MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI VE İŞGALLER İÇİNDEKİLER • • • • Mondros Ateşkes Antlaşması. İşgaller Paris Barış Konferansı İşgaller Karşısında Ulusun ve Ülkenin Durumu • Ermeni Meselesi HEDEFLER BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ • Bu ünitede amaçlanan kazanımlar; • Bu ünite Mondros Ateşkesinin doğurduğu sonuçları öğreneceksiniz. • Milli Mücadeleye neden olan sebepleri kavrayacaksınız. ÜNİTE 6 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER 1. MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI (30 EKİM 1918) I. Dünya savaşını itilaf devletleri kazandı. Bu durum Talat paşanın istifasına yol açtı. Böylece ülkede İttihat ve Terakki dönemi sona erdi. Yeni hükümeti Ahmet İzzet paşa kurdu. Wilson ilkeleri doğrultusunda Rauf Orbay antlaşmayı imzalamakla görevlendirildi. 30 Ekim 1918’de Mondros ateşkes antlaşması imzalandı. Not: Mondros’un imzalandığı sırada padişah VI. Mehmet Vahdettin’dir. İmzalanma sebepleri Wilson ilkelerinin Türklerle ilgili hükümleri İngilizlerin işgal yapılmayacağına dair vaadi Osmanlı’nın gücünün kalmaması ve müttefiklerin yenilmesi Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi Maddeler: Çanakkale ve İstanbul Boğazı itilaf devletlerine bırakılacak. İtilaf devletleri stratejik noktaları işgal edebileceklerdi. (7. Madde) Vilayet–i Sitte (Erzurum, Van, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Bitlis) gerekirse karışıklık çıkarsa işgal edilebilecekti. (24. Madde) Haberleşme istasyonları tamamen itilaf devletlerinin kontrolüne bırakılacaktı. Alman ve Avustralyalı memur, asker Osmanlı ülkesini terk edecekti. Osmanlı ordusu terhis edilecekti. Her türlü silah ve teçhizat itilaf devletlerine bırakılacaktı. Donanma itilaf devletlerinin kontrolüne verilecekti. İtilaflar her türlü ihtiyaçlarını Türkiye’den temin edeceklerdi. Toros Tünelleri, Demir ve deniz yolları İtilaflara bırakılacaktı. Not: Boğazların itilaflara bırakılması Boğazlar üzerinde hâkimiyetin Türklerin elinden çıkmasına sebep oldu. Ve Osmanlı toprak bütünlüğü bozuldu. Not: 7. Madde en ağır maddedir. Bu maddeye dayanarak işgaller yapıldı. Ve Wilson ilkelerine ters düşmekten kurtuldular. İşgallerin hukuki gerekçesi olarak saydılar. Not: 24. Madde amaç Ermeni devlet kurdurmak ve Ermenilerin desteğini sağlamaktadır. Not: Haberleşmenin itilaf devletlerinin eline geçmesiyle işgallere karşı yapılacak hareketler engellenecekti. Not: Toros Tünelleri ve yollarının itilaflara bırakılmasının sebebi içi ve kıyı bölgelerindeki koordinasyonu (ilişkiyi) koparmaktır. Mondros ateşkesinin önemi ve sonuçları Ateşkesten ziyade Barış antlaşması niteliğindedir. Osmanlı Devleti fiilen sona erdi. İşgallere karşı Anadolu’da direniş başladı (Kuvay-ı Milliye). İtilaf Devletleri gizli paylaşım antlaşmasını uygulamaya koydular. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 2 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Antlaşmayı İngiltere tek başına imzaladı. Bu durum İngiltere’nin Fransa ve İtalya’ya karşı üstünlüğüne sahip oldu. Bu antlaşma Anadolu’nun itilaf devletleri tarafından işgal edilmesine zemin hazırlamıştır. 1.1. Mondros’un Uygulanışı ve İşgaller İngiltere Musul, İskenderun, Urfa, Antep, Maraş, Kars ve Batum’u işgal etti. Samsun, İzmir, Eskişehir, Merzifon’a asker gönderdi. Fransa: Adana, Dörtyol, Mersin, Afyon, Hatay ve Suriye’yi işgal etti. İtalya: Antalya, Konya, Bodrum, Fethiye, Kuşadası ve Marmaris’i işgal etti. Yunanistan: İzmir ve dolaylarını işgal etti. Paris Konferansı gereğince yapılan bu işgaller ilk gerçekleştirilen işgallerdir. Not: Diğer devletlerin hepsiyle barış antlaşması hemen imzalanmasına rağmen Osmanlıyla geç imzalandı. Çünkü Osmanlıyı paylaşmak istiyorlardı. Bu durum aralarında anlaşmazlıklara yol açtı. Not: Kuvay – i Milliye’nin kurulmasının sebebi işgaller ve Osmanlı ordusunun terhis edilmesidir. Not: Antlaşma sırasında İngilizler Yunanistan’a pay verilmeyeceğini söylemişler ve Antlaşmaya madde olarak Yunanistan payı girmemiştir. Ama Yunanistan’a Anadolu’dan pay verdiler. Not: Musul ilk işgal edilen yerdir. Musul’un işgalinin asıl sebebi petroldür. Not: Kars ve Batum’un işgalinin sebebi Ermenistan kurmaktır. Not: İngiltere, Paris Konferansından sonra Urfa, Antep ve Maraş’ı Fransızlar’a bıraktı. 1.2. Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1918) 32 devlet katıldı, Araplar ve Ermeniler de çağrıldı. Amacı: Dünya Savaşında yenilen devletlerin durumunu görüşmek. Osmanlıyı parçalamak (asıl sebep). Bu konferansla Almanya ile Wersay, Avusturya ile Saint Germen, Macaristan ile Triannon, Bulgaristan ile Nöyyi antlaşmaları imzalandı. Bu konferansla batı Anadolu İtalya yerine Yunanistan’a verildi. Çünkü Yunanistan daha zayıftı. Bu durum anlaşmazlıklara sebep oldu. Bu yüzden Osmanlı ile imzalanan barış antlaşması sonraya bırakıldı. Osmanlıyı paylaşmak konusundaki ilk anlaşmazlıklar boğazlar konusundadır. Paris konferansı ile milletler cemiyetinin kurulmasına karar verildi. İzmir’in işgaline onay verildi. Ege, İtalya yerine Yunanistan’a verildi. 2. İŞGALLER 2.1. İşgalcilerin İşgallere Hazırladığı Zemin Mondros Mütarekesi’ne 7 ve 24. maddeler kondu. Osmanlı ordusu terhis edildi. Osmanlı Devleti’nin savaş araç ve gereçleri kontrol altına alındı. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 3 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Haberleşme ve ulaşım kontrol altına alındı. Osmanlı yönetimi denetim altına alındı. Boğazlar denetim altına alınarak Anadolu ile Rumeli’nin bağlantısı kesildi. Azınlıklar kışkırtıldı. İşgaller Mondros Mütarekesi’ne dayanılarak başlamıştır. 3 Kasım 1918’de Musul’u işgal ederek İngilizler işgal faaliyetlerini başlattılar. 13 Kasım 1918’de ise Yunanlılar da içinde olmak üzere itilaf donanması İstanbul’u filen işgal etti. İşgallere karşı ilk tepki, 19 Aralık 1918’de Hatay’a bağlı Dörtyol’un Karakese Köyü’nde Mehmet Kara’nın Fransızlara attığı kurşundur. Batı cephesinde ilk Kuva-yı Millîye direnişi ise Ali Çetinkaya komutasında Ayvalık’ta, Yunanlılara karşı geçekleştirdi. 2.2. İzmir’in İşgali (15 Mayıs 1919) Yunanlılar Paris Konferansı’nda çıkarttıkları karar doğrultusunda İzmir’i işgal etmişlerdir. İşgalin Önemi: Kuva-yı Millîye ortaya çıkmaya başladı. Millî bilinç uyandı. Halkı Millî Mücadele için örgütlemek kolaylaştı. 2.3. Amiral Bristol Raporu İzmir’in işgali dünya kamuoyunda büyük bir yankı ve kınamaya sebep olunca; olayın sorumlusu durumunda olan itilaf devletleri kamuoyunu yatıştırmak ve İzmir bölgesindeki durumu öğrenebilmek için bölgeye Amiral Bristol önderliğinde bir rapor heyeti göndermişlerdir. Bristol Raporunun İçeriği: Bölgedeki olayların sorumlusu Türkler değil; Rumlardır. Bölgede Türkler çoğunluktadır. Yunanlıların bölgeyi işgali ilhaka yöneliktir. Bölgenin güvenliğini sağlamaya yönelik değildir. Bölgeden Yunanlılar çekilerek; bölgeye itilaf devletlerinin güvenlik birlikleri yerleşmelidir. Bristol Raporunun Önemi: Yunanlıların Paris Konferansına sahte rapor verdiği ortaya çıkmıştır. Yunan işgalinin niteliği dünyaya duyurulmuştur. İşgalin gereksiz ve haksız olduğu belirtilmiştir. İlk defa uluslararası bir belge Türk Millî Mücadelesinin haklılığını göstermiştir 3. ERMENİ MESELESİ XIX. yüzyılın başlarında Rusların Kafkasya ve Doğu Anadolu üzerinden Akdeniz’e inme siyasetleri ve İngiltere, Fransa’nın Kafkasya’da bir Ermenistan kurma vaatleri karşısında, bu tarihe kadar “Millet-i Sadıka” olarak adlandırdığımız Ermeniler, Türk Milleti’ne ihanet etmek suretiyle, Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 4 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’ne yönelik saldırılara başlamışlardır. 18281829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ermeniler Osmanlı Devleti’ne ihanet ederek, Rusya’ya savaş esnasında asker vererek yardımda bulundular. Harbin patlak vermesiyle Kars ve Çıldır’daki Ermeniler Rusya’ya bağlılıklarını bildirdikleri gibi, Ermeni çeteleri Erzurum’un düşmesinde de Rus ordusuna yardım etmişlerdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan Ayastefanos Antlaşması bağımsızlık taraftarı Ermenilere pek büyük ümitler vermiştir. Osmanlı Devleti’nin Doğu toprakları bu anlaşmayla Rus idaresi altına girmiştir. Rus orduları bu toprakları işgal altında bulunduracak, sonra da bağımsız bir Ermenistan kurmak üzere bu tarihi Türk topraklarını Ermenilere bırakacaklardı. 1878 yılındaki Berlin Konferansı’nda Ermeni isteklerinin 61. maddeyle kabul görmesi üzerine Ermeniler için artık şikâyet yerine harekete geçme zamanı gelmiş bulunuyordu. Bu sebeple Rusların ve Batılı devletlerin yardım ve desteğiyle Ermeni cemiyetleri kurulmuştur. 1887 yılında Kafkasyalı Ermenilerden Avedis Nazarbeg ve eşi Maro tarafından İsviçre’de Hınçak Komitesi kurulmuştur. 1890 yılında da Rusların yardım ve destekleriyle Taşnak Sütyun Komitesi Tiflis’te kurulmuştur. Her iki Ermeni cemiyetin hedefi Osmanlı ülkesinde isyan çıkarmak, silahlı tedhiş hareketlerinde bulunmaktı. Ermeniler ilk isyanı 20 Haziran 1890 tarihinde Erzurum’da çıkarmışlardır. Sırası ile Osmanlı ülkesinde Ermenilerin organize ettiği isyanlar; Musa Bey Olayı, Kumkapı Gösterisi, Merzifon, Kayseri ve Yozgat Olayları, Birinci Sasun İsyanı, Babaali Gösterisi, Zeytun İsyanı, Van İsyanı, Osmanlı Bankasına yapılan saldırı, İkinci Sasun İsyanı, Padişah II. Abdülhamid’e Yıldız Camii önünde düzenlenen suikast, Osmanlı ülkesinde tam bir terör estirmiştir. 1893-1896 yıllarında Doğu Anadolu’da cereyan eden Ermeni terörü günlerinde, Van ve Bitlis’te Rus Konsolosluğu yapan General Mayevski hazırladığı raporunda Ermenileri yoldan çıkaranları ve kullananları şöyle ele vermiştir: “Türkiye’deki Ermenilerin, Türklerin zulüm ve katliamına maruz bulunduklarını Avrupa’ya göstermek icap ediyordu. Program şu şekildeydi: Ancak kan dökmek lazımdır ki, Ermeniler serbesti kazansın. Kan dökünüz! Avrupa sizi himaye eder.” Ermeni şiddet olaylarının en hareketli zamanında (1898) Doğu Anadolu’yu gezen Amerikalı Gazeteci George H. Hepwort, Ermenilerden şu serzeniş ve dert yanmalara şahit olmuştu. “Ah!... Biz önceleri çok mutlu bir halktık. Vergilerimizi öder, işimizle, gücümüzle ilgilenir, huzur ve refah içerisinde yaşardık... Fakat Berlin Antlaşması, İngiltere’nin işi karıştırması yok mu; eğer Avrupa bizi kendi halimize bırakmayı isterse, iyi bir geleceğe sahip olabiliriz. Fakat halk olarak bizim kötü duruma düştüğümüz görülüyor, zavallı Ermeniler... Avrupalılar bizi Türklere karşı kötü bir hırsla tahrik ettiler!... Yazık! Memleketimiz harap oldu.” Rusya’nın Ermeniler üzerindeki emellerini “Çarlık Rusyası’nın Türkiye’deki Oyunları” adlı eserin yazarı Edgar Granville şöyle ifade etmektedir. “Türkiye’deki Ermeni Meselesi, Ermenilerden doğmamıştır. Zira Ruslar, Ermenilere el atıncaya kadar, Türkiye’de hiçbir Ermeni hareketi olmamıştır. Rusların eseri olan Balkan hareketine kadar Ermeniler kendi aralarında mezhep mücadelesi yapıyorlardı. Hatta kendi aralarındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için Türklerden yardım dahi görüyorlardı. Rus mezalimine karşı Ermenilerin tek sığınağı Türkiye idi.” Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 5 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Osmanlı toprakları üzerinde bir “Ermeni Eyaleti” veya bir “Ermeni Vilayeti” yoktu, hiç olmamıştı. Osmanlı ülkesinde Ermeniler yok muydu? Elbette vardı. Tıpkı bugün Fransa’da, ya da Amerika’da Ermeni nüfusu bulunduğu gibi Osmanlı ülkesinde de, Ermeniler bir azınlık halk olarak yaşıyorlardı. Kimi bölgelerde daha az, kimi bölgelerde daha çok Ermeni vardı. 19. yüzyılda Anadolu’nun her köşesinde ezici bir Türk-Müslüman nüfus çoğunluğu vardı. Hiçbir vilayette, hiçbir sancakta ve hatta hiçbir kazada bir Ermeni çoğunluğu yoktu. Hatta Ermenistan’ın başkenti Erivan’da dahi XIX. Yüzyılın sonunda, Türk nüfusu %83 iken, bu oran I. Dünya Savaşı sonrasında %4.3’e kadar düşmüştür. Bin yıldan beri tarihi, kültürü, medeniyeti, insanıyla, Kars’ı, Ardahan’ı Ağrı’sı; Iğdır’ı, Van’ı, Erzurum’u ile Türk Yurdu olan Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti diye, Doğu Anadolu’da bir “Ermeni Yurdu” veya bir “Ermeni Devleti” yaratmaya kalkışman bugün Ermenilerin yaşadığı Fransa’da Marsilya Bölgesinde bir “Ermeni Yurdu” bir “Ermeni Devleti” istemek gibi imkânsız bir şeydi. Ermenilerin yaşadığı ABD’nin Kaliforniya bölgesinde bir Ermeni Devleti kurulamayacağı gibi, Ermenilerin o tarihlerde küçük bir azınlık olarak yaşadığı Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulamaz ve düşünülemezdi. Ama hayal gücü pek engin olan Ermeni Komitacılar, bu imkânsızı düşündüler. Paris’te, Cenevre’de veya Tiflis’te oturup, hiç tanımadıkları Anadolu’da, Ermeni Devleti kurmayı kafalarına koydular. Bunu gerçekleştirmek için silaha sarıldılar, terörü bir metot olarak benimsediler ve kan dökmeye ve döktürmeye başladılar. Büyük emellerinin imkânsız olduğunu ve bir çıkmaza saplanmış bulunduklarını fark edince, büsbütün hırçınlaştılar. Taşnak, Hınçak, Ramgavar adlı Ermeni çeteleri pek çok masum Türk kanı döktüler. Birinci Dünya Savaşı patladıktan bir süre sonra 21 Temmuz 1914 yılında Osmanlı Devleti seferberlik ilân etti. Aynı günde Taşnaksütyun, Hınçak, Ramgavar ve Veragöz gibi Ermeni komite liderleri toplanarak şu kararları almış ve bunları bütün teşkilatlarına bildirmişlerdir. Takım takım, silah ve cephanelerle askerlikten firar edilecektir. Türk köylerine hücum edilerek olaylar çıkarılacak, Türk askerlerinin ailelerini korumak için askerden firar etmeleri sağlanacaktır. Seferberlikte kurulacak askeri nakliyat tertibatını bozmak için askeri erzak ve cephane kollarına saldırılacaktır. Rus Ordusu ilerlerse Osmanlı askeri, iki ateş arasında bırakılacaktır. Gönüllü olarak firar edilerek ve Rus ordusuna iltihak edilecektir. Terk edilecek her yerde yangınlar çıkarılacak ve işe yarar her şey tahrip edilecektir. Düşman devletler hesabına casusluk yapılacaktır. Türk askerinin maneviyatını bozmak ve askerden kaçmalarını sağlamak için propaganda yapılacaktır. 1915-1919 yılları arasında I. Dünya Savaşı içinde Rus Ordusu ile ittifak yapan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Ermeni Çeteleri Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erzincan’da, Tercan’da, Erzurum-Cinis’de, Alaca’da, Ilıca’da, Tepeköy’de, Dutçu’da, Erzurum Merkezde; Yanıkdere’de, Karskapı’da, Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa Konaklarında, Firdevsoğlu Kışlası’nda, Erzurum; Yeşilyayla’da, Hasankale’de, Tımar’da, Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 6 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Köprüköy’de, Horasan’da, Kars Derecik ve Subatan’da, Van-Zeve’de, Ağrı’da, Bitlis’de, Iğdır-Oba, Hakmehmet ve Gedikli de, Ardahan-Yanık Camii, Göle-Esenboğaz Köyü, Çıldır-Kotanlı Köyü, Nahçıvan’da, Zengezur’da ve Azerbaycan’da tam bir “Türk Soykırımı” gerçekleştirmişler ve 520 bin Türk’ü katletmişlerdir. Savaşla hiç ilgileri olmayan, masum 520 bin Türk, Ermeni Çeteleri tarafından sadece Türk ve Müslüman oldukları için, Hz. İsa’nın tavsiyelerine bile sırt çevirerek katletmişlerdir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde Taşnak ve Hınçak çetelerinin katlettiği 520 bin Müslüman-Türk’e ait 185 toplu mezar ve Türk katliamı ile ilgili Osmanlı, Başbakanlık ve Askeri Tarih Arşivlerinde binlerce belge mevcuttur. Arşivlerimiz açık olup, yerli ve yabancı ilim adamlarının bilgisine ve istifadesine sunulmuştur. Hayatlarında bir kere dahi arşiv görmemiş, belge tanımamış, tarih ve kültürümüzle yakın-uzak ilişkisi olmamış, Batılı ülke parlamenterlerinin, tarihimiz hakkında hüküm yürütmesi, yorum yapması, yasa kabul etmesi ilme ve akla sığacak bir davranış değildir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde katliamlara uğrayanların, bölgenin gerçek sahipleri olan Türkler olduğu ve 1915-1919 yılları arasında bir “Türk Soykırımı”nın yaşandığı gerçeğini anlatamadığımız için, hayali Ermeni senaryoları dünya kamuoyunda gerçekmiş gibi kabul edilmeye başlandı ve Türk Milleti olarak hak etmediğimiz tarihimize yönelik saldırılarla muhatap olmak zorunda kaldık. Hiçbir tarihi temeli olmayan, 24 Nisan 1915 Sözde Ermeni soykırımı, tarihen gerçek dışı ve hayal mahsulü iddialardır. Ermeni propagandası ile “Soykırım” iddiasını tarihi bir zemine dayandırmak mümkün değildir. Çünkü 24 Nisan 1915’de, Van’da 10 bin Müslüman Türk’ün Taşnak Ermenileri tarafından katledilmesi üzerine Osmanlı Hükümeti aldığı bir kararla Taşnak, Hınçak, Ramgavar gibi Ermeni cemiyetlerini kapatmıştır. Bu cemiyetlerin yöneticilerini tutuklatmıştır. Bu tedbir de etkili olmayınca ve Ermeniler bölgede katliamlarını sürdürmesi üzerine 27 Mayıs 1915’de “Tehcir Kanunu”nu çıkarmıştır. Osmanlı Hükümeti’nin 27 Mayıs 1915 tarihli çıkardığı kanun, bir soykırım kanunu değil, “Tehcir (Göç)” 27 Mayıs 1915 tarihli bu kanun, Müslüman-Türk ahaliye yönelik katliam yapan Taşnak, Hınçak ve Ramgavar Ermeni Çetelerini kapsamakta idi. I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde Ruslarla savaşmak zorunda kalan Türk Ordusu, cephe gerisinde de, Ermeni çeteleri ile savaşmak zorunda kalmıştır. Osmanlı Hükümeti Müslüman-Türk ahaliyi koruyabilmenin tek çözümünü, Ermeni Taşnak ve Hınçak çetelerini, o dönemde Osmanlı sınırları içinde bulunan Suriye’ye toplu olarak göç ettirmekle bulmuştur. Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne yönelik, iç ve dış tehdidi ortadan kaldırmak için başvurduğu haklılığı tartışılmaz ve üstelik o günün koşulları içinde uygar olarak nitelenebilecek bu uygulama, ne yazık ki 95 yıldan beri “Soykırım” olarak takdim edilmektedir. 1915 yılında uygulanan bu “yer değiştirme kararı”nda göçe tabi tutulan Taşnak, Hınçak çetelerinin can ve mallarını teminat altına alacak tedbirler de esirgenmemiştir. Ayrıca yolculuk esnasında Ermenilerin herhangi bir saldırıya uğramalarını engellemek amacıyla, çeşitli güvenlik tedbirleri de alınmıştır. Tarihte başta Talat Paşa olmak üzere, hiçbir Osmanlı Devlet Adamının kendi eliyle imzaladığı ve Ermenilere yönelik soykırımı emreden belge ve bilgi yoktur. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 7 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir (Göç) Kanunu 1.Nakli gerekenler, gidecekleri yerlere kadar refah içerisinde sevk edileceklerdir. 2.Yollarda istirahatları, can ve mal güvenlikleri korunacaktır. 3.Gittikleri yerlerde kesin yerleştirilmelerine kadar kendilerine göçmen ödeneğinden geçimlerini sağlamak için yardım yapılacaktır. 4.Eski mali durumlarına uygun olarak kendilerine mal ve arazi dağıtılacaktır. 5.Hükümet tarafından ev yaptırılacaktır. 6.Çiftçilere tohumluk, evvelce sanatkâr olanlara meslekleri ile ilgili aletler dağıtılacaktır. 7.Terk ettikleri mallarından geriye kalanlar kendilerine verilecek bu olmadığı takdirde, bunların karşılığı para olarak ödenecektir. 8.Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait taşınmaz malların sayımı yapılacak, bunların cinsleri ve kıymetleri, miktarları tespit edilecek göçmenlere verilecektir. 9.Göçmenlerin kullanmayacakları mallar, yani zeytinlik, dutluk, bağ, portakal bahçeleri, dükkân, han, fabrika ve depo gibi gelir getirecek taşınmaz mallar, arttırma ile satılacak veya kiralanacak, bu gelirler uygun bir şekilde göçe zorlanan ilk sahiplerine verilecektir. Osmanlı İçişleri Bakanlığı, 28 Mayıs 1915’de, göç ettirilenlerin barındırılmaları, yedirilip içirilmeleri ile ilgili hususları içeren ayrıntılı bir yönetmelik yayınlamıştır. Bunun yazı maddelerini şöyle sıralayabiliriz: Nakli gereken halkın gönderilme işi, mahalli idare memurlarının yönetimine aittir. Göç ettirilenler, bütün hayvan ve taşınabilir mallarını beraberinde götürebilirler. Göç sırasında göçmenlerin can, mal güvenliklerinden, yedirilme ve istirahatlarının sağlanmasından, geçiş yollarındaki memurlar görevlidir. Bu konuda meydana gelecek aksaklıklardan rütbe sırasıyla bütün görevliler sorumlu tutulacaktır. Göç sonunda göçmenler, sağlıklı çalışmaya, tarımla uğraşmaya elverişli köy ve kent evlerine yerleştirileceklerdir. Yeni yerleşme bölgesinde göçmenlere verilecek arazi yoksa, devlet malı ve çiftliklerden faydalanılacaktır. İskân bölgesine yerleşinceye kadar, muhtaç durumda bulunanlara uygun miktarda hükümet yardımı sağlanacaktır. Tarım yapacaklardan ve sanatkârlardan muhtaç bulunanlara uygun miktarda araç veyahut sermaye verilecektir. “TÜRK SOYKIRIMI” tersine çevrilerek, tarihi iftira ve sahtekârlıkla “Ermeni Soykırımı” haline sokulmuştur. Hâlbuki Türk Milleti, tarihte zulme, katliama, soykırıma uğrayan her millete yardım elini uzatmış ve ülke topraklarına sığınan milletlere kucak açmıştır. Eğer tarihte Türk Devletleri ülke sınırları içinde yaşayan azınlık milletlere soykırım ve asimilasyon politikaları uygulamış olsaydı, bugün Kafkasya’nın, Balkanların ve Ortadoğu’nun haritası yeniden çizilmesi gerekirdi ve dünya yüzünde var olan başta Ermenistan olmak üzerine, birçok devlet ve millet mevcut olmayacaktı. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 8 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Batılı emperyalist devletlerin büyük kısmı, ön yargılarından kendilerini kurtaramamışlardır. Onlar için Türkler ne yaparlarsa yapsınlar barbardırlar. Oysa Haçlıların Kudüs’te kendi ifadeleriyle, “atlarımızla göğüslerine kadar Müslüman kan gölü içinde yarış ettik” tarihi itiraflarını ne çabuk unuttular? Milyonlarca Yahudi’yi sanki Almanlar katl etmemişte, sadece Hitler öldürmüştür. Böyle bir mantığı anlamak mümkün değildir. Sonra ülkelerinin bağımsızlığı için savaşan İrlandalıları kurşuna dizen İngilizlerin barbarlığından kimse bahsetmez. Aynı İngilizler Çin’i ele geçirmek için, bu ülkeye afyon ihraç ederek, emperyalizmin bütün korkunç silahları ile savaşırken, maalesef İngilizlere hiç hesap soran olmamıştır. Cezayir’deki iki milyon Müslümanın katledilmesi ve Vietnam vahşetleri ne Fransızlar, ne de Amerikalılar için utanç vesilesidir. Amerika Birleşik Devletleri, II. Dünya Savaşı’nda Japon esirlerini Amerikan askeri elbisesi giydirmek suretiyle Japon Ordusuna karşı savaştırmadı mı? Yani kardeşi kardeşe kırdırmadı mı? Yirmi yıl süreyle Kıbrıs’ta katledilen Türkler yüzünden, batı dünyası Rumları hiç suçladı mı? Rusların Azerbaycan’da, Dağlık Karabağ’da, Kafkasya’da, Çeçenistan’da, Tacikistan’da döktükleri masum insanların kanlarını hiç gündeme getiren var mı? Ama sıra Türklere geldi mi, işlemedikleri bir suçtan dolayı soykırım yapan devlet olarak barbar diye suçlamaktadırlar. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 9 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Özet • Osmanlı Devletini fiilen sona erdiren Mondros Ateşkesiyle Anadolu savunmasız bir şekilde bırakılarak parçalanmak istenmiştir. Osmanlı Devletinin ordusunun da dağılmasıyla savunmasız kalan Anadolu toprakları işgalci devletler tarafından kısa sürede işgal edilmeye başlanmıştır. Wilson ilkelerine umut bağlayan Osmanlı yönetimi yaşanan olaylar karşısında eli kolu bağlanmış bir şekilde işgalci devletlerin emirlerini yapmaktan başka bir tutum ve duruş sergileyememiştir. Ermeni meselesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Dağılma Dönemi'nde, bütün Hristiyan azınlıkların ayaklanmalarında olduğu gibi bir iç olay şeklinde başlamış, Avrupalı devletlerin karışmasıyla dış politika konusu haline gelmiştir. Ermeniler XIX. Yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı Devleti'nin en güvenilir unsurlarından biriydi. Kendilerine "Millet-i Sadıka" denilen Ermeniler, Türklerle tamamen içiçe yaşıyorlardı.Tanzimat Dönemi'nde (1839 - 1876) Osmanlı ülkesindeki Katoliklerin koruyuculuğunu Fransa, Ortodoksların koruyuculuğunu Rusya, Protestanların koruyuculuğunu da ingiltere üstlenmişti. Bir Ermeni Devleti kurmak için I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan birtakım olumsuzlukları da öne sürerek Doğu Anadolu'da bir Ermenistan Devleti kurulması planlanmıştır. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 10 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER Ünite Değerlendirme Soruları 1. "Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'yla fiilen sona ermiştir." diyen bir tarihçi, Mondros Ateşkesi'nin aşağıdaki maddelerinden hangisini bu görüşüne dayanak yapmıştır? A) İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit eden herhangi bir noktayı işgal edebileceklerdir. B) Bütün tersane ve limanlar İtilaf Devletleri'nin dene timine verilecektir. C) Demiryolları ve Toros tünelleri İtilaf Devletleri'nin emrine verilecektir. D) Vilayet-i Sitte'de bir karışıklık çıkarsa buralar işgal edilebilecektir. E) Boğazlar İtilaf Devletleri'nin denetimine bırakılacaktır. 2. Mondros Ateşkesi'nden sonra Anadolu'daki azınlıklar bulundukları bölgelerde karışıklık çıkarmaya ve Türkler'i bölgeden göç ettirmeye çalışmışlardır. Bu durumun oluşmasında; I. Wilson İlkeleri'ne göre azınlıklara, çoğunlukta oldukları bölgelerde devlet kurma hakkı verilmesi II. Mondros'un 7. maddesine göre karışıklık çıkan bölgelerin işgal edilecek olması III. Mustafa Kemal'in görevli olarak Anadolu'ya gönderilmesi yargılarından hangileri etkili olmuştur? A) Yalnız I B) Yalnız II C) II ve III D) I ve II E) I ve III 3. Wilson İlkeleri ile yenilen devletlerden toprak alınmayacağı bildirilmesine rağmen 15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edilmiştir. Bu durum İtalya'nın küsmesine sebep olmuştur. Buna göre; I. Wilson İlkeleri'nin uygulanmadığı II. İzmir'in işgalinin Wilson İlkeleri'ne ters düştüğü III. İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılıkları olduğu yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III D) II ve III E) I, II ve III 4. I. Dünya Savaşı'nın sürdüğü yıllarda İtilaf Devletleri'nin kendi aralarında imzaladıkları gizli antlaşmalarla İtalya' ya bırakılan İzmir ve çevresi, Paris Barış Konferansı'nda İngilizler’in desteğiyle İtalya'dan alınarak Yunanistan'a verilmiştir. Bu değişikliğin sebebi aşağıdakilerden hangisidir? A) Bölgedeki İtalya varlığının İngiliz çıkarlarına ters düşmesi B) İzmir'in önemsiz olması C) İtalya'nın başka bölgelerden pay alması D) Rumlar'ın İzmir ve çevresinde çoğunlukta olması E) Osmanlı - İtalyan ilişkilerinin bozulması Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 11 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER 5. İzmir'in Yunanlılarca işgali ilhak niteliğindedir. Yani Mondros'tan sonra Anadolu'da başlayan diğer işgallerden farklı olarak topraklara katma amacındadır. Ancak, İzmir'in Yunanlılarca işgali her şeye rağmen olumlu sonuçlar da doğurmuştur. Aşağıdakilerden hangisi bu duruma kanıt olarak gösterilir? A) İzmir'de binlerce Türk'ün katledilmesi B) Mustafa Kemal'in Samsun'a gönderilmesi C) Meclis-i Mebusan'ın kapatılması D) Türk halkı içerisinde ulusal bilincin oluşması E) Ankara'da TBMM'nin açılması 6. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Anadolu' da; I. Azınlık Cemiyetleri'nin çalışmaları II. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'nin kurulması III. Kuvva-i Milliye çetelerinin oluşturulması IV. İşgallerin başlaması gibi gelişmelerden hangileri Milli Mücadele'yi olumsuz etkilemiştir? A) I ve II B) III ve IV C) I ve IV D) II ve III E) I ve III 7. - Mondros Ateşkes Antlaşması'nın tek taraflı uygulanması - Osmanlı ordusunun terhis edilmiş olması - İzmir ve çevresinin Yunanlılarca işgal edilmiş olması Yukarıdaki gelişmelerin ortak sonucu aşağıdakilerden hangisidir? A) Direniş cemiyetlerinin kurulması B) Kuvva-i Milliye'nin kurulması C) TBMM'nin açılması D) Amiral Bristol raporunun hazırlanması E) İtalya'nın, İtilaf grubundan çıkması 8. Aşağıdakilerin hangisinde İzmir İtalya yerine Yunanistan’a verilmiştir? A) San Remo Konferansı B) Londra Konferansı C) Mondros Antlaşması D) Sevr Antlaşması E) Paris Konferansı Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 12 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER 9. Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın kayıtsız şartsız bir teslimiyet antlaşması olduğunu belirtmiş ve kesinlikle kabul edilmemesinin gerekliliği üzerinde durmuştur. Buna göre Mustafa Kemal; I. bütün haberleşme araçları İtilaf Devletleri emrine verilecek II. ordu terhis edilerek silahlar teslim edilecek III. İtilaf Devletleri'nin güvenliğini sarsan gelişmeler olursa stratejik yerler işgal edilebilecek gibi maddelerinden hangilerine dayanarak Mondros Ateşkes Antlaşması'nın kabul edilmemesi gerektiğine inanmaktadır? A) Yalnız I B) I ve II C) I ve III D) II ve III E) I, II ve III 10. Aşağıdaki hangisi Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ilk işgal edilen Osmanlı toprağıdır? A) İskenderun B) İstanbul C) Samsun D) İzmir E) Musul 1 A CEVAPLAR 2 1 2 3 2 A D E 3 4 E A 4 5 A D 5 6 D C 6 7 C B Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 7 8 B E 8 9 E E 9 10 E E 1 E 13 MONDROS ATŞEKESİ, İŞGALLER VE CEMİYETLER YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK KAYNAKLAR DOĞAN, Orhan, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Ankara 2010. MÜJDECİ, Mustafa _ URHAL, Ömer, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Adalet Yay., Ankara 2010. SELVİ, Haluk ve diğerleri, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Değişim Yay., İstanbul 2006. SONYEL, Salahi R., Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı C. I, TTK, Ankara 2008 ŞENŞEKERCİ, Erkan; ŞAHİN, Hayrettin; ERSEVİNC, Mine; GÜLCAN, Yılmaz, Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi I– II, Uludağ Üniversitesi Yay., 2013. Bayburt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi 14