 civarında mermi ele geçirildi. Silahsızlandırma çalışmalarına tepki gösteren Rumların
bir kısmı dağlara çıkıp, çetelere katıldı. Hükümet her geçen gün sayıları artan Rum çetelerinin
ileride bir Türk-Rum savaşına yol açmasını engellemek ve bölgede hükümet otoritesini yeniden
tesis etmek amacıyla, çeteciler hakkında sık sık af ilan etti. Hükümetin aldığı siyasi önlemlere
ek olarak, 15. Kolordu Komutanlığı da askeri önlemleri yürürlüğe koymakta gecikmedi.
Tortum’da bulunan 3. Kafkas Tümeni, Pontus hareketini ve özellikle çeteleri durdurmak
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
345
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
amacıyla Trabzon’a nakledildi. Rum çetelerinin saldırılarını önleyebilmek için mevcut jandarma
teşkilatı gönüllüler yoluyla kuvvetlendirilmeye çalışıldı (Ural, 2001:349-350).
Rum çetelerinin aldıkları destekle gün geçtikçe kuvvetlenmesi nedeniyle, 3. Kolordu’nun
mevcut kuvvetlerinin Pontusçuların ortadan kaldırılmasında yetersiz kaldığı görüldü. Bu
durumun farkında olan Mustafa Kemal Paşa, 24 Nisan 1920’de TBMM’de yaptığı
konuşmasında, güvenlik sorununu çözmek için kuvvetlerin büyük bir komuta altında
birleştirilmesinin gerektiğini vurguladı. Mustafa Kemal Paşa’nın güvenlik sorunun çözümü için
kuvvetlerin büyük bir komuta altında toplanması yönündeki görüşü, 9 Aralık 1920’de çıkartılan
420 sayılı kararname ile uygulamaya konuldu. Kararname ile 3. Kolordu lağvedilerek yerine 5.
Kafkas Tümeni kuruldu, 15. Tümen ve Sivas’ta yeni kurulacak 6. Piyade Tümeni ile 13.
Bağımsız Süvari Tugayı’ndan oluşan Merkez Ordusu kuruldu. Alınan bütün tedbirlere rağmen,
Pontusçuluk olayları bölgede bir huzursuzluk unsuru olarak uzun bir süre daha -1923 yılı
başlarına kadar- devam etti. Bunun nedeni ise 1919 yılı başlarında 5.000 civarında olan çetelerin
militan sayısının, dışarıdan takviyelerle 25.000 kişiye ulaşmasıydı (Türk İstiklal Harbi,
1999:112-113).
1921 yılı başlarında TBMM Hükümeti, Pontusçu çetelerin faaliyetlerine engel olmak için
bir taraftan İtilaf Devletleri’ne Rum iddialarının asılsız olduğu anlatmaya çalışırken, bir taraftan
da Pontus’çu Rum çetelerini ikna etmeye, ikna edilemeyenlere karşı kuvvete başvurmaya, diğer
taraftan da Anadolu’da Türk Ortodoksluğu düşüncesini etkili kılmaya çalışıyordu. Karadeniz
Rumlarının bir kısmı Papa Eftim’in Anadolu Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurmasıyla, bir
fesat ocağı haline gelen Fener Patrikhanesi’nden ayrılarak, Anadolu Türk Ortodoks
Patrikhanesi’ne bağlandılar. İkna çağrılarına uymayıp Pontusçuluk faaliyetlerine devam
edenlerle mücadele sürdürüldü (Yakın Tarihimiz, 1962:226; Peker, 1955:355).
TBMM Hükümeti, mülkî ve askerî makamlar ile Bakanlar Kurulu ve diğer makamlar
arasında yapılan görüşmeler neticesinde, Yunan donanmasının Karadeniz sahillerine çıkarma
yapması ihtimaline karşı, Karadeniz kıyılarını savaş bölgesi ilan etti. Karadeniz Bölgesi’nin
savaş alanı ilan edilmesi nedeniyle, sahil bölgesinde yaşayan Rumların Anadolu’nun iç
bölgelerine nakline karar verildi. İç kısımlara taşınmaları gerekli görülen Rumların ailelerini ve
bütün mallarını birlikte götürmelerine izin verilmesi, ailelere şefkat ve insanlık gösterilmesi,
yollarda tam bir refah ve emniyetle canlarına, mallarına ve namuslarına zarar gelmeden sevkiyat
yapılması emredildi. Bu konuda mülki ve askeri makamlara Merkez Ordusu Kumandanı
Nurettin Paşa tarafından gönderilen 19.06.1921 tarih ve 2245 numaralı emir dikkat çekicidir. Bu
emirde özetle; sahil sancaklarında yaşayan eli silah tutan Rumların, iç kısımlarda yer alan
Erganimadeni, Malatya, Maraş sancaklarına, Sivas’ta yaşayanların ise Gürün ve Darende
kazalarına nakline karar verildiği, hangi kafilelerin nerelere gönderileceklerinin ayrıca tebliğ
edileceği ifade edilmiştir. Nakil işlemlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesi görev ve
sorumluluğu, bölgelerdeki yüksek dereceli mülkî memurlara verilmiştir. Nakil sırasında
güvenliğin jandarma tarafından sağlanmasına, jandarmanın yetersiz olduğu hallerde bölgedeki
askeri birliklerin jandarmaya destek vermesine karar verilmiştir. Ordu, Rumların nakledildikleri
yerlerde dağınık olarak yerleştirilmelerini uygun gördüğünden, iskân edildikleri bölgelerdeki
mülki makamların buna riayet etmeleri ve güvenliklerini temin etmeleri tebliğ edilmiştir.
Bunlardan hiçbir ferdin ordunun bilgisi olmaksızın yerleştirildiği bölgeden başka bir yere
nakledilemeyeceği beyan edilmiştir. Hükümetçe ikametlerine ayrılmış bulunan yerden firar
edenlerin yakalanarak haklarında yasal kovuşturma yapılacağı, nakil ve iskân sırasında kanunu
kötüye kullanan veya kanuna aykırı hareketleri görülen memurların ağır bir şekilde
cezalandırılacakları ifade edilmiştir. 22.06.1921 tarih ve 2490-766 numaralı şifre ile Ordu,
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
346
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Canik, Amasya, Tokat, Karahisar Mutasarrıflıklarına, Sivas Vilayetine, 10. Fırka
Kumandanlığı’na, 1. Fırka Başkanlık Kuruluna ve Erbaa’da 47. Alay, Amasya Merkez, Tokat
Mevki, 48. Alay ve Hücum Taburu kumandanlıklarına, Merkez Ordusu Kumandanı Nurettin
Paşa tarafından yeni bir tamim gönderilmiştir. Tamimde: 15 ile 50 yaşları dışında bulunan
kişilerin ve özellikle kadın ve çocukların nakledilmeyeceği bildirilmiştir. Nakledilenlerin geride
kalan taşınır ve taşınmaz mallarından yasalara aykırı olarak faydalanmanın yasak olduğu ifade
dilmiştir. 27 Haziran 1921 tarihinde ise yine yukarıda adı geçen mülki ve askeri makamlara
Merkez Ordusu Kumandanı Nurettin Paşa tarafından gönderilen 27.06.1921 tarih ve 2248
numaralı emir tamim edilmiştir. Bu emirde; erkekleri iç kısımlara uzaklaştırılan Hıristiyan
unsurların kadınlarının dost ve düşmana karşı namus, can ve mallarının hükümetçe güvenlik
altında bulundurulması ve herhangi bir şekilde saldırıya ve haksızlığa meydan verilmemesi
Genelkurmay Başkanlığı emri olarak duyurulmuştur (Kurt, 1995:395-398).
Hükümetin sahil kesiminde yaşayan Rumların iç bölgelere nakli kararı çerçevesinde,
Sinop sahil kesiminde yaşayan Rumların genç ve orta yaşlıları Tosya, Boyabat, Çorum ve
Yozgat gibi iç kesimlere nakledildi. Merkez Ordusu kayıtlarına göre; Kasım 1921’e kadar,
çeşitli bölgelerden Sivas, Tokat, Yozgat, Çorum ve Şarkikarahisar’a zorunlu olarak göç ettirilen
kadın erkek sayısı şöyledir: Sinop’tan 550 kişi ve toplam 63.844 Rum başka yerlere sevk
edilmiştir (Peker, 1955:355; Pehlivanlı, 1994:370). Ancak Rumların iç bölgelere göç ettirilmesi
de Pontusçuluk ve eşkıyalık hareketleri için tam bir çözüm getirmedi. Sakarya Savaşı öncesi
bölgede asayişi bozan ve halka her türlü kötülüğü yapan Pontusçu çetelerin ortadan kaldırılması
için Mustafa Kemal Paşa’nın talebi üzerine Nurettin Paşa komutasında 20.000 kişilik bir
Merkez Ordusu kuruldu. Kurulmuş olan bu ordunun gayretleriyle köylerde ve dağlardaki Pontus
çete guruplarıyla mücadele edildi. Merkez Ordusu’nun gayretleri sayesinde köşeye sıkışan Rum
çetecilerden bazıları bölgeden kaçmaya başladı. Pontus eşkıyasının elebaşlarından olan (Yanko)
ve çetesi kaçmayı seçenlerdendi. Samsun’dan kiraladıkları bir motorlu kayıkla Romanya’ya
kaçmaya çalışan Yanko ve çetesi, Sinop burnunu dönüp Ayancık önüne geldiği sırada Alemdar
Gemisi ile karşılaştı. Motorun hareketlerinden şüphelenen Alemdar’ın mürettebatı, motoru
durdurup arama yaptığında, Yanko ve çetesi mensubu 200 silahlı Pontusçu eşkıyayı ele geçirdi.
Bölgede alınan önlemler ve Kurtuluş Savaşı’nın genel gelişiminin sonucu olarak, 1922
başlarından sonra Karadeniz Bölgesi’ndeki Rumlar, Yunanistan’a taşınmaya başlandı (Ülmen,
1943:8; Doganay, 2002:345). Karadeniz Bölgesi’nin Pontusçu çetelerden tamamen
temizlenmesi için TBMM’de 12.09.1922 tarihinde alınan kararların uygulanması görevi 10.
Fırkaya verildi. 19.02.1923’de TBMM Hükümeti, Sinop-Samsun havalisindeki eli silah tutan
Pontusçu Rumların tamamının bölgeden uzaklaştırılmasına karar verdi (BCA, S:1835,
F:30.18.1.1, Y:5.28.11; BCA, D:94, B:9, F:30.10.0.0, Y:109.724.9). Hükümetin verdiği karar
doğrultusunda yürütülen mücadele sayesinde Pontusçu çetelerin Türklere karşı başlattıkları
katliamların önüne geçildi. Çeteci Rumların bölgeden uzaklaştırılması ile Sinop ve havalisinde
yaşayan Türkler, daha güvenli bir ortamda yaşamaya başladı.
SONUÇ
Karadeniz Bölgesi’nde Pontus devleti kurmak amacıyla teşkil edilen Pontusçu Rum
cemiyetleri, daha I. Dünya Savaşı başlarında hedefleri doğrultusunda çalışmaya başladı.
Pontusçu Rum cemiyetleri tarafından kurulan çeteler, I. Dünya Savaşı sırasında bölgedeki
Türkleri, bir taraftan iktisadi yönden baskı altına almaya, bir taraftan da saldırılarla sindirmeye
çalışıyorlardı. Mütareke döneminde ise Karadeniz Bölgesi’ndeki Türk topraklarının
paylaşımında kendilerine avantaj sağlamak ve Türkiye-Rusya yakınlaşmasının önünü kesmek
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
347
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
isteyen İtilaf Devletleri de kendi çıkarları doğrultusunda Pontusçuları destekledi. Türklerle
Bolşeviklerin birleşmesinden çekinen İtilaf Devletleri, Karadeniz Bölgesi’nde kurulacak Pontus
devletinin iki ülke arasında tampon vazifesi yapmasını planlıyorlardı. Özellikle İngiltere ve
Yunanistan Pontusçu politikalarla Anadolu’daki Milli Hareketi Batıdan ve Karadeniz’den
sıkıştırıp yok etmeyi tasarlıyordu. Bütün engelleme faaliyetlerine rağmen Rusya’dan ve
İstanbul’daki depolardan kaçırılan silah ve cephanenin kahraman denizciler sayesinde
Karadeniz üzerinden Anadolu’ya taşınmasına engel olamadılar.
İtilaf Devletleri’nden aldıkları destekle Türklere karşı her türlü insanlık dışı saldırıyı
yapan Pontusçu Rumlar, Sakarya Zaferi’nden sonra tavırlarını değiştirmek zorunda kaldılar.
Büyük umutlar bağladıkları Yunan ordusunun Anadolu’da yaşadığı hezimet, Rumların
Karadeniz Bölgesi’nde kurmaya çalıştıkları Pontus devleti hayalini suya düşürdü. Türklere karşı
yaptıkları katliamlar ve insanlık dışı muamelenin karşılığını görme korkusuna kapılan Pontusçu
Rumlar, yaşananlardan dolayı Yunanistan ve İngiltere’yi suçlamaya başladılar. Rumlar, bir
taraftan da asırlardır Türklerle birlikte huzur içinde yaşadıklarını, Türklerle ve Türk hükümeti
ile hiçbir sorunlarının olmadığını söyleyerek kendilerini temize çıkarma uğraşı içine girdiler.
Ancak yaptıkları muameleler daha hafızalarda canlılığını koruduğundan, Türklerin bu yalanlara
kanması da imkânsızdı.
Milli Mücadele yıllarında Türk vatanının parçalamak, Anadolu’da yürütülen Milli
Hareketi güçsüz düşürmek, Anadolu’ya silah ve cephane ikmalinin önünü kesmek ve nihai
olarak ta Karadeniz Bölgesi’nde bir Pontus devleti kurmak amacıyla, Pontus çeteleri Sinop ve
havalisinde Türklere karşı terör, yıldırma ve gasp gibi birçok gayriinsanî hareketler sergilediler.
Ayrıca, Pontus meselesi Ankara Hükümeti’ni de 1919-1923 yılları arasında oldukça meşgul etti.
Ancak, bütün imkânsızlıklara rağmen Türk Milli Mücadelesi’nin başarıya ulaşması, Pontus
devleti kurma hayalini suya düşürdü. Pontusçulara silah, cephane taşıyarak destek veren İtilaf
Devletleri gemileri, sonunda onları Karadeniz’den Yunanistan ve diğer ülkelere taşımak
zorunda kaldı. Türk Milleti en zor şartlar altında, içerideki hainlerle dışarıdaki şer güçlerin
oluşturduğu ittifakı bozarak, bölgeyi Türk vatanının ayrılmaz bir parçası haline getirdi.
KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri, Yayımlanmış Arşiv Belgeleri ve Süreli Yayınlar
BOA, DH, ŞFR, D:65, G:204, 12 Şaban 1334.
BOA, MV, D:209, G:56, 6 Zilhicce 1335.
BOA, DH, İ-UM, EK, D:39, G:44,16 Zilhicce 1335.
BOA, DH, ŞFR, D:108, G:38, 17 Cemaziyyelahir 1338.
BOA. DH-KMS, 49-2/2; 49-2/29; 53-3/15.
BCA, S:1835, F:30.18.1.1, Y:5.28.11.
BCA, D:94, B:9, F:30.10.0.0, Y:109.724.9.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi (HTVD), (Eylül 1954), Y. 3, S. 9, Erkân-ı Umumiye
Basımevi, Ankara.
….., (Haziran 1962), Y.11, S. 40, Genelkurmay Basımevi, Ankara.
Hâkimiyet-i Milliye, (1 Haziran 1922), No:520.
Kastamonu (Vilayet Gazetesi), (11 Teşrinisani 1334), No: 2276.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
348
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Kitap ve Makaleler
“Hıristiyanlar Diyorlar ki, Biz Rahat, müsterih ve Müsaidiz, Yalnız Siz karışmayınız ”, (5
Haziran 1922), Hâkimiyet-i Milliye, No:523.
“Hıristiyanlar Ne Diyor? Yunanlıların Dostlarının Pontus Hülyaları Kurdukları Memleketler
Ahalisi Entrikalardan Usandık ve Lanet Ediyoruz Diyorlar.”, (6 Haziran 1338),
Hâkimiyet-i Milliye, No:524, s.2.
“Nurettin Paşa Pontusçuları Anlatıyor”, (1962), Yakın Tarihimiz, C. 2, s.225-226, İstanbul.
“Rum Muhacirler”, (8 Şubat 1336), Açıksöz Gazetesi.
Açıksözcü, Hüsnü, (1933), İstiklal Harbinde Kastamonu,
Kastamonu.
Kastamonu Vilayet Matbaası,
Atalay, Bülent, (2001), Fener Rum Patrikhanesi'nin Siyasi Faaliyetleri (1908-1923),İstanbul.
Atatürk, M. Kemal, (2000),Nutuk, C.2, M.E.B. Yay., İstanbul.
Avcıoğlu, Doğan, (1988), Milli Kurtuluş Tarihi, C. 2, İstanbul.
Aydemir, Şevket Süreyya, (1981), Tek Adam, C. 2, İstanbul.
Balcıoğlu, Mustafa, (1991), Milli Mücadele Sırasında Anadolu’da Ayaklanmalar ve Merkez
Ordusu, Ankara.
…………………..., (1993), “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri Ve Sivil
Tepki”,OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi
Dergisi),S. 4, Ankara. s.91-97.
Bayur, Yusuf Hikmet, (1974), XX. Yüzyılda Türklüğün Tarih ve Acun Siyasası Üzerindeki
Etkileri, Ankara.
…………………..., (1995), Türkiye Devletinin Dış Siyasası, II. Baskı, T.T.K. Ankara.
Bilgin, Taner, (2016), “Savaş Yıllarında Anadolu Rumlarının Yaşadığı İkilem (1919-1922)”,
Vakanüvis, Uluslar arası Tarih Araştırmaları Dergisi, Y. 1, S.1, Sakarya, s.37-91.
Çapa, Mesut (2000) “Karadeniz’de Pontusçuluğun Sonu: Rumların Türkiye Büyük Millet
Meclisi’ne Sadakatleri, Hıristiyan Türkler ve Türk Ortodoksluğu”, 19 Mayıs ve Milli
Mücadele’de Samsun Sempozyumu (20-22 Mayıs 1999), Samsun, s.53-66.
…………………..., (1993), Pontus Meselesi (Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele), Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları: 135, Ankara.
Dinamo, Hasan İzzettin, (1986), Kutsal İsyan-Milli Kurtuluş Savaşının Gerçek Hikâyesi-3,
Tekin Yayınevi, İstanbul.
Doğanay, Rahmi, (2001), Milli Mücadele’de Karadeniz, Atatürk Araştırma Merkezi Yay.,
Ankara.
…………………..., (2002), “Milli Mücadele’nin Deniz Cephesi”, Türkler, C.16, Yeni Türkiye
Yayınları, Ankara, s.341-377.
…………………..., (Güz 2007) “Milli Mücadele Döneminde İtilaf Devletlerinin Pontusçu
Faaliyetlere Yaklaşımı”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Y. 2, S. 3, s.5973.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
349
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Durak, Gökhan, (Mart 2015), “Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Kafkas Siyaseti
Ve Sarıkamış Harekâtı”, ASOS JOURNAL (Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi),
Y. 3, S.9, s.506-520.
Jaeschke, Gotthard, (1991), Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, (Çev. Cemal Köprülü),
II. Baskı, T.T.K. Ankara.
Kandemir, Feridun, ( Şubat 1966), “Türkiye Komünist Fırkası”, Tarih Konuşuyor,
Karabekir, Kazım, (1969), İstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, İstanbul
Kocabaşoğlu, Uygur, (1989), Anadolu’daki Amerika, İstanbul.
Kurt, Yılmaz, (1995), Pontus Meselesi, T.B.M.M. Basımevi, Ankara.
Okur, Mehmet, (Mayıs-Kasım 2002), “Milli Mücadele Döneminde Fener Rum Patrikhanesinin
ve Metropolitlerin Pontus Rum Devleti Kurulmasına Yönelik Girişimleri”, Ankara
Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 29-30, s.101-116.
Orhan, Celalettin, (1982), Askerlik Hatıralarım, İstanbul.
Öztoprak, İzzet, (1981),
Ankara.
Kurtuluş Savaşında Türk Basını, Türkiye İş Bankası Yayınları,
Pehlivanlı, Hamit, (1994), “Tarih Perspektifi İçinde Pontus Olayı ve Yakın Tarihimize Etkileri”,
ATAM Dergisi, C. 10, S. 29, s.357-377.
Peker, Nurettin, (1955), İstiklal Savasının Vesika ve Resimleri, İstanbul.
Pontus Meselesi, ( 1995), (Yayına Hazırlayan. Yılmaz Kurt), TBMM Kültür, Sanat ve Yayın
Kurulu Yayınları No:68, TBMM Basımevi, Ankara.
Pontus Meselesi, (1338), Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi Yayını, Ankara.
Sahingöz, Mehmet, (1989), “Millî Mücadele’de Kastamonu” , Türk Tarihinde ve Kültüründe
Kastamonu- Tebliğler, Ayyıldız Matbaası, Ankara, s.133-143.
Selek, Sebahattin, (1981), Anadolu İhtilali, İstanbul.
Sonyel, Salahi, (1995), Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. 1, III. Baskı, T.T.K. Yay.,
Ankara.
Şahin, M. Süreyya, (1996), Fener Patrikhanesi ve Türkiye, İstanbul.
Tansel, Selahattin,(1991),Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.1, İstanbul.
Tunaya, Tarık Zafer, (1995), Türkiye’de Siyasi Partiler (1859-1952), İstanbul.
Türk İstiklal Harbi, (1999), C.2, II. Kısım, Genelkurmay Basımevi, Ankara.
Ulubelen, Erol, (1982), İngiliz belgelerinde Türkiye, İstanbul.
Ural, Selçuk, (2001), “Mütareke Dönemi'nde Pontus Devleti Kurmaya Yönelik Çalışmalar ve
Alman Karşı Önlemler”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk
Yolu Dergisi, S. 27-28, Mayıs-Kasım, s.335-351.
Uras, Esat, (1987), Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Yeniden Gözden Geçirilmiş ve
Genişletilmiş II. Baskı, İstanbul.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
350
Birinci Dünya Savaşı Ve Milli Mücadle Yıllarında Sinop Ve Havalisinde Pontusçuluk
Hareketleri
Ülkütaşır, M. Şakir, (1966),“Atatürk Samsun ve Havza’da”, Türk Kültürü, Y. 5, S. 49, Kasım,
s.30-45.
Ülmen, Cevat, (1943), Kurtuluş Savaşında Karadeniz, Deniz Matbaası, İstanbul.
Yalçın, Semih, (2005), Mustafa Turan, Mustafa Ekincikli, İlhan Aksoy ve Şarika Gedikli, Türk
İnkılâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, 5. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara.
Yazıcı, Nuri, (1989), Milli Mücadele’de (Canik Sancağı’nda) Pontusçu Faaliyetler (1919-1922),
Ankara.
…………………..., (2012) “Pontusçu Faaliyetler Ve Canik’te Nüfus Durumu”, Atatürk
Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk Dergisi, Erzurum,
s.259-279.
351
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 34, Kasım 2016, s. 333-351
Download