OBEZİTEYİ ANLAMAK! FAZLA KİLO İLE OBEZİTE ARASINDAKİ FARK NEDİR? Obezite aşırı vücut yağı ile nitelendirilen bir hastalıktır. Obezite tarafından etkilenen kişiler, genellikle diyet ile kontrol edilmesi zor olan davranışsal, genetik ve çevresel faktörlerden de etkilenirler. Obezite yaşam kalitenizi etkileyebilecek ve yaşam sürenizi azaltabilecek olan bazı hastalıklar ve diğer sağlıkla ilgili sorunların ortaya çıkma ihtimalini de artırır. Kim etkilenir? Obezite her dört kişiden birini etkileyen son derece ciddi bir hastalıktır. “Fazla Kilo” ve “Obezite” – Aradaki fark nedir? Kilo aşamaları vücut kitle endeksi (VKİ) ile tanımlanır. VKİ 25 ila 29.9 arasında olan bir kişi klinik olarak “fazla kilolu” olarak tanımlanabilir. 30 veya daha fazla VKİ “obezite” olarak sınıflandırılır. Aşırı kilodan etkilenen kişiler, aynı zamanda kalp hastalığı, felç, diyabet, bazı türde kanserler, gut (aşırı ürik asitin sebep olduğu eklem ağrısı) ve safra kesesi hastalığı gibi sağlık sorunları da yaşama riski altındadırlar. Aşırı kilo uyku aynı zamanda uyku apnesi (uyku sırasında solunumun kesilmesi) ve osteoartirite (eklemlerin aşınması) sebep olabilir. Kilo vererek aşırı kilonun zararlı etkileri de azaltılabilir. Bununla birlikte, aşırı kilodan etkilenen bir çok kişinin tekrar sağlıklı vücut ağırlıklarına dönebilme sorunları vardır. Vücut Kitle Endeksi (VKİ) VKİ kişinin kilogram olarak ağırlığının metre kare olarak boyuna (kg/m2) bölünmesidir. Obezitenin belirlenmesinde VKİ kullanılır. Obezite en çok VKİ kullanılarak hesaplanır. VKİ 30 veya daha fazla olan bir yetişkin klinik olarak obezdir. VKİ kişinin gerçek vücut yağı yüzdesini belirlemek için kullanılmaz, ama neyin sağlıklı olup neyin olmadığı açısından ağırlığı sınıflandırırken iyi bir göstergedir. Obezite ile ilgili sağlık riskleri nelerdir? Obezite ile ilgili 40′dan fazla medikal durum vardır. Obez olan kişiler, sağlıklarının bozulmasına veya daha ciddi durumlarda erken ölümlere sebep olan bu ciddi medikal durumlardan bir veya birden fazlasına yakalanma riskiyle karşı karşıyadırlar. Yılda 112,000′den daha fazla ölüm obezite ile bağlantılıdır. En çok görülen obezite ile ilgili hastalıklara şunlar dahildir: Tip 2 diyabet Yüksek tansiyon Yüksek kolesterol Kalp hastalığı Felç Safra kesesi hastalığı Gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) Osteoartirit Uyku apnesi ve solunum sorunları Bazı kanserler Obeziteye ne sebep olur? Kişinin uzun sürede yaktığından daha fazla kaloriyi alması obeziteye sebep olur. Bu “fazla” kaloriler yağ olarak depolanır. Obez kişilerde bu enerji dengesizliği ile sonuçlanan birden fazla faktör olmasına rağmen, asıl katkıda bulunan faktörler davranış, çevre ve genetiktir. Davranış: Günümüzün hızlı tempolu ortamında sağlıksız davranışları benimsemek son derece kolaydır. Davranış obezite halinde, yiyecek seçimleri, fiziksel aktivite miktarı ve sağlığınızı sürdürme çabasıdır. Yiyecek seçimlerine dayanarak çoğu kişi artık kalori yönünden zengin ama besin yönünden zayıf yiyecekleri seçiyorlar. Bu davranış sorunu aynı zamanda evde ve dışarıda yemek yerken porsiyonlardaki artışla da ilgilidir. Ortam: Ortam kişinin yaşam tarzı ve huylarını şekillendirmekte kilit bir rol oynuyor. Sağlık kararlarınız etkileyebilen pek çok çevresel etki vardır. Günümüz toplumu daha hareketsiz bir hayatı benimsemiştir. Yürümenin yerini otomobil kullanmak, temel fiziksel aktivitenin yerini teknoloji almış ve beslenme de çabuk yemeklere yenik düşmüştür. Genetik: Bilim genetiğin obezitede rol oynadığını göstermiştir. Genler obezite ile sonuçlanan bazı hastalıklara sebep olabilir. Bununla birlikte, bu durum obez olma ihtimali bulunan bütün bireylerin obeziteden etkileneceği anlamına gelmemektedir. Günümüzde hangi genlerin en çok obeziteye katkıda bulunduğunu belirlemek için araştırmalar yapılmaktadır. Obezitenin sosyal etkileri nelerdir? Obez kişiler sağlık risklerinin de ötesinde engellerle karşılaşırlar. Duygusal acılar obezitenin en acı veren yönlerinden biridir. Toplum sık sık fiziksel görünümün önemini vurgulamaktadır. Sonuç olarak obeziteden etkilenen kişiler, sık sık iş piyasasında, okulda ve sosyal ortamlarda ön yargı veya ayrımcılıkla karşılaşırlar. İş Yerindeki Etkileri: Obezite ile ilişkilendirilen olumsuz etiket yüzünden, obez çalışanlara iş arkadaşları ve işverenler genellikle yetersiz, daha tembel ve öz disiplini olmayan kişiler olarak bakarlar. Genellikle olumsuz davranışlar, obeziteden etkilenen çalışanların maaşlarını, terfilerini ve iş konumlarını da olumsuz etkiler. İş bulmak da çok zor bir şey olabilir. Araştırmalar obeziteden etkilenen kişilerin, daha zayıf başvuru sahiplerine kıyasla, tamamen aynı niteliklere sahip olmalarına rağmen işe alınma olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermiştir. Mahkemelerde, kiloları yüzünden, görevlerini yapmaya yeterli oldukları halde işten çıkartılan çalışanların açtıkları davalarda artık görülmüştür. Okuldaki Etkileri: Eğitim ortamında da ayrımcı durum ihtimali vardır. Çocukluğunda obez olan çocuklar, kendi yaşıtlarından rahatsız edilme, taciz, alay ve reddedilmeden öğretmenlerinin ön yargılı davranışlarına kadar çok sayıda engelle karşılaşırlar. Genç yaşta çocuklar obezitenin olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Çocuklarında çocukluk obezitesinden etkilenen çocuklar bazen mutsuz, tembel, acımasız ve çok arkadaşı olmayan çocuklar olarak nitelendirilirler. Sağlık hizmetleri ortamında: Obeziteden etkilenen hastalar hakkındaki olumsuz davranışlar sağlık hizmetleri ortamında da mevcuttur. Bu hastalar genellikle sağlık hizmeti almaya çekinir, önemli önleyici sağlık hizmeti almayı erteleme eğilimindedir ve doktor randevularını daha sık ertelerler. Tıbbi hizmetleri ertelemek, diyabet veya kardiyovasküler hastalıklar gibi eşzamanlı hastalıkların teşhis veya tedavisini de ertelerken, bu hastalıklar fiziksel olarak daha da zarar verici hale gelebilir . Bu ayrımcılığın sonuçlarının kişinin yaşam kalitesinde ciddi bir etkisi olabileceği gibi obezite ile ilişkilendirilen olumsuzlukların daha da artmasına sebep olabilir. Obezite için hangi tedaviler mevcuttur? Obezite tedavisi stratejileri kişiden kişiye değişir. Tedaviye erken başlamak başarının temel bir parçasıdır ve herhangi bir kilo verme programına başlamadan önce doktorunuzla görüşmeniz çok önemlidir. Obeziteyi tedavi için çeşitli yöntemler vardır: davranış değiştirme, fiziksel aktivite, klinik olmayan kilo yönetim programları, medikal kilo yönetimi, ilaçlar ve bariatrik operasyon. Davranış Değiştirme: Davranış obezitede önemli bir rol oynar. Obezitenin gelişmesine katkıda bulunan davranışları değiştirmek, hastalığı ya tek başına ya da diğer yöntemler ile birlikte tedavi etmenin bir yoludur. Önerilen davranış değişikliklerinden bazıları şunlardır: yeme alışkanlıklarını değiştirmek, fiziksel aktiviteyi artırmak, vücudumuz ve nasıl doğru beslenmesi gerektiği hakkında eğitim almak ve bir destek grubuna veya okul dışı bir aktiviteye katılmak ve gerçekçi ağırlık yönetimi hedefleri belirlemek. Fiziksel Aktivite: Bir fiziksel aktivite programı başlatmak veya olanı artırmak da obeziteyi yönetmenin önemli bir yönüdür. Günümüz toplumu daha hareketsiz bir hayatı benimsemiştir ve rutin fiziksel aktivite sağlığı önemli ölçüde olumlu yönde etkiler. Aşırı kilolu veya obez olan kişiler herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce doktorlarına danışmalıdırlar. Klinik Olmayan Kilo Yönetimi Programları: Klinik olmayan programlara katılmak da obezitenin başka bir şeklidir. Bazı programlar, özel bir kilo verme zinciri, şok diyetler takibi gibi, ticari olarak işletilirler. Klinik olmayan kilo verme programları ile ilgili çok sayıda danışmanlar, kitaplar, İnternet siteleri veya destek grubu bulunmaktadır. Tıbbi Kilo Yönetimi: Tıbbi Kilo Yönetimi klinik ortamda bir obezite tıp doktoru tarafından gerçekleştirilir. Hemşire pratisyenler, doktor asistanları, hemşireler, kayıtlı diyetisyenler ve psikologlar da programın bir parçası olabilirler. Bu programlar genel olarak beslenme konusunda danışmanlık, fiziksel aktivite ve davranış terapisi gibi hizmetler sunarlar. Bu programlar genellikle obezite tedavisinde toplam yemek replasman planları veya reçeteli ve onaylı ilaçları kullanırlar. Bunların hepsi kalorisi azaltılmış bir diyet, egzersiz ve davranış değiştirme ile birlikte kullanılacaktır. Bütün terapilerde olduğu gibi, ilaç ile kilo yönetimine de odaklanmış bir tedavi planı ile yaklaşılması gerekir. Bariatrik Operasyon (Obezite Cerrahisi): Obezitenin operasyon ile tedavisi, “ciddi obez” olarak sınıflandırılan kişiler için bir seçenektir. VKİ 35 veya daha fazla olan kişiler veya ideal vücut ağırlığının 50 kilo üstünde olan kişiler ciddi derecede obez olarak tanımlanır. Bariatrik operasyondan sonra, kişiler yine de yaşam tarzlarını ve huylarını değiştirmeli, diyetlerini ayarlamalı ve fiziksel aktivitelerini artırmalıdırlar. Laparoskopik Roux-en-Y Gastrik Bypass, Mini Gastrik Bypass, Sleeve Gastrektomi, Duodenal Switch ile Biliopankreatik Diversiyon ve Nöromodülasyon (VBLOC®) gibi farklı bariatrik operasyonlar vardır. * Bu makale “obesityaction.org”dan alıntılanıp düzenlenmiştir. Doç. Dr. Halil Coşkun METABOLİK CERRAHİ KAVRAMI VE GELİŞİMİ NEDİR? Obezite Cerrahisinin Morbid Obezite ve bununla ilgili durumlarda en etkin ve en uzun süreli tedavi yöntemi olduğu bilinmektedir. Ancak günümüzde giderek artan veriler bu yöntemin Tip 2 diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol, nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı ve obstrüktif uyku apne gibi farklı metabolik hastalıklar ve durumlar için mevcut en etkili tedavi yöntemlerinden biri olduğunu düşündürmektedir. UCSF-Fresno cerrahi bölümü profesörlerinden ve yeni adıyla American Society for Metabolic & Bariatric Surgery (ASMBS) (Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği) başkanı Dr. Kelvin Higa “Ciddi obezite için uygulanan cerrahi kilo kaybının ötesinde yarar sağlamaktadır. Bu cerrahi çoğu hastada Tip 2 diyabet ve diğer hayatı tehdit edici hastalıklarda ciddi iyileşme ya da tam remisyona neden olmaktadır. Derneğin yeni ismi ve misyonu cerrahinin genişleyen ve evrimleşen yönünü yansıtmaktadır” dedi. “İnsanlar genellikle cerrahiyi diyabet veya yüksek tansiyonun tedavisi olarak düşünmemektedir, ancak aslında öyledir ve biz bu hastalıklara yaklaşımda metabolik cerrahinin rolünün giderek artmasını beklemekteyiz.” ASMBS daha önce American Society for Bariatric Surgery [Amerikan Bariatrik (Obezite) Derneği] olarak bilinmekteydi. İsim değişikliği derneğin kuruluşundan yaklaşık 25 yıl sonra gerçekleşti. Derneğin cerrahlar, hemşireler, bariatrisyenler, psikologlar, diyetisyenler ve diğer sağlık personelini içeren yaklaşık 3000 üyesi bulunmaktadır.;Metabolizma vücudun gıdaları hücresel düzeyde enerjiye dönüştürme işlemidir. En sık görülen metabolik hastalık Tip 2 diyabettir, vücutta insülin eksikliği veya üretilen insüline vücudun cevap verememesine bağlı olarak kan şekerinin yeterince regüle veya metabolize edilemediği durumlarda ortaya çıkar. American Diabetes Association (Amerikan Diyabet Birliği)’a göre ABD’de yaklaşık 21 milyon kişide Tip 2 diyabet ve 54 milyon kişide diyabet başlangıcı (pre-diyabet) bulunmaktadır.;Vücut yağının artması metabolik hastalıklar için riski arttırmaktadır. CDC National Center for Health Statistics tarafından yürütülen National Health and Nutrition Examination Survey 1999-2002 NHANES’e göre diyabetik hastaların yarısından fazlasında (%51) Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 30 veya üzerinde iken, VKİ 35 ve üzerinde olanların yaklaşık yüzde 80’inde bir ya da daha fazla metabolik hastalık bulunmaktadır. Yeni çalışmalar metabolik cerrahinin insülin rezistansını ve sekresyonunu, muhtemelen gastrointestinal hormonal değişikliklere bağlı olarak, kilo kaybından bağımsız mekanizmalar ile düzeltebileceğini öne sürmektedir. Birçok hastada metabolik cerrahiyi takip eden günler içerisinde, anlamlı kilo kaybı oluşmasından uzun süre önce, Tip 2 diyabet tam remisyona girmektedir. Bu bilgiler metabolik cerrahinin normal kiloda ya da hafif kilolu diabetik bireyler için uygun olabileceği fikrini doğurmuştur.; East Carolina Üniversitesi’nde cerrahi ve biyokimya profesörü olan ASMBS’nin eski başkanı Dr. Walter Pories obezite cerrahisinin Tip 2 diyabet üzerindeki etkilerini inceleyerek 1992 yılında Annals of Surgery’de çığır açan yayınını bildirdi. Yayın “Tip II Diabetes Mellitus (NIDDM) Cerrahi Bir Hastalıkmıdır?” başlığı ile gastrik bypass sonrası Tip 2 Diyabetin remisyonunu bildirmekteydi.;Obezite Cerrahi merkezlerini mükemmellik açısından denetleyen, kar amacı olmayan bir kuruluş olan Surgical Review Cooperation başkanı Dr. Pories “ Yirmibeş yıl önce cerrahinin Tip 2 diyabet üzerindeki küratif etkisi ile büyülenmiştik” dedi. “Günümüzde ise cerrahi geçiren hastalar için ana nedenlerden biri ve metabolik cerrahide yapılan yeni araştırmalar sayesinde ciddi ilerlemeler sağlanacağından eminim.”;Metabolik ve Obezite Cerrahisinde yürütülen araştırmaların çoğu 45 kilogram ve üzeri kilo fazlası (VKİ 40 veya üzeri) veya 35 kilogram ve üzeri kilo fazlası (VKİ 35 ve üzeri) ile birlikte obezite ile ilişkili Tip 2 diyabet gibi ek hastalığı olan morbid obez hastalar ile sınırlanmaktadır.;Journal of the American Medical Association (JAMA)’da 2004 yılında yayınlanan ve dönüm noktası olarak kabul edilen çalışmaya göre, obezite cerrahisi hastaları aşağıdaki metabolik durumlarda düzelme göstermektedirler:; · Hastaların %76.8’sında Tip 2 diyabet remisyonu ve %86’sında ciddi düzelme sağlandı.· Hastaların %61.7’sinde hipertansiyon elimine edildi ve %78.5’inde ciddi düzelme sağlandı. · Hastaların düşürüldü. %70’inden fazlasında yüksek kolesterol · Hastaların %85.7’sinde uyku apne elimine edildi.; Benzer şekilde eklem hastalıkları, astım ve infertilite ya tamamen iyileşti ya da ciddi ölçüde düzeldi. Çalışma cerrahi hastalarının fazla kilolarının %62 ile %75’ini kaybettiklerini gösterdi.; Bu yılın başlarında, 25 uluslararası tıbbi organizasyon ile ASMBS, ADA, NAASO-Obezite Derneği ve The European Association for the Study of Diabetes (EASD) dahil olmak üzere diyabet ve metabolik hastalıklar konusunda önde gelen 60 kadar uzman, gastrointestinal ameliyatların diyabet üzerine etkileri ile ilgili tıbbi verileri değerlendirmek üzere Roma- İtalya’da bir konsensus toplantısı gerçekleştirdi. Grubun Tip 2 diyabet tedavisinde metabolik cerrahinin yeri ile ilgili bulgularını yıl sonunda açıklaması beklenmektedir.; ASMBS’nin bir önceki başkanı, Cleveland Kliniği Bariatric (Obezite) ve Metabolik Enstitüsü yöneticisi ve Roma toplantısının organizatörlerinden biri olan Prof. Dr. Philip Schauer “Kanıtlar yaygın. Çoğu çalışma uygun hastalarda göreceli olarak düşük oranda risk ile uygulanan ameliyatların sonrasında Tip 2 diyabette önleme, düzelme veya remisyon sağlandığını göstermektedir” dedi. “Metabolik Cerrahi, obezite ve diyabet epidemik ikizleri ile savaşmak için anahtar rol oynayabilir, ve bu cerrahi giderek daha güvenli hale gelmektedir”.; Agency for Healthcare Research and Quality (AHRQ) tarafından yapılmış yeni bir çalışmaya göre, obezite cerrahisi ile ilişkili mortalite 1998’de yüzde 0.89 düzeyinden 2004’te yüzde 0.19’a düşerek çarpıcı bir oran ile (%78.7) azalmıştır. 2004’te Annals of Surgery’de yayınlanan bir çalışmaya göre morbid obezitenin mortalitesi obezite veya metabolik cerrahinin kullanılması ile %89 azalmıştır.; ASMBS 2006 yılında ABD’de tahminen 177.600 kişinin obezite cerrahisi geçirdiğini bildirdi. Cerrahi kriterlerini dolduran hastaların yüzde birinden azı ameliyat olmaktadır. ABD’de 15 milyon ya da 50’de 1 yetişkinde morbid obezite bulunmaktadır ki bunlar Tip 2 diyabet, kalp hastalığı, uyku apne, hipertansiyon, astım, kanser, eklem sorunları ve infertilite dahil 30’u aşkın diğer hastalık durumu ile ilişkilidir. Obezitenin sağlık sistemi üzerine direk ve indirek maliyeti yıllık yaklaşık 117 milyar dolardır.; En sık uygulanan cerrahi işlemler gastrik by-pass, ayarlanabilir gastrik bandlama ve duodenal switch ile biliopankreatik diversiyondur. Doç. Dr. Halil Coşkun TİP 2 DİYABETİN TEDAVİSİNDE MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ Obezite, kandaki yüksek şeker düzeyleri ile karakterize olan ve ömür boyu süren Tip 2 Diyabetin gelişmesindeki en önemli faktörlerden birisidir. Bu hastalık, vücudumuzda pankreas tarafından salgılanan bir hormon olan insüline doğru bir şekilde yanıt vermediğinde ortaya çıkmaktadır. Hafif obez bir kişinin diyabete yakalanma riski normal bir insana göre iki kat iken, ağır obez bir kişi 10 kat riske sahiptir. Tip 2 Diyabet riski yaş, aile öyküsü ve daha çok karın bölgesine lokalize obezite (merkezi obezite) ile artmaktadır. Yağ ve karbonhidrat oranı yüksek besinler tüketmek kanda daha fazla yağlı aside ve karaciğer ile iskelet kaslarında lipid birikimine yol açarak insüline karşı direnç oluşmasına ve sonunda da diyabete neden olmaktadır. Zaman içinde diyabet genellikle kötüye gider ve pankreas tarafından üretilen insülin miktarı çarpıcı şekilde azalır. Geleneksel Tip 2 Diyabet tedavisi yeterli değilse? Kandaki şeker düzeylerini iyileştirerek normale döndürmek ve böylelikle göz ve böbrek hastalığı gibi uzun süreli komplikasyonlarla sinirlere ve kan damarlarına zarar gelmesini önlemek amacıyla diyabetin tedavi edilmesi gerekmektedir. Normalize kan şeker düzeyleri ölüm, inme, kalp yetmezliği ve diğer komplikasyonların riskini azaltmaktadır. Kanda glikosilatlı hemoglobin (HbA1c) düzeylerini belirlemek amacıyla yapılan testler kişinin uzun dönem komplikasyon riskini belirleyebilmektedir. Bu test, kırmızı kan hücreleri ile diğer hücrelere yapışan glükoz miktarını ölçmektedir. HbA1c düzeyini %1 oranında düşürmek bile komplikasyon riskini %25 azaltmaktadır. Tip 2 Diyabet tedavisinde ilk hedef, kan şeker düzeylerinin normale döndürülmesi yoluyla semptomların iyileştirilmesidir. Sonrasındaki hedefler ise göz ve böbrek hastalığı gibi uzun süreli komplikasyonlarla sinirlere ve kan damarlarına zarar gelmesini önlemektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, kan şekerinin sıkı bir şekilde kontrol edilmesinin göz, böbrek ve sinir hasarı gibi çeşitli uzun dönemli komplikasyonları azaltabileceğini göstermektedir. Tip 2 Diyabetin ilk adım tedavisi diyet ve egzersizdir. Bunlar normal kan şekeri düzeylerinin korunmasında yeterli değilse pankreasın daha fazla insülin üretmesini tetikleyen, insülinin daha çok işe yaramasına yardımcı olan, karbonhidratların barsakta emilimini azaltan ya da karaciğerdeki şeker üretimini azaltan ilaçlar almanız gerekebilir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlara rağmen kan şekeri kontrolünüz yetersiz ise insülin almanız gerekecektir. Tip 2 Diyabet bulunan bazı insanlar diyetten sonra ilaçları bırakabilmektedir, ancak sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bunu sürdürmek bazen oldukça zorlayıcıdır. Çeşitli diyetler deneyerek başarısız olmuşsanız obezite cerrahisinde uygulanan yöntemler Tip 2 Diyabet tedavisi için kalıcı bir çözüm oluşturabilir! Kanıtlanmış Prosedürler Obezite Cerrahisinin en yaygın formları Laparoskopik Tüp Mide ve Gastrik Bypass ameliyatlarıdır. Hangi prosedürün size uygun olduğunu belirlemek amacıyla cerrahınız tarafından muayne edilmeniz gerekmektedir. Minimal İnvaziv Teknikler Doç. Dr. Halil Coşkun tarafından uygulanan tüm prosedürlerin %95’ten fazlası minimal invaziv (laparoskopik) teknikleri kullanarak yapılmaktadır. Minimal invaziv ameliyat; hızlı bir iyileşme sürecine katkıda bulunan daha hızlı operasyonlar, daha az anestezi, çok daha ufak kesiler ve daha az yara izi demektir. Neyi kaybetmeyi… ya da kazanmayı bekleyebilirsiniz? Hastaların çoğu ameliyattan 18 ila 24 ay sonra fazla kilolarının %50 ile %85’ini kaybederler. Ulaştığınız kilo kaybını ancak diyet değişiklikleri ve düzenli egzersizle sürdürebilirsiniz. Diyabetin daha iyi kontrolü ya da gerilemesi eğilimi önemli miktarda kilo kaybı oluşmadan önce bile söz konusudur. Ameliyatın kan şekeri düzeyleri, tansiyon ve kolesterol üzerindeki etkileri Obezite Cerrahisinden hemen sonra kan şekeri düzeyleri hızla iyileşerek ilacın azaltılmasına ya da kesilmesine imkan sağlar. Yeni çalışmalar obezite ameliyatını takiben yağ dokusu kaybının insülin direncinin iyileşmesine yol açtığını göstermektedir. Laparoskopik Gastrik Bypass ameliyatı diyabetin kontrol altına alınmasında oldukça etkilidir. Hastaların yaklaşık üçte birinde ameliyattan sonra diyabet ilacı gerekmemekte, %85’inde ise ameliyattan sonraki iki yıl içinde diyabetleri tamamen düzelmektedir. Diyabetin daha hafif formu (diyetle kontrol altında tutulan) bulunan hastalar, beş yıldan az bir süredir diyabet hastası olanlar ve ameliyattan sonra daha fazla kilo kaybedenlerde diyabetin tamamen gerileme olasılığı daha fazladır. Diyabet hastalarının pek çoğunda kalp krizi ve inme riskini önemli ölçüde artıran yüksek tansiyon ve kolesterol problemleri bulunmaktadır. Obezite Cerrahisi yüksek tansiyonla kolesterolü iyileştirerek bu riskleri azaltmaktadır. İyileşme ve Ameliyat Sonrası İzlem Obezite ameliyatı düşünen hastalar en çok başarısız olmaktan korkmaktadır; başarı için gerekli yaşam tarzı değişikliklerine bağlı kalamayacaklarından korkarlar. Bu nedenle obezite cerrahisi hastaları yaşam boyu izlemden ve sağlam bir destek ağından yarar görmektedir. Ameliyattan sonra erken dönemde cerrahla yapılan vizitler potansiyel komplikasyonlarla diyet değişikliklerine odaklanılmasını sağlar. Hekim danışmanlığında beslenme durumu, ilk ay boyunca progresif bir şekilde sıvı gıdalardan katı gıdalara doğru ilerler. Geç dönem vizitlerinde ise psikolojik destek, beslenme değerlendirmesi, vitamin takviyesi egzersiz programları üzerinde odaklanılmaktadır. ve Ameliyat için uygun musunuz? Obezite ameliyatı önemli bir ameliyat olup, yalnızca medikal tedavi ile diyabet tedavileri başarısız olduğu durumda düşünülmelidir. Eğer kilo kaybı ameliyatı düşünüyorsanız, yaşam tarzınızdaki ömür boyu sürecek değişikliklere ve obezite cerrahisi ekibiyle yapacağınız vizitlere bağlı kalmayı ciddi bir şekilde göz önüne almalısınız. Tip 2 diyabet ya da fazla kiloyla ilişkili başka hastalıklarla birlikte VKİ 35 kg/m2 ya da üzerinde ise ve normal açlık kan şekerine (ortalama 125 mg/dl ya da HbA1C %7) ulaşamıyorsanız, muhtemelen diyabet cerrahisi adayısınız demektir. Kontrolü yetersiz diyabet gibi bazı durumlarda hastalar, VKİ 35 kg/m2’nin altında ise bile obezite ameliyatı için uygundur. Merkezimiz, bazı istisnalarla beraber 12 ila 70 yaş arası adayları kabul etmektedir. Her ameliyatın riskleri vardır Cerrahi prosedürlerin tümünün, yararlarıyla tartılması gereken bir takım riskleri söz konusudur. Cerrahınız, bilinçli bir karara ulaşmanız amacıyla ameliyatın potansiyel risklerini sizinle görüşecektir. Doç. Dr. Halil Coşkun TİP 2 DİYABETTE TEDAVİNİN YERİ: GAZETESİ CERRAHİ AKŞAM Son dönemde bu konuyla ilgili gerek yazılı basında gerekse görsel basında birçok haber çıkmaya başlamıştır. Haber başlıkları ise “Tip2 diyabet (T2DM) cerrahi yöntem ile tedavi edilebilmektedir”. Bu son derece çarpıcı iddia gerçekte ne kadar doğrudur ve bu nasıl olmaktadır? Bu konuyu çok detaya girmeden mümkün olduğunca yalın bir dille açıklamaya çalışacağım. Bugün için artık obezite cerrahisi ameliyatlarının ağır obez hastalarda T2DM’un uzun süreli iyileşme ya da gerilemeyle sonuçlandığını gösteren önemli miktarda bilimsel veri bulunmaktadır. Ancak burada önemli olan nokta T2DM’un önemli kilo kaybı oluşmadan çok daha önce, tipik olarak günler ya da haftalar içinde gerilemesidir. Artmakta olan bulgular bu ameliyatların anti-diyabetik etkilerinin, tek başına gıda alımı ve kilo üzerine etkileriyle açıklanamayacağını düşündürmektedir. Obezite cerrahisi ameliyatlarından olan Tüp Mide ve Gastrik By-pass da ağır obez ve T2DM olan olguların %70-85’in den fazlası ameliyattan 24 saat sonra kan şekeri düzeylerinde önemli gerileme olduğu hatta normale geldiği bilinmektedir. Buna benzer şekilde emilimi engelleyici Duedonal Switch gibi ameliyatlarda da %85-95 oranında kan şekerinde gerileme ile T2DM düzeldiği gözlenmiştir. Tüm bu veriler sindirim sisteminde yapılacak buna benzer bir ameliyatın kilo kaybı olmadan non-obez (normal kilolu) olgularda da T2DM tedavi edilip edilemeyeceğini gündeme getirmiştir. Bugün için yukarıda tariflenen ameliyat tipleri obezite ve T2DM’un tedavisinde en etkili cerrahi yöntemleri olarak görünmektedir. Ancak bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar halen çok sınırlıdır, orta ve uzun dönem sonuçlarıyla ilgili halen yeterli veri bulunmamaktadır. Diyabet cerrahisindeki bu hızlı gelişmeler sonucunda 2007 yılında Roma/İtalya da “International Conference on Gastrointestinal Surgery to Treat Type 2 Diabetes” toplantısı yapılmıştır. 2011 yılında ise benim de katıldığım bir toplantı olan “2nd World Congress Interventional Therapies for Type 2 Diabetes” kongresi New York/ABD’de düzenlenmiştir. Sonuç olarak, obezite+T2DM olan olgularda mevcut obezite ameliyatları T2DM çözmekle birlikte normal kilolu kişilerde diyabete yönelik bu 2 ameliyatın rutine girmesi için henüz erken görünmektedir. İlerleyen yıllarda yapılacak olan prospektif randomize çalışmaların sonuçları bu konuda daha net bilgileri ortaya koyacaktır. Doç. Dr. Halil Coşkun 12/02/2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir. http://www.aksam.com.tr/yasam/tip-2-diyabette-cerrahi-tedavini n-yeri/haber-381083 METABOLİK CERRAHİ İLE TİP 2 DİYABET NASIL TEDAVİ EDİLİR? (VİDEO) http://www.obezitecerrahisi.com/wp-content/uplo ads/2014/09/Metabolik-cerrahi-ile-tip-2diyabet-seker-hastaligi-nasil-tedaviedilir_qtp1.mp4 GASTRİK BYPASS NEDİR? NASIL KİLO KAYBEDİLİR? http://www.youtube.com/watch?v=v_LdjT-ch7s