Paasche - CU Department of Economics

advertisement
P
harcamay›, paydas› ise cari devredeki miktarlar›n sat›n
al›nabilmesi için esas devrede yap›lmas› gereken harcamay› belirtmektedir. Ancak Paasche indeksi (n) devresindeki miktarlar›n esas devrede de geçerli oldu¤unu
varsayd›¤›ndan fiyatlar artarken sat›n al›nan miktarlarda
azalma oldu¤u (talep esnekli¤inin yüksek oldu¤u) durumda fiyat› yükselen maddelere az tart› verilmifl olmakta ve dolay›s›yla indekste afla¤› do¤ru bir sapma ortaya ç›kmaktad›r.
Maddelerin miktarlar›ndaki de¤iflmelerin izlenmesinde de Paasche indeksinden yararlan›lmaktad›r. Bu durumda tart› olarak cari devre fiyatlar› kullan›lacak ve indeks,
∑ q n pn
Paasche Miktar ‹ndeksi =
x 100
∑ q o pn
Paasche ‹ndeksi
[Alm. Paasche- Index ] [Fr. Index de Paasche ] [‹ng. Pa asche index]
Birden fazla maddenin fiyat, miktar ya da de¤erlerindeki de¤iflmeleri toplu olarak ve maddelerin önemlerine
göre yans›tabilen tart›l› bileflik indekslerden olan Paasche indeksinde tart›lar de¤iflken olup indeksi hesaplanan
devrelere ait göstergeler tart› olarak kullan›lmaktad›r.
1874 y›l›nda Paasche taraf›ndan gelifltirilmifl olan
Paasche indeksi ile fiyat de¤iflmeleri ölçülmekte ise; tart› olarak indeksi hesaplanacak devrenin (n devresinin ya
da cari devrenin) miktarlar› kullan›lmakta ve (n) devresinde sat›n al›nan miktarlar›n bafllang›ç devresinde de (o
devresinde) geçerli oldu¤u vars›y›m› yap›lmaktad›r. (P o)
ile bafllang›ç devresi fiyatlar›, (pn) ve (qn) ile de (n) devresi fiyat ve miktarlar› gösterildi¤inde Paasche indeksi,
maddelerin (n) devresindeki fiyat ve miktarlar›n›n çarp›mlar›n›n toplam›n›n, esas devre fiyat› ile (n) devresi
miktarlar›n›n çarp›mlar›n›n toplam›na bölünmesi ve sonucun 100 ile çarp›lmas› ile,
fleklinde formüle edilecektir. Paasche formülü (n) devresindeki göstergelerin bilinmesini gerektirdi¤inden yayg›n bir kullan›m alan›na sahip de¤ildir. (Bkz. Bileflik ‹n deks, Laspeyres ‹ndeksi, Fisher ‹deal ‹ndeksi, ‹ndeksler,
Fiyat ‹ndeksleri, Miktar ‹ndeksleri, Marshall-Edge worth ‹ndeksi)
B. A. Köksal
Pamukbank T.A.fi.
x100
Çukurova Bölgesi’nde pamuk tar›m›n› özendirme ve
gelifltirme, di¤er bankac›l›k hizmetlerini gerçeklefltirme
amac›yla 1955’te kurulan ve merkezi ‹stanbul’da bulunan özel sermayeli ticaret bankas›. 17 milyon TL sermayeyle kurulan bankan›n kurucu ortaklar› aras›nda Adana, Ceyhan ve Tarsus’un tüccarlar› ve flirketleri a¤›rl›ktayd›. Kuruluflundan bu yana büyük ölçekli bankalar
grubunda yer alan Pamukbank, özellikle 1980’lerde yurt
içinde ve yurt d›fl›nda bafllatt›¤› ça¤dafl bankac›l›k hizmetleriyle sektörde kendine sa¤lam bir yer edinmifltir.
Günümüzde bankan›n ana ortaklar›, Çukurova Grubuna
ba¤l› flirketlerdir: Çukurova ‹thalat ve ‹hracat A.fi., Çukurova D›fl Ticaret A.fi., Çukurova Holding A.fi., Avor
‹nflaat G›da Tekstil Kimya Sanayii Ticaret A.fi.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 3,74 trilyon
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
133 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 88 trilyon TL’ye, net kâr› 2,03 trilyon TL’ye ulaflt›.
fiube say›s›: 153
Yurt d›fl› flube say›s›: 1
fianj büro say›s›: 1
Temsilcilik say›s›: 6
Personel say›s›: 4 036
S. Tafldelen/A. Erhan
olarak hesaplanacakt›r. 152,85 de¤erinin anlam› bafllang›ç devresinde (n) devresine kadar maddelerin fiyatlar›n›n ortalama olarak % 52,85 kadara artm›fl oldu¤udur.
Paasche indeksinin pay› indeksi hesaplanan devrede
sat›n al›nan miktarlar için bu devrede yap›lan toplam
‹talyan iktisatç›. 1881’de Roma Üniversitesi’nde hukuk
doktoras› yapt›. 1884’ten bafllayarak çeflitli ‹talyan üniversitelerinde maliye okuttu. 1901 y›l›nda Radikal Parti
üyesi olarak meclise girerek politik payatta aktif rol ald›. K›sa bir süre sonra meclis ve parti üyeli¤inden ayr›l-
Paasche ‹ndeksi=
∑ p n qn
∑ p o qn
x 100
formülü yard›m›yla hesaplanmaktad›r. Örne¤in, A,B,C
ve D maddelerinin (n) devresindeki miktarlar› s›ras›yla
15, 20, 35, 50, esas devre fiyatlar› 10 milyon TL, 12 milyon TL, 5 milyon TL, 8 milyon TL ve (n) devresindeki
fiyatlar› 15 milyon TL, 15 milyon TL, 10 milyon TL ve
12 milyon TL oldu¤unda (n) devresine ait Paasche indeksi,
∑ p n qn
∑ pn qn
x 100=
(15x15)+(15x20)+(10x35)+(12x50)
(10x15)+(12x20)+(5x35)+(8x50)
=152,85
Pantaleoni, Maffeo (1857-1924)
1045
Pantoufle
Para Birimleri
d›. Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda ve sonraki y›llarda
gazetelerde siyasi makaleler yazd›. Bu yaz›lar› daha sonra dört cilt halinde yay›nland›. 1923’te Senato’ya girdi.
‹talya’da bir faflizm taraftar› gibi görünmesine ra¤men,
bu rejimi birçok yönden elefltirmekten geri kalmad›.
Pantaleoni, belirli bir iktisadi okula ba¤l› kalmam›flt›r. Bununla beraber çal›flmalar›nda marjinalistlerle Ricardo’nun klasik analizini birlefltirmeye çaba göstermifltir. De¤er teorisinde Marshall’a yaklaflm›fl olmakla birlikte, arz ve talep fonksiyonlar› konusunda vaka çal›flmalar›n› kabul etmemesi aç›s›ndan ondan ayr›lmaktad›r. ‹ktisadi konjonktür ve dalgalanmalar›n ekzojen sebeplere
ba¤l› oldu¤unu kabul eden Pantaleoni, de¤er teorisinde
de istatistiksel data ve ampirik bilgilere dayanm›fl ve
marjinalistlerin makro tezlerini reddetmifltir. Kamu maliyesi alan›nda Ricardo’nun yaklafl›m›n› benimsemesinin
yan›nda, teoriye yapt›¤› en önemli katk›, vergiyi bir siyasal fiyat olarak görmesidir.
Ö.F. Bat›rel
(Bkz. Parasal Taban )
S. Abaç
Para Birimleri
[Alm. Wahrungseinheiten ] [Fr. Unités monétaires] [‹ng.
Monetary units]
Paralar
Ülkeler
A.
Afgani
Afganistan
Austral
Arjantin
Alman Mark›
Almanya
B. Balboa
Panama
Bat (Baht)
Tayland
Bir
Etiyopya
Bolivar
Venezuela
Boliviano
Bolivya
C. Türkçe okunufllar› nedeniyle C ile bafllayan paralar K ve S harflerinde gösterilmifltir.
D.
Pantoufle
Bir memurun veya subay›n resmi görevinden ayr›larak
özel kesimde çal›flmaya bafllamas›n› belirten Frans›zca
terimdir.
Kamu sektöründen özel kesime transfer olanlara dapantouflard denmektedir.
F. Ergin
Para
[Alm. Geld, Wâhrung] [Fr. Monnaie] [‹ng. Money]
Kullan›lmaya haz›r sat›n alma gücüdür. Birinci derece
likiditedir. Efektif veya kaydi olabilir. Bafll›ca üç fonksiyonu vard›r: Ödeme arac›d›r. De¤er ölçüsüdür. Tasarruf
aletidir.
F. Ergin
Para Arz›
[Alm. Geldvolumen, Geldmenge] [Fr. Offre de monnaie]
[‹ng. Money supply]
Bütün iktisatç›lar›n üzerinde anlaflt›klar› bir tan›ma göre, para arz› borçlar›n ödenmesinde ve mallarla hizmetlerin sat›n al›nmas›nda genel olarak kabul gören her fleyi içerir. Bu tan›m çerçevesinde para arz› üç bölümden
oluflmaktad›r:
1) Madeni para
2) K⤛t para
3) Vadesiz banka mevduat›
Para arz›n›n bu üç unsurundan ilki toplam para arz›n›n en küçük bölümünü (genellikle yüzde 2-3’ünü) oluflturur. Vadesiz banka mevduat› ise bankac›l›k sisteminin
geliflmifllik derecesine ba¤l› olarak de¤iflmekle birlikte
para arz›n›n en önemli bölümüdür. (Bkz. Para Stoku )
S. Abaç
E.
Para Baz›
[Alm. Währungsbasis] [Fr. Base monétaire] [‹ng. Mone tar base ]
Dolafl›mdaki para+bankalar›n nakit rezervleri ve Merkez Bankas›’ndaki zorunlu karfl›l›klar›n toplam›d›r.
1046
F.
Dalasi
Denar
Dinar
• Bahreyn Dinar›
• Cezayir Dinar›
• H›rvat Dinar›
• Irak Dinar›
• Kuveyt Dinar›
• Libya Dinar›
• Tunus Dinar›
• Ürdün Dinar›
• Yemen Dinar›
• Yeni Yugoslav Dinar›
• Yugoslav Dinar›
Dirhem
• Birleflik Arap
Emirlikleri Dirhemi
• Fas Dirhemi
Dobra
Dolar (Dollar)
• Amerikan Dolar›
• Avustralya Dolar›
• Bahama Dolar›
• Barbados Dolar›
• Belize Dolar›
• Bermude Dolar›
• Brunei Dolar›
• Fiji Dolar›
• Guyana Dolar›
• Hong-Kong Dolar›
• Jamaika Dolar›
• Kanada Dolar›
• Libeyra Dolar›
• Namibla Dolar›
• Singapur Dolar›
• Solomon Dolar›
• Tayvan Dolar›
• Trinidad ve Tobago Dolar›
• Yeni Zelanda Dolar›
• Zimbabve Dolar›
Dong
Doyçemark (Deutche Mark)
Drahma
Ekuele
Eskudo (Escudo)
• Cabo Verde Eskudosu
• Portekiz Eskudosu
Florin (Guilder)
• Hollanda Florini
• Hollanda Antilleri
Florini
Gambiya
Makedonya
Bahreyn
Cezayir
H›rvatistan
Irak
Kuveyt
Libya
Tunus
Ürdün
Yemen (Güney Yemen)
Bosna - Hersek
Yugoslavya
Birleflik Arap Emirlikleri
Fas
Sao Tome Adas›
Amerika Birleflik Devletleri
Samao Adalar› (Amerika)
Avustralya
Bahamalar
Barbados
Belize
Bermuda
Brunei
Fiji Adalar›
Guyana
Hong-Kong
Jamaika
Kanada
Liberya
Namibia
Singapur
Solomon Adalar›
Tayvan (Formoza]
Trinidad ve Tobago Adas›
Yeni Zelanda
Zimbabve
Vietnam
Almanya
Yunanistan
Ekvator Ginesi
Cabo Verde Adalar›
Timor Adas›
Hollanda
Hollanda Antilleri
Para Birimleri
• Surinam Florini
Forint
Frank (Franc)
• Belçika Frango
• Burundi Frang›
• CFA Frank Eq.
(Orta Afrika Devletleri
Merkez Bankas›’n›n
ç›karm›fl oldu¤u Frank)
• CFA Frank Ouest
G.
K.
L.
N.
(Bat› Afrika Devletleri
Merkez Bankas›’n›n
ç›karm›fl oldu¤u Frank)
• Cibuti Frang›
• Frans›z Frang›
• ‹sviçre Frang›
• Lüksemburg Frang›
• Madagaskar Frang›
• Mali Frang›
• Martinik (Martinique)
Frang›
Ruanda Frang›
Yeni Kaledonya Frang›
Guarani
Gurd (Gourde)
Karbonarets
Ketzal (Quetzal)
Kina
Kip (Yeni Kip)
Kolon (Colon)
• El Salvador Kolonu
• Kosta-Rika Kolonu
Kordoba (Cordoba)
Kron (Couronne) (Krone)
• Çek Kronu
• Danimarka Kronu
• Estonya Kronu
• ‹sveç Kronu
• ‹zlanda Kronu
• Norveç Kronu
Slovak Kronu
Kruzeyro (Cruzeiro)
Kvaça (Kwacha)
• Malavi Kvaças›
• Zambiya Kvaças›
Kvanza (Yeni Kvanza)
Kyat
Lek
Mempira
Leonne
Leva
Ley
Lilangeni
Lira ((Livre) (Pound)
• ‹rlanda Liras›
• K›br›s Liras›
• Lübnan Liras›
• Malta Liras›
• M›s›r Liras›
• Sudan Liras›
• Suriye Liras›
Liret (Lire) (Lira)
Lit
Loti
Manat
Mark (Alman Mark›)
Markka
Metical
Naira
Ngultrum
Para Birimleri
Surinam (Hollanda Guyanas›)
Macaristan
O.
P.
Belçika
Burundi
Çad, Gabon, Kamerun, Kongo,
Benin, Ekvator Ginesi
Fildifli K›y›s›,
Gine, Nijer,
Senegal, Togo
Cibuti
Fransa, Andorra
‹sviçre
Lüksemburg
Madagaskar
Mali
Martinik (Martinique)
Adalar›
Ruanda
Yeni Kaledonya Adas›
Paraguay
Haiti
Ukrayna
Guatemala
Papua-Yeni Gine
Laos
R.
El Salvador
Kosta Rika
Nikaragua
Çek Cumhuriyeti
Danimarka
Estonya
‹sveç
‹zlanda
Norveç
Slovak Cumhuriyeti
Brezilya
S.
Malavi
Zambiya
Angola
Myanmar (Burma /Birmanya)
Arnavutluk
Honduras
Sierra Leonne
Bulgaristan
Romanya
Svaziland
fi.
T.
‹rlanda
K›br›s Rum Kesimi
Lübnan
Malta
M›s›r
Sudan
Suriye
‹talya
Litvanya
Lesotho
Azerbaycan
Almanya
Finlandiya
Mozambik
Nijerya
Bhutan
V.
Y.
Z.
Ougiya (Ouguiya)
Palanga
Pataca
Pezeta (Peseta)
Pezo (Peso)
• Arjantin Pezosu
• Dominik Pezosu
• Filipin Pezosu
• Gine-Bissau Pezosu
• Kolombiya Pezosu
• Küba Pezosu
• Meksika Pezosu
• fiili Pezosu
• Uruguay Pezosu
Pula
Rand
Renminbi Yuan›
Riel
Ringgit
Riyal
• ‹ran Riyali
• Katar Riyali
• Umman Sultanl›¤› Riyali
• Suudi Arabistan Riyali
• Yemen Riyali
Ruble
• Letonya Rublesi
Rupi (Roupie) (Rupee)
• Hint Rupisi
• Maldiv Rupisi
• Mauritius Rupisi
• Nepal Rupisi
• Pakistan Rupisi
• Seyflel Rupisi
• Sri-Lanka Rupisi
Rupiah
Sedi (Cedi)
Sol (Yeni Sol)
Sterlin (Pound/Sterling)
Sucre
Sum
Syli
fiekel (Yeni fiekel)
fiilin (Shiling)
• Avusturya fiilini
• Kenya fiilini
• Somali fiilini
• Tanzanya fiilini
• Uganda fiilini
Tala
Taka
Tolar
Türk Liras›
Vatu
Von (Won)
• Güney Kore Vonu
• Kuzey Kore Vonu
Yen
Yuan (Renminbi Yuan›)
Zaire
Zloti
Ülkeler
Afganistan
Almanya
Amerika Birleflik Devletleri
Andora
1047
Moritanya
Tonga Adalar›
Mako (Macao)
‹spanya
Arjantin
Dominik
Filipinler
Gine-Bissau
Kolombiya
Küba
Meksika
fiili
Uruguay
Botsvana
Güney Afrika Cumhuriyeti
Çin Halk Cumhuriyeti
Kamboçya
Malezya
‹ran
Katar
Umman Sultanl›¤›
Suudi Arabistan
Yemen (Kuzey Yemen)
Beyaz Rusya, Ermenistan,
Gürcistan, Kazakistan,
K›rg›zistan, Moldova, Rusya,
Tacikistan, Türkmenistan
Letonya
Hindistan
Maldivler
Mauritius
Nepal
Pakistan
Seyfleller
Sri-Lanka
Endonezya
Gana
Peru
Birleflik Krall›k (Büyük
Biritanya, ‹ngiltere)
Ekvador
Özbekistan
Gine
‹srail
Avusturya
Kenya
Somali Cumhuriyeti
Tanzanya
Uganda
Bat› Samoa (Okyanusya)
Bangladefl
Slovenya
Türkiye
Vanuatu
Güney Kore
Kuzey Kore
Japonya
Çin Halk Cumhuriyeti
Zaire
Polonya
Paralar
Afgani
Alman Mark›
(Doyçemark/Deutche Mark)
Dolar (Amerikan Dolar›)
Frans›z Frang›
Para Birimleri
Angola
Arnavutluk
Avustralya
Avusturya
Azerbaycan
Bahamalar
Bahreyn
Bangladefl
Barbados
Bat› Samoa
Belçika
Belize
Benin
Bermuda
Beyaz Rusya
Bhutan
Birleflik Arap Emirlikleri
Birleflik Krall›k (Büyük
Britanya, ‹ngiltere)
Bolivya
Bosna-Hersek
Botsvana
Brezilya
Brunei
Bulgaristan
Burkina Faso
Burundi
Cabo Verde
Cezayir
Cibuti
Çad
Çek Cumhuriyeti
Çin Halk Cumhuriyeti
Danimarka
Dominik Cumhuriyeti
Ekvador
Ekvator Ginesi
El Salvador
Endonezya
Ermenistan
Ethiopya
Fas
Fildifli Sahili (Ivory Coast)
Fiji Adalar›
Fiji K›y›s›
Filipinler
Finlandiya
Fransa
Gabon
Gambiya
Gana
Gine
Gine-Bissau
Guatemala
Guyana
Güney Afrika Cumhuriyeti
Gürcistan
Haiti
H›rvatistan
Hindistan
Hollanda
Hollanda Antilleri
Honduras
Hong-Kong
Irak
Para Birimleri
Kvanza (Yeni Kvanza)
Austral
Lek
Dolar (Avustralya Dolar›)
fiilin (Avusturya fiilini)
Manat
Dolar (Bahama Dolar›)
Dinar (Bahreyn Dinar›)
Taka
Dolar (Barbados Dolar›)
Tala
Frank (Belçika Frank›)
Dolar (Belize Dolar›)
CFA Frank Quest (Bat› Afrika
Devletleri Merkez Bankas›’n›n
ç›karm›fl oldu¤u Frank)
Dolar (Bermuda Dolar›)
Ruble
Ngultrum
Dirhem (Birleflik Arap
Emirlikleri Dirhemi)
Pound, Sterlin
‹ran
‹rlanda
‹spanya
‹srail
‹sveç
‹sviçre
‹talya
‹zlanda
Jamaika
Japonya
Kamboçya
Kamerun
Kanada
Katar
Kazakistan
Kenya
K›br›s Rum Kesimi
K›rg›zistan
Kolombiya
Kongo
Kore (Güney)
Kore (Kuzey)
Kosta - Rika
Kuveyt
Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti
Küba
Laos
Lesotho
Letonya
Liberya
Libya
Litvanya
Lübnan
Lüksemburg
Macaristan
Mako (Macoa)
Madagaskar
Makedonya
Malavi
Boliviano
Yeni Yugoslav Dinar›
Pula
Kruzeyro
Dolar (Brunei Dolar›)
Leva
CFA Frank Quest
Frank (Burundi Frang›)
Eskudo (Cabo Verde Eskudosu)
Dinar (Cezayir Dinar›)
Frank (Cibuti Frang›)
CFA Frank Eq. (Orta Afrika
Devletleri Merkez Bankas›n›n
ç›karm›fl oldu¤u Frank)
Kron (Çek Kronu)
Renminbi Yuan›
Kron (Danimarka Kronu)
Pezo (Dominik Pezosu)
Sucre
CFA Frank Quest
Kolon (El Salvador Kolonu)
Rupiah
Ruble
Birr
Dirhem (Fas Dirhemi)
CFA Frank Quest
Dolar (Fiji Dolar›)
CFA Frank Quest
Pezo (Filipin Pezosu)
Markka
Frank (Frans›z Frang›)
CFA Frank Eq.
Dalasi
Sedi
CFA Frank Quest
Pezo (Gine-Bissau Pezosu)
Ketzal (Quetzal)
Dolar (Guyana Dolar›)
Rand
Ruble
Gurd (Gourde)
H›rvat Dinar›
Rupi (Hint Rupisi)
Florin (Hollanda Florini)
Florin (Hollanda Antilleri
Florini)
Lempira
Dolar (Hong-Kong Dolar›)
Dinar (Irak Dinar›)
Malezya (Malasia)
Maldivler
Malezya
Mali
Malta
Martinik (Martinique)
Mauritius
Meksika
M›s›r
Mo¤olistan
Moldova
Moritanya
Mozambik
Myanmar (Burmal/Birmanya)
Namibia
Nepal
Nijer
Nijerya
Nikaragua
Norveç
Orta Afrika Cumhuriyeti
Özbekistan
Pakistan
Panama
Papua Yeni Gine
Paraguay
Peru
Polonya
Portekiz
Romanya
Ruanda
1048
Riyal (‹ran Riyali)
Lira (‹rlanda Liras›)
‹rlanda Poundu)
Pezeta
fiekel (Yeni fiekel)
Kron (‹sveç Kronu)
Frank (‹sviçre Frank›)
Liret (‹talyan Lireti)
Kron (‹zlanda Kronu)
Dolar (Jamaika Dolar›)
Yen
Riel
CFA Frank Eq.
Dolar (Kanada Dolar›)
Riyal (Katar Riyali)
Ruble
fiilin (Kenya fiilini)
K›br›s Liras› (K›br›s Poundu)
Ruble
Pezo (Kolombiya Pezosu)
CFA Frank Eq.
Von (Güney Kore Vonu)
Von (Kuzey Kore Vonu)
Kolon (Kosta - Rika Kolonu)
Dinar (Kuveyt Dinar›)
Türk Liras›
Pezo (Küba Pezosu)
Kip (Yeni Kip)
Loti (ço¤ulu Maloti)
Ruble (Letonya Rublesi)
Dolar (Liberya Dolar›)
Dinar (Libya Dinar›)
Lit
Lira (Lübnan Liras›)
Frank (Lüksemburg Frang›)
Forint
Pataca
Frank (Madagaskar Frang›)
Denar
Kvaça (Kwacha)
(Malavi Kvaças›)
Binggit
Rupi (Maldiv Rupisi)
Ringgit
Frank (Mali Frang›)
Lira (Malta Liras›)
Frank (Martinik Frang›)
Rupi (Mauritius Rupisi)
Pezo (Meksika Pezosu)
Lira (M›s›r Liras›)
Tugrik
Ruble
Ougiya (Ouguiya)
Metical
Kyat
Dolar (Namibia Dolar›)
Rupi (Nepal Rupisi)
CFA Frank Quest
Naira
Kordoba
Kron (Norveç Kronu)
CFA Frank Eq.
Sum
Rupi (Pakistan Rupisi)
Balboa
Kina
Guarani
Sol (Yeni Sol)
Zloti
Eskudo (Portekiz Eskudosu)
Ley
Frank (Ruanda Frang)
Para Bütçesi
Rusya
Samoa Adalar› (Amerika)
Sao Tome Adas›
Senegal
Seyfleller
Sierra Leonne
Singapur
Slovak Cumhuriyeti
Slovenya
Solomon Adalar›
Somali
Sri Lanka
Sudan
Surinam (Hollanda Guyanas›)
Suriye
Suudi Arabistan
Svaziland
fiili
Tacikistan
Tanzanya
Tayland
Tayvan
Timor Adas›
Togo
Tonga Adalar›
Trinidad ve Tobago
Tunus
Türkmenistan
Türkiye
Uganda
Ukrayna
Umman Sultanl›¤›
Uruguay
Ürdün
Vanuatu
Venezuela
Vietnam
Yemen
Yeni Kaledonya
Yeni Zelanda
Yugoslavya
Yunanistan
Zaire
Zambiya
Zimbabve
Para Çeflitleri
Ruble
Dolar (Amerikan Dolar›)
Dobra
CFA Frank Quest
Rupi (Seyflel Rupisi)
Leonne
Dolar (Singapur Dolar›)
Kron (Slovak Korunu)
Tolar
Dolar (Solomon Dolar›)
fiilin (Somili Cumhuriyeti fiilini)
Rupi (Sri Lanka Rupisi)
Lira (Sudan Liras›)
Florin (Surinam Florini)
Lira (Suriye Liras›)
Riyal (Suudi Arabistan Riyali)
Lilangeni (Ço¤ulu Emlangeni)
Pezo (fiili Pezosu)
Ruble
fiilin (Tanzanya fiilini)
Bat
Dolar (Yeni Tayvan Dolar›)
Eskudo (Timor Eskudosu)
CFA Frank Quest
Palanga
Dolar (Trinidad ve Tobago
Dolar›)
Dinar (Tunus Dinar›)
Ruble
Türk Liras›
fiilin (Uganda fiilini)
Karbonarets
Riyal (Ukrayna Karbonarets)
Pezo (Yeni Uruguay Pezosu)
Dinar (Ürdün Dinar›)
Vatu
Bolivar
Dong
Dinar (Yemen Dinar›)
Riyal (Yemen Riyali)
Frank (Yeni Kaledonya Frank›)
Dolar (Yeni Zelanda Dolar›)
Dinar (Yugoslav Dinar›
Drahmi
Zaire
Kvaça (Zambiya Kvaças›)
Dolar (Zimbabve Dolar›)
lara göre k›t olmas›, çabuk bozulmamas› ve de¤er kaybetmeden küçük parçalara bölünebilmesi, “mal para”dan “maden para”ya geçifli kolaylaflt›rm›flt›r. Alt›n ve
gümüfl para, bu aflamada mal de¤erine eflit bir nitelik
göstermektedir. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ilk döneminde, 1314 y›l›nda “Akçe” ad› verilen, 1,5 dirhem a¤›rl›¤›nda gümüfl para bas›ld›. ‹lk alt›n para ise, Fatih Sultan Mehmet zaman›nda tedavüle ç›kar›ld›.
3) Alt›n ve gümüfle ba¤l› k⤛t para: Halk›n, maden
para olarak kullan›lan alt›n ve gümüflü yan›nda tafl›ma
yerine, güvenilir sarraf ve bankalara yat›r›p, maden para
karfl›l›¤›nda ald›klar› belgeyi (sertifikay›) kullanmas›yla
ortaya ç›km›flt›r. Bat› Avrupa ülkelerinde görülen uygulamada, alt›n veya gümüflü yüzde 100 temsil eden bu k⤛t paralar, farkl› kurulufllar taraf›ndan düzenlenmifl olmalar›na karfl›n, büyük ço¤unluk taraf›ndan kabul edilmifl ve kullan›lm›flt›r.
4) Banknot: Alt›n ve gümüfle ba¤l› k⤛t paralarda
oldu¤u gibi, yüzde 100 karfl›l›¤› bulunmayan, resmi ya
da özel kurulufllar taraf›ndan piyasaya ç›kar›lan k⤛t paralard›r. Özellikle, alt›na ba¤l› para uygulamas› sonunda,
alt›n miktar›n›n ekonominin para ihtiyac›na cevap verecek düzeyde artmamas› ve alt›n karfl›l›¤›nda bankalar›n
da¤›tt›¤› belgelerin halk taraf›ndan benimsenmifl olmas›,
devlet ve bankalar›n, alt›n karfl›l›¤› olmadan k⤛t para
(banka notu) ç›karmalar›na yol açm›flt›r. Böylece, karfl›l›¤› alt›n olan belgeler yerine, piyasada “banknot”lar, yani banka senetleri dolaflmaya bafllam›flt›r. ‹ngiltere’de
do¤up serbestçe geliflen bu uygulama, sonralar› devletin
müdahalesine yol açm›flt›r.
5) K⤛t para: Günümüzde, modern ekonomilerde
egemen olan para çeflididir. Her ülkede yetkili k›l›nan
banka (merkez bankas›) taraf›ndan bas›lan ve karfl›l›¤›
olmayan bu k⤛t paralar›n, ülke içerisinde kabulü zorunludur. Esas para niteli¤inde olan bu k⤛t paralar›n
s›n›rs›z ödeme gücü vard›r. Ülke d›fl›ndaki de¤eri ise,
paray› ç›karan ülkenin d›fl ekonomik iliflkilerindeki baflar›s›na ba¤l› olarak de¤iflmektedir.
Her ülke, siyasal ba¤›ms›zl›¤›n› simgeleyen ulusal
para birimini seçme ve basma yetkisine sahiptir. Tedavüle ç›kar›lacak k⤛t para miktar›n›, o ekonominin ihtiyac›na göre ve yasalar çerçevesinde yetkili “kurul” ya da
“kurulufl” belirlemektedir. Örne¤in, Türkiye’de k⤛t
para basma yetkisi, 14.1.1970 tarih ve 1211 say›l› “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas› Kanunu” ile Merkez
Bankas›’na verilmifltir.
6) Ufakl›k veya bozuk para:K⤛t para gibi yasal olmakla birlikte, tam olarak k⤛t paran›n yerini tutmayan
yard›mc› parad›r. Gümüfl, bak›r, nikel gibi madenlerden
yap›lan bu ufakl›k paralar›n maden de¤eri, üzerinde yaz›l› de¤erin alt›ndad›r. Do¤rudan Maliye Bakanl›¤›’na
ba¤l› bir kurulufl taraf›ndan bas›l›r. Küçük ve kesirli al›flverifllerde kullan›lan bu “ufakl›k paralar”, yasa taraf›ndan belirlenmifl s›n›rlar içinde ödemelerde kullan›l›r.
Alacakl›lar, ödemeler s›ras›nda saptanm›fl s›n›r üstünde
ufakl›k para kabulüne zorlanamaz. Örne¤in, Türkiye’de
ufakl›k paralar›n üst s›n›r›, üzerlerinde yaz›l› de¤erlerin
50 kat›d›r.
Ö. Akgüç/N. Elhüseyni
Para Bütçesi
(Bkz. Nakit Bütçesi)
Para Çeflitleri
[Alm. Arten und Formen des Geldes] [Fr. Formes de la
monnaie] [‹ng. Monetary means of payment]
‹lkel toplum biçimlerinden modern topluma geçifl süreci
içinde para olarak kullan›lan araçlar›n niteli¤i de¤iflmifltir. Tarihi geliflim süresince çeflitli uygarl›klar›n uygula maya koydu¤u para türleri afla¤›daki flekilde aflamal›
olarak yedi grupta ele al›nabilir.
1) Mal para: Mal›n malla de¤ifl tokufl edildi¤i ilkel
toplumlarda de¤iflim ölçüsü olarak tuz, tütün, deri kurutulmufl bal›k ve hayvan bafl› gibi de¤eri olan malar kullan›lm›flt›r.
2) Maden para: “Alt›n ve gümüfl sikkeler”in para
olarak kullan›lmas›d›r. Bu iki de¤erli metalin di¤er mal-
1049
Para Erozyonu
Para-Kredi ve Koordinasyon
Kurulu
Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu
7) Banka paras› ya da kaydi para: Bankalarda vadesiz mevduat fleklinde hesaplar› olanlar›n, k⤛t para ve
ufakl›k para kullanmadan ödemelerde bulunmalar›d›r.
Yani, “banka paras›”n›n maddi varl›¤› yoktur. Bu yüzden, elden ele dolaflmaz. Hesaptan hesaba nakil yoluyla
dolaflm›fl olur. Ödemeler, ilgili hesaplara kay›t düflülerek
gerçeklefltirildi¤inden, bu paraya “kaydi para ” ad› da
verilir. Banka paras›n›n tedavülü, yani, ödemeler “çek”
arac›l›¤›yla olur. Özellikle, geliflmifl ülkelerde halk›n büyük ço¤unlu¤u k⤛t para tafl›mak yerine al›flverifllerde
çek kullanmay› tercih eder. Bu konuda yasal bir zorunluk olmad›¤› için, çek yerine k⤛t para istemek mümkündür.
E. Tokgöz
Para Erozyonu
[Alm. Kaufkraftschwund, Geldwertschwund] [Fr. Erosi on monétaire] [‹ng. Monetary erosion]
Para erozyonu, zamanla para de¤erinin azalmas›d›r.
Kronik enflasyonun sonucudur. Fiyat endekslerinin sürekli t›rman›fl halinde olmas›, para erozyonunun belirtisidir. (Bkz. Enflasyon, Para Önünden Kaç›fl )
F. Ergin
Parafiskal Gelirler
[Alm. Parafiskalische Einkünfte] [Fr. Parafiscalité ]
[‹ng. Parafiscality, Payroll Tax ]
Bir kamu geliri türüdür. Ancak, devlet bütçesine dahil
edilmez. Bu geliri, devletin kendilerine verdi¤i yetkiye
dayanarak tahsil edenler ticaret odalar› gibi kamu niteli¤indeki meslek kurulufllar› ile Türkiye’deki Sosyal Sigortalar Kurumu gibi sosyal güvenlik kurulufllar›d›r. Bir
Frans›z yazar› olan Lucien Mehl, parafiskal gelirleri
flöyle tan›mlam›flt›r: “Kamu kurulufllar› ve genel yararla
ilgili kurulufllar›n finansmanlar›n› sa¤lamak amac›yla ya
bizzat sözü geçen teflekküller veya idare taraf›ndan bu
teflekküller lehine ya bunlar›n mensuplar› ya da hizmetlerinden yararlananlardan tahsil edilen, ancak devlet
bütçesine dahil edilmeyen gelirlerdir.”
Parafiskal gelirlerin vergiye benzeyen yönü vergi
gibi cebri bir yükümlülük oluflundad›r. Nitekim Neumark bu gelir türünü ifade etmek için “vergiye benzer
resimler” deyimini kullanm›flt›r. Harca benzeyen yönü
ise bir karfl›l›¤›n›n bulunmas›d›r. Çünkü, mesleki kurulufllara aidat, sosyal güvenlik kurumlar›na prim ödeyenler bu kurulufllar›n hizmetlerinden do¤rudan yararlanmaktad›r.
Parafiskalite kavram›n›n ortaya ç›k›fl› tarafs›z devletin yerini müdahaleci devletin al›fl›ndan sonrad›r. ‹ktisadi ve sosyal alanlarda pek çok yeni görevler üstlenen günümüzün sosyal devleti bu hizmetlerin her biri için ayr›
kurumlar kurmakta ve bunlara yapt›klar› hizmetlerin
karfl›l›¤›n› cebri olarak tahsil etmek yetkisini vermektedir. Bu yeni finansman yönetimine parafiskalite denmektedir.
Geliflmifl ülkelerde vergi yükü hesaplar›nda parafiskal gelirler de gözönünde tutulmaktad›r. Bu do¤al olarak
vergi yükünün artmas›na sebep olmaktad›r.
H. Nadaro¤lu
1050
Türkiye’de 1980 istihrar program› çerçevesinde kurulmufl olan Para ve Kredi Kurulu’nun kald›r›lmas›ndan
sonra, Ocak 1992’de Bakanlar Kurulu karar›yla yerine
oluflturulan kuruldur.
IV. Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan› (1979-1983) “1980
Y›l› Program›” içerisinde kurulmas› öngörülen Para ve
Kredi Kurulu (PRKK), Bakanlar Kurulu’nun 25.1.1980
tarih ve 16880 say›l› Resmî Gazete’de yay›mlanan 8/166
say›l› karar› ile oluflturulmufltu.
Bakanlar Kurulu karar›na göre PRKK’n›n bafll›ca
görev ve yetkileri flunlard›:
a) Para ve kredi politikas›n›n uygulanmas›nda koordinasyonu sa¤lamak
b) Kredilerin, plan ve pro¤ram ilkelerine uygun olarak da¤›l›m›n› ve finasman gülçlüklerinin giderilmesini
temin etmek
c) Destekleme fiyatlar› konusunda tavsiyelerde bulunmak
d) Ödemeler dengesindeki geliflmeleri takip ederek,
gerekli tedbirleri almak
Bileflimi Aral›k 1983’te yeniden düzenlenen PRKK
baflbakan›n görevlendirece¤i bir devlet bakan›n›n baflkanl›¤›nda, Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) müsteflar›,
Maliye ve Gümrük Bakanl›¤› müsteflar›, Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› müsteflar›, Hazine ve D›fl Ticaret müsteflar›, T.C. Merkez Bankas› baflkan› ile Tar›m Orman ve
Köyiflleri Bakanl›¤› müsteflar›ndan oluflmaktayd›. Genel
sekreterli¤ini Devlet Planlama Teflkilat› genel sekreteri
yürütmekteydi.
‹lgili kurulufllar, kurulda ele al›nmas› söz konusu
olacak konular› gerekli bilgilerle PRKK baflkanl›¤›na
iletmekteydi. Baflkan da sekreterli¤in yapaca¤› haz›rl›k
çal›flmalar›n›n durumuna ve konular›n özelliklerine göre
kurul gündemini düzenlemekteydi.
PRKK baflkan› Ekonomik ‹fller Yüksek Koordinasyon Kurulu veya Bakanlar Kurulu karar›n› gerektiren
durumlarda gerekli baflvuruyu yapmakta, öteki durumlarda ilgili bakanl›klarca uygulanmak üzere gerekli kararlar› almakta veya al›nmas›n› sa¤lamaktayd›.
Ola¤an olarak ayda bir kez veya baflkan gerek gördü¤ü zamanlarda toplanan PRKK’n›n alm›fl oldu¤u kararlar genel olarak flu bafll›klar alt›nda toplanabilir:
a) Türk Liras›’n›n de¤erinin yabanc› paralar karfl›s›ndaki de¤erinin de¤ifltirilmesine iliflkin kararlar
b) Destekleme al›mlar›na iliflkin kararlar
c) ‹thalat rejimine iliflkin karala
d) ‹hracatta vergi iadesi listelerine ve ihracat teflviklerine iliflkin kararlar
e) Destekleme ve Fiyat ‹stikrar Fonu’ndan yap›lacak ödemelere iliflkin kararlar
PRKK’n›n yerini alan Para-Kredi ve Koordinasyon
Kurulu’nun temel görevi ekonomi ve maliye politikalar› ile para ve kredi politikalar›n›n belirlenmesinde ve uygulanmas›nda eflgüdümü sa¤layarak gerekli önlemleri
almakt›r. Baflbakan›n görevlendirdi¤i bir devlet bakan›n›n baflkanl›k etti¤i yeni kurul Bay›nd›rl›k ve ‹skân Bakan›, Hazine ve D›fl Ticaret, DPT, Maliye Bakanl›¤›
Paran›n De¤erinin Saptanmas›
Paran›n Tarihçesi
müsteflarlar› ile TC Merkez Bankas› baflkan›ndan oluflmaktad›r.
Y. Canevi/N. Elhüseyni
Paran›n De¤erinin Saptanmas›
[Alm. Geldwertbestimmung] [Fr. Détermination de la
valeur de monnaie] [‹ng. Determination of the value of
monev]
Paran›n fiyat› ya da paran›n gerçek de¤eri, par›an›n sat›n
alabilece¤i mallarla ifade edilir. Örne¤in,
1 TL=
1
5
Elma=
1
10
Portakal
Bütün mallar›n fiyatlar›nda bir art›fl oldu¤u zaman
(örne¤in fiyatlar iki kat›na ç›kt›¤›nda), paran›n fiyat›nda,
yani gerçek de¤erinde ayn› oranda bir azal›fl olur:
2 TL=
1
5
Elma=
1
10
Portakal
1 TL=
1
10
Elma=
1
20
Portakal
ya da
Görüldü¤ü gibi paran›n de¤eri, tüm mallar›n de¤erinin tersidir. E¤er fiyatlar genel düzeyini P ile gösterirsek, paran›n de¤eri 1/P ye eflittir. fiu halde fiyatlar genel
düzeyinin artt›¤›n› söylemekle paran›n de¤erini kaybetti¤ini söylemek ayn› fleydir. Fiyatlar genel düzeyindeki
de¤ifliklikleri, dolay›s›yla paran›n de¤erindeki de¤ifliklikleri saptamak için kullan›lan araç ise fiyat endeksleridir.
S. Abaç
Paran›n Nötralitesi
[Alm. Währungsneutralität ] [Fr. Neutralité de la mon naie] [‹ng. Neutrality of money]
Klasik iktisatç›lar›n ileri sürdükleri bir kavramd›r. Bir
ekonomide para hacmindeki genifllemenin yaln›zca parasal de¤iflken olan fiyatlar genel düzeyini etkiledi¤i görüflüne dayan›r. Birer reel de¤iflken olan üretim hacmi,
tasarruf arz›, yat›r›m talebi ve faiz oran›, parasal genifllemeden etkilenmez. Bu nedenle para, reel de¤iflkenleri
etkileyebilme gücüne sahip de¤ildir. Bu duruma paran›n
nötralitesi ya da yans›zl›¤› denir.
S. Abaç
Paran›n Tarihçesi
[Alm. Geldsgeschichte] [Fr. Histoire de la monnaie ]
[‹ng. History of money]
‹lk ça¤lardan itibaren insanlar çeflitli mallar› para yerine
kullanm›fllard›r. ‹flbölümünün geliflmesiyle birlikte mallar›n mallarla mübadele edilmesi giderek zorlaflm›flt›r.
Takas edilecek mallar›n de¤erinin birbirine denk olmamas›, mal› arzedecek kimsenin her zaman bulunmamas›,
1051
mallar›n bölünebilme özelliklerinin olmamas› çeflitli
zorluklar ortaya ç›karm›flt›r. Örne¤in, bir at ile yirmi ölçek bu¤day de¤ifltirmek isteyen bir kimsenin baflka bir
pazarda ayn› mal›n karfl›l›¤›nda on ölçek bu¤day veya
befl ölçek süt önerisi ile karfl›laflmas› farkl› de¤erlerin
oluflmas›na neden olmufltur. Zamanla bölgelerin özelliklerine göre bir mal üzerinde anlafl›larak tek bir mübadele de¤eri oluflturulmaya çal›fl›lm›flt›r. De¤er ölçüsü fonksiyonu gören bu mala hesap paras› denmifltir.
Hesap paras›n›n temsil etti¤i mal›n ödeme arac› olarak kabul edilmesi paral› ekonominin do¤mas›ndaki en
önemli etkenlerden biri olmufltur. Öte yandan baz› mallar›n, tafl›nma, bölünme ve biriktirme zorluklar›n›n bulunmas› madenlerin kullan›lmas›na yol açm›flt›r. Özellikle alt›n, bak›r, gümüfl gibi metallerin küçük parçalara
bölünebilmelerinin yan› s›ra de¤er ölçüsü ve biriktirme
fonksiyonlar›n› görmeleri yayg›n bir mübadele arac›
olarak kullan›lmalar›n› sa¤lam›flt›r.
En eski paran›n M.S. 2900 y›llar›nda kullan›lan alt›n ve gümüfl sikkeler oldu¤u zannedilmektedir. Anadolu’da ise alt›n ve gümüflün do¤al alafl›m› olan elektrumdan bas›lan paralar mübadele arac› olarak dolafl›ma girmifltir. Zamanla alt›n sikkeler d›fl ticarette ve büyük ödemelerde, bak›r, bronz gibi madenler de ufakl›k para ola rak küçük ödemelerde kullan›lmaya bafllam›flt›r. ‹ç piyasada en çok kullan›lan ödeme arac› ise gümüfl olmufltur.
On sekizinci yüzy›la kadar para sisteminin temelini
teflkil eden gümüfl sikkelerin a¤›rl›¤› ve ayar› devletçe
tespit edilmekteydi. Para de¤erinin ölçüsü olarak gümüflün kullan›ld›¤› bu dönemde alt›n sikkeler sadece külçe
de¤erleri üzerinden ifllem görmüfltür. Gümüfl ve alt›n
aras›ndaki de¤er oran› serbestçe dalgalanmaya b›rak›lm›flt›r. Devlet sadece kendisine ait veya imtiyaz verdi¤i
darphanelerde bas›lm›fl gümüfl sikkelerin kabulünü zorunlu k›lmakla birlikte, özel kiflilere de tu¤ra resmi karfl›l›¤›nda ellerindeki külçelerden sikke kestirmek hakk›
tan›m›flt›r.
Alt›n tek metal sisteminde para ölçüsü alt›nd›r.
Darphanelerde özel kifliler sadece alt›n sikke kestirebilmifl, gümüfl sikkeler ise devlet taraf›ndan ve devletin tayin etti¤i de¤ere göre tedavüle ç›kar›lm›flt›r. Alt›n sikkeler Birinci Dünya Savafl›’na kadar tedavülde kalm›flt›r.
Çift metal sistemini (bimetalizm) kabul eden ülkelerde ise hem gümüfl, hem de alt›n devletin resmi paras›
olarak kabul edilmifltir. Özel kifliler her iki madenden de
sikke kestirmek hakk›na sahipti ve ödeme güçleri iç piyasada ayn› idi. Zamanla alt›n ve gümüfl üretimi aras›nda dengesizlik ortaya ç›k›nca iki maden aras›ndaki parite de bozulmufltur. Özellikle gümüfl üretimindeki art›fl
gümüflün piyasa de¤erinin para de¤erinin alt›na düflürmüfltür. Bu durumda gümüflü ucuza al›p darphanede sikke kestirerek ödemelerde kullanmak yayg›n hale gelmüfl, alt›n sikkeler gidere ortadan kaybolmufltur.
On dokuzuncu yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan itibaren
çift metal sistemini ayakta tutabilmek için baz› tedbirler
al›nmaya bafllanm›flt›r. Örne¤in, gümüfl sikkelerin ayar›
düflürülmüfl ve serbesçe bast›r›lmas› durdurulmufltur.
Ayr›ca küçük birimli gümüfl sikkelere kabul haddi tayin
Paran›n Tarihçesi
Para Piyasas›
edilmifl, k›saca gümüflün para ölçüsü olarak gördü¤ü
fonksiyonlar s›n›rland›r›lm›flt›r. Sonuç olarak da ortaya
topal mikyas ad› verilen sistem ç›km›flt›r.
Madeni para sistemleri yayg›n bir flekilde uygulan›rken on yedinci yüzy›ldan itibaren temsili paralar›n da tedavül etmeye bafllad›¤› göze çarpmaktad›r. Asl›nda madeni sikkelerin yerini tutmak üzere ç›kar›lan temsili paralara eski ça¤larda dahi rastlanmaktad›r. Bununla beraber, ça¤dafl banknot sistemlerine öncü say›labilecek ilk
temsili para, ‹ngiltere’de on yedinci yüzy›lda de¤erli
madenleri muhafaza eden sarraflar›n tevdiat sahiplerine
verdikleri makbuzlard›r. “Goldsmith’s notes” ad› verilen
bu makbuz hamilleri, üzerinde yaz›l› de¤erde alt›n veya
gümüfl külçe almak hakk›na sahiptir. Zamanla bu makbuzlar para gibi tedavül etmeye bafllam›flt›r. Daha sonralar› sarraflar kendilerine tevdi edilen de¤erli madenlerin,
özellikle alt›n›n hepsinin ayn› anda çekilmedi¤ini farketmifllerdir. Bunun üzerine kendilerine ait olmayan bu alt›n stokunun bir k›sm›n› kasa karfl›l›¤› olarak tutmufl, geri kalan›n› ihtiyaç sahiplerine faiz karfl›l›¤› borç olarak
vermifllerdir. Daha ileri bir safhada ikrazda bulunduklar› kimselere alt›n sikke yerine, art›k banknot ad›n› tafl›yan temsili paralar› vermeye bafllam›fllard›r. Sarraflar bir
ara açt›klar› kredileri, ödeme imkânlar›n›n üzerine ç›karm›fl ve mevduat sahiplerini zarara sokmaya bafllam›fllard›r. Bunun üzerine on yedinci yüzy›l›n sonlar›nda faaliyetleri durdurulmufl, fakat bu sefer de ayn› nitelikleri tafl›yan bankalar kurulmufltur. Alt›n sikke sistemine güvenin azalmas› ve uluslararas› ticarette arac› kurumlara ihtiyaç duyulmas› banka sistemini yayg›n hale getirmifltir.
Fakat bankalar da banknot ihrac› yetkilerini kötüye kullanm›fllard›r. Nihayet on dokuzuncu yüzy›l›n bafllar›ndan itibaren banknot hacminin kontrolüne gidilmifltir.
Alt›n standard› veya çift maden sisteminde banknotlar›n madeni karfl›l›¤›na emisyon kurumu kefil olmufltur.
Banknotlar emisyon kurumuna ibraz edildi¤inde karfl›l›klar› olan de¤erli madenin ödenmesine konvertibilite
denir. Uygulamada üç türlü konvertibilite esas›na rastlanm›flt›r. En eski ve en basit konvertibilite esas› alt›n
sikke sistemidir. Bu sistemde madeni paralar ve banknotlar hukuken eflit ödeme kabiliyetine sahip olmufllard›r. Alt›n külçe sisteminde ise, alt›n sikkeler tedavülden
kald›r›lm›fl ve yurtiçi ödemeler temsili paralarla yap›lm›flt›r. Konvertibilite esas› yaln›z yüksek mebla¤lar için
uygulanm›flt›r. Alt›n külçe sistemi Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra bir ara baz› Avrupa ülkelerinde tatbik edilmifltir. Tedavül hacmini karfl›layabilecek kadar genifl alt›n stokuna sahip olmayan ülkelerde ulusal para ile alt›n
aras›ndaki ba¤ alt›n standard›na ba¤l› dövizler yard›m›yla kurulmufltur. Alt›n kambiyo sistemi ad› verilen bu sistemde emisyon kurumunun ç›kard›¤› banknotlar›n alt›n
sikke ve alt›n külçeye konvertibilitesi tan›nmam›flt›r.
Ancak yurtd›fl›na ödeme yapmak isteyenler alt›n standard›na ba¤l› yabanc› paralar› serbestçe elde edebilmifllerdir. Ad› geçen sistemi on dokuzuncu yüzy›l sonlar›nda örne¤in Rusya uygulam›fl ve Ruble’yi alt›na ba¤larken Alman Mark›’n› esas alm›flt›r.
Banknot ihrac›n›n kontrolünde bafll›ca iki görüfl ile-
ri sürülmüfltür. Otomatik alt›n standard› teoreminin kurucusu olan ‹ngiliz iktisatç›s› D. Ricardo tedavül prensibini (currency principle) savunmufltur. Bu prensibe göre
banknot miktar› s›k› bir flekilde alt›n sikke miktar›na
ba¤lan›yordu. Di¤er bir deyiflle ç›kar›lan her banknotun
tam alt›n karfl›l›¤› bulunmas› gerekmekte idi. Para arz›na elastiklik kazand›rmak amac›n› güden di¤er prensip,
banka prensibi (banking principle ) ad›n› tafl›r. Emisyon
sorununu para talebi aç›s›ndan ele alan banka prensibine
göre tedavüldeki s›n›rl› alt›n sikke miktar›n›n art›k çok
genifllemifl olan ticaret hacmine intibak etmesi güçtür;
flu halde para arz›na elastiklik kazand›rmak için bankalara banknot ihrac› konusunda serbestlik tan›mal›yd›.
Her iki prensipten de esinlenen asgari alt›n ankes sisteminde, banknotun belirli oran›nda minimum alt›n sikke
karfl›l›¤› bulundurmak zorunlu idi.
On dokuzuncu yüzy›l boyunca özellik savafl dönemlerinde halk›n elindeki banknotlar› alt›n sikkeye çevirme
e¤ilimi artm›flt›r. Merkez bankalar› alt›na çevirme taleplerini karfl›layamaz hale gelmifl ve banknotlar›n alt›na
çevrilebilme kabiliyeti geçici bir süre içcin kald›r›larak
k⤛t para rejimine geçilmifltir. K⤛t para rejiminde
devlet veya merkez bankas› taraf›ndan ç›kar›lan paralar›n alt›na çevrilebilme imkânlar› yoktur. Bununla beraber k⤛t para sistemi devaml› olamam›fl ve ekonomik
durum düzeldikçe yeniden alt›n sikke sistemine dönülmüfltür. Ayn› tecrübeler Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda
da geçirilmifl ve nihayet 1929 Büyük Bunal›m›’ndan
sonra devaml› olarak k⤛t para rejimine geçilmifltir.
K⤛t paran›n alt›na çevrilebilme kabiliyeti yoktur.
Bununla beraber bugün k⤛t paran›n alt›na çevrilme
özelli¤inin bulunmamas›, para arz›na genifl bir elastiklik
kazand›rm›flt›r. Bu elastikli¤i sayesinde ad› geçen sistem
para arz›n›n bir ekonomi politikas› aleti olarak kullan›lmas›n› sa¤lam›flt›r. K⤛t para rejiminin uygulanmas›yla
alt›n›n ödeme arac› fonksiyonu tamamen ortadan kalkm›fl de¤ildir; özellikle uluslararas› ödemelerde bu fonksiyon önemini muhafaza etmektedir.
A. ‹lkin
Para Önünden Kaç›fl
[Alm. Flucht aus dem Geld] [Fr. S’enfuir de la monna ie] [‹ng. Flight from money]
Para önünden kaç›fl, enflasyonlarda karfl›lafl›lan bir durumdur. Paran›n de¤erine duyulan güvensizlik, harcamalar›n ve reel de¤erlere yap›lan plasmanlar›n afl›r› derecede artmas›na neden olur. Gayrimenkul, alt›n ve dayan›kl› tüketim maddelerinin talebi genifller. Alkollü ve
alkolsüz içkiler, sigara ve g›da maddeleri tüketimi ço¤al›r. E¤lence yerlerinde, turistik tesislerde ve ulaflt›rma
örgütünde, müflteri say›s› az›msanmayacak oranda artar.
Piyasada, talep enflasyonunun ileri aflamalar›na özgü
karakteristikler belirir. (Bkz. Dörtnala Enflasyon )
F. Ergin
Para Piyasas›
[Alm. Geldmarkt] [Fr. Marché monétair e] [‹ng. Money
market]
Teknik anlamda para arz ve talebinin kar›fl karfl›ya geldi¤i piyasalara para piyasalar› denir. Para piyasas› bu
1052
Para Politikas›
Para Politikas›
anlam›yla sermaye piyasas›ndan daha genifl bir kapsam
tafl›maktad›r.
Sermaye piyasas›, genellikle yat›r›m ve/veya iflletme sermayesi ihtiyac›nda olanlar ile tasarruflar›n karfl›laflt›¤› bir piyasad›r. Hatta klasik iktisatç›lar sermaye talebini yaln›zca yat›r›m iste¤ine ba¤lama e¤ilimindedir.
Neo-klasik iktisat doktrini ise, ödünç verilebilir fonlar
teorisi ile bu piyas›n›n kapsam›n› gerçekçi bir flekilde
geniflletmifl ve fon arz›n›n yaln›zca tasarruflardan , fon
talebinin de yaln›zca yat›r›m talebinden kaynaklanmad›¤›n› vurgulamak istemifltir. Keynesyen teori, kavram› bir
aç›dan daralt›p baflka aç›dan geniflleterek do¤rudan para
arz ve talebini kapsayan bir piyasa ile çal›flmaktad›r.
(Bkz. Sermaye Piyasas›, Ödünç Verilebilir Fonlar Teori si)
E. Alkin
Para Politikas›
[Alm. Geldpolitik, Währungspolitik] [Fr. Politique mo
natairé ] [‹ng. Monetary policy]
Bir ülkede hükümetin ya da yasalarla yetkili k›l›nm›fl di¤er kurumlar›n (merkez bankas› gibi) ekonomik gidiflle
ilgili olarak ald›klar› parasal kararlar›n tümü ülkede izlenen para politikas›n› meydana getirmektedir. Geliflmifl
ülkelerin büyük ço¤unlu¤unda hükümet ad›na ve izlenen “genel iktisat politikas›”yla uyumlu olarak, para politikas›n›n genel ilkelerini maliye bakanl›klar› belirlemektedir. Baz› ülkelerdeyse ilgili bakanl›k yan›nda merkez bankas› da para politikas›n›n belirlenmesinde ve uygulanmas›nda yetkili k›l›nm›flt›r. Türkiye’de “parasal arz
ve talep den¤esinin korunmas›” yönünde para politikas›n›n hedeflerini ve araçlar›n› belirleme görevi, 13.2.1980
tarihinde yürürlü¤e giren Bakanlar Kurulu karar›yla Pa ra ve Kredi Kurulu’na verilmifl ve 1992’de bu organ›n
yerini Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu alm›flt›r.
Para politikas›n›n önemi ve araçlar›n›n etkinli¤i
1930’lu y›llarda ortaya konmufltur. Madeni para sisteminin egemen oldu¤u 19. yüzy›lda paran›n de¤erini korumak, fiyat istikrar› sa¤lamak, ekonomik büyümeyi sürdürmek gibi hedefler için para politikas›ndan yararlanma yoluna gidilmemifltir. Bu dönemde teori ve uygulamada yayg›n olan görüfl, alt›n standard› n›n kendili¤inden ekonominin istikrar içinde geliflmesini sa¤layaca¤›
yönündeydi. Alt›n para sisteminin gere¤i olarak, alt›n ithal ve ihrac›n›n serbest olmas›, d›fl ödemeler bilançosu
denkli¤inin sa¤lanmas›n› mümkün k›l›yordu. D›fl aç›k
ortaya ç›kt›¤›nda alt›n paran›n ülkeden ç›k›fl› h›zlanmakta ve toplam para arz› azalmaktayd›. Bu durumun ülke
ekonomisinin iç dengelerini bozmas› ola¤an karfl›lan›yordu. Di¤er bir deyiflle klasik iktisatç›lar d›fl dengeyi
sa¤lamak için sadece fiyat istikrar›ndan ibaret sayd›klar› iç dengeyi ihmalde bir sak›nca görmemifllerdir.
1929 Büyük Bunal›m›’n›n ortaya koydu¤u sorunlar
karfl›s›nda baz› devlet adamlar› ve -baflta J.M.Keynes olmak üzere- baz› iktisatç›lar, iç istikrar›n bozulmas›n›n fiyatlar yan›nda üretimin ve istihdam›n azalmas›na yol açt›¤›n› görmüfllerdir. Böylece para politikas›n›n amaçlar›
ve öncelikleri köklü de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl› sonras›n›n tecrübelerinden de yararlanarak,
1053
para politikas›n›n amaç ve araçlar› aç›kl›¤a kavuflturulmufltur. Günümüz modern ekonomilerinde “para politikas›” üç temel amaca yönelik olarak kullan›lmaktad›r:
1) Fiyat istikrar› : Bir ekonomide talep toplam arz›
aflmaya devam ediyorsa fiyatlar genel düzeyinin yüksel di¤i; tersine toplam talep toplam arz›n alt›nda kalm›flsa
fiyatlar›n düfltü¤ü (deflasyon) görülecektir. Her iki halde
de fiyat istikrar› bozulmufltur. Ancak günümüzün geliflmifl ekonomilerinde kolay kolay fiyatlar›n düflmesine
yol açacak bir arz fazlal›¤› düflünülemez. Yayg›n flekilde
görülen fiyat istikrars›zl›¤›, toplam talep fazlal›¤›n›n yol
açt›¤› sürekli fiyat art›fllar›d›r (enflasyon). Bu durumda,
fiyat istikrar›n› sa¤lay›c› antienflasyonist bir para politikas› gereklidir. Serbest piyasa düzeni içinde ekonomiyi
yönetenlerin bu amaca ulaflmak üzere baflvurabilecekleri üç temel araç vard›r:
Bankalar›n kredi taleplerini s›n›rlayan bir “reeskont
politikas›”
Ticari bankalar›n “kanuni karfl›l›k oranlar›”n› yükselterek banka paras› arz›n› s›n›rland›rma
“Aç›k piyasa ifllemleri” yoluyla emisyon hacmini daraltma
2) Tam istihdam›n sa¤lanmas›: Serbest piyasa ekonomilerinde içten veya d›fltan kaynaklanan çeflitli nedenlerle toplam üretim ve istihdam düzeyinde dalgalanmalar görülmektedir. Özellikle 1929 Büyük Bunal›m›
sonras›nda Bat› Avrupa ülkelerinde ortaya ç›kan durgunluk ve iflsizlik karfl›s›nda para politikas› araçlar›ndan yararlan›lmas› önem kazanm›flt›r. Bu dönemde ekonomilerde görülen talep yetersizli¤inden do¤an dengesizli¤i
gidermek, yani üretimi ve istihdam› art›rmak için, para
ve kredi hacminin geniflletilmesinin yarar› anlafl›lm›flt›r.
1970’li y›llarda büyük çapta “petrol krizi”nden kaynaklanan çift rakaml› enflasyon, 1929 Büyük Bunal›m›’nda görüldü¤ü gibi, iflsizli¤in yayg›nlaflmas›na yol
açt›. “Enflasyon içinde durgunluk” ya da “stagflasyon”
ad› verilen bu durum karfl›s›nda, baflta ABD ve ‹ngiltere
olmak üzere baz› ülkelerde toplam talebi s›n›rlayan etkin bir para politikas› uyguland›. Bir yandan kamu harcamalar› azalt›l›rken, di¤er yandan para ve kredi hacminin daralt›lmas› yoluna gidildi. Enflasyonu kontrol alt›na alan bu kat› para politikas› , iflsizli¤in artmas›n› önlemekte etkisiz kald›.
3) D›fl ticaret dengesinin sa¤lanmas› : Genellikle d›fl
ticareti aç›k veren, yani ithalat› ihracat›n› aflan bir ülke
bu a盤›n› “görünmeyen kalemler” yard›m›yla kapatam›yorsa, d›fl ödemeler dengesi bozulmufl demektir. Bu
durumda öncelikle ihracat› art›rmak ve ithalat› k›smak
zorunlulu¤u vard›r. Ekonominin iç dengelerini bozmadan para politikas›n›n baz› araçlar›ndan yararlanarak ihracat› art›rmak mümkündür. Önce paran›n d›fl de¤erini
düflürmek (devalüasyon) akla gelir. Bu parasal ifllemle
ihracat özendirilirken ithal edilen mal ve hizmetlerin fiyat› yükseltilmifltir. Bu önlem yan›nda iç talebi k›san önlemlerle (örne¤in tasarruflara daha yüksek faiz verilmesiyle) ihraç edilen ürünleri çeflitlendirmek ve miktarlar›n› art›rmak kolaylaflacakt›r. Türkiye’de 24 Ocak
1980’den itibaren yürürlü¤e konan istikrar önlemleriyle
•
•
•
Para Politikas› Aktarma Süreci
Parasal Ayarlanma Mekanizmas›
böyle bir politika izlenmifl ve ihracat 1980, 1981 ve
1982 y›llar›nda öngörülen düzeylerde art›r›lm›flt›r. Fakat
iç piyasada uygulanan daralt›c› para politikas› ihracata
yönelik üretim kollar›n› gelifltirirken, iç tüketime yönelik üretim kollar›n›n durmas›na yol açmaktad›r. Bu sonuç ülkede iflsizlik ve baz› iflletmelerin iflâs› anlam›na
gelmektedir. (Bkz. Aç›k Piyasa ‹fllemleri, Banka Paras›,
Alt›n Standard›, Serbest Piyasa, Para-Kredi ve Koordi nasyon Kurulu)
E. Tokgöz
Para Politikas› Aktarma Süreci
[Alm. Übertragunsverfahren der Währungspolitik ] [Fr.
Le Preocessus de transmission de la politique monéta ire] [‹ng. Process of transmission in monetary policy]
Parasal eylemlerin parasal büyüklükler ya da parasal de¤iflkenler üzerindeki etkilerinin, genel ekonomik hedeflere ulaflt›r›lmas› sürecidir. Bu sürecin iflleyifli, birinci
aflamada temel ekonomik amaçlar aras›nda bir öncelik
s›ras›n›n oluflturulmas›n› gerektirir. ‹kinci aflamada pa rasal ara amaçlar ve göstergeler saptan›r. Ekonomi politikas›n›n genel yönelifline göre para politikas›na verilen hedeflerin (ara amaçlar›n) nas›l gerçeklefltirilece¤i,
yani uygun parasal tekniklerin seçimi para politikas› aktarma sürecinin son aflamas›n› oluflturur.
S. Abaç
Parasal Aç›dan Genel Denge
[Alm. Geld und allgemeines Gleichgewicht] [Fr. Equ ilibre général du point de monétair e] [‹ng. Money and
general equilibrium ]
Reel kesim-parasal kesim ayr›m›ndan hareket ederek
para piyasas›n› aç›klayan klasik iktisatç›lar önce paran›n
mevcut olmad›¤› bir ekonomide denge mekanizmas›n›
incelemifl ve sonra buna paray› katm›fllard›r.
Klasikler, tam istihdam›n dengenin tam rekabet piyasas›nda otomatik olarak sa¤lanaca¤›n›, para piyasas›
ile tahvil piyasas›n›n kendi aralar›nda dengede olaca¤›n›
ve reel ulusal gelirin çal›flan iflgücü ile üretim fonksiyonuna ba¤l› olarak meydana gelece¤ini savunmufllard›r.
Böylelikle para ve tahvil piyasalar›ndaki de¤iflmeler, di¤er bir deyiflle para arz›n›n artmas› reel üretimi etkilememektedir.
Klasik iktisatç›lara göre para, muamele ve ihtiyat
güdüsü ile talep edilir. Muamele güdüsü ile talep edilen
para miktar› ulusal gelirin fonksiyonudur. Para arz› ise
piyasada belli bir devredeki mecut para miktar›d›r. Nakdi ulusal gelir seviyesi para arz› ile para talebinin eflit oldu¤u noktada belirlenir.
Öte yandan klasik teoriyi temellerinden sarsan Keynesyen teoriye göre ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilmekte, dolay›syla para sadece fiyatlar genel
seviyesini de¤il, fertlerin gelirlerini de etikelemektedir.
Zira para miktar›ndaki art›fllar sonucunda gelirleri artan
fertler daha çok mal ve hizmet talep ederek tüketim harcamalar›n› art›racaklard›r. Di¤er taraftan bu durum faiz
haddini düflürerek yat›r›m seviyesini yükseltecek, efektif talebin artmas›yla milli gelir daha yüksek bir seviyede dengeye gelecektir. Görüldü¤ü gibi efektif talep ile
para arz ve talebi denge faiz haddi ve gelir seviyesini belirlemektedir.
1054
Ekonomi tam istihdamda dengeye geldi¤inde para
miktar› ço¤alt›l›rsa, efektif talep uyar›lacak ve fiyatlar
genel seviyesi yükselecektir. Di¤er bir deyiflle enflasyon
bafllayacakt›r.
A. ‹lkin
Parasal Ara Amaçlar
[Alm. Vermittlende Währungszielen] [Fr. Objectifs in termédiaires monétaires ] [‹ng. Intermediary monetary
objectives]
Ekonomi politikas›n›n genel ya da nihai amaçlara ulaflabilmesi için para politikas› eyleminin bu amaçlara do¤ru yönelendirilmesi gerekir. Para otoriteleri bunun için
parasal taban, bankalar›n likiditesi, kredi hacmi ve faiz
oran› gibi ara amaçlar seçerler. Parasal ara amaçlar›n seçimi, ulafl›lmak istenen ve ayr›cal›¤› olan genel amaç
fonksiyonu çerçevesinde yap›l›r. Parasal ara amaçlar›n
alm›fl olduklar› de¤erler ise, uygulanmakta olan para politikas›n›n do¤ru yönde geliflip geliflmedi¤ini ve istenen
fliddette olup olmad›¤›n› belirleyerek, ara amaçlar› birer
gösterge durumuna geçirirler.
S. Abaç
Parasal Ayarlanma Mekanizmas›
[Alm. Währungsangleichmechanismus] [Fr. Méchanis me d’ajustement monétaire] [‹ng. Monetary adjustment
mechanism]
Fiyat düzeyinde yeterli büyüklükte bir art›fl›n, nominal
para arz›n›n sabit tutulmas› flart›yla enflasyoncu bir a盤› ortadan kald›rmas›d›r.
fiekil 1
Parasal Ayarlanma Mekanizmas›
Parasal Teknikler
Bir harcama boom’unun enflasyoncu bir aç›k meydana getirdi¤ini farzedelim. Toplam talep fazlas›n›n etkisiyle fiyat düzeyi yükselecektir. Muamelelerin parasal
de¤erlerinin artmas› faiz oranlar›n›n yükselmesine neden olmaktad›r. Bu suretle reel gelirin her düzeyinde yap›lmas› arzu edilen reel harcamalar azalacakt›r. Fiyat düzeyi artarken arzu edilen reel harcamalar›n azalmas› AD
toplam talep e¤risi üzerinde sol yukar›ya E noktas›na kadar bir hareketle gösterilmektedir. Fiyat düzeyi yükseldi¤i zaman, enflasyoncu aç›k ortadan kalkmakta ve fiyat
düzeyinin yükselmesi sona ermektedir. Bu mekanizmaya parasal ayarlanma mekanizmas› ismi verilmektedir.
Parasal mekanizma parasal bir intikal yolu ile çal›flmakta ve para arz› sabit kald›¤› sürece enflasyoncu bir a盤›
ortadan kald›rmaktad›r. Mekanizma flu flekilde ifllemektedir: Enflasyon para k›tl›¤› yaratmakta, para k›tl›¤› er
ya da geç faiz oranlar›n›n yükselmesine ve talep fazlas›n›n ortadan kalkmas›na yol açmaktad›r. Bu teoriye göre
enflasyoncu aç›klar kendi kendini düzeltmektedir. Yüzy›llardan beri fiyat düzeyleriyle para arz›n›n ekonomide
bir arada düflünülmesi bu kendi kendini tashih eden mekanizma nedeniyledir. Ne sebeple olursa olsun para arz›
art›r›lmad›¤› müddetçe, fiyat düzeyindeki art›fl toplam
harcama fonksiyonunu azaltan kuvvetleri harekete geçirecektir.
Toplam arz e¤risinin yukar›ya do¤ru kaymas›ndan
kaynaklana enflasyonlar, enflasyoncu aç›k ortadan kalkt›ktan sonra da devam edebilir. Bu takdirde parasal uyum
mekanizmas› ifllemeye devam edecek, toplam talepte ve
milli gelirde gerileme, iflsizlikte art›fl meydana getirecektir. E¤er para arz› enflasyon oran› kadar art›r›larsa, enflasyoncu a盤›n ortadan kalkmas›na neden olan ve kendi
kendini düzelten mekanizma ifllemez hale gelir. Büyük
bir enflasyoncu aç›k sonucu fiyat düzeyinin % 35 oran›nda artt›¤›n› farzedelim. Para talebi de % 35’e yak›n bir
oranda artacakt›r. E¤er Merkez Bankas› para arz›n› % 35
oran›nda art›r›rsa para talebi fazlas› oluflmayacakt›r, çünkü artmakta olan talebin gerektirdi¤i ilave para sa¤lanm›fl olacakt›r. Reel faiz oran› da yekselmeyecek ve enflasyoncu aç›k azalmayacakt›r. Para arz›, parasal uyum
mekanizmas›n›n ifllemez hale gelmesine neden olacak
flekilde fiyatlar›n art›fl oran› kadar art›r›l›rsa, enflasyon
oran›n›n aynen devam etmesi sa¤lanm›fl olur. fiekil 2
aç›klamalar›m›z› grafikle göstermektedir. Bafllang›çtaki
e¤riler AE, AD, AS ve (Po)’d›r. Fakat enflasyoncu bir
a盤›n mevcut olmas› ve Merkez Bankas›’n›n gerekli
olan paray› piyasaya sürmesi AE harcama fonksiyonunun reel olarak ayn› kalmas›na yol açmaktad›r. AE do¤rusunun kaymamas› nedeniyle fiyat düzeyinin yükselmesine ra¤men enflasyonucu aç›k de¤iflmemektedir. Ayn›
analizi fiekil 2’nin alt k›sm›na uygulayabiliriz. Fiyat düzeyindeki art›fl AD toplam talep e¤risi üzerinde sol yukar›ya bir hareket do¤urmakta, toplam talep fazlas›n› daraltma e¤ilimi göstermektedir. Fakat para arz›ndaki art›fl
toplam talep e¤risini sa¤ yukar›ya do¤ru AD’den (AD1)’e
kayd›rmaktad›r. Fiyat düzeyi (P1)’e yükselirken toplam
fiekil 2
talep e¤risi (AD1)’e kayacak, toplam talep fazlas› de¤iflmeyecektir.
D. Demirgil
Parasal Taban
[Alm. Währungsbasis] [Fr. Base monetaire] [‹ng. Mone tary base ]
Parasal taban terimi yerine para baz›, rezerv para, yüksek güçteki para terimleri de kullan›lmaktad›r. Parasal
taban, para politikas› transmisyon sürecinde yer alan parasal ara hedeflerden biridir. Bu parasal büyüklük (B),
kullan›m olarak dolafl›mdaki para (D) ile banka sisteminin nakit rezervleri (L) ve zorunlu rezervler (R) toplam›ndan oluflur:
B=D+L+R
Para baz›n›n bir para politikas› ara hedefi olarak
kullan›lma nedeni, bununla para arz› (M) aras›nda para
çarpan› (km) arac›l›¤› ile mevcut olan yak›n iliflkidir:
Ms=km . B
Para arz›n›n, para baz› kanal›yla denetim alt›nda tutulmas› günümüz para politikas› uygulamalar›nda oldukça s›k rastlanan bir durumdur.
S. Abaç
Parasal Teknikler
[Alm. Währungstechnik] [Fr. Techniques monétaires]
[‹ng. Monetary techniques]
Ekonomi politikas›n›n genel hedeflerine ara hedefler kanal›yla ulaflmak için giriflilen eylemlerdir. Bunlar›n seçimi ekonominin parasal ve finansal yap›s›ndan, konjok-
1055
Parasal Yan›lg›
Para Talebi
türden ve ekonomik birimlerin davran›fllar›ndan etkilenir. Böylece parasal ara amaçlar ile parasal teknikler aras›nda uyum sa¤lanmaya çal›fl›l›r. Her ekonomi öngörülen amaçlar do¤rultusunda, yap›sal, konjoktürel ve davran›flsal özelliklerine en uygun düflen teknikleri kullanmak zorundad›r. Kredilere tavan konmas› ve minimum
kredi faiz oranlar› saptanmas›, para otoritelerinin kulland›¤› do¤rudan parasal tekniklerdir. Reeskont oranlar›,
mevduat faiz oranlar› rejimi, mevduat karfl›l›klar› ve
aç›k piyasa ifllemleri ise dolayl› parasal tekniklerdir.
(Bkz. Parasal Ara Amaçlar )
S. Abaç
Parasal Yan›lg›
[Alm. Währungsillusion] [Fr. Illusion monétaire] [‹ng.
Monetary illusion]
Dar anlamda ele al›nd›¤› takdirde, e¤er bir kiflinin mal
talebi nispi fiyatlarda ve reel servetinde bir de¤ifliklik olmadan art›yor ya da azal›yorsa, bu kiflinin parasal yan›l g› içinde oldu¤u söylenir. E¤er mal, finansal aktif ve ankes talepleri nispi fiyatlarda, faiz oran›nda, reel gelir ak›m›nda (bugünkü ve gelecekteki reel gelirlerde), bafllang›çtaki finansal aktiflerle paran›n reel de¤erinde bir de¤iflme olmadan art›yor ya da azal›yorsa, genifl anlamda
parasal yan›lg› söz konusudur. Kimi ekonomistler parasal yan›lg› terimi yerine para aldatmas› sözünü kullanmaktad›rlar.
S. Abaç
çüde yitirmifltir. Sonunda y›lan giderek “örtülü bir Mark
bölgesi”ne dönüflmüfltür. “Mini y›lan”› oluflturan partönerlerinin (Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Danimarka
ve Norveç) paralar›n› destekleme yükünü üstlenen Federal Almanya, döviz piyasas›nda söz konusu ülkelerin paralar›n› destekleme yükünü üstlenen Federal Almanya,
döviz piyasas›nda söz konusu ülkelerin paralar›n› sat›n
alarak ya da Mark’› revalüe ederek y›lan›n di¤er paralar›n›n “yukar›ya çekilmesine” engel olmaya çal›flm›flt›r.
Sonuçta y›lan uygulamas› ancak s›n›rl› bir alanda, göreli bir parasal istikrar oluflturabilmifltir. Bununla beraber
“y›lan” ve mekanizmalar› 13 Mart 1979’da 8 AET ülkesi aras›nda yürürlü¤e giren Avrupa Para Sistemi’nin gerçeklefltirilmesinde çok etkili olmufl ve y›lan sisteminin
birçok tekni¤i bu yeni sistemin mekanizmalar›nda kullan›lm›flt›r. Zaten bu nedenle birçok yazar isabetli bir flekilde yeni Avrupa Para Sistemi’ne “ç›ng›rakl› y›lan” ad›n› vermifllerdir. (Bkz. Avrupa Para Sistemi, Ç›ng›rakl›
Y›lan, Avrupa Para Birli¤i, Avrupa Para Enstitüsü )
S. Abaç
Para Sistemleri
(Bkz. Alt›n Standard›, Çift Maden Sistemi, K⤛t Para
Sistemi, Banka Paras› )
Para Stoku
(Bkz. Para Arz› )
Parasal Y›lan
[Alm. Währungsschlange] [Fr. Serpent monétaire] [‹ng.
Monetary snake]
1971 y›l› para krizinden sonra Avrupa para birli¤ini kurma yolunda gerçeklefltirilen giriflimlerin bafl›nda “y› lan” sisteminin uygulanmas› gelmektedir. Avrupa paralar› aras›ndaki dalgalanma marjlar›n›n daralt›lmas› amac›yla 10 Nisan 1972’de uygulamaya konan Avrupa Parasal Y›lan Sistemi, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’na üye
devletlerin paralar›n› % 2,25’lik bir dalgalanma band›
içinde birbirlerine ba¤layarak Topluluk paralar›n›n döviz kurlar›nda istikrar sa¤lamaya yönelikti. Bu uygulamayla iki kur aras›nda maksimum % 4,5’lik bir dalgalanma gerçekleflebilmekte ve bu da herhangi bir ülkenin
döviz kurunun Dolar’a karfl› izin verilen dalgalanma
band›na eflit olmakta idi. Buna “tüneldeki y›lan” dendi
ve y›lan› tünelde tutabilmek için gerekli müdahelelerin
Dolar’la yap›lmas›, Topluluk paralar› kurlar›n›n y›lan
içinde tutulmas›n› sa¤lamak için de Topluluk paralar›n›n
kullan›lmas› kabul edildi. Bunda amaç, Topluluk merkez
bankalar›nda, müdahale birimi olarak Dolar’›n önemini
azaltmak ve Topluluk d›fl› ülkeler paralar›n›n Topluluk
içinde müdahale arac› olarak kullan›lmas›n› önlemekti.
Ne var ki “y›lan” mekanizmalar›yla oluflan bu ilk istikrarl› para bölgesi, önce Sterlin’in (23 Haziran 1972),
sonra s›ras›yla ‹talyan Lireti’nin (13 fiubat 1973) ve iki
kez Frans›z Frank’›n›n (19 Ocak 1974 ve 15 May›s
1976) y›lan sisteminden ç›kmas›yla etkinli¤ini büyük öl-
1056
Para Talebi
[Alm. Geldnachtrage ] [Fr. Demande de monnaie] [‹ng.
Demand for money]
Keynes’ten bu yana, ekonomik birimleri para talep etmeye iten nedenlerin üçe ayr›ld›¤› kabul edilir: Muamele güdüsü, ihtiyat güdüsü ve spekülasyon güdüsü.
1) Muamele güdüsü: Ekonomik birimler önce muamelelerde kullanmak için elde likit para tutarlar. fiayet
herkesin gelirleri ile harcamalar› mükemmel olarak
senkronize (uyum halinde) olsayd›, bu tür para tutmalar
gerekli olmazd›.
Ancak gerçekte durum çok farkl›d›r: Birçok kimse
gelirlerinin tamam›n› bir defada örne¤in hafta sonunda
veya ay sonunda al›r ve harcamalar›n› gelecek haftan›n
veya ay›n her gününde yapar. O halde söz konusu devre
boyunca sürecek olan al›mlar› karfl›layabilmek için bir
miktar likit para tutmak, muamele güdüsü ile para talep
etmek gerekecektir. Böylelikle ay bafl›nda “d” lira tutar›nda bir gelir kazanan ve bu gelirini bütün ay boyunca
düzenli olarak harcayan bir kimse, ortalama olarak ayl›k
harcamalar›n›n yar›s› kadar bir nakit bulunduracak, yani
d/2 kadar likit para talep edecektir. Ay›n birinci günü d
lira, sonuncu gününde 0 lira nakit para bulundurulaca¤›ndan, ortalama (d + 0)1, 2, yani d/2 lira nakit talep edilecektir. E¤er bu flahs›n geliri ayda ∆ y lira kadar artarsa, tüketim harcamalar› c ∆ y kadar artacakt›r (c = marjinal tüketim meyli) Bu durumda elde bulundurulacak
Para Talebi
Para Talebi
(talep edilecek) ortalama likit para
d+c∆y
kadar olacakt›r.
2
haddi yükseldikçe, söz konusu dönem içinde yap›lacak
ifllemlerin say›s› artacak yani muamele güdüsüyle talep
edilecek para talebi azalacakt›r.
fiu halde muamele güdüsüyle para talebi faiz haddinin azalan bir fonksiyonudur.
2) ‹htiyat güdüsü: Likit para talebi sadece bir ferdin
veya bir firman›n normal ve tahmin edilebilir harcamalar›n› karfl›lamak için yap›lmaz. Söz konusu devre içinde beklenmeyen bir tak›m harcamalar› da göz önünde
tutmak gerekir. iflte bu tip önceden görülmeyen masraflar› karfl›layabilmek için likidite saklanmas› ihtiyat gü düsüyle para talebine yol açar.
‹htiyat güdüsüyle para talebi de, muamele güdüsüyle yap›lan para talebinin ba¤l› oldu¤u faktörlere tabidir.
3) Spekülasyon güdüsü: At›l para tutulmas› her ne
kadar fazla rasyonel olmayan bir davran›fl olarak gözükürse de (çünkü bu fonlar hiçbir gelir sa¤lamamaktad›r),
Keynes okulunun iktisatç›lar› servet sahibi olanlar›n,
muamele ve ihtiyat nedenlerinin gerektirdi¤inden daha
fazla bir miktar likiditeyi ellerinde bulundurmaya e¤ilim olduklar›n› ileri sürmektedir. Bunun nedenini de
spekülasyon güdüsüyle aç›klamaktad›r.
Bu ilave likit tutulmas›n›n önemi, faiz haddiyle ters
yönde de¤iflmektedir: Faiz haddi yükseldi¤inde spekülasyon güdüsüyle para talebi (likidite tutulmas›) azalmakta, faiz haddi azald›¤›nda spekülasyon nedeniyle para talebi artmaktad›r.
Makro ekonomik aç›dan bu iliflki flu flekilde yaz›l›r:
L2= Spekülasyon güdüsüyle para talebi L2 = L2 (i)
i= Faiz haddi, L2 (i) < 0 fonksiyonunun türevinin s›f›rdan küçük olmas›n›n anlam›, spekülasyon güdüsüyle
para talebinin faiz haddinin azalan bir fonksiyonu oldu¤udur.
Ekonomik birimlerin bu davran›fl›n›n nedenleri çok
tart›fl›lm›flt›r. Genel bir flekilde flöyle bir aç›klama yap›labilir: Finansal plasman yapma olanaklar›na sahip olanlar hayli çeflitli, bir sürü menkul k›ymet (hisse senedi,
tahvil, mevduat vs.) ile karfl› karfl›ya kal›rlar. Bunlar
rand›man (sa¤lad›¤› gelir), ödünç verenin kapitalini bir
daha geri alamama riski ve ödeme tarihi (likidite dere cesi) bak›m›ndan birbirlerinden farkl›d›r. Söz konusu
ekonomik birimler plasman yaparken fonlar›n› farkl› kategorideki k›ymetlere yat›r›rlar ve bu flekilde riski da¤›t›rlar (s›n›rlarlar); fakat bu arada, hiçbir faiz getirmemesine ra¤men, bir miktar likit paray› muhafaza ederler.
Böyle bir davran›fl›n gayesi daha rahat bir flekilde fon lar›n finansal yönetimini sa¤lamakt›r . Zira finansal bir
ifllem yap›lmak istendi¤i zaman, örne¤in borsada, paray› menkul k›ymetlere çevirmek, menkul k›ymetleri önce
paraya çevirmekle ifle bafllamaktan her zaman daha kolayd›r.
‹ki çeflit menkul k›ymet bulundu¤unu varsayal›m:
K›sa dönemli (birkaç ay) ve uzun dönemli (birçok y›l)
Bir flah›s portföyünde bir miktar uzun dönemli menkul
k›ymet, bir miktar k›sa dönemli menkul k›ymet ve bir
miktar da likit para bulundurmaktad›r. Bu flah›s portföyünde sadece uzun dönemli k›ymet bulundursayd›, daha
fazla bir faiz geliri elde edecekti. (Ödeme süresi uzad›k-
E¤er, bu arada fiyatlar genel düzeyi bir misli artarsa
muameleler (al›flverifller) için haz›r tutulacak nakit para
miktar› da bir misli artacakt›r.
O halde, bütün bu söylenenlerden sonra, anlafl›lmaktad›r ki muameleleri gerçeklefltirmek için elde likit
olarak bulundurulacak para, parasal gelir düzeyine ba¤l›d›r.
Makroekonomik aç›dan bu iliflki flu flekilde yaz›labilir:
L1=L1(P.Y)
L1, muamele güdüsüyle para talebi
P, fiyatlar genel seviyesi
Y, reel gelir
PY, nominal gelir.
fiu halde nominal gelir ne kadar yüksek olursa, muamele güdüsüyle para talebi de o kadar yüksek olacakt›r: L1 fonksiyonunun türevinin s›f›rdan büyük olmas›
[L1´ (PY) > O] bize muamele güdüsüyle para talebinin
gelirin artan bir fonksiyonu oldu¤unu göstermektedir.
Acaba, parasal gelir düzeyinin yan› s›ra muamele
güdüsüyle para talebini belirleyen di¤er faktörler nelerdir?
A) Kurumsal faktörler, gelenekler ilk olarak say›labilir. Aç›kt›r ki, gelirini her hafta bafl› alan bir flah›s, ay
bafllar›nda geliri ödenen flah›stan ortalama olarak 4 misli az bir nakit bulunduracakt›r.
Bu nedenle ödeme al›flkanl›klar›nda meydana gelecek her de¤ifliklik muameleler için tutulan likit paralar›n
hacmi üzerinde bir etki yapacakt›r.
Bununla beraber bu tür de¤ifliklikler aniden olmaz
ve bu nedenle k›sa dönemde dikkate al›nmayabilirler.
B) Faiz haddi de muamele güdüsüyle tutulan likit
para miktar›n› etkileyebilir. Ay bafl›nda “y” lira kazanan
bir flahs›n bu gelirini ay›n her günü eflit olarak harcayaca¤›n› kabul edelim. Bu durumda ilk on gün içinde gelirin 1/3’ü harcanacak, 2/3’ü ise verimsiz olarak duracakt›r. ‹lk on befl gün içinde gelirin yar›s› harcanacak, yar›s› verimsiz kalacakt›r. E¤er bu flah›s at›l (verimsiz) duran bu fonlar› bir faiz elde etmek için plase etmeyi düflünürse, örne¤in ay bafl›nda gelirinin 2/3’ünü menkul k›ymet sat›n almak için kullanacak, 1/3’ünü ise ilk on gün
içinde yapaca¤› harcamalar için saklayacakt›r. On günün
sonunda, bu flah›s menkul k›ymetlerin bir k›sm›n› gelecek on günün harcamalar›n› karfl›lamak için yeniden satacakt›r. Yirmi günün sonunda, ay sonuna kadar yaflayabilmek içcin elinde kalan menkul k›ymetlerin tamam›n›
satacakt›r. Tabii bu flah›s söz konusu ifllemleri her on
günde bir, yani ayda 3 kez yapmak yerine örne¤in her on
befl günde bir, yani ayda 2 kez yapabilir. Kuflkusuz ayda
ne kadar fazla ifllem yap›l›rsa, elde tutulacak (talep edilecek) kullan›lmayan ortalama nakit para o kadar az olacakt›r. ‹fllem say›s›n›n art›p azalmas› ise, at›l fonlar›n
plasman›n getirece¤i faiz haddiyle ilgili olacakt›r. Fazi
1057
Para Talebi
Para Teorileri
ça faiz oran› da yükselmektedir.) Bunu yapmamas›n›n
nedeni uzun y›llar sürecek bir plasman›n tafl›d›¤› risktir.
fiimdi, kabul edelim ki, bütün plasman kategorilerini
temsil eden faiz haddi yükselmektedir. Bu varsay›mda,
elde likit muhafaza etmenin neden oldu¤u “kaybedilen
kazanç” büyümektedir. Bu durumda söz konusu flahs›n
risk endiflesinin bir k›sm› rand›man art›fl›yla telafi edilecek ve ayn› flah›s k›sa dönemde menkul k›ymetlerinin
bir k›sm›n› uzun dönemli menkul k›ymetlerle; likit olarak tuttu¤u paran›n bir k›sm›n› da k›sa dönemli menkul
k›ymetlerle ikame edecektir.
Tersine e¤er faiz haddi düflerse, uzun dönemli menkul k›ymetlerin rand›man› art›k bunlar›n tafl›d›¤› riski telafi etmeye yetmeyecek ve ayr›ca k›sa dönemli menkul
k›ymet ve likit para tutman›n neden oldu¤u kaybedilen
kazanç daha az önemli olacakt›r. Bu durumda, birimler
portföylerinin kompozisyonunu daha fazla likidite yönünde de¤ifltirmeye yöneleceklerdir.
Spekülasyon güdüsü, temelde özellikle flu olay› belirtmektedir. Servetini rasyonel bir flekilde yönetmek isteyen bir flah›s birbiriyle çeliflkili iki riskin etkisi alt›ndad›r: 1) Geliri kaybetme riski ve 2) Kapitali kaybetme ris ki. E¤er servetini likit para olarak tutarsa gelirini kaybetmekte, fakat kapitalini muhafaza etmektedir. (Kuflkusuz
burada fiyatlar genel düzeyinin hissedilir flekilde yükselmedi¤i varsay›lmaktad›r. Aksi takdirde, yani enflasyon
dönemlerinde, likit olarak tutulan servet ayn› anda hem
geliri, hem kapitali kaybetme riskini tafl›yacakt›r.) E¤er
menkul k›ymetleri sat›n al›rsa gelir sa¤layacak, fakat bu
sefer kapitali kaybetme riskini üzerine alacakt›r.
Belirsizli¤in hüküm sürdü¤ü bir dünyada herkes
olanaklar›n›n söz konusu riskler tafl›yabilme derecesine
göre, servetini menkul k›ymetler ile likit para aras›nda
da¤›t›r. Her faiz haddi seviyesinde her bir riskin fliddeti
farkl› olarak de¤erlendirilir ve faiz haddindeki her de¤ifliklik fertlerin de¤erlendirmelerini yeniden gözden geçirmelerine neden olur.
Bununla beraber ço¤u kez kabul edildi¤i gibi faiz
haddinin bulunabilece¤i çok düflük bir limit düzey mev cuttur ve bu faiz haddi düzeyinde spekülasyon güdüsüyle para talebi sonsuz olmaktad›r.
Nitekim faiz haddi çok düflük oldu¤u zaman, elde li kit para bulundurman›n neden olaca¤› gelir kayb› (kaybedilen kazanç) çok önemsiz olmaktad›r. Bunun yan›nda, menkul k›ymetlere yat›r›lan sermayenin kayba u¤ra ma riski çok yüksektir. Örne¤in, flayet 100 milyon lira
tutar›nda bir para süratli olarak y›lda % 20 faiz getiren
bir menkul k›ymete plase edilirse, plasman›n y›ll›k geli ri yaln›zca 20 milyon lirad›r. fiayet bu arada cari faiz
haddi % 21’e yükselirse, % 20 getiren menkul k›ymetin
de¤eri art›k 100 milyon lira de¤il, fakat
0,21
0,20
100
0,20 x 100
0,21
=
20
0,21
95 milyon lirad›r.
Baflka bir deyiflle bafllangݍta plaase edilen 100 mil-
1058
yon lira 5 milyon liral›k bir kapital kayb›na u¤ramaktad›r. Böyle durumlarda, yani faiz haddinin çok düflük düzeyde bulunmas› halinde, fertler faiz haddinin art›k bulundu¤u çok düflük düzeyin alt›na inmeyece¤ini, aksine
yükselme flans›n›n çok daha fazla oldu¤unu düflünürler
ve böylece plasman yapma yerine likit paray› saklamay›
tercih ederler.
Faiz haddinin inebilece¤i en düflük düzeye eriflmesi
ve bu düzeyde spekülatif para talebinin sonsuz olmas›
makroekonomik aç›dan çok önemlidir. Bu durumda ekonominin “likidite tuza¤›” içinde bulundu¤u söylenir.
Likidite tuza¤› ifadesi faiz haddinin art›k daha fazla
düflmeyece¤ini ve faiz haddini düflürmek suretiyle yat›r›mlar› uyarmay› hedef alan para politikas›n›n tamamen
tesirsiz kalaca¤›n› iyice belirtmek için kullan›lm›flt›r.
Toplam para talebi bu durumda muamele, ihtiyat ve
spekülasyon güdüleriyle yap›lan para taleplerinin toplam›d›r. Muamele ve ihtiyat güdüleriyle yap›lan para taleplerini L1, spekülatif para talebini L2 ile gösterirsek
toplam para talebi (L)
L= L1 + L2’dir.
S. Abaç
Para Teorileri
[Alm. Geldtheorien] [Fr. Théories de la monnaie] [‹ng.
Theories of money]
Para konular› Eski Yunan’dan beri önem kazanm›fl, iktisad›n bir bilim olarak ortaya ç›k›fl›ndan bu yana para
miktar› ile de¤eri aras›ndaki iliflkifli aç›klayan çeflitli para teorileri gelifltirilmifltir.
Para miktar› ile de¤eri aras›ndaki iliflki ilk defa aç›k
bir flekilde Merkantilist dönemde Jean Bodin taraf›ndan
ortaya konmufltur. J. Bodin, 16. yüzy›lda Amerika’dan
gelen k›ymetli metallerle Avrupa’da fiyatlar›n büyük bir
h›zla artmas›na dikkati çekmifltir. Tedavüldeki metal paran›n, yani alt›n›n miktar› artt›kça, de¤eri düflmüfl ve fiyatlar›n yükselmesine neden olmufltur. Böylelikle k›ymetli maden miktar› ile fiyatlar aras›nda neden-sonuç
iliflkisi kurularak, paran›n k›ymetinin miktar› ile ters
orant›l› , fiyatlar ile do¤ru orant›l› de¤iflti¤i görülmüfltür.
Para miktar›n›n art›p azalmas›yla fiyatlardaki de¤iflmeyi
aç›klayan bu teoriye miktar teorisi denmektedir. Miktar
teorsinin dayand›¤› varsay›mlar flunlard›r:
Para sadece mübadelelerde kullan›lmak üzere talep
edilmekte ve bütün gelirler harcanmaktad›r.
Ekonomi tam istihdamdad›r. Para miktar›ndaki de¤iflmeler üretim ve istihdam seviyesini etkilemez.
Klasik iktisatç›lar iktisadi denge analizlerini araya
para katmadan yapm›fllard›r. Çünkü klasiklere göre para
üretim ve mübadeleyi kolaylaflt›ran bir araçt›r. Paran›n
yap›ld›¤› de¤erli madenden farkl› bir de¤eri yoktur, yani
bir mald›r. Dolay›s› ile tedavüldeki para miktar›ndaki
de¤ifliklikler üretim, istihdam ve gelir da¤›l›m› üzerinde
etki yapmaz. Mallar›n birbiriyle mübadele oranlar›n› reel faktörler tayin etti¤inden, paran›n araya girmesi ve
miktar›n de¤ifliklikleri fiyatlar› etkilemeyecektir. K›saca
paradaki de¤iflmeler reel olaylar› etkilemez.
•
•
Para ve Kredi Kurulu
Pareto Optimumu
Para piyasas›nda para muamele ve ihtiyat güdüsü
nedeniyle talep edilir. Muamele güdüsüyle elde tutulmak istenen para miktar› ulusal gelirin fonksiyonudur.
Para arz› ise otonomdur. Tam istihdam kendili¤inden
sa¤land›¤›ndan, dolay›s›yla aktif nüfusun iflsiz kalmas›
söz konusu olmad›¤›ndan, paran›n sisteme girmesi ile
reel sektörde bir de¤ifliklik olmayacakt›r. Para ve tahvil
piyasalar› kendi aralar›nda dengeye gelecek, k›saca para
arz›n›n artmas› reel üretimi etkilemeyecektir.
Klasik para analizi Cambridge ve Chicago ekolü iktisatç›lar›na kadar ayn› çizgide devam etmifltir. Miktar
teorisinin önde gelen savunucular›ndan olan Irving Fisher teoriye yeni bir düzenleme ve bak›fl aç›s› getirmifltir.
Fisher kurdu¤u mübadele denklemi ile para miktar› ile
fiyatlar genel seviyesi aras›nda kesin bir ba¤lant›n›n bulundu¤unu göstermifltir. Fisher’e göre mübadele miktar›n›n (T) ortalama fiyatla (P) çarp›m›, bunlar›n ödenmesine olanak veren para miktar›yla (M) tedavül h›z› (V)
çarp›m›na eflittir. (MV = PT) Ekonomideki tüm kaynaklar tam kullan›m halinde oldu¤undan, belli bir dönemde
mübadele miktar› (T) de¤iflmez. Ayn› zamanda, tedavül
h›z›n›n (V) say›sal de¤eri de halk›n psikolojik davran›fllar› ve kurumsal yap› taraf›ndan belirledi¤i için sabit
varsay›lmaktad›r. Böylelikle, para miktar›ndaki art›fllar
do¤rudan fiyatlar genel seviyesinin yükselmesine ve paran›n de¤erinin düflmesine neden olur.
Görüldü¤ü gibi ekonomi, otomatik tam istihdam halinde dengeye geldi¤inden, para miktar›ndaki de¤iflmeler k›sa dönemde fiyatlar› etkilemektedir.
Klasik teorinin ana dire¤ini teflkil eden otomatik
tam kullan›m hali, 1929 Büyük Bunal›m› öncesinde
meydana gelen talep yetersizli¤ine çözüm bulamam›flt›r.
1936 y›l›nda John Maynard Keynes klasik teoriyi bütünüyle temellerinden sarsm›fl, ekonominin eksik istihdamda da dengeye gelebilece¤ini savunmufltur. Böylelikle para miktar›ndaki art›fllar sadece fiyatlar genel seviyesini etkilemeyecek, fertlerin nominal gelirlerini art›rarak tüketim harcamalar›n› geniflletecek ve faiz haddini
düflürerek yat›r›m seviyesinin yükselmesine neden olacakt›r. (Bkz. Fisher Denklemi, Para Talebi, J.M. Key nes].
A. ‹lkin
Para ve Kredi Kurulu
(Bkz. Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu)
Pareto Formülü
[Alm. Pareto-Formel ] [Fr. Formule de Pareto ] [‹ng. Pa reto formula]
Kiflisel gelir da¤›l›m› genellikle Pareto da¤›l›m› fonksiyonu veya Lorenz e¤risi yard›m›yla incelenebilir. Pareto
fonksiyonu flöyle yaz›labilir:
N= A/xa
Burada
N (x) kadar veya daha fazla gelire sahip kiflilerin say›s›d›r.
A, bir parametredir.
1059
a, bir parametre olup yaklafl›k de¤eri 1,5 al›nabilir.
Örne¤in Pareto da¤›l›m›
N= 2 000 000 000 / x1.5
olan bir toplumda y›ll›k geliri 100 000 para ünitesi ve
daha yukar› olanlar›n say›s›
N= 2 000 000 000 / (100 000) 1,5;
log N= log 2000 000 000 - (1,5) log 100 000
log N= 1,810
N= 63,2
kifli bulunur. (Bkz. Lorenz E¤risi)
E. Alkin
Pareto Optimumu
[Alm. Pareto-Optimum] [Fr. Optimum de Pareto] [‹ng.
Pareto Optimum]
Mal ve faktör fiyatlar›n›n nas›l teflekkül etti¤i incelenirken sistemin tümünün etkinli¤i hakk›nda genellikle hiçbir tart›flma yap›lmaz. Örne¤in gelir da¤›l›m› ile ilgili
mikro analizler gözden geçirilirken, da¤›l›m› belirleyen
mekanizman›n optimum sonuç verip vermeyece¤i noktas› üzerinde durulmaz. Asl›nda optimum kavram›ndan
ne anlafl›ld›¤›n› bile tart›flmak gerekmektedir. Burada
söz konusu noktalar› ele alan refah teorisi üzerinde durulacakt›r.
Refah, toplamlu ilgili bir kavram olmakla birlikte
bireysel refah›n tan›mlanmas› toplumsal refah›n anlam›na da aç›kl›k getirecektir. Tabiidir ki bu tan›m iktisadi
aç›dan yap›lacakt›r. Bireysel refah, tüketilen mal ve hizmetlerin toplam faydas› ile ölçülür. Tüketim düzeyinin
yükselmesi toplam fayday› ve dolay›s›yla bireysel refah› artt›r›r.
Toplumsal refah kavram› ise bireysel refah kavram›ndan farkl› olarak iktisat d›fl› unsurlar› da kapsamaya
e¤ilimlidir. Örne¤in üç ayr› toplamsal amaçtan bahsedilebilir: Di¤er bireylerin haklar›yla çeliflmeyen maksimum tercih özgürlü¤ü; toplumda her aile için di¤er ailelerin yaflam standartlar› ile tutarl› optimum yaflam standard›; toplumun standartlar›na uygun adil gelir da¤›l›m›.
Bu amaç tan›mlar›nda yer alan optimum ve standart gibi kavramlar›n hayli kaypak oldu¤u, refah analizini pozitif bilimin ölçülerinden d›flar› kayd›raca¤› aç›kt›r. Bu
nedenle analizde, bireyleraras› karfl›laflt›rmalara kalk›flmadan, mevcut gelir da¤›l›m›n› veri kabul etmek gerekmektedir.
Pareto, kendi refah anlay›fl›n› anlat›rken bu noktalar› kesin bir aç›kl›¤a kavuflturmufltur. Pareto’ya göre örne¤in üretim tercihleri siyasal bir sorundur. Bu siyasal
sorunu çözmek iktisatç›n›n görevi de¤ildir. ‹ktisatç›, karar verilen üretimi en etkin flekilde gerçeklefltirmeye çal›fl›r. Gelir da¤›l›m›n› de¤ifltirmek de iktisatç›n›n görevleri aras›na girmez. Da¤›l›m› veri kabul edip tek bir ki-
Pareto Optimumu
Pareto Optimumu
flinin refah›n› azaltmadan di¤erlerinin refah›n› art›rma
yollar›n› araflt›rmal›d›r.
Pareto bu düflüncelerine ba¤l› olarak optimum refah› flöyle tan›mlamaktad›r: Toplumdaki bireylerden en az
birinin rehfah›n› azaltmadan di¤er birinin bile refah›n›
art›rmak olana¤› yoksa, toplumun refah› optimumdur.
Gelir da¤›l›m›n› veri alan bu tan›ma Pareto optimumu
ad› verilir. Pareto optimumunun gerçekleflmesi için hem
üretimde, hem de tüketimde etkinli¤in varl›¤› gereklidir.
Bir mal›n üretim miktar› azalmadan en az bir di¤er mal›n üretimini art›rma olana¤› yoksa, üretimde etkinli¤e
ulafl›lm›fl demektir. Kullan›lan üretim faktörlerinin marjinal teknik ikame oranlar›n›n eflitlenmesiyle üretimde
etkinlik gerçekleflir. Tüketimde veya mallar›n da¤›t›m›nda etkinli¤in gerçekleflmesi içinse, tüketim mallar› aras›nda marjinal ikame oran› bütün tüketiciler için ayn› olmal›d›r. Üretim ve tüketimde etkinlik koflullar› iki mal›n, iki faktörün ve iki tüketicinin yer ald›¤› ayr› ayr› kutu diyagram› analizleri ile kolayl›kla kan›tlanabilir.
Kaldor ve Hicks, Pareto optimumu kavram›n› daha
kullan›fll› hale getirmifllerdir. Bu iktisatç›lara göre örne¤in iktisat politikas›nda meydana gelen bir de¤ifliklik sonucunda bir tak›m bireylerin refah›, di¤er baz›lar›n›n refahlar›ndaki azalma pahas›na artm›flsa ve fakat refah art›fllar› azalmalar›ndan daha yüksekse toplumsal refah art›fl›ndan bahsetmek mümkündür. Scitovsky ise, bu tan›m›n yaratabilece¤i teorik kar›fl›kl›¤› önlemek için tan›ma iki kriter eklemifltir: Kaldor’un de¤indi¤i de¤ifliklik
s›ras›nda kazananlar kaybedenleri bu de¤iflmeye raz›
edebilirken, kaybedenler kazananlar› bu de¤iflmeden
vazgeçmeye ikna edemiyorlarsa refah art›fl› meydana
gelmifltir. Bununla beraber her iki tan›mda da gelir da¤›l›m›n›n veri al›nmas›na olanak kalmam›flt›r; gelir da¤›l›m›nda de¤ifliklik oldu¤u üstü kapal› olarak varsay›lmakta, sonuç olarak da pozitif ölçülerden de¤er yarg›lar›na
kay›lmaktad›r.
Bergson ve Samuelson toplumsal refah›, bireysel
fayda fonksiyonlar›n›n fonksiyonu olarak tan›mlar:
fiekil 1. Üretimde Etkinlik
Üretimde etkinlik: Pareto optimumu için üretimde
etkinlik koflulunun anlam› aç›kt›r. Bu koflulun bulunmamas› halinde bir mal›n üretimi azalmadan di¤erinin üretiminin artmas›, baz› bireylere di¤erlerinin durumunu
bozmadan daha fazla olanak sa¤layabilir. Halbuki bu
durum Pareto optimumuna ayk›r› düfler. Baz› bireylerin
durumu kötüye gitmeden di¤er baz›lar›n›n refah› art›yorsa Pareto’ya göre toplum henüz optimum refah düzeyinden uzakt›r. fiekil 1’deki kutu diyagram›nda üretimde
etkinlik incelenecektir.
fiekil 1’de yaln›zca iki mal›n üretildi¤i bir durum
için bahis konusu iki mala ait efl-ürün e¤rileri çizilmifltir.
O1 noktas›n› orijin alan koordinat sisteminde birinci mal›n emek (L) ve sermayeye (K) göre efl-ürün e¤rileri çizilmifltir. O 2 noktas›n› orijin alan koordinat sisteminde
ise ikinci mal›n efl-ürün e¤rileri yer almaktad›r. ‹ki eflürün tak›m›n›n e¤rilerinin te¤et olduklar› noktalar›n birlefltirilmesiyle ortaya ç›kan O1 O2 e¤risi (contract cur ve), optimal üretim durumlar›n› belirtir. Bu e¤ri üzerinde, bir mal›n üretimini azaltmadan di¤erinin üretimini
art›rman›n olana¤› yoktur. O1 den O2’ye gidildikçe birinci mal için daha yukar› efl-ürün e¤rilerine ç›k›l›p ikinci
mal için daha afla¤› (orijine yak›n) efl-ürün e¤rilerine gidildi¤inden, ancak ikinci mal›n üretiminde bir azalma
bahas›na birinci mal›n üretimi artmaktad›r. Neden yaln›zca O 1 O2 e¤risi, yani karfl›l›kl› de¤me noktalar› optimuma iflaret etmektedir? Çünkü de¤me noktalar› d›fl›nda, örne¤in A kesiflme noktas›nda birinci mal›n efl-ürün
e¤risi üzerinde E1’e do¤ru yürünüp bahis konusu mal›n
üretimi sabit tuttulurken ikinci mal için daha yüksek eflürün e¤rilerine, yani daha yukar› üretim miktarlar›na gidilebilmektedir. Bu durum ise Pareto optimumunun koflullar›na ayk›r›d›r. E¤rilerin, de¤me noktalar›nda birinci
türevleri eflit oldu¤undan, yani örne¤in E1 noktas›nda
her iki e¤riye tek bir te¤et çizilebilece¤inden, iki mal
üretiminde sermaye-emek aras›ndaki marjinal ikame
oranlar› birbirine eflittir.
Mallar›n da¤›t›m›nda etkinlik: Üretimde etkinlik
analizinin tek bafl›na kesin bir çözüm getiremeyece¤i
aç›kt›r. E1, E2, E3, E4 .......... noktalar›ndan hangisinde
bulundu¤unu kesin olarak söylemeye olanak yoktur. Bu
nedenle söz konusu analizi mallar›n da¤›t›m›nda (veya
tüketiminde) etkinlik analizi ile tamamlamak gerekir.
Çünkü üretim aç›s›ndan etkin noktada bulunulsa dahi,
mallar›n da¤›t›m›n›n etkin olmamas› halinde, da¤›t›m
W = f (U 1, U2 ........... Ur)
Bu fonksiyonun çeflitli refah düzeylerindeki kesitlerinin izdüflümleri bir toplumsal kay›ts›zl›k e¤ri tak›m›
meydana getirir. Toplum için optimum, toplumsal kay›ts›zl›k e¤rilerinden birine üretim olanaklar› e¤risinin
de¤me noktas›nda belirir.
Lipsey ve Lancester’e göre Pareto koflullar›ndan biri yerine gelmemiflse, optimal bir durumun gerçekleflmesi, ancak di¤er bütün optimum koflullar›n›n ekarte edilmesiyle ortaya ç›kar. Bu duruma ikinci en iyi (second
best) ad› verilir.
Geometrik yorumlar: Etkinlik ve Pareto op timumu
Pareto optimumunun koflullar›, yani bir mal›n üretimini azaltmadan di¤erinin üretimini art›rman›n ve bir
tüketicinin refah›n› azaltmadan di¤erinin refah›n› artt›rman›n mümkün olamayaca¤› durumlar (üretimde ve
mallar›n da¤›t›m›nda etkinlik), Edgeworth’un gelifltirdi¤i kutu diyagramlar› yard›m›yla yorumlanabilir.
1060
Pareto Opimumu
Pareto Optimumu
tim miktarlar› ayr› bir dik koordinat sisteminde gösterildi¤inde bir dönüflüm e¤risi elde edilir.
fiekil 3’te yatay eksende birinci mal›n üretim miktarlar›, dik eksende ikinci mal›n üretim miktarlar› yer almaktad›r. E1, E 2, E 3, ve E4 de¤me noktalar›nda iki maldan üretilen miktarlar koordinat sisteminde G1, G 2, G 3,
G4 noktalar› halinde iflaretlenip bu noktalar birlefltirilince HH dönüflüm e¤risi elde edilir. Bu e¤ri tan›m gere¤i
optimal düzey gösteren en etkin üretim miktarlar›n›
aç›klar; baflka bir deyiflle bir etkinlik s›n›r› çizer. E¤ri
üzerindeki her nokta, bir mal›n söz konusu noktaya tekabül eden üretimi veri iken di¤er mal›n maksimum üretimini belirtir. Daha aç›k bir ifade ile e¤ri alt›nda kalan
noktalar ekonominin kapasitesinin alt›nda, üstünde kalan noktalar da kapasitesinin üstünde olmaktad›r.
Dönüflüm e¤risinin d›fl bükey olmas›n›n nedeni, bir
mal›n üretimi azal›p di¤erininki artarken, üretimi azalan
maldan di¤erine kayan üretim faktörlerinin yeni istihdam olunduklar› alana gitgide daha az katk›da bulunmalar›d›r. Yani üretimi artan mal›n, azalan mal cinsinden
f›rsat maliyeti giderek artmaktad›r. Bu durumu, bir mal
üretiminin di¤er mal›nkine göre birinci türevinin mutlak
de¤erindeki art›flla da göstermek mümkündür. Bir mal›n
üretimindeki de¤iflikli¤in, di¤erinin üretimindeki marjinal de¤iflikli¤e oran›n› belirten bu türeve marjinal dönü flüm oran› denir.
fiekil 2. Mallar›n Da¤›t›m›nda Etkinlik
yoluyla yine baz› bireylerin durumunu bozmadan di¤er
baz›lar›n›n refah›n›n yükselmesi mümkün olacakt›r. fiu
halde üretimde etkinlikle birlikte da¤›t›mda da etkinlik
bulunmal›d›r. Mallar›n da¤›t›m›nda etkinlik yine bir kutu diyagram› yard›m›yla incelenebilir.
fiekil 2’de, yukar›da üretildi¤i varsay›lan iki mal ve
yaln›zca iki tüketici için efl-fayda (veya kay›ts›zl›k) e¤rileri çizilmifltir. O1 noktas›n›n orijin alan koordinat sisteminde birinci tüketicinin birinci mal (X) ve ikinci mal
(Y) bileflimlerine göre kay›ts›zl›k e¤rileri çizilmifltir. O2
noktas›n› orijin alan koordinat sisteminde ise ikinci tüketicinin kay›ts›zl›k e¤rileri yer almaktad›r. ‹ki kay›ts›zl›k tak›m›na ait e¤rilerin te¤et olduklar› noktalar›n birlefltirilmesiyle ortaya ç›kan O1 O2 e¤risi optimal da¤›t›m
durumlar›n› belirtir. Bu e¤ri üzerinde, bir tüketicinin tatminini veya tüketimden elde etti¤i fayday› azaltmadan
di¤er tüketicinin tatminini veya refah›n› art›rman›n olana¤› yoktur. O1 den O2’ye gidildikçe birinci tüketici için
daha yukar› kay›ts›zl›k e¤rilerine ç›k›l›p, ikinci tüketici
için daha afla¤› (orijine yak›n) kay›ts›zl›k e¤rilerine gidildi¤inden, ancak ikinci tüketicinin tatmininde bir azalma pahas›na birinci tüketicinin refah› artmaktad›r. De¤me noktalar› d›fl›nda örne¤in D noktas›nda birinci tüketicinin kay›ts›zl›k e¤risi üzerinde T1’e do¤ru yürünüp
söz konusu tüketicinin tatmini sabit tutulurken ikinci tüketici için daha yüksek kay›ts›zl›k e¤rilerine, yani daha
yukar› tatmin ve refah düzeylerine gidilebilmektedir. Bu
durum ise optimuma henüz ulafl›lamad›¤›n› gösterir. E¤rilerin, de¤me noktalar›nda birinci türevleri eflit oldu¤undan, yani örne¤in T1 noktas›nda her iki e¤riye tek bir
te¤et çizilebilece¤inden, tüketim mallar› aras›nda marjinal ikame oran› iki tüketici için de ayn›d›r.
Mallar›n da¤›t›m›nda etkinli¤in de tek bafl›na Pareto
optimumunu belirlemeyece¤i aç›kt›r. Asl›nda üretimde
etkinlik ile mallar›n da¤›t›m›ndaki etkinli¤in birlikte
sa¤lanmas› halinde Pareto optimumu tan›mlanabilir. ‹ki
etkinli¤in bir anda nas›l gerçekleflti¤ini inceleyebilmek
için ayr› bir analiz arac›na daha gerek vard›r. Afla¤›da bu
yeni analiz arac› tan›mlanacakt›r.
Dönüflüm e¤risi: fiekil 1’deki O1 O2 e¤risi üzerindeki her nokta etkin üretim miktarlar›n› gösterir. O1 den
O2ye do¤ru gidilirken birinci mal›n üretimi de maksimumundan s›f›ra do¤ru daralmaktad›r. ‹ki mal›n, O 1 O2 e¤risi üzerinde, efl-ürün e¤rileriyle belirtilen de¤iflken üre-
fiekil 3
Üretim - tüketim etkinli¤i: Yukarda da aç›kland›¤›
gibi Pareto optimumuna varmak için dönüflüm e¤risi
üzerinde bulunmak gereklidir, fakat yeterli de¤ildir. Ayr›ca mallar›n da¤›t›m›nda da (tüketimde de) etkinli¤in
sa¤lanmas› gerekir. Ortak etkinlik için tüketicilerin iki
mal aras›ndaki marjinal ikame oran› ile söz konusu iki
mal›n üretimindeki marjinal dönüflüm oran›n›n eflit olmas› gerekir. Bu koflulu geometrik olarak yorumlamak
mümkündür.
Dönüflüm e¤risi üzerindeki G3 noktas›nda birinci
maldan OM ikinci maldan ON kadar üretilmektedir. Tüketim etkinli¤ini göstermek için OMG3N kutu diyagram› çizilebilir. G 3 noktas›ndaki marjinal dönüflüm oran›,
dönüflüm e¤risine G 3 noktas›ndan çizilen te¤etin e¤imine eflittir. OG 3 optimal tüketim e¤risi üzirendeki T1, T 2,
T3 ... de¤me noktalar›ndan her iki kay›ts›zl›k e¤risine çizilecek ortak te¤etlerin e¤imleri de marjinal ikame oranlar›na eflittir. Bu te¤etlerden hangisinin e¤imi marjinal
1061
Pareto Optimumu
Paris Borsas›
Pareto, Vilfredo (1848-1923)
dönüflüm oran›n› belirleyen PP te¤etine eflitse ortak etkinlik koflulu sa¤lanm›fl demektir. fiekilde T1 noktas›ndan çizilen te¤etin e¤iminin PP nin e¤imine eflit oldu¤u
görülüyor. fiu halde T1 noktas›ndaki marjinal ikame oran›, marjinal dönüflüm oran›na eflittir. Yani, birinci tüketici birinci maldan OM´, ikinci maldan ON´ kadar tüketirken , ikinci tüketici birinci maldan MM´ ve ikinci maldan MN´ kadar tüketecektir.
Ünlü bir ‹talyan ekonomisti ve sosyologudur. 1848’de
Paris’te do¤du. Babas›, ‹talyan ihtilalcisi Mazzi’nin taraftarlar›ndan oldu¤u için, 1836’da Cenova’dan Fransa’ya göç etmifl ve bir Frans›z’la evlenmiflti. Pareto, bu
evlilikten do¤du. 10 yafl›ndayken sürgünler için ç›kan
bir af sonucu ailesiyle birlikte ‹talya’ya döndü. Burada
mühendislik e¤itimi gördü. 1870’ten 1892’ye de¤in mühendis olarak çal›flt›. Daha sonra ekonomiyle ilgilendi,
Walras’› okudu. Ondan etkilendi, 1892 y›l›nda kendisiyle tan›flt›. Walras, o y›llarda düflüncelerinin gerekli ilgiyi
çekmemesinden yak›n›yordu, üniversiteden istifa etmek
üzereydi. Kendisini anlayan birini bulmaktan çok mutlu
oldu. Birlikte çal›flt›lar. Bu yüzden Pareto’nun ekonomik
eserleri büyük ölçüde Walras’›n etkisini tafl›r.
1896-97 y›llar›nda ilk önemli eseri olan Cour d’eco nomie Politique’i yazd›. 1902-1903 aras›nda Systemes
Socialistes’i, 1906’da Manuale di Economia Politica ve
1916’da Trattato di Sociologia Generale ’yi yazd›.
1898’de kendisine önemli bir miktarda miras kald› ve ‹sviçre’ye yerleflti. Hayat›n›n sonlar›na do¤ru ‹talyan Faflist hükümetince Senato’ya atand›. Mussolini taraf›ndan
böyle bir mevkiye lay›k görülmesinin nedeni düflüncelerindeki de¤ifliklikti. 50 yafl›na de¤in liberal ve demokratik görüfllere ba¤l› kalan Pareto, daha sonra sosyalist görüfllerle birlikte, liberal ve demokratik fikirlere de fliddetle çatan yaz›lar yazd›.
Pareto’nun hayat› boyunca yapmaya çal›flt›¤› fley,
Walras’ç› genel denge fikrini bütün sosyal bilimlere uygulamakt›. Ona göre ekonomi, daha genifl kapsaml› di¤er sosyal bilimler içinde bir anlam tafl›rd›. Ekonominin
iflleyiflini anlamak, toplumu anlamak için gerekli, fakat
yetersizdi. Pareto sosyoloji konusunda yapt›¤› çal›flmalarda tümüyle elitçi fikirleri savunmufltur. Bu tür fikirleri Mussolini rejimince takdirle karfl›lanm›fl, ancak Walras’la dostlu¤u bu yüzden bozulmufltur.
Ekonomi teorisine en önemli katk›lar›; ordinal faydan›n kullan›lmas›yla da genel dengenin bulunabilece¤ini, yani kardinal fyad›n›n gerekmedi¤ini göstermesi ve
bugün kendi ad›yla an›lan optimalite analizini bulmufl
olmas›d›r. Etkisi daha çok k›ta Avrupa’s›nda hissedilmifl,
Anglo-Sakson kesiminde bu etki çok geç ve dolayl› görülmüfltür.
K. Mortan
fiekil 4. Üretim ve Üretimde Ortak Etkinlik
fiekil 5. Toplumsal Kay›ts›zl›k E¤risi
Ortak etkinlik analizi sonunda da Pareto optimumunun tek olmad›¤› anlafl›lmaktad›r. Çünkü dönüflüm e¤risi üzerinde her noktaya uygun ortak bir etkinlik, baflka
bir deyiflle ayr› bir Pareto optimumu söz konusu olacakt›r.
Toplumsal kay›ts›zl›k e¤risi ve optimum çözüm: Toplumsal kay›ts›zl›k e¤risi iki mal›n çeflitli bileflimlerinin
toplumda ayn› refah› sa¤l›yabilece¤ini gösterir. Samuelson taraf›ndan gelifltirilen bu analize göre, daha sa¤daki
kay›ts›zl›k e¤risinde toplumsal refah da daha yüksek
olacakt›r. ‹ki mal aras›ndaki dönüflüm e¤risi belli iken,
toplum için optimum refah çözümünü, toplumsal kay›ts›zl›k e¤rileri tak›m›ndan birinin, dönüflüm e¤risine,
de¤me noktas› verir.
fiekil 5’te HH dönüflüm e¤risi optimal üretimin s›n›r›n› çizmektedir. Dönüflüm e¤risiyle S2 toplumsal kay›ts›zl›k e¤risinin de¤me noktas› olan E, veri üretim koflullar›na göre toplumun varabilece¤i en yüksek refah düzeyini, yani optimum çözümü verir. (Bkz. Efl Fayda Analizi)
E. Alkin
Paris Borsas›
[Alm. Pariser Börse ] [Fr. Bourse de Paris ] [‹ng. Paris
Stock Exchange]
Paris’in ilk borsas›, bir sokakta kurulmufl bir curb mar ket’ti. Quincampoix Soka¤›’nda toplanan kalabal›k bir
grup, 1720’de Banque Royale ve ona ba¤l› flirketlerin
senetlerini al›p satmaya bafllad›. Banque Royale ile söz
konusu flirketler, John Law’un yönetimindeydi.
John Law sisteminin büyük bir mali skandal›n patlamas›yla çökmesinden sonra, normal borsa faaliyeti
1724’te bafllad›.
1062
Paris Klübü
Pasif
Günümüzdeki borsa binas›n›n temeli 1808’de at›lm›fl ve 1826’da bina hizmete aç›ld›. (Bkz. Merkez Ban kalar›, Emisyon)
F. Ergin
nusu olmad›¤›, bunlara yeni ve daha üst görevler verildi¤i gözlenmektedir.
Ö.F. Bat›rel
Pasbuk
[Alm. Bankbuch, Sparkassenbuch ] [Fr. Carnet de ban que] [‹ng. Pass-book]
Bankalarca cari hesap müflterilerine verilen ve hesap hareketlerinin kaydedildi¤i küçük el defteridir. Daha çok
bankac›lar taraf›ndan kullan›lan bir kelimedir. Banka
müflterilerince “hesap cüzdan›” olarak bilinir. Tasarruf
ve ticari mevduat müflterilerine bankadaki alacakl› cari
hesaplar›n› ve hesaplar›ndaki hareketleri kolayl›kla takip etme olana¤› sa¤lar.
C. Ersoy
Paris Klübü
(Bkz. On’lar Grubu )
Parite
[Alm. Parität ] [Fr. Parite ] [‹ng. Parity ]
Bir ülke paras›n›n sabit, resmi kurdan, di¤er bir ülke paras› cinsinden de¤eridir. Birinci Dünya Savafl›’ndan önce uygulanan alt›n standard›nda her ülke, paras›n›n de¤erini belirli bir safl›ktaki alt›n cinsinden belirliyordu.
Bu flekilde her ülkenin paras›n›n de¤eri di¤er ülke paralar›na sabit bir flekilde alt›n kanal›yla iliflkilendirilmiflti.
Örne¤in, Amerika para otoriteleri 1 ons alt›n› 200 Dolar’dan al›p satmay› taahhüt etmifl ve ‹ngiltere de 1 ons
alt›n› 100 Sterlin’den al›p satma karar› alm›flsa, Sterlin’nin paritesi 2 Dolar’d›. Buna darphane paritesi (mint
parity) ad› verilmekteydi. Bu paritenin korunmas› alt›n
arbitraj› ile sa¤lanmaktayd›.
1944-1971 y›llar› aras›nda uygulanan Bretton-Woods Sistemi’nde, ülke paralar›n›n di¤er ülke cinsinden
paritesi k›sa dönemde alt›n standard›ndaki gibi belirleniyordu. Dolar›n de¤eri 1 ons alt›n=35 Dolar olarak sabit
bir flekilde belirlenmiflti ve ABD bu pariteyi korumak
için Dolar karfl›l›¤› s›n›rs›z alt›n satmay› taahhüt etmiflti.
Di¤er ülkeler de paralar›n›n de¤erini ya alt›n ya da Dolar cinsinden belirliyordu. Bu flekilde ülke paralar›n›n
Dolar (ya da alt›n) cinsinden belirlenmifl de¤erleri, onlar›n paritelerini oluflturmaktayd›. (Bkz. Alt›n Standard›,
Bretton Woods Anlaflmas›)
O. Aktan
Pascal Bölünmesi
[Alm. Pascal-Verteilung] [Fr. Distribution de Pascal ]
[‹ng. Pascal’s distribution ]
Bir deneyin sonuçlar›n›n elveriflli ve elveriflsiz hal olarak iki fl›kta toplanabildi¤i ve her fl›kk›n ihtimalinin bir
deneyden di¤erine de¤iflmedi¤i (Bernoulli deneyi) durumlarla ilgili olarak ortaya ç›kan bir ihtimal bölünmesi
türüdür. Elveriflli halin ihtimali (p), elveriflsiz halin ihtimali ise (q) ile gösterildi¤inde ve (p+q=1) belirli bir (c)
say›da elveriflli hal ortaya ç›k›ncaya kadar deney (n) kere tekrarland›¤›nda, (n) say›da sonuçtan oluflacak sonuçlar toplulu¤una iliflkin olan bu ihtimal bölünmesi nega tif binom bölünmesi olarak da adland›r›lmakta ve
P(n) = n-1Cc-1 . pc qn-c
formülü ile belirtilmektedir. Formülde n-1Cc-1 n-1 say›da
deneyde c-1 say›da elveriflli halin kaç ayr› halde ortaya
ç›kabilece¤ini belirten kombinezon say›s›n› göstermektedir. Örne¤in içinde .20 ve .80 oranlar›nda sar› ve k›rm›z› top bulunan bir kutu içinden iadeli olarak (Bernoulli kural›na uygun biçimde) 5 adet sar› top elde edilinceye kadar (n) say›da çekifl yap›lm›fl ise, (n) in de¤iflik
de¤erleri için,
Parkinson Kanunu
P(n) = n-1C5-1 .205 .80n-5
[Alm. Parkinsonsches Gesetz] [Fr. Loi de Parkinson]
[‹ng. Parkinson’s Law]
Kamu yönetiminde, k›rtasiyecili¤in artmas› sonucu ifl
veriminin düflece¤ini belirten iktisadi yasad›r.
Bu yasaya göre her bürokratik görev sonunda mevcut zaman s›n›rlar›n› zorlar ve yeni personel ihtiyac›n›
do¤urur. Yeni personel al›nmas›, verimin düflmesi demektir. Kamu yönetiminin yeniden örgütlenmesi halinde
dahi istihdam politikas› nedeniyle kadrolarda bir tensikat yap›lamaz ve yeni örgüt flemas›nda yeri olmayan
personele yeni görevler ihdas edilmeye çal›fl›l›r. Bunun
sonucunda kamu yönetiminde azalan verim kanunu çal›fl›r.
Vergi yönetiminde bu yasan›n iflleyifline örnek olarak, bir verginin kald›r›lmas› ya da vergi yönetiminde
bilgisayar kullan›m› verilebilir. Kald›r›lan vergilerle ilgili personel, yeni fonksiyonlarla baflka görevlere atan›r.
Uygulamada bilgisayar kullan›m› sonucunda daha önce
bu iflte kullan›lan personelin ifllerini kaybetmesi söz ko-
ihtimalleri hesaplanarak Pascal bölünmesi oluflturulabilir. Bölünmenin aritmetik ortalamas›n›n (c/p’nin), bölünmenin varyans› olan qc/p2,den küçük bir de¤ere sahip
olmas› bu bölünmeyi binom bölünmesinden ay›ran yönlerden biridir.
Blaise Pascal (1623-1662) taraf›ndan ilk olarak ortaya at›lm›fl olan bu bölünmenin uygulama alan› istatistikteki di¤er ihtimal bölünmelerine oranla daha dard›r.
Ayr›ca belirli koflullarda Poisson bölünmesiyle benzer
sonuçlar vermesi, Pascal yerine Poisson bölünmesinin
daha yayg›n kullan›lmas›na neden olmufltur. (Bkz. Ber noulli Deneyi, Binom Bölünmesi, ‹htimal Bölünmesi, ‹htimal, Poisson Bölünmesi)
B. A. Köksal
Pasif
[Alm. Passiva, Passiven ] [1Fr. Passif] [‹ng. Passive]
‹flletmenin borçlar›, iflletmeden alacakl› olanlar›n hakla-
1063
Pasif Sigorta
Pearson Katsay›s›
r›n› temsil eder. ‹flletme üzerindeki mülkiyet haklar› ise,
iflletme sahiplerinin -anonim flirketlerde hissedarlar›nhaklar›n› temsil eder. Bu iki grup haklar›n tümü, iflletmenin varl›klar› üzerindeki talep haklar›n›n toplam›ndan
ibarettir ve bilançonun sa¤ taraf›n› oluflturur. “Pasif”
kavram› bilançonun sa¤ taraf›n› ifade etmek ve ayn› zamanda iflletme üzerindeki her iki grup haklar› kapsamak
üzere kullan›l›r. (Bkz. Aktif)
F. Bilgino¤lu
tim, otomasyonla ola¤anüstü boyutlara ulaflm›fl, pazarlar
co¤rafi ve ekonomik anlamda genifllemifl, üretici-tüketici aras›ndaki uzakl›k denizafl›r› bir nitelik kazanm›flt›r.
Bunun sonucunda ekonomilerin bir pazarlama ekonomi si dönemine girdi¤i izlenmektedir. Ancak pazarlama faaliyetlerinin yaln›zca sat›fllarla ilgili oldu¤u da söylenemez, üretilecek mamulün saptanmas›ndan tüketicinin
korunmas›na kadar birçok ifllev günümüzde pazarlama
kavram› içine girmifltir.
Pazarlama, herhangi bir girdinin (faktör, mal ve hizmet), mülkiyet ve tasarruf hakk›n›n devredilmesiyle ilgili sat›fl öncesi ve sonras› her türlü faaliyeti kapsad›¤›ndan, yaln›zca ticari faaliyetleri kapsamaktad›r. ‹flletmeyi
çevreleyen ekonomik, teknolojik, sosyal, siyasal vb. tüm
koflullar pazarlama faaliyetlerini etkileyecektir.
F. Bilgino¤lu
Pasif Sigorta
[Alm. passive versicherung] [Fr. Assurance passive]
[‹ng. Passif insurance ]
Sigortal›n›n mal varl›¤›nda baz› pasiflerin meydana ç›kmas› ya da pasiflerin artmas› yoluyla u¤rayaca¤› zarar›n
sigortac› arac›l›¤›yla karfl›land›¤› sigorta türü.
Burada rizikonun gerçekleflmesi halinde belli bir de¤eri olan bir münasebetin ihlali söz konusu olmad›¤›
için, gerçek anlamda bir menfaat ve dolay›s›yla da menfaat de¤eri yoktur. Pasif sigortan›n en önemli türleri, mali mesuliyet sigortas›, reasürans ve zorunlu masraflara
karfl› sigortad›r.
Aktif sigorta ile pasif sigortan›n kombine edilmesi
de mümkündür. (Bkz. Sigorta, Reasürans )
M. Dural
Pearson, Karl (1857-1936)
Patent
[Alm. Patent] [Fr. Patente ] [‹ng. Patent ]
S›nai mülkiyet haklar›ndan biri olan patent ya da ihtira
berat›, bir s›nai veya ticari icad› kullanma hakk›n› temsil
eder. Bu hak, maddesel olmayan duran varl›k niteli¤inde olup, iflletmenin aktifleri aras›nda gösterilir.
F. Bilgino¤lu
Pay Senedi
(Bkz. Hisse Senedi)
Pazar
[Alm. Markt] [Fr. Marché] [‹ng. Market, Bazaar ]
Belli zamanda sat›c›lar›n mallar›n› getirdikleri ve al›c›lara arz ettikleri bir yerdir.
Baz› hallerde pazar kelimesi piyasa yerine kullan›lmaktad›r; piyasa ekonomisi yerine pazar ekonomisi teriminin kullan›lmas› buna örnektir. (Bkz. Piyasa, Piyasa
Çeflitleri].
D. Demirgil
Pazarlama
[Alm. Marketing] [Fr. Commercialisation] [‹ng. Marke ting]
Ekonomik bir de¤iflim süreci olarak bilinen pazarlama ,
ekonominin üstlenmifl oldu¤u gereksinmeleri karfl›lama
amac›na hizmet eder. Üretilen mal ve hizmetlerin tüketiminde, kaynaklara iliflkin sorunlar›n, teknolojik, co¤rafi ve zamansal güçlüklerin afl›lmas› pazarlama ile mümkün olur.
Pazarlama kavram›, ekonomik geliflme sürecine
ba¤l› olarak de¤iflmifl ve genifllemifltir. Günümüzde üre-
1064
Modern istatisti¤in kurucular›ndan biri olarak kabul edilen ‹ngiliz bilim adam›d›r. 1857 y›l›nda do¤an Pearson,
Londra College Üniversitesi, Cambridge ve Gresham
College’da uygulamal› matematik ve mekanik profesörlü¤ü yapt›. 1892’de ilk önemli eserlerinden olan The
Grammar of Sciences (Bilimler Grameri) adl› kitab›n›
yay›nlad›. 1890’l› y›llardan itibaren matematik ve istatisti¤in biyolojiye uygulanmas› ile ilgilendi ve bu konuya iliflkin çal›flmalar›n Mathematical Contributions to
the Theory of Evolution (Evrim Teorisine Matematik
Katk›lar) ad› alt›nda toplad›¤› çok say›da makale arac›l›¤›yla aç›klad›. 1902 y›l›nda Cambridge’de kurmufl oldu¤u Biometrica adl› dergi günümüzde de istatistik teori
ve uygulamalar›nda dünyada en ileri gelen dergilerdendir. 1907’de Francis Galton laboratuvar›n›n yönetimini
üstlenen K. Pearson istatistik alan›nda kendi ad›n› tafl›yan birçok metot gelifltirmifltir. Bölünmelerin asimetrilerinin derecesini ölçmede kullan›lan Pearson asimetri
katsay›lar› ve matematik ile istatistikte kullan›lan Pearson kanunlar› bu metotlardan baz›lar›d›r. Gözlem sonucu elde edilen fiili frekanslar ile bir hipoteze göre varolmas› beklenen frekanslar aras›ndaki farklar›n bölünmesinin ki-kare bölünmesine uydu¤unu ve dolay›s›yla bu
farklar›n anlaml›l›¤›n›n test edilmesinde ki-kare bölünmesinden yararlan›labilece¤ini ortaya koymas›ndan ötürü bu yaklafl›m da Pearson’un ad›n› tafl›maktad›r. 1936
y›l›nda ölen bu bilim adam›n›n 100’den fazla eseri bulunmaktad›r. (Bkz. Anlaml›l›k, Asimetri, Bölünme, fre kans, Pearson Katsay›s›, Ki-kare Bölünmesi )
B.A. Köksal
Pearson Katsay›s›
[Alm. Pearsonche Schiefekoeffizienten] [Fr. Coefficient
d’assymetrie de Pearson ] [‹ng. Pearson’s coefficients of
skewness]
Asimetrik bölünmelerde asimetrinin (çarp›kl›¤›n) derecesine ba¤l› olarak aritmetik ortalama ve mod de¤erleri
birbirinden uzaklaflmakta ve medyan bu de¤erlerin aras›nda bir de¤ere sahip olmaktad›r. Bu özelli¤e dayanarak
K. Pearson taraf›ndan bölünme serilerinin asimetri dere-
Perakende Sat›fl Vesikalar›
Performans Bütçe
celerini ölçmek üzere gelifltirilmifl olan iki ölçü Pearson
asimetri katsay›lar› ya da ölçüleri olarak bilinmektedir.
Simetrik serilerde aritmetik
– ortalama (X) ve mod
birbirine eflit oldu¤undan, (X-mod) de¤erinin s›f›rdan
farkl› olmas› asimetrinin varl›¤›na iflaret edecektir. Ancak bu fark mutlak de¤er olarak belirlenece¤inden, farkl› bölünmeler aras›nda k›yaslama yapmada uygun
de¤ildir. Bu nedenle fark›n standart sapmaya bölünmesi
yoluyla nispi bir ölçü olan,
Aritmetik ortalama-Mod
X-mod
(1)
=
Standard sapma
s
elde edilmifltir, ki bu ölçü Pearson’un birinci asimetri
katsay›s› olarak tan›mlanmaktad›r. Ancak asimetrisi hafif olan bölünmeler için,
–
X-Mod=3(X-Medyan)
iliflkisi geçerli oldu¤undan, mod de¤eri
–
Mod=X-3(X-Medyan)
olarak da tarif edilebilecek ve bu iliflkiden hareketle (1)
numaral› formülde mod yerine X-3(X-Medyan) teoreminin yerlefltirilmesi ile,
–
3 (X-Medyan)
(2)
s
formülüne var›lacakt›r. Bu formül Pearson’un ikinci asi metri katsay›s› olarak bilinmektedir. Ancak (2) numaral› formülün pay› (1) numaral› formülün pay›n›n sadece
asimetrisi hafif seriler için geçerli bir yaklafl›¤› oldu¤undan, asimetrinin fazla oldu¤unun bilindi¤i hallerde ilk
formülün uygulanmas› daha uygun olacakt›r.
Bu ölçüler ayn› –zamanda asimetrinin yönünü de belirtebilmektedirler. X > mod durumunda ölçü (+) iflaret
tafl›yarak asimetrinin pozitif oldu¤una iflaret edecek,
–x<mod olmas› ise ölçünün (-) iflareti tafl›mas›na yol
açarak asimetrinin
negatif oldu¤unu gösterecektir. Bir
–
bölünmede X=35, medyan=40, mod=50 ve s=5 ise birinci ve ikinci Pearson ölçülerine göre asimetrinin yön ve
derecesi afla¤›daki gibi belirlenecektir:
–
X-Mod
35-50
15
=
=
= -3
s
5
5
–
3 (X-Medyan)
3(35-40)
15
=
= –
-3
s
5
3
Elde edilen de¤erin eksi iflaret tafl›mas› asimetrinin
yönünün negatif (bölünmenin sol ucunun daha uzun) oldu¤unu belirtmektedir. Her iki ölçü ile de ayn› sonuca
var›lm›fl olmas› ise asimetrinin kuvvetli olmad›¤› anlam›n› tafl›maktad›r. (Bkz. Aritmetik Ortalama, Asimetri,
Da¤›lma, Bölünme, Medyan, Mod, Simetri, Karl Pear son)
B.A. Köksal
Perakende Sat›fl Vesikalar›
[Alm. Einzelverkaufsdokumenten] [Fr. Documents des
ventes au détail] [‹ng. Documents of retail sales] Pera kende sat›fl vesikalar› vergi hukukunun kay›t ve belge
düzeni içinde yer alan araçlardan bir grubu olufltururlar.
1065
Birinci ve ikinci s›n›f tüccarlar ve defter tutmak
mecburiyetinde olan çiftçiler, esas olarak, yapt›klar› sat›fllar için müflteriye fatura vereceklerdir. Ancak, özellikle ufak bedeller karfl›l›¤› yap›lan perakende sat›fllar
için bu kiflilerin fatura vermek zorunluluklar› yoktur. ‹flte bu mahiyetteki sat›fllar afla¤›daki perakende sat›fl vesikalar›ndan herhangi biri ile belgelenecektir:
1- Perakende sat›fl fiflleri
2- Makineli kasalar›n kay›t rulolar›
3- Girifl ve yolcu tafl›ma biletleri
Perakende sat›fl fifli ile girifl ve yolcu tafl›ma biletleri
seri ve s›ra numaras› ile teselsül ettirilir. Bu fifl ve
biletler kopyal› iki nüsha olarak düzenlenir ve bir
nüshas› müflteriye verilir. Makineli kasa kullan›ld›¤›nda,
makineli kasan›n fiflinin müflteriye verilmesi zorunludur.
Perakende sat›fl vesikas› kullanma mecburiyetinde
olanlar›n bunlar› kullanmad›klar›n›n tespiti halinde,
kullan›lmayan her belge için 3 milyon TL özel usulsüzlük cezas› kesilir.
A. Tezel/fi. Akkaya
Performans Bütçe
[Alm. Leistungsbudget, Leistungsplan] [Fr. Budget de
performance] [‹ng. performance budget]
Kamu kesiminde harcama etkinli¤ini art›rmak üzere tasarlanm›fl modern bütçe usullerinden biri. Özel kesim
piyasa mekanizmas›n›n kaynak da¤›l›m› etkinli¤ini kendi kendine sa¤layan güçleri oldu¤u kabul edilmektedir.
Buna göre üretim bilinen en geliflmifl teknoloji ile yap›l›r, ayr›ca üretim bileflimi tüketici tercihlerine uygundur.
Kamu kesiminde ise bu hedefe var›lmas›n› gerçeklefltiren otomatik bir mekanizma yoktur. Bu sebeple kaynak
tahsisinde israf›n meydana gelmesi büyük bir olas›l›kt›r.
Geleneksel bütçe, cari harcamalar, yat›r›m harcamalar›, transfer harcamalar› gibi baz› tasnifleri ihtiva etmekle birlikte, kaynaklar›n etkin kullan›m›n› sa¤layacak
tekniklere sahip olamam›flt›r. Performans bütçe bu amaca yönelik ilk giriflimi teflkil etmektedir. Bu bütçenin en
önemli özelli¤i ödeneklerin fiziki hedeflere yönelik olarak verilmesidir. fiöyle ki, klasik bütçede ödenek tertibi
idari teflkilata ve harcama kalemlerine yönelik olarak yap›l›rken performans bütçede harcamalarla eriflilecek fiziki boyutlar veya performans esas al›n›r. Örne¤in, ilkö¤retimde okutulacak talebe say›s›, infla edilecek yollar›n uzunlu¤u, tedavi edilecek hasta say›s› ile ödenekler
aras›nda iliflki kurulur. Bu flekilde kamu harcamalar›n›n
gizli kalan etkinlik yüzü kendini daha fazla gösterebilmektedir.
Performans bütçenin amac›na ulaflabilmesi için fayda-maliyet analizleri ile maliyet etkinlik analizlerine dayanmas› gerekmektedir. Asl›nda bu analizler özel kesim
etkinlik kurallar›n›n kamu kesimine bir çeflit simülasyo nu mahiyetindedir.
Performans bütçenin aç›k olan amaçlar›na karfl›n
uygulamaya iliflkin baz› güçlükleri de vard›r. fiöyle ki
esasen içerik bak›m›ndan çok yüklü olan bütçe, etkinli¤i ifade eden fiziki ölçütlerin de verilmesi ile tertip ve
takdim bak›mlar›ndan iyice karmafl›k hale gelebilir.
Permutasyon
Petkim Petrokimya A.fi.
Bu bütçe yaklafl›m› kamu kesiminde etkinli¤in sa¤lanmas›na yönelik ilk yaklafl›mlardand›r. Daha sonra
Program Bütçe, PPBS (Planlama, Programlama, Bütçeleme Sistemi), Sermaye Bütçesi, S›f›r Esasl› Bütçe gibi
yeni teknikler gelifltirilmifltir. (Bkz. Program Bütçe Sis temi, Program ve Performans Bütçe, Planlama-Prog ramlama Bütçe Sistemi, S›f›r Esasl› Bütçe)
B. Ocakç›o¤lu
Permutasyon
[Alm. Permutation ] [Fr. Permutation ] [‹ng. Permutati on]
(n) say›da birim aras›ndan seçilen (r) birimlik gruplar
de¤iflik s›ra de¤iflik hal olmak üzere s›raland›¤›nda oluflturulan s›ralamalar›n her birine, Latince’de yer de¤ifltirme anlam›na gelen permutare sözcü¤ünden türetilen
“permutasyon” ad› verilmektedir. Sayma tekniklerinden
olan permutasyonlar örne¤in (AB) ve (BA) s›ralamalar›
aras›nda fark gözetildi¤i durumda ortaya ç›kabilecek s›ralamalar› belirtmekte ve özellikle bileflik olaylar›n ihtimallerinin hesaplanmas›n› kolaylaflt›rmaktad›r.
(n) birimlik grup içinden (r) birimlik gruplar seçilerek oluflturulabilecek permutasyon say›s›,
nPr = n(n-1) (n-2) (n-3) ............ (n-r+1)
n!
= (n-r)!
formülü ile belirtilmektedir. Formülün pay› (n) say›da
birimin de¤iflik s›ra de¤iflik hal olmak üzere kaç ayr› flekilde s›ralanabilece¤ini göstermektedir. n! (n faktöryel)
ile gösterilen bu say› (n) say›s›ndan geriye do¤ru 1’e kadar olan tamsay›lar›n birbiri ile çarp›m›n› belirtmektedir.
Bu de¤erin (n-r)! say›s›na bölünmesi ile formülün yap›ndaki rakamlar›n bire kadar de¤il, n-r+1’e kadar uzanaca¤› anlat›lmaktad›r. r=n durumunda son terim (nn+1) = 1 olacak ve dolay›s›yla oluflturulabilecek toplam
permutasyon say›s›,
nPn=
n!
(n-n)!
=n!
olacakt›r. r=0 durumunda ise,
nP o
=
n!
(n-O)!
n!
n!
=
=1
olacak, yani sadece 1 permutasyon ortaya ç›kacakt›r.
Örne¤in a,b,c,de,e,f,g ve h harfleri ile dörder harflik
P=
8 4
8!
(8-4)!
=1680
permutasyon oluflturulabilecektir. E¤er (n) say›da birim,
n1, n 2 n3 birimlik benzer gruplardan oluflmakta ise birimler birbirlerinden ay›rdedilemediklerinden, elde
edilebilecek permutasyon say›s›n›n n!’den az olmas›
beklenecektir. Bu durumda
n=n1+n2 .......... nn
n!
n1! n2! .........nn!
1066
formülüne baflvurulmaktad›r. Bu do¤rultuda e¤er sekiz
harflik bir grup iki adet (a), üç adet (b) ve üç adet (c) den
oluflmakta ise bu harflerin tamam›n› kullanarak ve de¤iflik s›ra de¤iflik hal olmak üzere,
8!
=560
2! 3! 3!
harf grubu oluflturulabilecektir. (n)in büyük olmas› halinde n!’in hesaplanmas›n› kolaylaflt›rmak amac›yla
Stirling formülü ad› verilen
n!≈ √ 2πn nn e-n
formülüne baflvurulmaktad›r, ki bu formülün kullan›lmas›ndan ötürü ortaya ç›kan hata pay› küçük olup yaklafl›k olarak 1/12 n’e eflittir. (Bkz. ‹htimal, Kombinezon)
B.A. Köksal
Pefltemaliye
(Bkz. Pefltemall›k)
Pefltamall›k
[Alm. Faconwert, Gegenwert für die Überlassung einer
Kundschaft] [Fr. Pas de port ] [‹ng. Goodwill]
Ticari bir kurumun baflkas›na devredilmesi halinde, iflletmenin ününe sebep olan manevi de¤erler, özellikle
müflteri muhitine ya da iflletmenin bulundu¤u yerin önemine karfl›l›k olarak devredene ödenen para.
M. Dural
Petkim Petrokimya A.fi.
Türkiye Petrolleri A.O. taraf›ndan 3.4.1965 tarihinde
kurulan, özerk yap›da ve sorumlulu¤u sermayesiyle s›n›rl› olan kamu iktisadi kurumu. Ana sözleflmesinin 3.
maddesinde, flirketin kurulufl amac› flöyle aç›klanmaktad›r: Petrokimya ve lastik sanayilerini ilgilendiren alanlarda kuruculuk-ifllemecilik yapmak; üretimden pazarlamaya, ihracattan ithalata kadar her konuda verimlilik ve
kazanç ülkelerine göre hareket etmek ve politikalar üretmek. Merkezi Ankara’da bulunan Petkim’in kurulufl sermayesine TPAO %55, T.C. Emekli Sand›¤› %25, Oyak
%20 oranlar›nda kat›ld›. Yar›mca petrokimya tesislerinin (kompleksinin) yap›m›n›n 1970 y›l›nda tamamlanmas›yla etilen, klor alkali, polietilen, polivinil klorür
(PVC), vinil klorür monomer (VCM) üniteleri faaliyete
geçti. Bunu, dodesil benzeyen (DDB) (1972), ek etilen,
polietilen (1973), karbon siyah› (1974), ek klor alkali,
polistiren, stiren ünitelerinin devreye girmesi izledi. Bir
yan kurulufl olan Petkim Kauçuk A.fi., 1977’de kurum
bünyesine al›nd›.
Üretimin iç talebi karfl›layamaz duruma gelmesi
üzerine, ‹zmir Ali¤a Petrokimya kompleksinin yap›m›na
baflland› (1974) ve kompleksin tüm üniteleri (PVC,
VCM, PTA, PP, YYPE, EG, vb) 1987’de tamamlanarak
iflletmeye aç›ld›.
Petkim’in özellefltirilecek K‹T’ler kapsam›na al›nmas› Bakanlar Kurulu’nun 11.9.1987 tarih ve 87/12184
say›l› karar›yla hükme ba¤land›. Ayn› y›l, Alia¤a (Alpet)
ve Yar›mca (Yarpet) petrokimya tesisleri birbirinden ayr›ld› ve Petkim’e ba¤l› birer ortak konumunu kazand›.
Petrol Ürünleri Sanayii
Phillips, A. William
1990’da, söz konusu iki flirket yeniden birlefltirilerek Petrokimya Holding ad›yla tek bir anonim flirkete dönüfltürüldü ve genel merkezi ‹zmir/Alia¤a’ya
tafl›nd›.
Yarpet ve Alpet’te yeni yat›r›m ve modernizasyon
çal›flmalar›n›n 2000’li y›llara göre planlanmas› kararlaflt›r›ld›. Yarpet’e 69 milyon, Alpet’e 300 milyon dolarl›k
yat›r›m öngörüldü.
1995 y›l› itibariyle ödemifl sermayesi 3 trilyon TL
olan, bünyesinde 7 677 personel istihdam eden Petkim
Holding A.fi.’nin, 1995’in ilk 6 ay›nda toplam üretimi
1 280 milyon tona, ihracat› 23,5 milyon ABD Dolar’›na, net kâr› 10,4 trilyon TL’ye ulaflt›. Holdingin ana orta¤› Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›¤› (%95.86) olup, geri
kalan %4,14’lük pay (124,2 milyar TL) borsada ifllem
görmektedir.
fi. Özgencil/A. Erhan
Ekonomik faaliyet kollar› s›n›fland›rmas›nda, imalat sa nayii ana sektörü içinde 35 kodlu bölümün 353 ve 354
ana gruplar›nda yer almaktad›r.
353 ana grubu petrol rafinerileri ürünlerini (motorlar için benzin, fuel-oil, saf petrol, ya¤lama maddeleri
üretimini) kapsar. 354 ana grubunda petrol türevleri yap›m› yer al›r. Asfalt kökenli kaplama, örtme ve döfleme
maddeleri, baflka iflyerlerinden al›nan hammaddelerden
bileflik ve kar›fl›k s›v› ve kat› kayganlaflt›rma ya¤lar› ya p›m› bu bölümde s›n›fland›r›lm›flt›r. (Bkz. Ekonomik Fa aliyet Kollar›)
E. Özötün
Pey Akçesi
[Alm. Angeld, Draufgeld] [Fr. Arrhes] [‹ng. Earnesi mo ney, Deposit]
Borçlar hukukunda, sözleflenlerden birinin di¤er tarafa,
sözleflmenin kuruldu¤una kan›t (delil) olmak üzere verdi¤i bir miktar paraya “pey akçesi” ad› verilir. Bu tür bir
ödeme, karine olarak pey akçesi say›ld›¤›ndan, bir “k›smi ifa” ya da “dönme akçesi” olarak nitelendirilmez.
(BK m. 156/I)
Pey akçesinde normal olan yol, bu akçeyi alan taraf›n, onu alaca¤›na mahsup etmesidir. Ancak, kanun bu
sonucu ilke olarak benimsememifltir: BK’nin 156/2.
maddesinde, “hilâf›na mahalli âdet veya mukavele olmad›kça pey akçesini alan, alaca¤›na mahsup etmeyerek
onu muhafaza eder” denmektedir. Bu hükmün tatmin
edici olmad›¤› aç›kt›r. Bununla birlikte, pey akçesinin en
fazla uyguland›¤› sat›m ve sözleflmelerinde, ço¤unlukla
verilen paran›n as›l alaca¤a mahsup edilece¤i, yani ayn›
zamanda bir k›smi ifan›n söz konusu oldu¤u yolunda bir
âdet (gelenek) mevcuttur.
Pey akçesi alan›n sözleflmeye uymad›¤› ya da sözleflmenin dönme ile sona erdi¤i durumlarda, pey akçesi nin geri verilmesi gerekir.
‹. Ulusan
Petrol Ofisi A.fi.
3780 say›l› Milli Korunma Kanunu’nun 4648 say›l›
yasayla de¤iflik 6. maddesine dayan›larak, K-103 say›l›
Koordinasyon Kurulu ve 2/15169 say›l› Bakanlar
Kurulu karar› uyar›nca, Petrol Limited’in varl›k ve hizmetlerini devralmas›yla (14.2.1941) kurulan kamu iktisadi kurumu.
Petrol Ofisi petrol ve petrol türevlerini askeri ve
sivil gereksinmelere göre, bölgeler aras›nda dengeli bir
flekilde da¤›tmak, yurtiçinde ya da yurtd›fl›nda depolay›p
pazarlamakla yükümlüdür.
Merkezi Ankara’da bulunan kurum, önceleri Ticaret
Bakanl›¤›’na ba¤l›yken, 1963’te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl›¤›’n›n kurulufluyla bu bakanl›¤a devredildi. K‹T’lerin yeniden düzenlenmesini amaçlayan 233
say›l› kanun hükmünde kararnameyle Haziran 1984’te
Türkiye Petrolleri A.O.’ya ba¤l› bir konum kazand›.
1990’da özellefltirme kapsam›na al›nd›. Bu tarihe de¤in
bir K‹T kuruluflu olmas› ve sermayesinin tamam›n›n
Hazine’nin elinde bulunmas› nedeniyle yat›r›m ve
finansman aç›s›ndan K‹T ve benzeri kurulufllar›n genel
yat›r›m-finansman programlar› içinde yer almaktayd›.
Ülke genelinde 6 500 bayisi, 10 bölge müdürlü¤ü,
25 depo müdürlü¤ü, ‹zmit’te madeni ya¤ (10 bin
ton/y›l), ‹zmir/Alia¤a’da madeni ya¤ harmanlama (100
bin ton/y›l) fabrikalar› olan kurumun akaryak›t pazarlama pay› %60’› aflmaktad›r.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 2,52 trilyon
TL olan, bünyesinde 6 368 personel istihdam eden Petrol Ofisi A.fi.’nin, 1995’in ilk 6 ay›nda madeni ya¤
üretimi 1 070 299 varile, gresya¤› üretimi 83 430 varile,
ihracat› 120 milyar TL’ye, net kâr› 1,85 trilyon TL’ye
ulaflt›.
Günümüzde kurumun ana orta¤› Özellefltirme ‹daresi Baflkanl›¤› (%93,30) olup, halka aç›lan %6,70’lik pay
(168,5 milyar TL) borsada ifllem görmektedir.
C. Ersoy/A. Erhan
Merkezi ABD’de Pennsylvania’dad›r. 1803’te Philadelphia Bank ad›yla kuruldu; 1864’te National Charter
Bank’› ald› ve ad› Philadelphia National Bank olarak de¤iflti. 1900’de City National Bank’›, 1926’da Girard National Bank’› ald› ve ad› Philadelphia Girard National
Bank oldu. 1928’de Franklin Fourth Street Bank’› bünyesine katt› ve yeniden önceki ad›n› ald›. Ekim 1990’da
First Pennsylvania Bank, N.A. ile birleflme sonunda ad›
CoreStates Bank N.A. olarak de¤ifltirildi. Sermayesinin
tamam› CoreStates Financial Corporation’›n elindedir.
Federal Mevduat Sigortas› Korporasyonu üyesidir. 1993
sonu itibariyle sermayesi 37,3 milyon, mevduat toplam›
13,424 milyar, bilanço toplam› 17,829 milyar Dolar’d›r.
ABD’de 358, di¤er ülkelerde 5 flubesi vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Petrol Ürünleri Sanayii
Phillips, A. William (1914-1975)
[Alm. Mineralölerzeugnisse] [Fr. Industrie des produits
du pétrole] [‹ng. Petroleum products industry]
Enflasyon ile iflsizlik aras›ndaki iliflkiyi gösteren ve
“Philips E¤risi” ad› verilen e¤riyle üne kavuflmufltur.
Philadelphia National Bank
1067
Philips E¤risi
Philips Yasas›
Kendi ad›n› tafl›yan e¤ri, iflsizlik ile enflasyon aras›nda
ters bir iliflki öngörür.
Yeni Zelanda’da do¤du. Bir çiftçi ailesinin o¤luydu.
Eletrik mühendisli¤i alan›nda kendi kendini yetifltirdi.
Maceral› bir hayat› oldu.
Akademik kariyeri ‹kinci Dünya Savafl› ertesinde
bafllad›. London Schol of Economics’e girdi. Önce sosyloji ile ilgilendiyse de sonradan ekonomiye yöneldi.
Stoklar ve ak›mlar ayr›m› üzerinde çal›flt›. Stoklar›n ve
ak›mlar›n renkli s›v›larla temsil edildi¤i, ekonominin iflleyiflini gösteren bir makine yaparak akademik çevrenin
ilgisini çekti. London Schol of Economics’de 17 y›l kald›. ‹lk dört y›l içinde doktaras›n› ald›.
‹lgi alan›, genellikle dinamik ve makro ekonomik
analizdi. Nispi fiyatlar gibi mikro ekonomik konulara
pek ilgi duymuyordu. Ekonomik politikalarla ilgilendi
ve bu politikalar›n ne kadar gecikmeyle etki gösterdi¤ini bulmaya çal›flt›. Ekonomik politikalar›n etkinli¤inin
ekonominin geçikmelere ne kadar aç›k oldu¤una ba¤l›
oldu¤unu öne sürüyordu. Ekonominin gecikmelerle ilgili yap›s›n› ortaya ç›karmak için istatistiksel çal›flmalara
a¤›rl›k verdi. Bu çal›flmalar›n sonunda ad›n› tafl›yan e¤riyi buldu. E¤ri k›sa zamanda dünyan›n her taraf›nda tan›nd›.
‹lgi duydu¤u alanda daha fazla katk› yapamayaca¤›n› düflündü¤ü için bu konularda çal›flmay› b›rakt›. Çin
ekonomisi gibi zaten iyi bildi¤i bir konuda çal›flmaya
bafllad›. 1967’de London Schol of Economics’den ayr›l›p Avusturya Ulusal Üniversitesi’nde çal›flmaya bafllad›. 1969’da sakatland›, kötürüm kald›. Üniversiteden bu
yüzden emekli oldu. Yeni Zelanda’da Çin ekonomisi
üzerine seminerler verdi. (Bkz. Phillips E¤risi )
fi. Özgenci
vermektedir. fieklen Phillips e¤risen benzemekle beraber toplam arz (AS) e¤risi reel milli gelirle fiyatlar genel
düzeyi aras›ndaki iliflkiyi ifade etmektedir.
fiekil 1
Phillips E¤risi
[Alm. Phillipskurve] [Fr. La courbe de Phillips] [‹ng.
Phillips curve]
‹flsizlik oran› (ya da iflsizlik oran›ndaki de¤iflme) ile parasal ücret art›fl h›z› aras›ndaki ekonomik iliflkinin grafik
yard›m› ile gösterilmesiyle elde edilen e¤riye denir.
“Phillips yasas›”na göre iflsizli¤in düflük oldu¤u durumlarda parasal ücretler daha h›zl› artar. Daha genel anlamda bu de¤eri, fiyat istikar›n›n iflsizlik cinsinden bir maliyetinin oldu¤unu ortaya koymaktad›r. (Bkz. Phillips Ya sas›)
O. Aktan
Phillips Yasas›
[Alm. Gesetz von Phillips] [Fr. loi de Phillips] [‹ng.
Phillips Law]
Milli gelirin tam istihdam düzeyini aflmas› halinde (Yf)
fiyatlar genel düzeyinin yükselmeye devam etmesi e¤ilimidir. London School of Economics’den A.W. Phillips
taraf›ndan yeniden keflfedildi¤i ve bir diyagramla ifade
edildi¤i için bu e¤ilime Phillips yasas› ve diyagrama
Phillips e¤risi denmifltir. Phillips e¤risi milli gelirle fiyatlar genel düzeyinin de¤iflme oran› aras›ndaki iliflkiyi
1068
(Yf) noktas›n›n solundaki e¤rinin e¤imi fiyat düzeyinin afla¤› yönde bükülmedi¤ini göstermektedir. T›pk›
ikinci flekildeki toplam arz e¤risi olan AS e¤risinin yatay pozisyonunda oldu¤u gibi. Toplam arz e¤risi cari fi yat düzeyinde yatayd›r, enflasyonu ölçen Phillips e¤risi
ise gelir eksenine yatayd›r, yani s›f›r enflasyon oran›nda
yatay olmaktad›r. Milli gelirin (Yf) düzeyinin alt›nda olmas›na ra¤men fiyat düzeyinin düflmedi¤i bu iki yolla
ifade edilmektedir.
Phillips e¤risinin (Y f) düzeyinin sa¤›ndaki k›sm›n›n
flekli ise (Yf) düzeyini aflan gelirler için enflasyon oran›n›n pozitif olaca¤›n› göstermektedir. fiekil 2’de (Yf) düzeyini aflan milli gelirler için geliri fiyat düzeyine ba¤layan AD toplam talep e¤risinin yukar›ya do¤ru kaymas›
ayn› anlam› vermektedir. Milli gelir (Yf)’nin üzerine ne
kadar çabuk yükselirse, enflasyoncu aç›k o kadar büyük
olacak, fiyat düzeyi de o kadar çabuk yükselecektir.
fiekil 2 ayn› zamanda, talep fazlas›n›n neden oldu¤u, fakat para arz› art›fllar›yla desteklenmeyen, tasdik
edilmeyen enflasyonun etkilerini göstermektedir. Toplam talepteki bir art›fl milli geliri toplam arz e¤risini ara
k›sm›na itmifltir. Bu suretle cari gelir tam istihdam gelirini aflm›flt›r. Enflasyoncu bir aç›k mevcut oldu¤u müddetçe, fiyatlar üzerinde yukar› yöndeki bask› toplam talep e¤risini yukar›ya do¤ru kayd›rmaya devam etmektedir. Fakat enflasyon tasdik edilmedi¤i için yukar›ya do¤ru kayan toplam talep e¤rileri ekonomiyi sabit toplam
talep e¤risini sol yukar›s›na götürmektedir. Fiyatlar yükselmekte ve üretim düflmektedir. Milli gelir (Yf)’de normal kapasite üretimine döndükten ve enflasyoncu aç›k
kalkt›ktan sonra, fiyat düzeyindeki yükselme sona ermektedir. Bu süreç sona erince, ekonomi tam istihdam
milli geliri (Yf)’ye dönmüfl bulunmaktad›r. Fakat ayn›
zamanda daha yüksek bir fiyat düzeyine yükselmifl bulunmaktad›r. Bu, ayn› zamanda toplam arz e¤risinin ara
k›m›ndaki bir hareketten meydana gelen üretim art›fllar›n›n geçici oldu¤unu göstermektedir.
Phillips Yasas›
Phillips Yasas›
fiekil 1’de ayn› süreç Phillips e¤risi üzerindeki bir
hareketle ifade edilmektedir. Toplam talepteki art›fl milli geliri (Y 1)’e getirmifltir. Phillips e¤risindeki bu noktada genel fiyat düzeyi oldukça süratli bir oranda yükselmektedir. Denge milli geliri (Y2)’den geçerek (Yf)’ ye
geri dönmektedir. Gelir düfltükçe enflasyoncu bask›
azalmakta, gelir (Yf) noktas›na geldikten sonra enflasyoncu aç›k ortadan kalkmakta ve fiyat düzeyi istikrar
bulmaktad›r.
1960’l› y›llarda Chicago Üniversitesi’nden Milton
Friedman ve Columbia Üniversitesi’nden Milton Friedman ve Columbia Üniversitesinden Edmund Phelps,
Phillips e¤risinin geçici bir iliflki ifade etti¤ini ve uzun
dönemde bu iliflkinin aynen devam etmeyece¤ini iddia
etmifllerdir. Öne sürdükleri teoriye göre Phillips e¤risi
(Yf)’nin sa¤›nda aynen devam edemez. (Yf) düzeyini
aflan pozisyonlar için sürekli bir enflasyon söz konusudur. Fakat er veya geç insanlar enflasyonun sürekli oldu¤unu fark edeceklerdir. Sendikalar daha yüksek ücret art›fllar› talep edecekler, di¤er kimseler de sürekli enflasyon beklentilerini de¤ifltireceklerdir. Bu yeni davran›fl
enflasyonu h›zland›racakt›r. ‹nsanlar yeni yüksek enflasyon oran›n›n sürekli oldu¤unu kabul ettikleri takdirde,
davran›fllar›n› yeniden gözden geçirecekler, bu ise enflasyonun biraz daha h›zlanmas›na yol açacakt›r.
da olanlar›n gelecek dönemde (bu dönem gelecek y›l
olabilir) cari olaca¤›n› bekledikleri enflasyon oran›n›
(Pe) sembolü ile gösterelim: Phelps-Friedman teorisinin
saf talep unsuru fiekil 3’te P (Pe = O) Phillips e¤risiyle
gösterilmifltir. (P e = O) ifadesinden de anlafl›ld›¤› üzere
bu Phillips e¤risi insanlar›n s›f›r enflasyon oran› bekledikleri varsay›m›na göre çizilmifltir. Milli gelir ve dolay›s›yla toplam talep düzeyi ne kadar yüksekse, bununla
ilgili enflasyon oran› da o kadar yüksek olacakt›r. S›f›r
enflasyon beklenti e¤risi (P)’nin (Yf) eksenini kesti¤i
nokta talep enflasyonunun önemsiz oldu¤u milli gelir
düzeyini (Yf)’de iflgücünün iflsiz olanlara oran›n›, tabii
iflsizlik oran›n› göstermektedir. ‹leri ülkeler için bu oran
yüzde 4-5 olacakt›r. Milli gelir tam istihdam düzeyinde
oldu¤u zaman, Phelps-Friedman teorisi ekonomideki
bütün piyasalar›n dengede olaca¤›n›, taleplerin arzlara
eflit olaca¤›n› kabul etmektedir. Bu itibarla fiyatlar üzerinde afla¤› veya yukar› yönde bir piyasa bask›s› mevcut
de¤ildir. Bütün fiyatlar ve dolay›s›yla genel fiyat düzeyi
istikrarl› olacakt›r.
Phillips e¤risi (Po = O) milli gelir tam istihdam noktas›n› aflt›¤› zaman fiyatlar›n yükseldi¤ini, alt›nda oldu¤u zaman fiyatlar›n düfltü¤ünü göstermektedir. Bunun
nedenlerini flu flekilde özetleyebiliriz: Ekonominin tam
istihdam düzeyinde oldu¤unu varsayal›m. Toplam talepte bir art›fl oldu¤u zaman çeflitli talep e¤rileri yukar›ya
do¤ru kayar ve bütün piyasalarda talep fazlas› yarat›rlar.
Karar verme durumunda olanlar buna iki flekilde tepki
gösterirler: (1) Daha uzun müddet çal›flarak üretimlerini
art›racaklard›r. (2) Parasal fiyatlar›n› art›rarak nispi fiyatlar›n› art›rmaya çal›flacaklard›r. Bütün piyasalarda
meydana gelen bu hareketlerden birincisi milli gelirde
bir art›fl meydana getirirken, ikincisi fiyat düzeyinde bir
art›fl oluflturacakt›r.
Tam istihdamdan daha düflük bir milli gelir düzeyine bir hareket yaratacak toplam talep azalmas› meydana
gelirse, karar verme durumunda olanlar üretimlerini
azaltacak ve parasal fiyatlar›n› düflürerek nispi fiyatlar›n› gerilemesine raz› olacaklard›r. Bütün piyasalarda
meydana gelen bu hareket milli gelirde bir düflme ile beraber, fiyat düzeyinde bir gerileme meydana getirecektir.
Bütün piyasalarda talep fazlas› olursa bütün karar
vericiler fiyatlar›n› yükseltmekte, bu suretle nispi fiyatlar›n› yükseltmeye çal›flmaktad›r. Fakat tan›m gere¤i bütün nispi fiyatlar›n yükselmesi imkâns›zd›r. Baz› karar
verenler nispi fiyatlar›n› yükseltmek konusunda baflar›s›zl›¤a u¤rayacaklard›r. Bir örnekle bunu göstermeye çal›flal›m. Herkes fiyatlar›n› % 10 oran›nda art›rarak nispi
fiyatlar›n› % 10 oran›nda art›rmaya çal›fl›rsa % 10’luk
bir enflasyon meydana gelecek, fakat hiç kimse di¤er fiyatlara k›yasla kendi nispi fiyatlar›n› art›rmay› baflaramayacakt›r. Talep fazlas› devam etti¤i sürece, insanlar
nispi fiyatlar›n› art›rmakta baflar›s›z kalacak ve parasal
fiyatlar›n artmas›na neden olacaklard›r. Tabiat›yla baz›
kimselerin nispi fiyatlar›n› art›rmas› mümkündür. Fakat
herkesin art›rmas›na imkân yoktur. Genel talep fazlas›
tam istihdam› aflan bir milli gelir düzeyi fiyatlarda sürekli art›fllara yol açacakt›r.
Bu teori talep enflasyonu ile beklenti enflasyonunun bir
kar›fl›m›d›r.
fiekil 3
S›f›r enflasyon beklentisinde k›sa dönemli Phillips
e¤risi: Phelps-Friedman teorisinde enflasyoncu beklentiler kritik bir rol oynamaktad›r. Karar vermek durumun-
1069
Philips Yasas›
Pigou, Arthur Cecil
Karar verme durumunda olan ve nispi fiyat›n› % 5
oran›nda art›rmak isteryen bir kimsenin enflasyon beklentisi s›f›r ise parasal fiyat›n› % 5, beklenen enflasyon
oran› % 5 ise % 10 art›rmas› gerekmektedir. Nispi fiyat›n› % 2 azaltma arzusunda olan bir kimse, enflasyon
beklentisi s›f›r ise parasal fiyatlar›n› % 2 azaltacak, beklenen enflasyon % 5 ise % 3 art›racakt›r. Nispi fiyatlar›n› % x de¤ifltirmek isteyen, parasal fiyatlar›n› “% x+
beklenen enflasyon oran›” kadar de¤ifltirecektir.
Phelps-Friedman teorisine göre fiili enflasyon oran›
talep fazlas› unsurdan ve beklenen enflasyon oran›ndan
oluflmaktad›r. (Pa) fiili enflasyon oran›n›, (Pe) beklenen
enflasyon oran›n› ve (PD) talep bask›s›n› gösterirse, fiili
enflasyon oran› (Pa = PD + Pe) olacakt›r. Her enflasyoncu beklenti oran› için ayr› bir k›sa dönem Philllips e¤risi çizmek gerekmektedir. fiekil 3’te dört ayr› k›sa dönemli Phillips e¤risi çizilmifltir. Daha yüksek bir enflasyon beklentisi yer ettikten sonra, P(P o=0) Phillips e¤risindeki (a) noktas› geçerli de¤ildir; talep fazlas› devam
ettikçe P (Pe = 5) üzerinde (b) noktas›na, P (P e = 10)
üzerinde (c) noktas›na ç›k›lmaktad›r. Phelps-Friedman
teorisine göre bir ekonomi tam istihdam düzeyinin üstünde bir noktada bulundu¤u müddetçe enflasyon h›zlanacakt›r. Ne kadar h›zlanaca¤› cari enflasyoncu beklentilerin geçmiflteki fiili oranlara ne kadar çabuk uyum
sa¤lad›klar›na ba¤l›d›r.
Phelps-Friedman teorisinin ekonomi politikas› bak›m›ndan üç önemli sonucu bulunmaktad›r:
Bir ekonomideki iflsizli¤i tabii oran›ndan afla¤›ya çekme giriflimleri ergeç enflasyon oran›n›n h›zlanmas›na
yol açacakt›r.
Bir ekonomideki tabii iflsizlik oran›n› keflfetmek gerekmektedir, çünkü ekonominin uzun dönemli istikrar
politikas› için kabul edilebilir tek hedeftir.
Talep fazlas› ve h›zlanan enflasyon dönemi, h›zlanan
enflasyoncu beklentilere yol açacakt›r. Fiili enflasyon
oran›n›n afla¤›ya çekilmesi için enflasyoncu beklentilerin afla¤›ya do¤ru yeniden gözden geçirilmesi ve uzun
bir süre iflsizli¤in tabii iflsizlik oran›n›n üstünde seyretmesi gerekmektedir.
Bu üçüncü sonucu fiekil 4’le incelemeye çal›flal›m.
Beklenen enflasyon oran› yükseliyorsa, milli gelirdeki
bir azalma ile beraber fiili enflasyon oran›n›n yükselmesi mümkündür.
Ekonomi (g) noktas›nda, milli gelir ise (Y1) düzeyindedir; beklenen enflasyon oran› % 2’dir, fakat fiili
enflasyon oran› %6’d›r. Fiili enflasyon oran› beklenen
enflasyon oran›n› aflt›¤› için insanlar enflasyon beklentilerini gözden geçireceklerdir. Yeni enflasyoncu beklentinin % 6 oldu¤unu varsayal›m. Milli gelir Y1’de sabit
tutulursa, ekonomi (h) noktas›na geçecek ve fiili enflasyon oran› % 12’ye yükselecektir. Enflasyoncu beklentilerdeki bu art›fl› ortadan kald›rmak ve enflasyon oran›n›
% 6’da tutabilmek için, milli gelirin (i) noktas›ndan
(Y2)’ye indirilmesi gerekmektedir. E¤er milli gelir
(Y1)’den daha düflük, fakat (Y2)’den daha yüksek bir düzeye gerilerse, ekonomi milli gelirin geriledi¤i ve enflasyonun artmakta oldu¤u bir stagflasyon noktas› olan
(i) noktas›na geçecektir.
D. Demirgil
Pigou, Arthur Cecil (1877-1959)
Arthur Cecil Pigou 1908-1943 aras›nda Cambridge Üniversitesi’nde ekonomi politik profesörlü¤ü yapm›fl, refah ekonomisini konu alan çal›flmalar› ve Keynes’le polemikleriyle ün kazanm›flt›r.
1877 y›l›nda ‹ngiltere’de, Isle of Wight’da do¤du.
Emekli bir ordu mensubunun o¤luydu. Yüksek ö¤renimini Cambridge Üniversitesi’nde, King College’de yapt›. Önce tarih, felsefe ve ahlak ile ilgilendi. Ö¤reniminin
üçüncü y›l›nda ekonomiye yöneldi. Daha sonralar›
Cambridge’deki en önemli profesörlerden biri oldu ve
otuz y›l› aflk›n bir süre birçok iktisatç›ya da hocal›k yapt›. Yetifltirdi¤i iktisatç›lar aras›nda Piero Sraffa, Joan Robinson ve John Hicks de vard›r. Hayat› boyunca
Marshall’c› fikirleri gelifltirip netlefltirmeye u¤raflt›.
Marshall’a büyük hayranl›k duyuyordu. E¤er Marshall’da birfley eksik görülüyorsa, Pigou’ya göre bu,
Marshall’›n uzmanlar için yazmay›p ortalama okuyucu
kitlesine hitap etmesinden ve eksik görünen fikrin Marshall aç›s›ndan yeni bir fley olmay›fl›ndan, dolay›s›yla sözü edilmeye de¤er bulunamay›fl›ndan ileri geliyordu.
Pigou 1912’de en önemli kitab› say›lan Wealth and
Welfare’i yay›mlad›. Eser 1920’de geniflletilmifl olarak
The Economics of Welfare ad›yla yeniden bas›ld›. Refah
ekonomisinin temelini att›¤› bu önemli eserinde Cambridge gelene¤indeki iki iktisatç›n›n iki fikrinden hareket
ediyordu: Marshall’›n maksimum tatmin kavram›yla
ekonominin maksimum tatmini sa¤lamas› için gerekli
flartlar›n araflt›r›lmas› görüflü ve Sidgwick’in belirtti¤i
bireyin faydas› ile toplumun faydas›n›n birbirinden farkl› olmas› kavram›. Pigou, maksimum tatminin koflullar›n› irdeledikten sonra, kendi deyifliyle bireysel ürün ile
sosyal ürünün farkl› olma olas›l›¤›n› inceledi.
Refah art›fl› için öne sürdü¤ü flartlardan biri “Pareto
optimumu” türünden bir optimum, di¤eri ise yoksul kesimin toplumsal servetten daha çok pay almas›yd›. Burada, Pigou’nun bir rakidal ya da sosyalist olmad›¤›n›
•
•
•
fiekil 4
1070
Pigou Etkisi
Piyasa Baflar›s›zl›¤›
Pilot Bölge
(yaln›zca bir liberaldi), gelirin yeniden da¤›l›m›n› de¤il,
gelirdeki marjinal art›fllardan yoksul kesimin alaca¤› pay›n artmas› gere¤inden söz etti¤ni belirtmeliyiz. Kiflileraras› refah k›yaslamas› için fayda karfl›laflt›rmalar› yap›lmas› gere¤i, faydan›n ölçülebilmesi sorununu da gündeme getiriyordu. Bu konuda, kiflilerin tatminlerinin
prensip olarak -do¤rudan ölçülemiyorsa- k›yaslanamayaca¤› öngörülüyordu. Böylece marjinal de¤iflikliklere
bir anlam yüklenebilirdi; ama toplam faydan›n miktar›
hakk›nda bir fley söylenemezdi.
Pigou’nun Keynes’le iliflkileri de ilgi çekicidir. Ayn› üniversitede çal›flmalar›ndan dolay› ifl arkadafl› ve
dost olmalar›na ra¤men, Keynes’in Genel Teori’sinde
bütün klasik iktisatç›lar› ve Marshall’› fliddetle elefltirmesi, Pigou ile Keynes aras›nda önemli bir polemi¤e neden oldu. Pigou, Keynes’in fikirlerine karfl› klasikleri ve
hocas› Marshall’› savunuyordu. Keynes’in fikirlerinin
h›zla yay›lmas› üzerine, Economica dergisinde yay›mlanan yaz›s›nda Genel Teori’yi fliddetle elefltirdi.
Geçirdi¤i bir kalp rahats›zl›¤› sonucu çal›flmalar›n›
azaltmak zorunda kalan Pigou 1959’da öldü. (Bkz. A.
Marshall, J.M. Keynes, Refah Ekonomisi)
fi. Özgencil
[Alm. Führungsgebiet ] [Fr. Région pilotte] [‹ng. Pilot
region]
Herhangi bir politikay› ya da metodu özel ve s›n›rl› bir
denemeye tabi tutmak amac›yla seçilen bölgedir.
Pilot bölge çal›flmalar›, daha sonraki genifl kapsaml› uygulamalarda ortaya ç›kabilecek sorunlar› ve aksakl›klar› beliryebilmek için yap›lan uygulamalar› kapsar.
Örne¤in, uygulanmas› planlanan yeni bir e¤itim sistemi
için bir yörenin seçilmesi bir pilot bölge çal›flmas›d›r.
B. Y›lmaz
Pilot Üretim
Pigou Etkisi
[Alm. Pigou-Effekt] [Fr. Effet de Pigou] [‹ng. Pigou Ef fect]
Klasik iktisadi analizde mevcut oldu¤u ve ekonominin
Keynesçi yaklafl›m›nda ifade edilen likidite tuza¤› nedeniyle iflsizli¤e düflmesini önleyece¤i varsay›lan, kiflisel
servet hacminin tüketim harcamalar› üzerindeki etkisidir.
‹lk kez ‹ngiliz iktisatç› A.C. Pigou’nun Employment
and Equilibrium (1941) adl› eserinde ortaya at›ld›¤› için
Pigou etkisi olarak adland›r›lan bu etki flöyle aç›klanabilir. Toplam talebin tam istihdam› sa¤layacak düzeyde olmad›¤›n› varsayal›m. Ücretler ve fiyatlar tam esnektir.
Kaynaklar›n (eme¤in) tam kullan›m› için ücretler ve fiyatlar düflünce, fertlerin reel servet hacmi düfler. Fertlerin serveti iki bölümde ele al›nabilir. Birinci bölümdeki
servet unsurlar› mal, mülk ve hisse senetleridir. Bu servet unsurlar›n›n de¤eri fiyatlardaki düflüfl sonucunda
azal›r. Ancak servetin ikinci bölümünü oluflturan sabit
para de¤erli servet unsurlar›n›n (para, alacak, tahvil) de¤eri fiyat düzeyindeki düflüfl nedeniyle reel olarak artacakt›r. Özetlersek bir kiflinin serveti büyük ölçüde para,
alacak ve tahvillerden olufluyorsa, reel olarak de¤eri
yükselecek, yükselen servet tüketimi art›racak, artan tüketim de ekonominin tam istihdama ulaflmas›n› sa¤layacakt›r. Reel servet de¤eri ile tüketici davran›fllar› aras›ndaki iliflki de flöyle aç›klanabilir: Servet de¤eri art›nca,
marjinal faydas› düflmektedir. Düflük marjinal fayda etkisi, gelecekte servet yapmas›n›n marjinal faydas›n›n da
düflük olmas› demektir. Dolay›s›yla tüketiciler servetleri
art›r›c› davran›fltan kaç›n›p, bugünkü tüketimlerini art›racaklard›r.
Ö.F. Bat›rel
1071
[Alm. Versuchsproduktion, Testproduktion] [Fr. Produc tion pilotte] [‹ng. Pilot production ]
Do¤rudan tüketici gereksinimini karfl›lamaya yönelik
olmayan özel üretim tiplerinden biri de pilot üretimdir.
Deneme özelli¤i olan mamullerin, gerçek üretim hatt›nda üretilmesine geçildi¤inde yine sorunlar ç›kabilecektir. Bu durumlar› önlemek için pilot üretim yap›l›r. Pilot
üretim ya gerçek üretim hatt›n›n minyatür bir modeli kurularak ya da gerçek koflullar alt›nda yap›l›r. Pilot üretim
sonucunda ar›za kaynaklar› saptan›r; düzeltmeler yap›ld›ktan, yeterli iflgücü tecrübesine ulafl›ld›ktan sonra gerçek üretime geçilir. (Bkz. Prototip Üretim)
F. Bilgino¤lu
Piyasa
[Alm. Markt] [Fr. Marché] [‹ng. Market]
Mal ve hizmetlerin al›n›p sat›ld›¤› bir çerçevedir. Piyasan›n fiziki bir konumunun olmas› flart de¤ildir. Dünya
çap›nda bir haberleflme sisteminin mevcut olmas› piyasan›n oluflumuna imkân verebilmektedir. Örnek olarak
hisse senetleri piyasas›n› ele al›rsak, haberleflme sistemi
sayesinde hisse senetlerinin al›n›p sat›ld›¤› bir piyasa
oluflmaktad›r. (Bkz. Pazar, Piyasa Çeflitleri )
D. Demirgil
Piyasa Baflar›s›zl›¤›
[Alm. Markthemnisse] [Fr. Insuccès du marché] [‹ng.
Market failure]
Piyasa mekanizmas›n›n iyi ifllememesi haline piyasa
baflar›s›zl›¤› denir. Asl›nda baflar›s›zl›k kelimesi yanl›fl
bir izlenim vermektedir. Buradaki baflar›s›zl›k herfleyin
kötü oldu¤unu göstermez, elde edilmesi mümkün sonucun elde edilmedi¤i anlam›na gelir.
Piyasan›n baflar›s›zl›¤› karfl›s›nda birçok insan piyasan›n s›n›rs›z ve engelsiz ifllemesine karfl› ç›kar ve s›n›rs›z iflleyiflini de¤ifltirerek, piyasa mekanizmas›n› yeni bir
yap›ya kavuflturmak, tamamlamak veya kuvvetlendirmek arzusunu gösterir. Piyasa baflar›s›zl›¤›n›n çeflitli
kaynaklar› vard›r. Baflar›s›zl›¤› iki anlamda anlar›z: Biri
piyasa sisteminin toplumun kaynaklar›n› da¤›t›rken etkinlik sa¤lamada, di¤eri ise etkinli¤in d›fl›ndaki di¤er
toplumsal amaçlara hizmet emede baflar›s›zl›¤a u¤ramas›d›r.
En önemli etkinsizlik kayna¤› d›flsall›klard›r. Ekonomistlerin tan›mlad›¤› flekliyle maliyet, üretim süre-
Piyasa Çeflitleri
Piyasa De¤eri
cinde tüketilen kaynaklar›n de¤eriyle ilgilidir. F›rsat maliyeti prensibine göre de¤er, kaynaklar›n en iyi alternatifleri kullanmada meydana getirecekleri faydalard›r.
Ancak önemli olan konu hangi kaynaklar›n kullan›ld›¤›na ve bunlar›n f›rsat maliyetlerinin ne oldu¤una kimin
karar verdi¤idir. Bir kereste flirketi bir orman sat›n ald›¤› zaman, a¤açlar› bu y›l, gelecek y›l veya 5 y›l sonra
kesme alternatiflerini hesaba katar. Fakat bölgede yaflayan vatandafllar orman› bir e¤lence sahas› olarak görebilirler. Firma ormana a¤açlar› için de¤er vermekte, bölgede yaflayanlar ise orman için a¤açlara de¤er vermektedir.
‹ki de¤er ayn› olmayabilir. Görüfl aç›lar› aras›ndaki farklar özel maliyet ile toplumsal maliyet aras›ndaki ayr›ma
yol açmaktad›r. Özel maliyet üreticinin elindeki kaynaklar›n en iyi alternatif kullan›mlar›n›n de¤erlerini ölçmektedir. Toplumsal maliyet ise bütün toplumda mevcut
olan kaynaklar›n en iyi alternatif kullan›mlar›n› ölçmektedir. Baz› kaynaklar için toplumsal maliyetin en iyi ölçüsü özel maliyetten farks›z olabilir: Piyasan›n belirledi¤i fiyat, kaynaklar›n en iyi kullan›mlar›ndaki de¤eri yans›tabilir. Baflka kaynaklar için toplumsal maliyet özel
maliyetten büyük çapta farkl› olabilir. Özel maliyet ile
toplumsal maliyet aras›ndaki farklar toplumsal bak›mdan piyasa baflar›s›zl›¤›na yol açar. Etkinlik, fiyatlar›n
toplumsal maliyeti karfl›lamas›n› gerektirmektedir. Fakat özel üreticiler, özel maliyetlere uyum sa¤layarak
özel maliyetlere dahil olmayan toplumsal maliyet unsurlar›n› ihmal edeceklerdir. Bir toplumsal maliyet unsuru
bir özel firman›n kâr ve zarar hesab›n›n bir parças› de¤ilse, karar verme sürecinin d›fl›ndad›r. Bu suretle toplumsal maliyet ile özel maliyet aras›ndaki farklar d›flsall›klara yol açmaktad›r. D›flsall›klar bir toplumdaki üyelerin bir muamelede elde etti¤i fayda veya katland›¤›
maliyet olup, muameleyi yapan taraflarca hesaba kat›lmamaktad›r. D›flsall›klara üçüncü taraf etkileri de denir;
çünkü muameleye taraf olan al›c› ve sat›c›n›n d›fl›ndaki
üçüncü kimseler de etkilenmektedir.
Zararl› d›flsall›klar : Kirlenme, ortak mülkiyet kaynaklar›n›n afl›r› derecede kullan›lmas›, izdiham, gelecekte meydana gelecek sonuçlar›n ihmal edilmesi gibi durumlard›r.
Piyasa aksakl›klar› : Monopol, bilgisizlik, emek
ak›flkanl›¤› aksakl›klar›, üretilen mallar›n bedelini tahsil
edememe gibi aksakl›klard›r.
D. Demirgil
r›z. Bu piyasa türlerini birbirinden kesin çizgilerle ay›rt
etmek çok güçtür. Ancak, al›c› ve sat›c›lar›n say›lar› ölçü al›narak belli oranda tutarl› bir s›n›flama yap›labilir.
Örne¤in, bir mal›n ve faktörün tek sat›c›s›, fakat çok al›c›s› varsa, bu mal›n veya faktörün al›n›p sat›ld›¤› piyasaya monopol piyasas› denir. Türkiye’de rak›, votka piyasalar› gibi... “Çok say›da al›c›” kavram›n› da aç›klamak
gerekir.
“Çok say›da...” derken, herhangi bir gerçek say›
vermenin ne olana¤› vard›r, ne de anlam›. Burada al›c›lar›n çok say›da olmalar›, hiçbirinin tek bafl›na fiyat› etkileyememeleri anlam›na gelmektedir. Çok say›da al›c›
karfl›s›nda iki sat›c› varsa duopol, ikiden çok sat›c› varsa
oligopol ad›n› al›r. Oligopol piyayas›nda sat›c› say›s› ikiden çoktur, ama bu durum sat›c›lar›n fiyatlar› etkileyemiyecek kadar çok say›da olduklar› anlam›na gelmez.
Al›c›lar›n güçlü oldu¤u, baflka bir deyiflla çok say›da sat›c› karfl›s›nda tek, iki veya ikiden çok al›c›n›n bulundu¤u piyasalara s›ras›yla monopson, duopson ve oligopson denir. Çok say›da sat›c›, tek bafllar›na fiyatlar› etkilemeyecek say›da sat›c› demektir. Tek bir sat›c› ile tek
bir al›c›n›n karfl› karfl›ya geldi¤i piyasaya bilateral mo nopol ad› verilir.
Hem al›c›lar›n, hem de sat›c›lar›n tek bafllar›na fiyatlar› etkilemeyecek kadar çok say›da oldu¤u bir mal
veya faktör piyasas›na rastlamak olas›l›¤› var m›d›r? Asl›nda koflullar›n de¤iflmesiyle gerçek dünyadan izleri silinen böyle bir piyasa art›k yoktur. Bununla beraber, tam
rekabet piyayas› ad›n› verebilece¤imiz böyle sanal bir
piyasa türü, mal veya faktörlerin fiyatlar›n›n nas›l olufltu¤u incelenirken, adeta bir soyut laboratuvar›n gerçek
dünyadan yal›t›lm›fl koflullar› da yak›flt›r›larak kullan›fll›
bir analiz ortam› haline getirilebilir. Tam rekabet koflullar› ad› da verilen bu koflullar örne¤in mal piyasalar› için
flöyle s›ralanabilir:
Al›c› ve sat›c›lar, tek bafllar›na fiyatlar› etkilemeyecek
kadar çok say›dad›r.
Mallar türdefltir (homojen)
Mallar bölünebilir niteli¤e sahiptir.
Piyasa saydamd›r.
Birinci koflulun anlam›n› biliyoruz. ‹kinci koflul mal
birimlerinin birbirinden flekil ve kalitece farkl› olmamas›, üçüncü koflul en küçük para birimiyle dahi bahis konusu maldan bir miktar sat›n al›nabilmesi,dördüncü koflul ise al›c› ve sat›c›lar›n piyasadaki bütün ifllemlerden
haberdar olmalar› anlam›na gelir. Reklam, ambalajlama,
paketleme ve büyük ma¤azac›l›¤›n h›zla geliflmesi; piyasan›n art›k eskisi gibi yerel bir kavram olmaktan ç›k›p
yerleflim mermezlerinin her yerine da¤›lm›fl bir ortam
anlam›n› almas›, vb. gibi de¤iflimler bu koflullar›n gerçeklili¤ini yok etmifl ve onlar› birer soyut koflul, tam rekabet piyasas›n› da ulafl›lmas› olanaks›z bir ütopya haline getirmifltir. (Bkz. Monopol, Duopol ve Oligopol, Du opson ve Oligopson, Bilateral Monopol)
E. Alkin
•
•
•
•
Piyasa Çeflitleri
[Alm. Marktformen] [Fr Structure du marché ] [‹ng.
Market structur e]
Bir mal›n ya da faktörün al›c› ve sat›c›lar›n›n karfl› karfl›ya geldi¤i ortama “piyasa” ad› verilir. Piyasada ilgili
mal›n veya faktörün fiyat›n› belirleyen, al›c› ve sat›c›lar›n karfl›l›kl› davran›fllar›d›r. Al›c›lar›n davran›fllar›na talep, sat›c›lar›n davran›fllar›na arz diyoruz. Daha aç›k bir
deyiflle talep ve arz kavramlar›, al›c›lar›n ve sat›c›lar›n,
çeflitli etkenlerin de¤iflik durumlar›nda, sat›n almak ve
satmak istedikleri mal miktarlar›n› belirtir.
Gerçek yaflam›m›zda çeflitli piyasa türlerine rastla-
Piyasa De¤eri
[Alm. Marktpreis] [Fr. Prix du marché ] [‹ng. Market
price]
1072
Piyasa Ekonomisi
Piyasa Faizi
Bir iktisadi k›ymetin, de¤erleme günündeki normal al›m
sat›m de¤eri, piyasa veya pazar de¤eridir. Rayiç bedel
olarak da bilinen bu de¤er, iktisadi k›ymetin gerçek de¤erlerini ortaya koyan bir ölçüdür.
F. Bilgino¤lu
tedir. Hiç kimse piyasa ve fiyatlara dayanan rekabet sisteminin iflleyifl fleklini önceden planlamad›. O kendi
kendine devaml› olarak büyüdü, durmadan de¤iflti ve
her toplumsal örgütün en önemli s›nav›n› baflar›yla
verdi; yani yaflamay› baflard›, ölmedi.
Piyasa ekonomisinin önemine iliflkin en dramatik
örnek eski Bat› Almanya’d›r. 1946-1947 döneminde
üretim ve tüketim s›f›ra yak›n bir düzeye düflmüfltü. Kar›fl›kl›¤›n nedeni Almanya’n›n savafl içinde u¤rad›¤›
bombard›manlar veya savafl sonunda ödemeye mecbur
oldu¤u tazminat de¤ildi. Fiyat sisteminin felce u¤ramas›
en büyük etkendi. Para de¤ersizdi. Fabrikalar hammadde ve malzeme yetersizli¤inden çal›flmamaktayd›. Trenler kömürsüzlükten ifllemekteydi. Kömür üretimi tamamen durmufltu; çünkü madenciler açt›. Köylüler para
karfl›l›¤›nda mallar›n› satmaktan çekiniyorlard›, çünkü
tar›msal ürünleri sat›n almak için karfl›l›¤›nda s›nai mamuller vermek gerekiyordu. Oysa s›nai üretim tamamen
durmufltu. Fiyatlar kanunlarla tespit edilmiflti; fakat bu
fiyatlarda al›nan ve sat›lan çok az mal vard›. Takas veya
çok yüksek fiyatlarla iflleyen bir karaborsa mevcuttu.
1948’de bir mucize oldu. Kapsaml› bir para reformu piyasa ekonomisini ve fiyat mekanizmas›n› tekrar hareke te geçirdi; fiyat mekanizmas› çal›fl›r çal›flmaz üretim ve
tüketim yükselmeye bafllad›. Hangi mallar›n nas›l ve
kimler için üretilece¤i sorular›n›n cevaplar›n› piyasalar
ve fiyatlar vermeye bafllad›. Üzerinde önemle durulmas›
gereken sorun bu türlü mucizelerin dünyan›n birçok ülkesinde durmadan tekrarland›¤›d›r. Bunu görübilmek
için piyasalar›n gündelik iflleyifline dikkatle bakmak yeterlidir. Bu bak›mdan kapitalist düzeni yok etmeye çal›flan ihtilalcilerin fliddetli bir enflasyonun veya fliddetli
bir deflasyonun fiyat sistemini felce u¤ratmas›n› beklemeleri gerekecektir. Son yirmi y›lda birçok sosyalist ülke fiyat sisteminin baz› üstünlüklerini tekrar keflfetmek te ve taklidin, takdirin en samimi flekli oldu¤unu göstermektedir.
Ancak, fiyat sistemi hakk›nda afl›r› kanaatlerden kaç›nmam›z gerekir. Merkezi bir kontrolün mevcut olmad›¤› düflüncesiyle fiyat mekanizmas›n›n kar›fl›kl›k içinde
çal›flmas› gerekti¤i sonucuna varmak yanl›fl bir hükümdür. Öte yandan fiyat mekanizmas›n› mükemmeliyetin
ve ilahi ahengin tezahürü saymak da yanl›flt›r.
D. Demirgil
Piyasa Ekonomisi
[Alm. Marktwirtschaft] [Fr. Economie du marché] [‹ng.
Market economy]
Karma özel teflebbüs sisteminde, rekabet koflullar›nda
arz ve talep arac›l›¤›yla iflleyen fiyat mekanizmas›n›n
hangi mallar›n ne miktarlarda, nas›l ve kimler için üretilece¤i sorunlar›n› çözüme kavuflturmas›d›r.
Derebeylik ve sanayiden önceki flartlar, ülkelerin
ço¤unda yerini “serbest özel teflebbüs” veya “rekabete
dayanan kapitalizm”e b›rakm›flt›r. Ancak, devletin ekonomiye kar›flmamas› anlam›na gelen “laissez faire” gerçekleflmeden, aksi yönde bir hareket do¤mufltur. 19.
yüzy›l›n sonuna do¤ru bafllamak üzere, devletin ekonomik fonksiyonlar› ço¤u ülkede artm›fl bulunmaktad›r.
Bugün, sosyalist ülkelerin d›fl›ndaki birçok ülkede
geçerli olan sistem, karma serbest teflebbüs ekonomi sistemidir. Bu sistemde hem kamu, hem de özel kurulufllar
denetim ifllevini görürler. Fakat sorunlar›n büyük bir k›sm›n›n cevapland›r›lmas› piyasa mekanizmas›na b›rak›lm›flt›r. Serbest özel teflebbüs sisteminde hiçbir kifli veya
örgüt bilinçli bir flekilde nelerin nas›l ve kimler için üretilece¤i sorunlar›yla ilgili de¤ildir. ‹stanbul flehrini örnek
alal›m: Kente do¤ru ve kentten di¤er yerlere devaml› bir
mal ak›m› olmazsa, kent nüfusu birkaç gün içinde açl›k
tehlikesi ile baflbafla kalacakt›r. De¤iflik kalite ve miktarda, çeflitli mallara ihtiyaç vard›r. Bu mallar Türkiye’nin
çeflitli illerinden geldi¤i gibi, dünyan›n her taraf›ndan ‹stanbul’a gönderilmektedir. Sistemin günün birinde bozulaca¤›n› düflündüklerinde, ‹stanbul nüfusunu oluflturan 10 milyon kiflinin uykular› kaçmaz m›? Uykular›n›n
kaçmas› için her türlü neden vard›r; çünkü kentin ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas›yla görevli merkezi bir idare
mevcut de¤ildir. Devletin ekonomik hayata birçok yönden müdahale etti¤i de bir gerçketir. Gümrük kanunlar›,
belediye g›da nizamlar›, sosyal siyasetle ilgili düzenlemeler, asgari ücret kanunlar›, baz› fiyatlar›n tespiti, bay›nd›rl›k iflleri, milli savunma, vergiler, polis örgütü, belediyelerin veya devletin su, elektirk, havagaz›, telefon
teflebbüsleri vs. Fakat genellikle gözden kaçan bir nokta, do¤rudan devlet müdahalesi olmadan yürüyen ekonomik ifllerin çoklu¤udur. Binlerce mal, merkezi bir idareden emir almayan, bir merkezi plana uymayan milyonlarca insan taraf›ndan üretilmektedir. Bu tek özellik
de ispat ediyor ki, piyasa ve fiyatlara dayanan bir rekabet sistemi ne kadar eksik bir flekilde çal›fl›rsa çal›fls›n,
bir kar›fl›kl›k, bir düzensizlik de¤ildir; tersine onda belli
bir düzen vard›r. Rekabet sistemi, peflinen belirlenmeyen bir koordinasyonu, fiyatlar ve piyasalar yoluyla sa¤layan kapsaml› bir mekanizmad›r. Binlerce bilinmeyen
de¤iflken ve binlere denklem içeren kar›fl›k ve çözümü
güç meseleleri merkezi bir beyin kullanmadan çözmek-
Piyasa Faizi
[Alm. Marktzins] [Fr. Intérêt du marché ] [‹ng. Market
interest]
Piyasa faizi, halk›n tararruflar›ndan ve bankalar›n yaratt›¤› kredilerden oluflan toplam kredi arz› taraf›ndan (bankalar taraf›ndan) belirlenir. Sadece tasarruflardan oluflan, kredi arz› ile talebi taraf›ndan belirlenen reel faizin
alt›na düfltü¤ünde, enflasyona neden olur. Bunun aksi
gerçekleflti¤inde ise, ekonomi deflasyon sürecine girer.
Di¤er bir deyiflle piyasa faizi, fiyatlar ile faiz oranlar›
aras›ndaki iliflkiyi gösterir.
A. ‹lkin
1073
Piyasa Faiz Oran›
Piyasa TalepE¤risi
Piyasa Faiz Oran›
t›rabilmek için faiz oranlar› da yükselecektir.
Faiz oranlar› üzerinde etkili olan çok önemli bir etken de riskin varl›¤›d›r. Borç verilen paran›n geri al›nmama tehlikesi, yani riski ne kadar fazla ise, faiz oran›
da o kadar yüksek olacakt›r.
Z. Tunca
[Alm. Marktzinssatz] [Fr. Taux d’interét du marché ]
[‹ng. Market rate of interest ]
Faiz genellikle bugünkü tüketimden vazgeçmenin bir
bedeli olarak tan›mlan›r. Gerçekten yat›r›mlar›n oluflabilmesi için tasarrufa ihtiyaç vard›r. Tasarrufun oluflabilmesi için de kiflilerin bugünkü tüketimlerinin bir bölümünden vazgeçmeleri gerekmektedir. fiu halde faiz oran› yükseldikçe tasarruflar artacak, faiz oran› azald›kça
tasarruflar da azalacakt›r.
Piyasa faiz oran› sermaye arz ve talebine göre oluflur. Sermaye talep edenler daha önce de belirtildi¤i gibi,
sermayeyi kullanmak isteyen müteflebbisler, devlet ve
belli bir dönemde gelirleri tüketimlerine yeterli olmayan
tüketicilerdir. Bu talep ile sahip olduklar› paralar› kendileri kullanmayarak borç vermek isteyenlerin sermaye arz›n›n karfl›laflmas› sonucunda piyasa faiz oran› oluflur.
Piyasa Talep E¤risi
[Alm. Marktnachfragekurve] [Fr. Courbe de demande
du marché] [‹ng. Market demand curve]
Bir mal›n piyasa talep e¤risi, kiflilerin o mala olan tek
tek taleplerinin toplam›ndan oluflur.
P
A’n›n Talebi
70
60
50
40
30
S
20
10
0
0
1
2
3
4
5
6
7
8
Q
I
S=I
B’nin Talebi
P
S.I
70
fiekilde sermaye arz› tasarruf (S) olarak ve sermaye
talebi de yat›r›m (I) olarak gösterilmifltir. Denge faiz
haddinde (io) sermaye arz ve talebi, bir baflka deyiflle tasarruflar ve yat›r›mlar birbirine eflit olmaktad›r.
Giriflimcilerin (müteflebbislerin) sermaye talebini
etkileyen etkenler uzun dönemde;
1) nüfus art›fl›,
2) yeni ürünlerin bulunmas›,
3) maliyeti azaltan bulufllar olarak özetlenebilir.
Devletin ve tüketicilerin sermaye talepleri daha farkl› etkiler alt›ndad›r.
Nüfus art›fl› toplam talebi ve üretimi art›rd›¤›ndan
daha fazla üretim için gerekli sermaye gereksinmesi de
artar. Yeni ürünlerin bulunmas› ve maliyeti azaltan bulufllar da ayn› flekilde sermaye talebini art›r›c› etki yaparlar.
Sorunu daha k›sa dönemli olarak düflündü¤ümüzde,
faiz oran› üzerinde etkili olan çeflitli nedenleri afla¤›daki
gibi özetleyebiliriz.
Günlük yaflant›da borç al›nan ve verilen fley reel sermaye mallar› olmay›p, parad›r. Borç al›p vermek üzere
arz ve talep edilen gerçekten parad›r. Bu nedenle ülkede
para arz› fazla oldu¤unda faiz oranlar› düflecek, k›t oldu¤unda faiz oranlar› artacakt›r. Ancak para arz›n›n bol
oluflu enflasyona ve tüketimin artmas›na neden oldu¤unda, tasarruflar büyük ölçüde azalacak ve tasarruflar› ar-
60
50
40
30
20
10
0
1
2
3
4
5
6
7
8
Q
P
Piyasa Talebi
70
60
50
40
30
20
10
0
1
2
3
4
5
6
7
8
Q
Yukar›daki flekilde mal›n fiyat› 50 bin TL oldu¤unda, (A) o maldan 1 birim, (B) ise hiç talep etmemekte-
1074
Plan
Planlama-Progamlama-Bütçeleme Sistemi
dir. Fiyat 20 bin TL oldu¤unda, (A) 2 birim, (B) ise 3 birim talep etmektedir. fiu halde 20 bin TL fiyatta piyasa
talebi 5 birim olacakt›r. (Bkz. Talep, Rakip Mallarda Ta lep, Tamamlay›c› Mallarda Talep, Talep Kaymas›)
Z. Tunca
Plan
[Alm. Planung ] [Fr. Plan] [‹ng. Plan ]
Gelecekte mümkün olabilen eylem biçimlerini araflt›rmak ve bunlar aras›ndan kuruluflun amaçlar›na en uygun
olan›n› çeflitli de¤erleme ve karfl›laflt›rma yöntemlerini
kullanarak saptamak ya da seçmektir. Uygulamada plans›z yönetici olmad›¤› gibi, plans›z yönetilen kurulufl da
yoktur. Ancak baz› yöneticiler planlar›n› biçimsel süreçlerle yaz›l› flekilde haz›rlarken, baz›lar› biçimsel olmayan ve yaz›l› bir temele dayand›r›lmayan flekilde yapar
ve yürütürler. Planlar›n› biçimsel ve yaz›l› olarak yapmayan yöneticiler de asl›nda araflt›rma, de¤erleme, karfl›laflt›rma ve seçim yapma gibi planlama süreçlerini zihinsel ve düflünsel olarak kafalar›nda olufltururlar.
Planlama belirli amaçlarla meydana getirilmifl bulunan kurulufllar›n bu amaçlar›na nas›l, ne zaman ve ne ölçüde ulaflabilece¤inin saptanmas›d›r. Ancak, bu ifllemler
yap›l›rken kuruluflun temel amaçlar›na ulaflmada önemli aflamalar› oluflturan alt amaç ve hedeflerin de belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, planlama, alt amaç ve
hedeflerin saptanmas›n› da içeren bir süreç olmaktad›r.
Planlaman›n, almafl›k yollar aras›ndan seçim yapma, dolay›s›yla tüm seçenekleri de¤erlemek ve karfl›laflt›rmak oldu¤unu söylemifltik. Bu nedenle, iyi bir planlama tüm seçenekleri dikkate alan bir süreçtir. Tüm seçenekleri dikkate almak için bunlar› araflt›rmak ve say›lar›n› art›rmak gerekmektedir. Seçenek araflt›rma ve bulmak planlaman›n en zor ifllevlerinden biridir.
Planlama sonucunda meydana gelen plan, yap›lacak
eylem biçiminin ne oldu¤u, niçin bu eylem ya da eylemlerin seçildi¤i, yap›lacak eylemlerde kimlerin ne gibi görevler alacaklar›, bu eylemleri yerine getirecek kiflilerin
hangi yer ve durumlarda, ne zaman ve ne flekilde çal›flacaklar› konular›nda bilgileri içerir.
Planlama, her zaman ileriye dönük ve gelecekle ilgili bir süreçtir. Plan var olan durumlardan ulafl›lmak istenen durumlara eriflmeye yard›m eden ve gelecekle ilgili belirsizlik ve riskleri tan›mak ve gidermekle ilgili bir
araçt›r.
E. Eren
Planlama
çi ve aç›k seçik bir tan›m yapmak gerekirse, planlamay›
spesifik olarak milli ekonomik planlama fleklinde anlamam›z gerekir. Bu tür planlama ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra kalk›nmalar›n› h›zland›rmak amac›yla geliflmekte olan ülkelerin ço¤unda uygulanm›flt›r. Sosyalist
ülkeler ve ileri kapitalist ülkeler de planlama uygulamaktad›r. Bütün ülkeleri içine alan bu kadar genifl bir tan›m, planlaman›n ikiye ayr›lmas›n› gerektirmektedir.
Endikatif (yol gösterici) planlama ve emperatif (zorlay› c›, emirle iflleyen) planlama birbirlerinden çok fark›l iki
planlama türüdür. Sosyalist ülkelerde uygulanan planlama emperatif mahiyettedir.
Zaman perspektifi bak›m›ndan planlar üçe ayr›labilir: Perspektif planlar, befl y›ll›k planlar ve y›ll›k programlar. Perspektif veya uzun vadeli planlar 15 veya daha fazla y›l için haz›rlan›r. Uzun dönemde ekonominin
alaca¤› flekli ve uzun dönemli ekonomik ve sosyal hedefleri belirler. Büyüme oran›, tasarruf ve yat›r›m oran›,
sektörel a¤›rl›klar, d›fl ticaretin ve teknolojinin ekonomideki önemi gibi. Befl y›ll›k kalk›nma planlar›nda, perspektif planda belirlenen amaçlar somut ve ayr›nt›l› hedefler haline getirilir. Saptanan büyüme oran›na göre
sektörel üretim, yat›r›m, ithalat, ihracat ve istihdam projeksiyonlar› yap›l›r. Gerekli tasarruf ve d›fl yard›m ihtiyac› hesap edilir. Devletin gelirleri, giderleri ve kaynak
ihtiyac› tahmin edilir. Perspektif planlar›n her befl y›ll›k
kesimi için bir befl y›ll›k plan haz›rlan›r. Y›ll›k programlar, befl y›ll›k planlar›n hedeflerini y›ll›k bölümlerini daha ayr›nt›l› gösterir. Y›ll›k hedeflerle beraber, o hedeflere ulaflmak için al›nacak tedbirleri de gösterir.
Agregasyon (toplulaflma) bak›m›ndan planlar üçe
ayr›l›r: Makro aflama, sektör aflamas› ve mikro aflama.
Makro aflamada sektörel ayr›nt›ya girmeden milli gelirin
büyüme haddi ile tasarruf, yat›r›m, ithalat, ihracat ve d›fl
yard›m gibi makro de¤iflkenler aras›ndaki iliflkiler incelenir. Özet olarak belirli bir büyüme oran›n› gerçeklefltirmek için ne kadar iç ve d›fl tasarrufa ihtiyaç oldu¤u hesaplan›r.
Sektör aflamas›nda, makro aflamada planlanan milli
gelir ve kompozisyonunu gerçeklefltirmek için her sektörün yapmas› gereken gayri safi üretim düzeyleri hesap
edilir. Buna ba¤l› olarak da, sektörel yat›r›m, ithalat ve
istihdam miktarlar› bulunur. Mikro aflamada sektörel yat›r›m hedeflerini gerçeklefltirmek için eldeki yat›r›m projelerinden en kârl› olanlar seçilir. (Bkz. Türkiye’de
Planlama, Planlama Teknikleri )
D. Demirgil
Planlama-Programlama-Bütçeleme Sistemi
[Alm. Planung ] [Fr. Plannification ] [‹ng. Planning ]
Planlama, gelece¤e yönelik olarak önceden ve arzu edilen amaçlara eriflmek gayesiyle sistematik aksiyon programlar› haz›rlamakt›r. Bu kadar genifl bir tan›m çerçevesinde denebilir ki, bütün hükümetler planlamaya giriflmektedir. Bütün bütçeler birer pland›r. Askeri aksiyon
programlar› ve flirketlerin aksiyon programlar› için de
ayn› fleyi söylemek mümkündür. Hatta kiflilerin ileriye
dönük amaçlar› ve bunlar› gerçeklefltirmek için kulland›klar› araçlar da bir planlama örne¤idir. Ancak gerçek-
[Alm. Planungs-, Programmierungs- und Budgeti erungssystem] [Fr. Système de Plannification-program mation-budget] [‹ng. Planning-Programming-Budge ting System]
Program ve performans bütçe sisteminin bir geliflimi
olan planlama-programlama-bütçeleme sisteminin
(PPBS) ne oldu¤u ve tan›m› hakk›nda fikir birli¤ine var›lm›fl de¤ildir. Baz›lar›na göre PPBS, bütçenin hizmetlere ve bu hizmetlerin ç›kt›lar›na göre yeniden flekillen-
1075
Planlama Programlama Bütçeleme Sistemi
Planl› Ekonomi
dirilmesi ve bu hizmetlerin gelecek y›llara iliflkin maliyetlerinin önerilmesidir. Bir di¤er düflünce tarz› ise,
PPBS’nin mali kaynaklar› en iyi ve en do¤ru biçimde
ay›rmak üzere bilgi, haberleflme ve organizasyonu
sa¤lamada ve bunlar› kullanmada hükümete yol gösteren bir yöntem oldu¤unu kabul eder. Böylece politika ve
yönetimin baflar›l› olmas›nda PPBS’yi en iyi bir araç
sayar. Baz› düflünürler ise bütçeleme tekni¤i ve programlar›n analizi üzerinde durur ve PPBS’nin kaynak ayr›m›nda seçenekleri getirdi¤ini, bunlar›n analizleri
yoluyla seçenekler aras›nda seçme yapma olana¤›n›
sa¤layan bir sistem oldu¤unu belirtirler. Böylece
PPBS’nin analitik unsuruna ve kamu hizmetlerinin etkinli¤ine a¤›rl›k verirler. Ayr›ca PPBS, çeflitli faaliyetleri programlar içinde toplayarak, her program› bir yöneticinin yetki ve sorumlulu¤una vermek ve etkinli¤i temin etmek için yeniden örgütlenmeyi gerektiren bir sistem olarak da kabul edilir. PPBS’yi hükümetin faaliyet
programlar›n› gerçeklefltirmek aç›s›ndan amaçlar ve
kaynaklar aras›ndaki iliflkileri kuran bir süreç olarak ele
alan bu anlay›flta, hükümet programlar›n›n belirli hedeflere ulaflmaya yöneltilmesi gere¤i de belirtilir.
Program bütçe sistemi flu unsurlardan oluflmaktad›r:
1) Planlama unsuru : Uzun vadeli projeksiyonlar
temelinde amaçlar›n ve bunlar›n maliyetlerinin saptanmas› ve sistematik seçeneklerin seçimi için anlaml› potansiyeller zincirinin oluflturulmas›d›r.
2) Programlama unsuru : Planlanm›fl amaçlar, belirli program seçenekleriyle ilgilidir. Girdiler fiilen dolayl›
ve uzun süreli, amaçlar› kapsayan faaliyet zinciri arac›l›¤›yla ç›kt›larla iliflkilendirilir. Programlama, ayr›ca
program bünyesine yard›mc› olan fleylerle (tesis,
malzeme emek tanzimi) ilgili kararlar›n verilmesidir.
3) Bütçeleme unsuru: Program bütçe ile faaliyetler,
ç›kt›lar ve bunlar›n parasal de¤erlendirilmesinin yap›lmas› ve plan karfl›s›nda programlar için ödenek ayr›lmas›d›r.
4) Analitik unsur: Sistem analizi, maliyet-fayda,
maliyet-verim gibi çeflitli analiz teknikleri kullanarak
seçenekler aras› karfl›laflt›rman›n matematiksel düzeyde
yap›lmas›d›r.
Etkin bir yönetim arac› olarak kullan›lan PPBS’nin
bu unsurlar d›fl›nda haberleflme, bilgi toplama ve analizi, merkezileflme, hiyerarfli, etkin bir yetki ve sorumluluk, muhasebe ve etkinlik denetimi gibi konularda da
ça¤dafl sistem ve düzenlemeleri getirmesi kaç›n›lmazd›r.
ABD’de program ve performans bütçeyle bafllayan
devlet bütçesindeki reform hareketleri zamanla baz› de¤iflmeler gösterdi ve 1960’l› y›llarda “planlama-programlama bütçeleme sistemi” flekline dönüfltü. Yeni sistem ilk kez 1961 y›l›nda ABD Savunma Bakanl›¤›’nda
uygulamaya kondu. Denemeden baflar›l› sonuç al›nmas›
üzerine, 1965 y›l›nda federal yönetimin bütün bakanl›k
ve dairelerine PPBS’nin bafllat›lmas› emri verildi. Bu
konudaki çal›flmalar ancak Federal Bütçe Dairesi’nin
sistemli bir idare ve analizi ile 1968’den sonra yerine
oturdu. ABD’deki PPBS uygulamas›ndan etkilenen
baflka ülkeler de PPBS’nin esaslar›n› temel almakla
birlikte, kendi gerek ve özelliklerine göre sistemi gelifltirmifllerdir. (Bkz. Program ve Performans Bütçe, Prog ram Bütçe Sistemi)
G. Coflkun
Planlama Teknikleri
[Alm. Planungsmethoden] [Fr. Techniques de plannifi cation] [‹ng. Planning techniques ]
Planlaman›n makro aflamas›nda, sektör aflamas›nda ve
mikro aflamas›nda kullan›lan analitik, istatistiksel ve
matematiksel tekniklerdir.
Planlaman›n makro aflamas›nda kullan›lan model
genellikle Harrod Domar model türünden biridir. Bu
model tan›mlay›c›, sabit katsay›l›, iki faktörlü, tek sektörlü, teknolojik ilerlemeyi içermeyen bir denge büyüme
modeli olabilece¤i gibi, iki faktörlü, iki sektörlü, teknolojik ilerlemeyi içeren optimal bir büyüme modeli de
olabilir.
Sektör aflamas›nda gerekli olan ayr›nt›lar› makro
modellerde bulmak mümkün de¤ildir. Bu bak›mdan girdi-ç›kt› analizi, matematiksel programlama ve ekonometrik modeller kullan›l›r.
Girdi-ç›kt› analizi bir ekonomideki temel ekonomik
faaliyetlerin aras›ndaki iliflkileri niceliksel olarak tan›mlayan istatistiksel bir tekniktir. ‹malat sanayiinde daha
fazla istatistiki bilgi bulundu¤u için girdi-ç›kt› analizi
çok daha etrafl› bir flekilde kullan›lmaktad›r.
Matematik programlama bir süreçte, bir sanayide
optimum kaynak da¤›l›m›n› tespit etmek için kullan›lan
bir tekniktir.
Ekonometri, matematik ve istatisti¤in ekonomiye
uygulanmas›d›r. (Bkz. Planlama, Türkiye’de Planlama,
Ekonometri, Matematik Programlama )
D. Demirgil
Planl› Dönem
(Bkz. Türkiye’de Planlama)
Planl› Ekonomi
[Alm. Planwirtschaft ] [Fr. Economie Plannifiée] [‹ng.
Planned economy]
Geliflmekte olan ekonomilerin k›t kaynaklar›n› en uygun
flekilde kullanmalar› gerekmektedir. Kalk›nma veya büyüme s›ras›nda beliren çeflitli sorunlar uygun kaynak
kullan›m›n› karmafl›k bir problem haline getirmektedir.
Ayr›ca h›zl› büyüme, gelir da¤›l›m›n› düzeltmek, d›fl
dengeyi sa¤lamak, iflsizli¤i azaltmak gibi bazen birbiriyle çeliflebilen amaçlar›n bir arada gerçeklefltirilmek istenmesi ifli daha da güçlefltirmektedir. Bir yandan sanayileflmeyi h›zland›rmak, üretken yat›r›mlara öncelik vermek, öte yandan örne¤in konut sorununu halletmek ve
döviz darbo¤az›n› dikkate almak, di¤er bir aç›dan hem
ihracat› teflvik etmek hem de ithalat› ikame eden yat›r›mlar› desteklemek gibi bir arada halledilmesi gereken
bir s›ra problemin çözülmesi kolay de¤ildir. Bu sebepten
geliflmekte olan ülkelerin ço¤u ellerindeki imkânlar› en
1076
Poisson, Denis Siméon
Poisson Bölünmesi
iyi flekilde kullanabilmek amac›yla kalk›nmalar›n› planl› bir flekilde yürütmektedir.
Planlama türleri çok çeflitlidir. Bununla birlikte
özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra en yayg›n uygulanan planlama türü çok safhal› planlamad›r. Bu planlama uygulamas›nda üç safha mevcuttur. Birinci safhada
ekonominin makro ekonomik de¤iflkenleri bir makroekonomik büyüme modeli çerçevesinde ele al›n›r; örne¤in, hedef büyüme h›z›na varmak için gerekli yat›r›m,
tasarruf, d›fl borç oranlar› hesaplan›r. Bu hesaplara devletin vergi gelirleri ile harcamalar›, yat›r›mlar için gerekli hammadde ve teçhizat ithalat›, ihracat projeksiyonlar›
vs. dahil edilir.
‹kinci safhada ekonomi çeflitli üretim kesimlerine
bölünerek ele al›n›r. Her kesimin, üretimde bulunabilmek için di¤er kesimlerden almas› gereken hammadde
ve yard›mc› mallar hesaplan›r. Böylece yine her kesimin
di¤er kesimlere verdi¤i hammaddeler ve yard›mc› mallar da hesaplanm›fl olur. Girdi-ç›kt› modeli denen bu safhada üretim kesimlerinin nihai mal olarak katk›lar› ortaya ç›kar. Sonuç olarak yat›r›mlar›n kesimler aras›nda nas›l da¤›laca¤›, her kesim için gerekli hammadde, emek,
sermaye vs. hesaplanm›fl olur. Ayr›ca tüketim, yat›r›m ve
ihracat mal› olarak kesim üretimleri tahmin olunur. Her
kesim için ayr› ayr› hesaplanan de¤erler toplanarak makro-model ile tutarl›l›klar› araflt›r›l›r; gerekirse düzeltmeler yap›l›r.
Üçüncü safha proje de¤erlendirme safhas›d›r. Her
kesimde gerçeklefltirilecek çeflitli yat›r›m projelerinin
uygulanabilirli¤i bu safhada ele al›n›r. Çeflitli metotlara
ve amaçlara göre en uygun yat›r›m projelerine öncelik
verilir.
K›saca özetlenen planlama faaliyetinin gerçeklefltirilebilmesi için özel bir teflkilat›n kurulmas› gerekmektedir. Karma ekonomilerde bu teflkilat›n haz›rlad›¤› ve
çeflitli organlar›n onaylad›¤› plan ve programlar kamu
kesimi için emredici, özel kesim için yol gösterici niteliktedir. (Bkz. Girdi Ç›kt› Analizi, Kalk›nma, Türkiye’de
Planlama )
E. Alkin
Poisson, Denis Siméon (1781-1840)
Frans›z bilim adam›d›r. 1800 y›l›nda mezun oldu¤u Paris Ecole Polytechnique’de ö¤retmenli¤e bafllad›,
1806’da ayn› okulda Fourier’nin yerine profesör olarak
atand›. 1809’da Paris Fen Fakültesi’ne profesör oldu.
1837 y›l›nda hükümet taraf›ndan Fransa’daki okullar›n
matematik e¤itimin düzenlemek üzere görevlendirildi.
Matemati¤i uygulamalarla zenginlefltirmeyi amaç edinen Poisson’un, matemati¤in yan› s›ra fizik, istatistik ve
ihtimal teorisi konular›n› da kapsayan 300’ü aflk›n eseri
bulunmaktad›r. Laplace’›n ö¤rencisi olarak fizik alan›nda çekim teorisine yapt›¤› katk›larla tan›n›r. Ayn› zamanda istatistik alan›nda, özellikle ihtimal teorisine iliflkin çal›flmalar› ile dikkati çekmifltir. Kendi ad›n› tafl›yan
Poisson bölünmesi ve Poisson kanunu bu alandaki
önemli katk›lar›ndand›r. (Bkz. ‹htimal Teorisi, ‹statistik,
Poisson Bölünmesi)
B.A. Köksal
Poisson Bölünmesi
[Alm. Poisson-Verteilung] [Fr. Distribution de Poisson ]
[‹ng. Poisson distribution ]
‹statistikte önemli yer tutan ve yayg›n olarak kullan›lan
bir süreksiz ihtimal bölünmesi olan Poisson bölünmesi,
kalite kontrolü, bekleme hatt› problemleri, sigortac›l›k,
biyoloji gibi çok çeflitli konulara baflar›yla uygulanabilmektedir. Frans›z matematikçi S.D. Poisson (17811840) taraf›ndan gelifltirilen, daha sonra Alman istatistikçi Von Borkiewicz’in uygulamalar›yla üne kavuflan
Poisson bölünmesi iki ayr› aç›dan incelenebilir. Bu yaklafl›mlar›n ilki bölünmeyi binom bölünmesinin limiti
olarak ele almakta, di¤erinde ise Poisson süreci kavram›ndan hareketle olaylar›n ortaya ç›kma ihtimalleri hesaplanmaktad›r.
1) Binom bölünmesinin limiti olarak Poisson bölün mesi
Elveriflli ve elveriflsiz hal olmak üzere iki sonuca sahip deney say›s›n›n (n) (Bernoulli deneyi) büyük oldu¤u, elveriflli halin ihtimalinin (p) ise küçük oldu¤u
durumlarda, binom bölünmesinin ihtimallerini hesaplamak güçleflmekte, ayr›ca bölünmenin asimetrisi artt›¤›ndan normal bölünmeden yararlanma olana¤› kalmamaktad›r. Bu koflullarda binom bölünmesinin Poisson bölünmesine yaklaflmas›, Poisson bölünmesinin binom yerine
kullan›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu yaklafl›mda (nxp)’nin
(binom bölünmesinin ortalamas›) sabit kald›¤› varsay›lmakta ve (nxp) yerine λ'n›n ikame edilmesiyle elveriflli
halin ortaya ç›k›fl say›s›n›n (k) ihtimalleri Poisson formülüyle belirlenmektedir:
P(k)=
n.pk
k!
x e-(np) =
λk
x e-λ
k!
Örne¤in, içinde %4 oran›nda kusurlu oldu¤u bilinen bir
ana kitle (imalat) içinden tesadüfi flekilde 100 birimlik
örnek seçilmesi deneyinde nxp=100 x .04=4 olacak, ve
örnek içinde 0,1,2 ... n say›da kusurlu bulunmas› ihtimalleri yukar›daki formül yard›m›yla belirnecektir.
Buna göre örnekte 2 kusurlu bulunmas› ihtimali,
(4)2
P(2) =
x e -4
2!
ya da yaklafl›k olarak %15 olacakt›r. (k)’n›n alabilece¤i
çeflitli de¤erlerle ilgili ihtimallerin hesaplanmas›yla Poisson bölünmesi elde edilmifl olacakt›r. Öte yandan ayn›
problemin binom bölünmesiyle çözümlenmesi için uzun
bir ifllemi gerektiren,
100C2 (.04)2 (.96)98
formülünün hesaplanmas› gerekmektedir. Genelde n ≤
5, ve n > 20 durumunda Poisson bölünmesinin binom
yerine kullan›lmas›nda bir sak›nca yoktur. Ancak afla¤›daki aç›klamadan da anlafl›laca¤› gibi, Poisson bölünme-
1077
Poliçe
Poliçe
sinin binom yerine kullan›lmas› bu bölünmenin kullan›m alanlar›ndan sadece biridir.
2) Poisson süreci
Baz› hallerde (n) ve (p) de¤erleri ayr› ayr› bilinmemekte fakat n.p= λ bilinmekte ya da tecrübelere dayanarak hesaplanabilmektedir. Örne¤in, belirli bir süre içinde bir havaalan›na inen uçak say›s›n›n ya da belirli bir
sürede bir yörede ortaya ç›kan yang›n say›s›n›n bilindi¤i
durumlarda (n) veya (p) de¤il, ( λ) söz konusudur. Olaylar›n tesadüfi olarak olufltu¤u ve birbirinden ba¤›ms›z
oldu¤u bu gibi durumlara Poisson süreci ad› verilmektedir. Dikkate al›nan süre içinde belirli bir say›da olay›n
ortaya ç›kma ihtimali ayn› kalmakta ve Poisson bölünmesi yard›m›yla hesaplanabilmektedir. Örne¤in, bir telefon santral›na bir dakika içinde ortalama 2 konuflma gelmekte ise, farkl› say›da konuflma gelme ihtimalleri, de¤erlerini veren haz›r tablolar›n da yard›m›yla hesaplanabilir. Bu yolla oluflturulan bölünme ve ilgili ihtimaller
tabolda yer almaktad›r:
(k)
0
1
2
3
4
5
6
7
P(k)=
2k
k!
x e-2
.1353
.2707
.2707
.1805
.0903
.0361
.0120
.0034
Tabloda (k)’n›n 7’nin üzerindeki de¤erleriyle ilgili ihtimallerin hesaplanmam›fl olmas›n›n nedeni santrala
7’den fazla konuflma gelme ihtimalinin s›f›ra çok yaklaflmas›d›r.
Di¤er ihtimal bölünmeleriyle ayn› do¤rultuda Poisson bölünmesi için de aritmetik ortalama, varyans ve
standard sapma hesaplanabilir. Bu bölünmenin ortalamas› (λ), varyans› (λ) ve standard sapmas› √ λ olmaktad›r. Ayr›ca bölünmenin flekli λ’n›n de¤erine ba¤l› olup,
λ büyüdükçe (genellikle 7’nin üstünde) bölünmenin asimetrisi azalmakta ve normal bölünmeye yaklaflmaktad›r.
Poisson bölünmesi ender olaylar›n ihtimallerinin hesaplanmas›nda kullan›ld›¤›ndan, bazen küçük say›lar kanu nu olarak da tan›mlanmaktad›r. Ancak bu terim yayg›n
de¤ildir. (Bkz. Aritmetik Ortalama, Da¤›lma, ‹htimal
Bölünmesi, Bekleme Hatt› Modeli, Binom Bölünmesi,
Bernoulli Deneyi, Laplace-Gauss Kanunu )
B.A. Köksal
Poliçe
[Alm. Gezogener Wechsel] [Fr. Lettre de change, Traite ]
[ing. Bill of exchange, Draft]
Alacakl›n›n, borçlusuna, belli bir tarihte, belli bir miktar
paray› üçüncü kifli ya da onun havale edece¤i kifliye kay›ts›z flarts›z ödemesi emrini içeren k›ymetli evrak türüdür.
1078
Poliçe, kanunen emre yaz›l› k›ymetli evraklardand›r.
Bir havale iliflkisi do¤urdu¤u için, burada bir üç tarafl›
iliflki meydana gelir. Bu iliflkinin taraflar› flunlard›r:
1) Keflideci: Poliçeyi düzenleyen, lehdara teslim
eden ve muhataba da ödemeyi emreden kiflidir.
2) Lehdar: Poliçenin kendi nam ve hesab›na düzenlendi¤i, poliçe üzerinde tasarruf yetkisi olan kiflidir.
3) Muhatap: Asli borçlu olarak poliçedeki miktar›
ödeyecek olan kimsedir. Ancak, ödemeyi kabul etmedi¤i sürece iliflki içine girmez.
Poliçede, zorunlu olarak bulunmas› gerekli bu kiflilerden baflka, bunlar›n yan›nda ya da onlar›n yerini alan
kimseler de vard›r. Bunlar avalist, ciranta ya da araya giren kefil ya da hamildir.
fiekil yönünden poliçenin geçerli olmas› için flu hususlar› içermesi gerekir: 1) Poliçe kelimesi ya da poliçe
yabanc› bir dilde düzenlenmiflse, poliçe kelimesinin o
dildeki karfl›l›¤›. 2) Belirli bir bedelin ödenmesine iliflkin kay›ts›z flarts›z havale. 3) Muhatab›n ad› soyad› ya
da ticaret unvan›. 4) Vade. 5) Ödeme emri. 6) Kim ya da
kimin emrine ödenecek ise onun ad› ve soyad›, yani lehdar›n kim oldu¤u. 7) Keflide tarihi ve yeri. 8) Keflidecinin imzas› (TK m. 583) Ödeme ve keflide yeri d›fl›ndaki
flekil flartlar›ndan herhangi birinin yoklu¤u, poliçeyi hükümsüz hale getirir. (TK m. 584/1) Buna karfl›l›k, keflide yeri gösterilmemifl, fakat keflidecinin ad›n›n yan›nda
herhangi bir yer belirtilmifl ise, o yer keflide yeri (TK m.
584/3); ödeme yeri gösterilmemifl, fakat muhatab›n ad›n›n yan›nda bir yer yaz›l› ise o yer ödeme yeri say›l›r ve
poliçe yine geçerli olur. (TK m. 584/4) E¤er bunlar da
yoksa, poliçe geçersiz olur. Ödeme tarihi gösterilmemifl
ise, bu poliçenin geçerlili¤ini etkilemez ve poliçe ibraz›nda ödenir. (TK m. 584/2)
Poliçenin birden fazla nüsha olarak düzenlenmesi
mümkündür. (TK m. 655/1) Bu suretle bir yandan poliçenin tedavülü kolaylaflt›r›l›r, di¤er yandan da poliçenin
emniyeti sa¤lan›r.
Poliçenin muhatap taraf›ndan ödenmesi için onun
taraf›ndan kabul edilmesi gerekir. Kabul, yaz›l› flekle tabi bir ifllemdir. Bu flekil flart›, kural olarak poliçenin üzerine “kabul edilmifltir” ibaresinin konmas› ile gerçekleflebilece¤i gibi, poliçenin yüzüne sadece imzan›n at›lmas› ya da ayr› bir belgenin düzenlenmesi ile de gerçekleflmifl olur. Böylece, muhatap, poliçe iliflkisine asli ve nihai borçlu olarak girer. (TK m. 610/1) Kabulün kural
olarak kay›ts›z flarts›z olmas› gerekir. (TK m. 608/1) Ancak istisna olarak k›smi kabul de geçerlidir. (TK m.
610/2) Görüldükten bir süre sonra ödenecek olan poliçelerin, keflide tarihinden itibaren bir y›l içinde kabul için
ibrazlar› flartt›r. (TK m. 605/1) Bu süreyi keflideci k›saltabilip uzatabilirse de, cirantalar ancak k›saltabilirler.
(TK m. 605/2,3) Ayn› flekilde, ikametgâhl› ve adresli poliçelerin de kabul için ibrazlar› flatt›r. Bunun yan›nda,
keflideci ve cirantalar da, kanunen ibraz› flart olmayan
poliçelerin, kabulü için ibraz flart›n› koflabilirler (kabul
için iradi ibraz flart›). (TK m. 604/4) Bunun aksine, keflideci, görüldükten belirli bir süre sonra, üçüncü kiflinin
ikametgâh› ya da ikametgâh› d›fl›nda ödenecek poliçeler
Poliçe
Posta Çeki
Politika
hariç olmak üzere, di¤er poliçeler için ibraz yasa¤› koyabilir. (TK m. 604/2)
Kabul eden muhatap, iki halde kabulden dönebilir.
Bunlardan birincisi kabulün hata, hile ya da korkutma
sonunda yap›lm›fl olmas› (BK m. 23 vd.); ikincisi ise,
poliçeyi geri vermeden önce kabul beyan›n› çizmesidir.
(TK m. 611/1)
Poliçede ödeme, vadesinin türüne göre de¤iflir. Görüldü¤ünde ödenecek vadeli poliçelerde ödeme, poliçenin ödeme için ibraz›nda yap›l›r. (TK m. 616/1) Ödeme
için ibraz, aksine bir anlaflma yoksa, keflide tarihinden
itibaren bir y›l içinde yap›lmad›l›r. Vadenin, poliçenin
görülmesinden itibaren muayyen bir müddet sonra ödenecek biçimde tespit edilmesi halinde, e¤er vadenin ne
zaman sona erece¤i belirtilmemifl ise, bu, taraflar›n iradesine, bu da yoksa, kanuna göre tespit edilir. (TK m.
617/1)
Buna karfl›l›k vadenin süresi belirtilmiflse, poliçe bu
süre sonunda ödenir. Vade keflide gününden belli bir süre sonra olmak üzere kararlaflt›r›lm›flsa, keflide günü ifllemeye bafllar ve poliçenin kararlaflt›r›lan günün sonuna
kadar ödenmesi gerekir. (TK m. 617/2) Vade belirli bir
gün olarak saptanm›flsa, ödeme o zaman yap›l›r.
Di¤er tip vadeli poliçelerin en geç ödeme günü ya
da bunu izleyen iki ifl günü içinde ibraz edilmeleri gerekir. (TK m. 620/1) Poliçe istisna olarak üç halde vadeden önce ibraz edilebilir: 1) Kabulden tamamen ya da
k›smen kaç›n›lm›flsa. 2) Muhatap iflâs etmifl, ödemelerini tatil etmifl ya da aleyhindeki herhangi bir icra takibi
semeresiz kalm›flsa. 3) Kabul için arz› yasak olan poliçenin keflidecisi iflâs etmiflse. (TK m. 625)
Muhatab›n ödemeden kaç›nmas› halinde, hamil flu
yollardan birine baflvurabilir: 1) Elindeki poliçeye dayanarak muhatap ya da onun yerine geçen kiflileri takip
eder. 2) Müracaat (rücü) hakk›n› kullan›r. 3) Poliçenin
düzenlenmesine esas teflkil eden temel iflleme dayan›r. 4)
Haks›z iktisap hükümlerine baflvurur. 5) Poliçede karfl›l›¤›n geçmesi kurumundan yararlan›r. Müracaat hakk›n›n
kullan›labilmesi için muhataba ibraz›n yan›nda, kabul etmeme ve ödememe protestolar›n›n çekilmesi gerekir.
Poliçede 3 y›ll›k, 1 y›ll›k ve 6 ayl›k olmak üzere
üç zamanafl›m› süresi vard›r. (TK m. 661/1,2,3) Üç y›ll›k zamanafl›m› süresi, poliçeyi kabul eden muhataba
karfl› olan haklarda ifller. Poliçenin ödenmemesinden dolay› as›l borçlu yerine, keflideci, ciranta, avalist ve araya
girenlere karfl› aç›lacak davalar bir y›ll›k zamanafl›m›na
tabidir. Alt› ayl›k zamanafl›m›, ciranta, avalist ya da kefil veya araya giren kiflilerin, keflideci ile di¤er cirantalara karfl› ya da bunlar yan›nda borcu kabul etmifl olan
kimselere karfl› olan haklar›n›n tabi oldu¤u zamanafl›m›d›r. Buna karfl›l›k, poliçe bir tafl›nmaz rehni ile teminat
alt›na al›nm›flsa, aciz vesikas›na ba¤lanm›flsa, zamanafl›m›na u¤ramaz. Zamanafl›m›, davan›n aç›lmas›, takip isteminde bulunulmas›, davan›n ihbar› ve alaca¤›n iflâs
masas›na bildirilmesi ile kesilir. (Bkz. Protesto, Aval,
Ciro, Hamil)
M. Dural/A. Erhan
[Alm. Politik] [Fr. Politique] [‹ng. Policy]
Politikalar, kararlar›n verilece¤i alan› tan›mlayan genel
bir aç›klamad›r ve yöneticinin karfl›s›ndaki seçeneklerin
say›s›n› s›n›rlayarak yaln›z uygun olanlar›n› b›rak›r. Politika düflünüfl ve harekete o flekilde yol gösterir ki, üstler bütünsel plan›n astlar taraf›ndan uyguland›¤›ndan
emin olabilirler. Örne¤in, bir nakliyat flirketinin ana
amaçlar›ndan biri turizm sahas›nda da çal›flmaya bafllamak olabilir. Yaln›z yüksek turizm potansiyeli olan yerlerde arazi sat›n alma politikas›, yetki sahiplerine sadece
belirli yerler aras›nda bir tercih yetkisi tan›r ve örne¤in
s›nai bölgelerde arazi sat›n almay› yasaklar. Ama, politika yöneticiye yine de belirli bir karar pay› b›rakmal›d›r.
Aksi halde politika kural haline döner. Yöneticiye b›rak›lan karar pay› çok veya az, tercih alan› genifl veya dar
olabilir. Örne¤in, yaln›z doktora yapm›fl kimseleri ifle alma politikas› tercih alan›n› son derece k›s›tlar ve hatta
firman›n amaçlar› ile ters düflebilir.
E. Eren
Portföy
[Alm. Porefeuille] [Fr. Portefeuille] [‹ng. Portfolio]
Kifli ve kurulufllar sahip olduklar› servetlerini çeflitli flekilde tutarlar:
a) Nakit para
b) Alt›n ve döviz
c) Vadeli mevduat, tahvil, hisse senedi ve hazine bonosu gibi mali mevduatlar
d) Gayrimenkul ve yat›r›m mal› olarak fiziki mevcutlar
Servetin tutulma flekli olan yukar›daki dört mevcudun bütününe kifli veya kurulufllar›n portföyü denir. Kifli veya kurulufllar›n portföy yap›s› bunlar›n risk alma
e¤ilimlerine, likidite tercihlerine ve çeflitli mevcutlar›n
sa¤layaca¤› getiri oranlar›na ba¤l›d›r. Kifli ve kurumlar›n
likidite ihtiyaçlar›n›n de¤iflmesi veya mevcutlar›n getiri
oran›n›n de¤iflmesi, portföyün yeniden düzenlenmesi sonucunu verir. Örne¤in reel faiz hadlerinin yükseltilmesi
halinde, portföy sahibi portföyünde tuttu¤u nakit paray›
vadeli mevduata veya tahvile dönüfltürme yoluna gidebilir.
O. Morgil
Posta Çeki
[Alm. Postscheck] [Fr. Chèque Postal ] [‹ng. Postal
check]
Yayg›n örgütlenmifl posta merkezleri bulunan ülkelerde,
posta idarelerinin kabul ettikleri mevduat›n sahiplerine
verdikleri çeklerdir.
Temelde, posta çeklerinin hukuksal niteli¤i ve ekonomik ifllevi banka çeklerinin ayn›s›d›r. Posta idarelerinin en küçük kasabalara kadar da¤›ld›¤› ülkelerde bunlardan yararlanmak, kifli ve kurulufllar için daha elveriflli gelmektedir. Ayr›ca bu çekler için düzenlenmifl özel
hükümler de bunlar›n piyasada dolafl›m›n› kolaylaflt›rmakt›r.
1079
Potansiyel GSMH
Pozitivizm
Pozitif Ekonomi
Posta çeklerine en çok ‹sviçre ve Almanya gibi bu
konuda al›flkanl›klar› olan ülkelerde rastlanmakta, Avusturya, Fransa ve Belçika gibi ülkelerde ise bu tür ifllemler yaln›z büyük posta merkezlerince yap›lmaktad›r.
Potansiyel GSMH
S.Abaç
[Alm. Positieve Ökonomie] [Fr. Economie positive]
[‹ng. Positive economics]
Pozitif ekonomi olmas› gerekeni de¤il, olan› aç›klayan,
de¤er yarg›lar› kullanmayan ekonomi branfl›d›r. Pozitif
ekonomide gelifltirilen hipotezler, olaylara dayanan delillerle kan›tlan›r veya yanl›fl olduklar› gösterilir.
Pozitif ekonomideki ifadelere örnekler:
Faiz oran› yükseldi¤i zaman para talebi düflmektedir.
Yat›r›m artt›¤› zaman milli gelir yükselmektedir.
Firmalar, kârlar›n›n maksimize edildi¤i üretim düzeyinde üretimde bulunmaktad›r.
Buna karfl›l›k normatif ekonomi, ekonomik hayat›m›z›n nas›l düzenlenmesi gerekti¤ini, hangi mal ve hizmetlerin üretilmesi gerekti¤ini, gelir ve tüketimin nas›l
da¤›lmas› gerekti¤ini inceler, neyin iyi, neyin fena oldu¤una karar verir. Bu iddialar baz› k›staslara ba¤l›d›r. K›staslar› ise iddia sahibinin siyasi, felsefi ve dini görüflleri
belirler. (Bkz. Normatif Ekonomi)
D. Demirgil
[Alm. Potentielles Bruttosozialprodukt] [Fr. Revenu na tional brut potentiel, Produit national brut potentiel ]
[‹ng. Potential GNP ]
Potansiyel GSMH veya tam istihdam GSMH, ekonominin üretken kaynaklar›n›n normal kullan›m yo¤unluklar› alt›nda tam olarak kullan›ld›klar› takdirde, ekonominin üretece¤i mal ve hizmet toplam›n› göstermektedir.
Cari veya sabit fiyatlarla hesaplanmas› mümkündür ve
YF ile gösterilmektedir. Cari GSMH ekonominin fiilen
üretti¤idir. Cari fiyatlarla ifade edildi¤i zaman nominal
gelir, sabit fiyatlarla ifade edildi¤i zaman reel gelirdir.
GSMH a盤› potansiyel GSMH eksi fiili GSMH aras›ndaki farkt›r. Amerika için hesaplanm›fl GSMH a盤› grafikte gösterilmifltir.
GSMH a盤›, ekonomi tam istihdam edildi¤inde
üretilebilecek faydal› mal ve hizmetleri ifade etmektedir,
ancak bunlar üretilmemifltir. GSMH a盤›na çok kere ifl sizli¤in ölü a¤›rl›¤› da denir.
Ekonomik faaliyetlerdeki gerilemeler büyük GSMH
[Alm. Positivismus] [Fr. Positivisme] [‹ng. Positivism]
Pozitivizm, genelde pozitif bilimleri temsil eden bir sözcük olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Akarsu’nun da vurgulam›fl oldu¤u gibi bu kavrama ilk kez Ansiklopediciler’
aç›klar›na, boom’lar ise küçük aç›klara yol açmaktad›r.
fiiddetli bir boom’da GSMH a盤› negatif bile olabilir.
Böyle bir durumda fiili GSMH’nin ekonominin potansiyel GSMH’nin üstüne ç›kt›¤› görülmektedir. Bu flafl›rt›c› durum flöyle oluflur: GSMH’n›n tan›m› yap›l›rken üretim faktörlerinin normal bir oranda kullan›lacaklar›
varsay›lm›flt›r. Halbuki normal kullan›m oranlar›n›n afl›labilece¤i birçok durum mevcuttur. ‹flçiler daha fazla çal›flabilirler, yeni bir vardiyay› faaliyetlerine ekleyebilirler, bak›m için ara vermeyebilirler. Grafikten Amerika’da 1966-1979 aras›nda afl›r› istihdam hali oldu¤u anlafl›lmaktad›r. (Bkz. Boom, Gayri Safi Milli Has›la, Gay ri Safi Milli Has›la A盤›)
D. Demirgil
den matematik ve fizik bilgini D’Alembert’te rastlamaktay›z. Kavram daha sonra Saint Simon taraf›ndan
kullan›lm›fl ve en mükemmel biçimine Auguste Comte’ta ulaflm›flt›r. Zaten Auguste Comte (1798-1857) Saint Simon’un ö¤rencisidir.
Auguste Comte’un kafas›ndaki düflüncenin bafllang›c› toplumun yeniden düzenlenmesidir. Buna ulaflabilmek için de gene Akarsu’nun belirtmifl oldu¤u gibi, kafalar›n yeniden biçimlendirilmesi gerekmektedir.
Comte’a göre bilimler do¤rudan do¤ruya olgulardan hareket etmeli, onlar›n arkas›ndaki nedenlerle u¤raflmamal›d›r. “Bilimler olaylar aras›ndaki yasalar› ve
de¤iflmez ba¤lant›lar› araflt›r›rlar, ama do¤an›n özünü ve
gerçekli¤in ya da özlerin nedenlerini bilemezler.”
1080
•
•
•
Pozitivizm
Pragmatistler
Prim
Akarsu’da yer alan biçimiyle, pozitifli¤in ne oldu¤unu belirlemek için Comte birtak›m kurallar ileri sürer.
Bunlar› flu biçimde s›ralayabiliriz:
1) Pozitif bilim varsay›mlara de¤il, olgulara dayanmal›d›r. Varsay›mlar geçici olarak kullan›l›r.
2) Var›lan sonuçlar, yani ortaya konulan yasalar evrensel de¤il, görelidir. Çünkü yap›lm›fl olan gözlemin s›n›rlar› d›fl›na ç›k›lamaz.
3) Pozitif bilim gözlenebilen olgulardan hareket
eder; bu olgular›n kesin olarak belirlenebilmesi için de
aralar›ndaki ba¤lant›lar›n saptanm›fl olmas› gerekir.
T. Atefl
Pragmatistler
[Alm. Die Pragrmatisten, Pragmatismus ] [Fr. Pragma tisme] [‹ng. The Pragmatists ]
John Stuart Mill’in utilitianizm (faydac›l›k) felsefesine
dayanarak William James taraf›ndan öne sürülen, faydal› olmayan bir fleyin do¤ru olamayaca¤› görüflünün
savunucular›d›r. Bu anlay›fla göre do¤ru kavram›n›n k›stas› faydal› olmakt›r. ‹fladamlar› ve politikac›lar aras›nda
bu görüfle taraflar olanlar çoktur. Sorunlara pragmatik
çözümler getirmek, s›k kullan›lan bir ifadedir.
D. Demirgil
Preavi
[Alm. Kündigung] [Fr. Préavis ] [‹ng. Notice]
Bankac›l›kta özellikle d›fl iliflkilerde kullan›lan ve hariçteki muhataba belirli bir ticari iliflkiye girilece¤ini önceden haber vermeyi ifade eden bir terimdir. Genellikle
akreditifli ifllemlerde herhangi bir nedenle küflat mektubunun muhabire ulaflmas› geçikmifl ise, küflad›n k›sa bir
süre sonra ellerinde olaca¤›n› bildirmek üzere bir ön ha ber mektubu düzenlenir. Gönderilen bu habere ise “preavi” denilir.
N. Topçuo¤lu
Preavili Hesap
[Alm. Kündigungsgelder] [Fr. Depot à préavis] [‹ng.
Deposit at short notice ]
Geri al›nmas› ya da bir k›sm›n›n çekilmesi için belirli bir
süre önce bankaya haber verilmesi gereken mevduat hesaplar›na “preavili hesap ” denir. Preavi süresi bir hafta,
on befl gün, bir ay gibi banka ile mudi aras›nda kararlaflt›r›lacak belirli zaman periyodlar› olabilir. Preavili hesaplar normal vadesiz mevduat hesaplar›ndan belirli bir
oranda yüksek faiz al›rlar.
Preavili mevduat hesaplar›n›n ihbar süresinden önce
çekilmesine bankaca onay verilmesi halinde, aksine bir
sözleflme yoksa faiz ödememe ya da vadesiz mevduat
faizi ödeme yoluna gidilebilir.
N. Topçuo¤lu
‹hracatç›lar›n ihracat› gerçeklefltirip bedelini tahsil
etmelerine kadar geçecek süre için duyacaklar› finansman ihtiyac› yurtiçindeki bankalardan temin edilecek
düflük faizli ihracat kredilerinin yan›nda, yurtd›fl›ndan
sa¤lanan prefinansman kredileriyle de giderilebilmektedir. Böylece finansman s›k›nt›s› çeken ve yurtiçi kredi
temin edemeyen veya iç krediyi pahal› bulan ihracatç›lar, ihracat› gerçeklefltirebilmek için gerek duyduklar›
Türk Liras›’n› yurt d›fl›ndan, ihacattan önce getirilen dövizlerle sa¤layabilmektedir.
Yurtd›fl›ndan prefinansman getirilmesi flartlar›n› düzenleyen ve 1567 say›l› TPKKK uyar›nca ç›kar›lan tebli¤lere göre, prefinansman kredisi sa¤layan yurtd›fl›ndaki kurulufllara ihracat gerçekleflinceye kadar “libor spread” üzerinden faiz ödenmesi mümkündür. Di¤er taraftan
sözü edilen düzenlemelerle kredinin vadesi içinde ihracat›n gerçeklefltirilmemesi halinde, vade tarihinde dövizlerin yurtd›fl›na gönderilememesinden do¤rudan bankalar sorumlu tutulmaktad›r. Açt›klar› krediye karfl›l›k
faiz alabilmeleri ve gönderdikleri dövizlerin mutlaka
kredi vadesinde geri ödenmesinin sa¤lanm›fl olmas›, ülkemize ihracat karfl›l›¤› k›sa vadeli kredi açacak olan
uluslararas› piyasalardaki ciddi finasman kurulufllar›na
cazip gelebilmektedir.
Prefinansman dövizlerinin bir ihracatç› firma ad›na
yurda getirilerek yetkili bankalarca al›fl›n›n yap›lmas›
kayd›yla, söz konusu kredi imkân›n›n do¤rudan do¤ruya
ihracatç› taraf›ndan ya da bankalar arac›l›¤› ile sa¤lanmas› mümkündür.
Mal›n mutlaka paran›n geldi¤i ülkeye gitmesi zorunlu de¤ildir. Prefinansman dövizlerinde, gönderenin
izni dahilinde, ülke ve mal de¤iflikli¤i yapmak mümkündür.
Prefinansman dövizlerinin T.C. Merkez Bankas›’nca al›m ve sat›m› yap›lan konvertibl dövizlerden olmak
ve döviz pozisyonu tutma yetkisi bulunan bir bankaya
devredilmek kayd›yla, prensip olarak havale fleklinde
gelmesi gerekmektedir.
Bu dövizlerin havale haricinde Red-Clause akreditif
ya da yurt içide mukim ihracatç› veya ihracatc› ad›na hareket eden üçüncü flah›slara veya hariçte mukim flah›slara çek (seyahat çekleri dahil) fleklinde veya efektif olarak getirilmesi de mümkündür.
Gelen prefinansman dövizleri karfl›l›¤›nda yap›lacak ihracat›n döviz al›m bordrosu tarihinden itibaren yürürlükte bulunan mevzuata göre alt› ay içinde gerçeklefltirilmesi gereklidir.
N. Topçuo¤lu
Prim
[Alm. Prämie ] [Fr. Prime] [‹ng. Premium]
Ücret türleri aras›nda say›lan prim, de¤iflik flekillerde ortaya ç›kabilir. Genellikle zamana göre saptanm›fl olan
as›l ücretin yan› s›ra, iflin kapsam› ve niteli¤i dikkate al›narak yap›lan bir ek ödeme anlam›na gelir. Burada özen
göstererek iyi ve verimli çal›flma ölçü olabilir. Bu nedenle primin iflçiyi özendirici, teflvik edici oldu¤u kabul
edilir.
Prefinansman
[Alm. Vorfinanzierung] [Fr. Préfinancement] [‹ng. Prefinancing]
‹hracatta, yurtd›fl›ndan getirilecek dövizlerin yetkili bankalara bozdurulmas› suretiyle ön finansman sa¤lanmas›na “prefinansman” denir.
1081
Primanota
Profilo Toplulu¤u
Prim de¤iflik nedenlere ba¤l› olarak verilir. ‹yi kalitede mal ve hizmet üretimi primi, hammaddenin tasarrufunda prim gibi.
Prim ödenmesi iflverenin iste¤ine ve de¤erlendirmesine ba¤l› olabilece¤i gibi, sözleflme hükmü gere¤i de
ödenmesi zorunlu k›l›nabilir. Bu durumda iflçinin prim
isteme hakk› do¤ar. Bunun d›fl›nda primin ayn› flartlarla
tekrarlanarak ödenmesi ve sürekli bir nitelik kazanmas›
halinde de iflçinin prim isteme hakk› vard›r.
‹ster iflveren taraf›ndan verilmifl olsun, ister sözleflme gere¤i ödenmifl olsun prim iflverenin bir ba¤›fl› de¤il,
bir ek ücrettir.
D. Ulucan
bir mebla¤› ödeyerek çekilebilece¤ini öngören bir anlaflmaya dayanarak yap›lan sat›fllar, primli piyasa ifllemidir.
Primli piyasa fiyat›, normal borsa kurunun üstündedir.
Al›c›, hesab› yanl›fl ç›kacak olursa, primli piyasa yönetiminden yararlanarak zarar›n› s›n›rlayabilir.
Primli piyasan›n sat›c› aç›s›ndan iki avantaj› vard›r.
Sat›c›, primli piyasa talebini kabul etmekle hem daha
yüksek bir fiyat, hem de daha kolay al›c› bulabilir.
F. Ergin
Primli Tahvil
[Alm. Prämienobligation ] [Fr. Obligation à primes, Pri me d’émission] [‹ng. Premium bond]
Tahvilin ihraç fiyat›, senet üzerinde yaz›l› nominal de¤er
alt›nda olursa, aradaki farka ihraç primi denilir.
F. Ergin
Primanota
[Alm. Primanoten ] [‹ng. Bank statement]
Banka muhasebesinde kullan›lan bir deyimdir. Banka
flubesindeki günlük ifllemlerin her biri ayr› ayr› fifllerde
muhasebelefltirilir. Bu fifllerden ayn› hesapla ilgili olanlar, yani ayn› hesaba borç ya da alacak geçirilecek ifllemlere ait fifllar ayr› bir matbu k⤛tta bir araya getirilir. Bu
matbu k⤛da primanota denir. Primanotada yer alan ifllemler toplam› tek kalemde kanuni defterlere ifllenir.
Bilgi ifllem makinas› kullan›lan banka flubelerinde primanotan›n yerini günlük hareket döküm cetvelleri almaktad›r.
C. Ersoy
Prodüktivite
[Alm. Prodüktivität] [Fr. Productivité] [‹ng. Producti vity]
Prodüktivite girdi-ç›kt› iliflkisi olarak tan›mlan›r; yani
bir girdi ç›kt› katsay›s›d›r:
Prodüktivite=
Primli Kambiyo Kurlar›
[Alm. Devisenterminkurs mit Prämien, Prämienkurs]
[Fr. Marché de devises à primes] [‹ng. Premium in for ward exchange market]
Kambiyo ifllemleri, vadesiz veya vadeli olabilir.
Vadesiz ifllemlerde, al›m sat›m yap›lan yerin o andaki peflin kuru uygulan›r. Sat›lan döviz, iki ifl gününün
geçmesiyle al›c› emrine girer.
Vadeli ifllemlerde, dövizin fiyat› sat›fl an›nda kesinleflmekle beraber, ödemeler ileride günü gelince yap›l›r.
(to) gününde biri vadesiz ve öbürü vadeli iki yar› ifllem yap›lm›fl olsun. Spot market, yani vadesiz ifllem kurunu (Rs) ile gösterelim. Forward, yani t⊃ vadesiyle yap›lm›fl ifllemi de (R f) sembolüyle belirtelim.
(Rf)>Rs oldu¤unda döviz fiyat› primlidir.
Primli kambiyo piyas›nda, vadeli kur spot market’in
üstündedir.
Prim flöyle hesaplan›r:
a) Bir y›l vadeli ifllemlerde
b) Alt› ay vadeli ifllemlerde
c) Üç ay vadeli ifllemlerde
d) Bir ay vadeli ifllemlerde
P = (R f - R s / Rs) 100.
P = (Rf - Rs / Rs) 100 x 2.
P = (R f - Rs / Rs) 100. x 4.
P = (R f-Rs / Rs) 100 x 12
F. Ergin
Primli Piyasa
[Alm. Prämiengeschäft ] [Fr. Marché a prime ] [‹ng. Op tion deal]
Borsada, al›c›n›n vade gününden önce kararlaflt›r›lm›fl
1082
Ç›kt› (output)
Girdi (input)
Baflka bir deyiflle, prodüktivite, üretim faaliyetleri sonucu elde edilen (output) ile bu faaliyet için konan (input)
fizik miktarlar›n›n birbirine oran›d›r. Ç›kt› için genellikle ürün, girdi için ise faktör büyüklükleri kullan›l›r; örne¤in, bir iflçi sekiz saat çal›flarak 20 kg mal üretiyorsa
iflgücü prodüktivitesi 20 kg/8 saat = 2,5 veya 1 kg penye pamuk ipli¤i elde etmek için 1,351 kg ç›rç›rlanm›fl
pamuk gerekiyorsa, prodüktivite 1/1,351= % 74 olur.
Prodüktivite iflletmecilikte genellikle iflgücü pro düktivitesi olarak ele al›nmaktad›r; ayr›ca sermaye ve
malzeme faktörleri de yer alabilir.
Prodüktivite art›fl›, belirli bir girdiden (iflgücü, sermaye veya malzeme) flimdiye kadar al›nandan daha fazla bir ç›kt› elde etme veya belirli bir ç›kt›y› daha az girdiyle gerçeklefltirme yoluyla sa¤lanabilir. Bu “k›smi pro düktivite”nin yan›nda, üç faktörün birlikte kavrand›¤›
“toplu prodütivite” analizi de yap›labilir.
F. Bilgino¤lu
Profilo Toplulu¤u
Profilo Toplulu¤u beyaz eflya ve elektronik aletlerden
savunma gereçleri ve telekomünikasyon ayg›tlar›na,
elektrikli ev aletlerinden gemi inflaat›na, emaye bobin
telinden alüminyum ve metal mamullere, sat›fl sonras›
hizmetlerden ambalaj sanayiine, sigorta acenteli¤inden
ithalat-ihracat faaliyetine kadar çok çeflitli mal ve hizmetleri üreten bir flirketler toplulu¤udur. Türkiye’nin en
büyük sanayii ve ticaret gruplar› aras›nda yer almaktad›r.
Toplulu¤un kökeni gününümüzde sermayesinin yar›ya yak›n›n› elinde tutan Jak Kamhi’nin 1953’te kurdu¤u
Proforma Fatura
Program Bütçe Sistemi
Profilo Demir Çekme Fabrikas›’na dayan›r. 1960’lar›n
ortalar›nda dayan›kl› tüketim mallar› üretimine giriflen
Kamhi ailesine ait flirketler 1971’de holding statüsüne
geçti. 1970’lerin ortalar›ndaki yat›r›mlar›yla metal eflya
ve elektronik sanayilerinde büyük a¤›rl›k kazanan Profilo Toplulu¤u, 1980’lerin ortalar›nda da silah sanayiine
girdi.
1995 y›l›nda toplam 53,7 trilyon TL ciroyla 2,2 trilyon TL kâr elde eden topluluk, 95 milyon dolar ihracat
gerçeklefltirerek ülke ekonomisine önemli bir döviz girdisi sa¤lam›flt›r. Topluluk bünyesinde çal›flan personel
say›s› 1995 y›l› sonu itibariyle çal›flan say›s› 5 715’tir.
Profilo Toplulu¤u flirketleri:
Profilo Holding A.fi., Profilo Sanayi ve Ticaret
A.fi., Profilo Telra Elektronik San. Tic A.fi., PEG Profilo Elektrikli Gereçler San. A.fi., BSG Grünberg Ev Aletleri Tic. A.fi., BSP Da¤›t›m A.fi., Pro Eks D›fl Ticaret
A.fi., Eval Ev Aletleri San. ve Tic. A.fi., Profilo Elektronik Servis A.fi., BSP Beyaz Eflya Servis A.fi., Profilo
Savunma Gereçleri San. ve Tic. A.fi., Botel Bobin Teli
Kablo San. ve Tic A.fi., Proplast Ambalaj San. ve Tic
A.fi., Pro-Tek Profilo ‹letiflim Teknolojileri San. ve Tic
A.fi., Profilo Endüstri ‹flletmeleri ve Tic. A.fi., PKM Gemi Yap›m San. ve Deniz Tafl›mac›l›¤› ‹fll. A.fi., Profilo
Sigorta Acenteli¤i A.fi., Palmek Profilo Alüminyum
Kaplama ve Do¤rama San. A.fi., BSP Tüketici Finansman› A.fi.
fi. Özgencil/N. Elhüseyni
Proforma Fatura
[Alm. Proformarechnung, Proformafaktura ] [Fr. Fac ture pro-forma] [‹ng. Pro forma invoice]
Özellikle uluslararas› al›flverifllerdeki formalitelerin
yürütülmesinde kullan›lan proforma (ön) faturalar, ilgili
mal›n özelliklerini, fiyat›n›, miktar›n›, tutar›n› ve gerekli di¤er bilgileri içeren bir ticari belgedir. Ancak, mal›n
kesin sat›fl› ve tesliminden sonra verilen faturalardan
farkl›d›r. (Bkz. Fatura )
F. Bilgino¤lu
Program
[Alm. Programm] [Fr. Programme] [‹ng. Programme]
En ayr›nt›l› ve k›sa dönemli öngörü türüdür. Program
k›saca bir veya birden fazla amac› gerçeklefltirmek için
yap›lacak iflleri, bunlar›n ne zaman, kimin taraf›ndan,
nerede ve hatta hangi araç ve yöntemler kullan›larak
yap›laca¤›n› ifade eder. Program, belirlili¤in hakim oldu¤u ve belirsizli¤in ortadan kalkt›¤› ya da asgari hadde
indirildi¤i koflullarda yap›l›r. Uzun dönemli ve taktik
planlar›n uygulamaya aktar›lmas›n› sa¤lar.
E. Eren
Program Bütçe Sistemi
[Alm. Programmbudgetierungssystem] [Fr. Système du
budget programme] [‹ng. Program budgeting system]
Program bütçe sistemi, Türkiye’de 1973 mali y›l›ndan
itibaren uygulanmakta olan bütçe sistemidir. Klasik bütçe yerine uygulamaya konan program bütçe sisteminin
1083
haz›rl›k çal›flmalar› 1968 y›l›na kadar gider. Klasik bütçe ilkelerinin kat›l›¤›; ödenek tahsisi ve denetiminin
yetersizli¤i; devlet bütçesi kapsam›n›n genel ve katma
bütçe olarak genifllemesi; kamu harcamalar›ndaki israf›n
azalt›lmas›; plan-bütçe iliflkisinin zay›fl›¤›; ça¤dafl bütçe
anlay›fl›n›n, bütçeye hizmet kavram›n›n getirilmesi;
kamu yönetiminde yeniden düzenlemenin sa¤lanabilmesi gibi nedenlerle klasik bütçe yerine ça¤dafl bütçe örne¤i olan program bütçe sistemi getirilmifltir. Böylece
planlama-programlama-bütçeleme sistemi (PPBS) esaslar›na göre, ancak Türkiye’nin sosyo-ekonomik mali ve
yasal koflullar›na uygun düzenlemeler yap›lm›flt›r.
Uygulanmakta olan program bütçe sistemi için 1973
mali y›l› bütçe gerekçesinde flöyle denmektedir: “‹lk
aflamada ödenek taleplerine esas teflkil eden gaye ve
hedeflerinin belirlendi¤i, bu hedeflere ulaflmak için teklif edilen hizmet programlar›n›n belli bir s›n›fland›rma
düzeni içinde tasnif edildi¤i; ikinci aflamada ise bu programlar›n maliyetlerinin tespit edildi¤i ve her program alt›nda gerçeklefltirilen hizmetlerin ve katk›lar›n ölçülmesine ve de¤erlendirilmesine imkân veren say›sal verilerin temin edildi¤i bir bütçeleme sistemidir..” Bu
tan›m›n kapsam›nda amaçlar›n belirlenmesi ile planprogram ve bütçe aras›ndaki iliflkinin kurulmas› ve
amaca ulaflmak için hizmet programlar›n›n belirlenmesi
(aç›kça olmasa bile, hizmet programlar›n›n seçeneklerinin saptanmas› ve bunlar›n analizlerinin yap›lmas›
istenmektedir); uygulamada program maliyetlerini verebilecek bir sistemin ve mali idarenin gelifltirilmesi;
analizlerin yap›labilmesi için do¤ru bilgilerin toplanmas›, sisteme uygun bir raporlaman›n gelifltirilmesi
esaslar› yer almaktad›r. Böylece, ülkemizde uygulanmakta olan program bütçe sistemi modeli, bütünüyle
program bütçe sisteminin temel prensiplerini ve özelliklerini korumakla birlikte, flu veya bu ülkede uygulanmakta olan veya uygulanmas› düflünülen herhangi bir
modelin kopyas› de¤ildir. Bir yandan ülkemizin
ekonomik ve mali özelliklerini göz önünde tutacak,
di¤er yandan klasik bütçe sistemi ile getirilmekte olan
yeni sistem aras›nda bir geçifl modeli -köprü model- teflkil edecek flekilde haz›rlanm›fl ve gelifltirilmifltir.
Program bütçe sistemi modeli iki yeni s›n›fland›rma
esas›n› getirmektedir. Biri hizmetler s›n›fland›rmas›n›,
di¤eri ise faaliyet/projelerin maliyet unsurlar›n› teflkil
eden harcama kalemlerinin s›n›fland›rmas›n› belirtmektedir. En üst düzeydeki hükümetin fonksiyonlar›n›n s›n›fland›r›lmas›nda genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelerin gider bütçeleri esas al›nm›fl ve bunlar›n
program, alt program, faaliyet/proje olarak hizmet s›n›fland›rmas› yap›lm›flt›r. ikinci s›n›fland›rma ise, faaliyet/proje olan hizmet biriminin, dolay›s›yla alt program
ve program›n maliyetini veren harcama kalemleri s›n›fland›rmas›d›r. Bu s›n›fland›rmada, hizmet al›m›na yönelen harcamalar (personel giderleri, yolluklar, hizmet
al›mlar›), mal al›m›na yönelen harcamalar, (tüketim
mallar›, demirbafl al›mlar› gibi) ve transfer niteli¤indeki
harcamalar yer al›r.
Program Kredileri
Program ve Performans Bütçe
Gerek hizmet, gerekse harcama kalemleri s›n›fland›rmas›, tamamiyle bilgi ifllem merkezi uygulamas›na
elveriflli bir kodlama sistemi esas›na göre düzenlenmifltir. Bu da Türkiye’de program bütçe sisteminin yap›sal
ve flekilsel olarak yeni bütçeleme esas ve tekniklerinin
gelifltirilmesini gerekli k›lmaktad›r. (Bkz. PlanlamaProgramlama-Bütçeleme Sistemi, Program ve Perfor mans Bütçe, Ça¤dafl Bütçe Teorileri, Telafi Edici Bütçe)
G. Çoflkun
Program Kredileri
[Alm. Programmkredite] [Fr. Crédit-programme] [‹ng.
Programme Credits]
D›fl yard›mlar›n bir çeflidi olarak program kredileri,
hükümetlerin bir di¤er hükümetten (iki-yanl›), ya da
uluslararas› bir kurulufltan (çok-yanl›) anlaflmalarla,
belirli bir projeye ba¤l› olmaks›z›n ve kalk›nma plan›n›n
d›fl finansman ihtiyac›n› gidermek üzere sa¤lad›klar›
fonlard›r. Bu tür fonlar genel olarak ödemeler bilançosu
aç›klar›n› kapatmak ve/veya ekonomik faaliyetlerin
gerekli k›ld›¤› ithalat›n finansman›n› gerçeklefltirmek
amac›yla kullan›lmaktad›r. Yard›m alan ülkeler aç›s›ndan, program kredilerinin sa¤lad›¤› kullan›m serbestli¤i
bu tür kredilerin daha çok tercih edilmesine yol açmaktad›r. Buna karfl›l›k, fonun kullan›m›nda denetleme
olana¤›n› verdi¤i için, yard›m yapan ülkelerin genellikle
proje kredilerini tercih ettikleri gözlenmektedir. (Bkz.
Proje Kredileri, D›fl Yard›m)
S. Cingi
Program ve Performans Bütçe
[Alm. Leistungs-und Programmbudgetierung ] [Fr. Bud get programme] [‹ng. Program and performance bud geting]
Kamu bütçesi yap›m› yöntemleri, içinde bulundu¤umuz
yüzy›lda özel teflebbüs bütçe yap›m›nda ve bilimsel
yönetimde elde edilen yeni baflar›larla ayn› düzeye
getirilmifltir. Bu yönde yap›lan çal›flmalar ve ça¤dafl iflletmecilik yöntemlerinin kamu bütçe sistemine uygulanmas› sonucunda, program ve performans bütçe sistemi
gelifltirilmifltir.
Program ve performans bütçe terimi, Türkçe’ye “icraat bütçesi”, “ifl bütçesi”, “icrai-tatbiki bütçe”, “performans bütçe”, “yürütme bütçesi” gibi adlarla girmifltir.
Program ve performans bütçenin bilimsel otoriteler
taraf›ndan kabul edilmifl kesin ve ortak bir tan›m› yoktur. Performans bütçe, kamu yönetimi taraf›ndan, mali
y›l için kendilerine ayr›lm›fl ödeneklerle amaçlar›na
ulaflmalar›n›, yani baflar›lar›n› belirten bir s›n›fland›rman›n yap›lmas›d›r. Yap›lan kamu hizmetinin, hizmetin
amac›n›n var olan standartlara göre gerçekleflmesinin
veya gerçekleflmemesinin saptanmasad›r.
Program bütçe ise, kamu yönetimi taraf›ndan yap›lmas› gereken görevlerin fonksiyonel s›n›fland›r›lmas›d›r. Bu fonksiyonlar›n s›n›fland›r›lmas›nda yine, o
mali y›l ve gerçeklefltirilmesi gereken amaçlar esast›r.
Bu iki kavram›n farkl›l›¤›n› flu ölçeklere göre belirtebiliriz:
1084
Kapsam ayr›m›: Program bütçe, performans bütçeye
nazaran daha genifl bir kavramd›r. Bir program içinde
birkaç performans bulunabilir. Programlar, o yönetimin
görevlerinden biridir. Performans ise, o hizmetin gerçekleflmesi için yap›lan ifllemlerin ünitelerinin s›n›fland›r›lmas›n›n ve var olan standartlara göre karfl›laflt›r›lmas›n›n sonucudur.
Yönetim bak›m›ndan hiyerarflik ayr›m: Program
bütçede, program bir yönetimde o görevle ilgili üst
kademedeki yöneticisinin yetki ve sorumlulu¤una
verilir. Performans ise, daha alt düzeydeki yürütücü
kademelere ba¤lan›r.
‹flleme konma ayr›m›: Program bütçe ile yönetimin
ana fonksiyonlar›, faaliyet ve projeleri ve bunlar›n s›n›fland›r›lmas› yap›l›r. Performans bütçe ile, yap›lacak bu
hizmetlerin birim maliyetlerinin hesaplar›, birim
maliyetlerle eldeki standart maliyetlerin karfl›laflt›r›lmas›
ve bu hizmetlerin maliyetleri ile elde edilecek yarar›n
karfl›laflt›r›lmas› yap›l›r.
Zaman ayr›m›: Program bütçede programlar
gelece¤e yönelmifltir. Yürütme organ›n›n ekonomik ve
toplum politikas›na göre bir çeflit faaliyet veya projeler
toplam›d›r. Performans bütçe ise geçmifl y›l ifllemlerinden kurtulamaz.
fiu halde, program bütçe, devlet yükümlülüklerinin
yap›lan hizmet aç›s›ndan de¤erlendirilerek s›n›fland›r›ld›¤› ve kaynaklar›n ayr›m›nda, faaliyetlerin yürütülmesinde hizmeti esas alan bir bütçe biçimidir; ilk
kademesi devlet fonksiyonlar›n›n ve bu fonksiyonlar›n
gerektirdi¤i hizmetlerin s›n›fland›rmas›d›r. Yürütme organ›n›n yapmakta oldu¤u hizmetlerin ve bu hizmetlere
yap›lacak harcamalar›n saptanmas› bak›m›ndan özellikle önemlidir. Hangi hizmete öncelik verilece¤ini saptayarak, kaynaklar›n bunlara öncelikle ayr›lmas›n› sa¤lar. Performans bütçe ise, ana amaç ve hedeflere
ulaflmak için belirlenen bu programlar›n maliyetlerinin
birim üzerinden hesaplanmas›n› ve bu hesaplar›n gerekli görüldü¤ü ödenekleri her program için yap›lan
faaliyetlerin ve üretilecek maddelerin birim maliyeti
üzerinden hesaplamas›n› gösteren niceliksel bilgilerin
birimden bafllayarak s›n›fland›r›lmas› ve tüm program›n
maliyetinin bulunmas›d›r. Performans ölçülmesinde
fiziki ölçü esast›r. Bu da ölçü için ölçekler, ifl yükü, son
üretim maddesi ve iflin etkinli¤inin saptanmas› biçiminde olabilir.
Yukar›da belirtilenleri flu örnekle aç›klayabiliriz.
Devletin yapaca¤› hizmetler Birleflmifl Milletler Örgütü
taraf›ndan yap›lan fonksiyonel s›n›fland›rmaya göre
flunlar olabilir: Genel hizmetler, mahalli hizmetler, toplumsal hizmetler, ekonomik hizmetler ve s›n›fland›r›lmayan harcama kalemleri, e¤itim hizmetleri, sa¤l›k hizmetleri ve di¤er toplumsal hizmetler (sosyal sigortalar
gibi) toplum hizmetleri s›n›f› içine sokulmufltur. Böylece
bu fonksiyonlar içinde sa¤l›k ve sosyal yard›m, e¤itim,
tar›m, bay›nd›rl›k, su iflleri, karayollar›, adalet vb. gibi
hizmetler fonksiyonel olarak da¤›t›lm›flt›r. Bu fonksiyonlar›n amaca ulaflt›r›labilmesi için çeflitil hizmetle-
Proje
Protokol
rin yap›lmas› ve bu hizmetlerin de kendi içinde s›n›fland›r›lmas› gerekir. E¤itim hizmetlerinde temel e¤itim ve
ö¤retim, orta ö¤retim, yüksek ö¤retim, ö¤retmen e¤itimi
ve ö¤retimi, mesleki ve teknik ö¤retim, yayg›n e¤itim ve
ö¤retim, kültürel hizmetler... gibi. Bunlar program bütçe
tekni¤ine göre yap›lan bir s›n›fland›rmad›r. Bu s›n›fland›rmada ve performans s›n›fland›rmas›nda esas amaç
hizmetin hedefi oldu¤una göre, s›n›fland›rmalar adeta
birbirine girmifltir. Ancak, performans bütçe ile yap›lan,
bu hizmetlerin birimden bafllayarak, o hizmet için gereken maddelerin, emek, malzeme, makine, teçhizat gibi
ana faktörler tiplerinin ba¤l› olduklar› faaliyet veya projelere göre saptanmas› ve bunlar›n toplan›p, birlefltirilmesi, yani bu faaliyetler sonunda son ürünün bulunmas›d›r.
‹ster program bütçe, ister performans bütçe, ister
planlama-programlara-bütçeleme sistemi densin, kendilerine ait özellikleri sakl› kalmak üzere, amaç kamu
hizmetlerinin belirlenmesi ve bu hizmetlerin amac›n›n
gerçeklefltirilmesidir. (Bkz. Planlama-ProgramlamaBütçeleme Sistemi, Program Bütçe Sistemi)
G. Coflkun
lan›m›n› denetleme olana¤›n› verdi¤i için genellikle proje kredilerini tercih etmektedir. Buna karfl›l›k yard›m talep eden ülkeler, fonun kullan›m› konusunda tan›d›¤›
serbestlikten ötürü program kredilerini tercih etmektedir. (Bkz. Program Kredileri, D›fl Yard›m )
S. Cingi
Protesto
[Alm. Protest] [Fr. Protèt] [‹ng. Protest]
K›ymetli evrakta, alaca¤›n ödenmemesi halinde özel
flekle ba¤l› ve belli hukuki sonuçlar do¤uran ihbard›r.
(TK m. 626 vd)
Kabul etmeme protestosu, noter arac›l›¤›yla düzenleme tarihinden vadeye kadar geçen zaman içinde çekilir. Çekilece¤i yer, muhatab›n ikametgâh›n›n bulundu¤u
yer, yani kabul yeridir. Noter taraf›ndan ayr› bir belge
olarak düzenlenip, k›ymetli evraka eklenen protestoda,
senedin, muhataba ikametgâh›nda ibraz edildi¤i ve kabul edilmedi¤i resmen bilidirilmifl olur. Böylece hamilin
baflvurma hakk› do¤ar. Poliçenin kabul için ibraz›nda,
muhatap, ertesi gün yeniden ibraz› isterse, ertesi gün
tekrar ibraz edilir. Bu ibrazdan sonra da kabul edilmezse, kabul etmeme protestosu ancak o zaman çekilir. Muhatab›n ikametgâh› saptanam›yorsa, protesto, kabul için
ibraz yap›lmadan da çekilebilir.
Ödememe protestosu, ödememe durumunun resmen
noter arac›l›¤›yla saptanmas› anlam›na gelir. Poliçenin
ödeme yerinde çekilir. Belirli bir gün ya da görülmesinden veya düzenlenmesinden itibaren bir süre sonra ödenecek poliçelerde protesto, ödeme gününü izleyen iki ifl
gününde çekilir. Görüldü¤ünde ödenecek poliçelerde
ödememe protestosu kabul için ibraz süresi içinde, yani
düzenlenmesinden itibaren bir y›l içinde çekilir. K›smi
ödeme yap›lm›fl ise, protestoda ödenen k›s›m belirtilir.
Muhatab›n adrasi bulunam›yorsa, ödememe protestosu,
ödeme için ibraz olmadan da çekilebilir.
Poliçede “frankoldur”, “protestosuzdur” kay›tlar›
varsa bu, protestodan muafiyet anlam›na gelir. Bu kay›tlar ciranta ya da avalistler taraf›ndan da konabilir. Kabul
için ibrazdan yasaklama, muhatab›n iflâs etmesi ya da
bir mücbir sebebin varl›¤› kanuni protestodan muafiyet
halleridir.
Protestonun süresi içinde çekilmemesi hamilin müracaat (rücu) hakk›n› ortadan kald›r›r.
M. Dural
Proje
[Alm. Projekt, Entwurf] [Fr. Projet] [‹ng. Project]
Projeler, belirli bir sermaye ile bir yat›r›mda bulunmak
ya da bir pazarlama faaliyetine giriflmek vb. gibi
faaliyetler için yap›lacak masraflar ve elde edilecek
sonuçlar›n ayr›nt›l› bir biçimde öngörülmesine iliflkin
özel planlama türleridir. Projeler, tan›m›ndan da anlafl›laca¤› üzere, çok özel yat›r›m konular›n› ilgilendiren
k›smi planlardan ya da planlama parçalar›ndan oluflurlar.
Kuruluflun genel plan› içinde bir veya birden fazla proje
bulunabilir. Projeler genel kurulufl planlar›n›n (stratejik,
yönetsel ve örgütsel planlar) yan› s›ra eylemsel ya da
taktik planlar içinde de bulunabilir.
Bu aç›klanan nitelikleriyle projeler genel ya da özel
olmak üzere ikiye ayr›l›r. Genel projeler kuruluflun
bütününü ilgilendiren bir özel plan niteli¤indedir. Örne¤in: “reorganizasyon projesi” gibi. Özel projeler ise kuruluflun sadece bir departman ya da bölümünü ilgilendirir. Örne¤in: “ifl de¤erleme projesi” daha çok ücretlendirme ile ilgili oldu¤undan personel bölümünü ilgilendirir. Projeleri stratejik (uzun dönemli), organizasyonel ve
eylemsel planlardan ay›ran en önemli özellik yaln›zca
bir kez kullan›lmak üzere haz›rlanmalar›d›r.
E. Eren
Protokol
Proje Kredileri
[Alm. Protokoll] [Fr. Protocole] [‹ng. Protocol]
Tek bafl›na kullan›ld›¤›nda üç ayr› anlama gelir: 1) Resmi iliflkilerde uyulmas› gereken biçimler ve davran›fl kurallar›. 2) Kongre, konferans ve diplomatik görüflmelerin tutanaklar›. 3) Konusu itibar›yla s›n›rl› ya da bir ana
antlaflmay› tamamlay›c› ve ayr›nt›lar› düzenleyici nitelikteki antlaflmalar. (Örne¤in, AET-Türkiye aras›nda geçifl dönemini düzenleyen Katma Protokol böyle bir
antlaflmad›r.) Baflka kelimelerle birlikte kullan›ld›¤› zaman afla¤›daki anlamlara da gelir: 1) “Onay belgeleri de¤iflimi protokolu” onay belgelerinin de¤iflimini saptayan
[Alm. Projektkredite] [Fr. Credit à projet ] [‹ng. Project
credits]
D›fl yard›mlar›n bir çeflidi olarak proje kredileri hükümetlerin, bir di¤er hükümetten (iki-yanl›) ya da uluslaras› bir kurulufltan (çok-yanl›) anlaflmalarla belirli bir projenin gerçeklefltirilmesi amac›yla sa¤lad›klar› fonlard›r.
Bu adla sa¤lanan fonlar sadece verildikleri projelerin
gerçeklefltirilmesinde kullan›labilmekte olufllar›yla d›fl
yard›m›n bir baflka çeflidi olan program kredilerinden
ayr›l›rlar. D›fl yard›m› yapan ülkeler, projede fonun kul-
1085
Prototip Üretim
Pump - Priming
tutanak; 2) “‹mza protokolu” bir antlaflman›n imzalanmas›n› belgeleyen tutanak; 3) “Kapan›fl protokolu” ya
da “nihai protokol” ise, bir konferans›n son oturumunda
al›nan kararlar› ve konferansla ilgili verileri içeren
tutanak anlam›ndad›r.
H. Pazarc›
Psikolojik para teorisinin temsilcisi, Albert Aftalion’dur.
Albert Aftalion’a göre, 1919-1923 y›llar›ndaki Büyük
Alman Enflasyonu’nda, fiyatlar para dolafl›m hacmine
ve h›z›na orant›l› art›fllar kaydetmemifltir. Dolafl›mdaki
para miktar›n›n ço¤almas›, fiyatlar› derhal harekete
geçirmemektedir. Halk›n psikolojisi ve davran›fl›, para
de¤erini etkilemektedir. Büyük Alman Enflasyonu’nda,
kambiyo kurlar›n›n fiyatlar› para miktar›ndan fazla etkiledi¤i görülmüfltür. ‹leride paran›n daha da de¤erden
düflece¤ini tahmin edenler, paradan kaçm›fllard›r. Alt›n,
döviz ve mal talebi, enflasyon boyunca yo¤unlaflm›flt›r.
Büyük Alman Enflasyonu, miktar teorisinin ifllerli¤ini ispatlamam›flt›r.
Ancak fiyatlar, kambiyo kurlar›na da ba¤l› de¤ildir.
Kambiyo kurlar› yükseldi¤i halde fiyat istikrar›n›n
bozulmamas›na örnek olarak ‹ngiltere’deki 1931
devalüasyonu gösterilebilir.
Üretim miktar› ile para de¤eri aras›ndaki iliflki de
zay›ft›r. Çünkü halk, gelirinin yaln›z bir k›sm›n› mal
talebine kullan›r. Özellikle refah düzeyi yüksek oldu¤unda, “liberalités” denen harcamalar artmaktad›r.
Yard›m, arma¤an, e¤lence, bahflifl, turizm ve hizmetlerle
ilgili harcamalar›n tüketim flemas›ndaki oranlar›
büyümektedir.
Tasarruf hareketlerinde, psikolojik faktörlerin a¤›rl›¤› büyüktür.
Politik istikrars›zl›klar, para de¤erini daima etkilemektedir. Para de¤eri, güven duygusuyla genifl ölçüde iliflkilidir. (Bkz. Para Önünden Kaç›fl )
F. Ergin
Prototip Üretim
[Alm. Modellproduktion] [Fr. Production prototype]
[‹ng. Prototype production]
Model üretimi diye de bilinen bu üretim tipi, mamulün
çal›flma özelliklerini, performans›n› ve fabrikada
üretilebilme koflullar›n› denemek için yap›lan üretimdir.
Model üretimi ölçekli olabilirse de, prototip ürünler gerçek malzemeden ve gerçek boyutlara uygun olarak
yap›l›r. (Bkz. Pilot Üretim)
F. Bilgino¤lu
Provizyon
[Alm. Deckung] [Fr. Pr ovision, couverture] [‹ng.
Provision, Remittance fund]
Muhasebe deyimi olarak “karfl›l›k” anlam›na gelmektedir. Bankada bulunan hesaptan para çekilirken hesap
bakiyesinin çekilecek mebla¤› karfl›layabilmesi, yani
bakiyenin “müsait” olmas› gereklidir. Bakiyenin müsaitli¤i hesaptan provizyon verilebilmesini sa¤lar. Provizyon vermek ya da provizyon almak, hesap bakiyesinin
çekilecek mebla¤ için müsait oldu¤unun bildirilmesi ya
da ö¤renilmesi anlam›na gelmektedir. Genellikle,
ödemenin, hesab›n bulundu¤u flubeden bir baflka flube
taraf›ndan yap›lacak olmas› halinde; ödemeyi yapacak
flube taraf›ndan hesab›n bulundu¤u flubeden yapaca¤›
ödemenin karfl›l›¤›n›n olup olmad›¤›n› sormas› ifllemine
“provizyon almak” denir. Hesab›n bulundu¤u flube,
hesapta karfl›l›k varsa, “hesap müsait” ya da “ödeyebilirsiniz” diyerek provizyon verir.
Banka d›fl› iflletmelerde ise muhtemel zararlar ya da
tahsil edilemeyecek alacaklar için karfl›l›k ay›rma ifllemine de “provizyon ay›rmak” denebilir.
C. Ersoy
Pump - Priming
Pisikolojik Marjinalist Ekol
[Alm. Psychologische Grenznutzenschule] [Fr. Ecole
psychologique marginaliste] [‹ng. Psychological mar ginalist school ]
Avusturya ekolünün ekonomik olaylara sübjektif fayda
aç›s›ndan yaklafl›m metodudur. Temsilcileri Menger,
Wieser ve Böhm Bawerk gibi. Viyana’da okumufl ve
marjinal faydaya dayanan sübjektif de¤er teorisini gelifltirmifl olan ekonomistlerdir. (Bkz. Avusturya Okulu)
D. Demirgil
Psikolojik Para Teorisi
[Alm. Psychologische Theorie des Geldes] [Fr. Theorie
psychologique de la monnaie] [‹ng. Psychological theo ry of money]
1086
[Alm. Pump-priming] [Fr. Pump-priming] [‹ng. Pump priming]
Bir harcama politikas›na verilen add›r. Harcamalar›n
sonuçta gelir yarat›c› (income generator) bir hassaya
sahip oldu¤u görüflüne dayanmaktad›r. Uygulanmas›,
durgunluk devrelerinde (stagnasyon dönemi) ekonomik
hayat› aanland›rmak için sat›n alma gücünü art›rmak
üzere ilave harcamalar yap›lmas› yoluyla gerçeklefltirilir. Borular›ndan suyu çekilmifl bir tulumbay› çal›flt›rmak için, önceden su konulmas›na ‹ngilizce’de pump priming denmektedir. Buradan esinlenen iktisatç›lar,
piyasadaki durgunlu¤u gidermek amac›yla önceden harcama yap›lmas›na da ayn› ad› vermifllerdir.
Pump-priming uygulamas› reeskont veya aç›k
piyasa ifllemleri politikalar› ile gerçeklefltirilebilir. Birincisinde merkez bankas› reeskont haddini indirmek
yoluyla senetlerin k›rd›r›lmas›n›, dolay›s›yla tedavül
hacminin genifllemesini sa¤lar. ‹kincisinde devlet
piyasadan tahvil vb. menkul k›ymetler sat›n almak
yoluyla likiditeyi art›rarak durgunlu¤u giderir.
H. Nadaro¤lu
lanman›n f›rsat maliyetinden quasi-rant kadar daha yüksektir. Uzun dönemde faktör art›r›ld›¤› takdirde oluflan
denge fiyat› alternatif kullan›mlar›n maliyetini aksettirecektir. Quasi-rantlar›n oluflumu fiyatlar›n k›sa
dönemde dengede olmamalar›d›r. Marshall bu kavram›
kâr oran›n›n aç›klanmas›nda bir unsur olarak incelemiflti.
D. Demirgil
Q
Quesnay, Francois (1694-1774)
Fizyokratlar›n önde gelen temsilcilerindendir. Küçük
toprak sahibi bir Frans›z avukat›n o¤luydu. T›p ö¤renimini tamamlad›ktan sonra saraya doktor olarak atand›. Bofl zamanlar›nda ekonomiyle ilgilendi. ‹lk çal›flmalar› olan Les Grunis ve Les Fermiers 1756-57 y›llar›nda “Grande Encyclopédie”de yer ald›. 1758 y›l›nda
ise en önemli eseri olan Tableau Economique yay›nland›. Quesnay bu eserinde toplumu üç s›n›f olarak tasarlam›flt›. Bunlardan birincisi olan üretici s›n›f tar›mla u¤raflmakta, ikinci s›n›f k›smen üretici olup topra¤a sahip
olma dolay›s›yla ayn› zamanda siyasi bir güç de
tafl›makta, k›s›r s›n›f olarak an›lan üçüncü s›n›f ise tüccarlar, imalatç›lar, serbest meslek sahipleri gibi üretici
olmayan kiflilerden oluflmaktayd›.
Quesnay eserinde üretici s›n›f taraf›ndan tar›msal
faaliyete ayr›lan bir miktar paran›n yeniden üretimde
kullan›lmak üzere tekrar bu s›n›fa dönünceye kadar ne
flekilde tedavül etmekte oldu¤unu göstermeye çal›fl›yordu.
Onun as›l varmak istedi¤i hedef tar›m ve madencili¤in servetin as›l kayna¤› oldu¤unu ortaya koymakt›.
Bu nedenle toplumun bütün çabas›n› tar›m ve madencili¤in geliflmesine sarfetmesi halinde sonuçta servetin
de artaca¤›n› savunuyordu. (Bkz. Fizyokratlar )
fi. Özgencil
Qatar National Bank S.A.Q.
Merkezi Katar’›n Doha flehrindedir. 1965 y›l›nda kurulmufltur. Sermayesinin yar›s› devlete aittir. 1994 sonu
tibariyle sermayesi 354 milyon, mevduat toplam›
13,579 milyar, bilanço toplam› 15,824 milyar Katar
Riyali’dir. Katar’da 19, di¤er ülkelerde 4 flubesi vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Quasi - Rant
[Alm. Quasi-Rente] [Fr. Quasi-rente] [‹ng. Quasi-rent]
Bir mal›n arz›n›n geçici olarak sabit olmas› halinde
sat›c›n›n bu mal veya hizmetin f›rsat maliyetinden daha
yüksek bir gelir sa¤lamas›d›r. Quasi-rant kavram› Alfred
Marshall taraf›ndan sermaye arz› sabit oldu¤u zaman
sermaye fiyat›n›n belirlenmesine uygulanm›flt›. Sermaye
sahiplerinin elde ettikleri gelir, sermaye kayna¤›n› kul-
1087
R
l›n (x mal›) talep edilen miktar›nda bir azalmaya yol aç›yorsa, bu mallar birbiri ile ikame edilebilir mallard›r. Bir
baflka deyiflle birbiri yerine kullan›labilen rakip mallard›r. Bu durumda e¤er tereya¤› fiyat› düflerse, al›c›lar
margarin yerine tereya¤› kullanmay› tercih edebilirler ve
böylelikle tereya¤› fiyatlar›ndaki bir düflüfl, margarin talebinde de bir azalma yaratabilir. fiekilde dikey eksende
Y mal›n›n fiyat› (tereya¤›), yatay eksende x mal›n›n
miktar› (margarin) gösterilmifltir.
Rabak Elektronik Bak›r ve Mamulleri A.fi.
Elektrik, elektronik ve haberleflme sanayilerinin standat
hammaddesini oluflturan elektrolitik bak›r ihtiyac›n› karfl›lamak üzere fiubat 1957’de Türkiye S›nai Kalk›nma
Bankas› ve birkaç giriflimcinin öncülü¤ünde kuruldu.
Sonraki y›llarda Türkiye ‹fl Bankas›, Osmanl› Bankas›,
Tam Sigorta, baz› sigorta ve banka emekli sand›klar›,
holdingler ile gerçek flah›slar›n kat›l›m›yla halka aç›k bir
flirket haline geldi.
fiirketin ‹stanbul-K⤛thane bak›r tesisleri 1959’da
4 000 ton/y›l kapasiteyle iflletmeye aç›ld›. Enerji üretim
ve tüketimindeki h›zl› geliflmeye paralel olarak kapasitesini 45 000 ton/y›l düzeyine ç›kard›. Elektrifikasyon alan›nda ihtiyaç duyulan alüminyum iletkenleri üretmeye
yönelik Rabak ‹zmit tesisler ise 1969’da faaliyete geçti.
1983’te 1 500 ortakl› ve 1 200 personelin çal›flt›¤› güçlü
bir flirket konumunda olan ve ayn› y›l itibariyle özkaynaklar› 4,72 milyar TL’ye, sat›fl has›lat› 30 milyar TL’ye
ve ihracat tutar› 32 milyon dolara ulaflan Rabak, sonraki
y›llarda mali s›k›nt›ya düflerek üretimini sürdürmede
güçlüklerde karfl›laflt›. ‹stanbul-K⤛thane tesisleri Telka-Rabak A.fi., ad› alt›nda yeni bir yap›lanmaya giderken, ‹zmit tesisleri Aral›k 1994’te Garipo¤lu fiirketler
Toplulu¤u taraf›ndan sat›n al›nd› ve 1995 bafllar›nda
Trakya Sanayi A.fi., ad›yla yeniden iflletmeye al›nd›.
(Bkz. Trakya Sanayi A.fi.)
fi. Özgencil/N. Elhüseyni
fiekilde de izlenebilece¤i gibi tereya¤› fiyat› (OP1)
iken (Oq1) miktar›nda margarin sat›lmaktad›r. Ancak tereya¤› fiyat› (OP2)’ye düfltü¤ünde, halk daha çok tereya¤›, daha az margarin sat›n ald›¤›nda sat›lan margarin
miktar› Oq2’ye düflmektedir. (Bkz. Talep, Tamamlay›c›
Mallarda Talep, Talep Gelir ‹liflkisi, Piyasa Talep E¤ri si, Talep Kaymas›, Talep Elastikli¤i)
Z. Tunca
Rambursman
[Alm. Remboursgeschaeft] [Fr. Remboursement] [‹ng.
Reimbursement]
Ödeme, tahsil ve tesviye demek olan “rambursman”;
al›nan bir paran›n veya borcun geri verilmesi,
baflkas› hesab›na ödenen bir avans›n ya da masraflar›n
tahsili,
borçlusu taraf›ndan ödenmeyen bir senedin cirantas›
taraf›ndan ödenmesi,
vesaik tesliminin gerekti¤i hallerde yap›lan ödeme,
bedelinin ödenmesi karfl›l›¤›nda verilmesi flart›yla
gönderilen bir mal›n bedelinin ilgili iflletmeye yat›r›lmas›,
çekiliflte amorti ç›kan bir tahvil karfl›l›¤›n›n ödenmesi
gibi ifllemleri ifade için kullan›lan bir terimdir.
Bu terimin karfl›l›¤› olarak bizde ödeme ya da ödeme
ve tesviye sözcükleri daha çok kullan›l›r. Özellikle posta ve nakliyat iflletmelerinde k›saca “ödemeli” sözcü¤ü
kullan›lmaktad›r.
Bankac›l›kta flubeler aras›ndaki ifllemlere ait mutabakat›n yap›ld›¤› merkez flubelere “ödeme yeri” anlam›na
“rambursman yeri ” denmektedir.
Bir bankan›n merkez flubesi veya otomasyon merkezi, di¤er flubelerden gelen alacak dekontlar› üzerinden
bu dekontu gönderen flubeye borç, alaca¤›n ilgili oldu-
•
•
•
•
•
Rafidain Bank
•
Merkezi Ba¤dat’tad›r. 1941’de kurulmufl, 1974’te Commercial Bank of Irac’› bünyesine katm›flt›r. 1993 sonu
itibariyle sermayesi 500 milyon, mevduat toplam›,
42,867 milyar, bilanço toplam› 45,963 milyar Dinar’d›r.
Irak’ta 152, çeflitli ülkelerde 9 flubesi vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Rakip Mallarda Talep
[Alm. Nachfrage in konkurrierende Güter ] [Fr. Deman de des biens concurrents ] [‹ng. Demand of competitive
goods]
Herhangi bir Y mal›n›n fiyat›ndaki düflme, baflka bir ma-
1089
Rant
Rantiye
¤u flubeye de alacak kaydeder. Bu flubeler ay sonlar›nda
gönderilen hesap ekstreleri üzerinden mutabakatlar›n›
yapabilmek için aç›k olan kay›tlar› tespit eder ve bir cetvel halinde rambursman merkezine ya da varsa otomasyon merkezine gönderirler. Böylelikle ödeme ve tahsil
ifllemlerine ait kay›tlar bu merkezlerce gerçeklefltirilmifl
olur.
S. Kocaimamo¤lu
Rant
[Alm. Rente] [Fr. Rente] [‹ng. Rent, Economic rent]
Do¤al kaynaklar›n üretime kat›lmakla elde ettikleri gelire rant ad› verilmektedir. Rant da ücret ve faiz gibi önceden saptanm›fl bir tutard›r. Do¤al kaynaklar›n arz›, talebine göre s›n›rl› oldu¤undan, do¤al kaynaklar›n kullan›lmas› ile sa¤lanan yarar karfl›l›¤›nda bunlar›n sahipleri rant geliri elde ederler. Bu, en dar anlamda yap›lm›fl
rant tan›m›d›r ve yaln›zca do¤al kaynaklarla ilgilidir.
Oysa, günümüzde rant daha genifl ve de¤iflik bir anlam
tafl›maktad›r.
Yenilik rantlar›: Yenilik rantlar› herhangi bir yenili¤i ilk uygulayan giriflimcilerin, di¤erleri de bu yenili¤i
uygulayana kadar elde ettikleri rantlard›r. Örne¤in herhangi bir iflletme, maliyeti azalt›c› ya da o güne kadar piyasada olmayan bir mal› üretebilecek bir yenili¤i veya
buluflu ilk defa uygulayan bir iflletme olabilir. ‹flte bu durumda söz konusu iflletme, di¤erleri de bu yenili¤i uygulayana kadar normalin ötesinde kârlar elde edecektir. Bu
kârlar “yenilik rantlar› ” olarak nitelendirilir.
Korumadan do¤an rantlar: E¤er herhangi bir ülke
çeflitli nedenlerle d›fl ticaretinde önemli ölçüde k›s›tlamalar uyguluyor ya da belli bir sanayileflme politikas›
olarak yerli üretimi d›fl rekabete karfl› gümrükler vb. önlemlerle koruyorsa, korunan sanayi dallar› di¤erlerine
oranla daha avantajl› olacaklard›r. Bu avantaj en az›ndan
himaye edilmeme durumunda ortaya ç›kacak kay›p kadar olacakt›r. Dolay›s›yla bu tür rantlar “korumadan do ¤an rantlar ” ya da “koruma rantlar› ” olarak nitelendirilebilir. Bu flekilde rant elde eden bir üretim kesiminde
koruma zamanla azalt›lmad›¤›nda, aksak rekabet koflullar› geçerli olacak ve maliyetler de yeteri kadar düflmeyecektir. Böylece etkin bir kaynak kullan›m› söz konusu
olmayacakt›r. Bu nedenle koruma ço¤u kez belli bir ö¤renme sürecini kapsayacak dönem için önerilmektedir.
K›tl›k rant›: Çeflitli nedenlerle ülkelerde zaman zaman üretim aksamalar› meydana gelebilmektedir. Örne¤in, döviz yetersizli¤i nedeniyle ithali olanaks›z hale gelen herhangi bir hammadde ya da ara mal›, veya üretim
süreci içerisinde belli bir aflamada ortaya ç›kabilecek kapasite yetersizli¤i, herhangi bir olumsuz etki yapan do¤a
olay› vb. nedenlerle üretimde aksamalar olabilir. Bu durumda, ço¤u kez üretimi aksayan mal, e¤er elde yeterli
stok yoksa, piyasada k›tlafl›r ve mali ellerinde bulunduranlar mal›n k›tlaflmas› ve daha yüksek fiyattan sat›labilmesi dolay›s›yla bir rant elde ederler. Bu flekilde oluflan
rantlara da “k›tl›k rantlar› ” ad› verilmektedir.
Mevki rantlar› (yer rantlar›): Bazen yer farklar› da
1090
rant oluflumuna neden olur. Örne¤in, bütün topraklar›n
verimlili¤i ayn› olsa bile kentlere yak›n tarlalar, tafl›ma
kolayl›klar› nedeniyle sahiplerine rant sa¤layabilir.
Kentler içinde de daha merkezi yerlerdeki evler ya da
daireler sahiplerine ayn› flekilde rant sa¤layabilir veya
herhangi bir semt zaman içerisinde daha ifllek hale gelebilir ve oradaki tafl›nmaz mallar› sahipleri daha fazla gelir elde eder hale gelebilirler. Bütün bu ve benzeri durumlarda söz konusu olan “yer farklar›ndan do¤an rantlar”d›r, bir baflka deyiflle “mevki rantlar›”d›r. (Bkz. Top rak Rant›, K›tl›k Rant›)
Z. Tunca
Rantabilite
[Alm. Rentabilität] [Fr. Rentabilité] [‹ng. Profitability]
Bir iflletmede belirli bir sürede kullan›lan sermaye ile yine bu süre içerisinde elde edilen safi kâr aras›ndaki iliflki olarak tan›mlanabilir.
A. Mutlu
Rantabilite Oran›
[Alm. Rendite] [Fr. Taux de Rentabilité] [‹ng. Rate of re turn]
Tan›m› gere¤i, rantabilite bir oran halinde ifade edilir.
Bu itibarla rantabilite denince, genelde, kullan›lan sermayenin kârl›l›k oran› anlafl›lmaktad›r. Bir iflletme için
çeflitli rantabilite oranlar› söz konusu olabilir. Rantabilite hesaplar› genelde iflletme sermayesi veya özkaynaklardan hareket edilerek yap›lmaktad›r. Safi kâr/öz sermaye en yayg›n olarak kullan›lan rantabilite oran›d›r.
Y›l içerisinde özkayna¤› belirli bir de¤ifliklik gösteren firmalarda ortalama öz sermaye oran›n›n (dönem bafl› + dönem sonu/2) dikkate al›nmas› daha do¤ru olur.
Ayr›ca, kâr›n ar›zi gelirlerden oluflup oluflmad›¤› üzerinde de önemle durulmal›d›r. Bu arada, vergi oranlar›ndaki de¤iflikliklerin zaman içerisindeki karfl›laflt›rmay›
güçlefltirmesi halinde, vergiden önceki kâr›n kullan›lmas› daha anlaml› sonuç verecektir.
Rantabilite, bir iflletmenin baflar› ölçüsü olmas›, bu
yönden belirli bir fikir vermesi nedeniyle önemli bir mukayese ölçüsüdür. Bir iflletmenin belirli bir dönemdeki
rantabilite oranlar›n›n karfl›laflt›r›lmas› firman›n baflar›
trendi hakk›nda genel bir fikir verebilir. Ancak, ayn› iflkolunda çal›flan firmalar›n rantabilite oranlar›yla yap›lacak y›ll›k ve dönemsel karfl›laflt›rmalar, firman›n baflar›s›n›n ölçülmesi aç›s›ndan daha anlaml›d›r. Di¤er analizler yan›nda, firmaya tahsis edilen sermayenin vey özkayna¤›n kârl›l›¤›n› gösteren ve iflkolu içerisindeki etkinli¤i hakk›nda genel bir fikir verebilecek bu karfl›laflt›rma, firman›n durumunun izlenmesinde önemli göstergelerden birin oluflturur.
A. Mutlu
Rantiye
[Alm. Rentier, Rentner] [Fr. Rentier] [‹ng. Rentier]
Çal›flarak geçimlerini sa¤lamak zorunlulu¤u olmaks›z›n
tafl›n›r ve tafl›nmaz mallar›n periyodik geliriyle yaflayan
kimsedir.
F. Ergin
Rasyo
R - Cetveli
Rasyo
Bir mal›n belli bir zaman ve yerde yerleflmifl olan al›m
sat›m›na esas al›nan de¤eridir.
M. Dural
[Alm. Kennziffer, Kennzahl] [Fr. Ratio] [‹ng. Ratio]
Genifl anlam›yle, iflletme faaliyetleri hakk›nda bilgi veren rakamlar “rasyo” veya “oranlar ” kavram› alt›nda
toplan›r. Rasyolar, bir yönetim arac› olarak kullan›l›r; iflletme içi ve d›fl› bilgilerin sa¤l›kl› olmas›n› sa¤layarak
iflletme kararlar›n›n etkinli¤ini yükseltir.
‹flletmenin yaln›zca rakamlaflt›r›labilen olaylar› “rasyolar” arac›l›¤›yla ifade edilebilir. Bu nedenle, özellikle
istatistik ve metodik yöntemlere göre elde edilen rakamlar rasyo kavram› aras›nda say›l›r; örne¤in mutlak rakamlar›n da rasyo fleklinde tan›mlanabilmesi gibi.
Rasyolar› flu flekilde gruplamaya tabi tutabiliriz:
Mutlak rakamlar
Oranlar (indeks rakamlar›, katsay›lar, tasnif rakamlar›)
‹flletme rasyolar›n›n yal›n flekilde ele al›nmas› yerine
bir sistem içinde bütünlefltirilmesi (rasyolar sistemi),
bunlar›n bilgi de¤erini daha da art›r›r. Genellikle rasyolar›n iflletmenin amaçlar›na göre grupland›r›larak kullan›lmalar› söz konusudur.
‹flletme ekonomisi yaz›n›nda çok çeflitli rasyolar sisteminin gelifltirilmifl oldu¤u söylenebilir; en yak›n uygulama alan› bulanlara örnek olarak Du Pont’un finansal
kontrol sistemi, Heinen’in rasyolar sistemi gösterilebilir.
Rasyolar pasif hesaplar, aktif hesaplar ya da karfl›l›kl› flekilde aktif ve pasif hesaplar aras›nda kurulabilir.
Örne¤in özsermaye/borçlar rasyosu, finansman rasyosu ad›yla an›l›r. Bu rasyo birden küçükse, iflletme alacakl›lar›n devaml› bask›s› alt›nda kalm›fl, dolay›s›yla
mali yönden ba¤›ms›zl›k derecesini de kaybetmifl duruma düfler.
Kâr/özsermaye rasyosu, hesap dönemleri itibariyle,
iflletmeye yat›r›lm›fl olan sermayenin kârl›l›k derecesini
gösterir. Buna “rantabilite rasyosu ” denir.
F. Bilgino¤lu/D. Tuncer
Ray Sigorta
Tar›m d›fl›nda bütün sigorta dallar›nda faaliyet gösteren
Ray Sigorta, 1958’de kurulmufltur. 1995 sonu itibariyle
sermayesi 675 milyar, prim has›lat› 2,5 trilyon TL’d›r.
330 orta¤a sahip olan Ray Sigorta’n›n bafll›ca ortaklar›
ve sermaye paylar› flöyledir: Do¤an Holding (% 72) ve
TCDD (% 9)
fi. Özgencil/N. Elhüseyni
•
•
Reasürans
Rasyonellik
[Alm. Rationalprinzip] [Fr. Rationalité] [‹ng. Rationa lity]
Bir verimlilik ölçütü olarak kullan›lan rasyonellik, eldeki üretim faktörleri ve teknikleri ile mümkün olan en
yüksek toplam üretimin yap›lmas›n› ifade eder. Bu kavram en az maliyet bilefliminin gerçeklefltirilmesini de
kapsar.
Bir iflletmede belirlenmifl bir amaca en az maliyetle
ulafl›lmas› “minimizasyon ilkesi”nin gerçeklefltirilmesine dayan›r. ‹flte bu ilke iflletmecilik biliminde “rasyonel lefltirme” diye adland›r›l›r. Rasyonelli¤in sa¤lanmas›,
standartlaflt›rma, yal›nlaflt›rma, makinelefltirme, usta iflçi
kullanma, malzemeden, enerji ve zamandan tasarruf
sa¤lay›c› önlemlere ba¤l›d›r. Bu say›lan önlemler iflletmede verimlili¤in, prodüktivitenin artt›r›lmas›n› ve bunun sonucunda maliyetlerin düflürülmesini sa¤lar.
F. Bilgino¤lu
Rayiç De¤er
[Alm. Laufender Wert, Laufender Kurs] [Fr. Valeur co urante] [‹ng. Current value ]
1091
[Alm. Rückversicherung] [Fr. Reassurance ] [‹ng. Rein surance]
Sigortac›n›n yapt›¤› sigorta sözleflmelerinden do¤an rizikolar› tamamen ya da k›smen baflka bir sigortac›ya
devretmesi. Pasif sigortan›n ve mükerrer sigortan›n bir
türüdür. Niteli¤i itibariyle mali sorumluluk sigortas›d›r.
Burada sigortac› ile reasürans sigortac›s› aras›nda, sigortac›n›n ya tüm ya da münferit rizikolar›n› yüklenecek flekilde reasürans sözleflmesi yap›l›r.
Sigorta ortakl›klar› kurduklar› sigorta sözleflmelerinin kapsam› kadar reasürans yaparlar. Ancak Bakanlar
Kurulu, Türkiye’de faaliyette bulunan sigorta ortakl›klar›n›n bu kapsam›n üstünde reasürans yapmalar›na karar
verebilir. Türkiye’de reasürans tekeli Milli Reasürans
türk Anonim fierketine tan›nm›flt›r. Bu ortakl›k 1929 y› l›nda 1160 say›l› Mükerrer Sigorta ‹nhisar› Hakk›nda
Kanun’a dayan›larak Maliye Bakanl›¤› ve ‹fl Bankas› taraf›ndan kurulmufltur. fiirketin mükerrer sigorta tekeli
1929 y›l›ndan bafllayarak on-onbefl y›ll›k sürelerle uzat›ld›ktan sonra Ocak 1992’de yeniden düzenlenmifltir. Buna
göre 2000 y›l›na de¤in devir oranlar› kademeli olarak azalacak ve sigorta flirketleri için devir zorunlulu¤u tamamen
kalkacakt›r.
Reasürans hadleri Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤›’nda
yap›lan cetvellere göre düzenlenir.
Türkiye’de reasürans sigortalar› hem prim ve rizikolara ayn› ölçüde kat›lma, hem de sadece rizikonun bir
bölümüne kat›lma usulüne göre çal›fl›rlar. (Bkz. Müker rer Sigorta )
M. Dural/N. Elhüseyni
R - Cetveli
Yürürlükte olan 1927 tarihli ve 1050 say›l› “Muhasebe-i Umumiye Kanunu”nun (Genel Muhasebe Yasas›)
29. maddesi “Bütçe Kanunu”nun bir yasa metniyle ona
ekli cetvellerden oluflaca¤›n› ve bu cetvellerin A, B, C,
.....Z fleklinde s›ralanmas› gerekti¤ini öngörmektedir.
Bütçe Kanunu’nun yaklafl›k 80 maddeden oluflan
metin k›sm›n›n hemen ard›ndan cetveller “A, B, C, Ç,
..... G, H, I, ..... M, O, P, R, T” cetvelleri olarak s›ralanmaktad›r.
R-CETVEL‹ genel bütçeye giren dairelerle katma
bütçeli kurulufllar›n y›ll›k bütçeleriyle ald›klar› ödenek-
RCD
Reel Faiz
lerin, hangi gider bafll›klar› alt›nda ne miktarda kullan›lacaklar›n› göstermektedir. Bütçe kanunlar›na bak›ld›¤›nda “R - Cetveli” ifadesinin alt›nda “Harcamalara
‹liflkin Formül” fleklinde bir aç›klama görülmektedir.
R - CETVEL‹’nin kapsad›¤› gider kesitleri dokuz
grupta toplanmaktad›r. Ayr›ca her grup kendi içinde alt
gruplara ayr›lmaktad›r. Kod numaralar›na göre bu gider
gruplar› flöyle s›ralanmaktad›r.
1) 100 - Personel giderleri
2) 200 - Yolluklar
3) 300 - Hizmet al›mlar›
4) 400 - Tüketim mallar›, malzeme al›mlar›
5) 500 - Demirbafl al›mlar›
6) 600 - Makine, teçhizat ve tafl›t al›mlar›
7) 700 - Yap›, tesis ve büyük onar›m giderleri
8) 800 - Di¤er ödemeler
9) 900 - Transferler
Genel bütçeye giren dairelerle katma bütçeli kurulufllar›n her birinin bütçe ödenekleri yukar›da verilen
kod ve bafll›klar› tafl›yan gider gruplar›na göre düzenlenmektedir. Böylece her harcamac› kuruluflun, y›ldan y›la,
toplam giderleri yan›nda hangi alt gruplarda ne kadar
ödenek kulland›¤›n›, kod numaralar› yard›m›yla kolayca
izlemek mümkün olmaktad›r. (Bkz. Bütçe Giderleri)
E. Tokgöz
le indirgenmesiyle var›lan döviz kuruna “reel döviz ku ru” denir. (Bkz. Nominal Döviz Kuru)
E. Alkin
Reel Faiz
[Alm. Realzins] [Fr. Taux d’intérêt réel ] [‹ng. Real inte res rate ]
Reel faiz oran› kavram› iktisat literatüründe aç›kl›k kazanmam›fl bir kavramd›r. Fisher’e kadar geçmifl yüzy›l›n
bütün büyük iktisatç›lar›, reel faiz oran›n›n nominal faiz
oran›na eflit oldu¤unu düflünmüfllerdir. Nominal ve reel
faiz oranlar› ayr›m›n› ilk kez Fisher yapm›flt›r. Fisher’e
göre reel faiz oran›, belirli mallar› kapsayan bir sepetin
mal birimleri ile ifade edilen faiz oran›d›r; bu nedenle
paran›n de¤erindeki de¤iflmelerden ba¤›ms›zd›r. Mallar
karfl›s›nda paran›n de¤er kaybetti¤i dönemlerde reel faiz
oran› (rt), bu dönemdeki nominal faiz oran› (i t) ile paran›n bu dönem zarf›nda tam bir kesinlikle tahmin olunan
de¤er kayb› oran› (d t) aras›ndaki farka eflittir:
rt = it - dt
i>O
dt = ∆p/p
Reel faiz oran› (rt), kesin olarak tahmin edilebilen
(beklenen) reel faiz oran›d›r. Tahmin süresi ise, sabit bir
nominal faiz oran›n›n belirlendi¤i döneme tekabül etmektedir. Bireyler belirli bir faiz oran› ile paralar›n›
ödünç vermeye karar verirken, gelecekte ne kadar daha
fazla reel tüketim yapabileceklerini düflünürler. Yani bireylerin tasarruflar› ile ilgili kararlar›n› beklenen reel faiz oran› belirler. Bunun gibi firmalar üretimi finanse etmek için ödünç para ald›klar› zaman, önemli olan nominal faiz oran› de¤il beklenen reel faiz oran›d›r: E¤er bütün fiyatlar yükselirse firmalar, fiyatlar›n sabit kalmas›
halinde ödeyeceklerinden daha fazla faizi ödeme gücüne sahip olurlar.
Tüketim tercihleri ve üretim teknolojisi, beklenen reel faiz oran›n›, beklenen enflasyondan ba¤›ms›z olarak
belirler. O nedenle zevkler ve teknolojinin sabit kald›¤›,
fakat beklenen enflasyon oran›n›n de¤iflti¤i durumda,
beklenen reel faiz oran› ayn› kal›rken, nominal faiz oran› enflasyon oran› kadar de¤iflir. Ancak beklenen reel faiz oran›, Fisher’in varsayd›¤› gibi, mutlaka gerçekleflmifl
reel faiz oran›na eflit de¤ildir; Çünkü pratikte enflasyon
ender olarak do¤ru tahmin edilebilir.
Fisher’e göre reel faiz oranlar› hesaplanmak istenirse, nominal faiz oranlar› gözlenen cari enflasyon oranlar› fonksiyonunda düzeltilerek, teorik düflüncelere dayanmayan, fakat istatistiki bir ayarlaman›n sonucu olan bir
“gözlenmifl reel faiz oran›” d›r. Ancak burada do¤ru olan
hesaplama yöntemi, enflasyon oran›n›n nominal faiz
oran›ndan ç›kar›lmas› de¤il, bölünmesidir:
r= 1+ i -1 .100
1 + dp/p
r=, gözlenen
i=, nominal faiz oran›
dp/p=, fiyat endeksinin gözlenen y›ll›k de¤iflme oran›
(Bkz. Nominal Faiz)
S. Abaç
RCD
(Bkz. Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü)
Reel Ankes Etkisi
[Alm. Kassenhaltungseffekt] [Fr. Effet d’encaisse réelle]
[‹ng. Real balance effect]
Reel ankes etkisi Don Patinkin’›n gelifltirdi¤i bir kavramd›r. Patinkin’e göre para, finansal aktif ve mal taleplerinin belirlenmesinde, parasal aktiflerin reel de¤eri
önemlidir. Parasal aktiflerin gerçek de¤eri ise fiyatlar
genel düzeyi ile iliflki kurularak belirlenir. Patinkin reel
para mitar›ndaki bir de¤iflikli¤in talep üzerindeki etkisini “reel ankes etkisi” olarak nitelendirmifltir. Bu etki asl›nda “Pigou etkisi”nden farkl› de¤ildir. Ancak Pigou fiyatlar›n etkisini reel kesim üzerinde araflt›r›rken, Patinkin bu etkiyi, parasal ve finansal kesimlere de uygulayarak gerçeklefltirmifltir. Pigou’ya göre fiyatlar›n düflmesi
para tutanlar›n reel servetini art›r›r, bu da tasarrufu azaltarak belirli bir faiz oran›nda tam istihdam› sa¤layan gelir düzeyini otomatik olarak oluflturur. Patinkin’e göre
ise fiyatlardaki genel bir düflüfl likit ankeslerin reel de¤erini yükselterek mal piyasas›nda talebin ve fiyatlar›n
yükselmesine, sermaye piyasas›nda ise finansal aktif talebinin artarak k›sa dönemde faiz oranlar›n›n yükselme sine neden olur. (Bkz. Pigou Etkisi)
S. Abaç
(
Reel Döviz Kuru
[Alm. Realer Devisenkurs] [Fr. Cours réel des devises
étrangères] [‹ng. Real exchange rate]
Nominal döviz kurunun çeflitli indeksleme yöntemleriy-
1092
)
Reel Harcamalar
Reel Milli Gelir
Reel Harcamalar
[Alm. Realausgaben, Vermögenswirksame Ausgaben]
[Fr. Dépenses réelles] [‹ng. Real expenditures]
Kamu harcamalar› n›n türlerinden biridir. Devlet bu harcamalar kanal›yla, üretim faaliyeti için gerekli olan üretim faktörlerini kullan›r. Emek, toprak ve sermaye gibi
temel üretim faktörlerini kullanarak bu faktörlerin gelir
elde etmelerine yol açt›¤› için reel harcamalara, üretim
faktörü kullanan harcamalar ve gelir yarat›c› harcama lar da denir.
Bu niteli¤i ile, gerçek bir üretim faktörü kullanmayan, dolay›s›yla gelir yarat›c› bir rolü olmayan transfer
harcamalar›ndan farkl›d›r ve bir anlamda transfer harcamalar›n›n tam karfl›t› niteli¤indedir.
Reel harcamalar›n üretim faktörü kullan›m›, temelde iki flekilde ortaya ç›kabilir: 1) Yukar›da da de¤inildi¤i gibi, devlet üretim faktörünü do¤rudan sat›n alabilir;
memur ve iflçi istihdam›, tafl›nmaz sat›n al›nmas› veya
sermaye kullan›m› ve kiralamas›, üretim faktörü kullan›m›n›n en temel fleklidir. 2) Devlet, piyasadan mal ve hizmet sat›n alarak, bu mal ve hizmetlerin içinde ve dolayl› flekilde üretim faktörü kullanabilir ve onlara sahip olabilir.
Do¤rudan üretim faktörü kullan›m› halinde, piyasa
sektörünün söz konusu faktörleri kullanmas› olana¤› art›k yoktur; çünkü ayn› üretim faktörünün hem kamu,
hem de piyasa sektöründe ayn› anda kullan›m› mümkün
de¤ildir.
Dolayl› üretim faktörü kullan›m› halinde ise, söz konusu üretim faktörlerini piyasa sektörü kullanarak, onlar› mal ve hizmetlere dönüfltürmektedir. Buna karfl›l›k
üretilmifl olan mal ve hizmetler kamu sektöründe ve kamu faaliyetleri içinde tüketilmektedir. (Bkz. Transfer
Harcamalar› )
N. Falay
Reel Milli Gelir
[Alm. Reales Volkseinkommen] [Fr. Revenu national ré el] [‹ng. real national income ]
Milli gelir rakam›na varmak için genellikle gayri safi
milli has›la rakam›ndan hareket edilmektedir. Gayri safi
milli has›la ise bir y›l zarf›nda üretilen mal ve hizmetler
toplam›n›n para ile ifadesidir. Para ile ifade edilen de¤eri elde etmek için mal ve hizmetlerin o y›l zarf›nda üretilen fizik miktarlar› söz konusu y›l içindeki cari fiyatlar›yla çarp›l›r ve toplam al›n›r. Bu flekilde hesaplanan
gayri safi milli has›ladan gerekli indirimler yap›larak var›lan milli gelir rakam›na nominal milli gelir denir. Daha aç›k bir deyiflle herhangi bir y›l›n nominal gayri safi
milli has›las› veya milli geliri, o y›l cari olan fiyatlarla
ifade edilen bir mebla¤d›r. Nominal milli gelire nakdi
milli gelir ad› da verilmektedir.
Milli gelirdeki art›fllar bir refah ölçüsü olarak kullan›lmak isteniyorsa nominal milli gelir rakamlar›, yap›lan
mukayeseleri yanl›fl sonuçlara götürebilir. Çünkü herhangi bir y›l›n nominal milli gelirinde meydana gelen art›fl›n sebebi sadece istihsal edilen mal ve hizmet mikta-
1093
r›ndaki art›fllar de¤il, bu mal ve hizmetlerin fiyatlar›ndaki yükselmeler de olabilir. Bu takdirde herhangi bir temel y›la nazaran söz konusu y›l›n gerçek milli gelir art›fl› hesaplanmak isteniyorsa üretilen mal ve hizmetlere, o
y›l›n cari fiyatlar› de¤il temel y›l›n fiyatlar› uygulanmal›d›r. Böyle bir ifllem sonucunda var›lan milli gelir rakam›na reel milli gelir ad› verilmektedir. Sabit fiyatlarla
milli gelir de denen reel milli geliri hesaplamak için kullan›lan en uygun metot, hesaplama yap›lacak y›l›n nominal milli gelirini, temel y›l›n fiyatlar genel seviyesini
bafllang›ç olarak kabul eden fiyat indeksinde söz konusu
y›la rastlayan rakama bölmektir. Örne¤in 1990 y›l›n›n
nominal milli geliri 100 trilyon TL ve 1980 bafllang›ç y›l›na göre düzenlenen fiyat indeksinde 1990 y›l›na rastlayan indeks rakam› 200 ise, 1990 y›l›n›n 1980 y›l› fiyatlar›na göre (reel) milli geliri
100
200
x 100 = 50 trilyon TL olacakt›r.
Durumu daha aç›k bir flekilde say›sal bir örnekle
göstermeye çal›flal›m. Varsayal›m ki, bir ülkede tek bir
mal üretilmektedir. Bu mal›n 1980’de 50 bin TL olan kg
fiyat› 1990’de 100 bin TL’ye yükselmifl olsun. Üretim
ise 1980’de 10 kg iken, 1990 y›l›nda 20 kg olmufltur.
Afla¤›daki tabloda, nominal ve reel milli gelir rakamlar›
gösterilmektedir:
Miktar (kg) Fiyat (bin TL) Nominal GSMH
1980
1990
10
20
50
100
500
2 000
Reel GSMH
500
1 000
Yukar›daki tabloda 1990 y›l› cari fiyatlar›yla gayri
safi milli has›las› 1980 y›l›n›n dört kat› olarak görünmektedir. Halbuki gerçek refah› belirten üretim ancak
iki kat artm›flt›r. O halde reel gayri safi milli has›lay› hesaplamak için 1990 y›l› üretimini 1980 y›l› fiyat›yla
çarpmak gerekmektedir. Çarp›m sonucunda 1990 y›l› reel gayri safi milli has›las› 1 000 TL’ye ç›kmaktad›r. Yani hem üretim, hem de ona ba¤l› olarak gayri safi milli
has›la reel olarak iki kat artm›flt›r.
1990 y›l› reel gayri safi milli has›las›n› hesaplamak
için fiyat indeksinden de faydalanabiliriz. Bunun için,
1980 y›l› fiyat seviyesi 100 kabul edilip 1990 y›l› fiyat
seviyesi hesaplan›r; sonra 1990 y›l› nominal gayri safi
milli has›la rakam›, ayn› y›l›n fiyat indeksine bölünür.
Y›llar
Nominal GSMH
Fiyat indeksi
Reel GSMH
1960
500
100
500 [(500/100) X 100]
1970
2000
200
1 000 [(2 000/200) X 100]
Bir örnek olmak üzere Türkiye’nin 1980 ve 1994 y›llar›na iliflkin nominal ve reel (1987 sabit fiyatlar›yla)
gayrisafi milli has›la rakamlar› afla¤›daki tabloda gösterilmifltir (milyon TL olarak):
Reeskont
Y›llar
Reeskont Kredisi
Nominal GSMH
Reel GSMH
1980
5 303 010,2
50 869 915,2
1994
3 887 902 916,5
91 733 009,6
(Bkz. Nominal Milli Gelir, Milli Gelir)
E. Alkin/fi. Akkaya
Reeskont
[Alm. Rediskontierung] [Fr. Réescompte] [‹ng. Redisco unt]
Reeskont, bankalar›n iskonto veya avansla kabul ettikleri (reeskontabl) ticari senetlerin ve di¤er k›ymetli k⤛tlar›n Merkez Bankas›’na yeniden iskonto ettirilmesidir.
Bankalar›n portföylerindeki ticari senetleri reeskont ettirmeleri, kredilere tahsis edecekleri kaynaklar›n› artt›r›r.
Uygulamada bu iflleme, mükerrer iskonto da denir.
Reeskont ifllemi, bankalara ilave plasman kayna¤›
sa¤lad›¤› gibi, onlar›n ankes durumlar›n›n güçlendirilmesine de katk›da bulunur. Öte yandan reeskont, bankalar için fazladan bir gelir temin etmenin kayna¤›n› faizin
bir miktar üzerinde bir faiz talep eder.
Ülkemizde reeskont yapan tek kurum, T.C. Merkez
Bankas›’d›r. 1211 say›l› T.C. Merkez Bankas› Kanunu,
di¤er yetki ve görevleri yan›nda, bu bankaya belirli flartlar dahilinde bankalara k›sa ve orta vadeli reeskont kredileri sa¤layabilme imkân› da vermifl bulunmaktad›r.
(Bkz. Reeskont Oran›, Reeskont Karfl›l›¤› Emisyon)
N. Topçuo¤lu
Reeskontabl
[Alm. Rediskontfaehig] [Fr. Réesscamptable] [‹ng. Re discountable]
Asl›nda reeskont, bankalar›n para ve ankes durumlar›n›
güçlendirmek için baflvurduklar› borç alma yollar›ndan
biridir. Genel olarak reeskont, bir bankaya iskonto ittirilmifl bir senedin bu banka taraf›ndan tekrar iskonto ettirilmesidir. Bankalar›n, portföylerinde (senetler cüzdan›nda) bulunan senetler karfl›l›¤›nda merkez bankas›ndan kredi sa¤lamalar› da reeskont ifllemidir.
Reeskontabl, merkez bankas›nca kabul edilebilen,
reeskont flart ve niteliklerini tafl›yan senetler demektir.
S. Kocaimamo¤lu
Reeskont Karfl›l›¤› Emisyon
[Alm. Banknotenausgabe für Rediskontierung] [Fr. Is sue des billets de banque contre réescompte] [‹ng. Banknote issue for rediscount]
T.C. Merkez Bankas›’n›n hangi hallerde emisyon yapabilece¤i 1211 say›l› T. C. Merkez Bankas› Kanunu’nda
belirtilmifltir. Bu kanunun 45. ve 46. maddeleri bankalarca reeskont verilecek senetlerin reeskont ve avans kabulünü düzenlemektedir.
Genel bir tan›mla, T. C. Merkez Bankas› haftal›k hesap vaziyetinin aktifinde yer alan kalemlerdeki art›fllar
emisyonu geniflletici, azal›fllar daralt›c›; pasifte yer alan
kalemlerdeki art›fllar ise emisyonu daralt›c› azal›fllar geniflletici yönde etkiler. Baflka bir deyiflle, aktifte yer alan
1094
ifllemler arac›l›¤›yla tedavüle ç›kar›lan banknotlar›n belirli bir bölümü çeflitli pasif ifllemleriyle çekilir. Bu çerçevede, aktifte yer alan T. C. Merkez Bankas› kredileri
kapsam›ndaki reeskont kredilerinde meyadana gelen art›fl veya azal›fllar da emisyon hacmini etkileyen önemli
faktörlerden biridir. Bu itibarla, özellikle ekonomik istikrar›n bozuldu¤u dönemlerde reeskont politikas›,
emisyon ve para arz›yla ilgili olarak yap›lmak istenen
düzenlemelerde en etkili araçlardan birini oluflturur.
Tahvil karfl›l›¤› avans, hazineye k›sa vadeli avans, kamu
kurulufllar›na aç›lan krediler ve döviz giriflleri ülkemizde emisyonun reeskont d›fl›ndaki di¤er bafll›ca kaynaklar›n› oluflturur.
E. Öztep
Reeskont Kredisi
[Alm. Rediskontierungskredit] [Fr. Crédit de réescomp te] [‹ng. Rediscount credit]
Bankalar›n nakit ihtiyaçlar›n› karfl›lamak veya yeni plasman imkânlar› sa¤lamak amac›yla T.C. Merkez Bankas›’dan senet iskontosu veya borçlu cari hesap fleklinde
sa¤lad›klar› nakdi kredidir. Reeskont kredisi banka genel müdürlükleri taraf›ndan T. C. Merkez Bankas› ‹dare
Merkezi’nden temin edilerek ihtiyaçlara göre banka flubelerine tahsis edilir.
Ticaret bankalar› büyük ölçüde yabanc› kayna¤a dayanarak çal›flan kurulufllard›r. Bu bankalar›n ana yabanc› kayna¤› ise mevduatt›r. Reeskont kredileri de di¤er
önemli yabanc› kayna¤› oluflturur. Ülkemizde mevduat
munzam karfl›l›klar› ve disponibilite gibi yasal yükümlülükler nedeniyle mevduat›n yaklafl›k olarak %35’inin
kullan›lamamas› ve kredi taleplerinin yüksekli¤i, reeskont kredilerini bankalar aç›s›ndan zorunlu olarak
önemli bir yabanc› kaynak haline getirmektedir. Bu kapsamda, reeskont kredileri, di¤erleri ile birlikte, ayn› zamanda etkin bir para politikas› arac› oluflturmaktad›r.
Merkez Bankas› özellikle reeskont limitleri arac›l›¤›yla
bankalar›n plasman hacmi ve dolay›s›yla para arz› üzerinde etkili olabilmektedir.
Merkez Bankas›’n›n reeskont kredisi limitleri, genelde, sürdürülen para politikas›, banka baz›nda ise ilgili
bankan›n performans›yla yak›ndan ilgilidir. Bu çerçevede, sürdürülen belirli bir para politikas› veri al›n›rsa, reeskont limitinin belirlenmesinde ilgili bankan›n özkaynak, mevduat ve plasmanlar›ndaki geliflme yan›nda likidite, disponibilite, rantabilite durumu ve mevduat munzam karfl›l›klar›n›n düzeyi gibi bafll›ca göstergeler gözönünde tutulur.
Reeskont kredileri, kullan›m alanlar›na göre, ticari,
s›nai, tar›msal, ihracat, yat›r›m vb. kredileri fleklinde
grupland›r›labilir. Bu krediler vadelerine göre de k›sa ve
orta vadeli olarak iki ana bölüme ayr›labilir. K›sa vadeli
reeskont kredileri ödeme tarihlerine en çok 120 gün kalm›fl olan senetler kar›fll›¤›nda verilir. Orta vadeli reeskont kredilerinde ise vadelerine en çok sekiz y›l kalm›fl
senetler kabul edilir. Bu krediler y›ll›k programlarda yer
alan genel teflvik tablolar› paralelinde tar›m, sanayi ve
Reeskont Oran›
Refah Ekonomisi
ihracat kesimlerine aç›lmaktad›r. (Bkz. Kredi, Kredi Çe flitleri)
A. Mutlu/N. Elhüseyni
Reeskont Oran›
[Alm. Rediskontierungsatz, Diskontsatz] [Fr. Taux de re escompte] [‹ng. Rediscount rate ]
Reeskont ifllemi yapan kurulufllar›n reeskonta tevdi edilecek ticari k›ymetler için uygulad›¤› faiz haddine “rees kont oran›” denir.
Reeskont oran›, ekonominin o andaki parasal ihtiyaçlar›na belirli bir sektörün faaliyetinin özendirilmek
istenip istenmemesine göre de¤iflebilecektir. Ülkemizde
tek reeskont kuruluflu olan T.C. Merkez Bankas›’n›n› faaliyetlerini düzenleyen 1211 say›l› T.C. Merkez Bankas›
Kanunu’nun 6.12.1984 tarih ve 3098 say›l› kanunla de¤iflik 22. maddesine göre bankan›n kendi ifllemlerinde
uygulayaca¤› reeskont, iskonto ve faiz hadleri ile ücret
ve komisyonlar› Banka Meclisi taraf›ndan belirlenir.
(Bkz. Reeskont, Reeskont Karfl›l›¤› Emisyon)
N. Topçuo¤lu/N. Elhüseyni
tutarda bir net iç tasarrufla telafi edilmedi¤i takdirde
enflasyonist etki yarat›r.
D›fl fiyatlar›n direkt etkisi. D›fla aç›k ekonomilerde
ulusal firmalar›n d›fl piyasalarda daha yüksek fiyatlar elde etmesi bunlar›n kârl›l›klar›n› art›rarak daha yüksek
ücretler ödemelerine neden olmaktad›r. Böylece ihracat
fiyatlar› kanal›yla fiyat art›fllar› içeriye aktar›lmaktad›r.
Ayn› flekilde ithalat fiyatlar›n›n artmas› kanal›yla da enflasyon, maliyet enflasyonu olarak aktar›lmaktad›r.
Bütün bu durumlarda reevalüasyon ihracat›n hacmini ve sermaye girifllerini, dolay›s›yla likidite düzeyini ve
iç talebi k›smak için kullan›labilecektir. Reevalüasyon
oran›n›n belirlenmesinde para otoritelerini en çok tedirin
eden konu bu operasyonun içerde yarataca¤› deflasyonist etkinin derecesi olmaktad›r.
Tarihteki önemli reevalüasyonlar olarak 1946’da ‹sveç Kronu’nun ve Kanada Dolar›’n›n, 1961 ve 1969’da
Alman Mark›’n›n reevalüasyonlar› say›labilir.
(Bkz. Devalüasyon)
S. Abaç
•
Refah
Reevalüasyon
[Alm. Vohlfahrt] [Fr. Bien-être] [‹ng. Welfare]
Refah kavram› dar anlamda “mutluluk” ve “iyilik” durumuyla ilgilidir. Birey veya toplum düzeyinde “refah”
kavram›n› düflünmek ve tan›mlamak mümkündür. Her
iki düzeyde de “refah”› belirleyen çok say›da objektif ve
sübjektif faktör vard›r. ‹ktisat bilimi gerek bireye ve gerekse topluma, sahip olduklar› k›t kaynaklar› en yüksek
refah› sa¤layacak flekilde kullanmalar›n›n koflullar›n›
aç›klamaktad›r.
Birey veya aile düzeyinde refah belli bir süre içinde
tüketilen mal ve hizmet miktarlar›yla, bu tüketimden
sa¤lanan toplam faydayla ölçülebilir. Kullan›lan veya
tüketilen mal ve hizmet miktar› artt›kça bireyin ve ailenin refah›n›n yükseldi¤i; tersine azald›kça refah›n düfltü¤ü kabul edilir.
Toplum düzeyinde refah, kifli ve ailelere ba¤l› olarak
ölçülmektedir. ‹ktisat bilimi, toplum içinde ve birey düzeyinde, refah da¤›l›m›n›n dengesizli¤ini düzeltmekten
çok, tek bir kiflinin refah›n› azaltmadan di¤er bireylerin
refah›n› art›rman›n koflullar›n› araflt›rmaktad›r. “Refah
teorisi” veya “Pareto optimumu”na dayal› olarak, toplum düzeyinde refah› art›rman›n ölçüsü flöyle belirlenmektedir: Ülkede bir kiflinin refah›n› azaltmadan, bir di¤er kiflinin refah›n› art›rmak mümkün de¤ilse, toplumsal
refah en üst düzeydedir. Konuya farkl› yaklaflan baz› düflünürlere göre, “bir toplumda üretimden çok büyük pay
alanlar›n elinden gelirlerinin bir parças›n› almak, onlar›n
iktisadi refah›n› azaltabilir; fakat, varl›kl›dan ald›¤›m›z
bu gelir parças›n›, gelir paylar› çok düflük olanlar aras›nda da¤›t›rsak, elde edilcek refah art›fl› daha büyük olur.”
(Bkz. Pareto Optimumu, Refah Ekonomisi)
E. Tokgöz
[Alm. Aufwertung, Revalvation] [Fr. Réévaluation] [‹ng.
Revaluation of currency]
Reevalüasyon yada revalüasyon paran›n d›fl de¤erinin
yükseltilmesidir. Üç amaçla bir paran›n kambiyo kuru
yükseltilebilir. Ekonomik ve politik duruma göre bunlardan biri geçerli olur:
1) D›fl denge: 1960’l› y›llardan sonra “d›fl fazlal›k”
art›k ideal bir hedef olarak gözükmemektedir. Çünkü d›fl
fazlal›k rezerv birikimine yol açarak ticari partönerlerin
koruma tepkilerine yol açmakta, ticari iliflkileri bozmaktad›r. ayr›ca bu durum, alacakl› ülke paras›n›n oldu¤undan daha az de¤erlendirilmesine yol açarak anahtar paralara karfl› ve ulusal para lehine spekülasyonlara neden
olmakta, uluslararas› para sisteminde karars›zl›k do¤urmaktad›r. Üçüncü olarak d›fl fazlal›k borçlu ülkelerin ithalat›n› k›s›tlamalar›na neden olarak, büyümelerini durdurmaktad›r. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda reevalüasyon d›fl
fazlal›klar›n olumsuz sonuçlar›n› flu yollarla yok etmektedir:
Ulusal mallar›n pahal›laflmas›na neden olarak ihracat›
azaltmaktad›r.
Yabanc› mallar› ucuzlatarak ithalat› art›rmaktad›r.
Spekülatif fonlar›n yeniden ülke d›fl›na yönelmesine
neden olmaktad›r.
2) ‹ç Denge: Kronik bir d›fl fazlal›k durumu, para politikas›n›n klasik araçlar›n›n etkilerini yok edecek flekilde bir “ithal edilmifl enflasyon” faktörü oluflturabilir. Teorik olarak ithal edilmifl enflasyon d›fl mübadelelerin durumundan iç fiyatlar›n artmas›d›r. Enflasyonu ithal etmenin üç yolu vard›r:
Likidite etkisi. Likidite teorisine göre ithal edilmifl enflasyon ile döviz giriflleri aras›nda çok yak›n iliflki vard›r.
Döviz ak›mlar› sonucunda kullan›labilir para miktar›n›n
artmas› iç fiyatlar› art›rmaktad›r.
Gelir etkisi. D›fl fazlal›k, sermaye ihrac›yla veya ayn›
•
•
•
•
Refah Ekonomisi
[Alm. Wohlfahrtswirtschaft] [Fr. Economie du bien être]
[‹ng. Welfare economics]
•
1095
Referans
Regresyon
Ekonomi teorisinin, ekonomi politikalar›n›n toplumun
refah› üzerindeki etkilerinin incelemeyi amaçlayan bir
dald›r. Formel bir analiz olarak ekonomi teorisi içindeki
yerini 20. yüzy›lda alm›flt›r.
Bafllang›çta refah, bir ekonomik sistem içindeki bi reylerin sa¤lad›¤› tatminlerin toplam› olarak kabul ediliyordu. Daha sonralar› tek bir bireyin bile sa¤lad›¤› faydan›n ölçülemeyece¤i gerçe¤i gözönüne al›narak, iki ya
da daha fazla bireyin faydalar›n›n anlaml› bir biçimde
karfl›laflt›r›lamayaca¤› görüflü iktisatç›lar aras›nda kabul
gördü. En basit ifadesiyle, eskiden tart›flmas›z kabul edilen “gelirde sa¤lanan belirli bir oransal art›fl, fakir bir bireyde, zangine oranla daha fazla tatmin do¤urur” kural›n›n ileri sürülemeyece¤i anlafl›lm›fl oluyordu.
Sosyal politika aç›s›ndan bunun anlam›, kaynaklar›n
zenginlerden fakirlere do¤ru yeniden da¤›t›lmas›n›n (artan oranl› gelir vergilerinde oldu¤u gibi) toplumun refah›n› art›raca¤›n›n ileri sürülemeyece¤idir. Bu nedenle
ekonomi politikalar›n›n sonuçlar› konusunda bir yarg›ya
varabilmek için daha dar kapsaml› bir ölçütün gelifltirilmesi gerekti. Bu yeni ölçüte göre, bir ekonomik durumun di¤erinden daha üstün oldu¤u, di¤er bireylerin refah›n› azaltmamak kofluluyla en az bir bireyin tatminin
artm›fl oldu¤u durumda ileri sürülebilir. Alternatif olarak
baz› kiflilerin refah›n›n azalmas›na karfl›n, bir ekonomik
durumun di¤erine üstün oldu¤u ancak bu son durumdan
kazançl› ç›kanlar›n, zarara u¤rayanlar›n kay›plar›n› telafi etmelerine karfl›n yine de eski durumlar›ndan daha iyi
bir düzeye gelmeleri durumunda söylenebilir. Bununla
beraber bu ölçüt, yukar›daki koflulu sa¤layan çeflitli politika seçenekleri aras›nda bir karfl›laflt›rma yapma olana¤› tan›mamaktad›r.
O. Aktan
Regresyon
[Alm. Regression] [Fr. Regression] [‹ng. Regression]
Biri ba¤›ml› olmak üzere iki veya daha fazla de¤iflken
aras›ndaki iliflkinin matematiksel bir fonksiyon yard›m›yla ifade edilmesi ve fonksiyonun verilere uyumunun
belirlenmesi ifllemleri regresyon analizi kapsam›na girmektedir. Bu yoldan elde edilen fonksiyon ise regresyon
e¤risi ya da do¤rusu olarak tan›mlanmaktad›r. Niceliksel de¤iflkenlerin söz konusu oldu¤u tüm durumlara baflar›yla uygulanan regresyon analizi, seride bulunmayan
ba¤›ms›z de¤iflken de¤erlerine (X de¤erlerine) tekabül
eden Y de¤erlerinin hesaplanmas›na olanak verdi¤inden, gerek enterpolasyon ifllemlerinde, gerekse ileriye
dönük tahminlerde (projeksiyonlarda) yard›mc› olabilmektedir. Sadece iki de¤iflkenin ele al›nd›¤› durum basit
regresyon analizi olarak tan›mlanmakta, birden fazla ba¤›ms›z de¤iflkenle ilgili analizler ise çoklu (katl›) regres yon analizi kapsam›na girmektedir.
Regresyon analizi e¤risel veya do¤rusal olabilmektedir. Bileflik bölünme serileri ve zaman serilerinin matematiksel anlat›m›nda kullan›lan regresyon fonksiyonu
basit do¤rusal analizde,
Y=a1+a2X
fleklinde olmakta, basit e¤risel analizde ise (örne¤in
ikinci dereceden bir parabol söz konusu oldu¤unda),
Y=a1+a2X+a3X
2
fleklini almaktad›r. Fonksiyon tipinin seçilmesinde serpilme diyagram› üzerindeki ikili gözlemlerin (Y1X1,
Y2X2, . . . YnXn) konumu araflt›r›c›ya yard›mc› olabilmektedir. Çoklu analizde ise genellikle,
Y=a1+a2X1+a3X2+. . . a nXn
fleklindeki fonksiyondan yararlan›lmaktad›r. De¤iflkenler aras›ndaki iliflkinin üstel bir fonksiyonla daha iyi ifade edilebildi¤i durumda, bu fonksiyonun logaritmik anlat›mla do¤rusal hale dönüfltürülebilmesi nedeniyle, de¤iflkenler aras›ndaki iliflki (birlikte de¤iflim) do¤rusal flekilde yans›t›labilmektedir. Örne¤in,
Y=b ax
fleklindeki bir üstel fonksiyon,
Referans
[Alm. Referenz] [Fr. Réference] [‹ng. Reference]
Bir kimsenin yararl›¤›na gösteren belge demektir. “Bir
fleyi yetkili birisine arzetme” karfl›l›¤›nda da kullan›l›r.
“Öneri yerine geçen iyi tan›kl›k” anlam› da vard›r. Nitekim baz› kurumlar, “bilâtaahhüt ve bilâmesuliyet”, yani
yükümlülük ve sorumluluk gerektirmemek kayd›yla,
bankalar›n firmalar hakk›ndaki referans mektubuna de¤er verirler. Baflkaca bir güvenceye gereksinim duymazlar.
Resmî ve ticari mektuplar›n son ya da bafl taraf›na
kaydedilen numara ve harflere de referans denir.
log Y= log b+x log a
olarak anlat›labilmekte ve do¤rusal analizin uygulanabilece¤i hale getirilebilmektedir.
Regresyon analizi ile verilerin matematiksel bir
fonksiyona indirgenmesinde kullan›lan bafll›ca metot, en
küçük kareler metodudur. De¤iflkenler aras›ndaki iliflkiyi yans›tacak olan do¤ru ya da e¤ri en küçük kareler kriterine göre belirlendi¤inde serpilme diyagram›ndaki tüm
noktalar dikkate al›nm›fl olmakta, ayr›ca noktalar›n
fonksiyondan dikey uzakl›klar›n›n karelerinin toplam›
minimum olmaktad›r. Ayn› veriler hangi de¤iflkenin ba¤›ml› olarak kabul edildi¤ine ba¤l› olarak Y’nin X’e göre veya X’in Y’ye göre regresyon fonksiyonu fleklinde
belirtilebilir. De¤iflkenler aras›ndaki iliflkinin tam olma-
S. Kocaimamo¤lu
Reflasyon
[Alm. Reflation] [Fr. Reflation] [‹ng. Reflation]
Reflasyon, deflasyon ortam›nda bulunan veya deflasyona kaymakta olan piyasan›n yeniden dengeye getirilmesidir. Deflasyonist talep a盤›n›n giderilmesidir. Ekonominin istikrarl› fiyat koflullar›nda daha genifl bir istihdam hacmine do¤ru kaydetti¤i enflasyonsuz geliflmedir.
(Bkz. Enflasyon, Deflasyon,)
F. Ergin
1096
Regresyon
Regresyon Katsay›s›
s› (noktalar›n regresyon fonksiyonundan uzakl›klar›n›n
s›f›r olmas›) halinde her iki regresyon do¤rusu üst üste
gelecek, herhangi bir iliflkinin bulunmamas› halinde ise
regresyon do¤rular› birbirine dikey olacaklard›r. Genelde tesadüfi nedenlerden ötürü iki regresyon fonksiyonu
aras›nda bir miktar fark olmas› normaldir. Fonksiyondaki regresyon katsay›lar›, olarak bilinen ai katsay›lar›
X’in Y’ye göre ve Y’nin X’e göre regresyon fonksiyonlar›nda farkl› de¤erler tafl›yabilmektedir.
∑y2, ∑Y ve ∑XY de¤erlerinin kullan›lmas› ile de tahminin standard hatas› elde edilebilmekte ve böylece ifllemler kolaylaflt›r›lmaktad›r:
Verilerin regresyon denklemine uyumu korelasyon
katsay›s› ve tahmini standard hatas› adl› kavramlar yard›m›yla ölçülmektedir. Regresyon fonksiyonuna iliflkin
toplam de¤iflkenlik (Y de¤erleri ile Y’lerin ortalamas›
aras›ndaki farklar›n karelerinin– toplam›),
∑ (Y-Y)2
olmakta, fiili Y de¤erlerinin regresyon denkleminden
uzakl›klar›n› ifade eden tesadüfi de¤iflkenlik,
^
∑ (Y-Y)2
terimi ile, de¤iflkenler aras›ndaki iliflkiden kaynaklanan
de¤iflkenlik,
^ –
∑(Y-Y)2
ile belirtilmektedir. Toplam de¤iflkenlik di¤er iki tür de¤iflkenli¤in toplam›na eflit oldu¤undan, bu de¤iflkenlikleri toplam›n yüzdeleri olarak belirterek bir yandan iliflkinin kuvveti belirlenebilmekte, di¤er yandan tesadüfi
nedenlere dayal› sapmalar›n önemini ölçen bir ölçü elde
edilebilmektedir. fiekilde farazi bir serpilme diyagram›,
Y’anin X’e göre regresyon fonksiyonu ve yukar›da aç›klanan de¤iflkenlikler grafik yard›m›yla anlat›lm›flt›r.
‹liflkiden kaynaklanan de¤iflkenli¤in toplam de¤iflkenli¤e oranlanarak kare kökünün al›nmas› ile uyum derecesini ölçen korelasyon katsay›s› (çoklu analizde katl›
korelasyon katsay›s›) elde edilmektedir:
^ –2
∑(Y-Y)
r=
–
∑(y-Y)2
Tesadüfi nedenlerden ileri gelen ve serpilme diyagram›ndaki noktalar›n regresyon denkleminden sapmalar›na yol açan tesadüfi de¤iflkenli¤in gözlem say›s›na (n’e)
bölünmesi ile (n küçük oldu¤unda n-2’ye bölünmesi gerekmektedir) sapmalar›n ortalama bir ölçüsü olan tahminin standard hatas› elde edilmektedir:
SY.X=
√
√
602
= 9,3
9-2
olarak hesaplanacakt›r.
Terim olarak istatisti¤e ilk olarak Francis Galton taraf›ndan kazand›r›lm›fl olan regresyon analizi, korelasyon analizinin tamamlay›c›s› durumunda oldu¤undan
genellikle bu iki analiz bir arada gerçeklefltirilir. Ancak
gerek neden-sonuç iliflkilerinin gerekse ileriye dönük
tahminlerin yorumlanmas›nda dikkatli davran›lmas› gerekir. (Bkz. Bileflik Seri, Birlikte De¤iflim, Enterpolas yon, Ekstrapolasyon, En Küçük Kareler Metodu, Bölün me, Seriler, Zaman Serilerinin Analizi, Korelasyon, E¤ riye ‹ndirgeme, Serpilme Diyagram›, Katl› Korelasyon)
B.A. Köksal
Regresyon Katsay›s›
[Alm. Regressionskoeffizient] [Fr. Coéefficient de reg ression] [‹ng. Regression coefficient]
‹statistikte de¤iflkenler aras› iliflkilerin incelenmesi için
yap›lan analizlerden birisi de regresyondur. Regresyonda ana kütle regresyon modelinin (denkleminin) tahmini
örnek olarak kabul etti¤imiz verilerle yap›lmaktad›r. Yani, ana kütle regresyon modelinin (denkleminin) parametreleri tahmin edilmektedir. Parametrelerin tahminleri regresyon katsay›lar› olarak adland›r›l›r. Örne¤in, tahmin edilen regresyon modeli Y = a+bX ise burada (a) ve
(b) regresyon katsay›lar›d›r. Regresyon katsay›s›n›n say›s› modelin derecesine göre de¤iflmektedir. Regresyon
katsay›lar›n›n hesaplanmas› için çeflitli hesaplama yöntemleri vard›r.
fi. Ba¤›rkan
√
SY.X=
√
∑Y2-a1∑Y-a2∑XY
n-2
Belirlenen regresyon fonksiyonuna iliflkin (ai) ve (r) katsay›lar›n›n ve (SY.X) de¤erinin hesaplanmas› ve katsay›lar›n anlaml›l›klar›n›n test edilmesi ile regresyon analizi
tamamlanm›fl olmaktad›r. Korelasyon maddesinde
1971-1979 döneminde Türkiye’deki y›ll›k fiyat art›fl
oranlar› (Y) ile banknot hacmindeki art›fl oranlar› (X)
aras›ndaki iliflki belirlenmeye çal›fl›lm›flt›r. Örnekle ilgili olarak en küçük kareler metodu ile elde edilmifl olan
do¤rusal regresyon fonksiyonu,
Y= -6,94 + 1,05 X
fleklindedir. Bunun anlam› incelenen dönemde emisyon
art›fl h›z›ndaki bir birimlik art›fl›n enflasyonda 1,05’lik
bir art›fla yol açt›¤›d›r. Verilere iliflkin toplam de¤iflkenlik=2 489 ve iliflkiye ba¤l› de¤iflkenlik =1 887 olarak hesaplanm›flt›r. Bu bulgulara dayanarak elde edilmifl olan
korelasyon katsay›s› 0,87’dir. Ayn› bulgulara göre tesadüfi de¤iflkenlik=2 489-1 887=602 olacak ve gözlem say›s› 9 oldu¤undan tahminin standard hatas›,
SY.X=
^
∑(Y-Y)2
n-2
1097
Rehin
Rehinli Tahvilat
Rehin
(Bkz. Menkul Rehni, ‹potek, ‹potekli Borç Senedi, ‹rat
Senedi)
Rehin Cirosu
[Alm. Pfandindossament] [Fr. Endossement de gage]
[‹ng. Endorsement of pawn]
Rehin edildi¤ini ifade eden herhangi bir kayd› içeren ya
da “Bedeli teminatt›r”, “Bedeli rehindir” ifadelerini tafl›yan ciroya denir. TK 601. maddesinde yer alan poliçeye
ait “rehin cirosu” hükmü 690. maddeye göre bono veya
emre muharrer senetler için de geçerlidir. Rehin cirosu
ile ciro edilen bir bono ya da poliçe hamili, elindeki k›ymetli evraktan do¤an bütün haklar› kullanabilir, ancak
kendisi taraf›ndan yap›lan ciro tahsil cirosu hükmündedir. Bu türlü ciroda bono veya poliçeden mesul olanlar
kendileriyle ciranta aras›nda do¤rudan mevcut olan iliflkiye dayanan ödememe gerekçelerini (defileri), bono
veya poliçeyi elinde bulundurana (hamile) karfl› ileri süremezler. Ancak hamil evraka sahip olurken, bilerek
borçlunun zarar›na hareket etmiflse durum de¤iflir.
Bankalarda senet karfl›l›¤› kredi ifllemlerine konu
olan senetler, bankaya, “rehin cirosu” ile ciro edilerek
tevdi edilir. Dolay›s›yla bu senetler borcun teminat›n›
oluflturur.
C. Ersoy
bulunmazsa dahi, rehinli eflya üzerindeki hakk›n› kan›tlamak ve borcu ödemek suretiyle eflyay› rehinden kurtarabilir. (MK m. 881/I)
Rehin makbuzunda yaz›l› vade doldu¤unda borç
ödenmezse, ödünç kurumu rehin konusu fleyi icra dairesi arac›l›¤›yla satt›rabilir. Ancak bundan önce borçluya
borcunu 8 gün içinde ödemesini noter arac›l›¤›yla resmen duyurmal›d›r. (MK m. 879)
Sat›fl sonucu artan k›s›m borçluya aittir. Borçlu bu
mabla¤› befl y›l içinde talep etmelidir. (MK m. 880/I, II)
Rehinli mal› kurtaran borçlu, kurtard›¤› ay için de faiz
ödemekle yükümlüdür. (MK m. 882 c.1)
Rehin, rehin makbuzunun geri verilmesiyle sona
erer. Ödünç veren kurum makbuzu getiren kifliye rehin
konusu eflyay› verce¤ine iliflkin bir düzenleme yapm›flsa, bu düzenleme geçerlidir. Bu durumda makbuzu getiren kimsenin gerçek hak sahibi olmad›¤›n› bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen, yani iyi niyetli olan rehin kurumunun sorumlulu¤u ortadan kalkar. (MK m. 882)
‹. Ulusan
Rehinli Tahvilat
[Alm. Pfandbrief] [Fr. Lettres de gage ] [‹ng. Martgage
bonds]
Türk Medeni Kanunu, kredi ile iflgören kurumlar›n küçük tasarruflar› toplama amac›yla rehinli tahvilat ç›karabilmelerine olanak tan›m›flt›r. MK m. 884-886 aras›nda
yer alan rehinli tahvilat, bir kurumun ya da kuruluflun
sahip oldu¤u tafl›nmaz rehniyle bir alaca¤› teminat göstermek suretiyle ç›kard›¤› tahvillerdir. Söz konusu tahviller kar›fl›l›¤›nda meydana gelen alaca¤›n güvencesini
ise, kurumun bir gayrimenkul rehnine ba¤l› olarak sahip
bulundu¤u baflka bir alacak oluflturmaktad›r. Durumu bir
örnekle canland›rmak gerekirse, bir kredi kurumu ya da
bir banka kredi açt›¤› kifliden borcuna güvence oluflturmak üzere bir ipotekli borç senedi alm›flsa, söz konusu
ipotekli borç senedi ile güvenceli bu alaca¤›n› karfl›l›k
göstererek piyasaya tahviller sürebilir. ‹flte bu tür tahviller rehinli tahvilat ad›n› tafl›r.
Rehinli tahvilat ç›karma yetkisi hükümet taraf›ndan
verilecek izne ba¤l›d›r. (MK m. 886/I) Böylece bu izne
sahip k›l›nmayan kurumlar›n rehinli tahvilat ihrac› yetkisine sahip bulunmad›¤› ortaya ç›kmaktad›r.
Rehinli tahvilatta temel özellik, tahvili ç›karan kurumun tahvil alacakl›s›n›n, rehni olan alaca¤› kendi üzerine almay›p elinde bulundurmas›d›r. Yaz›l› bir rehin kurma sözleflmesi ve alacak senetlerinin tesilim rehinli tahvilatta söz konusu de¤ildir.
Rehinli tahvilat k›ymetli evrak niteli¤indedir. Nama,
ya da emre yaz›l› olabilir ve hamiline yaz›l› faiz kuponlar› bulunabilir. (MK m. 885)
Rehinle tahvilat›n ihrac› s›ras›nda bir itfa plan› haz›rlan›r ve ödeme bu plana göre yap›l›r. Alacakl› itfa plan›
d›fl›nda rehinli tahvillerin ödenmesini isteyemez. Medeni Kanun, rehinli tahvilat›n ihraç koflullar›na, flekline ve
rehinli tahvilat› ç›karabilecek kurumlar›n düzenlenmesine ve denetlenmesine iliflkin hükümleri kapsayacak özel
bir yasa ç›kar›lmas›n› öngörmüfltür. Ancak mevzuat›-
Rehin Karfl›l›¤›nda Ödünç Verme
[Alm. Versatzamt, Pfandleihanstalt ] [Fr. Etablissement
de prêts sur gage ] [‹ng. Pawn office]
Türk Medeni Kanunu 876-883. maddelerinde “Rehin
Mukabilinde ‹kraz ile Meflgul Olanlar” bafll›¤› alt›nda
teslim flartl› menkul rehninin ilkelerine ba¤l›, ancak ondan de¤iflik bir düzenleme getirmifltir. Gerçekten ödünç
veren kurum karfl›s›nda düflük düzeyde kredilere gerek
duyan borçluyu korumak amac›yla çeflitli hükümler getirilmifltir. Ayr›ca 20 Haziran 1931 tarihli ve 11216 say›l› “Rehin Üzerinde ‹krazatta Bulunan Müesseseleri Tef tifl ve Murakabe Hakk›nda Nizamnamede”de ayr›nt›l›
hükümler öngörülmüfltür.
MK m. 876-883’te yer alan hükümler, rehin karfl›l›¤›nda ödünç verme iflini devaml› ve meslek olarak icra
eden kimselerin yapt›klar› rehin alma ifllemlerine uygulan›r. MK m. 876 hükmüne göre, böyle bir faaliyetin yürütülmesi hükümetin iznine ba¤l›d›r.
Rehin, bir makbuz karfl›l›¤›nda rehnedilecek tafl›n›r›n bu iflle meflgul ve resmi izinle çal›flan rehin kurumuna teslimiyle kurulur. Makbuz sadece bir ispat arac›
olup, k›ymetli evrak niteli¤i yoktur. Uygulamamda bu
belgeye rehin makbuzu ad› verilmektedir.
Rehin karfl›l›¤›nda ödünç veren kurumun borçluya
karfl› flahsi bir alaca¤› bulunmamaktad›r. Kurum alaca¤›n› sadece rehin konusu eflyadan alabilir. (MK m. 879/c.
2) Borçlu ise, ödünç konusu tafl›n›r›, ald›¤› miktar› faiziyle birlikte ödemek ve makbuzu geri vermek suretiyle her zaman rehinden kurtarabilir. Borç muaccel oldu¤unda, yani ifa zaman› geldi¤inde borçlu elinde makbuz
1098
Rehin Makbuzu
Rekabet Etmeyen Gruplar
m›zda hâlâ özel bir yasa bulunmad›¤›ndan, rehinli tahvilat yolunun uygulanmas› bir hayli zordur.
‹. Ulusan
Bankan›n 1876’da 206, 1941 sonunda toplam 516
flubesi vard›.
Bankaya kuruluflunda 15 y›ll›k bir banknot basma
yetkisi verilmiflti. Bu yetki 1891’den itibaren onar y›ll›k
sürelerle uzat›ld›. Banka ancak üçte bir oran›nda alt›n,
döviz veya nakit bulundurmak suretiyle emisyon yapabiliyordu. Tedavüle sürdü¤ü paralar›n s›n›rs›z kabul zorunlulu¤u vard›. Banka %40 alt›n ve döviz bulundurmak
suretiyle banknot basabiliyordu.
Reichbank, ‹kinci Dünya Savafl›’n›n bitiminde kapat›ld›. Tekrar aç›lmas› Müttefikler taraf›ndan reddedildi.
Merkez bankas› görevini yapmak üzere yerine 1948 y›l›nda Bank Deutscher Laender (Alman Eyaletleri Ban kas›) kuruldu. Bu banka da 1957 Temmuz 1957’de, bugün merkez bankas› statüsünde olan Deutsche Bundesbank’›n kurulmas›yla ortadan kalkt›.
S. Tafldelen
Rehin Makbuzu
(Bkz. Rehin Karfl›l›¤›nda Ödünç Verme)
Rehin Senedi
(Bkz. Varant )
Rehin ve Kefalet
[Alm. Pfand und Bürgschaft] [Fr. Gage et Caution] [‹ng.
Suretyship and pledge]
Bir hukuki iliflkide borçlu taraf›ndan alaca¤a karfl›l›k rehin ve kefalet tarz›nda iki güvencenin birlikte alacakl›ya
sa¤lanmas› durumudur. Bunlardan rehin, genellikle bir
tafl›n›r›n teslimiyle gerçekleflen teslim flartl› menkul rehni tarz›nda belirir. Kefalet ise, kiflisel güvence (flahsi teminat) olarak alacakl›ya ikili (katmerli) güvence sa¤lar.
‹. Ulusan
Rekabet
[Alm. Wettbewerb, Konkurrenz] [Fr. Concurrence] [‹ng.
Competition]
Kiflilerin mülkiyet haklar›n› mübadele ederken hangi
flartlar alt›nda hareket ettikleridir. Bu konuda mülkiyet
haklar›n›n tan›m› ve al›flverifl sürecinin tarifi gerekmektedir. Rekabet dengesi rekabetin bir sonucudur. Rekabetin bu taraflar› yeni teknolojinin, yeni ürünlerin gelifltirilmesi ve düflük maliyetli, büyük ölçekli üretim metotlar› için özellikle önemlidir.
Rekabet analizinde en basit durum kiflilerin baz›
mallara bafllang›çta sahip olduklar› ve aralar›nda mübadele ettikleri durumdur. Bütün mübadeleler ayn› zamanda olmaktad›r. Mübadele ayn› zamanda ve yerde cereyan etmezse bile, esasl› özellikleri geçerli olmaktad›r.
Ancak karar ald›klar› s›rada, kiflilerin bilgileri tam de¤ildir. Bu faktör rekabetin sonucunu büyük çapta de¤ifltirmektedir. Bilginin eksik olmas› kaç›n›lmaz bir durumdur; çünkü gelecek bilinmemektedir. Buna ra¤men gelecekteki sonuçlar›n›n ne olaca¤›n› bilmedi¤imiz kararlar
almak, s›rf cari olaylara an›nda tepki göstermekten daha
az maliyetli olabilir. Planlaman›n bu avantajlar› ve meydana gelebilecek tesadüflere aç›k olmak rekabetin etkilerini de¤ifltirmektedir. Bu temel görüfller üretimin mahiyetini ve firmalar›n beklentileri ve bilgilerine göre arz
ettikleri mallar›n miktarlar›n›n neden de¤iflece¤ini aç›klamam›za yard›m etmektedir. Ayn› zamanda yard›m rekabetle ilgili baz› kavramlar›n neden yetersiz oldu¤unu
aç›klanmas›na yaramaktad›r. (Bkz. Haks›z Rekabet)
D. Demirgil
Reichbank
Almanya’da 1875-1945 y›llar› aras›nda kamu tüzel kiflili¤i statüsünde görev yapm›fl bir emisyon bankas›d›r.
Alman birli¤inin gerçeklefltirdi¤i 19. yüzy›l›n sonlar›, Almanya’n›n ekonomik birli¤ini ve kalk›nmas›n› sa¤lad›¤› bir dönemdir. Bu ekonomik birlik ve kalk›nman›n
gerektirdi¤i ortak para birimi Reichsbank’› do¤urdu.
1870’lerden itibaren Almanya’da para konusunda yap›lan reformlara ra¤men, çok say›da emisyon bankas› yerine tek bir banka kurulmas› düflüncesi tart›fl›ld› ve 14
Mart 1875 tarihinde kabul edilen bir yasayla Prusya
Bankas›’n›n Reichbank (‹mparatorluk Bankas› ) olarak
bir emisyon bankas› göreviyle faaliyet geçmesi kararlaflt›r›ld›. Bankan›n 1 Ocak 1876’da faaliyete geçmesi üzerine, Almanya’da mevcut 32 emisyon bankas›ndan bir
k›sm› derhal, di¤er bir k›sm› Birinci Dünya Savafl›’na
kadar uzanan bir süreçte faaliyetlerine son verdi.
Reichsbank’›n organlar› banka yönetim kurulu, genel kurul ve merkez komitesi idi. Banka yönetim kurulu
baflbakan taraf›ndan atanan bir ve dört üyeden meydana
geliyordu. Yönetim kurulu, y›lda dört kez toplanarak
bankan›n durumun kontrol ediyordu. Banka 1922 y›l›na
kadar baflkan›n atad›¤› direktör taraf›ndan yönetildi. Direktörlük icra organ›yd›.
Banka 1924 Bankalar Yasas›’na göre yeniden düzenlendi. Böylece baflkan› genel kurulca seçilen ve cumhurbaflkan› taraf›ndan onaylanan ba¤›ms›z bir kuruma dönüfltü. 1937’de baflkan›n do¤rudan baflbakan taraf›ndan
atanmas› usulü getirildi. Banka 15 Haziran 1939’da ba¤›ms›zl›¤›n› kaybetti, hukuki ve ekonomik bak›mdan
devletlefltirildi. Di¤er bir ifadeyle Hitler’in direktiflerine
göre yönetilmeye bafllad›. Ayn› tarihten itibaren Reichsmark’›n alt›n ve dövize konvertibiliesi kald›r›larak, bankadan üst s›n›r›n› Hitler’in belirledi¤i krediler açmas› istendi.
Rekabet Etmeyen Gruplar
[Alm. Nichkonkurrrierende Gruppen] [Fr. Groupes nonconcurrentes] [‹ng. Non-competing groups]
Tam rekabet koflullar›n›n yürürlükte oldu¤u emek piyasas› için yap›lan denge analizinin geçerlili¤i bütün emek
birimlerinin türdefl olmas›na ba¤l›d›r. Asl›nda gerçek hayatta emek arz›n›n türdefl olmad›¤›n›, çeflitli mesleklere
ve türlere bölünmüfl bulundu¤unu biliyoruz. Bu emek
gruplar›nda bulunanlar kendi içlerinde rekabet etmekle
1099
Rekabet Yasa¤›
Rekabet Yasa¤›
beraber, di¤er gruplar›n mensuplar›yla rekabette bulunmazlar. Rekabet etmeyen gruplar ad›n› tafl›yan bu emek
türleri aras›nda faktör mobilitesi bahis konusu olamaya ca¤›ndan, her grup için kendi arz ve talebine göre belirlenen ayr› piyasa dengeleri düflünülebilir. Bu flekilde çeflitli emek türleri aras›ndaki ücret farklar› da aç›klanm›fl
olur.
Ücret farklar› rekabet etmeyen gruplar içinde de belirebilir. Bu farklar› eflitlik sa¤layan ve eflitli¤i bozan
fleklinde ikiye ay›rabiliriz. ‹flin güçlü¤ü, itibar›, geçirilen
e¤itim döneminin uzunlu¤u gibi hususlar ücretler aras›nda eflitlik sa¤layan farklar yaratabilir. Di¤er yandan
yetenek ve nitelik, k›tl›k, yafl, ›rk, din gibi hususlar da
eflitli¤i bozan ücret farklar›na neden olabilir.
E. Alkin
Rekabet Yasa¤›
[Alm. Konkurrenzverbot, Wettbewerbsverbot] [Fr. Pro hibition de concurrence] [‹ng. Restraint of trade and
competition]
Rekabet yasa¤› kurumu hukukumuzda çeflitli sözleflmelerde ve ortakl›k türlerinde öngörülmüfltür. Yasadan do¤an rekabet yasa¤›n›n yan› s›ra, bir iliflkide taraflar, sözleflmeye dayal› bir rekabet yasa¤› da kabul edebilir ve
sözleflmenin sona ermesinden sonra bile taraflardan birinin ya da ikisinin birbirleriyle yar›flmalar›n› önleyebilirler.
BK m. 348 uyar›nca ifl sahibinin müflterilerini tan›mak ya da ifllerinin gizli yönlerine nüfuz etmek konusunda iflçinin durumunun elveriflli oldu¤u hizmet sözleflmelerinde her iki taraf, sözleflmenin sona ermesinden
sonra iflçinin kendi nam›na ifl sahibi ile rekabet edecek
bir ifl yapamamas›n› ve rakip bir iflletmede çal›flamamas›n› ve böyle bir iflletmede ortak olamamas›n› kararlaflt›rabilirler.
Rekabet yasa¤›na iliflkin olan bu koflul, ancak iflçinin
müflterileri tan›mas›ndan ve onun iflletmesinin s›rlar›na
nüfuzundan yararlanarak ifl sahibi aç›s›ndan önemli bir
zarar do¤uracak nitelikte ise geçerli say›labilir. Buna
karfl›l›k rekabet yasa¤›n›n kararlaflt›r›ld›¤› tarihte iflçi henüz reflit de¤ilse, bu koflul geçersizdir.
Yasa koyucu rekabet yasa¤›n›n s›n›rlar›n› BK m.
349’da belirlemifltir. Bu hüküm uyar›nca rekabet yasa¤›
ancak iflçinin ekonomik gelece¤inin hakkaniyete ayk›r›
olarak tehlikeye girmesini önleyecek flekilde ve zaman,
yer ve iflin türü yönünden durumun gere¤ine göre uygun
bir surette flart edilmifl ise geçerlidir.
Rekabet yasa¤› sözleflmesi yaz›l› olarak yap›lmal›d›r.
Bu yasa¤a ayk›r› davranan iflçi, do¤umuna yol açt›¤› zararlar› eski ifl sahibine ödemekle yükümlüdür. Taraflar
yasa¤a ayk›r›l›k durumunda cezai flart ödenmesini öngörmüfllerse, iflçi kural olarak bu cezai flart› ödeyerek
yasaktan kurtulabilir. Fakat do¤an zarar öngörülen cezai
flarttan fazla ise, bunu da ödemekle yükümlü olur.
‹flçinin davran›fl biçimi ve ihlâl ya da tehdit edilen ç›karlar›n önem ve özelli¤i hakl› k›l›yorsa ve yaz›l› bir
sözleflme ile bu hak aç›kça sakl› tutulmufl ise, ifl sahibi
istisnaen flart edilen cezan›n ödenmesi ile zarar›n›n faz-
1100
la olan orandaki tazmininden baflka, iflçinin muhalefetinin önlenmesini de talep edebilir.
Rekabet yasa¤›, devam›nda iflverenin hakl› bir ç›kar›
bulunmad›¤› anlafl›l›rsa sona erer. Ne var ki, ifl sahibi iflçinin feshi hakl› gösterebilecek bir kusuru yokken sözleflmeyi feshetmiflse, ya da sözleflme iflverenin kusuru
nedeni ile iflçi taraf›ndan fesholunmuflsa, iflçi aleyhine
rekabet yasa¤›na ayk›r›l›ktan dolay› dava aç›lamaz.
BK bunun d›fl›nda m. 455’de ticari mümessiller ile
ticari vekiller aç›s›ndan da bir rekabet yasa¤› öngörmüfltür. Bu hükme göre bir iflletmenin bütün ifllerini yöneten
ya da iflletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari mümessiller ya da ticari vekiller iflletme sahibinin izni olmaks›z›n gerek kendi hesaplar›na, gerek üçüncü bir kifli
hesab›na iflletmenin yapt›¤› ifl türünden bir ifli yapamazlar. Ticari mümessil ile vekillerin rekabet yasa¤›na ayk›r› davranmalar› durumunda iflletme sahibi meydana gelen zarar›n tazminini isteyebilece¤i gibi, yasa¤a ayk›r›
olarak yap›lan ifli kendi hesaplar›na yap›lm›fl sayabilir.
Nihayet BK m. 526 adi ortakl›kta ortaklar›n hiçbirinin kendi hesaplar›na ortakl›¤›n gayesine ayk›r› ya da
muz›r iflleri yapamayacaklar›n› belirtmifltir.
Ticaret hukuku yönünden ise rekabet yasa¤›na iliflkin ilk düzenlemeye TK m. 172 ve 173’te rastlanmaktad›r. Hemen belirtmek gerekir ki, kolektif ortakl›kta rekabet yasa¤› ister temsilci olsun, ister olmas›n bütün ortaklar hakk›nda uygulanan bir kurald›r. Fakat bu kural›n aksini kararlaflt›rmak mümkün oldu¤undan, yasak emredici bir nitelik tafl›maz. Baflka bir ifade ile, ortaklar içlerinden birine ya da tümüne flirketle rekabet edebilmek konusunda önceden izin verebilecekleri gibi, bunu sonradan da onaylayabilir, yani icazet verebilirler.
TK m. 172’ye göre kolektif ortaklardan biri orta¤›
bulundu¤u flirketin yapt›¤› ticari ifller türünden bir ifli di¤er ortaklar›n izin olmaks›z›n kendi ya da baflkas› hesab›na yapamayaca¤› gibi, ayn› türden ticari ifllerle u¤raflan bir ortakl›¤a sorumlulu¤u s›n›rs›z bir ortak olarak da
giremez, yani ayn› konudaki bir kollektif ortakl›kta komandite ortak olarak bulunamaz.
Yeni kurulan bir ortakl›¤a giren orta¤›n, daha önce
kurulmufl di¤er bir ortakl›¤›n da sorumlulu¤u s›n›rland›r›lmam›fl orta¤› oldu¤unu bildikleri halde, önceki flirket
ile iliflkisini kesmesi gerekti¤i yönünde bir karar almayan di¤er ortaklar, bu durumu kabul etmifl say›l›rlar.
Bir orta¤›n rekabet yasa¤›na ayk›r› davranmas› durumunda, flirket kendisinden tazminat isteyebilece¤i gibi,
bundan vazgeçerek o orta¤›n kendi hesab›na yapt›¤› iflleri ortakl›k hesab›na yap›lm›fl sayabilir ya da da üçüncü
kifliler hesab›na yapm›fl oldu¤u ifllerden do¤an menfaatin ortakl›¤› devrini isteyebilir. Hiç kuflkusuz, di¤er ortaklar›n rekabet yasa¤›na ayk›r› davranan orta¤› hakl›
nedenle ortakl›ktan ç›karmalar› ya da kollektif ortakl›¤›
feshetmeleri de olanakl›d›r. Yukar›da de¤inilen hususlardan birini tercih etmek di¤er ortaklara aittir. Bu hak bir
ifllemin yap›ld›¤›n›n ya da orta¤›n di¤er bir flirkete girdi¤inin ö¤renildi¤i tarihten itibaren 3 ay ve herhalde ifllemin yap›ld›¤› tarihten itibaren 1 y›l içinde zamanafl›m›na u¤rar.
Reklamc›l›k
Reorganizasyon
Remise
Komandit ortakl›klarda rekabet yasa¤› sadece komandite ortaklar aç›s›ndan söz konusu olur ve bu durumda TK m. 172 ve 173 örnekseme yoluyla uygulan›r.
Komanditer ortaklar ise rekabet yasa¤›na tabi de¤ildir.
Ne var ki, TK m. 250 uyar›nca, komanditerler ortakl›k
konusuna giren ifllerle u¤raflarak bir iflletme açar ya da
böyle bir iflletme açan kiflilerle ortak olur veya bu tür ortakl›klara kat›l›rlarsa, komandit ortakl›¤›n evrak ve defterlerini incelemek hakk›n›, yani ola¤an denetim haklar›n› (TK. m. 249, f.1) yitirirler.
Anonim ortakl›klarda ise rekabet yasa¤› sadece yönetim kurulu üyeleri aç›s›ndan öngörülmüfltür. Pay sahiplerinin ise rekabet etmeme yükümleri yoktur. T›pk›
TK m. 172 ve 173’de oldu¤u gibi, TK m. 335’te de emredici bir nitelik yoktur. Uygulamada da s›k s›k rastland›¤› üzere, anonim ortakl›k genel kurulun yönetim kurulu üyelerine ortakl›kta rekabet edebilme konusunda izin
verilir. ‹lgili yönetim kurulu üyesi kendisine izin verilmesine iliflkin bu karara oyu ile kat›lamaz. (TK m. 374,
f.1)
TK m. 335’e göre, anonim ortakl›k yönetim kurulu
üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaks›z›n ortakl›¤›n konusuna giren ticari ifllem türünden bir ifllemi
kendi ya da baflkas› hesab›na yapamayaca¤› gibi, ayn›
tür ticari ifllemlerle meflgul bir ortal›¤a s›n›rs›z sorumlu
ortak olarak giremez, yani kolektif ya da komandite ortak olamaz. Yasada aç›kça yasaklanm›fl olmamas›na ra¤men, ö¤retide yönetim kurulu üyelerinin sadakat
(ba¤l›l›k) yükümleri gere¤ince bir di¤er anonim ortakl›kta yönetim kurulu üyesi ya da bir limited ortakl›kta
müdür olamayacaklar› görüflü savunulmaktad›r. Limited
ortakl›k müdürleri aç›s›ndan TK m. 547 uygulan›r. Buna
göre müdür olan ortak, di¤er ortaklar›n onay› olmadan
flirketin u¤raflt›¤› ticaret dal›nda kendisi ya da baflkas›
ad›na ifl göremez, baflka bir iflletmeye sorumlulu¤u s›n›rland›r›lmam›fl ortak, komanditler ortak veya limited flirket üyesi olarak kat›lamaz. Sözleflmeye konacak bir hükümle yasa¤›n bütün ortaklar› kapsamas› sa¤lanabilir.
[Alm. Rimesse, Eingesandter Wechsel] [Fr. Remise]
[‹ng. Remittance]
A ülkesinden B ülkesine döviz transfer edecek bir ekonomi süjesini göz önüne getirelim.
Serbest döviz rejimlerinde transfer iki flekilde yap›labilir:
a) Transfer yapan kifli dövizi A ülkesindeki kambiyo
kuru üzerinden sat›n al›r. Bu ödeme flekli “remise”dir.
b) Transfer yapan kifli, arac› bankan›n B ülkesindeki
muhabirini muhatap tutan ibraz›nda veya vadesinde oradaki kambiyo kuruna göre ödenecek bir ödeme emri sat›n al›r. Bu ikinci ödeme emri “traite ”dir.
F. Ergin
Reorganizasyon
[Alm. Reorganisation] [Fr. Reorganisation ] [‹ng. Reor ganization]
Örgütler onlar› saran çevrenin de¤iflken koflullar›na yap›
ve faaliyetlerini, uydurmak zorundad›r. Kurulmufl ve çal›flmakta olan bir örgütün de¤iflen, genel, yak›n ve örgütsel çevre koflullar›na göre yeniden düzenlenmesi ve de¤ifltirilmesi çabalar›n›n tümüne “reorganizasyon” denir.
Reorganizasyon örgütlerin yaflama ve geliflme güçlerini
devam ettirmeleri zorunlulu¤undan ortaya ç›kan bir ifllevdir. Reorganizasyon ile örgütte mevcut olan görev tan›mlar› (roller), yetki ve sorumluluklar, örgüt içi ve örgüt d›fl› iliflkiler ile haberleflme biçim ve kanallar› yeni
durum ve ihtiyaçlara göre de¤ifltirilir.
Reorganizasyonda örgütsel amaçlar ile stratejiler göz
önünde bulundurulmal›d›r. Daha sonra örgütün aksayan
yönlerinin saptanmas›na geçilmelidir. Bunun için mevcut durumun analizini gerçeklefltirecek bilgilerin anket,
gözlem ve mülakat gibi araflt›rma ve veri toplama yöntemleriyle elde edilmesi gerekir. ‹kinci aflama tan› (teflhis) ile ilgilidir. Bu, yeni geliflmelere uygun olarak belirlenen amaç ve stratejilerin mevcut örgüt biçimi ile uygunlu¤unun karfl›laflt›r›lmas›n› gerektiren bir evredir.
Nihayet tan› ile aksayan örgütsel yönler saptan›r. Aksayan örgütsel hastal›¤›n nas›l tedavi edilece¤i, hangi hususlarda, ne tür de¤iflmeler yap›labilece¤i reorganizasyon sürecinin üçüncü ve sonuncu aflamas›n› oluflturacakt›r.
Örgütler de t›pk› biyolojik yaflama benzerler; onlar
gibi do¤ar, büyür, hizmet eder, yafllan›r ve yetersiz hale
gelirler. ‹nsanl›k biyolojik yafllanma ve yok olmay› henüz tamamen durduramam›flt›r. Halbuki sosyal bir yap›
olan örgütler yetersiz hale geldi¤inde, reorganizasyon
bu yetersizli¤i gideren ve ona yeni bir güç ve dinamizm
veren çabalar toplam› olarak yaflamsal bir ifllevi yerine
getirmektedir. Birçok sosyal kurulufl, örgütlerinin zaman›nda reorganizasyona gitmemesi nedeniyle yok olup
gitmifllerdir. Bunlar›n aras›nda birçok devlet, dernek,
e¤itim kurumu ve askeri kurulufl ile ekonomik birer örgüt olan iflletmeleri sayabiliriz.
Örgütlerin yetersizleflmesine ve yok olup gitmelerine
yol açan nedenleri, di¤er bir deyiflle sosyal ve örgütsel
yafllanmaya neden olup reorganizasyonu zorunlu k›lan
Ö. Teoman/N. Elhüseyni
Reklamc›l›k
[Alm. Werbung] [Fr. Reclame] [‹ng. Advertising]
Reklam, tüketicileri veya hedef kitleyi, bir mal, marka
veya hizmetin varl›¤› hakk›ndan karar verme, harekete
geçme veya sat›n alma öncesinde bilgilendirerek veya
uyararak, mala, markaya, hizmete veya kuruma karfl›
olumlu bir imaj yaratmak amac›yla göze ve/veya kula¤a
hitap eden mesajlar›n haz›rlanmas› ve bu mesajlar›n ücret karfl›l›¤›nda kitle iletiflim araçlar›yla yay›nlanmas›
olarak tan›mlan›r.
Mamullerin tüketimini veya hizmetlerin kullan›m
alanlar›n› geniflletmeye yarayan reklam; fiyatlar›n düflmesine, üretim kapasitesinin yükselmesine ve stoklar›n
tedavülünü h›zland›rma ile birlikte sermaye veriminin
artmas›na da neden olur.
fi. Özgencil
1101
Report
Resim
nedenleri bafll›ca iki grup alt›nda incelemek olas›d›r:
Bunlardan birincisi, örgüt d›fl› nedenlerdir . Örne¤in,
do¤al, toplumsal, yasal, ekonomik ve özellikle teknolojik çevre koflullar› örgütsel amaçlar›, planlar› ve yap›sal
yetersizlikleri ortaya koyar ve örgütsel ifllevlerin yerine
getirilmesini aksat›rlar. Di¤er bir örgüt d›fl› neden olarak
da, örgütle her gün yak›n iliflkide bulunan kifli, grup, kurum ve kurulufllar›n istek ve arzular›nda meydana gelen
de¤iflimler bu de¤iflimlerin örgüt üzerine yapt›¤› bask›lar ve örgütün bu istek ve bask›lar› yeterince yönetip
yönlendirememesidir. Örne¤in, sahip veya ortaklar›n istekleri, yöneticilerin, personelin ve sendikal kurulufllar›n
arzular›, müflterilerin de¤iflen beklentileri, örgüte kaynak sa¤layan sat›c›lar›n ve kredi açan finansal kurulufllar›n istek ve tutumlar›ndaki de¤iflmeleri dikkate alacak,
dengeyi bozmadan koruyacak bir örgüte ve ifllevlere ihtiyaç olacakt›r.
‹kinci nedenler grubunu örgüt içi etmenler oluflturmaktad›r. Örne¤in örgütün yeni ihtiyaç ve talepler gere¤ince süretle büyümesi eski yap›n›n yetersiz kalmas›na
yol açar. Baz› örgütlerde ise örgütler aras› birleflme ve
anlaflmalar›n eski yap› ve ifllevler bozulur. Kartelleflmeler, konsernler, tröstler, holdingler ve benzeri türde kaynaflmalar örgüt yap› ve ifllevlerin de¤ifltir ve reorganizasyonu gerektirir.
Örgütlerin faaliyetlerinde azalma ve küçülmeler de
baz› örgütsel ifllevlerin birleflmesine neden olur. Tepe
yönetiminde istifa, ölüm gibi nedenlerle ortaya ç›kan
boflalmalar, bunlar›n getirdi¤i yönetim anlay›fl ve felsefesindeki de¤iflmeler yap› ve ifllevleri de de¤ifltirebilir.
Bu arada yönetim bilim ve tekni¤inde de sürekli de¤iflme ve yenilikler olur. Böylece karar verme sürecinde ortaya ç›kan aksakl›klar, otoritenin yeniden düzenlenmesi
ihtiyac›, haberleflmenin iyilefltirilmesi, örgütsel çat›flmalar›n önüne geçilmesi vb. gibi nedenler örgütte bir reorganizasyona gidilmesine etken olur. (Bkz. Organizas yon)
E. Eren
Report
[Alm. Report] [Fr. Report] [‹ng. Repot]
Vadesi gelmifl bir hesab›n ayn› flartlarla uzat›lmas›, ertelenmesidir.
K›sa vadeli kredilere ve borsa ifllemlerine gerekti¤inde uygulan›r. (Bkz. Borsa, Borsada Deport, Borsa Or ganizasyonu, Vadeli Borsa ‹fllemleri)
F. Ergin
Resepise
[Alm. Empfangsschein] [Fr. Ressepisse] [‹ng. Receipt]
Türkçe’de “makbuz”, “teminat” anlamlar›na gelir. Tacirler ve üreticiler taraf›ndan teslim edilen ticaret mallar›n›
belli bir ücretle koruyan umumi ma¤azalar›n mal sahiplerine verdikleri çifte belgeye “resepise-varant” denir.
Makbuz senedi ve rehin senedi ad› verilen bu çifte
belge, umumi ma¤azalar taraf›ndan buralara konan ticari mallar karfl›l›¤›nda mal sahiplerine verilir. Her ne kadar resepise-varant birlikte verilirse de, bunlar›n fonksi-
yonlar› ve hukuki geçerlilikleri ayr›d›r.
Resepise - varant, önce bir mal›n umumi ma¤azaya
teslim edildi¤ini gösterir. Bu belgeden, mal›n sahibi,
cinsi, miktar› ve di¤er nitelikleri tespit edilebilir. Yine bu
belge, sahibine mallar›n› kolayca satmaya da ihtiyac› oldukça rehnederek para alma imkân›n› verir.
Resepise, ciro edilerek mal›n baflkas›na devrini sa¤lar. Yani, mülkiyeti nakleder. Resepiseyi elinde bulunduran kimse mal›n sahibi say›l›r. Resepise verilincce mal
sat›lm›fl olur. Dolay›s›yla varant da onunla birlikte mal›n
yeni sahibine verilir.
Tüccar, henüz iyi bir fiyat bulamam›flsa ve bu arada
paraya ihtiyac› varsa, yaln›z varant’› ciro ederek umumi
ma¤azalardaki mal› karfl›l›¤›nda borç para alabilir. fiu
halde varant, mal›n baflkas›na teminat olarak rehnedilmesini sa¤lar.
Varant› elinde bulunduran kimse mal›n sahibi olmaz;
ancak vermifl oldu¤u borç dolay›s›yla mal üzerinde hak
iddia edebilir. Resepise, yine mal sahibinde, yani umumi
ma¤azaya mal›n› koyan tüccarda kal›r. Mal sat›l›nca varant sahibi verdi¤i paray› al›r.
Umumi ma¤azalara b›rak›lan mallar ve zahire karfl›l›¤›nda verilen makbuz senedinin (resepise) (TK m. 746)
uyar›nca afla¤›da yaz›l› hususlar› kapsamas› gerekir:
Mal› verenin ad ve soyad› ile sanat› ve ikametgâh›
Mal›n b›rak›ld›¤› umumi ma¤azan›n ticaret unvan› ile
konuldu¤u yer
B›rak›lan mallar›n cins, miktar ve nitelikleri ile de¤erlerini aç›klayan hususlar
Yine bu mallar›n tabi olmas› gereken resim, harç ve
vergilerin ödenip ödenmedi¤i ve sigorta edilip edilmedi¤i
Ödenmifl olan veya ödenecek ücret ve masraflar
Senedin kimin ad›na veya emrine düzenlendi¤ini gösteren bir ibare
Umumi ma¤aza sahibinin imzas›
Varant›n, yani rehin senedinin de yukar›daki maddede yaz›l› hususlar› aynen kapsamas› ve makbuz senedine (resepiseye) ba¤lanmas› gerekir. (TK m. 747)
Makbuz senedi ve varanttan oluflan belgenin dip koçanl› bir defterden kopar›lm›fl olmas› ve defterin umumi
ma¤azaya ait belgeler aras›nda saklanmas› de gerekir
(TK m. 748)
Makbuz senedi ve varant›n hamili, masraf› kendisine
ait olmak üzere mallar›n›n k›s›mlara ayr›lmas›n ve her
k›s›m için ayr› senet verilmesini isteyebilir. Böyle olunca eski belge iade ve iptal edilir. (TK m. 749)
Resepise ile varant emre yaz›l› olmasa bile, ayr› ayr›
ya da birlikte teslim ve ciro yoluyla devredilebilir. Ciro,
yap›ld›¤› günün tarihini tafl›mal›d›r.
Varant ile resepise birlikte beyaz ciro (aç›k ciro)
yoluyla da ciro edilebilir. Bu türlü ciro -her iki senet teslim edilirse- cirantan›n haklar›n› hamile devreder. (Bkz.
Makbuz Senedi, Varant)
S. Kocaimamo¤lu
•
•
•
•
•
•
•
Resim
[Alm. Gebühr, Abgabe, Zoll] [Fr. Droit] [‹ng. Duty]
1102
Resmi Mevduat
Ricardo David
‹thalat, ihracat ve dahilde üretilen mal ve hizmetlerin tüketimi üzerine konan bir yükümlülüktür. Bu genel nitelikleri ile resim, bir yönüyle vergilere ve bir di¤er yönüyle de harçlara verilen bir add›r.
Resim, karfl›l›ks›z olarak al›nd›¤›nda vergi niteli¤indedir; öte yandan bir hizmet, hak veya mal›n elde edilmesiyle al›nd›¤›nda, yani bir karfl›l›¤›n›n bulnmas› durumunda harç niteli¤indedir. (Bkz. Vergi, Harç )
gereken yeni bir poliçedir. Bunun yan› s›ra retrette ancak
tek bir vade söz konusu olabilir. Görüldü¤ünde kayd› d›fl›nda retrete herhangi bir vade yaz›lamaz.
TK m. 641, f.2 uyar›nca retret poliçenin kabul edilmemifl ya da ödenmemifl olan bedeli ile flart k›l›nm›flsa
faizi, protesto ve ihbarname masraflar›n›, ayr›ca tellall›k
ücretini ve retretin damga resmini içerir.
Retret hamil taraf›ndan keflide edilirse, poliçe bedeli
poliçenin ödenece¤i yerden önceki borçlunun ikametgâh› bulunan yer üzerine keflide edilen ve görüldü¤ünde
ödenmesi flart olan bir poliçenin cari fiyat›na göre saptan›r. Retret bir ciranta taraf›ndan keflide edilirse, poliçe
bedeli retreti keflide eden kimsenin ikametgâh›ndan önceki borçlunun ikametgâh› olan yer üzerine keflide edilen ve görüldü¤ünde ödemesi flart bulunan bir poliçenin
cari fiyat›na göre belirlenir.
Ö. Teoman
N. Falay/fi. Akkaya
Resmi Mevduat
[Alm. Öffentliche Einlages] [Fr. Dépôts officiels] [‹ng.
Official deposits]
Yürürlükte bulunan 3182 say›l› Bankalar Kanunu mevduat›n resmi, ticari, bankalar, tasarruf ve di¤er mevduat
gruplar› fleklinde ayr›mlanmas›n› gerektirmektedir. Bu
ayr›m, çeflitli mevduat gruplar›n›n tabi olduklar› hükümlerin uygulanmas› bak›m›ndan flart oldu¤u gibi istatistik
yönünden de yap›lmaktad›r.
Genel ve katma bütçeli idare ve kurumlara, yerel yönetimlere, yani il özel idaresi, belediye ve köylere, yasa
ile kurulmufl döner sermayeli kurulufllara, mahkemelere,
savc›l›klar›, icra ve iflas dairelerine, tereke hakimliklerine, yasa ile kurulmufl sosyal sigorta kurumlar›na (Emekli Sand›¤›, Sosyal Sigortalar Kurumu, Ba¤-Kur) ait mevduat resmi mevduatt›r.
Görüldü¤ü gibi resmi mevduat, nitelik olarak daha
çok kamu hizmetinin yerine getirilmesiyle do¤rudan
do¤ruya ilgili, fakat ticari niteli¤i bulunmayan kurum ve
kurulufllara ait mevduat türüdür.
Hükümet resmi mevduat› kabul edebilecek bankalar› saptamak yetkisine sahiptir.
S. Tafldelen
Revalüasyon
(Bkz. Reevalüasyon)
Rezerv Para
[Alm. Wahrungsbasis ] [Fr. Base monétaire] [‹ng. Mone tary base ]
Dolafl›mdaki para t bankalar›n nakit rezervleri ve merkez bankas›ndaki zorunlu karfl›l›klar›n toplam›d›r. (Bkz.
Parasal Taban )
S.Abaç
Ricardo David (1772-1823)
Ekonomik düflünce tarihinin en önemli adlar›ndan biridir. Belki de hiçbir ekonomist sonraki nesilleri bu kadar
etkilememifltir. Klasik okulun en tutarl› temsilcidir. Ça¤›nda birçok ekonomist, ekonomi bilimini onun fikirleriyle efl tutmufltur. Daha sonralar› marjinalizmin klasik
okulun yerini almaya bafllamas›yla, düflünceleri eskisi
kadar benimsenmemeye bafllam›flt›r. Son birkaç on y›ld›r Yeni Ricardoculuk ad›yla tan›nan okul onun fikirlerinin etkilerini yaymaya bafllam›flt›r. Vergi sisteminde
ekonomik bölüflüm kanunlar›n›n belirleyici oldu¤unu ilk
gösteren kifli olmas› bak›m›ndan, bu görüflü her okuldan
iktisatç›larca bugün de benimsenir.
Ricardo Hollanda’dan ‹ngiltere’ye göçmüfl bir Yahudi ailesinin üçüncü çocu¤u idi. 1772’de Londra’da do¤du, dini bir e¤itim görmesi amac›yla Hollanda’ya gönderildi. Üç y›l sonra babas›n›n Londra Borsas›’nda kurdu¤u iflte çal›flmak amac›yla Londra’ya döndü.
1793’te ailesinin karfl› ç›kmas›na ra¤men bir H›ristiyan ailenin k›z›yla evlendi. Bunun sonucunda ailesi taraf›ndan mirastan mahrum b›rak›ld›. Borsada ba¤›ms›z
olarak çal›flmaya bafllay›p k›sa zamanda bir servet kazand›. 1814’te mesle¤i b›rakt› ve Gloucestershire’de bir
yer sat›n ald›; kendini tamamen bilimsel faaliyetlere verdi.
Ricardo’nun ekonomiye teorik anlamda ilgisi
1799’da Adam Smith’in ünlü eseri Wealth of Nations’ ›
okumas›yla bafllad›. On y›l sonra Bank of England’›n
para politikas›n› elefltiren bir gazete makalesi yazd›. Da-
Resülmal
[Alm. Kapital, Hauptsumme] [Fr. Capital principal ]
[‹ng. Principal ]
Anapara demektir. Bazen anamal, yani sermaye veya
kapital ile efl anlaml› olarak da kullan›lmaktad›r.
Daha genel kabul görmüfl anlam›yla, al›nm›fl veya
verilmifl bir borcun, faiz vs. gibi bölümleri ç›kar›ld›ktan
sonra, geriye kalan temel bölümü demektir. Borcun temelini bu k›s›m oluflturdu¤u için anapara olarak tan›mlanmaktad›r.
N. Falay
Retret
[Alm. Rückechsel, Bitratte] [Fr. Betraite] [‹ng. Bedraft]
Müracaat, yani rücu hakk› olan herkes, bu hakk›n› dilerse TK m. 625 vd hükümleri uyar›nca, dilerse poliçede
aksi öngörülmüfl olmamas› kofluluyla, kendisinden önce
gelen borçlulardan biri üzerine çekece¤i ve bu kiflinin
ikametgâh›nda, görüldü¤ünde ödenmesi gereken yeni
bir poliçe ile kullanabilir. ‹flte TK m. 641’de düzenlenen
bu poliçeye retret ad› verilir.
Görüldü¤ü gibi, retret muhakkak daha önceki borçlulardan birinin ikametgâh›nda, görüldü¤ünde ödenmesi
1103
Ricardo David
R‹cardo’nun De¤er Teorisi
ha sonra bunu geniflleterek bir broflür (The High Price of
Bullion: Proof of the Depreciation of Bank Notes ) haline getirdi. Bir y›l aradan sonra ayn› konuyu araflt›rmakla görevli komite de Ricardo’nunkilere benzer sonuçlara
ulafl›nca, broflürün ünü h›zla yay›ld›. Öyle ki sonraki kuflaklar bu rapora Ricardo’nun ilham verdi¤ini sand›lar.
Ricardo 1814 y›l›nda ticaret politikalar›yla ilgilenmeye bafllad›. Bu çal›flmalar›n›n sonucunda en önemli
eserlerinden biri olan Essay on the Influence of a Low
Price of Corn on the Prepits of Stock’u yazd›. Eserin içeri¤i tar›mda azalan verimlilikti. Bu fikri baflka yazarlarca da eserlerinde ifade edilmifltir. Ricardo’nun
di¤erlerinden fark› bu ana fikrin tüm sonuçlar›n› On the
Principles of Political Economy and Taxation adl› eserinde kapsaml› bir biçimde incelemifl olmas›d›r.
Ricardo 1821’de sonradan hayli tart›flmalara yol açacak “Makineler Üzerine ” adl› bölümü ekleyerek Prin ciples’in üçüncü bask›s›n› yapt›. 1819’da Avam Kamaras›’na seçildi. Parlamentoda özellikle ekonomik konular daki tart›flmalara aktif olarak kat›ld›. 1822’de büyük
bir Avrupa gezisine ç›kt›. 1823’te öldü.
Ekonomik büyüme ile ilgili fikirleri Ricardo’nun kötümser bir iktisatç› olarak nitelenmesine neden oldu. Bütün ekonomiyi büyük bir çiftlik olarak ele ald›¤› basit
modelinde, kâr hadlerinin giderek düflece¤i ve ekonominin sonunda tam bir durgunlu¤a eriflece¤i sonucuna var›yordu. Daha sonra modelini hayli gelifltirdi, ama vard›¤› sonuçlar› de¤ifltirmedi. Ricardo kâr hadlerindeki
düflüflten toprak sahiplerinin rantlar›n› sorumlu tutuyordu. Ona göre, nüfusun giderek artmas› tah›l fiyatlar›n›
art›racak ve bunun sonucunda giderek daha verimsiz
topraklarda üretime geçilecekti. Verimli topraklarla verimsizler aras›ndaki getiri pay› ise rant› olufltururdu. Dolay›s›yla bir birim ürün içinde rant›n pay› h›zla artarken
kâr›n pay› düflecekti. Ricardo’ya göre ise ücretler Malthus’un nüfus kanunu dolay›s›yla uzun dönemde asgari
geçim seviyesinde seyredecekti.
Ricardo durgunluk tehlikesine karfl› serbest ticareti
öngörüyordu. O dönemde d›flar›dan tah›l ithali gümrü¤e
tabiydi. Ricardo tah›l ithalinin serbest b›rak›lmas›n› savundu. Böylece tah›l fiyatlar› düflecek ve kâr hadleri artabilecekti.
Ricardo bu tezi yaln›zca ‹ngiltere somutunda savunmakla yetinmedi, mukayeseli maliyetler teorisi ad› alt›nda tüm ülkeler için serbest ticaretin do¤ru oldu¤unu öne
sürdü.
Ricardo de¤er teorisi konusunda çok etkili olmufltur.
De¤eri belirleyenin mal›n üretiminde kullan›lan emek
oldu¤un öne sürerek emek de¤er teorisini savunmufltur.
Bir anlamda bu teorinin kurucular›ndand›r. De¤erin de ¤iflmez ölçüsünü aram›fl, ancak kendi çerçevesi içinde
çok baflar›l› olamam›flt›r. Daha sonra K. Marx onun fikirlerinden yararlanarak kendi emek de¤er teorisini formüle etmifltir. (Bkz. Klasik Okul, Liberalizm, Emek-De ¤er Teorisi, Azalan Kâr Haddi ]
K. Mortan
1104
Ricardo’nun Büyüme Modeli
[Alm. Wachstummodell von Ricardo] [Fr. Modèle de
croissance de Ricardo ] [‹ng. Ricardian growth model]
Emek ve sermayenin s›n›rl› bir toprak üzerinde artmas›
sonucunda üretimin de artaca¤›n›, ancak azalan rand›manlar kanununun etkisiyle emek ve sermayenin marjinal has›lalar›n›n s›f›ra inece¤ine ve üretim genifllemesinin sona erece¤ini öngörür.
Geliflmenin sona ermesinin ve stasyoner bir duruma
geçmenin nedeni rant›n yüksekli¤i, kâr›n s›f›ra düflmesidir. Bu noktada yeni iflçi al›nmayacak, yat›r›m yap›lmayacakt›r. (Bkz. Klasik Büyüme Modeli)
D. Demirgil
Ricardo’nun De¤er Teorisi
[Alm. Werttheorie von Ricardo ] [Fr. Théorie de la vale ur de Ricardo ] [‹ng. Ricardo’s theory of value]
Ricardo’ya göre ekonomi politikas›n›n ana sorunu, gelir
da¤›l›m›n› düzenleyen kanunlar› belirlemektir. Ancak bu
soruna cevap verebilmek için de¤er sorununu incelemek
gerekir. Ricardo’nun de¤er teorisinde en önemli unsur,
de¤erin kayna¤›n›n mallar›n üretiminde kullan›lan emek
miktar›yla iliflkilendirilmesidir. Ricardo daha da ileriye
giderek, mallar aras›ndaki mübadele oranlar›n› da emek
de¤erleri oranlar› ile aç›klamaya çal›flm›flt›r. Ancak bu
eflitli¤in istisna olarak meydana geldi¤ini ifade etmifltir.
Mübadele de¤eri, de¤ere eflit olursa, mallar üretim emek
zamanlar›na göre mübadele edilirler. Di¤er taraftan de¤er, mübadele de¤erine eflit olursa, de¤erin üretimin
emek zaman›na eflit olmas› flart olmayabilir. Ricardo’nun emek - de¤er teorisine ba¤lanmas›n›n› ana nedeni, Adam Smith’in fiyat› oluflturan unsurlar teorisine
karfl› ç›kmak iste¤idir. Smith’e göre fiyat üç parçadan
oluflmaktad›r: Ücret, kâr ve rant. Ücretlerde bir art›fl,
maliyetlerinde ücret unsuru tay›flan her mal›n fiyat›n› art›rmaktad›r. Ricardo’ya göre ücret art›fl› kâr azal›fl› ile
giderilmekte, mallar›n de¤erleri de¤iflmemektedir.
Ancak, üretimi büyük çapta sabit sermayeye dayanan bir malda, ücretlerdeki bir art›fl mal›n mübadele de¤erinde bir azalma meydana getirecektir; çünkü ücret art›fl›, kâr azal›fl›na yol açacak, kâr›n maliyet içindeki pay›
azalacakt›r. Buna mukabil büyük çapta emekle üretilen
mal›n fiyat› yükselecektir. Dönüflüm zaman› ve sabit
sermayenin döner sermayeye oran› ne kadar yüksekse,
mal›n mübadele de¤eri ücretler artt›kça o kadar azalacakt›r.
De¤erle mübadele de¤eri aras›ndaki sapma, sabit
sermaye oranlar›yla döner sermaye oranlar› aras›ndaki
sapmadan kaynaklanmaktad›r. Bu oranlar ise geçmiflteki
emekle bugünkü emek aras›ndaki farklar› yans›tmaktad›r. Sabit sermaye (geçmiflteki emek) ile döner sermayenin (bugünkü emek) oluflturdu¤u iki boyutu, aradaki
ba¤lant›y› sa¤layan kâr oran› bilinmeden tek bir boyuta
indirgemek mümkün de¤ildir. Dolay›s›yla gelir da¤›l›m›, bilinmeden, Ricardo’nun de¤er standard› sa¤lam bir
flekilde belirlenemez; çünkü geçmiflteki eme¤in de¤eri
ile bugünkü eme¤in de¤eri aras›ndaki nispi iliflkiyi ölçmek gerekmektedir. Mallar üretimlerindeki geçmifl
Ricardo’nun Rant Teorisi
Riskin Da¤›t›lmas› ‹lkesi
emek - bugünkü emek bileflimini yans›tan oranlara göre
mübadele edildikleri için mutlak bir de¤er standard›
imkâns›z hale gelmektedir.
D. Demirgil
Ricardo’nun Rant Teorisi
[Alm. Rentetheorie von Ricardo] [Fr. Théorie de la ren te de Ricardo] [‹ng. Ricardian Theory of Rent]
Klasik iktisatç›lardan önceki dönemde fikirlerini ortaya
koyan ve do¤an›n gücüne büyük önem veren fizyokratlara göre rant, tabiat›n cömertli¤inden do¤an bir gelirdi.
Klasik iktisatç›lar ve özellikle Ricardo, rant gelirinin do¤an›n cömertli¤inden çok, do¤al kaynaklar›n k›tl›¤›ndan
do¤du¤unu söylemifllerdir. Ricardo’ya göre do¤al kaynaklar ve toprak arz› s›n›rl›d›r. Bir ülkenin nüfusu artarken, tar›msal ürünlere olan talep genifller. Tar›msal ürün
talebi artt›kça, gitgide daha düflük nitelikli topraklar tar›ma aç›l›r. Düflük nitelikli topraklarda üretim birimi bafl›na maliyet de daha yüksek olacakt›r. Bu toprak parçalar›n›n ekilebilmesi için tar›msal ürünlerin piyasa fiyatlar›, söz konusu yüksek maliyetleri karfl›layacak flekilde
artmal›d›r. Fiyatlardaki bu yükselme iyi nitelikli topraklarda fazladan bir gelirin, yani rant›n do¤mas›na neden
olacakt›r.
fiekilde topraklar aras›ndaki kalite fark›ndan do¤an
rant geliri, bir baflka deyiflle diferansiyel rant kavram›
aç›klanmaktad›r. (a)’dan (c)’ye do¤ru gittiçe topra¤›n
kalitesi düflmekte ve dolay›s›yla maliyetler yükselmektedir. Piyasa fiyat› P en yüksek maliyeti karfl›layacak düzeye kadar yükseldi¤inden (a) kalite toprakta k 1 l1 m1 n1,
(b) kalite toprakta k2 l2 m2 n2 dikdörtgenleri ile gösterilen rant gelirleri belirecektir. Maliyetleri yükselten ulaflt›rma masraflar› da ayn› tür rant gelirlerinin do¤mas›na
neden olabilir. Bu durumda piyasalara yak›nl›k bak›m›ndan yerleflme noktas› en uygun olan toprak en yüksek
rant gelirini sa¤layacakt›r. Ayr›ca imalat sanayiinin kurulmas› ve konut yap›m› için kullan›lan toprak parçalar›n›n yerleflim ve sanayi merkezlerine yak›nl›k veya
uzakl›klar›n›n da farkl› rant benzeri gelirlerin do¤mas›na neden olduklar› aç›kt›r.
Ricardo’nun rant teorisi bugün dahi özellikle geliflmekte olan ülkelerde geçerli¤i olan bir analizdir. Nüfusun çok h›zl› artt›¤› ve genifl kitlelerin besin ihtiyac›n›n
devaml› geniflledi¤i bu ülkelerde, yerleflim merkezlerine
yak›n ve göreli olarak daha verimli topraklar› elllerinde
bulunduranlar, besin maddeleri fiyatlar› yükseldikçe
adeta hakkedilmemifl bir kazanç elde etmektedir. Hatta
ayn› husus tar›msal ürünlere talebin çok yo¤unlaflt›¤›
dönemlerde uluslararas› alanda da söz konusu olabilir.
(Bkz. Rant, Toprak Rant›, David Ricardo, Diferansiyel
Rant)
E. Alkin
Ricardo’nun Vergi Teorisi
[Alm. Steuertheorie von Ricardo] [Fr. Théorie de l’im pôt de Ricardo] [‹ng. Ricardo’s tax theory]
Ricardo’ya göre bir ekonominin büyüme haz› kâr oran›na ba¤l›d›r. Zaman içinde ekonomi kâr›n s›f›r olaca¤›
noktaya yaklafl›r ve kâr oran› azal›r. Kâr›n ve kârla ilgili sermaya birikiminin aksamamas› için, vergi sisteminin
kaynaklar› belirlenirken, kârlar üzerindeki vergi bask›s›n›n olabildi¤ince hafif tutulmas› ülke ekonomisi bak›m›ndan faydal›d›r.
Ricardo sisteminde ücretler en az geçim düzeyi civar›nda dalgaland›¤› için, ücretler üzerinden al›nan vergiler net ücretlerin asgari geçim düzeyinin alt›na inmesine
yol açacakt›r. Ücretleri uzun zaman bu düzeyde tutmak
mümkün olamayaca¤› için kapitalistlerin ücretlere zam
yapmas› gerekecektir.
Ricardo verginin daha çok lüks eflyadan, verimsiz
harcamalardan ve sürekli bir art›fl seyri arzeden toprak
rant›ndan al›nmas›na taraftard›.
D. Demirgil
Riskin Da¤›t›lmas› ‹lkesi
[Alm. Aufteilung des Risikos] [Fr. Dispersion des risqu es] [‹ng. Risk dispersion]
Do¤an rizikonun, ayn› türden rizikolara karfl› sigortal›
kifliler aras›nda paylaflt›r›lmas›.
Sigortan›n baflta gelen amac›, sigortal› olan kimsele rin kendilerini do¤acak tehlikeye karfl› güvende hissetmeleridir.
Bireysel tasarruflar birçok halde bunu karfl›lamaya
yeterli de¤ildir. Bu bak›mdan do¤acak tehlikenin kollektiviteye da¤›t›lmas› gerekir. Bir baflka deyiflle rizikonun
baflkalar›n›n malvarl›¤›na da yans›t›lmas› gerekmektedir. Her ne kadar sigorta yap›ld›ktan sonra rizikoyu sigortac› karfl›layacak ise de, bunu s›rf zarara u¤rayan ki-
Difrensiyel Rant
1105
Risturn
Robinsol Modeli
fliden toplad›¤› primler ile yapmas› mümkün de¤ildir. ‹flte sigortac› bu ödemeyi yaparken, ayn› rizikoya maruz
olan di¤er sigortal›lardan ald›¤› primlerden de yararlan›r. Böylece zarar sigortal›lar toplulu¤una da¤›t›lm›fl
olur ki, buna da rizikonun paylaflt›r›lmas› denir.
M. Dural
Risturn
[Alm. Rückgabe, Ristorno, Schmiergeld] [Fr. Ristourne]
[‹ng. Return, patronage dividend ]
Risturn kooperatif iflletmelerde dönem sonunda elde
edilen iflletme fazlalar›n›n, kooperatif ortaklar›na da¤›t›lan bölümüne denir. Bazen “kooperatiflerde kâr hissesi”
olarak da tan›mlan›r.
Bilindi¤i gibi, kooperatifler kâr amac› gütmezler, ancak iyi yönetilen kooperatiflerde muhtemel zararlar için
mali y›l sonunda bir iflletme fazlas› elde edilmesi mümkündür. Bu fazlal›k, tüketim kooperatiflerinde maliyetin
üstünde ortaklara sat›fl yap›lmas›, sat›fl kooperatiflerinde
de sat›labilecek fiyattan daha düflük bir fiyatla mal sat›n
almas› sonucunda ortaya ç›kar. Bu yüzden kooperatiflerde yarat›lan fazlal›klar ortaklardan elde edilir. Yarat›lan
bu fazlalar›n yedek akçe, ortakl›k pay› faizi, vb. gibi
alanlara ayr›lan miktarlar d›fl›nda kalan bölümleri, ortaklara geri da¤›t›l›r. Bu da¤›t›mda ortaklar›n kooperatifteki paylar›n›n oran›na bak›lmaks›z›n, ortaklar›n kooperatiften yapt›klar› al›flverifl miktar› dikkate al›n›r ve böylece ortaklar›n birbirlerinin s›rt›ndan kazanç sa¤lamas› önlenir. Bu yüzden kooperatif yanl›lar› risturn ’ün kâr pay›
olarak tan›mlanmas›na karfl› ç›kmaktad›r. (Bkz. Koope ratif, Üretim Kooperatifleri, Tüketim Kooperatifleri)
D.Tuncer
le getirmeleriydi. Buna en iyi örnek olarak da neo-klasik
okulun tarihi zamandan soyutlanm›fl tam rekabetçi den ge anlay›fl›n› gösteriyordu.
1933 y›l›nda bu konuyu ele alan. The Economics of
Imperfect Competition’› yazd›. Bu eserinde tam rekabet
varsay›m›n›n ve bu varsay›ma dayanan modellein gerçek dünyay› aç›klamakta yetersiz kald›¤›n› öne sürdü.
Kitab›nda ayn› zamanda alternatif bir model de ortaya
koydu. Kurdu¤u eksik rekabet modelinde Straffa’n›n
görüfllerinin etkisi vard›.
Joan Robinson’un akademik hayat› boyunca en büyük çabas›, Marx ile Keynes’in görüfllerinin bir sentezini yaratmakt›. Bu çabas›nda, Kaleçki adl› Polonya’l› bir
ekonomistinin görüfllerinden yararland›. 1942’de yazd›¤› An Essay on Marxian Economics adl› eserinde
Marx’›n vard›¤› sonuçlar› elde etmek için emek-de¤er
teorisine gerek olmad›¤›n› savundu.
1956 y›l›nda kendi büyüme teorisini kudu¤u Accu mulation of Capital (Sermaye Birikimi) adl› eserini yay›nlad›. Eserinin ad›n›n Alman Marksisti Rosa Luxemburg’un ünlü eseri ile ayn› ad› tafl›mas› düflünceleri üzerindeki Marksist etkiyi gösteriyordu.
Yine son y›llarda sermaye teorisi üzerine sol Keynesçi neo-klasikler aras›ndaki uzun süre devam edecek
ve neo-klasik sermaye teorisinin önemli ölçüde sars›lmas›na neden olacak tart›flmay› bafllatan The Production
Function and Theory of Capital adl› eserini yazd›.
Robinson’un di¤er bir özelli¤i de salt bir ekonomi teorisyeni olarak kalmay›p ça¤›n›n sorunlar› karfl›s›nda
politik tav›rlar almaktan kaç›nmam›fl olmas›d›r. (Bkz.
Neo-Klasik Okul, Eksik Rekabet, Robinson Modeli)
K. Mortan
Robinson Modeli
Riyad Bank
[Alm. Robinson-Modell] [Fr. Modéle de Robinson] [‹ng.
Robinson’s model]
1903-1983 y›llar› aras›nda ‹ngiltere’de yaflam›fl olan bayan iktisatç› Profesör Robinson’un gelifltirdi¤i modele
verilen add›r. 1920’li y›llarda, yani henüz dünya iktisadi
buhran›n›n ç›kmad›¤› y›llarda iktisat düflüncesi tam rekabete dayal› bir piyasa modelinde oluflan fiyat ve de¤er
kavramlar›yla u¤rafl›yordu. Oysa genifl ölçekli üretimlerde ve piyasan›n birçok firma taraf›ndan paylafl›ld›¤›
bir yap›da hiçbir firman›n fiyat› oluflturamayaca¤›, daha
do¤rusu yapamayaca¤› fark edilmemiflti.
‹flte Profesör Robinson eksik rekabet teorisiyle ortaya ç›karak bu yanl›fl anlay›fl› büyük oranda ortadan kald›rd›. Robinson’un eksik rekabet teorisi her firman›n
kendi mal›na dönük tüketici tercihleri yaratt›¤›n› ve bu
tüketici tercihlerine dayanarak bir mal tekeli oluflturdu¤unu öne sürer. Ancak, bu mala çok yak›n olarak ikame
edece¤i mallar da bulnmaktad›r. Robinson piyasada hiçbir firman›n egemenli¤inin olmad›¤› hali bu flekilde analiz etmifltir.
1933 y›l›nda Economics of Imperfect Competiction
bafll›¤›n› tafl›yan eseriyle iktisat teorisine katk›da bulunan Robinson, ayn› zamanda azgeliflmifl eknomiler için
büyük anlam tafl›yan gizli iflsizlik kavram›n› da gelifltir-
Merkezi Suudi Arabistan’›n Cidde kentindedir. 1957’de
kurulmufl, 1961’de Bank Al-Watani’yi bünyesine katm›flt›r. 1994 sonu itibariyle sermayesi 4 milyar, mevduat toplam› 44,809 milyar, bilanço toplam› 53,895 milyar
Riyal’dir. Ülke içinde 179, yurtd›fl›nda 1 flubesi vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Robinson, John (1903-1983)
Joan Violet Robinson, 31 Ekim 1903’te do¤du. St.Paul’s
Girls School’da ve Cambridge Girton College’da okudu.
1925’de Cambridge Üniversitesi ekonomi dal›ndan mezun oldu. 1926’da Austin Robinson ile evlendi. Efliyle
birlikte bir süre Hindistan’da kald›. 1929’da yeniden
Cambridge’e döndü. 1949’da doçent, 1965’te profesör
oldu. 1971’de üniversiteden ayr›ld›. 1983’te 80 yafl›nda
iken öldü.
Ölümüne de¤in ekonomiyle aktif olarak ilgilenmeyi
sürdürdü. Yeni Keynesçi okulun en önde gelen temsilcilerinden biridir. Bu okulun oluflmas›na önemli katk›larda bulunmufltur. Ekonomi teorisinde o zamana de¤in
egemen durumda olan neo-klasik teorinin görüfllerini
fliddetle elefltirmifltir. En çok elefltirdi¤i tutumsa, gerçeklere uymayan varsay›mlar yoluyla teorisyenlerin bir cins
fildifli kule infla edip gerçek dünyay› görmekten aciz ha-
1106
Rodbertnus, Johann Karl
Rostow’un Büyüme Modeli
mifltir. Bu kavram, istihdam edilen eme¤in, marjinal
prodüktivitesinin, yani son yarat›m gücünün asl›nda bulunmad›¤›n› göstermektedir. Dolay›s›yla nüfus istihdam
edilmekte, ama üretime herhangi bir katk›da bulunmamaktad›r. ‹flte bu tahlil özellikle azgeliflmifl ekonomilerde nüfusun içinde üretken nüfusu ayr›flt›rabilmek için
önemli bir analiz noktas› olmaktad›r.
Profesör Robinson’un söz konusu modelden ayr›
olarak, 1966 y›l›nda yay›nlad›¤› çal›flmas› liberal düflüncedeki bulan›kl›¤› ele almaktad›r. Bu tahlilde, devletin
ancak toplam efektif talebi kontrol etme olana¤›na sahip
oldu¤u, buna karfl›l›k ülke kaynaklar›n›n tahsisinin piyasa ekonomisine terk edildi¤i öne sürülmektedir. ‹flte bu
nedenle Robinson günümüz devletinde toplam efektif
talebi kontrol etme olana¤› bulundu¤unu, buna karfl›l›k
rekabetin etkin tahsisini umman›n art›k yanl›fl olaca¤›n›
belirtmektedir.
K. Mortan
Rodbertus, Johann Karl (1805-1875)
Alman iktisatç› ve siyaset adam›. 1848-1850 y›llar› aras›nda milletvekilli¤i yapt›; orta solun lideri ve e¤itim bakan›yd›. ‹lk sosyalist iktisatç›lardan olup fikirleri Karl
Marx üzerinde etkili olmufltur.
Kendisi büyük toprak sahibi oldu¤u halde ekonomide devletçilikten yanayd›. Eserlerinin baz›lar›nda ücretin
üretim ile ayn› oranda artmamas›n›n yoksullu¤a neden
oldu¤unu ileri sürmüfltür. Die Vorderungen der Arbe itenden Klassen (1837) ve Soziale Briefe (1850-51) en
önemli eserleridir.
fi. Özgencil
Romanian Bank for Foreign Trade
Merkezi Bükrefl’tedir. 1968 y›l›nda Romanya Sosyalist
Cumhuriyeti Milli Bankas›’n›n d›fl ifllemlerini yürütmek
üzere kuruldu. Ocak 1990’da halka aç›k bir flirkete
dönüfltü ve Banca Românǎ de Comert Exterior SA ad›n›
ald›. 1994 sonu itibariyle sermayesi 83,069 milyar, mevduat toplam› 2,766 trilyon, bilanço toplam› 3,227 trilyon Ley’dir.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Roosa Bonolar›
[Alm. Obligationen von Roosa] [Fr. Bons de Roosa]
[‹ng. Roosa bonds]
Amerikal› para siyasetçisi R. V. Roosa’n›n Amerika’n›n
d›fl ödemeler bilançosunu denklefltirmek için önerdi¤i
bir bono fleklidir. Roosa’n›n siyasi müsteflar oldu¤u dönemde uygulamaya konan bu bonolar, Amerika’y› borçlar›na karfl›l›k derhal transfer yapmak külfetinden kurtarm›flt›r.
Roosa bonolar› k›sa ve orta vadeli borç senetleridir.
Bononun mebla¤› alacakl› ülke paras› veya dolar ile hesaplanmaktad›r.
A. ‹lkin
Rostow’un Büyüme Modeli
[Alm. Wachstummodel von Rostow] [Fr. Modéle de cro issance de Rostow] [‹ng. Growth model of Rostow]
1107
Toplumlar›n ekonomik geliflimini tarihsel bir yaklafl›mla aç›klamaya çal›flan görüfller aras›nda W. Rostow modelinin bir ayr›cal›¤› vard›r. Özellikle take-off (kalk›fl)
aflamas›ndaki azgeliflmifl ülkelerin kalk›nma sorununa
de¤inilmesi, bu modelin önem kazanmas›na neden olmufltur.
W.W. Rostow, K. Marx’›n modern tarih kuram›na bir
seçenek olarak haz›rlad›¤› modelini önce 1956’da yay›nlad›¤› bir makalesinde, sonra da 1960’daki kitab›nda
aç›klam›flt›r. Rostow’un modeli, kitab›n›n girifl k›sm›nda
da belirtildi¤i gibi modern tarihin seyri hakk›nda bir ge nellemeyi içermektedir. Rostow’da Marx’›n düflüncesinin aksine, siyasetin, sosyal organizasyonunun ve kültürün ekonomiye dayal› bir üstyap› oldu¤u kabul edilmeyip, ekonomik de¤iflimin siyasal ve sosyal sonuçlar yarataca¤› kabul edilmekle beraber, ekonomik etkenler kadar sosyal ve siyasal etkenlerin de ekonomik de¤iflmelere neden olabilece¤i görüflü savunulmaktad›r.
Rostow’un befl aflamay› kapsayan modeli flu flekilde
özetlenebilir:
Bu kurama göre her toplum ekonomik bak›mdan
afla¤›daki s›ralanan aflamalar› geçirir.
1) Geleneksel toplum
2) Kalk›fla (take-off) geçifl aflamas›
3) Kalk›fl aflamas›
4) Olgunluk aflamas›
5) Kütle tüketimi ça¤›
Geleneksel toplum: Bu tip toplum, geleneklere ve
Newton ça¤›ndan önceki bilim ve teknolojiye dayan›r.
Çin hanedanlar›, Orta Do¤u ve Akdeniz uygarl›klar›,
Ortaça¤ Avrupa’s› geleneksel toplum türüne birer örnektir. Bu tip toplumlarda üretim s›n›rl›d›r. Halk›n büyük
k›sm› geçim s›k›nt›s› içindedir. Kültür düzeyi düflüktür.
Fakat bütün bunlar, toplumun dural bir karakterde oldu¤u anlam›na gelmez. Ekilebilir alanlar›n genifllemesi,
baz› teknik bulufllar tar›m›, sanayiyi ve ticareti etkileyebilir. Tar›mda sulama ifllerinin onar›m› ile üretim art›r›labilir. Bütün bunlara karfl›l›k, kifli bafl›na gelir düzeyindeki bir art›fl›n olmamas›, geleneksel toplumlar›n gerçek
özelli¤i olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.
Kalk›fla geçifl aflamas›: Kalk›fl›n ön koflullar›n›n haz›rlad›¤› bu aflama, toplumun sürekli bir geliflme için
kendili¤inden veya d›flsal güçler taraf›ndan haz›rland›¤›
bir dönemdir. Bu dönemde, yat›r›mlardaki art›fl nedeniyle üretim, nüfus art›fllar›ndan daha fazla büyür. Kalk›fla
geçifl aflamas› içinde ayr›ca afla¤›da s›ralanan de¤iflmelere rastlan›r:
Tar›m›n öneminin azalmaya bafllamas›, sanayi ve ticaret kesimlerinin geliflmesi
Tar›mda ve sanayide verimlili¤in artmaya bafllamas›
Do¤um oran›n›n düflmeye bafllamas›
Altyap›n›n gerçeklefltirilmeye bafllanmas›
Sosyal, ekonomik ve siyasal yap›n›n genifllemesi
Toplumda, modern bilimi uygulayacak yeni bir s›n›f›n
ortaya ç›kmas›
Modern tekni¤i uygulamak için sermayesini riske edebilecek kiflilerin ortaya ç›kmas›
Topluma egemen bir ayd›n s›n›f›n do¤uflu ve ulusal bilinçlenme
•
•
•
•
•
•
•
•
Rostow’un Büyüme Modeli
Rothschild Bank A.G.
K›saca belirtilirse, geçifl döneminin esas koflulu yat›r›mlar›n artmas›yla ülkenin do¤al kaynaklar›n›n yeni biçimlerde de¤erlendirilmesi ve yeni uygulama yöntemleriyle üretim art›fl›n›n sa¤lanmas›d›r.
Kalk›fl›n ön koflullar›n› tam olarak haz›rlayan ilk ülke ‹ngiltere olmufltur. Bunda ‹ngiltere’nin co¤rafi durumunun, do¤al kaynaklar›n›n, ticaret olanaklar›n›n, sosyal ve ekonomik yap›s›n›n da etkisi olmufltur.
Kalk›fl aflamas›: Sözünü etti¤imiz aflamalar Türkiye’nin bugünkü ekonomik koflullar› aç›s›ndan de¤erlendirilirse, en önemli aflaman›n “kalk›fl” aflamas› oldu¤u
görülür. Genel bir çerçeve içinde; “kalk›fl”, “sanayi devrimi” veya “sanayi patlamas›” deyimleri, yaklafl›k olarak
ayn› sosyo-ekonomik de¤iflimi belirtir. Sosyo-ekonomik
sözcü¤ü üzerinde durmak gerekir. Çünkü bu dönemin
sadece ekonomik de¤il, sosyal ve hatta di¤er yap›lar› da
içine alan genifl boyutlar› bulunmaktad›r.
Kalk›fl aflamas›n›n ana çizgilerini ve nedenlerini 18.
yüzy›l›n sonunda ilk olarak ‹ngiltere’de bafllayan sanayi
devriminin aç›klanmas›nda bulmak mümkündür.
Bat› Avrupa’daki Merkantilist düflüncelerin yan› s›ra, pazarlar›n geniflletilmesi, ticaretin ve savafl sanayiinin teflvik edilmesi ve de modern bilimden yararlan›lmaya bafllanmas› sanayi devrimi üzerinde etkili olmufltur.
Özellikle 18. ve 19. yüzy›llarda gerçekleflen bilimsel
devrim, üretim teknolojisinin en büyük dayana¤›n› teflkil etmifltir. Bu dönemdeki egemen felsefe ak›m› kifliye
birkaç aksiyomatik önerme ile do¤ay› kavrayabilece¤i
ve do¤a üzerinde belirli bir egemenlik kurarak do¤adan
yararlanabilece¤i düflüncesini afl›lam›flt›.
Bütün bu geliflmeleri ayn› anda yaflayan iki ülkeden
‹ngiltere’nin, Fransa’dan önce sanayi devrimini gerçeklefltirmesinde dini politikalar etkili olmufltur.
‹ngiltere’deki sanayi devrimini bu flekilde aç›klayan
Rostow, toplumunun iktisadi büyümesinin normal oldu¤u bir döneme geçiflini “kalk›fl” olarak nitelendirmektedir. Politik devrim, yeni teknikler veya uluslararas› konjonktürün durumu gibi etkenlerden biri iktisadi büyümeyi aniden h›zland›rabilir. Bunun için de toplumun böylesine etkileri kabul edebilecek elveriflli bir ortama eriflmifl
olmas›, yani “kalk›fla geçifl” aflamas›n› geçirmifl olmas›
gerekir.
Rostow’a göre kalk›fl›n meydana gelmesi için birbirine ba¤l› üç koflul bulunmaktad›r:
Verimli yat›r›mlar›n ulusal gelirin % 5 veya daha
düflük bir orandan % 10 veya daha yüksek bir orana ç›kmas›
Yüksek bir h›zla geliflen bir veya birkaç imalat alt kesiminin ortaya ç›kmas›
Modern kesime yat›r›m yapacak, büyümeyi normal bir
süreç haline getirebilecek politik, sosyal ve kurumsal
yap›n›n ortaya ç›kmas›
Rostow kalk›fl y›l›n› bulurken ülkenin sanayileflmesi
aflamas›ndaki ilk dönemini esas almaktad›r. E¤er sanayileflmenin h›z kazand›¤› dönem olarak al›n›rsa, kalk›fl ‹ngiltere için 1819 - 1848, ABD için 1868 - 1893, ‹sveç
için 1890 - 1920, Japonya için 1900 - 1920’dir.
Bu ülkelerin kalk›fla geçmelerinde rol oynayan itici
güçler ise flunlard›r:
• Almanya için 1848 devrimi
• Japonya’da Meici devri
• ‹sveç için kereste ihraç olana¤›n›n do¤mas›
• ABD, Kanada ve Rusya için ihraç mallar›n›n fiyatlar›n›n yükselmesi
• Arjantin ve Avustralya için d›fl ticaret hadlerinin aley-
he dönmesi sonucunda ithal ikamesi sanayilerinin kurulmas›
Rostow kalk›flta bir veya birkaç kesimin hareketi
bafllatma ve devam ettirmede rolü oldu¤unu ileri sürmektedir. Kalk›fla önderlik edecek yeni bir ekonomik faaliyetin flu koflullara sahip bulunmas› gerekmektedir:
Üretilen mal için talebin yeterince artm›fl olmas›
Yat›r›mlar›n art›fl› yan›nda yeni üretim yöntemlerinin
uygulanmas›
Gerekli tasarruflar›n sa¤lanmas›
Bu belirli faaliyet kolunun di¤er ekonomik faaliyetleri de etkileyebilmesi
Olgunluk aflamas›: Olgunluk aflamas› her ülkenin yap›s›na göre farkl›l›k göstermekle birlikte, genellikle ekonominin bütün kesimlerinde modern teknoloji uygulanmaya bafllar. Ülke her çeflit ürünü imal edecek durumdad›r ve ihracat›n büyük k›sm›n› sanayi ürünleri teflkil etmektedir.
Olgunluk aflamas›nda ülkenin baz› kesim veya bölgelerinde ileri teknoloji kullanma zorunluluk haline dönüfltü¤ünden, ülke içinde geliflmifl ve geliflmemifl kesim
veya bölgelere rastlan›r. Genellikle kalk›fla geçildikten
60 y›l sonra olgunluk aflamas›na ulafl›labilmektedir.
Kütle tüketimi ça¤›n› yaflayan ülkelerde çal›flma süresi k›salt›lm›fl ve di¤er ülkelere ekonomik yard›mlar
yap›larak dünya sisteminde etkili olunmaya bafllanm›flt›r.
Rostow modeline yap›lan elefltiriler flu flekilde özetlenebilir:
Kalk›fl için öngörülen yat›r›mlar›n ulusal gelirin belirli oran›na sahip olunmas› koflulu bir k›stas olarak kabul edilmemektedir. Örne¤in yüksek yat›r›m oranlar›na
sahip olan birçok azgeliflmifl ülke hâlâ kalk›fla geçememifltir.
Öte yandan Rostow’un kalk›fla haz›rl›k aflamas› ile
kalk›fl aflamas› ayr›m› aç›k ve kesin de¤ildir.
Modeli Türkiye aç›s›ndan de¤relendirdi¤imizde, kalk›fl için ileri sürülen k›staslar›n ülkemizin kalk›nma süreci için do¤ru olmad›¤› görülmektedir. Yine ülkemizin
ekonomik durumunu dikkate al›p di¤er kalk›nm›fl ülkelerin aflamalar› ile k›yaslad›¤›m›zda say›sal, verilerin bazen bu ülkelerin kalk›fla haz›rl›k aflamas›na, bazen de olgunluk aflamas›na uygun düfltü¤ü görülmektedir.
A. ‹lkin
•
•
•
•
•
•
•
Rorthschild Bank A.G.
Merkezi ‹sviçre’nin Zürih kentindedir. 1968’de kurulmufltur. 1995 itibariyle sermayesi 10,33 milyon, mevduat toplam› 217,8 milyon, bilanço toplam› 510,5 milyon
‹sviçre Frang›’d›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
1108
Rothschild N.M. and Sons Ltd.
Rüflvet
Rothschild N.M. and Sons Ltd.
rence, Priority, Privilege,Preferential right ]
Özel hukuk, kamu hukuku ve icra iflâs hukukuna göre,
bir alaca¤›n öncelikle elde edilmesi hakk›na denir.
Anonim ortakl›klarda, ç›kar›lan tahvil ya da yeni paylar›
öncelikle sat›n alma hakk›d›r. (TK m. 394)
Merkezi Londra’da bulunan ticaret ve bankac›l›k kuruluflu. 1804’te N.M. Rothschild and Sons ad›yla kuruldu.
1970’te s›n›rl› sorumlu bir flirkete dönüfltü. 1976’da yat›r›m yönetimi ve dan›flmanl›k hizmetlerini yürüten
N.M. Rothschild Asset Management Ltd.’e devrolundu.
M. D ural
S. Abaç
Rücu Hakk›
Royal Bank Of Canada
[Alm. Regressrecht, Rückgriffsrecht] [Fr. Droit de
recours] [‹ng. Right of recourse]
Bir ödemede bulunan kimsenin bu ödemeden yararlananlara baflvurmas›d›r. Bir kimse, kendisinin yan› s›ra
baflkalar›n› da ilgilendiren bir borcu ödemiflse, di¤erlerine rücu eder ve ödedi¤inden onlar›n pay›na düflen
miktar›n kendisine geri ödenmesini isteyebilir.
Bazen aradaki iç iliflkiye göre, ödedi¤inin tamam›n›
da isteyebilir.
Rücu hakk› genel olarak müteselsil sorumluluk (BK
m. 50.51) ve müteselsil borçlarda (BK m. 141 vd.)
düzenlenmifltir. Bunun gibi, müflterek maliklerden biri,
kendisine düflen masraf pay›ndan fazlas›n› ödemifl ise,
ödedi¤i fazla miktar için di¤erine rücu eder (MK m.
626)
Poliçede muhatap taraf›ndan ödenmeyen poliçe için
de poliçe hamilinin aradaki kiflilere rücu hakk› vard›r.
Buna özel olarak müracaat hakk› denir (Bkz. Poliçe,
Protesto, Retret)
M. Dural
Merkezi Quebec’tedir. 1869 y›l›nda kurulmufltur. 1995
itibariyle sermayesi 4,9 milyar, mevduat toplam› 143,5
milyar, bilanço toplam› 183,6 milyar Dolar’d›r. Kanada’da 1 513, di¤er ülkelerde 6 flubesi vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Royal Bank of Scotland plc
Merkezi ‹skoçya’n›n Edinburgh flehrindedir. 1927’de
kral ferman› ile kuruldu, 1969’da The Royal Bank of
Scotland Ltd. ad›n› ald›. 1980’de ‹ngiltere fiirketler Kanunu uyar›nca flimdiki adla tescil olundu. 1969’da National Commerce Bank of Scotland Ltd., 1985’te de
Williams and Glyn’s Bank ile birleflti. Sermayesinin tamam›na sahip oldu¤u bafll›ca ifltirakleri National Commercial and Glyns Ltd., Royal Bank Development Ltd.
Royal Bank Leasing Ltd., Royal Scot Finance Co. Ltd.
ve Logonair Ltd.’dir. 1995 itibariyle sermayesi 479 milyon, mevduat toplam› 41,454 milyar, bilanço toplam›
51,046 milyar Sterlin’dir. ‹skoçya ve Londra’da 784 flubesi vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Rüflvet
[Alm. Bestechung] [Fr. Corruption ] [‹ng. Bribing]
Kamu görevlilerine, yetki alanlar›na giren konularda
hakl› ya da haks›z bir ifl gördülebilmek için verilen para
veya hediyelerdir.
Rüflvet olay› eski ça¤lardan beri varolan toplumsal
bir hastal›kt›r. Çeflitli dönemlerde rüflvet verenler ve
bunu kabul edenler için a¤›r cezai yapt›r›mlar (müeyyideler) uygulanm›flt›r. Son y›llarda, uluslararas›
ekonomik iliflikilerin yayg›nlaflmas› ile birlikte, özellikle döviz kontrol sistemi uygulanan ülkelerde rüflvet yayg›nl›k kazanm›flt›r. Buna ek olarak uluslararas› flirketler,ekonomik iliflkilerde bulunduklar› ülkelerde faaliyetlerini sürdürebilmek için rüflvet olarak verdikleri para ve
hediyeleri maliyet unsuru (komisyon giderleri) olarak
kabul etmeye bafllam›fllard›r. Ayr›ca, rüflvet laylar›na üst
düzeydeki yöneticilerin de kar›flt›klar› olmaktad›r.
B. Y›lmaz
Röleve
(Bkz. Derleme)
Rueff, Jacques (1896-1978)
Liberal Frans›z iktisatç›. 1928’de Frans›z paras›na istikrar kazand›rmay› hedef tutan önlemlerin haz›rl›¤›nda çal›flt›. 1958’den sonra gayri resmi olarak De Gaule’ün iktisadi ve mali konularda dan›flmanl›¤›n› yapt›. 1959’da
Louis Armand ile beraber Frans›z ekonomisinin genel
bir incemesini yaparak bir önlemler paketi haz›rlad›.
F. Ergin
Rüchan Hakk›
[Alm. Vorzugsrecht, Prioritaetsrecht ] [Fr. Droit de privilége, Droit de priorité, Privilège ] [‹ng. Right of prefe-
1109
Download