KAHVE MOLASI Haluk BİLGİNER ACME: Çok fazla acı dolu yaşam tecrübeleriniz oldu. Bu tecrübe ler oyuncunun inandırıcılık bo yutunu etkiler mi? Haluk BİLGİNER: Bu acılar öncelikle olgunlaştıran ve pişiren deneyimlerdir. İnsanı demleyen bu tecrübeler olmadan hayatımızı ve kendimizi çok iyi anlayabileceğimizi sanmıyorum. Zaten hayatımızı da, kendimiz ve başka insanları anlamakla geçiriyoruz. Aslında pek anlamadan da göçüp gidiyoruz. Çünkü bu hiç kolay bir şey değil ama yaşanılan tecrübeler insanlara ve hayata daha farklı bakmanızı sağlayan, algımızı derinleştiren şeyler. Bu nedenle bir gencin yanı sıra yaşam tecrübesine sahip bir insanın hayata bakış açısı çok farklıdır diye düşünüyorum. Aslında genç demeyelim çünkü bu yaşla pek alakalı bir şey değil, yaşanmışlıkla alakalı. Bu yaşam tecrübesi oyuncunun derinliğine yansır mı bundan pek emin değilim. Bir sürü şey yaşamamıştır ama 82 ACME: Sanatsal ihtiyaçlarını te le vizyon, internet, radyo vb.leri ile gideren büyük bir kitle var. Bu size oyunlarınızı dijital or tam da veya televizyonda yayın lamayı düşündürüyor mu ? dan başka hiçbir yerde olamaz. Tiyatronun zevkini tatmanız için mutlaka tiyatroya gelmeniz gerekiyor. Televizyonda tiyatro konuşuluyor ve bir zamanlar da vardı. Hala benzerleri de bulunuyor ama televizyon bir sanat dalı değil ki. Öncelikle tiyatronun oluşabilmesi için birçok koşulun bir araya gelmesi gerekiyor. Ben burada boş salona oynasam hiç bir faydası olmayacaktır. Seyirciyle birlikte bir şey ifade ettiği için seyircisiz olmadan asla olmaz tiyatro. Çünkü biz o iki saat içerisin de seyirciyle bir şeyler paylaşıyoruz. Bu nedenle oyunlarımızın arşivimiz için çekilen video kayıtları benim için sadece arşivsel bir değer taşır. Başka hiçbir önemi de, değeri de yoktur. Bizzat burada bulunmayı gerektiren bambaşka bir şey olduğu için şu oyunu kaçırdık gidelim DVD’den alıp seyredelim şeklinde bir düşünceyle giderilebilecek bir ihtiyaç değil tiyatro. Haluk BİLGİNER: Tiyatro tiyatro- ACME: Dünyanın her yerinde il - çok iyi bir gözlemci ve çok iyi bir oyuncudur. Bizim zaten hayat boyunca herşeyi yaşamamız da mümkün değil. İcabında katili de oynayacağız, bunun için gidip adam öldürmemiz gerekmiyor. Ama gereken duyguyu birçok yerden alabilir veya devşirebiliriz. Mesela Stanislawski’nin verdiği bir örneği söylemek istiyorum. Hafif bir meltemin estiği, çok sıcak bir yaz gününü düşünelim. Uyumak istiyorsunuz ama maalesef bir sivri sinek musallat oluyor. Ne yaparsınız? O sineği öldürürsünüz. İşte katil oldunuz... Şimdi alın bu duyguyu büyütün. İnsan da öldürür, daha farklı şeyler de yaparsınız. Actual Medicine Nisan 2009 Kahve Molası Mesleksiz ünlülere sanatçı deniyor bu ülkede. Aslında oyuncunun akı karası burada belli olur. Oyuncunun er meydanıdır tiyatro. Mesela bu sinemada belli olmaz. Sinemayı oyuncusuz yapabilirsiniz. Çünkü o yönetmenin sanatıdır. Ayılarla bile film çektiler biliyorsunuz. Çokta güzel oldu. İnsan yoktu o filmde ve ben o filme bayıldım. Ama ayıları sahneye çıkaramazsınız. Her ne kadar bazıları deniyorsa da lütfen çıkarmasınlar sahneye ayıları. Televizyonda yapılan yarışmalarla oyuncu da çıkaramazsınız. Oradan en fazla mukallit çıkar. Aman ne komik çocuk veya ay ne mukallit çocuk diyebileceğiniz kişiler çıkar giyle izlenen bir çok televizyon ya rışmasında oyuncular seçiliyor. Bu yarışmalar neler düşündürüyor si ze? Haluk BİLGİNER: Tiyatro oyuncu olmadan yapılamayacak bir şey. Ünlülerle değil sadece ve sadece oyuncuyla yapılır. Biliyorsunuz Türkiye ünlüler cennetidir. Mesleksiz ünlülere sanatçı deniyor bu ülkede. Aslında oyuncunun akı karası burada belli olur. Oyuncunun er meydanıdır tiyatro. Mesela bu sinemada belli olmaz. Sinemayı oyuncusuz yapabilirsiniz. Çünkü o yönetmenin sanatıdır. Ayılarla bile film çektiler biliyorsunuz. Çokta güzel oldu. İnsan yoktu o filmde ve ben o filme bayıldım. Ama ayıları sahneye çıkaramazsınız. Her ne kadar bazıları deniyorsa da lütfen çıkarmasınlar sahneye ayıları. Televizyonda yapılan yarışmalarla oyuncu da çıkaramazsınız. Oradan en fazla mukallit çıkar. Aman ne komik çocuk veya ay ne mukallit çocuk diyebileceğiniz kişiler çıkar. Oyunculuk bambaşka bir şey ve ben otuzbeş senedir hala öğrenmeye çalışıyorum ve henüz öğrenmişte değilim. Keşke öyle televizyon yarışmalarına çıkarak oyuncu olunsaydı. Mesela tıp mesleğinde de. ameliyat seyrederek cerrah olunabileceği Söylenebilir mi ? Yedi sene okuduktan sonra tecrübeye edinmeye başlıyorlar. ACME: Oyunlarınızda dekorlarınıza çok önem verdiğinizi biliyoruz ? Haluk BİLGİNER: Bu bizim için özel bir lüks ve bir avantaj. Bunu kullanarak yapmak istediğimiz herşeyi yapıyoruz. Burada ödenekli tiyatroların yapmadığı oyunları sahneliyoruz. Mesela bir özel tiyatro üç tane Shakespeare oyunu sahneledi hem de son üç yıl içinde. ACME: Sizi her zaman olağanüstü çabalar sarf eden ve son derece ti tiz sanatkarlarımızdan biri olarak Nisan 2009 Actual Medicine tanıyoruz. Bu f iziksel ve ruhsal yor gunluğunuzu nasıl güce çeviriyor sunuz ? Haluk BİLGİNER: Oyun oynamak o kadar önemli bir şey ki. Özünde çocukken kendimizi, hayatı ve başka insanları anlamak, tanımak için oynadığımız oyunları ne yazık ki büyüdükçe unutuyoruz. Ama oyuncular iyice hatırlayıp hatta derinlerine inmeye çalışıyorlar. Zaten oynayarak ve oynatarak bir şeyleri anlayabiliyoruz. Tamda bu yüzden tiyatro hayatın aynası falan değil, gerçek hayattan daha gerçektir. Hayatta göremediğimiz şeyleri görüyoruz tiyatroda. Şayet hayatın aynası olmuş olsaydı neyse onu yani aynısını gösterirdi. Ama hayatta göremediğimiz ve karşılaşamayacağımız şeyleri görürüz tiyatroda. Ama burada karşılaştığınız hayatları, gerçek hayatta karşılaşmanız mümkün değildir. Özel yaşantılar olduğu için görme şansınız yoktur. Kapalı kapılar ardında yaşanan o olaylara tiyatroda 250 kişi tanıklık eder. Bu gerçekliği yüzünden tiyatro hayatın aynası değil, hayat tiyatronun kötü bir taklididir denilebilir. Sanat hayattan daha gerçektir. Bu çabayı gösterirken oluşan yorgunlukları da çok büyük bir sevgiyle giderdiğimi söyleyebilirim. ACME: Bu noktada izleyici derinliği ne kadar önemli ? Haluk BİLGİNER: Sorduğunuz izleyicinin alacağı lezzetle doğru orantılıdır. Siz gurme olmayabilirsiniz ama yemeği yedikten sonra çok hoşunuza gidebilir. Neden hoşunuza gittiğini veya yemeğin içinde neler olduğunu bilmenize gerek yok ki. Onu sadece aşçı tanımlar. Bunun içerisine işte şundan koydum da o nedenle bu kadar lezzetli oldu der. Siz o lezzeti tabi ki damak tadınıza göre algılayabilirsiniz. Bizim için önemli olan da sahneye koyulan eseri hiç tiyatro bilmeyen ve uzaktan yakından bu işin nasıl ya83 Kahve Molası pıldığıyla ilgisi olmayan bir insanın oyunu izlerken yaşadığı tecrübedir. Zaten onun için yapıyoruz biz bu işi. Yoksa sınavla seyirci almak gerekirdi. Biz Ahmet amca ve Ayşe abla için yapıyoruz tiyatroyu. Yani onlar anlıyorsa bizim için hiçbir sorun yok demektir. Geri kalanıysa benim işim. Yani sahne arkasında ne yapmışım, nasıl bir provayla hazırlanmışım, buraya nasıl gelmişim o tamamen benim işim ve benim profesyonelliğim. Yani biz bir apandist ameliyatı olacağımız zaman doktorun bunu nasıl yaptığıyla ilgilenmeyiz. Bizi hastalıktan bir ana önce kurtarmasını bekleriz. Nasıl yapacak, nasıl kesecek onu cerrah bilir. Bizim bilmemiz gerekmiyor ki. Hasta iyi olmayı bekler. Tıpkı seyircinin kendini iyi hissetmeyi istemesi gibi. Yoksa derin bir sanat ve tiyatro algısı olması gerekmez. Hatta olmaması daha iyidir. Mesela bu sıradan bir insanı ameliyat etmekle, bir cerrahı ameliyat etmek arasındaki fark gibidir. Cerrah bin tane soru sorar. Nasıl yapacaksın, nasıl keseceksin, neler kullanıp kaç mg vereceksin gibi sorular sorar. “Sende yahu biraz susta işimizi yapalım” dersin. ACME: Şöhretin büyüsüne kapı lıp ailesel yaşam biçimini, çevre sini değiştiren çok insan görüyo ruz. Ama siz hala bizden biri ola rak yaşamayı tercih edenlerden siniz ? Haluk BİLGİNER: Ama zaten öyleyiz neden farklı olalım. Kendini diğer insanlardan daha üstün bir yere koyan kişiler genellikle sanatçı falan değildir. Onlar pozördür. Poz vermeyi, poz vererek dolaşmayı seven insanlardır. Sanki bulutların üzerinde fark84 dan insan olmaya çalışmak lazım. ACME: Umudunuzu yitirdiği niz oluyor mu ? lı bir iş yapıyormuş gibi algılatmak isterler. Hiçte öyle bir şey yoktur. Tam tersi hayat bize ne öğretmişse sahnede canlandırarak seyirciye ve kendimize bunları anlatmaya çalışıyoruz. Yani sizle benim aramda bu anlamda hiç bir fark yok. Tek fark benim size sahneye çıkıp iki saat bunları anlatabilmek için bir yetenek ve bir beceri geliştirebiliyor olmam. Çünkü bu benim mesleğim. Tabi ki beni seyreden bir bakır ustası benden çok daha bilgili ve çok daha değerlidir. Ben bakır dövmeyi bilemem ama o bilir. Onun atölyesine gittiğim zaman hayretler içerisinde ve hayranlık içerisinde seyrederim elinde çekiçle nasıl dövüyor bakırı diye. Bu aslında aramızda bir fark olduğunu değil onun becerikli bir bakır ustası, benimde becerikli bir aktör olduğumu gösterir, o kadar. ACME: Öyleyse erdemlilik oyun cunun önemli bir özelliği... Haluk BİLGİNER: Düzgün insan olmadan oyuncu olunmuyor. En azınActual Medicine Haluk BİLGİNER: Umudumu yitirmek üzere olduğum zamanlar oluyor tabi. Maalesef Türkiye çok kaygan bir zemin üzerine kurulu bir ülke. Dünyanın da önemli bir yerinde olduğu için tüm gelişmelerden de oldukça fazla etkileniyor. Bu noktada da umudumuzdur bizi ayakta tutan ve onu da kaybettiğimizde, vay bizim halimize. Zaten mesleği de sanat olanlar sözler yetmediği için bu işi yapmaktalar. Şayet sözler yetmiş olsaydı sanat olmazdı. Ben burada birkaç cümleyle size bunları anlatırdım ve tiyatro gibi herhangi bir şeyi yapmaya gerek kalmazdı. Ya da bir ressam bir resim yapmak veya bir müzisyen bir beste yapmak zorunda kalmazdı. Söz yetmediği için beste yapıyor müzisyen. Çünkü dil yetmiyor. Sanatta işte tam burada, sözün bittiği yerde başlıyor. Umudu ayakta tutacak en önemli ihtiyaçlardan birisi olarak. ACME: Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler adlı oyuna geçen se neden beri son derece yoğun ilgi gösterilmekte. Şu an birkaç ay sonrasının biletlerinin satılmaya başlandığını da biliyoruz. Haluk BİLGİNER: Geçen seneden bu yana 205 oyun geçti. Halada seyircisi var. Ama insan birazda farklı şeyler yapmak istiyor. Başka oyun çalışmak istiyor. Buna sadece iş olarak da bakamayız. Bu bir ekonomi ve buradan 55 tane insan ekmek yiyor. Tiyatroyu ve oyunculuğu yapma sebebimiz aman oyuncu geliyor, salon doluyor düşüncesi olmadığı için biz başka oyunlar da yapıyoruz ve çok şükür o Nisan 2009 Kahve Molası Bir daha dünyaya gelirsem mutlaka hekim olacağım. Ama akşam muayenehaneyi kapattıktan sonra mutlaka sah neye de çıkacağım. Gece 20:00 dan sonra telefonumu da kapatmış olup mutlaka sahnede olacağım. Şaka bir yana hekimlik benim gerçekten çok saygı duyduğum ve imrendiğim bir meslektir. Benim bütün hekim arkadaşlarım ‘‘aman Haluk yahu neye imreniyorsun, çok zor bir iş’’ falan derler ama hangi iş kolay ki? Eğer bir hekim olsaydım iyi bir hekim olacağıma da inanıyorum. Tabi olabilseydim veya onu seçseydim. Ama ben çok severek, bilerek ve isteyerek oyunculuğu seçtim oyunlara da seyirci geliyor. Eğer biz bir şeyi inanarak yaparsak, samimiyetle yaparsak aynı samimiyetle ona inanan her gece 250 kişinin de burada bizimle olacağını gördük. ACME: İlgilenmek istediğiniz başka işler var mı ? Haluk BİLGİNER: Hayır olmadı. Başka bir işe yaramam ki ben. Çok sıkılırım kendimden. Ben herhalde elim ayağım tuttuğu müddetçe oyunculuk yapacağım. Ama 15-16 yaşlarında hekim olmayı çok istemiştim. Sonra kimya mühendisi olmayı da çok istemiştim. Daha sonra oyunculukla ve tiyatroyla tanıştım. Hatta yıllar sonra kendime de sordum. Alakasız gibi görünen üç iş ve ben bir oyuncuyum. Neden diye sordum. Sonra şöyle doğru olduğunu düşündüğüm bir bağlantı kurdum. Ben bir hekim olsaydım zaten merak ettiğim için olacaktım. Kanserin tedavisini bulmak için doktor olacaktım. Aynı şekilde insan neden böyle bir yaratık ve neden bu şekilde davranıyoruz? işte bunları merak ettiğim için oyuncu oldum. Bütün bu soruları iyi bir şekilde araştırmadan bir karakteri zaten oynamanız mümkün değil. Ben kendimi ve insanı anlayabilmek adına oyuncu oldum. Yoksa kafayı yerim, ruh hastası olurum. Hiçbir zaman da tam olarak anlayabileceğimi zannetmiyorum. Çaba gösteriyorum tabi ama bu ufacık bir kırıntı. Oradan biraz, buradan biraz bir şey anlayabilirsem ne mutlu. Herşeyi bilmek zaten mümkün değil. En iyi oyunumu göremeden de bir gün öleceğim. Zaten hiçbir zaman en iyisi yok. Her zaman daha iyisi var. ACME: Beslenmenize ve sağlığınıza dikkat edebiliyor musunuz ? Haluk BİLGİNER: Vücudum bana bildiriyor. “Şunu ye” diyor sonra canım onu istiyor ve bende onu yiyorum. Mesela Nisan 2009 Actual Medicine bazı zararlı alışkanlıklarım da var. Sigara içiyorum. İçmemem gerektiğini biliyorum ama henüz sigaranın direkt bir şikayetini görmüş değilim. Tabi bu bir gün görmeyeceğim anlamına gelmez. Öyle suyuma dikkat edeyim, gıdama dikkat edeyim düşüncesiyle hareket etmiyorum. Bundan ziyade vücudum neyi isterse onu yiyorum. Durduk yerde canım asitli bir içecek isterse vardır vücudumun bir bildiği diye düşünüyorum. ACME: Şikayetçi olduğunuz bir ra hatsızlığınız var mı ? Haluk BİLGİNER: Benim yüksek tansiyonum var. Her sabah tansiyon hapı alıyorum ve düzgün bir seviyede tutmaya çalışıyorum. Onun dışında çok bir sıkıntım yok. ACME: Tıp camiasına bizler aracılı ğıyla söylemek istediğiniz birşeyler var mı? Haluk BİLGİNER: Hekimleri çok seviyorum. Bir daha dünyaya gelirsem mutlaka hekim olacağım. Ama akşam muayenehaneyi kapattıktan sonra mutlaka sahneye de çıkacağım. Gece 20:00’dan sonra telefonumu da kapatmış olup mutlaka sahnede olacağım. Şaka bir yana hekimlik benim gerçekten çok saygı duyduğum ve imrendiğim bir meslektir. Benim bütün hekim arkadaşlarım ‘‘aman Haluk yahu neye imreniyorsun, çok zor bir iş’’ falan derler ama hangi iş kolay ki? Eğer bir hekim olsaydım iyi bir hekim olacağıma da inanıyorum. Tabi olabilseydim veya onu seçseydim. Ama ben çok severek, bilerek ve isteyerek oyunculuğu seçtim. 16 yaşımda da artık bir oyuncu olacağımı biliyordum. Hekim olmaya kafayı takmış olsaydım alanında başarılı bir hekim olmaya çalışan biri olurdum diye düşünüyorum. ACME: Sn Bilginer’e tüm okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz. 85