KAHVE MOLASI “Rejisörlük karşıdan bakıldığında orkestra şefliğine ben zer. Özellikle de oyun başladıktan sonra ne iş yaptığını pek anlayamazsınız. Oysa rejisör o dünyayı kuran kişidir.” Tiyatro dünyasının başarılı ismi Hakan Altıner, yıllardır “Tiyatro Kedi” bünyesinde yarattığı dünyayı tiyatro sever lere sunuyor. Tiyatronun kendi seçimi olduğunu savunan ve bu seçiminden dolayı pişman olmadığını belirten Hakan Altıner, sizler için bu ay ki ‘Kahve Molası’ köşemi zin sorularını yanıtladı… Hakan ALTINER Rejisör ACME: 1974 yılında Kenter Ti yatrosunda oyuncu olarak yer aldınız. Tiyatronun hayatınıza girişinden bugüne kadar gelen hikayesini bizimle paylaşır mı sınız? Hakan ALTINER: Ben şanslı bir kuşakta yetiştim. Şu anlamda söylüyorum, benim dönemimde YÖK icat edilmediği için insanlar isterlerse ve sınavları kazanabilirlerse iki üniversiteyi birden paralel okuyabiliyorlardı. Ben de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Konservatuarı Tiyatro bölümünü eş zamanlı okudum. Tiyatro benim seçimimdi. İleriye dönük planlar yaparken, tiyatro benim için daima bir öncelik kazandı. Neredeyse kendimi bildim bileli bir hevesti tiyatro benim için ve daha sonra bir ideale dönüştü. 68 Günümüz Türkiye’sinin şartları o zamanda da geçerliydi. Bir yandan da hukuk okuyarak geleceğimi güvence altına almak mantıklı geldi. Hukuka da severek girdim. Hatta askere gidene kadar oyunculukla paralel olarak profesyonel avukatlık da yaptım. Askerden geldikten sonra, Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan göreve geldiğinde Şehir Tiyatroları yeninden yapılanma sürecine girdi. Gencay Gürün’ü genel sanat yönetmenliğine atadılar. Bana da Şehir Tiyatroları müdürlüğü ve yönetmenliğini teklif ettiler. O zaman biraz radikal bir karar almak gerekiyordu ve yaşım biraz ilerlemiş olmasına rağmen hiç tereddütsüz bu teklifi kabul ettim. Barodan kaydımı dondurdum ve sonra da zaten hukukla bir daha hiç ilgilenmedim. O dönemden sonra hep tiyatro oldu hayatımda. Bu kararı alırkenki ruh halimi şu anda da çok net hatırladığım için, tiyatronun benim için bir yaşama biçimi olduğuna şimdi daha çok inanıyorum. 1985 yılında bu kararı almıştım. 25 yıldır Şehir Tiyatroları, Kenter Tiyatrosu ve kendi özel tiyatrolarımızda profesyonel olarak tiyatro ile uğraşıyorum. Hayatım için çok önemli bir dönüm noktasıydı o yıl ve alActual Medicine dığım karardan hiç pişmanlık duymadım. ACME: Oyunculuk yaparken bir taraftan rejisörlük deneyi miniz oldu. Bu süreç nasıl ge lişti? Rejisör olmaya nasıl ka rar verdiniz? Hakan ALTINER: Benim zaten asıl işim rejisörlük. Reji, hem eğitimini aldığım hem de temelde yapmayı tercih ettiğim bir tiyatro dalı. Şehir Tiyatroları’nda hiç oyunculuk yapmadım. Hep yönetmen olarak bulundum. Oyunculuğa Kenter Tiyatrosu’nda başlamıştım ve oyunculukla rejisörlüğü birlikte yürütüyordum. ACME: Rejisör olarak görevi nizden biraz bahseder misiniz? Yeni bir oyun hazırlarken oyuncu seçim ve dekor hazırla ma da nelere dikkat ediyorsu nuz? Hakan ALTINER: Rejisörlük karşıdan bakıldığında orkestra şefliğine benzer. Özellikle de oyun başladıktan sonra ne iş yaptığını pek anlayamazsınız. Oysa rejisör o dünyayı kuran kişidir. Tiyatro Ağustos 2010 KAHVE MOLASI metni isterse çok yeni bir oyun olsun, isterse 400 yıllık bir Shakespeare eseri olsun. Rejisör metni çok iyi okur, ona yorumunu koyar ve o yoruma göre orkestrasını idare etmeye başlar. Oyunculuk mesleğini seçmemizdeki temel neden, kendimize yeni bir dünya yaratmak ve o dünyayı başka seyircilerle paylaşmaktır. O yüzden de bir terapidir oyunculuk. Hem oynayan hem de izleyen için… Rejisör ise dünyaların tamamını kuran kişidir. Rejisörün hayalleri daha geniş olmalı, tiyatroda sorunlara daha çok çözüm üretebilerek yaklaşan ve sorumluluk alan biri olmalıdır. Ağır bir iştir. Sahneye çıkma heyecanın ötesine geçen bir iştir. Ben oyunculuk ve rejisörlük arasında bir kıyaslama yaptığım zaman benim gönlümde yatan aslan, her zaman reji kısmı oldu. Bu konuda şanslı olduğumu da söyleyebilirim. Bu zamana kadar birçok oyun sahneye koydum ve hepsinde sevdiğim insanlarla çalıştım. Dolayısıyla bu meslek beni çok tatmin etti. ACME: Uzun yıllardır sahne ar kasında ve sahnede çeşitli rol lerde karşımıza çıkıyorsunuz. Sahne arkası ve sahnede olmak la bir karşılaştırma yapsak? Hakan ALTINER: Oyunculuk, karşıdan baktığınız zaman her gece adrenalininizi tepeye sıçratan ve oynadığınız sürece özellikle seyirci iletişimi açısından daha heyecan verici gibi gözüken bir meslek dalıdır. Rejisörlük ise siAğustos 2010 zin rejisörlüğü yorumlayış biçiminize göre değişir. Bazı rejisörler vardır ki prova süresince oyundaki işini bitirir, sonra oyunun semtine bile uğramaz. Ben ödenekli tiyatroda reji yaparken bile, hiç bu sistemde olamadım çünkü oyundan hiçbir zaman kopamadım. Belki de oyunculuk damarım tuttuğu içindir. Sahneye koyup da gitmediğim bir oyun bu zamana kadar hiç olmadı. Bu yüzden bende oyunculuk heyecanı ve rejinin heyecanı her zaman paralel gitti. Rejisörlük yaparken sahne üzerindeki oyuncu arkadaşlarımın yerine kendimi koymak bambaşka bir duygu. Ama ben olsaydım şurada şöyle yapardım gibi bir düşünce değil kastettiğim. Doğrusunu söylemek gerekirse öyle bir düşünce ile hiç reji yapmadım. Kısaca özetlemek gerekirse, oyunculuk daha güncel, daha heyecanı sıcak tutan bir şey gibi görünürken, rejisörlük oyun bittikten sonra kitabı kapatıp işi bitmiş gibi görünüyorsa da; ben bu şekilde çalışmadığım için, ikisinin heyecanı da benimle paralel gitti. ACME: Bir karşılaştırma da televizyon ve tiyatro arasında yapmak gerekirse, dizi oyunculuğu ve tiyatro hakkında neler söylemek istersiniz? Hakan ALTINER: Çok büyük farklar var. Bizim asıl mesleğimiz tiyatro oyunculuActual Medicine ğu. Zaten bu işin kökeni de aktörlük ve aktrisliktir. Dizi oyunculuğu, bir dönem hem dünyada hem Türkiye’de oyunculuk yeteneğine bakılmadan, yüzü ekrana uygun olan, kamera karşısında dediklerinizi yapan insanlar olarak yorumlandı. Tabi gelişen süreçler içinde elemeler oldu. Şimdi dizilere baktığımız zaman profesyonel oyuncuların bu işi sırtladığını görebiliyoruz. Ama bu söylediğimden mankenlik mesleğini küçümsüyorum gibi söylem anlaşılmasın. Mankenlikten oyuncu oldu denilen furyayla da aslında mankenlerimizin ilgisi olmadı. Sokaktan geçen ve fotoğrafı güzel olan, ilişkileri daha iyi olan insanları oyuncu yaptılar. Bunu oyunculuk olarak nitelemiyorum. Oyunculuk mesleği açısından tiyatro ve diziyi karşılaştırırsanız, tiyatronun heyecanı, soluk alıp verişi, her gece tekrarlayan o heyecanı dizilerde elbette ki yok. Tiyatro anlık bir şeyken, dizide sahneyi beğenmezseniz bunu tekrarlayabilirsiniz. Bir de maddi koşullar tabi ki birbirinden çok farklı. Bunlar dışında da pek bir fark yok açıkçası. ACME: Bugüne kadar “Kamel yalı Kadın”, “Müzikaldeki Ha yalet”, “Kibarlık Budalası”, “Çalıkuşu”, “Bir Yaz Gecesi Rüyası” gibi tiyatroseverlerin aşina olduğu oyunları sahnele diniz. İzleyenlerden nasıl tep kiler alıyorsunuz? Hakan ALTINER: Çok iyi tepkiler alıyoruz. Biz Tiyatro Kedi’yi 69 KAHVE MOLASI kurarken, burası şahıs tiyatrosu olmasın, bir kişinin adı altında diğer oyuncuların iş yaptığı bir tiyatro olmasın dedik. Adı bu yüzden de Tiyatro Kedi oldu zaten ve Kedi’yi marka yapabilmek amacıyla yola çıktık. Bu yüzden de bu saydığımız oyunlar gibi pek çok oyunla yelpazemizi geniş tutmaya çalıştık. Çok kazançlı oldu bizim için. Hem Kedi bu sekiz yıl içinde markalaştı, hem de ciddi bir tiyatro kitlesi oluştu. Bunun en basit örneğini şöyle anlatabilirim. Kedi olarak herhangi bir oyunla İzmir’e turneye gidiyoruz ve organizasyondaki arkadaşlarımız seyircilerin “Kedi geliyormuş” diye bilet aldıklarını söylüyorlar. Oyun ya da oyuncu sormadan, sadece Tiyatro Kedi için bilet alıyorlar. Bu çok güzel bir şey. Demek doğru işler yapıyoruz, demek ki bir şeyleri yerine oturtabilmişiz. Tüm ekip arkadaşlarımla birlikte çok büyük bir emek harcıyoruz. Oyun seçimi, oyuncu seçimi, repertuar politikası, aylık oyun düzeni, iletişim kaynakları vs… A’dan Z’ye her konuda çok titiz davranıyoruz. Bunların yanında beni burada en çok mutlu eden şey, çok genç bir seyirci potansiyelimiz var. Bizi izlemeye gelenlerin neredeyse %70’i genç ve bu bizi çok mutlu ediyor. Mesleğimiz adına da bu potansiyel bizi çok umutlandırıyor. ACME: Bende şimdi onu sora caktım. Tiyatro Kedi bünyesin de severek izlediğimiz çok ba şarılı sanatçılarımızın yanında, her yıl oyuncu seçmeleri ile kadronuza yeni isimler katıyor - 70 sunuz. Uzun yıllar bu işin içinde olan birisi olarak yeni kuşağın tiyatroya olan ilgisini nasıl değerlendirirsiniz? Hakan ALTINER: Çok yoğun bir ilgi var tiyatroya. Bu sene ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ için müzikal seçmeleri ilan ettik. Seçmelerde belirli spesifik şarkıları söyleyebilme şartı koyduk ve buna rağmen seçmelere 283 kişi başvuru yaptı. Ne kadar güzel bir şey değil mi? Bizim seçmelerimiz hoş geldin, adın nedir, hadi bir şiir oku gibi bir diyalogdan ibaret değil. Bizim seçmelerimiz güncelerce süren, çok ciddi uzmanlardan jüriler oluşturarak gerçekleşen bir tür workshop gibi olduğu için, gelen herkes hakkında çok detaylı bir değerlendirme yapıyoruz. Gelen oyuncularla ilgili ciddi raporlar hazırlıyoruz ve bu raporlardan bir portföy oluşturuyoruz. Bu sadece bizim için faydalı olmuyor elbette. Çok geniş bir done oluştu elimizde. Başka tiyatrolardan ya da televizyonlardan yapımcılar sordukları zaman, hem oyuncular olarak, hem yapımcılar olarak herkesin çok işine yarayan bir bilgi belleği oluşturduk. ACME: Tiyatro Kedi bünyesinde çalış malarınıza devam ediyorsunuz. Önü müzdeki sezon oyunları hakkında bil gi verebilir misiniz? Hakan ALTINER: Bir oyun oynanır ve bir süre sonra kalkar. Neden seyircisi biter, gişe kaygısından kaldırırsınız. Bizim oyunlarımız üst üste eklendi. Şu anda 5 prodüksiyonumuz var ve hiç birinin ortadan kalkması için de bir sebep yok. Ama yeni sezonda ocak ayı gibi yeni bir prodüksiyon projemiz var. Bu sene yeni sayılabilecek oyunlarımız kış oyunu olarak yine ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ ve geçen yıl çok az oynayan ‘Pazar Günkü Cinayet’. Bu iki oyunumuz joker oyunlar olarak önümüzdeki sezon da devam edecek. Zaten sezonu da bu oyunlarla Actual Medicine açacağız. Bu oyunlarımızın yanında diğer oyunlarımız ‘Kibarlık Budalası’, ‘Çalıkuşu’ da önümüzdeki sezon da devam edecek. ACME: Tiyatro Kedi dışında ye ni sezonda televizyon projeleri var mı? Hakan ALTINER: Özellikle yaz sezonundan kış sezonuna dönük dizi bağlantıları yapıldığı zaman, benim şöyle bir zorluğum oluyor. Artık diziler hep İstanbul dışında çekiliyor. Biz ‘On İki Ay Tiyatro’ sloganıyla yola çıktığımız için, ilk dört bölümü de olsa, ilk iki bölümü de olsa benim İstanbul dışına çıkmak gibi bir şansım çok fazla yok ne yazık ki. Aslında çok geliyor o tarz projeler, sevdiğim projeler de oluyor ama evet diyemiyorum bir türlü. Bu yıl sonbaharda sadece İstanbul’da çekilecek olan bir sit-com çalışması var. Yıllar sonra Levent Kırca ile birlikte oynayacağız. Bir aksilik çıkmaz ise o proje gerçekleşebilecek. Şu anda onun üzerinde çalışıyoruz. Sit-com bana çok yatkın geliyor, bir tür tiyatro gibi zaten sit-com. Onun dışında kesinleşen bir şey henüz yok. ACME: Yoğun temponuzda sağ lığınıza nasıl vakit ayırıyorsu nuz? Hakan ALTINER: Spor yapan biri değilim, yediklerime de çok dikkat etmiyorum ama yıllık checkuplarımı ihmal etmeden, her hangi bir şekilde umursamazlık içine girmeden, kendi vücut dengelerimi bilerek, onlarda en ufak bir bozulma olduğu zaman tedbir alarak yaşamaya çalışıyorum. Ağustos 2010