104-Resül NARİN-KOCAELİ`DE İZ BIRAKAN BİR KUVA

advertisement
KOCAELİ’DE İZ BIRAKAN BİR KUVA-YI MİLLİYECİ:
İPSİZ RECEP
Resül NARİN*
Giriş
Genellikle halk içinden çıkan önderler tarafından kurulmuş ve hiçbir menfaat, makam ve
dünyalık beklemeden sırf düşmanı ülkeden kovmak üzere ve gönüllü olarak bir araya gelen
vatandaşların oluşturduğu Kuva-yı Milliye gruplarından biri de Recep Reis liderliğinde
kurulmuş olan çete (müfreze)’dir. Bu çeteler din, vatan, bağımsızlık ve namus uğrunda
savaşan gönüllülerin bir araya geldiği kahramanlardan oluşur.
Kara Mürsel Alp, Turgut Reis ve Oruç Reis gibi bir denizci beyi olan Recep Reis,
müfrezesi ile birlikte Kocaeli yarımadasında Kefken, Karasu, Kandıra, Sarıyer, Şile,
Beykoz, Ereğli ve Zonguldak havalisinde vatanı işgal eden İngiliz, Fransız ve Yunanlılara
karşı savaşmış ve kahramanlık destanları yazmıştır. Kocaeli’nde Milli Mücadele dönemi
açısından oldukça önem arz eden ve bölgede iz bırakan bu çete reisinin Kocaeli için önemi
ve bölgedeki faaliyetleri bu bildiride açıklanmaya çalışılacaktır.
Milli Mücadeleye Kadar İpsiz Recep
Kocaeli ve çevresindeki Kuva-yı Milliye faaliyetleri içerisinde İpsiz Recep, (Recep
Reis) ve hizmetlerinin ayrı bir önemi vardır. 1862 yılında Rize ilinin eski adı Haldoz olan
Portakallık Mahallesi’nde doğan İpsiz Recep’in babası Emiralioğullarından Hüseyin’dir.
Adapazarı Nüfus Müdürlüğü’nden zayiinden verilen cüzdanda isim ve şöhreti karşılığında
“Abdullah Emirali Oğullarından Recep” yazar.1 Recep, gençlik yıllarından beri çevresinde
mücadeleci ve kabadayı olarak bilinen bir şahsiyetti. Uzun boylu ve iri kemikliydi.
Müfrezesindeki gönüllüler ona “Emice” derdi. Rıfat Yüce, kendisini “İpsiz Recep cesarette
Barbaros ve Turgutlar gibi bir deniz korsanıdır” der.2
İpsiz Recep, Milli Mücadele’nin seçkin milis lideri olmak vasfını eşkıya prangasından
kurtulmak için almamıştı. İnanarak, bütün varlığıyla milli mücadeleye katılmıştı. 20. yüzyılın
başlarında Rize-Batum arasında yaptığı tuz kaçakçılığına dönemin şartları onu zorlamıştı. O
yıllar Rizeliler için Batum, Tiflis, Sohum ve çevresi başta olmak üzere Rusya’nın muhtelif
yerleri çalışmak ve para biriktirmek için gidilen gurbet kapısı durumundaydı. Recep de
takasıyla buralara Rize’den mandalina, limon ve portakal götürür, oradan da Rize’ye gaz
*
1
2
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, KÜGEM Koordinatörü, resulnarin@gmail.com
Recep Reis, ikinci evliliğini Nadire Hanım ile yapmıştı. Süleyman Efendi babası, Zarife Hanım da annesiydi. Ayrıntılı
bilgi için Bkz. Ergun Hiçyılmaz, İpsiz Recep Kaldırın Silahları Şafak Boyu, İstanbul, 2005, s. 15-16.
Rıfat Yüce, Kocaeli Tarihi ve Rehberi, İstanbul, 1945, s.93; Niyazi Yelkencioğlu, Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul, 2010,
s. 125.
1515
yağı, tuz, mısır, şeker, un gibi gıda maddesi getirirdi. Bu arada yolcu da taşırdı. Recep
Reis’in Rusya’dan Rize’ye getirdiği yolcular arasında Ermeni komitacılar da bulunurdu.
Bunu bilmeden yapardı.
Recep Reis, yine bir gün Rusya’ya mal taşıdığı sırada, motoruna yolcu olarak aldığı Rus
vatandaşı 17 Ermeni’yi komitacı olduğunu anlayınca öldürüp denize atmıştı. Durumdan
haberdar olan Rusya’daki Ermeniler, Recep’in Batum’a döndüğünü öğrenince Ruslara
ihbarda bulundu. Bunun üzerine Ruslar, Recep’i tutuklayıp Sibirya’da hapishaneye
gönderdiler. 1917 yılına kadar burada hapis yatan ve taş ocaklarında çalıştırılan Recep, bir
yolunu bulup firar etti ve önce Batum’a, sonra da Rize’ye geldi. Recep’in Rize’ye gelişi
1917 yılı sonbaharına rastlar.3
1916 Yılında Kocaeli’ndeki anayolları gösterir harita
İpsiz Recep Kefken’de
Recep Reis, işgal döneminde Rize sahillerinde karaya oturmuş olan 250 tonluk bir
Rus yelkenlisini yüzdürerek kendisine mal etti. Bununla Zonguldak’tan İstanbul’a kömür
nakliye işleri yapmaya başladı. Bu çalışmaları yelkenlisinin Kefken açıklarında batmasına
kadar devam etti.4
Kefken, Kocaeli ilinde, Karadeniz’de, küçük bir adadır. Anadolu sahiline yakın
yerdedir. Denizciler için, eskiden günümüze kadar sığınak olarak önemini korumuştur.
İlkçağ kolonistleri Bithynia’nın bu yöresini kayalık anlamına gelen Kefken diye
isimlendirmişlerdir. Kefken, 1918-1921 tarihleri arasında ününü İpsiz Recep Reis’e
borçludur. Recep Reis, Karasu-Kandıra-Riva-Kavaklar, Beykoz, Ereğli ve Zonguldak
taraflarında etkinliğini göstermiştir.5
3
4
5
1516
İshak Güven Güvelioğlu, Kuvâ-yi Milliye’nin Rizeli Emicesi İpsiz Recep, İstanbul, 2010, s. 18.
Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de İzmit-Adapazarı ve Atatürk, İstanbul, 2009, s. 163; Güvelioğlu, a.g.e., s. 24.
Enver Konukçu, “Kefken ve Civarı”, Doç. Dr. Mahmut Pehlivan Armağanı, Sakarya, 2010, s. 8, 11.
Resül NARİN
Gemisi Kefken açıklarında batan İpsiz Recep ve tayfası yüzerek karaya çıktılar.
Kefken’deki köylüler Kazazedelere ekmek, katık ve çamaşır verdiler. Bu sırada Recep
Reisin dikkatini Kefken Adası’yla sahil arasında bocalayan gemiler çekmişti. İstanbul’da
düşman olduğuna göre bu gemilerden birçoğu Yunan, İngiliz ve Fransız gemileri
olmalıydılar. Sahil kesimi de ormanlarla kaplıydı. O halde sahile bocalayan gemiler birer
ikişer vurularak soyulabilir, taşıdıkları yükler tekrar İstanbul’a götürülerek satılabilirdi.6
Recep Reis ve arkadaşları bir müddet burada kaldı.7 Motorunun batmasıyla sermayesiz
kalan Recep Reis Kandıra ve havalisinde eşkıyalığa başlamıştı. Bölgede nüfuzu da günden
güne artan İpsiz recep için Bolu mutasarrıfı Halil Türkmen şöyle diyordu: “İdarî teşkilat
nokta-i nazarından bağlı bulunduğu Adapazar’la hiç bir günâ münasebeti kanmamış olan
Karasu nahiyesi İpsiz Recep’in mutlak hakimiyeti altında kalmış ve merkum bu havalide
faalül ma berid denecek derecede hudutsuz bir nüfuz ve iktidara sahip olmuş idi.”8
1919 tarihli İzmid Sancağı dâhilinde bulunan okulları gösterir harita. (BOA. HRT. H. 581)
Recep Reis güvendiği arkadaşlarından ikisini alarak İstanbul’a gitti. Burada hem
çetesine katabileceği hem de destek alabileceği pek çok Laz vardı. Sarıyer’deki tanıdıkları
vasıtasıyla bir taka, İstanbul’daki Laz uşaklarından beş on mavzer satın aldı. Takasıyla
Kefken’e dönerek köyde kendisini bekleyen adamlarını aldı ve Kefken Adası’na götürdü.
Issız olan Ada’da eskiden kalma sarnıç v.b. kalıntılar vardı. Ada’nın ağaçlarla örtülü olması
da Allah’ın bir lütfuydu.
Ada’nın en yüksek noktasından açık denizi gözleyen bir nöbetçi Şile açıklarında büyük
bir geminin sahile yakın seyrettiğini haber vermişti. Gemi, feneri geçmiş sahil boyunca
Kefken’e doğru yalpalayarak seyrediyordu. Recep Reis ve adamları takayla açıldılar.
Amaçları geminin yelkenliyi görüp, koya girmesini sağlamaktı. Açıktan geminin üzerine
giderek topluca ateşe başlayınca, gemi yelkenleri indirerek durdu. Üç kişi Akçaşehir’e
(Akçakoca) manifatura götüren gemiye çıkarak tayfaların ellerini arkalarından bağlayıp
ambara kapattılar. Gemi, yükünün boşaltılmasından sonra derhal açıkta batırıldı. Recep Reis
mallan bir an önce İstanbul’a götürüp satmak istiyordu. Ertesi gece iki adamıyla Boğazdan
6
7
8
Özel, Milli Mücadele, s. 163-164.
Güvelioğlu, a.g.e., s. 24.
Prof. Dr. Enver Konukçu Arşivi, Bolu Mutasarrıfı Halil Türkmen’in Hatıraları, s. 154, (bu hatırayı benimle paylaşan
kıymetli Hocam Prof. Dr. Enver Konukçu’ya teşekkürü bir borç bilirim).
1517
İstanbul’a girdi. Amacı malları sattıktan sonra beş on gün kalarak izini kaybettirmekti. Malı
en azından 3.000 liraya satabilirdi. Sarıyer’de Hasan Reis adındaki eski bir arkadaşının
aracılığıyla birkaç gün içinde satış işini gerçekleştirdi. Daha sonra Sarıyer’de deniz
kenarında bir kahvehane açtı. Burası ileride iyi bir gizlenme yeri olabilirdi. Çetesini
güçlendirinceye kadar İngilizlerin dikkatini çekmek istemiyordu. Birkaç günde 7-8 kişi
elde etmişti. Recep Reis bu sırada Karasu ve Kandıra yöresindeki korsanlık ve eşkıyalık
faaliyetlerinden dolayı ölüm cezasına çarptırılmış bulunuyordu. Bu sırada İngilizler Kefken
korsanlığını öğrenmişler ve Recep Reisin izini bulmuşlardı. Yanında kendisine bağlı olan
çete sayısını 18’e çıkarmıştı.9
3 Mart 1919’da şile civarında olduğunu öğrenen hükümet, Beyoğlu mutasarrıflığından
gerekli tedbirin alınmasını istemişti. Konu ile ilgili vesikada şöyle deniliyordu:
“Beyoğlu Mutasarrıflığına 3 Mart (1)335 (1919)
Eşkıyây-ı meşhureden İpsiz Recebin beş nefer avanesiyle Kefken iskelesinden Şile
sahiline doğru hareketleri mahallinden bildirildiğinden ve eşkıyây-ı merkumeyi nakl
eden kayığın geçen Cuma günü Şilenin açıklarından mürur ederek Rumelifenerine gittiği
ve bunların Rumelifenerinde Rizeli Mahmud veyahut Bayram Reislerin nezdinde iktiza
edecekleri tahkik olunduğundan bahisle icrây-ı icabı Şile Kaymakamlığından izbar kılınmış
olmakla tahkikat ve tedabir-i lâzime-i seri’anın ittihaz ve icra ve neticenin ibnası (haber
verilmesi) beyan olunur”10
Yine 27 Ekim 1919 tarihinde İpsiz Recep ve 22 adamı beşer tonluk iki taka ile birlikte
Karadeniz sahilinde Ayastefanos köyü yakınındaki Bakırdere iskelesine çıkmışlardı.
Buradan ekmek ve erzak almışlardı. Buradaki işleri sona erince tekrar deniz vasıtasıyla
buradan uzaklaşmışlardı. Onların böyle deniz yolunu takip etmeleri yakalanmalarını ve
takip edilmelerini güçleştiriyordu. Durumu devlet yetkililerine bildiren Edirne Jandarma
Alayı Komutanı Kaymakam Rafet Bey, 1 Kasım 1919 tarihli yazısında: “…mütareke
şeraitinin bir maddesine göre ecnebi işgâl-i askeriyesine sebebiyet verdirilmek için bilerek
bilmeyerek bazı kesânın iğfal edilmekde olduğu ve bi’n-netice telafisi mümkün olmayacak
zararlara meydan verileceği cihetle, bunların men’-i habasetleri için evvelce de arz
edildiği üzere sevâhilin bahren tarassud ve muhafazada bulundurulması esbabının istikmal
buyurulması…” ifadelerini kullanarak üst makamlarını uyarıyordu.11
1913 yılında Kefken Adası ve çevresi (BOA. HRT.h. 1436)
9 Özel, Milli Mücadele, s. 164-166.
10 BOA. ZB. 627/4; BOA. ZB. 627/7
11 BOA. BEO. 345088
1518
Resül NARİN
İpsiz Recep’in bölgedeki faaliyetleri işgalci İtilaf Devletleri yetkililerini ve İstanbul
Hükümeti yanlısı devlet görevlilerini kızdırıyordu.
21 Mart sabahı Recep Reis ve efradı tümüyle silahlanmışlardı. Ayrıca Recep Reis Karakol
teşkilatının yaptığı görev bölümü çerçevesinde Kefken’e komutan olarak atanmıştı.12
Recep Reis İstanbul’dan ayrılıp Anadolu’ya geçmeden önce Belgrat Ormanlarında iyice
pervasızlaşan Rum eşkıyaya hadlerini bildirmek istiyordu. Şafak vakti altı buçukta Hamdi
Bey’in evinden çıkacak, gece Domuzdere’de (Gümüşdere) saklanacaklardı. Ertesi sabah
ormana gelecek eşkıyaya pusu kurup, ölülerini İngilizlere bırakıp gideceklerdi. Recep Reis
bunun için on dört adamını yanına alacak, dört adamını Sarıyer taraflarında incelemede
bırakacaktı. Kör Hasan 14 Mart 1920 sabahı gün doğmadan ormana gelmekte olan eşkıyayı
görmüş, sürünerek Recep Reisin yanına giderek durumu bildirmişti. Gerçekten Domuzdere
başında 8-10 kişilik bir eşkıya grubu görünmüştü. Bunlar daha iki gün önce jandarmaların
ellerindeki silahlan almışlar, daha sonra bağlayarak dövmüşlerdi. Recep Reis adamlarını
ikiye ayırıp yolun her iki tarafında pusuya yatırmıştı. Rum eşkıya derhal ellerindeki
baltalarla, omuzlarındaki tüfekleri yere atmışlardı.13
Recep Reis ve adamları eşkıyaları öldürmüşler ve cesetlerini özellikle ibret için yol
üstüne sürükleyerek bırakmışlardı. Oysa bu sırada Recep’in adamlarından Kör Hasan’ın
son nefesini vermek üzereyken bıraktığı bir Rum ölmemiş, sürünerek az ilerideki Rum
köyüne ulaşmayı başarmıştı. Durumun İngilizlere bildirilmesi üzerine asker ve jandarmalar
seferber edilmişti. Bu baskın Recep Reis ve çetesinin adını duyurduğu ilk hadise olarak
kayıtlara geçti. Recep Reis ve adamlarının bir an evvel bu riskli ortamdan kurtulup Kefken’e
dönmeleri gerekiyordu.
Recep Reis adamlarını alarak Geceyi Kilyos ormanında geçirmeyi kararlaştırmıştı.
Sabah erken Rumeli Feneri’ne gidip karşı yakaya geçmeye çalışacaktı. Fenerle Kilyos
arasında sahilde küçük bir taka vardı. Recep Reis ve adamları Anadolu sahilinde Riva’ya
çıktılar. Burada bir gece kalacak, oradan Kefken Adası’na geçeceklerdi. Şafaktan önce
Riva’ya varmışlar oradan da Kefken Adası’na gitmişlerdi. 14
1916’da Kefken ve çevresi
12 Özel, Milli Mücadele, s. 166.
13 BOA. DH. EUM. AYŞ. 35/15
14 Özel, s. 167-168.
1519
Recep Reis Müfrezesi Genişliyor
Recep Reis’in Kefken Adası’na geçtiğini haber alan birçok genç, Rize ve İstanbul’dan
gelerek müfrezeye katılır. Gelenler arasında Rize ve çevresinde suç işlemiş birçok kişi de
bulunur. Böylece on sekiz kişilik kuvvet 3-4 günde 85 tüfeğe çıkmıştı.15
Milli Mücadele döneminde daha düzenli bir teşkilatlanma için çalışmalar da başlamıştı.
İzmit, Adapazarı yöresinde teşkilât kurmak üzere de bazı kişiler görevlendirildi. Bunlar
Adapazarı’nda teşkilât kurmak üzere görevlendirilen Kuşçubaşı Eşref Bey (eski Teşkilât-ı
Mahsusa Başkanı) ile Adapazarı’na yerleşmiş olan Yüzbaşı Ramiz, Hopalı Yüzbaşı Rauf,
Trabzonlu Doktor Yüzbaşı Raif ve Gebze bölgesine gönderilen Dr. Fahri Çan’dı. Bunlar
görevlendirildikleri bölgede ilk iş olarak bölgenin ileri gelenleri ile irtibata geçtikten sonra,
Ermeni ve Rum çetelerine karşı milis oluşturma faaliyetlerine giriştiler. Bunun için de ilk
iş olarak Birinci Dünya Savaşı sırasında devlet otoritesi boşluğundan türemiş bazı Türk
çetelerini elde etmeye ve Ermeni Rum çetelerine karşı kendiliğinden oluşan, Türk silahlı
gruplarını teşkilâtlandırmaya giriştiler. Süvari albayı Atıf ile Dr. Raif Bey, Karasu - Kefken
-Akçakoca taraflarında korsanlık yapmakta olan İpsiz Recep’i elde etmeyi başardılar.
Böylece ilk milis teşkilâtları oluştu.16
İpsiz Recep’in Milli Mücadele dönemi veya öncesinde yaptığı korsanlık faaliyetleri
özellikle 1921 senesi Kasım’ında başına bela olmuştu. 20 Kasım 1920 tarihinde
gerçekleştirdiği Akşehir’deki korsanlık faaliyeti Bolu mutasarrıfı Halil Türkmen’i çok
kızdırmıştı. Halil Türkmen, 19 Kasım 1921 tarihinde İncirli’de (Karasu) Deniz Müfrezesi
Kumandanı olan İpsiz Recep’e yazdığı telgrafta şöyle diyordu:
“Akşehir’deki münasebetsiz hareketinizi haber aldım. Sizden böyle bir saygısızlığın
sadır olabileceğine hala inanamıyorum. Hükümetin ve ordunun teveccühünü kaybetmeniz,
size çok bahalıya mal olacaktır. Hatayı düzeltmeniz ve kasbedilen malları Akçaşehir’e
götürüp gümrüğe teslim etmeniz lazımdır.”
Bu telgrafa 21 Kasım 1921 tarihinde cevap veren İpsiz Recep cevabında şöyle diyordu:
“Mallar hazır ve kayıktadır havanın açıldığında Akçaşehir’e sevk ve müdüre teslim
edilecektir efendim.”17
Birinci Dünya Savaşı sonlarındaki eşkıyalık ve korsanlık faaliyetlerinden dolayı ölüm
cezasına çarptırılmış bir kaçak olan Recep Reis, milli mücadelenin ilk günlerinde Kuvayı Milliye saflarına katılmış ve Karakol Cemiyeti tarafından Kefken’e komutan olarak
atanmıştı. Karakter olarak mert yaradılışlı bir kişiliğe sahip olan Recep Reis’i milli harekete
katılmaya, Kaymakam Atıf Bey ve Doktor Yüzbaşı Raif ikna etmiş ve Kuva-yı Milliye
adına hareket etmesini sağlamışlardı. 18
Recep Reis, Kefken Adası’na geçip burayı müfrezenin ana üssü hâline getirmesinden
sonra Ada açıklarından geçen düşman ülke gemilerini ve düşman ülkelere yük taşıyan yerli
gemileri soymaya ve gemilere el koymaya başlamıştı.19
İpsiz Recep çetesi veya müfrezesi olarak anılan grubun mensupları savaşa gönüllü
olarak katılırlardı. Hatta yaralı olanlar bile tedavileri tamamlanınca yeniden cepheye
koşarlardı Nitekim müfrezenin İznik cephesine sevk edildiği sırada Bayram Ali Çekmiş
yaralı bulunuyordu. Bu sırada İzmit’in Doğantepe köyünde Mehmet Amca dedikleri bir
köylünün hanımı tarafından kendisine bakılmış ve bu kadının kendisine 19 gün analık
Güvelioğlu, a.g.e., s. 30.
Adnan Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, Ankara, 1994, s. 70-71.
Prof. Dr. Enver KONUKÇU Arşivi, Bolu Mutasarrıfı Halil Türkmen’in Hatıraları, s. 157.
Rahmi Apak, İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Ankara, 1990, s. 174; Celal Dinçer - Ekrem Kaymaz Vd.,
Cumhuriyetimizin 75. Yılında Sakarya, Sakarya, 1998, s. 29.
19 Güvelioğlu, a.g.e., s. 41.
15
16
17
18
1520
Resül NARİN
yapmasından sonra, iyileşince kalkarak cepheye gitmiş, buradaki arkadaşlarına katılmıştı.20
Recep Reis çetesiyle birlikte zenginleri soyuyor; koyun ağıllarına girerek istediği koyunu
kestiriyordu. Kimse ona karşı koyamıyor; ses dahi çıkaramıyordu. Tutuklanmasına yönelik
çalışmalar yapıldıysa da sonuçsuz kalıyordu.21 Recep Reis böyle belalı bir adam olduğu
halde bazı kimselere de iyilikler yapıyordu. 14 Mayıs 1920 tarihli bir vesikaya göre Recep
Reis’in, Şile’de Müslüman, Hıristiyan hatta Kuva-yı Milliye demeden halkın hayvanlarını
aldığı ve eşyaları gasp ettiğinden şikâyet edilmiştir. Recep reis, verdiği cevapta, yalnız
Rumların hayvanlarını aldığını ve Anadolu’ya geçen herkesi misafir ettiği için beş parasız
kaldığından bu yolda hareket ettiğini söylemişti.22
1923 yılında Kefken ve çevresi (BOA. HRT.h.1009)
Kuva-yı Milliye güçleri arasında önemli bir yeri olan Recep Reis müfrezesi, İstanbul’dan
Anadolu’ya gerek silah, gerekse insan nakli konusunda da mühim roller üstlenmiştir. Yeni
kurulan Millî Ordu’ya katılmak isteyen subayların ve Ankara’ya ulaşmak isteyen aydınların
güvenli olarak Anadolu’ya geçişi, düşman işgalleri ve iç isyanlar nedeniyle önemli bir
mesele hâline gelmişti. Stratejik bir geçiş yeri olan Sakarya dolaylarında mühim bir güce
sahip İpsiz Recep Reis müfrezesi bu konularda da roller üstlendi.
Kuva-yı Milliye’nin silah ihtiyacı için de İstanbul’daki silah depolarından çıkarılan
cephanenin Anadolu’ya sevkiyatı gerekiyordu. Bunun için Recep Reis ve adamları
Rumelifeneri’ne gelir, buradan da İstanbul’daki silah depolarından gizlice çıkarılmış
cephaneyi yükleyerek Karadeniz sahilleri yoluyla Anadolu’ya ulaştırırlardı. Neticede
Kuva-yı Milliye için Anadolu’ya silah ve adam kaçırmak Recep Reis sayesinde mümkün
oluyordu. Recep Reis müfrezesinin bu hareketleri, işgalciler ve Damad Ferid Hükûmeti’ne
bağlı görevliler tarafından takip edilip engel olunmaya çalışılırdı.23
1920 Mayısının son haftası Alman uyruklu Brendhard ismindeki bir şahıs, Yeni Mahalle
açıklarında Lenkerendâz Hafız Mehmed’in tasarrufunda olup Bilal Kaptan’ın idaresinde
bulunan “Hidayet” ismindeki motorda silah ve cephane bulunduğu işgalci İngiliz
zabıtasına ihbar etmişti. Yapılan ihbar üzerine İngiliz yüzbaşılarından Mösyö Kaming,
20 Güvelioğlu, a.g.e., s. 30.
21 BOA. ZB. 627/4
22 Yusuf Çam, Milli Mücadelede İzmit Sancağı, İzmit, 1993, s.82; Sabahattin Özel, Kocaeli ve Sakarya İllerinde Mili
Mücadele (1919-1922), İstanbul, 1987, s.108; Rıfat Yüce, Kocaeli Tarihi ve Rehberi, İstanbul, 1945, s. 92.
23 Güvelioğlu, a.g.e., s. 51-53.
1521
Deniz merkezine gitmiş ve motorun derhal incelenmesini istemişti. 31 Mayıs günü motorda
yapılan incelemede ambarda döşeme tahtaları altında gizli bir bölmede elli bin kadar
Mavzer fişeği ile kırk bir adet muhtelif cins ve çapta harp tüfekleri ele geçirilmişti. Hafız
Mehmed ve Bilal Kaptan ile tayfadan Mahmud, Hasan ve Süleyman tutuklanıp Galata’da
Arapyan Hanı’nda İngiliz Kumandanlığına teslim edilmişti. Hafız Mehmed’in üzerinde
bulunan yazılı belgelerden bu kişilerin Kefken Adası’nda Kuva-yı Milliyeci İpsiz Recep
ile münasebette bulunduğu anlaşılmıştı. Ele geçen silahlar da İpsiz Recep’e verilmek üzere
kaçırılmak isteniyordu. 24
5 Ağustos 1920 tarihli diğer bir belgede ise Şile’ye gelen İpsiz Recep ve adamlarının
ahali ve hükümet memurlarına karşı gösterdiği işkence üzerine ahalinin bölgeden kaçtığı
belirtiliyordu.25 Ağva Nahiyesi Müdüriyeti’nin 28 Temmuz 1920 tarihli raporunda durum
şöyle ifade ediliyordu:
“Kuva-yı Milliye namı altındaki çetelerin gerek nahiye-i acizî ahalisine ve gerekse
memurinine karşı yapdıkları fecayi’ bervech-i zîr arz olunur şöyle ki:
Kuva-yı Milliye deniz çetelerinden İpsiz Receb ve avanesi, Ağva’ya gelerek ahali ve
memurî’ne türlü aza ve cefa ve hakaretden sonra çarşı içinde kendi avanesinden birisini her
nedense iki el silah indaht ederek (boşaltarak) itlaf etmiş ve mezkûr mermilerden ahaliden
on beş yaşında bir çocuk hafif suretde bacağından mecruh (yaralı) ve keza o civardan
mürur eden (geçen) Telgraf Müdürü Rıfkı Efendi de mermilerin parçalarından gayet
hafif bir suretde mecruh olmuşdur. Ve bu mesele, Şile Kaymakamlığına rapor yazılmakla
beraber tanzim kılınan zabt varakası da doğrudan doğruya Şile Müddei umumîligi’ne tevdi’
kılınmışdır.
Receb ve avanesi, Şile’den Ağva’ya gelmekdeler iken ahaliye ait birtakım koyun ve
sığır hayvanatını sürüp getirmekde iken, Şile’den takiplerine çıkan kuvvetle müsademe
(çatışma) neticesinde mecruhan vefat eden yeğenini almak bahanesiyle, Ağva’dan Şile’ye
bütün avanesiyle birlikde hareket etdikleri telgrafla Şile’ye bildirildiğinden dolayı,
merkumun avanesinin birtakımları Telgraf Müdürü Rıfkı Efendi’ye suikasd tertib etmekde
oldukları ve aynı zamanda mumaileyhe tazyik etdikleri müracaatından anlaşılmakla,
mumaileyh Rıfkı Efendi kaçmak suretiyle kurtarılabilmişdir.
Bunu müteakib Ömerli ve Şile cihetinden gelip geçmekde olan birtakım Kuva-yı Milliye
namı taşıyan çeteler yollar üzerinde rast geldikleri köylerden hayvan vesaire alıp ve ahaliye
türlü eza ve cefa ve enva-i çapulculukla ika’ etdiklerinden, köylüler kamilen hicrete kıyam
etmiş ve kimse kalmamışdır. Ve ez-cümle mezkûr çeteler Nahiye Telgrafhanesine gelerek
kasa mevcudunun kendilerine teslimini taleb etmekdeler iken meselenin Jandarma Takım
Kumandanı haberdar olarak müdahalesiyle terke mecbur olmuşlardır.
Bervechi maruz ahvalden müteessir olan köylüler ve Şile kazası ve merkez nahiye
ahalisi ve memurin bil-mecbure hicret etmiş ve keyfiyet merbut zabt varakasında müsteban
buyurulacağı vechle merkez nahiyede yalnız bendeleri ve Telgraf Müdürü ve Orman ve
Cibayet memurundan başka kimse kalmadığından ve aynı zamanda vakayı lazim gelen
makamâta bildirmek için posta münakalâtı ve telgraf muhaberâtı gibi bir vasıta olmadığından
arz edilemeyip Dersaadete iltica ile bizzat meseleyi arz etmeye mecburiyet hasıl olduğu
arzıyla işbu rapor-u acizî takdim-i huzur-u samîleri kılınır ol bâbda. 28 Temmuz (1)336
(1920).”
Recep Reis’in alanı, Kandıra, Karasu cihetleri bilhassa Karadeniz kıyıları ve Kefken
Adası idi. Kuvay-i Milliye, Recep Reis’in milli harekete katılmasıyla Batı Karadeniz
24 BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/53
25 BOA. DH. EUM. AYŞ. 44/76
1522
Resül NARİN
kıyılarında ve bu kıyılara yakın iç kesimlerde önemli ölçüde söz sahibi olmuştu. İstanbul’dan
Anadolu’ya geçebilmek Recep Reis ve adamları sayesinde mümkün olabilmişti. Takalarla
silah ve cephane kaçırılması da onun bilgisi ve koruması altında yapılabilmişti.26 Recep Reis
bazen de Rumların taşkınlıkları karşısında İstanbul’un banliyölerine baskınlar yapmaktan
geri kalmıyordu.27
Ülkede ünü oldukça yayılmış olan Recep Reis’in adını kullanıp eşkıyalık yapanlarda
olmuştur. Örneğin 25 Mayıs 1922’de Recep isimli bir kişi yanında beş arkadaşıyla beraber
Çırçır suyuna giderek İpsiz Recep olduğunu söyleyerek su sahibini tahdit etmesi üzerine
yakalanmış; yapılan tahkikat sonucu bu kişinin Recep Reis olmadığı tahkik edilmişti.28
İpsiz Recep olduğunu söyleyerek halkı tehdid eden Recep adındaki şahıs ve arkadaşlarının tutuklandığı hakkında.
(DH. KMS. 61-1 51)
Recep Reis’in tanınırlılığı gün geçtikçe artıyordu. Özellikle Karadeniz sahilinde onun
çetesine katılan veya dışarıdan destekleyen pek çok kuva-yı milliye yanlısı bulunuyordu.
Recep Reis’in etkin olduğu yerlerden biri de Sarıyer idi. Bölgede hâkim olan İngiliz işgal
kuvvetleri bu durumun farkındaydılar ve zaman zaman yaptıkları baskınlarla Recep Reis
çetesinin buradaki uzantılarına son vermek istiyorlardı. Böyle bir durum 2 Haziran 1921
tarihinde yaşanmıştı. Bu tarihte gece saat 4 civarında Büyükdere İngiliz işgal kuvveti
komutanı ve refakatindeki 4 askeri ile birlikte Büyükdere polis karakoluna müracaat etmiş
ve buradan aldığı kuvvetlerle beraber 18 kişilik bir polis gücüyle Sarıyer’de daha önce
26 Dinçer, a.g.e, s.29; Yüce, a.g.e, s.92
27 Özel, Milli Mücadele, s.169
28 Konu ile ilgili olan belgede durum şöyle anlatılıyordu: “Mayıs’ın yirmi beşinci günü akşamı, Receb namında bir şahsın
refakatinde beş kişi bulunduğu hâlde, Çırçır suyuna giderek İpsiz Receb olduğu beyanıyla su sahibine karşı bir tür tehdid
takındığı ihbar edilmesi üzerine, derhâl polis ve inzibad memurları mahall-i mezküre giderek bir güna müsademe vuku
bulmadan salifu’l-arz kesânın cümlesi derdest edilmiş ve tahkikat-ı vakıa neticesinde, merkumun bir çeteye mensubiyeti
anlaşılamadığı ve İpsiz Receb dahi olmadığı tahakkuk eylemişdir. Ancak merkumun hîn-i derdestinde teşhir-i silaha dahi
teşebbüs eylemesi nazar-i dikkate alınarak, tutulan evrak-ı tahkıkıyenin Beyoğlu Müddei umumîliği’ne tevdi kılındığı ve
binaberin emr u iş’ar-i Nezaretpenâhîleri vecihle cereyan etmiş bir vakıa mevcud işe, jandarma mıntıkası olan Zekeriya
nahiyesi havalisinde tehaddüs etmiş olması ihtimalinin mevcud idüğü, Büyükdere Merkezi Memurluğu’ndan bildirilmiş
olmakla ol bâbda emr-ü ferman hazret-i men lehü’l-emrindir. 23 Haziran [13]37 [1921].” BOA. DH. KMS: 61-1/51.
1523
belirledikleri yerlere baskınlar düzenlediler. Bu baskınlar neticesinde aşağıdaki kişileri
gözaltına aldılar.
Sarıyerli Sirkeci Yusuf Efendi bin Hacı Aşir
Biraderi Ömer Lütfi Efendi bin Hacı Aşir
Rizeli Hafız Mehmed Efendi bin İslâm
Bakkal Muhiddin Efendi bin Mahmud
Balıkçı İsmail Reis bin Mustafa
Balıkçı Mustafa bin Bekir
Balıkçı Kadir Ağa bin Mehmed
Balıkçı Ali bin Yunus
Balıkçı Hızır bin Mehmed
Balıkçı Osman bin Ali
Balıkçı Mahmud bin Memiş
Balıkçı İlyas bin Receb
Dava vekili Aziz bin Zeynel
Tutuklanarak İngilizlere teslim edilen bu kişilerin tutuklanma sebebi olarak “İpsiz
Receb çetesini teşkil eylemelerinden ve daima Yenimahalle’de bazı Hıristiyanların
aleyhinde bulunmalarından dolayı taht-ı tevkife alındıkları ve Osmanlı zabıtası yalnız
İngiliz zabıtasının emrinde hareket etmiş olduğu” gösteriliyordu. Hatta bu kişilerden
Balıkçı Mustafa oğlu İsmail Reis, Sarıyer olayı faillerini kendi kayığıyla Büyük Limandan
Anadolu’ya geçirmekle suçlanıyordu.
Yapılan tahkikat neticesinde hariciye nezaretinden bir araştırma yapılması emrediliyordu.
Yapılan inceleme sonucunda bölge Hıristiyan ahalisinin böyle bir şikâyette bulunmadığı ve
tutuklanan kişilerin de serbest bırakılması isteniyordu.29
Günümüzde Kefken Adası
29 BOA. DH. KMS.61-2/24
1524
Resül NARİN
Günümüzde Kefken Adası
Alaplı Baskını
5 Nisan 1920 Cuma günü Amerika’dan Ermenistan’a gönderilen eşya ve erzak yüklü
bir gemi soyulmuştu. Zonguldak Ereğli’sinde halk heyecan içindeydi. Zira Alaplı, İpsiz
Recep’in gönderdiği çeteler tarafından sarılmış ve basılmıştı. Recep Reis, Ereğli’ye bir
baskın yaparak İngilizlere hadlerini bildirmek istemişti. Kendisine limanda bir Amerikan
binbaşısının komutasında büyük bir geminin de bulunduğu bildirilmişti. Gemide
Ermenistan’a gönderilen erzak, manifatura vs. bulunuyordu. Recep Reis, Alaplı’yı
basmayı planlamıştı. Çünkü kendisine para gerekiyordu. Zira sayıları 300’ü bulan Kuva-yı
Milliye efradını kendi kendisine doyurmak zorundaydı. Recep Reis bu görevi güvendiği
adamlarından kol başı Kara Mahmut’a verdi. Ereğli, İstanbul Hükümeti’nin idaresinde
olup jandarmalar da oraya tabiydiler. Alaplı baskınının hedefi hem bir miktar para almak,
hem de jandarma karakolundaki silahları elde edip çeteye yeni katılanları silahlandırmaktı.
Recep Reis, Kefken Adası’nda sabah erkenden çetesini topladı. Kara Mahmut’u bu görevin
başına geçirdi.30 Ada’dan iyi bir havada hareket eden ve içerisinde 50 çete üyesi yüklü iki
taka kısa zamanda Ereğli limanına girmişlerdi.31
Bu baskın üç gün önce Ereğli’ye gelerek Türklerin silahlarını toplayıp giden İngiliz
ve Fransız torpidolarına iyi bir ders olacaktı. Kara Mahmut takaları doğrudan Amerikan
gemisinin üzerine sevk etmişti. Çoğu Rum olan tayfalar öteye beriye kaçışmışlardı. Kaptan
gemide yoktu. Yirmi beş adamı tayfaları kısa sürede bağlamışlardı. İşlerine yarayan
manifatura, kumaş, şeker, kahve, pirinç gibi şeyleri takalara aktarmışlardı.
Şimdi sıra Alaplı baskınına gelmişti. Kara Mahmut elli adamıyla Alaplı sahillerinin kuytu
bir yerine çıktı. Burada her cuma günü pazar kuruluyordu. Şehirde bulunan Karakolda 8-10
jandarma bulunuyor, birkaçı da pazarda yağ, yoğurt ayarlamaya çalışıyordu. Doğru dürüst
aylıklarını alabildikleri de yoktu. Kara Mahmut dört arkadaşıyla birden içeri girip havaya
üç el ateş etmiş ve koğuşlara dalmıştı. Duvarda asılı mavzerler alınmış, jandarmaların
kolları bağlanmıştı. Kara Mahmut’un karakolda üç el ateş etmesi aynı zamanda pazaryeri
soygununu gerçekleştirecek olanlara verilmiş bir işaret anlamına geliyordu. Bu sırada
onlar da zengin çorbacılarla, paralı adamları soymuşlardı. Daha sonra kasabadaki evler
30 Özel, Milli Mücadele, s.170
31 Güvelioğlu, a.g.e., s.94
1525
de soyulmuşlardı. Kara Mahmut üç beş adamıyla özellikle zenginlerden Eyüp Efendi’nin
evine gitmişti. Ondan birkaç bin lira koparmayı ummuştu. Fakat o sırada İstanbul’a gitmiş
bulunan Eyüp Efendi’yi evinde bulamamıştı. Kara Mahmut fidye için alıkoydukları
adamlarla birlikte Alaplı’dan ayrılmıştı.32
Rum Eşkıyası ile Mücadeleye Devam
İstanbul’un işgali üzerine burada yaşayan Rum ve Ermenilere adeta gün doğmuştu.
Bu azınlıklar Müslüman Türklerin zayıf durumundan istifade ederek çeteler kurmaya
ve işgalcilerin de destekleriyle şımarık hareketler yapmaya başlamışlardı. Bu dönemde
güvenlik önemli bir mesele hâline gelmişti. Özellikle Rum çeteleri halka işkence yapmaya,
zenginlerden haraç almaya, haraç vermeyenleri öldürmeye ve Türk köylerini basarak talan
yapmaya başlamışlardı. İstanbul’un hem Avrupa hem de Anadolu yakasında meydana
gelen bu hareketler, millî duygularla dolu insanları rencide ediyordu.33 Bu durumu İpsiz
Recep ve müfrezesinin de kayıtsız kalması beklenemezdi.
Recep Reis’in ikinci hedefi Şile Yeniköy’ündeki Rum eşkıyayı yok etmekti. Yeniköy
eşkıyası Kandıra köylerine kadar sarkarak Türk köylerini yağma ediyorlardı. Recep Reis
ve 85 adamı Yeniköy baskınına hazırlanmaya başlamışlardı. Karadeniz’e çıkan gemilerin
Şile ve Kefken önlerinden geçmeleri zorunluydu. İlk ağızdan zahire ve manifatura yüklü
bir iki gemi vurmuşlardı. Recep Reis gemileri batırmış, tayfalarım karaya çıkararak “gidin
İstanbul’daki İngilizlerle, Ferit Paşa biraderime selam söyleyin” diyerek göndermişti.
Dolayısıyla İstanbul’da hükümete yapılan şikâyetlerin sayısı artmıştı. İlk vurgundan büyük
çapta zahire ve manifatura eşyası ele geçmişti. Recep Reis bunları köylerdeki dul ve
kimsesiz kadınlara dağıtmaktan ayrı bir zevk duyardı.34
Tüfekleri mükemmel, cephaneleri boldu. Recep Reis Şile önünde durmamış, Kandıra
sol gerilerinde kalmıştı. Artık Yeniköy’e ışıkları seçilecek kadar yaklaşmışlardı. Yeniköy
eşkıyası köyün dört tarafına nöbetçiler koyarlardı. Recep Reis 85 adamına görevlerini
anlattı. Sabaha karşı köye baskın yapılmış, korkutmak amacıyla silahlar da ateşlenmiş,
ancak hiçbir karşılık verilmemişti. Köyde erkek namına kimsenin olmadığı anlaşılmıştı.
Recep Reis bu kadar saklı tuttuğu baskının Öğrenilmesine üzülmüştü. Burada fazla
durmayarak köyden ayrıldılar.
Cebeci’den Kefken Adası
32 Özel, Milli Mücadele, s. 171-172.
33 Güvelioğlu, a.g.e., s. 35.
34 Özel, Milli Mücadele, s. 172.
1526
Resül NARİN
Kemal Reis Gambotu Kefken’de
Yeniköy eşkıyası Recep Reis Kefken’de olduğu sürece kendilerine rahat olmayacağını
anlamışlardı. Köyün ileri gelenleri durumu İstanbul’daki Yunan ve İngiliz komutanlara
şikâyet etmişlerdi. İngilizler bu şikâyetler üzerine Damat Ferit Hükümetine baskı yaparak
bu duruma engel olmasını istemişler, aksi halde kendilerinin kuvvet sevk edeceklerini
bildirmişlerdi.
Damat Ferit İngilizlere “Recep Reisin üzerine gambot gönderelim, fakat hepsinin
toplarını söktünüz, jandarmaları neyle gönderelim” deyince, İngilizler Kemal Reis
gambotunun toplarını muvakkaten vermişlerdi. Bahriye Nazırı topları iki üç günde
taktırmış, gambotun içine derme çatma 30 kadar jandarma konmuştu.35 18 Mayıs 1920’de
İstanbul’dan hareket eden Kemal Reis gambotunun süvarisi Ramis Bey, topçu kumandanı
İbrahim Bey’di. Gambota bindirilen bir miktar jandarmanın komutanlığını da Yüzbaşı
Eşref yapıyordu.36
Kemal Reis Boğazdan çıkmış, çok geçmeden Kefken önlerine gelmişti. Gözcüler
gambotun toplarını karaya çevirip, yavaşça Kefken limanına girdiğini bildirmişlerdi.
Recep Reis takriben 100 kişiden ibaret olan adamlarını sahilde pusuya yatırmış, filikayla
karaya asker çıkarılıncaya kadar ateş etmemelerini tembihlemişti.37 Gambot, Kefken
Adası’yla Pazarbaşı arasında demirlemeyi kararlaştırmıştı. Demirledikten sonra filikalarını
denize mayna etmiş, jandarmalar filikaları doldurmuşlardı. Recep Reis adamlarına ateş
açtırmamış, sahile epeyce yanaşmalarını beklemişti. Bir anda Recep Reis ve adamlarının
baskınına uğrayan Jandarmalar kötü sıkıştırılmıştı. Jandarmalar süngüleri kayıkların içine
attılar. Recep Reis, “Teker teker karaya çıkın, toprağa ayak basan tüfeğini yere atsın.”
Diye bağırmıştı. Jandarmalar ölüm tehlikesiyle karşı karşıya, kalmış ne yapacaklarını
şaşırmışlardı.38
Kemal Reis’in seyir subayı mülazım Hayrettin Kaptan da aralarında bulunuyordu.
Kendisi, gambotun diğer mürettebatı gibi bu garip seferin aleyhindeydi. Kefken’e
hareket etmemek için ısrar etmişti. Ancak onlar isyan etmiş sayılıp, kurşuna dizilmekle
tehdit edilmişlerdi. Ayrıca subaylara milli hareketin bir parçası olan Recep Reisin adi bir
korsan olduğu söylenmişti. Mürettebat kuşkusuz Kuva-yı Milliye’ye karşı hareket etmek
amacında değildi. Hayrettin Kaptan da filikadan karaya çıkarak Recep Reisle görüşmek
istediğini söyledi. Hayrettin Kaptan onu safdil bir adam sanıyordu: Recep Reis’in yanına
gelerek, “Sizi İstanbul’a davet etmeye geldik. Sadrazam Ferit Paşa Hazretleri bu ıssız
Ada’da daha fazla kalmadan biraz da İstanbul’da olmanızı istiyor.” Demişti. Daha fazla
ayrıntı için gambota bir adamını göndermesini önermişti. Musan oğlu Rıdvan’ı çağırarak,
jandarmalar ve subayın rehin olduklarını, filikaya atlayarak gambota gidip görüşmesini
söyledi. Gambottakiler Recep Reisin teslim olacağını sandıklarından, Rıdvan’ı saygıyla
karşılamışlardı. Gambotta mürettebattan başka kimse kalmamıştı. Bunu duyan Recep Reis
rehin durumdaki jandarmaların hepsini serbest bıraktığını, silahlarını alarak geldikleri
yere dönmelerini söylemişti. Recep Reisin kabadayılığı ve pervasızlığı karşısında şaşıran
jandarmalar filikalara binmişlerdi. Recep Reis Hayrettin Kaptana da serbest olduğunu, eğer
savaşmak istiyorsa doğru kurşun atmasını, kendisinin de doğru atacağını bildirmişti.39 Bu
olaydan sonra Kemal Reis gambotu süvarisi Tahir, Bahriye Nezaretine yazdığı raporda:
“Saat 3’te Kefken Adası’nda İpsiz Recep ve takriben 100 kişiden ibaret kuvvetleriyle
temas edilerek 3 saat boyunca süren çatışma sonucu toplarımızdan ikisi bertaraf olmuş
35
36
37
38
39
Özel, Milli Mücadele, s. 173-174.
BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/3, lef:4.
BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/3, lef:8.
Özel, Milli Mücadele, s.174
Özel, Milli Mücadele, s.174-176
1527
gece olması sebebiyle mühimmat bulamamaktayız. Bu sebeple topları sağlam bir geminin
gönderilmesi eşkıyanın hallini sağlayacaktır.”40 diyordu.
Kefken Adası’nda bulunan İpsiz Recep Çetesi’yle avanesinin yapılan taarruzlara rağmen yakalanamadıkları
hakkında (BOA. DH. EUM AYŞ 41-3)
Kemal Reis’in Boğaz’dan girişi Damat Ferit’e bildirilmiş, O da derhal İngilizleri
haberdar etmişti. Herkes Kuva-yı Milliyenin en azılı çetelerinden Recep Reis ve çetesinin
karaya çıkarılmasını bekliyordu. Gambotun eli boş döndüğü anlaşılınca İtilaf temsilcileri
hemen Damat Ferit Paşayı sıkıştırdılar. Onlar gambotun kasten bir şey yapmadığına karar
vermişler, subaylarının derhal tutuklanarak harp divanına verilmelerini istemişlerdi.
İngilizler geminin toplarını ve diğer silahlarını tekrar söküp almışlardı. Divan-ı Harpte
aylarca sürünen subaylar kötü bir sondan güçlükle kurtulmuşlardı. Aynı subaylar İstanbul’un
kurtarılmasından sonra, bu kez milli hükümetin harp divanında yargılanmışlar, hepsinin
rütbeleri kaldırılmıştı. Ancak subaylar içinde İstanbul Kuva-yı Milliyesi’ne hizmet edenler,
görevlerini özveriyle yapanlar olduğundan Büyük Millet Meclisi rütbelerini iade etmişti.
40 BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/3-1, Kemal Reis Gambotu’nun Kefken adasında İpsiz Recep ile teması Mülazımısani M.
Eşref imzası ile İstanbul hükümetine rapor ediliyordu. Bu rapor makalemizin sonunda ek olarak verilmiştir.
1528
Resül NARİN
İngiliz temsilci ertesi gün Damat Ferit Paşayı ziyaret ederek, Kefken Adası’na bu kez
kendilerinin kuvvet göndereceklerini bildirdi. Çünkü yörede meydan iyice Recep Reis’e
kalmıştı. Burada barınacak gemilerden vergi alıyor, gemileri soymakla kalmayıp onlara el
koyuyordu. Özellikle Yunan ticaret ve bahriye gemileri Zonguldak ve Ereğli’den kömür
alıyorlardı. Recep Reis Anadolu’nun güneybatısını kavurduktan sonra Bursa’ya kadar
dayanan Yunanlılara Karadeniz sahillerinde hayat hakkı tanıyamazdı.41
Rus Gemisi Kefken’de
Fırtınalı bir sabah büyük bir motorun Ada’ya doğru geldiği görülmüştü. Karşıdan
gelmesine bakılırsa Rusya’dan geliyordu. Recep Reis adamlarına motoru karşılamalarını
emretmişti. Motorda İtilaf Devletlerinin müttefiki olan Çarlık yanlısı General Vrangel’in
bandırası vardı. Dolayısıyla Kuva-yı Milliye’nin düşmanı sayılırdı. Limana girip demir atan
motor kurtulduğunu sanmıştı. Recep Reis en iyi sandallarından birini hazırlatarak dümene
geçmiş, yanına on iki silahlı adamını almıştı.42 Ani bir baskınla motora çıkıp, tayfaların
kollarını arkadan bağlamışlardı.
Motorda tam üç yüz bin okka arpa vardı. İşte Allah Kandıra sahillerindeki dul kadınlara
yine yiyecek ihsan etmiş demekti. Arpalar sabah erkenden köylülere dağıtılmak üzere
karşı sahile taşınmışlardı. Rus esirleri de Ada’nın yalçın kayaları arasına çıkartılmışlardı.
Kefken’de yemyeşil ağaçlar, buz gibi sular vardı. Ceneviz ve Bizans’tan kalmış sarnıçlar da
mevcuttu. Recep Reis Rusları bir iki gün baktıktan sonra bir gemiye bindirerek İstanbul’a
gönderdi. Ruslar İstanbul’a varır varmaz durumu İngiliz ve Fransızlara şikâyet etmişlerdi.
Kandıra’da Kefken Adası
41 Özel, Milli Mücadele, 177-178
42 Özel, Milli Mücadele, 178
1529
Fransızlar Recep’in Peşinde
Her geçen gün Kefken’de korsanlık olayları çoğalıyordu. Bir ayda Kefken limanı,
İstanbul’un Haliç’ine dönmüştü. El konulan bu kadar gemiyi limanda tutmak tehlikeliydi.
Recep Reis bir gün adamlarını toplayarak, paraları hatır gönül gözetmeden aralarında
paylaştırmıştı. Bütün bunlar doğal olarak İtilaf Devletlerine şikâyet ediliyordu.
Sonuçta İtilaf temsilcileri Kefken Adası’nı bombardıman edip, Recep Reis ve çetesini ele
geçirmeye karar vermişlerdi. Bunun için İstanbul’dan gemi gönderilmesine de ihtiyaçları
yoktu. Fransız işgali altındaki Zonguldak’ta güçlü savaş gemileri vardı. Bunlardan birini
Kefken’e göndermek suretiyle bu dertten temelli kurtulacaklardı. Fransa’nın on beşlik
topları olan birinci sınıf muhriplerinden Huva’nın gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu karara
Damat Ferit Paşa da sevindi. Böylece ikide birde baskı altında kalmaktan kurtulmuş
olacaktı. Muhribe telsiz telgrafla gereken emir verildi. Talimatta Kefken’in bombardımanı,
Recep Reisin ölü veya diri ele geçirilmesi bildirilmişti.43 Kemal Reis’ten on gün kadar
sonra, bu sefer Kefken Adası’na Fransızların haşmetli Huva muhribi gönderilmişti.44
Recep Reis ve adamlarının bu plandan haberleri yoktu. Havanın çok güzel olduğu bir
gün sahilde toplanmışlardı. O sabah limana birkaç Laz gemisi gelmişti. Bunlar istedikleri
zaman limana serbestçe girebilen, kendilerine dokunulmayan gemilerdi. Bir aralık Ereğli
yönünde bir duman belirdiği görüldü. Geminin sürati bunun tüccar gemisi olamayacağını
gösteriyordu. Derhal adamlarına siperlere çağrısını yaptı. Tüfeklerini kapan korsanlar iç
siperlere çekilerek gerekli hazırlıklara giriştiler. Ada’nın arazisi gayet sarptı. Ayrıca siperler
de mükemmeldi.45 Fransızların karaya çıkabilme ihtimalleri yoktu. Ancak bir ablukayla Ada
ve sahil bağlantısını kesebilir, böylece kendilerini aç bırakmayı düşünebilirlerdi. Fransız
muhribi Ada ile Pazarbaşı arasında demirlemişti. Fransızlar, on beşlik gülleleriyle Kefken
Adası’nı bombardımana başlamıştı. Ada’dan atılan kurşunlar ise muhribe yetişmiyordu.
Karanlık işe yaramıyor, muhribin projektörleri tüm Kefken Boğazını aydınlatıyordu.
Ada’nın Karadeniz’e bakan kayalıklarının arasına her ihtimale karşı küçük bir sandal
saklamıştı. Beş adamıyla sandala binerek açıklardan dolaşmak suretiyle hedefine varabilirdi.
Recep Reis, aralarında Mahmut, Hasan ve Hüseyin’in de olduğu beş adamıyla sandala
binerek dümene geçti. Sandalla sahile geçmeyi başarmışlardı. Recep Reis adamlarına önce
projektöre ateş edeceklerini söylemiş, kendisi de mevziiye yatmıştı. Muhrip sahile pek
yakın ve demirli durumdaydı.46 Açılan ateş karşısında Fransız süvarisi demir almalarını
emrettiği halde mürettebat kurşun yağmurundan yerlerinden kımıldayamıyorlardı. Recep
Reis ve adamları kendilerinde de top var kanısı yaratıp Fransızları korkutmak için bazı
sırtlarda dinamit atmaya başlamışlardı. Beş on dakika sonra projektör de isabet almış,
deniz karanlığa bürünmüştü. Fransızlar, karanlıkta birkaç dakikada demir alarak limandan
uzaklaşmışlardı. Recep Reis, Kemal Reis gambotundan sonra şimdi de Fransız muhribini
haklamıştı.47
Özel, Milli Mücadele, 179-180
Güvelioğlu, a.g.e., s.43
Özel, Milli Mücadele, 180, s.180
1918 yılında Kocaeli Gazetesi yazarı olan ve bölgede öğretmenlik yapan Mehmet Zahit Bey, İpsiz Recep’in Fransız
Torpidosu ile mücadelesini şöyle aktarıyordu: “Bir hafta sonra bir akşam vakti gelen bir Fransız torpido muhribi gemileri
ararken etrafa çöken karanlıktan yararlanan İpsiz ile Mehmet Reis ve birkaç arkadaşı bir kayığa atlayarak Kandıra
sahiline çıkmaya muvaffak olmuşlar. Gece yarısına yakın bir saatte adaya 10,5’luk mermi atmaya başlayan bu savaş
gemisini çete cesur bir surette 50 kişi ile iki yönden ateşe tutmuş, sahile geçenler tarafından patlattırılan bir bomba
sedasından ürken düşman iki yönlü ateşe dayanamayarak demirini bile almadan kaçmaya mecbur olmuştur.” Niyazi
Yelkencioğlu, Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul, 2010, s. 126.
47 Özel, Milli Mücadele, s. 181-182.
43
44
45
46
1530
Resül NARİN
İpsiz Recep ve müfrezesi
Milli Mücadele’deki Etkinlik Artıyor
Yunan harekâtı daha düzenli birliklere ihtiyaç duyulduğunu açıkça ortaya çıkartmıştı.
Nitekim bu sebeple daha 24/25 Haziran 1920’de Batı Cephesi Kumandanlığı teşkil edilerek
komutanlığına da Ali Fuat Paşa getirilmişti. Batı Cephesi Komutanlığı da ilk iş olarak
bazı Kuva-yı Milliye birliklerini orduya bağlamıştı. Nitekim bölgemiz de Çolak İbrahim
müfrezesi 3. Süvari Tümeni’ne, Gökbayrak müfrezesi 61. Piyade Alayı’na, Sarı Efe (Edip
Bey) müfrezesi 33. ‘Süvari Alayı’na çevrilerek ordu içine alınmıştı. Kocaeli’ndeki Recep
Reis ve Aziz kaptan milislerinden Kocaeli Taburu oluşturulmuştu.48
15 Ağustos’ta İzmit çuha fabrikasına intikal etmiş olan 16. Yunan Alayı da buradaki
İngiliz Tugayı emrine girdi ve millî kuvvetlerle mücadeleye başladı. Bursa ve çevresinin
işgaliyle İstanbul’la irtibatı kesilen Millî Kuvvetler için İstanbul’la irtibatı sürdürmek
açısından Kandıra daha bir önem kazanmıştı. Buranın savunması ise 15 Temmuz’dan
itibaren İpsiz Recep Millî Müfrezesi’ne bırakılmıştı. Bu millî müfrezenin taarruzları
üzerine, Kandıra’da bulunan İngiliz ve Yunan birliklerinin, kendi asayişlerini sağlamak
üzere Malaklar mevkiinde 200 kişilik bir kuvvet bırakarak Akmeşe üzerinden İzmit’e
doğru çekilmişlerdi.49
Recep Reis Milli Mücadele’nin daha sonraki döneminde Rizeli arkadaşlarının Harbiye
Nezareti’ndeki Binbaşı Eyüp Sabri Beyin yardımıyla sağladıkları yedi buçukluk bir topu
kendisine getirmeleriyle Yunanlılara karşı top kullanma imkânını da buldu. Adamları
arasında top kullanmasını bilen olmadığından Rize’deki komşusu tabur imamı Galip
Hoca’ya bir mektup yazarak küçük oğlu topçu Yüzbaşı Süleyman Bey’i göndermesini
istedi. Süleyman Bey’in katılmasıyla tek topunu kullanabilen Recep Reis, Kandıra’nın
Pınar mevkii civarında Yunan kuvvetlerine saldırarak püskürtmüş, üç adet yedi buçukluk
topla birçok ganimet almayı başarmıştı.50
Damat Ferit Paşa yeni oluşturmak istediği kuvvet için girişimini sürdürmekteydi. Bu
girişimlerin etkisiyle olacak 3 Ekim 1920’de Adapazarı’nda emekli Binbaşı Evrenoszade
Yusuf Ziya Bey’in etrafına topladığı 600 kadar kuvvetle Adapazarı’nda kontrolü sağladıktan
48 Sofuoğlu, Kuzeybatı Anadolu, s. 442.
49 Adnan Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Ankara, 2006, s. 127-128.
50 Özel, Milli Mücadele, s. 183; Güvelioğlu, a.g.e., s. 49.
1531
sonra Karasu taraflarındaki İpsiz Recep millî müfrezesine saldırdı. Bu olay bölgedeki Millî
Kuvvetleri epeyce meşgul etti. Nitekim 8 Ekim’de Sapanca, Adapazarı ve Geyve’den
hareket eden bir millî müfreze tarafından tekrar geri alındı. Bu birlik Adapazarı halkı
tarafından da sevinçle karşılandı. Bu harekât sırasında İpsiz Recep önderliğindeki millî
müfrezeler Arifiye mevkiinde İzmit’ten Adapazarı’na gitmekte olan ve askeri malzeme ile
yüklü bulunan 20 vagonluk yolcu ve yük trenini ele geçirerek Millî Kuvvetlerin karargâhının
bulunduğu Karaçam’a götürmüşlerdi.51
Recep Reis bölgedeki isyancıların da korku unsuruydu. Ekim 1920’de İzmit ve civarıyla
Karasu yerlilerinden 1500 Rum, 300 kadar yerli hainle birlikte İzmit’ten Karasu’ya gelerek
yağma ve soyguna girişmişler, Belediye Başkanının evini yakarak 20 kadar masum sivili
öldürmüşler, ayrıca halktan 5000 lira istemişlerdi. Recep Reis bu sırada Akçakoca’daydı.
Halk arasındaki “İpsiz Recep geliyor” şayiası bile hainlerin henüz parayı alamadan kaçıp
gitmeleri için yeterli olmuştu. Recep Reisin ünü işgalci Yunan askerlerini de ürkütmekten
geri kalmamıştı. Çatalca’da halka her türlü zulmü yapan 200 kadar Yunan askeri, İpsiz
Recep adında 30 kadar adamı olan Laz çetesinin yöreye geldiğini öğrenince daha basiretli
davranmaya başlamışlardı.52
Recep Reis düzenli ordunun kuruluşundan sonraki dönemde bir ara Orhan Gazi
Müfrezesi adıyla çalıştı. Daha sonra kuvvetini 800’e kadar çıkardı. Alay haline gelen
kuvvetleriyle Mekece’ye giderek cephe emrinde görev yaptı. Bu sırada yaşı 60’ın üzerinde
olduğundan Amca lakabıyla anılıyordu. Enver Paşanın Sakarya Meydan Savaşı öncesinde
Milli Mücadeleye el koyabilmek için mektup yazdığı kişiler arasında İpsiz Recep de
bulunuyordu”.53
Recep Reis düzenli ordunun kuruluşu üzerine Kocaeli grubuna iltihak edince çete
adı kaldırıldı “Kocaeli 1. Taburu” ve “Orhan Gazi Müfrezesi” adını aldı. Ancak Recep
Reis başlangıçta düzenli ordunun emrine girmek istemedi. Bunun üzerine Kastamonu
ve Havalisi Komutanı Muhittin (Akyüz) Paşa, kendisine 2.11.1920 tarihinde bir mektup
göndererek kendisini ikna etti. Muhittin Paşa, Recep Reis’in Yüzbaşı Edip Bey’in emrine
girmeyi kabul etmemesi üzerine onu Bolu Mıntıka Kumandanı Osman Bey’in emrine verdi.
Böylece, zaten karakter olarak Kuva-yı Milliye hizmetinde bulunan müfrezenin düzenli
ordu emrine girmesini sağlamış oldu.54
Recep ve çetesi, çeşitli yerlerde hain eşkıyalarla mücadele ve elde edilen silahların
Anadolu’ya sevkiyatı konusunda kendilerine verilen görevleri, başarıyla yerine getirdiler.
İpsiz Recep, “Sakarya Savahili Komutanı” oldu ve resmen bir düzenli ordu komutanının
emrine girdi. İpsiz, milli menfaatlerin bireysel menfaatlerin üstünde olmasının gerekliliğini
anlamıştır. Bu nedenle, bu durum, diğer milis kuvvetlerinin başkanlarını isyancı yapmasına
rağmen, onu gocundurmadı.55
Recep Reis müfrezesi Kuva-yı Milliye’deki en büyük hizmetlerinden birini de İkinci
İnönü Savaşı sırasında yaptı. Savaş başlamak üzere iken Kandıra’da bulunan Yunan
Tugayı’nın İnönü hattındaki ana kuvvetlere katılmasını önlemek gerekiyordu. Bu nedenle
Kastamonu Havalisi Kumandanı Muhittin Paşa, bölgede bulunan Recep Reis, Molla Halit
51 Sofuoğlu, Kocaeli, s. 139.
52 Konu ilgili arşiv vesikasında şöyle geçiyordu: “Dersaâdet Emniyet Müfettisliği Cânib-i Vâlâsı’na, Çatalca’da mevcûd
iki yüz kadar Yunan kuvâ-yı askeriyesinin sekâvet derecesinde halka zulüm ve ta’addiyâtda bulundukları ve akşamdan
sonra geceleyin eshâs-ı mahalliye hayatlarından korkarak kurâ ve nevâhîye gidemedikleri ve fâ’illeri mechûl birkaç
cinâyet îkâ’ edildiği ve simdi ise Karadeniz havâlîsinden mahall-i mezkûra geçen İpsiz Receb isminde otuz kadar kuvveti
bulunan bir Laz çetesinden ihtirâzen Yunan kuvvetinin biraz basîretli hareket eylemekde bulunduğu ma’rûzdur. Fî 23/11/
[13]35 Dersaâdet İstıtlâ’ât Me’mûru” BOA. DH. EUM. SSM, 39/38-2.
53 Özel, Milli Mücadele, s.184; Güvelioğlu, a.g.e., s. 51.
54 Güvelioğlu, a.g.e., s. 46-47.
55 Çiğdem Usta, “Rize’nin Kahraman Savaş Çocukları”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı 3, Güz 2004, s. 112.
1532
Resül NARİN
ve Aziz Kaptan müfrezelerine bu yönde bir emir verdi.56
Madalya Taltifi ve Ölümü
7 ve 10 Mayıs 1924 tarihinde Bursa Heyet-i Mahsusası azasından Miralay Osman Bey,
müfrezesiyle Milli Mücadele’ye katkılarından dolayı, İncili (Karasu) nahiyesinde ikamet
eden Recep Reis’e madalya taltifi konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir önerge
vermişti.57
İpsiz Recep’e herkes amca diye hitap ettiği gibi, Ankara’ya gelip Atatürk tarafından
kabul edildiğinde, aynı hitapla ve iltifatla karşılaşmıştı. Atatürk, İpsiz Recep’e iki yüz elli
lira maaş bağlatmıştı. Paradan başka her şeye değer veren İpsiz Recep, yeni kurulan Teyyare
Cemiyeti’ne (Türk Hava Kurumu) bu maaşını bağışlayacaktı. İpsiz Recep’e Karasu’da bir
arazi ve bir ev tahsis edilmiş, ancak o kendisine verilen arazisinin 6 dönümü dışında kalanı
da halka dağıtmıştı.58
5 yıl Yenimahalle’deki evinde yaşadıktan sonra 11 Haziran 1928 tarihinde yaptırdığı
evde otururken kasığındaki kanser sebebiyle vefat etti.59 Evinin 50 metre yakınında bulunan
Yenimahalle Camisi’ne götürüldü ve burada cenaze namazı kılındıktan sonra Karasu Ulu
Camisi yanında bulunan merkez mezarlığına defnedildi.60
Cephede bulunduğu süre içinde hangi emri almışsa, muvazzaf bir birlik gibi düzenli
ve yerinde hareket etmişti. Milli mücadeledeki hizmetlerinden dolayı yüzbaşı rütbesi ve
23.09.1929 tarih ve 15675 sayılı istiklal madalyası ile taltif edilmişti. 1957 yılına kadar
Sakarya Nehri kıyısında taşsız bir mezarda yatan Recep Reis’e daha sonra Kandıra’da
hizmetlerine yaraşır bir mezar yapıldı.
Günümüzde Karasu Yenimahalle’de bir zamanlar, İpsiz Recep’in evinin de bulunduğu
Sakarya Nehri boyunca uzanan caddenin adı İpsiz Recep Caddesi’dir. Yine Kandıra
ilçesinde İpsiz Recep adlı bir cadde daha bulunmaktadır.
Sonuç
1862 yılında Rize’de başlayan hayatının 1928 yılında Karasu’da gözlerini yumduğu
tarihe kadar denizden ayrı kalamayan bir denizcidir İpsiz Recep. Bu yönüyle de kendisi
Barbaros Hayrettin, Turgut Reis ve Kara Mürsel Alp gibi kahraman denizci beylerinden
biridir.
Dönemin şartları onu korsanlığa ve hatta eşkıyalığa itse de milli duyguları oldukça ağır
basan İpsiz Recep, tamamen milli duygularla ve hiçbir menfaat gözetmeksizin kendisini
Milli mücadelenin içerisinde bulmuştur. Onun Kuva-yı Milliye saflarına geçmesiyle Doğu
Marmara’nın Karadeniz sahilleri İpsiz Recep’in kahramanlıklarıyla önemli bir konuma
geçmiştir.
Kocaeli bölgesinin özellikle Kefken Adası ve Kandıra’nın tarihine altın harflerle adını
yazdıran İpsiz Recep, kendisine teveccüh edilen istiklal madalyasını sonuna kadar hak
etmiş bir kahramandır. Adı çete de olsa, ona bağlı olan müfreze, bağımsız hareket eden
bir çapulcular grubu değildir. Osmanlı ordusundaki milli mücadele taraftarı olan askerler,
yüksek rütbeliler, İpsiz’e destek olmuşlardır.
56
57
58
59
60
Güvelioğlu, a.g.e., s. 48
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, 94. İctima, 5 Nisan 1341, s. 24.
Hiçyılmaz, a.g.e., s.112-113
Özel, a.g.e, s. 110, Yüce, a.g.e., s. 93.
Güvelioğlu, a.g.e., s. 66.
1533
İpsiz Recep’in Karasu’da bulunan kabri.
1534
Resül NARİN
EK
Umum Jandarma Kumandanlığı Numara: 181
Huzur-u ‘Âli-i Kumandan-ı Ekremî’ye
Şehr-i hâlin on altıncı Pazartesi gecesi zevali dört buçuk reddelerinde, Kemal Reis
Gambotu ile Kefken Adası ve civarlarında şakı-i meşhureden İpsiz Receb ve avanesinin
takibine hareket edildiğinde gündüz zevalden sonra saat 2 reddelerinde Kefken Adası
yakınında Cebeci köyü kurbunda Gambot demirleyerek bütün Jandarma müfrezemizi alt
kamaralarına yerleşdirerek ve der-akab Gambot’dan bir filika ile dört bahriye neferiyle
Yüzbaşı Rıza Efendi, Cebeci köyüne gönderilerek Heyet-i ihtiyariye ile Jandarma
Karakolu Kumandanı ve Liman Reisi var ise onu da birlikde alarak sefineye gelmesini
süvari ile kararlaşlaşdırıldı ve hareket edildi. Yarım saat sonra Cebeci köyü ahalisinden,
eşrafdan Hüseyin oğlu Nazif Ağa ile Hamdi bin Mehmed sefineye geldiler. Kendilerine
bu civarlarda ne gibi bir vukuat olduğu, eşkıya İpsiz Receb’in ne tarafda bulundukları
hakkında devr u devrâne tahkikat yapıldı. Netice-i tahkikatda, Kuvâ-yı Milliye efradı
tarafından birkaç defalar ahâliden para, zahire aldıklarını söylediler. Şakı İpsiz Receb
hakkında bir şeyden malumatdar olmamakla beraber, tahminen beş altı gün evvelîsi bir
Fransız Römorkörü ile birkaç zabit, bir binbaşı, birçok neferin, Cebeci köy civarından
Ereğli istikametine doğru gittiklerini ve başka malumatları olmadıklarım bildirdiler.
Bilâhare köylerine gönderildi. Kefken Adası’nda, koy derununda dört taka ile bir sandal
olduğu görüldü. Ve akabinde sefine süvarisi ile bi’1-ihkak gemi demir alarak Kefken
Adası’na doğru hareket edildi. Mezkûr adanın her tarafını taharri etmek üzere kuvvet
çıkarmamızı sefine süvarisine bildirdim. Adaya sekiz metreye kadar yanaşıldı ve gemi
demirlendi. Bir filikaya iki küçük zabit ile sekiz nefer refakat-ı acizî alarak filikaların
yanına takrib edildikde cebhemiz istikametinin her tarafında “dur, kımıldama, çıkmayınız”
sedaları üzerine hemen vermiş olduğumuz emir üzerine kaçak zabitler ile üç nefer karaya
atıldılar. Bunun üzerine şakiler tarafından “ne istiyorsunuz, din kardaşız, gelin görüşelim”
demeleri üzerine diğer efrâdlarla beraber karaya çıkıp bir küçük zabitle iki nefer yanıma
alarak, sonradan öğrendiğimiz şakı Receb Reis’in yanına gitdik. Kendilerine sûret-i
münasibe ve nesâyih-i lâzimede bulunarak teslim olmalarını ve arzûy-i Padişahî’ye
inkıyad etdikleri takdirde, irade-i Padişahî ve Fetevây-i şerife mucibince afv-ı şahaneye
mazhar olacaklarını anlatdık. Neticede teslim olacaklarını ima etdiklerinden, bir de sefine
süvarisi veyahud sefineden başka bir zabit efendinin de gelerek birlikde yine nasayihatda
bulunmasını muvafık bularak sefineden bir zatın gelmesini seslendim. Der-akab sefineden
Mülâzimievvel İzzet Efendi geldi. Mumaileyh de birçok nesihadde bulundu. Bunun üzerine
meseleyi ‘arîz ve ‘amik sefine süvarisi ile görüşmek üzere birkaç neferle şakilerin yanından
ayrıldım. Sefine süvarisi ile alacağımız Vaziyet hakkında görüşüldü. Bir defa da Yüzbaşı
Rıza Efendi’niıı de herhalde teslim olmaları teklifinde bulunması için kat’i emir verilerek
gönderilmesi tekarrur etdi. On beş dakika sonra Yüzbaşı ile şakilerden Abdülkerim isminde
bir şahıs geldi. Süvari Bey tarafından herhalde kendilerinin teslim olmaları, olmadıkları
takdirde adayı top ateşiyle yakacağı anlatıldı. Şakı kendilerinin bî-günah olduğunu ve
Kuvâ-yı Milliye ile alakadar olmadıklarını, hatta Kandıra eşrafından Niyazi Bey ile iki
şahsın Abazalar tarafından köylerini tahrib, eşyalarını yağma ederek işkencelerinden iltica
etdiklerini söyledi. Ve bunları teslim edip kendilerinin serbest bırakılmalarım rica eyledi.
Bunun üzerine idareten adaya gönderilerek oradaki bulunan jandarmalarla Bahriye Zabiti
Mülâzimievvel İzzet Efendi ile Kandıra eşrafından olanlarını gönderecekdi. On dakika
sonra İzzet Efendi ile Jandarmalar avdet etdi. Gerek eşraf ve gerekse kendilerinin hiçbir
suretle teslim olmayacaklarını haber göndermişler. Bunun üzerine sefine süvarisi Bey ile
ada kurbundaki takaların top ateşi ile tahrib edilmeleri kararlaşdırılarak gemi demir almak
1535
üzere iken adadan dört silahsız, adadaki fener müstahdemi olduklarını bağırarak sandal ile
adadan ayrıldılar. Adadan biraz uzaklaşdıkdan sonra sefineye girmeleri hakkında top ateşi
ile ihtarı müteakib adadaki şakiler tarafından sefine üzerine şiddetli yaylım ateşi açıldı. Ve
silahsız dört fenerciler karaya çıkmaya muvaffak oldu. Ve sefinenin birçok yerlerine mermi
isabet etmekle en mühim aksamından olan projektör tahrib edildi. Bunun üzerine gemi
şakıler ateşinden uzaklaşmak üzere açıldı. Birkaç mermiyi müteakib baş-kıç topları her
neden ise bozuldu. Ve gecenin hulûlu hasebiyle geminin vucudundan istifade edilemiyeceği
anlaşılması üzerine, vakayı der-akab makâ-ı Kumandânî’ye arz etmek, başka müessir toplu
bir sefine ile mikdarı kâfi kuvvet gelmedikçe şakilerin derdesti mümkün olamıyacağı
düşünülerek sefine süvarisi Beye mesele anlatıldı. Ve oradan geçmekde olan motorlu bir
mavnaya binerek Şile’ye gitmeye karar verdik ve derhâl hareket edildi. Muvasalat’da
Şile’de Osmanlı Telgrafhanesi İngilizler tarafından işgâl-i askerî altına alındığından, Şile
Jandarma Kumandanlığı’nın muavenetiyle İngiliz telsiz telgrafıyla arz-ı malûmat edildi.
Derhâl motora râkiben Kefken Adası’na hareket edildikde, Şile civarında Kemal Reis
Gambotu’nun gelmekde olduğu görüldü. Sefineye takribde işaretle sefine durdurularak
ve sefineye binildi. Neticede sefine benim Şile’ye hareketimi müteakib ada etrafında sıkı
tarassudatda bulunduğu ve takibu’1-yevm bir sis istilâ edip ve sefinenin de projektörü
arz edildiği üzere mermilerden istifade edilemeyecek bir hâlde bulunduğundan bundan
bilistifade adadaki filikalara binerek şakilerin firar etdikleri, ale’s-sabah filikalardan bir
danesinin mevcud olduğu görülmesi üzerine ve bu hâl şüpheyi dâ’i etmesi cihetiyle tekrar
yandaki topla ada bambardıman edildikde, adadaki fenerci tarafından ses ve mendil ile
kimseler yokdur, gece firar etdiler denilmesi üzerine süvari kumandanı emriyle iki postaya
tefrik edilen Jandarmalar, filikalarla adaya ihraç ve her tarafı kemâl-ı itina ile taharri
etdiklerinde, hiçbir şakiye tesadüf etmedikleri görülmüş ve şakilerin oturdukları mahalde
birtakım yırtılmış kâğıd parçaları bulunarak ‘ariz ve ‘amik tedkik edildikde, çetelerin Kuvâyı Milliye’ye mensub oldukları anlaşılmışdır. Oradaki fenerciler, sefineye alınarak şakilerin
on beş günden beri adada tahassun etdikleri ve mevcudlarının ise kırk-elli kişiden mürekkeb
oldukları anlaşılmışdır. Ada kurbunda sefineden atılan top ateşi ile bir filika rehnedâr olarak
kalmış ve sefineye alınarak getirilmişdir. Bunun üzerine şakilerin Ereğli istikametine firar
etmek ihtimaline mebni, gemi süvarisi sefineyi o cihete tahrik ederek sevahili kamilen
taharri ve neticede bir şeyin elde edilemeyeceği anlaşılması üzerine Şile istikametine doğru
gelmekdeler iken sefineye râkib olduğum motorla tesadüf ederek Gambot’a bindim. Bizzat
bulunduğum zamanla ve gaybubetimde olan ahvâli Süvari Bey’den tahkikde şakilerin
derdestine muvaffakiyet hâsıl olamadığı ve bu ahvalden ise Kuvâ-yı Milliye mensubiyetinin
ve bu gibi çetelerin Kandıra ve civarında tahassun etdikleri anlaşılmışdır. Kuvvetimizin
tezyid edildiği ve müessir toplan bulunan bir sefine ile hareket edildiği hâlde şakilerin
derdestine muvaffakiyet hâsıl olacağı ümidvar olmakla iş bu netice-i ahvali mübeyyin
rapor bi’t-tanzim takdim kılındı efendim. 18 Mayıs (13)36(1920).
Jandanna Efrâd-ı Cedide Mektebi Heyet-i Talimiyesinden
Mülâzimisâni M.Eşref61
61 BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/3 LEF:5-6-7
1536
Resül NARİN
KAYNAKLAR
BOA. BEO. 345088
BOA. DH. EUM. AYŞ. 35/15
BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/3
BOA. DH. EUM. AYŞ. 41/53
BOA. DH. EUM. AYŞ. 44/76
BOA. DH. EUM. SSM, 39/38-2
BOA. DH. KMS. 61-1/51
BOA. DH. KMS. 61-2/24
BOA. ZB. 627/4
BOA. ZB. 627/7
Apak, Rahmi, İstiklal Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, TTK yay. Ankara, 1990.
Bolu Mutasarrıfı Halil Türkmen’in Hatıraları, (Prof. Dr. Enver konukçu Arşivi).
Çam, Yusuf, Milli Mücadelede İzmit Sancağı, İzmit Rotary Kulübü Yay., İstanbul, 1993.
Dinçer, Celal, Ekrem Kaymaz ve Diğerleri, Cumhuriyetimizin 75. Yılında Sakarya, Sakarya, 1998.
Güvelioğlu, İshak Güven, Kuvâ-yi Milliye’nin Rizeli Emicesi İpsiz Recep, Kaknüs Yay., İstanbul, 2010.
Hiçyılmaz, Ergun, İpsiz Recep Kaldırın Silahları Şafak Boyu, Bilge Karınca Yay., İstanbul, 2005.
Konukçu, Enver, “Kefken ve Civarı”, Doç. Dr. Mahmut Pehlivan Armağanı, Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yay.,
Sakarya, 2010, s. 8-12.
Özel, Sabahattin, Kocaeli ve Sakarya İllerinde Mili Mücadele (1919-1922), Adapazarı Bel. Yay., İstanbul, 1987.
Özel, Sabahattin, Milli Mücadele’de İzmit-Adapazarı ve Atatürk, Derin Yayınları, İstanbul, 2009.
Sakarya Valiliği, Tarihte ve Günümüzde Sakarya, Sakarya, 1995.
Sofuoğlu, Adnan, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu 1919-1921, Genelkurmay Basımevi, Ankara,
1994.
Sofuoğlu, Adnan, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2006.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, 94. İctima, 5 Nisan 1341.
Usta, Çiğdem, “Rize’nin Kahraman Savaş Çocukları”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı 3, Güz 2004, s. 107-112.
Yelkencioğlu, Niyazi, Kurtuluş Savaşı Anıları, Demkar yay., İstanbul, 2010.
Yüce, Rıfat, Kocaeli Tarihi ve Rehberi, Türkyolu Matbaası, İstanbul, 1945.
1537
Download