tc. gazi üniversitesi sağlık bilimleri enstitüsü hemşirelik programı

advertisement
TC.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
HEMŞİRELİK PROGRAMI
BİREYLERİN İNME RİSK FAKTÖRLERİNİ BİLME
DURUMLARI ve ALDIKLARI ÖNLEMLERİN
BELİRLENMESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Aydan Eda URVAYLIOĞLU
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Hatice BOSTANOĞLU
ANKARA
Mayıs 2011
l
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
Kabul ve Onay
İçindekiler
Tablolar
Kısaltmalar
1. GİRİŞ
I
II
VI
VIII
1
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi
1
1.2. Araştırmanın Amacı
4
2. GENEL BİLGİLER
5
2.1. İnme
5
2.2. Serebral Dolaşımın Fizyolojisi
8
2.3. İnmede Etyoloji ve Sınıflandırma
2.3.1. Serebral İskemi
10
10
2.3.1.1. Geniş Arter Aterosklerozu
11
2.3.1.2. Kardiyoembolizm
12
2.3.1.3. Küçük Damar Oklüzyonu (laküner infarktlar)
13
2.3.1.4. Diğer Belirlenen Nedenlere Bağlı İskemik İnme
13
2.3.1.5. Nedeni Belirlenemeyen İskemik İnme
14
2.3.2. İntraserebral Hemoraji
14
II
2.3.3. Subaraknoid Kanama
14
2.4. Tekrarlayan İnme
15
2.5. İnme Risk Faktörleri
16
2.5.1. Değiştirilemeyen Risk Faktörleri
17
2.5.1.1. Yaş
17
2.5.1.2. Cinsiyet
17
2.5.1.3. Irk
17
2.5.1.4. Aile öyküsü
18
2.5.2. Değiştirilebilen Risk Faktörleri
19
2.5.2.1. Hipertansiyon
19
2.5.2.1.1. Hipertansiyonda Yaşam Tarzı Değişiklikleri
20
2.5.2.2. Diabetes Mellitus
22
2.5.2.2.1. Diabetes Mellitusta Yaşam Tarzı Değişiklikleri
23
2.5.2.3. Kardiyovasküler Hastalıklar
25
2.5.2.3.1. Kardiyovasküler Hastalıklardan Primer Korunma Esasları
26
2.5.2.4. Dislipidemi
27
2.5.2.4.1. Dislipideminin Önlenmesi, Beslenme ve Yaşam Tarzı
Değişiklikleri
28
2.5.2.5. Sigara
30
2.5.2.6. Geçici İskemik Atak
31
III
2.5.2.7. Diyet ve Beslenme Alışkanlığı
32
2.5.2.8. Obezite
33
2.5.2.8.1. Obezitenin Önlenmesi
34
2.5.2.9. Fiziksel İnaktivite
34
2.5.2.10. Alkol
36
2.5.2.11. Oral Kontraseptif Kullanımı
37
2.5.3. Birincil Korunmada Vasküler Risk Faktörlerine Yaklaşım
2.6. İnmenin Önlenmesinin Önemi ve Hemşirenin Rolü
2.6.1. İnmenin Önlenmesinin Önemi
37
39
39
2.6.2. Sağlık Eğitimi ve Sağlığın Yükseltilmesinde Hemşirenin Rolü40
3. GEREÇ ve YÖNTEM
43
3.1. Araştırmanın Şekli
43
3.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri
43
3.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
44
3.3.1. Araştırmanın Evreni
44
3.3.2. Araştırmanın Örneklemi
45
3.4. Verilerin Toplanması
47
3.4.1. Veri Toplama Aracı
47
3.4.2. Veri Toplama Aracının Ön Uygulaması
48
3.4.3. Veri Toplama Aracının Uygulanması
49
IV
3.4.4. Ölçüm Yöntemleri
49
3.5. Verilerin Değerlendirilmesi
50
3.6. Araştırmanın Etik Yönü
50
4. BULGULAR
51
5. TARTIŞMA
79
6. SONUÇ ve ÖNERİLER
98
6.1. Sonuçlar
98
6.2. Öneriler
105
7. ÖZET
107
8. SUMMARY
108
9. KAYNAKLAR
109
10. EKLER
144
EK 1. Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu
144
EK 2. Soru Formu
148
EK 3. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu Onayı
156
EK 4. Araştırma İzin Yazısı
157
EK 5. Araştırmaya Katılan Tüm Birimlerin ve Elemanların Araştırma
Hakkında Bilgilendirildiğine Dair Belge
EK 6. Ek Tablolar
158
159
11. TEŞEKKÜR
168
12. ÖZGEÇMİŞ
169
V
TABLOLAR
Tablo 1:
İnme Risk Faktörleri
Tablo 2:
Hipertansiyon Tedavisinde Önerilen Yaşam Tarzı
16
Değişiklikleri ve Kan Basıncına Etkileri
21
Tablo 3:
Tabakalı Örneklem Sonuçları
46
Tablo 4.1:
Bireylerin Demografik Özelliklerine Göre Dağılımı
51
Tablo 4.2:
Bireylerin Hastalık Durumlarına Göre Dağılım
54
Tablo 4.3:
Bireylerin Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarına Göre
Dağılım
Tablo 4.4:
Bireylerin Özel Bir Diyeti Olma ve Egzersiz Yapma
Durumlarına Göre Dağılım
Tablo 4.5:
63
Bireylerin Hareket Azlığı İçin Alınması Gereken Önlemleri
Bilme Durumları ve Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
Tablo 4.9:
61
Bireylerin Obeziteye İlişkin Önlemleri Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
Tablo 4.8:
59
Bireylerin Hipertansiyona İlişkin Önlemleri Bilme Durumları
ve Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
Tablo 4.7:
58
Bireylerin İnmeye Neden Olan Risk Faktörlerini Bilme
Durumlarına Göre Dağılım
Tablo 4.6:
56
64
Bireylerin Diabete İlişkin Önlemleri Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
65
VI
Tablo 4.10: Bireylerin Dislipidemiye İlişkin Önlemleri Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
67
Tablo 4.11: Bireylerin Kardiyovasküler Hastalıklara İlişkin Önlemleri
Bilme Durumları ve Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
Tablo 4.12: Bireylerin Bilgi Kaynaklarına Göre Dağılım
69
71
Tablo 4.13: Bireylere Göre Sağlıklarının Kontrol Altında Olma, İnme Riski
Taşıma Durumlarını İfade Etme ve Sağlıklarını Kontrol
Altında Tutmak İçin Yaptıkları Uygulamalara Göre Dağılım72
Tablo 4.14: Bireylerin Cinsiyete Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
74
Tablo 4.15: Bireylerin Yaşa Göre Kendilerinde İnme Riski Olduğunu
İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
75
Tablo 4.16: Bireylerin Eğitim Düzeylerine Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumları
76
Tablo 4.17: Bireylerin Çalışma Statülerine Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
77
Tablo 4.18: Bireylerin Medeni Durumlarına Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
78
VII
KISALTMALAR
ABD: Amerika Birleşik Devletleri
AF: Atrial Fibrilasyon
ALLHAT: Antihypertensive and Lipid-Lowering Treatment to Prevent
Heart Attack Trial
ATP: Adenozintrifosfat
BBT: Bilgisayarlı Beyin Tomografisi
BGT: Bozulmuş Glikoz Toleransı
BKİ: Beden Kitle İndeksi
CABG: Koroner Arter By-Pass Greft
CADASIL: Cerebral Autosomal Dominant Arteriopathy with Subcortical
Infarcts and Leukoencephalopathy
DASH: Dietary Approaches to Stop Hypertension
DM: Diabetes Mellitus
DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü
EEG: Elektroensefalografi
ESH/ESC: the European Society of Hypertension and the European
Society of Cardiology
GİA: Geçici İskemik Atak
HDL: High-density lipoprotein
VIII
HHP: Honululu Heart Pragram
HOT: Hypertension Optimal Treatment
HPFS: Health Prefessionls Follow-up
HT: Hipertansiyon
JNC 7: The Seventh Report of the Joint National Committee on
Prevention, Detection, Evaluation and Treatment of High Blood Pressure
LACI: Laküner infarkt
LDL: Low-density lipoprotein
LIFE: Cardiovascular Morbidity and Mortality in the Losartan Intervention
For Endpoint Reduction
MI: Miyokard Infarktüsü
MONICA: Monitoring of Trends and Determinants in Cardiovascular
Diseases
MRFIT: Multiple Risk Factor Intervention Trial
MR: Manyetik rezonans
NaCI: Sodyum Klorür
NCEP ATP III: Ulusal Kolesterol Eğitim Programı Erişkin Tedavi Paneli III
NHS: Nurses’ Health Study
NVAF: Nonvalvüler Atrial Fibrilasyon
PACI: Parsiyel anterior sirkülasyon infarktları
IX
POCI: Posterior sirkülasyon infarktları
RR: Relatif Risk
SAK: Subaraknoid Kanama
SHEP: Systolic Hypertension in the Elderly Program
SPSS: Statistical Package for the Social Sciences
SVH: Serebrovasküler Hastalık
TACI: Total Anterior Sirkülasyon Infarkt
TEKHARF: Türk Erişkinlerinde Kalp Hastalıkları ve Risk Faktörleri
Çalışması
TG: Trigliserit
THINK: Türkiyede Hipertansif Hastalarda İnme Riski ve İnme Riski
Açısından Bölgesel Farklılıkların Belirlenmesi: Hastane Tabanlı, Kesitsel,
Epidemiyolojik Anket Çalışması
TOAST: Trial of Org 10172 in Acute Stroke Treatment
USG: Doppler Ultrasonografi
WHO: World Health Organisation
VLDL: Very-low-density lipoprotein
X
1. GİRİŞ
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi
İnme, hayatın tüm alanlarını etkileyen kronik, önemli bir sağlık
sorunudur1. Akut inme, kalp hastalıkları ve kanserin ardından en sık üçüncü
ölüm nedeni olup Türkiye’de ve tüm Dünyada, morbidite ve mortalitenin sık
nedenleri arasındadır2,3. İnme ayrıca uzun dönem sakatlığın ana nedenidir4.
Endüstrileşmiş toplumlarda hastane başvurularında ve sağlık harcamalarında
önemli bir yer tutmaktadır5.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre 2002 yılında 5.5
milyon kişinin inme nedeniyle öldüğü belirtilmiştir6. Avrupa ülkelerinde her yıl
yüzbinde 100-200 yeni olgu bildirilmektedir7. ABD’de de her yıl 700.000 yeni
inme olgusu gelişmekte ve bu hastalarında %20’si aynı yıl içerisinde
ölmektedir8,9. Yıllara ve ülkelere göre değişmekle beraber, inme erkeklerde
yüz binde 174, kadınlarda yüz binde 122 oranlarında bildirilmiştir7. Türkiye’de
tüm ölümlerin %40.6’sı kalp hastalıklarından, %6.8’i Serebrovasküler
hastalıklardan (SVH) kaynaklanmaktadır. Bu oranla SVH Türkiye’de üçüncü
en sık ölüm nedenidir3. Ülkemizde 1996 yılında yapılan çok merkezli inme
çalışması sonuçlarına göre, Türkiye’de nüfusa göre oranlandığında her yıl
yeni 125.000 inme olgusunun görüldüğü, mortalite oranının ise %24 civarında
olduğu görülmüştür10. 2020’li yıllarda inmenin koroner arter hastalıkları ile
birlikte,
sağlıklı
yaşamın
kaybındaki
en
önemli
neden
olacağı
düşünülmektedir4.
1
İnmede yüksek mortalite dışında, inme geçiren hastaların
yaklaşık üçte biri kalıcı olarak fiziksel fonksiyon eksikliği yaşamaktadır11. Bu
durum, hastanın ve ailesinin ekonomik, sosyal, psikolojik hayatı ve genel
yaşam kalitesi üzerine olumsuz etki oluşturmaktadır. Bu hastaların sürekli
bakım
ve
tedavi
masrafları,
kişiye
ve
topluma
ciddi
mali
yük
getirmektedir12,13,14. İnme, yüksek mortalite ve morbidite riski taşıması ve
tedavisinin yüksek maliyetli olması nedeniyle toplum sağlığı açısından büyük
önem taşımaktadır15.
İnme sonrasında birçok komplikasyon ortaya çıkmakta ve
hastaların yaşam kalitesini etkileyerek oldukça önemli bir sağlık problemi
oluşturmaktadır16. İnmeden sonra altı aydan uzun süre yaşayanların %1218’inde afazi, %22’sinde yürüyememe, %32’sinde depresyon, %48’inde
hemiparezi gelişmektedir17. İnmeli hastaların %10’u tamamen, %25’i minör
bozukluklar ile iyileşmekte, %40’ında orta dereceden ileri dereceye kadar
yetersizlikler görülmekte, yaklaşık %14’ünde ise takip eden bir yıl içerisinde
tekrarlamaktadır. Bir yılın sonunda hastaların %53-76’sı günlük yaşam
aktivitelerini bağımsız olarak sürdürebilirken, %8-28’i ise tamamen bağımlı
olmakta ve bakıma ihtiyaç duymaktadır18. Bu nedenle inmeye yol açan risk
faktörlerinin bilinmesi ve önlemlerin alınması birincil korunmada oldukça
önemlidir.
İnmede; yaş, cinsiyet, ırk ve aile öyküsü gibi değiştirilemeyen
risk faktörleri ile hipertansiyon, diabetes mellitus, kardiyovasküler hastalıklar
(kalp yetmezliği, sol ventriküler hipertrofi, atrial fibrilasyon), dislipidemi, diyet
ve beslenme alışkanlığı, obezite, sigara kullanımı, fiziksel inaktivite, alkol
kullanımı, oral kontraseptif kullanımı gibi değiştirilebilir risk faktörleri de
bulunmaktadır19.
2
Ülkemizde inmenin önemli bir sağlık sorunu olduğu konusunda
tam bir fikir birliği vardır. Ancak gerek düzenli sağlık kayıtlarının ve ölüm
verilerinin bulunmayışı, gerekse epidemiyoloji alanındaki genel çalışma
eksikliğinin bir sonucu olarak ülkemize özgü risk faktörü dağılımı ve bunların
klinik inme alt tipleriyle ilişkisi hakkında çok az bilgi bulunmaktadır20. Bu
nedenle, ülkemizde geniş epidemiyolojik çalışmalar yapılarak sık görülen risk
faktörlerinin belirlenmesi, özellikle değiştirilebilir, azaltılabilir olan risk
faktörlerinin ortaya konması, alınacak koruyucu önlemler açısından son
derece önem teşkil etmektedir21. Son yıllarda serebrovasküler hastalıklara
bağlı mortalitede belirgin azalma görülmesinde, risk faktörleri ile mücadelenin
önemli rol oynadığı bildirilmektedir22.
Risk faktörlerinin tanınması, önlenmesi ve tedavi edilmesiyle,
inme sıklığı ve buna bağlı mortalite son yıllarda azalmıştır. Ancak gelişmiş
ülkelerde yaşlı nüfusun artması, gelişmekte olan ülkelerde de infeksiyon ve
diğer bazı ölüme neden olan hastalıkların daha iyi tedavi edilmesi nedeniyle
önümüzdeki yıllarda inme sıklığında artış beklenmektedir7.
İnmede; yüksek ölüm riski, uzun süreli fonksiyonel ve nörolojik
kayıplar ve ilk inmeden sonra tekrarlama olasılığı nedeniyle toplumsal sağlık
üzerine etkilerinin azaltılmasında en etkili yöntem risk faktörlerinin önlenmesi
olarak görünmektedir. İnmenin kötü sonuçlarının azaltılmasında eğitim ve
tarama programları geliştirilmeli ve risk faktörü taşıyan bireylerin yakın takibi
ve tedavisi gerçekleştirilmelidir23. Bu nedenle birinci basamak sağlık
kuruluşları tarafından yapılan risk belirleme ve özel tarama programları,
yüksek risk taşıyan bireyler için önemlidir. Bireyin yaşam kalitesini arttırmada;
birey ve toplumlara korunma önlemleri ve risk faktörlerini anlatma, risklerini
belirleme ve fark ettirme, toplum tarama programlarını planlama ve uygulama,
3
şüphelileri ayrıntılı tanı yöntemleri için sevk etme ve izleme, hemşirenin
birincil ve ikincil koruma kapsamındaki faaliyet ve rollerindendir24.
Hemşirenin, toplumda önemli sağlık sorunu oluşturan bir
hastalığa etkin ve kaliteli hemşirelik yaklaşımında bulunabilmesi için, hizmet
verdiği toplumun yapısını, sosyo-kültürel özelliklerini, sağlık alışkanlıklarını ve
sağlıklarını olumsuz etkileyebilecek davranışlarını bilmesi gerekmektedir. Bu
nedenle risk faktörlerinin belirlenip bireyin bu konularda bilinçlendirilmesi,
durumuyla baş edebilecek duruma gelmesi ve oluşabilecek komplikasyonların
önlenmesi açısından son derece önemlidir25.
Kronik hastalıkların yaşam süresi ve kalitesine olan olumsuz
etkisi, maddi ve manevi maliyetlerin yüksekliği düşünüldüğünde yaşam tarzını
değiştirmeye yönelik koruyucu programların önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Risk faktörlerinin kontrol altına alınması ve diğer temel önlemlerle hastaneye
yatış, pahalı tedavi edici ve cerrahi işlem gerektiren hastalıkların azalması ve
bu hastalıklara bağlı iş gücü kayıpları ve ölümlerin de azalması ile ekonomik
yük de azalacaktır26.
Bu nedenlerle bu araştırmanın inmenin önlenmesine yönelik
sağlık eğitimi ve tarama programlarına yol göstereceği düşünülmektedir.
1.2. Araştırmanın Amacı
Bu araştırma, bireylerin inme risk faktörlerini bilme durumları ve
aldıkları önlemlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
4
2. GENEL BİLGİLER
2.1. İnme
DSÖ, inmeyi en geniş anlamıyla “serebral fonksiyondaki fokal
bozukluğa ilişkin, 24 saatten uzun süren ya da vasküler kökenli bir neden
dışında belirgin bir neden olmaksızın ölüme yol açan, hızlı gelişen klinik
belirtiler” olarak tanımlamıştır27,28.
İnme, popülasyonlarda sosyoekonomik önemi giderek artan bir
hastalıktır. Yaş standardizasyonu yapıldıktan sonra 55 ve üstü yaşlarda
toplam inme insidansı yıllık 4.2-6.5/1000 olarak görülmektedir. Yaşa spesifik
inme insidansının, dekad artışı ile de progressif bir şekilde yükseldiği
gözlenmiştir. Örneğin; 45 yaş altı kişilerde inme insidansı 0.1-0.3/1000 kişi/yıl;
75-84 yaş arası 12.0-20.0/1000 kişi/yıl olarak değişmektedir. Yaşa bağlı en
fazla inme oranı Japonya, Rusya ve Ukrayna’da gözlenmektedir4.
Bölgesel çalışmaların sonuçları, 1980 yılından itibaren inme
insidansında
azalma
olmadığını,
hatta
artma
olabileceğini
ortaya
koymaktadır. İsveç’te 1989-1998 yılları arasında inme insidans oranları
erkeklerde yılda %3.1 ve kadınlarda yılda %2.9 artmıştır4. ABD’de akut inme
insidansı 1980-1994 yıllarında, 1975-1979 yıllarına göre %17 artmıştır. İnme
ile ilişkili mortalite oranı azalırken inme insidansında artış olması, özürlülük ile
yaşayan inme geçirmiş kişi sayısında artışa neden olmuş ve bu artış, inme
geçiren kişinin ailesi, toplum ve sağlık sistemi üzerinde gittikçe artan bir yük
oluşturmuştur4.
5
Northern Manhattan İnme Çalışması’nda 20-45 yaşları arasında
ve 45 yaş ve üzerinde inme insidans oranları karşılaştırılmıştır. Toplam inme
insidans oranının ilerleyen yaşla birlikte arttığı, ancak bu artışın esas olarak
infarkt insidansındaki artıştan ve daha az oranda da intrakraniyal hemoraji
oranındaki artıştan kaynaklandığı saptanmıştır. Subaraknoid kanama (SAK)
olasılığı ise yaşla birlikte minimal artış göstermiştir. 45 yaş altındakilerde
hemorajik inmenin, iskemik inmeye oranı 45 yaş ve üzerindekilerden daha
yüksektir. SAK insidansının erkeklerde 35-54 yaşları arasında, kadınlarda 4564 yaşları arasında en yüksek olduğu bildirilmiştir4.
İnme prevalansı, ülkelere göre önemli değişiklik göstermektedir.
Finlandiya’da prevelans erkekler için 1030, kadınlar için 580; Fransa’da 1445;
gelişmekte olan ülkelerde daha da çeşitlilik göstermekte ve prevalans
Hindistan için 58/100000 iken Çin’de 620 olarak bildirilmiştir29,30. ABD’de 18
yaştan büyükler için inme prevalans tahminleri beyazlarda %2.3, siyahlarda
%3.4,
Amerika
yerlilerinde
%5.8
ve
Asya
orijinlilerde
%2
olarak
bildirilmiştir31,32. Her yıl 780000 kişi yeni veya tekrarlayan inme ile
karşılaşmaktadır. Bunların yaklaşık dörtte biri yeni, dörtte üçü tekrarlayan
inmedir. Her 40 saniyede bir kişi inme geçirmektedir33.
İnme
subtiplerine
bakıldığında,
dünya
genelinde
iskemik
inmenin bütün inmelerin %80’ini, intraserebral hemorajilerin %15 ve SAK
sıklığının %5’ini oluşturduğu bildirilmiştir29. Türkiye’de inme alt tiplerinin
dağılımı Avrupa ve ABD’ye göre farklılık göstermektedir. Hemorajik inme
sıklığı dünya genelinde bildirilen değerlerden daha yüksek olarak ortaya
çıkmaktadır. Türk Çok merkezli İnme Çalışmasında bu sıklıklar %29 hemoraji,
%71 iskemi olarak bildirilmiştir34. Kumral ve arkadaşlarının çalışmalarında
6
iskemik inme %,77 hemorajik inme %17 ve SAK ise %4 oranlarında
bildirilmiştir34.
Serebrovasküler hastalıktan ölüm, nörolojik hastalıkların neden
olduğu ölümler arasında %85 ile birinci sıradadır29. İnmeler, endüstrileşmiş
ülkelerin çoğunda ölüm olgularının yaklaşık %10’unu oluşturmaktadır ve bu
ölümlerin çoğu 65 yaşın üzerindeki hastalarda görülmektedir. ABD’de her yıl,
inmeyle ilişkili en az 167.800 ölüm olgusu kaydedilmekte ve yaşa göre
ayarlanmış ortalama inme mortalitesi yıl başına 100.000’de 50-100 dür27.
Sağlık Bakanlığı ve Hıfzıssıhha Enstitüsünün 2002-2004 yılları arasında
yapmış olduğu Türkiye Hastalık Yükü Çalışmasından elde edilen verilere
göre, serebrovasküler hastalıktan ölüm, ülkemiz genelinde erkeklerde %15.5,
kadınlarda ise 15.7 olarak bulunmuştur35. Türkiye’de ölüme neden olan ilk 10
hastalığın dağılımı incelendiğinde, kardiyovasküler hastalıklar %21.7 ile
birinci sırada, serebrovasküler hastalıklar ise %15 ile ikinci sırada ölüm
nedenidir36.
İnmeli hastaların %20’si erken dönemde olmak üzere, %30’u bir
yıl içinde ölmekte, yaşayanların üçte biri de günlük işlerinde başkalarına
muhtaç olarak yaşamlarını sürdürebilmektedirler. İnme, toplumda üçüncü en
sık ölüm nedeni olmasının yanı sıra, erişkinlerde ilk sırada gelen maluliyet
nedenidir.
Nörolojik
hastalıklar
nedeniyle
hastaneye
yatan
olguların
yarısından fazlasını inmeli hastalar oluşturmaktadır28. Bu nedenle inme risk
faktörlerinin önlenmesi önemlidir37. Nüfusu giderek yaşlanan ülkemizde de
inmenin çok önemli ve önlenebilir bir sağlık sorunu olduğu açıktır28.
7
2.2. Serebral Dolaşımın Fizyolojisi
Beyin damar hastalıklarına bağlı oluşan patolojik süreçleri
anlayabilmek için beyin metabolizması ve dolaşımı ile ilgili fizyolojik olayları
(mekanizmaları) bilmek önemlidir. Beyin, metabolik ihtiyacını karşılayacak
olan enerjiyi sadece glikozdan elde eder ve fonksiyonlarını sürdürebilmesi için
yeterli oksijen ve glikoz içeren sürekli kan akımına ihtiyaç duyar. Gri cevherde
bölgesel kan akımı, metabolik ihtiyacı daha az olan beyaz cevherden fazladır.
Serebral korteksin oksijen kullanımı 6ml/100g/dak, buna karşılık beyaz
cevherin bir dakikadaki oksijen kullanımı 2ml/100g/dakikadır. Glikoz kullanımı
4,5-7 mg/100g/dak arasında değişmektedir. Beyin gerekli sabit oksijen ve
glikozu, kardiyak debinin %15’ini oluşturan ve dakikada 800 ml olan kan
akımından karşılar. Bu değerlere karşılık gelen beyin kan akımı ihtiyacı 40-60
ml/dk/100 gramdır. Beyin kan akımını kandaki oksijen basıncı, karbondiyoksit
basıncı etkilediği gibi, kafa içi basınç değişikliklerinden de etkilenir28.
Normal şartlarda beyindeki kan akımını, kafa tabanındaki
serebral perfüzyon basıncı ile serebrovasküler direnç belirler. Ortalama
serebral perfüzyon basıncı, serebral dolaşımdaki ortalama arteryel kan
basıncı ile venöz basınç arasındaki farka eşittir. İstemli hareket ile motor
korteks uyarıldığında metabolik ihtiyacı artmasına bağlı olarak bölgesel olarak
beyin kan akımı artarak ihtiyacı karşılar. Fizyolojik şartların korunduğu
durumda beyin kan akımı sistemik kan basıncı değişikliklerinden etkilenmez.
Sistemik ortalama arter basıncı 60 ile 160 mmHg değerleri arasında kaldığı
sürece
beyin
otoregülasyon
damarlardaki
kan
olarak
direnç
akımının
sabit
adlandırılır.
değişikliği
ile
kalmasını
sağlayan
Otoregulasyon
sağlanır.
mekanizma
başlıca
Sistemik
prekapiller
kan
basıncı
8
yükseldiğinde beyin kan akımını sabit tutmak için pial damarlar daralırken,
kan basıncının düştüğü durumda ise pial damarlar genişler. İskemik inme,
subaraknoid kanama, kafa travması, kanda parsiyel karbondioksit basıncının
artması gibi serebral otoregulasyonun bozulduğu durumlarda beyin kan
akımı, perfüzyon basıncındaki değişikliklerden etkilenir28.
Beyin kan akımı, 20 ml/dk/100gr altına indiğinde iskemik
dokunun enerji ihtiyacı en alt seviyedir ki bu dönemde bir süre için de olsa
hücre bütünlüğü korunur fakat iskemi süresi uzarsa hücre ölümü başlar.
15ml/dk/100gr olduğunda, Elektroensefalografi (EEG) de aktivite kaydedilmez
ve uyarılmış potansiyeller kaybolur. 10ml/dak/100gr olduğunda hücre
harabiyeti başlar. ATP (Adenozintrifosfat) kaybını tam iskemide beyin
hücreleri bir saat kadar tolere edebilir. İskemik hücrede, ATP üretilemez,
laktat ve hidrojen iyonları birikmeye başlar ve laktik asidoz oluşur. Normal
şartlarda hücre içinde bulunan potasyum iyonu ile ekstrasellüler bölgede yer
alan sodyum ve kalsiyum iyonları arasındaki dengeyi sağlayan iyon
pompasının ihtiyacı olan enerji sağlanamadığından potasyum hücre dışına
çıkar. Bu sırada kalsiyum ve sodyum iyonu, su ile birlikte hücre içerisine girer,
glutamat ve aspartat gibi eksitatör aminoasitlerin salınımı eşlik eder.
Kalsiyumun hücre içine girmesi sitotoksik ödem ve giderek geriye
dönüşümsüz hücre ölümü süreci başlamış olur. Kalsiyum fosfolipazı aktive
ederek membrana bağlı gliserofosfolipidlerin serbest yağ asitlerine hidrolizine
ve sonuçta diğer membran lipidlerinin serbest radikal peroksidasyonuna
neden olur. Ayrıca kalsiyum proteaz enzimlerinin aktivasyonuna neden olarak
proteinlerin lizisine ve nitrik oksit sentetazın aktivasyonuyla serbest
radikallerin çıkmasına neden olur. Tüm bunların sonucunda da irreversibl
hücre hasarı meydana gelir ve hücre ölümü gerçekleşir28.
9
Akut iskemik olaylarda, merkezde iskemiden en çok zarar gören
bir alan ile çevresinde enerji metabolizması bozulan ve bu nedenle elektriksel
aktivitesini sürdüremeyen buna karşılık hücre içi ve dışı arasındaki iyon
dengesini koruyabilen irreversibil hücre ölümünün başlamadığı bölge iskemik
penumbra olarak adlandırılır. Penumbrada iskeminin 6 saattan fazla sürmesi
halinde ya da serebral kan akımının 8-9 l/100g/dk’nın altına düşmesi süreden
bağımsız olarak infarkta neden olur. Akut iskemiden dakikalar ve saatler
sonra sitotoksik ödem gelişir ve reversibl olabilir. İskemik ödem ise inmeden
24-72 saat sonra giderek artar ve 5. gün civarında maksimuma varır28,38.
2.3.
İnmede Etyoloji ve Sınıflandırma
İnme etyolojisine yönelik ilk sınıflandırmalar, genellikle lezyonun
patolojisine göre yapılmış ve tüm inmeler, “İskemik” ve “Hemorajik” olmak
üzere iki ana gruba ayrılmıştır. Daha sonraki çalışmalarda ise, ileri
nöroradyolojik,
kardiyolojik,
hematolojik
ve
biyokimyasal
tetkiklerin
kullanılmasıyla, lezyonun patolojisi ile birlikte, lezyon lokalizasyonu ve oluş
mekanizması göz önüne alınarak sınıflandırmalar yapılmıştır. Buna göre
yapılan inme sınıflandırması, serebral iskemi (%60-80), intraserebral hemoraji
(%10-15), subaraknoid kanama (%3-10) olmak üzere 3 ana grupta
toplanmıştır39.
2.3.1.
Serebral İskemi
Serebral
iskemilerde
etyolojiye
göre
sınıflandırma,
akut
iskeminin tedavisi ve prognozun yanı sıra, ikincil koruma açısından çok
10
önemlidir39. Bamford ve arkadaşları 1991 yılında klinik bulguları ön planda
tutarak sınıflandırma yapmışlardır40;
1. Total anterior sirkülasyon infarktları (TACI).
2. Parsiyel anterior sirkülasyon infarktları (PACI).
3. Posterior sirkülasyon infarktları (POCI).
4. Laküner infarktlar (LACI).
1993 yılında TOAST “Trial of Org 10172 in Acute Stroke
Treatment” çalışmasında kullanılan sınıflandırmada ise, klinik bulguların yanı
sıra etyolojiye de yer verilmiştir41.
1. Geniş arter aterosklerozu (tromboz veya emboli).
2. Kardiyoembolizm.
3. Küçük damar oklüzyonu (laküner infarktlar).
4. Diğer belirlenen nedenlere bağlı iskemik inme.
5. Nedeni belirlenemeyen iskemik inme.
2.3.1.1.
Geniş Arter Aterosklerozu
Tüm iskemik inmelerin %50’si geniş arter aterosklerozuna
bağlıdır. Bu iskemi alt grubu, sıklıkla ekstrakraniyal ve daha nadir olmak
üzere intrakraniyal damarlarda ve bunların bifurkasyon bölgelerinde oluşan
aterom plaklarının rüptürü ve bunu takip eden tromboza bağlı olarak gelişir.
Bu mekanizmada, proksimal arterin %70-80 ve üzerindeki darlıkları söz
konusudur. Ayrıca, aterotrombotik lezyondan kopan trombosit, kolesterol gibi
bazı parçaların arterden artere embolizm mekanizması ile distal arterleri
tıkaması mümkündür39.
11
Geniş arter aterosklerozuna bağlı inmelerde, özgeçmişte
sıklıkla, 15 dk. ile 1 saat arasında süren geçici iskemik ataklar ve intermittant
kladikasyo bulunur. Karotis üfürümü ve distal nabızların alınmaması ayırıcı
tanıda önemlidir. Nörolojik defisit olarak, ekstremitelerde distal veya proksimal
ağırlıklı kuvvet kayıpları ve özellikle distal embolizm vakalarında fokal kortikal
bulgular ortaya çıkar. İnmenin geniş arter aterosklerozuna bağlı olduğunu
söyleyebilmek için bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve kranyal manyetik
rezonans (MR)’da, bir arter alanına uyan infarktüs çapının 1.5 cm.’den büyük
olması, Doppler ultrasonografi (USG) ve anjiografi de ise, semptomdan
sorumlu damarda, %50’den fazla stenoz veya oklüzyon tespit edilmesi
gereklidir39.
2.3.1.2.
Kardiyoembolizm
Tüm iskemik inmelerin %20’sini oluşturan kardiyoembolizmde,
arteriyal oklüzyonun nedeni kalpten kaynaklanan embolilerdir. Emboliye yol
açan kalp hastalıkları, yüksek riskli ve orta riskli olmak üzere alt gruplara
ayrılmıştır. Orta riskli hastalıklarda, diğer inme nedenleri bulunmazsa, olası
kardiyoembolik inme tanısı konulabilir39.
Kardiyoembolik inmeler, ani gelişen, bazen bilinç bozukluğunun
eşlik ettiği inmelerdir. Başlangıçta, sıklıkla epileptik nöbetler inmeye eşlik
eder, bazı vakalarda ise, ilerleyen saatlerde, nörolojik defisitte hızlı
düzelmeler gözlenir. BT veya MR’de, geniş arter aterosklerozunda olduğu
gibi, bir arter alanına uyan geniş kortikal infarktlar görülmekle birlikte, değişik
vasküler alanlarda birden fazla lezyonun varlığı ya da sistemik embolizm
12
ayırıcı tanıda yol göstericidir. Bu vakalarda, geniş arter aterosklerozu ekarte
edilmelidir39.
2.3.1.3.
Küçük Damar Oklüzyonu (laküner infarktlar)
Genellikle, hipertansiyon veya diyabeti olan yaşlı hastalarda
ortaya çıkan bu inme tipi, tüm iskemik inmelerin %25’ini oluşturur. Bu hastalık
tanısı için karakteristik klinik sendromlar (pür motor, pür sensoriyel,
sensorimotor inme ve ataksik hemiparezi vb) ve nöroradyolojik olarak 1.5 cm
den küçük, derin infarktların gözlenmesi tanı koydurur. Bu vakalarda,
potansiyel kardiyoembolizm ya da ipsilateral arterde %50’den fazla stenoza
yol açan büyük damar tıkanmaları bulunmamalıdır39.
2.3.1.4.
Diğer Belirlenen Nedenlere Bağlı İskemik İnme
Bu grupta, santral sinir sisteminin primer ve sekonder
vaskülitleri, CADASIL (cerebral autosomal dominant arteriopathy with
subcortical infarcts and leukoencephalopathy/serebral otozomal dominant
arteryopati subkortikal infarktlar ve lökoensefalopati) ve serebral amiloid
anjiopati gibi nadir küçük damar hastalıkları, konjenital damar hastalıkları,
mitokondriyal hastalıklar, travma ve disseksiyon ile kan hastalıkları yer alır ve
tüm iskemik inmelerin %5’inden daha az oranda görülürler. Anjiografi,
leptomeningeal biyopsi ve ayrıntılı hematolojik, biyokimyasal ve mikrobiyolojik
testlerle tanı konur. Potansiyel kardiyoembolizm ve geniş arter aterosklerozu
ekarte edilmelidir39.
13
2.3.1.5.
Nedeni Belirlenemeyen İskemik İnme
Bu grupta ayrıntılı tetkiklere rağmen etyolojisi bulunamayan
serebral infarktlarla, yeterli tetkik edilemeyen vakalar yer alır. Ayrıca, yapılan
tetkiklerde birden fazla etyolojik neden bulunan vakalar bu grupta
değerlendirilir39.
2.3.2.
İntraserebral Hemoraji
İntraserebral
hemorajide
kanamanın
kaynağı,
beyin
parankiminde olup, sıklıkla küçük penetran arterlerin kanamasıyla bazal
ganglion, talamus, pons gibi beynin derin bölgelerinde hematomlar meydana
gelir. Başlıca neden, hipertansiyona bağlı olarak bu arterlerde akkiz olarak
gelişen Charcot-Bouchard anevrizması rüptürüdür. Klinik tablo, ani gelişen
başağrısı, bulantı, kusma, bilinç bozukluğu ve fokal nörolojik defisitlerle
karakterizedir. Ağır klinik bulgulara yol açmayan küçük hematomlar dışında,
mortalite oldukça yüksek olup, %70’lere kadar çıkmaktadır39.
2.3.3.
Subaraknoid Kanama (SAK)
Subaraknoid kanama, beyni çevreleyen zarlar ve beyin omurilik
sıvısına olan kanamadır. Subaraknoid kanamanın başlıca nedeni, konjenital
veya akkiz faktörlere bağlı olarak gelişen anevrizmalardır. Anevrizmalar,
genellikle beyin tabanındaki arterler üzerinde ve bifurkasyon bölgelerinde
bulunurlar. Subaraknoid kanamanın diğer nedenleri ise, arteriovenöz
14
malformasyonlar, travma, antikoagülan ve kanama diyatezleridir. Klinik
bulguları, ani başlangıçlı şiddetli başağrısı, bulantı, kusma ve bilinç bozukluğu
olup, fokal nörolojik defisit genellikle bulunmaz. Hastalığa bağlı ölüm oranı,
%30-70 dir39.
2.4.
Tekrarlayan İnme
İnmeden sonraki ilk aylarda risk en yüksektir. İlk defa inme
geçiren hastaların %2-3 kadarı ilk bir ay içinde, %15-16’sı ise ilk altı ay içinde
tekrar inme geçirmektedir. Bu oran, yaş ve cinsiyetleri benzer olan genel
popülsyondaki inme riskinden yaklaşık onbeş kat fazladır. İnme sonrası ilk
yıldan sonra tekrar inme geçirme riski yılda %5 civarındadır. Bu oran ise
genel popülasyondaki inme riskinden yaklaşık dokuz kat fazladır42.
İnme rekürensi riskini belirleyen en önemli faktör inme
etyolojisidir. Hemorajik inmeler içinde arteriovenöz malformasyona ve amiloid
anjiyopatiye bağlı olanların tekrarlama riski daha yüksekken, hipertansif
hemorajilerin kan basıncı kontrolü sağlandığı taktirde tekrarlama riski
düşüktür. İskemik inmeler arasında ise rekürens riski, kısmi anterior
sirkülasyon infarktı (Oxfordshire Community Stroke Project sınıflamasına
göre) ya da kardiyoembolik inmesi olan hastalarda en yüksek (bu hastalarda
aktif bir tekrarlayan emboli odağının varlığını destekler), laküner infarktlı
hastalarda ise en düşüktür42.
15
2.5.
İnme Risk Faktörleri
Bir hastalığın oluşmasında yatkınlık yaratan etmenler risk
faktörü olarak tanımlanır28. İnme görülme sıklığında artışa neden olan risk
faktörleri
değiştirilemeyen
ve
değiştirilebilen
risk
faktörleri
olarak
sınıflandırılmaktadır (Tablo 1).
Tablo 1: İnme Risk Faktörleri19,28,43,44
I– Değiştirilemeyen Risk Faktörleri
- Yaş
II– Değiştirilebilen Risk Faktörleri
A. Kesinleşmiş faktörler
- Cinsiyet
- Hipertansiyon
- Irk
- Diabetes Mellitus
- Aile Öyküsü
- Kardiyovasküler Hastalıklar
- Dislipidemi
- Sigara
- Geçici İskemik Atak
B. Kesinleşmemiş faktörler
- Diyet ve Beslenme Alışkanlığı
- Obezite
- Fiziksel İnaktivite
* 19,28,43,44 nolu kaynaklardan
- Alkol Kullanımı
değiştirilerek alınmıştır.
- Oral Kontraseptif Kullanımı
16
2.5.1.
Değiştirilemeyen Risk Faktörleri
Değiştirilemeyen risk faktörlerine sahip hastalar, en yüksek riske
sahip olmakla birlikte, değiştirilebilir risk faktörlerinden korunma ve bu
faktörlerin tedavisinden yarar görebilirler45.
2.5.1.1. Yaş
İnmeyle ilişkili en güçlü belirleyici unsur yaştır27. Yaş ilerledikçe
inme riskinin arttığı bilinmektedir. 55 yaşından sonraki her dekatta bu risk iki
kat artmaktadır39,20. İnme geçirenlerin yaklaşık %70’i 65 yaşın üzerindedir28.
2.5.1.2. Cinsiyet
İnme erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülmektedir. Ancak
35-44 yaş arası ve ≥85 yaşındaki kadınlarda inme insidansı erkeklere göre
daha yüksek oranlardadır. Gebelik ve oral kontraseptif kullanımı genç
kadınlarda riski attırırken, ileri yaşta ise erkeklerin kardiyovasküler hastalıklar
nedeni ile daha erken yaşta ölümü neden olarak gösterilmektedir46,47,48.
2.5.1.3. Irk
Afrika ve Hispanik kökenli Amerikalılarda, Avrupa kökenli
Amerikalılara göre inme insidansı ve ölüm oranı daha yüksek oranda
17
bulunmaktadır49,50,51,52. Toplum tabanlı ateroskleroz risk çalışmasında, siyah
ırkta beyazlara göre inme insidansı daha yüksek oranda saptanmıştır53. Siyah
ırkta hipertansiyon, obezite ve diyabetin daha yaygın oranda bulunması da
olası faktörler arasındadır54. Bazı Asya gruplarında da inme insidans hızı
yüksek oranlara ulaşmaktadır. Sonuç olarak siyah ve sarı ırkta, beyaz ırka
göre inme insidansı daha fazladır55.
2.5.1.4. Aile öyküsü
Ailede, anne ya da babada inme öyküsünün bulunması, artmış
inme riski ile paralellik taşımaktadır56,57. Aile öyküsünün risk faktörü oluşunda
çeşitli etmenler rol oynamaktadır. Bunlar, benzer yaşam tarzları, beslenme
alışkanlıkları ve bazı herediter özellikler olabilir. Monozigot ikizlerde inme
riski, dizigot ikizlere göre daha yüksektir. Yapılan toplum temelli bir
çalışmada, kardiyoembolik inme dışındaki inme subtiplerinde, birinci derece
yakınlarda inme öyküsünün anlamlı derecede yüksek olduğu, bu bulgunun
genç inmeli vakalarda ve hipertansiyon öyküsünün varlığında anlam
kazandığını göstermiş olup, özellikle bu vakalarda moleküler genetik
çalışmaların yapılmasının önemli olduğu belirtilmektedir39,58.
18
2.5.2.
Değiştirilebilen Risk Faktörleri
A. Kesinleşmiş Faktörler
2.5.2.1. Hipertansiyon
Hipertansiyon, hem iskemik, hem de hemorajik inme için major
risk faktörü oluşturmaktadır61,62. İnmelerin yaklaşık %60’ı hipertansiyona
bağlanabilir28. Kan basıncı ne kadar yüksekse, inme riski de o kadar
artmaktadır63,27.
Kan
basıncı,
hipertansif
bireylerde
olduğu
kadar
hipertansiyonu olmayanlarda da inme risk faktörlerinden biridir56. Framingham
çalışmasında 55 yaşında normotansif olan kişilerde, hipertansiyon gelişme
riskinin yaşam boyunca %90 olduğu belirtilmiştir64. Kan basıncının kontrol
altına alınması, inme riskinden korunmanın yanında diğer hedef organların
(konjestif
kalp
yetmezliği,
böbrek
yetmezliği)
zarar
görmesini
de
önlemektedir64. Tüm antihipertansif tedavilerin inme insidansını %35-44
oranında azalttığı saptanmıştır. Son tedavi rehberlerinde kan basınının
<140/90 mmHg olması vurgulanmaktadır65. Ancak DM (Diabetes Mellitus) gibi
diğer
risk
faktörü
de
olan
hastalarda
daha
azaltılması
gerektiği
belirtilmektedir64. Hipertansiyon tedavisinin inmenin birincil korunmasındaki
yararı açıktır66. Antihipertansif tedavilerle yapılan birçok çalışma sonunda
(SHEP-Systolic Hypertension in the Elderly Program/Yaşlılarda Sistolik
Hipertansiyon, Syst-Eur-The Systolic Hypertension in Europe/Avrupa’da
Sistolik Hipertansiyon, HOT-Hypertension Optimal Treatment/Hipertansiyon
Optimal Tedavi, ALLHAT-Antihypertensive and Lipid-Lowering Treatment to
Prevent Heart Attack Trial/Kalp Krizini Önlemek için Antihipertansif ve Lipid
Düşürücü Tedavi, LIFE-Cardiovascular Morbidity and Mortality in the
19
Losartan Intervention For Endpoint Reduction/Son Nokta Azalması İçin
Losartan Müdahalesinde Kardivasküler Morbidite ve Mortalite), farklı
antihipertansifler kullanılmış olsa da, her birinde inme riskini azaltma
sağladığı sonucuna varılmıştır66,67,68,69,70. Antihipertansif tedavinin etkisine
rağmen, toplumun büyük bir bölümü hipertansiyon açısından ya tanısız ya da
yetersiz tedavi almaktadır67. Normotansif bireylerde de inme riskini azaltmak
için yaşam stili değişiklikleri ve ilaç dışı tedaviler önerilmektedir71.
2.5.2.1.1.
Hipertansiyonda Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Hipertansiyonun önlenmesi, geciktirilmesi ve tedavisinde yaşam
tarzı değişikliğinin çok önemli yeri vardır. Kan basıncı normal olup diğer risk
faktörleri olanlar, sınırda yüksek kan basıncına sahip olanlar ile ilaç tedavisi
gerekenler de dâhil tüm hastalara yaşam tarzı değişikliği uygulanmalıdır72.
Türkiye'de 2003 yılında yapılan prevalans çalışmasında erişkin nüfusumuzun
%14,7’sinin yüksek normal grupta olduğunu ve dört yıl sonra yapılan insidans
çalışmasında bu grubun %40,7’sinde hipertansiyon saptandığını düşünürsek
özellikle bu gruba uygulanacak yaşam tarzı değişikliği girişimlerinin
hipertansiyonun önlenmesi ve geciktirilmesi açısından çok önemli olduğunu
söyleyebiliriz73,74. Hastaların yaşam tarzı değişikliğine uyum oranları oldukça
düşüktür ve kan basıncı yanıtları da çok değişken olabilmektedir. Bu nedenle
yaşam tarzı değişikliği önerilen hastalar yakından izlenmelidir72. Kan
basıncını veya kardiyovasküler riski azalttığı kabul gören yaşam tarzı
değişikliği girişimleri ve kan basıncı üzerine etkileri Tablo 2’de özetlenmiştir.
ESH/ESC (the European Society of Hypertension and the European Society
of Cardiology) 2007 kılavuzuna göre altı ve JNC 7 (The Seventh Report of the
20
Joint National Committee on Prevention, Detection, Evaluation and Treatment
of High Blood Pressure) kılavuzuna göre beş temel alanda yaşam tarzı
değişikliği uygulanması HT (hipertansiyon) tedavisi açısından olumlu sonuçlar
vermektedir. ESH/ESC kılavuzunda yaşam tarzı değişikliği önerileri arasında
yer alan sigara bırakma JNC 7 önerileri içerisinde ilk sırada yer almamaktadır.
Ancak sigara bırakmanın tüm hastalarda önerilmesinin gerekliliği her iki
kılavuzda da vurgulanmaktadır75.
Tablo 2: Hipertansiyon Tedavisinde Önerilen Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve
Kan Basıncına Etkileri65
Yaklaşık Sistolik
Kan Basıncı
Yaşam Tarzı
Değişikliği
Kilo Verilmesi
Öneriler
Azalması
Normal beden kitle indeksinin
5-20 mmHg/10kg
sağlanması
Diyette Sodyum
Tuz tüketiminin 6 gr’ın (NaCI)
Kısıtlaması
altında olması
Fizik Aktivite
Haftanın hemen her günü 30
2-8 mmHg
4-9 mmHg
dk hızlı tempoda yürüyüş
Alkol Tüketiminin
Erkek: 2 birim/gün veya daha
Kısıtlanması
az alkol alımı, Kadın: 1 birim/
2-4 mmHg
gün veya daha az alkol alımı
DASH Diyeti
Sebze ve meyveden zengin,
8-14 mmHg
yağ içeriği az bir diyet
21
2.5.2.2.
Diabetes Mellitus (DM)
Tip II DM (diabetes mellitus) olan kişilerde, ateroskleroza artmış
bir duyarlılık, arterojenik risk faktörlerinde örn; hipertansiyon, obezite ve
anormal lipid düzeylerinde artmış prevalans söz konusudur60. Olgu-kontrol ve
prospektif epidemiyolojik çalışmalar iskemik inmede, DM’un bağımsız bir
etkisinin olduğunu ve rölatif risk artışının 1.8 ile 6 kat arasında değiştiğini
ortaya koymaktadır76,56. “Honolulu Heart çalışması”nda diyabeti olanlarda
olmayanlara göre tromboembolik inme riskinin 2 kat arttığı bulunmuştur77.
Hipertansiyon ve hiperglisemi kombinasyonunun inmeyi de içine
alan DM’ye bağlı komplikasyonları arttırdığına inanılmaktadır. Birçok
çalışmada sıkı şeker ve kan basıncı kontrolünün daha liberal kontrole göre
inme ve diğer kardiovasküler hastalıklara olan etkisi karşılaştırılmış, sıkı kan
basıncı kontrolünün fatal ve nonfatal inmede %44 rölatif risk azalması yaptığı
bulunmuştur78.
Diabetik
hastalarda
sıkı
hipertansiyon
kontrolünün,
inme
insidansını belirgin şekilde azaltmasına karşı, sıkı glisemik kontrolün 9 yıllık
takipte inmede anlamlı azaltma yapmadığı saptanmıştır78,79. Yeni tanı
konmuş tip I DM hastalarda sıkı hiperglisemik kontrolü sağlamak için
uygulanan yoğun tedavilerin nefropati, retinopati ve periferik nöropati gibi
hastalığın mikrovasküler komplikasyonlarını önlediği görülmüştür80.
22
2.5.2.2.1.
Diyabetes Mellitusta Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Obezite ve sedanter yaşam diyabetin en güçlü belirleyicileri
olduğu için bu hastalığın önlenmesinde en mantıklı yaklaşım yaşam tarzı
değişikliğidir. Bu konuda hazırlanmış kılavuzlar öncelikle yoğun yaşam tarzı
değişikliği (fizik aktivitenin artırılması, diyetin modifiye edilmesi ve orta
derecede kilo kaybı) önerisinde bulunmaktadır81. Dayanıklılık ve güç
antrenmanları insülin duyarlılığını düzeltebilmekte, visseral yağlanmayı
azaltabilmekte,
kan
basıncını
düşürebilmekte
ve
dislipidemiyi
82
düzeltebilmektedir .
Glikoz toleransı bozulmuş bireylerde, yaşam tarzı değişikliğinin
diyabet progresyonu üzerine olumlu etkisini gösteren en önemli çalışmalar
Çin’nin Da Qing Şehri’nde yapılan “Da Qing Bozulmuş Glikoz Toleransı ve
Diyabet Çalışması (the Da Qing IGT and Diabetes Study)”, “Finlandiya
Diyabeti Önleme Çalışması (Finnish Diabetes Prevention Study)” ve “Diyabeti
Önleme Programı (Diabetes Prevention Program)” dır83,84,85. Da Qing
Bozulmuş Glikoz Toleransı ve Diyabet Çalışması’nda 577 bozulmuş glikoz
toleransı (BGT) olan birey kontrol, diyet, egzersiz ve diyet+egzersiz grubuna
randomize edilmiştir. Beden kitle indeksi (BKI)>25 kg/m2 olanlarda hedef
BKI<23 kg/m2 olarak belirlenmiş ve ayda 0.5-1.0 kg, kilo kaybı sağlayacak
diyet verilmiştir. BKI<25 kg/m2 olan katılımcılara da 25-30 kkal/kg’lik diyet
önerilmiştir. Egzersiz grubundakiler boş zamanlarında yaptıkları egzersizi
artırmaları konusunda teşvik edilmiş, günlük aktivite düzeyi ve süresi
belirlenmiştir. Altı yıl sonunda yalnız diyet uygulanan grupta diyabet gelişme
riski, kontrol grubuna kıyasla %31, egzersiz grubunda %46, diyet+egzersiz
grubunda %42’lik azalma göstermiştir83.
23
Finlandiya Diyabeti Önleme Çalışması (Finnish Diabetes
Prevention Study) 532 BGT’li birey ile yapılmıştır. Bireyler normal bakım ve
yoğun diyet+egzersiz programına randomize edilmişler ve ortalama 3.2 yıllık
takip sonucunda diyabet gelişme oranları karşılaştırılmıştır. Diyet ile en az %5
kilo kaybı hedeflenmiştir. Diyette total yağ miktarının <%30, satüre yağ
tüketiminin <%10 olması ve 15gr/1000 kalori lifli yiyecek tüketilmesi
istenmiştir. Diyet ile birlikte her gün 30 dakika hafif egzersiz önerisinde
bulunulmuştur. Çalışmanın sonunda diyet ve egzersiz uygulanan grupta
diyabet gelişme olasılığında kontrol grubuna kıyasla %58’lik azalma
saptanmıştır. Katılımcılar ayrıca 3 yıl daha aktif diyet ve egzersiz programı
uygulanmadan izlenmiş, toplam 7 yıl sonunda diyet ve egzersiz uygulanan
grupta, diyabet gelişme sıklığı 100 kişi/yıl için %4.3, kontrol grubunda %7.4
olarak bulunmuş ve %43’lük azalma olduğu ifade edilmiştir84.
Diyabeti Önleme Programı (Diabetes Prevention Program) en
geniş katılımlı çalışmadır. 3234 katılımcı normal tedavi+Plasebo, Metformin
veya yaşam tarzı değişikliğine randomize edilmiştir. Ortalama takip süresi 2.8
yıldır. Yaşam tarzı değişikliğinde hedef ≥%7 kilo kaybı, yağ alımının
azaltılması (<%25) ve haftada 150 dakikalık fizik aktivite olarak belirlenmiştir.
Yirmi dördüncü haftada katılımcıların %50’si, son kontrolde de %38’i
hedeflenen kilo kaybına, ayrıca %74’ü yine 24. haftada ve %38’i de son
kontrolde hedeflenen fizik aktivite düzeyine ulaşmıştır. Diyabet insidansı
kontrol grubuna kıyasla yaşam tarzı değişikliği grubunda %58, metformin
grubunda %31 oranında azalmıştır85. Bu üç geniş katılımlı, randomize
çalışma BGT bulunan yüksek riskli kişilerde yaşam tarzı değişikliğinin
diyabetin ortaya çıkışını önemli ölçüde azalttığını, diyabetin önlenmesinde en
etkin yöntem olduğunu göstermiştir. Özellikle Diyabeti Önleme Programı’nda
24
yaşam tarzı değişikliği bire bir farmakolojik tedavi ile karşılaştırılmış ve
üstünlüğü kanıtlanmıştır82.
2.5.2.3.
Kardiyovasküler Hastalıklar
Kardiyovasküler hastalıklar arasında dilate kardiyomiyopati,
valvüler kalp hastalıkları (örn; mitral kapak prolapsusu, endokardit, prostetik
kalp kapakları), intrakardiyak konjenital defektler (örn; patent foramen ovale,
atrial septal defekt, atrial septal anevrizma) yer almaktadır60. Bazı yayınlarda
genç
popülasyonda
kriptojenik
inmelerin
%40’ını
kardiyak
kaynaklı
embolilerin oluşturduğu bildirilmektedir86,87. Semptomatik ve asemptomatik
kardiyak hastalıklar, serbrovasküler hastalıklarla güçlü bir ilişki içinde
bulunmuştur88,89,90. Miyokard infarktüsü (MI), atrial fibrilasyon gelişmesi
açısından risk oluşturmakta ve kardiyojenik emboli kaynağı olabilmektedir91.
Orta yaş ve üzerinde, en sık görülen kardiyoemboli nedeni MI’dır. MI’dan
sonra inme gelişme riski ilk iki hafta içerisinde yüksek olup ön duvar
infarktüslerinde ve düşük ejeksiyon fraksiyonu bulunan hastalarda risk
artmaktadır. Fragmingham Kalp Çalışması’nda akut MI’dan sonra altı yıl
içerisinde inme gelişme riski erkeklerde %8, kadınlarda %11 olarak
bulunmuştur. İskemik kalp hastalığı nedeniyle koroner arter by-pass greft
(CABG) uygulanan hastalarda perioperatif inme riski ise %1-7 olup, bireyin
daha önce inme geçirmiş olması, yaş, diyabet ve AF (atrial fibrilasyon) bu riski
arttırmaktadır. Operasyon süresi ve aortik ateroskleroz da riski arttıran diğer
nedenlerdir39
İleri yaşta en önemli kardiyojenik emboli riski taşıyan hastalık
nonvalvüler atrial fibrilasyondur (NVAF). Yaş arttıkça görülme sıklığı da artan
25
bu hastalığın prevelansı 80-89 yaşlarında %8.8’dir. NVAF’da yıllık inme
görülme hızı ortalama %2-12 olup, daha önce geçirilen GİA ya da inme,
sistolik hipertansiyon ve sol ventrikül fonksiyonlarında azalma, ileri yaş,
diyabet bu riski arttırmaktadır39. Oral antikoagülan kullanımı ile AF’ye bağlı
inmelerin %70’i önlenebilmektedir28.
2.5.2.3.1.
Kardiyovasküler Hastalıklardan Primer Korunma Esasları
Primer korunma, hastalık belirti ve bulgularının olmadığı
bireylerde yaşam tarzı değişiklikleri ve/veya risk faktörlerinin değiştirilmesi ya
da düzeltilmesiyle hastalık oluşumunun engellenmesidir. Kardiyovasküler
hastalıklardan korunma, son yılların en fazla tartışılan konularındandır. Farklı
ülkeler arasında mortalite oranlarında ciddi farklılıklar görülmesi, bazı
çalışmalarda kardiyovasküler hastalık için risk faktörleri bulunmayan kişilerde
kardiyovasküler hastalık insidansının az olduğunun gösterilmesi ve sadece
yaşam tarzı değişiklikleriyle bile kardiyovasküler hastalık insidansının
azaltılabildiğinin
gösterilmesi
bu
konunun
halen
gündemde
olmasını
sağlamıştır92,93,94,95.
Kardiyovasküler hastalıklar için primer korunma stratejilerinin
yararları, büyük çaplı prospektif kohort çalışmalardan gelen verilerle
kanıtlanmıştır. Geniş bir çalışma olan “Nurses’ Health Study”de ideal kilosunu
koruyan, sağlıklı diyet tüketen, düzenli egzersiz yapan ve sigara içmeyen bir
kadının kardiyovasküler olay riskinde %84 azalma olduğu gösterilmiştir95.
Benzer olarak “Women’s Health Study”de kadınlarda sağlıklı bir yaşam tarzı
ile inme riskinde %55’lik bir azalma sağlandığı ifade edilmiştir96.
26
Kardiyovasküler hastalıkların etyopatogenezinde birçok risk
faktörü yer
almaktadır.
Genellikle
risk
faktörleri bir arada
bulunur.
Kardiyovasküler olay geçiren kişilerin büyük bir çoğunluğunda (>%90) en az
bir risk faktörü mevcuttur97,98. Risk faktörleri bir arada bulunduklarında
sanıldığının üzerinde, bazen ek bir yük getirerek bazen de birlikte
oluşturdukları
etkiyle
kardiyovasküler
hastalıklar
için
büyük
bir
risk
oluşturmaktadır. Uzun sureli bir izlem çalışmasında; sigara içme, serum
kolesterol (>200 mg/dL) veya kan basıncı (≥120/80 mmHg) yüksekliğinden
herhangi ikisinin ya da tamamının bulunmasının, bu risk faktörlerini
bulundurmayanlara göre koroner kalp hastalığı (yaklaşık 5.5), kardiyovasküler
hastalık (yaklaşık 4.5) riskinde ve tüm nedenlere bağlı mortalitede (yaklaşık
üc kat) ciddi artışa neden olduğu gösterilmiştir99. Başka bir çalışmada da total
kolesterol ve sistolik kan basıncı yüksekliğinin birlikte olduğu hastalarda, her
ikisi yönünden de düşük riskli tarafta olan hastalara göre inme riskinde sekiz,
koroner kalp hastalığında yedi kat artış saptanmıştır100. 2007 Avrupa
Kardiyovasküler Korunma Kılavuzu’nda sağlıklı kalmak için sağlanması
gereken belli başlı kriterler sigara içmemek, sağlıklı yiyecek tüketmek, fiziksel
aktivitede bulunmak, obeziteden kaçınmak, dislipideminin ve kan şekerinin
kontrolünü iyi sağlamak olarak sayılmaktadır101.
2.5.2.4.
Dislipidemi
Epidemiyolojik çalışmalar ilkin kolesterol seviyesi ile inme hızı
arasında tutarlı bir ilişki gösterememişse de, daha sonraki geniş popülasyonlu
çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir102,103. Erkek cinsiyetini içeren üç
prospektif çalışmada yüksek total kolesterol seviyeleri ile (240 ile 270 mg/dl
seviyelerinde) iskemik inme hızında artış gösterilmiştir102,103,104. “The Asia
27
Pasific Cohort Studies Collaboration” çalışmasında, total kolesterolde her 1
mmol/L lik (38.7 mg/dl) artış iskemik inme hızında %25’lik bir artışa yol
açmıştır105. “The Eurostroke Project” te ise bu artış %6 oranında
bulunmuştur106. The US Women’s Pooling Project çalışmasına 30 ile 54
yaşları arasında kadın hastalar katılmış ve total kolesterolde her 1 mmol/L’lik
artışın, fatal iskemik inme riskinde %25’lik bir artışa neden olduğu
saptanmıştır107. Bu veriler doğrultusunda hem erkek hem de kadın cinsiyette
dislipidemi ile iskemik inme riski arasında açık bir ilişki gözükmektedir.
Üç prospektif çalışmada, düşük HDL seviyesi ile (<30-35 mg/dl)
erkeklerde iskemik inme riskinde artış saptanmıştır. “The Eurostroke
project”te düşük LDL’si olan erkek hastalarda daha az iskemik inmeye
rastlanırken, kadınlar da bu oran daha yüksek bulunmuştur ki bu cinsiyet farkı
Japon ve Amerika çalışmalarında da benzer şekilde sonuçlanmıştır108,109.
Yüksek trigliserid (TG) seviyelerinin metabolik sendromun bir parçası olduğu
ve yüksek TG seviyelerinin de risk teşkil edeceğine dikkat çekmektedir110.
Statinlerin (HMG-CoA redüktaz inhibitörleri) iskemik inme korumasında etkisi
onaylanmıştır. Başka bir çalışmada statinlerin geçirilmiş iskemik atakları %25
oranında azalttığı bulunmuştur108.
2.5.2.4.1.
Dislipideminin
Önlenmesi,
Beslenme
ve
Yaşam
Tarzı
Değişiklikleri
Dislipideminin düzeltilmesi ya da önlenmesinde en temel
basamağı yaşam tarzı değişiklikleri, özellikle sağlıklı beslenme ile düzenli
fiziksel aktivite oluşturmaktadır. Ancak yaşam tarzı değişikliklerinin yetersiz
olduğu ya da riskin yüksek olduğu durumlarda farmakolojik ilaç tedavilerinden
28
yardım alınmalıdır. LDL kolesterolün etkilerini en aza indirgeyecek ilaç sınıfı
statinlerdir. Statinler epidemiyolojik çalışmalarda hem koroner hem de
serebrovasküler olayları önlemede etkili bulunmuştur111,112,113.
Dislipidemi tedavisinin her aşamasında tıbbi beslenme tedavisi
ve yaşam tarzı değişiklikleri en başta yer almaktadır. Ulusal Kolesterol Eğitim
Programı Erişkin Tedavi Paneli III (NCEP ATP III) kılavuzu, tedavi edici
yaşam tarzı değişiklikleri içinde yer alan diyette, trans yağ asitleri de dahil
olmak üzere doymuş yağların günlük kalorinin %7’sini geçmemesini ve
yemekle alınan günlük kolesterol miktarının 200 mg’ın altında tutulmasını
önermektedir. Trans yağ asitleri, ticari kızartmalarda, unlu mamullerde ve
margarinlerde kullanılan kısmen hidrojenize edilmiş bitkisel yağlar içerisinde
bulunmaktadır.
Bunlar,
kökenleri
olan
çoklu
doymamış
yağlar
ile
karşılaştırıldıklarında LDL kolesterolü artırmakta, HDL kolesterolü ise
düşürmektedirler. Kilo verdirilmesi için 800 kkal ve altındaki çok düşük kalorili
diyetlerin bir çok olumsuz yan etkisi olabilmektedir, bu tip aşırı diyetler
genellikle başarısızdır. Alkol hem trigliserid hem de HDL kolesterol düzeylerini
artırmaktadır. Bu noktada hipertrigliseridemi ve karaciğer hastalığı gibi
durumların göz önünde tutulması gerekmektedir. Margarine benzer formdaki
bitkisel sterollerin günde 2 gramı geçmeyen miktarlarda alınması ile LDL
kolesterolün %10 civarında düşürülebildiği gösterilmiştir. Balık yağındaki
omega-3 yağ asitlerinin yararlı etkileri bulunmaktadır, ancak aşırı miktarda
omega-6 yağ asidi alımı bazı hayvan çalışmalarında artmış kanser sıklığına
yol açmıştır114,115,116. İdeal kiloya inilmesi ve kilo alımını engelleyecek şekilde
fiziksel aktivite ile günlük en az 200 kkal harcanması önemlidir. Haftada 4-6
kez 30-60 dakika tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklet ya da hastanın tıbbi
kapasitesine göre koşu gibi aktivitelerin düzenli ve sürekli olarak yapılması ve
hasta aktiviteye alıştıkça şiddetinin artırılması önerilmektedir115,117,118, 119,120.
29
2.5.2.5.
Sigara
Hemen hemen tüm inme risk faktörlerinin incelendiği geniş
ölçekli çalışmalarda (Framingham, Cardiovascular Health Study, The
Honolulu Heart Study) sigara içiminin iskemik inme için kuvvetli bir risk faktörü
olduğu, diğer risk faktörlerine göre düzetme yapıldıktan sonra riski yaklaşık 2
kat arttırdığı ortaya konulmuştur136,137. Ayrıca sigaranın hemorajik inme riskini
de 2 ile 4 kat arttırdığı belirlenmiştir138. 32 çalışmanın meta-analizi sonunda
sigara içenlerde içmeyenlere göre, iskemik inme için relatif risk (RR) 1.9
(%95), subaraknoid kanama için 2.9 (%95) olarak bulunmuştur139.
Sigara aynı zamanda diğer inme risk faktörlerinin de etkisini
potansiyelize edebilir. Sigara ve oral kontraseptifler arasında sinerjistik etki
bulunmaktadır ve birlikte bulunduklarında iskemik inme riski 7.2, hemorajik
inme riski 3.7 kata çıkmaktadır60. Kabul gören diğer bir görüş de pasif sigara
içicilerde kalp hastalığı riskinin bulunmasıdır140. Birçok çalışmada pasif sigara
içiminin de inme için bir risk oluşturduğu ancak bunun aktif içicilere göre daha
az olduğu saptanmıştır141.
Sigaranın daralmış damarda trombüs oluşumu üzerine akut,
ateroskleroz yükünü arttırıcı olarak da kronik etkisi bulunmaktadır142. Tek bir
sigaranın bile kalp hızını, ortalama arter basıncını arttırıcı etkisi vardır. Aktif
ve pasif sigara içiminin ateroskleroz gelişmesi ile ilişkisi bulunmaktadır143.
En etkili koruma yöntemi sigara içilmemesi ve pasif içiciliğin
önlenmesidir. Sigaranın kesilmesi ile inme riskinde hızlı bir azalma olmakla
birlikte bu hiç sigara içmeyenlerin oranına ulaşmamaktadır142,144. Sigarayı
30
bırakma ve bunu devamlı kılma zor ulaşılan bir konudur. Nikotin bağımlıları
için davranış terapisi, farmokolojik tedaviler, sosyal destek ve sigarayı
bırakma kampanyaları etkili tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır145.
2.5.2.6.
Geçici İskemik Atak (GİA)
Geçici iskemik atak bir vasküler sistemin iskemisine bağlı olarak
meydana gelen ve yirmi dört saatten daha kısa süren fokal beyin
disfonksiyonuna bağlı gelişen belirti ve bulgulardır. Sık tekrarlayan geçici
iskemik ataklar yüksek inme riski taşır. Bir önceki inme, ikinci bir inme için tek
başına bir risk faktörüdür59.
GİA, inme gelişimi ve ölüm için önemli bir öngörücüdür. İskemik
inme olgularının yaklaşık %15’i inme öncesi GİA geçirmektedir. GİA sonrası
90 günlük inme riski %3-17.3’tür ve bu oran ilk 30 gün içerisinde en yüksektir.
GİA geçiren olgularda 10 yıllık inme riski %18.8 ve kombine inme, miyokard
infarktı ya da vasküler kaynaklı ölüm riski %42.8’dir. GİA geçiren her 4
olgudan yaklaşık biri bir yıl içerisinde ölmektedir4.
İnmedeki risk faktörleri, kardiyovasküler hastalıklardaki risk
faktörleri ile örtüşmektedir. Bu ortak risk faktörlerinin kontrolü vasküler
hastalıkların genel olarak azalmasını sağlayacaktır. Nonserebrovasküler
aterosklerotik vasküler hastalığı (koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği,
periferik damar hastalığı gibi) bulunan bireylerde artmış inme riski
bulunmaktadır. Bu durumların tedavisinin, inme riskini de azaltacağı
unutulmamalıdır60.
31
B. Kesinleşmemiş Faktörler
2.5.2.7.
Diyet ve Beslenme Alışkanlığı
Artmış meyve ve sebze, düşük yağ tüketimi, inme riskinde
azalma ile ilişkilendirilmiştir121. Hemşirelerin Sağlık Çalışması (NHS:Nurses’
Health Study) ve Sağlık Profesyonelleri Takip Çalışması’nda (HPFS:Health
Prefessionls Follow-up), en fazla sebze ve meyve tüketen grupta relatif inme
riski
0.69
olarak
bulunmuştur39.
Ekolojik
analizlerde,
Framingham
çalışmasında ve İngiltere’de vejeteryanlarla yapılan bir çalışmada meyvesebze tüketiminin arttığı gruplarda aterosklerotik inme oranının düşük olduğu
bildirilmektedir56.
Bazı prospektif çalışmalarda yüksek sodyum alımının inme
riskini arttırdığı, yüksek potasyumun ise azalttığı görülmüştür122,123. Özellikle
bu elektrolitlerin kan basıncında değişime yol açarak buna neden olduğu
düşünülmektedir. Günlük Na+ alımı ≤2.3 g/gün (100 mmol/gün), K+ alımı ≥4.7
g/gün (120 mmol/gün) olarak önerilmektedir60.
1960’lı yıllardan başlayarak yapılan çalışmalarda diyetteki
doymuş ve doymamış yağın lipoprotein metabolizması üzerindeki etkileri
araştırılmıştır. Bu çalışmalarda doymuş yağ asitlerinin hem total ve düşük
dansiteli lipoprotein (LDL) kolesterol hem de HDL kolesterolü artırdığı;
doymamış yağların ise HDL kolesterolü artırırken total ve LDL kolesterolü
azalttıkları gösterilmiştir. Hatta doymuş yağların HDL kolesterolü doymamış
yağlara göre daha çok artırdığı gösterilmiş, ancak LDL kolesterolü de benzer
şekilde daha çok artırdıklarından, net etki LDL/HDL oranında artış şeklinde
32
olmuştur124. Ayrıca doymuş yağ asitleri yerine karbonhidratların konması hem
LDL hem de HDL kolesterolde düşüşe neden olurken, trigliserit düzeylerinde
artışa neden olmakta bu nedenle de LDL/HDL oranında sağlanan düşüşle
kardiyovasküler
riskte
beklenen
azalma
karşılanamamaktadır124.
Bu
nedenlerle alınan diyetteki yağ oranlarında değişme yapılmadan doymamış
yağ oranını artırmak bu konuda daha mantıklı görünmektedir ki çalışmalarla
da desteklenmiştir125,126,127,128. Geniş çaplı “Nurses’ Health Study” kohortunda
doymuş yağ alımı ile kardiyovasküler riskin arttığı, tekli ya da çoklu doymamış
yağlarla azaldığı gösterilmiştir129. Omega-3 yağ asitleri de kardiyak aritmileri
engelleyerek, trigliserit düzeylerini düşürerek, endotel disfonksiyonunu
iyileştirerek ve tromboza yatkınlığı azaltarak koroner kalp hastalığı riskini
azaltmaktadır130,131. Bir meta-analizde de omega-3 yönünden zengin bir besin
olan balık tüketiminin artırılmasıyla koroner kalp hastalığı mortalitesinde
azalma olduğu gösterilmiştir132.
2.5.2.8.
Obezite
Dünya Sağlık Örgütü tarafından obezite ölçütü olarak kullanılan
beden kitle indeksi (BKİ=vücut ağılığı (kilo)/[boy (m)])2 ile yapılan sınıflamada
18.8-24.9 normal, 25-29.9 kilo fazlalığı, >30 obezite, >40 ileri derecede
obezite olarak tanımlanmaktadır133. Son dönemlerde abdominal obezite
kavramı önem kazanmaktadır. Abdominal obezitede, ya bel-kalça oranı ya da
bel çevresi ölçümü kullanılmaktadır. Erkeklerde bel çevresi >102 cm,
kadınlarda >88 cm’in üzerinde olma abdominal obezite olarak kabul
edilmektedir. Geniş çaplı prospektif çalışmalarda artmış kilo ve abdominal
yağ dokusu inme riskinde artmaya yol açmaktadır134. Kilo vermenin, inme
riskini azaltmadaki etkisi klinik gözlemlerle kanıtlanmamış olmakla birlikte, kan
33
basıncını düşürdüğü ve indirekt olarak inme riski üzerine etkisinin olduğunu
belirtilmektedir60.
2.5.2.8.1.
Obezitenin Önlenmesi
Obezite toplumumuzda sıklığı giderek artan bir risk faktörüdür.
Gerek çocukluk, gerekse erişkin yaşlarda fazla kilo alımının önlenmesi önemli
bir hedeftir. Fazla kilolu ve obez kişiler mutlaka kalori kısıtlaması ve düzenli
fizik egzersiz ile kilolarını verme yönünde teşvik edilmelidir. Kalori kısıtlaması
yapılarak sağlanan %5-10 oranındaki kilo kaybı kardiyovasküler hastalık ve
inme riskinde azalma sağlamaktadır133.
Kilo kaybını sağlamak ve kaybedilen kilonun geri alımını
önlemek için düzenli fiziksel aktivitenin arttırılması gerekmektedir. Sedanter
yaşayan kişilerde öncelikle 30-45 dakika yürüme önerilerek aktivitenin
arttırılması sağlanmalıdır. Genel olarak 100-200 kcal’lik enerji harcanması
sağlanmalıdır. Kişilerin kendi özel yaşantılarına uygun bir şekilde kontrollerini
kendilerinin yapması sağlanarak, yiyecek tüketiminin azaltılması ve fiziksel
aktivitenin arttırılması önerilmektedir135.
2.5.2.9.
Fiziksel İnaktivite
Fiziksel
aktivitenin
inmenin
önlenmesi
üzerindeki
olumlu
etkilerini destekleyen bir çok gösterge bulunmaktadır. Kuzey Manhattan İnme
Çalışması’nda, boş zamanlarda yapılan fiziksel aktivitenin erkek ve kadınlar,
genç ve yaşlılar, beyaz, siyah ve hispanikler arasında azalan inme riski ile
34
yakından ilişkili olduğu görülmüştür27. Framingham, Honolulu Kalp Programı
ve
Oslo
çalışmaları
erkeklerde
fiziksel
aktivitenin
koruyucu
etkisini
göstermiştir. Hemşirelerin Sağlık Çalışması (Nurses’ Health Study) ve
Copenhagen City Kalp çalışması kadınlarda fiziksel aktivitenin seviyesi ile
inme insidansı arasında ters bir ilişki bulunmuştur56.
Fiziksel yönden sağlıklı olmak, vasküler lezyonların gelişimi
üzerine direkt etkilere sahip olduğu gibi LDL kolesterolü ve trigliseritleri
düşürerek, HDL kolesterolü artırarak, kilo verilmesine ve kan basıncı
düşüşüne katkı sağlayarak dolaylı yollardan da etkilidir. Bu nedenle tüm
erişkinlere hatta çocukluk çağından başlayarak tüm kişilere düzenli fiziksel
aktiviteleri günlük yaşamın bir parçası olarak kabul etmeleri ve uygulamaları
önerilmelidir146. Kardiyovasküler riski en düşük düzeyde tutacak fiziksel
aktiviteler haftada dört-beş gün, en az 30-45 dakika ve maksimal kalp hızının
%60-75’ine ulaşılacak şekilde olmalıdır. Bu ise; büyük kas gruplarının
çalışmasını sağlayan yürüyüş, jogging, bisiklet ve yüzme gibi egzersizlerle
mümkün olmaktadır118.
Koruyucu fiziksel aktivitenin sıklığı ve süresi tam olarak
belirlenmemiş olmakla birlikte, “National Institute of Health” tarafından her
gün 30 dakikalık egzersiz önerilmektedir39. Kuzey Manhattan İnme Çalışması,
yoğun ve uzun süre fiziksel aktivite yapanların, hafif-orta yapanlara göre daha
az risk taşıdıklarını göstermiştir56. Ancak, yaşlı popülasyonda ağır ve uzun
egzersizler yapan insan sayısı az olduğundan, fiziksel aktivitenin etkinliğini
değerlendirmek zordur. Fiziksel egzersiz, ayrıca hipertansiyon, hiperlipidemi,
diyabetes mellitus, vücut ağırlığı gibi diğer risk faktörleri üzerine etkiyerek de
korunma sağlayabilir. Bunlara ek olarak, plazma fibrinojeni, trombosit
35
aktivitesi,
plazma
doku
plazminojen
aktivatör
aktivitesi
ve
HDL
konsantrasyonları da, egzersizlerle azalmaktadır56.
2.5.2.10.
Alkol
İnme açısından bir risk faktörü olarak alkolün rolü inme alt tipi ve
alınan alkol dozuna bağımlıdır. Aşırı alkol kullanımının intraserebral ve
subaraknoid kanama açısından risk faktörü olduğu gösterilmiştir, ancak alkol
ile serebral infarkt arasındaki ilişki tartışmalı bir konudur. Elde edilen çalışma
sonuçları; alkolün hem erkek hem de kadınlarda kesin, bağımsız bir etkisi
olduğu; yalnızca erkeklerde etkili olduğu; karışıklığa neden olabilecek diğer
risk faktörlerin kontrol edilmesinden sonra, sigara kullanımında olduğu gibi bir
etkisi olmadığı şeklinde çelişkilidir. Az sayıda epidemiyolojik çalışmada, alkol
ile iskemik inme arasında J-biçimli bir ilişki dikkati çekmiştir27. Hafif ya da orta
oranda alkol tüketiminin iskemik inmeden koruyucu yönü olurken, çok fazla
tüketenlerde bu risk artmaktadır147. Honolulu Kalp Çalışması ve Finlandiya
çalışmasında, sürekli ve fazla miktarda alkol tüketen kişilerde, anevrizmal ve
nonanevrizmal intraserebral kanamalarda en az 3 kat artış olduğu
saptanmıştır39. Bu nedenle koruyucu miktar ile riskli miktar arasındaki çizginin
belirlenmesi önemlidir. Günlük aşılmaması gereken miktarlar kadınlar için bir
kadeh, erkekler için ise iki kadehtir148. Avrupa 2007 Hipertansiyon
kılavuzu’nda erkeklerin 20-30 g, kadınların ise 10-20 g etanolu aşmamaları
önerilmektedir149.
36
2.5.2.11.
Oral Kontraseptif Kullanımı
Oral kontraseptiflerin inme riski, içeriklerindeki estradiol miktarı
ile ilişkili olup, 50 mikrogram’dan fazla estradiol içeren ilk jenerasyon ilaçlarda
bu risk yüksektir. Son zamanlarda kullanılan düşük estradiollü ve kombine
preparatlarla yapılan çalışmalarda (WHO çalışması ve Transnational Case
Control) ise, iskemik ve hemorajik inme riskinde hafif bir artış gözlenmiştir. Bu
nedenle, özellikle 35 yaşın üzerinde olan, ailede subaraknoid kanama öyküsü
bulunan, sigara içen, migren ya da hipertansiyonu bulunan kadınlara diğer
kontrasepsiyon yöntemleri önerilmektedir39.
2.5.3.
Birincil Korunmada Vasküler Risk Faktörlerine Yaklaşım150
Birincil korumanın amacı asemptomatik kişilerde inme riskini
azaltmaktır.
Öneriler

Kan basıncı düzenli olarak ölçülmelidir. Yüksek tansiyona
müdahelede, hayat tarzı değişiklikleri ve kişiye özgün olarak düzenlenen
medikasyon ile, normal değerler olan 120/80 mmHg hedeflenmelidir. Kalp
yetmezliği, MI, diyabet veya kronik böbrek yetmezliği olan prehipertansif (120139/80-90 mmHg) hastalarda, ilaç tedavisi endikedir.
37

Kan şekeri düzenli olarak ölçülmelidir. Diyabetin, hayat tarzı
değişiklikleri ve kişiye özgün olarak düzenlenen medikasyon ile tedavi
edilmesi önerilir. Diyabetik hastalarda hipertansiyon, kan basıncı <130/80
mmHg
olacak
şekilde,
agresif
olarak
tedavi
edilmelidir.
Mümkünse
medikasyon, anjiyotensin konverting enzim inhibitörü veya anjiyotensin
reseptör blokörünü içermelidir.

Kan kolesterol düzeyleri düzenli olarak ölçülmelidir. Yüksek
kolesterol düzeyinin (ör. 150 mg/dl; 3.9 mmol/l) yaşam tarzı değişiklikleri ve
bir statin ile tedavi edilmesi önerilir.

Sigaranın bırakılması önerilir.

Yoğun alkol kullanımının bırakılması önerilir.

Düzenli fiziksel aktivite önerilir.

Tuz ve satüre yağ asitlerinden fakir, meyve ve sebze içeriği
yüksek, lifli besinlerden zengin diyet önerilir.

Artmış BKİ olan hastaların kilo azaltıcı diyete başlaması
önerilir.
Sigarasız, düşük-normal beden kitle endeksi, ılımlı alkol tüketimi,
düzenli egzersiz ve sağlıklı diyeti içeren bir yaşam tarzı iskemik inme riskinde
azalmayı sağlar96.
38
2.6.
İnmenin Önlenmesinin Önemi ve Hemşirenin Rolü
2.6.1.
İnmenin Önlenmesinin Önemi
İnme riski, bireylerin sahip olduğu risk faktörü sayısı ve bu
faktörlerin bağımsız ve birbirlerine göre rölatif risklerine bağlı olarak kişiden
kişiye değişmektedir. Günümüzde inme risk faktörlerinin büyük çoğunluğunun
tanımlanmış ve tedavi edilebilir oldukları gösterilmiştir. Ancak halen gerekli ve
etkin önleme yöntemleri yeterince uygulanmamaktadır. Yüksek ölüm riskinin
olması, uzun süreli özürlülüğe yol açması ve ilk inmeden sonra tekrarlama
olasılığı nedeniyle serebrovasküler hastalıkların toplumsal sağlık üzerine
etkilerinin azaltılmasında en etkili yöntem risk faktörlerinin önlenmesi olarak
görünmektedir23.
SVH’ın önlenmesi, ölüm ve sakatlığı azaltmada tıbbi ve cerrahi
tedaviden daha etkilidir. Önleyici tedavi, risk faktörlerinin belirlenmesine ve
bunların düzeltilmesine bağlıdır151. Son yıllarda SVH’lara bağlı mortalitede
belirgin azalma görülmesinde risk faktörleri ile mücadelenin önemli rol
oynadığı bildirilmektedir22. Bu nedenle bilinen risk faktörlerinin belirlenmesi ve
henüz bilinmeyen risk faktörlerinin ortaya konması, koruyucu tedavi açısından
önemlidir22,151.
İnme vakalarının önlenmesinde en önemli nokta, artmış risk
faktörlerini taşıyan kişilerin belirlenmesi ve bu risk faktörlerinin en aza
indirilmeye çalışılmasıdır. Her ne kadar risk faktörleri azaltılabilse de yaş,
cinsiyet, ırk, aile öyküsü ve etnik köken gibi risk faktörlerini değiştirmek olası
değildir.
Bu
faktörler
değiştirilebilir
olmasalar
da,
varlıkları
halinde
39
değiştirilebilen risk faktörlerinin daha sıkı takip ve tedavisinin sağlanması ile
inme riskinin azaltılmasına yardımcı olabilirler152. Randomize klinik çalışmalar
değiştirilebilir risk faktörlerinin tedavi ve modifikasyonunun inme riskini
azaltabildiğini göstermiştir153,154.
İnmeyi tamamen ortadan kaldırma olasılığı olmaması nedeniyle,
inmenin kötü sonuçlarını azaltmaya yönelik eğitim ve hasta tarama
programları geliştirilmeli ve risk faktörü taşıyan bireylerin yakın takibi ve
tedavisi gerçekleştirilmelidir23.
2.6.2.
Sağlık Eğitimi ve Sağlığın Yükseltilmesinde Hemşirenin Rolü
İnsan sağlığındaki ilerlemeler sağlık bilimlerindeki geIişmelerin
yanı sıra, insanların bu gelişmeler doğrultusunda yaşam biçimlerini
değiştirmelerine bağlıdır. Bu değişmeyi sağlamada, sağlığın korunmasında ve
geliştirilmesinde en önemli yöntemlerden birisi "sağlık eğitimi"dir155.
Dünya Sağlık Örgütü sağlık eğitimini şöyle tanımlamıştır: “Sağlık
eğitimi kişilere, sağlıklı yaşam için alınması gerekli önlemleri benimsetmeye
ve uygulamaya inandırmak, kendilerine sunulan sağlık hizmetlerini doğru
olarak kullanmaya alıştırmak, sağlık durumlarını ve çevrelerini iyileştirmek
amacı ile, birey olarak veya topluca karar aldırmaktır”. Sağlık eğitiminin
amacı; bireyin toplumun ve gereksinimlerini karşılayacak, sağlıklı yaşam için
kişilerin sağlıklarını korumalarını ve geliştirmelerini, tedavi olanaklarından
yararlanmaları ve olumlu bir çevre yaratmalarını sağlayacak davranış
değişikliği oluşturmaktır155. Sağlık eğitimi uygulamaları eğitilen kişilere göre
40
üç grupta toplanabilir: Ailede sağlık eğitimi, okullarda sağlık eğitimi ve
toplumda yetişkinlerin eğitimi.
Hastalıkların erken tanısı için dünyanın hemen her ülkesinde
yaygın olarak kullanılan yöntem halkın eğitimidir. Hastalıkların erken belirtisi
olabilecek bazı bulgular çeşitli eğitim yöntemleri ile kişilere öğretilmekte, bu
belirtileri kendisinde fark eden bireylerin bir sağlık kuruluşuna başvurması
istenmektedir156.
Bireylerin ortaya çıkan durumla baş edebilmesi için, yani uyumu
kolaylaştırmada yeni duruma yönelik eğitimi çok önemlidir. Kendi kendine
kontrollerini yapabilen, anlayabilen ve gereken önlemleri alabilen kişilerin
sağlığı daha az zedelenebilir25.
Toplumda önemli bir sağlık sorunu oluşturan bir hastalığın etkin
ve kaliteli bir bakım alabilmesinde, hemşirenin hizmet verdiği toplumun
yapısını, sosyo-kültürel özellikleri, sağlık alışkanlıklarını ve sağlıklarını
olumsuz etkileyebilecek davranışlarını bilmesi verilecek hizmetin kalitesini ve
etkinliğini artırmasında çok önemlidir. Bu nedenle hizmet götürülecek
toplumun, herhangi bir hastalığa ilişkin, hastalığa bakış açısı, tedaviye uyumu
ve risk faktörlerine ilişkin tutumlarının ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Ayrıca risk faktörlerinin belirlenip bireyin bu konularda bilinçlendirilmesi,
durumuyla baş edebilecek duruma gelmesi ve oluşabilecek komplikasyonların
önlenmesi açısından son derece önemlidir25.
Sağlığın yükseltilmesinde birey ve ailelerdeki potansiyel riski
saptamak hemşirelik işlevlerinin ilk adımını oluşturmaktır. Birey ve ailenin
41
sağlığının yükseltilmesi hizmetlerinin koordine edilmesi önemli bir diğer
hemşirelik işlevidir. Danışmanlık hizmetinde hemşirenin rolü önemlidir.
Hemşireler özel bilgi ve becerileriyle sorunları çözmede danışmanlık hizmeti
sunabilirler. Birey ve toplumun kendi bakımlarından (self-care) sorumlu
olmalarını sağlamada hemşirelerin katkısı büyüktür. Tüm sağlık bakımının
beklide %85’ini bireylerinin kendilerinin sağlayabileceği tahmin edilmektedir.
Sağlığın yükseltilmesinde sağlık eğitiminin önemi yadsınamaz. Hemşirelerin
hasta ya da sağlıklı bireyin eğitiminde önemli görevleri vardır156.
İnme risk faktörleri incelendiğinde başta hipertansiyon olmak
üzere önemli bir bölümünün kontrol altına alınabileceği görülmektedir. Risk
faktörleri konusunda halkımızı bilinçlendirmek ve risk faktörlerinin önemi
açısından periyodik olarak gerekli eğitimi vermek gerekli ve önemlidir.
42
3. GEREÇ ve YÖNTEM
3.1.
Araştırmanın Şekli
Bireylerin inme risk faktörlerini bilme durumları ve aldıkları
önlemlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
3.2.
Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri
Araştırma, Çankırı İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı ve Çankırı il
merkezinde bulunan toplam 7 Aile Sağlığı Merkezi’nden biri olan Cumhuriyet
Aile Sağlığı Merkezi’nin hizmet alanında yer alan bölgelerde yapılmıştır.
2009 verilerine göre Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi toplam
nüfusu 27153 olup toplam erkek nüfusu 13254, kadın nüfusu 13899’dur.
Bölgenin 15 ve üzeri yaş nüfusu ise toplam 21730’dir.
Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’nde yedi hekim, altı hemşire, iki
ebe, bir sağlık memuru, bir laborant, iki röntgen teknisyeni görev
yapmaktadır. Merkez’de hasta muayenesi, bebek-gebe-çocuk izlemleri,
bebek ve gebe aşıları, aile planlaması danışmanlığı ve aile planlaması
yöntemlerinin dağıtımı, enjeksiyon, pansuman, röntgen ve laboratuar
hizmetleri olmak üzere birinci basamak sağlık hizmetleri verilmektedir.
Hastalar sağlık merkezine kendileri başvuruda bulunmakta olup sadece
43
yatağa bağımlı hastalara ev ziyaretleri yapılmaktadır. Ayrıca hekim ve
hemşireler tarafından ayda bir köy ziyaretleri yapılmaktadır.
Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’nin Seçilme Nedeni:

İl merkezinde bulunan en geniş nüfusa sahip aile sağlığı
merkezi olması,

Trigliserit, total kolesterol, HDL, LDL, VLDL, HbA1c,
hematokrit değerlerinin bakıldığı ve kayıt edildiği bir laboratuarın bulunması,

Hekimlerin ve diğer sağlık personelinin araştırmaya
destek vermeleri uygulama alanı olarak seçiminde belirleyici olmuştur.
3.3.
3.3.1.
Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Araştırmanın Evreni
Araştırmanın evrenini, Haziran-Ağustos 2010 tarihleri arasında
Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’nin hizmet alanında yer alan bölgelerden
merkeze başvuran ve araştırmamıza katılmayı kabul eden 15 yaş ve üzeri
toplam 21730 birey oluşturmuştur.
Araştırmaya katılanların alt yaş sınırı 15’tir. Çalışmalarda genç
inme yaş aralığı genellikle 15-45 yaş olarak çalışılmıştır157,158,159,160,161.
Bununla beraber bazı çalışmalarda 55 yaş grubu da bu sınıfa dahil
edilmiştir162. The National Survey of Stroke’a göre tüm inmelerin %3.7’si 45
yaş altında olmaktadır163. Bazı çalışmalarda ise genç erişkindeki yıllık
44
insidans oranı 6-20/100.000 olarak verilmiştir164,165,166. Bir başka çalışmada
bu oran 5/100.000 kişidir167. 55 yaşından sonra erkeklerde ve kadınlarda her
10 yılda inme riski ikiye katlanmaktadır28,168,169. Bu nedenle gruplama 10 yaş
aralıklarla yapılmıştır. Demografik veri olarak alınan yaş, aynı zamanda
inmenin değiştirilemeyen risk faktörlerinden biridir.
3.3.2.
Araştırmanın Örneklemi
İlk olarak NCSS PASS 2008 programı ile toplam örneklem
sayısı tespit edilmiştir. Daha sonra 7 hekime düşen kişi sayısı 7 tabaka olarak
ele alınıp, her bir tabakadan kaç örneklem alınacağı orantı yoluyla elde
edilmiş ve sonuçlar tablo halinde verilmiştir (Tablo 3).
45
Tablo 3: Tabakalı Örneklem Sonuçları
Tabaka
1. Tabaka
2. Tabaka
3. Tabaka
4. Tabaka
5. Tabaka
6. Tabaka
7. Tabaka
Hekim
1
2
3
4
5
6
7
Toplam
Kriter
Erkek
Kadın
Toplam
N
1627
1696
3323
P
0,075
0,078
n
22
23
46
N
1469
1607
3076
P
0,068
0,074
n
20
22
42
N
1472
1912
3384
P
0,068
0,088
n
20
26
47
N
1456
1590
3046
P
0,067
0,073
n
20
22
42
N
1394
1445
2839
P
0,064
0,066
n
19
20
39
N
1600
1571
3171
P
0,074
0,072
n
22
22
44
N
1465
1428
2893
P
0,067
0,066
n
20
20
N
10483
11249
n
145
155
40
21732
300
46
Belirlenen kriterlere (15 yaş ve üzeri) göre yapılan örneklem
genişliği hesabında minimum 300 katılımcı seçildiği takdirde araştırmanın
gücü % 93 olarak bulunmuştur. Yapılan hesaplamalarda toplumda inme risk
faktörlerinin bilinme oranı 0.55 olarak alınmıştır. Koçer, A. ve ark. nın (2001)
yapmış olduğu çalışmada da risk faktörlerini bilen katılımcıların oranı 357
(%58.3) olarak bulunmuştur170.
Araştırmanın gücünü artırmak amacıyla örnekleme, Cumhuriyet
Aile Sağlığı Merkezi’ne bu merkeze bağlı bölgelerden başvuran 15 yaş ve
üzeri 330 birey alınmıştır.
3.4.
Verilerin Toplanması
Veri
toplamada,
araştırmacı
tarafından
literatür
incelenerek17,19,39,45,170 hazırlanan Soru Formu (Ek 2) kullanılmıştır.
3.4.1.
Veri Toplama Aracı
Soru Formu dört bölümden oluşmaktadır;
- Birinci bölümde; bireylerin demografik özelliklerini (cinsiyet,
yaş, medeni durum, çocuk sayısı, eğitim durumu, çalışma statüsü, aylık geliri)
tanımlamaya yönelik sorular yer almaktadır.
47
- İkinci bölümde; tıbbi öyküye ilişkin (daha önce inme geçirme
durumu, ailede inme öyküsü, kan basıncı, kalp hastalığı, şeker hastalığı,
sigara ve alkol kullanma, diyeti olma, egzersiz yapma ve doğum kontrol hapı
kullanma durumu) sorular bulunmaktadır.
- Üçüncü bölümde; inme risk faktörlerini ve bu risk faktörlerine
ilişkin önlemleri bilme durumları ile aldıkları önlemlere yönelik sorular
bulunmaktadır. Risk faktörlerinin sıralaması (hipertansiyon, obezite, fiziksel
aktivite, diyabet, dislipidemi, sigara, diyet ve beslenme alışkanlıkları, alkol
kullanımı, kardiyovasküler hastalıklar ve oral kontraseptif kullanma durumu)
bireylerin risk faktörlerini bilme durumlarına göre yapılmıştır.
- Dördüncü bölümde ise; bireyin, boy, ağırlık, beden kitle
indeksi, kan basıncı, kan lipit düzeyleri (trigiliserit, total kolesterol, HDL, LDL,
VLDL), kan glikoz düzeyi ile ilgili laboratuvar ölçümlerinin kayıt edildiği bölüm
bulunmaktadır.
3.4.2.
Veri Toplama Aracının Ön Uygulaması
Soru formunun ön uygulaması, Cumhuriyet Aile Sağlığı
Merkezi’ne başvuran 25 kişi ile gerçekleştirilmiş ve soru formunda gerekli
düzenlemeler
yapılmıştır.
Ön
uygulama
yapılan
25
birey
araştırma
örneklemine alınmamıştır.
48
3.4.3.
Veri Toplama Aracının Uygulanması
Soru formu haziran-ağustos 2010 tarihleri arasında bireylerle
yüz yüze görüşülerek doldurulmuş ve uygulama üç ay sürmüştür. Dördüncü
bölüme bireyler ile ilgili kilo, boy ve kan basıncı ölçümleri araştırmacı
tarafından ölçülüp kayıt edilmiştir. Kan lipit ve kan glikoz düzeylerine ilişkin
diğer ölçümler (trigliserit, total kolesterol, HDL, LDL, VLDL, hematokrit,) ise
kayıtlardan elde edilmiş ve araştırmamızın yürütüldüğü dönemde yapılmış
olan en son tetkik sonuçları alınmıştır.
3.4.4.
Ölçüm Yöntemleri
Bireylerin boy, ağırlık ve kan basıncı ölçümleri uygulama
merkezinde bulunan taşınabilir tartı aleti (baskül), standart mezura ve
standart civalı sfingomanometre kullanılarak yapılmıştır.
Kan basıncı ölçümü: Bireylerin, ölçümden en az 30 dk. öncesine
kadar çay, kahve ve sigara içmemiş olmasına dikkat edilmiştir. En az 5 dakika
dinlenmeyi takiben oturur pozisyonda 5 dakika aralarla sağ ve sol koldan 2
kez ölçüm yapılıp, sistolik ve diyastolik değerlerin ortalamaları alınmıştır65,171.
Boy ve kilo ölçümleri: Bireylerin, ayakkabı ve ağır dış giysileri
(palto, pardesü, çanta, ayakkabı, vs.) çıkartılmıştır. Sonuçlara göre beden
kitle indeksi (BKI) hesaplanmıştır. BKI = Ağırlık/Boyun karesi (kg/m2).
49
3.5.
Verilerin Değerlendirilmesi
Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 11.5 istatistik paket
programı
kullanılarak
değerlendirilmiştir.
Araştırmanın
bağımsız
değişkenlerini, cinsiyet, yaş, medeni durum, çocuk sayısı, eğitim durumu,
çalışma statüsü, aylık geliri düzeyi gibi demografik değişkenler; daha önce
inme geçirme durumu, ailede inme öyküsü, kan basıncı, kalp hastalığı, şeker
hastalığı, sigara ve alkol kullanma, diyeti olma, egzersiz yapma ve doğum
kontrol hapı kullanma durumu oluşturmuştur. Bireylerin inme risk faktörlerini
ve bu risk faktörlerine ilişkin önlemleri bilme durumları bilen ve bilmeyen
olarak değerlendirilmiş ve araştırmanın bağımlı değişkenini oluşturmuştur.
Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik hesapları ve kikare testi kullanılmıştır.
3.6.
Araştırmanın Etik Yönü
Araştırma öncesinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik
Kurulu’ndan onay alınmıştır (EK 3). Çankırı İl Sağlık Müdürlüğü’nden yazılı
izin alınmıştır (EK 4). Çankırı Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışmakta
olan personel sözlü ve yazılı olarak bilgilendirilmiştir (Ek 5). Hastalara
araştırmanın amacı, verilerin nasıl kullanılacağı konularında bilgi verilip,
gönüllü onam formu okunarak yazılı izinleri alınmıştır (EK 1).
50
4. BULGULAR
Bu bölümde, araştırma kapsamına alınan 330 hastaya ilişkin
demografik özellikler, hastalık durumları, risk faktörlerini bilme durumları ve
aldıkları önlemleri içeren bulgular yer almaktadır.
Tablo 4.1: Bireylerin Demografik Özelliklerine Göre Dağılım (n=330)
Cinsiyet
Sayı
%
Erkek
165
50.0
Kadın
165
50.0
35 ve altı
66
20.0
36-45
66
20.0
46-55
66
20.0
56-65
67
20.3
66 ve üzeri
65
19.7
Evli
247
74.8
Bekar
38
11.5
Boşanmış-dul
45
13.6
ഥ =49.75)
Yaş grupları (ࢄ
Medeni Durum
51
Tablo 4.1’in devamı
Çocuk Sayısı
Yok
48
14.5
1
24
7.3
2
87
26.4
3 ve üzeri
171
51.8
Okur - yazar değil
43
13.0
Okur - yazar
23
7.0
İlkokul
102
30.9
Ortaokul
43
13.0
Lise
74
22.4
Yüksekokul
45
13.6
Ev hanımı
137
41.5
Emekli
55
16.7
Memur
53
16.1
Serbest meslek
43
13.0
Öğrenci
20
6.1
Sağlık personeli
19
5.8
Yönetici
3
0.9
Karşılıyor
102
30.9
Kısmen karşılıyor
146
44.2
Karşılamıyor
82
24.8
Eğitim
Çalışma statüsü
Ekonomik durum
52
Tablo 4.1’de araştırmaya katılan bireylerin demografik özellikleri
verilmiştir. Araştırmaya katılan bireylerin %50’si kadın, yaş ortalaması
49.75±16.496’dır. Bireylerin %74.8’i evli, %51.8’i üç ve daha fazla sayıda
çocuk sahibi, %30.9’u ilkokul mezunu, %41.5’i ev hanımıdır. Bireylerin
%30.9’u aylık gelirlerinin aylık giderlerini karşıladığını belirtmiştir.
53
Tablo 4.2: Bireylerin Hastalık Durumlarına Göre Dağılım (n=330)
Olan
Hastalık durumu
Olmayan
Sayı
%
Sayı
%
İnme
13
3.9
317
96.1
Hipertansiyon
114
34.5
216
65.5
Kalp damar hastalığı
42
12.7
288
87.3
Kalp ritm bozukluğu
29
8.8
301
91.2
Kalp kapak hastalığı
8
2.4
322
97.6
Miyokard infarktüsü geçirme
22
6.7
308
93.3
Diyabetes mellitus
104
31.5
226
68.5
Tablo 4.2’de araştırmaya katılan bireylerin hastalık durumları yer
almaktadır. Bireylerin %3.9’u daha önce inme geçirmiştir. Bireylerin
%34.5’inde
hipertansiyon
bulunmaktadır.
Hipertansiyon
hastası
olan
bireylerin %39.5’i 1-5 yıldır hipertansiyon hastası olup %93.9’u hipertansiyon
ilacı
kullanmaktadır.
Bireylerin
%12.7’sinde
kalp
damar
hastalığı
bulunmaktadır. Kalp damar hastalığı olan bireylerin %45.2’sinin 1-5 yıldır kalp
damar hastalığı olup %81.0’ı ilaç kullanmaktadır. Bireylerin %8.8’inde kalp
ritim bozukluğu bulunmaktadır. Kalp ritm bozukluğu bulunan bireylerin
54
%41.4’ünde 1-5 yıldır kalp ritim bozukluğu olup %41.4’ü ilaç kullanmaktadır.
Bireylerin %2.4’ünde kalp kapak hastalığı bulunmaktadır. Kalp kapak
hastalığı bulunan bireylerin %50.0’sinde 6-10 yıldır kalp kapak hastalığı olup
%12.5’i ilaç kullanmaktadır. Bireylerin %6.7’si daha önce miyokard infarktüsü
(MI) geçirmiş olup, bir kez MI geçirenlerin oranı %63.6, iki kez geçirenlerin
oranı %22.7 ve üç kez geçirenlerin oranı da %13.6’dır. Bireylerin %31.5’inde
diyabet bulunmaktadır. Diyabeti olan bireylerin %46.2’si 1-5 yıldır diyabet
hastası olup %76.9’u ilaç kullanmakta, %32.7’si perhiz yapmakta, %12.3’ü
insülin kullanmakta iken %7.7’si ise hiçbir şey yapmadığını belirtmiştir (Ek
Tablo 2).
55
Tablo 4.3: Bireylerin Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarına Göre Dağılım
Sigara kullanma durumu (n=330)
Sayı
%
Kullanan
66
20.0
Kullanmayan
206
62.4
Bırakan
58
17.6
1-5
9
13.6
6-10
10
15.2
11-15
8
12.1
16 ve üzeri
39
59.1
1-10
38
57.6
11-20
24
36.3
21 ve üzeri
4
6.1
Kullanan
21
6.4
Kullanmayan
309
93.6
Yalnız özel günlerde
13
61.9
Yaklaşık ayda bir
3
14.3
Haftada en az bir
5
21.8
ഥ =20.85)
Süresi (yıl) (n=66) (ࢄ
ഥ =12.62)
Sayısı (tane/gün) (n=66) (ࢄ
Alkol kullanma durumu (n=330)
Alkol kullanma sıklığı (n=21)
56
Tablo 4.3’de araştırmaya katılan bireylerin sigara ve alkol
kullanma durumlarına göre dağılımı yer almaktadır. Sigara kullanan bireylerin
(%20.0), %59.1’i 16 yıl ve üzerinde, %57.6’sı günde 1-10 adet sigara
kullanmaktadır. Alkol kullanan bireylerin (%6.4) %61.9’u yalnız özel günlerde,
21.8’i de haftada en az bir defa alkol kullanmaktadır.
57
Tablo 4.4: Bireylerin Özel Bir Diyeti Olma, Egzersiz Yapma ve Oral
Kontraseptif Kullanma Durumlarına Göre Dağılım
Diyeti olma durumu (n=330)
Sayı
%
Olan
101
30.6
Olmayan
229
69.4
Yapan
97
29.4
Yapmayan
233
70.6
1
3
3.1
2
12
12.4
3 ve üzeri
82
84.5
5
3.0
160
97.0
Egzersiz yapma durumu (n=330)
Egzersiz sıklığı (gün/hafta) (n=97)
Oral kontraseptif kullanma durumu (n=165)
Kullanan
Kullanmayan
Tablo 4.4’te bireylerin özel bir diyeti olma, egzersiz yapma ve
oral
kontraseptif
kullanma
durumlarına
göre
dağılımları
verilmiştir.
Araştırmaya katılan bireylerin %30.6’sı özel bir diyeti olduğunu, %29.4’ü
egzersiz yaptığını belirtmiştir. Egzersiz yapan bireylerin %84.5’i haftada 3 gün
ve daha fazla egzersiz yaptıklarını ifade etmişlerdir. Araştırmaya katılan
kadınların sadece %3.’ü oral kontraseptif kullanmaktadır.
58
Tablo 4.5: Bireylerin İnmeye Neden Olan Risk Faktörlerini Bilme
Durumlarına Göre Dağılım (n:330)
Risk Faktörleri
Bilen
Bilmeyen
Değiştirilebilen
Sayı
%
Sayı
%
Hipertansiyon
290
87.9
40
12.1
Obezite
197
59.7
103
40.3
Fiziksel inaktivite
168
50.9
162
49.1
Diabetes mellitus
167
50.6
163
49.4
Dislipidemi
165
50.0
165
50.0
Sigara
163
49.4
167
50.6
Beslenme alışkanlıkları
161
58.8
169
41.2
Alkol
154
46.7
176
53.3
Kalp hastalığı
149
45.2
181
54.8
5
1.5
325
98.5
Aile öyküsü
92
27.9
238
72.1
Yaş
81
24.5
249
75.5
Cinsiyet
17
5.2
313
94.8
Irk
3
0.9
327
99.1
Oral kontraseptif kullanımı
Değiştirilemeyen
n katlanmıştır
59
Tablo 4.5’te bireylerin inmeye neden olan risk faktörlerini bilme
durumlarına göre dağılımları yer almaktadır. Bireylerin inmeye neden olan risk
faktörlerini bilme durumlarına bakıldığında, değiştirilebilen risk faktörleri
arasında en çok bilinen risk faktörlerinin hipertansiyon (%87.9), obezite
(%59.7), fiziksel inaktivite (%50.9), diabetes mellitus (%50.6) ve dislipideminin
(%50.0) olduğu görülmektedir. Değiştirilemeyen risk faktörleri arasında ise en
çok bilinen risk faktörleri aile öyküsü (%27.9) ve yaş (%24.5) tır.
60
Tablo 4.6: Bireylerin Hipertansiyona İlişkin Önlemleri Bilme Durumlarına
ve Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım (n:330)
Bilme Durumu
Önlemler
Diyette sodyum
kısıtlaması (<6gr/gün)
Az yağlı besinler
tüketmek
Fiziksel aktivite
(en az 30 dk/gün)
Bilen
Önlem Alanlar
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
297
90.0
33
10.0
175
53.0
166
50.3
164
49.7
114
34.5
87
26.4
243
73.6
36
10.9
33
10.0
297
90.0
18.5
5.61
31
9.4
299
90.6
14
4.2
25
7.6
325
92.4
18
5.5
13
3.9
317
96.1
4
1.2
15
4.5
DASH diyeti (sebzemeyveden zengin,
yağ içeriği zayıf)
Sigaranın bırakılması
Alkol tüketiminin
bırakılması
ya da kısıtlanması
(26 gr etanol/gün)
Kilo vermek (normal
BKİ’nin sağlanması)
Düzenli ilaç kullanma
n katlanmıştır
61
Tablo 4.6’da bireylerin hipertansiyona ilişkin önlemleri bilme
durumları ve aldıkları önlemlere göre dağılım yer almaktadır. Bireylerin
hipertansiyona ilişkin önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere
bakıldığında; en çok bilinen önlemin diyette sodyum kısıtlaması (%90.0)
olduğu ve bireylerin %53’ünün bunu uyguladığı, bireylerin yarısının az yağlı
besinler
tüketmek
dediği
ve
%34.5’inin
bunu
uyguladığı,
bireylerin
%26.4’ünün de fiziksel aktiviteyi belirttiği bunu da ancak %10.9’unun
uyguladığı saptanmıştır.
62
Tablo 4.7: Bireylerin Obeziteye İlişkin Önlemleri Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım (n=330)
Bilme Durumu
Önlemler
Bilen
Fiziksel aktivite
(en az 30 dk/gün)
Kilo vermek (Normal
BKİ’nin sağlanması)
Az yağ tüketmek
Düzenli ve sağlıklı
beslenme
Önlem Alanlar
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
307
93.3
23
0.7
79
24.0
78
24
252
76
42
12.8
59
17.9
271
82.1
28
8.5
35
10.7
295
89.3
9
2.7
24
7.3
306
92.7
13
4
DASH diyeti (sebzemeyveden zengin,
yağ içeriği zayıf)
n katlanmıştır
Tablo 4.7’de bireylerin obezite için alınması gereken önlemleri
bilme durumları ve aldıkları önlemlere göre dağılım yer almaktadır. Bireylerin
obezite için alınması gereken önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere
bakıldığında, en çok bilinen önlemin fiziksel aktivite (%93.3) olduğu ancak
bireylerin %24’ünün bunu uyguladığı, %24’ünün kilo vermek olduğu ve
bireylerin %12.8’inin bunu uyguladığı saptanmıştır.
63
Tablo 4.8: Bireylerin Hareket Azlığı İçin Alınması Gereken Önlemleri
Bilme Durumları ve Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
(n=330)
Bilme Durumu
Önlemler
Bilen
Önlem Alanlar
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Yürüyüş
305
92.4
25
7.6
73
22.1
Hareketi artırmak
69
20.9
261
79.1
32
9.7
Kilo vermek
24
7.3
306
92.7
10
3.0
n katlanmıştır
Tablo 4.8’de bireylerin hareket azlığını önlemek için alınması
gereken önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere göre dağılım yer
almaktadır. Bireylerin hareket azlığını önlemek için alınması gereken
önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere bakıldığında, en çok bilinen
önlemin yürüyüş yapmak (%92.4) olduğu ancak bireylerin %22.1’inin bunu
uyguladığı saptanmıştır.
64
Tablo 4.9: Bireylerin Diabete İlişkin Önlemleri Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım (n=330)
Bilme Durumu
Bilen
Önlemler
Önlem Alanlar
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
111
33.6
219
66.4
49.2
59.7
41
12.5
289
87.5
21
6.4
41
12.5
289
87.5
24
7.2
40
12.1
290
87.9
16
4.8
24
7.3
306
92.7
16
4.8
20
6.1
310
93.9
8
2.4
17
5.2
313
94.8
6
1.8
8
2.4
322
97.6
3
0.9
Şeker, tatlı, şeker
içeren besinleri az
tüketmek
Fiziksel aktivite
(en az 30 dk/gün)
DASH diyeti (sebzemeyveden zengin, yağ
içeriği zayıf)
Diyette doymuş yağ
(hayvansal) ve
kolesterol tüketimini
azaltma
Az tuz tüketmek
Kilo vermek (Normal
BKİ’nin sağlanması)
Düzenli ilaç kullanma
Kan şekerini sık
kontrol etmek
n katlanmıştır
65
Tablo 4.9’da bireylerin diabete ilişkin alınması gereken önlemleri
bilme durumları ve aldıkları önlemlere göre dağılım yer almaktadır. Bireylerin
diyabete ilişkin alınması gereken önlemleri bilme durumları ve aldıkları
önlemlere bakıldığında, en çok bilinen önlemler arasında;
şeker içeren
besinleri az tüketmek (%33.6) olduğu ve bireylerin %59.7’sinin bu önlemi
uyguladıkları, fiziksel aktivite (%12.5) olduğu ancak bireylerin %6.4’ünün
bunu uyguladığı, DASH diyeti (sebze-meyveden zengin, yağ içeriği zayıf)
(%12.5) olduğu ve bireylerin %7.2’sinin bunu uyguladığı saptanmıştır.
66
Tablo 4.10: Bireylerin Dislipidemiye İlişkin Önlemleri Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım (n:330)
Bilme Durumu
Önlemler
Bilen
Önlem Alanlar
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
283
85.8
47
14.2
163
49.4
108
32.7
222
67.3
40
12.1
58
17.6
272
82.4
41.6
12.7
44
13.2
286
86.8
27
8.26
Düzenli ilaç kullanma
20
6.1
310
93.9
8
2.4
Sigarayı bırakmak
12
3.6
318
96.4
6
1.8
8
2.4
322
97.6
4
1.2
Az yağ tüketmek
Fiziksel aktivite (en az
30 dk/gün)
Diyette doymuş yağ
(hayvansal) ve
kolesterol
tüketimini azaltma
DASH diyeti (sebzemeyveden zengin, yağ
içeriği zayıf)
Kilo vermek (Normal
BKİ’nin sağlanması)
n katlanmıştır
67
Tablo 4.10’da Bireylerin dislipidemiye ilişkin önlemleri bilme
durumları ve aldıkları önlemlere göre dağılım yer almaktadır. Bireylerin
dislipidemiye ilişkin önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere
bakıldığında; en çok bilinen önlemin az yağ tüketmek (%85.8) olduğu ancak
bireylerin %49.4’ünün bunu uyguladığı, %32.7’sinin fiziksel aktivite olduğu ve
bireylerin %12.1’inin bunu uyguladığı saptanmıştır.
68
Tablo 4.11: Bireylerin Kardiyovasküler Hastalıklara İlişkin Önlemleri
Bilme Durumları ve Aldıkları Önlemlere Göre Dağılım
(n:330)
Bilme Durumu
Önlemler
Bilen
Önlem Alanlar
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Az yağ tüketmek
206
62.4
124
37.6
129
39.1
Fiziksel aktivite
(en az 30 dk/gün)
134
40.6
196
59.4
46
13.9
Sigarayı bırakmak
112
34
218
66
64
19.4
Az tuz tüketmek
86
26.1
244
73.9
64
19.4
Alkol tüketiminin
bırakılması ya da
kısıtlanması
(26 gr etanol/gün)
79
24
251
76
61
18.5
Diyette doymuş yağ
(hayvansal) ve kolesterol
tüketimini azaltma
49
15
281
85
36
11
Kilo vermek (Normal
BKİ’nin sağlanması)
28
8.5
302
91.5
10
3.0
DASH diyeti (sebzemeyveden zengin, yağ
içeriği zayıf)
21
6.4
309
93.6
14
4.2
Düzenli ilaç kullanma
8
2.4
322
97.6
2
0.6
n katlanmıştır
69
Tablo 4.11’de bireylerin kardivasküler hastalıklara için alınması
gereken önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere göre dağılım yer
almaktadır. Bireylerin kardiyovasküler hastalıklar için alınması gereken
önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemlere bakıldığında, en çok bilinen
önlemlerin sırasıyla; az yağ tüketmek (%62.4) olduğu ve bireylerin %39.1’inin
bunu uyguladığı, fiziksel aktivite (%40.6) olduğu ve bireylerin ancak
%13.9’unun bunu uyguladığı, sigarayı bırakmak (%34) olduğu bireylerin
%19.4’ünün bunu uyguladığı saptanmıştır.
70
Tablo 4.12: Bireylerin Bilgi Kaynaklarına Göre Dağılım (n=330)
Bilgi kaynakları
Sayı
%
Televizyon, radyo, internet
192
58.2
Doktor
184
55.8
Çevredeki hastalardan
127
38.5
Hemşire
39
11.8
n katlanmıştır
Tablo 4.12’de bireylerin bilgi kaynaklarına göre dağılım yer
almaktadır. Bireylere bilgi kaynakları sorulduğunda %58.2’si televizyon,
radyo, internet gibi kaynaklardan, %55.8’i ise doktordan bilgi edindiklerini
ifade etmişlerdir. Hemşirelerin sadece %11.8’i hemşireden bilgi aldığını
belirtmiştir.
71
Tablo 4.13: Bireylere Göre Sağlıklarının Kontrol Altında Olma, İnme Riski
Taşıma Durumlarını İfade Etme ve Sağlıklarını Kontrol
Altında Tutmak İçin Yaptıkları Uygulamalara Göre Dağılım
Sağlığın kontrol altında
olma durumu (n=330)
Sayı
%
Olan
174
52.7
Olmayan
156
47.3
Evet
242
73.3
Hayır
88
26.7
Yapılan uygulamalar*
Sayı
%
Düzenli doktor kontrolü
86
49.4
Beslenme alışkanlığına dikkat
53
30.5
İlaç kullanımı
42
24.1
Egzersiz yapma
19
10.9
Hastalanınca doktora gitmek
10
5.7
Kan basıncı takibi
4
2.3
Kilo vermek
3
1.7
Sigara-alkol kullanmama
2
1.1
İnme riski taşıma (n=330)
*n katlanmıştır
72
Tablo 4.13’te bireylere göre sağlıklarının kontrol altında olma ve
inme riski taşıma durumlarını ifade etme ve sağlıklarını kontrol altında tutmak
için yaptıkları uygulamalara göre dağılım yer almaktadır. Araştırmaya katılan
bireylerin %47.3’ü sağlıklarının kontrol altında olmadığını, %73.3’ü inme riski
taşıdığını düşünmektedir. Bireylere sağlıklarını kontrol altında tutmak için
genel olarak yaptıkları uygulamalar sorulduğunda; %49.4’ü düzenli doktor
kontrolüne gittiğini, %30.5’i beslenme alışkanlığına dikkat ettiğini, %24.1’i
ilaçlarını düzenli olarak kullandığını ifade etmiştir. Bireylere sorulduğunda,
oldukça az oranda egzersiz (%10.9), kan basıncı takibi (%2.3), kilo verme
(%1.7), sigara-alkol kullanmama (%1.1) uygulamalarını yaptıkları belirlenmiş
olup, %5.7’si ancak hastalandıklarında doktora gittiklerini belirtmişlerdir.
73
Tablo 4.14: Bireylerin Cinsiyete Göre Kendilerinde İnme Riski Olduğunu
İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
İnme Riski
Var
Cinsiyet
Toplam
Yok
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
X2
P
Erkek
31
35.2
134
55.4
165
100.0
10.475
0.001
Kadın
57
64.8
108
44.6
165
100.0
Toplam
88
100.0
242
100.0
330
165
Tablo 4.14’te bireylerin cinsiyete göre kendilerinde inme riski
olduğunu ifade etme durumları yer almaktadır. Araştırmaya katılan kadınların
(%64.8) erkeklere (%35.2) göre daha yüksek oranda kendilerinde inme riski
olduğunu
ifade
ettikleri
belirlenmiş
olup,
istatistiksel
olarak
anlamlı
bulunmuştur (p<0.05). Araştırmamıza katılan bireylerin çoğunluğunu %41.5
oranla ev hanımları oluşturmuştur. (Tablo 4.1). Ev hanımları daha yüksek
oranda (%51.1) kendilerinde inme riski olduğunu ifade etmişlerdir (Tablo
4.17). Kadınların daha yüksek oranda kendilerinde inme riski olduğunu ifade
etmelerinde, çoğunluğun ev hanımı olmasının ve bu nedenle sık düzenlenen
ev toplantılarında yediklerine dikkat edemedikleri, düşük düzeyde fiziksel
aktiveye sahip oldukları ve kilo aldıkları özetle yaşam tarzı değişikliklerini
uygulayamamalarının etkili olduğunu belirttikleri görülmüştür.
74
Tablo 4.15: Bireylerin Yaşa Göre Kendilerinde İnme Riski Olduğunu
İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
İnme Riski
Yaş
Var
Toplam
Yok
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
X2
P
35 ve altı
10
11.4
56
23.1
66
20.0
16.935
0.002
36-45 yaş
19
21.6
47
19.4
66
20.0
46-55 yaş
29
33.0
37
15.3
66
20.0
56-65 yaş
18
20.5
49
20.2
67
20.3
66 ve üzeri
12
13.6
53
21.9
65
19.7
Toplam
88
100.0
242
100.0
330
100.0
Tablo 4.15’te bireylerin yaşa göre kendilerinde inme riski
olduğunu ifade etme durumlarına göre dağılım yer almaktadır. Araştırmaya
katılan 46-55 yaş arasındaki bireylerin daha yüksek oranda (%33.0)
kendilerinde inme riski olduğunu ifade ettikleri belirlenmiş olup, istatistiksel
olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Ancak 56-65 yaş (%20.5) ile 65 yaş
üzerindeki (%13.6) bireylerin daha düşük oranda kendilerinde inme riski
olduğunu ifade etmeleri dikkat çekicidir.
75
Tablo 4.16: Bireylerin Eğitim Düzeylerine Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumları
İnme Riski
Eğitim
Var
Toplam
Yok
düzeyi
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
X2
P
10
11.4
33
13.6
43
7.0
16.956
0.005
Okur - yazar
4
4.5
19
7.9
23
13.0
İlkokul
42
47.7
60
24.8
102
30.9
Ortaokul
7
8.0
36
14.9
43
13.0
Lise
17
19.3
57
23.6
74
22.4
Yüksekokul
8
9.1
37
15.3
45
13.6
Toplam
88
100.0
242
100.0
330
100.0
Okur - yazar
değil
Tablo 4.16’da bireylerin eğitim düzeylerine göre kendilerinde
inme riski olduğunu ifade etme durumları yer almaktadır. Bireylerin eğitim
düzeylerine göre kendilerinde inme riski olduğunu ifade etme durumlarına
bakıldığında, ilkokul mezunu olan bireylerin daha yüksek (%47.7) oranda
kendilerinde inme riski olduğunu ifade ettikleri belirlenmiş olup, istatistiksel
olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).
76
Tablo 4.17: Bireylerin Çalışma Statülerine Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
İnme Riski
Çalışma
Var
Toplam
Yok
statüsü
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Ev hanımı
45
51.1
92
38.0
137
41.5
Memur
11
12.5
42
17.4
53
16.1
Serbest meslek
11
12.5
32
13.2
43
13.0
Sağlık
2
2.3
17
7.0
19
5.8
Yönetici
2
2.3
1
0.4
3
0.9
Emekli
15
17.0
40
16.5
55
16.7
Öğrenci
2
2.3
18
7.4
20
6.1
Toplam
88
100.0
242
100.0
X2
P
11.486 0.074
personeli
330
100.0
Tablo 4.17’de bireylerin çalışma statülerine göre kendilerinde
inme riski olduğunu ifade etme durumları yer almaktadır. Bireylerin çalışma
statülerine göre kendilerinde inme riski olduğunu ifade etme durumlarına
bakıldığında, ev hanımlarının daha yüksek (%51.1) oranda kendilerinde inme
riski olduğunu ifade ettikleri belirlenmiş ancak istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (p>0.05).
77
Tablo 4.18: Bireylerin Medeni Durumlarına Göre Kendilerinde İnme Riski
Olduğunu İfade Etme Durumlarına Göre Dağılım
İnme Riski
Medeni
Var
Toplam
Yok
durum
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
X2
P
Evli
75
85.2
85.2
71.1
247
74.8
9.029
0.011
Bekar
3
3.4
3.4
14.5
38
11.5
Boşanmış-dul
10
11.0
11.0
14.5
45
13.6
Toplam
88
100.0
242
100.0
330
100.0
Tablo 4.18’de bireylerin medeni durumlarına göre kendilerinde
inme riski olduğunu ifade etme durumları yer almaktadır. Evli bireylerin daha
yüksek (%85.2) oranda kendilerinde inme riski olduğunu ifade ettikleri
belirlenmiş olup istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).
78
5. TARTIŞMA
İnme, yüksek mortalite ve morbidite riski taşıması ve tedavisinin
yüksek maliyetli olması nedeniyle toplum sağlığı açısından büyük önem
taşımaktadır15. İnme geçiren hastaların yaklaşık üçte biri kalıcı olarak fiziksel
fonksiyon eksikliği yaşamaktadır15. Patel ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada,
inme sonrası birinci yılda özürlülük oranı %26.1, engellilik oranı %55 olarak
bildirilmektedir172. Bu durum hastanın ve ailesinin ekonomik, sosyal, psikolojik
hayatı ve genel yaşam kalitesi üzerine olumsuz etki oluşturmaktadır15. Önemli
ilerlemeler kaydedilmesine karşın inme tedavisi günümüzde halen yetersizdir.
Bu nedenle, inme oluşmadan gereken önlemleri almak mücadelede en etkin
yol olarak kabul edilmektedir12,173,174. Bireyler tarafından İnme riskinin, risk
faktörlerinin ve önleyici girişimlerin bilinmesi önem taşımaktadır15.
İnme vakalarının önlenmesinde, risk grubunda yer alan
bireylerin belirlenmesi ve bu risk faktörlerinin en aza indirilmesi önemlidir176.
İnme, birbirinden bağımsız birçok risk faktöründen etkilenerek gelişmektedir.
İnmede; yaş, cinsiyet, ırk ve aile öyküsü gibi değiştirilemeyen risk faktörleri ile
hipertansiyon, diabetes mellitus, kardiyovasküler hastalıklar (kalp yetmezliği,
sol ventriküler hipertrofi, atrial fibrilasyon), dislipidemi, diyet ve beslenme
alışkanlığı, obezite, sigara kullanımı, fiziksel inaktivite, alkol kullanımı, oral
kontraseptif kullanımı gibi değiştirilebilir risk faktörleri de bulunmaktadır19.
Yaş, cinsiyet, ırk, aile öyküsü ve etnik köken gibi risk faktörlerini değiştirmek
olası değildir176. Bu faktörler değiştirilebilir olmasalar da, varlıkları halinde
değiştirilebilen risk faktörlerinin daha sıkı takip ve tedavisinin sağlanması ile
inme riskinin azaltılmasına yardımcı olabilirler176. Randomize klinik çalışmalar
79
değiştirilebilir risk faktörlerinin tedavi ve modifikasyonunun inme riskini
azaltabildiğini göstermiştir153,154.
Hem paternal hem maternal inme öyküsü, kişide inme riskinin
artması ile ilişkili bulunmuştur22,38,150. Aile öyküsünün risk faktörü oluşunda
çeşitli
etmenler
rol
oynamaktadır.
Bunlar
aile
bireylerinin
benzer
kültürel/çevresel ve yaşam stili faktörlerini paylaşması, bazı genetik özellikleri
taşımasından kaynaklanıyor olabilmektedir38,150. Araştırmamızda, bireylerin
%19.7’sinin birinci derece akrabalarında (anne, baba, kardeş) inme öyküsü
bulunduğu belirlenmiştir (Ek Tablo 1).
İnmeyle ilişkili en güçlü belirleyici unsur yaştır27. Yaş ilerledikçe
inme riskinin arttığı bilinmektedir20,45. 55 yaşından sonraki her dekatta bu risk
iki kat artmaktadır28,182. İnme geçirenlerin %70’i 65 yaşın üzerindedir28. İnme,
40 yaş öncesinde daha az görülmesine rağmen, genç erişkinlerde inme,
erken yeti kaybına yol açması nedeniyle büyüyen bir sorun halini almıştır27.
Yıllık inme insidansı 55-64 yaşında 1,3-3,6/1.000, 65-74 yaşında 4,98,9/1.000, 75 yaş üzerinde 13,5-17,9/1.000’dir5. Ülkemizde inme ile ilgili
yapılmış ve 2000 hastanın verilerinin derlendiği Ege inme Veri Tabanı’nda
ortalama yaş 62.3±12 olarak belirtilmiştir34. Araştırma kapsamına alınan 330
bireyin yaş ortalaması 49.75±16.496 olup %20.3’ü 56-65 yaş grubunda ve
%19.7’si 65 yaş üzerindedir ve toplam %40’ı inme açısından risk altında
bulunmaktadır (Tablo 4.1). Oysa, bireylerin ancak %24.5’i yaşın inme için risk
faktörü olduğunu belirtmiştir (Tablo 4.5).
İnme erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmektedir179. İnme
insidans hızı erkeklerde kadınlara göre 1.25 kez fazladır28. Ancak kadınların
yaşam süresi erkeklerden uzun olduğu için inme nedenli mutlak ölüm sayısı
80
kadınlarda daha yüksektir28. Ülkemizde yapılan birçok çalışmada tüm yaş
gruplarında
akut
inmenin
erkeklerde
daha
sık
görüldüğü
bulunmuştur175,180,181. Ancak Ege ve Laussanne inme çalışmalarında özellikle
40 yaş altı ve 75 yaş üstü inmenin kadın hastalarda daha sık görüldüğü
saptanmıştır34,177. Araştırmamıza katılan kadınların (%64.8) erkeklere (%35.2)
göre daha yüksek oranda kendilerinde inme riski olduğunu ifade ettikleri
belirlenmiş olup, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05) (Tablo
4.14). Araştırmamıza katılan bireylerin çoğunluğunu %41.5 oranla ev
hanımları oluşturmuştur. (Tablo 4.1). Ev hanımları daha yüksek oranda
kendilerinde inme riski olduğunu ifade etmişlerdir (Tablo 4.17). Kadınların
daha yüksek oranda kendilerinde inme riski olduğunu ifade etmelerinde,
çoğunluğun ev hanımı olmasının ve bu nedenle sık düzenlenen ev
toplantılarında yediklerine dikkat edemedikleri, düşük düzeyde fiziksel
aktiveye sahip oldukları ve kilo aldıkları özetle yaşam tarzı değişikliklerini
uygulayamamalarının etkili olduğunu belirttikleri görülmüştür.
İnmede;
hipertansiyon,
diabetes
mellitus,
kardiyovasküler
hastalıklar (kalp yetmezliği, sol ventriküler hipertrofi, atrial fibrilasyon),
dislipidemi, diyet ve beslenme alışkanlığı, obezite, sigara kullanımı, fiziksel
inaktivite, değiştirilebilir risk faktörleridir. Oral kontraseptif kullanımı, alkol, ilaç
kullanımı ise diğer değiştirilebilir potansiyel risk faktörleridir19.
Hipertansiyon, toplumda prevelansı en yüksek olan, hem
serebral infarkt hem de intraserebral hemoraji için en önemli risk
faktörüdür182. 2000 yılı itibariyle dünyada erişkin nüfusun %26.4’ünün
hipertansiyonu olduğu ve bu oranın 2025 yılında %29.2’ye çıkacağı
öngörülmüştür183. Ülkemizde yapılan çalışmalardan Ege İnme Veri Tabanında
hastaların %63’ünde hipertansiyon tespit edilmiştir34. Ülkemizde yapılan diğer
81
inme
çalışmalarında
değişmektedir170,184,185,186.
hipertansiyon
Türk
sıklığı
Hipertansiyon
%58.8-75
ve
Böbrek
arasında
Hastalıkları
Derneği’nin 2003-2004 yılları arasında, Türkiye’de 18 yaş üzeri 4910 kişi ile
yaptıkları araştırma sonucuna göre hipertansiyon prevalansı %31.8 olmasına
karşın 60 yaş üzeri nüfusta %72.2 olarak saptanmıştır187.
Kan basıncı yüksekliği ile kalp-damar, inme ve böbrek hastalığı
riski doğrusal bir ilişki göstermektedir. Risk, kan basıncının 140/90 mmHg’nın
üzerinde olması ile değil, çok daha düşük ama optimal olmayan kan basıncı
değerlerinden başlamakta ve kan basıncının artışı ile yükselmektedir188. JNCVII’de, sistolik ya da diastolik basınçta 115/75’in üzerinde her 10 mmHg’lık
artışın koroner arter hastalığı, inme ve periferik vasküler hastalığın oluşumu
açısından vasküler risklerde %10’luk bir artışa karşılık geldiği ifade
edilmektedir27. Hipertansif bireylerde normotansif bireylere göre inme riskinin
3 kat artmış olduğu gösterilmiştir23. Hipertansiyon hastalarının %83'ü, ilk 10
yıllık süreç için %5'ten fazla inme riski taşımaktadır188.
Framingham çalışmasında, inmeyle ilişkili bilinen diğer risk
faktörlerinin kontrol altına alınmasını takiben, sistolik kan basıncındaki 10
mmHg’lik artışa karşılık gelen rölatif inme riski erkekler için 1.9, kadınlar için
1.7 olarak belirlenmiştir. Yükselen sistolik ya da diastolik kan basıncı (ya da
her ikisi birden), aterosklerozun progresyonunu hızlandırarak ve hastayı
küçük damar hastalığına yatkın hale getirerek inme riskini artırmaktadır27.
Kabakçı ve arkadaşlarının15 çalışmasında; hastaların %65.3’ünde sistolik kan
basıncı 140 mmHg’den, %50’sinde ise diyastolik kan basıncı 90 mmHg’den
büyük bulunmuştur. İnme riskinin azalmasında hangi değerlerin optimal değer
olduğu tartışmalı olmakla birlikte, “Hipertansiyon Optimal Tedavi” (HOT:
Hypertension Optimal Treatment) çalışmasında, 140/85 mmHg ve altındaki
82
değerlerin
yararı
ortaya
konmuştur68.
THINK
çalışmasında,
Türk
hipertansiyon hastalarında 10 yıllık inme geçirme riski ortalaması %17
bulunmuştur15. Mancia ve ark.189 tarafından yaklaşık 13 bin İtalyan hipertansif
hasta üzerinde yapılan epidemiyolojik çalışmada 10 yıllık inme riski %17
bulunmuştur ve göz ardı edilemeyecek yükseklikteki inme riski, uygulanan
antihipertansif tedavi yaklaşımları ile hastaların kan basıncı düzeylerinin
kontrol altına alınma oranlarının düşüklüğüne bağlanmıştır.
Antihipertansif tedavinin inme insidansını %35-40, kalp krizi
insidansını %20-25 ve kalp yetmezliği insidansını %50’den fazla azalttığı
gösterilmiştir190,191,192. 14 randomize çalışmanın meta-analizinde, diastolik kan
basıncında 5-6 mmHg azalmanın inme riskini %42 azalttığı saptanmıştır182.
Avrupa’da
Sistolik
Hipertansiyon
(Systolic
Hypertension
in
Europe)
çalışmasında da 60 yaş üzerinde izole sistolik hipertansiyonu bulunan
hastalarda tedavi ile inme insidansında azalma %42 olarak bulunmuştur182.
Framingham çalışmasında 55 yaşında normotansif olan bir
kişide yaşam boyu hipertansiyon gelişme riski %90 olarak bildirilmiştir64. Bu
nedenle hipertansif olmayan bireylerde, yaşam stili değişiklikleri ve ilaç dışı
yöntemler
gibi
yaklaşımlarla
inme
riskinin
azaltılmaya
çalışılması
önerilmektedir60,193. JNC-VII raporunda da özellikle prehipertansif bireylerde
başka risk faktörü yoksa yaşam biçimi değişiklikleri ile kan basıncının
düşürülebileceği, yaşlanma nedeniyle ileride hipertansiyon oluşma riski
azaltılabileceği ve kan basıncı yüksekliği önlenebileceği bildirilmiştir65.
JNC-VI Raporunda Hipertansiyonu Durdurmak üzere Besinsel
Yaklaşımlar (DASH: Dietary Approaches to Stop Hypertension) çalışmasının
çok cesaret verici sonuçları yer almaktadır. Bu, sekiz hafta süren ve belirli bir
83
beslenmenin uygulandığı çalışmada, meyve ve sebzeden zengin, yağsız ve
az yağlı süt ürünleri içeren, yağdan ve kolesterolden yoksun, proteini hafif
artırılmış bir diyetle, erişkinlerde kan basıncının 5.5/3.0 mmHg düşürüldüğü
görülmüştür. Tansiyonu yüksek olmayan bireylerde de bu diyetin kan
basıncını 3.5/2.1 mmHg düşürdüğü saptanmıştır178.
Sağlık
Bakanlığı,
Türkiye
Hastalık
Yükü
Çalışmasında
hipertansiyonun kontrol altına alınması ile önlenen ölüm sayıları iskemik kalp
hastalıklarında
50.717,
serebrovasküler
hastalıklarda
39.731
olarak
belirtilmiştir. Bu sayılar tüm ölümlerin %25.2’sini oluşturmaktadır194.
Araştırmamızda,
bireylerin
%34.5’inde
hipertansiyon
bulunmaktadır (Tablo 4.2). Hastaların %87.9’unun hipertansiyonun inmeye
neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5).
Ancak önlemleri bilme ve uygulama durumlarına bakıldığında ise en sık
bilinen önlemler arasında; diyette sodyum kısıtlaması (%90.0) olduğu ancak
bireylerin %53’ünün uyguladığı, az yağlı besinler tüketmek (%50.3) olduğu ve
bireylerin %34.5’inin uyguladığı, diğer bilinen önlemlerin ise %50’nin altında
olduğu saptanmıştır (Tablo 4.6). Hipertansif bireylerin büyük bölümü (%93.9)
antihipertansif tedavi altında olmasına karşın (Ek Tablo 2) %40.9’unun sistolik
(≥140), %56.1’inin diastolik kan basıncı düzeyleri (≥90) ESC sınıflamasına
göre yüksek bulunmuştur (Ek Tablo 6). Bu durum araştırma kapsamına
alınan hipertansif bireylerin inme riski taşıdıklarını düşündürmektedir.
Beden kitle indeksindeki artışa paralel olarak, özellikle beden
kitle indeksinin 30 kg/m2’nin üzerinde olması ve sıklıkla erkeklerde görülen
abdominal obezitenin inme riskini 1.75-2.37 kat arttırdığı saptanmıştır. Sağlık
Profesyonelleri Takip Çalışması’nda (Health Professionals Follow-Up Study)
84
bel çevresinde artış olan erkeklerde inme riski 2.3 defa yüksektir. Kadınlarda
da BKİ artmasının iskemik inme riskini yükselttiği görülmüştür. Kadınlarda
BKİ≥32 kg/m2 olanlarda risk 2.7 defa artmaktadır. Erkeklerde abdominal
obezite ve kadınlarda obezite ve kilo alımı inme için bağımsız faktörlerdir56.
Kabakçı ve arkadaşlarının (2006) çalışmasında15; inme olasılığı ortalamaları,
obezlerde, normal ve kilolulara göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur
(p=0.009). TEKHARF çalışmasında beden kitle indeksine göre 1990 yılında
ülkemizde 30 yaş üzerinde obezite prevalansı erkeklerde %12.5 kadınlarda
%32 olarak belirlenmiştir207. 2000 yılında, obezite prevalansının yaklaşık %90
oranında artarak erkeklerde %25.3 kadınlarda ise %44.2’ye ulaştığı
görülmüştür. Halen 3.2 milyon erkek ve 5.5 milyon kadında obezite
bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu veriler, obezitenin giderek artmakta
olduğunu göstermektedir. Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması’nda beden
kitle indeksi kadınlarda ortalama 27.70 kg/m2 iken, erkeklerde 25.51 kg/m2
bulunmuştur. Benzer şekilde kadınlarda obezite (beden kitle indeksi>30
kg/m2) sıklığı % 31.5, erkeklerde ise % 15.3’tür188.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından başlatılan MONICA
(Monitoring of Trends and Determinants in Cardiovascular Diseases)
çalışması sonuçları214 avrupa ülkelerinin çoğunda son on yılda obezite
prevalansının %10-40 oranlarında arttığını göstermiştir. Amerika Birleşik
Devletleri’nde olduğu gibi ülkemizde de artan yaşam süresi ile birlikte özellikle
şehirlerde sedanter yaşam oranı ve obezite hızla artmaktadır215. Sedanter
yaşam tarzı, yüksek yağ içerikli beslenme obezite sıklığındaki artışın en
önemli nedenlerindendir216,217.
Araştırma kapsamına alınan bireylerin %59.7’si obezitenin
inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu ifade etmiştir (Tablo 4.5).
85
Bireylerin BKİ ölçümlerinde; %44.8’inin pre-obez (25,00-29,99) ve %31.2’sinin
de obez (≥30) olduğu belirlenmiştir (Ek Tablo 7). Bireylerin obezite için
alınması
gereken
önlemleri
bilme
durumları
ve
aldıkları
önlemlere
bakıldığında, en çok bilinen önlemler arasında; fiziksel aktivite (%93.3) olduğu
ancak bireylerin %24’ünün bunu uyguladığı, kilo vermek (%24) olduğu ve
bireylerin %12.8’inin bunu uyguladığı saptanmıştır (Tablo 4.7).
Fiziksel
aktivitenin
inmenin
önlenmesi
üzerindeki
olumlu
etkilerini destekleyen pek çok gösterge bulunmaktadır183. Ancak, koruyucu
fiziksel aktivitenin sıklığı ve süresi tam olarak belirlenmemiş olmakla birlikte,
“Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri ve Ulusal Sağlık Enstitüsü”
(Centers for Disease Control and Prevention and the National Institute of
Health) tarafından hergün 30 dakikalık egzersiz önerilmektedir64,201. İnme
açısından özellikle yürüme gibi hafif-orta derecede aktivite gösterilmesinin
yararlı
olduğu
bildirilmektedir201.
Fiziksel
inaktivite
ve
yaşlanma,
organizmadaki pek çok sistemi etkileyen bir süreçtir203. Bu nedenle sağlığı
korumak ve aktif yaşam biçimini sağlamak için fiziksel aktivite ve egzersizin
rolü gittikçe daha büyük önem kazanmaktadır206. Kuzey Manhattan İnme
Çalışmasında (Northern Manhattan Stroke Study), yapılan fiziksel aktivitenin
azalan inme riskiyle yakından ilişkili olduğu görülmüştür. Daha yoğun ve daha
uzun süreli aktivitenin daha faydalı olduğu izlenmiş, ancak yaşlı bireylerin
yapabileceği yürüyüş gibi hafif aktivitelerin daha anlamlı bir koruyucu etki
oluşturduğu bulunmuştur183.
Araştırma kapsamına alınan bireylerin %50.9’ünün fiziksel
inaktivitenin inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri
belirlenmiştir (Tablo 4.5). Bireylerin sadece %29.4’ü egzersiz yaptığını,
86
egzersiz yapanların da %84.5’i haftada 3 gün ve daha fazla egzersiz
yaptıklarını ifade etmiştir (Tablo 4.4).
Diabetes mellitus, inme için bağımsız bir risk faktörüdür.
Framingham çalışmasında, glikoz intoleransı olan kişilerde iskemik inme
riskinin diabetik olmayan kişilere göre iki kat fazla olduğu gösterilmiştir. Glikoz
seviyesinin yanı sıra özellikle insülin direnci ve hiperinsülineminin iskemik
inme gelişiminde önemli rol oynadığı bildirilmektedir176.
Kabakçı ve arkadaşlarının15 yaptığı çalışmada; kan şekeri
düzeyi arttıkça inme olasılığının da arttığı izlenmiştir. Kan şekeri 99 mg/dl’nin
altında olanlarda ortalama inme olasılığı %15±13 iken 126 mg/dl’den yüksek
olan bireylerde %22±17’ye çıktığı belirlenmiştir (p<0.001). Honolulu Kalp
Programı’nda (Honolulu Heart Program) DM’ta iskemik inme riski 2.45 olarak
belirtilmiştir182.
Yapılan çalışmalar (Da Qing, Diabetes Prevention Program:
Diyabet Önleme Programı, Diabetes Prevention Study: Diyabet Önleme
Çalışması), diyabetin yalnızca sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile %44-58
oranında risk azalması sağlanarak önlenebileceğini veya en kötümser
tahminle geciktirilebileceğini göstermiştir84,199,200. Türkiye Diyabeti Önleme ve
Kontrol Programı’nda da belirtilen, Çin’de yapılmış Da Qing çalışmasında
ortalama 45 yaşındaki 577 BGT’li (Bozulmuş Glikoz Toleransı) kişide 6 yıllık
diyet ve egzersiz programlarının, tip 2 diyabete dönüşme riski üzerindeki
etkileri araştırılmıştır. Bu çalışmada 6 yıl sonunda tip 2 diyabet riski, yalnızca
diyet programı uygulayan grupta %31, buna karşılık yalnızca egzersiz
programı uygulayan grupta %46 oranında azalmıştır. Hem diyet hem de
87
egzersiz programı uygulayan grupta ise tip 2 diyabet riskindeki azalma
benzer olarak %42 bulunmuştur199.
Finlandiya’da yapılan diyabet önleme çalışmasında, 522 BGT’li
kişi yoğun yaşam değişikliği programı uygulanan grup ve kontrol grubu olarak
iki gruba ayrılmış ve 3.2 yıl izlenmiştir84. İzlem suresi sonunda yaşam
değişikliği programı uygulanan grupta tip 2 diyabet insidansı %58 oranında
daha düşük bulunmuştur. Yoğun yaşam tarzı programında kilonun %5
azaltılması, yağlardan alınan kalorinin %30’un altına ve doymuş yağlardan
alınan kalorinin %10’un altına çekilmesi, günlük alınan her 1000 kcal için en
azından 15 g posa tüketilmesi ve günde 30 dk egzersiz yapılması
hedeflenmiştir. Aynı çalışmanın 7 yıllık medyan takibinde tip 2 diyabet
insidansındaki azalmanın devam ettiği (100 hasta yılı için; aktif grupta 4.3,
kontrol grubunda 7.4 yeni tip 2 diyabet vakası) ve kontrol grubuna göre
göreceli riskteki azalmanın %36 olduğu gösterilmiştir201.
Araştırmamızda da, bireylerde bulunan risk faktörleri içinde
diyabet %31.5 oran ile hipertansiyondan sonra ikinci en sık gözlenen risk
faktörüdür (Tablo 4.2). Bu sonuç ülkemizdeki diğer birçok çalışma15,34,202
sonuçlarıyla benzerdir. Bireylerin yarıya yakınının (%50.6) diyabetin inmeye
neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5).
Bireylerin tümünün HbA1c değerlerinin 6.5’in (%) altında olduğu bulunmuştur
(Ek Tablo 7). Araştırmamızda 173 bireyde hipertansiyon ve diyabet birlikte
bulunmaktadır. Bu bireylerin inmeye neden olan risk faktörlerini bilme
durumlarına bakıldığında da yine birinci sırada hipertansiyonun (%87.3) ve
ikinci sırada da diyabetin (%51.4) bulunduğu saptanmıştır (Ek Tablo 4).
Araştırmaya katılan bireylerin önlemleri bilme ve uygulama durumlarına
bakıldığında ise en çok bilinen (%33.6) ve uygulanan (%59.7) önlemin şeker
88
içeren besinleri az tüketmek olduğu diğer uygulanan önlemlerin ise %50’nin
altında olduğu saptanmıştır (Tablo 4.9).
Dislipidemi koroner kalp hastalığı için önemli ve değiştirilebilir
risk faktörü olmakla birlikte28 serum total ve LDL kolesterol düzeyleri ile inme
riski arasında literatürde çelişkili bilgiler bulunmaktadır103. Serum lipit
düzeylerindeki anormallikler (trigliserit, kolesterol, HDL, LDL) serebrovasküler
hastalıktan çok koroner arter hastalığı açısından daha anlamlı risk faktörleri
olarak kabul edilmektedir27. MRFIT (Multiple Risk Factor Intervention Trial)
çalışmasında, 35-57 yaş arasındaki 351 bin erkekte hemorajik olmayan
inmeye bağlı ölüm riski kolesterol düzeylerindeki artma ile orantılı
bulunmuştur103. Copenhagen City Kalp Çalışması’nda da total kolesterol
düzeyinin 320 mg/dl’nin üzerinde olması iskemik inme riski ile ilişkili
bulunmuştur110. Buna karşın 450 bin kişinin ortalama 16 yıllık izlemini (toplam
7.3 milyon hasta-yılı) inceleyen ve 45 prospektif kohort çalışmayı gözden
geçiren
bir
meta-analizde,
102
bulunamamıştır
total
kolesterol
ile
inme
arasında
ilişki
. İtalya'da 3.120 kişinin 12 yıllık izleminde de inme
mortalitesi ile LDL arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır203. Bazı statin
çalışmalarında, LDL azalmasına rağmen özellikle yaşlı hastalarda inme
riskinin azalmaması bu çelişkili durumun özellikle vurgulanmasına neden
olmuş
ve
ek
çalışmaların
gerektiği
belirtilmiştir204.
Honolulu
Kalp
Programı’nda (HHP: Honululu Heart Pragram) ise, kolesterol seviyesindeki
artışın, hem koroner arter hastalığı hem de tromboembolik inme riskini
artırdığı gösterilmiştir56,182. Oxfordshire Toplum Çalışması (Oxfordshire
Community Study) ve Kuzey Manhattan İnme Çalışması’nda (Northern
Manhattan
Stroke
Study)
HDL
azalmasının
inme
riskini
arttırdığı
görülmüştür56. Serum kolesterol düzeyi 240-279 mg/dl değerlerinde inme riski
1.8, 280 mg/dl üzerinde ise 2.6 olarak bulunmuştur56. Kabakçı ve
89
arkadaşlarının (2006) yaptığı çalışmada; HDL yükseldikçe hesaplanan inme
riskinin azaldığı (p<0.001), LDL düzeyi düştükçe inme olasılığının arttığı
(p<0.001), trigliserid düzeyinin ise inme riskini etkilemediği görülmüştür15.
Türk Kalp Çalışmasında ortalama LDL-K düzeyleri erkeklerde
136, kadınlarda 111 mg/dl bulunmuştur188. 40 yaş ve üstü bireylerde bu
değerler sırası ile 148 ve 142 mg/dl’dir188. TEKHARF Çalışması 2002 yılında
ortalama LDL-K değerlerini erkeklerde 114.6, kadınlarda 122.4 mg/dl olarak
bulmuştur188. Yine aynı çalışmaya göre 30 yaş ve üstü ortalama LDL-K
seviyeleri kadınlarda erkeklere kıyasla daha fazladır188. Yüksek LDL-K düzeyi
(>130 mg/dl) erkeklerde %31, kadınlarda %38 oranında bulunmuştur188. Türk
erişkinlerinde ortalama HDL-kolesterol düzeyi erkeklerde 37,2 mg/dl,
kadınlarda ise 44.9 mg/dl’dir188. HDL-K düzeylerinin batı toplumlarına göre
Türk toplumunda daha düşük olduğu bildirilmektedir188. HDL-K’ün 40
mg/dl’nin altında olması düşük HDL-K olarak kabul edilmektedir188. Türk Kalp
Çalışması’nda erkeklerde %74, kadınlarda %53 oranında; TEKHARF’te ise
erkeklerde %64, kadınlarda %35.5 oranında düşük HDL-K saptanmştır188. Bu
da yaklaşık olarak 23 milyon kişide düşük HDL-K olduğunu göstermektedir188.
İnmeli veya geçici iskemik atak geçirmiş yüksek plazma
kolesterol düzeyine sahip hastaların; yaşam stili değişiklikleri, diyet
düzenlenmesi ve medikal tedaviyi içeren yaklaşımlarla tedavi edilmeleri
önerilmektedir193. Hiperlipidemi tedavisinin her aşamasında tıbbi beslenme
tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri en başta yer almaktadır205. NCEP ATP III
kılavuzu, tedavi edici yaşam tarzı değişiklikleri içinde yer alan diyette, trans
yağ asitleri de dahil olmak üzere doymuş yağların günlük kalorinin %7’sini
geçmemesini ve yemekle alınan günlük kolesterol miktarının 200 mg’ın
altında tutulmasını önermektedir114.
90
Araştırma
kapsamına
alınan
bireylerin
yarısının
(%50)
dislipideminin inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri
belirlenmiştir (Tablo 4.5). Bireylerin %13.9’unun total kolesterol düzeyleri 200
mg/dl ve üzerinde, %41,8’inin trigliserit düzeyleri 150 mg/dl ve üzerinde,
%11.5’inin LDL düzeyleri 130 mg/dl ve üzerinde, %59.1’unun HDL düzeyleri
40 mg/dl’nin altında ve %41.2’sinin VLDL düzeyleri 30 mg/dl ve üzerinde
bulunmuştur (Ek Tablo 7). Önlemleri bilme ve uygulama durumlarına
bakıldığında ise en çok bilinen önlemler arasında; az yağ tüketmek (%85.8)
olduğu ancak bireylerin %49.4’ünün bunu uyguladığı ve diğer önlemlerin ise
bilinme oranının daha düşük olduğu saptanmıştır (Tablo 4.10).
Koroner arter hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, hipertansif kalp
hastalığı, atrial fibrilasyon ve kapak problemleri inme ile ilişkisi ispatlanan
önemli risk faktörleridir170. Framingham çalışmasına göre koroner kalp
hastalığı, inme riskini 2 kat, elektrokardiyografi ile saptanan sol ventrikül
hipertrofisi
3
kat
ve
kardiyak
yetmezlik
3-4
kat
arttırmaktadır195.
Bogousslavsky ve ark.177 tarafından 1000 inme hastasının değerlendirildiği
çalışmada,
hastaların
%21.7’sinde
kronik
kalp
hastalığı
bulunduğu
bildirilmiştir. Karatepe G.A ve ark.’nın176 100 inmeli hasta ile yaptıkları
çalışmada hastaların %18’inde konjestif kalp yetmezliği, %24’ünde iskemik
kalp hastalığı, %18’inde koroner kalp hastalığı ve %7’sinde kalp kapak
hastalığı bulunduğu belirlenmiştir. Ege İnme Veri Tabanında34 iskemik kalp
hastalığı sıklığı %23, ülkemizde yapılan diğer inme çalışmalarında kardiyak
hastalık sıklığı %25-33.8 olarak bildirilmiştir170,184,185,186. Akut iskemik inme
nedeniyle başvuran hastaların yaklaşık %20’sinde nedenin kardiyak kökenli
olduğu gösterilmiştir. Genç yaşta görülen inmelerde bu oran %40’lara kadar
yükselmektedir196,197. Orta yaş ve üzerinde ise en sık görülen neden miyokard
infarktüsüdür182. Framingham çalışmasında akut MI sonrası 6 yıl içerisinde
91
inme gelişme riski erkeklerde %8, kadınlarda %11 olarak bulunmuştur182.
İskemik kalp hastalığı nedeniyle koroner arter by-pass greft (CABG)
uygulanan hastalarda perioperatif inme riski ise %1-7 olup, hastanın daha
önce inme geçirmiş olması, yaş, diyabet ve atriyal fibrillasyon bu riski
artırmaktadır182. Framingham çalışmasında, atrial fibrilasyon inmenin güçlü
bir öncülü olarak belirlenmiş, valvüler olmayan atrial fibrilasyon hastalarında
inme riski, yaklaşık 5 kat daha fazla izlenmiştir27. Koroner kalp hastalığı ya da
kardiyak yetmezliği olan kişilerde, atrial fibrilasyon inme riskini erkeklerde
ikiye katlamış, kadınlarda ise üç katına çıkarmıştır27. İnme riski daha önce
koroner arter hastalığı olanlarda ikiye katlanmakta, kardiyak yetmezliği olan
hastalarda ise nerdeyse dört katına çıkmaktadır27. Araştırmamızda, bireylerin
%12.7’sinde kalp damar hastalığı, %8.8’inde kalp ritim bozukluğu, %2.4’ünde
kalp kapak hastalığı olup, %6.7’si daha önce kalp krizi geçirmiştir (Tablo 4.2).
Bireylere sorulduğunda yarıya yakını (%45.2) kalp hastalıklarının inmeye
neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5).
Yapılan çalışmalar, kardiyovasküler hastalıklarla diyet alışkanlığı
arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Kardiyovasküler
hastalık riski diyette satüre yağ asitlerinin fazla tüketildiği (günlük kalorinin
%15' den fazlası), kolesterolün fazla alındığı ve karbonhidratın az tüketildiği
(%50'den az) popülasyonlarda yüksek, satüre yağ asitlerinin az tüketildiği
(%10'dan az), karbonhidrat alımının fazla olduğu popülasyonlarda ise
düşüktür198.
Araştırmamıza katılan bireylerin kardiyovasküler hastalıklara
ilişkin önlemleri bilme ve uygulama durumlarına bakıldığında ise en çok
bilinen önlemin az yağ tüketmek (%62.4) olduğu fakat bireylerin %39.1’inin
92
bunu uyguladığı, diğer önlemlerin bilinme durumlarının ise %50’nin altında
olduğu saptanmıştır (Tablo 4.11).
Sigara kullanımı, önemli bir risk faktörü olup 1980’li yılardan bu
yana yapılan çalışmalarda, iskemik inme için relatif (göreceli) riski 1.8-6
olarak bulunmuştur. Framingham Kalp Çalışması’nda (Framingham Heart
Study) bu risk 1.8 olarak bulunmuş olup, sigara bırakıldıktan 5 yıl sonra
içmeyenlerin düzeyine indiği saptanmıştır182,56. Önceden sigara kullananlarda,
bir ölçüde artmış inme risklerinin olduğu bu nedenle sigaranın her yaş dönemi
için önemli bir faktör olduğu bilinmektedir. Hemşirelerin Sağlığı Çalışması’nda
(Nurses’ Health Study)
önceden sigara içenlerin içmeyenlere göre rölatif
inme riski 1.34 olup, bu oran Doktor Sağlığı Çalışması’nda (Physician’s
Health Study) 1.26’dır. Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezleri ve Ulusal
Sağlık Enstitüsü” (Centers for Disease Control and Prevention and the
National Institute of Health) nün yaptığı çalışma, erişkin populasyonun
%23’ünün önceden sigara kullandığı ve bu populasyonunda %6’sında inme
riski olduğunu göstermektedir. Aktif sigara içenlerdeki populasyonun %18’i,
daha önceden içmiş olanların %6’sı ve pasif sigara içenlerinde %12’si risk
altında olduğu belirtilmektedir56. Kings County, Washington’da yürütülen,
toplum
temelli
bir
vaka
kontrol
çalışmasında,
sigara
içmeyenlerle
karşılaştırıldığında inme olasılık oranı yoğun sigara içicileri için 11.1 (günde
bir paketten fazla sigara tüketenler), az içenler içinse (günde bir paketten az
sigara içenler) 4.1 olarak belirlenmiştir27.
En önemli önlenebilir risk faktörlerinden biri olan sigara,
ülkemizdeki yaygın kullanımı nedeniyle özel bir önem taşımaktadır.
TEKHARF çalışmasına göre Türk erkeklerinin %60’ı, kadınlarının %20’si
sigara kullanmaktadır178. İnmeli hastalarda sigara kullanım oranı, Ege İnme
93
Veri Tabanında34 %17, yapılan diğer bir çalışmada207 ise %30.4 olarak
belirtilmiştir. Sigara içme iskemik inme riskini iki kat, hemorajik inme riskini 2-4
kat artırmaktadır60,193. Koçer ve ark (2002) nın çalışmasında özellikle
erkeklerde sigara içiminin fazla (%50) ve inme açısından anlamlı risk faktörü
olduğu bulunmuştur186. Yurtdışında yapılmış çalışmalarda ise sigara tüm yaş
ve cinsiyet gruplarında inme için önemli risk faktörü olarak tespit edilmiştir
44,208,209
. Ruth ve arkadaşları sigara içenlerle sigara içmeyen kadın ve
erkekleri karşılaştırdığı çalışmalarında, hem aktif hemde pasif sigara
içenlerde inme riskinin arttığını bulmuşlardır141. Sigaranın bırakılması inme
riskinde belirgin bir düşmeye neden olur34,210. Çin’de yapılan bir çalışmada ise
bir yıldan uzun süreli sigara bırakmayla inme rekürrens oranının 1.71'den
1.39'a gerilediği gösterilmiştir211.
Araştırmamızda risk faktörü olarak sigara incelendiğinde,
bireylerin
%49.4’ünün
sigara
kullanımının
inmeye
neden
olan
risk
faktörlerinden biri olduğunu bildiği belirlenmiştir (Tablo 4.5). Bireylerin
%20.0’si sigara kullanmaktadır. Sigara kullanan bireylerin %59.1’i 16 yıl ve
üzerinde ve %57.6’sı günde 1-10 adet sigara kullanmaktadır (Tablo 4.3).
Erkekler arasında sigara içme oranının (%27.9) anlamlı olarak kadınlardan
(%12.1) daha fazla olduğu saptanmıştır (p<0.05) (Ek Tablo 3).
Beslenme alışkanlıkları, kanda bazı değerlerin değişmesine ve
kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere pek çok hastalığa neden
olmaktadır218. Çeşitli toplumlardaki kalp-damar hastalıklarının görülme
sıklıkları incelendiğinde, Kuzey Avrupa ülkelerinde daha fazla görülmesi,
Asya ve Akdeniz ülkelerinde daha az sıklıkta görülmesi beslenme kültürlerine
bağlanmıştır219. Diyetle kırmızı et, rafinerize gıda ve doymuş yağ asitlerinin
fazla alınımı kalp-damar hastalıkları riskini artırmaktadır218. ”Hemşirelerin
94
Sağlığı Çalışması” (Nurses’ Health Study) ve “Sağlık Profesyonelleri Takip
Çalışması” nda (Health Professionals Follow-Up Study) , en fazla sebze ve
meyve tüketen grupta relatif inme riski 0.69 olarak bulunmuştur182. Ekolojik
analizlerde,
yapılan
çalışmalarda
da
meyve-sebze
tüketiminin
arttığı
gruplarda inme oranının düşük olduğu bildirilmektedir56,220.
Araştırma kapsamına alınan bireylerin %58.8’i beslenme
alışkanlıklarının inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu ifade
etmiştir (Tablo 4.5).
Alkol kullanımı ile iskemik inme ilişkisi tartışmalıdır. Yapılan bir
çalışmada alkol kullanan ve hiç kullanmayan hastalar arasında her iki
cinsiyette de iskemik inme bakımından bir fark bulunmamıştır. Ancak
geçmişte alkol kullanmış hastalarda hiç kullanmayanlara göre inme riskinde
artma olduğu görülmüştür212. Elde edilen çalışma sonuçları; alkolün hem
erkek hem de kadınlarda kesin, bağımsız bir etkisi olduğu; yalnızca
erkeklerde etkili olduğu; karışıklığa neden olabilecek diğer faktörlerin kontrol
edilmesinden sonra, sigara kullanımında olduğu gibi bir etkisi olmadığı
şeklinde çeşitlidir. Alkol tüketimi ile inme arasındaki ilişki oldukça kompleks
olup, bu risk profili iskemik inme için “J” şeklinde kabul edilmektedir182 Rölatif
inme riski, alkol kullanmayanlarla karşılaştırıldığında yoğun alkol tüketimiyle
(günde beş ve daha fazla bardak) artmış, orta düzeyde ya da az içki
tüketenlerde düşmüştür27. Ayrıca Honolulu Kalp Programı’nda (Honolulu
Heart Program), sürekli ve fazla miktarda alkol tüketen kişilerde, anevrizmal
ve nonanevrizmal intraserebral kanamalarda en az 3 kat artış olduğu tespit
edilmiştir213.
Araştırma
kapsamına
alınan
bireylerin
%46.7’si
alkol
kullanımının inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildiği
belirlenmiştir (Tablo 4.5). Bireylerin sadece %6.4’ü alkol kullanmaktadır. Alkol
95
kullanan bireylerin %61.9’u yalnız özel günlerde, 21.8’i de haftada en az bir
defa alkol kullanmaktadır (Tablo 4.3).
Genel olarak bireylerin inme risk faktörlerini ve önlemleri bilme
durumlarının düşük olmasının yanı sıra önlemleri uygulama durumlarının da
daha düşük oranda olduğu belirlenmiştir.
Araştırmaya katılan bireylerin %47.3’ü sağlıklarının kontrol
altında olmadığını, %73.3’ü inme riski taşıdığını düşünmektedir (Tablo 4.13).
Kadınlar (%64.8), 46-55 yaş arasındaki bireyler (%33), ilkokul mezunu olanlar
(%47.7), ev hanımları (%51.1) ve evli bireyler (%85,2) daha çok inme riski
taşıdıklarını düşündüklerini ifade etmişlerdir (Tablo 4.14, 4.15, 4.16, 4.17,
4.18). Bireylere sağlıklarını kontrol altında tutmak için genel olarak yaptıkları
uygulamalar sorulduğunda; %49.4’ü düzenli doktor kontrolüne gittiğini,
%30.5’i beslenme alışkanlığına dikkat ettiğini, %24.1’i ilaçlarını düzenli olarak
kullandığını ifade etmiştir. Bireylerin oldukça az oranda; kilo verme (%1.7),
sigara-alkol kullanmama (%1.1), kan basıncı takibi (%2.3), egzersiz (%10.9)
uygulamalarını yaptıkları belirlenmiştir (Tablo 4.13).
Bireylerin
inmenin
önlenebilir
risk
faktörlerini
en
aza
indirilebilmesi için alınabilecek önlemleri bilme durumları literatürde 5-10
arasında
bulunan
önlemler
ile
karşılaştırıldığında,
bireylerin
bildikleri
önlemlerin 2 ya da 3 ile sınırlı kaldığı görülmüştür. Araştırmamızda bireylerin
bilgi edindikleri kaynaklar arasında; çevre %38.5, doktor %55.8, hemşire
%11.8, yazılı ve sözlü basın %58.2 oranlarla yer almaktadır (Tablo 4.12).
İnmede risklerin en aza indirilebilmesi için alınacak önlemlerin
bilinmesi ve aynı zamanda yaşam tarzı haline getirilerek uygulanmasının
96
sağlanması gerekmektedir. Sağlıklı yaşam alışkanlığı kazandırılmasının hem
risk faktörlerinin önlenmesinde hem de risk faktörleri bulunan bireylerin
kontrolünde önemi
büyüktür.
Günümüzde inmenin tedavisinden çok,
insanların yaşam stillerini değiştirmesi; sigara bırakma, egzersiz ve kolesterol
tedavileri, hipertansiyonun kontrol altında tutulması ve koruyucu tedavi önem
kazanmıştır.
Sonuç olarak, inmenin, halen genç bir nüfusa sahip olmamıza
karşın yaşlı nüfusumuzun giderek artması nedeniyle gelecekte daha da
önemli bir halk sağlığı sorunu olacağı öngörülmektedir. Ayrıca, günümüzde
önemli ilerlemeler kaydedilmesine rağmen inme tedavisi halen yetersizdir. Bu
nedenle, inmenin hem birey hem de aile ve toplum üzerindeki zararlarının
önlenmesi için risk faktörlerinin ve önlemlerin bilinmesi ve risk faktörlerinin en
aza indirilebilmesi önemlidir. Risk faktörlerinin bilinmesiyle inme insidansı
azaltılabilecek ve tedavi yaklaşımı değişecek, koruyucu önlemlerin alınması
açısından yol gösterici olacaktır.
97
6. SONUÇ ve ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar
Bireylerin inme risk faktörlerini bilme durumları ve aldıkları
önlemlerin belirlenmesi amacıyla yapılan araştırma sonucunda elde edilen
veriler aşağıda yer almaktadır;
Araştırmaya katılan 330 bireyin %50’si kadın, yaş ortalaması
49.75±16.496’dır. Bireylerin %74.8’i evli, %51.8’i üç ve daha fazla sayıda
çocuk sahibi, %30.9’u ilkokul mezunu, %41.5’i ev hanımıdır. %30.9’u aylık
gelirlerinin aylık giderlerini karşıladığını belirtmiştir (Tablo 4.1).
6.1.1.
Araştırmaya katılan bireylerin hastalık durumlarına bakıldığında;
%3.9’u daha önce inme geçirmiş, %34.5’inde hipertansiyon bulunmakta,
hipertansiyon hastası olan bireylerin %39.5’i 1-5 yıldır hipertansiyon hastası
olup %93.9’u hipertansiyon ilacı kullanmaktadır. Bireylerin %12.7’sinde kalp
damar hastalığı bulunmaktadır, kalp damar hastalığı olan bireylerin
%45.2’sinde 1-5 yıldır kalp damar hastalığı olup %81’i ilaç kullanmaktadır.
Bireylerin %8.8’inde kalp ritim bozukluğu bulunmaktadır, kalp ritm bozukluğu
bulunan bireylerin %41.4’ünde 1-5 yıldır kalp ritim bozukluğu olup %41.4’ü
ilaç kullanmaktadır. Bireylerin %2.4’ünde kalp kapak hastalığı bulunmaktadır,
kalp kapak hastalığı bulunan bireylerin %50.0’sinde 6-10 yıldır kalp kapak
hastalığı olup %12.5’i ilaç kullanmaktadır. Bireylerin %6.7’si daha önce MI
geçirmiş olup, bir kez MI geçirenlerin oranı %63.6, iki kez geçirenlerin oranı
%22.7 ve üç kez geçirenlerin oranı da %13.6’dır. Bireylerin %31.5’inde
diyabet bulunmaktadır, diyabeti olan bireylerin %46.2’si 1-5 yıldır diyabet
98
hastası olup %76.9’u ilaç kullanmakta, %32.7’si perhiz yapmakta, %12.3’ü
insülin kullanmakta iken %7.7’si ise hiçbir şey yapmadığını belirtmiştir (Tablo
4.2, Ek Tablo 2).
6.1.2.
Araştırmaya katılan bireylerin sigara ve alkol kullanma durumlarına
bakıldığında; sigara kullanan bireylerin (%20.0) %59.1’i 16 yıl ve üzerinde,
%57.6’sı günde 1-10 adet sigara kullanmaktadır (Tablo 4.3). Erkekler
arasında sigara içme oranının (%27.9) anlamlı olarak kadınlardan (%12.1)
daha fazla olduğu saptanmıştır (p<0.05) (Ek Tablo 3). Alkol kullanan
bireylerin (%6.4) %61.9’u yalnız özel günlerde, 21.8’i de haftada en az bir
defa alkol kullanmaktadır (Tablo 4.3).
6.1.3.
Bireylerin özel bir diyeti olma, egzersiz yapma ve oral kontraseptif
kullanma durumları incelendiğinde, bireylerin %30.6’sının özel bir diyeti
olduğu, %29.4’ünün egzersiz yaptığı ve egzersiz yapan bireylerin %84.5’inin
haftada 3 gün ve daha fazla egzersiz yaptıkları belirlenmiştir. Çalışmaya
katılan kadınların sadece %3.1’i oral kontraseptif kullanmaktadır (Tablo 4.4).
6.1.4.
Bireylerin inmeye neden olan değiştirilemeyen risk faktörlerini bilme
durumlarına ilişkin sonuçlar şöyledir (Tablo 4.5);
6.1.4.1.
Bireylerin %27.9’u aile öyküsünün inme için risk faktörü olduğu
konusunda bilgi sahibiydi (Tablo 4.5). Bireylerin %19.7’sinin birinci derece
akrabalarında (anne, baba, kardeş) inme öyküsü bulunduğu belirlenmiştir (Ek
Tablo 1).
99
6.1.4.2.
Bireylerin %24.5’i, yaşın inme için risk faktörü olduğu konusunda
bilgi sahibiydi (Tablo 4.5). Araştırma kapsamına alınan 330 bireyin yaş
ortalaması 49.75±16.496 dır (Tablo 4.1).
6.1.5.
Bireylerin inmeye neden olan değiştirilebilen risk faktörlerini bilme
durumlarına ilişkin sonuçlar şöyledir (Tablo 4.5);
6.1.5.1.
Bireylerin %87.9’unun hipertansiyonun inmeye neden olan risk
faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5). Araştırmamıza
katılan hipertansif bireylerin büyük bölümü (%34.5) antihipertansif tedavi
altında olmasına karşın (Ek Tablo 2) %40.9’unun sistolik (≥140), %56.1’inin
diastolik kan basıncı düzeyleri (≥90)
ESC sınıflamasına göre yüksek
bulunmuştur (Ek Tablo 6).
6.1.5.2.
Araştırma kapsamına alınan bireylerin %59.7’si obezitenin inmeye
neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu ifade etmiştir (Tablo 4.5).
Bireylerin BKİ ölçümlerinde; %44.8’inin pre-obez (25,00-29,99) ve %31.2’sinin
de obez (≥30) olduğu belirlenmiştir (Ek Tablo 7).
6.1.5.3.
Bireylerin %50.9’ünün fiziksel inaktivitenin inmeye neden olan risk
faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5).
6.1.5.4.
Diyabet %31.5 oran ile hipertansiyondan sonra bireylerde ikinci en
sık bulunan risk faktörüdür (Tablo 4.2). Araştırmada hastaların %50.6’sının
diyabetin inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri
belirlenmiştir (Tablo 4.5). Araştırmamızda 173 bireyde hipertansiyon ve
diyabet
birlikte
bulunmaktadır.
Bu
bireylerin
inmeye
neden
olan
100
değiştirilebilen risk faktörlerini bilme durumlarına bakıldığında da yine birinci
sırada hipertansiyonun (%87.3) ve ikinci sırada da diyabetin (%51.4)
bulunduğu saptanmıştır (Ek Tablo 4).
6.1.5.5.
Bireylerin %50’sinin dislipideminin inmeye neden olan risk
faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5). Bireylerin
%13.9’unun total kolesterol düzeyleri 200 mg/dl ve üzerinde, %41,8’inin
trigliserit düzeyleri 150 mg/dl ve üzerinde, %11.5’inin LDL düzeyleri 130 mg/dl
ve üzerinde, %59.1’unun HDL düzeyleri 40 mg/dl’nin altında ve %41.2’sinin
VLDL düzeyleri 30 mg/dl ve üzerinde bulunmuştur (Ek Tablo 7).
6.1.5.6.
Araştırmamızda risk faktörü olarak sigara incelendiğinde, bireylerin
%49.4’ünün sigara kullanımının inmeye neden olan risk faktörlerinden biri
olduğunu bildikleri belirlenmiştir (Tablo 4.5).
6.1.5.7.
Araştırma
kapsamına
alınan
bireylerin
%58.8’i
beslenme
alışkanlıklarının inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu ifade
etmiştir (Tablo 4.5).
6.1.5.8.
Bireylerin %46.7’si alkol kullanımının inmeye neden olan risk
faktörlerinden biri olduğunu bildiği belirlenmiştir (Tablo 4.5).
6.1.5.9.
Bireylere sorulduğunda %45.2’sinin kardiyovasküler hastalıkların
inmeye neden olan risk faktörlerinden biri olduğunu bildikleri belirlenmiştir
(Tablo 4.5).
101
6.1.6.
Bireylerin inme risk faktörlerine ilişkin alınması gereken önlemleri
bilme durumları ve aldıkları önlemlere ilişkin sonuçlar şöyledir;
6.1.6.1.
Bireylerin hipertansiyona ilişkin alınması gereken önlemleri bilme
durumları ve aldıkları önlemler incelendiğinde, en çok bilinen önlemler
arasında; diyette sodyum kısıtlaması (%90.0) olduğu ve bireylerin %53’ünün
bunu uyguladığı, az yağlı besinler tüketmek (%50.3) olduğu ve bireylerin
%34.5’inin bunu uyguladığı, fiziksel aktivite (%26.4) olduğu ancak bireylerin
%10.9’unun bunu uyguladığı saptanmıştır (Tablo 4.6).
6.1.6.2.
Bireylerin obezite için alınması gereken önlemleri bilme durumları
ve aldıkları önlemler incelendiğinde, en çok bilinen önlemler arasında; fiziksel
aktivite (%93.3) olduğu ancak bireylerin %24’ünün bunu uyguladığı, kilo
vermek (%24) olduğu ve bireylerin %12.8’inin bunu uyguladığı saptanmıştır
(Tablo 4.7).
6.1.6.3.
Bireylerin hareket azlığını önlemek için alınması gereken önlemleri
bilme durumları ve aldıkları önlemler incelendiğinde, en çok bilinen önlemin
yürüyüş yapmak (%92.4) olduğu ancak bireylerin %22.1’inin bunu uyguladığı
saptanmıştır (Tablo 4.8).
6.1.6.4.
Bireylerin diyabete ilişkin alınması gereken önlemleri bilme
durumları ve aldıkları önlemler incelendiğinde, en çok bilinen (%33.6) ve
uygulanan (%59.7) önlemin şeker içeren besinleri az tüketmek olduğu diğer
uygulanan önlemlerin ise %50’nin altında olduğu saptanmıştır (Tablo 4.9).
102
6.1.6.5.
Bireylerin dislipidemi için alınması gereken önlemleri bilme
durumları ve aldıkları önlemler incelendiğinde, en çok bilinen önlemler
arasında; az yağ tüketmek (%85.8) olduğu ancak bireylerin %49.4’ünün bunu
uyguladığı ve diğer önlemlerin ise bilinme oranının daha düşük olduğu
saptanmıştır (Tablo 4.10).
6.1.6.6.
Bireylerin
kardiyovasküler
hastalıklar
için
alınması
gereken
önlemleri bilme durumları ve aldıkları önlemler incelendiğinde, en çok bilinen
önlemin az yağ tüketmek (%62.4) olduğu fakat bireylerin %39.1’inin bunu
uyguladığı, diğer önlemlerin bilinme durumlarının ise %50’nin altında olduğu
saptanmıştır (Tablo 4.11).
6.1.7.
Araştırmamızda bireylerin bilgi edindikleri kaynaklardan; yazılı ve
sözlü basın %58.2, doktor %55.8, çevre %38.5, hemşire %11.8 oranlarla
gözlenmiştir (Tablo 4.12).
6.1.8.
Bireylerin, sağlıklarının kontrol altında olma, inme riski taşıma
durumlarına ve sağlıklarını kontrol altında tutmak için yaptıkları uygulamalara
ilişkin ifadelerinde, %47.3’ü sağlıklarının kontrol altında olmadığını, %73.3’ü
inme riski taşıdığını düşünmektedir (Tablo 4.13). Kadınlar (%64.8) (p<0.05),
46-55 yaş arasındaki bireyler (%33) (p<0.05), ilkokul mezunu olanlar (%47.7)
(p<0.05), ev hanımları (%51.1) (p>0.05) ve evli bireyler (%85,2) (p<0.05)
daha çok inme riski taşıdıklarını düşündüklerini ifade etmişlerdir (Tablo 4.14,
4.15, 4.16, 4.17, 4.18). Bireylere sağlıklarını kontrol altında tutmak için genel
olarak
yaptıkları
uygulamalar
sorulduğunda;
%49.4’ü
düzenli
doktor
kontrolüne gittiğini, %30.5’i beslenme alışkanlığına dikkat ettiğini, %24.1’i
ilaçlarını düzenli olarak kullandığını ifade etmiştir. Bireylerin oldukça az
103
oranda; kilo verme (%1.7), sigara-alkol kullanmama (%1.1), kan basıncı takibi
(%2.3), egzersiz (%10.9) uygulamalarını yaptıkları belirlenmiştir (Tablo 4.13).
6.1.9.
Bireylerin inmenin değiştirilebilen risk faktörlerini bilme durumlarının 4
ya da 5 risk faktörü ile, değiştirilemeyen risk faktörlerini bilme durumlarının ise
1-2 risk faktörü ile sınırlı kaldığı, bireylerin, inmenin önlenebilir risk
faktörlerinin en aza indirilebilmesi için alınabilecek önlemleri bilme durumları
ise, literatürde 5-10 arasında bulunan önlemler ile karşılaştırıldığında, 2 ya da
3 ile sınırlı kaldığı görülmüştür (Tablo 4.5, 4.6-4.11). Sonuç olarak
araştırmamızdan elde edilen veriler, genel olarak bireylerin inme risk
faktörlerini ve önlemleri bilme durumlarının düşük olmasının yanı sıra
önlemleri
uygulama
durumlarının
da
daha
düşük
oranda
olduğunu
göstermektedir.
104
6.2.
Öneriler
Araştırmamızdan elde edilen sonuçlar doğrultusunda şu öneriler
sunulmuştur:
İnme, risk faktörleri ve korunmaya yönelik önlemler konusunda
bilinçlenmenin
çalışmaları
sağlanması
kapsamında
için
eğitim
birinci
basamak
programları
sağlık
düzenlenmeli
hizmetlerinin
ve
inme
konusundaki bilincin sürekliliğinin sağlanması için eğitimin devamlı olması,
Birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında eğitimle birlikte
tarama çalışmaları yapılması, sağlık ocağına herhangi bir nedenle başvuran
herkesin rutin olarak risk faktörleri sorgulanması ve tarama programları ile
toplumdaki risk grupları saptanması.
Henüz inme geçirmemiş kişilerin inmeden korunması ve
değiştirilebilir risk faktörlerinin düzeltilmesi, sağlıklı kişilerin inme risk faktörleri
açısından taranması ve uygun yaşam tarzı değişiklikleri için eğitim,
danışmanlık hizmetlerinin verilmesi, sağlıklı yaşam anlayışı çerçevesinde
bireylerin bilinçli, yeterli ve dengeli beslenme, düzenli egzersiz yapma gibi
önlemlere ilişkin konularda teşvik edilmesi,
Öncelikle risk grupları başta olmak üzere toplum sağlıklı
beslenme, düzenli fiziksel aktivitede bulunma ve ideal kiloyu koruma
konularında bilinçlendirilmesi, özendirilmesi. İdeal kiloyu korumanın yanı sıra
lipid profilini de normal sınırlar içinde tutmak açısından sağlıklı diyet eğitimi
verilmesi,
105
Birinci basamak sağlık çalışanlarının yaptığı ev ziyaretleri
sırasında dağıtılmak üzere bu konuda öneriler içeren beslenme kitapçıkları
hazırlanması; hekim, hemşire ve ebe eğitimleri planlanması,
Sağlıklı
beslenme
konusunda
halka
açık
seminerler
düzenlenmesi önerilmektedir.
106
7. ÖZET
Urvaylıoğlu AE. Bireylerin İnme Risk Faktörlerini Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlerin Belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi
Üniversitesi; 2011
Bu araştırma, bireylerin inme risk faktörlerini bilme durumları ve
aldıkları önlemlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.
Örnekleme, haziran-ağustos 2010 tarihleri arasında Cumhuriyet Aile Sağlığı
Merkezi’ne, bu merkeze bağlı bölgelerden başvuran 15 yaş ve üzeri 330 birey
alınmıştır. Araştırmacı tarafından literatür incelenerek hazırlanan soru formu,
yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmıştır. Elde edilen veriler; istatistik SPSS
programı kullanılarak yüzdelikler ve kikare testi ile değerlendirilmiştir.
Araştırmaya katılan bireylerin %50’si kadın, yaş ortalaması 49,75 idi.
Bireylerde en sık bulunan risk faktörlerinin hipertansiyon (%34.5), diyabet
(%31.5) ve kalp damar hastalığı (%12.7) olduğu belirlenmiştir. Sonuçlara
göre, inmenin değiştirilebilen risk faktörleri arasında en çok bilinenler
hipertansiyon (%87.9), obezite (%59.7), beslenme alışkanlıkları (%58.8),
fiziksel
inaktivite
(%50.9),
DM
(%50.6)
ve
hiperlipidemi
(%50.0),
değiştirilemeyen risk faktörleri arasında ise en çok bilinenler aile öyküsü
(%27.9) ve yaş (%24.5) tır. Risk faktörlerine ilişkin olarak en çok uygulanan
önlemler; hipertansiyon için diyette sodyum kısıtlaması (%53), yüksek
kolesterol için az yağ tüketmek (%49.4), kalp hastalığı için az yağ tüketmek
(%39.1), diyabet için şeker içeren besinleri az tüketmek (%59.7), obezite için
fiziksel aktivite (%24), hareket azlığı için yürüyüş yapmak (%22.1) dır.
İnmenin
önlenmesine
düzenlenerek
yönelik
toplumun
risk
sağlık
eğitimi
faktörleri
ve
tarama
hakkında
programları
bilinçlendirilmesi
önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, inme, risk faktörleri, önlemler, eğitim
107
8. SUMMARY
Urvaylıoğlu AE. Individials’ Awareness of Stroke Risk Factors and
Determining The Precautions Taken. Master Thesis. Ankara: Gazi
University; 2011
This study was conducted as a definitive research aiming to
determine individuals’ awareness of stroke risk factors and the precautions
they take. The research sample is comprised of 330 individuals over the age
of 15 who applied from regions in the vicinity of Cumhuriyet Family Health
Center during June-July, 2010. The questionnaire, prepared by the
researcher by scanning the literature, was implemented using the face-toface interview technique. The data was assessed with statistic SPSS program
using percentages and chi square test. 50% of the participants of the
research were female, with an average age of 49.75. Its found that the most
common risk factors are hypertension (34.5%), diabetes (31.5%), and
cardiovascular diseases (12.7%). According to the results, the most widely
recognized of the variable risk factors of stroke are hypertension (87.9%),
obesity (59.7%), nutritional behaviors (58.8%), physical inactivity (50.9%) and
diabetes (50.6%), hyperlipidemia (50.0%). While the most widely recognized
invariable factors of stroke are family history (27.9%) and age (24.5%). The
most commonly utilized precautions are sodium limitation for hypertension
(53%), reduced fat consumption due to cholesterol (49.4%), reduced fat
consumption due to cardiac diseases (39.1%), reduced consumption of
sucrose-rich foods due to diabetes (59.7%), physical activities for obesity
(24%) and jogging for physical inactivity (22.1%). Its recommended that
medical training and scanning programs should be organized to promote
public awareness regarding risk factors in order to prevent cases of stroke.
Keywords: Nursing, stroke, risk factors, precautions, training
108
9. KAYNAKLAR
1.
Şenocak Ö, El Ö, Söylev GÖ, ve ark. İnme Sonrasında Yaşam
Kalitesini Etkileyen Faktörler. J.Neurol.Sci.[Turk] 2008;25(3):169-175.
2.
Lopez AD, Mathers CD, Ezzati M, Jamison DT, Murray CJ. Global
and Regional Burden Of Disease and Risk Factors, 2001: Systematic
Analysis of Population Health Data. Lancet 2006;367:1747-1757.
3.
Onat A., Keleş İ, Çetinkaya A, ve ark. On Yıllık TEKHARF Çalışması
Verilerine Göre Türk Erişkinlerinde Koroner Kökenli Ölüm ve
Olayların Prevalansı Yüksek. Türk Kardiyol Dern Arş 2001;29:8-19.
4.
Kumral E. Serebrovasküler hastalıkların epidemiyolojisi. İçinde:
Balkan S, editör. Serebrovasküler Hastalıklar. Üçüncü Baskı.
İstanbul: Güneş Kitabevleri; 2009. s. 37-46.
5.
Kumral E, Balkır K. İnme epidemiyolojisi. İçinde: Balkan S, editör.
Serebrovasküler Hastalıklar. İkinci. Baskı. İstanbul: Güneş Kitabevi;
2002. s. 38-47.
6.
World Health Organization [Homepage on the Internet]. Facts and
Figures. The World Health Report 2003 - Shaping the Future. [Cited
2011 May 7]. Available from:
http://www.who.int/entity/whr/2003/en/Facts_and_Figures-en.pdf.
109
7.
Kutluk K. Risk faktörleri ve korunma. İçinde: Kutluk K, editör. İskemik
İnme. Nobel tıp kitabevleri; 2004. s. 1-48.
8.
Know the Facts, Get the Stats: Our Guide to Heart Disease, Stroke
and Risks. Dallas, Tex: American Heart Association; 2002.
Publication No. 55-0576 2002-04.
9.
American Heart Association. Heart Disease and Stroke Statistics2006 Update. Dallas, Tex: American Heart Association.
10.
Oğul E. Klinik nöroloji. İçinde: Oğul E, editör. Beyin Damar
Hastalıkları. 1. baskı. Nobel & Güneş Kitabevi; 2002. s 1–3.
11.
Hankey GJ. Stroke: How Large A Public Health Problem and How
Can the Neurologist Help? Arch Neurol 1999;56:748-54.
12.
Helgason CM, Wolf PA. American Heart Association Prevention
Conference IV: Prevention and Rehabilitation of Stroke: Executive
Summary. Circulation 1997;96:701-7.
13.
Robinson RG. Neuropsychiatric Consequences of Stroke. Annu Rev
Med 1997;48:217-29.
14.
Mancia G. Prevention and Treatment of Stroke in Patients with
Hypertension. Clin Ther 2004;26:631-48.
110
15.
Kabakçı G, Abacı A, Ertaş FS, Özerkan F, Erol Ç, Oto A. Türkiye’de
Hipertansif Hastalarda İnme Riski ve İnme Riski Açısından Bölgesel
Farklılıkların Belirlenmesi: Hastane Tabanlı, Kesitsel, Epidemiyolojik
Anket (THİNK) Çalışması. Türk Kardiyoloji Derneği Araştırması-Arch
Turk Soc Cardiol 2006;34(7):395-405.
16.
Perez J. The Relationship Between Depression and Cerebrovascular
Disease: Clinical and Biological Aspects. Vertex 2005;15:259-263.
17.
Eser MD. İnmeli Hastalarda Risk Faktörleri: Bir Vaka Kontrol
Çalışması. Uzmanlık. İstanbul: İstanbul Üniversitesi; 1999.
18.
Boşnak M. İnme Hastalarındaki Depresyonun Yaşam Kalitesi ve
Günlük Yaşam Aktivitelerine Etkilerinin Araştırılması. Uzmanlık.
Ankara: Hacettepe Üniversitesi; 2003.
19.
Goldstein LB. A Primer on Stroke Prevention Treatment: An Overview
Based on AHA/ASA Guidelines. Wiley-Blackwell publication; 2009. p.
5-7.
20.
Öztürk ZE. İlk İnme Sonrası Saptanan Risk Faktörlerinin Morbidite ve
Mortalite Üzerine Etkisi. Uzmanlık. İstanbul: T.C Sağlık Bakanlığı
Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 2004.
21.
Leys D, Deplanque D, Mounier-Vehier C, Mackowiak-Cordoliani MA,
Lucas C, Bordet R. Stroke Prevention: Management of Modifiable
Vascular Risk Factors. J Neurol 2002;249:507–17.
111
22.
Jamrgozik K, Broodhurst RJ, Anderson CS, Stewart-Wynne EG. The
Role of Lifestyle Facctors in the Etiyology of Stroke. Stroke
1994;25:9-51.
23.
Sacco RL, Wolf PA, Gorelick PB. Risk Factors and Their
Management for Stroke Prevention: Outlook for 1999 and Beyond.
Neurology 1999;53(7 Suppl 4):15–24.
24.
Coşansu G. Erişkinlerde Diyabet Risk Faktörlerinin Belirlenmesi.
Yüksek lisans. İstanbul: İstanbul Üniversitesi; 2001.
25.
Beşer A. Hipertansiyon Tanısı Konmuş Hastalarda Risk Faktörlerinin
Saptanması ve Hemşirelik Bakımında Yer Alacak Temel İlkelerin
Belirlenmesi. Uzmanlık. Ankara: Hacettepe Üniversitesi; 1995.
26.
Anonim. Türkiye Kalp ve Damar Hastalıklarını Önleme ve Kontrol
Programı.
Sağlık
Bakanlığı
Temel
Sağlık
Hizmetleri
Genel
Müdürlüğü; 2008. s. 1-2.
27.
Sacco RL. Serebrovasküler Hastalığın Patogenezi, Sınıflandırılması
ve Epidemiyolojisi. İçinde: Rowland LP, editör. Merritt’s Neurology.
Baslo B, Gürses C, (Çev), 11. Baskı. Güneş Tıp Kitabevleri;
Lippincott Williams&Wilkins, 2008. s. 275-290. ISBN:0-7817-5311-2.
28.
Çoban
O.
Beyin
damar
hastalıklarında
tanımlar,
sınıflama,
epidemiyoloji ve risk faktörleri. İçinde: Öge EA, editor. Nöroloji. Nobel
Tıp Kitabevleri; 2004. s 193-99.
112
29.
Neurological disorders; a public health approach. In Neurological
disorders: A Public Health Approach. WHO Press Switzerland; 2006.
chap. 3, p 151-163.
30.
Feigin VL, Lawes CM, Bennettt DA, Anderson CS. Stroke
Epidemiology: A Review of Population-Based Studies of İncidence,
Prevalence and Case-Fatality in the Late 20th Century. Lancet
Neurology 2003;2:43-53.
31.
Pleis JR, Lethbridge-Cejku M. Summary Health Statistics for U.S.
Adults: National Health Interview Survey, 2005. Vital Health Stat 10.
2006;(232):1-153.
32.
Centers for Disease Control and Prevention. Prevalence of Stroke:
United States, 2005. MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 2007;56:469474.
33.
Rosamond W, Flegal K, Furie K, et al. Heart Disease and Stroke
Statistics-2008
Update
A
Report
From
the
American
Heart
Association Statistics Committee and Stroke Statistics Subcommittee.
Circulation 2008;117:e25-e146.
34.
Kumral E, Özkaya B, Sağduyu A, Şirin H, Vardarlı E, Pehlivan M. The
Ege Stroke Registry: A Hospital-Based Study in the Aegean Region,
Izmir, Turkey; Analysis of 2,000 Stroke Patients. Cerebrovasc Dis.
1998 Sep-Oct;8(5):278-88.
113
35.
Sağlık Bakanlığı, RSHMB, Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, Ulusal
Hastalık Yükü ve Maliyet Etkililik Çalışması (Hastalık Yükü Final
Raporu). Ankara; 2004. s 138-152.
http://www.tusak.saglik.gov.tr/pdf/nbd/raporlar/hastalikyukuTR.pdf
Erişim: Şubat 2011.
36.
Türkiye hastalık yükü Çalışması 2004. Ünivar N, Mollahaliloğlu S,
Yardım N, Editörler. RSHMB Hıfzısıhha Mektebi Müdürlüğü, Sağlık
Bakanlığı, Ankara: Aydoğdu Ofset Matbaacılık; 2006. s 24-41.
37.
Ay S, Koldaş DŞ, Evcik D. İnmeli Hastalarda Risk Faktörleri ve
Fonksiyonel İyileşme Üzerine Etkileri. Yeni Tıp Dergisi 2009;26:3741.
38.
Balkan S: Serebrovasküler Hastalıklar. Güneş Kitabevi Yayınları;
2005:1-430.
39.
Utku U, Çelik Y. İnmede etyoloji, sınıflandırma ve risk faktörleri.
İçinde: Balkan S, editör. Serebrovasküler Hastalıklar. 2. Baskı. Güneş
Kitabevleri; 2009. s 51-59.
40.
Bamford J, Sandercock P, Dennis M, Burn J, Warlow C, Classification
and Natural History of Clinical Subtypes of Cerebral Infarction. Lancet
1991;337:1521-1526.
41.
Adams HP Jr, Bendixen BH, Kappelle LJ, Biller J, Love BB, Gordon
DL, et al. Classification of subtype of acute ischemic stroke.
114
Definitions for use in a multicenter clinical trial. TOAST. Trial of Org
10172 in Acute Stroke Treatment. Stroke 1993;24:35-41.
42.
Işıkay CT, Mutluer N. İnme komplikasyonları. Balkan S, editör.
Serebrovasküler Hastalıklar. 2. Baskı. Güneş Kitabevleri; 2009. s
271-75.
43.
Hankey GJ. Potential New Risk Factors for İschemic Stroke What Is
Their Potential? Stroke 2006;37:2181-8.
44.
Rokey R, Rolak LA. Epidemiology and risk factors for stroke and
myocardial infarctions. In: Rolak La, Rokey R, editors. Coronary and
Cerebral Vascular Disease. Mt. Kisko, NY, Futura, 1990:82-117.
45.
Midi İ, Afşar N. İnme Risk Faktörleri. Klinik Gelişim 2010;23(1):1-14.
46.
Brown RD, Whisnant JP, Sicks JD, et al. Stroke Incidence,
Prevalence and Survival: Secular Trends in Rochester, Minnesota,
Through 1989. Stroke. 1996;27:373–380.
47.
Kittner SJ, Stern BJ, Feeser BR, et al. Pregnancy and the Risk of
Stroke. N Engl J Med 1996;335:768–774.
48.
Qureshi AI, Giles WH, Croft JB, Stern BJ. Number of Pregnancies
and Risk for Stroke and Stroke Subtypes. Arch Neurol. 1997;54:203206.
115
49.
Broderick J, Brott T, Kothari R,et al. The Greater Cincinnati/Northern
Kentucky Stroke Study: Preliminary First-Ever and Total Incidence
Rates of Stroke Among Blacks. Stroke 1998;29:415-421.
50.
Gorelick PB. Cerebrovascular Disease in African Americans. Stroke
1998;29: 2656-2664.
51.
Howard G, Anderson R, Sorlie P, et al. Ethnic Differences in Stroke
Mortality Between Non-Hispanic Whites, Hispanic Whites and Blacks:
the National Longitudinal Mortality Study. Stroke 1994;25:2120-2125.
52.
Sheinart KF, Tuhrim S, Horowitz DR, et al. Stroke Recurrence Is
More Frequent In Blacks And Hispanics. Neuroepidemiology
1998;17:188-198.
53.
Rosamond WD, Folsom AR, Chambless LE, et al. Stroke Incidence
and Survival Among Middle-Aged Adults: 9-Year Follow-Up of The
Atherosclerosis
Risk
In
Communities
(ARIC)
Cohort.
Stroke
1999;30(4):736-743.
54.
Gillum RF. Risk Factors for Stroke In Blacks: A Critical Review. Am J
Epidemiol 1999;150:1266-1274.
55.
He J, Klag MJ, Wu Z, Whelton PK. Stroke In The People’s Republic
of China: I. Geographic Variations In Incidence and Risk Factors.
Stroke 1995;26:2222-2227.
116
56.
Kumral E. Serebrovasküler hastalıklarda yüksek vasküler risk
faktörleri. Kumral E, editör. Yüksek Vasküler Risk. Güneş Tıp
Kitabevleri; 2007. s. 243-269.
57.
Kiely DK, Wolf PA, Cupples LA, Beiser AS, Myers RH. Famial
Aggregation of Stroke: The Framingham Study. Stroke 1993;24:13661371.
58.
Jerard Dunne P, Cloud G, Hassan A, Markus HS. Evaluating The
Genetic Component of Ischemic Stroke Subtypes: A Family History
Study. Stroke 2003;34:1364-1369.
59.
Kumral
E.
İnme
epidemiyolojisi.
İçinde:
Balkan
S,
editör.
Serebrovasküler Hastalıklar. 2.Baskı. Antalya: Öncü Basımevi; 2005.
s. 39-45.
60.
Goldstein LB, Adams R, Alberts MJ, et al. Primary Prevention of
Ischemic
Stroke:
A
Association/American
Guideline
Stroke
From
The
Association
American
Stroke
Heart
Council:
Cosponsored by The Atherosclerotic Peripheral Vascular Disease
Interdisciplinary Working Group; Cardiovascular Nursing Council;
Clinical
Cardiology
Council;
Nutrition,
Physical
Activity,
and
Metabolism Council; and The Quality of Care and Outcomes
Research Interdisciplinary Working Group: The American Academy of
Neurology Affirms The Value of This Guideline. Stroke 2006;37:15831633.
117
61.
Wolf PA. Cerebrovascular risk. In: Izzo JLJ, Black HR, editors.
Hypertension Primer: The Essentials of High Blood Pressure.
Baltimore: Md: Lippincott, Williams&Wilkins; 1999. p.239.
62.
Fields LE, Burt VL, Cutler JA, Hughes J, Roccella EJ and Sorlie P.
The Burden of Adult Hypertension In The United States 1999 to 2000:
A Rising Tide. Hypertension 2004;44:398-404.
63.
Primer: The Essentials of High Blood Pressure. Baltimore: Md:
Lippincott, Williams & Wilkins; 1999:239.
64.
Vasan RS, Beiser A, Seshadri S, et al. “Residual Lifetime Risk for
Developing Hypertension In Middle-Aged Women and Men: The
Framingham Heart Study”. JAMA 2002;287:1003-10.
65.
Chobanian AV, Bakris GL, Black HR, et al. National Heart, Lung, and
Blood Institute Joint National Committee on Prevention, Detection,
Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure; National High
Blood Pressure Education Program Coordinating Committee. The
Seventh Report of The Joint National Committee On Prevention,
Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure: The
JNC
7
Report
[published
correction
appears
in
JAMA.]
2003;290:197]. JAMA 2003;289:2560-2572.
66.
Staessen JA, Fagard R, Thijs L, et al. Randomised Double-Blind
Comparison of Placebo and Active Treatment for Older Patients with
118
Isolated Systolic Hypertension: The Systolic Hypertension In Europe
(Syst-Eur) Trial Investigators. Lancet 1997;350:757-764.
67.
SHEP Cooperative Research Group. Prevention of Stroke by
Antihypertensive Drug Treatment In Older Persons with Isolated
Systolic Hypertension: Final Results Of The Systolic Hypertension In
The Elderly Program (SHEP). JAMA 1991;265:3255-3264.
68.
Kjeldsen SE, Hedner T, Jamerson K, et al. Hypertension Optimal
Treatment
(HOT)
Study:
Home
Blood
Pressure
In
Treated
Hypertensive Subjects. Hypertension 1998,31:1014-1020.
69.
ALLHAT Officers and Coordinators for the ALLHAT Collaborative
Research Group. Major Outcomes In High-Risk Hypertensive
Patients Randomized to Angiotensin-Converting Enzyme Inhibitor or
Calcium Channel Blocker vs Diuretic: The Antihypertensive and LipidLowering Treatment to Prevent Heart Attack Trial (ALLHAT)
[published corrections appear in JAMA. 2003;289:178 and JAMA.
2004;18:2196]. JAMA 2002;288:2981-2997.
70.
Dahlof B, Devereux RB, Kjeldsen SE, et al. LIFE Study Group.
Cardiovascular Morbidity and Mortality In The Losartan Intervention
for Endpoint Reduction In Hypertension Study (LIFE): A Randomised
Trial Against Atenolol. Lancet 2002;359:995-1003.
119
71.
Hyman DJ, Pavlik VN. Characteristics of Patients with Uncontrolled
Hypertension in the United States [published correction appears in N
Engl J Med. 2002;346:544]. N Engl J Med 2001;345:479-486.
72.
Gemalmaz A. Hipertansiyon ve Tedavisi. Sağlıklı Yaşam Tarzı
Dergisi 2009;1:66-83.
73.
Altun B, Arıcı M, Nergisoğlu G, et al. Prevalence, Awareness,
Treatment and Control of Hypertension in Turkey (the Patent study)
In 2003. J Hypertens 2005;23:1817-1823.
74.
Türk
Hipertansiyon
ve
Böbrek
Hastalıkları
Derneği,
http://www.turkhipertansiyon.org/insidans_160608.php.
Erişim:
15.02.2011.
75.
Gürel S. Hipertansiyon ve Sağlıklı Yaşam. Sağlıklı Yaşam Tarzı
Dergisi 2009;1:1-5.
76.
US Preventive Services Task Force. Guide to Clinical Preventive
Services. 2nd edition. Baltimore: Md: Williams&Wilkins; 1996.
77.
Burchfiel CM, Curb JD, Rodriguez BL, et al. Glucose Intolerance and
22-Year Stroke Incidence: the Honolulu Heart Program. Stroke
1994;25:951-957.
120
78.
Effect of Intensive Blood-Glucose Control with Metformin on
Complications In Overweight Patients with Type 2 Diabetes (UKPDS
34). UK Prospective Diabetes Study (UKPDS) Group [published
correction appears in Lancet. 1998;352:1558]. Lancet 1998;352:854865.
79.
Tuomilehto J, Rastenyte D. Diabetes and Glucose Intolerance As
Risk Factors for Stroke. J Cardiovasc Risk 1999;6:241-249.
80.
Implementation of Treatment Protocols in the Diabetes Control and
Complications Trial. Diabetes Care 1995;18:361-376.
81.
Grundy SM, Cleeman JI, Daniels SR, et al. Diagnosis and
Management of the Metabolic Syndrome. An American Heart
Association/National Heart, Lung, and Blood Institute Scientific
Statement. Circulation 2005;112:2735-52.
82.
Yüksel H. Bozulmuş Açlık Glikozu ve/veya Glikoz Toleransının
Tedavisi. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri.
Kardiyoloji Gündemi Sempozyum Dizisi No: 64 Nisan 2008. s. 53-58.
83.
Pan XR, Li GW, Hu YH, Wang JX, Yang WY, AN ZX, et al. Effects of
Diet and Exercise In Preventing NIDDM In People with Impaired
Glucose Tolerance: The Da Qing IGT and Diabetes Study. Diabetes
Care 1997;20:537-44.
121
84.
Tuomilehto J, Lindstrom J, Eriksson JG, Valle TT, Hamalainen H,
Ilanne-Parikka P, et al. The Finnish Diabetes Prevention Study group:
Prevention of Type 2 Diabetes Mellitus by Changes In Lifestyle
Among Subjects with Impaired Glucose Tolerance. N Engl J Med
2001;344:1343-50.
85.
Knowler WC, Barrett-Conner E, Fowler SE, Hammon RF, Lachin JM,
Walker EA, Nathan DM. The Diabetes Prevention Program Research
Group: Reduction in The Incidence of Type 2 Diabetes with Lifestyle
Intervention or Metformin. N Engl J Med 2002;346:393-403.
86.
Di Pasquale G, Urbinati S, Pinelli G. Cardiac Investigation in Patients
with Cerebrovascular Disease. In: Ginsberg M, Bogousslavsky J,
editors. Cerebrovascular Disease: Pathophysiology, Diagnosis, and
Management. Malden, Mass: Blackwell Science; 1998.
87.
Benjamin EJ, Wolf PA, D'Agostino RB, Silbershatz H, Kannel WB,
Levy D. Impact of Atrial Fibrillation on the Risk of Death: The
Framingham Heart Study. Circulation 1998 Sep 8;98(10):946-52.
88.
Chimowitz MI, Mancini GB. Asymptomatic Coronary Artery Disease In
Patients
with
Stroke.
Prevalence,
Prognosis,
Diagnosis
and
Treatment. Stroke 1992;23:433-436.
89.
Chimowitz MI, Poole RM, Starling MR, et al. Frequency and Severity
of Asymptomatic Coronary Disease In Patients with Different Causes
of Stroke. Stroke 1997;28:941-945.
122
90.
Sen S, Oppenheimer SM. Cardiac Disorders and Stroke. Curr Opin
Neurol 1998;11:51-56.
91.
Effects of Tissue Plasminogen Activator and A Comparison of Early
Invasive and Conservative Strategies In Unstable Angina and Non-QWave Myocardial Infarction. Results of the TIMI IIIB Trial.
Thrombolysis in Myocardial Ischemia. Circulation 1994;89:1545-1556.
92.
Mackay J, Mensah GA. The Atlas of Heart Disease and Stroke
(Geneva:World Health Organization).2004.
93.
Rosengren A, Dotevall A, Eriksson H, Wilhelmsen L. Optimal Risk
Factors In the Population: Prognosis, Prevalence and Secular
Trends; Data From Goteborg Population Studies. Eur Heart J
2001;22:136-44.
94.
Stamler J, Stamler R, Neaton JD, Wentworth D, Daviglus ML,
Garside
D,
et
al.
Low
Risk-Factor
Profile
and
Long-Term
Cardiovascular and Noncardiovascular Mortality and Life Expectancy:
Findings for 5 Large Cohorts of Young Adult and Middle-Aged Men
and Women. JAMA 1999;282:2012-8.
95.
Stampfer MJ, Hu FB, Manson JE, Rimm EB, Willett WC. Primary
prevention of Coronary Heart Disease In Women Through Diet and
Lifestyle. N Engl J Med 2000;343:16-22.
123
96.
Kurth T, Moore SC, Gaziano JM, Kase CS, Stampfer MJ, Berger K, et
al. Healthy Lifestyle and the Risk of Stroke In Women. Arch Intern
Med 2006;166:1403-9.
97.
Yusuf S, Hawken S, Ounpuu S, Dans T, Avezum A, Lanans F, et al.
Effect of Potentially Modifiable Risk Factors Associated with
Myocardial Infarction In 52 countries (the INTERHEART study):
Case-Control Study. Lancet 2004;364:937-52.
98.
Vasan RS, Sullivan LM, Wilson PW, Sempos CT, Sundstrom J,
Kannel WB, et al. Relative Importance of Borderline and Elevated
Levels of Coronary Heart Disease Risk Factors. Ann Intern Med
2005;142:393-402.
99.
Lowe LP, Greenland P, Ruth KJ, Dyer AR, Stamler R, Stamler J.
Impact of Major Cardiovascular Disease Risk Factors, Particularly In
Combination, On 22-Year Mortality In Women and Men. Arch Intern
Med 1998;158:2007-14.
100.
Asia Pacific Cohort Studies Collaboration. Joint effects of Systolic
Blood Pressure and Serum Cholesterol on Cardiovascular Disease In
The Asia Pacific Region. Circulation 2005;112:3384-90.
101.
European Guidelines on Cardiovascular Disease Prevention In
Clinical Practice: Executive Summary. Fourth Joint Task Force of The
European
Society
of
Cardiology
and
Other
Societies
on
Cardiovascular Disease Prevention In Clinical Practice (constituted by
124
representatives of nine societies and by invited experts). Eur J
Cardiovasc Prev Rehabil 2007;14(Suppl 2):1-40.
102.
Cholesterol, Diastolic Blood Pressure, and Stroke: 13,000 Strokes In
450,000 People In 45 Prospective Cohorts: Prospective Studies
Collaboration. Lancet 1995;346:1647-1653.
103.
Iso H, Jacobs DR Jr, Wentworth D, et al. Serum Cholesterol Levels
and Six-Year Mortality from Stroke In 350,977 Men Screened for The
Multiple Risk Factor Intervention Trial. N Engl J Med 1989;320:904910.
104.
Leppala JM, Virtamo J, Fogelholm R, et al. Different Risk Factors for
Different Stroke Subtypes: Association of Blood Pressure, Cholesterol
and Antioxidants. Stroke. 1999;30:2535-2540.
105.
Zhang X, Patel A, Horibe H, et al. Asia Pacific Cohort Studies
Collaboration. Cholesterol, Coronary Heart Disease, and Stroke In
the Asia Pacific Region. Int J Epidemiol 2003;32:563-572.
106.
Bots ML, Elwood PC, Nikitin Y, et al. Total and HDL Cholesterol and
Risk of Stroke. EUROSTROKE: A Collaborative Study Among
Research Centres In Europe. J Epidemiol Community Health
2002;56(suppl 1):i19–i24.
125
107.
Horenstein RB, Smith DE, Mosca L. Cholesterol Predicts Stroke
Mortality In The Women’s Pooling Project. Stroke. 2002;33:18631868.
108.
Shahar E, Chambless LE, Rosamond WD, et al. Atherosclerosis Risk
In Communities Study. Plasma Lipid Profile and Incident Ischemic
Stroke: The Atherosclerosis Risk In Communities (ARIC) Study.
Stroke 2003;34:623-631.
109.
Soyama Y, Miura K, Morikawa Y, et al. Oyabe Study. High-density
Lipoprotein Cholesterol and Risk of Stroke In Japanese Men and
Women: The Oyabe Study. Stroke 2003;34:863-868.
110.
Lindenstrom E, Boysen G, Nyboe J. Influence of Total Cholesterol,
High Density Lipoprotein Cholesterol and Triglycerides on Risk of
Cerebrovascular Disease: The Copenhagen City Heart Study
[Published Correction Appears in BMJ. 1994;309:1619]. BMJ
1994;309:11-15.
111.
Gotto AM, Jr. Review of Primary and Secondary Prevention Trials
with
Lovastatin,
Pravastatin
and
Simvastatin.
Am
J Cardiol
2005;96:34-8.
112.
Clearfield M. Statins and the Primary Prevention of Cardiovascular
Events. Curr Atheroscler Rep 2006;8:390-6.
126
113.
Thavendiranathan P, Bagai A, Brookhart MA, Choudhry NK. Primary
Prevention of Cardiovascular Diseases with Statin Therapy: A MetaAnalysis of Randomized Controlled Trials. Arch Intern Med
2006;166:2307-13.
114.
National Cholesterol Education Program Expert Panel. Executive
Summary of The Third Report of The National Cholesterol Education
Program Expert Panel on Detection, Evaluation and Treatment of
High Blood Cholesterol In Adults (Adult Treatment Panel III). JAMA
2001;285:2486-2497.
115.
Grundy SM, Cleeman JI, Merz CN, Brewer Jr HB, Clark LT et al.
Implications of Recent Clinical Trials For The National Cholesterol
Education Program Adult Treatment Panel III Guidelines, Circulation
2004;110:227-239.
116.
Harris WS. Fish Oils and Plasma Lipid and Lipoprotein Metabolism In
Humans: A Critical Review. J Lipid Res 1989;30:785-807.
117.
Aral Y (çeviri ed) et al. Endokrinoloji ve Metabolizma El Kitabı. Güneş
Kitabevi; 2006.
118.
Türkmen E, Güven GS. Kardiyovasküler Hastalıklardan Primer
Korunma Esasları. Hacettepe Tıp Dergisi 2010;41(3):179-185.
119.
American College of Sports Medicine Position Stand, “Exercise and
Hypertension”. Med Sci Sports Exerc 2004;36(3):533-552.
127
120.
Pate RR, Pratt M, Blair SN, et al. Physical Activity and Public Health:
A Recommendation From The Centers for Disease Control and
Prevention and the American College of Sports Medicine. JAMA
1995;273:402-407.
121.
Johnsen SP, Overvad K, Stripp C, et al. Intake of Fruit and
Vegetables and The Risk of İschemic Stroke In A Cohort of Danish
Men and Women. Am J Clin Nutr 2003;78:57-64.
122.
Nagata C, Takatsuka N, Shimizu N, Shimizu H. Sodium Intake and
Risk of Death from Stroke In Japanese Men and Women. Stroke
2004;35:1543-1547.
123.
Ascherio A, Rimm EB, Hernan MA, et al. Intake of Potassium,
Magnesium, Calcium and Fiber and Risk of Stroke Among US Men.
Circulation 1998;98:1198-1204.
124.
Mensink RP, Katan MB. Effect of Dietary Fatty Acids on Serum Lipids
and Lipoproteins. A Meta-Analysis of 27 Trials. Arterioscler Thromb
1992;12:911-9.
125.
Willett WC, Stampfer MJ, Manson JE, Colditz GA, Speizer FE,
Rosner BA, et al. Intake of Trans Fatty Acids and Risk of Coronary
Heart Disease Among Women. Lancet 1993;341:581-5.
128
126.
Trans Fatty Acids and Coronary Heart Disease Risk. Report of The
Expert Panel on Trans Fatty Acids and Coronary Heart Disease. Am
J Clin Nutr 1995;62:655-708.
127.
Ascherio A, Hennekens CH, Buring JE, Master C, Stampfer MJ, Willet
WC. Trans Fatty Acids İntake and Risk of Myocardial İnfarction.
Circulation 1994;89:94-101.
128.
Turpeinen O, Karvonen MJ, Pekkarinen M, Miettinen M, Elosuo R,
Paavilainen E. Dietary Prevention of Coronary Heart Disease: The
Finnish Mental Hospital Study. Int J Epidemiol 1979;8:99-118.
129.
Hu FB, Stampfer MJ, Manson JE, Rimm E, Colditz GA, Rosner BA, et
al. Dietary Fat İntake and the Risk of Coronary Heart Disease In
Women. N Eng J Med 1997;337:1491-9.
130.
Kang JX, Leaf A. Antiarrhythmic Effects of Polyunsaturated Fatty
Acids. Recent studies. Circulation 1996;94:1774-80.
131.
Connor SL, Connor WE. Are Fish Oils Beneficial In The Prevention
and Treatment of Coronary Artery Disease? Am J Clin Nutr
1997;66(Suppl 4):1020-31.
132.
He K, Song Y, Daviglus ML, Liu K, Van Horn L, Dyer AR, et al.
Accumulated Evidence on Fish Consumption and Coronary Heart
129
Disease Mortality: A Meta-Analysis of Cohort Studies. Circulation
2004;109:2705-11.
133.
National Institutes of Health. Clinical Guidelines on the İdentification,
Evaluation and the Treatment of Overweight and Obesity In Adults:
The Evidence Report. Obes Res 1998;6(supp2):51-209.
134.
Novak K. NIH Increase Efforts to Tackle Obesity. Nat Med
1998;4:752-753.
135.
Fletcher GF. Balady G, Blair SN, et al. Statement On Exercise:
Benefits and Recommendations for Physical Activity Programs for All
Americans. Astatement for Health Professionals by the Committee on
Exercise and Cardiac Rehabilitation of the Council on Clinical
Cardiology, American Heart Association. Circulation. 1996;94:857862.
136.
Whelton PK, He J, Appel LJ, et al. Primary Prevention of
Hypertension: Clinical and Public Health Advisory From The National
High Blood Pressure Education Program. JAMA 2002;288:18821888.
137.
Manolio TA, Kronmal RA, Burke GL, et al. Short-Term Predictors of
İncident Stroke In Older Adults: The Cardiovascular Health Study.
Stroke 1996;27:1479-1486.
130
138.
Rodriguez BL, D’Agostino R, Abbott RD, et al. Risk of Hospitalized
Stroke In Men Enrolled In The Honolulu Heart Program and The
Framingham Study: A Comparison of Incidence and Risk Factor
Effects. Stroke 2002;33:230-236.
139.
Kurth T, Kase CS, Berger K, et al. Smoking and Risk of Hemorrhagic
Stroke In Women. Stroke 2003;34:2792-2795.
140.
Barnoya J, Glantz SA. Secondhand Smoke: the Evidence of Danger
Keeps Growing. Am J Med 2004;116:201-202.
141.
Bonita R, Duncan J, Truelsen T, et al. Passive Smoking As Well As
Active Smoking Increases the Risk of Acute Stroke. Tob Control
1999;8:156-160.
142.
Burns
DM.
Epidemiology
of
Smoking-Induced
Cardiovascular
Disease. Prog Cardiovasc Dis 2003;46:11-29.
143.
Silvestrini M, Troisi E, Matteis M, et al. Effect of Smoking On
Cerebrovascular Reactivity. J Cereb Blood Flow Metab 1996;16:746749.
144.
Robbins AS, Manson JE, Lee IM, et al. Cigarette Smoking and Stroke
In a Cohort of US Male Physicians. Ann Intern Med 1994;120:458462.
131
145.
Silagy C, Lancaster T, Stead L, et al. Nicotine Replacement Therapy
for
Smoking
Cessation.
Cochrane
Database
Syst
Rev
2004;(3):CD000146.
146.
Franco OH, de Laet C, Peeters A, Jonker J, Mackenbach J,
Nusselder W. The Effects of Physical Activity on Life Expectancy with
Cardiovascular Disease. Arch Intern Med 2005;165:2355-60.
147.
Djousse L, Ellison RC, Beiser A, et al. Alcohol Consumption and Risk
of Ischemic Stroke: The Framingham Study. Stroke. 2002;33:907912.
148.
U.S. Department of Agriculture, U. S. Department of Health and
Human Services. Nutrition and Your Health: Dietary Guidelines for
Americans. Washington, DC: U.S. Government Printing Office; 1995.
Report No: Home and Garden Bulletin No. 232.
149.
Mansia G, De Backer G, Dominiczak A, Cifkova R, Fagard R,
Germano G, et al; European Society of Hypertension; European
Society
of
Cardiology.
2007
ESH-ESC
Guidelines
for
the
Management of Arterial Hypertension: the Task Force for the
Management of Arterial Hypertension of the European Society of
Hypertension (ESH) and of the European Society of Cardiology
(ESC). Blood Press 2007;16:135-232.
150.
Durukan A, Emre U, Tatlısumak T. (Çev).
The European Stroke
Organization (ESO) Executive Committee and the ESO Writing
132
Committee. İskemik İnme ve Geçici İskemik Atağa Yaklaşım Rehberi
2008;31-32.
151.
Bozbuğa N. Serebrovasküler Hastalıklar. İçinde: Lindsay, Bone,
Callander. Bozbuğa M, (Çev). Resimli Açıklamaları ile Nöroloji ve
Nöroşirurji. 2000;236-268.
152.
Sacco RL, Benjamin EJ, Broderick JP, Dyken M, Easton JD, Feinberg
WM, et al. Risk Factors. Stroke 1997;28:1507-17.
153.
Wolf PA, Belanger AJ, D’Agostino RB: Management of Risk Factors.
Neurologic Clinics 1992;10:177-191
154.
Thompson DW, Furlan AJ. Clinical Epidemiology of Stroke. Neurol
Clin 1996;14:309-15.
155.
Gökkoca
ZU.
Sağlık
Eğitimi
Açısından
Temel
İlkeler.
Sted
2001;10(10):371-374.
156.
Özsoy AS. Soyağacı Yöntemiyle Lise Öğrencilerinde Kronik Hastalık
Risklerinin Belirlenmesi ve Korunmaya Yönelik Sağlık Eğitimi
Programlarının Düzenlenmesi. Doktora tezi. İzmir: Ege Üniversitesi;
1994.
133
157.
Kristensen B, Malm J, Carlberg B, et al. Epidemiology and Etiology of
Ischemic Stroke In Young Adults Aged 18 to 44 Years In Northern
Sweden. Stroke 1997;28:1702-1709.
158.
Leys D, Bandu L, Henon H, et al. Clinical Outcome In 287
Consecutive Young Adults (15 to 45 Years) with Ischemic Stroke.
Neurology 2002;59:26-33.
159.
Munts AG, Van Genderen PJJ, Dippel DWJ, et al. Coagulation
Disorders in Young Adults with Acute Cerebral İschemia. J Neurol
1998;245:21-25.
160.
Adams HP, Kappelle JL, Biller J, et al. Ischemic Stroke In Young
Adults: Experience In 329 Patients Enrolled In Iowa Registry of
Stroke In Young Adults. Arch Neurol 1995;52:491-495.
161.
Nedeltchev K, Maur TA, Georgiadis D, et al. Ischemic Stroke In
Young Adults: Predictors of Outcome and Recurrence. J Neurol
Neurosurg Psychiatry 2005;76:191-195.
162.
Mettinger KL, Soderstrom CE, Neiman J. Stroke Before 55 Years of
Age at Karolinska Hospital 1973-77. A Study of 399 Well-Defined
Cases. Risk Indicators and Etiological Considerations. Acta Neurol
Scand 1984;70:415-422.
163.
Walker AE, Robins M, Weinfeld FD. The National Survey of Stroke:
Clinical Findings. Stroke 1981;12:113-44.
134
164.
Giroud M, Milan C, Beuriat P, et al. Incidence and Survival Rates
During A Two-Year Period of Intracerebral and Subarachnoid
Haemorrhages, Cortical Infarcts, Lacunes and Transient Ischemic
Attacks. The Stroke Registry of Dijon. Int J Epidemiol 1991;20:892899.
165.
Carolei A, Marini C, Di Napoli M, et al. High Stroke Incidence In The
Prospective Communitybased L’Aquila Registry (1994-1998): First
Year Results. Stroke 1997;28:2500-2506.
166.
Bonita R. Epidemiology of stroke. Lancet 1992:339;342-344.
167.
Adams H, Butler M, Biller J, Gilbert J. Nonhemorrhagic Cerebral
Infarction In Young Adults. Arch Neurol 1986;43:793-796.
168.
Özdemir G, Gücüyener D. Strok’ta Risk Faktörleri. Türk Beyin Damar
Hastalıkları Dergisi 2001;7(2):67-70.
169.
Lewis P. Rowland. Merritt’s Neurology. Tenth edition. Philadelphia;
2000.
170.
Koçer A, İnce N, Taşçı A, Özyurt Z. İnme Risk Faktörlerinin Risk
Altındaki
Olgular
Değerlendirilmesi.
Tarafından
İstanbul
Bilinmesi
Üniversitesi
ve
Tıp
Alınan
Önlemlerin
Fakültesi
Dergisi
2001;64(1):82-89.
135
171.
Uluçam MZ, Müderrisoğlu H, “Current Therapeutic Methods for
Hypertension
In
The
Elderly”.
Turkish
Journal
of
Geriatrics
2008;11(4):208-216.
172.
Patel MD, Tilling K, Lawrence E, Rudd AG, Wolfe CDA, McKevitt C.
Relationships Between Long-Term Stroke Disability, Handicap and
Health-Related Quality of Life. Age and Ageing 2006;35:273-279.
173.
Haring HP. Cognitive Impairment After Stroke. Curr Opin Neurol
2002;15:79-84.
174.
Kuller LH. Epidemiology and Prevention of Stroke, Now and In the
Future. Epidemiol Rev 2000;22:14-7.
175.
Hakbilir O, Çete Y, Göksu E, Akyol C, Kılıçaslan İ. İnme
Popülasyonun
Demografik
Özellikleri
ve
Geç
Acil
Servis
Başvurularının Yeni Tedavi Yaklaşımları Üzerine Etkisi. Türkiye Acil
Tıp Dergisi 2006;6(3):132-138.
176.
Karatepe AG, Kaya T, Şen N, Günaydın R, Gedizlioğlu M. İnmeli
Hastalarda Risk Faktörleri ve Fonksiyonel Bağımsızlık ile İlişkisi. Türk
Fizik Tıp Rehabilitasyon Dergisi 2007;53:89-93.
177.
Bogousslavsky J, Van Melle G, Regli F. The Lausssane Stroke
Registry: Analysis of 1000 Consecutive Patients with First Stroke.
Stroke 1988;19:1083-92.
136
178.
Joint National Committee on Detection, Evaluation and Treatment of
High Blood Pressure. The Sixth Report of the Joint National
Committee on Prevention, Detection and Treatment of High Blood
Pressure (JNC VI). Arch Intern Med 1997;157:2413-46.
179.
Brandstater ME. İnme rehabilitasyonu İçinde: Delisa AJ (Arasıl T.
Çeviri editörü) Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon İlkeler ve Uygulamalar.
Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri; 2007. S. 1655-76.
180.
Keskin Ö, Kalemoğlu M, Deniz T. Akut İnmeli Olgularda Acil
Müdahaleyi Etkileyen Faktörlerin İrdelenmesi. Türkiye Acil Tıp Dergisi
2004;4(4):160-64.
181.
Keskin Ö, Kalemoğlu M, Ulusoy E, Uzun H, Yıldırım İ. Akut İnmeli
Olgularda Hastane Öncesi Gecikme Nedenlerinin İrdelenmesi. Nobel
Medicus Dergisi 2005;1(1):14-17.
182.
Balkan S. Serebrovasküler Hastalıklar. 2. Baskı. Güneş Kitabevleri;
2009. s 53-57.
183.
Kearney PM, Whelton M, Reynolds K, et al. Global Burden of
Hypertension: Analysis of Worldwide Data. Lancet 2005;365:217-223.
184.
Kıyan S, Özsaraç M, Ersel M, ve ark. Acil Servise Başvuran Akut
İskemik İnmeli 124 Hastanın Geriye Yönelik Bir Yıllık İncelenmesi.
Akademik Acil Tıp Dergisi 2009:(8)3;15-20.
137
185.
Varlıbaş F, Örken C, Çelik G, Tireli H. Hastane Temelli Bir Çalışmada
İskemik İnme Alt Tiplerinin Demografik Özellikleri ve Risk Faktörleri.
Türk Serebrovasküler Hastalıklar Dergisi 2004;10:2:75-80.
186.
İlhan S, Alp R, Koçer A, Börü ÜT. Serebrovasküler Hastalıklarda
Majör Risk Faktörleri, SVH Tipi ve Cinsiyet İlişkisi. Kartal Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi 2002:(13)3;170-172.
187.
Altun B, Arıcı M, Nergizoğlu G, Derici Ü, Karatan O, Turgan Ç, et al.
Prevalance, Awareness, Treatment and Control of Hypertension In
Turkey (The Patent Study) In 2003. Journal of Hypertension
2005;23(10):1817-23.
188.
Türk Kardiyoloji Derneği. Ulusal Kalp Sağlığı Politikası. Bölüm 2.
http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=276
Erişim
tarihi:24.07.2011.
s.23-28.
189.
Mancia G, Ambrosioni E, Rosei EA, Leonetti G, Trimarco B, Volpe M,
et al. Blood Pressure Control and Risk of Stroke In Untreated and
Treated Hypertensive Patients Screened From Clinical Practice:
Results of The Forlife Study. J Hypertens 2005;23:1575-81.
190.
Neal B, MacMahon S, Chapman N. Effects of ACE İnhibitors, Calcium
Antagonists, And Other Blood-Pressure Lowering Drugs. Lancet
2000;356:1955-1964.
138
191.
Wright JT Jr, Bakris G, Grene T, et al: Effect of Blood Pressure
Lowering and Antihypertensive Drug Class on Progression of
Hypertensive Kidney Disease. Results From The AASK Trial. JAMA
2002;288:2421-2431.
192.
Williams
GH.
Hypertensive
Vascular
Disease.
In:
Harrison’s
Principles of Internal Medicine. In: Braunwald E, Fauci AS, Kasper
DL, Hauser SL, Longo DL, Jameson JL, editors. 15th edition.
McGraw Hill; 2001; 2:1414-1430.
193.
Sacco RL, Adams R, Albers G, Alberts MJ, Benavente O, Furie K, et
al. Guidelines for Prevention of Stroke In Patients with İschemic
Stroke or Transient İschemic Attack: A Statement for Healthcare
Professionals From The American Heart Association/American Stroke
Association Council on Stroke. Stroke 2006;37:57-617.
194.
Anonim, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Türkiye Hastalık Yükü
Çalışması, Sağlık Bakanlığı. Yayın No: 701, Ankara: 2004. s. 33-35.
195.
Kannel WB, Wolf PA, Verter J. Manifestions of Coronary Disease
Predisposing
to
Stroke.
The
Framingham
Study.
JAMA
1983;250:2942–2946.
196.
Streifler YL, Furlan AJ, Barnett HJ, Mohr JP, Stein BM, Yatsu FM.
Cardiyojenik Brain Embolism: Incidance, Varietes, Treatment. Second
edition. New York: Churchill Livingstone; 1992. p 967-94.
139
197.
Kılıç S. Akut İskemik İnmeli Hastalarda Geçici Hipergliseminin İnme
Prognozu Üzerine Etkileri. Uzmanlık. Kayseri: Erciyes Üniversitesi;
2007.
198.
Maxcy-Rosenau-Last, Public Health and Preventive Medicine.
Wallace R.B, editor. 14th Edition. Appleton-Lange; 1998:930-931.
199.
Anonim. Türkiye Diyabet Önleme ve Kontrol Programı Eylem Planı
(2011-2014). Ankara: Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü; 2011. p. 1-5.
200.
Diabetes Prevention Program Research Group. Reduction in the
Incidence of Type 2 Diabetes with Lifestyle Intervention or Metformin.
N Engl J Med 2002;346:393-403.
201.
Lindstrom J, Ilanne-Parikka P, Peltonen M, et al. Sustained Reduction
In the Incidence of Type 2 Diabetes by Lifestyle Intervention: The
Follow-Upresults of the Finnish Diabetes Prevention Study. Lancet
2006;368:1673-9.
202.
Yalçın E, Yalçın M, Çelik Y, Ekuklu G. Risk Factors for Recurrent
Ischemic
Stroke
In
Turkey.
Trakya
Univ
Tıp
Fak
Derg
2008;25(2):117-123.
203.
Tikhonoff V, Casiglia E, Mazza A, Scarpa R, Thijs L, Pessina AC, et
al. Low-Density Lipoprotein Cholesterol and Mortality In Older People.
J Am Geriatr Soc 2005;53:2159-64.
140
204.
Amarenco P, Lavallee P, Touboul PJ. Stroke Prevention, Blood
Cholesterol, And Statins. Lancet Neurol 2004;3:271-8.
205.
Tamer İ, Dabak R, Tamer G, ve ark. Gücel Kılavuzlar Işığında
Hiperlipidemi. Aile Hekimliği Dergisi 2008;2(3):6-10.
206.
Arık N, Klinik Hipertansiyon. Ankara: Hekimler Yayın Birliği; 1996. s.
28-9.
207.
Truelsen T, Prescott E, Gronbaek M, Schnohr P, Boysen G. Trends
In Stroke Incidence. The Copenhagen City Heart Study. Stroke
1997;28:1903-7.
208.
Bak S, Bak L, Sorensen JS. Prevalence of Risk Factors In Cerebral
Ischemia. Ugeskr Laeger 1995;157(4):444-6.
209.
Wolf PA, D’Agostino RB, Kanel WB, et al. Cigarette Smoking As A
Risk Factor for Stroke: The Framingham Study. JMA 1988;259:10259.
210.
Kawachi I, Colditz GA, Stampfer MJ, Willett WC, Manson JE, Rosner
B, Speizer FE, Hennekens CH. Smoking Cessation and Decreased
Risk of Stroke In Women. JAMA 1993;269:232-6.
141
211.
Xu G, Liu X, Wu W, Zhang R, Yin Q. Recurrence After İschemic
Stroke In Chinese Patients: Impact of Uncontrolled Modifiable Risk
Factors. Cerebrovasc Dis 2007;23:117-20.
212.
Djousse L, Ellison RC, Beiser A, et al. Alcohol Consumption and Risk
of İschemic Stroke: The Framingham Study. Stroke 2002;33(4):907912.
213.
Donahue RP, Abbott RD, Reed DM et al. Alcohol and Hemorrhagic
Stroke: The Honolulu Heart Program. JAMA 1986;255:2311-2314.
214.
WHO
MONICA
Project:
Risk
Factors.
Int
J
Epidemiol
1989;18(suppl.1):46-55.
215.
Kayıhan G, Ersöz G. Hipertansiyon ve Egzersiz. Beden Eğitimi ve
Spor Bilimleri Dergisi 2009;7(3):93-101.
216.
WHO. Diet, Nutrition and The Prevention of Chronic Disease. WHO
Technical Report Series: 916 WHO. Geneva; 2003:54-9.
217.
Filozof C, Gonzalez C. Predictors of Weight Gain: The BiologicalBehavioural Debate. Obes Rev 2000;1:21-6.
218.
Yeşildal N, Aslan D. Kardiyovasküler Hastalıkların Önlenmesinde
Beslenme Önerileri. Sted 2003;12(7):248-249.
142
219.
Hu FB. Dietary Pattern Analysis: A New Direction In Nutritional
Epidemiology. Current Opinion in Lipidology 2002;13:3-9.
220.
Johnsen SP, Overvad K, Stripp C, et al. Intake of Fruit and
Vegetables and the Risk of Ischemic Stroke In A Cohort of Danish
Men and Women. Am J Clin Nutr 2003;78:57-64.
143
10. EKLER
EK. 1
BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU
Araştırmanın Adı: Bireylerin İnme Risk Faktörlerini Bilme Durumları ve
Aldıkları Önlemlerin Belirlenmesi
İnme hayatın tüm alanlarını etkileyen kronik, önemli bir sağlık sorunudur.
İnme sonrası birçok sorun ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar hem hastanın hem
de ailesinin ekonomik, sosyal, psikolojik hayatı ve genel yaşam kalitesi
üzerine olumsuz etkiler oluşturmaktadır.
İnmenin yüksek ölüm riskinin olması, bireylerde uzun süreli fonksiyonel ve
nörolojik kayıplara yol açması ve bir kez inme geçirdikten sonra tekrarlama
olasılığı olması nedeniyle toplum sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin
azaltılmasında
en
etkili
yöntem
risk
faktörlerinin
önlenmesi
olarak
görünmektedir. İnme birbirinden bağımsız birçok risk faktöründen etkilenerek
gelişmektedir. Bu risk faktörlerinin bazılarının değiştirilmesi mümkün değildir
fakat bazıları koruyucu önlemlerle kolaylıkla kontrol altına alınabilmektedir.
İnmeyi tamamen ortadan kaldırma olasılığı olmaması nedeniyle, inmenin kötü
sonuçlarını azaltmaya yönelik eğitim ve tarama programları geliştirilmeli ve
risk faktörü taşıyan bireylerin yakın takibi ve tedavisi gerçekleştirilmelidir. Bu
nedenle sağlık ocakları ve aile sağlığı merkezleri tarafından yapılan risk
belirleme ve özel tarama programları, toplum grupları ve yüksek risk taşıyan
144
bireyler için önemlidir. Risk faktörlerinin belirlenip bireyin bu konularda
bilinçlendirilmesi, durumuyla baş edebilecek duruma gelmesi ve oluşabilecek
komplikasyonların önlenmesi açısından son derece önemlidir.
Araştırmanın Amacı: Bu araştırma, bireylerin inme risk faktörlerini bilme
durumları ve aldıkları önlemlerin belirlenmesi amacıyla yapılacaktır.
Araştırmada İzlenecek Yöntem: Çankırı Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi’ne
bağlı bölgelerde yaşayan 15 yaş ve üzeri 300 birey gönüllük esasına göre
araştırmaya alınacaktır.
Bu çalışma için boyunuz, kilonuz ve tansiyonunuz ölçülecek, kurumda bakılan
kan lipit ve kan glikoz düzeyleriniz soru formuna kayıt edilecektir. Hazırlanmış
anket formunu doldurmak ve boyunuz, kilonuz ve tansiyonunuzun ölçülmesi
için 30 dk zaman ayırmanız yeterlidir. Araştırma sonuçlarına en geç 30 Aralık
210 tarihine kadar araştırmacının tezinden ve daha sonra bu konu ile ilgili
yapılan yayınından ulaşabilirsiniz.
Kişisel bilgilerim nasıl kullanılacak?
Çalışmada araştırmacı kişisel bilgilerinizi, araştırmayı ve istatiksel analizleri
yürütmek için kullanacaktır ancak kimlik bilgileriniz çalışma boyunca
araştırmacı tarafından gizli tutulacaktır. Çalışmanın sonunda, bu bilgiler
hakkında bilgi istemeye hakkınız vardır. Çalışma sonuçları çalışma bitiminde
tıbbi literatürde yayınlanabilecektir ancak kimliğiniz açıklanmayacaktır.
145
Araştırma Sırasında Karşılaşılabilecek Riskler: Bu tür bir riskiniz yok.
Çalışmada yer almamın yararları nelerdir?
İnmeye yol açan risklerin saptanması, sağlıklı kişilerde birincil korunmada
oldukça önemlidir. Toplumda önemli bir sağlık sorunu oluşturan inmede
verilecek hizmetin kalitesini ve etkinliğini artırmasında ayrıca bireyin risk
faktörleri ve önlemler konusunda bilinçlendirilmesi, durumuyla baş edebilecek
duruma gelmesi ve oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi açısından son
derece önemlidir. Kendi kendine kontrollerini yapabilen, anlayabilen ve
gereken önlemleri alabilen kişilerin sağlığı daha az zedelenebilir. Böylece
elde edilecek verilerin birinci basamak sağlık kurumlarında inmenin
önlenmesine
yönelik
sağlık
eğitimi
ve
tarama
programlarına
temel
oluşturacağı da düşünülmektedir.
Bu çalışmaya katılmamın maliyeti nedir?
Çalışmaya katılmakla parasal yük altına girmeyeceksiniz ve size de herhangi
bir ödeme yapılmayacaktır.
Bu çalışmaya katılmalı mıyım?
Bu çalışmada yer alıp almamak tamamen size bağlıdır. Eğer katılmaya karar
verirseniz bu yazılı bilgilendirilmiş olur formu imzalanmak için size verilecektir.
Şu anda bu formu imzalasanız bile istediğiniz herhangi bir zamanda bir neden
göstermeksizin çalışmayı bırakmakta özgürsünüz. Eğer katılmak istemez
146
iseniz veya çalışmadan ayrılırsanız, kurumunuz ya da araştırmacı tarafından
hiçbir yaptırım gücü yoktur.
Araştırma Süresince 24 Saat Ulaşılabilecek Kişi Adı/Soyadı/Telefonu:
Aydan Eda Urvaylıoğlu
Görevi: Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı
Yüksek Lisans Öğrencisi
Telefon : 0530-2897811 0376-2128879
Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formundaki tüm açıklamaları okudum. Bana,
yukarıda konusu ve amacı belirtilen araştırma ile ilgili yazılı ve sözlü açıklama
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı Yüksek
Lisans Öğrencisi Aydan Eda Urvaylıoğlu tarafından yapıldı. Araştırmaya
gönüllü olarak katıldığımı, istediğim zaman gerekçeli veya gerekçesiz olarak
araştırmadan ayrılabileceğimi ve kendi isteğime bakılmaksızın araştırmacı
tarafından araştırma dışı bırakılabileceğimi biliyorum.
Söz konusu araştırmaya, kendi rızamla katılmayı kabul ediyorum.
Gönüllünün Adı / Soyadı / İmzası / Tarih
Açıklamaları Yapan Kişinin Adı / Soyadı / İmzası / Tarih
147
EK. 2
SORU FORMU
I. BÖLÜM: TANITICI BİLGİLER
1. Cinsiyet
a. Kadın ( )
b. Erkek ( )
2. Yaşınız ………………………….
3. Medeni durumunuz
a) Evli
c) Boşanmış
b) Bekar
d) Dul
4. Çocuk sayısı
a) Yok
b) 1 çocuk
c) 2 çocuk
d) 3 ve üzeri
5. Eğitim durumunuz
a) Okur-yazar değil
d) Ortaokul
b) Okur-yazar
e) Lise
c) İlkokul
f) Yüksekokul/fakülte
6. Çalışma Statüsü
a) Ev hanımı
d) Sağlık çalışanı (……………………)
b) Memur
e) Yönetici
c) Serbest meslek
f) Emekli (…………………..)
148
7. Gelir düzeyiniz giderlerinizi karşılıyor mu?
a) Karşılıyor
b) Kısmen karşılıyor
c)Karşılamıyor
II. BÖLÜM : TIBBİ ÖYKÜ (HASTALIĞA İLİŞKİN BİLGİLER)
8. Felç atağı geçirdiniz mi?
a) Hayır
b) Evet
9. Birinci derece akrabalarınızda inme (felç) geçiren var mı?
a) Hayır
b) Evet
(- anne …., - baba …., - kardeş ….)
10. Yüksek tansiyonunuz var mı?
a) Hayır
b) Evet
10 a. Kaç yıldır var?......................................
10 b. Yüksek tansiyonunuz için bir ilaç kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
11. Kalp damar (koroner arter) hastalığınız var mı?
a) Hayır
b) Evet
11 a. Kaç yıldır var?......................................
11 b. Kalp damar hastalığınız için bir ilaç kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
149
12. Kalp ritm bozukluğu var mı?
a) Hayır
b) Evet
12 a. Kaç yıldır var?......................................
12 b. Kalp ritim bozukluğu için bir ilaç kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
13. Kalp kapak hastalığınız var mı?
a) Hayır
b) Evet
13 a. Kaç yıldır var?......................................
13 b. Kalp kapak hastalığınız için bir ilaç kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
14. Kalp krizi geçirdiniz mi?
a) Hayır
b) Evet
14 a. Kaç kez geçirdiniz?............................
15. Şeker hastalığınız var mı?
a) Hayır
b) Evet
15 a. Kaç ay/yıldır şeker hastasısınız?.................................
15 b. Evet, sadece perhiz yapıyorum
15 c. Evet, ilaç kullanıyorum (oral antidiyabetik)
15 d. Evet, insülin iğnesi kullanıyorum
15 e. Diğer
150
16. Sigara kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
16 a. Kaç yıldır sigara içiyorsunuz?..................................
16 b. Günde yaklaşık kaç tane içiyorsunuz?...................
17. Alkol kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
17 a. Ne sıklıkta alkol alırsınız?
a) Yalnız özel günlerde
b) Yaklaşık ayda bir
c) Haftada en az bir
18. Özel bir diyet programı uyguluyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
18 a. Ne tür bir diyet uyguluyorsunuz?..............................
18 b. Diyeti size kim önerdi?.............................................
19. Egzersiz yapıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
19 a. Haftada kaç gün yapıyorsunuz?....................
19 b. Haftada kaç saat yapıyorsunuz?....................
20. Doğum kontrol hapı kullanıyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
151
III. BÖLÜM : RİSK FAKTÖRLERİ ve ALINAN/ALINABİLECEK ÖNLEMLER
21. Sizce aşağıda yer alan seçeneklerden hangisi/hangileri inmeye (felç)
neden
olan
durumlar
arasındadır?
(Birden
fazla
seçenek
işaretleyebilirsiniz)
a) Hipertansiyon
ı) Alkol
b) Şeker hastalığı
k) Doğurganlık hapı kullanımı
c) Kalp hastalıkları
l) Yaş
d) Yüksek kolesterol
m) Cinsiyet
e) Sigara
n) Irk (beyaz ırk, siyah ırk, sarı ırk)
f) Beslenme hataları
o) Aile öyküsü
g) Şişmanlık (obezite)
ö) Diğer……………………
h) Hareket azlığı
22. Aşağıda yer alan durum/sorunlardan korunmak, olumsuz etkilerini
en aza indirmek, önlemek için alınması gereken önlemleri ve sizin
aldığınız önlemleri açıklayınız.
Risk faktörleri
Alınması gereken
Kişinin aldığı önlemler
önlemler
a) Yüksek tansiyon a.
a.
b.
b.
c.
c.
d.
d.
e.
e.
152
a.
a.
b.
b.
c.
c.
d.
d.
e.
e.
a.
a.
b.
b.
c.
c.
d.
d.
e.
e.
d) yüksek
a.
a.
kolesterol
b.
b.
c.
c.
d.
d.
e.
e.
a.
a.
b.
b.
c.
c.
d.
d.
e.
e.
a.
a.
b.
b.
c.
c.
d.
d.
e.
e.
a.
a.
b.
b.
c.
c.
b) Şeker hastalığı
c) Kalp hastalıkları
g) Şişmanlık
h) Hareket azlığı
ı) Diğer……………
153
23. Bu bilgileri nereden öğrendiniz?
a) Doktor
b) Hemşire
c) Televizyon, radyo, vb
d) Diğer……………………………..
24. Sağlığınızın kontrol altında olduğunu düşünüyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
25 a. Sağlığınızı nasıl kontrol altında tutuyorsunuz?
………………………………………………...
………………………………………………...
………………………………………………...
25. İnme riski taşıdığınızı düşünüyor musunuz?
a) Hayır
b) Evet
Neden? ………………………………
26. İnme bireyin/ailenin hayatını, yaşamını nasıl etkiler?
a) Zihinsel
b) Psikolojik
c) Sosyal (iş, aile, eş, vb.)
d) Ekonomik
154
IV. Bölüm : Ölçümler
1. Boy: ……………….cm (Standart mezura)
2. Ağırlık: ……………..kg (Taşınabilir baskül)
3. Beden kitle indeksi: …………………….kg/m2
4. Kan basıncı: 1. ölçüm: …………………./……………….mmHg
2. ölçüm: …………………./……………….mmHg
Ortalama: …………………./……………….mmHg
5. Hematokrit (Htc): ..................%
6. HbA1c: ………………… mg/dl
7. Kan lipit düzeyleri:
Total kolesterol
: …………… mg/dl
Trigiliserit
: ……………. mg/dl
LDL
: ……………. mg/dl
HDL
: ……………. mg/dl
VLDL
: ………….…. mg/dl
(Bu bölümde yer alan bilgiler kayıtlardan alınmıştır)
155
EK. 3 ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ETİK KURULU ONAYI
163
156
EK. 4 ARAŞTIRMA İZİN YAZISI
157
164
EK. 5 ARAŞTIRMAYA KATILAN TÜM BİRİMLERİN VE ELEMANLARIN
ARAŞTIRMA HAKKINDA BİLGİLENDİRİLDİĞİNE DAİR BELGE
158
165
EK. 6 EK TABLOLAR
Ekle Tablo 1: Bireylerin Birinci Derece Akrabalarının Felç Geçirme
Durumlarına Göre Dağılım
Birinci derece akrabalarda
Sayı
%
Hayır
265
80.3
Evet
65
19.7
Toplam
330
100.0
159
Ek Tablo 2: Bireylerin Hastalıklarının Süresi ve İlaç Kullanma Durumuna
Göre Dağılım
Hipertansiyon (n=114)
Sayı
%
Süresi (yıl)
X
8.42
1-5 yıldır
45
39.5
6-10 yıldır
42
36.8
11-15 yıldır
14
12.3
16 yıl ve üzeri
13
11.4
Evet
107
93.9
Hayır
7
6.1
İlaç kullanma durumu
Kalp damar hastalığı (n=42)
Süresi (yıl)
7.04
1-5 yıldır
19
45.2
6-10 yıldır
16
38.1
11-15 yıldır
6
14.3
16 yıl ve üzeri
1
2.4
Evet
34
81.0
Hayır
8
19.0
İlaç kullanma durumu
Kalp ritm bozukluğu (n=29)
Süresi (yıl)
7.94
1-5 yıldır
12
41.4
6-10 yıldır
11
37.9
11-15 yıldır
3
10.3
16 yıl ve üzeri
3
10.3
Evet
12
41.4
Hayır
17
58.6
İlaç kullanma durumu
160
Ek Tablo 2’nin devamı
Kalp kapak hastalığı (n=8)
Süresi (yıl)
5.88
1-5 yıl
3
37.5
6-10 yıl
4
50.0
11-15 yıl
1
12.5
Evet
1
12.5
Hayır
7
87.5
İlaç kullanma durumu
Kalp krizi (n=22)
Sayısı
1.50
1 kez
14
63.6
2 kez
5
22.7
3 kez
3
13.6
1-5 yıldır
48
46.2
6-10 yıldır
31
29.8
11-15 yıldır
9
8.7
16 yıl ve üzeri
16
15.4
İlaç kullanan
80
76.9
Perhiz yapan
34
32.7
İnsülin kullanan
13
12.5
Hiçbir şey yapmayan
8
7.7
Diyabet (n=104)
Süresi (yıl)
Diyabetin kontrolü için
161
Ek Tablo 3: Bireylerin Cinsiyete Göre Sigara Kullanma Durumlarına Göre
Dağılım
Cinsiyet
Erkek
Sigara
Kadın
Toplam
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
X2
P
Kullanan
46
27.9
20
12.1
66
20.0
67.408
0.000
Kullanmayan
68
41.2
138
83.6
206
62.4
Bırakan
51
30.9
7
4.2
58
17.6
Toplam
165
100.0
165
100.0
330
100.0
162
Ek Tablo 4: Hipertansiyon ve Diabet Birlikte Bulunan Bireylerin İnmeye
Neden Olan Risk Faktörlerini Bilme Durumlarına Göre
Dağılım (n:173)
Bilen
Değiştirilebilen Risk Faktörleri
Bilmeyen
Sayı
%
Sayı
%
Hipertansiyon
151
87.3
22
12.7
Diyabetes mellitus
89
51.4
84
48.6
Obezite
87
50.3
86
49.7
Sigara
84
48.6
89
51.4
Fiziksel inaktivite
83
48.0
90
52.0
Alkol
82
47.4
91
52.6
Dislipidemi
81
46.8
91
53.2
Kalp hastalığı
80
46.2
93
53.8
Beslenme alışkanlıkları
72
41.6
101
58.4
Oral kontraseptif kullanımı
3
1.7
170
98.3
Aile öyküsü
50
28.9
123
71.1
Yaş
45
26.0
128
74.0
Cinsiyet
12
6.9
161
93.1
Irk
2
1.2
171
98.8
Değiştirilemeyen Risk Faktörleri
163
Ek Tablo 5: Bireylerin Kan Basıncı Ölçümleri
Kan basıncı ölçümleri
Sayı
%
Normal <130/80
175
53.0
Yüksek normal 130-139/80-89
68
20.6
Evre I
140-159/90-99
71
21.5
Evre II
160-179/100-109
15
4.5
1
0.3
Normal < 130/80
141
42.7
Yüksek normal 130-139/80-89
87
26.4
Evre I
140-159/90-99
72
21.8
Evre II
160-179/100-109
25
7.6
5
1.5
Normal <130/80
195
59.1
Yüksek normal 130-139/80-89
71
21.5
Evre I
140-159/90-99
61
18.5
Evre II
160-179/100-109
2
0.6
1
0.3
Normal < 130/80
145
43.9
Yüksek normal 130-139/80-89
102
30.9
Evre I
140-159/90-99
61
18.5
Evre II
160-179/100-109
18
5.5
4
1.2
Sistolik 1. ölçüm
Evre III ≥180/110
Diyastolik 1.ölçüm
Evre III ≥ 180/110
Sistolik 2. ölçüm
Evre III ≥ 180/110
Diyastolik 2. ölçüm
Evre III ≥ 180/110
164
Ek Tablo 6: Bireylerin Kan Basıncı Ölçümlerinin Ortalamalarına Göre
Dağılım
Kan basıncı ölçümleri
Sayı
%
Normal <130
195
59.1
Yüksek ≥140
135
40.9
Normal <80
145
43.9
Yüksek ≥90
185
56.1
Sistolik
Diyastolik
165
Ek Tablo 7: Bireylerin Beden Kitle İndeksi (BKİ) Ölçümleri ve Laboratuar
Bulguları
Laboratuar bulguları
Sayı
%
BKİ (kg/m2)
Zayıf (>18.50)
5
1.5
Normal (18.50-24.99)
74
22.4
Pre-obez (25,00-29,99)
148
44,8
Obez (≥30)
103
31,2
Total Kolesterol (mg/dl)
<200
284
86.1
≥200
46
13.9
Trigliserit (mg/dl)
<150
192
58.2
≥150
138
41.8
LDL (mg/dl)
<100
168
50.9
100-129
124
37.6
≥130
38
11.5
Min.
Max.
ഥ)
Mean (ࢄ
16.4
43.8
28.103
74
384
167.32
34
877
149.19
28
190
98.97
166
Ek Tablo 7’nin devamı
Laboratuar
Sayı
%
Min.
Max.
Mean ( ഥ )
18
60
38.52
7
175
29.61
2.3
2.9
2.657
bulguları
HDL (mg/dl)
<40
195
59.1
40-60
132
40.0
3
0.9
≥60
VLDL
<30
194
58.8
≥30
136
41.2
HbA1c (%)
<6.5
330
100.0
167
11. TEŞEKKÜRLER
Çalışmamın her aşamasında ve yüksek lisans eğitimim
süresünce değerli bilgi ve tecrübeleriyle beni sabır ve anlayışla yönlendiren,
bilgi, öneri ve yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen, daima teşvik ve
özveride bulunan değerli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Hatice
BOSTANOĞLU’na çok teşekkür ederim.
Çalışmam ve yüksek lisans eğitimim boyunca değerli bilgi, öneri
ve sonsuz desteğini benden esirgemeyen, geri bildirimleri ile her zaman
yanımda olan hocam Yard. Doç. Dr. Sevinç KUTLUTÜRKAN’a çok teşekkür
ederim.
İstatistik çalışmalarımda bilgi ve yardımlarını esirgemeyen
hocam Yrd. Doç. Dr. Bülent ÇELİK’e teşekkür ederim.
Çankırı Sağlık İl Müdürlüğü’ne araştırmama izin verdikleri için,
Çankırı Cumhuriyet Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarına bireylerle birebir
görüşmelerimde uygulama alanı verdikleri için, hoşgörüleri ve yardımları için
teşekkür ederim.
Araştırmamız süresince maddi-manevi desteklerini hiçbir zaman
esirgemeyen ve büyük fedakarlıklarla bugünlere gelmemi sağlayan,
beni
yalnız bırakmayan aileme de ayrıca teşekkür ederim.
Saygılarımla; Aydan Eda Urvaylıoğlu
168
12. ÖZGEÇMİŞ
Adı: Aydan Eda
Soyadı: Urvaylıoğlu
Doğum Yeri ve Tarihi: Çankırı 17.04.1984
Yabancı Dili: İngilizce
Eğitimi
2008-2011
2004-2008
1999-2002
Y.Lisans - Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Lisans - Ankara Üniversitesi
Lise - Çankırı Anadolu Lisesi
İş Deneyimi
Temmuz 2008-Eylül 2008 Özel Karatekin Hastanesi Genel Cerrahi Servisi
Araştırmacı Olarak Katıldığı Klinik Araştırmalar
2007-2008
2006-2007
Lisans Tezi: Urvaylıoğlu, AE, Çiçekoğlu, P. Yaşlılarda İlaç
Kullanımı ve Hemşirenin Rolü.
Araştırma Tezi: Urvaylıoğlu, AE, Sürmeli, C. Engelli Çocuğu
Olan Ebeveynlerin Özüre Bakışı ve Kaygı Düzeylerinin
İncelenmesi.
Katıldığı Kongreler
25–27 Haziran
2008
20–21 Nisan 2006
26–29 Haziran
2007
VII. Ulusal Hemşirelik Öğrencileri Kongresi, Marmara Ün.
Yaşlılarda İlaç kullanımı ve Hemşirenin Rolü, poster sunu
V. Ulusal Hemşirelik Öğrencileri Kongresi, Harran Ün.
VI. Ulusal Hemşirelik Öğrencileri Kongresi Uluslararası
Katılımlı, İstanbul Ün. Florance Nightingale Hemşirelik
Yüksekokulu. Engelli Çocuğu Olan Ebeveynlerin Özüre
Bakışı ve Kaygı Düzeylerinin Belirlenmesi, poster sunum.
E-Posta Adresi: edaaydan84@hotmail.com
169
Download