Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Dene mli Serbestlik Daire Başkanlığı T�rk�ye��e �enet�ml� Ser�estl�k 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu ��l��r� ��ta�ı “ Uluslararası Yaklaşımlar” Internat�onal 10th �nn��ersary Sympos�um o� Turk�sh �ro�at�on �ro�ee��n�s “ Internat�onal �pproa�hes” Düzenleyen Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Dene mli Serbestlik Daire Başkanlığı 8-10 Aralık, 2015 İstanbul 1 Copyright ©2016 Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Sempozyum kitabındaki yazıların bölüm sorumluluğu yazarın kendisine aittir. Editörün herhangi bir sorumluluğu yoktur. © Bu kitabın her hakkı saklıdır. Bu eserde kanunlara aykırı, karalayıcı, müstehcen unsurlar bulunmamaktadır. Yer alan görüşler yazarlara aittir. Yazının elektronik formları ve diğer yayın yolları da dahil olmak üzere tamamen ya da kısmen yazı sahibinin eğitim amaçlı faaliyetleri, tamamen ya da kısmen yazı sahibinin kendi yazdığı kitap ile yazarın kendi çalıştığı kurumda kurum içi dağıtım amacı ile basılı çalışmasının kopyaları ve çoğaltılması Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nden izin alınması koşulu ile yapılabilir. Editör Deniz Özyörük Yayına Hazırlayan Faruk Çelik Hazırlık- Baskı Artpub Medya 0312 442 10 30 www.artpubmedya.com Türkiye’de Denetimli Serbestliğin 10. Yılı Uluslararası Sempozyumu Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Büyük Sanayi 1. Cadde Sütçü Kemal İşhanı No 7/236-237 İskitler - Ankara 0312 384 41 82 - 341 51 05 Sertifika No: 15689 Haziran 2016 ISBN: 978-975-7978-76-3 TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK 10. YIL ULUSLARARASI SEMPOZYUMU SEMPOZYUM BAŞKANI Bekir Bozdağ Adalet Bakanı DÜZENLEME KURULU Kenan İpek - Adalet Bakanlığı Müsteşarı Enis Yavuz Yıldırım - Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Yıldız - Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı Adnan Korkmaz - Destek Hizmetleri Daire Başkanı Handan Oruç Ömeroğlu - Tetkik Hakimi Alperen Öztürk - Tetkik Hakimi Burhan Yener - Müdür Yardımcısı Deniz Özyörük - Sosyolog Dr. Kaya Göktepe - Sosyolog Z. Öznur Sümer - Psikolog iii SEMPOZYUM BİLİM KURULU Prof. Dr. Yüksel Baykara Acar Prof. Dr. Adem Sözüer Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan Prof. Dr. Asaf Varol Prof. Dr. Bengi Semerci Prof. Dr. Durmuş Tezcan Prof. Dr. Faruk Aşçıoğlu Prof. Dr. Gülsen Demir Prof. Dr. Hakan Acar Prof. Dr. Işıl Bulut Prof. Dr. Marek Chawarski Prof. Dr. Faye Sharon Taxman Prof. Dr. Ioan Durnescu Prof. Dr. İlhan Üzülmez Prof. Dr. Muharrem Özen Prof. Dr. Mustafa Yıldırım Prof. Dr. Nurdan Duman Prof. Dr. Rahmi Yaran Prof. Dr. Tülin İçli Prof. Dr. Veli Duyan Prof. Dr. Veli Özer Özbek Prof. Dr. Yasemin Özkan Prof. Dr. Y. Mustafa Keskin Prof. Dr. Frederick Altice Prof. Dr. Kuat Rakhimberdin iv Prof. Dr. Zehra Arıkan Doç. Dr. Abulfez Süleymananov Doç. Dr. Elif Gökçearslan Çifci Doç. Dr. Ertan Kahramanoğlu Doç. Dr. Görkem Yararbaş Doç. Dr. Müjdat Avcı Doç. Dr. Nergiz Cantürk Doç. Dr. Yusuf Genç Doç. Dr. Svetlana Baimoldina Doç. Dr. Arash Alaei Yrd. Doç. Dr. Özgür Bolat Yrd. Doç. Dr. Şebnem Özkan Yrd. Doç. Dr. Tuba Topçuoğlu Dr. Asıf Bayramov Dr. Hakan A. Yavuz Dr. Kaya Göktepe Dr. Mustafa Koçancı Dr. Uğur Evcin Dr. Vehbi Kadri Kamer Michiel Van Der Veen Osman Atalay Regimantas Mikeliunas Zivile Miknaite ÖNSÖZ Suç ve ceza politikasının amacı, öncelikli olarak toplumun tüm kesimini suçlardan korumak, suç işleyen bireyi iyileştirmek, işlediği suçtan pişman olmasını sağlayarak bireyin yeniden suç işlemesini önlemek ve üretken bir birey olarak toplum içinde yer almasına yardımcı olmaktır. Yurt dışında birçok ülke tarafından uzun yıllardır uygulanmakta ve çağdaş infaz sistemlerinin önemli bir bileşenini oluşturan denetimli serbestlik Ülkemizde de, 2000’li yıllarda infaz alanındaki bir dizi köklü reform çalışmaları kapsamında yapılan değişiklikler ile ülkemiz ceza infaz sistemi içinde yerini almıştır. Denetimli serbestlik hizmetleri, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ile kurulmuş; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile görev alanı tanımlanmıştır. Kuruluşundan bu yana geçen 10 yıllık süre zarfında da denetimli serbestlik hizmetlerinin geliştirilmesi ve daha etkin hale getirilmesi için ulusal ve uluslararası projeler, personel eğitimleri, yurt dışı çalışma ziyaretleri, mevzuat çalışmaları, kurumlararası işbirliği çalışmaları, görsel ve yazılı bilgilendirici dokümanlar gibi pek çok çalışma yürüterek kısa sürede büyük aşama kaydetmiş, ceza infaz sistemimizin önemli ve vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Yine bu süreçte, ceza ve adalet sistemi ile birlikte denetimli serbestlik hizmetlerinde de yenilikçi bir politika benimsenmiş, sistemin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi adına, ihtiyaçlar ve gereklilikler doğrultusunda mevzuat değişiklikleri, fiziksel alt yapının geliştirilmesi, alanda nitelikli personelin görevlendirilmesinin sağlanması ile birlikte elektronik izleme takip ve yöntemlerinin kullanılmaya başlanması gibi daha pek çok konuda ciddi adımlar atımış, ülke çapında belirli bir standart yakalanmıştır. Ancak, bu tamamlanmış bir süreç değildir. Değişen ve gelişen dünyamızla birlikte, pek tabi ki ülkemizde de, bu alanda yapılacak çok şey vardır, olmaya da devam edecektir. Cezaların infazı, hükümlülerin cezalarını insan hak ve onuruna yakışır bir şekilde tamamlamaları, rehabilitasyonları, eğitimleri ve salıverilme sonrası yeniden topluma uyum sağlamaları konularında çalışan; bu alanda araştırma ve inceleme yaparak uygulamalarda etkin, verimli, nitelikli ve uluslararası düzeyde hizmet sunmayı amaçlayan Bakanlığımız Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne ve sempozyumun gerçekleştirilmesi için yoğun bir tempoda çalışan Sempozyum Düzenleme Kurulu’na teşekkür ederim. Bekir Bozdağ Adalet Bakanı v SUNUŞ Türkiye’de denetimli serbestlik sistemi 2005 yılında 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu ile kurulmuş; geride bıraktığımız bu 10 yıllık süre zarfında, sistemin görevlerini en iyi şekilde yerine getirmesi sağlanmaya çalışılmış ve denetimli serbestlik uygulamaları Türkiye ceza infaz sisteminde önemli bir noktaya gelmiştir. Denetimli serbestliğin kapsamı ve uygulama alanını genişleten mevzuat değişiklikleri ile birlikte, elektronik izleme sisteminin kullanımının yaygınlaştırılması, hükümlülerin uzmanlaşmış bir değerlendirmeye tabi tutulması, bu değerlendirme neticesinde bireysel ihtiyaçları ve risk durumlarına göre eğitim ve iyileştirme programlarına alınması gibi pek çok uygulama ile denetimli serbestlik daha sistematik bir yapıya dönüşmüştür. Kurulduğu günden bu yana, denetimli serbestlik sisteminin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için temel yaklaşımımız sistem içindeki ihtiyaçlarımızı, eksikliklerimizi titizlikle tespit etmek, uluslararası uygulamaları tüm yönüyle incelemek ve değerlendirmek, bunun sonucunda da ihtiyaç duyulan alanlarda çalışmalar yürüterek, aşama aşama eksikliklerimizi tamamlamak olmuştur. 2015 yılı denetimli serbestlik sistemi açısından somut çıktıları olan, sistemin gelişmesine ve güçlenmesine katkı sağlayan önemli çalışmalar yürüttüğümüz bir yıl olmuştur. Bu çalışmalardan biri de, alanında uzman ulusal ve uluslararası katılımcıların katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz “Denetimli Serbestlikte Uluslararası Yaklaşımlar” temalı “Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Sempozyumu” dur. “Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Ulusalararası Sempozyumu”, ülkemiz ceza adalet sistemi içerisinde yer alışının 10. yılında, denetimli serbestlik sisteminin on yıllık deneyimini uluslararası platforma ve özellikle bölge ülkelerine aktarmak, dünya genelindeki iyi uygulama örneklerini görmek, yerel ve küresel ölçekteki akademik çevrelerin bu alandaki çalışmalarını değerlendirmek üzere; akademisyen ve uygulayıcıları bir araya getirerek, güncel bilimsel çalışmaları paylaşmak ve bilimsel bir tartışma ortamı yaratmak amacıyla 8-10 Aralık 2015 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenmiştir. Üç günlük sempozyum süresince; yurtdışından ve ülkemizden birbirinden değerli akademisyen, araştırmacı ve uygulayıcılar bildirileri ile sempozyumda yer almışlar, denetimli serbestlik ve ilgili alanlardaki araştırmalarını bizlerle paylaşmışlardır. Ayrıca sempozyumda, oturumlar sırasında denetimli serbestliğe ilişkin konular tartışılmış, tespit, öneri ve değerlendirmelerle denetimli serbestlik sistemine dair oldukça önemli girdiler elde edilmiştir. Bu nedenle, geniş bir katılımcı yelpazesi ile gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Sempozyumu”, bilgi ve deneyim paylaşımının sağlanması, yeni çalışmalar için zemin oluşturması ve ülkemizde 2005 yılından bu yana faaliyet gösteren denetimli serbestlik sisteminin, dolayısıyla da ceza infaz sisteminin gelişmesi ve güçlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Denetimli serbestlik sistemimizin kurulduğu tarihten bu yana her faaliyet, sistemi bir sonraki aşamaya geçiren çok önemli basamaklar olarak görülmüştür. Bu nedenle, bu sempozyum da hiç şüphesiz ki, önemli vi bilgi ve tecrübeler edinilmesinde, denetimli serbestlik siteminin güçlendirilmesi için farklı bakış açıları geliştirilmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Ülkemizdeki denetimli serbestlik sisteminin daha ileriye gitmesinde desteklerini her zaman hissettiğimiz Adalet Bakanımız Sayın Bekir BOZDAĞ’a sonsuz minnettarlığımı belirterek, bilgi ve tecrübelerini paylaşmak üzere yurtdışından ve ülkemizden katılım sağlayan tüm katılımcılarımıza ve sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Sempozyum Kitabının, alanda çalışan ve alana ilgi duyan herkese katkı sağlaması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. Kenan İpek Adalet Bakanlığı Müsteşarı vii Uluslararası Yaklaşımlar International Approaches viii Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 İÇİNDEKİLER DENETİMLİ SERBESTLİK Türkiye’de Denetimli Serbestlik Uygulamaları................................................................................................................3-7 Esat Işık Ceza Hukukunda İnfaz Hukukunun Yeri ve Denetimli Serbestlik..................................................................................8-12 Osman Atalay CEZA ADALET SİSTEMİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK Türkiye’de Denetimli Serbestlik Mümkün Müdür? Dünü, Bugünü ve Yarınıyla Türk Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik....................................................................................................................................................15-23 Hakan A. Yavuz Türkiye’de Denetimli Serbestlik Sisteminin Kuruluşu ve Gelişimi...............................................................................24-26 Vehbi Kadri Kamer Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Hapis Cezasının İnfazı...............................................................................27-31 Timur Demirbaş Yargı Kararları Işığında Kamu Hizmeti Yaptırımı..........................................................................................................32-37 Muharrem Özen Denetimli Serbestlik Kavramının Tarihsel ve Entellektüel Kökleri Üzerine: Suç ve Ceza İlişkisi ve Hapisanenin Dönüşümü Bağlamında Bir Değerlendirme.................................................................................................................38-46 Mehmet Evkuran Denetimli Serbestliğin Doğuşuna Kadar Avrupa Tarihinde Suç ve Ceza.....................................................................47-53 Cemal Karadöl Uluslararası Hukuk Metinlerinde Denetimli Serbestlik...............................................................................................54-57 Erdem İzzet Külçür DÜNYADA ÇEŞİTLİ DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMA ÖRNEKLERİ Hollanda’da Denetimli Serbestlik................................................................................................................................61-67 Özgür Altındağ Ahmet Ege Prisoner’s Transitions: Roma and Romanian Prisoners Finding Their Way Back into Society...................................68-75 Ioan Durnescu Andre Istrate Kazakistan Cumhuriyeti Yüksek Denetim Uygulamasına İlişkin Savcılık Organlarının Faaliyetleri............................76-82 Svetlana Baimoldina Litvanya’da Dentimli Serbestlik, Avrupa Üyesi Ülkelerde Denetimli Serbestlik Uygulamaları ve Teorik Kuramlar..................................................................................................................................83-85 Regimantas Mikaliunas DENETİMLİ SERBESTLİKTE TEDAVİ HİZMETLERİ Suça Sürüklenen Ergende Bağlanma Stilleri ve Madde Kötüye Kullanımı.................................................................89-92 Ayşe Rodopman Arman ix Uluslararası Yaklaşımlar International Approaches Madde Bağımlılığı Tedavisi için Denetimli Serbestlik Şubeleri Tarafından Amatem’e Gönderilen Kişilere Yönelik Uygulamalarda Karşılaşılan Sorunlar..............................................................................................................93-97 Kamil Alptekin Ercan Mutlu Elmas Akın DENETİMLİ SERBESTLİKTE EĞİTİM VE İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI İLE BAZI DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI Bireyselleştirilmiş Planlama ve İyileştirme..............................................................................................................101-106 Hüseyin Güzel Denetimli Serbestlik Uygulamalarında Grup Çalışmalarının Önemi: Eşine Şiddet Uygulayanlar Açısından Bir Değerlendirme...................................................................................................................................................107-113 Gizem Çelik Denetimli Serbestlik Hizmetlerinde Personel Gelişimi ve Eğitimine Genel Bakış..................................................114-121 Duygu Altın Denetimli Serbestlikte Penolojik Yaklaşım..............................................................................................................122-129 Durmuşali Sağlık Emine Büşra Kurt Denetimli Serbestlik Uzmanlarının Motivasyonel Görüşme Hakkındaki Bilgi ve Tutumları..................................130-137 Duygu Altın Mine Pazarcıkcı Ebru Aldemir Denetimli Serbestlik Sisteminde Meslek Elemanlarının Eğitim ve İyileştirme Sürecinde Yaşadığı Sorunlar ve Çözüm Yolları...........................................................................................................................................................138-144 Emrullah Yıldız Mine Tiryaki Mahkûmların İyileştirilmesinde Zorunlu Çalıştırmanın Önemi..............................................................................145-157 Şükrü Bilgiç Cezaevi, Damga ve İşsizlik Bağlamında Hükümlüyü İncelemek..............................................................................158-163 Ramazan Aydoğan Rabia Şahin DENETİMLİ SERBESTLİK VE BİLİŞİM HİZMETLERİ Türkiye’de Adli Bilişim Eğitimi ve Denetimli Serbestlik Uygulamaları....................................................................167-172 Asaf Varol Biyometrik Güvenlik Sistemlerinin Performans Analizi..........................................................................................173-178 Engin Avcı Songül Karakuş Türker Tuncer Asaf Varol Investigation of Smartphone Usage as Probationary Tool with A Preliminary Design..........................................179-187 Mehmet Kaya Asaf Varol Shannon Conley x Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 A Comparative Study on Probation Terms for Cyber-Crimes and Other Crimes......................................................188-194 Malek Harbawi Asaf Varol Türkiye ve Dünya’da Elektronik İzleme Yöntemleri ve Elektronik İzlemede Kullanılan Cihazlar Üzerine Bir Araştırma............................................................................................................................................................195-205 Nilay Yıldırım Asaf Varol Elektronik İzleme Sistemlerinin Farklı Ülkelere Göre İncelenmesi...........................................................................206-213 Zafer Güler Elektronik İzleme Teknolojisi ve Türkiye’de Uygulanması.......................................................................................214-218 Dursun Zafer Şeker Yunus Serhat Bıçakçı Electronic Monitoring Technologies and Rehabilitative Potential...........................................................................219-222 Yusuf Öztürk New Generation Electronic Monitoring Technology...............................................................................................223-231 Shannon Conley DENETİMLİ SERBESTLİKTE ÇOCUK VE ERGENLER Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Suça Sürüklenen Çocuklara Yönelik Onarıcı Adalet Programları....................235-242 Abulfez Süleymanov Dünyada ve Azerbaycan’da Suça Sürüklenen Çocuklara Yönelik Denetimli Serbestlik Uygulamaları Juvenile Adli Sistemi..............................................................................................................................................................243-246 Elnara Garibova Denetimli Serbestlik Kapsamında Çocuk Hükümlü ile Görüşme ve Süpervizyon...................................................247-251 Özden Bademci Denetimli Serbestlik Kapsamındaki Gençlerin Sosyal Hayata Dâhil Edilmesine İlişkin Proje Uygulaması “Suçun Kıyısından Hayata Açılan Liman”................................................................................................................252-257 Rahman Çakır Çocuklara Yönelik Denetimli Serbestlik Uygulamalarında Sosyal Hizmet Müdahalesinin Önemi....................... 258-267 Zeki Karataş Adalet Sistemi İçinde Ergen Olmak..........................................................................................................................268-272 Onur Tuğçe Poyraz Fındık Denetimli Serbestlik Tedbiri Altındaki Çocuk ve Gençler: Betimleyici Bir Çalışma................................................. 273-283 Sevtap Yeşil Kocagazioğlu Deniz Işıker Bedir Tunç Demircan Denetimli Serbestlik Tedbiri Altındaki Hükümlülerde Yeniden Suç İşleme Eğilimi (Residivizm), Bu Oranlarının Ölçülmesi ve Uluslararası Uygulamalara Dair Değerlendirme ...............................................................................284-295 Halil İbrahim Dizman xi Uluslararası Yaklaşımlar International Approaches Denetimli Serbestlikte Mağdurun Konumu............................................................................................................296-308 Ayhan Erbay Oben Südütemiz Orhan Güldiker DENETİMLİ SERBESTLİKTE SİVİL TOPLUM VE GELECEK PROJEKSİYONU Samsun’da Denetimli Serbestlik Yükümlülerine Yönelik İyileştirme Kapsamında STK’larla İşbirliği Halinde Verilen Mesleki Kursların Yeniden Suç İşlemeyi Önlemedeki Katkıları...................................................................311-315 Canan Soğukpınar Yeşim Gürsoy Hanife Papila Sevil Bilasa Abdurrahman Aksoy Hakan Leblebicioğlu Uyuşturucu Mahkemeleri ve Denetimli Serbestlik: Bir Politika Transferinin Değerlendirilmesi...........................316-322 Arif Akgül İzzet Lofça Probation and the Civil Society in Kazakhstan: Challenges, Risks and Collisions.................................................323-329 Kuat Rakhimberdin DENETİMLİ SERBESTLİKTE İNANÇ VE DEĞERLER Suça Dini Değerlerle İrtifa Kaybettirmek.................................................................................................................333-339 Mustafa Tekin İnanç ve Maneviyatın Rehberliğinde Suç Azalımının İngiltere ve Türkiye’de Karşılaştırmalı Olarak Değerlendirilmesi................................................................................................................................................... 340-351 Harun Işık Suç Kavramı Açısından: Dinin, Ahlakın ve Hukukun Sosyo-Kültürel Konumu ve Statüsü......................................352-356 Asıf Bayramov Denetimli Serbestlikte Değerler Eğitimi ve Moral Rehberlik..................................................................................357-368 Kamil Çoştu Hükümlü ve Tutuklulara Yönelik Manevi Destek Hizmetlerinin Dünü, Bugünü, Yarını..........................................369-374 Bayram Demirtaş Suç Tekrarının Önlenmesinde ve Hükümlülerin Topluma Kazandırılmasında Değerler Eğitiminin Önemi.........375-378 Şebnem Özkan İnsanın Ontolojik Yapısından Hareketle Suçun Önlenmesi.....................................................................................379-393 Necati Demir CEZA İNFAZ KURUMLARINDA EĞİTİM VE İYİLEŞTİRME Ceza İnfaz Kurumlarında Yürütülen Eğitim ve Meslek Edindirme Faaliyetlerinin Yaşam Boyu Öğrenmeye Etkisi................................................................................................................................397-404 Firdevs GÜNEŞ Şaban ŞEN xii Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Ceza İnfaz Kurumlarındaki Suçluların Üniversite Eğitimlerine Devamlarında Karşılaşılan Bazı Sorunlar ve Çözüm Önerileri........................................................................................................................... 405-413 Nurhayat Varol Birleşmiş Milletler Kadın Mahpuslara Uygulanacak Standart Kurallar ve Kadın Suçlulara Uygulanacak Hapis Dışı Önlemlere İlişkin Kurallar ve Kadın Mahpuslar Denetimli Serbestlik Uygulamaları.............................414-418 E. Eylem Aksoy Retornaz Ceza İnfaz Kurumlarında Suçlunun Islah Edilmesinde Destekleyici Çalışmalar......................................................419-422 Sevinc Aliyeva TEDAVİ HİZMETLERİ ÇALIŞTAYI Uyuşturucu Madde Kullanımı Olan Ergen ve Gençlerde Tedavi Yaklaşımı ve Bir Model Önerisi.......................... 425-431 Mehmet Muhsin Aslan Denetimli Serbestlik Sistemi Açısından Madde Kullanımı ile Kadına Yönelik Şiddet Arasındaki İlişki...................432-442 Fatma Yassı Kadriye Kaçtı DENETİMLİ SERBESTLİKTE İNSAN KAYNAKLARI VE BİLİMSEL ÇALIŞMALAR Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Etkinliğinin Bilimsel Olarak Değerlendirilmesi.............................445-455 Tuba Topçuoğlu Akademik Alanda Üretilen Denetimli Serbestlik Çalışmaları (2005-2015).............................................................456-460 Ömer Miraç Yaman Burak Acar DENETİMLİ SERBESTLİKTE SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR Denetimli Serbestlik Uygulamalarının Toplumsal Bütünleşmeye Etkisi.................................................................463-475 Gönül Demez Cihan Ertan Meral Timurturkan Elife Kart Selim Cankurtaran Denetimli Serbestliğin Yararlanıcılar Üzerindeki Psiko-Sosyal Etkileri....................................................................476-488 Yusuf Genç Denetimli Serbestlik Müdürlükleri Tarafından Takibi Yapılan Yükümlülerin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Tabanlarına İlişkin Bazı Tespitler: Bolu Örneği.........................................................................................................489-497 Y. Mustafa Keskin Hükümlülerin Suç ve Yerleşim Yeri Açısından Değerlendirilmesi: İstanbul İli Bakırköy Adli Yargı Bölgesi Örneği..........................................................................................................................................498-508 Kaya Göktepe xiii Uluslararası Yaklaşımlar International Approaches xiv Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİK 1 Denetimli Serbestlik Probation System 2 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI Esat Işık Denetimli Serbestlik Daire Başkanı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü hakimesat@hotmail.com Mahkemeler Tarafından Verilen Denetimli Serbestlik Kararları Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kapsamı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve 5395 Çocuk Koruma Kanunu ile belirlenmiştir. İlgili kanunlarda düzenlenmiş olan; tedavi ve denetimli serbestlik (TCK 191), adli kontrol (CMK 109-ÇKK 20), şarta bağlı erken tahliye (CGTİHK 105/A), adli para cezası karşılığı kamuya yararlı bir işte çalıştırılma (CGTİHK 106/3), çocukların denetim altına alınması (ÇKK 36), hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde verilen yükümlülük (CMK 231), kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar (TCK 50), hapis cezasının ertelenmesi halinde verilen yükümlülükler (TCK 51), belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma (TCK 53), etkin pişmanlık kapsamında verilen denetimli serbestlik (TCK 221), koşullu salıverilme sonrası verilen yükümlülükler (CGTİK 107), mükerrirlere özgü denetimli serbestlik (CGTİHK 108) ve cezanın konutta infazı (CGTİK 110) kararları denetimli serbestlik müdürlüklerinin infazından sorumlu oldukları kararlardır. Bu kapsamda, sistemin kuruluş yıllı olan 2005 yılından bugüne kadar denetimli serbestlik müdürlükleri tarafından 1.999.982 şüpheli, sanık ve hükümlü hakkında verilmiş, 748.057 denetimli serbestlik kararının infazı tamamlanmış, 273.401 kararın infazına da halen devam edilmektedir. Bu kararların yerine getirilmesinde müdürlüklerin tabii oldukları temel mevzuat; yukarıda sayılan ilgili Kanun hükümlerinin yanı sıra, 5 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’dir. Denetimli Serbestlik Teşkilat Yapısı Denetimli serbestlik, yardım ve koruma hizmetleri, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesin3 Denetimli Serbestlik Probation System de Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı, taşra teşkilatı olarak ise adalet komisyonunun bulunduğu 139 merkezde oluşturulan denetimli serbestlik müdürlükleri ve koruma kurulları tarafından yürütülmektedir. Daire Başkanlığı’nda 1 Daire Başkanı, 2 Tetkik Hakimi, 5 Şube Müdürü, 9 Uzman ve 12 Memur görev yapmaktadır. Müdürlüklerde 2015 yılı itibarıyla, 87 müdür, 32 müdür yardımcısı, 1.098 denetimli serbestlik uzmanı (350 öğretmen, 195 psikolog, 470 sosyolog, 82 sosyal çalışmacı), 2.632 denetimli serbestlik memuru ve diğer yardımcı hizmet çalışanları olmak üzere toplam 4.186 personel görev yapmaktadır. Denetimli Serbestlik Sisteminde Müdürlüklerin Çalışma Yapısı 5 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği hükümleri gereğince denetimli serbestlik müdürlüklerinde tüm çalışmalar büro yapısı içerisinde yerine getirilmektedir. Denetimli serbestlik müdürlüklerinde; gelen evrak, kayıt kabul, değerlendirme ve planlama, infaz, eğitim ve iyileştirme, denetim, mağdur destek hizmetleri, koruma kurulları ve idari ve mali işler olmak üzere 9 büro bulunmaktadır. Özelleştirilmiş görevleri bulunan mağdur destek hizmetleri, koruma kurulları ve idari ve mali işler büroları dışında, genel olarak denetimli serbestlik kararları; kararın gelen evrak bürosunca incelenmesi, ilgili kişiye yapılacak tebligat işlemlerinin gerçekleştirilmesi, kişinin denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurusunun alınması, ilk bilgilendirme, değerlendirme planlama bürosunca risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, kişi hakkında adli makamlarca verilmiş olan karar ve değerlendirme neticesi dikkate alınarak bir denetim planının oluşturulması, kişinin infaz ve iyileştirme bürolarınca yürütülmekte olan bireysel görüşme, grup çalışması ve seminer vb. programlara dahil edilmesi, kişi hakkındaki denetim ve takip çalışmalarına başlanması ve infaz süresinin tamamlanması ile sürecin sonlandırılması şeklinde yerine getirilmektedir. Adli Makamlara Rapor Hizmeti Sunma Cumhuriyet savcılığı veya mahkemelerin talep etmesi üzerine, denetimli serbestlik müdürlüklerinde görevli uzmanlar tarafından, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında, şüpheli veya sanığın kendisinin ve çevresinin sistemli bir bakış açısıyla değerlendirildiği ve toplumla bütünleşmesi amacıyla ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynaklarla ilgili önerilerin bulunduğu sosyal araştırma raporu düzenlenmesi suretiyle mahkemelere yardımcı olunmaktadır. Raporda; şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri, varsa önceki suç bilgileri, sağlık bilgileri, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile tutum ve davranışları suç işlenmesinde risk oluşturabilecek unsurlar ve kişinin topluma ve kendisine zarar verme riski değerlendirilmektedir. Salıverilme Sonrası Eski Hükümlülere ve Suçtan Zarar Görenlere Destek Olma Suçtan zarar gören kişilerin karşılaştıkları sosyal ve ekonomik sorunların çözümü ile ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülerin meslek veya sanat edinmeleri, iş bulmaları, çocuk ve genç hükümlülerin öğrenimlerine devam etmeleri 4 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 konularında yardımcı olmak üzere koruma, yardım ve destek hizmetleri kapsamında adalet komisyonunun bulunduğu 139 merkezde Cumhuriyet başsavcılığına bağlı olarak kurulan koruma kurulları faaliyet göstermektedir. Adalet komisyonun bulunduğu 139 merkezde teşkilatlanan koruma kurulları; Cumhuriyet başsavcısının veya görevlendireceği Cumhuriyet başsavcı vekili ya da Cumhuriyet savcısının başkanlığında; baro temsilcisi, belediye başkanı veya görevlendireceği yardımcısı, Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenecek bir Ceza İnfaz Kurumu Müdürü, Denetimli Serbestlik Müdürü, Milli Eğitim İl/İlçe Müdürü, Aile ve Sosyal Politikalar İl/İlçe Müdürü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı İl/İlçe temsilcisi, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü, Ziraat ve Halk Bankası Müdürleri, ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları, borsalar, esnaf ve sanatkarlar birliği yöneticileri ile varsa kamuya ait fabrikalar ve istekleri halinde kamuya yararlı dernek veya vakıflar ve özel bankaların yönetici seviyesindeki temsilcilerinden Cumhuriyet başsavcısı tarafından uygun görülenlerin katılımından oluşmaktadır. Koruma kurulları üye yapısı itibarıyla, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte mağdurlara ve ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülere götürülecek yardımlar konusunda sivil toplum örgütlerini, dernek ve vakıfları bünyesine alarak, toplumun her kesiminin bu oluşuma ve faaliyetlere katkıda bulunmasını amaçlamaktadır. Koruma kurulları aracılığıyla suçtan zarar gören kişilere ve eski hükümlülere; ayni ve nakdi yardım, iş bulma, kredi temini, eğitim, sağlık, psiko-sosyal vb. konularda yardımcı olunmaktadır. Bu kapsamda; suçtan zarar gören kişilere ve eski hükümlülere koruma kurulları aracılığıyla 1.839 ayni, 1.440 nakdi, 1.589 iş, 141 kredi, 1.395 eğitim, 46 sağlık, 293 psiko-sosyal ve 571 diğer (proje faaliyetleri, bilgilendirme, barınma vb.) olmak üzere toplam 7.314 yardım yapılmıştır. Denetimli Serbestlik Sisteminde Risk ve İhtiyaç Değerlendirme Sistemi ve Planlama Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesine karar verilen sanık veya hükümlülere yönelik çalışmalar, risk ve ihtiyaç değerlendirme sistemi temelinde hazırlanan planlama çerçevesinde yürütülmektedir. Adlî mercilerce verilen tedbir ve kararlar kapsamında denetimli serbestliğe tabii yükümlüler; işledikleri suç türleri, suç tekrarları, suça dair pişmanlık ve mağdura verdikleri zarara ilişkin farkındalık düzeyleri, yetiştikleri ve bulundukları sosyal çevre, psiko-sosyal, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik açılardan farklılık göstermektedir. Denetimli serbestlik uygulamaları bu değişkenleri gözeterek, yükümlülerin toplumsal uyumunu güçlendirmek ve suçtan uzak kalmaları amacına ulaşabilmek için kişi hakkında ne tür infaz ve iyileştirme çalışmalarının yapılacağını, hangi programlara katıldığında ihtiyaçlarının karşılanacağını dikkate alarak yükümlü hakkındaki tüm eğitim ve iyileştirme çalışmalarını bu temelde planlamaktadır. Bunun için; yükümlünün denetimli serbestliğe ilk müracaatında “risk” ve “ihtiyaçlar”ı tespit edilmekte, yükümlünün infaz sürecinin planlandığı Denetim Planı bu veriler dikkate alınarak hazırlanmaktadır. Risk ve ihtiyaç değerlendirme sistemi, denetimli serbestlik kararlarının infaz sürecine ve yükümlülerin iyileştirme çalışmalarına esas olmak üzere yükümlünün davranışları, tutumları, özellikleri temelinde değerlendirilmesi ve sınıflandırılması sistemidir. Denetimli serbestlik sisteminde ceza infaz kurumlarından farklı olarak hükümlülerle toplum içinde çalışılması; başarılı bir infaz sağlamak için yükümlünün çok iyi tanınmasını, ihtiyacı olan doğru kaynak ve kurumlara yönlendirilmesini, denetim sürecinde olası tüm risklerin göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. Bu itibarla risk ve ihtiyaç değerlendirmesi, denetimli serbestlik uygulamalarının temelini oluşturmaktadır. Risk ve ihtiyaç saptaması ile ortak ihtiyaç ve risk grubuna ait yükümlüleri gruplamak ve ortak müdahalede bulunabilmek amaçlanmaktadır. Bu amaçla sistemde durum saptaması Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF) ile yapılmaktadır. Risk ve ihtiyaç değerlendirme aracında sorular yükümlülerin kimlik bilgisi ve infaz bilgisi gibi genel bilgiler, suç öyküsü ve suç işleme tekniği gibi statik bilgiler ve suç işlemelerinde etkili sosyal ve kişisel etkenleri içeren dinamik bilgilerden oluşmaktadır. Bu sorular aynı zamanda çeşitli risk indekslerini ortaya koymaktadır. Bu indekslerden tekrar suç işleme riski yükümlünün mevzuatta belirtilen infaz yükümlülüklerinin planlanmasını, diğer risk indeksleri (bağımlılık sorunu riski, zarar verme riski gibi) yükümlünün iyileştirme çalışmalarına ilişkin programların planlanmasını sağlamaktadır. 5 Denetimli Serbestlik Probation System Planlama Yükümlülerin denetimli serbestliğe tabii olduğu süre içerisinde belirlenen yükümlülükler ile uyması gereken kural ve sorumlulukların ortaya konması, infaz ve iyileştirme sürecinin etkin ve verimli olmasının sağlaması ve her türlü belirsizliğin ortadan kalkması amacıyla tüm süreçlerin planlanması gerektirmektedir. Bu amaçla, yükümlünün risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesinin ardından, hakkında verilen kararın içeriğine ve risk-ihtiyaç değerlendirme sonucuna uygun olarak toplum içinde denetim ve takibi ile iyileştirilmesine yönelik faaliyetler mevzuata uygun şekilde ve dinamik eğitim-iyileştirme program takviminde yer alan çalışmalar arasından uygun olan(lar)ın seçilmesi suretiyle yükümlüye özel bir Denetim Planı hazırlanmaktadır. Tüm denetimli serbestlik müdürlüklerinde planlama, müdürlükte yürütülen eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin (müdahale programı, kurs, seminer vb.) yer aldığı müdürlüğün kendisine özel oluşturulmuş “dinamik eğitim ve iyileştirme program takvimi” temelinde yerine getirilmektedir. Dinamik eğitim ve iyileştirme program takvimi, yükümlüler hakkında hazırlanacak denetim planlarının rehberlik ve iyileştirme bölümünde yer verilecek eğitim ve iyileştirme programlarının zaman, mekân, sorumlu personel, ilgili kurum gibi bilgilerini içermektedir. Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında eğitim iyileştirme faaliyetleri; bireysel görüşme, grup çalışmaları, seminer ve boş zaman etkinlikleri olmak üzere 4 temel alanda yürütülmektedir. Kişiyi tanımak, gerekli mesleki müdahalelerin yapılmasını sağlamak ve sonraki infaz ve iyileştirme sürecine hazırlamak için her yükümlü ile en az üç bireysel görüşme yapılmaktadır. Bireysel görüşmelerin ardından kişilerin ihtiyaçları gözetilerek, Sigara Alkol Madde Bağımlılığı Farkındalık Programı(SAMBA) (Grup/Okuma/Seminer), Öfke Kontrolü Programı, Hayat İçin Değişim Programı vb. yapılandırılmış müdahale programlarına alınmaktadır. Bu kapsamda 2015 yılı içerisinde denetimli serbestlik müdürlüklerinde çalışan uzmanlar tarafından toplam 494.984 bireysel görüşme, 5.138 grup çalışması yapılmıştır. Ayrıca kişiler ihtiyaçları gözetilerek; “hayır” diyebilme, duyguları tanımak, düşünce türleri, stresle başa çıkabilmek, aile içi iletişim, ebeveyn tutumları, bağımlılık, öfkeyi tanımak, iletişim becerileri, çatışma çözme, motivasyon gibi kişisel gelişim konularıyla ilgili seminer çalışmalarına dahil edilmektedir. Bu kapsamda; 2015 yılı içerisinde 13.998 seminer çalışması yapılmıştır. Uyuşturucu kullanıcıları ile gerçekleştirilen çalışmalarda etkili bir rehberlik için özel bir donanım ve eğitime ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda personelimiz düzenli olarak hizmet içi eğitimlere alınmaktadır. 2015 yılı içerisinde; yetişkinlere yönelik ve gençlere yönelik olmak üzere SAMBA Programı, Öfke Kontrol Programı, Hayat İçin Değişim Programı, ve diğer eğitim ve çalıştaylarla ilgili 49 eğitim düzenlenmiş olup, bu eğitimlerden 1.614 personelimiz faydalanmıştır. İyileştirme çalışmalarının bir kısmını da yükümlüler için belirlenecek boş zaman faaliyetleri oluşturmaktadır. Boş zaman faaliyetleri, özellikle iyileştirmenin sürdürülmesi ve desteklenmesinde büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla toplumun diğer kurum, kuruluş ve STK’larla işbirliği halinde yükümlülere yönelik çeşitli iş-uğraş terapi programları, sanatsal, kültürel ve hobi alanlarında çalışmalar geliştirilmekte ve desteklenmektedir. Yükümlünün belirlenen risk ve ihtiyaçları, bireysel özellikleri, tercihleri ve ilgi alanları, beceri ve kapasitesi, uzmanın hükümlüye ilişkin gözlem ve değerlendirmeleri boş zamanın yapılandırılmasında belirleyici kriterler arasında yer almaktadır. Sinema, tiyatro, belgesel gösterimleri, müze gezileri, fidan dikme etkinliği, kayak kursları, ebru kursu, satranç , futbol voleybol turnuvaları vb. faaliyetler boş zamanı faaliyetlerinden birkaçını oluşturmaktadır. Denetimli Serbestlik Hizmetlerinde Denetim, Takip ve Elektronik İzleme Haklarında denetimli serbestlik kararı verilmiş tüm şüpheli, sanık ve hükümlüler risk düzeyleri dikkate alınarak denetim ve takip altına alınmaktadırlar. Bu görevi yerine getirmek üzere denetimli serbestlik müdürlüklerinde denetim ekipleri görev yapmaktadır. Denetim ekipleri denetim görevlerini; görev araçları ve motorize ekipler ile yükümlüleri çalıştıkları, ikamet ettikleri yerlerde bire bir kontrol ederek yerine getirmektedir. 6 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Bu kapsamda; denetimli serbestlik müdürlükleri bünyesinde denetim ve takip görevlerini yerine getirmek üzere 2.632 infaz ve koruma memuru görev yapmaktadır. Elektronik İzleme Denetimli serbestlik altındaki şüpheli, sanık ve hükümlülerin denetim ve takiplerinde kullanılan diğer bir yöntem de Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olan Elektronik İzleme Merkezi’nin yönetiminde gerçekleştirilen elektronik izlemedir. Elektronik izleme; hüküm öncesinde tutuklama yerine verilen bazı adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesinde, hüküm sonrasında hapis cezası yerine verilen bazı seçenek cezaların infazında, salıverme sonrasında ise ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin toplum içinde denetim ve takibinde kullanılmaktadır. Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da belirlenen kişilere yaklaşmamaya dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle yerine getirilmektedir. Sürekli, etkin bir denetim ve takip yöntemi olan elektronik izleme sistemi ile 2013 yılından 31 Aralık 2015 tarihine kadar 12.257 kişi elektronik yöntemlerle izlenmiştir. Halen 2.492 kişinin denetim ve takiplerine devam edilmektedir. Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı bünyesinde 1 Şubat 2013 tarihinden bu yana hizmet veren Elektronik İzleme Merkezi 24 saat esası ve 48 personeli ile görev yapmaktadır. 5.000 kişinin elektronik yöntemlerle denetim ve takibine imkan veren elektronik izleme merkezinin giriş ve çıkışları elektronik sistemlerle kontrol edilmekte, çalışan personelin yükümlülerle yaptıkları görüşmeler ve tüm işlemleri kayıt altına alınmaktadır. Elektronik izlemenin veri güvenliği, UYAP Bilişim Sisteminin denetimi altındadır. Denetimli Serbestlik Sisteminde Yürütülmekte Olan Projeler Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı tarafından şu an itibari ile iki büyük proje yürütülmektedir. Bunlar; “Elektronik İzleme Sistemine Geçişte Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi” ve “Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinden Yararlanan Çocuklar İçin Etkili Bir Risk Değerlendirme Sisteminin Geliştirilmesi Projesi”dir. “Elektronik İzleme Sistemine Geçişte Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi” ile Ülkemizde kullanılmakta olan izleme sistemlerinin daha etkili ve işlevsel bir hale getirilmesi ve mevcut kapasitesinin arttırılması hedeflenirken “Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinden Yararlanan Çocuklar İçin Etkili Bir Risk Değerlendirme Sisteminin Geliştirilmesi Projesi” ile etkili, önleyici ve rehabilite edici bir müdahale sistemi oluşturarak Ülkemizdeki denetimli serbestlik sisteminin verimliliğinin ve etkililiğinin arttırılması, denetimli serbestlik altında bulunan çocukların topluma yeniden kazandırılması için AB standartlarına uygun, etkili ve ölçülebilir bir risk değerlendirme aracının geliştirilmesi amaçlanmaktadır. 7 Denetimli Serbestlik Probation System CEZA HUKUKUNDA İNFAZ HUKUKUNUN YERİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK Osman Atalay Yargıtay 3. Ceza Diresi Üyesi Yargıtay Başkanlığı osmanatalay1@gmail.com 1. GİRİŞ İnfaz Hukuku son derece önemlidir, Ceza Hukukunun bir dalıdır. Ancak Hukuk Fakültelerinde yeterince anlatılan müstakil bir ders değildir. Ceza Hukuku anlatılırken ya kısaca anlatılır, ya da bazı fakültelerde seçimlik ders olarak anlatılır. Oysa uygulamada Cumhuriyet Savcılarının, Ceza Hakimlerinin ve İnfaz Hakimlerinin en fazla bilmesi gereken hukuk dallarından biridir. İnfaz ve İnfaz hukuku, toplumda işlenen suçların caydırıcılığı açısından da son derece önemlidir. Ceza Mahkemelerince her türlü mahkumiyet kararı verebilir. Ancak bu mahkumiyet kararları infaz edilemiyorsa, toplum açısından hiçbir önemi yoktur. Önemli olan ceza mahkemesince verilen kararın infaz edilebilmesidir. İnfaz yapılırken, kanuna uygun olarak, hukuktan ayrılmadan, hiçbir hükümlüye ayrıcalık tanınmadan, insan haklarına saygılı, insan onuruna yakışan, eşit, adaletli ve hakkaniyete uygun bir şekilde cezanın infaz edilmesi ve hükümlünün yeniden topluma kazandırılması amaç olmalıdır. Hapis cezalarında hükümlü cezaevinde ne bir gün az yatırabilir, ne de bir gün fazla. Zira hükümlü cezaevinde bir gün fazla yatırılırsa hükümlünün hakkı zedelenir. Bir gün az yatırılırsa, o zamanda mağdurun hakkı zedelenir ve kamu vicdanı zedelenir. Bu nedenle infaz kanunlarında ne kadar belirtilmiş ise hükümlü doğru hesaplama ile cezaevinde o kadar yatırılması gerekir. Yine Adli Para cezalarının infazında da hükümlüden kanunen tahsil edilmesi gereken para miktarı ne ise, o kadar tahsil edilmesi gerekir. İnfaz: Yapma, yerine getirme, gereğini yapma ve icra etme anlamına gelir. 5237 Sayılı yeni TCK.nın 45. md.sinde Cezalar, Hapis ve Adli Para Cezası olarak belirtilmiştir. Bir de Güvenlik Tedbirleri vardır. Ceza Mahkemelerinin, 5271 Sayılı CMK nın 223. md.sinde belirtilen hüküm olarak verdiği kararlardan Beraat, Ceza verilmesine yer olmadığı, Düşme, Red kararları ile yine Ceza Mahkemelerince verilen Görevsizlik, Yetkisizlik, Durma, Birleştirme ve Ayırma kararları İnfaz C.Savcılığına gelmez, İnfaz C.Savcılığına Ceza Mahkemelerince verilen sadece Mahkumiyet Kararları gelir. Mahkumiyet kararları da ya Hapis, ya da Adli Para Cezası olur. Mahkeme kararının infazını yani yerine getirilmesini isteyen merci, kararı veren Ceza Mahkemesidir. Bu mahkemeler Asliye Ceza, Ağır Ceza, mahkemeleri olabileceği gibi, özel yetkili Çocuk Mahkemeleri veya Çocuk Ağır ceza mahkemeleri de olabilir. Bu ceza mahkemelerince verilen mahkumiyet kararları Hapis ve Adli para cezaları infazı için İnfaz C.Savcılığına gelir. Ayrıca İcra Ceza Mahkemelerince verilen Tazyik Hapsi kararları da infazı için İnfaz C.Savcılığına gelir. Kesinleşmiş Ceza Mahkemesi kararına, infaz hukukunda ilâm denir. İlâm, kesinleşme şerhi verilmiş mahkeme kararı demektir. İnfazı yerine getiren organ Cumhuriyet Başsavcılığıdır. İnfaz Cumhuriyet Başsavcılığının 5275 sk. nın 5/2 md.sine göre, infazı izleme ve denetleme görevi vardır. Hapis ve Adli Para Cezalarının infazı, İnfaz Cumhuriyet Savcılığınca yapılır. Güvenlik Tedbirlerinin infazı ise, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yapılır. Cezaların İnfazı : Ceza mahkemelerince verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararlarının yerine getirilmesidir. 8 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 İnfaz, İlâmın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesiyle başlar. Ancak infaz hukuku neticelerini, hükümlünün cezaevine alınmasıyla gösterir. Hükümlünün cezaevine alınmasından tahliyesine kadar geçen süre, suçlunun ıslahına ve topluma yeniden kazanılmasına yönelik bir çalışma sürecidir. Bu süreç tamamlandığında infazdan beklenen amaç yerini bulmalıdır. İnfaz Hukuku : Ceza Mahkemelerince verilen Mahkumiyet kararlarının yerine getirilmesinde uyulması gereken usûl ve kuralların belirlendiği hukuk dalıdır. 2. İNFAZ HUKUKUNUN AMACI Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz. 3. İNFAZ HUKUKUNUN YASAL DAYANAKLARI Ceza Hukukunun temeli olan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, İnfaz Hukukunda da kendisini gösterir. İnfaz Hukukunda da kanunsuz suç ve ceza olmaz. Kanunsuz hiçbir infaz işlemi yapılamaz. İnfaz Hukukunun dayandığı Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve Genelge şunlardır: − Mülga 647 Sayılı eski İnfaz Kanunu, − 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, − 4675 Sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu, − 1721 Sayılı Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanun, − 4681 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu, − 5402 Sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri İle Koruma Kurulları Kanunu, (6291 Sayılı Kanun ile Kanunun adı, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu olarak değişti) − 6291 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun, − 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması , Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanun, − 6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun, − 6459 Sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, − 6494 Sayılı Yargı Hizmetleri ile İlgili Olarak Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, − 6545 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, − Ceza İnfaz Kurumları İle Tevkifevleri Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzük, − 02.09.2012 tarihli Adalet Bakanlığının Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği, − 22.08.2015 tarihli Adalet Bakanlığının, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapıl9 Denetimli Serbestlik Probation System masına dair yönetmelik, − Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği, − HSYK nın 18/10/2011 tarihli ‘İnfaz ve denetimli serbestlik işlemleri’ konulu, 4 ve 6 nolu Genelgesi, , − Adalet Bakanlığının ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Genelgeleri, − Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın İnfaz Hukukuna ilişkin önerileri, − Uluslar arası Cezaevi Standart kuralları. 4. CEZALARIN İNFAZI İnfaz hukuku açısından, ceza mahkemelerince verilen kesinleşmiş kararlara ilam denilir. Kanun yollarına başvurulduğu halde onanan veya süresi içerisinde kanun yollarına başvurulmayan mahkeme kararları kesinleşir. Kesinleşen mahkumiyet hükümleri ilam niteliğini alır. Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Cumhuriyet Savcısı infaz kanunu gereğince cezanın infazını izlemekle görevlidir. Cumhuriyet Savcısı, cezaların mevzuata uygun olarak infaz edilmesini aynı zamanda denetlemekle de yükümlüdür. 5. CEZANIN İNFAZINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN İLKELER Hapis cezalarının infazında mutlaka uyulması gerekli ilkeler, hükümlünün kurumda muhafazası ve kaçmasının önlenmesi, kurumda mutlaka düzenin korunması, kurumdaki hayatın hükümlünün iyileştirilmesi hedefi ile bağımlı olması ve her halde kurum hayatında adaletin egemen kılınmasıdır. İnfaz amaç ve ilkeleri, infazda keyfiliğe kaçılmaması, insan onuruna saygılı maddi ve manevi şartlar gözetilerek infaz yapılması, infaz ve iyileştirme işlemlerinde kanunilik ve hukuka uygunluk ilkelerine uyulması, infaz rejiminin bireyselleştirilmesi, kurumların denetlenmesi ve hükümlülerin hayat hakları ile bedensel ve ruhsal bütünlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerdir. Hapis cezalarının infazında gözetilecek amaçlar doğrultusunda, hükümlülerin bazı haklarının kısıtlanabileceği, tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini bozanlar hakkında, disiplin cezalarının uygulanacağı kabul edilmiştir. Kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirlenen kurallara hükümlülerin uymaları bir zorunluluk olup, ayrıca hükümlünün kanundan kaynaklanan hak ve yükümlülükleri de bulunmaktadır. Hapis cezalarının infazında iyileştirmenin kıstası, hükümlünün gösterdiği pişmanlık ve bu süreçte uygulanan programlara uyum hususundaki gayret ve başarısıdır. Ancak tutum ve becerilerin elde edilmesi mutlaka hükümlünün bu hususta istekli olmasına bağlı olduğundan, infaz rejimi, bu isteğin oluşmasını teşvik edecek tarzda donatılmalıdır. 6. DENETİMLİ SERBESTLİK Denetimli Serbestlik; kapsamı kanunlarca belirlenen, şüpheli, sanık ve hükümlüler hakkında mahkemelerce verilen alternatif ceza ve tedbirlerin uygulanması, şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesini kapsayan faaliyet ve uygulamaların bütünüdür. Denetimli Serbestlik, hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının düzeltilerek, tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunmasıdır. Denetimli serbestlik, Mahkemece belirtilen koşullar ve süre içinde, denetim ve denetleme planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı ifade etmektedir. Suç ve ceza siyaseti açısından, sadece mahkemelerce verilen cezalarla toplumu korumak mümkün değildir. Suç işle10 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 yen kimseye en uygun müeyyidenin uygulanabilmesi için alternatif yaptırımlara ve güvenlik tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır. 19. yüzyılda hürriyeti bağlayıcı cezaların olumsuz etkilerinin görülmesinin ardından, suçluların rehabilitasyonu, iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması şeklinde cezanın çağdaş amaçlarını gerçekleştirmenin bir aracı olarak denetimli serbestlik kurumu ortaya çıkmıştır. Modern ceza ve infaz anlayışı, bu tür infaz sistemlerinin doğmasına imkan sağlamıştır. Alternatif bir infaz sistemi olan denetimli serbestlik Amerika Birleşik Devletlerinde yüz elli, İngiltere’de yüz yıl önce kurulmuş, Avrupa’da ve diğer bazı ülkelerde uzun yıllardır uygulanmaktadır. Çağdaş ceza infaz sistemi, cezaların kişiselleştirmesini, hapis cezalarına karşı alternatif yaptırımlar ve tedbirler geliştirmeyi, hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmeyi ve hükümlünün yeniden topluma kazandırılmasını hedefler. Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere denetimli serbestlik (probation) uygulamaları tüm gelişmiş ülkelerde ceza infaz sistemlerine sonradan dahil edilmiştir. Denetimli serbestlik sistemi; infaza kamu kuruluşlarını ve kamu yararına faaliyet gösteren kuruluşları ve dernekleri de katmak suretiyle hükümlülerin toplumsallaşmasına katkı sağlamayı, sivil toplumun desteğini alarak suçtan zarar görenlerin ve eski hükümlülerin toplumdaki yerlerini almasına yardımcı olmayı, madde kullanan hükümlülere rehberlik yaparak onların rehabilitasyonuna katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Günümüzde ülkelerin kalkınması, toplumda huzur, refah ve güvenliğin sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ancak bunun yanında haksızlık yani suç geçmişten günümüze bütün toplumlarda var olmuş ve var olmaya devam edecek sosyal bir olgudur. Suçla mücadele yalnızca kolluk ve yargı görevlilerinin işi değildir. Suçu sosyal bir sorun olarak algılayan, kontrolünün de sosyal metotlarla olabileceğinin farkında olan resmi ve sivil, bütün toplum kuruluşlarının görevidir. Türk Ceza adalet sisteminde reform niteliği taşıyan değişikliklerden biri, denetimli serbestlik sistemidir. Bu sistem; ceza yargılaması, infaz hukuku ve çocuk ceza hukukunun en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Ülkemiz, bu kapsamda Avrupa Birliği sürecinde çok önemli reformlar ve yasal düzenlemeler gerçekleştirmiştir. Bu düzenlemeler çerçevesinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’yla beraber Türk Hukukuna “denetimli serbestlik” kurumu girmiş ve bu kurumun uygulanması için 20.07.2005 tarihinde 5402 sayılı “Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu” Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konulmuştur. 05.04.2012 tarihli 6291 sayılı Kanunun 6. md.si ile “Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu” olarak ismi değişmiştir. Denetimli serbestlik uygulamalarıyla; suçluların cezalarını toplum içinde, sosyal ortamlarından koparılmadan, sorun çözme becerilerini geliştirerek çekmeleri, en önemlisi yeniden topluma uyumlarını sağlamak amacıyla kanunlara saygılı ve toplumla barışık bireyler olmalarına yardımcı olmak amaçlanmıştır. Çağdaş ceza infaz sisteminin temel amacı; hükümlünün sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, üretken ve sorumluluk taşıyan bir birey olmasını sağlamak ve dolayısıyla toplumu suça ve suçluya karşı korumaktır. Yapılan çalışmalarla ülkemizdeki denetimli serbestlik sistemi, kısa sürede kurumsallaşmasını önemli ölçüde tamamlamış, kurumun ceza infaz sisteminde önemli bir boşluğu doldurduğu, sistemin sosyal ve ekonomik faydalarının olduğu, sadece cezaların değil affın da alternatifi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Denetimli Serbestliğin Teşkilat Yapısı Denetimli Serbestlik Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı olarak kurulmuştur. İllerde ve Adalet Komüsyonunun bulunduğu yerlerde, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile Koruma Kurulları kurulmuştur. Denetimli Serbestlik Müdürlüğün örevleri Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin görevleri, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 11, 12, 13, 14, 11 Denetimli Serbestlik Probation System 15. maddelerinde belirtilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır. 1-Soruşturma aşamasındaki görevler, CMK 109. maddesine göre adli kontrol altına alınan şüphelilerle ilgili olarak, kararda belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütmek, şüphelilerle ilgili sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak, psiko-sosyal danışmanlık yapmak gibi, 2-Kovuşturma evresindeki görevleri, CMK nın 109. maddesine göre adli kontrol altına alınan sanıklarla ilgili olarak, kararda belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütmek, sanıklarla ilgili sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak, psiko-sosyal danışmanlık yapmak, 3- Kovuşturma evresinden sonraki görevleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50/1-c,d,e,f md.lerinde belirtilen kısa süreli hapis cezasına karşılık verilen tedbirlerin yerine getirilmesi, Türk Ceza Kanununun 51/4-a,b,c md.lerinde cezanın ertelenmesi halinde verilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, Türk Ceza Kanununun 53/6,7 md.lerinde belirtilen ehliyetin geri alınmasına ilişkin kararların infazı, TCK 191/1. md.sinde belirtilen tedavi ve denetimli serbestlik kararlarının infazı, 5275 sayılı kanun 96, 110. md.lerinde belirtilen iş arama izni ve konutta infaz kararlarının infazı, sanıklarla ilgili sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak, psiko-sosyal danışmanlık yapmak, 4- Salıverilme sonrası görevleri, 5275 sayılı kanun 107/7,8,9,12,14 md.lerinde belirtilen koşullu salıverilme ile birlikte verilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, 5275 sayılı kanun 108/4,6 md.lerinde belirtilen mükerrirlikle birlikte verilen denetimli serbestliğin infazı ve 6291 sayılı kanunla 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 15. md.sine eklenen, 15/A md.si ile Elektronik cihazların kullanılması suretiyle takip, konularında görevlidirler. Bu sistemde nihai amaç; Hükümlüler açısından, hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine seçenek yaptırımlar uygulanması suretiyle hükümlünün topluma kazandırılması, koşullu salıverme müessesesinin amacına daha uygun kullanılması ve bu şekilde infaz rejiminin etkinliğinin sağlanması, şüpheli ve sanıklar açısından ise, tutuklama tedbirine seçenek olan adli kontrol uygulaması ile haksız tutuklamaların sebep olduğu insan hakları ihlâlleri ve ekonomik külfetin ortadan kaldırılmasıdır. Denetimli Serbestlik kurumu tam olarak hayata geçirildiğinde, gelişmiş ülkelerin infaz sistemlerinde olduğu gibi insan haklarına da uygun bir şekilde infaz, toplum içinde gerçekleştirilecek ve mükerrir suçlu sayısı azalacaktır. Kişilerin cezaevlerine alınmaması veya daha az süre cezaevlerinde kaldıktan sonra toplum içinde ıslah edilmeleri gayreti, suçlunun daha çabuk sosyalleşmesini sağlayacaktır. Bu sistem ile suçlunun topluma kazandırılmasında, sadece ceza infaz kurumları değil kamunun pek çok kurumunun ve özel kurumların da katkısı sağlanmış olacaktır. Yeni Ceza Kanunuyla birlikte uygulanmaya başlayan denetimli serbestlik insanları cezaevine konulmadan takip edilmelerini sağlaması ve onlara yardımcı olunması bakımından büyük yarar sağlayacaktır. Sonuç olarak; Denetimli Serbestlik, hükümlülerin ıslahı ve topluma kazandırılması konusunda Ülkemizde önemli bir boşluğu dolduran ve başarı ile uygulanan bir ceza ve infaz sistemidir.08.12.2015 12 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 CEZA ADALET SİSTEMİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK 13 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System 14 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK MÜMKÜN MÜDÜR? DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINIYLA TÜRK CEZA ADALET SİSTEMİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK Dr. Hakan A. Yavuz Lahey Adalet Müşaviri Hollanda hayavuz@gmail.com GİRİŞ Türkiye’de denetimli serbestliğin 10. yılına geldiğimiz 2015 yılında yapılan bu sempozyum, gerek mevzuat ve gerekse uygulama bakımından ülkemizdeki durum hakkında kapsamlı bir fikir verecektir. Bununla birlikte farklı disiplinlerden ve farklı ülkelerden uzmanların yapacakları sunumlar ülkemizde ve dünyada denetimli serbestliğin toplum nezdinde ve akademik alanda nasıl anlaşıldığı konusunda önemli ölçüde bilgilenmemizi sağlayacaktır. Bilindiği üzere denetimli serbestlik esasen bir ceza adalet kurumudur ve öncelikle kurumun bu sistem içerisindeki yerinin ve anlamının net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Bu tebliğde, Türk denetimli serbestlik kurumu ceza ve ceza infaz hukuku açısından kısa bir incelemeye tabi tutulacaktır. Bu inceleme yapılırken kurumun tarihsel kökenlerine kısaca değinildikten sonra 2005 öncesi ve sonrasında ülkemizdeki durum hakkında değerlendirmeler yapılacaktır. 1. CEZALANDIRMA ANLAYIŞININ TARİHSEL DÖNÜŞÜMÜ Victor Hugo, ünlü romanı Sefiller (Les Misérables)’i 1862 yılı Fransa’sında yayınladığında, modern hapishanenin tarihi yaklaşık 300 yılını geride bırakmıştı. 1588 yılında Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bir mahkeme, 16 yaşından küçük hırsızlık suçlusu bir sanık hakkında, ölüm cezası yerine sanığın devlet tarafından eğitilip düzeltilmesi ve iyileştirilmesine yönelik bir karar verdi. Bu karar sonrası yaşanan gelişmeler 1595 yılında Klarissen Manastırı’nın bir bölümünün çalışma ve iyileştirme kurumu olarak tahsis edilmesiyle sonuçlandı1 ve modern hapishane kavramı bu şekilde doğmuş oldu. Hapishanenin doğuşuyla birlikte ceza, salt bedensel bir azap çektirme yöntemi olmaktan çıkıp ruhsal ve kişisel bir azap verme ve aynı zamanda iyileştirme, düzeltme ve eğitme yöntemine dönüşmüştür.2 Şüphesiz Amsterdam hapishanelerinden önce de hapsetme, zindana atma, hücreye koyma gibi “kapatma” esaslı cezalar uygulanıyordu ancak modern hapishane kavramı, kapatmanın ötesinde düzeltme ve iyileştirme amacına dayanması nedeniyle öncekilerden kesin bir şekilde ayrılmaktadır.3 Sefiller romanında da anlatıldığı üzere, 1800’li yılların ortalarına gelindiğinde Avrupa’daki hapishanelerin büyük 1 Timur Demirbaş, İnfaz Hukuku, Ankara Mart 2013, s. 109. Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu (Gözetim Altında Tutmak ve Cezalandırmak), Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, İstanbul 1992, s. 12. 3 Ülkemizde ve birçok Avrupa ülkesinde, hapishane (prison) kavramı daha ziyade hapis cezalarının infazının yapıldığı yer şeklindeki dar anlamıyla kullanılmakta ve anlaşılmaktadır. Oysa Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıkışındaki esas etken, failleri kapatmak, hapsetmek suretiyle sadece cezalarının infaz edilmesi değil, eğitilip düzeltilmesi ve iyileştirilmesidir. Bundan ötürüdür ki bu ceza biçiminin ilk uygulamaları, hizmetlerini toplumu düzeltmeye adamış kiliseler tarafından yapılmıştır. Buradaki “düzeltme” kavramı meselenin esasını anlamak bakımından önem arz etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde özellikle 1950’li yıllardan beri hapishane kavramı yerine daha çok düzeltme, ıslah etme anlamına gelen “correction” kavramı kullanılmaktadır. Amerikan sisteminde bu kavram, hapishaneyle birlikte, denetimli serbestlik (probation) ve koşullu salıverilme (parole) kurumlarını da içine alan üst bir kavram olarak kullanılmaktadır. “Correction” kavramı ayrıca akademik anlamda, suçluların rehabilitasyonu temelinde araştırmaların yapıldığı bir çalışma alanıdır. 1950’li yıllarda Amerikalı bazı akademisyenler “ceza bilimi” anlamına gelen “penology” kelimesini kullanmayı terk ederek “correction” kelimesini kullanmaya başlamışlardır. Ayrıntılı bilgi için bkz: John T. Whİtehead/Mark Jones/Michael Braswell, Exploring Corrections in America, Elsevier/USA 2008, s. 8. Denetimli serbestlik, bu kavram bağlamında toplum temelli (community-based) yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bkz: Leanne Fiftal Alarıd/Rolando V. Del Carmen, Community-Based Corrections, Belmont/USA 2011, s. 77-177. Hatta “Amerikan Islah Birliği” şeklinde tercüme edebileceğimiz “American Correctional Association” adındaki kurum daha önceki ismi olan “National Prison Association” ismini 1954 yılında yapılan kongresinde değiştirerek “prison” kelimesi yerine “correctional” kelimesini ikame etmiştir. Bu değişikliğin gerekçesi ise kurumun ve hizmetlerinin dayandığı felsefeyi daha iyi yansıtması olarak ifade edilmiştir. Bkz: http://www.aca.org/ACA_Prod_IMIS/ACA_Member/ About_Us/Our_History/ACA_Member/AboutUs/AboutUs_ Home.aspx?hkey=0c9cb058-e3d5-4bb0-ba7c-be29f9b34380, 11.11.2015. 2 15 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System çoğunluğu her türlü keyfiliğin, zulmün, işkencenin, insan onuru ve haysitetini ayaklar altına alan uygulamaların beşiği haline gelmişti. Bununla birlikte, bir şekilde hapishaneden kurtulan mahkûmların işkencesi, salıverilmelerinden sonra da hatta hayatlarının sonuna kadar devam ediyordu.4 Çünkü “suçlu” ve “eski bir mahkum” olarak “tehlikeli” bir kişi olduklarını belgeleyen “sarı kağıtları” olmaksızın hayatlarını sürdürmeleri mümkün olmuyordu ki, buna da zaten hayat denilemezdi. Bu yıllarda “damgalanma” o denli etkiliydi ki, bir kez suç işleyip hapishaneye giren ve çıkan kimsenin yeniden suç işleyerek hayatını idame ettirmekten başka çaresi kalmıyordu.5 Bu süreçte denetimli serbestliğin ilk örneklerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Hapsetmek yerine suçluyu toplum içinde sınırlı bir serbesti dahilinde, bir rehber eşliğinde denemek ve bu deneme süreci başarılı olduğu takdirde topluma uyumlu bir fert kazandırmak temellerine dayanan denetimli serbestlik, cezalandırma anlayışının insanileştirilmesi hareketi olarak tarihteki yerini almıştır.6 1900’lü yıllar denetimli serbestliğin, resmi kurumlar olarak örgütlenip hizmet verdiği bir süreç oldu. Amerika ve neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde farklı yöntemler ve isimlendirmelerle de olsa denetimli serbestlik, ceza adalet sistemlerinin vazgeçilmez bir parçası haline geldi.7 2000’li yıllara gelindiğinde ise İngiltere’de “denetimli serbestliğin sonu mu geldi?” sorusu, toplumda ve politik alanda ağırlık kazanan “daha fazla cezalandırma” yanlısı eğilimlerin bir sonucu olarak gündeme getirildi.8 2012’de özelleştirme çalışmalarının başlamasıyla birlikte “denetimli serbestlik hala mümkün müdür?” sorusu soruldu.9 2014 yılının Haziran ayından itibaren İngiliz denetimli serbestlik hizmetlerinin büyük ölçüde özelleştirilmesiyle de yeni ve tartışmalı bir dönem başlamış oldu.10 2. DENETİMLİ SERBESTLİĞİN ÜLKEMİZDEKİ KISA TARİHİ Ülkemizde bir cezalandırma yöntemi olarak hapsetme, son yüz yıllık cezalandırma teorisi ve uygulamasında merkezi bir konumdaydı ve denetimli serbestlik alanında dünyada yaşanan tüm bu gelişme ve tecrübelere kayıtsız kalınmıştı.11 Gerek akademi ve gerekse kanun yapıcı ve uygulayıcılar, suç işleme sebeplerinin tespiti ve buna yönelik önlemlerin alınmasından ziyade, özellikle toplumda infial yaratan suç eylemlerinin ardından her defasında ceza miktarlarının artırılmasını isteyen kamuoyu baskısına nasıl bir karşılık verilmeli ve aşırı kalabalıklaşan, insan haklarına aykırı şart ve uygulamaların bulunduğu cezaevi sistemiyle nasıl başedilmeli gibi sorulara cevaplar aradılar. Bu arayış, siyasi iktidarları bir taraftan belirli suçlar için kanunda öngörülen ceza miktarlarını artıran kanun değişiklikleri yaparak cezaevlerine gönderilen kişi sayısının artmasına neden olurken, bir taraftan da sık sık af kanunu veya benzer sonuçları olan kanunlar çıkartmak suretiyle cezaevlerini boşaltmak çelişki ve kolaycılığına itti.12 2005 yılında yapılan reformla temel ceza hukuku mevzuatımız bütünüye yenilendi. Bu yenilemeyle birlikte hırsızlık, dolandırıcılık, yaralama gibi popüler bazı suçlar için kanunda öngörülen ceza miktarları artırıldı, kovuşturma ve ceza zamanaşımı süreleri ile koşullu salıverilmeden yararlanma süreleri uzatıldı (1/3‘den 2/3’e). Bu değişiklikler yeni mevzuatın “daha fazla cezalandırıcı” bir görünüme sahip olmasına ve ceza infaz kurumlarının yoğunluğunun önemli ölçüde artmas4 Victor Hugo, Sefiller romanının kahramanı Jean Valjean’ın ağzından şöyle konuşur: “Özgürlük kurtuluş değildir. Hapisten çıkılır ancak mahkûmiyetten değil.” Victor Hugo, Sefiller, C. 1: Fantine, Tercüme eden: İsmail Yerguz, Oğlak Yayıncılık, İstanbul 2003, s. 144. 5 Sefiller romanı bağlamında cezalandırma ve denetimli serbestlik konularına değinilen bir çalışma için bkz: Canan Olpak Koç, “Islah Edici Yöntemlerin Kurgusal Düzlemde Keşfi: Avrupa Sarı Kağıtları Yırtabildi mi?”, Turkish Studies Journal, Vol. 7/4, Fall 2012, s. 2431-2439. 6 Denetimli serbestliğin ortaya çıkışı ve gelişimi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Hakan A. Yavuz, Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2011, s. 10-25; Hakan A. Yavuz, “Denetimli Serbestliğin Ortaya Çıkışı ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Gelişim Süreci”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, S. 66, Şubat 2012, s. 75-89. 7 Ayrıntılı bilgi için bkz: Yavuz, Ceza Adalet…, s. 17-26, 85-141. 8 Bkz: Mike Nellis/Wing Hong Chui, “The End of Probation”, in: Wing Hong Chui/Mike Nellis, Moving Probation Forward (Evidence, Arguments and Practice), London 2003, s. 261-275; Nick Cohen, “The End of The Probation Service”, http://www.newstatesman.com/200405100022, 15.08.2007. 9 Bkz: Peter Raynor, “Is Probation Still Possible?”, The Howard Journal, Vol 51, No 2, May 2012, s. 175-176. Makalenin Türkçe tercümesi için ayrıca bkz: “Denetimli Serbestlik Hala Mümkün müdür?”, Tercüme eden: Hakan A. Yavuz - Süleyman Özar, Küresel Bakış Çeviri Dergisi, Yıl 4, S. 12, Ocak 2014, s. 11-39. 10 Bkz: Collin Allars, “Transforming Delivery of Probation Services in England and Wales, wp-content/uploads/2015/11/Day-1.5-ColinAllars-26-11-15.30h.pdf, 05.12.2015. 11 Denetimli serbestliğin Türkiye’deki gelişimiyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: Yavuz, Ceza Adalet.., s. 149-171; Hakan A. Yavuz, “Denetimli Serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 100, Mayıs-Haziran 2012, s. 317-342. 12 2000 yılında çıkartılan ve kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen 21.12.2000 tarih ve 4616 sayılı “23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun” esasen bir af kanunu olmamasına rağmen benzer sonuçlara neden olmuş ve yaklaşık 50 bin kişi bu kanundan yararlanarak serbest bırakılmıştır. Kanun hakkında yapılan akademik çalışmalar için bkz: Anayasa Yargısı Dergisi, C. 18, 2001, http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/veri-istatistik/yayinlar/ay-cilt.pdf, 18.11.2015, s. 17-436. 16 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ına neden oldu. Yine reformla birlikte “denetimli serbestlik” kavramı ilk kez kanunlardaki yerini aldı. Ancak denetimli serbestlik, konumlandırılışı itibariyle bu reformun düşünülmüş, etkileri öngörülmüş bir parçası olarak değil, sonradan monte edilmiş sakil görünümlü bir müssese olarak kurgulandı.13 Kanunların yürürlüğe girip uygulanmaya başlanmasıyla birlikte şu soru gündeme geldi: “Tamam iyi güzel de, ne işe yarar bu denetimli serbestlik?” Yürürlüğe konulan yeni Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun bir kaç yerinde “denetimli serbestik tedbiri” ifadesi kullanılmıştı. İnfaz Kanunu’nda ise TCK’daki denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanma şartlarına ilişkin bir kaç madde ve “Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi ile Koruma Kurulları”nın kurulmasına yetki veren bir madde dışında net bir ipucu bulunmuyordu. Bunların yanında bir de 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Kanunu çıkartılmıştı ancak kanunda denetimli serbestliğin tanımı dahi yapılmamıştı.14 Reformla birlikte öngörülen alternatif yöntem ve tedbirlerin kullanışsızlığı, temel ceza miktarlarındaki artış polis, savcılık ve mahkemelerin iş yoğunlukları ile cezaevi nüfusunun hızla artmasına neden oldu.15 2006 yılının sonunda bu soruna bir çare olarak Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 231. maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle sonuç hapis cezası 1 yıl ve daha az olan ceza hükümleri bakımından “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” müessesesi getirildi ve “denetimli serbestlik tedbiri” adı altında geri bırakmanın belirli şartlara tabi tutulabileceği öngörüldü. Buna karşın, devam eden süreçte cezaevlerinin nüfusunda bir azalma yaşanmadı. 2008 yılının başında ise 1 yıllık hapis cezası süresi 2 yıla çıkartılarak kapsam genişletildi. Ancak bu değişiklik de derde deva olmadı. Denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi, bu kurumun uygulanmasında zorunlu bir unsur olmadığından nadiren uygulandı.16 2005 yılı sonrasında cezaevleri nüfusunda başlayan dramatik artış bir türlü engellenemiyordu. Yıllık ortalama 15.000 kişilik artış istikrarlı olarak devam ediyordu. 2012 yılına gelindiğinde ceza infaz kurumları 136.020 rakamıyla cumhuriyet tarihimizin en kalabalık günlerini yaşıyordu. İşte bu noktada siyasi irade tarafından denetimli serbestlik bir can simidi olarak keşfedilerek, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında İnfaz Kanunu (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun - CGİK) ve yönetmeliklerinde denetimli serbestlik çerçevesinde bir takım değişiklikler yapılarak aşırı kalabalıklaşmaya çözüm yolları bulunmaya çalışıldı. Bu bağlamda; 2012 yılında İnfaz Kanunu’na eklenen yeni bir madde ile koşullu salıverilme süresine 1 yıl ve daha az süresi kalan hükümlüler için infaz hakimi kararıyla “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı (CGİK 105/A)” adı altında yeni bir düzenleme yapılarak, hükümlülerin 1 yıl erken tahliye olmasına imkan sağlandı. Her ne kadar yeni bir isimlendirme yapılmış olsa da aslında düzenlemeyle koşullu salıverilme süresi 1 yıl erkene alınmış oldu. Bununla birlikte, bu infaz yönteminde zorunlu olarak uygulanması öngörülen “denetimli serbestlik tedbirleri”nin belirlenmesi görevi doğrudan denetimli serbestlik müdürlüklerine verildi.17 2014 yılında ise adli para cezalarının infazıyla ilgili düzenlemenin 13 Yavuz, Ceza Adalet…, s. 179. Denetimli serbestlik kavramının mevzuattaki kullanım biçimi ve anlamına dair ayrıntılı bir değerlendirme için bkz: Yavuz, a.g.e., s. 172vd. 15 2005 yılında 55.966 olan cezaevleri nüfusu, uygulamanın ilk yılı sonunda yaklaşık 15.000 kişilik bir artış ile 70.277 olmuştur. Resmi rakamlar için bkz: http://www.cte.adalet.gov.tr/, 07.11.2015. 16 Denetimli serbestlik bağlamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu hakkında ayrıntılı değerlendirme için bkz: Yavuz, Ceza Adalet…, s. 270-280. 17 105/A maddesinin 5. fıkrasına göre: “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar; a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması, b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması, c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi, d) Belirlenen programlara katılması, yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir.” Bununla birlikte 2013 tarihli Denetimli Serbestlik Yönetmeliği’nin 83/2. maddesinde ilginç bir düzenleme yapılarak; “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen her hükümlü hakkında kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma yükümlülüğünün uygulanmasına karar verilir.” hükmü getirildi. Daha kapsamlı bir çalışmada tartışılmasında büyük fayda olmakla birlikte, kanımızca bu düzenlemelerde iki temel problem bulunmaktadır. Birincisi kamu yararına ücretsiz çalıştırmanın bir yaptırım biçimi olarak düzenlendiği TCK’nın 50. maddesinde sanığın gönüllü olarak bunu istemesi ya da kabul etmesi şartı aranmışken, hapis cezasının bir infaz biçimi (!) olarak yapılan yeni düzenlemede, kanunda bulunmamasına rağmen yönetmelik hükmüyle her bir hükümlü bakımından rıza aranmamış ve bir zorunluluk hali yaratılmıştır. Bu bakımdan ilgili yönetmelik hükmünün kanundaki düzenlemeye aykırılık iddiası gündeme gelebilecektir. İkinci problem ise, kamu yararına ücretsiz çalıştırmanın alternatif bir yaptırım biçimi olarak değil ancak hapis cezasının otomatik bir infaz biçimi olarak uygulanmasıdır. Bu durum, ücretsiz çalışma yaptırımının kanun koyucu tarafından doğru olarak anlaşılmadığını göstermektedir. Zira bu yaptırım biçiminin herhangi bir bireyselleştirme değerlendirmesine tabi tutulmadan tüm hükümlüler bakımından uygulanması, ücretsiz çalışmanın amacına ve teorik arka planına uygun görünmemektedir. Esasen ücretsiz çalıştırma, “kişinin zamanının 14 17 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System bulunduğu İnfaz Kanunu’nun 106. maddesinde bir değişiklik yapılarak, ödenmeyen adli para cezalarının hapis cezasına çevrilmesi yerine kamu yararına ücretsiz çalıştırmaya çevrilmesine olanak sağlandı.18 105. maddedeki düzenlemeyle birlikte 18 aya kadar olan hapis cezalarının hapsetmek suretiyle infaz edilmesi engellendi ve binlerce hükümlü kısa bir sure içerisinde tahliye edilerek serbest bırakıldı. Aynı şekilde, 106. maddede yapılan düzenleme de tahliyelere neden olmakla birlikte, adli para cezasını ödeyemeyen birçok hükümlünün ceza infaz kurumlarına gönderilmesi engellendi. Bununla birlikte denetimli serbestlik müdürlüklerinin iş yoğunluğu kısa sürede 2-3 kat artmış oldu. Tüm bu gelişmelere rağmen cezaevlerindeki dramatik nüfus artışı 2012 yılından sonra da devam ederek 2015 yılı Kasım ayı sonu verilerine göre 176.116 sayısına ulaştı. Kamuoyunda ve hükümlüler arasında bir tür “af” olarak algılanan söz konusu düzenlemelerle birlikte, son zamanlarda google arama motorunda en çok sorulan sorulardan birisi “Denetimli serbestlik 2 yıla çıkacak mı?” haline geldi.19 Denetimli serbestliğin uzun tarihi hakkında bir miktar fikir sahibi olanlar için, ülkemizde son 10 yılda yaşanan bu süreç muhtemelen çok fazla garipsenmemektedir. Zira denetimli serbestlik, birçok ülkedeki ilk uygulama zamanlarında hükümetler tarafından cezaevlerindeki nüfusun azaltılması şeklindeki pragmatik amacı gerçekleştirmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte yaşanan bu sürecin, birçok olumsuzluğa, denetimli serbestliğin bir tür af olarak algılanmasına ve infaz sisteminde bir karmaşaya neden olmasına rağmen kurumun gelişimine katkıda bulunacağından şüphemiz bulunmamaktadır.r. Kanımızca denetimli serbestliğin ceza adalet sisteminde neye tekabül ettiğinin, cezaların infazında ne tür bir araç olduğunun, denetimli serbestlik müdürlüklerinin potansiyelinin ne düzeyde olduğunun, yeterli ön araştırma ve bireyselleştirmeye dayalı olmayan serbesti kararlarının, yine yeterli ve gerçek bir denetim içermeyen deneme sürelerinde yaşanan olumsuzluklar ile yükümlülük ihlalleri ve yeniden suç işlemeyle sonuçlanan süreçlerin somut olarak anlaşılmasına ve yapılacak derli toplu bir değerlendirme sonucunda denetimli serbestliğin gelecek projeksiyonunun şekillenmesine önemli katkıları olacaktır. 3. SAYISAL VERİLER IŞIĞINDA TÜRK DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNİN GÖRÜNÜMÜ 2015 yılı sonuna kadar yaşanan süreçle ilgili olarak aktardığımız bilgiler ve değerlendirmelerden sonra bu bölümde sayısal veriler ışığında bazı teknik ayrıntılar bakımından denetimli serbestlik sistemimizin görünümüne bakacağız. cezalandırılması, boş vaktinin alınması ve çalışma ücretinden kişiyi mahrum bırakması” şeklindeki temel düşünceye dayalı bir uygulamadır ve ancak hükümlünün gönüllü olarak bunu istemesi halinde bir anlam ifade eder. Toplum içerisinde infazı öngörülen diğer toplum yaptırımları gibi ücretsiz çalıştırma yaptırımı da ancak aktif olarak, bu topluma kazandırma sürecine ilgi duyan failler hakkında ve buna yönelik gerekli altyapıyı sağlayan, bu yaptırımın özel şartlarının gereği olan hususları taşıyan seçilmiş bir ortam içerisinde uygulandığı takdirde yararlı olabilecek bir yöntemdir. Konuyla ilgili ayrıntılı bir çalışma için bkz: Anton M. Van Kalmhtout, “Kamu Yararına Çalışmadan ‘Toplumsal Yaptırımlara’: Karşılaştırmalı Bir Bakış Açısı”, Hollandaca aslından çeviren: Burhan Alıcı, Küresel Bakış Dergisi, Y. 1, C. I, S. 1, Nisan 2011, s. 71-106. 18 Değişiklik yapılan maddenin 3. ve 8. fıkraları şu şekilde düzenlenmiştir: “(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir. (8) Hükümlü, hapis yattığı veya kamuya yararlı işte çalıştığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır veya kamuya yararlı işte çalıştırılma sona erer.” 19 07 Ocak 2015 günü Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerine TBMM’de yapılan görüşmeler esnasında konuşan Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ, denetimli serbestliğin iki yıla çıkması konusunda herhangi bir çalışmanın olup olmadığı ile ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır: “Cezaevi, denetimli serbestlik konusunda bir çalışma var mı?” Biraz önce buna cevap vermiştim ancak tekrar etmekte fayda var. Denetimli serbestlik süresinin artırılmasına ilişkin bir çalışmamız şu anda yok, sebebi de şu: Şu anda, şartla tahliyesine bir yıl kala hükümlüler denetimli serbestlikten istifade edebiliyor. Cezasının üçte 2’sini yattığı zaman şartla tahliye hakkı elde ediyor. Buna göre, on sekiz ay ceza almış birisinin on iki ay içeride yatması gerekiyor. Şu anki uygulamada, on sekiz ay ceza alan birisi içeri giriyor, belki bir hafta, belki birkaç gün, işlemler bitene kadar, orada, yasanın öngördüğü kararlar alınana kadar içeride kalıyor, çıkıyor. Eğer biz şu andakinin üzerinde bir artış yaparsak, on sekiz aydan daha fazla ceza alan kişilerin de hiç içeride yatmaması gibi cezasızlık, cezasının infazsızlığı gibi bir durumla karşı karşıya kalacağız. Mesela, bazıları “İki yıla çıkarın.” diyor, bu, şu demektir: İki yıl olduğu zaman üç yıl hapis cezası olan birisi içeri sadece girdi çıktı yapacak. Yani bunu Türkiye kamuoyu, milletimiz, insanlarımız kabul eder mi? Baktığınızda pek makul gözükmüyor çünkü niteliği gereği, cezası gereği hafif olan suçlarla ilgili bir suç işleme hürriyeti ve cezasızlık hâli ortaya çıkacaktır. O nedenle biz bu noktada bir değişiklik şu an için öngörmüyoruz. Ama başka formüller var mı, cezasızlık olmaksızın, hem cezayı görecek hem de denetimli serbestlik konusunda daha adil bir imkân oluşturacak bir formül olabilir mi, onunla ilgili bir çalışmamız var ama şu anda bu miktarı yükseltecek bir çalışma yok.” Bkz: http://www.memurahval.com/tbmm/bekir-bozdag-denetimli-serbestlik-2-yil-en-son-durumu-soyledi-h1516.html, 03.12.2015. 18 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Denetimli Serbestlik Daire Başkanlı’ğın resmi internet sitesinde bulunan sayısal verilere göre, denetimli serbestliğe yoğun bir ilgi olduğu, müdürlüklere gelen iş sayısında 2010 yılından sonra çok ciddi bir artış olduğu görülmektedir.20 Özellikle yukarıda bahsedilen 2012 değişikliği sonrasında sayının katlanarak arttığı ve 2014 yılında 484.281’e ulaştığı kaydedilmiştir.21 Peki bu artış, denetimli serbestliğin hapis cezası yerine daha insani bir alternatif olarak kabul görmesinden mi yoksa teorik olarak ceza adalet sisteminde neye karşılık geldiği yeterince düşünülmeden yapılan pragmatik düzenleme ve uygulamalardan mı kaynaklanmıştır? Şimdi 2015 yılı Kasım ayına ilişkin resmi istatistiklere yansıyan veriler ışığında bu soruya cevap bulmaya çalışacağız. Sayısal verilere bakıldığında, uyuşturucu madde kullanmak veya kullanmak için bulundurmak suçu (TCK m. 191) için öngörülen tedavi ve denetimli serbestlik karalarının müdürlüklerin faaliyetleri arasında ilk sırada olduğunu görüyoruz.22 Aslında bu tedbirlere ilişkin işler 2006 yılından beri istikrarlı bir şekilde ilk sıradaki yerini korumaktadır. Bunun sebebi şüphesiz, tedbirlere hükümle birlikte karar verilmesi konusundaki yasal zorunluluktur. Yapılan araştırmalar, bu tedbirin uygulanmasında ciddi sıkıntılar olduğunu göstermektedir.23 Karşılaştırmalı hukuktaki birçok örnekte, bu tip tedbirlerin uygulamasının, uzman kurumlar tarafından yapıldığı bilinmektedir.24 Sayısal veriler esas alındığında, özellikle 2012 yılına kadarki dönemde denetimli serbestlik, uyuşturucu kullanma ve bulundurma suçlarına özgülenmiş bir çalışma alanı görünümündedir.25 Bu yoğunluk, denetimli serbestlik hizmetlerinin esas çalışma alanlarını gereksiz bir biçimde sınırlandırmakta ve müdürlüklerinin iş yoğunluğunu önemli ölçüde artırmaktadır. Verilere göre ikinci yoğunluk adli kontrol kararlarında görünmektedir.26 Karşılaştırmalı hukuk örneklerine bakıldığında adli kontrol benzeri tedbirlerin uygulamasının denetimli serbestlik hizmetleri arasında bu denli önemli bir yer tutmadığı, hatta kimi ülkelerde hiç yer almadığı görülmektedir.27 2007 tarihli yönetmelikte olduğu gibi 2013 tarihli yönetmeliğe göre de CMK’nın 109. maddesinde öngörülen adli kontrol kararlarının tamamının takibi ve denetimi halen denetimli serbestlik müdürlükleri tarafından yapılmakta ve bu durum gereksiz bir iş yoğunluğuna neden olmaktadır. Kanımızca, şüphelinin toplum içinde gözetim ve denetimini içermeyen adli kontrol tedbirlerin denetimli serbestlik müdürlüklerin görev alanından tamamıyla çıkartılması gerekmektedir. Zira bu tedbirlerin yerine getirilmesi, doğrudan savcılıklar, kolluk veya ilgili kurum ile irtibatın sağlanmasıyla mümkün bulunmaktadır.28 Üçüncü yoğunluk, “denetimli serbestlik uygulanarak cezanın infazı” adı verilen ancak gerek uygulanma biçimi ve gerekse sonuçları itibariyle kanımızca koşullu salıverilme süresinin uzatılması anlamına gelen uygulamanın denetimine ilişkindir.29 Bu yöntem ülkemiz sisteminde yeni bir uygulamadır ve doğrusu pragmatik gerekçelerle yapıldığı, denetim20 Daire Başkanlığı istatistiklerinde, müdürlüklere infaz için gelen karar sayılarının yıllara göre dağılımına göre sayı; 2006’da 7.185 iken, 2007’de 21.072, 2008’de 57.886, 2009’da 77.928, 2010’da 106.018, 2011’de 130.405, 2012’de 219.633, 2013’de 354.108, 2014’de 484.281 sayısına ulaşmış olup, 2015 yılı sonunda bu sayının 550.000’in üzerinde olması beklenmektedir. Bkz: http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/, 08.12.2015. 21 Sayısal veriler, denetimli serbestlik sistemi üzerinde Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasındaki en yüksek yoğunluğun ülkemizde olduğunu göstermektedir. Avrupa Konseyi’nin 2013 yılı sonu verilerine göre, 47 üye ülkede 2013 yılında toplam 1.621.718 kişi denetimli serbestlik kurumları tarafından takip edilmişken, ülkemizde bu sayı Daire Başkanlığı verilerine göre 354.108’dir. Ayrıntılı rapor için bkz: Council of Europe Annual Penal Statistics, Space II, Survey 2013, http://wp.unil.ch/space/files/2011/02/Council-of-Europe_SPACE-II-2013-E_Final_150205.pdf, 20.11.2015, s. 1vd. 22 Daire Başkanlığı verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle, müdürlüklerin denetimini yaptıkları toplam 275.239 tedbir içerisinde bu tedbirlerin sayısı 86.176 olarak kaydedilmiştir. 23 Bkz: Yavuz, Ceza Adalet..., s. 280-288. 24 Örneğin Hollanda’da denetimli serbestlik hizmetleri üç farklı kurum tarafından verilmektedir. Her ne kadar birbiriyle irtibatlı olarak faaliyet yürütülse de hizmetlerin büyük çoğunluğu Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu (Reclassering Nederland - The Dutch Probation Service) isimli kurum tarafından verilirken, bağımlılık sorunu olan kişilerle ilgili hizmetler Bağımlı Faillerin Sosyal Rehabilitasyonu Kurumu (Stichting Verslavingsreclassering - The Social Rehabilitation for Addicted Offenders) tarafından verilmektedir. Evsiz faillerle ilgili hizmetler ise Kurtuluş Ordusu (Leger des Heils Reclassering - Salvation Army) isimli kurum tarafından verilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Anthon M. van Kalmthout/Leo Tigges, Netherlands, Probation in Europe 2008, Confederation of European Probation, http://www.cepprobation.org/uploaded_files/Netherlands_The.pdf, 07.12.2015. 25 Daire Başkanlığı verilerine göre, 2010 yılı Aralık ayı itibariyle 79.822 olan toplam iş sayısı içerisindeki sayı 52.280, 2011 yılı Aralık ayında toplam 105.756 olan toplam iş sayısı içerisinde ise 76.752 olarak kaydedilmiştir. 26 Daire Başkanlığı verilerine göre, 2010 yılı Aralık ayı itibariyle sayı 13.442 iken, 2015 yılı Kasım ayında bu sayı 78.102 olarak kaydedilmiştir. 27 Avrupa Konseyi’nin 2013 verilerine göre bu sayı, örneğin Hollanda’da 3.194, Fransa’da ise 3.953 iken, ülkemizde 45.993 olarak kaydedilmiştir. Almanya, İtalya gibi bazı ülkelerde ise bu kararlar denetimli serbestlik hizmetleri arasında kaydedilmemiştir. Bkz: Council of Europe Annual Penal Statistics, Space II, Survey 2013, s. 17-18. 28 Yavuz, Ceza Adalet…, s. 265. 29 Daire Başkanlığı verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle sayı 56.764 olarak kaydedilmiştir. 19 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System li serbestliğin temel hedeflerine uygun bir şekilde düzenlenmediği ve uygulanamadığını söylemek gerekmektedir. Zira düzenleme ve mevcut uygulamaya göre, “otomatik” olarak ve herhangi bir sosyal veya kriminojenik bir araştırma aracına dayanması gerekmeksizin, hemen hemen şartları uygun olan tüm hükümlüler için uygulanabilen bir yöntemdir. Zaten konunun, kamuoyunda bir tür “af” olarak algılanmasından ve süresinin 2 yıla çıkartılması beklentisinden de sorunlu bir mesele olduğu rahatlıkla görülmektedir.30 Dördüncü yoğunluk ise, 2014 yılında yapılan düzenlemeyle getirilen ve adli para cezalarının ödenmemesi nedeniyle hapis cezası yerine uygulanan kamuya yararlı çalıştırma yaptırımıyla ilgilidir.31 Kanımızca kamuya yararlı çalıştırmanın özellikle bu amaçla kullanılması çok olumlu bir gelişmedir. Esasen, daha ilk aşamada, yani mahkemece cezaya hükmedilmeden önce denetimli serbestlik uzmanları tarafından hazırlanacak sosyal araştırma raporları doğrultusunda, sanığın hükmedilecek adli para cezasını ödeyebilecek durumda olup olmadığı tespit edilmek suretiyle gerçek anlamda bir bireyselleştirme yapılıp, doğrudan bir seçenek yaptırım olarak kamu yararına çalıştırmaya hükmedilebilmeli, sanığın adli para cezasını ödeyemeyecek duruma düşmesi beklenmemelidir. Son olarak, Kasım ayı verilerinde diğerlerine nazaran düşük bir yoğunluğa sahip oldukları görülen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, seçenek yaptırımlar ve koşullu salıverilme çerçevesinde uygulanan tedbirlerin, karşılaştırmalı hukuk örneklerindeki gibi yoğunluk bakımından ilk sıralarda yer alması gerekirken yukarıda izah edilen nedenlerden ötürü geri planda kaldıkları hususunun dikkate getirilmesinde fayda bulunmaktadır.32 4. SOSYAL ARAŞTIRMA RAPORLARI VE BİREYSELLEŞTİRMENİN ÖNEMİ Resmi istatistiklere dahil edilmediğini gördüğümüz çok önemli bir konu da “sosyal araştırma raporları”dır. Rapor konusu, denetimli serbestliğin belkide en önemli konusudur. Bilindiği üzere, denetimli serbestlik hizmetleri genelde üç temel kategoriye ayrılmaktadır. Araştırma ve tavsiye, gözetim ve rehberlik, toplum yaptırımlarının planlanması ve denetimi.33 Fail hakkında denetimli serbestlik uzmanı tarafından yapılan araştırma sonucunda üretilen rapor, daha ilk andan, failin tespiti anından başlayıp cezanın infaz edilmesi sonrasına kadar uzanan süreç boyunca, ilgili tüm aktörlere yol gösterici mahiyette bir kaynak niteliğine sahiptir. Bunun içindir ki sosyal araştırma raporları günümüzde yaptırımların bireyselleştirilmesinde hayati bir rol oynamaktadır. Zira suçla ve faille ilgili olarak dosyaya yansıyan bilgiler ancak maddi gerçeğin ortaya çıkartılması için bir veri olarak kullanılmaya uygun iken; sosyal araştırma raporları gerek fail, gerekse mağdur ve toplumun yararına en uygun olan yaptırım biçimi ve infaz yönteminin tespiti için anahtar bir rol oynamaktadır. Ancak bu raporların öneminin henüz ülkemizde kavranmadığını, savcılık ve mahkemelerce itibar edilen kaynaklar olmadığını biliyoruz. 2015 yılı verilerine rapor sayıları dahil edilmediği için bilmiyoruz ancak 2010 yılı verilerine göre 20052010 yılı arasında yazılan toplam rapor sayısı 20 bin civarında idi ve bu raporların, verilen kararların şekillendirilmesine ne derecede etki yaptığına ilişkin bir veri bulunmamaktaydı.34 Rapor konusunda mutalaka değinilmesi gereken bir başka husus ise, uzman tarafından raporda şüpheli veya sanık hakkında uygun olan yaptırım biçimine ilişkin “öneri” yapılması konusudur. 2006 ve 2007 tarihli yönetmelikte bu konuda uzmana herhangi bir hareket alanı tanınmazken, 2013 tarihli yönetmelikte (m. 38/5) bir miktar serbesti getirilmiştir. Buna karşın hakim ve savcılar cephesinde, sözkonusu raporların, yargısal yetkilerine müdahale olarak algılanmaya devam ettiği ve çoğunlukla rapor hazırlanmasına gerek duyulmadan karar verme eğiliminin hakim olduğu bilinmektedir. Günümüzde denetimli serbestlik, daha çok alternatif yaptırım biçimleriyle birlikte anılmaktadır. Ceza kanunlarımızdaki yaptırım biçimlerinin daha fazla çeşitlendirilerek; bireyselleştirmenin, yalnızca yaptırımın süresiyle alakalı bir mesele 30 Örnek gazete haber başlıkları için bkz: “Hapishaneler ‘örtülü af’ yöntemiyle boşaltılacak” http://www.milliyet.com.tr/hapishaneler-ortuluaf--gundem-2106716/, 24.08.2015; “Af gibi serbestlik sürprizi”, http://www.gazetevatan.com/af-gibi-serbestlik-surprizi-435209-gundem/, 07.03.2012. 31 Daire Başkanlığı verilerine göre, 2015 yılı Kasım ayı itibariyle sayı 33.448 olarak kaydedilmiştir. 32 Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde uygulanan tedbirlerin yoğunlukları için bkz: Council of Europe Annual Penal Statistics, Space II, Survey 2013, s. 17-22. 33 Yavuz, Ceza Adalet…, s. 61vd. 34 Daire başkanlığının 2010 yılında kaydedilen verilerine göre 2005 yılı Haziran ayından 2010 yılı Ocak ayına kadar Türkiye çapında soruşturma aşamasında toplam 9767, kovuşturma aşamasında ise toplam 13187 adet sosyal araştırma raporu hazırlanmıştır. Bkz: Yavuz, Ceza Adalet…, s. 206. 20 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 olarak algılanmasından vazgeçilmesi, bizatihi tercih edilecek yaptırım biçiminin ve yaptırımın infaz şartlarının belirlenmesi sürecinde hassasiyetle yapılması gerekmektedir. Bu yapılırken de denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında hazırlanacak raporların anahtar rolünden mutlak surette faydalanılmalıdır. 5. YENİDEN SUÇ İŞLEME ORANLARINA İLİŞKİN VERİ KAYNAĞI PROBLEMİ Sayısal verilere ve genel olarak adalet istatistiklerine yansımayan önemli bir diğer konu ise, ülkemizde yeniden suç işleme oranlarıyla ilgili olarak ölçülebilir bir veri sistemi bulunmaması sorunudur. Bu bağlamda hangi tür suçların hangi sıklıkla yeniden işlendiği, uygulanan yaptırım türüne göre bunun oranı, denetimli serbestliğin yeniden suç işleme oranları üzerindeki etkisi gibi konularda ölçülebililir verilere ulaşılmadıkça ceza adalet sistemimizin etkinliği konusunda bir fikir sahibi olmamız, dahası sorunlu alanlara ilişkin tespit ve düzeltme çalışması yapmamız mümkün bulunmamaktadır. Bu değerlendirme yapılamadığındandır ki, denetimli serbestlikte 10 yılı tamamlamamıza rağmen cezaevi nüfusunun engellenemez artışıyla tuhaf bir şekilde parallelik gösteren denetimli serbestlik dosyalarının sayısındaki artışı yeterince anlamlandıramamaktayız. 6. DENETİMLİ SERBESTLİK GÖREVLİLERİNİN İHTİYAÇLARI Denetimli serbestlik görevlisinin kişiliği ve bilgisinin, rehberlik ve yaptırımların denetiminde, bu özelliklerini kullanım biçimiyle ıslaha yönelik etkili bir araç niteliğinde olduğu ifade edilmiştir.35 Bu önemli niteliği gereği, görevlilerin iyi eğitim almış kişiler olmasının yanında, çalışma ve iletişim psikolojilerini olumsuz yönde etkileyecek kurum içi etkenlerden de azami ölçüde korunarak hizmet sunabilmeleri için gerekli imkânların sağlanması gerekmektedir. 2010 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırmada, denetimli serbestlik görevlilerinin zamanlarının büyük bir kısmını (yüzde 76), doğrudan faillerle yaptıkları çalışmalardan ziyade masa başında evrak düzenlemekle geçirdikleri tespit edilmiş ve bu durumun denetimli serbestlik çalışmasının özüne aykırılık teşkil ettiği vurgulanmıştır.36 Yukarıda değerlendirmeye tabi tutulan sayısal veriler, benzer sorunun ülkemizde görev yapan denetimli serbestlik görevlileri bakımından da kaçınılmaz olarak yaşandığını işaret etmektedir. Denetimli serbestlik görevlilerinin sayısının artırılması, kişi başına düşen dosya sayısının sınırlanması ve klasik memur-mesai çalışma sisteminden farklı olarak esnek bir çalışma pratiğine kavuşturulmaları sistemin başarısı için bir zarurettir. SONUÇ Ceza adaletinin insanlık tarihi kadar eski bir mesele olduğu düşünüldüğünde, denetimli serbestliğin Avrupa ve Amerika’daki ikiyüz yıllık, ülkemizde ise on yıllık kısa tarihi, henüz yolun çok başında olduğumuzu göstermektedir. Modern ceza hukukunun son ikiyüz yıldaki en büyük ve şüphesiz en insani keşifleri, fail bakımından denetimli serbestlik, mağdur bakımından ise onarıcı adalettir. Bu önemli keşiflerin farkına varılması, ülkemizde ancak 2000’li yıllarda mümkün olabilmiştir. Denetimli serbestliğin ülkemizdeki kısa tarihi, gerek mevzuat ve gerekse uygulama sonuçları bakımından irdelendiğinde, karşılaştırmalı hukukta yüzyıllar alan sürecin ülkemizde çok hızlı bir şekilde yaşandığı görülmektedir. Bu da kaçınılmaz olarak, birçok önemli soru ve sorunla yüzyüze gelinmesine neden olmuştur. Yukarıda bir kısmına değinme imkanı bulduğumuz hususlar dikkate alındığında, özellikle denetimli serbestliğin teorisi hakkında derinlikli bir anlama çabasına girişilmesi zaruretinin bulunduğu açıktır. Bu çabanın bizi daha iyi bir mevzuat ve daha başarılı bir uygulamaya götüreceğinden şüphe bulunmamaktadır. Ceza adalet sistemimizin içinde bulunduğu durum her ne kadar birçok önemli sorunla başedilmesi konusunda kanun koyucu ve uygulayıcılara kaçınılamaz bir yükümlülülük yüklese de; suçluyu bulmaya ve cezalandırmaya değil, masumiyetin kaynağı olan “insan”ı keşfe odaklanan ve sonuna kadar onun ıslahı için bir gayret mekanizması olan denetimli serbestliğin varlığı ve kısa sürede katettiği mesafe umutlu olmamız için yeterlidir. 35 Edmund Burbang/Ernest W. Goldsborough, “The Probation Officer’s Personality: A Key Factor in Rehabilitasyon”, Federal Probation, A Journal of Correctional Philosopy and Practice, Number 2, United States 1954, s. 11. 36 Raynor, a.g.e., s. 14. 21 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System Son olarak, çalışmamızın başlığına dönecek olursak, “Türkiye’de denetimli serbestlik mümkün müdür?” sorusuna verilecek cevap şüphesiz “evet” olmalıdır. Bununla birlikte, yolun henüz çok başında olduğumuzu ve biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu eklemek yerinde olacaktır. KAYNAKÇA ALARID, Leanne Fiftal / CARMEN, Rolando V. Del, Community - Based Corrections, Belmont/USA 2011. ALLARS, Collin, “Transforming Delivery of Probation Services in England and Wales”, http://cep-Probation.org/wp-content/uploads/2015/11/Day-1.5-Colin-Allars-26-11-15.30h.pdf, 05.12.2015. Anayasa Yargısı Dergisi, C. 18, 2001, http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/veri-istatistik/yayinlar/ay-cilt.pdf, 18.11.2015, s. 17-436. BURBANG, Edmund / GOLDSBOROUGH, Ernest W., “The Probation Officer’s Personality: A Key Factor in Rehabilitasyon”, Federal Probation, A Journal of Correctional Philosopy and Practice, No: 2, USA 1954, s. 11-15 COHEN, Nick, “The End of The Probation Service”, http://www.newstatesman.com/200405100022, 15.08.2007. Council of Europe Annual Penal Statistics, Space II, Survey 2013, http://wp.unil.ch/space/files/2011/02/Council-of-Europe_SPACE-II-2013-E_Final_150205.pdf, 20.11.2015. DEMİRBAŞ, Timur, İnfaz Hukuku, Ankara Mart 2013. FOUCAULT, Michel, Hapishanenin Doğuşu (Gözetim Altında Tutmak ve Cezalandırmak), Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitabevi, İstanbul 1992. HUGO, Victor, Sefiller, C. I: Fantine, Çeviri: İsmail Yerguz, Oğlak Yayıncılık, İstanbul 2003. KALMTHOUT, Anton M. Van, “Kamu Yararına Çalışmadan ‘Toplumsal Yaptırımlara’: Karşılaştırmalı Bir Bakış Açısı”, Hollandaca aslından çeviren: Burhan Alıcı, Küresel Bakış Dergisi, Y. 1, C. I, S. 1, Nisan 2011, s. 71-106. KALMTHOUT, Anton M. Van / TIGGES, Leo, Netherlands, Probation in Europe 2008, Confederation of European Probation, http://www.cepprobation.org/uploaded_files/Netherlands_The.pdf, 07.12.2015. KOÇ, Canan Olpak, “Islah Edici Yöntemlerin Kurgusal Düzlemde Keşfi: Avrupa Sarı Kâğıtları Yırtabildi mi?”, Turkish Studies Journal, Vol. 7/4, Fall 2012, s. 2431-2439. NELLIS, Mike / CHUI, Wing Hong “The End of Probation”, in: Wing Hong Chui/Mike Nellis, Moving Probation Forward (Evidence, Arguments and Practice), London 2003, s. 261-275. RAYNOR, Peter, “Is Probation Still Possible?”, The Howard Journal, Vol. 51, No. 2, May 2012, s. 173-189. Makalenin Türkçe tercümesi için ayrıca bkz: “Denetimli Serbestlik Hala Mümkün müdür?”, Tercüme eden: Hakan A. Yavuz - Süleyman Özar, Küresel Bakış Çeviri Dergisi, Yıl 4, S. 12, Ocak 2014, s. 11-39. WHITEHEAD, John T. / JONES, Mark / BRASWELL, Michael, Exploring Corrections in America, Elsevier/USA 2008. YAVUZ, Hakan A., “Denetimli Serbestliğin Ortaya Çıkışı ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Gelişim Süreci”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, S. 66, Şubat 2012, s. 75-89. YAVUZ, Hakan A., “Denetimli Serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 100, Mayıs-Haziran 2012, s. 317-342. YAVUZ, Hakan A., Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2011. http://www.cte.adalet.gov.tr/, 07.11.2015. http://www.memurahval.com/tbmm/bekir-bozdag-denetimli-serbestlik-2-yil-en-son-durumu-soyledi-h1516.html, 22 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 03.12.2015. http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/, 08.12.2015. “Hapishaneler ‘örtülü af’ yöntemiyle dem-2106716/, 24.08.2015. boşaltılacak” http://www.milliyet.com.tr/hapishaneler-ortulu-af--gun- “Af gibi serbestlik sürprizi”, http://www.gazetevatan.com/af-gibi-serbestlik-surprizi-435209-gundem/, 07.03.2012. http://www.aca.org/ACA_Prod_IMIS/ACA_Member/About_Us/Our_History/ACA_Member/AboutUs/AboutUs_Home. aspx?hkey=0c9cb058-e3d5-4bb0-ba7c-be29f9b34380, 11.11.2015. 23 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System TÜRKİYE’DE DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNİN KURULUŞU VE GELİŞİMİ Dr. Vehbi Kadri Kamer İşyurtları Kurumu Daire Başkanı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü vehbikadrikamer@gmail.com “Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Sempozyumuna” hoş geldiniz diyerek konuşmama başlamak istiyorum. Yine konuşmamın başında; Dünyada ve Ülkemizde üzerinde çalışılan konuların başında gelen denetimli serbestlik ile ilgili bu Sempozyumda bulunmaktan, sizlerle birlikte olmaktan dolayı duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. 10 yıl önce, 14-16 Kasım 2005 yılları arasında, “Uluslararası İstanbul Denetimli Serbestlik Konferansından” sonra bu konuda ikincisi gerçekleştirilecek Sempozyumda yapacağım sunumda; Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kurulma nedenleri, denetimli serbestlik sistemin kurulması için yapılan çalışmalar, 10 yıl içinde denetimli serbestlik sisteminde gerçekleştirilen değişiklikler, sayısal verilerle denetimli serbestlik isteminin geldiği durum, Avrupa uygulamaları ile denetimli serbestlik sistemimizin karşılaştırılması ve değerlendirme konularına yer verilecektir. Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kurulma nedenlerini altı başlıkta inceleyebiliriz. Bunlardan ilki ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlüler, bugünkü anlamda denetim altına alınmıyor, nerede yaşadıkları, ne iş yaptıkları, tekrar suç işleme riskinin bulunup bulunmadığı bilinmiyordu, hakimlere, karar verme sürecinde, sanığı tanıması amacıyla sosyal araştırma raporları sunulmuyordu, tutuklama tedbiri yerine verilebilecek başka bir tedbir bulunmuyordu, uyuşturucu madde kullanan veya bulunduran sanıklar, bugünkü anlamda uzmanların rehberliğinde rehabilitasyona tabi tutulmuyordu, suç mağdurlarına, ekonomik ve psiko-sosyal yardım yapacak kurum bulunmuyordu, suça sürüklenen çocuklar, bugünkü anlamda denetim altına alınmıyordu. Ceza adalet ve infaz sisteminde bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da denetimli serbestlik ile ilgili düzenlemeler yapılmış, ayrıca denetimli serbestlik sisteminin teşkilat yapısını düzenleyen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu 20 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanunların yürürlüğe girmesinden sonra; 15 Ağustos 2005 tarihinde Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, Denetimli Serbestlik ve Yardım Hizmetlerinden Sorumlu Daire Başkanlığı kurulmuş, denetimli serbestlik altı ay gibi çok kısa bir zamanda Ülkemizin 133 merkezinde teşkilatlanması tamamlanarak hizmet vermeye başlamıştır. Denetimli Serbestlik Daire başkanlığı çalışmalarına başladıktan sonra, denetimli serbestlik uygulamalarının ve koruma kurulları çalışmalarının usul ve esaslarını gösteren Denetimli Serbestlik Yönetmeliği Aralık 2005 yürürlüğe girmiş, 2005 ve 2006 yıllarında Adalet Bakanlığının bir çok yönetmeliğinde denetimli serbestlik ile ilgili değişiklikler yapılmış, ilgili kurumlarla protokoller imzalanmıştır. Gerçekleştirilen bu mevzuat değişikliklerinden sonra; Eylül 2005’de 575 denetleme memurunun, Aralık 2005’de denetimli serbestlik geçici şube müdürlerin, Ocak 2006’da 345 uzman personelin ve Eylül 2006’da şube müdürlerinin ataması yapılmıştır. Denetimli serbestlik personelinin göreve başlamasından sonra bu personelin eğitimi için 1.600.000 Avro bütçeli “Türkiye’de Denetimli Serbestlik Hizmetlerinin Geliştirilmesi Avrupa Birliği Projesi” hazırlanmıştır. 2005 (Ağustos)- 2007(Nisan) yılları arasında devam bu proje kapsamında; 148 hafta, 740 gün ve 5.920 saat danışmanlık hizmeti alınmıştır. Bu eğitimlerde, elli yabancı uzman görev almıştır. 24 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Denetimli serbestlik personelinin eğitim çalışmaları ile birlikte hakim ve Cumhuriyet savcılarının bilgilendirilmesi amacıyla 15 ilde 38 Seminer yapılmış bu Seminerlere 3.581 hakim ve Cumhuriyet savcısı katılmıştır. Yine denetimli serbestlik Adalet Akademisinin müfredatına alınmıştır. Diğer yandan bir çok Baro ve üniversitede denetimli serbestlik konusunda panel düzenlenmiştir. Kısaca Ülkemizde denetimli serbestlik sisteminin kuruluşu ile ilgili bilgi verdikten sonra, konuşmamın ikinci bölümünde, bu sistemin zaman içinde gösterdiği gelişim, gerçekleştirilen yeni uygulamalar hakkında bilgi vermek istiyorum. Gerek ceza infaz kurumlarında gerekse denetimli serbestlik sisteminde rehabilitasyon çalışmalarının temelinde “risk ve ihtiyaç değerlendirme sistemi” ile hükümlünün ihtiyacına uygun “müdahale programları” bulunmaktadır. Bu kapsamda denetimli serbestlik sisteminde müdahale programlarının hazırlanması amacıyla 2.000.000 Avro bütçeli “Türk Denetim Serbestlik Hizmetlerinde Çocuklar ve Mağdurlarla İlgili Eşleştirme Projesi” hazırlanmıştır. 2009 (Ocak) – 2010 (Ekim) yılları arasında gerçekleştirilen bu Proje kapsamında, denetimli serbestlik altındaki çocuklara yönelik, temel yaklaşım müdahale programı, denetim altında olan çocuklar için alkol ve madde müdahale programı, genel suçlu davranış müdahale programı ve saldırgan davranışı önleme müdahale programı geliştirilmiştir. Mağdurlara ilişkin; mağdur temel yaklaşım müdahale programı, suç mağdurları ve psiko-sosyal müdahale programı, aile içi şiddet mağdurları müdahale programı, cinsel şiddet mağdurları müdahale programı geliştirilmiştir. Bu programların yanında; 2009 yılında yetişkinler için Bireysel (ÖFKESİZ) Öfke Kontrol Programı, 2011 yılında yetişkinler için Sigara, Alkol ve Madde Bağımlılığı Genç Samba Programı, 2012 yılında Yetişinler için Hayat İçin Değişim Programı (HAYDE) , 2013 yılında yetişkinler için grup çalışması şeklinde uygulanan Öfke Kontrol Programı ve 2014 yılında Sigara, Alkol ve Madde Bağımlılığı Genç Samba Programı uygulanmaya başlamıştır. Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında yükümlülere yönelik “risk değerlendirme sistemi” Nisan 2012 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. Risk değerlendirme sisteminde kullanılmakta olan ‘Araştırma ve Değerlendirme Formu’ zaman içerisinde, yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarını daha detaylı olarak belirleyecek şekilde geliştirilmiş olup 18 Mart 2013 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. 25 Şubat 2012 tarihinde elektronik izleme sistemine ilişkin pilot uygulamalar başlamış ve 07 Aralık 2012 tarihine kadar 10 ay süreyle devam etmiştir. Pilot uygulama sonrasında elde edinilen tecrübeler ve yasal düzenlemeler yapılarak 20 Ocak 2013 tarihinde izleme merkezinin kurulumu tamamlanmıştır. Bugün denetimli serbestlik sisteminin geldiği seviyeyi değerlendirebilmemiz için sayısal verilere bakmamız gerekmektedir. Ekim 2015 itibariyle 268.792’si yetişkin, 13.986’sı çocuk olmak üzere toplan 282.778 kişinin denetim altında olduğunu görmekteyiz. Kararların % 31.6’sını tedavi ve denetimli serbestlik, % 26.9’unu adli kontrol, % 20.6’sını denetimli serbestlik altında infazın tamamlanması oluşturmaktadır. Yine kararların % 95’inin yetişkinler, % 5’inin çocuklar hakkında verildiğini görmekteyiz. Denetimli serbestlik kararlarının yıllara göre dağılımına baktığımızda 2006 yılında 7.185 olan karar sayısının, 2015 yılında 474.097 olduğu görülmektedir. Dokuz yıl içinde denetimli serbestlik müdürlüklerine mahkemelerce 1.923.613 karar gönderilmiş, bu kararların 704.887’si infaz edilmiştir. Bu veriler bizlere denetimli serbestlik sistemin ceza adalet ve infaz sistemi içinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Denetimli serbestlik sistemi içinde önemli bir yere sahip ve ceza infaz kurumlarından salıverilen hükümlülere destek olan koruma kurulları ile ilgili verilere bakıldığında, dokuz yıl içinde toplam 18.352 hükümlünün ceza infaz kurumundan salıverildikten sonra koruma kuruluna başvurduğu görülmektedir. Denetimli serbestlik müdürlüklerinde 2015 yılı itibariyle 4.186 personel görev yapmaktadır. Dünyada son yıllarda önemini artıran elektronik izleme uygulamalarına bakıldığında bugüne kadar 14.034 hükümlü hakkında elektronik izleme kararı verildiği, bu hükümlülerin 11.468’inin infazının tamamlandığı, 2.566’sının elektronik 25 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System izleme yoluyla takibinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Ülkemizde denetimli serbestlik sistemi hakkında bilgi verdikten sonra Avrupa uygulamaları hakkında açıklamalarda bulunmak istiyorum. Avrupa Birliğine üye 52 ülkeden 42’si ile ilgili yapılan ankete verilen cevaplarda; % 83’ünün Adalet Bakanlığı’na altında teşkilatlandığı, ceza infaz kurumları ile mukayese edildiğinde % 38 iş yüküne sahip olduğu belirlenmiştir1. 2013 yılında 42 Ülkede toplam 1.621.718 yükümlünün denetimli serbestlik altında girdiği, 1.184.791 yükümlünün denetiminin sona erdiği, 100.000 nüfus içinde denetim altına alınan kişi sayısının 250.1 olduğu, yine 100.000 nüfus içinde denetimi tamamlanan kişi sayının 175.2 olduğu tespit edilmiştir2. 31 Aralık 2013 tarihi itibariyle 2.145.289 yükümlü denetimli serbestlik altında bulunmaktadır. Denetimli serbestlik altında olanların % 10.7’sini kadınlar, % 5.8’inin çocuklar ve % 13.6’sını yabancılar oluşturmaktadır3. 31 Aralık 2013 tarihi itibariyle; Polonya’da 208.139, Fransa’da 187.056, Almanya’da 156.358, İngiltere’de 150.469, İspanya’da 76.444, Hollanda’da 43.0120, Belçika’da 39.483, İtalya’da 33.151 kişinin denetim altında olduğu görülmektedir. Bu verilerde; Fransa, Almanya, İngiltere ve Polonya’da denetimli serbestlik uygulamalarının yoğun bir şekilde gerçekleştiği görülmektedir4. Bir kısım ülkelerde hüküm sonrası denetimli serbestlik verilerine bakıldığında; Fransa’da kamu yararına çalışma 36.588, elektronik izleme 10.161, koşullu salıverme 6.428. Belçika’da kamu yararına çalışma 8.232, elektronik izleme 1.742, koşullu salıverme 2.392, İspanya’da kamu yararına çalışma 44.300, elektronik izleme 1.732, koşullu salıverme 8.914, Portekiz’de kamu yararına çalışma 7.204, elektronik izleme 89, ev hapsi 77, koşullu salıverme 2.564, İsveç’te kamu yararına çalışma 2.602, elektronik izleme 236, koşullu salıverme 4.018, olduğu görülmektedir. Bu veriler bizlere hüküm sonrası denetimli serbestlik uygulamalarında kamusal yaptırımlar ile koşullu salıverme sonrası denetimin ön plana çıktığını göstermektedir5. Sonuç olarak denetimli serbestlik, geçen 10 yılda ceza adalet ve infaz sistemimizin önemli bir bölümü haline gelmiştir. Emeği geçen herkese teşekkür eder, saygılarımı sunarım. 1 Aebi, F, Marcelo ve Chapin, Julien, Council Of Europe Annual Penal Statistics Space II, s.2, Erişim http://wp.unil.ch/space/files/2011/02/ Council-of-Europe_SPACE-II-2013-E_Final_150205.pdf. 2 a.g.e. 3 a.g.e. 4 a.g.e, s.16. 5 a.g.e, s.16. 26 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ UYGULANARAK HAPİS CEZASININ İNFAZI (CeGTİK m.105A) Prof. Dr. Timur Demirbaş İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi demirbas1@hotmail.com GİRİŞ Son yıllarda başta ilçe cezaevleri olmak üzere eski ceza infaz kurumları kapatılarak yenileri yapılmasına rağmen, ceza infaz kurumlarında aşırı doluluk başta olmak üzere sorunlar hiç bir zaman bitmemiştir. Geçtiğimiz yıllarda ceza infaz kurumlarındaki doluluğu azaltmak amacıyla iki önemli kanun değişikliği yapılmıştır: Önce 5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, daha sonra da 24.1.2013 tarih ve 6411 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu kanun değişiklikleri ile ceza infaz kurumlarından 30.000’e yakın hükümlü denetimli serbestlik altında kalmak koşuluyla serbest bırakılmışlardı. Bugün de, ceza infaz kurumlarının en önemli sorunu aşırı doluluktur. 28.2.2015 tarihi itibariyle, ceza infaz kurumlarında 22.610’u tutuklu, 141.851’ü hükümlü olmak üzere toplam 164.461 mahpus bulunmaktadır1. Doluluğa kısmen çare olması için son olarak, Açık ceza infaz kurumuna nakil esaslarını düzenleyen “Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği” m.6/1, (a) bendi, 22.8.2015 tarihli RG’de yayımlanmak suretiyle “toplam cezalarının onda birini kurumlarda infaz edip, iyi hâlli olan ve koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kalanlar” şekilde değiştirilmiştir. Bu yönüyle, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak hapis cezasının infazı olanağı genişletilmiştir. 1. CeGTİK m.105A 5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile eklenen CeGTİK m.105A ile infaz mevzuatımıza “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” kurumu girmiştir2. “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı CeGTİK m.105A, “hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla”, hükümlülüklerinin belirli bir kısmını açık ceza infaz kurumunda geçiren hükümlülerin, koşullu salıverme sürelerinin tamamlanmasından önce salıverilmelerine ve hapis cezasının kalan kısmının toplum içerisinde olağan yaşamlarınıı sürdürerek infaz etmelerine olanak sağlanmıştır. CeGTİK m.105A/1’e göre; “açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren” veya “çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan” hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak salıverilmesine karar verilebilir. Hükümlülerin bu düzenlemeden yararlanabilmeleri için, koşullu salıverilmelerine bir yıl veya daha az süre kalmış olması ve iyi hâlli olmaları gerekmektedir. Bu hükümden yararlanmak isteyen hükümlülerin talebi halinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, değerlendirme raporu dikkate alınarak infaz hakimi tarafından karar verilebilir(CeGTİK m.105A/1). CeGTİK m.105A/2’ye göre, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, 1 2 www.cte.adalet.gov.tr(17.9.2015) İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi RG. 11.4.2012. 27 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylık sürenin geçmiş olması durumunda, diğer şartları da taşımaları hâlinde, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz usulünden yararlanabilirler. Kanunkoyucu burada, açık ceza infaz kurumuna elinde olmayan nedenlerden dolayı gönderilmeyen(yer bulunmaması veya hükümlünün çalışabilecek durumda olmaması) veya gönderilmekle beraber yine elinde olmayan nedenlerden dolayı(hastalık gibi çalışma imkanının bulunmaması) yeniden kapalı ceza infaz kurumuna gönderilen hükümlülerin düzenlemeden yararlandırılması imkanını açık tutmuştur. CeGTİK m.105A/3’teki düzenleme ile iki özel durumda olan hükümlülerin denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmeleri yönünden kolaylık sağlanmıştır. Bunlardan ilki, sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler; ikincisi ise, maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlülerdir. Bu kişiler, diğer şartları da taşımaları halinde, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak hapis cezasının infazından yararlanabilirler. Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hali nedeni ile bu düzenlemeden yararlanmak isteyen hükümlülerin sağlık durumunun, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumu tarafından onaylanan bir raporla belgelendirilmesi gerekmektedir. Açık ceza infaz kurumuna nakil esaslarını düzenleyen ve 2.9.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanlan “Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği” m.6/1,a’da, hükümlülerden “toplam cezalarının beşte birini kapalı kurumlarda iyi hâlli olarak geçiren ve koşullu salıverilme tarihine altı yıl veya daha az süre kalanlar”ın açık kurumlara ayrılabileceği öngörülmekte iken; 22.8. 2015 tarihli RG’de yayımlanmak süretiyle söz konusu (a) bendi, “Toplam cezalarının onda birini kurumlarda infaz edip, iyi hâlli olan ve koşullu salıverilme tarihine yedi yıl veya daha az süre kalanlar” şekilde değiştirilmiştir. Ancak, 6411 sayılı Kanun m.13 ile CeGTİK’e eklenen geçici m.4 ile CeGTİK m.105A’nın 1’inci fıkrasının (a) bendinde ve 2’nci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile 1’inci fıkranın (b) bendinde belirtilen çocuk eğitimevinde cezanın 1/5’nin infaz edilmesine ilişkin şart 31.12.2015(31.12.2020) tarihine kadar uygulanmayacaktır3. 18.6.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla değişik CeGTİK m.105A/4’e göre, adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazından yararlanamazlar. Çünkü, adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle cezası hapse çevrilen hükümlüler hakkında, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz(CeGTİK m.106/9). 2. DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ KAPSAMINDAKİ YÜKÜMLÜLÜKLER CeGTİK m.105A/5’de, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün koşullu salıverilme tarihine kadar hangi yükümlülüklere bağlı olacakları belirlenmiştir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak bu yükümlülüklerinin değiştirilmesine karar verilebileceği gibi, bunlardan bir ya da birkaçına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilebilir. Bu yükümlülükler; a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma, b)Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulma, c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme, d) Belirlenen programlara katılmadır. CeGTİK m.105A/6’ya göre, hükümlünün; a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi, 3 25.12.2015 tarih ve 6655 sayılı Kanun ile söz konusu tarih 31.12.2020 olarak değiştirilmiştir. 28 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi, c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi, hallerinde, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verilir. 3. ANAYASA MAHKEMESİNİN CEGTİK M.105/A/7 İLE İLGİLİ İPTAL KARARLARI CeGTİK m. 105A/7,a’da, işlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı CMK m. 100’de sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi durumunda, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verileceği düzenlenmişti. Aydın(E.2014/14) ve Erzincan(E.2014/27) infaz hakimlikleri ile Manavgat 1.Asliye Ceza Mahkemesinin(E.2014/67) itiraz yoluna başvurmaları üzerine An. Mah. 9.4.2014 tarih ve E:2014/14, K.2014/77 sayılı kararıyla, söz konusu hükmü, An m.2 ve 38’e(suçsuzluk karinesi) aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir4. CeGTİK m.105A/7’nin “b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi” ve “c) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması,” şeklindeki belirtilen durumlarda da, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilmesi öngörülmekte idi. Ancak, Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi(E.2013/133), Aydın İnfaz Hâkimliği(E.2013/135, E.2013/136) ve Osmaniye İnfaz Hâkimliği(E.2013/159)nin başvuruları üzerine, An.Mah.26.12.2013 tarih ve E : 2013/133, K: 2013/169 sayılı kararıyla5, CeGTİK m.105A/7, b ve c bentlerini yerinde olarak iptal etmiştir6. 4. ELEKTRONİK KELEPÇE 5.4.2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununa “elektronik cihazların kullanılması suretiyle takip” başlıklı m.15/A hükmü eklenmiştir. Buna göre, “1)şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi elektronik cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilebilir. 2) İzleme, gözetim ve denetime ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir”. 4 5 6 “..Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması ile de hükümlülerin; yeniden suç işleme risklerinin azaltılması, sosyal hayata hazırlanmalarına imkân sağlanması, tahliye şartlarına uyumun gerçekleştirilmesi, toplumsal kurallara uyma becerilerinin geliştirilmesi, toplumun hükümlüye olumsuz bakışının azaltılması ve ailesi ile görüşmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.- İtiraz konusu kural uyarınca hükümlü hakkında; işlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı 5271 sayılı Kanun›un 100. maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi hâlinde, tekrar kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmeleri kanun koyucu tarafından bir tedbir olarak düzenlenmiş ise de, söz konusu kural bu kişilerin kesinleşen bir suçları olmaksızın haklarında yaptırım uygulanmasına neden olmaktadır. Bunun yanında kural, denetimli serbestlikten yararlanma hakkını ve denetimli serbestlik kurumundan hükümlü ve toplum lehine beklenen kamusal yararı da ortadan kaldırmaktadır. Kanun›un çıkarılma amacı ile çelişen bu hususlar ise hükümlülerin henüz işleyip işlemedikleri belirli olmayan bir suçtan dolayı yaptırıma tabi olmalarına yol açmakta ve Anayasa›nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen «suçsuzluk karinesi» ile bağdaşmamaktadır.- Öte yandan, itiraz konusu kural, ilgililerin, suçlulukları ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları olanağından yararlanmalarını engellemekte ve hukuk devletinin gereklerinden olan hukuki güvenlik ilkesini de ihlal etmektedir.-Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir....”(RG. 23.5.2014). An.Mah.; “İtiraz konusu kurallar uyarınca hükümlüler hakkında; denetimli serbestlik kararının verilmesinden önce veya sonra, kurallarda cezalarının alt ve üst hadleri gösterilen suçları işledikleri iddiasıyla soruşturma veya kovuşturmaya başlanmış olması veya devam edilmesi hâlinde tekrar kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmeleri kanun koyucu tarafından bir tedbir olarak düzenlenmiş ise de, söz konusu kurallar bu kişilerin suçlu sayıldıkları gerekçesiyle bir yaptırım niteliğine dönüşmektedir. Bunun yanında kurallar, denetimli serbestlikten yararlanma hakkını ve denetimli serbestlik kurumundan hükümlü ve toplum lehine beklenen kamusal yararı ortadan kaldırmaktadır. Kanunun çıkarılma amacı ile çelişen bu hususlar ise hükümlülerin henüz işleyip işlemedikleri belirli olmayan bir suçtan dolayı suçlu olarak nitelendirilmelerine yol açıp Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen “suçsuzluk karinesi” ile bağdaşmamaktadır. -Öte yandan, itiraz konusu kurallar, ilgilileri, suçlulukları ispatlanıncaya kadar suçsuz sayılmaları olanağından ve bu olanağı yürürlüğe koyan üstün hukuk kurallarından yararlanmalarını engellemekte ve hukuk devletinin ilkelerinden olan hukuki güvenlik ilkesini de ihlal etmektedir. - Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kurallar Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırıdır..... 13.12.2004 günlü, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a, 5.4.2012 günlü, 6291 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen 105A maddesinin (7) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentlerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE,.. OYÇOKLUĞUYLA...” karar vermiştir.(RG. 9.1.2014). Demirbaş Timur, İnfaz Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2015, s. 608 vd. 29 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System 5. ASKERLER HAKKINDA DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULANARAK HAPİS CEZASININ İNFAZI a) Askerlik Kanunu 11.2.2014 tarih ve 6519 sayılı Kanunla değişik 1111 sayılı Askerlik Kanununu m.39 değiştirilmiştir. Buna göre, barışta, muvazzaf ve yedek erbaş ve erlerden askere çağrıldıkları sırada tutuklu veya hükümlü bulunanlar, tahliyelerine kadar sevk edilmezler. Bunlardan askerlikle ilişiği olanlar tahliyelerinde serbest bırakılmayarak, ilgili kolluk kuvvetlerince askerlik şubelerine teslim edilirler(m.39/1). Askere alınmadan önce veya askerî yargının görev alanına girenler hariç askerlikleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı, bir yıl ve daha az süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza, kısa süreli hapis cezaları yerine hükmedilen 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c), (e) ve (f) bentlerinde yazılı tedbirler veya adli para cezasına mahkûm edilen er ve erbaşlar ile yedek subaylar hakkında verilen ceza ve tedbirlerin yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakılır. Bu durumdakiler terhis edildikleri zaman serbest bırakılmayıp cezalarının çektirilmesi için kıtalarınca bulundukları yer Cumhuriyet başsavcılıklarına teslim edilirler(m.39/2). İnfazları geri bırakılan mahkûmiyetler için zamanaşımı işlemez(m.39/4) Bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilenler kıtalarınca bulundukları yer Cumhuriyet başsavcılıklarına teslim edilirler. Tahliye olanlar geri kalan askerlik hizmetleri tamamlatılmak üzere en yakın askerlik şubesine teslim edilirler(m.39/3). b) Denetimli Serbestlik An.Mah. 11.6.2009 tarih ve E: 2006/42, K: 2009/73 sayılı kararıyla7, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 2’inci maddesinin 2’inci fıkrasındaki “asker kişiler hakkında, statüleri devam ettiği sürece, bu Kanun’da belirtilen denetimli serbestliğe ilişkin hükümler uygulanmaz” hükmünü iptal etmiştir. An. Mah.nin bu konuda karar vermesi, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi(E.2006/42 ) ve 15. Piyade Tümen Komutanlığı Askeri Mahkemesinin(E.2007/13) def’i yoluyla Anayasaya aykırılığı ileri sürmeleri üzerine olmuştur. Söz konusu askeri mahkemeler, asker kişi statüsündeki sanıklar hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurdukları iddiasıyla açılan davalarda, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına vararak iptali için başvurmuşlardır. Anayasa Mahkemesi; “İtiraz konusu kural, asker kişiler hakkında statülerinin devamı süresince 5402 sayılı Yasa’da belirtilen denetimli serbestliğe ilişkin hükümlerin uygulanmayacağını öngörmektedir. Böylece bir taraftan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun gereğince denetimli serbestlik, yardım ve koruma tedbirlerinin sanığın asker kişi olup olmadığına bakılmaksızın hükmolunması gerekirken, diğer taraftan asker kişiler hakkında hükmolunan bu tedbirlerin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.- Asker kişiler ile siviller arasında yapılan ayırımın “asker kişi”lerce yapılan hizmetin niteliğine ve bunun gereklerine dayandığı, asker kişilerin durum ve konumlarındaki özellikler sebebiyle bazı konularda değişik kuralların getirilmesinin ve değişik uygulamaların benimsenmesinin gerekli olduğu kabul edilebilir ise de, itiraz konusu kuralın askeri hizmetin bir gereği olmadığı açıktır. -Özellikleri ve işlenişi bakımından aralarında fark bulunmayan aynı nitelikteki suç ve cezalara ilişkin, sanık ve suçlunun statüsüne bağlı olarak değişik yaptırım uygulanmasını gerektiren bu kural, askerî hizmetin bir gereği olmadığı gibi ceza adaleti bakımından asker kişiler ile siviller arasında eşitsizlik yaratmakta, asker kişi statüsündeki sanık ve suçluların rehabilitasyonuna da engel teşkil etmektedir.- Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2., 5., 10. maddelerine ...” aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline oyçokluğuyla karar vermiştir. Bu durumda, askere çağrıldıkları sırada tutuklu veya hükümlü olmaları nedeniyle sevk edilemeyenler, tahliyelerinde serbest bırakılmayarak, ilgili kolluk kuvvetlerince askerlik şubelerine teslim edileceklerdir(As.K.m.39/1). Bu tahliyenin CeGTİK m.105A gereğince gerçekleşmesi durumunda, yani koşullu salıverilmesine bir yıl kalan iyi halli hükümlünün denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmesi halinde, hangi denetimli serbestlik şube müdürlüğünün tedbiri belirleyeceği sorun oluşturabilecektir. Çünkü, CeGTİK m.105A/6,a’da “ceza infaz kurumundan ayrıl7 RG.6.10.2009. 30 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 dıktan sonra talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğünden” söz edilmektedir. Ancak, asker kişinin tahliyesinde askerlik şubesine teslimi ve buradan birliklerine gönderilmeleri nedeniyle, hangi denetimli serbestlik şube müdürlüğüne başvuracakları sorunlu kalmaktadır. Bu nedenle, asker kişiler bakımından denetimli serbestlik şube müdürlüğünün hangisi olacağı hususunun askeri makamlarca belirleneceğine ilişkin Kanunda açık düzenlemeye gereksinim bulunmaktadır. Aksi takdirde, An. Mah. nin iptal kararına rağmen, asker kişilerin cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı güç görünmektedir. SONUÇ Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak hapis cezasının ceza infaz kurumu dışında infazına olanak sağlayan CeGTİK m.105A hükmünün uygulanmasında dikkatli olunması gerektiği kanısındayız. Denetimli serbestlik tedbirlerinin etkin biçimde uygulanmaması halinde, bu kişilerin yeniden suç işlemeleri söz konusu olabilecektir. An.Mah. nin 26.12.2013 tarih ve E:2013/133, K:2013/169 sayılı kararıyla, CeGTİK m.105A/7, b ve c bentlerini ve 9.4.2014 tarih ve E:2014/14, K.2014/77 sayılı kararıyla da CeGTİK m.105A/7, a’yı iptal etmesi yerinde olmuştur. An.Mah. 11.6.2009 tarih ve E: 2006/42, K: 2009/73 sayılı kararıyla 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununun 2’inci maddesinin 2’inci fıkrasındaki “asker kişiler hakkında, statüleri devam ettiği sürece, bu Kanun’da belirtilen denetimli serbestliğe ilişkin hükümler uygulanmaz” hükmünü, eşitlik ilkesine aykırı olması nedeniyle iptal etmesi de yerinde olmakla beraber, “asker kişiler bakımından denetimli serbestlik şube müdürlüğünün hangisi olacağı hususunun askeri makamlarca belirleneceğine ilişkin açık düzenlemeye gereksinim bulunmaktadır”. Aksi takdirde, An. Mah. nin iptal kararına rağmen, asker kişilerin cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazı güç görünmektedir. 31 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System YARGI KARARLARI İŞIĞINDA KAMUYA YARARLI BİR İŞTE ÇALIŞTIRMA Prof. Dr. Muharrem Özen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi muharrem.ozen@ankara.edu.tr GİRİŞ 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasında, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar gösterilmiş olup, yargılama makamının, kısa süreli hapis cezasının infazı yoluyla toplumdan dışlanacak olan faili, kısa süreli hapis cezasının yerine gösterilen seçenek yaptırımlarından faile ve olaya uygun olanını seçmek yoluyla toplum dışına itmemekte ve seçenek yaptırımlarla cezanın toplum içinde çektirilmesi sağlanmaktadır. Bu sayede hapis cezasıyla birlikte ortaya çıkan sosyal dışlamanın aksine, söz konusu yaptırımlarla sanığın infazına toplumsal katılım ve sanığın topluma kazandırılması amaçlanmaktadır. Aynı şekilde, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 105 ve 105/A maddelerinde, kamuya yararlı bir işte çalıştırma, hükümlünün ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamuya hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılma biçimiyle karşımıza çıkmaktadır. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların uygulanmasında aranan şartlar dikkate alındığında, suçlunun kişiliği, sosyal ve iktisadi durumu, yargılama sürecinde pişman olup olmadığı ve suçun işlenmesindeki özelliklere bakılacak, failin ve olayın durumuna göre seçenek yaptırımlardan birisine yargılama makamı tarafından karar verilmesi gerekecektir. Prensip olarak kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar uygulanması ve bunlardan hangisinin uygulanacağı hususu, failin isteğine bağlı tutulmamıştır. Yargılama makamı, bir fail hakkında kısa süreli hapis cezası uygulanmasına karar verdiğinde, kendiliğinden maddede gösterilen şartları dikkate almak suretiyle seçenek yaptırım uygulanmasına başvurmaya yetkili kılınmıştır. Ancak, seçenek yaptırımların hangisinin uygulanacağı hususunda maddenin birinci fıkrasında aranan şartlar dikkate alınmalı, örneğin failin kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilebilmesi için failin istekli olup olmadığı tespit edilmelidir. Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar müessesesi ve özel olarak kamuya yararlı bir işte çalıştırma yaptırımı, hapis cezasının olumsuz etki ve sonuçlarını azaltarak, ancak diğer taraftan da seçenek yaptırımları tam uygulamak suretiyle fayda sağlayabilecek niteliktedir. Bu nedenle uygulama, mümkün olduğu derecede başvurulması gereken, ancak uygulama ve infazı sıkı takip edilmesi gereken bir müessese olarak karşımıza çıkmaktadır. 1. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNA GÖRE KAMUYA YARARLI İŞTE ÇALIŞTIRMA 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca, kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; “Mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya” çevrilebilir. Söz konusu hükmün sonucu olarak, hakim, faile verdiği kısa süreli hapis cezasını mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar ve failin de gönüllü olması koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılması tedbirine çevirebilir. TCK’nın 50. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kamuya yararlı bir işte çalıştırmanın ne anlama geldiği 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanununun 105. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre, kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılmasıdır. Kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımına hükmedilmesinin ilk koşulu, sanığın rızasının alınması ve kamu32 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ya yararlı bir işte çalışmaya gönüllü olmasıdır. Sanığın, kamuya yararlı bir işte çalışmayı istememesi ve gönüllü olmaması durumunda ise, hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebilmesi mümkün değildir.1 Burada, gönüllü olması gereken sanığın bizzat kendisi olduğundan, bu husus sanığa sorulacak ve sanığın müdafiinin veya yasal temsilcisinin verdiği rızalar dikkate alınmayacaktır.2 Ayrıca genel olarak verilecek hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesi isteminin, kamuya yararlı işte çalışma konusunda sanığın gönüllü olduğunun kabulü noktasında yeterli olmadığı da Yargı kararlarında kabul edilmektedir.3 Mahkeme, kamuya yararlı bir işte çalışma konusunda sanığın rızasının olup olmadığını ilk savunmayı alırken ya da hüküm verilmeden önce sorabilmesi mümkündür. 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 105/2. Maddesindeki “denetimli serbestlik ve yardım merkezleri, bölgelerinde bulunan bu tür kurumlardan hükümlüleri ne surette çalıştırabileceklerine dair bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemeye verilir. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır” hüküm gereğince mahkemelerin, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmaya rıza gösterip göstermediğini ve hangi kamuya yararlı işte çalışacağını bildirerek buna da gönüllü olup olmadığını sorması gereklidir.4 Zira kamuya yararlı işte çalışma konusunda gönüllülük için sanığın hangi iş kollarında çalışabileceğini bilmesi gerekir. Sanığın kamuya yararlı bir işte çalışmaya muvafakat göstermemesi durumunda, mahkeme söz konusu seçimlik yaptırımı uygulayamayacak ancak TCK’nın 50/1. maddesinde düzenlenen hapis cezasına seçenek diğer yaptırımların uygulanabilmesi mümkün olacaktır. Bu itibarla mahkemenin, yalnızca sanığın kamuya yararlı bir işte çalışmak istememesini göstermek suretiyle doğrudan hapis cezasına hükmetmemesi gerekir. Sanığın çalıştırıldığı işin, sanığın eğitim durumu, kişiliği, sosyo-ekonomik durumu, suçun işlenmesindeki özellikler gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle seçilmesi önemlidir. Örneğin, itibarlı bir memuriyeti olan bir kişinin, çöp toplama işinde çalıştırılmaması veya ilkokul mezunu bir kimsenin de okuma yazma kurslarında eğitmen olarak çalıştırılmaması gerekir. Yine, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlardan hüküm giymiş olan bir kimsenin de, karşı cinslerin yoğun olduğu halk eğitim merkezlerinde veya okullarda eğitici olarak çalıştırılmaması gerekir. Belirtilmelidir ki, söz konusu seçenek yaptırım doğrultusunda hükümlünün çalışacağı kurumda kadrolu olması ve bir ücret alması da söz konusu değildir. 2. 5275 SAYILI CEZA GÜVENLİK VE TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN VE YÖNETMELİK HÜKÜMLERİNE GÖRE ÖNGÖRÜLEN ŞARTLAR Kamuya yararlı işte çalıştırma seçenekli yaptırımının nasıl uygulanacağı ise 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 105. Maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Maddenin 1. Fıkrasına göre, “Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan kısa süreli hapis cezasının yaptırım seçeneklerinden kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılmasıdır.” Maddenin 2. Fıkrasında ise, “Denetimli serbestlik ve yardım merkez1 “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesinde gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte ücret ödenmeksizin çalıştırılmaya karar verilebileceği belirtilmesine rağmen sanığın rızası alınmadan ve infazda tereddüt yaratacak şekilde hangi iş yerinde çalıştırılacağı belirtilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi” (Yargıtay 2. CD., 10747-263, 17.01.2007) 2 “Suç tarihinde 14 yaşını ikmal etmemiş sanığa hükmolunan kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezanın 4857 sayılı İş Yasasının 71/1. Maddesine aykırı biçimde TCK’nin 50/1-f maddesinde düzenlenen bir işte çalışma seçenek yaptırımına dönüştürülmesi ve kabule göre de, anılan tedbirin uygulanabilmesinin, sanığın ‘gönüllü olması’ koşuluna bağlı bulunduğu; bunun da ancak sanığın kendisine sorulması suretiyle öğrenilebileceği gözetilmeden; sanık savunmanının verdiği onayla yetinilmesi” (Yargıtay 6. CD., 13190-5793, 05.05.2010) 3 “Her ne kadar sanık müdafii 01.05.2008 tarihli dilekçe ile ‘…aksi kanaatin hasıl olması durumunda cezanın TCK 50. Maddede belirlenen seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesini’ talep etmiş ise de; TCK’nın 50/1-f bendinde düzenlenen gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirinin uygulanması için sanığın bu tedbirin uygulanmasını açıkça istemesinin gerektiği, müdafiinin isteminin yeterli olmadığı, CGK’nun 29.04.2008, 7-80/93 sayılı kararında da bahsedildiği üzere mahkemenin 5275 sayılı CGTİHK’nun 105/2, İnfaz Tüzüğünün 51/6 ve Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin 55. Maddesinde yazılı prosedürü takip ederek anılan tedbir kararını verebileceği, sanığa çalışacağı hizmet kolu ve süresinin önerilmesi gerektiği, İnfaz Kanununun 105/3 maddesi ile Tüzüğün 51/6-c bendine göre, ‘Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemeyeceği’ gözetilmeden hakaret suçundan hükmolunan 6 ay 9 gün hapis cezasının 6 ay süre ile, tehdit suçundan hükmolunan 7 ay 6 gün hapis cezasının ise 7 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesi” (Yargıtay 4. CD., 197404334, 04.04.2011) 4 “Sanığın hakkında verilen kısa süreli hapis cezasının TCY’nin 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına çevrilmesini talep etmesi karşısında, 5275 sayılı Ceza Güvenlik ve Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 105/2 ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 51/6-b maddelerinde öngörülen prosedür uyarınca, denetimli serbestlik ve yardım merkezlerince bölgede bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında hükümlülerin ne suretli çalıştırılabileceklerine dair alınan bilgiler üzerine oluşturulup mahkemelere verilen hizmetler listesinden mahkemece uygun görülen hizmet ve süresinin sanığa açıkça teklif edilmesi ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunun hatırlatılması gerektiği gözetilmeden doğrudan 2 ay 15 gün süreyle bir kamu hizmetinde temizlik işinde çalıştırılmasına karar verilmesi” (Yargıtay 4. CD., 1891-5423, 20.04.2011) 33 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System leri, bölgelerinde bulunan bu tür kurumlardan hükümlüleri ne suretle çalıştırabileceklerine dair bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemelere verilir. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır.” hükmü öngörülmüştür. Söz konusu hüküm uyarınca, mahkeme listede yer alan ve uygun gördüğü kamuya yararlı işi sanığa bildirir ve isterse bu işi reddetme hakkı olduğunu kendisine anlatır. Sanık isterse somut olarak gösterilen bu iş için rızasının olmadığını mahkemede açıklayabilir. Kamuya yararlı hizmetlerin ve kurumların listesi, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından, her yıl ocak ayının sonuna kadar mahkemelere iletilmek üzere, Cumhuriyet Başsavcılıklarına verilir. Mahkeme, bu listeden uygun gördüğü hizmeti ve süresini sanığa önerir ve bunu reddetme hakkına sahip olduğunu kendisine hatırlatır. Aksi yönde kararlar olmakla birlikte,5 mahkeme, hapis cezasını bu seçenek yaptırıma çevirdiğinde, yaptırımın süresini ve hangi hizmet kolunda iş yapacağını kararında belirtir. Ancak, bu işin nerede yapılacağı hususunun kararda gösterilmemesi gerekir. Zira aksi halde infazın kısıtlanması söz konusu olacaktır. Başka bir ifadeyle, mahkeme kararında, sanığın çalışacağı hizmet kolunun isminin bulunması (örneğin ağaçlandırma çalışmaları, temizlik, onarım gibi) ancak çalışacağı kurumun isminin yer almaması gerekir.6 Kamuya yararlı işte çalıştırma seçenek yaptırımın süresinin, verilen hapis cezasının yarısından bir katına kadar olabilmesi mümkündür. Bu itibarla örneğin, 8 ay hapis cezası, 4 aydan 8 aya kadar seçenek yaptırım olarak kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilebilir.7 5275 sayılı Kanunun 105. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemez.” Söz konusu hüküm uyarınca sanık hakkında tek bir suç için kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilebilir. Bu kararın infazı bitmeden, aynı dosya veya farklı dosyada yargılandığı bir suçtan dolayı hapis cezasına hükmolunduğunda, bu hapis cezası, diğer seçenek yaptırımlara çevrilebilse de, artık kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına çevrilemez.8 Yine mahkeme tarafından aynı dosyada sanığın işlemiş olduğu birden fazla suçtan dolayı verilen hapis cezalarından ancak birisinde, kamuya yararlı işte çalıştırılması seçenek yaptırımına hükmolunabilir. Birden fazla hapis cezası aynı anda kamuya yararlı işte çalıştırma tedbirine çevrilemez.9 Bu itibarla, suçlardan birinden verilen hapis cezası kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımına çevrilirken, diğer hapis cezası diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilebilecektir. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 51. Maddesinin 6. Fıkrasında kamuya yararlı bir işte çalıştırma yaptırımının infazı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre, kamuya yararlı bir işte çalıştırma yaptırımının infazı: a) Kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, bir kamu kurumu veya kuruluşunda belirli hizmetlerde, mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla ücretsiz olarak çalıştırılmasıdır, b) Denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da bürosu, bölgesinde bulunan kamu kurum ve kuruluşlarında hükümlülerin ne suretle çalıştırabileceklerine ilişkin olarak bilgi alırlar ve hizmetler listesini oluştururlar. Bu listeler mahkemeye verilir. Mahkeme bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu 5 3. CD., 24881-3173, 03.03.2011; 3. CD., 25196-22734, 31.05.2012. “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen TCY’nin 50/1-f maddesinde, gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte ücret ödenmeksizin çalıştırılmaya karar verilebileceğinin öngörülmesine karşın, sanığın rızası alınmadan ve infazda tereddüt yaratacak biçimde hangi iş yerinde çalıştırılacağı belirtilmeden hüküm kurulması” (Yargıtay 4. CD., 64-3321, 16.03.2011) 7 “5237 sayılı TCK’nın 50/1-f madde ve fıkrasındaki açık hüküm karşısında, sanığın mahkum olduğu 3 ay 10 gün hapis cezasının seçenek yaptırımlardan olan kamuya yararlı bir işte çalıştırmaya çevrilmesi halinde, bu seçenek yaptırımın süresinin, mahkumiyet müddetini aşamayacağı gözetilmeden, ayrıca sanığa gönüllü olup olmadığı sorulmadan kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine karar verilmesi” (Yargıtay 9. CD., 4742-816, 14.02.2011) 8 “Yerel mahkemece kesinleşen hükümde kasten yaralama suçundan hükmolunan 1 yıl 13 ay hapis cezası nazara alınmaksızın bu ceza ile birlikte 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan hükmedilen 5 ay hapis cezasının TCY’nın 50/1-f maddesi uyarınca 2 ay 15 gün kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesine karar verilmiş olup, bu uygulamanın 5275 sayılı Yasanın 105/3 ve ‘Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ ün 51/6-c maddelerinin açık düzenlemelerine aykırı olduğu konusunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.” (Yargıtay CGK., 8-27-78, 06.04.2010) 9 “İnfaz Kanunu’nun 105/3. Maddesi ile Tüzüğün 51/6-c bendine göre, ‘Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemeyeceği’ gözetilmeden hakaret suçundan hükmolunan 6 ay 9 gün hapis cezasının 6 ay süre ile, tehdit suçundan hükmolunan 7 ay 6 gün hapis cezasının ise 7 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesi” (Yargıtay 4. CD., 19740-4334, 04.04.2011) 6 34 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 reddetme hakkına sahip olduğunu hatırlatır, c) Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemez, d) İki yıl veya daha az süre ile hapis cezasına mahkûm olanlardan, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, istekleri bulunmak koşuluyla kendilerinin veya yasal temsilcilerinin veya Cumhuriyet başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmiyet sürelerinin geriye kalan yarısını kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına mahkemece karar verilebilir, e) Çalışma süresinin hesabında hükümlünün çalıştığı kurumun bu konudaki mevzuatı esas alınır, f) Kesinleşen kamuya yararlı bir işte çalışma yaptırımını içeren ilâm Cumhuriyet başsavcılığına verilir. Cumhuriyet başsavcılığınca ilâm, denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da bürosuna gönderilir. Bu birim tarafından, yapılacak tebligatta on gün içinde hükümlünün kararın infazı için başvurması istenir. Hükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen mazereti olmaksızın on gün içinde gelmemesi ve otuz gün içinde seçenek yaptırımın infazına başlanmaması hâlinde durum Cumhuriyet başsavcılığı aracılığı ile mahkemeye bildirilir. Şeklinde düzenlenmiştir. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Kamu hizmeti cezası” başlıklı 66. maddesine göre ise kamu hizmeti cezası; toplumsal katılım ile hükümlünün iyileştirilmesini ve topluma kazandırılmasını amaçlayan, hükümlünün topluma verdiği zararı kamu hizmetinde ücretsiz çalışarak geri ödemesini ve bu şekilde kamu düzeninin sağlanmasını esas alan bir seçenek yaptırımdır. Kamu hizmeti cezası, kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşta yerine getirilir. Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi, kamuya verilen zararın ödetilmesi, hükümlünün becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği ve çalışmanın ceza niteliğinde olduğu dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir. Kamu hizmeti cezasının infazında dört saat çalışma bir gün sayılır. Hükümlü günde en az iki, en çok sekiz; haftada en az on dört, en çok kırk saat çalıştırılır. Kamu hizmeti cezasının infazı, toplam ceza süresinin iki katını geçemez. Kamu hizmeti cezasının yerine getirilmesinde; hükümlünün durumu, çalıştırılacağı kurum ya da kuruluş haricinde kimseyle paylaşılamaz. Kurum ya da kuruluş yetkilileri, hükümlünün ifşa olmaması ve dışlanmaması için hükümlünün durumunu diğer çalışan ve kişiler ile paylaşamaz. Bu konuda kurum ya da kuruluş yetkilileri bilgilendirilir. Suça sürüklenen çocuklar hakkında kamu hizmeti cezası kararı verilmişse, kamu hizmeti cezasının infazında hükümlünün çalışmaya başlayacağı tarihteki yaşı dikkate alınır. Hükümlünün on sekiz yaşından küçük olması halinde çalıştırılacak iş; çocuğun bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişimi ile eğitimine engel olmayacak ve destekleyecek şekilde belirlenir. On sekiz yaşını tamamlayıncaya kadar çalışılan her iki saat bir gün sayılır. Bu şartların sağlanamaması halinde çocuk hakkında verilen bu yaptırımın değiştirilmesi mahkemesinden istenebilir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlıklı 105/A maddesinin, 5. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılmasına denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir.” Maddede kısa süreli hapis cezalarına hüküm giyenlerden, hükümlülük süresinin yarısını iyi hâlle geçirenlerin, kendileri, yasal temsilcisi veya Cumhuriyet savcısının istemi ve hükümlünün de rızasının bulunması koşuluyla, kamuya yararlı bir işte çalıştırılmalarına mahkemece karar verileceği öngörülmüştür. Mahkemenin kararında belirteceği çalışma esasları ve rejime uyulmaması hâlinde geriye kalan ceza aynen çektirilecektir. Denetimli serbestlik ve yardım merkezleri, kendi bölgelerinde bulunan kurumlardan hükümlüleri çalıştırma olanakları konusunda bilgi alarak, bir liste hazırlayıp, mahkemelere verirler. Mahkeme, bu listelerden uygun gördüğü hizmeti ve süresini hükümlüye önerir ve bunu reddetme hakkı olduğunu da hatırlatır. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin “Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezaların İnfazı” başlıklı 2. Bölümünde yer alan 84. Maddesine göre, Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma; hükümlünün kurallara uyma becerisi ve çalışma disiplini kazanmasını, başkalarının haklarına saygı göstermesini, zamanı planlamasını, bir 35 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System meslek edinerek kendi işini kurmasını veya bir iş edinmesini amaçlayan, iyileştirme ve topluma kazandırmayı esas alan bir yükümlülüktür. Hükümlü, denetimli serbestlik altında geçireceği toplam sürenin üçte birini kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle tamamlar. Çalışma süreleri günde dört, haftada yirmi saat olarak belirlenir. Hükümlü hafta sonları da çalıştırılabilir. Yükümlülüğün infazı, hükümlünün müdürlüğe başvurmasından itibaren on gün içinde başlatılır, belirlenen sürenin sona ermesiyle, her halde koşullu salıverme süresinin tamamlanmasıyla sona erer. Kamuya yararlı bir işte çalıştırma yükümlülüğü bu Yönetmelikte düzenlenen özel nedenler hariç kesintisiz olarak uygulanır. Hükümlüler, bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde, bireysel olarak veya bir görevlinin nezaretinde grup halinde çalıştırılabilirler. Hükümlülerin grup halinde çalıştırılması durumunda, çalışma yapılan yerde veya grupların başında denetim bürosunda görevli yeteri kadar denetimli serbestlik memuru bulundurulur. Denetim planında, hükümlünün hangi gün ve saatlerde çalışacağı, yükümlülüğün başlayış ve bitiş tarihleri belirtilir. Yükümlülüğün başlama tarihi, hükümlünün fiilen çalışmaya başladığı tarihtir. Çalıştırılacak iş belirlenirken; hükümlünün iyileştirilmesi, mesleği, becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliği dikkate alınır. Çalıştırılacak gün ve saatler, hükümlünün işi, aile yaşamı veya eğitimi dikkate alınarak belirlenir. Hükümlünün çalıştığı iş, kurum veya yer denetimli serbestlik müdürlüğünce değiştirilebilir. Hükümlünün; a) Çalışmasına engel bir sağlık problemi olduğunu, b) Örgün eğitime devam ettiğini, c) Bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştığını, ç) Kendi işini kurduğunu ve işlettiğini, belgelendirmesi ve bu nedenle kamuya yararlı işte çalışma yükümlülüğünün kaldırılmasını talep etmesi durumunda, ileri sürülen mazeretlerin doğruluğu ve haklılığı araştırılır. Gerekirse komisyon tarafından yükümlülüğün infazına ara verilir. Bu durumda, hükümlünün sağlık problemi, eğitime devam etme durumu, belirttiği işte bir iş sözleşmesine dayanarak çalışıp çalışmadığı ya da kurduğu ve işlettiği işi devam ettirip ettirmediği, koşullu salıverme süresinin sonuna kadar denetlenir. Hükümlünün, yanlış beyanda bulunduğunun anlaşılması veya mazeretin ortadan kalkması halinde yükümlülüğün kalan kısmının infazına devam edilir. Bu yükümlülük, müdürlüğe müracaat tarihi itibariyle on sekiz yaşından küçük suça sürüklenen çocuklar ile sıfır-altı yaş arasında çocuğu bulunan kadınl arın bu durumları devam ettiği sürece uygulanmaz. Bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren, koşullu salıverilme tarihine kadar olan sürenin üçte biri kamuya yararlı bir işte çalıştırılma yükümlülüğü olarak uygulanır. Bu yükümlülük; a) Altmış yaş ve üstü, b) Hayatlarını yalnız başına idame ettiremeyen, c) Doğumuna on hafta kalan hamile kadın, hükümlüler hakkında uygulanmaz. 3. YARGI KARARLARINDA KAMUYA YARARLI İŞTE ÇALIŞTIRMA TEDBİRİNİNE İLİŞKİN BAZI SORUNLAR Yukarıda açıklandığı üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımının uygulanması sanığın gönüllü olması koşuluna bağlanmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 24.03.2015 tarihinde verdiği kararda, özetle, “ yalnız sanık lehine temyiz edilen önceki hükümde sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına çevrilmesi karşısında; bozmadan sonra yapılan yargılamada kamuya yararlı işte çalıştırılmaya gönüllü olmadığını beyan eden sanığın kısa süreli hapis cezasının …1412 sayılı CMUK’nun 326. Maddesinin 4. Fıkrası gözetilerek kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımı dışında diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesi gerekmektedir. Bu nedenle yerel mahkemece “aleyhe değiştirme yasağı” ilkesi gözetilmeyerek sanığın hapis cezası ile mahkumiyetine karar verilmesinde ve Özel Dairece de bu hükmün onanmasında isabet bulunmamaktadır.10” sonucuna ulaşmıştır. Sanığın TCK’nın 233/1.maddesinde hükme bağlanan aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçundan 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın ertelenmesine ilişkin yerel mahkeme hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine İlgili Ceza Dairesi, kanun ya10 36 Bkz. Yargıtay CGK’nun 24.03. 2015 tarih ve E. 2014/8-162, K.2015/65 sayılı kararı. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 rarına bozma istemine uygun görmüş ve müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, itiraz yoluna gitmiş ve sonuçta bu uyuşmazlık hakkında Yargıtay Ceza Genel Kurulu 29.01.2013 tarihinde verdiği kararda, “Hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilen sanığın 5237 sayılı TCK’nın 233/1. Ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın aynı Kanunun 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin yerel mahkeme hükmünde, kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesine göre 1.fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilme zorunluğunun gözetilmemesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır. Ancak bu aykırılık 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi kapsamında kalmakta olup, yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, gereken kararın doğrudan Özel Dairece verilmesi gerekmektedir11” şeklinde karar vermiştir. 11 Bkz. Yargıtay CGK’nun 29.01.2013 tarih ve E. 2012/14-1324, K .2013/27 sayılı kararı. 37 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System DENETİMLİ SERBESTLİK KAVRAMININ TARİHSEL ve ENTELEKTÜEL KÖKLERİ ÜZERİNE ‘‘SUÇ - CEZA İLİŞKİSİ VE HAPİSHANENİN DÖNÜŞÜMÜ BAĞLAMINDA BİR DEĞERLENDİRME’’ Prof. Dr. Mehmet Evkuran Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mehmetevkuran@hitit.edu.tr HAPİSHANE KAVRAMI Sözlükte “alıkoymak, tutmak, engellemek” anlamına gelen habs kelimesi, terim olarak “bir şahsı, bir canlıyı veya eşyayı bir yere kapatmak, bir süre alıkoymak”, hukuk dilinde ise “sanık veya suçluyu belli bir mekânda cebren alıkoyarak şahsî hürriyetini kısıtlamak” anlamlarında kullanılmaktadır. Bu anlamıyla hapis cezası, hürriyeti bağlayıcı cezaların en başta gelen türünü teşkil eder. Bu cezanın infaz edildiği yere habs, mahbes, hapsedilen kişiye de mahbûs denilir. “Hapsetmek” anlamındaki secn kökünden sicn kelimesi hapishane, secîn veya mescûn da mahpus karşılığında kullanılmaktadır. Esîr kelimesi, İslâm’ın ilk devirlerinde mahpus anlamında kullanılmış, sonradan sadece savaş tutsaklarını ifade edecek tarzda özelleşmiştir.1 Hapishane kavramı Arapça “men etmek, alıkoymak, kişinin iradeye dayalı eylemlerine engel olmak, örtmek, ihata etmek” anlamlarına gelen h-b-s kökünden türemiş ve dilimize buradan geçmiştir. Hapsolunan yere ‘mahpes’ denir. Bu kavram Arap dinde ismi mekândır ki, mapushane kavramı da buradan gelir. Alıkoyma ev, mescid, dehliz ya da sadece bu amaçla yapılmış belirli mekânlarda olabilir. İslam’ın ilk dönemlerinde mescid hapis amaçlı kullanılmıştır. Örneğin bir şair bilinmeyen bir nedenden dolayı suçlanmış ve Hz. Peygamber de onun durumunun araştırılıp ortaya çıkarılıncaya kadar mescidde bağlı kalmasını emretmiştir.2 Bu tarz hapis uygulamasında kişi mescidin bir köşesinde duvara ya da bir direğe bağlanıyor. Temel ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanıyor. Ancak izin verilerek belirli kişilerle görüştürülüyor ve davası sonuçlanıncaya kadar gözetim altında tutuluyordu. Bunun dışında yaygın olarak gözetim altında tutma ve takip şeklinde de uygulanmıştır. Terim olarak hapis, suçlanan bir kişinin eylemlerine engel olmak amacıyla belirli bir yerde alıkoymak, kaçmasını engellemek için güvenli bir yerde tutmak, suçlu olup olmadığı anlaşılıncaya kadar sabit bir yerde tutmak anlamlarında kullanılmıştır. Suç bilim tarihinde hapsin, bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılması sonradan ortaya çıkmış bir düşüncedir. Hapis cezasının, bedenî cezalar kadar olmasa da eski medeniyetlere kadar uzanan bir geçmişi vardır. Bu cezalandırma yöntemi, tarihî süreç bakımından şahsî intikam, kolektif sorumluluk, sürgün (nefy) ve toplumdan dışlanma (tard), kısas ve diğer bedenî cezalar, malî ceza ve uzlaşma safhalarından çok daha sonra yaygınlık kazanıp kurumlaşmıştır. İlk dönemlerde hapis, suçluyu cezalandırmadan çok, cezası belirleninceye ya da infaz edilinceye kadar bir mekânda tutulması amacını taşımaktaydı. Bu yöntem, yerleşik hayatın ve devlet otoritesinin hâkim olduğu dönem ve bölgelerde daha yaygın şekilde farklı usüllerle uygulanmıştır.3 Kur’an’da Hz. Yûsuf ve Hz. Mûsâ dönemlerindeki Mısır anlatılırken hapis cezası uygulamasına ve hapishanelere temas edilir (Örneğin bkz. Yusuf suresi 12/25, 32, 33, 35, 36, 39, 41, 42, 100; Şuarâ suresi 26/29. ayetler). İslam öncesi Arap yarımadası ve çevre ülkeler incelendiğinde hapis cezasının iktidarın daha gelişmiş ve sürekli modellerinin bulunduğu güçlü devletler ve gelişmiş medeniyetlerde uygulanan yaygın bir ceza şekli olduğu görülmektedir. Daha az gelişmiş toplumlarda ve kabile ilişkilerinin hâkim olduğu bölgelerde cezalar daha çok beden üzerine uygulanırdı. Bunun yanında sürgün de diğer ceza türlerinden biriydi. Kur’an müfessirlerinin ve İslam hukukçularının ayette geçen nefy kavramını hapis cezası olarak yorumlamaları Müslüman toplumunun hızlı tarihsel ve sosyal değişiminin getirdiği bir sonuç olmalıdır. 1 Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtibu’-İdâriyye, II, s. 53-54 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, c. II, s. 933 Ali Bardakoğlu, “Hapis” md., TDV İslam Ansiklopedisi, c. XVI, s. 54 vd. 2 3 38 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 İSLAM’DA HAPİSHANENİN MEŞRUİYETİ İslam’dan önce Arap toplumunda suçluların cezalandırılması amacıyla hapis ve gözetim cezasının uygulandığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Mekke toplumunun önde gelen kabilelerinin temsilcilerinden oluşan ve ‘Dâru’n-Nedve’ adı verilen basit nitelikte bir meclis bu konuda de kararlar vermekte ve infazını takip etmekteydi. Hz. Muhammed, peygamberliğini ilan edip tevhid mücadelesini başlattığında bu meclisin etkin biçimde öne çıktığı ve bazı zayıf ve kimsesiz Müslümanları tedip ve uslandırma amaçlı olarak işkence ve şiddete tâbî tuttuğu bilinmektedir. Bununla birlikte güçlü kabilelerden ve eşraftan sayılan kimselere karşı bir yaptırım uygulamaktan uzak kaldığı için toplumda adalet duygusunu yeterince karşılayamadığı da bilinen bir gerçektir. İslam’da hukuk düşüncesi, kuramsal ve kurumsal açılardan nasslarda karşılığını bulur. Kur’an ve Hz. Peygamberin sünnetinde hapis cezasına temel teşkil edecek anlatım ve uygulamalar bulunmaktadır. Kur’an’ın 5. Suresi olan Mâide suresinde geçen bir ayette “Allah’a ve resülüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası öldürülmeleri ya da asılmaları… ya da yurtlarından sürülmelerinden ibarettir...”4 buyrulmaktadır. Tarihsel ortam ve ayetlerin iniş bağlamı incelendiğinde işaret edilen suçun, basit anlama küfür (dini ve kutsalları inkâr etmek) olmadığı esasen bu konuda insanların irade hürriyetine ve seçme serbestliğine sahip oldukları, Müslüman toplumuna anlaşmayla bağlı oldukları halde bunu bozan, insanları zalimce öldüren ve kamu düzenini bozan kimselerin durumunun kast edildiği anlaşılmaktadır. Bu temelde savaş suçudur ve İslam hukukunda hirâbe kavramı olarak incelenir Ayette geçen ‘yunfev…’ fiiline dikkat çeken İslam hukukçuları, bu kavramdan hapis cezasının kasd edildiğini ileri sürmüşlerdir.5 Ayette geçen nefy (sürgün) ve toplumdan dışlanma anlamına gelen tard cezalarının bir araya getirilerek uygulanması düşüncesi hapis cezasının teorik temelini oluşturmaktadır. Ünlü Hanefî hukukçusu Serahsî, ayette geçen nefy kavramının ilk anlamının sürgün etmek olmasına rağmen burada kast edilen şeyin, insanlarla ilginin kesilmesi olduğunu ve bunun hapsetmekle sağlanacağı görüşünü ileri sürmüştür.6 Diğer cezalar yanında zikredilen ve bozgunculuk çıkaranlara verilebilecek ceza türlerini sıralayan ayet, suçun önlenmesi ve suçlunun kötülüğünün topluma sirayet etmesinin önlenmesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu, ülke dışına sürgün olarak uygulanabileceği gibi hapis cezası şeklinde de tatbik edilebilir. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu ayeti tefsir ederken ‘…yeryüzünden sürgün edilmeleri…’ ifadesinin hapis cezası olarak anlaşılması gerektiğini vurgular. Zira eşkiyalık ve soygunculuk gibi halka zarar veren suçları işleyenlerin başka bir yere sürülmeleri onların çözüm değildir. Zira suçlular gittikleri yerdeki insanlara zarar vermeye devam edeceklerdir. Bu nedenle bu suçları işleyenlerin hapsedilmeleri onların kötülüklerinden insanların korunmasını sağlayacağı için sanki yeryüzünden sürgün edilmiş gibi olacaklarını ifade etmektedir.7 Hz. Peygamberin de bir keresinde bir şahsı kendisine yöneltilen bir suçlama nedeniyle hapis ettirmiş ve durumu aydınlatılıncaya kadar gözetilmesini emretmiştir.8 Sahabe döneminde de hapishane olarak kullanılan mekânların inşâ edildiği görülmektedir. Örneğin Hz. Ali taş, çamur ve kamış gibi malzemelerin kullanıldığı ‘Mahyes’ (ya da Muhayyes) adlı verilen bir hapishane yaptırmış ve bu uygulama sahabe arasında bir itiraza neden olmamıştır.9 Bu durum sahabenin icmâsı olarak nitelenmiştir. Hapishane uygulamasına ilk dört halifelerden Hz. Ömer, Osman ve Ali dönemlerinde rastlanılması, İslam hukukunda hapis cezasının cevâzına ve meşruiyetine kanıt olarak kullanılmıştır.10 Kaynaklar İslam’ın ilk dönemlerinde teknik anlamda bir hapishane olmamakla beraber hapishane işlevini görmek üzere kullanılan bazı mekânlardan söz ederler. Ayrıca kadın ve erkeklerin hapsedildiği ya da alıkonulduğu yerler ve bura4 Mâide Suresi, 33. ayet Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİB Yayınları, Ankara, 2007, c. II, 259-263 6 Serahsî, el-Mebsût, c. XX, s. 131 7 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. III, s. 1665 8 Ebû Dâvud, Sünen, c. III, s. 314 9 Yaptırdığı ilk hapishane sağlam olmadığından zarar görmüş ve ardından daha donanımlı ikinci bir hapishane daha yaptırmıştır. Yaptırdığı hapishane için bir de şiir yazdığı nakledilmektedir. Bkz. Metin Hülagu, İslam Hukukunda Hapis Cezası, s. 31 10 İbni Âbidin, Redd’ul-Muhtâr ale’l-Dürri’l-Muhtâr, c. VII, s. 171 5 39 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System larda tutulan insanlara nasıl davranıldığı ve temel ihtiyaçlarının giderilmesi için ne gibi imkânlar tanındığına dair bilgiler aktarılmaktadır.11 HAPSİN AMACI: CEZ MI ISLAH MI YOKSA TEDBİR Mİ? Kişiyi hapiste tutmanın iki amacı olduğu ileri sürülebilir: 1. Cezalandırma amaçlı hapis. Bu Mâide suresi 33. Ayette geçen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, düzeni bozan ve insanların huzurunu kaçıran kimseler için öngörülen ceza türlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bunun sürekli olacağı ya da durumunu düzeltenlerin serbest bırakılabileceği konularında farklı görüşler yer almaktadır. 2. Kişinin durumunun araştırılması amacıyla hapis. Bu tür hapis bir cezalandırma değil ihtiyatî bir uygulamadır. Bir suçla itham edilen kimsenin durumunun açığa çıkarılması amacıyla uygulanır. Bu süreçte kişinin firar etmesi önlenirken, hakkındaki soruşturma ve dava sürdürülür ve bir sonuca bağlanır. Nitekim Hz. Muhammed, hakkında cinayet suçlaması bulunan bir kişiyi hapsettirmiş, ancak yapılan araştırma sonucu masum olduğu anlaşılınca onu serbest bırakmıştır.12 Hapsi bir ceza yöntemi olarak görmeyen İslam hukukçularına göre dinî ilkelere uygun hapis, kişiyi dar ve elverişsiz bir mekânda hapsetmek değil, onun kişisel tasarrufta bulunma özgürlüğünün kısıtlanmasından ibarettir. Bu kısıtlama evde, mescidde ya da farklı bir mekânda olabilir. Bu esnada kişiye gözetim uygulanır. Kaynaklarda, İslam’ın ilk dönemlerinde açıkça zikredilmese de suçluların tedbir amaçlı olarak kuyularda hapsedildiği, zamanla hapis amaçlı olarak evler satın alındığı ya da bu amaçlı yerler inşâ edildiği aktarılır.13 İslam tarihinde hapis uygulamasının ceza, sindirme ve yok etme amacıyla uygulandığı çarpıcı örnekler de vardır. Bunların başında ünlü Emevî valisi Haccâc’ın uygulamaları gelmektedir. Bilindiği gibi Haccâc zalimliği ve muhalefete yönelik oldukça sert uygulamaları ile tanınmış kötü şöhretli bir isimdir. Haccâc’ın valilik yaptığı Küfe halkını sindirmek amacıyla suçsuz erkek ve kadınlardan 80.000 kişiyi tutuklatmış ve bunları kelepçeli ve prangalı olarak kadın-erkek aynı mekânda ve insanlığa yakışmayan şartlar altında tutmaktaydı. Mahkûmların çoğu bu şartlar altında hayatını kaybediyordu. Hapishane olarak kullanılan mekânlar adetâ birer ölüm makinası olarak çalışmaktaydı. Kaynaklarda elleri bağlı olarak 120.000 insanın hapis altındayken öldüğü kaydedilmektedir. Emeviler döneminde hapse düşmek demek ölümle aynı anlama geliyordu. Nitekim Küfe’de daha önce valilik yapmış olan Ubeydullah bin Ziyâd’ın, Haricîlerden 140.000 kişiyi hapsettirdiği bilgisi kaynaklarda geçmektedir.14 HAPİS CEZASININ NEDENLERİ VE SÜRESİ İslam’ın ilk dönemlerinde basit anlamda da olsa hapsetme uygulamasının nedenleri, kişi ya da topluma karşı işlenen suçlar olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed’in borcunu ödemeyenleri, savaş esirlerini, cinayet zanlılarını hapsettirdiği bilgileri kaynaklarda yer almaktadır.15 İslam hukukçuları şahsi hakların (hukuku’l-ibâd) ihlalinden çok hukukullah olarak nitelenen kamu haklarının ve düzeninin ihlali halinde hapis cezasını öngörmüşlerdir. Cinayetlerde ve had suçlarında ikinci veya üçüncü derecede, diğerlerinde ise öncelikli olarak uygulanabilir bir ceza olarak hapis cezasından söz ederler. O nedenle kısasın ya da had cezasının uygulanmadığı durumlar, kamu güvenliği, genel ahlak ve adab, toplumun ortak değerleri, devlet düzeni, yargı emniyeti ve kamu otoritesi aleyhine işlenen suçlar genelde hapis cezasını haklı ya da gerekli kılan sebepler olarak görülmüştür. Bununla birlikte konu ta’zîr grubunda yer aldığı ve son tahlilde kanun koyucunun veya onun müsaadesi dahilinde kamu yetkililerinin takdirine bağlı olduğu kabul edilmiştir. Çağdaş araştırmacılar, İslam hukuku açısından hapis cezasının nedenlerini kategorize etmenin hayli zorluklar taşıdığını vurgulamaktadırlar.16 İslam hukukçuları genelde hapis cezasına esnek bakmışlar, hapis cezasının süresi konusunda suçun telafi edilmesi 11 12 13 14 15 16 40 Kettânî, age., c. II, s. 53, 59 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, c. II, s. 933 Kettânî, age., c. II, s. 53, 56 Ramazan Altınay, Emevîlerde Günlük Yaşam, 2006, s. 213 Bütün Yönleriyle Asr-ı Saâdette İslam, ed. Vecdi Akyüz, c. IV, s. 168 Ali Bardakoğlu, ‘Hapis’ md., c. XVI, s. 58-59 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ilkesini gözetmişlerdir. Örneğin borç nedeniyle hapsedilenlere verilen hapis cezasının asıl nedeninin, borçlunun borcunu ödeyebilecek durumda olup olmadığının tespit edilmesi ve bu nedenle mali durumunun ortaya çıkarılması amacını gütmüşlerdir. Borç nedeniyle hapsedilen tüccarın malı olduğu halde saklayıp saklamadığını anlamak, eğer malı varsa borcunun ödenmesini sağlamak yoksa da ödeyinceye kadar hapis cezası uygulamak gerektiğini öne sürülmüştür. Hâkim malı olan borçlunun mallarını satarak borcunu öder. Bununla birlikte bazı hukukçular malı olmadığı anlaşılan borçlunun daha fazla hapsedilmemesi ve serbest bırakılması gerektiğini savunmuşlardır. Şafiî bu görüştedir. Borçluya verilecek hapis cezasını süresi konusunda farklı yaklaşımlar göze çarpmaktadır. Bu konuda verilecek hükmü hâkimin kararına bırakanlar (Mâverdî, Merginânî) olduğu gibi, borçlunun borcunun miktarına göre iki aydan bir yıla kadar hapsedileceği yolunda görüş ileri süren hukukçular da bulunmaktadır. İslâm hukukunda şahsî kefâlet konusu kabul edilir ve borç yüzünden tutuklanan kimseler için uygulanabilir. Borçlunun bazı hukukçular ise borç nedeniyle hapsedilmenin bir ceza olmadığı, ihtiyâtî bir tedbir olduğunu ileri sürerek kefâleti reddetmişlerdir. HAPİS UYGULAMASININ FELSEFESİ NEDİR? Hukuk felsefesi kaçınılmaz olarak toplum bilimlerine ve insan felsefesine bağlıdır. Suç nedir? Hangi davranışları ve neden suç olarak niteliyoruz? İnsanları suç işlemeye iten nedenler nelerdir? Suçlular acaba varlıklarının ve karakterlerinin derinliklerinden gelen karşı konulması imkânsız nedenlerden dolayı mı suç sayılan eylemleri işlemektedirler? Eğer böyleyse bir tür kaderci bakışın seküler versiyonuyla karşı karşıyayız demektir. Yoksa insanı kuşatan çevresel etkenler ve yaşadığı tecrübeler mi onu yasaklanmış ve kötü eylemlere itmektedir? Bu durumda sorgulanması gereken insan ve çevresi arasındaki ilişki olacaktır. İslam hukukunda hapsetmenin bir ceza türü olarak uygulanmasına karşı temkinli bir yaklaşım göze çarpmaktadır. Daha önce tarih kitaplarında anlatılan bazı Emevî –Abbasî yöneticilerinin hapis uygulamasıyla ilgili zalimce uygulamaları, bu kitaplarda kötü şöhrete tanıklık eden bilgiler olarak kalmış, doktrin ve ya da hüküm üretirken referans alınmamıştır. Serahsî’nin eserinde hapis uygulamasına dair bir temellendirme, İslam hukukçularının hapsetmeye dair genel bakışlarını ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir. Özellikle uygulamanın gerekçesini dile getiren hukukçumuz, hapsin bir ceza olmadığı, aksine suçluyu suçunu telafi etmeye teşvik eden bir tedbir olarak uygulanması gerektiğini belirtmektedir. O şöyle demektedir: “Borç yüzünden hapsedilmiş bir kimse, ne Cuma namazı, ne bayram namazı ne de hacc ibadeti için ve ne de ölene ister yakın ister uzak olsun, cenaze namazı için hapisten çıkarılamaz. Çünkü bir süre sonra kurtulacak şekilde hapsedilmemesi gerekir ki, bu caydırıcı olsun, içeride sıkılsın ve bir an evvel borcunu ödesin. Eğer sara sıra çıkarsa o zaman hapisten sıkılmaz, rahatsızlık duymaz. Bunun içindir ki, sert zeminli bir yere hapsedilir. Hapiste kalan kimse için döşek serilmez, minder konulmaz. Konuşması, arkadaşlık etmesi için yayına hiç kimsenin girip-çıkmasına izin verilmez. Çünkü hapisten beklenen, kişinin içeride sıkılmasıdır.”17 Hapiste mahkûm olarak tutulan kimselere yönelik bu ifadelerin sert olduğu görülmektedir. Bu, hapse bakıştan kaynaklanan bir mantıksal bir sonuçtur. Zira İslam hukukçuları hapse bir ceza yöntemi olarak değil bir tedbir, uslanma ve durumunu düzeltme süreci olarak bakmaktadırlar. Bu nedenle hapishane koşullarının ve yaşam standartlarının yüksek olmasını, ondan beklenen caydırıcılık özelliğiyle çelişkili görmektedirler. Osmanlı cezalandırma sistemi18 üzerine yapılan ve örneklemelerle zenginleştirilmiş bir araştırmada “Tutuklama” başlığı altında hapis uygulaması hakkında bilgiler verilmektedir. Had ve kısas cezasını gerektiren suçlarda, şahitler dinlendikten sonra, güvenilirliklerinin tespiti için mahkemece yürütülmesi gereken tezkiye işlemleri tamamlanıncaya kadar, emniyet tedbiri olarak, davalı tutuklanırdı.19 Bunun dışında, sadece sabıkalı kişiler ve kaçmasından endişe edilenler, tedbir 17 Serahsî, age, s. 135 Osmanlı hukuk paradigmasının karakteristiği üzerine bir tartışma için bkz. Yunus Koç, Murat Tuğluca, “Klasik Dönem Osmanlı Ceza Hukukunda Yargılama ve Toplumsal Yapı”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları Dergisi, sayı 2, 2006, ss. 7-24 19 İbn Abidin, Redd’ul- ale’d-Dürr’il-Muhtâr Şerhu Tenvîri’l-Ebsâr, c. III, s. 177 18 41 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System olarak tutuklanabilirlerdi. Tutukluların, güvenilir kişilerin kefaletiyle serbest bırakılması ise her zaman mümkündü. Güçlü bir neden yoksa bir kişinin hürriyetini kısıtlamak doğru bulunmamıştır. Osmanlı yargı sisteminin20 hapis kavramı ve hapishanelerle tanışması, Ceza Kanunname-i Hümayûn’un (1274/1858) çıkmasından sonra olmuştur. Bu kanun, büyük ölçüde 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu’na dayanıyordu.21 Yargılama sürecinde davalının hak ve hürriyetlerinin korunması, davanın sağlıklı işlemesinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmüştür. Osmanlı’da ceza davalarında davalı için sanık kelimesi kullanılmamıştır. Suç ispatlanmadıkça ya da davalı, şüphe uyandıran tavırlarıyla dikkatleri üzerine çekmedikçe, onu töhmet altına sokacak bir ifade kullanılmamıştır. Davalı için sanık kelimesinin kullanılması onu işin başında zan altına sokmak olur. Bu da mahkemenin davada taraflı davrandığı izlenimi uyandırır. Kur’an, suç sabit olmadıkça kişiyi zan altına sokmayı yasaklamıştır. Bir ayette şöyle buyrulmuştur: “Ey Müminler! Yoldan çıkmış biri size bir haber getirirse gerçeği ortaya çıkarmaya çalışın; yoksa bilmeden bir topluluğu suçlarsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat suresi 49/6. ayet). Davalının hak ve hürriyetlerini korumaya yönelik prensipler şu şekilde sıralanmıştır: 1- Berâet-i zimmet asıldır: Yani insanın suçsuz ve borçsuz olması ana prensiptir. Çünkü insan dünyaya suçsuz ve borçsuz olarak gelir. Suç veya borç, sonradan doğar. O nedenle bir suçun veya borcun varlığını iddia edenin onu ispat etmesi gerekir. Delil, yeni bir şeyi iddia edenden istenir. 2Şek ile yakîn zail olmaz: Şek kavramı genel anlamda şüphedir. Burada ise davayı kesin hükme bağlamada delillerin yeterli olmaması durumunu ifade eder. İki ihtimalden biri diğerine ağır basmayacak şekilde bir şeyin varlığı veya yokluğu hakkında şüphe doğmasıdır. Davalının suçluluğu konusunda bazı işaret ve deliller bulunmakla beraber suçu ispat için yeterli görülmediği zaman, iş tersine döner ve bu kez davalı zanlı duruma düşmüş olur. 3- Zann-ı gâlib: İki ihtimalden ikincisi muhtemel görünmezse varılan kanaate zann-ı gâlib denir. Zann-ı gâlib kesin bilgi yerine geçer. Çünkü insan, çoğu zaman ancak bu kadarını başarabilir. Bu, suçluluğun iki dürüst ve güvenilir şahitle ispat edilmesi halidir. Şahitler yalan söylemiş olabilirler ama çoğu zaman yapacak başka bir şey yoktur. 4- Yakîn (kesin bilgi): Olması veya olmaması kesin ya da zann-ı gâlible sabit olan şeydir. Bu da davalının başlangıçta suçsuz kabul edilmesi ilkesini temellendirir. Çünkü insan suçsuz olarak dünyaya gelir. Herkesin suç işlemesi mümkün ise de, elde kesin delil olmadan hiç kimse suçlu sayılamaz. Ceza yargılamasında şüphe, daima davalı lehine kullanılmıştır. Had ve kısas cezaları da şüphe ile düşer.22 MAHBÛSA YÖNELİK UYGULAMALAR Mahkûmiyetine hüküm verilen mahkûmlar/mahbûslar, bölümlere ayrılarak hapsedilirler. Erkekler ve kadınlar ayrı binalarda ya da bölümlerde tutulurlar. Konu hakkında araştırmaları bulunan M. Hülagu bu durumu, “…hapis cezasından maksat suçlunun kötü duygu ve düşüncelerden onu kurtarmak ve ıslahına yardımcı olmaktır. ” şekilde yorumlamaktadır.23 Hapiste tutulan kimselerin nafakaları karşılamak ve temel ihtiyaçlarını gidermek için yapılacak harcamalar, toplumun maslahatı gereği olduğu için devlet hazinesinden karşılanır. Gerek Hz. Muhammed gerek ondan sonra devlet başkanlığı yapmış olan halifeler döneminde esirler başta olmak üzere hapsedilenlerin ihtiyaçları hazineden karşılanmıştır. Ekonomik durumu iyi olan mahpuslarla fakir olanlar arasında ayrım gözeten hukukçular, zengin mahpusların kendi ihtiyaçlarını karşılamalarına izin vermişlerdir. Ancak israfa gidilmesi halinde belirli bir sınır tayin edilmesini ve diğer mahpuslarla arasında aşırı bir dengesizlik ve adaletsizlik oluşmasına göz yumulmaması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Burada öne çıkan ana fikir, mahkûmun temel insan ihtiyaçlarının giderilmesi, onur kırıcı ve aşağılayıcı uygulamalara muhatap kılınmamasıdır. Hatta bazı hukukçular, karı-koca birlikte hüküm giyen mahkûmların eğer imkânlar el veriyorsa eşlerin aynı mekânda birlikte 20 Osmanlı ceza sisteminin temel unsurlarından sayılan kanunnamelerin yapısı ve şeriat ile olan gerilimli ilişkisi hakkında bir çalışma için bkz. İsmail Acar, “Osmanlı Kanunnameleri ve İslam Hukuku”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı XIII-XIV, İzmir, 2001, ss. 53-68 21 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat, İstanbul, 1940, s. 198, 22 http://www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/orneklerle-osmanlida-ceza-yargilamasi.html (Abdulaziz Bayındır; Örneklerle Osmanlı’da Ceza Yargılaması, 12.11.2015). 23 Metin Hülagu, age, s. 69 42 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 tutulabileceklerine hükmetmişlerdir.24 Mahkûmların beslenmesi ve giyim kuşamlarının karşılanması da yine devletin sorumluluğu altındadır. Kış ya da yaz mevsimine uygun giyecekler giymek, hastalıklardan ve iklimlerin olumsuz etkilerinden kendilerini koruyarak sağlıklı yaşamak mahkûmların temel hakları arasında sayılmıştır. Devletin mevsime uygun kıyafetler temin ederek kadın ve erkek mahkûmlara dağıtması gerekir. Bunların şekli, özellikleri ve sayısı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Doğal olarak bu konu iklime, coğrafyaya, devletin imkânları vs. göre değişiklik gösterecektir. Mahbûsun ibadet etme hakkı bulunmaktadır. Buna engel olunamaz. Ancak hapsedilme mantığını ve nedenini ortadan kaldıracak şekilde dış dünya ile ibadet amacıyla da olsa temas sağlanması konunsa İslam hukukçuları sıcak bakmamışlar ve bu konuda kısıtlamalara gitmişlerdir. Mahbûsa kötü muamelede bulunmak ya da dövmek hukuken yasaktır. Bazı İslam hukukçuları firar gibi bazı nedenlerden dolayı mahkûmun zarar görmeyecek ya da sakat kalmayacak şekilde dövülebileceğini savunmuşlardır. Yine mahkûmun çalışarak ya da ticaret yaparak para kazanması konusunda da farklı iki görüş vardır. Çalışmaya izin verenler, mahbûsun çalışarak kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilmesine ya da borç nedeniyle hüküm giymişse çalışarak borcunu ödeyebilmesine cevaz tanımışlardır. Çalışmasına karşı çıkanlar ise mahbûsun çalışarak hapishaneyi bir tür ticarethaneye dönüştürebileceğini bu durumun ise hapsedilmesindeki amacı ortadan kaldıracağını nedenini ileri sürmüşlerdir. MAHBÛSUN DIŞ DÜNYA İLE TEMASI İslam hukukunda bazı durumlarda mahbûsa dışarıya çıkma izni verilmektedir. Bu durumlar şu şekilde sıralanmıştır: 1. Ziyaret nedeniyle: Süresi uzun ve sık olmamak şartıyla mahkûm eşi, çocukları, akrabaları, dostları ve arkadaşlarıyla görüşebilir. 2. Hastalık nedeniyle: Mahkûm bizzat kendisinin ya da yakınlarından birinin hastalığı nedeniyle hapishane dışına çıkmasına izin verilir. Mahkûm eğer hastalanırsa mümkün olduğunca hapishane içinde tedavi edilir. Değilse özel durumlarda tedavisi için hapishane dışına çıkmasına izin verilir. Yakınlarından biri hastalanırsa duruma göre ziyaret edebilir ya da ilgilenecek bir başkası bulunmuyorsa kendisinden kefil almak şartıyla bir yakınını tedavi ettirebilir. 3. Cenaze nedeniyle: Mahkûm birinci derecede yakın akrabalarından birinin vefatı nedeniyle başka ilgilenecek birinin olmaması durumunda cenaze işlemleriyle ilgilenmek üzere kendisine çıkma izni verilir. 4. Başka bir mahkeme nedeniyle: mahkûm hakkında açılan bir dava ya da kendisini ilgilendiren bir başka dava nedeniyle hapishane dışına çıkmasına izin verilebilir. 5. İzin nedeniyle: Bu başlık altında mahkûm hapis ortamında ıslah olmuyorsa farklı yöntemlerle onu yeniden topluma kazandırmaya çalışmak düşüncesi tartışılmaktadır. Hukukun geldiği nokta açısından bakıldığında mahkûmların işledikleri suçun niteliği, hapishane ortamının özellikleri ve mahkûmun iyi hali gibi konular göz önünde bulundurularak gözetim altında toplum yararına etkinliklerde bulunması sağlanır. DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMASININ TEORİK TEMELLERİ Her türden sosyal teorinin temelinde insan doğasına yönelik bir bilgi tarzı yer almaktadır. İnsanın doğasının yapısı, onun bireysel ve toplumsal hayatında sergilediği eylemlerin nedenlerinin ve amaçlarının temellendirilmesi bakımından temel önemdedir. Sosyal düzenler ve siyasal rejimlerin topluma yönelik uygulamalarında, kendilerince belirledikleri bir insan algısı yer alır. İnsan doğasının kötücüllüğü düşüncesini temel alan politik düzenlerin inşa edeceği sistemlerin bireysel hak ve özgürlüklere bakışı ile insana dair optimist görüşler besleyen ideolojilerinki doğal olarak farklı olacaktır. Bu bağlamda insan doğasına dair bakış açısı değiştikçe devlet-toplum-birey ilişkileri temel olmak üzere özgürlük, sorumluluk kavramlarına bakış ve daha özelde suç-ceza ilişkisi anlayışı dönüşmüştür. Konumuz açısından önemli sorun kötülük ve insan doğası arasındaki ilişkidir. Bu sorunu aydınlatmak adına şu soruyu sormak gerekir: 24 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1970, c. VII, s. 308 43 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System İnsan doğası gereği kötü müdür? Ya da kötü eylemleri işlemeye eğilimli midir? Daha özele inerek insana kötü ya da suç sayılan eylemleri işleten neden hangisidir? Eğer bu soruya insanın doğası gereği yıkıcı olduğu ve dizginlenemezse daima yasak olan şeyleri yapacağı şeklinde bir cevap verirsek, kuracağınız hukuk sistemi insanları potansiyel suçlu gören bir felsefenin etkisi altında inşa edilecektir. İnsan doğasının kötücüllüğü düşüncesinin teolojik ya da seküler versiyonları, baskıcı yönetimlerin ve onların hukuk düzenlerinin ana fikrini oluşturmuştur. Ortaçağ’da Kilise otoritesinin egemen olduğu hukuk algısına göre, suçun nedeni ‘ruhun kısmen ya da tamamen şeytanın egemenliği altına girmiş olmasıdır.’ Beden ruhun sadece bir taşıyıcısı ve bineği olduğu için ruhun özellikleri ve arzuları beden tarafından doğrudan yerine getirilmektedir. Kötülük ruhu ele geçirdiğinde beden çaresiz olarak efendisinin emrine itaat etmektedir. İnsan doğasına dair bu bakış açısına göre suçun kaynaklandığı yer ruhtur ve doğal olarak suç ile savaşılacak olan ve suçun yenileceği alan ruhsal alandır. Suça bakış, ceza kavramını belirlemiş ve bedene acı çektirerek ruhun arınması ve ruhun kurtarılması, kötülüklerin açtığı yaranın tedavi edilmesi düşüncesi üzerine kurulu bir ceza hukuku modeli oluşmuştur. Ruha ulaşması için bedene çektirilen acılar da had safhada acı verici işkencelerle uygulanmıştır. Suçlu bulunan pek çok insanın işkence edilerek, dövülerek, yakılarak vs. öldürülmesinin kökeninde bedenin aşağılanarak ruhun kurtarılması ve Tanrı’ya saf bir şekilde ulaştırılmasına yardımcı olmak inancı vardır. Bugün bize oldukça acımasız görünen bu cezalandırma pratiğinin arkasında, Ortaçağ’ın skolastisizminin Eski Yunan’dan alarak geliştirdiği ruh-beden düalitesine dayalı bir insan doğası bilgisi yatmaktaydı. Düalite, temelde ruh-beden arasındadır ve dünya-öte dünya, dünya krallığı-Tanrı krallığı, kilise-devlet vb. görünümlerde de çıkabilmektedir. Kültürel zaman kavramı bağlamında konuşursak elbette ortada tek bir Ortaçağ yoktur. İslam medeniyetinin gelişip güçlenmesiyle birlikte farklı bir hakikat tanımı, farklı bir insan, dünya, hayat, değerler vs. de gelişip kurumsallaştı. İslam’ın ayırıcı vasfı teoloji ile birlikte politik toplumsal kurumsallaşmanın neredeyse eşzamanlı ilerlemesidir. Müslümanlar dinlerinin yanı sıra Doğu’nun ve Batı’nın entelektüel ve toplumsal birikimlerinden yararlanarak çarpıcı bir medeniyet algısının da mümkün olduğunu gösterdiler ve ortaya koydular. Bu medeniyetin daha başlangıcında suç kavramına optimist bir temellendirme göze çarpmaktadır. Aslî günah anlayışı reddedilir ve Hz. Adem ile eşinin tövbelerinin kabul edilmesiyle konu kapanır. Şeytanın imajının insanın üstünlüğü vurgusuyla bastırıldığı İslam teolojisinde, suç-günah, insanın özgür iradesiyle gerçekleştirdiği eylem olarak tanımlanır. Bu eylem, geri dönüşlüdür. Tövbe karşılığında telafisi mümkündür. Eğer suç, topluma/insanlara karşı yapılmış ve zarara yol açmışsa, tövbenin yanında zararın giderilmesi de şart koşulur. Nitekim Müslüman devletlerde bu anlayışın izlerini uygulamalarda gözlemlemek mümkündür. Henüz Hz. Muhammed döneminden başlamak üzere yöneticiler ve hâkimler suçlulara verilen cezaları takdir ederken, toplumu suçtan korumanın ve suçun yaygınlaşmasını caydırmanın yanında suçluyu eğitmenin ve onu kazanmanın yollarını da aramışlardır. Tarih boyunca toplumlar suç-ceza dengesi üzerinde durmuşlardır. Devlet kavramının henüz soyutlaşmadığı ve iktidarın daha çok hükümdarın kişiliğinde ya da bir aile/kabilede toplandığı bir toplumlarda cezalar beden ve suçlunun üyesi olduğu topluluk üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Modernizm ile birlikte insan doğası, kötülük tanımı, hakikat düşüncesi değişti ve bireyleşme güçlendi. Bu süreçte suç-ceza ilişkisi de yeniden ele alındı. Bedene verilen ceza kavramı zayıfladı ve haklardan mahrum kılma seçeneği öne çıkmaya başladı. Eğitimsizlik, kötü çevre, toplumsal krizler vs. etkenlerin kişiyi suça teşvik ettiği varsayımı gelişti ve uygun koşullar sağlandığında suçluların olumlu kişilik geliştireceği düşüncesi ağır basmaya başladı. Suçluyu uzun süre toplumda soyutlamanın ya da benzer suçtan hüküm giyen suçluların aynı koğuşta bulundurulmasının sakıncaları far edildi ve alternatif ceza yöntemleri üzerinde durulmaya başlandı. Bu, ceza hukuku düşüncesinde tarihte de örnekleri bulunan yeni bir ufuk sayılır. İnsanın dünyaya ne iyi ne de kötü olarak değil, ancak her iki yöne de potansiyel olarak eğilimli bir varlık olarak geldiğini kabul eden ve ahlakî kaygıyı insan özgürlüğü ve sorumluluğu ile birlikte ele alan düşünceler açısından insan plastik ve esnek bir varlıktır. Onun iyi ya da kötü bir karaktere sahip olması baştan belirlenmiş değildir. Aksi halde insanın özgürlüğünden ve onurundan söz edilemezdi. İnsan aldığı eğitim, yaşadığı ortam ve olaylar, etkileşimde bulundu çevre ve insanlar ve nihayet kendi iradesi sayesinde iyi ya da kötü eylemler geliştirir. Bu temellendirme, kötülüğü insanın içine ve doğasına değil, çevresel ve tarihsel etkileşimlere yerleştirir. 44 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Tüm bu anlatılanlar bir şekilde suç işlemiş ve hüküm giymiş olan kimselerin suçlarının niteliğine ve kişisel durumlarına göre hapis cezasının yanında daha farklı yöntemler uygulayarak onları bir tür ıslah/rehabilitasyon sürecine sokmak fikri öne çıkmıştır. Bu uygulamadan amaç, suçlunun kendi eyleminin kötü ve zararlı olduğunun farkına varacağı ve durumun düzelteceği bir öz eleştiri ve düzeltme sürecine dahil etmektir. Bunun en güzel yollarından biri, kişiyi toplum yararına yönelik toplu çalışmalara katmaktır. Geleneksel hapis cezasının yetersiz oluşu ve suçluyu ıslah etmek yerine tam aksine işlediği suç konusunda daha da profesyonel hale getirdiği, yeni ve daha ileri düzeyde suçlar işleme konusunda daha büyük sorunlara yol açtığı ayrıca başta hapishane nüfusunun artması gibi diğer sorunlara yol açtığı gibi konular tartışılmaktadır.25 Bu eksende yeni infaz yöntemleri üzerinde durulmaktadır. Bu yeni yöntemlerin temel amacı ceza vermekten çok, suçluyu ıslah etmek ve topluma yeniden kazandırmaktır. Zira onu suç olarak tanımlanan eylemleri işlemeye iten nedenler kişisel olduğu kadar toplumsal ve çevreseldir de. Bu temellendirme, suç işleyen ile işlemeyen insan ayrımının ontolojik sınırlarını yumuşatmakta ve eğitim, etkileşim, ıslah, kendini aşma gibi kavramların önemini öne çıkarmaktadır. Denetimli serbestlik kavramının tarihte kökenleri ya da izleri bulunabilir. Ancak bir kurum olarak modern hukuk tarafından keşfedilmesi çok ta eski değildir. Bu uygulama, Batı ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yeni arayışlar çerçevesinde ele alınmaktadır. Gerek mevzuat gerek uygulama açısından yeni sayılan (Türkiye’de 10 yıllık bir geçmişi vardır.) denetimli serbestlik üniversitelerin, STK’ların, diğer kamu kurumlarının (örneğin MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vb.) katkı ve aktif katılımlarıyla geliştirilmesi gereken önemli bir açılım olarak durmaktadır. Üniversitelerin ilgili akademik birimlerinde bu konu üzerinde çalışan ekipler kurulabilir. Uzaktan eğitim, hayat boyu öğrenme, değerler eğitimi, aile danışmanlığı, manevî danışmanlık ve rehberlik vb. gibi popüler çalışma alanlarına denetimli serbestlik uygulamalarına teorik ve pratik katkılar sağlayacak şekilde düzenlemeler yapılması bu konuda hızlı ve sağlam adımlar atılmasını sağlayacaktır. KAYNAKÇA Abdülaziz Bayındır, “Örneklerle Osmanlı’da Ceza Yargılaması”, http://www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/orneklerle-osmanlida-ceza-yargilamasi.html,, (erişim tarihi: 12.11.2015) Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtibu’-İdâriyye, (I-II), çev. Ahmet Özel, İz Yayıncılık, İstanbul, 2003 Ali Bardakoğlu, “Hapis” md., TDV İslam Ansiklopedisi, c. XVI, 1997, ss. 54-64 Anton M. Van KALMTHOUT, Çeviren: Burhan ALICI, “Kamu Yararına Çalışmadan “Toplumsal Yaptırımlara”: Karşılaştırmalı Bakış Açısı”, (Adalet Akademisi) Küresel Bakış Dergisi, Sayı: 1, Nisan 2011 Bütün Yönleriyle Asr-ı Saâdette İslam, ed. Vecdi Akyüz, (I-IV), Beyan Yayınları, İstanbul, 2009 Ekrem Çetintürk Onarıcı Adalet, Ankara, HD Yayıncılık, 2008 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, (I-X), İstanbul, 2009 Hakan A. YAVUZ, “Denetimli Serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı. 100, s. 317-342, Mayıs-Haziran 2012 --------------------, “Denetimli Serbestliğin Ortaya Çıkışı ve Karşılaştırmalı Hukuktaki Gelişim Süreci”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Sayı. 66, s. 75-89, Şubat 2012 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat, İstanbul, 1940 İbrahim USTA, Hakan ÖZTÜRK, “Denetimli Serbestlik”, Ceza Hukuku Dergisi, Sayı: 13, Ağustos 2010 İbni Âbidin, Redd’ul-Muhtâr ale’l-Dürri’l-Muhtâr, İstanbul, 1984 25 Hakan A. Yavuz, “Denetimli serbestliğin Türk Ceza Adalet Sistemi İçindeki Tarihsel Gelişim Süreci”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 100, Mayıs-Haziran 2012, ss. 318-342; ”İbrahim Usta, İbrahim Öztürk, “Denetimli Serbestlik”, Ceza Hukuku Dergisi, sayı 13, 2010, ss. 2-44; Çetintürk, Ekrem, Onarıcı Adalet, Ankara, HD Yayıncılık, 2008; Kamer, Vehbi Kadri, (2008), Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin Önemi, Adalet Dergisi, 31. Sayı, Mayıs 2008, ss. 66-74; Necati Nursal, Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi, Ankara,2006 45 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System İsmail Acar, “Osmanlı Kanunnameleri ve İslam Hukuku”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı XIII-XIV, İzmir, 2001, ss. 53-68 Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, DİB Yayınları, (I-V), Ankara, 2007 Mâverdî, Ebul-Hasan Ali bin Muhammed, Edebu’l-Kâdî, Bağdat, 1977 Mehmet EVKURAN, Ahlak Hakikat ve Kimlik-İslam Kelamında Ahlak Problemi, Ankara, 2015 ---------------------, “Siyasal Kültürümüzün Teolojik Kökenleri”, İslamiyat Dergisi, Ankara, 8, sayı, 2005 ------------------------, “Modern Türk Düşüncesinde Kültür Siyaset Din İlişkileri”, Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kongresi, Ege Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İzmir, 19-24 Nisan 2010 Metin Hülagu, İslam Hukukunda Hapis Cezası, Kayseri, 1996 Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu (Orjinal isim: Surveiller et Punir, Naissance de la Prison), çev. Mehmet Ali Kılıçbay, 6. Baskı, Ankara, 2015 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Mehmet Yazgan, İstanbul, 2008 Necati Nursal, Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi, Ankara, 2006 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1970 Peter RAYNOR, Çevirenler: Dr. Hakan A. YAVUZ, Süleyman ÖZAR, “Denetimli Serbestlik Hala Mümkün müdür?”, Küresel Bakış Çeviri Hukuk Dergisi, Yıl:4, Sayı:12, (s. 11/39), 2014 ----------------------, “Din Eğitimi ve Öğretimi ile Din ve Vicdan Özgürlüğü Sorunlarına Evrensel Hukuk Çerçevesinde Çözüm Önerileri”, Uluslararası Demokrasi Kongresi, Memur-Sen, Ankara 25- 27 Ocak, 2010 Ramazan Altınay, Emevîlerde Günlük Yaşam, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2006 Vehbi Kadri Kamer, “Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin Önemi”, Adalet Dergisi, sayı 31, Mayıs 2008, ss. 66-74 Yunus Koç, Murat Tuğluca, “Klasik Dönem Osmanlı Ceza Hukukunda Yargılama ve Toplumsal Yapı”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları Dergisi, sayı 2, 2006, ss. 7-24 46 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİĞİN DOĞUŞUNA KADAR AVRUPA TARİHİNDE SUÇ VE CEZA Cemal Karadöl Müdür İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü cemkara18@hotmail.com GİRİŞ Suç ve cezanın tarihi, insanlığın tarihi kadar eski olup oldukça dikkat çekici bir evrime sahiptir. Bu tarih, buna ceza doktrini tarihi de denilebilir, Antik Yunan, Roma, Ortaçağ ve Modern dönem olmak üzere bir bütünü teşkil eder. Tarihe baktığımızda bu dönemlerdeki ceza infaz anlayışlarının birbirinden farklı olduğunu görüyoruz. Öyle ki her dönemde ceza adalet anlayışı üzerine yeni fikirler ileri sürülmüş ve uygulanan ceza pratikleri her dönemde değişmiştir. “Suç nedir?”, “Hangi fiil suç teşkil eder?” “Cezanın amacı nedir?”, “Hangi suça hangi ceza verilmelidir?” gibi soruların cevabı içinde yaşanılan dönemin egemen ideolojisine göre değişmiştir. “Uzun yıllar ceza hukukunda, kuralların ihlali, yani suç işlenmesi halinde kamunun varlığını garanti eden münhasır çabalar olarak, tanrıların ve insanların intikamı anlamına gelen cezalar uygulanmıştı. Suçlunun durumunu dikkate almaksızın uygulanan bu cezaların, suçlunun yok edilmesi veya mağdurun zararının tazmini dışında başka bir amacı yoktu.”1 Zira Antik Yunan ve Roma Medeniyetlerinin de içinde bulunduğu ilk çağda suçlu kamunun düşmanı sayılır ve ona karşı her şekilde müdahale edilebilirdi. Bununla birlikte, suçlunun işlediği suçtan tek sorumlu olan kendisiydi, toplumun kişinin suç işlemesinde bir etkisinin olabileceği düşünülmezdi. Suçluya ceza olarak, ölüm, sakat bırakmak, kırbaçlamak, sürgün, para cezası, bedensel işkenceler ve kölelik gibi çok sayıda ceza verilebilirdi. Suçlu kamunun bir düşmanı olarak algılandığından, onun vatandaşlık hakları ve fiziksel varlığı yok sayılır, kişi bir eşya gibi algılanabilirdi. Bunun sonucunda ise, suçlunun mal varlığı ve çalışma gücü sınırsız olarak zarar görene devredilebilirdi.2 Cezalandırmanın tarihine baktığımızda, 18. yüzyılın sonlarına gelene kadar, egemenlerin suçluların bedenlerine yönelik sayısız işkenceler uyguladıklarını görüyoruz. Michel Foucault “Hapishanenin Doğuşu” adlı eserinin giriş kısmında 2 Mart 1757’de uygulanan bir infazı şu şekilde anlatır: “ Damiens, Paris Kilisesi’nin cümle kapısının önünde, suçunu herkesin karşısında itiraf etmeye mahkûm edilmişti; buraya elinde yanar halde bulunan iki libre ağırlığındaki bir meşaleyi taşıyarak, üzerinde bir gömlekten başka bir şey olmadığı halde, iki tekerlekli bir yük arabasında götürülecektir; sonra aynı yük arabasıyla Breve Meydanı’na götürülecek ve burada kurulmuş olan dar ağacına çıkartılarak memeleri, kolları, kalçaları, baldırları kızgın kerpetenle çekilerek; babasını öldürdüğü bıçağı sağ elinde tutacak ve kerpetenle çekilen yerlerine erimiş kurşun, kaynar yağ, kaynar reçine ve birlikte eritilen balmumu ile kükürt dökülecek, sonra da bedeni dört ata çektirilecek parçalatılacak ve vücudu ateşte yakılacak, kül haline getirilecek ve bu küller rüzgâra savrulacaktır. Gazete D’Amsterdam( 1 Nisan 1757), “sonunda onu parçaladılar, bu sonuncu işlem çok uzun sürdü, çünkü kullanılan atlar çekmeye alışık değillerdi; bu yüzden dört tane yerine altı tane koymak gerekti, bu da yetersiz kaldı; talihsizin kalçalarını kopartmak için sinirlerini kesmek ve eklemlerini baltayla parçalamak gerekti…”3 18. Yüzyılın sonlarına değin bedene acı çektirme üzerine kurulu cezalandırma anlayışı, aydınlanmayla gelen yoğun fikir tartışmaları ve araştırmalar neticesinde yerini hapishanelere bırakacaktır. Fakat daha sonra, suçluyu iyileştirme ve yeniden topluma kazandırmada hapishanelerinde iyi bir tesir yaratmadığının anlaşılmasıyla Denetimli Serbestlik isimli yeni bir ceza infaz rejimi doğacaktır. Bu araştırmada, Denetimli Serbestliğe gelinceye kadar Avrupa’nın ceza adalet anlayışındaki evrimini analiz etmeye çalışacağız. Bu kapsamda, Antik Yunan, Roma, Orta Çağ ve Aydınlanma dönemlerine bakarak, suçlunun bedenine acı 1 2 3 Timur Demirbaş , “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, s. 5 Ibid, 5. Michel Foucault, Hapishanelerin Doğuşu, çev . Mehmet Ali Kılıçbay, İmge Kitapevi Yayınları, 2015, s 33-34. 47 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System çektirmeye yönelik ceza anlayışından, suçlunun rehabilitasyonu ve yeniden topluma kazandırılması anlayışına nasıl geçildiğini görmeye çalışacağız. Antik Yunan Atina’da cezanın esasını intikam ve kısas oluştururdu. Platon, cezanın amacını korkutma ve iyileştirme olarak belirtse de Atina mahkemelerinin verdiği kararlardan yola çıkarak bunun gerçekte böyle olmadığını söyleyebiliriz. Zira Atina mahkemeleri; vatandaşı onursuz bir şekilde köle durumuna sokma, kamuya açık yerde rezil etme, para ve mal varlığını başkasına verme, sürgün, dayak vasıtasıyla bedeni terbiyeve ölüm cezası ( zehirlemek, iple asmak, topuzla, kılıçla öldürmek, boğmak, yakmak, uçurumdan atmak) gibi birçok cezayı sıklıkla uygulamışlardır.4 Öte yandan, Antik Yunan’da, gerek mahkeme gerekse sahibi tarafından en çok cezalandırılan sınıfın köleler olduğunu söyleyebiliriz. Antik Yunan ve devamı niteliğindeki Roma’da işkence kölelerin değişmez kaderiydi. Kölenin kendisi de dâhil olmak üzere kimse buna karşı çıkmazdı. Hatta bugün birçok konuda atıf yaptığımız filozoflar bile kölelere işkence yapılmasına taraftardı. Örneğin Aristoteles bunu onaylayanlardan biridir. Platon ise, ütopya düşüncesini açıklarken, özgür yurttaşlar ve köleler için ayrı bir hukukun gerekli olduğundan söz eder. Platon, özgür insanların yalnızca kınandıkları bir kabahati, köleler işlediklerinde kırbaçlanmaları gerektiğini savunan dönemin egemen öğretisini onaylıyordu. Özgür insan para cezasıyla kurtulurken, köleye ölüm cezası veriliyordu. Bu dönemde işkence, tanıklık yaptırmak veya itiraf ettirmek amacıyla özgür yurttaşlara asla uygulanmamakla birlikte bütün sınıflara uygulanabilir bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmıştır.5 Antik Yunan’da, köleler başlangıçta savaş veya yağma seferlerinde ele geçirilenlerle sınırlıydı. Yunanlar, esir aldıkları köleleri öldürmektense onları alçaltıcı işlerinde kullanmayı yeğlediler. İnsan onuru kavramının olmadığı bu dönemde köleler sahiplerinin istediği her türlü işi yapmak zorundaydılar. Zaten bir kölenin onurunda da bahsedilemezdi. Kölelik kurumu bir kez uygulamaya konduktan sonra giderek daha fazla insan, pek de yapılmak istenmeyen ve alçaltıcı görünen işlerin karın tokluğunun ötesinde bir karşılık beklemeyen/bekleyemeyen köleler tarafından yapılmasından hoşlanır oldu. Savaşlar sırasında alınan kölelerin sayısı yetmeyince, gözler yeni ve başka kaynaklara çevrildi. Mahkûmlar ve cürüm işleyenler köleliğe zorlandılar. Solon uygulamayı durdurana kadar borcu olan ve bunu ödemeyen kimse, doğrudan alacaklının kölesi olurdu. Daha sonra köleler alınıp satılmaya başlandı. Atina’nın ünlü köle pazarında erkek ve kadın köleler çırılçıplak sergilenip açık artırmada en yüksek fiyatı verene satıldılar.6 Bununla birlikte yunanlar, belli işaretler geliştirerek bunları suçlunun bedenine kazılır ya da yakılır ve böylece işareti taşıyanın bir köle, suçlu veya hain olduğunun kanıtı olurdu. Böylece kamusal alanda bir ayinle kirletilmiş, lekelenmiş olan söz konusu kişi, özellikle kamusal alanlarda kaçınılması gereken kişi durumuna düşerdi. Böylece kişi hayatı boyunca kurtulamayacağı bir damganın esiri olurdu.7 Roma Antik Yunan’da olduğu gibi Roma’da da suçlunun bedenine işkence yaparak suçunu itiraf ettirmek esastı. İşkence bazı durumlarda cezalandırmanın tamamını oluşturuyor, bazı durumlarda ise sürgün veya ölüm cezasından önce uygulanan bir yaptırıma dönüşüyordu. Örneğin borcunu ödemeyen/ödeyemeyenler, özel hapishanelere kapatılır, bedenleri üzerinde her türlü işkence yapılırdı. Kiliseye karşı işlenen suçlar son derece şiddetli işkence ile cezalandırılırdı. Kilisede bir papaza veya piskoposa hakaret etmekle suçlanan bir kimseyi bedenine uygulanacak ciddi işkenceler bekliyordu. Bunu hükümdarlar da destekliyordu. Kişi sakat bırakılabilir, elleri ve ayakları kesilebilirdi. Sapkınlıktan mahkûm olan biri, uçları kurşunla ağırlaştırılmış kırbaçla dövülürdü. Özgür yurttaşlar ise, kiliseye karşı işlenmiş suçlar ve tecavüzün dışında, kamçılama ve burnun kesilmesi cezasına maruz kalmazdı. Kamçılama, sadece kölelere verilen bir cezaydı. Çok derin bir 4 Ibid, s, 5-6. George RyleyScott, İşkencenin Tarihi, Çev: Hamide Koyukan, Dost Yayınları, Ankara, 2001, s.62. Ibid, 64. ErvingGoffman, Damga, çeviren: Ş. Geniş- L. Ünsaldı- S.N. Ağırnaslı, HeretikYayınları , 1. Baskı, Ankara, 2014. s. 29. 5 6 7 48 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 onursuzluk ve aşağılamanın işaretiydi ve ortalama bir Romalı, kamçılanmaktansa ölümü tercih ederdi.8 Roma Hukukunda köle söz konusu olduğunda, en iyi ve çoğu durumda doğruyu söyletmenin tek yolu işkenceydi. Efendi-köle ilişkisinin olduğu bu dönemde, sahibi köle üzerinde mutlak bir söz hakkına, her türlü tahakküm yetkisine sahipti. Bu durum ise sahibinin köleye istediği işkenceyi yapabilmesine imkân sağlıyordu. Öte yandan, devlet işkence konusunda düzenlemeler yapsa da, bunla her kölenin açıkça karşılaştığı özel işkencelere ek ama onlardan ayrı cezalandırma biçimleri sayılıyordu. Sahibi kölesini gerçek ya da gerçek dışı her kusuru için dilediği gibi cezalandırma hakkına sahipti.9 Bu dönemde köleler için en temel cezalandırma biçimi kırbaçlamaydı. Roma’da çok sayıda köle bu cezalar dolayısıyla kırbaç altında ölmüştür. “Kırbaçlamanın dışında, kölelere uygulanan sayısız işkence biçimi vardı ve bütün cezalara işkence denilmese de, çoğu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde zalimce ve insanlık dışıydı. Kaçmaya çalışan ve yakalanan kölelerin alınları genellikle dağlanırdı. Hırsızlara da aynısı uygulanırdı. Diğer durumlarda ellerinden asılılar, ayaklarına ağırlıklar bağlanır ve bu durumdayken ölümüne kırbaçlanırlardı.”10 Kölenin efendisi bir kadın da olabilirdi, Romalı kadınlar cinsel zevklerini tatmin ederken hamile kalma riskini ortadan kaldırmak için genç erkek kölelerini hadım ettirirlerdi. Hatta bazı efendi kadınlar, Montaigne’nin dediği gibi “Bütün kölelerinin ve savaş tutsaklarının gözlerini çıkarır, böylece kölelere kendilerini tanıtmadan zevklerine bakabilirlerdi.”11 Romalılar çok sık olmasa da hapis cezasını da uygulamaktaydılar. Örneğin krallık döneminde ortaya çıkan ilk hapishanenin yer altında ve üstünde olmak üzere meşe kütükleri ile hücrelere ayrılmış bölümleri mevcuttu. Hükümlüler bu hücrelere kapatılır ya da zincirlenir, daha sonra da hükümlülerin bir kısmı bu hücrelerden alınarak kayalıklara götürülür ve uçurumdan atılırdı. Öte yandan, borcunu ödeyemeyen borçluyu kapatmak üzere oluşturulan özel zindanlar vardı. Borçlu borcunu ödemediyse veya ödeyemediyse, onun alacaklının borç kölesi olmasına karar verilirdi. Alacaklı, borç kölesini özel hapishanesine kapatabilir, ona acımasızca işkence edebilir, zincirleyebilir veya vücudu kanayıncaya kadar dövdürtebilirdi. Roma’da köle bir kişi değil, eşya olarak algılanırdı. Efendisi, kölesine ne isterse onu yapabilir, onu öldürebilir veya eğitebilirdi. Kısacası, efendiler köleleri üzerinde mutlak söz ve tahakküm hakları vardı.12 Ortaçağ Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ile başlayıp Rönesans biten uzunca bir dönemi kapsayan ortaçağı mantık ve insani değerlerin olmadığı, insanın ve insan aklının önemsenmediği ve dogmatik düşüncenin hüküm sürdüğü bir çağ olarak tasvir edebiliriz. Aklın/fikrin önemsenmediği bu çağda papazlar çeşitli menfaatler karşılığında günahları affediyorlar, öyle ki cennetten yer bile satıyorlardı. Ortaçağ kilisenin suçlu üzerinde sayısız işkence biçimleri geliştirdiği bir dönemdir. Bu dönemde ceza din kaynaklı olup, kefalet esası yanında ibret esası da yer almıştır. Suçun toplumun huzur ve güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle, faile cezası halkın cezanın infazını görebileceği kamusal bir alanda gerçekleştirilerek, başkalarını korkutmak ve böylece suç işlenmesine engel olunacağı öne sürülmüştür. Bir kimseyi asmak onu ıslah etmez, onunla başkalarını ıslah ederiz diyen Montaigne, cezanın esasının ibret olduğunu söylemektedir.13 Burada, bir yanda kefaret gibi din kaynaklı bir cezalandırma anlayışı varken, diğer yandan cezanın infazını herkesin görebileceği kamusal bir alanda gerçekleştirerek toplumun ibret alması esası vardır. Fakat ibret esasının neticesi olarak cezalar giderek şiddetlenmiş ve halkın huzurunda işkence şeklinde gerçekleştirilmiştir.14 Tamamen dogmatik düşüncenin/kilisenin etkisinde bir yaşam biçimin olduğu Ortaçağ’ın ilk dönemlerinde kefaret ve para cezaları pratik cezalar olarak görülürken, Ortaçağın geç dönemleri ise; işkence ve canavarca idamlar dönemi olarak bilinmektedir.15 Bu dönemde, özellikle engizisyon mahkemeleri, binlerce insana haksız yere 8 9 10 11 12 13 14 15 George RyleyScott, İşkencenin Tarihi, Çev: Hamide Koyukan, Dost Yayınları, Ankara, 2001, s.63-65. Ibid, 64. Ibid, 66. Ibid, 66. T. Demirbaş, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, s. 6, 14. Duygu Yarsuvat, “Ceza ve Yeni İçtimai Müdafaa Doktrini”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt 32, sayı 1, 1966, s. 83. Ibid. Timur Demirbaş., “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, s. 3. 49 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System işkence etmişlerdir. Aydınlanma Dönemi Aydınlanma felsefesi, on yedinci yüzyılın sonlarında kendisini hissettirmeye başlamış ve on sekizinci yüzyılda tek egemen felsefe olmuştur. Aydınlanmacılar, Avrupa’da mutlak monarşilerin ve egemenin tebası üzerinde her türlü keyfi hakkının olduğu bir dönemde, iktidarların keyfi yetkilerini sınırlandırmak için neler yapılabileceği üzerine düşünmüşlerdir. Aydınlanma felsefesi on yedinci yüzyılda John Locke(1632-1704), Isaac Newton ve Francis Bacon(1551-1626) olmak üzere üç önemli düşünürün fikirlerinden doğmuştur. Bu düşünürler; insanın doğuştan getireceği bir bilgisinin olamayacağını, doğru bilgiye ulaşmada dinin yerine insan aklının temel alınmasını gerektiğini ve bilginin mutlaka deney ve gözlem yoluyla elde edilmesi gibi hümanist fikirleri savunmuşlardır.16 Bununla birlikte on sekizinci yüzyılda, Montesquieu, Bentham, Rousseau ve Beccaria gibi düşünürler de, on yedinci yüzyıl düşünürlerinin bir devamı olarak, İlk Çağ ve Orta Çağ boyunca kilisenin ve hükümdarların bir dayatması olan, insan onurunu göz ardı eden, insancıl olmayan, bedene yönelik gerçekleştirilen aşırı katı cezalara ve monarşinin keyfi cezalandırma sistemine karşı çıkarak, ceza adalet anlayışının tartışılması ve değişmesi gerektiğine inanmışlardır. İlk ve Ortaçağ düşünürlerinden farklı olarak Aydınlanma düşünürleri, “insan aklını temel alarak, sorumluluk sahibi, otonom bir varlık olarak insanı felsefi antropolojinin öznesi yapmışlar ve akliliği, ilahi ve kozmolojik doğal hukuk anlayışlarının önüne geçirip, rasyonel bir doğal hukuk yaratarak, Roma’dan sonra laik/seküler bir hukuk düzeninin temelleri atmışlardır.”17 Böylece aydınlanma düşünürlerinin kutsal veya dogma olanın yerine insan aklını öne çıkararak, aklın dogma karşısındaki üstünlüğünü savunmuşlardır. Aydınlanmacılara göre, evren dogmatik bilgilerle değil insan aklının ürünü olan deney ve gözleme dayalı bilgilerle açıklanmalıdır. İnsanın her şeyin ölçüsü olduğunu düşünen aydınlanma düşünürleri ceza adalet anlayışının da yeniden düşünülmesine/tartışılmasına zemin hazırlamışlardır. 18. yüzyılın sonlarından itibaren cezalandırmanın amacını fikri bir temele dayandırmaya çalışan tartışmalar başlamıştır. Ceza adalet anlayışı üzerine yapılan yoğun tartışmalar “Klasik Okul”, “Pozitivist Okul”, “Üçüncü Okul” ve “Yeni Sosyal Savunma Hareketi” gibi okulları doğurmuştur. Her okul sorumluluğun esası ve cezalandırmanın gayesi hakkında farklı düşünceler geliştirmiştir. Bu okulların kendi aralarındaki fikri tartışmaları neticesinde ulaşılan değerler ve prensipler günümüz ceza hukukunun temelini oluşturmaktadır.18 Bir Aydınlanma Düşünürü Olarak CesareBeccaria 1764 yılına gelindiğinde ise, CesareBeccaira yazığı “Suçlar ve Cezalar Hakkında”19 isimli kitabıyla Avrupa’da ceza infaz anlayışının değişmesine büyük ölçüde öncülük etmiştir. Beccaria, bu kitabında, kanunların kaynağına, nasıl yapılmaları ve nasıl yorumlanmaları gerektiğine, cezaların neden bir ihtiyaç olduğuna ve cezaların hangi niteliklere sahip olmaları gerektikleri gibi ceza hukukuna içkin birçok konuda görüş bildirmiştir.20 Orta Çağ’da hükümdarların/egemenlerin cezalandırma hakkını ilahi bir kaynaktan aldıkları görüşünü tamamen reddetmiştir. Ona göre, suç ve ceza işlenen günaha oranla ölçülmemeli, suçlara karşı belirlenecek cezalarda dinsel kaynaklı bir adalet yerine, insan aklının ürünü olan seküler bir adalet anlayışı oluşturulmalıdır. “Suçlu, günahkâr değil toplum kurallarını ihlal eden bir bireydir. Bu nendele, ceza kanunları hükümdarların mutlak güçlerini, dinsel bağnazlıkları, zenginlerin ya da asillerin çıkarlarını savunmak amacıyla tasarlanmış olmamalıdır. Kanunlar özgür insanlar arasında sözleşmelerden kaynaklanmalıdır.”21Beccaria’nın kitabını yazdığı on sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren, ceza hukukunun temelleri artık kutsal bir kaynağa ya da hükümdara değil, toplumsal bir sözleşmeye dayanacaktır. Böylece insan aklı merkeze gele16 Emine Eylem Aksoy Retornaz, “Beccaria’nın Hapis Cezasına Bakışı Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, Sayı 112, 2014, s.97. Özgür Küçüktaşdemir,“Aydınlanma ve Ceza Hukuku”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2014, sayı 113, s.70. 18 İlhan Üzülmez, “ Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair Düşünce Hareketleri”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 5, sayı 1-4, 2001, s. 260. 19 CesareBeccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, çeviren Sami Selçuk, İmge Kitapevi, Ankara, 2014. 20 Emine Eylem Aksoy Retornaz, “Beccaria’nın Hapis Cezasına Bakışı Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, Sayı 112, 2014, s.96. 21 Ibid, s.96. 17 50 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 cek, toplumlar kendi hukuk sistemlerini kendileri kurma yolunda büyük bir adım atacaklardır. Asıl hedefi suç ve ceza tarihinde yüzyıllardan beri birikerek tortulaşan yargıları yok etmek olan Beccaria’ya göre, “suçta ve cezada kanunilik ilkesini, yargılamaların hızlı ve adil olması, cezaların ılımlı olmaları gerektiği ve her türlü gayr-i insani muamele, işkence, gizli yargılamalar, keyfi muamelelerin yasaklanması, suçların ve cezaların orantılı olması adil bir ceza hukukunun anahtarlarıdır.”22 Beccaria’nın en radikal görüşlerinden biri de ölüm cezasına karşı çıkmasıdır. Düşünür insan için son derece ağır bulduğu bu cezanın yerine hapis cezasını önerir. Ona göre ceza hukukunun gelişmesi hapis cezası ve zorla çalıştırmanın yaygınlaşmasıyla olacaktır.23 Bedene Azap Çektirmek Yerine Hapishanelerin Hacim Kazanması Ceza felsefesindeki tüm bu gelişmeler neticesinde, azap çektirilen, parçalanan, organları kopartılan, yüzüne veya omzuna simgesel damga basılan, canlı veya ölü olarak teşhir edilen, seyirlik unsur haline getirilen bedeni işkence cezaları yok olmaya başlamıştır. Böylece beden, ceza ile yıldırmanın ana hedefi olmaktan çıkmıştır. Artık cezayı karanlık bir şenlik haline çeviren, onu seyirlik bir unsur haline getiren infaz rejimleri yok olmaya başlamıştır. Cezaların törensel yönü kaldırılmaya başlanmıştır, örneğin suçun herkesin önünde itiraf edilmesi uygulaması Fransa’da ilke 1791’de kaldırılmış, kısa süreli bir geri dönüşün ardından 1830’da tamamen kaldırılmıştır. Kazığa bağlama cezası ise 1789’da kaldırılmıştır. Öte yandan, Avusturya ve İsviçre’de mahkûmların sokak ortasında ve şehirlerarası yollarda çok renkli kıyafetler ve demir boyunduruklarla çalıştırılması on sekizinci yüzyılın sonunda veya on dokuzuncu yüzyılın başında hemen her yerde kaldırılmıştır. Böylece ceza giderek bir seyirlik bir ayin olmaktan/bir sahne olmaktan çıkmıştır.24 Artık, Aydınlanmanın etkisiyle, daha insancıl ve daha az acı verici cezalandırma biçimleri düşünülmeye başlanmıştır. Bu konudaki fikri tartışmalar hapishanenin en insancıl ve etkili cezalandırma yöntemi olabileceği konusunda birleşiyorlardı. Gerçekten de, bedene azap çektirmeye olan itirazlar, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında hemen her yerde karşımıza çıkmaktadır. Hukuk felsefecileri, hukukçular ve yasa koyucular başka bir şekilde cezalandırmak gerektiğinde hemfikirdiler. Ne var ki, 18. Yüzyılın sonlarından itibaren, modern devlete özgü bir cezalandırma aracı olarak, hapishaneler iyice hacim kazanmaya başladı. O zamanlar hapishane, bedenin dokunulmazlığını garanti eden ve hürriyetten yoksun bırakma yoluyla zengin-fakir ayrımı yapmayarak herkesi aynı şekilde cezalandıran oldukça insani bir cezalandırma yöntemi olarak görünüyordu. Fakat hapishanelerin yaygınlaşmasından ve insan üzerinde meydana getirdiği sonuçların görülmesinden bir süre sonra, Michel Foucault yayınladığı “Hapishanelerin Doğuşu” isimli kitabında dile getirdiği fikirleriyle, hapishanelerin suçlu için ideal/etkili bir cezalandırma yöntemi olmadığını söylüyordu. Foucault’ya göre, seyirlik bir alanda bedene azap çektirmenin yerini artık bedenin tutuklanması almıştır.25 Ona göre, artık bedene değil ruha müdahale edilmektedir. Bedene azap çektiren kefaret cezasının yerine kalp, düşünce, irade ve ruhsal durum üzerine derinlemesine etki eden bir ceza sistemine geçilmiştir.26 Denetimli Serbestliğin Doğuşu On dokuzuncu yüzyılın egemen ceza adalet anlayışının başat yaptırımı olan hürriyeti bağlayıcı cezaların hükümlüyü iyileştirmek ve yeniden topluma kazandırmaktan ziyade, suçluyu toplumdan daha da uzaklaştırdığı ve kişide psiko-sosyal travmalara neden olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan, cezaevinden çıkan mahkûmların, cezaevi sonrası yaşama adapte olamadıkları, eski sosyal çevrelerini kaybedebildikleri ve toplumun negatif ön yargılarından kurtulamayarak “hapis yatmış” ve “suçlu” gibi damgalara maruz bırakılarak toplumsal yaşamın dışında izole bir hayata sürüklenmektedirler. Hapisha22 Ibid, s.95. MichelPorret, “Leslumières et la modernitépénale”, Un droitpénalpostmoderne, sous la direction de MichelMassé, Jean-Paul Jean, AndréGiudicelli, PUF, Paris, 2009, s. 66. 24 Michel, Foucault, Hapishanenin Doğuşu, Çev: Mehmet Ali Kılınçbay, İmge Kitapevi, 6. Baskı, 2015, s.39-40. 25 İbid, 42. 26 İbid, 51. 23 51 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System nelerin yol açtığı tüm bu olumsuz etkilerin ardından, ceza infaz sistemlerinde hapishanelere alternatif olabilecek yeni uygulamaların arayışına gidilmiştir. Bu arayışların bir sonucu olarak denetimli serbestlik ve yardım hizmetleri, Avrupa’da 19. yüzyılın başlarında uygulanmaya başlamıştır. İlk olarak İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde başlayan denetimli serbestlik uygulamaları giderek tüm dünyada hacim kazanmıştır. Başlangıçta cezaevinden salıverilen hükümlüleri toplum içinde denetlemek amacı taşıyan denetimli serbestlikte, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren suçluyu rehabilite etmek ve onu yeniden topluma kazandırmak için birçok sayıda iyileştirme faaliyeti geliştirilmiştir. Bu sistem ile şüpheliye ve sanığa, belirlenecek deneme süresinde, sosyal çevrelerinden koparılmadan toplumda kalma şansı verilerek, toplum düzenini sağlayan kurallara uyma isteklerini ispat fırsatı sunulmaktadır. Suç işleyen kişilerin topluma yeniden uyum sağlamalarını ve bu sosyal intibak sürecini kolaylaştıran; geniş anlamda denetim ve yardımın birleşmesiyle sosyopedogojik temelde tanımlanan bir yaptırım metodudur.27 Bu sistemin hem toplum, hem kişinin kendisi, hem de kamu için önemli yararlarının olduğundan bahsedebiliriz. Örneğin ilk olarak bu sistemde, kamu hizmeti cezası kapsamında, mahkûmların kamusal alan ve kurumlarda çalıştırılması, toplumun adalet duygusunu tatmin etmektedir. Toplum suçlunun bir şekilde cezasını çektiğini kendi gözleriyle görmektedir. İkinci olarak, hükümlülerin belirlenen gün ve saatlerde ücretsiz olarak çalıştırılması devlete maddi fayda sağlar. Üçüncü olarak ise; çalıştırılmak üzere herhangi bir kamu kurumuna yerleştirilen hükümlü, farklı sosyal çevreleri görme, kendisine yeni bir sosyal çevre oluşturma ve kendisine rol model olabilecek kişileri tanıma imkânı bulur. SONUÇ 18. yüzyılın sonlarına değin, dini bir temelden meşruiyet sağlayan ve suçludan intikam alma ve onu yok etme amacı güderek bizzat mahkûmun bedenine azap çektirmeye yönelik bir ceza adalet anlayışının hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten de, Antik Yunan, Roma ve Orta Çağda sayısız işkence biçimleri geliştirilerek, suçlunun bedenine daha fazla acı çektirilmeye çalışılmıştır. Bu işkenceler halkın izleyebileceği kamusal bir alanda gerçekleştirilerek toplumun ibret almasının sağlanmasından bahsedebiliriz. Egemenler suçluyu bu şekilde infaz edilerek, hem dini bir vecibeyi yerine getirmiş, hem toplumun vicdanını rahatlatmış, hem de toplum düzenini sağladıklarını düşünmüşlerdir. Hümanizm ve Rönesans akımlarının Aydınlanmayı doğurarak meyvelerini verdiği on sekizinci yüz yılın sonlarına doğru, ceza adalet anlayışında ortaya çıkan “insan merkezci” fikirler ve uzun süren yoğun felsefi tartışmalar neticesinde, bedene uygulanan cezalar vahşi kabul edilerek kanunlarda yapılan değişiklerle kademeli olarak değiştirilmiştir. Artık, ceza hukukunun temelini oluşturan yeni düşünce “ıslah” olacaktır. Böylece cezanın amacı suçludan intikam alma, onu yok etme ve dışlama anlayışından suçlunun ıslahına evrilmiştir. Suçlunun ıslahı içinse en insancıl uygulama olarak, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, hapishaneler iyice hacim kazanmaya ve ceza infaz sistemindeki temel cezalandırma aracı/kurumu olmaya başlayacaktır. Fakat bir süre sonra, hapishanelerin suçluyu ıslah etmede iyi bir etki göstermediği, kişiyi topluma kazandırmak yerine toplumdan daha da uzaklaştırdığı ve kişide önemli psikososyal travmalara neden olduğunu anlaşılmıştır. Bu durum, suçluyu toplum içinde rehabilite etmeye ve onu yeniden topluma kazandırmaya çalışan yeni bir ceza infaz sistemini doğurmuştur: Denetimli Serbestlik. Özetle, cezalandırmanın serüveni, işkence ve idamdan başlamış; hapsetme, rehabilitasyon ve yeniden topluma kazandırma aşamalarına gelmiştir. KAYNAKÇA CesareBeccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, çeviren Sami Selçuk, İmge Kitapevi, Ankara, 2014. Duygu Yarsuvat, “Ceza ve Yeni İçtimai Müdafaa Doktrini”,İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt 32, sayı1, 1996. 27 52 Necati Nursal- Selcen Ataç, “Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation)”, Yetkin Yayınları,2006, s. 33. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ErvingGoffman, Damga, Heretik Yayınları, çeviren: Ş. Geniş- L. Ünsaldı- S.N. Ağırnaslı, 1. Baskı, Ankara, 2014. Emine Eylem Aksoy Retornaz, “Beccaria’nın Hapis Cezasına Bakışı Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, Sayı 112, 2014. George RyleyScott,İşkencenin Tarihi,Çev: Hamide Koyukan, Dost Yayınları, Ankara, 2001, s.62. İlhan Üzülmez,“ Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair Düşünce Hareketleri”,Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 5, sayı 1-4, 2001. MichelPorret, “Leslumières et la modernitépénale”, Un droitpénalpostmoderne, sous la direction de MichelMassé, Jean-Paul Jean, AndréGiudicelli, PUF, Paris, 2009. Necati Nursal- Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation), Yetkin Yayınları,2006. Özgür Küçüktaşdemir,“Aydınlanma ve Ceza Hukuku”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 113, 2014. TimurDemirbaş, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi”, Hapishane Kitabı, 2. Baskı, 2010. 53 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System ULUSLARARASI HUKUK METİNLERİNDE DENETİMLİ SERBESTLİK Erdem İzzet Külçür İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi erdem.kulcur@gmail.com 1. GİRİŞ Bu bildiride uluslararası hukuk metinlerinde denetimli serbestlik konusu arz edilecektir. Öncelikle uluslararası hukuk metinlerinin neler olduğu, bu metinlerden ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin iç hukuk bakımından etkisi, daha sonra denetimli serbestlikle ilgili önemli gördüğümüz bazı uluslararası hukuk metinlerine değinilecektir. Cezaların denetimli serbestlik tedbirleri ile infazının sadece ulusal değil aynı zamanda uluslararası boyutu bulunmaktadır. Uluslararası hukuk belgelerinin genel hukuki niteliğine bakacak olursak, öncelikle uluslararası hukuk belgelerinin kapsamına uluslararası iki ve çok taraflı sözleşmeler ile uluslararası örgütlerin aldığı kararların girdiği görülmektedir. Bu belgeler bağlayıcı ve tavsiye niteliğinde olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Uluslararası sözleşmeler bu açıdan taraf devletleri bağlayıcı niteliktedir. Tavsiye kararları ise adından da anlaşılacağı üzere hukuki bağlayıcılığa sahip değildir. Uluslararası örgütler istisnai olarak bağlayıcı kararlar da alabilmektedir. Bu doğrultuda belirtmek gerekir ki denetimli serbestlikle doğrudan ilgili bir uluslararası sözleşme bulunmadığından bu konuda bağlayıcı bir uluslararası hukuk metni de bulunmamaktadır. Diğer belgelerin devletler üzerinde ahlaki yükümlülükler bırakan tavsiye niteliğindeki metinler oldukları kabul edilmektedir. Denetimli serbestlik tedbirlerini dolaylı olarak etkileyen konularda ise çeşitli uluslararası sözleşmeler bulunmakta ve bu sözleşmeler taraf devletleri bağlayıcı niteliktedirler. Örneğin işkence, insanlık dışı, onur kırıcı ve kötü muamele yasağına ilişkin sözleşmeler, AİHS’in işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin hükümleri ile özel hayata saygı gibi hükümleri, uyuşturucu maddelere ilişkin uluslararası çok taraflı sözleşmeler denetimli serbestlik hizmetlerinde dikkate alınması gereken bir takım kuralları içerisinde barındırmaktadır. Ele alacağımız belgeler daha çok kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin tavsiye kararları üzerine olacaktır. Avrupa konseyinin bağlayıcı hukuk kuralı koyma yetkisi bulunmamaktadır. Bu konuda yalnızca bağlayıcı nitelikte olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin uygulanmasını sağlama yetkisi kapsamında üye devletlerin kanunlarını AİHS’e uygun olarak değiştirmeleri konusunda önemli bir rolü vardır. Ancak belirttiğimiz gibi AİHS’te doğrudan denetimli serbestlikle ilgili bir hüküm bulunmamakta, daha çok sözleşmedeki hak ve özgürlüklere ilişkin ilkelerin denetimli serbestlik uygulamalarını dolaylı olarak etkilemesi ve bunlara uyulması zorunluluğu bulunmaktadır. Örneğin sözleşmenin işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin hükümleri ile özel hayatın gizliliğine ilişkin hükümleri gibi. 2. İLGİLİ SÖZLEŞMELERİN İÇ HUKUKTAKİ ETKİSİ Denetimli serbestlikle doğrudan olmasa da dolaylı olarak ilgisi bulunan uluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki etkisine değinmek gerekir. Uluslararası hukukun iç hukukumuzdaki, ulusal hukukumuzdaki, yeri Anayasamızın 90. Maddesinin son fıkrasında düzenlenmiştir. Bu fıkraya göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” Gerek genel olarak infaz sistemine gerekse özel olarak denetimli serbestlik sistemine ilişkin milletlerararası sözleşme hükümleri kişi özgürlüğüne ilişkin olduğundan, örneğin denetimli serbestlik suretiyle koşullu salıverme, iç hukukumuzdaki kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda dahi öncelikli olarak taraf olduğumuz milletlerarası andlaşma hükümleri uygulanacaktır. Bu bağlamda, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmenin doğrudan uygulanabilen 54 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 hükümleri iç hukukumuzdaki kanunlarda ilgili hükümlerin sözleşmeye uyarlanması yapılmamış olsa bile doğrudan uygulanabilen sözleşme hükümleri kanunlardan önce uygulanacaktır. Ancak belirtmek gerekir ki henüz bu konuda doğrudan uygulanabilecek hükümlere sahip bir uluslararası sözleşme akdedilmemiştir. Buna karşın, sözleşmelere taraf olan ya da ulusüstü oluşumlara üye olan devletlere ilgili hukuk belgelerinde öngörülen düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda aktif sorumluluk ve yükümlülük yüklenmektedir. 3. DENETİMLİ SERBESTLİK FAALİYETİNİ DOLAYLI OLARAK İLGİLENDİREN BAŞLICA ULUSLARARASI HUKUK METİNLERİ 1948 tarihli BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi m. 5; “Hiç kimse işkenceye veya zalimane veya insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele tarzlarına veya cezaya tabi kılınmayacaktır.” 1966 tarihli BM Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi1 m.7: “Hiç kimse işkenceye veya zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılamaz.” Madde 10/3: “Ceza infaz sistemleri mahkûmların ıslahına ve toplumsal rehabilitasyonlarına yönelik olacaktır.” 1984 tarihli İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme’de de “insan onurunun korunması benimsenerek, her türlü kötü muamele ve işkence yasaklanmıştır. Dolayısıyla cezaların gerek infaz kurumlarında gerekse denetimli serbestlik tedbirleri yoluyla infazı, zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı olamayacaktır.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre; “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” 30 Kasım 1964: Şartla Mahkûm Edilen veya Şartla Salıverilen Suçluların Gözetimi Hakkında Avrupa Sözleşmesi Hakkında denetimli serbestlik tedbirlerine hükmedilmiş şartlı salıverilen veya cezası ertelenen kişiler hakkında hükmedilen tedbirin sözleşmeye taraf devletlerde uygulanabilmesini öngörmektedir. Farklı sözleşmelerde hapis cezaları için de mümkün olan bu işbirliği sistemi denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması bakımından da getirilmiştir. Sözleşme hükümleri gereğince denetimli serbestlik tedbirlerinin tamamlanmasına veya ihlaline bağlanan hukuki sonuçlar aynı şekilde diğer taraf devlet ülkesinde de geçerli olacaktır. 29 Kasım 1985: Çocuk Adaletinin İcrasına Dair BM Minimum Standart Kuraları (Pekin Kuralları) Çocukların ceza yargılaması süreci yerine, gözetim ve rehberlik odaklı toplumsal destek servislerine yönlendirilmesini teşvik etmektedir. Hükümden önce çocuklar hakkında hazırlanacak sosyal araştırma raporunun denetimli serbestlik personelince hazırlanabileceği tavsiye edilmiştir. Bunun dışında, çocukların tutuklanması son çare olmalı, bunun yerine bakım-rehberlik-gözetim kararı, denetimli serbestlik, kamu hizmetlerinde çalıştırma, denetimli serbestlik kapsamında bir aile yanına ya da eğitim evine, toplumsal yaşam merkezlerine yerleştirme tedbirlerine başvurulmalıdır. 11/3 nolu kural gereğince, “Uygun kamusal ya da diğer hizmetlerde çalıştırma gibi başka yollar, başvuru halinde yetkili makam tarafından gözden geçirilebilmesi koşuluyla, çocuğun, ailesinin ya da vasisinin rızasına tabidir.” Söz konusu muvafakatin temyiz edilebilir olması şartı da ayrıca ifade edilmiştir. 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesi “Çocukların hapsedilmeleri son çare olmalı ve uygulanması halinde de mümkün olan en kısa süreyi kapsamalıdır.” 2 Nisan 1991: BM Hapis Dışı Tedbirlere İlişkin Minimum Standart Kuralları (Tokyo Kuralları) Kural no 1/5 ve 2/4’ün gereği olarak hapse alternatif başka tedbirler uygulamak, hapis cezasının uygulanmasını azaltmak yükümlülüğü öngörülmüştür. Bu gerek doğrultusunda telakki ettiğimiz iddia pazarlığı kurumunun ülkemiz mevzuatına alınması girişimlerine başlanmıştır. Tasarıya göre beş yıla kadar olan hapis cezalarının infazı belli şartlar altında uygulanmayacaktır. Kurumun doğal bir sonucu olarak artı ve eksi yönleri ile denetimli serbestlik sistemine yeni bir iş yükü kalemi geleceği de açıktır. İddia pazarlığı gibi hapis dışı tedbirlere olanak sağlayan kurumların kapsamının belirlen1 1976’da yürürlüğe giren bu sözleşmeyi Türkiye 2000 yılında imzalamış 2003 yılında onaylayarak yürürlüğe sokmuştur. 55 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System mesinde mağdurun haklarının da dikkate alınması gerekmektedir (Tokyo Kuralı 3/2). Genel kapsamı itibariyle Tokyo Kuralları’nda; yeni tedbirlerin geliştirilmesi teşvik edilmiş, yargılamanın yerine uygulanacak tedbirler için kişinin rızasının aranması gerekeceği belirtilmiş, hapis dışı tedbir kararlarına ve uygulamasına karşı itiraz imkânı sağlanması, denetimli serbestlik uygulamalarında özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmesi ve halkın, sivil toplum örgütlerinin ve gönüllülerin denetimli serbestlik hizmetlerine katılımın sağlanarak toplum içinde iyileştirme ve sosyalleşme amacının gerçekleştirilmesi vurgulanmıştır. Tokyo Kuralları’nda örnekleme yoluyla bazı alternatif tedbirlere yer verilmiştir. Bunlar; tembih, ihtar ve kınama gibi sözlü yaptırımlar, şartlı tahliye, statü cezaları, para cezası ve gün para cezası gibi ekonomik yaptırımlar ve mali cezaları, müsadere veya kamulaştırma kararı, mağdura iade veya tazminat kararı, infazın durdurulması veya cezanın ertelenmesi, denetimli serbestlik ve adli gözetim, kamu hizmetinde çalıştırma, Katılım merkezine (kamp) gönderme2, ev hapsi, diğer kurum dışı iyileştirme yöntemleridir3. Bu tedbirlerin birkaçına birlikte başvurulması mümkündür. Bu tedbirler arasında dikkat çekici olan “kampa gönderme” yöntemini kısaca açıklamak gerekir. Kanada’da bu tür kamplar sivil toplum örgütleri tarafından kurulup yönetilmektedir. Devlet tarafından teşvik edilip desteklenen bu merkezlerde verilen başlıca hizmetler şöyledir: Yükümlülerin zihinsel yeteneklerin geliştirilmesi, öfke kontrolü, hayat becerileri, madde bağımlılığı, okul eğitimi, istihdam, iş bulma yetenekleri, sağlıklı ilişki kurma yetenekleri, mağdur farkındalığı, kriz yönetimi, bireysel ve aile danışmanlığı, aile desteği, sosyal beceri grup çalışmaları, eğlence aktiviteleri, gece kulübü hizmetidir. 30 Eylül 1997: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (99) 22 Sayılı Tavsiye Kararı Tutuklamaya alternatif tedbirlerin, hapis cezasına alternatif yaptırımların teşvik edilmesi hakkındadır. Hapis cezalarının infazının ertelenmesi, bağımsız bir yaptırım olarak denetimli serbestlik4, yüksek yoğunluklu denetim, kamu hizmetlerinde çalıştırma, mağdur-sanık uzlaşması, konut hapsi ve elektronik izleme gibi yöntemlerin uygulanması teşvik edilmiştir. 29 Kasım 2000: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (2000) 22 Sayılı Tavsiye Kararı Denetimli serbestlik tedbirlerinin etkin ve geniş uygulanması hakkındadır. Genel olarak Konsey’in R(99)22 sayılı kararı tekrar edilmiştir. Ek olarak alkol ve uyuşturucu madde bağımlıları için tedavi uygulanması ve tahliye sonrası denetim uygulanması tavsiye edilmiştir. 20 Ocak 2010: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin R (2010) 1 Sayılı Tavsiye Kararı Bu belgenin denetimli serbestlik hizmetlerine yönelik kapsamlı bir yol haritası niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Belgede ele alınan konuların başlıcaları, denetimli serbestlik sistemine hâkim olan temel ilkeler, organizasyon yapısı ve çalışanlar, diğer kurumlarla ilişkiler, elektronik izleme, yükümlünün ailesiyle yapılacak çalışmalar, mağdurla yapılacak çalışmalar ve medyayla yapılacak çalışmalardır. Birleşmiş Milletler Hükümlülerin İyileştirilmesi İçin Asgari Standart Kuralları m.65, 66, 79, 80, 81 ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince R (87) 3 sayılı Avrupa Cezaevi Kuralları m. 43, 45, 46, 65, 87, 88, 89. maddeleri birlikte ele alındığında, tüm bu hükümlerdeki vurgu “treatment” kelimesi üzerindedir. Tretman, yani iyileştirme tedbirleri çağdaş ceza hukukunun anahtar kavramlarındandır. Tutuklu ve hükümlülerin bedensel ve ruhsal sağlıklarına yönelik tedavi ve iyileştirme programları ile bu kişilerin suçluluk duygusundan arındırılarak başta kendilerine (özsaygı), sonra toplumsal ve hukuki düzene saygı duygularının geliştirilmesi, bu düzen içinde uyumlu, verimli ve üretken bireyler olarak yer almalarının sağlanacağı, kendilerine yeterli bir yaşam sürme isteğinin oluşturulmasını sağlayacak her türlü eğitim ve öğretim faaliyetleri kastedilmektedir. Bu amaca ulaşmada kullanılacak araçlar: Genel eğitim, mesleki eğitim, beden eğitimi, sosyal yeteneklerin geliştirilmesi, rehberlik, sosyal hizmet, dinsel hizmetler, iş danışmanlığı, bedensel gelişim, ahlaki gelişimin güçlendirilmesi, aile ilişkilerinin sürdürülmesi ve geliştirilmesi, tahliye sonrası kalacak yer, çalışacak iş, iklim ve mevsime 2 Kanada’da gençler, Avustralya’da yetişkinler bakımından uygulanmaktadır. Kalınlaştırarak vurguladığımız alternatif tedbirler denetimli serbestlik kapsamında ülkemizde uygulanan örneklerdir. 4 Bu tavsiyenin gereği olarak 2005 tarihli Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesinde kısa süreli hapis cezalarına seçenek yaptırım olarak bazı denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması mümkün hale getirilmiştir. 3 56 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 uygun giyecek, geçimini sağlayacak vasıtalar, dış dünya ile temas konusunda ailelerinin ve diğer kişilerin ziyaretlerinin mümkün olan sıklıkta kabulü, idarenin izin verdiği ve kontrol ettiği gazete-dergi-radyo ve tv yayınları-konferans ve benzeri yollarla bilgi edinmelerine imkân sağlanması, ceza ve tutukevindeki yaşam koşullarının insan onuru ve toplumdaki yerleşik standartlarla uyumlu olmasının sağlanması (bu kapsamda dış dünyadaki yaşam arasındaki farklılıkları asgariye indirmek), hükümlülerin salıverilme sonrası başarılı olarak toplumda yeniden yer alması beklentilerini kuvvetlendirici hüner ve yeteneklerinin gelişmesine imkân verme gibi yöntemler tavsiye edilmektedir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçlarında yapılan değişiklik sonrası denetimli serbestlikte son durum nedir? Türk Ceza Kanunun 191. maddesinde düzenlenen bu suç tipinde 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı kanunun 68. maddesiyle yapılan değişiklikteki amaç kanaatimizce şudur. Önceden kovuşturma aşamasında verilen denetimli serbestlik tedbirleri tamamlandığında açılmış olan dava hakkında düşme kararı verilmesi gerekiyordu. Ancak öngörülen denetim süresi içinde tedbirin tamamlanması bu suçlardan dolayı var olan yoğun iş yükünden dolayı tedbire başlanmasını geciktiriyordu. Kaldı ki kararın verildiği tarihte dahi öngörülen tedbire ya da tedaviye başlanmış olsa suçun işlendiği tarihten itibaren geçecek süre bağımlının aleyhine bir durum yaratıyor ve denetimli serbestlikten beklenen amacın gerçekleşmesini engelliyordu. Bu da denetim süresi sona erdiği halde tedbirin tamamlanamamasına yol açıyor, kovuşturmayı uzatıyor, belirsizlik doğuruyordu. Yeni düzenlemeyle bu iş soruşturma aşamasında savcı tarafından yürütülecektir. Kovuşturmaya ve dolayısıyla mahkemelere iş yükü olarak yansımayacaktır. Denetimli serbestlik tedbiri uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunun oluştuğu herhalde verilecektir. Ancak tedavi tedbirine yalnızca gerek görülmesi halinde karar verilecektir. Burada savcıya “gerek görme” ibaresiyle tanınan geniş takdir yetkisi mutlaka somut kriterlere bağlanmalı ve uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmalıdır. Aksi halde ülkemiz tarafı olduğu çeşitli uluslararası sözleşmelerden doğan uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanıcılarına yönelik erken teşhis, tedavi, eğitim, tedavi sonrası bakım, readaptasyon ve toplumla yeniden kaynaşmayı sağlayacak tedbirlerin alınması yükümlülüğünü yerine getiremeyecektir5. Ülkemizin ayrıca Avrupa Birliği’ne adaylık sürecine yönelik çıkarmış olduğu Eylem Planları6 ile uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelede tedavi tedbirlerinin uygulanması konusunda da yükümlülüklerinin bulunduğu hatırlatılmalıdır. 5 6 1971 tarihli Psikotrop Maddeler Sözleşmesi m. 20. Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele Ulusal Politika ve Strateji Belgesi 57 Ceza Adalet Sisteminde Denetimli Serbestlik Probation in Criminal Justice System 58 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DÜNYADA ÇEŞİTLİ DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMA ÖRNEKLERİ 59 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World 60 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 HOLLANDA’DA DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETİ Arş. Gör. ÖzgürAltındağ Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ozgur@ozguraltindag.com Arş. Gör. Ahmet Ege Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ahmetege@hacettepe.edu.tr GİRİŞ Hollanda, denetimli serbestlik fikrinin ortaya çıkıp olgunlaştığı ve adalet sistemi içerisinde oldukça etkin bir şekilde kullanıldığı bir ülkelerden biridir. Ülkede sistem sivil toplum kuruluşları ve gönüllü faaliyetleri ile başlamış sonrasında giderek profesyonel bir hale bürünmüştür. Bu çalışma gelişmiş bir sosyal refah düzeyine sahip ülkelerden biri olan Hollanda’nın neredeyse 200 yıla yaklaşan denetimli serbestlik hizmeti tarihinin ve sisteminin yazarlar tarafından merakı ile ortaya çıkmış ve kapsamlı bir alan yazın taraması ile Hollanda denetimli serbestlik hizmetleri tarihsel ve güncel uygulama boyutları ile değerlendirilmiştir. Bu bağlamda öncelikle Hollanda hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse; Hollanda Avrupa Kıtasının batısında, Almanya ve Belçika’nın arasında yer alan ve Kuzey Denizi’ne kıyısı olan küçük bir ülkedir. Central Intelligence Agency (2015) verilerine göre Hollanda’nın nüfusu 2015 verilerinde yaklaşık 17 Milyon olarak görülmektedir. Bakıldığında 1.95‰ oranında göçmen nüfusuna sahiptir. Hollanda, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990 yılından beri yayınlanmakta olan İnsani Gelişim Raporunda yer alan endekslerden biri olan İnsani Gelişim Endeksinden (İGE) her yıl yüksek puanlar almakta olan bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu endeks, insani gelişimin üç boyutuna ilişkin ölçütler ortaya koymaktadır. Bunlar: Refah, sağlık ve eğitimdir. En son 20141 yılında yayınlanan bu endekste Hollanda 187 ülke arasında (Norveç, Avustralya ve İsveç’in ardından) 4. Sırada ve ‘Çok Yüksek İnsani Gelişme’ kategorisi altında sıralanmıştır (UNDP, 2014). Bir ülkenin refah, sağlık ve eğitim alanlarında sağladığı bu gelişmenin pek çok hizmette de yansımasının görülmesi muhtemeldir. Bunun yanı sıra denetimli serbestlik hizmetini, uzun geçmişinde biriktirmiş pek çok deneyime sahip olabilir. HOLLANDA’DA DENETİMLİ SERBESTLİĞİN BAŞLANGICI Hollanda denetimli serbestlik konusunda 2016 yılı itibariyle nedeyse iki asırlık (193 yıl) geçmişi olan bir ülkedir. Hollanda denetimli serbestlik hizmeti ilk yüzyılında ağırlıklı olarak sivil toplum odaklı faaliyet yürüten bir hizmet olarak varlığını sürdürürken sonrasında devletin de katkısı ile merkezi bir yapıya kavuşmuştur. Özellikle son çeyrekte sistemde yapılan iyileştirmeler ile çok daha etkin hale getirilmiştir. Hollanda’da yapılan istatistiksel çalışmalarda hizmetin suçu doğrudan azalttığı yönünde ciddi verilere ulaşılmıştır (Kalmthout & Tigges, 2008). Ülkede ilk kurumsal çalışmalar 1823’te mahkûmların ahlaki gelişimleri için çalışmalar yürüten “Genootschap tot zedelijke verbetering der gevangenen” isimli dernek ile başlamıştır. Bu derneğin ilk çalışmaları çoğunlukla mahkûmları ziyaret etmek ve mahkûmlara okuyacak bir şeyler dağıtmak şeklinde olmuştur. Amaç, örneğin eğitimle ya da inanç temelli bir rehberlik sağlayarak ileri suç işleme davranışlarının önüne geçmek olarak görülmektedir. Çalışmalar gönüllülük esasına göre yapılmakta olup çalışmaların finansmanı konu üzerinde sorumluluk hisseden, benzer amaçlara sahip gönüllü bireyler tarafından sağlanmıştır (Kalmthout & Tigges, 2008). Yirminci yüzyılın ortalarına doğru ise bu alanda profesyonel kişilerin çalışması yönünde tartışmaların başlaması ile 1 Aynı raporda Türkiye ise, ‘yüksek insani gelişme’ kategorisi altında ve 69. sırada yer almaktadır. 61 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World 1947 yılındaki denetimli serbestlik hareketi bu alanda çalışanların sosyal çalışmacılar gibi profesyonel bir eğitim almaları gerektiği yönünde bir kanaat oluşmuştur. Hollanda’da 1986, 1995 ve 2004 yıllarında denetimli serbestlik alanı yeniden yapılandırılmıştır (Kalmthout & Tigges, 2008). Son duruma bakıldığında Hollanda’da denetimli serbestlik hizmetleri Adalet Bakanlığı öncülüğünde ve temelde üç kurum tarafından yürütülmektedir. Bu üç kuruluşun hizmet alanı, mevcut sistem içindeki yeri ve güncel verileri vermenin yararlı olacağı düşünülmektedir. HOLLANDA DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİ Hollanda’da denetimli serbestlik faaliyetlerine bakıldığında faaliyetler temelde 4 başlık altında ele alınmaktadır (Kalmthout & Tigges, 2008): 1. 2. 3. 4. Tanılama ve danışma Koşullu yaptırım yöntemlerinin denetimi Davranışsal müdahalelerin yapılması Özellikle işgücü temelli cezalarda görev cezalarının uygulanması Hollanda’da denetimli serbestlik hizmetleri kapsamındaki bu faaliyetler Güvenlik ve Adalet Bakanlığı öncülüğünde ve temelde üç kurum ve bu kurumlara bağlı alt kuruluşlarca yürütülmektedir. Bu üç örgüt tarih, vizyon, boyut, yapı ve çalışma biçimi bakımından farklılık göstermekle birlikte uygulamada yakından ve birlikte çalışmaktadırlar. Bu kurumlar şu şekildedir: 1. 2. 3. Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu (Reclassering Nederland) ‘Salvation Army’ Denetimli Serbestlik Birimi (Leger des Heils Reclassering) Bağımlı Suçlular için Sosyal Rehabilitasyon Kurumu (SvG) (Stichting Verslavingsreclassering) Kurumların büyüklüklerini de ortaya koyacak şekilde Hollanda’da denetimli serbestlik çalışmaları için tüm faaliyetler düşünüldüğünde örneğin 2007 yılında toplam kaynağın 8%’ini ‘Salvation Army’, 28%’ini SvG ve en büyük payı 63% olarak Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu almaktadır (Kalmthout & Tigges, 2008). Hollanda’da denetimli serbestlik için ayrılan kaynağa bakıldığında 2015 yılı bütçesi 13.6 milyon Avro iken 2016 yılı için bütçenin 5 milyon Avro artarak 18.6 milyon olması istenmiştir (SVG, c). 1. Hollanda Denetimli Serbestlik Kurumu Bu kurum Hollanda’da aktif suçu önleme ve tekrar suç işlemeyi azaltarak toplumun güvenliğine katkıda bulunma ve bunun için kişilerin suça sürüklenmelerini engellemek ve var olan olumsuz davranışların da sağaltımı amacıyla çalışmalar yürütmektedir (Reclassering Nederland, a). Bu kapsamda kurumun hem koruyucu-önleyici hem de tedavi edici-destekleyici hizmetler verdiği söylenilebilir. Bu kurum Hollanda’daki denetimli serbestlik örgütlerinin en büyüğüdür. Bu kurum ileride açıklanacak olan Salvation Army Denetimli Serbestlik Birimi’nden farklı olarak belirli bir hedef müracaatçı gruba değil denetimli serbestlik kapsamındaki bütün bireylere hizmet sunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi bu kurum, Hollanda’nın denetimli serbestlik hizmetlerine ayırdığı genel bütçenin yaklaşık 3/4’ünü almaktadır. Merkez büronun dışında bölge müdürlükleri, yerel saha ofisleri ve kamu hizmeti cezası birimleri bulunmaktadır. Kuruluş hukuk, sosyal hizmet, sosyal bilimler gibi toplumun çeşitli kesimlerinden temsilcilerden oluşan denetleme kurulu tarafından denetlenmektedir. Kurum 2015 Yılında verilen hizmet sayısı yaklaşık 85 bin kişidir. Faaliyetler ve hizmet verilen kişi sayıları ise şu şekildedir (Reclassering Nederland, b). 62 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Faaliyetler Ulaşılan Kişi Sayısı Erken Yardım: Tutuklamadan hemen sonra hizmet veren kişi sayısı 3.148 Öneri Tavsiye: Denetimli serbestlik tarafından tavsiye verilen kişi sayısı 30.133 Gözetim Sistem: Denetimli serbestlik tarafından gözetim altında tutulan özgürlükleri kısıtlanarak davranış değişikliği amaçlı çalışmalar yapılan kişi sayısı 19.170 Müdahale: Toplumda kabul gören sosyal davranışların tekrar kazandırılması için yapılan davranışsal eğitimlere katılan kişi sayısı 821 Toplum Hizmeti: Kamu yararına çalışma yapan kişi sayısı 31.076 Aslında genel anlamda kamu yarına çalışma ve denetimli serbestlik fikirlerinin en temelde ortaya çıkışı cezaevlerinin kapasitelerinin dolması ile yakından ilişkilidir. Artan suç oranları ve klasik cezalandırma anlayışı ceza infaz kurumlarındaki sayıyı giderek artırmış bu konuda farklı bir çözümü adeta dayatmıştır. Süreç içinde kullanımı artan bu uygulama bazı suçların infazında ilk tercih edilen ceza aracına dönüşmüştür. Tabi bu süreçte ceza ve kamu yararına çalışma gibi iki konunun aynı potada eritilmesi kavramsal açıdan oldukça zor olmuştur. Aslında bu zorluk ve beraberinde gelen tartışmalar hala devam etmektedir. Tabii ki gelinen noktada denetimli serbestlik hizmetlerinin onarıcı adalet felsefi ve hak temelli bir yaklaşımla insan haklarının öncelenmesiyle büyük bir bağlantısının olduğu da vurgulanmalıdır. Kamu yararına çalışma cezası (KYÇ) Hollanda Ceza Kanununu para cezası, hapis cezası yanında üçüncü bir ceza olarak 1989 yılında yürürlüğe konulmuş ve kullanımı giderek artan bir ceza türü olmuştur. 2000’li yılların başı ile sonunda yıllık bazda bakıldığında Hollanda’da verilen KYÇ cezası sayısı ikiye katlanmıştır. Genel olarak bakıldığında Hollanda’da verilen cezaların ¼’ünden fazlası KYÇ olmuştur (Mc Ivor, Beyens, Blay, & Boone, 2012). Bakıldığında Hollanda’da KYÇ cezası hem özel hem kamusal kuruluşlarda icra edilebilmektedir. Özellikle özel kuruluşların giderek daha fazla sayıda hükümlü talebi ve yeni alanlar yaratma çabaları bazı tartışmaları da gündeme getirmiştir (Mc Ivor, Beyens, Blay, & Boone, 2012). Uygulamanın kamusal alandan uzaklaşarak özel sektöre ücretsiz eleman sağlama aracı olarak adlandırılmasının ciddi sıkıntı yaratabileceği tartışmaları sürmektedir Hollanda’da yapılan araştırmalar KYÇ cezası alanların tekrar suç işleme oranlarının hapis cezası alanlara göre oldukça düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer yandan Hollanda’da KYÇ cezası alan göçmen sayısı oldukça düşük ancak cezaevinde kalan göçmen sayısı oldukça fazla olduğu belirtilmektedir. Hollanda’da KYÇ cezasının verilmesinin temel şartının yerel dilin iyi düzeyde kullanılması şartı bu durumun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. (Mc Ivor, Beyens, Blay, & Boone, 2012). Hollanda’ya özgü yerel bir bilgi olması açısından denetimli serbestlik hizmetinin sunumunda dil bilmemenin göçmenler için bir dezavantaj olduğu görüşmüş olup genel olarak hizmetin işlevini yerine getirme noktasında etkili olduğu vurgulanabilir. Genel olarak kamu yararına çalışma cezasının başlarda etki alanı sınırlı iken son süreçte oldukça etkili olarak kullanılan bir cezai yaptırıma dönüşmüş olması ve artı olarak sağladığı ve yarattığı toplumsal değer de önemlidir. 2. Bağımlı Suçlular için Sosyal Rehabilitasyon Kurumu Bu kuruluş bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı ile ilişkili suçlardan kaynaklanan toplumsal zararları azaltmaya yardımcı olmak amacıyla çalışmalar yürütmektedir. Kurum bağımlılık yapıcı madde kullanan ve bu sebeple suça karışan bireylerle çalışmaktadır yaptığı çalışmalarla bireysel ve toplumsal zararları azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Kişilerin tek63 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World rar madde kullanımı ve suça bulaşmalarını engelleyecek faaliyetler geliştirmektedir. Kurumun faaliyetlerinde psikiyatri destek ve bağımlılık tedavisi iki temel dayanaktır. Rehabilitasyon sürecinin devamını sağlamak kurumun sosyal ve politik sorumluluğu altındadır. Kurum vizyonunu açıklarken çalışmalarında toplum desteğinin şart olduğunu vurgulamaktadır (SVG, a). Denetimli serbestlik çalışanları; tutukluları karakolda ya da cezaevinde günlük ziyaret etme, ziyaretleri raporlaştırma gibi çalışmaları yürütmektedirler. Kurum 2014 Yılında verilen hizmet sayısı yaklaşık 38 bin kişidir. Faaliyetler ve hizmet verilen kişi sayıları ise şu şekildedir (SVG, b). Faaliyetler Ulaşılan Kişi Sayısı Davranışsal Müdahale 402 Adli Vaka Yönetimi 1320 Denetimli Serbestlik Önerileri 12490 Erken Yardım 2573 Adli Destek Hizmetleri 7384 Gözetim 13642 Bu bağlamda kurumun hizmetlerinden yararlanan bireylere yönelik bilgiler ve istatistikler aşağıda belirtilmiştir (SVG, b): Hizmet alanlara ilişkin bazı istatistikler incelendiğinde hizmet alan kişi sayısı 20954 olarak belirtilmiştir. Hizmet alanların yaş ortalaması 36,8 yıl bu bireylerin 92.5%’i erkek 7,5%’i kadın olarak görülmektedir. Hizmet alanların 74.2’sinin Hollanda’da evi olan bireyler olduğu bunların 69.5’inin sabit bir iş yeri olmadığı, 5%’inin ilköğretimi tamamlamadığı ve 55%’inin ise lise diplomasının olmadığı belirtilmiştir. Hizmet alanların bazı diğer özelliklerine bakıldığında 4 ana madde halinde sıralandığı görülmektedir. Bu maddeler ve oranlar şu şekildedir: Uyuşturucu Kullanan bireyler % 87.1 *Hiçbir sorunlu kullanımı olmayan % 12.7 *Düşük dozlu uyuşturucu bağımlıları % 8.4 *Yüksek dozlu uyuşturucu bağımlıları % 72.5 Sorunlu alkol kullanımı olan bireyler % 44.5 Çoklu bağımlılığı olan bireyler % 28.8 Zihinsel engelli olan bireyler % 14.8 3. Salvation Army Denetimli Serbestlik Birimi Salvation Army 1865 yılında Hıristiyan misyoner William Booth tarafından İngiltere’de kurulmuştur. 1878 yılında Christian Mission (Hıristiyan Misyon) ismi Salvation Army olarak değiştirilmiştir. Salvation Army 126 farklı ülkede Hıristiyan inanç sistemi odağında yoksul ve muhtaçlara yardım faaliyetleri yürütmektedir (Salvation Army, c). Salvation Army kuruluş misyonuna bakıldığında Hıristiyan inanç geleneği ışığında şekillenen ve hizmet veren bir kuruluştur. Dinin gerektiğinde yasaklayıcı ve öğüt verici yönünü kullanarak sağaltım yaratmaya çalışmaktadır. Kuruluşun ilk dönemlerinde hem İncil’den hem de İsa’dan alıntılar yapılarak çalışmalar yapılmış ve bu iki odaktan da beslenilmiştir. Misyonu içinde doğru yanlış kavramı, ölüm sonrası yaşam, insani erdemler, günahlardan kaçınma, affetme, tövbe etme, merhamet, yardım etme, yoksulluk, adalet gibi unsurlar çalışmaların içinde yer almaktadır (Salvation Army, a). Bu kurum inanç temelli misyonlarından günümüz Hollanda sosyal yapısı gereği bir miktar uzaklaşmış olsa da faaliyet64 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 lerini hala etkin bir şekilde yürütmekte ve sistem içinde oldukça önemli görevler üstlenmektedir. Kurumun aktif hizmet veren dört alt birimi bulunmaktadır. Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi vermek gerekirse; • Denetimli Serbestlik Hizmetleri Salvation Army Denetimli Serbestlik Hizmeti gözaltından çıkanların yeniden suç ile temas etmelerini ve kişilerin suç işleme eğilimlerini azaltmakta önemli bir rol oynar. Bunları da rehabilitasyon, danışmanlık, gözetim ve rehberlik, uygun davranış geliştirme ile müdahale sonrası bakım ve destek hizmetleri ile yürütür (Salvation Army, b). Bu çabalar etkili olsa da her zaman yararlı olamamaktadır. Buradaki esas amaç suçun tekrarının engellenmesidir ve sürece bakıldığında yeterince hızlı olmamakla birlikte suç tekrarının azaldığı söylenebilir. Ancak güvenlik toplum için hala bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu süreçte suç tekrarının azaltılması ve genel anlamda suçun önlenmesi için adalet zincirinin üst düzeyde verimli çalışması gereklidir (Salvation Army, b). Salvation Army Denetimli Serbestlik Hizmeti sunduğu hizmetleri “şaşırtıcı derecede cömertlik ve etkili bir yenileme” sloganı ile duyurmaktadır (Salvation Army, b). Burada kast edilen kıt toplumsal kaynakların üst düzey verimlilikle kullanılarak yararlanıcı grubun bu kaynaklarla etkili bir şekilde yenilenmelerinin sağlanmasıdır. Toplumda yaşayan herkesin sorumluluk alarak bazı yanlış seçimlerle toplumsal huzurun bozulmasına neden olan bireylerin tekrar topluma olması gerektiği gibi entegre olmalarını sağlamada sorumluluk almaları gerektiğini vurgulamaktadır. Hollanda’da rehabilitasyon çalışmaları üç örgüt tarafından yürütülür. Bu üç örgüt tarih, vizyon, boyut, yapı ve çalışma biçimi bakımından farklılık gösterir. Ancak uygulamada, yakından ve birlikte çalışır (Salvation Army, b). Salvation Army Denetimli Serbestlik Birimi yalnızca suçlularla ilişki kurmaktan çok daha fazlasını gerçekleştirmektedir. Kuruluşun denetimli serbestlik çalışmalarına odaklanan özel bir birimi bulunmakta olup belirli hedef gruplarla çalışmalar yapmaktadır. Bu grupların en önemlisini denetimli serbestlik hizmetinden yararlanan ve çoklu sorun durumlarıyla karşı karşıya olan evsiz ve genç bireyler oluşturmaktadır. Salvation Army denetimli serbestlik birimi denetimli serbestlik sistemi için ayrılan kaynağın %8’ini almakta olup 2007 yılında tam zamanlı çalışan sayısı 220 olarak görülmektedir (Kalmthout & Tigges, 2008). • Gençlik Koruma ve Rehabilitasyon Birimi Çocukların genel olarak aile ortamında ihmal ve istismardan uzak, bağımsız bir birey olmaları için sağlıklı bir şekilde büyümelerini sağlama temel amaçtır. Ancak bazı çocuklar için bu mümkün olamamaktadır. Bu durumlarda Salvation Army Gençlik Koruma ve Rehabilitasyon Birimi gerekli çalışmayı yapar. Bu çalışmaları yaparken odak olarak karmaşık aile yapısına sahip gruplar öncelikle ele alınır. Çocukların sorunlu aile yapıları içinde büyümeleri ileride dengesiz ve güvensiz bireyler olmalarına neden olacağı için bu sorunların çözümünde çok boyutlu eklektik yöntemler kullanılmaktadır (Salvation Army, e). Bu süreçte etkili çalışmaların yapılması adına hem sorun çözücü hem de önleyici çalışmalar birlikte yürütülmekte, özel risk bölgelerine öncelik verilmektedir. • Gençlik Denetimli Serbestlik Birimi Bu birimin amacı 12-18 yaş arasında olup suça karışan gençlere yardım etmektir. Burada gençlerin yanında yer alınarak uygun koşulların sağlanmasına çalışılır. Gençlere destek olunması ve ihtiyaçları doğrultusunda yardım edilmesi amaçlanır (Salvation Army, d). Bu birimin temel amacı bir şekliyle suça sürüklenen gençlerin tekrar suça bulaşmalarını önlemektir. Yardım faaliyetlerinin doğrudan ihtiyaçlar üzerinden yürütülmesi hizmetin etkinlik düzeyinin artırmaktadır. • Cezaevi Kapısı Ofisi Hollanda’da üç merkezde hizmet veren bu kuruluş cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilecek insanlara yardımcı olur. Burada amaç eski mahkûmların bir çöp torbasının içinde eşyaları ile cezaevinden ayrılıp ne yapacaklarını bilmeden topluma karışmaları yerine onlara yol göstererek topluma geri kazandırma sürecinde onlara yardımcı olmaktır (Salvation Army, f). Bu çalışmalar 1878 yılından buyana süregelmekte ve Salvation Army’nin işinin önemli bir parçası olarak görülmektedir. 65 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World Bu çalışmaların Cezaevi Kapısı Ofisi ismiyle başlaması 2006 yılında olmuştur. Bu çalışmalar kuruluşlar arası işbirliği ile devam etmektedir. Özellikle Belediyelerin rolü oldukça önemlidir. Bu birimlerde yapılan çalışmalarda oldukça karmaşık sorunlara sahip bireylere de hizmet verilmektedir. Birim ağır sorunlar yaşayan bireylere de hizmet verecek vizyon ve donanıma sahiptir. Birim mahkûmlarla temasa geçip bir çeşit yaşam koçluğu yapmakta ve bu rehberlik hizmetlerini 3 ay kadar devam ettirmektedir (Salvation Army, f). Bu yönüyle oldukça işlevsel hizmetler üreten etkin bir birimdir. SONUÇ YERİNE Hollanda denetimli serbestlik sistemi uzun yıllar içinde değişen ve dönüşen yapısı ile günümüzde doğrudan ceza odaklı yaklaşıma bir alternatif olabileceğini göstermektedir. Hatta ilgili çalışmalar denetimli serbestlik sistemi içerisinde verilen cezaların oldukça etkin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sistem içine giren bireylerin tekrar suç işleme oranlarının düşük olduğu öğrenilmiştir. Sistemde son süreçte özel sektör tarafından kimi zaman bazı kötüye kullanımlara açık olsa da genel olarak bakıldığında oldukça yapılan yanlış bir davranışın sonuçları hakkında kişideki algıyı üst düzeye çıkarmaya, kişide davranış değişimi yaratmaya ve tekrar suça yönelmeyi azaltmaya çalışan insancıl bir sistem olduğu söylenilebilir. Hollanda 193 yıllık köklü denetimli serbestlik sistemiyle bu alanda öncü ülkelerden biridir. Hollanda denetimli serbestlik yüksek bütçeli bir sistemle ve üçlü bir kurumsal yapı üzerine şekillendirilmiştir. Kurumların içinde sivil toplum kuruluşlarının ağırlığı ve dolayısıyla doğrudan toplum desteği oldukça belirgindir. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarının desteği hizmetin kalitesi artıran bir öğe olarak ele alınabilir. Denetimli serbestlik sistemi içinde yapılan sağaltım çalışmalarında pek çok meslek elemanı doğrudan uygulayıcı olarak yer almaktadır. Bu anlamda denetimli serbestlik hizmetlerinin profesyonelleşmesi sürecine ciddi katkılar sunan en önemli meslek grubu içinde sosyal çalışmacılar sayılabilir. Denetimli serbestlik hizmetlerinin özünde insancıl bir kurguya sahip olması, insan haklarını ön plana alması, özgürlüğü bağlayıcı yönü ile değil yapılan yanlış davranışın sonuçları hakkında kişiyi düşündürme ve aynı zamanda kamu yararına çalışmayı teşvik etmesi anlamında sosyal hizmet biliminin temel düşünce sistemi ile uyumludur. Bu açıdan bakıldığında denetimli serbestlik sistemi sosyal hizmet mesleği için doğrudan bir uygulama alanıdır. Bu noktada akademik bir disiplin ve uygulamaya dayalı bir meslek olan sosyal hizmet (IFSW, 2014) bölümü mezunlarının denetimli serbestlik hizmetinin sunumunda görevli multi-disipliner ekip içinde eğitim ve uygulama altyapısıyla önemli katkılar sunacağı düşünülmektedir. Diğer taraftan Türkiye’deki denetimli serbestlik hizmetlerinin 2005 yılında başladığı düşünüldüğünde iki ülke arasında 180 yılı aşkın bir zaman farklı bulunmaktadır. Koşulsuz ki bu zaman farkı sistemleşme ve deneyim açısından bazı artıları içermektedir. Bununla birlikte her ülke hizmetlerini kendi nüfusu, kültürel kodları, sosyal, ekonomik ve diğer pek çok değişken çerçevesinde şekillendirecektir. Burada önemli olan hizmetlerin kurgulanmasında deneyimlerden, akademik bilgilerden, teknolojiden, eğitim süreçlerden yararlanmak olacaktır. 10 yılını tamamlamış olan Türkiye denetimli serbestlik hizmetlerinin yapılanmasında ve gelişiminde diğer pek çok ülke ile ortak projeler geliştirmesi, bunların içinde yer alması, hizmetlerin kurgulanmasında akademik bilgilerden yararlanmaya yönelik bir eğilimin olması, eğitim faaliyetleri organize etmesi ve teknolojik yenlikleri yakından takip etmesi sürdürülmesi gereken önemli gelişmelerdir. Türkiye denetimli serbestlik hizmetlerinin de gelecekte Hollanda gibi 193. yılını kutlarken dünyaya örnek teşkil edecek bir yapıda olması dileğiyle… KAYNAKÇA Aebi, M. F., Akdeniz, G., Barclay, G., Campistol, C., Caneppele, S., & Gruszczyńska, B. (2014). European Sourcebook of Crime and Criminal Justice Statistics. Helsinki: Academic Bookstore. Central Intelligence Agency. (2015). The World Factbook. Aralık 5, 2015 tarihinde Central Intelligence Agency Library Web Sitesi: https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/nl.html adresinden alındı 66 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 IFSW. (2014). Global Definition of Social Work, 2014. Ocak 2016 tarihinde nternational Federation of Social Workers Web sitesi: http://ifsw.org/policies/definition-of-social-work/ adresinden alındı Kalmthout, A., & Tigges, L. (2008). Netherlands. A. M. Kalmthout, & I. Durnescu içinde, Probation in Europe (s. 677-724). Nijmegen: Wolf Legal Publishers. Mc Ivor, G., Beyens, K., Blay, E., & Boone, M. (2012). Belçika, Hollanda, İskoçya ve İspanya’da Kamu Yararına Çalışma (Karşılaştırmalı Değerlendirme). (Burhan Alıcı (Çeviren), Ed.) Küresel Bakış, 2(6), 87-109. Reclassering Nederland. (a). Missie en Visie. Ocak 15, 2016 tarihinde Reclassering Nederland Web sitesi: www.reclassering.eu/wie-wij-zijn/missie-en-visie adresinden alındı Reclassering Nederland. (b). Feiten en Cifers 2015. Ocak 6, 2015 tarihinde Reclassering Nederland Web sitesi: http:// www.reclassering.nl/wie-wij-zijn/feiten-en-cijfers?closeCookie=true adresinden alındı Salvation Army. (a). Over ons. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/veel-gestelde-vragen-over-het-leger-des-heils adresinden alındı Salvation Army. (b). Reclassering. Ocak 4, 2016 tarihinde Lager des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/reclassering adresinden alındı Salvation Army. (c). De geschiedenis van het Leger des Heils. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http:// www.legerdesheils.nl/geschiedenis adresinden alındı Salvation Army. (d). Jeugdreclassering. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/ ljr/jeugdreclassering-2 adresinden alındı Salvation Army. (e). Jeugdbescherming. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/ ljr/jeugdbescherming-3 adresinden alındı Salvation Army. (f). Prison Gate Office. Ocak 4, 2016 tarihinde Leger des Heils Web sitesi: http://www.legerdesheils.nl/ ljr/prison-gate-office-2 adresinden alındı SVG. (a). Missie en Visie. Ocak 14, 2016 tarihinde SVG Verslavingsreclassering Web sitesi: www.svg.nl/over-de-svg/missie-vissie adresinden alındı SVG. (b). Feiten en Cijfers. Ocak 13, 2016 tarihinde SVG Verslavingsreclassering Web sitesi: www3ro.nl/over_de_svg/ feiten_en_cijfers_1396010000/ adresinden alındı SVG. (c). Nieuws. Ocak 14, 2016 tarihinde SVG Verslavingsreclassering Web sitesi: www.svg.nl/actueel/nieuws/meer-geld-naar-reclassering-in-2016 adresinden alındı UNDP. (2014). 2014 İnsani Gelişme Raporu (özet). New York: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı. 67 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World PRISONER’S TRANSITIONS: ROMA AND ROMANIAN PRISONERS FINDING THEIR WAY BACK INTO SOCIETY Prof. Ioan Durnescu University of Bucharest Sociology and Social Work idurnescu@gmail.com Andrada Istrate University of Bucharest Sociological Theory andrada.istrate@gmail.com Departing from a 15 months of empirical research, this chapter traces Romanian and Roma inmates’ trajectories of release, focusing on the problems that former inmates face within the first three months after release. We conducted interviews with inmates incarcerated in Jilava, one of the oldest prisons in Romania, 5 kilometers from Bucharest, the capital of Romania. Jilava hosts a prison population of approximately 1400 prisoners, most of which are sentenced for theft and robbery (594 inmates in 2015), and drug related crimes (204 inmates in 2015). After release, we followed participants and interviewed them one week, one month, three months, and six months after release, following another series of interviews with each former inmate, one year after release. Our analysis starts by discussing several themes that emerged from the interviews conducted in prison. In this fashion, the first part of this chapter takes into consideration the meanings attached to prison, the pains and gains of incarceration, the way inmates talk about release before it happens, as well as the optimism and plans that inmates articulate at this point in their trajectories. The second part deals with the routines, challenges, problems, and solutions that former inmates recount during the first three months after release. We dedicate this account to empirically documenting these challenges. As such, the analysis articulates the multifaceted dimensions of the process of release, reflecting aspects related to the corporeal experience of release, intense preoccupations related to the family structure and becoming economically active, housing, dealing with temptation, and the absence of the state. Consequently, we will bring light to the way former inmates manage, sometimes creatively, to navigate the structural structures that impact on reentry (such as employment, low levels of formal education, bureaucracy, and family), as well as the way they make sense of their situations. The main argument of this chapter is that reoffending may not be a matter of choice, but of making the wrong choices especially when faced with increasing problems. METHODOLOGY This chapter discusses findings from the Ethnography of the Prisoners’ Transitions research project, conducted by the University of Bucharest and University of Oslo. The research started in December 2015 and will end in April 2017, and is focused on examining how Romanian and Roma inmates experience, understand, and recount the process of release. To date, 60 male inmates have been recruited and interviewed before release, as well as one week, one month, three months, and six months after release, following another series of interviews one year after release. Whenever we had the occasion, we accompanied participants home on the day of the release. After each visit and interview, all members of the research team jotted down observations related to the neighborhood and surroundings, interaction with the participants and his family, identity issues, as well as before and after the interview conversations. We used a purposeful sampling method, following variables such as: ethnicity, residence, length of sentence, age, recidivism, level of education, marital status, as well as support during incarceration. Consequently, our participants are extremely diverse, as we aimed to include a variety of experiences that would help us make sense of the multifaceted dimensions of reentry. The research project was designed to see how people understand and live the experience of release, witnessing, at 68 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 the same time, the processes, interactions, meanings and conflicts involved in reentry. Our study is phenomenological in its orientation, as we are interested in exploring how former inmates make sense of the events in their lives as well as of their social circumstances (see, for example, Burnett and Maruna, 2004). This is why analysis follows the actors, voicing their concerns, problems, hopes, and plans for future action. Nevertheless, our interviews revolved around several common themes such as: prison experience, meanings attached to release before and after it happens, issues related to identity and self-presentation, expectations and plans. After release, our discussions traced coordinates such as everyday routines and preoccupations, difficulties, strategies and resources involved when dealing with problems, optimism and plans, as well as ways of affirming identity. All interviews were recorded and transcribed verbatim. All members of the research team independently coded the interviews departing from the grounded theory methodology (Strauss and Corbin, 1990; Gobo, 2008). Each researcher departed from the interview protocol and, whenever a theme was encountered in at least two interviews with different people, it was considered a code. The construction and confirmation stages of the coding procedure were conducted together by all researchers in the study. Besides interviews, we used other methods such as problem inventory scales, photography, and observation. Due to the ongoing nature of this research, this chapter departs from data collected from 60 participants up to three months after release. PRISON LIFE Many of our initial discussions with inmates recorded vivid descriptions of prison life. Inmates were dissatisfied with the living conditions they experienced in prison, and they depicted a carceral universe populated with bed bugs and other pests, undrinkable water and stale food, “evil others,” where it was either too hot or too cold, and always over-crowded. Forbidden goods such as mobile phones or drugs were always in the vicinity, as were the possibilities to receive a sanction that would dramatically decrease or cancel altogether the chances of conditional release. Nevertheless, these harsh living conditions were incomparable to the pains caused by the fragmented relationship they had with the outside world. Many prisoners qualified prison experience as pertaining to loss, either of time, material goods, job, status, but, the loss voiced as the most painful was that of a partner or of the support of the family: [Prison was] a period of time lost for nothing because I think I didn’t deserve to be locked up for the crime I’ve committed. I also lost my family; my partner and I broke up, I have four kids, two are in my name, and all four of them are now in a foster care center. (IC42) To explore the meanings of incarceration means, to a degree, to explore the meanings convicts attach to the family. In inmates’ discourse, the family is a central motive, as it articulates both regret and future plans. Imprisonment together with the series of events that lead to it are regretted first and foremost because they imply a rupture in family life. If before incarceration the family was taken for granted, once experienced through the right of visitation in detention, family begins to be prioritized: I didn’t mind detention so much, as I mind missing [my family] (AR3). Life plans are usually inchoate at this point in inmates’ prison trajectories, but almost always involve scenarios for spending time with the family, or its reunification. Apart from being away from the close ones, prisoners recount other pains of incarceration, such as having to obey orders and having to obscure, at the same time, qualities valued in the outside world, such as pride or deference. As one inmate of Syrian origins recounts: I had to leave behind my pride, my dignity [...] Inmates are a category of people very much humiliated, we were parcels, debased people with no value. In fact, we were not people, for them [prison staff] we were parcels. (HM35) Together with the loss of personhood, some inmates complain about having no choice but to accept the company of “evil others,” managing sickness, as well as lacking resources. Prison, for some, represents a way to verify the stability and strength of social relationship, as prison is sometimes construed as a learning experience: I’ve grown up, I stay clear of many things, I started to know people just by looking at them, I can tell what somebody wants from 50 feet and I can stay away from him, I avoid getting in trouble, I don’t greet 69 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World people, because that’s how it starts, you greet somebody two or three times and next thing you know they try to get close to you and that’s how many arguments appear. (DD10) Learning about people and the relationship one has with them is construed as one of the few assets acquired during incarceration. While in prison, release is imagined as a major event that has the possibility to change convicts’ life courses. Release represents, for many, a chance to start over and assemble their trajectories as mainstream members of society. It is an occasion of great happiness, and for some, release is even presented with biblical proportions, as prisoners sometimes compare release with re-birth or heaven: I think that after all this time in prison, release is the most beautiful thing in the world. [Release means] to enjoy my family, to enjoy myself, to enjoy freedom, to be able to create... I don’t know, to re-start my life (BN39) I feel like I’m born again. I have no words to tell you. I look forward to being released. I hope... no, I’m sure I’ll change, I already have. From the moment I’ll walk out the gate I’ll leave all the airs and graces behind, I’ll forget all the slang, everything. Outside I’m a different person. I want to be influenced only by good people and I want to choose only good friends. I want to get married, find a job so I can fix... If you steal once or twice, you’re back to prison. No matter how much money you have, you can always go back to prison. Cause you get used to stealing, get used to getting high. Thank God I never did drugs and I don’t hang out with addicts. The minute I see something like this, I back away. I have no words to describe release. Very beautiful. (SG19) The most beautiful thing in the world is to be at home with your family. It has nothing to do with friends, I don’t want to see anyone but my family, to wake up in the morning like I used to and see my boy, and see my mother. Without them... mom raised us ever since we were little kids. She’s sick with diabetes because of me... That’s the most beautiful thing I can say (ZICC24) We have included these small interview excerpts so as to give a sense of how inmates speak about release, and to show, at the same time, the amount of optimism these narratives are charged with. The three passages belong to very diverse men in terms of previous offences: BN39 was on his first sentence, SG19 on his third, while ZICC24 spent 10 years of his life in and out of prison, at the time of the interview being on his seventh sentence. In spite of their different experiences with the criminal justice system as well as their knowledge of the prison order, a similar optimism transcends their stories. Optimism is visible in the way most of the participants in our study talk about successful reentry and the possibility of going back to prison – they are positive that this sentence was their last, and some even go so far as to claim that they “would rather die than go back to prison.” (BD54) There are several possible strands of interpretation. On the one hand, there is consistent evidence that optimism and hope play key roles in post-release outcomes. Burnett and Maruna (2004: 399) argue that inmates with higher hope scores are better equipped to dealing with problems after release, as “self-confidence in one’s ability to change seems to be a necessary if not sufficient condition for an individual to able to desist from crime.” Hope and the ability to imagine solutions for problems represent valuable predictors for desistance. (see also LeBel et al., 2008; Halsey, 2007). These accounts highlight the importance of agency in the process of release, criminologists working towards a comprehensive theory of desistance that incorporates the emotional dimensions of agency (Healy, 2013). On the other hand, it can represent a key to understanding that reoffending may not be a matter of choice, but of making the wrong choices especially when faced with increasing problems. Inmates’ optimism while in prison shows their determination to live conventional lives as regular citizen who aspire to mainstream lifestyles. The plans prisoners lay out while in prison lay the grounds for an emic theory of desistance, as they almost never project themselves as repeat offenders. Rather, they know that to keep out of trouble means to recover their place in the family order, or start a family and have children, regain respect, find work or emigrate, in other words, recuperating their worth and establishing new identities. Many times, these plans are derailed because of unexpected circumstances, or problems outside their control. The next part of this chapter analyzes the problems inmates encounter in the first three months 70 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 after release as well as how these problems progress within this timeframe. The problems that former inmates recount are enmeshed in a deep web of everyday routines that they try to put in place. When confronted with problems, they express lower levels of optimism, affecting, at the same time, the way they see and talk about themselves. THE EXPERIENCE OF RELEASE The first two weeks after release are dedicated to recovery after prison. When adjusting to the free world, many former inmates acknowledge feeling confused and disoriented, and some experience states similar to post-traumatic stress disorder. Prison experience is inscribed upon the body (Moran, 2012) as former inmates describe their sleeping patterns, negotiation of living space, or eating habits as being intrinsically linked to those acquired in prison. Wake up for the morning call, be ready for inspection, wait for breakfast by the door, ask permission to turn the TV are all routines that have to be unlearned: I developed these new habits in prison, that is, I wanted to have my bed made, everything to be clean, [this week] I was under the impression that the guards were going to come for the morning call. These stay with you, on your consciousness. Slowly I’ll come back to normal. I hear everything. At the tiniest noise, I wake up with a jolt, you know? Even that day [release day], I went out at about 4 o’clock in the morning, I think it was a cat, but I was convinced it was somebody on the house, I went to the yard to check, and everybody started laughing. (DD10) At the same time, the first days after release are experienced first and foremost through the body, as the senses are the first to get adjusted to the lights, noises, movements, cars, honks, and people of the outside world. Bodily and mental adaptation is first experienced as confusion and disorientation. The city with its changing surroundings is the first sign that the world has changed, and that they themselves are not the same as they were before their sentences. This may well be one of the reasons why former inmates experience limited mobility and spend most of their first weeks indoors, situation which changes after the first month, when former inmates grow more accustomed to their surroundings as well as the social roles they must perform. Luckily, within two weeks, most of the participants recover from prison lag and enter an activation phase where the main concerns are becoming economically active and spending time with the family. FAMILY MATTERS Family represents one of the important concerns participants invoke. In most of the cases, this social institution is depicted as an atomized safe haven, segregated from the potentially dangerous, and always tempting outside world. Former inmates spend most of their time within the domestic sphere, declaring that they spent most of their first month with their family, in an effort to compensate for time lost. Alongside the joy of release, this period is marked by feelings of guilt, as well as by the desire to become relevant, and to recover their place in the economy of the household: My family was very affected that I was there [in prison]... very affected. They were left alone, with no support; it was very difficult for me to deal with it. (BD54) They also did time, by my side... we were released together. (BSC55) The representations of the family are flooded by feelings of guilt and shame, feelings more accentuated in the first month after release. When they cannot provide for their families, many participants feel consigned to irrelevance: I can’t help my family, I can’t... I have another kid in prison, it’s very tough. And I always think about what I don’t do; it’s been a week and a half [after release] and I did nothing. (IM1) The situation is very bad. I live in somebody else’s house, the house of the sister of my concubine. I’m waiting to find a job... so I can stay with my family. There are seven children. (MI6) At the same time, many participants invoke problems they have with their children. On the one hand, participants feel that imprisonment led to a loss of parental authority, as they find out that children no longer listen to them or take their advice. On the other hand, as it is the case with the men imprisoned when their children were very young, it hap71 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World pens that their children do not even recognize them: The kid changed a lot, he changed, [when I saw him] he was distant, he even looked scared cause his mother won’t let him, but I let him do whatever he wants, it’s not like I have another boy [laughs] (HM23). Three months after release, participants start to recover their place in the family order, and no longer mention obstacles related to the relationship with children. Nevertheless, the family still represents one of the most important pillars of reentry, acting as a source of moral pressure, source of support, coming in the way of temptation for many of the former inmates. Some participants even talk about the way their wives assume a guardian role: Even now, as I was just leaving the house, around 1 o’clock in the afternoon, I barely managed to get out of the house that my wife called to ask me where I was. I asked where she thought I could be. But she’s checking in on me, asking me where I am, what I am doing, when I’m coming home, she wants to make sure I don’t see my friends. She wants to keep me away from them (HM23). Some wives take a more controlling role, especially monitoring the social interactions and the social groups surrounding the newly released. Since most, if not all, former inmates acknowledge the role played by their entourage in encouraging and occasioning crime, staying out of trouble means for them staying away from their friends. At least in the first month after release, many participants are resentful towards their friends: they did not come to visit in prison, sent no letters, and rarely did they extend a helping hand to their family (especially wives or mothers). Nevertheless, their expressed desire to stay out away from their friends represents an important indicator of their willingness to change. The function of the family as a deterrent for crime becomes even more evident when comparing participants with little or no family support. More often than not, they experience feelings of social isolation or loneliness: [My biggest problem was] loneliness. It’s extremely tough for me, for anyone who’s alone, I think. I never lived alone until now; I lived with my wife, with my mother. [...] Don’t you have any friends to talk about your problems? No, I don’t really have any. I don’t think I should talk to anyone about my problems, how can they help me? (ZG21) As we have noticed in our analysis, when comparing Romanians and Roma, we could see that Romanians are more prone to experiencing social isolation, as they are integrated in less dense social networks; for them, release is a lonelier journey. For Roma participants, however, release is a collective affair, which involves the extended family, mobilizing a wealth of resources at the disposal of parents, brothers and sisters, godparents and godchildren (Durnescu et al, forthcoming). BECOMING ECONOMICALLY ACTIVE The first week after release is dedicated to recovering after prison. In many ways, participants start to get used to the sounds and smells of the free world, but also try to settle into new routines. Once they leave the family sphere, usually after the first month, the most important concern is becoming economically active, a pursuit followed by almost all our participants. This means either finding a job, a short-term project, starting or planning a potential business venture, and most often, thinking about immigration. Securing an income represents one of the most taxing problems that participants encountered and at the same time one of the most important routes to social reintegration acknowledged by many participants: Q: What was the most difficult thing you faced since your release? A: I can’t say it was anything very difficult, the difficult part is to reintegrate into society. Q: What do you mean when you say reintegration? What does that mean for you? A: To be able to work, to have a job, to be the same as everyone as they say... (ZG21) Starting from our group discussions in prison, a common theme that popped up was that of the impossibility of finding work once released: Who’s gonna hire us, ex-convicts? While we cannot attest to them actually looking for work or for the employers’ refusal, for that matter, this so-often invoked impossibility stands as a comment about their marginality (real or imagined, but always performed) outside. Former inmates interiorize the stigma of imprisonment, having their criminal records to stand as a material proof of their past mistakes. The criminal record is present at all stages of the ex-convicts’ reentry trajectories. It is a constant reminder that, no matter the struggle to overcome one’s situation and to make amends, their shot at a conventional lifestyle is out of reach. Although many participants begin to forget detention, or at least speak in less detail about the minutia of everyday life in prison, the criminal record is presented both in prison and outside as the major restriction in finding a job: I went to a pizza place to distribute flyers, but they wouldn’t hire. 72 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Then I went to the historical centre to find a job as a cleaner in a bar, but they won’t hire either because I have a criminal record. I thought that it’s better to be honest up front and explain than for them to verify me. It’s not possible, cuz I have a record. (GN15) One consequence is that many ex-convicts looking for a job will improvise in the grey sector: either they become involved in street economy, either they engage in undocumented work with no contracts or benefits. Those who find work in the first three months have their family and friends to thank for, as they rely mostly on traditional webs of solidarity. The work they find is, in most of the cases undocumented, ad-hoc, inconsistent, and sometimes underpaid: I tried and tried, but I didn’t like what I found. I found something, but I couldn’t settle for it. Because of the money, it was very little, let me give you this example, when I was in prison, I’d spend more in a month than they offered me here for a months’ worth of work... (IC42) The sectors where our participants found employment are constructions, maintenance service (recycling, cleaning). Roma participants strive for more independent work arrangements and found jobs such as events performer, taxi driver, or flower vendors. By the third month, many of them go through several jobs, proof to their vulnerable position within the workforce. Searching for a job unveils other layers of problems that ex-convicts face. After many job pursuits (usually in these first three months), many of them realize that they do not have suitable qualifications for the workforce or lack formal education. This inevitable hinders their chances of becoming economically active: I went for 2-3 days, no more cuz I started losing money. I made food that cost me about 200 RON and only sold 100’s worth. I lost 300 RON and I gave up. So I started looking for work at a restaurant. It’s tough. Here we need qualifications, courses, and I have none. You must have [attended] courses. (BAAHA12) By the third month, a large number or participants has already had experience with immigration, the most feasible destinations being Spain, Great Britain, Germany, and Italy. If during the first month after release participants experience limited mobility, they become extremely mobile after this period. If they have family or friends in a foreign country, that country is most of the times chosen as country of destination. They usually stay for short periods of time (a couple of months) and when they do not secure employment, they return to Romania, only to plan another trip. These patterns of migration would inscribe in a form of “new migration,” characterized by “new types of migrants with deviating legal statuses, who are dependent to some extent on other existent strategies rather than formal paid employment or social security.” (Engbersen and Van Der Leun, 2011: 52) A tentative explanation for the temporary immigration that our participants experience, either as a plan or actually put in motion, has to do with their chances to find employment in Romania. The data provided by the National Agency for the Workforce shows that the unemployment rate for 2013-2015 in Romania in around 5%. Speaking from a macro-level perspective, our participants reside in Bucharest, which has a lower rate of unemployment (between 1 and 2%), and in Giurgiu country, which has a higher rate of unemployment when compared to the national rates (6,3%). There is constant evidence that former inmates have lower chances of finding employment (see for example, Laub and Sampson, 2001; Farrall et al, 2010; Aaltonen, 2016). Their chances to become successfully employed diminish dramatically when taking into account their marginality in terms of education, housing, or level of inequality, but also the stigma purported by having been imprisoned (Pager, 2003). ABSENCE OF THE STATE Even before looking for a job or becoming economically active, our participants have to deal with bureaucracy, as most of them have their ID papers, passports or driver’s licenses expired. Many of them experience dealing with bureaucracy as a nightmare, or at least a hassle, but this is only an instance of how perceive the state or its institutions, like the work forces or social assistance services. They will just send you from one office to the other and so on, says one former inmate when we inquire if he asks help from the state. Since in the process of renewing documents one has to prove that he has a stable address, those who do not own a house or live in houses with complicated ownership have to resort to all sorts of creative arrangements in order to procure documents. Take for example the case of MCG26 who recounts that it took three months to get documents: 73 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World These months I really struggled a lot for my documents, my ID and my passport, ever since my release actually. I couldn’t have my passport done because I needed an older release paper from when I was incarcerated in Craiova and they could only give that paper within 30 days. So I gave up the passport. But it was another history with my ID. I live with my mother, but the place we live it’s not her house, her deceased mother owned the house. So I had to find somebody to say that I live at her house, and I found a neighbor. Ok, I gave her some money, I gave her 100 euros so she’d say that I live there, but she wouldn’t agree, she was afraid that I’d do something and she’d have the police knocking at her door. But my mother vouched for me, and assured her that I only need my ID so I could leave the country. When state is not perceived as hindering, it is altogether absent, observation articulated in relation to the answers participants provide for the problem inventory scale. The last three statements from the scale: (1) People should not rely on the government; they should take responsibility for themselves. (2) The government does not listen to people like me. (3) The government does not care about what happens to people like me solicit strong agreements from all participants, in all moments of their release trajectories. HOUSING Another constant preoccupation in the first three months after release is that related to housing – repairing, fixing, extending the house, or moving to another area. Beyond the concrete aspects of improving one’s living conditions, there is a symbolic dimension involved in house-related work. First of all, a visible house improvement represents a statement directed to the outside world that the former inmate is back, and is ready to reaffirm his place in the household. For some, it represents the effort to create a stable, personalized enviroment: All I want now is to redecorate my house. I went with my mom to change furniture, and she was all confused, saying that I’m crazy and that there’s nothing wrong with my bed or my dresser. But I told her that I was bored of them and wanted to buy a new dresser, the one which has a mirror, and everything (PCF25). Secondly, the house represents a moral project that links past, present, and future, articulating a promise or an obligation for participants to act consistently with what they display. For some participants, the willingness to desist is equivalent to their desire to move out from a neighborhood which they perceive as toxic: That’s where I started using drugs, that’s where I started to steal, so to put it bluntly, that’s where I ruined my childhood: in Ferentari. And now that I’m older, I realized how much harm that place has caused me. And it’s precisely why I wanna run away from it, because I’m scared that I’m gonna go down that path again, I’m afraid I’m gonna go back to that old story. (MCG26) To move out means at the same time to remove temptation, or at least to place it in another geographical area: I don’t want to live here anymore, I have to do something to move out of this area, it’s very ugly, it’s a prison area here. [...] I don’t want to start selling drugs again, or get into another sort of business. That’s what I’m afraid of (IM1). DEALING WITH TEMPTATION From the first week onwards, research participants report that they have faced temptations. Nevertheless, this happens in a small degree, as most participants spend most of their first week in the company of their families. As mentioned before, the family represents a refuge for a fair share of participants, and those who lack this safety net are more likely to deal with temptations sooner: My former friends came, well, not really friends, the guys I used to go steal with, they proposed I went stealing with them abroad and I can’t. I’d really start stealing, but I just can’t. I’m afraid I’m going to lose my house [because of increasing indebtedness in utilities, accumulated during incarceration]. Since the first month is one in which the financial possibilities are still limited, temptation, as expressed by participants, is always around the corner: If I want to visit something, the temptation is great, your mind wonders, you start to get jealous, you see stuff in the city, like an expensive phone, or car keys laying around. The temptation is big (BV2). By the third month, most participants leave the family sphere and start circulating in diverse social spaces. As a direct consequence, many are confronted with new situations, or, to phrase it better, with old situations but with new resolutions: I set my mind to go out stealing, and I went just down the street and, at the sight of the first police car, I went back 74 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 home. Q: What happened then? I had two days when I didn’t even have money to buy bread, so I was practically decided to steal. But when I saw the police car, I had heart cramp. So I said that it’s better to... (DV14) CONCLUDING REMARKS The problems and challenges that Romanian and Roma former inmates face upon release are extensive. First of all, incarceration impacts on the relationships between the (former) inmate and his family, both economically and affectively. His absence from the domestic environment and his lack of direct implication into family affairs leaves many in a desire if not necessity to urgently comply to their former roles of family providers. However, this proves again challenging. Finding a job and becoming economically active are perhaps the most taxing problems that former inmates face. When they are not hindered by their criminal histories marked in the criminal record that many employers require, they have to settle for marginal or inconsistent jobs, or work with no contracts. Many work as unqualified workers, bringing to fore the low levels of formal education that affects a large share of the prison population. Lastly, many of them feel left out by the current social work policies, and rarely seek help from the state. This is why, in most of the narratives we recorded, the state is altogether absent, newly released preferring to resort to other sources of help. Other than navigating these structural arrangements, newly released have to learn new ways of adjusting to their environment, and deal, in the same vein, with temptation, risk, and toxic entourages. We have seen so far that when faced with increasing problems, which seem apparently unsolvable, former inmates express lower levels of optimism. Furthermore, some begin to romanticize the prison milieu, arguing that, for better or for worse, bread and some food was provided for them. This chapter has sought to highlight some of the problems Romanian and Roma former inmates voice. Nevertheless, each problem is experienced and detailed specifically in terms of ethnicity, age, or recidivism. Our analysis limits its scope to the identification of the larger problems the prison population is faced to. We believe that it is important to firstly identify and name the challenges and afterwards tailor specific policy recommendations for each group. REFERENCES Aaltonen, M. (2016), Post-release employment of desisting inmates, British Journal of Criminology, 56: 350-369. Burnett, R. and Maruna, S. (2004), So ‘Prison Works’, Does It? The Criminal Careers of 130 Men Released from Prison under Home Secretary, Michael Howard. The Howard Journal of Criminal Justice, 43: 390–404. Durnescu, I., Istrate, A., Teoroc, C., Pitiu, E., Rotariu, L. (forthcoming). “Routes to freedom: Romanian and Roma prisoners finding their way back into the Romanian society” in Armstrong, R. and Durnescu, I. (eds.) (forthcoming), Curtailed Freedom: International Perspectives of Life on Parole. London: Palgrave. Engbersen, G., Van Der Leun, G. (2001), The Social Construction of Illegality and Criminality, European Journal on Criminal Policy and Research 9:51-70. Farrall, S., Bottoms, A. and Shapland, J. (2010), Social Structures and Desistance From Crime, European Journal of Criminology, 7: 546–70. Halsey, M. (2007), On confinement: Resident and inmate perspectives of secure care and imprisonment. Probation Journal, 54: 338-367. Healy, D. (2013), Changing Fate: Agency and the Desistance Process. Theoretical Criminology, 17(4): 557-574 LeBel, T., Burnett, R., Maruna, S. and Bushway, S. (2008), The “Chicken and Egg” of Subjective and Social Factors in Desistance From Crime, European Journal of Criminology, 5: 131–59. Moran, D. (2012), Prisoner reintegration and the stigma of prison time inscribed on the body. Punishment & Society 14(5): 564–583. Pager, D. (2003), The Mark of a Criminal Record, American Journal of Sociology, 108: 937–75. 75 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World ACTIVITY OF PROSECUTION BODIES ON CARRYING OUT SUPREME SUPERVISION IN THE REPUBLIC OF KAzAKHSTAN Phd. Svetlana Baimoldina L.N. Gumilyov Eurasian National University, Astana, Kazakhstan A.P. at Criminal Law Department baimoldinasveta@yandex.kz 1. INTRODUCTION Maintaining the proper level of law and order is the basis of the system of ensuring national security in any country. Legitimacy plays a key role in balancing the interests of individuals, society and the state as a necessary condition of national security. 2. A REVIEW OF THE LITERATURE: SCIENTIFIC READINESS OF A THEME Actual problems of activity of bodies of prosecutor’s office is reflected in the research of leading Russian and foreign lawyers. Among the latest scientific research and dissertations on problems of activity of bodies of prosecutor’s office and prosecutor’s supervision it is possible to note the following. Supervision by a prosecutor in modern conditions plays a significant role in strengthening and development of legal bases of system of ensuring national security. The activities of the prosecution authorities in ensuring national security is inherently complex and includes the capacity of all integrated functions of the prosecutor’s office of supervision over execution of laws, criminal prosecution, coordination of activity of law enforcement bodies to combat crime, participation in the consideration of cases in courts, international legal cooperation, participation in lawmaking. In this case, said T.A. Ashurbekov, an important characteristic of the contemporary status of the public prosecutor as state and legal institute is that, being an organic part of the system of ensuring national security,primarily, as a body of supervision over implementation of relevant laws, the prosecutor’s office is the main center of control and law-enforcement systems of the country, including as coordinator law enforcement agencies to combat crimes, other offences, including corruption, represent the most serious threat to the modern state of safety of personality, society and state.( T.A. Ashurbekov, Moscow,2009). Scientific novelty of research Zhidkih A.A. is to develop, on the basis of completed surveys theoretical positions, the totality of which can be described as the solution of major scientific problems of importance for the theory of prosecutorial supervision and the creation of legal and organizational frameworks for the participation of the procuracy in the implementation of the law-making function. The work is the first theoretical study, specifically devoted to the systematic participation of prosecutors in the law-making process. Zhidkih A.A. has developed a new integration concept for the participation of the procurary in the implementation of the specified function on the basis of which the proposed new legal and organizational model of the execution of such activities, in connection with which: formulates author’s definition of concept of participation of the procurary in the implementation of the law-making function: defined and classified the main types and forms of this activity that allows you to determine their capabilities and development; the peculiarities of the exercise of prosecution functions in the lawmaking process; the regularities and tendencies of formation of legal and organizational framework of participation of prosecutors in law-making; legal and institutional recommendations for improving these activities. (Zhidkih A.A. Moscow 2011). The theoretical importance of the work Karasev A.S. is that the conclusions and assessment of the assessed concepts allow to expand representations of, first, the mechanism of pre-judicial protection of human rights, as a segment of a general mechanism of protection of human rights; secondly, on the role of prosecutors in the mechanism of pre-judicial protection of human rights and, thirdly, to strengthen existing theoretical constructs regarding the forms of interaction 76 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 between the authorities involved in pre-trial mechanism for the protection of human rights. Certain provisions of research can be used in further development work on various problems of theory of state and law, in particular, about the forms of protection of human rights, the essence of extrajudicial ways of protection, interaction of the bodies exercising non-judicial protection of human rights. The provisions of the dissertation research can be applied as didactic material for teachers and students of higher educational institutions used in educational institutions of different levels, for use in the educational process when teaching such disciplines as ‘Theory of state and law’, ’Problems of theory of state and law’, ’Procuracy supervision’, ’Law enforcement authorities’, ’Constitutional law of Russia’. The practical significance of the dissertation research is expressed in the presence of suggestions to the subjects of law-making, law enforcement and law-interpretation activities about the possibilities of increase of efficiency of activity of bodies of prosecutor’s office and the extension of pre-judicial methods of protection of human rights. (A.S. Karasev,Tambov.2009). Scientific novelty and practical significance of research results Gasanov R.M. is that it is one of the first monographic studies of problems of organization of activity of district prosecutor’s office in terms of administrative and legal reform. The author investigated the complex of problems connected with organization of work of district prosecutor’s offices in different areas of their activities, identified shortcomings, substantiated ways of their elimination. Taking into account the changes in objects and the objects of oversight and other functional activities of the prosecution authorities, had a profound effect not only on content but also on the nature of the organization of work of prosecutor’s offices, including its base, regional link, in his research solved theoretical and practical questions related to improving the work of the district prosecutors offices in modern conditions, and substantiates proposals on increase of efficiency of it is organization as a means of improving the activities. Given the author’s interpretation of the concept of the organization of public prosecution in modern conditions, suggestions for improving the selection of personnel, improvement of the legal framework for the work of the prosecutors on coordination of activity of law enforcement agencies to combat crime. Reveals the importance and role of the prosecutor of the district with improving the organization of work of prosecutor’s office on the implementation of its unctions.(R.M.Gasanov, Moscow,2006). In their research, V. Y. Shevchenko proves that the independence of prosecution authorities, the prosecution authorities make it equal to the legislative and Executive branches of government. Disputes between the legislative, Executive and judicial branches of government can be resolved in court. However, the uncertainty of the legal status of the Prosecutor’s office at the level of constitutional statutes does not allow to build a streamlined constitutional framework the structure and functioning of the prosecution that triggers discussions in scientific circles about the place and role of the procuracy in the system of separation of powers. Procuracy supervision practice demonstrates that the rights and freedoms of man and citizen are protected by the Prosecutor’s office and indirectly, through the supervision of the execution of the laws, and directly, through supervision of compliance with the rights and freedoms of man and citizen. The current stage of development of the Prosecutor’s office testify to the constant changes in its legal status. This means that there is no perfect prosecution because the law and society in every state is developing rapidly and the laws on the Prosecutor’s office into line with the realities of life, is regularity. The analysis also shows that the supervision over implementation of laws throughout the years of existence of the Prosecutor’s office was its main function. (Shevchenko Y. V. Penza, 2009.). Based on the analysis of archival materials and scientific literature Muhammadiev I. C. first considered the history of creation and interaction of Supervisory bodies and the Prosecutor’s office as a state authority, its communication and interaction with other participants of the historical process. Novelty of research is determined, first of all, the fact that it is the first work of a monographic nature, which attempted a comprehensive scientific analysis of the processes of 77 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World formation, development and functioning of the Prosecutor’s office in the North of Tajikistan. Muhammadiev I. S. makes the following conclusions: - the basis of violations of the law (in the fields of land, tax and labour relations, in the sphere of ensuring the rights of women and minors, business entities, etc.) in modern conditions are of the phenomena and processes similar to those that were presented in the first stage of formation of the Prosecutor’s office. This and substantiates the thesis about the necessity of using history to solve problems of improvement of activity of the Prosecutor’s office present: in both cases, which have a resemblance in many of its features, had to deal with the transition period. - that, considering historical experience and on the basis of national characteristics, provisions on the role and place of prosecutors in the system of state bodies, its functions, scope of authority of the Prosecutor, in the present circumstances among law enforcement agencies, the Prosecutor’s office occupies a special place. Together with other law enforcement agencies she fights for strengthening the rule of law and the eradication of crime; - the nature of organizational and practical measures aimed at ensuring a truly independent, strong prosecutors, an exception of possibilities of laying on it (or assign it) functions of other bodies. (Muhammadiev I. S., Khujand, 2009.). 3. MATERIALS AND METHODS 3.1. The Methodology of Scientific Research The methodological basis of this research a modern scientific concepts concerning the role and place of prosecutors in modern society and the state, also used such methods of scientific knowledge as historical (the study of the constitutional and legal bases of occurrence and development of procuratorial bodies in different States), formal-legal (analysis of legal sources, on the basis of accepted methods of interpretation), comparative law (comparison of normative material relating to the legal status of the Prosecutor’s office in different States), General scientific methods – analysis and synthesis, induction and deduction, historical and logical; specific scientific methods – system analysis, logical, comparative, statistical and other. Used analysis of statistical information, General Prosecutor’s office of the Republic of Kazakhstan in respect of recorded crimes and results of criminal prosecution bodies 2010-2015 by main categories of crimes. The theoretical basis of research are scientific works on criminal law, criminal process, Prosecutor’s supervision, criminology, General theory of law, philosophy, sociology, psychology and other branches of science. 4. THE RESULTS AND DISCUSSIONS. 4.1. The Mechanism of Legal Regulation of Activity of Prosecution Bodies in The Republic of Kazakhstan Organization, the order of activity of Prosecutor’s office of the Republic of Kazakhstan and the powers of prosecutors are determined by the Constitution of the Republic of Kazakhstan, the Law of the Republic of Kazakhstan “About Prosecutor’s office” from December 21, 1995 No. 2709, legislative acts, international treaties ratified by the Republic of Kazakhstan and by the orders of the Prosecutor General of the Republic. The Prosecutor’s office of the Republic of Kazakhstan on behalf of the state exercises the highest supervision over exact and uniform application of laws, decrees of the President of the Republic of Kazakhstan and other normative legal acts on the territory of the Republic, over legality of pre-trial proceedings, operatively-search activity, administrative and enforcement proceedings. The Prosecutor’s office takes measures on revealing and elimination of any violations of law, appeal laws and other legal acts contradicting the Constitution and laws of the Republic, represents the state’s interests in court, and in such cases, the manner and limits established by law, carries out criminal prosecution. (“On Prosecutor’s office” the Law of the Republic of Kazakhstan of 21 December 1995 No. 2709). One of the latest innovations introduced in the activities of prosecutorial authorities the Order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan dated 29 December 2014 No. 163. Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan 31 December 2014 # 10055 “On approval of Instruction on organization of supervision by the 78 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 procedural Prosecutor”. This instruction on the organization of supervision by the procedural Prosecutor (further - the instruction) details the organization of supervision by the procedural Prosecutor in a particular criminal case in accordance with article 193 of the Criminal procedure code of the Republic of Kazakhstan. In the prosecution of the procedural functions of the Prosecutor Procurator-General of the Republic of Kazakhstan, his first Deputy and deputies, senior assistants and assistants, the Main military and Main transport prosecutors of the Republic of Kazakhstan, prosecutors of the cities of Astana and Almaty and their deputies, chiefs of departments, managements and departments, their deputies, senior assistants and assistants, the senior prosecutors and prosecutors of departments and divisions, prosecutors of regions, cities and equivalent public prosecutors, their deputies, the senior prosecutors and prosecutors, acting within the powers established by the criminal procedure code. Also, Procedure the public Prosecutor shall exercise their powers within their competence in accordance with the Constitution of the Republic of Kazakhstan, international treaties ratified by the Republic of Kazakhstan Criminal and Criminal procedure codes, normative decisions of the constitutional Council and the Supreme Court of the Republic of Kazakhstan, other normative legal acts of the Republic of Kazakhstan, orders and instructions, the instructions of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan (hereinafter - the Prosecutor General), and this Instruction. In recent years, the following documents have been adopted governing the activities of bodies of Prosecutor’s office: 1) introducing amendments and additions to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan dated 28 December 2010 № 88 “On approval of Instruction on organization of Prosecutor’s supervision over the legality of Executive manufacture” the Order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from March 11, 2015 No. 41. Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan on April 15 2015 No. 10726; 2) On amendments to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan, the Decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from July 10, 2015 No. 92; 3) On the repeal of some normative legal acts of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from October 14, 2014 № 116; 4) On approval of the report form № 1-FL “ABOUT offences related to extremism and terrorism and the state Prosecutor’s supervision” and Instructions for its preparation, the formation of a data Bank on individuals held liable for committing criminal offences related to extremism and terrorism, and the organizations recognized by court extremist, terrorist. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan of 9 October 2014 # 113.Registered in the Ministry of justice on 7 November 2014 No. 9863. 5) On amendments to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from July 8, 2014 № 70 “About creating a centralized data Bank of persons that failed to fulfill obligations to the Executive documents, as well as of persons who voluntarily failed to fulfill the resolution on imposition of an administrative fine (a centralized database of debtors), and approval of the Instruction on its jurisdiction”. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from January 5, 2015 No. 4.Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan on 6 February 2015 No. 10196. 6) On introduction of amendments and additions to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan of 19 September 2014 No. 89 “About approval of Rules of reception and registration of statements and messages on criminal offenses, as well as maintenance of the Unified register of pre-judicial investigations”. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from August 10, 2015 No. 99.Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan 23 September 2015 No. 12105. 7) On amendments and additions to the decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from March 1, 2004 № 12 “On approval of the Instruction about submission, registration and maintenance of information records of 79 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World all inspections of business entities”. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan from December 14, 2004 N 54.Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan of 20 January 2005 No. 3371. 8) On consideration by courts of complaints against actions (inaction) and decisions of Prosecutor, bodies of investigation and inquiry (article 109 of the CCP). Regulatory Statute of the Supreme Court of the Republic of Kazakhstan dated 27 June 2012 No. 3. 9) On amendments and additions to some normative legal acts of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan, the Decree of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan dated January 20, 2010, № 3. Registered in the Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan on 25 January 2010 No. 6016 and several others. 4.2. The Implementation of Probation Supervision in the Republic of Kazakhstan One of the novellas of the criminal Executive legislation of the Republic of Kazakhstan is the introduction of probation supervision. The law of the Republic of Kazakhstan dated 15 February 2012 No. 556-IV “On amendments and additions to some legislative acts of the Republic of Kazakhstan on probation” (hereinafter – the Law) was first posted on February 16, 2012 in the Newspapers “Yegemen Kazakhstan” and “Kazakhstanskaya Pravda” and shall enter into force on 27 February 2012. This Law introduced amendments and additions in criminal, Criminal procedural, Criminal Executive codes of the Republic of Kazakhstan, the Code of Kazakhstan on administrative offences, the Land code of the Republic of Kazakhstan code of the Republic of Kazakhstan “On taxes and other obligatory payments to the budget”, the Law of the Republic of Kazakhstan of 21 December 1995 “On the internal Affairs of the Republic of Kazakhstan”, the Law of the Republic of Kazakhstan of 19 October 2000 “On the security activity”, in the law of the Republic of Kazakhstan dated 23 January 2001 “About local state management and self-government in the Republic of Kazakhstan”, the law of the Republic of Kazakhstan dated 23 January 2001 “On employment of population”, law of the Republic of Kazakhstan dated 08 February 2003 “About mail”, in the law of the Republic of Kazakhstan dated 12 April 2005 “On state social order”, in the Law of the Republic of Kazakhstan from December 29, 2008 “About special social services” and others. Rules on the implementation of probation monitoring are included in Chapter 5 of the Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan, and cover 19 and 23 articles. Probation control in the Republic of Kazakhstan is carried out in respect of such persons who are sentenced to punishment in the form of restriction of liberty, probation and released on parole from serving a punishment of deprivation of liberty. The length of probation supervision is determined by the sentence or order of a court. PT.19. Minors, like adults, in special cases are probation monitoring. Probation service carries out the control in respect of such juveniles who are sentenced to punishment in the form of restriction of liberty, probation and parole from serving a punishment of deprivation of liberty. The probation service in registration of minors implementing a series of measures in accordance with articles 69, 169 and 174 of the Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan in the presence of parents or other legal representatives, and if necessary, the teacher or psychologist. PT. 20. In addition, when minors are arrested, under investigation, the probation service shall immediately cause the parents or other legal representatives to survey and identify the causes and conditions that contributed to the evasion of serving punishment, as well as, together with representatives of body of guardianship and guardianship on a quarterly basis conducts a housing survey of a minor’s statement. The criminal-Executive legislation of the Republic of Kazakhstan sets the conditions for the implementation of probation supervision. The list of duties of the person in respect of whom a probation mounted control includes the following: 1) be within ten days from the date of entry of the judgment or decision of the court in the probation service for 80 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 registration; 2) to comply with this Code, the procedure and conditions of serving of punishment and other measures criminally-legal influence; 3) to report to the probation service to participate in preventive conversation; 4) in writing to inform the probation service about the change of place of work and (or) residence. To achieve the goals of punishment and other measures criminally-legal influence, the probation service cooperates with state bodies in accordance with the legislation of the Republic of Kazakhstan. Local Executive bodies, public associations and other organizations providing social-legal and other assistance to the person in respect of whom probation is installed control, in accordance with the individual program developed by the probation service. In the list of powers of the implementation of probation monitoring includes the following steps: 1) keeps records of persons in respect of which the probation monitoring; 2) explains the order of execution imposed by the court responsibility and accountability for their failure to perform; 3) explains the procedure and conditions for implementation and termination of probation supervision and accountability for violation of probation monitoring; 4) clarifies the procedure for granting and refusing to obtain socio-legal and other assistance; 5) determines the place of residence of a person, his state of health, level of education and employment, as well as other information necessary to determine the amount of providing socio - legal and other assistance; 6) performs other functions stipulated by the legislation of the Republic of Kazakhstan. If the person in respect of whom probation is installed control violates the statutory rules, the probation service after a written warning provides a submission to the court for appropriate action. (Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan. The code of the Republic of Kazakhstan from July 5, 2014 No. 234-V ZRK.) REFERENCES Ashurbekov, T. A. Legal and institutional framework of oversight and other functional activities of the Prosecutor’s office in the sphere of national security. Author’s abstract of doctor of law. Moscow, 2009. Hasanov R. M. Problems of organization of activity of district Prosecutor in modern conditions: materials of the Prosecutor’s office of Moscow. Author’s abstract of candidate of legal Sciences. Moscow, 2006. GPRC, 2015. The Committee of legal statistics of Prosecutor General’s office of the Republic of Kazakhstan.www. pravstat. The law of the Republic of Kazakhstan of 21 December 1995 No. 2709 “About Prosecutor’s office”. Zhidkih A. Legal and institutional framework for participation of the procuracy in the implementation of the law-making function. Author’s abstract of doctor of law. Moscow, 2011. Karasev A. S. prosecutors in the mechanism of pre-judicial protection of human rights: theoretical and legal research. Author’s abstract of candidate of legal Sciences. Tambov, 2009. Shevchenko V. Y., the Prosecutor’s office in the system of separation of powers and the state mechanism of protection of constitutional rights of citizens. Penza, 2009. Author’s abstract of candidate of legal Sciences. -30 C. Muhammadiev I. S. the Formation and development of bodies of Prosecutor’s office in the North of Tajikistan in 19231930: the historical aspect of the study. Author’sabstractofcandidateofhistoricalSciences. Khujand, 2009. The order of the Prosecutor General of the Republic of Kazakhstan dated 29 December 2014 No. 163. Registered in the 81 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World Ministry of justice of the Republic of Kazakhstan 31 December 2014 # 10055 “On approval of Instruction on organization of supervision by the procedural Prosecutor”. Criminal Executive code of the Republic of Kazakhstan. The code of the Republic of Kazakhstan from July 5, 2014 No. 234-V ZRK. 82 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 LITHUANIAN PROBATION SYSTEM ON THE TOPIC THE THEORETICAL MODELS AND PRACTICES OF PROBATION SYSTEM IN EUROPEAN UNION MEMBER STATES* Regimantas Mikaliunas1 Director Siauliai Regional Probation Office of Lithuania regimantas.mikaliunas@srpi.lt The Prison Department is the institution under the Ministry of Justice. The mission is a systematic supervision of the Probation Service and the control of penitentiary institutions. The Probation Statement (from the 1th of July, 2012) created more functions for the officers and assumptions for more qualitative work. The Probation Is Based on These Principles 1. The balance of the re-socialisation of the client under supervision and the security of the society (i.e. the supervision must be based on rational balance between the interests of the client under supervision and the security of the society); 2. The individualisation of the probation measures (the measures are applied according to the personal characteristics of the client under supervision, the behaviour during the probation period, the results of risk evaluation and other important circumstances for the re-socialization); 3. Respect to personal liberty, minimal intervention and proportion (it is the use of a proportional and effective measures for the client under supervision in the process without the limitation of his/her liberty, if it is not based on it or is essential for the probation); 4. Cooperation, the stimulation to become volunteers (i.e. more state and municipality institutions, organisations, active volunteers are involved in the activity of probation, therefore, cooperation is created. In 2014 223, in 2015 half-year 180 volunteers worker in probation services) The activity of volunteers: Social consultations; Law consultations; Sessions “Work search and self-presentation for an employer”; Sessions “Financial management”; Individual cases; Participation in the events organised by the Probation Service. 5. The realisation of restorative justice; (it is the reproducible measures used during the probation period when the victim and the client under probation supervision are reconciled and the mediation in order to compensate interests done during the criminal work) The Forms of Re-Socialization 1) The administration of the measures including the reduction of risk and the elimination of criminal factors, 2) Individual and group work with the client under supervision in order to motivate and stimulate his/her abilities to live without committing crime and the client’s social integration, 3) The meeting of the client‘s spiritual and social demands, 4) Social help to solve the client‘s personal and social problems, * Bu metin, sempozyumda sunulduğu şekliyle aktarılmıştır. * This text is published originally as it is hold on the symposium. 83 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World 5) The development of social abilities, 6) The realisation of the programs on the correction of behaviour, 7) Individual and group psychotherapy, 8) Psychological help, 9) The realisation of restorative measures in order to reconcile the victim and the client under probation supervision and compensate the interest. Tools Used by Probation Services The correctional programs dealing with; • Violet behavior • “Behavior - Dialogue - Change” • “One to one” • Equip (for juveniles) The measures of electronic monitoring are used for intensive supervision and control of the prohibition to leave home at a particular time. The methodology of the risk evaluation of re-offending OASYS enables to individualise the work with each client. Mediation “The Implementation of Mediation in Probation Services” is project which started from 2014. The program is granted by Norwegian Financial Mechanism and by Ministry of Finance of the Republic of Lithuania. Mediation is an effective way of solving conflicts arising from the criminal offences as it allows arriving to the decision which meets the needs of two conflict parts, provides opportunities to diminish the number of people who fall into formal procedures, acts as preventive measure to reduce the risk of recidivism. The mediator’s role is not to reach a decision it is to help the parties reach their own decision. In 2016 the probation service will have regular service of mediation. Sentences and Other Punitive Measures • Community service up to 240 hrs for criminal offence and up to 480 hrs for a crime committed. • Restriction of freedom for the period from 3 months to 2 years. • Suspension of sentence for the period up to 3 years with imposed obligations. • Conditional release. • Conditional release with application of electronic monitoring (intense supervision). • Punitive measures (to participate in the programs on the correction of behaviour, from 20 up to100 hrs unpaid work, compensate the interest etc.) • Educational measures are administered for juveniles (to stay at home at a particular time, study, to work from 20 to100 hrs unpaid work, to have a treatment etc.) Obligations for the Clients under Probation Supervision • To work, study or register in the labour exchange; • To compensate the interest; • To work up from 20 to 100 hours of unpaid work; 84 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 • Do not socialize with particular people or groups of people; • Not to use drugs; • Not to visit particular places; • To undergo a treatment course for drugs; • To participate in the programs on the correction of violent or problematic behaviour; • To stay at home at a particular time; • Not to visit particular places and not to socialize with particular people; • Not to leave the territory of residence (town, district) without the permission of the probation institution. Staff 243 staff works in the probation service: ~ 36 administration staff; ~ 6 psychologists; ~ others (201 the probation officers who work with the clients under the probation supervision); Higher non-university education, preferably on social sciences, is mandatory for the probation officers. 85 Dünyada Çeşitli Denetimli Serbestlik Uygulama Örnekleri Probation Practices Around the World 86 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİKTE TEDAVİ HİZMETLERİ 87 Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri Treatment Services of Probation 88 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 SUÇA SÜRÜKLENEN ERGENDE BAĞLANMA STİLLERİ VE MADDE KÖTÜYE KULLANIMI Prof. Dr. Ayşe Rodopman Arman Marmara Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD aarman@marmara.edu.tr GİRİŞ Yaşamın ilk yıllarında annenin veya temel bakımvericinin çocuğa verdiği tepkilere bağlı olarak, çocuğun kendisine ve başkalarına ilişkin zihinsel modelleri olgunlaşır. Bu zihinsel modellerin daha sonraki yıllarda, yakın kişiler arası ilişkiler için bir rehber ve model görevi görmektedir (van Rosmalen ve ark., 2016). Bağlanma teorisindeki temel nokta; çocuğun yeterli sosyal ve duygusal gelişimini sürdürebilmesi için en az bir bakımveren ile sağlıklı bir güven ilişkisini geliştirmiş olmasıdır. Bu temel ilişki, daha sonra duygularını ve olaylar karşısındaki yanıtlarını düzenlemede oldukça gereklidir. Suça sürüklenen ergenlerde ise bağlanma sorunları sıklıkla görülmektedir. Bağlanma sorunlarına eşlik eden duygusal düzenleme güçlükleri ve davranışları kontrol etme zorlukları; madde kötüye kullanımını beraberinde getirebilir. Bu sunumda suça sürüklenen ergenlerin hem anne hem de babaları ile kurdukları bağlanma modelinin incelenmesi amaçlanmıştır. Birçok araştırmacı ergenlerde suç davranışının önemli bir yönü olarak ebeveyn-çocuk bağlanmasına dikkat çekmiştir (Şişmanlar Ş ve ark., 2008, Colins L ve ark., 2010). Çalışma Ekibi İstanbul Anadolu Yakası Denetimli Serbestlik Müdürlüğü-Hasanpaşa Kurum Müdürü Nejmettin Yağmur Uzman Psikolog Emine Güliz Kırmacı Marmara Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Dr. Onur Tuğçe Poyraz Fındık Prof. Dr. Ayşe Rodopman Arman Hasan Kalyoncu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Prof Dr Zeynep Bengi Semerci Sözüer Uzman Psikolog Nesrin Ertürk Altınel (serbest) MATERYAL METOD Çalışma, İstanbul Anadolu yakasında, hakkında denetimli serbestlik kararı verilen bireylerin denetim ve denetleme planı doğrultusunda toplumsal uyum sürecinde ihtiyaç duydukları hizmet, program ve kaynakların sağlandığı tek merkez olan İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde Mart 2015-Eylül 2015 tarihleri arasında kesitsel tanımlayıcı olarak gerçekleştirilmiştir. Etik onayı Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan alınmıştır. Suç üzerinden hüküm giyme sayısına göre suça sürüklenmiş çocuk ve ergenlerin anne ve babalarıyla kurdukları bağlanma ilişkisinin ruhsal bozukluk ve madde kullanımına olan etkilerinin incelenmesi hedeflenmiştir. Sosyodemografik bilgi formunda katılımcılara toplam hüküm giyme sayıları sorulmuş, kendi beyanlarına dayanılarak çalışma grubu; 1. Bir kez hüküm giymiş olanlar (n=36) 2. Birden fazla hüküm giyme sayısı olanlar (n=19) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Çalışma grubu için dahil olma kriterleri; 89 Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri Treatment Services of Probation 1. Çalışmanın uygulandığı tarihlerde denetimli serbestlik sürecinin devam ediyor olması, 2. 14-18 yaş arasında olmak, 3. Çalışmaya katılmak için onam vermiş olmak Çalışmadan çıkarılma veya dahil edilmeme kriterleri 1. Denetimli serbestlik süreci devam eden ancak kendisi ve ailesi çalışmaya katılmayı kabul etmeyenler 2. 18 yaşını doldurmuş olanlar 3. Uygulanan test ve ölçek formlarına uyum gösteremeyenler 4. Test ve ölçek uygulamalarına engel teşkil edecek duyu kusuru olanlar (görme, duyma problemleri gibi) KLİNİSYEN TARAFINDAN UYGULANAN TEST VE ÖLÇEKLER 1.Sosyodemografik Veri Formu Çalışmaya katılan ergenlerin sosyodemografik özellikleri araştırmacı tarafından oluşturulan yarı-yapılandırılmış sosyodemografik bilgi formu kullanılarak elde edilmiştir. Formda ergene ait cinsiyet, yaş, okul ya da iş durumu, okula devam ediyor ise kaçıncı sınıfta okuduğu, daha önce güvenlik birimleri ile kaç kez karşı karşıya geldiği, hüküm giyme sayısı, akran grubunda madde kullanımı olan arkadaş varlığı, anne ve babanın güncel yaşları, ilk ebeveyn olduklarında kaç yaşında oldukları, eğitim düzeyleri, meslekleri, daha önceden psikiyatrik tanı ve tedavi alma durumları, tıbbi hastalık öyküleri, birliktelik durumları, akrabalık dereceleri, ekonomik durumları, evde anne-baba-çocuk dışında yaşayanların varlığı, kardeş sayısı ile ilgili bilgilerin yanı sıra çekirdek ve geniş ailede hükümlü, madde kullanan ya da alkol bağımlılığına sahip bireylerin varlığı hakkında bilgiler yer almaktadır. 2. Çocuklar için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi- Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu-Türkçe Versiyonu (ÇDŞG-ŞY) ÇDŞG-ŞY; DSM-III-R ve DSM-IV tanı ölçütlerine dayalı olarak, 6-18 yaş arasındaki çocuk ve ergenlerde psikopatoloji taramak, şimdiki ve yaşam boyu olan psikopatolojileri saptamak amacıyla kullanılan yarı yapılandırılmış bir görüşme formudur. Özgül psikiyatrik belirtilerin sorgulandığı tarayıcı sorular ve değerlendirme ölçütlerini içermektedir. Çocuk ve ergenlere yönelik hazırlanmış tanı gruplarının belirlenmesini amaçlayan sorular olguya yöneltilir. Tarama görüşmesi ile pozitif belirtiler varsa o psikopatolojiyi daha iyi değerlendirmek amacıyla ek belirti listesi sorgulanmaktadır. Öğrenme Güçlüğü, Negatif Semptomlu Şizofreni dışında birçok psikiyatrik bozukluğu taramaktadır. Ölçeğin Türk örneklemi için geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmıştır (Gökler ve ark. 2004). 3. Ebeveyn ve Akrana Bağlanma Ölçeği “Ebeveyn ve Akranlara Bağlanma Envanteri” (EABE) anne ve babaya bağlanmayı ölçmek için kullanılmıştır. Ölçek ebeveyn ve akrana bağlanmayı ölçen iki alt ölçekten oluşmaktadır. Bu çalışmada 12 maddelik kısa formu ve anne ve babaya bağlanma ölçekleri kullanılmıştır. Ölçeğin ebeveyn formunun geçerlik güvenirlik analizleri Günaydın ve ark. (2005) tarafından yapılmıştır. Her bir ölçek 12 madde içermektedir. Güven, iletişim ve yabancılaşma alt ölçeklerinden oluşur. “1=asla”, “7=daima” olacak şekilde 7 dereceli likert tipi ölçektir. Ölçekten alınan yüksek puanlar güvenli bağlanmayı işaret etmektedir. BULGULAR Çalışmamıza katılmayı, denetimli serbestlik süreci devam eden 56 ergen kabul etmiş, çalışmanın ilerleyen döneminde, bir katılımcı ailesinin çalışmaya katılmaktan vazgeçtiklerini ve verilerinin kullanılmasına yönelik izinlerinin olmadığını belirtmeleri üzerine, bu olgu çalışma örnekleminden çıkarılmıştır. Son şeklinde çalışmamızın örneklemi 55 kişiden oluşmaktaydı. Yaş ortalaması 17,16 ± 0,76 yaş idi (min=168 ay; maks=215 ay). Cinsiyet dağılımları açısından 90 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 incelendiğinde katılımcıların %7,3’ü (n=4) kız, %92,7’si (n=51) erkekti. Çalışmaya katılmayı kabul eden ergenlerden %29,1’i (n=16) çekirdek ailelerinde ve %36,7’si (n=18) ise geniş ailelerinde hüküm giymiş bireylerin; %14,8’i çekirdek ailelerinde madde kullanan birey ve %32,7’si geniş ailelerinde madde kullanan birey olduğunu belirtmişlerdir. Alkol bağımlılığı veya alkol problemleri açısından incelendiğinde; katılımcıların %18,9’u çekirdek ailelerinde, %24,5’inin ise geniş ailelerinde alkol problemi olan kişi/kişilerin olduğunu ifade etmişlerdir. Katılımcıların %72,7’si (n=40) herhangi bir psikiyatrik şikayetinin olup olmadığı sorusuna “yok” şeklinde cevap verdi. %20’si (n=11) sinirlilik, %3,6 (n=2) mutsuzluk, 1 kişi mutsuzluk ve 1 kişi de madde bağımlılığı şikayeti olduğunu belirtti. Daha önce psikiyatri başvurusu olanlar ise örneklemin %21,8’ini (n=12), hiç psikiyatrik başvuruda bulunmadığını ifade edenler ise örneklemin %72,8’ini (n=43) oluşturmakta idi. Örneklemin %9,1’i (n=5) kronik bir tıbbi hastalığı olduğunu ifade etti. Katılımcılar hüküm giyme sayısına göre; bir kez hüküm giyenler ve birden çok defa hüküm giyenler olarak iki gruba ayrıldı. Bir kez hüküm giydiğini ifade edenler örneklemin %65,5’ini (n=36), iki veya daha fazla hüküm giymiş olanlar ise %34,5’ini (n=19) oluşturmaktadır. Katılımcıların tamamı göz önüne alındığında; örneklemin ortalama hüküm sayısı 1’di (min.=1; max.=13). Bir katılımcı daha önce bir çetede yer almış olduğunu belirtmiş, 54 kişi daha önce herhangi bir çetede yer almadığını ifade etmiştir. Örneklemin % 7,3’ü (n=4) majör depresyon, %27,3’ü ise (n=15) distimik bozukluk tanısı almıştır. Katılımcılardan ikisi bipolar bozukluk spektrumunda (%3,6) değerlendirilirken, bir kişi güncel psikotik bozukluk belirtilerine (%1,8) sahipti. Katılımcılardan bir kişi panik bozukluk (%1,8), üç kişi agorafobi (%5,5), iki kişi ayrılık anksiyetesi bozukluğu (%3,6), üç kişi ise sosyal fobi (%5,5), üç kişi yaygın anksiyete bozukluğu (%5,5), bir kişi obsesif kompulsif bozukluk (%1,8) tanısı almıştır. Özgül fobi açısından değerlendirildiğinde örneklemin %20’si (n=11) en az bir alanda özgül fobi tanısı almıştır. Örneklemin %7,3’ü (n=4) karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, %10,9’u (n=6) ise davranım bozukluğu tanısı almıştır. Katılımcıların %5,5’i (n=3) ise tik bozukluğu tanısına sahipti. Katılımcıların %90,9’u (n=50) tütün kullanım bozukluğu, %12,7 (n=7) alkol kötüye kullanım bozukluğu, %9,1’i (n=5) madde bağımlılığı tanısına sahipti. Güncel durumda madde kötüye kullanım tanısı alan katılımcı olmazken; %38,2 (n=21) güncel erken tam remisyon, %5,5 (n=3) erken kısmi remisyon, %20 (n=11) kalıcı tam remisyon ve %5,5 (n=3) kalıcı kısmi remisyon alan katılımcı mevcuttu. En az bir defa madde kullanımı olan katılımcıların % 74,5’i (n=44) kannabinoid, %41,8 (n=23) amfetamin, %20’si (n=11) inhalan ve %9,1’i (n=5) kokain türünde madde ya da maddeleri yaşamlarının herhangi bir zamanında en az bir kez olmak üzere denemiş veya bağımlılık düzeyinde kullanmış olduğunu belirtmiştir. Örneklemin, kullanılan madde özellikleri bakımından, % 32,7’si (n=18) bir dönem çoklu madde kullanmıştır. Güncel psikiyatrik muayenede örneklemin % 9,1’inin (n=5) maddeye bağlı gelişen psikotik belirtilere sahip olgu gözlendi. Madde ile ilk tanışma yaşı ortalama 14,47 ± 1,81’di (min=9; max=17). Toplam madde kullanım zamanı ise ortalama 23,92 ± 26,56 (min=1; maks=108) aydı. Örneklem içinde tütün kullanımı olan katılımcıların ortalama sigara başlama yaşı 12, 7 ± 2,29 (min.=7; max.=17) idi. Sigara kullanım süresi ortalama 4,3 ± 2,45 yıldı (min=1; max=10). Günlük sigara tüketim miktarı ortalama 17 adetti (ort=17,48 ± 11,26; min=2; max=60). Akranlara ve ebeveynlere bağlanma ölçeği-Anne Formu puan ortalaması 68,35±1,64; Baba Formu puan ortalaması ise 58,29±2,65 Anne bağlanma puanları, baba bağlanma puanlarından istatiksel olarak anlamlı olarak yüksekti (p<0,001). TARTIŞMA VE SONUÇ Bağlanma ve suç arasında ilişkinin kuvveti, zayıf-orta olarak kabul edilmektedir. Bu bulgu kontrol teorisi ve bağlanma kuramı perspektifinden bağlama ile suç arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar için sıklıkla benzer nitelik taşımaktadır. Hoeve ve arkadaşları (2012) yaptıkları meta-analiz çalışmasında, erkek çocuklarda babaya, kız çocuklarda anneye bağlanmanın suça sürüklenme yönünde daha büyük etkisi olduğunu bildirmiştir. Çalışmamızda örneklemin tümü ele alındığında, bağlanma üzerine muhtemel cinsiyet etkisi olabileceğinden kız olgular örneklemden dışlandıktan sonra, erkek olguların 91 Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri Treatment Services of Probation anneye bağlanma puanlarının, babaya bağlanma puanlarından istatiksel olarak anlamlı yüksek olduğu bulunmuştur. Bu açıdan olguların annelerine daha güvenli bağlandıkları söylenebilir. Yazında suça sürüklenme üzerine etki açısından aynı cinsiyetteki ebeveynin rolünü vurgulayan çalışmalar mevcuttur (Kaplan B, Aksel EŞ, 2013). Bu açıdan örneklemimizdeki erkek olguların, baba yerine anneye daha güvenli bağlanmaları alan yazını ile uyumlu görünse de suç davranışı olmayan bir kontrol grubu ile karşılaştırılmadan bulgularımızın bu yönde yorumlanmasının uygun olmayacağı düşünülmüştür. Ancak hüküm sayısına dayalı gruplandırmada, birden fazla hüküm sayısına sahip grubun hem anneye hem babaya bağlanma puanları, istatiksel olarak anlamlılık düzeyine ulaşmasa da yüksek bulunmuştur. İlişkisellik analizlerinde ise ebeveynlere bağlanmanın hüküm sayısı ile istatiksel anlamlı korelasyonu saptanmamıştır. Çalışmamız bu yönüyle alan yazını ile uyuşmamaktadır. Örneklemimizin görece daha hafif suçlar nedeni ile adalet sistemi içine girmiş olması, olguların çoğunun yaşının orta ve geç ergenlik dönemi içinde yer alması, çalışmamızda ebeveyn bağlanmasının etki gücünü azaltan faktörlerden olabilir. Sonuç olarak; bağlanma çalışmalarının bu alanda dikkat çeken en önemli sonuçlarından biri de; psikiyatrist ile kaliteli ilişki kurabilme etkisi ile kurum çatısı altında uygulanan tedavi programlarının etkinliği üzerine katkı sağlayabileceğinin düşünülmesidir. KAYNAKÇA van Rosmalen L, van der Horst FC, van der Veer R. From secure dependency to attachment: Mary Ainsworth’s integration of Blatz’s security theory into Bowlby’s attachment theory.Hist Psychol. 2016 Feb;19(1):22-39. Şişmanlar ŞG, Biçer Ü, Coşkun A (2008) Adli Psikiyatri. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı. FÇ Çetin, A Coşkun, E İşeri ve ark. (Ed), Ankara, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği, s.770-781. Colins L, Vermeiren R, Vreughenhil C, VanDenBrink W, Doreleijers T, Broekaert E. Psychiatric disorders in detained male adolescents: a systematic literature review. Can J Psychiatry. Gunaydin, G., Selcuk, E., Sumer, N., & Uysal, A. (2005). Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri Kısa Formunun psikometrik açıdan değerlendirilmesi [The psychometric evaluation of a short form of Inventory of Parent and Peer Attachment]. Türk Psikoloji Yazıları [Turkish Psychological Articles], 8, 13-23.2010;55:255-263. Gökler B, Ünal F, Pehlivantürk B, Kültür EÇ, Akdemir D, Taner Y.Reliability and Validity of Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Age Children-Present and Lifetime Version-Turkish Version (K-SADS-PL-T) Turk J Child Adolesc Ment Health 2004; 11(3): 109-11. Hoeve M, Stams GJJM, vander Put CE, et al. A Meta-analysis of Attachment to Parents and Delinquency. Journal of Abnormal Child Psychology July 2012, Volume 40, Issue 5, pp 771-785 Kaplan B, Aksel EŞ. Ergenlerde Bağlanma ve Saldırganlık Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Nesne Psikoloji Dergisi (NPD), 2013, Cilt 1, Sayı 1, Volume:1, Number:1 21 92 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ İÇİN DENETİMLİ SERBESTLİK ŞUBELERİ TARAFINDAN AMATEM’E GÖNDERİLEN KİŞİLERE YÖNELİK UYGULAMALARDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR Doç. Dr. Kamil Alptekin KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü kalptekin@yahoo.com Ercan Mutlu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sosyal Hizmet Uzmanı ercanmutlu77@gmail.com Arş. Gör. Elmas Akın KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü elmas.akin@karatay.edu.tr GİRİŞ Uyuşturucu madde kullanımı önemli bir halk sağlığı sorunu olup, Türkiye’de diğer Avrupa ülkelerinde olduğu kadar yaygın görülmemekle birlikte, tüm boyutları ve risk etmenleri ile birlikte ortaya konması gereken tıbbi, hukuki, sosyal ve güvenlik boyutları olan bir konudur (TÜBİM, 2014). Madde bağımlılığı, zararlı sonuçlarına rağmen kompulsif madde arayışı ve kullanımı şeklinde karakterize edilen kronik ve kötüye giden beyin hastalığıdır. Beynin yapı ve işleyişini değiştirmesi sebebiyle beyin hastalığı olarak nitelendirilmektedir (NIDA, 2010). Alkol ve madde bağımlılığı bireyin hem kendisinde, hem de yakın çevresinde ciddi sorunlara yol açan kronik bir rahatsızlıktır. Dolayısıyla tedavisi remisyon ve relapslarla giden bir süreç ihtiva eder (Gürpınar ve Tokuşoğlu, 2006). Bağımlılık tedavisi farklı normları içerebilir ve farklı sürelerde gerçekleşebilir. Madde bağımlılığı relapslardan oluşan kronik bir hastalıktır. Bağımlılıkta genellikle kısa dönemli veya tek seferlik tedavi yetersizdir. Tedavi çoklu müdahale ve düzenli izleme gerektiren uzun dönemli bir süreçtir (NIDA, 2012). Tüm bağımlılık yapan maddelerde genel olarak; 1) hazırlık evresi, 2) maddenin ilk kullanımı evresi 3) madde kullanmayı sürdürme evresi, 4) ilerleme evresi ve 5) değişim evresi gibi bir dizi süreçler yaşanmaktadır. Kuşkusuz bu dönemler bağımlı gruplarda yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu vb. sosyo-demografik özelliklere göre farklılaşabilmektedir. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TÜBİM, 2014) tarafından 2011 yılında 25 ilde yapılan bir araştırma sonucunda yaşam boyu madde kullanım sıklığının %2,7 olduğu, 15-24 yaş grubunda olma, erkek olma, bekar olma, gelir düzeyi 500 TL ve altında olma, tütün ve alkolün yanı sıra doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanıyor olmanın uyuşturucu kullanımını anlamlı şekilde artırdığı bildirilmiştir. Bir başka araştırmada Ankara Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi’nde (AMATEM) eroin kullanımının tedavisi için başvuran hastaların tüm hastalara oranının 2004 yılında %8,7 iken bu oranın 2009 yılında %38’lere kadar çıktığı belirtilmiştir. Bu araştırmada yatarak tedavi gören 18 yaş altı gençlerin 2004 yılında %2’si eroin kullanırken 2009 da bu rakamın %47 olduğu saptanmıştır (Dilbaz, 2012). Ülkemizde özellikle genç nüfus arasında uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanımı her geçen gün artmakta, toplum sağlığının korunması ve iyileştirilmesi kapsamında yürütülen tedavi edici ve önleyici çalışmalar bu artışa yanıt vermede zorlanmaktadır. Doğrudan alkol ve madde bağımlılarının tedavisine odaklanan birer ihtisas kurumları olarak AMATEM’lerin sayıca yeterince artmaması ve kapasitelerinin genişletilememesi madde bağımlılığının tedavisi ve önlenmesi çalışma93 Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri Treatment Services of Probation larını olumsuz yönde etkilemektedir. AMATEM’lerin sayı ve kapasite bakımından yetersiz olması bir yana bunların bir de madde bağımlılığı tedavisi için denetimli serbestlik şubeleri tarafından gönderilen kişilere de hizmet veriyor olması tabloyu büsbütün zorlaştırmaktadır. Madde bağımlılığına ilişkin Denetimli Serbestlik mevzuatı ve uygulamaları kapsamında zorunlu tedavi kapsamında görülüp AMATEM’lere gelen bireylerle, yine madde bağımlılığı tedavisi nedeniyle kendiliğinden gönüllü olarak kuruma gelen bireylerin bir arada olması aslında idari, hukuksal ve etik bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu bildiride Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi’ndeki uygulama örneğinden hareketle bahse konu idari, hukuksal ve etik sorunların neler olduğu tartışmaya açılacak ve sonuçta bir dizi çözüm yolları önerilmeye çalışılacaktır. Denetimli Serbestlik ve Tedaviye İlişkin Düzenlemeler Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2006/19 sayılı Denetimli Serbestlik Tedbirleri Uygulanan Kişilerin Tedavilerine İlişkin Genelge’si kapsamında toplum sağlığının korunması ve iyileştirilmesi amacıyla uyarıcı ve uyuşturucu madde kullanan veya bağımlısı olan bireylerin topluma kazandırılmasının hedeflendiği belirtilmiştir. Bu hedef doğrultusunda kullanıcı ve bağımlılara sunulan sağlık hizmetlerinde laboratuvar yetersizliği gerekçesiyle hastaların tıbbi değerlendirmesinin yapılmadan madde bağımlılığı tedavi merkezlerine sevk edilmesi, benzer vakalara ülke genelinde farklı tedavilerin uygulanması gibi sorun ve sıkıntıların yaşandığı belirtilmiştir. Yaşanan bu sorunlar sebebi ile oluşturulan düzenlemeler şu şekildedir: bireyler öncelikle ikamet ettikleri bölgede bünyesinde ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ile psikolog bulunan devlet hastanelerine müracaat edecektir. Denetimli serbestlik tedbiri uygulamaları kapsamında sevk edilen bireyler ise 10-15 günlük aralıklarla aldıkları klinik laboratuvar bulgularıyla değerlendirildikten sonra Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri Şube Müdürlüğüne/Bürolarına gönderilecektir. İlerleyen süreçte, “Denetimli Serbestlik Tedbiri Madde Bağımlılığı Programı”na alınan bireyler ileri tetkik ve tedavi için, madde bağımlılığı tedavi merkezine veya -madde bağımlılığı tedavi merkezlerinin içinde olduğu hastanede yer alan- psikiyatri servislerine sevk edilmektedirler. Altı haftalık uygulama sonunda bireyin programa uyumu yorumlanmakta, ileri merkezde tedavisinin gerekli olup olmadığı kararlaştırılmaktadır. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği (2013) ile her infaz bürosunda görevli bir denetimli serbestlik memurunun vaka sorumlusu olarak atanacağı; bu vaka sorumlusunun, haklarında uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ve alkol bağımlılığından kurtulması amacıyla tedavi kararı verilen yükümlülerin sevklerinden ve sürecin takibinden sorumlu olduğu belirtilmiştir (Madde 16). Aynı yönetmelik kapsamında, sanık veya hükümlü için tedavi programı uygun görülmesi durumunda, sanığın/hükümlünün beş iş günü içerisinde ilgili kuruma tedavi için müracaat etmemesi ya da rehberlik çalışmalarına katılmaması durumunda uyarı alacağı; tedavi ile birlikte verilen denetimli serbestlik tedbirinin tedavinin sona ermesinden bir yıl sonra biteceği; uygun görülen tedavi programı sonrası sanık veya hükümlü hakkında uygulanan rehberlik çalışmalarına bir yıl süreyle devam edilebileceği ifade edilmiştir (Madde 72). Madde Bağımlılığı Tedavi Usulleri Bilim Komisyonu’nun 26. toplantısında alınan kararlar ışığında ise, devlet hastanesine yönlendirilen vakalara iki haftada bir olmak üzere yapılan 3 idrar testinden en az birinde pozitif bulgu tespit edilmesi sonucunda 6 haftalık Denetimli Serbestlik Bağımlılık Programı’na başlanabileceği belirtilmiştir. Bu programdan sonra bireylerin madde bağımlılığı tedavi merkezlerine yönlendirilebileceği, bu merkezlerde en az 3 ay (en az 2 haftada bir görüşme ve toksikolojik analizler yaptırmak üzere) takibe alınması gerektiği ifade edilmiştir (Berk, 2010). Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi AMATEM Uygulama Örneği Ankara’da Denetimli Serbestlik Şubeleri tarafından AMATEM’e madde bağımlılığı tedavisi için gönderilen kişiler yine bağımlılık tedavisi nedeniyle AMATEM’e gelmiş diğer kişilerden farklı olarak ayrı bir poliklinikte değerlendirmeye alınmaktadır. İlk muayeneden sonra bu kişiler 2 ay boyunca iki haftada bir idrar tahlilleri yapılmak üzere toplam 4 kez kurumun Numune Alma Odası’nda idrar vermektedir. Bu 2 aylık periyotta idrar tahlilleri sonucunda remisyonda olduğu 94 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 tespit edilen kişiler için haklarında bu durumu belirten rapor düzenlenmekte ve bu rapor ilgili denetimli serbestlik şubesine ulaştırılmaktadır. Kurumun laboratuvarında yapılan idrar tahlili sonucunda yeniden madde kullandığı tespit edilen kişiler ise izleyen 3 ayda yine iki haftada bir olmak üzere psiko-sosyal tedavinin bir parçası olan toplam 6 oturumdan oluşan eğitsel grup çalışmasına alınmaktadır. Bu kişilerden grup oturumlarının en az 5’ine katılmaları; ayrıca kurumun genel kurallarına uymaları istenmektedir. İki ve daha fazla sayıda oturuma katılmayan kişilerin tedavisine son verilmekte, tedaviye uyumsuz oldukları ve tedaviyi sonlandıramadıkları ilgili denetimli serbestlik şubesine bir raporla bildirilmektedir. Toplamda 5 ay süren AMATEM tedavisi ardından eğitsel grup çalışmalarına istenildiği ölçüde katılmış olan kişiler gönderildikleri Denetimli Serbestlik şubeleri tarafından 1 yıl süren izleme çalışmalarına alınmaktadır. Öte yandan AMATEM’e denetimli serbestlik kanalıyla gelmiş olup daha kapsamlı bir tedaviye ihtiyaç duyduklarını belirtenler, gerektiğinde yatışları da yapılarak AMATEM’in rutin tıbbi ve psiko-sosyal tedavi programına dahil edilmekte, sağlık güvencesi olmasa bile ilaç ücreti dışında tüm tedavi masrafları devlet tarafından karşılanmaktadır. Zaten kurumdaki yatan hastaların yaklaşık %15’ini bu hastalar oluşturmaktadır. Böylece bu kişilere devlet tarafından hem bağımlılıktan kurtulabilmeleri için sağlık sistemiyle bağlantı kurularak tedavi imkanı sunulmakta; hem de ceza almaları önlenmiş olmaktadır. Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar Bağımlılık tedavisi nedeniyle denetimli serbestlik şubeleri tarafından Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi AMATEM’e gönderilen kişilere yönelik uygulamalarda bazı sorunlarla da karşılaşılmaktadır. Bu kurumda gözlem ve incelemelerimize dayalı olarak tespit ettiğimiz bahse konu sorunlar şu şekilde sıralanabilir: 1. Denetimli serbestlik kanalıyla gönderilen kişilerin tedavisi sadece Numune Eğitim Araştırma Hastenesi’ne bağlı AMATEM’de yapılmaktadır. Bu kişilerin sayıları her geçen gün artmasına karşılık, kurumun personel ve fiziki kapasitesi bu artışın çok gerisinde kalmaktadır. Gönderilen kişiler arasından 2 aylık remisyonda kalamayan her biri için yukarıda bahsedilen 5 aylık tedavi programının rutin bir uygulama olması ve her gün yeni gönderilenlerin tedaviye dahil edilmesiyle birlikte AMATEM’deki iş yükü bir hayli artmaktadır. Dolayısıyla tedavi kapsamında bir kişiye ayrılan zaman da giderek sınırlanmaktadır. 2. Denetimli serbestlik kanalıyla kuruma gelen bu kişiler kendi rıza ve istekleriyle gelmedikleri için bir kısmının tedavi programına uyum sağlayamadığı ve tedaviden iyi sonuç almadığı göze çarpmaktadır. Bu kişiler arasında kurumdaki başta tedavi ekibinde çalışanlar olmak üzere kurum personelinin işini güçleştirecek tutum ve davranış (tedavi şayet kötü sonuçlanırsa bundan tedavi ekibini sorumlu tutma, başkasının idrarını verme, tedavi programını bilerek aksatma, tedavi takip formunu kaybetme vb.) sergileyenlere sıklıkla rastlanmaktadır. 3. Bağımlılık tedavisi için denetimli serbestlik kanalıyla AMATEM’ gönderilme süreci çok ağır işlemektedir. Kişi madde kullanımı nedeniyle yakalanmış olmasına karşılık resmi prosedürler çok yavaş işlemekte, kişilerin dosyaları kuruma çok geç ulaşmaktadır. Böyle olunca da madde kullanan kişinin bağımlılık düzeyi örneğin esrar kullanımından eroin kullanımına geçiş yapma gibi ilerleyebilmektedir. 4. İlk 2 aylık periyotu remisyonda geçiremeyip eğitsel grup çalışmasına dahil edilen kişilerin grup oturumlarını tamamlandıktan sonra ilgili mevzuat gereği kurumla ilişkisi sonlandırılmaktadır. Zaten bu kişiler çoğunluk itibariyle bir daha kuruma da gelmemektedir. Kurum tarafından takipleri yapılmayınca doğal olarak bu kişilerin ne yaptıkları, madde kullanıp kullanmadıkları bilinememektedir. Takip yapılamayınca eğitsel grup çalışmasının faydalı olup olmadığı da ölçülememektedir. Bağımlılığın toplumsal tedaviye bakan yüzünde sosyal rehabilitasyon ve sosyal entegrasyon için gerekli çalışmalar da böylece hiç gündeme gelememektedir. 5. Denetimli serbestlik kanalıyla ilk kez madde kullanıp yakalanan da uzunca bir süre madde kullanıp bağımlılığı ilerlemiş kişi de AMATEM’e gönderilmektedir. Birbirinden farklı bağımlılık düzeylerine sahip kişilerin aynı ortamda biraraya gelmesi özellikle ilk kez madde kullananları olumsuz etkilediği gözlenmektedir. 95 Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri Treatment Services of Probation 6. Birisi kendi isteği, diğeri denetimli serbestlik kanalıyla gelmiş AMATEM ortamında iki farklı bağımlı tipi bir arada bulunmaktadır. Oysa denetimli serbestlik kanalıyla gelenlerin tedavi süreçleri diğerlerinden daha farklı alanlara ilişkin bilgi donanımını (örneğin suçluluk psikolojisi, adli psikiyatri/psikoloji, denetimli serbestlik mevzuatı ve uygulamaları vb.) da zorunlu kılmaktadır. Çözüm Önerileri Madde bağımlılığı tedavisi için denetimli serbestlik şubelerince AMATEM’e gönderilen kişilerin öncelikle 2. Basamak sağlık hizmeti sunan birimlere sevk edilmesi zorunludur. Laboratuvar yetersizliği bunun gerekçesi olmamalıdır. AMATEM’deki tedavi daha az masraflı değildir. 2. Basamak birimi tarafından bağımlı olduğu anlaşılan, bağımlılığı ilerlemiş olan ve bu nedenle tedavi olması gereken kişiler AMATEM’e yönlendirilmelidir. Bu doğrultuda madde bağımlılığını önleme ve tedavi etmede 2. Basamak sağlık hizmetleri sunan birimlerin açılmasına acilen ihtiyaç vardır. Bu birimlerin açılmasıyla AMATEM’deki iş yükü epeyce azalmış da olacaktır. Belki de en doğru yaklaşım denetimli serbestlik sistemine takılan bağımlılık olgusunu ayrı bir ihtisas alanı olarak görüp buna göre yeni bir örgütlenmeye gitmek ve mevzuat oluşturmak olacaktır. Bu gruba bakacak tedavi ekibi için ayrı bir sertifikasyon programı da öngörülebilir. Denetimli serbestlik kanalıyla AMATEM’e gelen kişiler tedavi ekibinin yönlendirmesiyle tedaviye istekli olabilir. Aynı zamanda bağımlılığı ilerlemiş kişilerin arasında kendi bağımlılığının da ilerleme riski vardır. Dolayısıyla her madde kullanan kişiyi aynı mekanda toplamak bağımlılığı önleme ve kişiyi koruma açısından da sakıncalı görülmektedir. Bu durumda öngörülen sistemin sorun çözmesi beklenirken bizatihi sorun doğuran bir araca dönüşebilir. AMATEM’e gerçekten bağımlılık tedavisine ihtiyacı olan kişiler gönderilmelidir. İlk iki aylık periyotta remisyonda kalamayıp eğitsel grup çalışmalarına katılan kişilerin grup çalışmalarından ne kadar faydalandığını ölçmek, bu doğrultuda araştırma yapmak gerekmektedir. Ayrıca bu kişilerin kurumla ilişkisi kesildikten sonra da izleme çalışması kapsamına alınmalıdır. Denetimli serbestlik şubelerine intikal eden bağımlı kişilerin resmi işlemleri basit ve çok hızlı bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Dosya takibi ve ulaşımında yaşanan sorunlar giderilmelidir. Prosedürel alanda yaşanan her gecikmenin faturasını bağımlı kişinin ödeyeceği unutulmamalıdır. KAYNAKÇA Berk, G. (2010). Denetimli Serbestlik Tedbiri ve Tedavi Kararlarında Uygulanacak Bağımlılık Programının Etkinliğinin Değerlendirilmesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Tıpta Uzmanlık Tezi, İzmir. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2013). TC Resmi Gazete, 28578, 05.03.2013. Dilbaz, N. (2012). Opiat bağımlılığı. (içinde) Madde Bağımlılığı Tanı ve Tedavi Kılavuzu El Kitabı. Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayını. Erişim http://www.hasta.saglik.gov.tr/files/madde_kitabi. pdf_1124638346.pdf, 03.05.2015. Gürpınar D. ve Tokuçoğlu L. (2006) Bağımlılık Yapan Maddeleri Kullanmak İçin Duyulan Arzu ve Bu Maddelerle İlgili Rüyalar. Bağımlılık Dergisi, 7: 38-43. National Institute On Drug Abuse. (2010). The Science Of Addiction: Drugs, Brains And Behavior, U.S. Department Of Health And Human Services, NIH Publication No: 10-5605. National Institute On Drug Abuse. (2012). Principles Of Drug Addiction Treatment: A Research-based Guide. U.S. Department Of Health And Human Services, Third Edition, NIH Publication No: 12-4180. Türk Ceza Kanunu. (2004). TC Resmi Gazete, 29316, Kanun No:5237, 04.04.2015. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü. (2006). Denetimli Serbestlik Tedbirleri Uygulanan Kişilerin Tedavilerine İlişkin Genelge, 48800, 22.12.2009. Erişim: http://www.saglik.gov.tr/SHGM/belge/1-9769/ 96 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 denetimli-serbestlik-tedbirleri-uygulanan-kisilerin-ted-.html, 13.11.2015. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi. (2013). EMCDDA 2013 Ulusal Raporu, Erişim: www.kom. pol.tr/tubim/SiteAssets/Sayfalar/...Raporu/2013(TÜRKÇE).pdf, 13.11.2015. 97 Denetimli Serbestlikte Tedavi Hizmetleri Treatment Services of Probation 98 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİKTE EĞİTİM VE İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI İLE BAZI DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI 99 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation 100 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ PLANLAMA VE İYİLEŞTİRME Hüseyin Güzel Öğretmen İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ab163816@adalet.gov.tr GİRİŞ Denetimli Serbestlik, bugün modern ve insancıl ceza siyasetinin vazgeçilmez bir sütunudur. Değerlendirme ve Planlama Bürosu sistemin koordinasyon görevini yürütmektedir. Başarılı bir planlama için yükümlü iyi analiz edilmeli, önemsediği değerler referans alınmalıdır. Tespit edilen sorunları çözümlemek içinse doğru kanallar kullanılmalıdır. Planlama sürecinde Denetimli Serbestlik Uzmanı aktif rol üstlenmeli, bir yaşam koçu gibi hareket ederek kişilerin hayatlarını kolaylaştırmalıdır. Risk-İhtiyaç-Uygunluk modeli dünyada şu an ceza ve adalet sisteminde geçerliliği ile ilgili en çok araştırma yapılan iyileştirme faaliyeti modelidir. Prof. Dr. Kültegin Ögel’e göre ihtiyaçları karşılanmayan kişiler zarar riski altındadır. Bu sebeple ihtiyaç ve zarar kavramları birbiriyle ilişkilidir. Uygunluk ise kişinin çevresiyle etkileşimi üzerinden açıklanmaktadır ve kişinin müdahalelerden faydalanabilme potansiyeli ve motivasyonu ile ilgili olduğu belirtilmektedir. Risk yönetimi bakış açısı ve dinamik risk faktörlerinin iyileştirici yaklaşımlar kullanılarak değiştirilmesi anlayışının yaygınlığı da bu durumu ortaya koymaktadır. Tüm dünyada bu modelin cezai adalet mekanizmaları tarafından uygulanması yeniden suç işleme davranışının azalmasına ve daha güvenli toplumlar oluşmasına olanak sağlamıştır. Uygulamalarda Risk-İhtiyaç-Uygunluk modelinden faydalanarak aşağıda belirtilen maddeler halinde planlama ve iyileştirme süreçlerini uygulayabiliriz. 1. Kişilere sürecin başında Araştırma ve Değerlendirme Formu uygulanmalı ve kişinin risk durumu tespit edilmelidir. Riskin belirlenmesi noktasında objektif bir yaklaşım sunan form, nicel bir değerlendirme imkanı da sunmuş olacaktır. Kişilere, değerlendirme ve Planlama Bürosu tarafından, belirlenen risk durumuna göre bir infaz planı hazırlanmalıdır. 2. Kişiler ile bireysel görüşmeler gerçekleştirilmelidir. Bu görüşmeler tanıma ve değerlendirmeye yönelik olmalıdır. Geçmiş yaşam örüntüleri irdelenerek kişiyi suça iten nedenler belirlenmelidir. Burada kişinin ailevi durumu, çevresel faktörler, yaşadığı ortam göz önüne alınmalı ve hatta gerekirse yaşadığı yer ziyaret edilmelidir. Değerlendirmenin ikinci adımı olan bu aşamada nitel bir gözlem ve değerlendirme söz konusudur. Bütün elde eden veriler ile bir rapor oluşturulabilir ve bu rapora kişinin iyileşmesi için bazı faaliyet önerileri eklenebilir. Bu rapor baz alınarak kişinin iyileştirme planı Değerlendirme ve Planlama Bürosu tarafından hazırlanmalıdır. 3. Kişinin motivasyonunu ve programlara katılımını arttırmak için ek iyileştirme faaliyetleri uygulanmalıdır. Bu programlar seçmeli olup kişinin tercihine bırakılmalıdır. Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği halinde oluşturulacak faaliyetler çok kapsamlı olmalıdır. Öyle ki kişinin iyileşmesi için ihtiyaç duyulacak tüm faaliyetler plana yazılabilsin. Yukarıda bahsi geçen infaz planı ve iyileştirme planı mevcut sistemde tek bir planda birleştirilmiş ve adına denetim planı denilmektedir. Bütün yükümlülüklerin ve yönlendirmelerin tek bir planda olması oldukça işlevsel. Buradaki plana uzman görüşleri ve önerileri doğrultusunda müdahale programlarının eklenmesi planlamayı bireyselleştirecektir. Uygulanan Araştırma Değerlendirme Formunun elektronik ortama aktarılması ile zengin bir veritabanı oluşturulacak ve tüm istatistiki verilere ulaşma imkanımız olacaktır. Bu veriler sayesinde bölgesel düzeyde kişileri suça iten kriminolojik faktörleri(madde ve alkolün kötüye kullanımını, anti sosyal davranışları, zihinsel durumu ve çevre) belirleme şansımız da olacaktır. Elde edilen verilerle kişilere uygulanacak plan bölgelere göre farklılık gösterecektir. Aynı şekilde bölgesel düzeyde müdahale programlarının oluşturulmasını da zorunlu kılacaktır. Yalnızca İzmir ilinde dahi ilçelere göre değişen suç türleri ve madde kulanım farklılıkları bulunmaktadır. Örneğin bir ilçede metamfetamin türevi maddelere rastlanırken 101 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation farklı bir ilçede opiad türevi maddeler daha sıklıkla görülmektedir. KURUMLAR ARASI İŞBİRLİĞİ Bireyselleştirilmiş iyileştirme çalışmaları ile kişilere daha fazla dokunabilmek ve tekrar suça sürüklenmelerini en aza indirmek için kurumlar arası işbirliğini en üst düzeyde tutmak ve onlardan maksimum düzeyde yararlanmaya çalışılmalıdır. Kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına denetimli serbestlik sistemi iyi tanıtılmalı ve iyileştirme modeli ayrıntıları ile anlatılmalıdır. Yükümlülere yaklaşım konuları hakkında bilgilendirme toplantıları düzenlenmeli hatta gerekirse mini bir eğitim verilmelidir. Koordinasyonun hızlı ve sorunsuz olması açısından kurumlarda mutlaka denetimli serbestlik müdürlüğü ile irtibat kuracak kişiler görevlendirilmelidir. FAALİYET HAVUZU Çalışmamızda, programların ve uygulamaların ayrıntılı açıklamalarının bulunduğu bir çizelge oluşturuldu ve bu çizelgeye faaliyet havuzu adı verildi. Bu çizelgede faaliyetlerin nerede gerçekleşeceği, amacı, süresi, zamanı ve hangi risk grubundakilere uygun olduğu ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Çizelgede yer alan faaliyetleri dört ana başlık altında toplamak mümkün. 1. Mesleği olmayanlara yönelik meslek kursları 2. İşe yerleşmek isteyenlere yönelik İş-Kur randevuları 3. Maddi desteğe ihtiyaç duyanların Sosyal Yardımlaşma vakfı ve derneklerine yönlendirilmesi 4. Kütüphane, müze gezileri ve diğer etkinlikler 1) Mesleği Olmayanlara Yönelik Meslek Kursları Çalışmamızda, iş-kur ve yerel belediyeler ile işbirliği halinde Forklift operatörlüğü, bahçe bakımı, Gaz altı kaynakçılığı, Ahşap montaj elemanı, Aşcılık Yardımcığı kursları açılmıştır. Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Koleji bünyesinde açılan CNC Operatörlüğü, Asansör Bakım Elemanı kurslarında da yükümlülerimiz için kontenjan ayrılmıştır. Dünya’da özellikle gelişmiş ülkelerde, hükümlülere verilen mesleki eğitimler 3’e ayrılmaktadır. İlki, infaz kurumunda değerlendirilecek becerilerin kazandırılmasıdır. İkincisi ise, kısa süreli mesleki eğitim programları ve sonuncusu ise, hükümlülük sonrasında kısa sürede iş bulacakları becerilerin kazandırılması şeklinde olmaktadır. Bushway çalışmasında, bu eğitimlere katılmayanların katılanlara oranla tekrar ceza infaz kurumuna gelme oranlarının % 20 daha fazla olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, Bushway’in yaptığı saha çalışmasında, eğitim programlarına katılanların büyük çoğunluğunun iş bulduklarını ve tekrar ceza infaz kurumuna gelmedikleri görülmüştür. 2) İşe Yerleşmek İsteyenlere Yönelik İş-Kur Randevuları İş-Kur randevuları faaliyeti kapsamında sabah 08:00 dan akşam 17:00 a kadar iki iş ve meslek danışmanı İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde görevlendirilmiştir. Denetim Planı üzerinden kişilere randevu verilerek birebir görüşmeleri sağlanmıştır. Bu görüşmelerde istihdamda en çok ihtiyaç duyulan mesleklerin hangileri olduğu ve bu meslekleri edinmek için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği anlatılmaktadır. Kişilere doğru iş arama teknikleri ve meslek kursları hakkında bilgi verilmektedir. Kişilere özel CV ler hazırlanmakta ve İş-Kur kayıtları yapılmaktadır. Ayrıca uygun kişiler yerel belediyelere yönlendirilmektedir. Gaziemir belediyesi tarafından oluşturulan CV havuzuna kayıt edilen kişilere belediye tarafından iş ilanları sms atılmaktadır. 3) Maddi Desteğe İhtiyaç Duyanlar için Yönlendirmeler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarında yönlendirilen kişilerle ilgilenmek ve takibini yapmak için irtibat kişileri bulunmaktadır. Kişiler denetim planı üzerinden yönlendirilmektedir. Yönlendirilen kişilere en az 250 liralık yardımlar ya102 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 pılmakta ayrıca engelli ve bakıma muhtaç kişiler için düzenli yardımlar bağlanmaktadır Özel Vakıflarla da işbirliği yapılmaktadır. Bu kapsamda işbirliği protokolleri imzalanmaktadır. Özel bir vakıfla yapılan protokol gereği okumakta olan yükümlü yakınlarına burs desteği vakıf tarafından sağlanacaktır. Kızılay ile yapılan bir anlaşma gereği bayram önceleri ihtiyaç sahibi yükümlülere gıda paketi ve et dağıtılacaktır Yine özel vakıflar tarafından ihtiyaç sahibi yükümlülerin çocuklarına giyim çekleri dağıtılacak ve kırtasiye yardımı yapılacaktır. Yerel Belediyelerin Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ile yapılan işbirliği neticesinde evinin temel ihtiyaçları ve beyaz eşya ihtiyaçları eksik olan yükümlülerin durumları incelenmekte ve gerekli yardımlar yapılmaktadır. 4 ) Kütüphane, Müze Gezileri ve Diğer Etkinlikler Ayda bir defa kütüphane ziyareti yapılmakta ve yükümlülerden gönüllü olanlar kayıt yaptırmaktadırlar. Aynı şekilde müze ve şehir gezileri de gerçekleştirilmektedir. Konak Belediyesi ile yapılan bir proje kapsamında müze ve kent gezilerinin tüm masrafları belediye tarafından karşılanmaktadır. Diksiyonu iyi olan bazı yükümlülere kitap seslendirme yükümlülüğü verilmektedir. Bu kişiler Atatürk İl Halk Kütüphanesinde aldıkları ses kayıt cihazına kitabı seslendirmekte ve görme engelli kişilerde bu seslendirmelerden yararlanmaktadırlar. Kütüphane içerisinde bulunan görme engelliler bölümündeki kişilerin azimleri yükümlülerimiz oldukça duygulandırmaktadır. Resim atölyesi çalışmalarında çocuklarla resim çalışmaları yapılmakta ayrıca filmle terapi çalışması kapsamında çocuklar filmin yapımında rol üstlenmektedirler. Kadın ve çocuklara yönelik drama faaliyetleri uygulanmakta ve oyunlar sergilenmektedir. Eşine şiddet uygulamış kişilere ise Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından 4 oturumlu aile eğitimi programı uygulanmaktadır. İyileştirme faaliyetlerine halk eğitim merkezi kursları eklenen kişiler için İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından her halk eğitim merkezinde, bir irtibat kişisi görevlendirilmiş ve iletişim bilgileri ilgili kişilerle paylaşılmıştır. İHTİYACA VE İSTEĞE ODAKLI İYİLEŞTİRME PLANLARI Plan yapmadan önce değerlendirmeye ayrı bir önem verilmeli, yükümlüleri en iyi şekilde tanıyarak ihtiyaçları saptanmaya çalışılmalıdır. Kişiye yükümlülük olarak verilen günümüz eğitim iyileştirme programları kişileri adeta standartlaştırmaktadır. Kişilerin ihtiyaçlarını ve iyileştirme süreçlerini tekdüzeleştirmektedir. Bu eğitim programlarında herkesin farklı bir yaşantısı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bireyselleştirilmiş planlama modeli kısmen gerçekleştirilmiştir. Çalışmada kuruma gelen otuz yükümlüye mevcut standart plan uygulanmıştır. Çalışma kapsamında yükümlülerle bireysel görüşmeler, grup çalışmaları ve seminer faaliyetleri planlanmıştır. Birinci gruptaki kişilerin bireysel görüşmelerde ve grup çalışmalarının ilk oturumlarında ilgisiz oldukları ve yeterli motivasyonu sağlayamadıkları görülmüştür. Üç aylık dönemde gruptaki otuz kişiden altısı yükümlülüklerini ihlal etmiş ve uyarı almışlardır. Grup çalışmasının ilk oturumunda otuz kişiden yedisi herhangi bir soru sorulmadan çalışma ile ilgili isteksiz olduklarını ifade eden söylemlerde bulunmuşlardır. Sonraki oturumlar daha istekli ve katılım sağlanarak gerçekleşmektedir fakat burada değinilmek istenen nokta kişilere bazı faaliyetlerde seçme şansı vererek çalışmalara daha yüksek bir motivasyon ile gelmesinin sağlanmasıdır. İkinci bir otuz kişilik grup ise zengin bir faaliyet havuzundan ilgi duydukları kurslara ve etkinliklere yönlendirilmiştir. Bireyselleştirilmiş planlama modelinin kısmen olarak uygulanma sebebi, uzman değerlendirmesi olmadan kişilerin ARDEF sonucu ve isteğine göre ek faaliyetlere yönlendirilmesidir. Bu faaliyetlerin içeriği hakkında yukarıda ayrıntılı bilgiler sunulmuştur. İkinci gruptaki kişilerin seçmiş olduğu ek faaliyetler aşağıda bulunan tablodaki gibidir. Bu tablodaki faaliyetler yükümlülük olarak verilmiştir. 103 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Faaliyet Katılan Kişi Gerçekleştiren Kurum Değerler Eğitimi 6 Kişi Eğitim Vakfı - Müftülük Forklift OperatörlüğüKursu 6 Kişi İş- Kur – Buca HEM Bahçe Bakımı Kursu 4 Kişi Buca HEM Takı Tasarımı Kursu 4 Kişi Buca HEM Gaz Altı Kaynakçılığı Kursu 2 Kişi Karabağlar Belediyesi Kort Tenis Kursu 2 Kişi Buca Spor İ. M. Aşçı Yardımcılığı Kursu 1 Kişi Karabağlar Belediyesi CNC Operatörlüğü 1 Kişi İzmir Kent Koleji Bilgisayar Programcılığı 1 Kişi Konak HEM Kitap Seslendirme 1 Kişi Atatürk İl Halk Kütüphanesi Mandala Kursu 1 Kişi Doğa Eğitim Vakfı Filmle Terapi 1 Kişi Yaşar Üniversitesi Toplam 30 Kişi Yukarıdaki faaliyetler yükümlülük olarak kişilerin denetim planlarına yazılmış olup seminer çalışmalarına alternatif olarak verilmiştir. Yani bu kişilere seminer çalışmaları ya hiç verilmemiş yada çok az verilmiştir. İkinci grupta yer alan kişilerden 3 ü forklift kursunu tamamladıktan sonra işe yerleşmişlerdir. Bunlardan birisi kurumsal büyük ölçekli bir firmada iş bulurken diğer ikisi de orta ölçekli firmalarda iş imkanı bulmuşlardır. Bahçe bakımı kursunu tamamlayan 2 kişi, gaz altı kaynakçılığı 1 kişi ve cnc kursunu tamamlayan 1 kişi istihdam olanağı bulmuşlardır. Mesleki eğitim faaliyetleri ve iş-kur yönlendirmeleri neticesinde ikinci gruptaki 30 kişiden 7 si istihdama katılmışlardır. Uygun zemin bulunduğunda yükümlülerde düzenli bir iş için çaba göstermektedirler. Eski hükümlü veya yükümlü insanlar da diğer insanlar gibi çalışma hayatında yer almak istemektedirler. Bu kişilere istihdam alanı oluşturmak veya istihdam alanı bulabileceği bir meslek sahibi yapmak devletin ve insan kaynakları yönetiminin bir amacı olmalıdır. Aksi takdirde eski hükümlülerin bir iş sahibi yapılarak topluma kazandırılmaması, ekonomik ve toplumsal maliyetlerinin yanında, tekrar suç işlemelerini teşvik etme anlamına gelmektedir. Değerler eğitimi grubundaki 3 kişi farklı zamanlarda da bu çalışmalara katılmak istediklerin beyan etmiştir. Mandala kursunu gerçekleştiren bayanlar kedi aralarındaki bir bayana sürpriz doğum günü partisi planlamışlardır. Bireyselleştirilmiş planlama modeli yalnızca bu gibi faaliyetler ile sınırlı kalmamıştır. Kişinin temel ihtiyaçlarının da giderilmesi için gerekli yönlendirmeler yapılmıştır. İşe ihtiyacı olanlar için iş-kur randevuları, acil nakdi yardıma ihtiyaç duyanlar için sosyal yardımlaşma vakfı yönlendirmeleri, ayni yardım ihtiyacı olanlar için yerel belediyelerin sosyal yardım işleri müdürlüğüne yönlendirmeler planlanmıştır. Aşağıdaki tabloda ikinci gruptaki kişilerin planlarına ek olarak yazılan yönlendirme istatistikleri yer almaktadır. Faaliyet İş-kur Randevuları Sosyal Yardımlaşma Vakfı Sosyal Yardım İşleri M. İslam Hukuku Bilim Uzmanı Sığınma Evi Toplam 104 Katılan Kişi 8 Kişi 7 Kişi 4 Kişi 4 Kişi 1 Kişi 24 Kişi Gerçekleştiren Kurum İş-kur İl Müdürlüğü Kaymakamlıklar Yerel Belediyeler Müftülük İzmir Büyükşehir Belediyesi Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Yukarıdaki faaliyetler planlara yönlendirme olarak yazılmış olup, kişilerin herhangi bir yükümlülüğü söz konusu değildir. İkinci gruptaki yirmi dört kişiden 21 kişi gerekli yerlere müracaatta bulunmuşlardır. Bu gruptaki kişilerin programlara katılırken direnç göstermedikleri, müdürlüğü yalnızca bir infaz kurumu gibi görmedikleri izlenmiştir. Gruptaki on dört kişi, uygulayıcılara çalışmalar için bizzat teşekkür etmiştir. İkinci gruptaki iki kişi iş-kur görüşmeleri neticesinde girişimcilik kursuna yönlendirilmiş olup ikisi de kursu başarıyla tamamlamışlardır. Kişilerden birisi balıkçılık dükkanı projesi yazmış olup proje onay sürecindedir. Kalacak yeri olmadığını ifade eden bir kişi Karşıyaka Belediyesinin Örnekköydeki sığınma evine yönlendirildi. İkinci gruptaki otuz kişiden yalnızca ikisi yükümlülüklerini ihlal etmiştir. Zorunlu müdahale programlarının dışındaki programlar kişinin insiyatifine bırakıldığında, kişilerin faaliyetleri sahiplendikleri görülmüştür. İkinci gruptaki kişilerin denetimli serbestlik müdürlüğünü yalnızca bir infaz kurumu gibi değil, aynı zamanda sosyalleşebilecekleri bir ortam olarak da gördükleri düşünülmektedir. Çalışmada kişilerin takibi telefon, mail ve yazışmalarla gerçekleştirilmiş olup tüm yükümlülere benzer bir çalışmanın yapılabilmesi için UYAP sisteminin diğer kurumlar ile entegrasyonunun sağlanması gereklidir. Böylece kişilerin takibi daha hızlı ve kolay olacaktır. SONUÇ Sonuç olarak, standart planın uygulandığı grupta yer alan yükümlülerin faaliyetlere daha dirençli oldukları, hatta bir kısmının yalnızca yükümlülüklerini yerine getirmek için faaliyetlere katıldıkları gözlenmiştir. İkinci grupta yer alan yükümlülerin süreci daha olumlu yaşadıkları, önemsendiklerini hissettikleri gözlenmiştir. Mevzuat altyapısının düzenlenmesi ile sistem çok daha etkili hale getirilebilir. Örneğin Aile Sosyal İl Müdürlüğünde denetimli serbestlik yükümlüleri ile ilgilenecek kadroların bulunduğunu düşünelim. UYAP sistemi üzerinden Denetimli Serbestlik Uzmanının talebi üzerine yükümlünün sosyal çevresi ile bu kadrodaki kişilerin ilgilenmesi iyileşmeyi hızlandıracaktır. Benzer şekilde Gençlik Spor Müdürlüğünde, Milli Eğitim İl Müdürlüğünde ve belediyelerde bu şekilde kadroların olması yükümlünün hayatındaki tüm boşlukları dolduracaktır. Kamu kurumlarının desteği olmadan düzenli bir hayat kurmaları oldukça güç olan bu kişiler, toplum tarafından da dışlanmaktadır. Sosyal dışlanmaya uğrayan bireyler ya eğitim ve beceri düzeylerinin yetersizliği yada kişisel ve özel durumlarının olumsuzluğu nedeniyle istihdam edilmemektedir. Bu durum sonucunda, bu kişiler, hem maddi hem manevi anlamda iki kez dezavantajlı duruma düşmektedirler. Çünkü, birey kendini öncelikle, toplumun değersiz bir üyesi olarak hissedecek ve aynı zamanda yeterli ve düzenli bir gelir elde etme imkanından mahrum kaldığı için sosyal hayata katılımı güçleşecektir. Denetimli serbestlik sisteminin en büyük avantajlarından birisi kişinin toplumun içinde olması ve toplumun içindeyken uyum sorunlarının giderilmeye çalışılmasıdır. Bu avantajını en iyi şekilde değerlendirebilmesi için yükümlülere yarar sağlayacak tüm mekanizmalar kullanılmalıdır. Suça bulaşmış her yükümlü iyi analiz edilmeli ve kök sorunlar bulunmalıdır. Bireyselleştirilmiş planlamada yükümlülerin ihtiyaçları ve istekleri göz önünde bulundurulmalı ve onu suça iten sebepleri ortadan kaldırmak için doğru kanallar kullanılmalıdır. Suç ve ceza tüm toplumların her zaman gündeminde olmuş insanlık tarihi kadar eski iki kavramdır. Suçlar, cezalar ve suçların önlenmesi bundan sonrada tartışılacak, yeni arayışlar hep devam edecektir. Ülkemizde denetimli serbestlik sistemi bu yeni arayışların bir sonucu olarak kurumsal bir yapıya kavuşmuş yeni ve modern bir uygulamadır. KAYNAKÇA Gökhan Sait Gündüz, “Sosyal İçerme Politikalarının Uygulanmasında Kamu İstihdam Kurumlarının Rolü”, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü Uzmanlık Tezi, Ankara, 2007,13. Prof. Dr. Kültegin Ögel, “Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi”, S.32 İbrahim USTA, Hakan ÖZTÜRK, “Denetimli Serbestlik”, S. 35 105 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Yrd. Doç. Dr. Ersin KAVİ “Sosyal İçerme Açısından Eski Hükümlülerin Girişimciliğe Yönlendirilmesi ve Denetimli Serbestlik Faaliyetleri” S. 460 Prof. Dr. Heinz SCHÖCH, “Denetimli Serbestlik Yardımı ve İnsancıl Ceza Yargısı”, S. 384 Bushway, SHAWN, Employment Dimensions of Reentry: Understanding the Nexus between Prisoner Reentry and Work, Reentry and Prison Work Programs, Urban Institute Reentry Roundtable, New York University Law School, Mayıs 19–20, 2003, S.2 106 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARINDA GRUP ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ: EŞİNE ŞİDDET UYGULAYANLAR AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME Yrd. Doç. Dr. Gizem Çelik İstanbul Medipol Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü gizemcelik@baskent.edu.tr GİRİŞ Dünyada ve Türkiye’de yaygınlığı ve görünümü gün geçtikçe artan şiddet olayları, özellikle kadınların maruz kaldığı önemli bir sorun olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Şiddet olaylarının özellikle aile birliği içinde, kadının denetim ve kontrolünün erkeğin elinde olması gerektiği yönündeki yanlış toplumsal inanışla birlikte ortaya çıktığı bir gerçektir. Bu gerçeklik, her gün medyada yer alan eşe yönelik şiddet haberleri ve istatistiklere yansıyan kadına yönelik şiddet oranları ile somutlanmaktadır. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü (2014) verilerine göre, eşi ya da sevgilisi bulunan her kadının %30’u yaşamlarının bir döneminde partnerlerinin fiziksel ve/veya cinsel şiddetine maruz kaldığını göstermektedir(WHO; 2014, s. 14. Erişim: http:// www.who.int/violence_injury_ prevention /violence /status_report/2014/en/. 22.04.2015). Fiziksel ve cinsel şiddetin yanında görünürlüğü daha güç olmakla birlikte etki ve sonuçları çok ağır olan duygusal ve ekonomik şiddet, bu verilerin dışındadır. Yani tablo, görünenden çok daha kötüdür.Benzer oranlar Türkiye için de ne yazık ki geçerlidir.Kadına yönelik şiddet oranlarına ilişkin Sağlık Bakanı, 2013’te kadına yönelik 12 bin 946 şiddet olayı gerçekleştiğini belirtmiştir(http:// www.milliyet.com.tr/kadina-yonelik-siddetin-haritasi-gundem-1924868/. Erişim: 17.04.2015).İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, Asayiş Dairesi Başkanlığı Aile İçi Şiddetle Mücadele Şube Müdürlüğü verilerine göre 2014 yılı içinde 77 bin 288 kadın, 9 bin 793 erkek olmak üzere 87 bin 81 kişi hakkında geçici koruma tedbiri kararı alınmıştır. 23 kadın geçici koruma tedbiri uygulanırken öldürülmüştür(http://www.bianet.org/bianet/kadin/161765-2014-teemniyet-e-gore-133 haberle re-gore-281-kadin-olduruldu. 17.04.2015). Bu ciddi oranların ve yaşanan sorunların ciddiyeti karşısında ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde kadının korunması,şiddetin önlenmesi, cezai yaptırımların ve sağaltım çalışmalarının geliştirilmesi amacıyla farklı kurumlar bünyesinde bir dizi uygulamanın hayata geçirilmesi gerektiğinin önemi anlaşılmıştır.Bu anlamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde, koruyucu-önleyici ve değiştirici-geliştirici uygulamaların yaygın, etkin, kurumlar arası uyum ve uygunluk çerçevesinde sivil toplum örgütlerinin ve üniversitelerin de katılımıyla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Şiddetin ciddi bir suç olması, cezai yaptırımlar, infaz kurumları ve sağaltım faaliyetleri ile Adalet Bakanlığı’nın süreçteki yeri ve önemini belirginleştirmektedir. Bu bağlamda, şiddet uygulayanların infazlarının gerçekleştirilmesi ve tekrar suç içeren davranış sergilemelerinin önüne geçilmesi amacıyla çeşitli psiko-sosyal ve eğitsel çalışmaların ceza infaz kurumları bünyesinde ve denetimli serbestlik uygulamalarında hayata geçirilmesinde Adalet Bakanlığı’na çok fazla sorumluluk düşmektedir. Suç içeren davranışın değiştirilmesi ve suça karışan bireyin psiko-sosyal açıdan geliştirilmesi amacıyla gerek ceza infaz kurumlarında gerekse denetimli serbestlik bünyesinde birey ve grup bazında uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Sözü edilen uygulamalardan, denetimli serbestlik bünyesindeki grup çalışmalarının odak alınarak tartışıldığı bu çalışmada grup çalışmalarının önemine, içeriğine, kuramsal yaklaşımlarına şiddet uygulayan erkekler özelinden bakılmakta ve çeşitli öneriler getirilmektedir. Grup Çalışmasının Önemi Grup çalışmaları, benzer sorunu ve/veya ihtiyacı paylaşan insanların bir araya gelerek iletişim ve etkileşim aracılığıyla 107 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation kendilerine ve çevrelerine ilişkin farkındalık geliştirdikleri, değişme ve gelişme yolunda paylaşarak ve danışarak ilerledikleri aktif bir süreçtir. Sheafor ve Horejsi (2014: 365), küçük grupların her zaman potansiyel bir yardım kaynağı olarak düşünebileceğini, bazı zorlu sorunlarla nasıl baş edileceğini öğrenmeye çalışan bireylerde önemli bir kaynak olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir.Grup çalışmaları ayrıca, bireylerin kendi duygularıyla yüzleşmelerinin daha kolay ve daha az tehdit edici olması (Naar, 1993: 26) bakımından da oldukça önemli ve etkili bir yöntemdir. Grup sürecinde üyeler, kendilerini açma konusundaki belli kısıtlamalarını aştıktan sonra grupla bütünleşerek rahatlıkla geribildirim alma ve verme aşamasına geçerek yeni ve istendik davranışların sergilenmesinde grup sürecini güvenli bir deneme ortamı olarak kullanabilmektedirler. Bu bağlamda grup sürecinin, gizlilik ve saygı temel ilkeleri çerçevesinde yapılandırılmasının, sevgi, ilgi ve hoşgörüye dayalı, destekleyici bir ilişki atmosferinde yürütülmesinin oldukça önemli olduğu açıktır. Çünkü üyeler, değiştirmek istedikleri duygu, düşünce ve davranışlarına ilişkin yapacakları paylaşımlarda veya yaşamlarına dair saklı tuttukları gizleri açacaklarında güvenli bir ortam dileyecek ve gerçekten ilgi gösterildiğini hissetmek isteyeceklerdir. Literatürde grup dinamikleri olarak ifade edilen grup üyeliği oryantasyonu, teröpatik etmenler, grup yapısı (üye sayısı, roller, grup normları, grubun amaçları), grup iklimi (katılım, uyum), grup bağlılığı, etkileşim, grup iletişimi (kendini açma, geribildirim), grup yöneticisinin işlevleri ve liderlik özellikleri (Anderson, 1997: 79-80) grup sürecini bireysel çalışma sürecinden oldukça farklı kılmakta ve daha kısa sürede daha etkili sonuçlar alınmasını sağlayabilmektedir. Eşine şiddet uygulayan ve denetimli serbestlik cezası alan erkekler için de grup çalışmalarının etkili müdahale yöntemlerinden olduğu söylenebilir. ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde eşine şiddet uygulayan erkeklerin şiddet davranışlarını değiştirmeye yönelik bir dizi psiko-sosyal iyileştirme programı yürütülmektedir. Bu programlar, bireysel danışmanlık hizmetlerinin yanında ağırlıkla grup çalışmaları şeklinde yürütülmektedir. Emniyet, sosyal hizmetler, ceza infaz kurumları ve denetimli serbestlik bünyesinde yapılandırılan ve sürdürülen grup çalışmalarında farklı kuramsal yaklaşımlar ve içeriklerde yüzlerce program sunulmakta ve grup çalışmalarının sonuçları takip edilmektedir. Literatürdeki çalışmaların çoğunun sonucu, eşlerine şiddet uygulayan ve psiko-sosyal iyileştirme programını tamamlayan erkeklerin yaklaşık üçte ikisinin eşlerine tekrar fiziksel şiddet uygulamadığını göstermektedir (Eisikovist ve Edleson, 1989; Feder ve Forde, 2000; Gondolf, 2002; Rosenfeld, 1992; Tolman ve Bennett, 1990; akt.: Çelik, 2015: 70). Söz konusu grup çalışmalarının etkili sonuçlar vermesinde grubun yapılandırılmasından başlayarak, içeriğine, yararlanılan kuramsal yaklaşımlardan, grup yöneticisinin donanımına ve sürecin nasıl yürütüldüğüne kadar birçok faktör etkili olmaktadır. Grup Çalışmasının Amacı, İçerik ve Süreci Denetimli serbestlik bünyesinde yapılandırılan grup çalışmalarında terapi ve eğitim odaklı çalışmalarla yükümlülerin tekrar suç işlemelerinin önüne geçmek, davranış değişimi yaratmak ve çok yönlü bir gelişim göstermelerini sağlamak amaçlanmaktadır. Bu bağlamdan bakıldığında, eşine şiddet uygulama gerekçesiyle denetimli serbestlik cezası almış erkeklerle yapılacak grup çalışmalarında da temelde bu amaçların yerine getirilmesi hedeflenmektedir. Söz konusu temel amaçları destekleyen alt amaçlar ise, grup çalışmasının hangi kuramsal yaklaşım odağında yapılandırılacağı ve yürütüleceği ile belirginleşmektedir. Kadına yönelik şiddet ya da aile içi şiddet sorunsalının eril toplumsal yapı içinde beslenen ve desteklenen bir sosyal sorun olduğu gerçeğinden hareketle yapılandırılacak grup çalışmasında, toplumsal cinsiyete dayalı bir yaklaşımın ele alınması oldukça gerekli ve önemlidir. Benzer şekilde, geniş şiddet literatüründen elde edilen bilgiler ışığında, şiddet davranışının gözlem ve taklit yoluyla öğrenilen ve pekiştirilen bir davranış olması nedeniyle çözüm için yapılandırılacak grup sürecine yön verecek bir başka kuramsal yaklaşım bilişsel davranışçı yaklaşım olacaktır. Denetimli serbestlik bünyesinde eşine şiddet uygulama gerekçesi ile hüküm almış erkeklerle yapılacak grup çalışmasında başka kuramsal yaklaşımlar da tabi ki kullanılabilir. Ancak sorunun kökleri düşünüldüğünde ve 1970’lerden bu yana süregelen şiddet uygulayan erkeklerle çalışma sonuçları göz önünde bulundurulduğunda tercih edilmesi gereken 108 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 kuramsal yaklaşımların (en azından şimdilik) feminist ve bilişsel davranışçı yaklaşım olduğu anlaşılmaktadır. Bir grup çalışmasının etkili olabilmesi için, grup üyelerinin ihtiyaç ve sorunlarına uygun amaç, yöntem ve tekniklerin belirlenmesi ve seçilen kuramsal yaklaşımın grup üyelerinin sorun ve ihtiyaçlarına uygunluğu bu anlamda göz ardı edilmemesi gereken bir unsur olarak değerlendirilebilir. Denetimli serbestlik bünyesinde yapılandırılması ve sürdürülmesi düşünülen grup çalışmasının kuramsal yaklaşımları, aslında grup çalışması içeriğinin de nasıl oluşturulması gerektiğine ilişkin ipuçları vermektedir. Başka bir deyişle, grup sürecinde hangi konuların ne kadar ağırlıkla ele alınacağı ya da hangi tekniklerin kullanılacağı belirlenebilmektedir. Bu bağlamda, ataerkil toplumsal yapı ve toplumsal cinsiyetle bağlantılı konuların tartışılması, şiddet tanımlaması yapılması, şiddet davranışının inkârının üstesinden gelinmesi, şiddetin etki ve sonuçlarının fark edilmesi, şiddetin öğrenilen ve değiştirilebilen bir davranış olduğunun kabul edilmesi, öfke ile bağlantılı duygu ve düşüncelerin fark edilmesi, sağlıklı iletişim yöntemlerinin öğrenilmesi ve denenmesi, öfke kontrolü sağlanabilmesi ve şiddet davranışının değiştirilmesini isteme gibi konular üzerinde konuşulması, tartışılması, deneyimlerin paylaşılması, rol oyunları ve diğer çeşitli tekniklerle ele alınması gündeme gelmektedir. Grup çalışmasının etkili olmasında önemli olan bir diğer unsur, grup sürecine ilişkindir. Grup çalışmasının doğası gereği ilgi, sevgi, saygı, güven, anlayış, dayanışma, paylaşma, geribildirimde bulunma, geribildirim alma, kendini açma, yüzleşme, destek olma ve destek alma, iletişim ve etkileşim sürecin ilk oturumundan son oturumuna kadar ve oturum boyunca hissedilmeli ve yaşanmalıdır. Bunun için başta grup yöneticisinin ve varsa yardımcısının, grup iklimini bu yönde oluşturması ve rol model olması gerekmektedir. Aldıkları denetimli serbestlik cezasının infaz süreci içinde bulunan yükümlüler, toplum yaşamındaki sorumluluklarını sürdürürken bir dizi sorunla karşılaşabilmekte, zaten almış oldukları cezanın kendilerinde yarattığı baskı altında ezilirken yeni zorluklarla mücadele etmekte güçlük çekebilmektedirler. Böyle bir süreç içinde denetimli serbestlikteki grup çalışmasına katılan yükümlünün, standardize edilmiş bir grup sürecinden ziyade, az önce ifade edilen koşullar ve grup çalışmasının özelliğini de göz önünde bulundurularak yarı-yapılandırılmış bir grup sürecinde ele alınması uygun olacaktır. Başka bir ifadeyle, değişim ve gelişim yaratma amacıyla yapılandırılan grup çalışmasının sorun ve ihtiyaç odaklı, insancıl değerleri ön planda tutan, bireyselleştirme, saygı ve güven değerlerini temel alan bir yapıda olması, belirlenen amaçlara ulaşmak amacıyla oturumlar bazında hangi konuların ele alınacağı planlanmakla birlikte üyelerin “şimdi ve burada”larına dikkat eden bir hassasiyetle grup sürecinin yürütülmesi gerekmektedir. Grup sürecinde yapılması gereken en önemli şey, grup üyesinin yani yükümlünün sadece ve sadece insan olması sebebiyle saygı gösterilmesi gereken bir birey olduğunu hissettirmek, onu önemsemek, kendini açmasını sağlamak, dinlemek ve farkındalık kazandırarak değişim yaratmaktır. Tüm bunların hayata geçirilmesinde, standardize edilmiş, oturum oturum hangi konunun hangi yöntem ve tekniklerle yapılacağının belirtildiği bir süreç, hedeflenen sonucun alınmasını büyük ölçüde sekteye uğratacaktır. Çünkü insan; duyguları, düşünceleri, davranışları, yaşam deneyimleri, değerleri vb. ile biriciktir ve grup çalışmasının amacı bu çeşitlilik içinde etkileşim yaratarak sorunun çözümlenmesidir. Bunu ortadan kaldıracak her türlü ele alış, uygulamanın belli düzeyde kalması ile sonuçlanacaktır. Yalnız denetimli serbestlikteki grup çalışmaları anlamında değil, aslında bir bütün olarak tüm grup çalışmalarına bakıldığında yarı-yapılandırılmış modelin etkili sonuçlar verme olasılığı yapılandırılmış modele göre çok daha yüksektir. Ancak grup sürecini bu niteliklerle yürütebilecek grup yöneticisinin donanımı da ele alınması gereken bir başka unsurdur. Denetimli serbestlik uygulamalarındaki profesyonellere bakıldığında, sosyal hizmet uzmanları (sosyal çalışmacılar) aldıkları mesleki eğitim nedeniyle bu tarz grup çalışmalarını yapılandırma ve yürütme bilgi ve becerisine sahiptir. Çünkü genelci sosyal hizmetin mezzo düzey uygulamaları olarak da ifade edilen grup odaklı sosyal hizmet uygulamaları ya da gruplarla sosyal hizmet uygulamaları, tam da yukarıda belirtilen temel ilkeler çerçevesinde ele alınmaktadır. Ayrıca, çeşitli eğitimlerle (psikodrama, grup psikoterapisi gibi) gruplarla çalışma yönünden donanım sahibi olan diğer meslek grupları da (psikologlar) belirtilen nitelikteki grup çalışmalarını yürütebileceklerdir. 109 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Eşine Şiddet Uygulayan Erkeklere Yönelik Nasıl Bir Grup Çalışması? Temel Öneriler Listesi Eşine şiddet uygulayan erkeklere yönelik farklı kurumlar bünyesinde farklı düzeylerde psiko-sosyal iyileştirme programlarının yürütülmesi gerekmektedir. Gerçekleştirilecek bu programların aşağıda ifade edilen belli kurumsal amaçlar dışında1ama genelde bu ilkesel amaçlar çerçevesinde yapılandırılmasının ve belirtilen değerleri içerecek yapıda sürdürülmesinin sorunun çözümünde başarı sağlanma olasılığını artıracağına inanılmaktadır. Eşine şiddet uygulayan erkeklerin özellikleri, gerek ulusal gerekse uluslararası uygulamalardaki bu erkeklere sunulan programların içeriği, etki ve sonuçları düşünüldüğünde denetimli serbestlik bünyesinde eşine şiddet uygulama gerekçesiyle hüküm almış erkeklere sunulacak grup çalışmalarını şu içerik ve yöntemlerle yapılandırılmasında yarar olduğu düşünülmektedir; Şiddet, her alanda, her düzeyde ve her toplumsal yapı içinde ne yazık ki var olabilmektedir. İletişimsizliğin, güç ve kontrol kurma isteğinin, ihlal etmenin, baskılamanın ve baskılanmanın, olumsuzlamanın ve olumsuzlanmanın, engellemenin ve engellenmenin, kendini doğru ifade edememenin bir sonucu ve öğrenilmiş bir yanlış sorun çözme yöntemi daha doğrusu sorun çözememe yöntemidir. Kadına yönelik şiddet ise bir toplumsal cinsiyet sorunudur ve eril yapının bir sonucudur. Kadının ikincilleştirilmesi ve baskı altında tutulması gerektiği yönündeki eril algının tezahürüdür. İnsan hakları suçudur. Cezai yaptırımın gerekliliği kadar davranış değişimi için ciddi bir müdahalenin de gerekli olduğunun kanıtıdır. Çünkü ceza alan ve infaz sürecini tamamlayan herkes için tekrar şiddet davranışı sergilemediğini söylemek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, yapılandırılacak grup çalışmasında burada belirtilen ve detayları bulunan tanımlamaları, etki ve sonuçları bilmek, içselleştirmiş olmak ve sorunun çözümü için samimi bir mücadele çabası içinde olmak gerekmektedir. Grup çalışmasına katılacak yükümlüler, her ne kadar eşlerine şiddet uygulama gerekçesiyle ceza almış olsalar da şiddet davranışlarını inkâr etme ve/veya şiddete neden olan davranışlarının nedenini eşlerinin özelliklerine bağlama eğiliminde olabileceklerdir. Bu nedenle, yapılandırılacak grup çalışmasının özellikle ilk oturumları, yükümlülerin bu dirençlerini çözme üzerine odaklanmalıdır. Eşine şiddet uygulayan erkeklerden oluşacak grubun üyelerinin suç türü bakımından homojenliğine dikkat edilmesinde yarar olacaktır. Başka bir ifadeyle, üyelerin yaşları ve eğitim düzeyleri gibi özelliklerinin farklı ve hatta çeşitli olmasının yanında ceza almalarına neden olan davranışları benzer olmalıdır. Üyelerin şiddet davranışlarının yanında alkol ve/veya uyuşturucu madde bağımlılığı ya da çeşitli ruhsal hastalıklarının olup olmadığının da dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Bağımlılığın ya da sahip olunan ruhsal hastalığın düzeyine göre yükümlünün grup sürecine katılımına onay verilebilmekle birlikte, yapılacak bireysel görüşmelerin sayısı ve sıklığının tekrar gözden geçirilmesi gerekecektir. Grup çalışmasının etkili olabilmesi için grup amacının, kuramsal yaklaşımların ve içeriğin grup üyelerine en uygun şekilde tasarlanmasında yarar vardır. Bunun için, grup çalışması yapılandırma sürecinde grup yöneticisinin ve varsa yardımcısının yükümlülerle birebir görüşmeler yaparak onları daha yakından tanıması ve grup sürecini anlatmasında yarar olacaktır. Yükümlüler, her ne kadar mahkemece verilen cezanın infazı için ya da şartlı salıverme sonucu grup çalışmasına katılma zorunluğu içinde olsalar da belirtilen tarzdaki yaklaşım, yükümlünün grup çalışması öncesi sürece katılmasını ve çalışmaya gelme yönünde daha istekli olmasını sağlayabilecektir. Eşine şiddet uygulayan yükümlülere yönelik sunulacak grup çalışması daha önce de ifade edildiği gibi temelde iki kuramsal yaklaşım odağında yapılandırılabilir: Feminist ve bilişsel davranışçı yaklaşım. Bu kapsamda ele alınacak konular -grup üyeleri ile yapılan bireysel görüşme sonuçları hariç- ataerkil toplumsal yapı ve toplumsal cinsiyetin kadın ve erkek açısından nasıl yapılandırıldığını öğrenme, şiddet tanımları yapma, şiddet davranışının inkârının üstesinden gelme, şiddetin etki ve sonuçlarının fark etme, şiddetin öğrenilen ve değiştirilebilen bir davranış olduğunu kabul etme, şiddet davranışının değiştirilmesini isteme, öfke ile bağlantılı duygu ve düşüncelerin farkına varma, sağlıklı iletişim yöntemlerini öğrenme ve deneme öfke kontrolü sağlayabilme ve yeni davranışları uygulama gibi temel konularda olmalıdır. 1 Çalışma kapsamında belirtilen grup çalışması, Adalet Bakanlığı bünyesindeki denetimli serbestlik uygulamaları kapsamındaki çalışmalar göz önünde bulundurularak önerilmiştir. 110 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Grup çalışmasının yapısal özelliklerine bakılacak olursa, grubun 10-12 üyeden oluşan kapalı grup olması söz konusudur. İncelenen benzer amaç ve içerikli programların farklı oturum sayılarında gerçekleştirildiği görülmüştür. Auchter (2008: 131) denetimli serbestlik kararı verilen erkeklere sunulan programların, 26 haftalık veya daha fazla haftadan oluşan ve haftada iki saatlik oturumlar şeklinde düzenlendiğini belirtmektedir. Bu anlamda literatürde sıklıkla vurgu yapılan “DuluthModeli”nineyaletlere göre farklılık göstermekle birlikte genellikle 26 haftalık oturumla ele alındığı anlaşılmaktadır (Featherstone, Rivett ve Scourfield 2007: 101).Bir diğer model olan “Emerge Modeli”, 48 haftalık bir programdır ve iki aşamaya ayrılmaktadır. İlk sekiz hafta uyum ve kalan 40 hafta grup çalışması şeklinde yürütülmektedir(http://www.emergeamerica.org/about,http://www.emergeamerica.org/training. 18.04.2015; akt.: Çelik, 2015: 63). Son olarak, eşine şiddet uygulayan erkeklerle “Amend Modeli” kullanılmaktadır.AmendModeli’nin uygulama süreleri çeşitli olmakla birlikte standart program 36 haftadır (Çelik, 2015: 65). Uygulamadaki bu programlar, Türkiye’de gerçekleştirilmesi planlanan grup çalışma sürelerine ilişkin ipuçları vermektedir. Bu anlamda, uygulanacak çalışmaların en az 24 oturumluk (altı aylık sürelerde) olması ve oturumların en az 90 dakikalık sürelerde gerçekleştirilmesi uygun olacaktır. Radikal bir öneri olmakla birlikte, grup çalışmasına katılan yükümlülerin çoğunun herhangi bir işte çalıştığı varsayımından hareketle oturumlar akşam saatlerinde gerçekleştirilebilir. Bu, yükümlünün işyerinden ayrılırken hissedeceği baskının azalması ve çalışmaya odaklanarak gelmesi bakımından önemli görülebilir. Grup çalışmasının bitimini takip eden birinci, üçüncü, altıncı ve on ikinci ayların sonunda izleme çalışmalarının yapılması, program etkililiğini değerlendirmede yardımcı olacaktır. Planlanan grup çalışmasında önemli olan bir diğer unsur, çalışmanın nerede yürütüleceğidir (Çelik, 2013: 59). Bu konuda farklı görüşler vardır. Görüşlerden biri, grup çalışmasının denetimli ve kontrollü bir ortamda verilmesinden yanadır. Bu bağlamda, denetimli serbestlik müdürlükleri grup çalışmalarının yürütülebileceği (hâlihazırda da sürdürüldüğü gibi) yerlerdendir. Bunun yanı sıra diğer görüş, yükümlülerin ulaşımlarının kolay olabileceği,denetim ve kontrol mekanizmasının hissedilmediği yerlerde yapılması yönündedir. Bu bakımdan, üniversite kampüslerindeki salonlar ya da sivil toplum örgütlerine ait mekânlar uygulama açısından değerlendirilebilir. Uygulanacak grup çalışmasındaki önemli konulardan bir diğeri de, aslında daha önce ifade edildiği gibi, grup sürecinin işlenişine dairdir. Yükümlülerin işledikleri suç, almış oldukları ceza ne olursa olsun sorgulayıcı ve yargılayıcı olmaksızın kabul edilmeleri ve saygı çerçevesinde iletişim kurulması gerekmektedir. Her insanın biricik olduğuna ve suç teşkil eden davranışlarının değiştirilerek istendik yönde davranış sergilemelerinin sağlanabileceğine inanılmalıdır. Denetimli serbestlik cezası almış ve grup çalışmasına katılma yükümlülüğü bulunan erkeklerle yapılacak çalışmanın daha önce de belirtildiği gibi yarı-yapılandırılmış formda olması önemlidir. Bu, sürecin daha etkili işlemesinde ve istendik sonuçların alınmasında yararlı olacaktır. Her oturumun kendi içinde değerlendirilmesi, bir önceki oturumu takip eden konunun o haftaki oturuma gelen yükümlülerin “şimdi ve burada”larıylauyumlu olup olmadığının değerlendirilmesi ve uygun konu ya da faaliyetlerin gerçekleştirilmesi önemlidir. Yükümlüyle karşılaşılan ilk andan, çalışmanın sonlandırılmasına ve izleme çalışmalarına kadar her zaman yükümlüyle saygı ve güven çerçevesinde iletişim kurulması gerekmektedir. Bu, insani hizmetlerde görev yapan profesyoneller için çok temel bir ilke olmakla birlikte, bireysel sorunlar, iş yükü yoğunluğu veya çeşitli nedenlerle göz ardı edilebilmekte ya da layıkıyla yerine getirilememektedir. Bu açıdan, her bir profesyonelin de insan olduğu ve yorulup hata yapabileceği anlayışından hareketle gerekli düzenlemelerin yapılması, uygun çalışma saatleri ve ortamlarının yaratılması gerekecektir. Daha önce ifade edilen, yükümlülerin iş çıkışı grup çalışması yapma ihtimalinde, grup yöneticisinin ve yardımcısının farklı bir çalışma planının olması gündeme gelebilecektir. Grup çalışmasını yürütecek yöneticinin uygulama bilgi ve becerisi kadar önemli olan bir başka unsur, cinsiyetidir. Literatüre yansıyan uygulamalarda grup çalışmasını yürütecek grup yöneticisinden ve yardımcısından en az birinin kadın olması, çalışmaya katılan yükümlü erkeklere kadın bakış açısını sunmak açısından yardımcı olmaktadır. Grup yöneticisinin 111 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation kadın, yardımcısının erkek olduğu uygulamalarda ise erkek yardımcının sorumlulukları çok önemlidir. Çünkü yükümlü erkekler, kadın-erkek tartışmalarının yaşandığı anlarda erkek yöneticiyi taraflarına çekmeye çalışabileceklerdir. Toplumsal cinsiyet ve şiddet sorunsalına hâkim ve duyarlı bir erkek grup yöneticisi ya da yardımcısı, söylemleri ve davranışlarıyla yükümlü erkeklere rol model olabilecektir. Bu anlamda, cinsiyetleri ne olursa olsun grup yöneticisi ve yardımcısının ele aldıkları konularda net ve anlaşmalı bir sorumluluk dağılımı içinde hareket etmelerinde yarar vardır. Grup çalışması süresince ele alınacak konularda farklı uygulama tekniklerinin, faaliyetlerin ve ev ödevlerinin olması önemidir. Söz konusu faaliyet ve teknikler, grup çalışmasının kuramsal yaklaşımları ve grup üyelerinin temel ihtiyaç ve sorunları çerçevesinde oluşturulup gerçekleştirilebilir. Genel olarak uygulamalarda takip ve izleme, oldukça önemlidir ancak çeşitli nedenlerle genellikle eksik kalmaktadır. Bir algı ve buna bağlı davranış değişim süreci olarak görülebilecek grup çalışmasının sonrasında çalışmaya katılan üyelerle görüşmeler yapılması, varsa eşlerinden değerlendirmeler alınması ya da farklı içerikte kısa süreli grup çalışmalarına dâhil edilmeleri davranış değişiminin kalıcı olup olmadığı ve çalışmanın etkililiği hakkında bilgiler verecektir. Uygulanan grup çalışmasının oturumlar ve üyeler bazında değerlendirilmesinin yanında bir bütün olarak çalışmanın değerlendirilmesi, sonraki grup çalışması uygulamalarına yönelik değişikliklerin ve önerilerin getirilmesi ile başarılı ve etkili çalışmaların artmasını sağlayacaktır. SON SÖZ YERİNE Şiddet, bir suçtur. Şiddetin suç olduğu gerçeği kadar açık olan bir başka unsur, şiddetin önlenebileceği ve şiddet davranışının değiştirilebileceğidir. Bu yönde oluşturulan her yasal düzenleme ve hayata geçirilmesi planlanan her çalışma oldukça değerlidir. Bu düzenlemelerin ve uygulamaların etkili ve başarılı olmasında içeriğe ve bağlama uygunluk çok önemlidir. Bu çalışmada, konunun genel görünümü dikkate alınarak Türkiye gerçekliğinde yurtdışı uygulamalarının da değerlendirilmesi ile genel bir öneriler paketi oluşturulmaya çalışılmıştır. Sorunun içerik ve boyutu çok derin ve çok boyutludur. Bu nedenle, sorunun taraflarını kapsayan bir ekibin oluşturularak önerilerin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesinde yarar vardır. KAYNAKÇA Anderson, J. (1997). Socialworkwithgroups: A process model. NY: Longman. Auchter, B. (2008). Guesteditor’sıntroduction. Journal of ViolenceAgainstWomen, 14 (2): 131-135. Çelik, G. (2013). “Eşine şiddet uygulayan erkeklere yönelik grup çalışması: Bilişsel davranışçı yaklaşımla yapılandırılan grup sürecine bakış.” Aile ve Kadın Sempozyumu Bildiri Kitabı. (Yayına Hazırlayanlar: Gülsüm Çamur Duyan, Dolunay Şenol, Sıtkı Yıldız). 16 Mayıs 2013, Kırıkkale. Çelik, G. (2015). “Eşine şiddet uygulayan hükümlü erkeklerin özellikleri ve toplumsal cinsiyet algıları”. Yayınlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı. Ankara. Eisikovits, Z. C. ve Edleson, J. L. (1989). Interveningwith men whobatter: A criticalreview of theliterature. Social Service Review, 63: 384-413. Featherstone, B.,Rivett, M. ve Scourfield, J. (2007). Workingwith men in healthandsocialcare.London: Sage Publications. Feder, L. ve Forde, D. R. (2000). A test of theefficacy of courtmandatedcounselingfordomesticviolenceoffenders: TheBrowardexperiment (NIJ Publication No. 184752). Washington, DC: NationalInstitute of Justice. Healey, K., Smith, C. ve O’Sullivan, C. (1998). Battererintervention: Program approachesandcriminaljusticestrategies. U.S. Department of Justice. Naar, R. (1993). Grup psikoterapisine ilk adım. (Çev.: Nesrin Hisli Şahin). Ankara: İmge Kitabevi. Rosenfeld, B. D. (1992). Court-orderedtreatment of spouseabuse. ClinicalPsychologyReview, 12: 205-226. 112 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Sheafor, B. W. ve Horejsi, C. J. (2014). Sosyal hizmet uygulaması: Temel teknikler ve ilkeler. (Birinci Basım). (Çev. Ed.: Durdu Baran Çifci). Ankara: Nika Yayınları. Tolman, R. M. ve Bennett, L. W. (1990). A review of quantitativeresearch on men whobatter. Journal of InterpersonalViolence, 5: 87-118. http://www.who.int/violence_injury_ prevention /violence /status_report/2014/en/. Erişim:22.04.2015. http://www.milliyet.com.tr/kadina-yonelik-siddetin-haritasi-gundem-1924868/. Erişim:17.04.2015. http://www.bianet.org/bianet/kadin/161765-2014-teemniyet-e-gore-133 17.04.2015. haberle re-gore-281-kadin-olduruldu. 113 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation DENETİMLİ SERBESTLİK HİZMETLERİNDE PERSONEL GELİŞİMİ VE EĞİTİMİNE GENEL BAKIŞ Duygu Altın Psikolog Yalova Denetimli Serbestlik Müdürlüğü duygu.altin@gmail.com GİRİŞ Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamındaki oldukça stresli görülen çalışmalar, hem yükümlü rehabilitasyonunu hem de mahkeme kararının infazını içerdiğinden birçok amaca yönelik yürütülen çok kapsamlı çalışmalardır. Mahkeme kararının infazını yerine getirirken bir yandan rehabilitasyona yönelik çalışmalar yürütmek denetimli serbestlik personelinin rol çatışması yaşamasına neden olabilmektedir1. Bu durumda, personelin nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda etkili olan faktörler bu çalışmada öncelikle incelenmiş, sonrasında ilgili önerilerle birlikte söz konusu rol çatışmasının sonucu olarak ortaya çıkabilecek tükenmişlik, toparlanma, iş stresi vb. faktörlerin birbiriyle olan ilişkisi değerlendirilmiştir. PERSONEL TUTUMUNDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER Meslek, Görev ve Eğitim Faktörü İş/rol modeline göre personelin sahip olduğu meslek ve görevin yaklaşım türünde belirleyici olduğu belirtilmektedir. ABD denetimli serbestlik hizmetlerinde yürütülen bir çalışma bu modeli destekleyen sonuçlar vermiştir2. Cezaya ve rehabilitasyona yönelik personelin yaklaşımlarını ve tutumlara etki eden faktörleri inceleyen bir diğer çalışmada, mesleki farklılıklar olduğu görülmüştür. Örneğin tedavi personelinin infaz personeline göre cezayı daha az desteklediği görülmüştür. Cezaevinde çalışan memurların ve öğretmenlerin denetimli serbestlik görevlilerine göre daha cezalandırıcı bir yaklaşım sergilemeleri, eğitimden çok mesleki rolün yaklaşım türünü etkilediğini düşündürmektedir. Eğitim seviyesi arttıkça, daha rehabilitasyon odaklı yaklaşımların sergilendiği bulunmuştur. Eğitim içeriğinin etkisinde ise çelişkili sonuçlar mevcuttur. Kimi çalışmalar sosyal bilimler içerikli eğitim alanların daha rehabilitasyon odaklı yaklaşımlar sergilediğini gösterirken, sosyal bilimler odaklı eğitim almanın yaklaşım türünü etkilemediğini gösteren çalışmalar da mevcuttur. Karar Vericilerin Bakış Açısı Karar vericilerin bakış açısı birbirinden farklı bu iki yaklaşımdan hangisinin daha ön planda olacağını belirleyen bir unsur olarak görülmektedir. 1970’lerdeki çocuklar için yetişkinlerden ayrı bir sistemin yer almasının altındaki rehabilitasyon ağırlıklı yaklaşımın yerini 1980’lerde ve 1990’larda yetişkinlerdeki yaklaşıma benzer şekilde yargılama süreci modeli söz konusu olmuştur. Yükleme Teorisi Ayrıca yükleme teorisine göre, kişilerin suçun nedenlerini neye yükledikleri yaklaşımlarını etkilemektedir. Örneğin suçun kişisel nedenlerden kaynaklandığını savunanlar daha cezalandırıcı bir yaklaşım sergilerken, sosyo-ekonomik durum gibi çevresel faktörlerden kaynaklandığını düşünenler ise daha rehabilitasyon odaklı bir yaklaşım sergilemektedir3. 1 Troy J. Allard, Richard K. Worthley, Anna L. Stewart, Role Conflict in Community Corrections, Psychology, Crime and Law, C.9, sy.3, (2010),279-289. 2 Vera Lopez, Margaret Russell, Examining the predictors of juvenile probation officers’ rehabilitation orientation, Journal of Criminal Justice, C.36, (2008), 381-388. 3 Michael J Leiber, KimberlySchwarze, Kristin Y Mack, “The effects of occupation and education on punitive orientations among juvenile justice personel”, Journal of Criminal Justice, c.30. s.4, Haziran-Ağustos 2002, s.303-316. 114 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Yaş ve Öz Yeterlilik Gençleri uygun ruh sağlığı bakımına yönlendirmede denetimli serbestlik görevlilerinin ruh sağlığı konusundaki bilgi ve görüşleri gibi kişisel özellikleri ile iş yükü gibi sistemi ilgilendiren özelliklerin etkili olduğu görülmüştür. Günlük vaka yönetimi uygulamalarının hangi bireysel özelliklerle ilgili olduğunu araştıran, 15 bölgeden 200 Denetimli Serbestlik görevlisinin katıldığı bir çalışmada, üç tür yaklaşım incelenmiştir: caydırıcılık, tedavi ve onarıcı adalet. Denetimli serbestlik görevlilerinin gençlerle iletişim kurarken aynı anda farklı yaklaşımları birden sergiledikleri, yaşı büyük olanların vakalarıyla daha az irtibat kurdukları, yaşı büyük olanların daha az caydırıcı yaklaşımı tercih ettiği, kendine ruh sağlığı konusunda güvenen personelin daha çok tedavi ve onarıcı adalet yaklaşımı sergilediği görülmüştür4. EĞİTİM Dünya’da denetimli serbestlik hizmetlerindeki eğitim faaliyetleri incelendiğinde hem akademik eğitimlerin hem hizmet içi eğitimlerin yer aldığı görülmektedir. Örneğin Norveç Personel Akademisi Islah Hizmetleri 2 yıl süren NOKUT tarafından 2012 yılında akredite edilmiş bir personel eğitim programına sahiptir5. Birleşik Krallık’ta denetimli serbestlik görevlilerinin önemli bir kısmı daha önce edindikleri niteliklere bağlı olarak akademik kredi elde etmiştir ya da daha kısa ilgili bir dereceleri olduğundan ( 15 aylık) bir diploma programına katılmıştır6. Türkiye’deki denetimli serbestlik hizmetlerinin geliştirilmesinde personele yönelik gerçekleştirilen eğitimler önemli bir yere sahiptir. Bu amaçla, 2014 yılı içerisinde 53 eğitim faaliyeti gerçekleştirilmiş ve bu eğitimler kapsamında infaz ve koruma memuru ile uzmanlardan oluşan toplam 1.820 denetimli serbestlik personeline eğitim verilmiştir7. Denetimli serbestlik hizmetlerinde verilen hizmet içi eğitimlerin etkinliğine yönelik literatürde çalışmalar mevcuttur. Örneğin vaka formulasyonu eğitim paketi geçiştirmeyi ve eğitimi değerlendirmeyi hedefleyen bir çalışmada vaka formulasyonunun tedavi planını geliştirme potansiyeline sahip olduğu görülmüştür8. Kanada’da gerçekleştirilen risk-ihtiyaç-duyarlılık modeline dayanan denetimli serbestlik personeli eğitiminin değerlendirilmesi amacıyla yürütülen bir çalışmada, eğitimin hem personel hem de yükümlüler üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Çalışmanın sonuçları aynı zamanda sürekli beceri gelişiminin önemini vurgulamaktadır. Klinik geribildirim alan ve aylık toplantılara katılan, ve yenileme eğitimleri alan denetimli serbestlik görevlilerinin eğitimlerde öğrendikleri becerileri daha çok sergiledikleri ve görüşmelerini önemli sorunlara( suça itici ihtiyaçlar vb.) daha iyi odaklayabildikleri görülmüştür9. Birleşik Krallık’ta SEED eğitimi alan personel üzerinde eğitimin olumlu etkileri gösterilmiştir10. TOPARLANMA/TÜKENMİŞLİK Travmatik olaylara maruz kalma riskinin yüksek olduğu bir yer, içinde yer alan kişilerin psikolojik iyi olma durumları üzerinde önemli etki yaratmaktadır (Paton&Violanti,1996)11. Buna bir örnek olarak aşağıda yer alan vaka sunulabilecektir: “Benim ilk vakam adam öldürmeye teşebbüstü. Yükümlü bana gururla detaylarını anlattı. Bu ağırdı. Bununla başa çıkmam gerektiğini düşündüm, çünkü stajımı yapmıştım. Herkes stajımı yaptığımı ve herşeyi bildiğimi düşünüyordu. Başlangıçta daha önce ne yaptığım hatırlayamadım. İşler iyi gitmiyordu, fakat kimse farketmedi. Kendi kendime her şeyle 4 Evan Holloway,Sarah Downs, Matthew Aalsma, “Juvenile Probation Offıcer Mental Health Competency and Age as Predictors of Case Management Practices”,Journal of Adolescent Health, c.52, (2013), s.1–.20 5 http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Undheim.pdf (15.11.2015) 6 http://www.justice.gov.uk/downloads/publications/corporate-reports/MoJ/government-repsonse-role-of-probation-service.pdf (15.11.2015) 7 http://www.cte.adalet.gov.tr/menudekiler/raporlar/2014_faliyet_raporu/files/cte-faaliyet%20raporu.pdf (15.11.2015) S. Brown, , L. Hedges, G. Patel, C. Duggan, “The Development of a Case Formulation Training Package for Probation Staff, Forensic Psychiatry C.1,2. Makale 1659 9 James Bonta,Guy Bourgon, Tanya Rugge,Terri-Lynne Scott, Annie k. Yessine,Leticia Gutierrez,Jobina li, “An Experimental Demonstration of Training Probation Officers in Evidence-based Community Supervision”,Criminal Justice and Behavior,C.38, sy.11,(2011), s.1127-1148. 10 https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/224308/probation-views-seed-pilot.pdf 11 http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Vogelvang.pdf (15.11.2015) 8 115 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation başaçıkabilmemin beklendiğini düşündüm. Yardım istememden biraz zaman önceydi. Netleştirmek için sormaya korkuyordum ve kısa bir süre içerisinde sinirlerimin bozulacağını düşünüyordum. İlk yıl düzenli rehberlik almaya ihtiyacınız var. Kurslara gitmeye başladım, kendi performans hedeflerime ulaşabilmek için kendime özel zamanlarda da çalışmaya ve meslektaşlarıma sorular sormaya başladım. Şimdi işler daha yolunda gidiyor, meslektaşlarıma daha çok yaklaşıyorum. Süpervizörüm bir noktadan sonra bana daha çok zaman ayırmaya başladı( Hollanda Denetimli Serbestlik görevlisi, İlkbahar, 2013)”12. Toparlanma, “Bireylerin ya da grupların kendi psikolojik ya da fiziksel kaynaklarını ve becerilerini zorlayıcı olayları anlamlı ve yönetilebilir hale getirmesine izin verecek şekilde kullanabilmesi olarak tanımlanmaktadır13. Avrupa’da yürütülen bir çalışma: SPORE projesi Şekil 1: SPORE projesinin teorik temelini oluşturan model (kesik çizgiler negatif etki, diğer çizgiler pozitif etki anlamına gelmektedir) SPORE projesi Avrupa’daki denetimli serbestlik görevlilerinin iyi olma durumunu ele almaya yönelik geliştirilmiştir. Personelin kapasitesinin ve kişisel uygunluğunun çalıştıkları kompleks işin etkinliğine olan yakın ilişkisinin kabullenilmesi anlamına gelmektedir. Projenin amaçları arasında: Denetimli serbestlik birimlerindeki iyi uygulama örneklerini tanımak, çalışanların iyi olma durumunu ve toparlanmasını desteklemek amacıyla ceza adalet kurumlarının kaynaklarını ve destek mekanizmalarını güçlendirmek, stres, travma ve tükenmişliği önlemek yer almaktadır. Proje Mart 2012 ile Eylül 2013 tarihleri arasında uygulanmış, Letonya Denetimli Serbestlik Hizmetleri tarafından başlatılmış, koordine edilmiş ve yönetilmiştir. Proje ortakları Estonya, CEP, Avans Üniversitesi (Hollanda, York Üniversitesi( Birleşik Krallık), ve Fund IGA(Bulgaristan) yer almaktadır. Denetimli serbestlik görevlilerinin toparlanmasını etkileyen faktörler araştırıldığında, yükümlülerin toparlanma üzerinde asıl negatif etkiyi yaratan faktör olmadığı sonucuna varılmıştır. Çalışanın toparlanması , iş doyumu ve başa çıkabilme stili olarak ölçüldüğünde, kurumun ve ekibin özellikleriyle gelişmekte ya da tehdit altında olmaktadır. Aynı zamanda bireysel özellikler etken olarak görülmektedir14. Portekiz’de denetimli serbestlik görevlileri üzerinde yapılan bir çalışmada, toparlanmanın yüksek seviyede olması, daha pozitif başa çıkabilme becerileriyle bağlantılı bulunmuştur. Depresyon, anksiyete ve stres seviyelerinin yüksek olması pozitif başa çıkabilme becerilerinin düşük olmasıyla orantılıdır15. 12 Bas Vogelvang, Jo Clarke, Aleid Sperna Weiland, Nanne Vosters, Lori Button, “Resilience of Dutch probation officers: A critical need fora critical profession”, EuropeanJournal of Probation, (2014), C.6, sy,2,s 126. 13 Aaron Antonovsky, Personality and health: Testing the sense of coherence model. In H.S. Friedman (Ed.)”, Personality and disease, John Wiley & Sons, New York 1990,s. 155-177. 14 Vogelvang, a.g.e., s.126. 15 M. Lima, M. Marques, M. Cunha, H. Espírito-Santo, “Depressive andAnxious Symptoms, Stress, Coping and Resilience in Probation Offi- 116 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Türkiye’de denetimli serbestlik uzmanlarının tükenmişlik düzeyleri üzerine yürütülen bir yüksek lisans tezi çalışmasında, mesleki farklılıklar bulunmuştur. Sosyal çalışmacıların diğer meslek gruplarına göre tükenmişlik düzeylerinin yüksek olduğu, grup çalışması yürütenlerin tükenmişlik düzeylerinin daha düşük olduğu bulunmuştur16. Süpervizyon Sosyal çalışma süpervizyonu yükümlülere verilen hizmetin kalitesini ve etkinliğini belirleyen en önemli faktörlerden biridir17. Genel anlamda süpervizyon, uygulamanın hesapverilebilirliğini sağlarken bireysel çalışana destekleyici bir öğrenme sağlayan, algılanan ihtiyaçlara yanıt olarak geliştirilen bir süreçtir18. Denetimli serbestlik hizmetleri kapsamında süpervizyon değerlendirildiğinde, süpervizyonun idari fonksiyonunun yanında eğitim fonksiyonu ve destek fonksiyonu da vurgulanmış, kıdemli denetimli serbestlik görevlilerince süpervizyon sağlandığı, bazen süpervizörler tarafından süpervizyon uygulamasının yalnızca personeli kontrol etme ve denetleme olarak algılandığı yanlış uygulamaların olabildiği belirtilmektedir. Personel süpervizyon eksikliğinin rol karmaşasına neden olabileceği ifade edilmiştir. Denetimli Serbestlik personelince süpervizyonun oldukça yararlı bulunduğuna dair araştırma sonuçları mevcuttur19. Kişilik bozukluğu olan yükümlülerle çalışırken klinik süpervizyon almanın olumlu etkileri ayrıca gösterilmiştir20. İş Doyumu/Stresi Whistler(1994) Florida’daki denetimli serbestlik görevlileriyle olan çalışmasındaki iş kaynaklı stresin temel nedenleri yetersiz maaşlar, politika geliştirmede personelin yer almaması, aşırı kağıt işi, yetersiz yönetim desteği ve meslek çatışmalarıdır İş kaynaklı stres ve iş doyumu ölçekleri verileri gözden geçirildiğinde, personelin %79’unun yetersiz maaştan dolayı strese sahip olduğu görülmektedir. Terfi imkanlarının az olması yine iş kaynaklı stresin sebepleri arasında yer almaktadır. Görevlilerin yaklaşık %74’ü aşırı kağıt işi ile meşgul olduğunu, %79’ü güzel bir işi zor hale getiren kurallar ve prosedürler olduğunu, %81’ni yöneticilerini işlerinde yeterli bulmadıklarını belirtmiştir21. Denetimli serbestlik görevlileri asıl görev aldıkları işlerin değil, kurumsal faktörlerin iş tatminsizliğine yol açtığını belirtmektedir. Bu, daha önce söz edilen SPORE projesinin sonuçlarını desteklemektedir. Türkiye’deki denetimli serbestlik hizmetlerinde görev alan personelin iş doyumunu inceleyen bir çalışmada, infaz ve koruma memurlarının denetimli serbestlik uzmanlarına göre iş doyumlarının daha fazla olduğu, bunun nedenleri arasında ise uzmanların eğitim düzeyinin işin gerektirdiğinden daha yüksek olmasının, iş yükünün rehberlik faaliyetlerini sağlıklı yerine getirmesine engel olmasının, yükümlülerin tekrar suç işlemelerinin uzmanlardaki başarısızlık algısını artırmasının yer aldığı belirtilmektedir22. ÖNERİLER Personel iş yükünün dengelenmesi denetimli serbestlik hizmetlerinde önemli bir konudur. Denetimli serbestlik vaka sorumlularındaki vaka yükü riskini azaltmak için kişilerin risk düzeylerini gözeterek bir vaka dağıtım modeli sunulmuştur. Bu şekilde görevliler arasındaki iş yükünün dengelenmesi amaçlanmıştır. Vakaların yüksek, düşük ve orta risk olma durumlarına göre gerektirdikleri çalışmalar değiştiğinden iş yükü dağılımında risk düzeyi belirleyici olarak değerlendirilmiş, cers”, Forensic Psychiatry, e-Poster WalkSession 29, konu: EPW29. 16 Şehrazat Aslanyürek Zorlu, Denetimli serbestlik uzmanlarının tükenmişlik düzeyleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 2014. 17 Ming Sum Tsui.Social Work Supervision-Contexts and Concepts,California- Sage 2005. 18 Elieen O’Neill, Professional supervision, Myths, Culture and Structure, Tipperary RMA Publications, 2005. 19 Sinead O’Connell, Staff Supervision Within the Probation and Wellfare Service, Department of Social Studies University of Dublin Trinity Colllege,June 2005. 20 Heather Wood, Gabrielle Brown.Psychoanalytically-informed clinical supervision of staff in probation services, Psychoanalytic Psychoteraphy, C.28, sy. 3, (2014), 330-344. 21 Calvin Simmons, John K. Cochrant, Willıam R. Blount,The Effects Of Job-Related Stress And Job Satisfaction On Probation Officers’ Inclinatıons To Qiıt, American Journal Of Criminal Justice, C.. 21 Sy,2, (1997),214-229. 22 Görkem Tuncer, M. Nafiz Duru, İş doyumu denetimli serbestlik şubelerinde çalışan personel örneği, İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi, C.3,sy.10, (2013), 115-142. 117 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation buna göre bir istatistiki model geliştirilmiştir23. Personel iş yükünün dengelenmesine katkı sağlayacak diğer bir uygulama örneği personelin eğitim ve tecrübe süresine göre dağılımın sağlanmasıdır. ABD’de başlangıç seviyesindeki personel göreceli olarak tehlikeli olmayan yükümlüleri denetleme iş yüküne sahiptir. Kıdemli görevli sınıfı terfi edilmiş bir pozisyondur ve madde kullanımıyla çalışan görevlileri, kamu denetimi görevlilerini ve salıverilme kontrol görevlilerini içermektedir. Madde kullanımı suçlusu görevlileri, madde kullanımı sorunu olanlarla çalışmaktadır. Kamu denetimi görevlileri ev hapsi-elektronik izleme denetimini yerine getirmektedir. Salıverilme kontrol görevlileri cezaevinden salıverilen yükümlüleri denetlemektedir. Son olarak, uzman pozisyonu, ayrıca terfi edilen bir pozisyondur ve şiddet suçlularını, cinsel suçluları, akıl hastalığı olan suçluları denetlemeyi gerektirir. Bu uygulama, yükümlülerin risk düzeyinin göz önünde bulundurularak iş yükü dağılımının sağlanmasını destekleyen bir örnek olarak sunulabilecektir24. SPORE projesi sonuçlarına göre, İş doyumunu artırmak için iş ortamının ve fiziksel ortamın hedeflenmesi önerilmektedir: Bu kapsamda yönetim stilinin, iş yükünün ve iletişimin kontrol edilmesi tavsiye edilmektedir. Toparlanma özelliklerinin psikometrik ölçümünün personelin kendi iyi olma durumunu düşünmesi açısından yararlı olacağı belirtilmektedir. Süpervizörlerin ve yöneticilerin kendi iyi olma durumlarını da gözlemlemesi teşvik edilmelidir. İş doyumunu ve adaptif kapasiteyi arttırmak için denetimli serbestlik çalışanlarının kopma(çok yoğun duygusal konularda personelin kendisinin ilgisini kesme ve konuları belirli bir çerçevede tutma becerisi) konusunda eğitilmesi önerilmektedir25. Toparlanma ve süpervizyon konularında diğer öneriler, Denetimli serbestlik hizmetlerinde personel eğitimi ve gelişimi üzerine Aralık 2013’te Hollanda’da yapılan CEP( the European Organization for Probation) atölye çalışması final önerilerinde yer almaktadır. Söz konusu öneriler göz önünde bulundurulduğunda; öncelikle bu konuda olmak üzere başlıklarına göre öneriler aşağıda yer almaktadır: Tükenmişlik, Toparlanma Liderler personeli motive etme konusunda önemli, yönetim becerileri konusunda eğitim almaları, Eğitim birimlerinin personel ihtiyacına yanıt vermesi, sahanın farkında olması, Personelin refahı anketlerle gözlenmesi, Özellikle psikologların dışarıdan süpervizyon almasının sağlanması, Hedeflerin oluşturulmasında sahiplenmeyi sağlamak için personelin dahil edilmesi, eğitim konuları belirlenirken personelin önerilerinin dikkate alınması, Yöneticilerden personele gurur duyulacak bir iş yaptıkları mesajını içeren geribildirimler, Etki yarattıklarını hissettirmek, Dışarıdan katılan süpervizörlerle grup toplantılarının düzenlenmesi, Personel Seçimi/Eğitim Kamuya mesleklerin tanıtımı, bunun yapılırken pozitif bir tanıtım olduğuna özen gösterilmesi, Personelin gerekli temel becerilerinin lisans eğitimlerinde yer aldığını göz önünde bulundurarak, denetimli serbestliğin temel odak noktasının artık rehabilitasyon olduğunu da dikkate alarak eğitim programları geliştirmek, sadece güvenliğe değil aynı zamanda etiğe odaklanmak, 23 Pamela K. Lattimore, Johanna R. Baker, Edward R Clayton,. A nonlinear multiple criteria model base for the problem of balancing caseload risk in probation departments, Computers & Industrial Engineering, C.35 sy.3-4),(1998), 511-514. 24 Calvin Simmons, John K. Cochrant, Willıam R. Blount,a.g.e., 215. 25 http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Vogelvang.pdf (17.11.2015) 118 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Öğrenci günlüğü- eğitimde katılımcılardan gün gün ne öğrendiklerini yazmalarını istemek, İletişim becerileri önem taşıdığından işe alım sürecinde grup ödevleri vermek, E öğrenme programlarında üniversitelerle işbirliği geliştirmek, Uzaktan eğitimlerin interaktif, video ve oyunlar içerecek şekilde tasarlanması, uzaktan eğitimin geleneksel eğitimin yerini almaması, birlikte yürütülmesi, Eğitimlerden sonra personelin edindiği becerileri kullanıp kullanmadığına yönelik takip eğitimlerinin düzenlenmesi, eğiticilerin işyerlerine giderek katılımcıların uygulamalarını değerlendirmesi, Eğitim modüllerinin çıktılarının eğitim başında ve sonunda değerlendirilmesi, Eğiticilerin ve personelin eğitimler sonrasında geribildirim vermesi için anket ve görüşmelerin gerçekleştirilmesi, İyi bir eğitim ortamının sağlanması( yiyecek içecek –fiziki koşullar dahil), sadece eğitim içeriğinin değil, örenmeye eğlence katılması, Personelin verdiği geri bildirimlerin dikkate alındığının netleştirilmesi. Motivasyon Gözlemlemenin ters çevrilmesi: aşağıdan yukarıya değerlendirme, Personele hangi konularda eğitim almak istediğini ifade etme fırsatı verilmesi, Romanya örneğinde yer aldığı gibi isimsiz personel geribildirim anketlerinin düzenlenmesi, Geribildirimlerin daha çok “ ileribildirim” niteliğinde olması, Genel maillerden çok kişiye özel mailler atılması, Sorunları çözmekten kurum yöneticisinin değil ekibin sorumlu olmasının farkında olunması, Öğrenme gelişiminden çok kariyer gelişimi adımlarının desteklenmesi, Takımlar ya da kişiler arası yarışmanın uyarıcı olabileceği, Koçluk görevini yerine getirecek rol modellerin motive olmuş ve tecrübeli kişiler olması, Liderlerin personeli dış baskılardan koruması26. SONUÇ Tablo 2: Çalışma kapsamında incelenen faktörlerin ilişkisini gösteren tablo 26 http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015) 119 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Denetimli serbestlik hizmetleri stresli çalışmaları içerdiğinden zor bir çalışma alanıdır. Yükümlülerin hakkında verilen mahkeme kararlarının uygulanması belirli kurallara ve yaptırımlara uygun davranmayı gerektirirken, diğer yandan çalışmalar iyileştirmeye yönelik olarak yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu durum, personelin rol çatışması yaşamasıyla ve kişiden kişiye rehabilitasyona yönelik bir yaklaşımla cezalandırıcı bir yaklaşım sergileme durumunun hangisinin daha ağır bastığının farklılık göstermesiyle sonuçlanabilmektedir. Rol çatışması, hangi tür yaklaşımın daha baskın olduğundan bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır27. Personelin yaklaşım türünde yaş, eğitim, görev, kanun koyucunun bakış açısı, suçun nedenlerine yönelik atıfları gibi pek çok faktör etkili görülmektedir. Personelin hangi tür yaklaşım türü sergileyeceğindeki bu değişken durum, rol çatışmasıyla sonuçlanabilmekte, rol çatışmasının ise, personel tükenmişliğiyle doğru orantılı olduğu, toparlanma becerisiyle ise ters orantılı olduğu görülmektedir. Eğitim ve süpervizyon toparlanma sürecine olumlu katkı sağlayabilecek faktörler in arasında görülmektedir. Denetimli serbestlik hizmetlerinde dünya genelinde personel eğitimi konusunda farklılıklar göze çarpmakta, Türkiye’de ise denetimli serbestlik çalışanlarının eğitimine önem verildiği ve çok sayıda hizmet içi eğitimle personel eğitimi ve gelişiminin desteklendiği görülmektedir. KAYNAKÇA Aaron Antonovsky, Personality and health: Testing the sense of coherence model. In H.S. Friedman (Ed.)”, Personality and disease, John Wiley & Sons, New York 1990,s. 155-177. S. Brown, , L. Hedges, G. Patel, C. Duggan, “The Development of a Case Formulation Training Package for Probation Staff, Forensic Psychiatry C.1,2. Makale 1659. Bas Vogelvang, Jo Clarke, Aleid Sperna Weiland, Nanne Vosters, Lori Button, “Resilience of Dutch probation officers: A critical need fora critical profession”, EuropeanJournal of Probation, (2014), C.6, sy,2,s 126. Calvin Simmons, John K. Cochrant, Willıam R. Blount,The Effects Of Job-Related Stress And Job Satisfaction On Probation Officers’ Inclinatıons To Qiıt, American Journal Of Criminal Justice, C.. 21 Sy,2, (1997),214-229. Elieen O’Neill, Professional supervision, Myths, Culture and Structure, Tipperary RMA Publications, 2005. Görkem Tuncer, M. Nafiz Duru, İş doyumu denetimli serbestlik şubelerinde çalışan personel örneği, İstanbul Aydın Üniversitesi Dergisi, C.3,sy.10, (2013), 115-142. James Bonta,Guy Bourgon, Tanya Rugge,Terri-Lynne Scott, Annie k. Yessine,Leticia Gutierrez,Jobina li, “An Experimental Demonstration of Training Probation Officers in Evidence-based Community Supervision”,Criminal Justice and Behavior,C.38, sy.11,(2011), s.1127-1148. Evan Holloway,Sarah Downs, Matthew Aalsma, “Juvenile Probation Offıcer Mental Health Competency and Age as Predictors of Case Management Practices”,Journal of Adolescent Health, c.52, (2013), s.1–.20 Heather Wood, Gabrielle Brown.Psychoanalytically-informed clinical supervision of staff in probation services, Psychoanalytic Psychoteraphy, C.28, sy. 3, (2014), 330-344. Michael J Leiber, KimberlySchwarze, Kristin Y Mack, “The effects of occupation and education on punitive orientations among juvenile justice personel”, Journal of Criminal Justice, c.30. s.4, Haziran-Ağustos 2002, s.303-316. Ming Sum Tsui.Social Work Supervision-Contexts and Concepts,California- Sage 2005. M. Lima, M. Marques, M. Cunha, H. Espírito-Santo, “Depressive andAnxious Symptoms, Stress, Coping and Resilience in Probation Officers”, Forensic Psychiatry, e-Poster WalkSession 29, konu: EPW29. 27 120 Troy J. Allard, Richard K. Worthley, Anna L. Stewart, a.g.e., s.286. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Pamela K. Lattimore, Johanna R. Baker, Edward R Clayton,. A nonlinear multiple criteria model base for the problem of balancing caseload risk in probation departments, Computers & Industrial Engineering, C.35 sy.3-4),(1998), 511-514. Sinead O’Connell, Staff Supervision Within the Probation and Wellfare Service, Department of Social Studies University of Dublin Trinity Colllege,June 2005. Şehrazat Aslanyürek Zorlu, Denetimli serbestlik uzmanlarının tükenmişlik düzeyleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara 2014. Troy J. Allard, Richard K. Worthley, Anna L. Stewart, Role Conflict in Community Corrections, Psychology, Crime and Law, C.9, sy.3, (2010),279-289. Vera Lopez, Margaret Russell, Examining the predictors of juvenile probation officers’ rehabilitation orientation, Journal of Criminal Justice, C.36, (2008), 381-388. http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Undheim.pdf (15.11.2015) http://www.justice.gov.uk/downloads/publications/corporate-reports/MoJ/government-repsonse-role-of-probation-service.pdf (15.11.2015) http://www.cte.adalet.gov.tr/menudekiler/raporlar/2014_faliyet_raporu/files/cte-faaliyet%20raporu.pdf (15.11.2015) https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/224308/probation-views-seed-pilot. pdf http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Vogelvang.pdf (15.11.2015) http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015) 121 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE PENOLOJİK YAKLAŞIMLAR Durmuşali Sağlık Sosyolog Konya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü durmusalisaglik@gmail.com Emine Büşra Kurt Öğrenci Selçuk Üniversitesi enoktabusra.42@gmail.com GİRİŞ Bu çalışmada amacımız ülkemizde 10 yılını dolduran ve ceza infaz sistemimizin önemli bir parçası haline gelen denetimli serbestlik sisteminin amaçlarına daha emin adımlarla ulaşabilmesi ve toplumsal huzur ve güvenliğin devamlılığı noktasında suçla mücadele süreçlerine farklı yaklaşımların tartışılması suretiyle katkı sağlamaktır. Denetimli Serbestlik sistemiyle değişim gösteren ve evrimleşerek modern bir hal alan ceza infaz sistemimiz bu yönüyle değişime ve bilimsel yaklaşımlara açık bir sistem haline gelmiştir. Elbette bu durum gelecek için umut vericidir. Halen gelişme döneminde olan denetimli serbestlik sisteminin başarısında sistemin kendisini her an yenilemesi olumlu olarak değerlendirilmekle birlikte sistemin ilişkili olduğu koğuşturma ve soruşturma sürecindeki savcılıkların ve mahkemelerin, koğuşturma ve soruşturma sonrası infaz ve iyileştirme süreçlerinde diğer kamu kurumları ile sivil toplum kurumlarının da denetimli serbestlik sisteminin hedeflerini paylaşmasına bağlıdır. Çalışma konumuz olan Penoloji (ceza bilimi) ülkemizde bilimsel bir terim olarak malesef istenilen düzeyde araştırılmış bir bilim değildir. Denetimli serbestlik sisteminin son yıllarda infaz yasalarında yapılan değişikliklerle penoloji biliminin ilkeleri doğrultusunda daha somut bir şekilde yerine getirmeye çalıştığı görülmektedir. Ancak yapılan çalışmaların penolojik manada sistemli bir şekilde değerlendirilebilmesi için birtakım konularda bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Çalışmamızda denetimli serbestlik sisteminin kuruluşundan itibaren sahada çalışan bir meslek elemanı olarak yaklaşım gösterilmiş ve ele alınmıştır. 1. CEZA VE CEZALANDIRMANIN AMACI 1.a Suç Kavramının Tanımlanması Cezanın varlığından bahsedebilmemiz için suçun tanımını yapmamız gerekir. Suça yönelik bir çok tanımlamalar yapılsa da tek bir tanım yapılamamaktadır. Suça yönelik tanımlara baktığımızda; Giddens suçu; politik bir otorite tarafından konulan yasalara karşı gelen herhangi bir eylem olarak tanımlar.1 Demirtaş suç tanımında; suç’un dinamik ve sosyal bir olgu olması nedeni ile zamana, mekâna ve topluma göre farklı anlamlar taşıyabildiği ve bu anlamda suçun genel geçer bir tanımını yapmanın oldukça güç olduğunu belirtir. Ceza hukuku anlamında suç kavramına göre ise, kanun tarafından ceza yaptırımı ile tehdit edilen bütün hareketler anlaşılır2. Başka bir tanıma göre suç, formel yasaların ihlal edilmesidir. Suça bağlı olarak meşru cezalandırma uygulanmaktadır. Bu yaptırımlar kamusal otorite aracılığıyla gerçekleştirilir. Suçla mücadele etmek amacıyla oluşan formel sistem bir kamu kuruluşu olma özelliğini taşımaktadır. 3 Durkheim’ın, suçun “normal” ve sosyal davranış için gerekli olduğunu ileri sürmektedir ve onun için suç mevcut 1 2 3 122 Antony Giddens, Sosyoloji, Ayraç Yayınları, Ankara 2000,s:621 Timur Demirtaş, Krimonoloji,Seçkin Yayıncılık,Ankara 2001,1.bs., s.39. Halil İbrahim Bahar, Sosyoloji,Uzsak Yayınları, Ankara 2009,3.bs., s.120. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 normların bir ürünüdür. Durkheim’a göre “ceza tepkisiyle karşılaşan her eylem bir suçtur”. Ona göre suç evrensel bir olgudur, toplum kültürünün parçasıdır ve her toplumda her zaman suç vardır.4 Merton’a göre suç, ani sosyal değişme ile ortaya çıkan bir olgu değil, daha çok toplumsal yapı fenomenidir.5 Determinist görüşe göre suç ve suçlu bir üründür. Bazı koşullar suç ürettiğine göre, suç üretmeyecek koşullarda yaratılmalıdır. Ceza hiçbir zaman bir hesaplaşma süreci olarak görülmemelidir.6 “Çağdaş sosyologlar, suçun kaynağının incelenmesine iki temel perpektiften yaklaşırlar: Yapı ve süreç. Yapısalcılar, suçun sosyal yapı veya toplumun organizasyonu ile ilişkisini incelerler ve suçun sosyal sisteme nasıl bağlı olduğunu? Suçu cereyan ettiği durum veya yapının özelliklerinin neler olduğu, daha önemlisi bu yapı ve durumlar değiştikçe suç oranlarının da değişip değişmediğini sorarlar. İkinci yaklaşım, yasalara uyan bireyler yerine suçlu bireyleri ortaya çıkaran süreçle ilgilenirler. Bu sosyologlar ilişki kalıpları ararlar. Tipik birey, yasalara uyan vatandaştan suçluya nasıl değiştiği sorusuna cevap ararlar.7” Genel olarak baktığımızda ise; suça ilişkin olarak geliştirilen tüm tanımlamalarda suç olgusu bir toplumda belirli bir dönemde var olan idealler, gelenekler ve değerler sistemi çerçevesinde geliştirilen normlara dayalı hukuk düzenine uygun olmayan, bu düzenden sapan davranışlar olarak ele alınmaktadır8. Öte yandan, suçun tanımlarının değişmesi ve birçok alanda suça yönelik tanım yapılması suçun tek ve basit tanımlama yapılamayacağını göstermektedir. Bir görüşe göre suç, her toplumda heterojenlik ve sosyal değişmenin karakterize ettiği normal bir fenomendir9. 1.b Ceza ve Cezanın Tarihsel Gelişimi İnsanlar doğuştan topluluk halinde yaşar. Bu toplu yaşayışın kendine özgü yararları olmakla beraber, sakıncalarıda vardır; çünkü maddi manevi nitelikleri açısından bireylerarasında belirgin ayrımlar doğar ve bir toplulukta kuvvetli olan bireylerin başıboş hareket etmeleri diğer bireylerin ve sonuç olarak toplum düzeninin aleyhine olur. İşte bu nedenle insanlar ilk çağlardan beri topluluk içinde bazı kurallara uyma gereğinin, toplu yaşama için zorunlu olduğunu hissetmiş ve sonuçta bazı kurallar oluşturmuşlardır. Başlangıçta netlik açısından birbirinden ayırt edilmeyen bu kuralların bazı köklü farklar taşıdıkları sonradan görülmüş ve böylece bugün birbirinden ayrı tutulan toplum kuralları oluşturulmuştur. Bu kuralların amacı, toplum içindeki bireylerin birbirlerine ve topluma; toplumun da bireylere karşı davranışlarını ve bu ikisi arasındaki ilişkilerini düzenlemektir. Kısaca, toplum düzenini sağlamaktır10. Toplumsal düzen kuralları içerisinde “hukuk kuralları” diğer toplumsal düzen kurallarına göre maddi yaptırımı olandır. Bu noktadan hareketle ceza hukuku toplumsal düzenin devamını, sahip olduğu yaptırım tehditleri aracılığı ile sağlanmaktadır. Ancak cezanın kişiyi yoksunluklara tabi tutmanın yanında, suçluyu ıslah etme, topluma yeniden kazandırma ve korkutuculuk özelliğinden dolayı suç işlemeyi önleme işlevine ve yapıcı yönlerine vurgu yapmaktadır. Suç ve ceza insanlık tarihinde daima var olmuştur. Bununla birlikte, topluma ve kişilere zarar veren kötülüklere gösterilen tepki olarak ceza; zamana, yere, toplumun gelişmişlik düzeyine göre tarihi seyir içinde sürekli değişmiştir. Nihayetinde ceza hukukunun, toplumsal değişimlerden, ekonomik ve siyasal gereklerden etkilendiğini görmekteyiz. İlk hukuk biliminin suç içeren özellikler gösterdiği, verilen cezaların mekanik, katı, neredeyse bilinçsizce, istemeden verilen cezalar olduğu ve bunların dinsel temelden kaynaklandığı, hatta bütün yasal tepkilerinin temelinin, bireyin değil de grubun ruhsal durumundan kaynaklandığını Durkheim ve Mauss tarafından dile getirir11. 4 Tülin İçli, Krimonoloji, Seçkin Yayıncılık, İstanbul 2012, 6.bs,s.91 Zahir Kızmaz, “Sosyolojik Suç Kuramlarının Suç olgusu Açıklama Potansiyeli Üzerine Bir Değerlendirme”, Cumhurişyet Üniversitesi, Sosyal BilimlerDergisi,Aralık 2005,Cilt29,No:2, s.154. 6 Fusün Sokullu, Krimonoloji, Beta Yayıncılık,İstanbul 2009,6. Bs., s.62. 7 İçli,a.g.e., s.89-90 8 Abdullah Korkmaz, Bekir Kocabaş, Toplumsal Sapma, Doğu Kütüphanesi, İstanbul 2006, 1.bs., s:79 9 İçli,a.g.e.,s:24 10 Erdal Adal, Hukukun Temel İlkeleri, Legal Yayınevi, İstanbul 2012, 12.bs., s.1 11 Bronislaw Malinowski, Yabanıl Toplumlardaz Suç ve Gelenek, Epsilon Yayınları, İstanbul 2003,1.bs., s:68-69 5 123 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Ceza ve ıslah tarihine bakıldığında, “cezalandırma” kavramının/olgusunun birçok kayda değer değişikliğe uğradığı görülür. Bu değişiklikler temelde adetlerle, ekonomik durumla, cinsel ve siyasal eğilimlerle ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Antik çağda, devlet tarafından verilen en yaygın ceza sürgün olduğu görülmektedir. İşlenen suçlar çerçevesinde fiziksel olarak ağır bir biçimde cezalandırılan, büyük çoğunlukla kölelerdi. Örneğin Roma’da en ağır ceza olan idama konu olan tek suç, suçüstü yakalanan hırsızlık vakasıydı. Kundaklama, haneye tecavüz, saldırı gibi suçlar için daha yaygın bir biçimde uygulanan cezalarsa, ekonomik yaptırımlar içermekteydi. İlkel ceza hukukunda sanıldığı gibi, yalnızca Yunan ve Roma hukukunda değil, eski Çin, Mısır, Hint ve İbrani ceza hukukların da yer almaktadır. Tarihsel gelişme süreci içerisinde bu hukukların hepsi birer aşama niteliği taşır. Devlet ceza hukukuna ulaşılmadan önce, kabile, aşiret halinde yaşayan toplumlarda bir ceza hukukuna sahiptir Ceza hukuku, suç tanımları ve kurallarının mantıksal bir yapıtı olarak, suçlara karşı bireysel ve kolletif koruma amacıyla devlet güçleri eline verilmiş sosyal bir vasıtadır. Ancak suç olgusu ceza hukuku ötesinde psikiyatri, psikoloji, ve sosyal bilim ile irtibatlı olarak multi disiplener çerçevede incelemelidir12. 2. PENOLOJİ (CEZA BİLİMİ) Penoloji bilimiyle ilgili ülkemizde sınırlı sayıda akademik çalışma yapılmış olması malesef bu konuyla ilgili yapılacak çalışmaları da sınırlandırmaktadır. Penoloji kelime olarak Yunanca ponie ve logos kelimelerinden türetilmiştir. Poine cezalandırmak anlamına gelmekte iken, Logos ise bilim olarak tanımlanmakta olup, penoloji cezalandırma bilimi olarak tanımlanmaktadır13. Penoloji: Cezaların ve güvenlik tedbirlerinin menşe ve gelişmelerini izah eder; bunların ne derece etkili olduklarının araştırır14. Penoloji; herkese ayrı ayrı ceza verilmesini ister. Kısacası penoloji suçu işleme nedenlerini göz önünde bulundurarak rehabiliteyi amaçlar. Penolojide amaç suçu önlemektir. Suçu önlemek için mutlaka ceza gerekiyorsa elbette ceza yaptırımı uygulanabilir. Fakat penoloji de asıl amaç cezadan çok ‘ceza’nın etkilerini’, ‘etkinlik derecesini’ belirleyebilmektir. Yapıcı ve önleyici bir çalışma hedeflenmektedir. Amerika’da penoloji alanında çalışan meslek elemanlarına penolog olarak anılmaktadır. Görevleri ise; Amerikan sisteminde penologların görev tanımlarını şu şekilde özetleyebiliriz. İnfaz sisteminin mahkum üzerindeki etkilerini inceler. Mahkum davranışlarını analiz eder. Mahkumların birbirleri ile etkileşimini ve diğerlerine yaklaşımlarını incelerler. Mahkumların, denetimli serbestlik görevlileri ve kriminologlarla etkileşimleri üzerinde çalışır ve elde ettikleri verileri analiz ederler. Mahkumların, toplumla yeniden bütünleşmesine yönelik ıslah programlar geliştirirler. Islah ve rehabilitasyon programlarının etkilerini gözlemlerler. Mahkumları tahliye sonrasında izlerler. Faaliyetleri daha çok ölçme, değerlendirme ve raporlama üzerinedir15. Penolojik bakış açısında cezanın amacı suçlunun iyileştirilmesini sağlamaktadır ve bu görev devletçe yerine getirilmelidir16. Adaletin amacı; suç işleyen kişiye en uygun cezanın verilmesi veya en uygun tedbirinin uygulanmasıdır. O halde, Beccaria ’nın belirttiği gibi cezaların amacı, suçlunun kendi yurttaşlarına karşı zarar vermelerini engellemekten ve başkalarının benzer eylemlerde bulunmalarını önlemekten başka bir şey değildir. Bu nedenlerle söz konusu cezaların oranları ve oranların uygulanma yöntemleri öyle seçilmelidir ki, bunlar insanların ruhları, zihinleri üzerinde pek çok kalıcı, ama suçlunun bedeni üzerinde en az üzücü iz bırakacak biçimde olsunlar17. 12 13 14 15 16 17 124 Mustafa T. Yücel, Türk Ceza Siyaseti ve Krimonoloji, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 2007,4.bs., s. 2 http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2014/05/penoloji-kutuphanesi.html http://www.kriminoloji.com/Kriminoloji_Nedir-Erol_Tutar.ht http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2014/12/penolog-nedir-nasil-olunur.htm Fatma Karakaş Doğan, Cezanın Amacı ve Hapis Cezası, Legal Yayıncılık, İstanbul 2010, s:55 Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, Sami Selçuk (Çev.), İmge Kitapevi, Ankara 2004, 1.bs. s:69-70 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Tanımlardan da anlaşıldığı üzere cezanın ve ceza biliminin amacı suç işleyen kişinin suçlu davranışa tekrar yönelmesine engel olmaya çalışmaktır. Modern ceza anlayışına göre suça karşı verilecek cezanın amacı sadece hapsetme, tecrit etme, bedel ödetme değil suç teşkil eden davranışın içine girmiş olan kişinin, yaptığı eylemin sorumluluğunu üstlenmesi ve verdiği zararları gidermesi için imkan sağlayıcı, kişinin topluma yeniden kazandırılması, yeteneklerinin geliştirilmesi, sosyal çevresine, ailesine, kendisine verimli olabilmesi için imkanlar sunularak yeniden suç işlememesidir. Beccaria’nın “Suçlar ve Cezalar” (1764) adlı eseri ile penoloji, yasalardaki yaptırımlara keyfi olarak hükmedilmesinde rasyonel bir enstrümana dönüşmüştür. Beccaria’ ya göre cezanın ağırlığı değil; kesinliği yaptırımlar için uygun bir işletim ilkesidir. Devletin cezalandırma hakkı da sosyal sözleşme varsayımına dayalıdır. Anahtar nitelikte başlıca kavramlar ise, kişisel sorumluluk ilkesi, ceza yargılanmasının anayasal nitelikte ilkelere kavuşturulması, suç işlemenin akli mülahazalar ve özgür irade sonucu ortaya çıkması şeklinde gözlemlenilmiştir18. Modern ceza kavramına bakıldığında, fiziksel cezanın yerine kişinin suça yönelik davranışının iyileştirilmesi esas alınmış ve onarıcı adalet kavramı ön planda tutulmaya çalışılmıştır. Örneğin ülkemizde yürürlükte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinde “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazıyla ulaşılmak istenen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak ve hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.19” Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için de öncelikle hükümlünün insan olduğunun kabulü gerekir. Günümüzde cezaevinde suçluların rehabilite edilmeleri ve toplumla bütünlesmelerinin saglanması, cezaevi infaz sisteminin önemli bir görevi olarak kabul edilmektedir. Öyle ki, son dönemlerde cezaevi sisteminin, ceza ve kontrol amacından çok, rehabilitasyon amacının öncelik kazandığı bir sisteme dönüşmeye başladığı görülmektedir. Bir anlamda ceza adalet sistemi, misillemeci (retributive) bir perspektiften, 20rehabilitasyon yanı ağır basan bir nitelik sergilemeye başladığı dikkat çekmektedir. 3. DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİ Ülkemizde 2005 yılından önce ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin bugünkü anlamda denetim altına alınmaması, nerede yaşadıkları, ne iş yaptıkları, tekrar suç işleme riskinin bulunup bulunmadığının bilinmemesi; hakimlere, karar verme sürecinde, sanığı tanıması amacıyla Sosyal Araştırma Raporu sunulmaması; tutuklama tedbiri yerine verilebilecek başka bir tedbirin bulunmaması; uyuşturucu madde kullanan veya bulunduran sanıklar bugünkü anlamda uzmanların rehberliğinde rehabilitasyona tabi tutulması; suç mağdurlarına, ekonomik ve psiko-sosyal yardım yapacak kurumun bulunmaması; suça sürüklenen çocuklar, bugünkü anlamda denetim altına alınmaması, eski hükümlülerin sosyal bağlar kurması ve sosyal uyum sürecinde herhangi bir katkı sağlayacak kurumun bulunmaması gibi uygulamaların eksikliği nedeni ile denetimli serbestlik müessesinin kurulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenlerle modern ceza infaz anlayışı doğrultusunda denetimli serbestlik sistemi ülkemizde yürürlüğe girmiştir. Denetimli Serbestlik sistemi hem bir infaz sistemi olmasının yanı sıra esas ve daha da önemli misyonu toplumsal düzenin devamlılığı noktasında suçlu davranışlarda bulunanlara yönelik iyileştirme, önleme, kazanma gibi bir çok olumlu yanlarıyla topyekün rehabilitasyon sistemidir. 10 yıl öncesine kadar hapis cezası dışında farklı bir ceza infaz anlayışı bulunmazken 10 yıl içerisinde yapılan köklü yasal değişikliklerle çağdaş infaz anlayışına geçilmiştir. Bu anlayışla birlikte suçlu davranışta bulunan kişilerin intikam duygusuyla bedel ödetmek değil aksine bu kişinin tekrar topluma kazandırılması ve işlediği eylemi tekrar etmemesi için rehabilite edilmesi, eğitilmesi ve desteklenmesiyle ilgili çalışmalar yapılması kabul edilmiştir. Gün geçtikçe kendini yenileyen, eksik yönleri tamamlanmaya çalışan denetimli serbestlik sisteminde de penoloji 18 Yücel, ag.e., s.5 http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5275.pdf 20 http://dergipark.ulakbim.gov.tr/dpusbd/article/view/500012620 (Cezaevinin ve Hapsetmenin Suçu Engellemedeki Etkisi, Zahir Kızmaz;16.11.2015) 19 125 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation bilimi anlamında uygulamalar uygulanmaya başlanmıştır. 4. DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE PENOLOJİ Penolojik bakış açısı ile Denetimli Serbestlik sistemini iki safhada incelemek mümkündür. İlki şüpheli veya sanığın yargılama öncesi süreçte; ikincisi ise yargılanma sonrası infaz sürecinde; 4.1 Yargılanma Öncesinde Penolojik Yaklaşım Cumhuriyet savcılıkları ya da mahkemeler tarafından talep edilen ve Denetimli Serbestlik Uzmanı tarafından düzenlenen Sosyal Araştırma Raporları ile gerçekleşmektedir. 05.03.2013 Tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinde Sosyal Araştırma Raporu madde 38’de açıklanmıştır. MADDE 38 – (1) Sosyal araştırma raporu; şüpheli veya sanığın geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sosyal, ekonomik, ruhsal ve psikolojik durumu ile çevresinin sistemli bir bakış açısıyla değerlendirildiği, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile ihtiyaçlarının belirlendiği ve bu ihtiyaçlara yönelik hizmet, program ve kaynaklarla ilgili önerileri içeren hüküm öncesi rapordur. (2) Rapor; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talep etmesi veya kovuşturma evresinde hâkim ya da mahkemenin isteği üzerine denetimli serbestlik uzmanı tarafından hazırlanır. (3) Rapor; şüpheli veya sanık ile bunların aile ve sosyal çevreleriyle görüşülerek hazırlanır. Gerekli görülmesi halinde mağdur ile de görüşülebilir. (4) Raporda; şüpheli veya sanığın kimlik bilgileri, varsa önceki suç bilgileri, sağlık bilgileri, ailesi, yaşadığı yer, arkadaş çevresi, eğitimi, kişisel özellikleri, sosyal ve ekonomik durumu, bilişsel ve psikolojik durumu, topluma ve mağdura karşı taşıdığı risk ile tutum ve davranışları belirtilir. Raporun sonuç bölümünde, suç işlenmesinde risk oluşturabilecek unsurlar ve kişinin topluma ve kendisine zarar verme riski değerlendirilir. (5) Denetimli serbestlik uzmanı, kişinin hapis dışı ceza veya tedbir kararı ile toplum içinde iyileştirilmesinin mümkün olduğu kanaatinde ise hapis cezası verilmesinin kişi üzerinde oluşturabileceği olumsuz etki ve sonuçları değerlendirerek, hapis dışı ceza veya tedbir kararı verilmesi durumunda şüpheli veya sanığın iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılması için ihtiyaç duyacağı hizmet, program veya kaynakları belirtir. Raporun sonunda takdirin mahkemeye ait olduğu açıkça yazılır. Sosyal Araştırma Raporunun içeriği ve hazırlanma gerekçesi incelendiğinde penoloji bilimi çerçevesinde yapılan bir çalışma olduğu görülmektedir. Suçlu eylemde bulunduğu iddia edilen şüpheli veya sanığın tüm yönleriyle uzman tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi sonucunda şüpheli veya sanığın suçlu davranışlarda bulunma sebeplerinin yordanıp tespit edilmesi, hangi çalışmalar yapılır ise bu sebeplerin ortadan kalkacağı konularında yapılan bilimsel çalışmaları ifade eder. Sosyal Araştırma Raporu talep eden mahkeme tarafından şüpheli veya sanığa herhangi bir yükümlülük yüklenilmesi durumunda kendisine en uygun olan ıslah edici çalışmaların neler olabileceği ile ilgili uzmanın görüş ve değerlendirmeleri raporu talep eden mahkeme veya savcılıkların verilecekleri kararlarda etkili olabilmektedir. Sosyal Araştırma Raporunun düzenlenme amacı teorik olarak penolojik anlamda bilimsel bir çalışma olmuş olsa da, uygulamada henüz istenilen düzeyde olmadığı görülmektedir. Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinden şüpheli ve sanıklar hakkında Sosyal Araştırma Raporu düzenlenmesini talep eden cumhuriyet savcılıkları veya mahkemeler çok az sayıda kişi hakkında sosyal araştırma raporları talep etmekte ve Sosyal Araştırma Raporlarından istenilen düzeyde faydalanmamaktadırlar. Modern ceza infaz sisteminde önemli bir yer işgal eden denetimli serbestlik sisteminin yargılama öncesi çalışmaların126 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 dan Sosyal Araştırma Raporlarının Penoloji biliminin en önemli ilkelerinden cezanın veya yükümlülüğün bireyselleştirilmesi, kişiye en uygun ve ıslah edici yaptırımların neler olması gerektiğiyle ilgili sonuç alınabilecek bir çalışma olan Sosyal Araştırma Raporlarından yeterli düzeyde faydalanılamamasının farklı sebepleri olabileceği değerlendirilmektedir. Bunların en başında Sosyal Araştırma Raporlarını düzenleyen uzmanın aldığı eğitim, raporu hazırlama sürecinde kullandığı yöntem ve teknikler, rapor sonucunda yaptığı gözlem ve değerlendirmelerin tartışmaya açık oluşu ve güvenilirliği gibi konularda Sosyal Araştırma Raporlarının dikkate alınmasında tereddütler yaşanmaktadır. Bazı suç türlerinde özellikle uyuşturucu madde bulundurmak ve kullanmak suçlarından yakalanan ve yargılanan sanıklar hakkında Sosyal Araştırma Raporlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Şöyleki esrar kullanmaktan dolayı ilk defa yakalanan bir kişi ile eroin kullanmaktan dolayı birden çok kez yakalanan kişilerin aynı tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine hükmedilmeleri ve aynı eğitim ve iyileştirme programlarına dahil olmalarından başarılı sonuçlar çıkacağı tartışmalıdır. Cumhuriyet savcısının veya hakimin yargılama öncesi şüpheli veya sanık hakkında sağlıklı bilgilere ihtiyacı vardır. Elde edeceği sağlıklı bilgiler dahilinde şüpheli veya sanığın bağımlılık durumunu göz önünde bulundurarak en uygun programlara yönlendirebilecektir. Kişiyle ilgili düzenlenecek Sosyal Araştırma Raporlarıyla şüpheli ve sanık hakkında daha net ve sağlıklı bilgiler elde edilebileceğinden verilecek kararların şüpheli veya sanığın ıslah edilmesinde fayda sağlayacaktır. İlgili cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerin tereddütlerini ortadan kaldırmak amacıyla Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinde Sosyal Araştırma Raporlarını hazırlayacak olan denetimli serbestlik uzmanlarının bilimsel anlamda rapor hazırlama eğitimlerinin yanı sıra özellikle penoloji, kriminoloji, suç profilaksisi konularında eğitim alması gerektiği değerlendirilmektedir. 4.2 Yargılama Sonrası İnfaz Sürecinde Penolojik Yaklaşım Penoloji bilimi; Suçlunun işlediği suçlu davranışı tekrarlamaması, suçlu davranışta bulunan kişinin ıslahı için hangi suçluya ne tür ceza veya yükümlülükler verilmesi gerektiğini inceleyerek uygun ıslah çalışmalarının neler olabileceği konusunda öngörülerde bulunur. Denetimli serbestlik sistemi 05.03.2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin uygulanmaya başlamasıyla somut ve sistemli bir şekilde penolojinin ilgi alanına girdiğini görmekteyiz. İlgili Yönetmeliğin 15. Maddesinde belirttiği gibi: Yükümlülerin risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, risk ve ihtiyaçlarına uygun olarak toplum içinde denetim ve takibi ile iyileştirilmesine yönelik yapılacak çalışmaların planlanması, değerlendirme ve planlama bürosunca yapılır.” ibaresine istinaden her yükümlü için risk ve ihtiyaç belirlenmesinde ilk olarak Prof. Dr. Kültegin ÖGEL tarafından geliştirilerek uygulanan Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF) düzenlenir. Bu noktadan hareketle rehabilitasyon ya da iyileştirme süreçlerinin temelini, Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF) oluşturur. Bu form, yükümlünün risk durumunu ortaya çıkarmayı amaçlayan ve suç tekrarının, zarar verme risklerinin en aza indirilerek topluma kazandırılması amacıyla kişinin ihtiyaç duyduğu hizmet ve rehabilitasyon çalışmalarının yönünü her yükümlü için ayrı ayrı belirler. Araştırma ve Değerlendirme Formu (ARDEF), yükümlünün psiko-sosyal, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik açılardan değerlendirilerek yükümlünün rehabilitasyonu konusunda çalışacak denetimli serbestlik uzmanına yol haritası çıkarmaktadır. Denetimli serbestlik sistemi hem infaz hem de rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarının birlikte yürütüldüğü bir sistemdir. Yükümlünün değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan risk durumu 3 ayrı kategoride değerlendirilmektedir. Düşük, orta ve yüksek risk olarak kategorileştirilen yükümlüler risk durumlarına göre kendisine, topluma zarar verebilme ve tekrar suçlu davranışta bulunabilme ihtimalleri noktasında; yüksek riskli olduğu değerlendirilen yükümlüler elektronik kelepçe uygulamasıyla konutta infaz adı verilen yükümlülüğe tabi tutulmaktadır. Ayrıca kendisine en yakın yerde bulunan bir kolluk birimine belirlenen saatlerde her gün başvurma yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır. 127 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Risk durumu düşük ve orta risk olarak değerlendirilen yükümlülerin kendisine en yakın kolluk birimine başvurma yükümlülüğü her gün değil haftanın iki günü veya dört günü olarak belirlenmektedir. Yükümlülerin risk durumlarının değerlendirilmesi sonucunda rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarında hangi eğitim programlarına katılacağı belirlenerek yükümlülük olarak verilmektedir. Aynı şekilde kavga, yaralama, cinayet gibi suçlu davranışta bulunmuş yükümlülere bireysel rehberlik görüşmeleri ve öfke kontol programlarına katılma yükümlülüğü verilmektedir. Hırsızlık, yağma, kamu malına zarar verme gibi suçlu davranışlarda bulunan yükümlülere hayat için değişim adı verilen yapılandırılmış eğitim programlarına katılma yükümlülüğü verilmektedir. Yüksek riskli olduğu değerlendirlen bir yükümlüye infaz olarak, belirlenen saatlerde konuttan dışarı çıkma yasağı getirilirken rehabilitasyon (iyileştirme) çalışmalarında risk durumlarından ziyade suç odaklı programların yükümlülük olarak belirlenmesi penolojik açıdan değerlendirildiğinde tartışılacak bir konu olarak değerlendirilmektedir. Şöyle ki ilk defa hırsızlık suçundan yargılanmış kişi ile hayatının farklı dönemlerinde birçok hırsızlık suçundan yargılanarak ceza almış kişiye aynı eğitim programlarının uygulanmasıyla aynı etkiyi göstermesi konusunda tereddütler yaşanmaktadır. Yine penolojik bakış açısıyla iyileştirme programları ele alındığında ülkenin farklı kültürel bölgelerinde hatta aynı bölgenin farklı yerleşim yerlerinde özellikle göçle oluşmuş bölgelerinde suçlu davranışlarda bulunanların suç profilleri farklılık gösterebilmektedir. Kültürel ve inançsal değerler sisteminin insanların algı ve beklentilerini belirlemesi ve etkilemesi sosyolojik bir gerçekliktir. Bu gerçeklik suç ve suçlulukla mücadelede de göz önünde bulundurulmalı, iyileştirme programları insanların değerler sistemiyle örtüşmelidir. 5. SONUÇ Ülkemizde 10. yılını tamamlayan Denetimli Serbestlik sistemi çalışanlarının özverili gayretleriyle her an ileriye taşınarak gelişme gösteren sistemli bir ceza infaz modeli olma yolundadır. Ancak; CTE’nin internet sitesinden de göreceğiniz üzere 10 yıllık bir zaman diliminde takip edilen yükümlü sayısının çok ciddi oranda arttığı ve tıpkı cezaevleri gibi kapasitesinin üzerinde işlem yürütmektedir. Artan suçluluk karşısında ceza infaz politikasının da gözden geçirilmesi gerekmekte olduğu ve bu konuyla ilgili olan bilimlerin daha aktif olarak sistem içerisine dahil edilmesi gerekmektedir. Örneğin denetimli serbestlik sistemi içerisinde doğrudan yükümlüyle çalışan uzmanların penoloji bilimi çerçevesinde çalışmalar yürüttüğü göz önünde alındığında penoloji bilimiyle ilgili eğitimi ön planda tutularak penolog unvanı verilmelidir. Yapılan infaz ve iyileştirme çalışmalarının bilimsel temellere dayanması sistemin başarısını ve kalıcılığını doğrudan etkileyecek faktörlerin başında gelmektedir. Üniversitelerin ilgili bölümlerinden denetimli serbestlik sisteminin infaz ve iyileştirme çalışmaları konularında çalışmaların daha fazla yapılması gerekir. Özellikle denetimli serbestlik sisteminde kullanılan yapılandırılmış eğitim programları suça, bölgelere, kültürel yapılara göre farklılaştırılması için işbirliği yapılmalıdır. Toplumsal düzenliliğin devamı noktasında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme gayretinde olan denetimli serbestlik sistemi halen gelişme ve kendini her an yenileme sürecindedir. Bu anlamda değerlendirildiğinde sistem yeniliklere açık ve bilimsel kuramların belirlenecek pilot bölgelerde denenebileceği bir yapıya sahiptir. Penoloji bilimi denetimli serbestlik sisteminde görev yapan idareci, uzman ve memurlara hizmet içi eğitim yoluyla okutulmalıdır. Denetimli serbestliğin tek başına kendisini her an yenilemesi geliştirmesi sistemin başarısı için yeterli değildir. Bu nedenle doğrudan veya dolaylı etkileşim halinde olduğu diğer kurum ve makamlarında aynı düşünceyi paylaşması gerekir. Adalet Bakanlığı ile Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) arasında protokoller yapılarak, kriminoloji, penoloji, suç profilasisi konularında yüksek lisans, doktora veya araştırma merkezlerinin kurulması sağlanmalıdır. 128 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 KAYNAKÇA ADAL, Erdal 2012 Hukukun Temel İlkeleri, İstanbul: Legal Yayınevi, 12.bs. BAHAR, Halil İbrahim 2009 Sosyoloji, Ankara: Uzsak Yayınları, 3.bs. BECCARİA, Cesare 2004 Suçlar ve Cezalar Hakkında, Sami Selçuk (Çev.), Ankara: İmge Kitapevi Yayınları, 1. Baskı. DEMİRTAŞ, Timur 2001 Krimonoloji, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Ankara, 1.bs. GİDDENS, Antony 2000 Sosyoloji, Ankara: Ayraç Yayınları. İÇLİ, Tülin 2012 Krimonoloji, İstanbul: Seçkin Yayıncılık, 6.bs. KARAKAŞ DOĞAN, Fatma 2010 Cezanın Amacı ve Hapis Cezası, İstanbul: Legal Yayıncılık. KIZMAZ, Zahir 2005 “Sosyolojik Suç Kuramlarının Suç olgusu Açıklama Potansiyeli Üzerine Bir Değerlendirme”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt29, No:2, s.154, ss.149-174. KORKMAZ, Abdullah, KOCABAŞ, Bekir 2006 Toplumsal Sapma, İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 1.bs. MALİNOWSKİ, Bronislaw 2003 Yabanıl Toplumlarda Suç ve Gelenek, İstanbul: Epsilon Yayınları, 1.bs. SOKULLU, Fusün 2009 Krimonoloji, İstanbul: Beta Yayıncılık, 6. bs. YÜCEL, Mustafa Tören 2007 Türk Ceza Siyaseti ve Krimonoloji, Ankara: Türkiye Barolar Birliği, 4.bs. http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2014/05/penoloji-kutuphanesi.html; 01.11.2015 http://www.kriminoloji.com/Kriminoloji_Nedir-Erol_Tutar.htm; 21.10.2015 http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5275.pdf; 06.11.2015 http://dergipark.ulakbilim.gov.tr/dpusbd/article/view/500012620; (Cezaevinin ve Hapsetmenin Suçu Engellemedeki Etkisi, Zahir Kızmaz;16.11.2015) http://kriminolojipenoloji.blogspot.com.tr/2004/12/penolog-nedir-nasil-olunur.htm; 10.11.2015 129 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation DENETİMLİ SERBESTLİK UZMANLARININ MOTİVASYONEL GÖRÜŞME HAKKINDAKİ BİLGİ VE TUTUMLARI Duygu Altın Psikolog Yalova Denetimli Serbestlik Müdürlüğü duygu.altin@gmail.com Mine Pazarcıkcı Sosyolog İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü mine_p@icloud.com Ebru Aldemir Psikiyatrist BATI (Madde Bağımlılığı, İlaç Bilimleri ve Toksikoloji) Enstitüsü ozturk.ebru2000@gmail.com GİRİŞ Denetimli serbestlik; şüpheli, sanık veya hükümlünün toplum içinde denetim ve takibinin yapıldığı, iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması için ihtiyaç duyulan her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı alternatif bir ceza ve infaz sistemini ifade eder1. Denetimli serbestlik sisteminde eğitim iyileştirme çalışmaları kapsamında yürütülen programlarda yükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışları değiştirmelerine yardımcı olmak ve yeniden suç işleme riskini azaltmak esastır. Kişi eğitim iyileştirme çalışmalarına ilk olarak bireysel görüşme ile başlar sonrasında grup çalışması ve seminer faaliyetleri ile sürece devam edilir. Kişinin ihtiyaçları doğrultusunda diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde yürütülen programlara da yönlendirilebilir. Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvuran kişilerin haklarında verilen denetimli serbestlik tedbiri kararı nedeniyle gelmelerinden kaynaklı zorunluluk ve bu isteksizliğin getirdiği direnç söz konusudur. Bireysel görüşmeler bu direncin en fazla hissedildiği yerdir. Hem yükümlülerin bu direncini kırmak ve değişime hazır hale gelmelerini sağlamak, hem de madde kullanımını sonlandırma konusunda gerekli motivasyonu sağlamak için uygulanabilecek yöntemlere baktığımızda motivasyonel görüşmeden bahsetmek yerinde olacaktır. Bu süreçte motivasyonel görüşmeye dair daha fazla bilgi sahibi olmak ve özellikle de motivasyonel görüşmenin temel ilkelerini bilmek bireysel görüşme yapan denetimli serbestlik uzmanları için yol gösterici olacaktır. Motivasyonel görüşme, danışanların ambivalanslarını keşfedip çözmelerine yardım ederek davranış değişikliği yaratmak için yapılan danışan merkezli, direktif bir görüşme biçimidir. Direktif olmayan danışmanlıkla karşılaştırıldığında daha odaklı ve hedef yönelimlidir. Ambivalansı çözümlemek ve incelemek temel hedefidir ve danışman bu hedefe ulaşma konusunda kasıtlı olarak direktif davranır2. Motivasyonel görüşme kavramı, problemli içicilerin tedavisinden elde edilen deneyimlerle geliştirilmiştir ve ilk olarak Miller tarafından kullanılmıştır3. Motivasyonel görüşme özellikle son yıllarda bağımlılık alanında giderek yaygınlaşan bir yöntemdir. Etkinliğini gösteren birçok çalışma mevcuttur. Kısa süreli olması ve madde kullanımını sonlandırma üzerinde yarattığı etki, madde kullanımını sonlandırmaya kişiyi zorlayan diğer yöntemlerden daha etkili olmasına katkı sağlamıştır. Bağımlığın yanı sıra 1 2 325-334. 3 130 Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2013). T.C. Resmi Gazete, 28578, 5 Mart 2013. William R. Miller & Stephen Rollnick,. “What is motivational interviewing?”. Behavioural and Cognitive Psychotherapy, C. 23, sy.4, (1995), William R. Miller, Motivational Interviewing with Problem Drinkers, Behavioural Psychotherapy,c.11,sy.2,(1983),s.147-172. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 kronik ağrı, obezite, diyet, diabet, madde bağımlılığı, HIV/AIDS’den korunma gibi birçok farklı alanda etkin bir yöntem olduğuna dair çalışmalar mevcuttur4. Tedaviye gönüllü başvuranlar ile kanunen zorunlu olarak başvuranlar arasında, motivasyon kaynakları arasında, kanunen zorunlu olarak başvuranların karara uymadıklarında yaptırıma maruz kalmaları gibi dış motivasyonlarının daha yüksek olması şeklinde bir farklılık bulunsa da5; motivasyon, tedavide başarının ve madde kullanımını sonlandırmanın önemli belirleyicilerinden olarak görülmektedir. Motivasyon temelde iki bileşenle ölçülmektedir: hazır olma ve düşük direnç. Hazır olma tedavide kalmanın belirleyicisi olurken, direnç ise madde kullanımının tekrarlanmasının belirleyicisi olarak bulunuştur6. Miller & Moyers (2006)’a göre motivasyonel görüşmenin sekiz aşamasından biri, dirençle başaçıkabilmektir7. Kişiler sıklıkla tedaviye mahkeme kararıyla, başka bir deyişle zorla gönderilirler ve davranış değişimini düşünmeyi sürekli reddederler8. Bu kapsamda, uygulayıcılar, mahkeme kararıyla tedaviye yönlendirilen kişilerin buna kendi isteklerine bakılmaksızın tabi olduklarının, direnç düzeyinin fazla olabileceğinin ancak motivasyon artırıcı görüşme teknikleriyle dirençle başaçıkılabileceğinin farkında olmalıdırlar. Bu noktada örnek olarak motivasyonel görüşme tekniklerine uygun şekilde tavsiye verme yöntemleri kullanılabilir. Uygulayıcı bu aşamada uzman olması nedeniyle herşeyi bilmesi gereken ve tavsiye vermesi gereken kişi olma tuzağına düşebilmektedir. Ancak motivasyon artırıcı görüşme tekniklerine bağlı kalarak, kişinin onayı alınmadan ya da kişi sormadan tavsiye verilmemesi, tavsiyelerin üçüncü kişiler üzerinden bilimsel temelli bilgilere dayanarak verilmesi ve son kararın kişiye bırakılması şeklinde yerine getirilmesi dirençle başaçıkabilmede etkili görülmektedir9. Bazı danışanların yüksek direnç gösterdiği gözlemlenmekle beraber görüşmeye geldiklerinde farklı direnç düzeyinde oldukları görülmektedir. Bu durum danışmanın kullandığı yöntemden bağımsız olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazıları tedavi konusunda oldukça gergin ve savunmacı bir yaklaşım sergilemektedir. Bu durumda olan danışanlarla çalışırken motivasyonel görüşmenin etkili olduğuna dair kanıtlar mevcuttur10. Bu alanda yapılan araştırmalara bakıldığında Psikolog Sevinç Özcan’ın “Denetimli Serbestlik Uygulamalarında Motivasyonel Görüşmelerin Etkinliği” başlıklı tezi karşımıza çıkmaktadır. Bu tez kapsamında yapılan çalışmada da motivasyonel görüşmelerin, denetimli serbestlik sürecinde yer alan madde bağımlıları üzerinde, madde kullanımını sonlandırmak açısından etkili bir yöntem olduğu bulunmuştur11. Ayrıca denetimli serbestlik müdürlüklerindeki dosya sayısının her geçen yıl giderek artıyor olması da denetimli serbestlik sistemi içerisinde motivasyonel görüşme tekniklerinin uygulanmasının önemini artırmaktadır. 2010 ve 2015 yıllarına ait verilen denetimli serbestlik kararlarına dair ilgili istatistikler aşağıda belirtilmiştir. Sonuçlara bakıldığında 5 yıl içerisinde TCK 191. madde kapsamında verilen denetimli serbestlik kararlarında % 91,78 oranında artış olduğu görülmektedir. 4 Kültegin Ögel, Motivasyonel Görüşme Tekniği. Turkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics, c.2 sy.2, (2009)s.41-4. Ashley S. Hampton, Bradley T. Conner, Dustin Albert, M. Douglas Anglin, Darren Urada, Douglas Longshore, Pathways to treatment retention for individuals legally coerced to substance use treatment: The interaction of hope and treatment motivation.Drug and Alcohol Dependence, c.118,(2011),400– 407. 6 Douglas Longshore, Cheryl Teruya, Treatment motivation in drug users: A theory-based analysis. Drug and Alcohol Dependence,c. 81,(2005),s.179–188. 5 7 William R.Miller & Teresa B. Moyers, Eight Stages in Learning Motivational Interviewing, Journal of Teaching in the Addictions;c.5;s.1,(2006), sy.13-17. DOI: 10.1300/J188v05n01_02 8 William R.Miller & Stephen Rollnick,,Motivasyonel Görüşme – İnsanları Değişime Hazırlama (F. Karadağ, K. Ögel, A.E. Tezcan, Çev.). Ankara: HYB Basım Yayın 2009. 9 David B. Rosengren, Building motivational interviewing skills: A practitioner workbook. Guilford Press 2009. Project MATCH: Hypotheses, Results, and Causal Chain Analyses, R. Longabaugh and P.W. Wirtz, editors. NIH Publication No. 01–4238. 11 Sevinç Özcan, Denetimli Serbestlik Uygulamasında Motivasyonel Görüşmelerin Etkinliği. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ege Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir 2009. 10 131 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation 2010 YILI EKİM AYI İSTATİSTİKLERİ12 KARAR TÜRLERİ YETİŞKİN ÇOCUK TOPLAM Tedavi ve Denetimli Serbestlik (TCK 191) 43.928 2.696 46.624 2015 YILI EKİM AYI İSTATİSTİKLERİ13 KARAR TÜRLERİ YETİŞKİN ÇOCUK TOPLAM Tedavi ve Denetimli Serbestlik (TCK 191) 83.398 6.019 89.417 Motivasyonel görüşme ilkelerine göre uygulamalara verilebilecek farklı örneklerden biri grup çalışmalarındaki yeridir. Örneğin SAMBA programında, madde kullanmanın ve devam etmenin yararları, madde kullanımını sonlandırmadaki güçlü ve zayıf yanlar ele alınmakta, motivasyon artırıcı görüşme teknikleri temelinde yer alan kişilerin bırakma konusunda kendilerine ne kadar güvendikleri, bu konunun onlar için ne kadar önemli olduğuna değinilmektedir. Motivasyon artırıcı görüşme tekniklerinin amaçlarından biri bireyin ambivalansını ortaya çıkarmak, mevcut durumla istendik durum arasındaki fark konusunda farkındalık kazandırmaktır. Bu bağlamda, kullanmaya devam edilirse/bırakılırsa gelecekteki durumla günümüz karşılaştırılması, bireyin istedikleriyle birlikte bu konuların değerlendirilmesi sağlanmaktadır. Değişim konusundaki son karar yine bireyin kendisine bırakılmaktadır. Haklarında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişilerle yapılan bireysel görüşmelerde de benzer şekilde bireyin kullanımda hoşlandığı ve hoşlanmadığı/değiştirmek istedikleri yazılı olarak ele alınmakta, terazinin farklı kefelerine görsel olarak belirtilmekte, karar dengesi bu şekilde uygulanmaktadır. Halihazırdaki denetimli serbestlik uygulamalarında, hem bireysel görüşmelerde hem madde kullanımı olan bireylere yönelik grup çalışmalarında motivasyonel görüşme ilkelerine göre uygulamalar olduğu görülmektedir. Bu kapsamda, denetimli serbestlik uzmanlarının motivasyonel görüşmeye ilişkin bilgi ve tutumları önem arz etmektedir. Bu çalışmada, denetimli serbestlik uzmanlarının bilgi ve tutumları değerlendirilmiş, bilgi ve tutumlarıyla ilişkilendirilebilecek faktörler incelenmiştir. YÖNTEM Araştırmacılar tarafından bilgi formu ve 14 soruluk anket formu oluşturulmuş ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün yazılı izni ile farklı Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinde psikolog, sosyolog, sosyal hizmet uzmanı ve öğretmen olarak görev yapan denetimli serbestlik uzmanlarına uygulanmıştır. Çalışma 2015 yılı Eylül ayı içerisinde 62 uzman ile gerçekleştirilmiştir. Kişiler basit tesadüfi örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Bilgi düzeyi ile ilgili soruların yer aldığı anket formunda kesi değeri Angoff yöntemi ile belirlenmiştir. Verilerin SPSS 17 istatistik programı ile frekans analizi yapılmış ve nonparametrik testler ile anlamlılıkları değerlendirilmiştir. 14 sorudan oluşan “doğru/yanlış” şeklinde iki seçenekli yanıtların yer aldığı anket formu bilgi düzeyini değerlendirmeye yöneliktir. Madde kullanımı olan kişilerle çalışan denetimli serbestlik uzmanlarının motivasyonel görüşme ile ilgili bilgi düzeylerinin ve eğitim ihtiyaçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Uygulanan diğer formda da uzmanların branşları, deneyim süreleri, eğitim durumları, motivasyonel görüşme ya da terapi eğitimi alıp almadıkları ve bu değişkenlerin bilgi düzeyleri ile ilişkisi incelenmiş ayrıca süpervizyon ihtiyaçları değerlendirilmiştir. BULGULAR Çalışmaya yaşları 22-50 (median:31; sd:±5,86) arasında değişen 10 (%16.1) psikolog, 32 (%51.6) sosyolog, 8 (%12.9) 12 13 132 http://www.cte-ds.adalet.gov.tr(18.11.2015) http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/istatistik/2015/ekim_2015.pdf(18.11.2015) Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 sosyal hizmet uzmanı ve 12 (%19.4) öğretmen olmak üzere toplam 62 denetimli serbestlik uzmanı dahil edilmiştir. Denetimli serbestlik hizmetlerinde denetimli serbestlik uzmanı olarak görev yapan 4 meslek grubunun her birinden farklı yüzdelerde de olsa katılımcının çalışmada yer aldığı söylenebilir (Tablo 1 ). Tablo 1: Denetimli serbestlik uzmanlarının mesleklere göre dağılımı Denetimli Serbestlik Uzmanları n=62 n % Psikolog 10 16,1 Sosyolog 32 51,6 Sosyal Hizmet Uzmanı 8 12,9 Öğretmen 12 19,4 Total 62 100,0 Çalışmaya katılanların eğitim durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında, çoğunluğunun lisans mezunu olduğu görülmektedir. 62 kişiden 46’si, diğer bir deyişle %74.2’si lisans, diğer katılımcılar yüksek lisans mezunudur. (Tablo 2). Tablo 2: Denetimli serbestlik uzmanlarının eğitim durumlarına göre dağılımı Eğitim Durumu n % Lisans 46 74,2 Yüksek Lisans 16 25,8 Total 62 100,0 Denetimli serbestlik uzmanı olarak görev yapan meslek grupları ile sorulara verilen doğru cevap sayısı arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görüldü. Kişilerin eğitim durumu ile verdikleri doğru cevap sayısı arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı ancak kesi değeri baz alınarak yapılan frekans analizinde bu değerin altında kalan kişilerin tamamının lisans mezunu olduğu, yüksek lisans mezunu olanların ise kesi değerinin üzerinde yer aldığı görüldü. Çalışmaya katılan kişilerin yine %72.6›sının 0-5 yıl arası tecrübeye sahip olduğu görülmektedir. Denetimli serbestlik hizmetlerindeki 2012’de gerçekleşen mevzuat değişikliğine binaen 300’ün üzerinde uzman alımı gerçekleşmiş, alımla denetimli serberstlik uzman sayısı büyük oranda artış göstermiştir. 0-5 yıl arası tecrübesi olan personelin büyük çoğunluğunun yaklaşık 3 yıl tecrübesi olan bu grupta yer aldığı anlaşılmaktadır (Tablo 3). Uzmanların deneyim süreleri ile bireysel görüşme ile ilgili süpervizyona ihtiyaç duyma arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Tablo 3: Denetimli serbestlik uzmanlarının deneyim sürelerine göre dağılımı Deneyim süresi n % 0-5 yıl 45 72,6 5+ yıl 17 27,4 Total 62 100,0 133 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Tablo 4: Motivasyonel görüşme eğitimi alan ve almayan denetimli serbestlik uzmanlarının dağılımı MG Eğitimi n % Evet 8 12,9 Hayır 54 87,1 Total 62 100,0 Tablo 5: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Motivasyonel görüşmenin madde kullanımı olan kişilerin tedavi sürecinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı Motivasyonel Görüşmenin Tedavi Sürecine Etkisi n % Evet 52 83,9 Hayır 2 3,2 Fikrim yok 8 12,9 Total 62 100,0 Denetimli serbestlik uzmanlarının %83.9’u gibi büyük çoğunluğu motivasyonel görüşmeyi etkili görse de (Tablo 5), Tablo 4’teki verilere bakıldığında motivasyonel görüşme eğitimi alan personel sayısının oldukça düşük olduğu görülmektedir (%12.9). Motivasyonel görüşme tekniği uzmanların önemli gördüğü ama çoğunlukla eğitim almadıkları bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer dikkat çekici bir husus, denetimli serbestlik uzmanlarının kendilerini bireysel görüşmede yeterli hissetme sıklıklarıdır. Grafik 1’e bakıldığında büyük çoğunluğunun kendisini “bazen” yetersiz hissettiği, “çoğu zaman” yetersiz hisseden grupla birlikte %71’lik bir orana ulaştığıdır. Diğer bir deyişle, çalışmaya katılan denetimli serbestlik uzmanlaırnın %71’i” bazen” ya da “çoğu zaman” bireysel görüşme konusunda kendisini yetersiz görmektedir. Denetimli serbestlik uzmanlarının diğer ihtiyaç duydukları bir alan süpervizyon desteği olarak görülmektedir. Tablo 7’de de görüldüğü şekilde, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük çoğunluğu (%85.5) süpervizyona ihtiyaç duyduğunu ifade etmiştir. Grafik 1: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Madde kullanımı olan kişilerle yaptığınız bireysel görüşmelerde kendinizi yetersiz hissettiğiniz oluyor mu?” sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı 134 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Tablo 6: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Motivasyonel görüşme eğitimi alma ihtiyacı hissediyor musunuz?” sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı MG.İhtiyaç n % Evet 55 88,7 Hayır 7 11,3 Total 62 100,0 Tablo 7: Denetimli serbestlik uzmanlarının “Bireysel görüşmelerle ilgili süpervizyona ihtiyaç duyuyor musunuz?” sorusuna yönelik görüşlerinin dağılımı BG.Süpervizyon n % Evet 53 85,5 Hayır 9 14,5 Total 62 100,0 Grafik 2: Denetimli serbestlik uzmanlarının motivasyonel görüşme ile ilgili anket formunda verdikleri doğru cevap sayısının dağılımı Tablo 8: Denetimli serbestlik uzmanlarının verdikleri doğru cevap sayısının kesi değerine göre dağılımı* Durum n % Yetersiz 7 11,3 Yeterli 55 88,7 Total 62 100,0 *Angoff yöntemi ile elde edilen kesi değeri 8,0125’tir. Buna göre doğru cevap sayısı 8’in üzerinde olanlar bilgi düzeyi olarak “yeterli” 8 ve altında olanlar ise “yetersiz” olarak kategorilendirmiştir. 135 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Tablo 9: Doğru yanıt sayısına göre Mann Whitney U testi sonuçları Sıra Deneyim Süresi N 0-5 45 5+ 17 Sıra ortalaması Toplamı 32,51 28,82 U p 337.000 0.462 1463,00 490,00 Deneyim süresine göre ankette verilen doğru yanıt sayılarının değişip değişmediğini belirlemek için deneyim süresine göre 0-5 yıl arası deneyime sahip olanlar ve 5 yıl üzeri deneyime sahip olanlar ayrı gruplanarak doğru yanıt sayıları non parametrik testlerden Mann Whitney U testi ile kıyaslanmıştır. Test sonucunda p=0.462 değeri 0.05’ten büyük olduğundan iki grup arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır. SONUÇ Denetimli serbestlik hizmetlerinde iyileştirme faaliyetleri önemli bir yere sahiptir. İyileştirme faaliyetleri kapsamında görev yapan denetimli serbestlik uzmanları, yükümlülerle hem bireysel görüşmeler hem de grup çalışmaları yürütmekte, değişim ve topluma uyum konusunda motivasyon sağlamaya çalışmaktadırlar. Motivasyon sağlanmaya çalışılan temel konulardan biri suç işleme ile ilişkisi bilimsel çalışmalarla görülmüş madde kullanımıdır. Madde kullanımına yönelik yürütülen iyileştirme faaliyetlerinde etkin olduğu görülen motivasyonel görüşme konusunda denetimli serbestlik uzmanlarının bilgi ve tutumları bu çalışmanın en önemli amacı olarak yer almaktadır. Bu kapsamda, araştırma bulguları, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük çoğunluğunun angoff yöntemine göre belirlenmiş olan kesi değeri bazında yeterli olduğunu göstermektedir. Ancak burada tartışılabilecek olan bir konu, kesi değerine göre yapılan değerlendirmenin doğruluğu olacaktır. 14 soru üzerinden yapılan değerlendirmede kesi değeri kadar doğru yanıt vermenin yeterliliği bir tartışma konusu olabilecektir. Diğer bir nokta, verilen doğru yanıta nazaran uzmanların bu konuda kendini yeterli hissetmeleri olabilecektir. Görüşmeler sırasında uzmanların kendini yetersiz hissetmeleri görüşmelerin kalitesini etkileyecek bir husus olarak değerlendirilebileceği gibi, yükümlüler tarafından farkedilebilecek ve görüşmeye isteksiz gelen kişilerce görüşme sürecinin olumsuz etkilenmesiyle sonuçlanabilecektir. Bu kapsamda, uzmanların büyük çoğunluğunun kendini bu konuda yetersiz hissetmesi dikkate alınması gereken bir husustur. Uzman eğitimleri planlanırken uzmanların kendilerini yetersiz hissettiği çalışma alanlarının göz önünde bulundurulması yararlı olabilecektir. Bu kapsamda CEP (European Organization for Probation) tarafından yayınlanan önerilerde uzmanların ihtiyaç duyduğu konulara eğitimlerde öncelik verilmesi belirtilmektedir14. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük çoğunluğunun motivasyonel görüşme konusunda eğitime ihtiyaç duyduğunu belirtmesi, uzmanlara yönelik eğitimler kapsamında motivasyonel görüşme içerikli eğitimlerin yararlı olabileceğini düşündürmektedir. CEP tarafından yayınlanan önerilerde yer alan diğer bir husus, denetimli serbestlik hizmetlerinde görev yapan psikloglara süpervizyon desteğinin sağlanması yönündedir. Bu kapsamda, bu çalışmada, denetimli serbestlik uzmanlarının büyük bir çoğunluğu süpervizyon desteğine ihtiyaç duyduğunu ifade etmektedir. Bu ihtiyaç göz önünde bulundurulduğunda, denetimli serbestlik uzmanlarına yönelik süpervizyon desteği sağlanmasının, hem motivasyonel görüşmelerin daha etkili yürütülmesinde hem de genel olarak denetimli serbestlik uzmanlığı kapsamındaki diğer görevlerde yüksek yarar sağlayacak bir katkı olacağı düşünülmektedir. 14 136 http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015) Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 KAYNAKÇA Ashley S. Hampton, Bradley T. Conner, Dustin Albert, M. Douglas Anglin, Darren Urada, Douglas Longshore, Pathways to treatment retention for individuals legally coerced to substance use treatment: The interaction of hope and treatment motivation.Drug and Alcohol Dependence, c.118,(2011),400– 407. David B. Rosengren, Building motivational interviewing skills: A practitioner workbook. Guilford Press 2009. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. (2013). T.C. Resmi Gazete, 28578, 5 Mart 2013. Douglas Longshore,, Cheryl Teruya, Treatment motivation in drug users: A theory-based analysis. Drug and Alcohol Dependence,c. 81,(2005), s.179–188. Kültegin Ögel, Motivasyonel Görüşme Tekniği. Turkiye Klinikleri J Psychiatry-Special Topics, c.2 sy.2, (2009)s.41-4. Project MATCH: Hypotheses, Results, and Causal Chain Analyses, R. Longabaugh and P.W. Wirtz, editors. NIH Publication No. 01–4238. Sevinç Özcan, Denetimli Serbestlik Uygulamasında Motivasyonel Görüşmelerin Etkinliği. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ege Üniversitesi/Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir 2009. William R. Miller, Motivational Interviewing with Problem Drinkers, Behavioural Psychotherapy,c.11,sy.2,(1983),s.147-172. William R.Miller & Teresa B. Moyers, Eight Stages in Learning Motivational Interviewing, Journal of Teaching in the Addictions;c.5;s.1,(2006), sy.13-17. DOI: 10.1300/J188v05n01_02 William R. Miller & Stephen Rollnick,,Motivasyonel Görüşme – İnsanları Değişime Hazırlama (F. Karadağ, K. Ögel, A.E. Tezcan, Çev.). Ankara: HYB Basım Yayın 2009. William R. Miller & Stephen Rollnick,. “What is motivational interviewing?”. Behavioural and Cognitive Psychotherapy, C. 23, sy.4, (1995), 325-334. http://www.cte-ds.adalet.gov.tr(18.11.2015) http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/istatistik/2015/ekim_2015.pdf(18.11.2015) http://cep-probation.org/wp-content/uploads/2015/03/CEPEuroPris_Amersfoort_Recommendations.pdf (17.11.2015) 137 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE MESLEK ELEMANLARININ EĞİTİM ve İYİLEŞTİRME SÜRECİNDE YAŞADIĞI SORUNLAR ve ÇÖZÜM YOLLARI Emrullah Yıldız Sosyolog Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü emrllhyldz@hotmail.com Mine Tiryaki Sosyolog Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü minetiryak@gmail.com GİRİŞ İnsanlık tarihinin bütün evrelerinde insanlar toplum içinde daha rahat ve güvenilir bir yaşamın yollarını aramıştır. Fakat sürekli artan nüfus, gelişen teknoloji ve diğer etmenler birçok problemi beraberinde getirmiştir. Toplumsal olarak çözümlenemeyen bu problemler, suçun hızlı bir şekilde artmasına neden olmuştur. Toplumsal yapıdaki değişimlerle birlikte suçluyu cezalandırma anlayışında farklılaşma yaşanmış; rehabilitasyon temelli uygulamalarla, bireydeki suçlu davranışın ortadan kaldırılmasına yönelik mesleki uygulamalar ceza sistemi içine dahil edilmiştir. 1 Denetimli Serbestlik, hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının düzeltilerek, tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunmasıdır.2 Denetimli Serbestlik sisteminin tanımından anlaşılacağı üzere yükümlüler ile yapılan rehabilitasyon temelli mesleki uygulamaların meslek elemanları tarafından gerçekleşmesi gerekmektedir. Denetimli serbestlik müdürlüklerinde görev yapan meslek elemanlarına denetimli serbestlik uzmanı denilmekte ve sosyolog, psikolog, sosyal çalışmacı ve öğretmenler dahil edilmektedir. Denetimli serbestlik sisteminde eğitim ve iyileştirme sürecinde meslek elemanları hem bireysel düzeyde hem de kurumsal düzeyde çeşitli sorunlar ile karşılaşmaktadır. Nitekim her mesleğin kendine has sorunları vardır. Bu durum normal ve olağandır. Amaç bu sorunların tespit edilip çözüm önerileri getirilerek olumsuzlukları en aza indirgemektir. Bu amacı hedef edinip hazırlanmış olan çalışmada, denetimli serbestlik uzmanlarının yaptıkları işteki doyumunun, motivasyonunun hangi düzeyde olduğunu anlamak ve uygulamada karşılaşılan sorunları somut bir şekilde ortaya koymak için bir anket çalışması yapılmış ve öneriler sunulmaya çalışılmıştır. DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE EĞİTİM ve İYİLEŞTİRME SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR ve ÇÖZÜM YOLLARI Hazırlanan anket çalışması ülke genelinde ulaşılabilen Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinde görev yapan Denetimli Serbestlik Zamanlarına yönelik hazırlanmış ve gönüllülük ve gizlilik esasına göre cevaplandırılması istenmiştir. 137 Denetimli Serbestlik Uzmanına ulaşılmış ve sorulara verilen cevaplar neticesine göre de analiz yapılmaya çalışılmıştır. 137 Denetimli Serbestlik Uzmanına yapılan anket çalışmasında; ‘İşinizden memnun musunuz?’ sorusuna, Evet memnunum : 40 kişi ( %29) Hayır memnun değilim: 10 kişi ( %7 ) Kısmen 1 : 87 kişi ( %64) cevabını vermiştir. Nükte Aslan, ‘Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Altında Bulunan Bireylerin Aile Yapıları ve Algılanan Sosyal Destek Düzeyleri Arasındaki İlişki’ , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (2012), s.1 2 http://www.yayin.adalet.gov.tr/adaletdergisi/31.sayi/09_46_32.htm (Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin Önemi , Vehbi K. Kamer) 138 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Daha detaylı bir araştırma yapıldığında, Denetimli Serbestlik Uzmanları 1-3, 4-7, 8 yıl ve üzeri çalışma yıllarına göre ayrılmıştır. Buna göre; 1-3 yıl arası çalışan 83 denetimli serbestlik uzmanının 30’u işinden memnun, 2’si memnun olmazken, 51’i kısmen memnun olduğunu belirtmiştir. 4-7 yıl arası çalışan 25 denetimli serbestlik uzmanının 5’i işinden memnun, 4’ü memnun olmazken, 16’sı kısmen memnun olduğunu belirtmiştir. 8 yıl ve üzeri arası çalışan 28 denetimli serbestlik uzmanının 5’i işinden memnun, 4’ü memnun olmazken, 19’u kısmen memnun olduğunu belirtmiştir. Tüm bu verilere göre, 1-3 yıl arası çalışan meslek elemanları, Evet memnunum: %36 Hayır memnun değili: %3 Kısmen: %61 4-7 yıl arası çalışan meslek elemanları, Evet memnunum: %20 Hayır memnun değili: %16 Kısmen: %64 8 yıl ve üzeri çalışan meslek elemanları, Evet memnunum: %18 Hayır memnun değili: %14 Kısmen: %68 cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘İşinizden memnun değilseniz ya da kısmen memnunsanız nedenini belirtiniz’ denildiğinde, öncelik sırasına göre şu sorunlar yazılmıştır: 1) Özlük haklarının yetersiz olması (eşit işe eşit ücretin olmaması, verilen maaşlarda iyileştirme yapılmaması, yıpranma payının olmaması ...) 2) Sağlıksız fiziki koşulların olması 3) İş doyumunun yetersiz olması 4) Denetimli Serbestlik Uzmanının görüşlerine önem verilmemesi, yaptığı için küçümsenmesi 5) Alınan güvenlik önlemlerinin yetersiz olması 6) İş yoğunlu 7) Görev tanımının yetersiz olması 8) İmkan ve koşulların kısıtlı olması 9) Yükümlülerin takip edilememesi 10) Yükümlülerin sosyo-ekonomik alandaki eksiklikleri ile ilgili yönlendirme yapılamaması 11) Rehberliğin, infazın arkasında kalması 12) Dikey-yatay geçiş imkanlarının kısıtlılığı. 139 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation 13) Eğitim ve iyileştirmelerde süpervision desteğinin olmaması. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Denetimli Serbestlik sisteminin ideal anlamda uygulanması halinde yükümlüye faydalı olacağını düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda; Evet : 96 Kişi (%70) Hayır : 1 Kişi (%1) Kısmen: 40 Kişi (%29) cevabını vermiştir. Bu sorunun ardından Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Denetimli Serbestlik sisteminin ülkemizde şu an uygulandığı kadarıyla yükümlüye faydalı olacağını düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda; Evet : 6 Kişi (%4) Hayır : 23 Kişi (%17) Kısmen: 108 Kişi (%79) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Mesleğinize başka bir kurumda devam etmek ister misiniz?’ sorusu sorulduğunda; Evet : 72 Kişi (%52) Hayır : 24 Kişi (%18) Kısmen: 41Kişi (%30) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Denetimli Serbestlik müdürlüklerinin diğer kurumlarla yeterince işbirliği içerisinde olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda; Evet : 14 Kişi (%10) Hayır : 56 Kişi (%41) Kısmen: 67 Kişi (% 49) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına, ‘Denetimli serbestlik müdürlüklerinin hangi kurumlarla işbirliği yapması gerektiğini öncelik sırasına göre sıralayınız’ denildiğinde; %21 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı %19 Sağlık Bakanlığı %16 Milli Eğitim Bakanlığı %14 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı %12 Yerel Yönetimler %4 Gençlik ve Spor Bakanlığı %3 Üniversiteler %3 Sivil Toplum Kuruluşları %3 Diyanet İşleri Başkanlığı %2 İl Emniyet Müdürlükleri %1 Maliye Bakanlığı 140 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 %1 Kültür ve Turizm Bakanlığı %1 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak sıralanmıştır. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yıl içerisinde aldığınız meslek içi eğitimlerin nicel olarak yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda, Evet : 24 Kişi (%18) Hayır : 61 Kişi (%44) Kısmen: 52 Kişi (% 38) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yıl içerisinde aldığınız meslek içi eğitimlerin nitel olarak yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda, Evet : 8 Kişi (%6) Hayır : 73 Kişi (%53) Kısmen: 56 Kişi (% 41) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız bireysel görüşmelerde fiziki koşulların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda; Evet : 29 Kişi (%21) Hayır : 68 Kişi (%50) Kısmen: 40 Kişi (% 29) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız grup çalışmalarında fiziki koşulların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda; Evet : 19 Kişi (%14) Hayır : 58 Kişi (% 42) Kısmen: 60 Kişi (% 44) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız bireysel görüşmelerin yükümlü açısından faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?’sorusu sorulduğunda, Evet : 17 Kişi (%12) Hayır : 12 Kişi (%9) Kısmen: 108 Kişi (%79) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Yaptığınız boş zamanları değerlendirme faaliyetlerinin yükümlü açısından faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?’ sorusu sorulduğunda, Evet : 6 Kişi (%4) Hayır : 33 Kişi (%24) Kısmen: 44 Kişi (%32) Boş zamanı değerlendirme faaliyetlerimiz yok: 51 Kişi (%40) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Bireysel görüşmede zorlandığınız özel suç türleri nelerdir?’ sorusu sorulmuştur. Buna göre; 141 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation %55 Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar %15 Terör suçları %7 Hırsızlık %5 Uyuşturucu madde kullanımı kullanımı ya da ticareti %4 Cinayet %3 Aile içi şiddet %3 Mükerrir %2 Fuhuş %6 Diğer Denetimli Serbestlik Uzmanlarına ‘Bu özel suçlarla ilgili bireysel görüşme teknikleri hakkında desteklenmek ister misiniz?’ sorusu sorulduğunda, Evet : 101 Kişi (%74) Hayır : 14 Kişi (%10) Kısmen: 22 Kişi (%16) cevabını vermiştir. Denetimli Serbestlik Uzmanları yükümlüler ile karşılaştıkları en büyük sorunları şu şekilde sıralamıştır; - Yükümlülerin gönülsüz olarak çalışmalara katılması, - Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin yükümlünün ulaşımına uzak yerlerde olması, - Uyuşturucu madde etkisi altında olan yükümlülerin çalışmalara katılması, - Saldırgan davranışlar, - Denetimli Serbestlik sistemine ve uygulamalarına önyargılı olmaları, - Psikolojik tanı konulmuş yükümlüler ile görüşme yapılması, - Yükümlülerin öz bakım becerilerini yapmamaları, - Kesici ya da ateşli silahlar ile çalışmalara katılması, - Denetimli Serbestlik sürecinin iş hayatlarını olumsuz etkilemesi, - İnfazın yanında iyileştirme çalışmalarının geri planda kalması, - Yükümlülerin öfke kontrol problemlerinin olması, - Sistemsel eleştiriler, - Ceza infaz kurumundan çıkan yükümlülere Denetimli Serbestlik hakkında yeterli bilgi verilmemesi, - Şehirlere göre özel uygulamaların olmaması, - Gelen nakil dosyalarına kısa sürede içerisinde sigortalı bir iş bulma gerekliliğinin açtığı direnç. SONUÇ Yapılan anket, mülakat, gözlem tekniklerinin yanında, içerisinde yaklaşık 2,5 yıldır görev yaptığımız kurumda bazı sonuçlar elde etmiş bulunmaktayız. Ülkemizde 10. yılını kutlayan Denetimli Serbestliğin devlet ve topluma maddi ve manevi birçok katkılarının olduğu aşikârdır. Lakin birey, toplum ve devlete daha da yararlı çalışmalar yapmak için var 142 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 olan sorunları en aza indirgemeli ve bu sorunlara alternatif çözüm önerileri getirilmelidir. Bu çözüm önerileri sayesinde hedeflenen başarılara ulaşmak için karşımıza çıkma ihtimali olan sorunlara tedbirimizi alır ve daha sağlıklı bir şekilde ilerleme sağlanır. Çalışmalardan anlaşılmıştır ki denetimli serbestlik meslek elemanlarının Denetimli Serbestlik sistemine olan inancı bir hayli yüksektir. Bu sistem sayesinde yükümlüler cezalarını sosyal çevrelerinden koparılmadan kendisine ve topluma daha yararlı bir şekilde çekecek, verilen rehberlik hizmetleri sayesinde suçlu davranışının sebepleri tespit edilebilecek, çözüm için bireysel görüşmeler, grup çalışmaları ve boş zamanı değerlendirme faaliyetleri yapılacak böylece bu konu hakkında bilgilendirilecek, farkındalık yaratılacak ve bu davranışlarından arındırılmaya çalışılacaktır. Buna rağmen ideal anlamda uygulanması gereken bu sistemin topluma faydalı olacağını düşünen meslek elamanları şu an uygulandığı kadarıyla topluma yeterince faydalı olamayacağı görüşü ağır basmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucu bazı durumlara olduğundan daha fazla önem verilmesi durumunda ilerleme sağlanabileceği düşünülmektedir. Denetimli Serbestlik Sistemi diğer kurumlarla yeterince iş birliği içerisinde çalışması durumunda yükümlülerin var olan veya muhtemel sorunlarına daha kolay ve daha hızlı çözümler getirilebilecektir. Böylece Denetimli Serbestlik Kurumları devletin bilgi verme, yönlendirme, destekleme gibi işlerini de hafifletmiş olacaktır. Suçlunun dışında mağdura da yeterince psiko-sosyal destek verilmesi durumunda suçun mağdura verdiği zarar en aza indirgenmiş olacaktır. Böylece mağdur daha sağlıklı bir şekilde toplum içerisinde yaşamını idame edebilecektir. Suçlunun infaz iyileştirme sürecinden sonra takip edilmesi hem yapılan çalışmaların sonucunu daha sağlıklı görmemize hem de kişilere halen ilgilenildiği hissi verilmiş olacağından suça tekrar yönelmesi önlenmiş olacaktır. Yapılan iyileştirme çalışmalarında bulunulan fiziki şartların yeterince iyi olması iyileştirme çalışmalarının daha sağlıklı bir şekilde uygulanmasının yanında hem meslek çalışanın hem de yükümlülerin yapılan işe önem verildiği ve önemli olduğu böylece çalışmalara karşılıklı olarak hassasiyet göstermeleri gerektiği hissi aşılanmış olacaktır. Yükümlülerin sosyo – ekonomik unsurlarına daha somut bir şekilde dokunulamaması yapılan iyileştirme çalışmalarının havada kaldığı hissi yaratmış olacağından bu sorunlarla ilgilenilmesi yükümlünün değişimine olumlu etki edecek ve topluma daha kolay bir şekilde uyum sağlayacaktır. Özellikle büyük şehirlerde Denetimli Serbestlik Müdürlüklerine ulaşılmasında yaşanan zorlukların önüne geçilmesi yükümlülerin iyileştirme çalışmalarına daha istekli ve sorunsuz bir şekilde katılımını sağlayacaktır. Kolay ulaşım sayesinde, yaşadıkları ani sorunlar karşısında denetim planlarının dışında da müdürlüğe gelecek ve bireysel görüşmeler yapabilecektir. Hatta büyük müdürlüklerin yerini zamanla semtlere dağılmış Denetimli Serbestlik Yaşam Merkezleri’ne ayrılabilir. Müdürlüklerde hobi bahçesi, sinema odası, çalışma odası, kütüphane, spor salonu, gibi alanların açılarak bireysel görüşme, grup çalışması, seminer gibi iyileştirmelerin yanında alternatif olarak verilebilen yükümlülükler haline getirilip yükümlüler için çeşitli yetiler kazandırılabilir. Böylece yükümlüler Denetimli Serbestlik Müdürlüklerine karşı aidiyet bağları geliştirilebilir. Bu olanakları bulamayan müdürlükler Belediye ya da Milli Eğitim Müdürlükleri’yle iş birliği içine girip yükümlülere düzenli bir şekilde kütüphanede zaman geçirme, düzenli spor salonu, yüzme ya da alternatif sporlara gitme yükümlülükleri verilip kontrol sağlanabilir. Böylece kişinin yaşam standartlarını ve sosyal çevresini değiştirip kendi kendine kötü alışkanlıklarından kurtulması sağlanabilir. Denetimli Serbestlik Çalışanlarının karşılaştıkları sorunlara daha hassasiyetle yaklaşıp çözmeye çalışmak böylece aidiyet ve memnuniyetlerini arttırmak işlerine karşı bıkkınlığını önleyecek ve pozitif enerjilerini korumaları sağlanmış olacaktır. Bu ve buna bağlı sempozyumları artık gelenek haline getirip belli zaman aralıklarında buluşup sorunlarımızı, çözüm önerilerimizi, projelerimizi, yapılanları ya da yapılamayanları, istatistikî verileri, başarıları ya da başarısızlıkları, dünyada neler olup bittiğini vs. aktararak mesleki paylaşımlarda bulunur ve bunlara göre çalışmalarımıza yön verirsek toplum nezdinde Denetimli Serbestliği daha iyi bir konuma getirmiş oluruz. Yapılan bu çalışma neticesinde denetimli serbestlik sistemi içerisinde denetimli serbestlik çalışanları bazı sorunlar ile karşılaşılmakta ve bu sorunlar performans olarak kendilerini etkilemektedir. Bu sorunların aşılması durumunda hem çalışanlar hem yükümlüler olmak üzere karşılıklı olarak Denetimli Serbestlik Kurumlarına karşı aidiyet duyguları geliştirilecek böylece hedeflenen infaz-iyileştirme amacına daha sağlıklı bir şekilde ulaşmış olacaktır. 143 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation KAYNAKÇA Nükte Aslan, ‘Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Altında Bulunan Bireylerin Aile Yapıları ve Algılanan Sosyal Destek Düzeyleri Arasındaki İlişki’ , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012. http://www.yayin.adalet.gov.tr/adaletdergisi/31.sayi/09_46_32.htm (Ceza Adalet ve İnfaz Sistemi İçinde Denetimli Serbestlik Sisteminin Önemi , Vehbi K. Kamer, Adalet Dergisi, Sayı 31, 2008) 144 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 MAHKÛMLARIN İYİLEŞTİRİLMESİNDE ZORUNLU ÇALIŞTIRMANIN ÖNEMİ Şükrü Bilgiç Sosyolog Kahramanmaraş Denetimli Serbestlik Müdürlüğü sosyologsukru@gmail.com Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan, rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonrada istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar… Mustafa Kemal Atatürk GİRİŞ Mahkûmları çalıştırma, kar amacı güden kapitalist bir anlayışla değil, insanı merkeze koyan insancıl bir yaklaşımla yapılmalıdır. Çünkü “çağdaş ceza hukukunda cezanın amacı suçluyu ıslah etmektir.”1 Bu amaçla araştırmamızda mahkûmların iyileştirilmesinde zorunlu çalıştırmanın öneminden bahsedilecektir. Bu çalışma teorik ve pratik olmak üzere iki bölümünden oluşmaktadır. İlk bölüm konuyla ilgili ulusal ve uluslararası alanda yayınlanmış eserlerin taramasından oluşmaktadır. İkinci ve daha çok uygulamaya dayalı olan bölüm ise Adalet Bakanlığı’ndan alınan izin ile 02/05/2011-30/07/2011 tarihleri arasında 28 ildeki 32 ceza infaz kurumunda toplam 3555 mahkum ile yapılan anketten elde edilen verilerin değerlendirmesi ile iki yılı cezaevi öğretmenliği, sekiz yılı denetimli serbestlik sosyologu olmak üzere toplam on yıllık süre zarfında mahkumlarla yapılan yüzlerce bireysel görüşme ve onlarca grup çalışmasına dayanmaktadır. Araştırmamızın birinci bölümünde kavramsal bir inceleme yapacağız. İkinci bölümünde ulusal ve uluslararası mevzuatta zorunlu çalışma hususuna yer verilecektir. Üçüncü bölümde zorunlu çalıştırmada dünya örnekleri ele alınacaktır. Dördüncü bölümde zorunlu çalıştırmanın kriterleri belirtilecektir. Beşinci bölümde zorunlu çalıştırmanın amacı ve hedeflerine değinilecektir. Altıncı bölümde 3555 mahkûm ile yapılan ankette mahkûmların zorunlu çalıştırılmasına ilişkin elde edilen verilere yer verilecektir. Son bölümde ise bir değerlendirmeye gidilecek ve önerilerde bulunulacaktır. 1. BÖLÜM Kavramlar Sosyal bilimlerde bilimsel çalışmalar kavramlarla yapılır. Bu amaçla araştırmamızda öncelikle kavramsal bir inceleme yapılacaktır. Araştırmamızda geçen temel kavramlarımız şunlardır: Hükümlü, tutuklu, hükümözlü, mahkûm, zorunlu çalıştırma, iyileştirme, yeniden suç işleme ve angaryadır. Hükümlü: Hakkında verilen mahkûmiyet kararı Yargıtay tarafından onanan, hükmün temyize tabi olmaması ya da temyizi, kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle, kesinleşen kişidir. Tutuklu: Var olan şüphe üzerine kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan kimsedir. Hükümözlü: Hükümözlü veya hükmen tutuklu, tutuklu yargılanan sanığın yerel mahkemede hüküm verilmesi üzerine karar kesinleşinceye kadar olan zaman diliminde almış olduğu sıfattır. Mahkûm: Hükümlü, tutuklu, hükümözlü sıfatlarını kapsayan ve fiilen ceza infaz kurumunda bulunanlar için kullanılan terimdir. 2 1 2 Füsun Sokullu-Akıncı, “Cezalandırmada Amaç ve Ölüm Cezası”, Yeni Türkiye Dergisi, Yargı Reformu Özel Sayısı, 1996, s.673 Bilgiç, Şükrü. “Hapsedime, İyileştirme ve Yeniden Suç İşleme”, Vadi Yayınları, Ankara, 2012, s.206 145 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Zorunlu Çalıştırma: Zorunlu çalıştırmaktan kastedilen açık ve kapalı ceza infaz kurumu farkı gözetilmeksizin ruh ve beden sağlığı yerinde olan bütün hükümlülerin sigortalarının yaptırılarak ücretli çalıştırılmalarıdır. İyileştirme: İyileştirme, hükümlünün tahliyeden sonra, sorumluluk sahibi bir birey olarak suç işlemeden yaşamını sürdürebilmesi için cezaevinde uygulanan sistem olup, ‘treatman’ ya da ‘rehabilitasyon’ kavramları ile de ifade edilmektedir.3 Yeniden Suç İşleme: Ceza infaz kurumundan tahliye olanların tekrar suç işlemesi “yeniden suç işleme” olarak nitelendirilmektedir. Bizim yaptığımız anket araştırmasında yeniden suç işleyenlerin oranı %38.1’dir.4 Yeniden suç işlemenin önlenmesi ve toplumun yeni suçlara karşı korunması, özgürlüğü kısıtlayan tedbirlerin, hükümlünün suç işlemeden sorumluluk sahibi bir birey olarak toplumsal yaşama katılmasını sağlayacak biçimde infaz edilmesi ile mümkündür.5 Angarya (Cebri veya Mecburi Çalıştırma): Herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri ifade eder.6 2. BÖLÜM Uluslararası Mevzuatta Mahkûmların Zorunlu Çalıştırılması Uluslararası birçok belgede mahkûmların çalıştırılmasının angarya olmadığı bilakis çalışmanın teşvik edildiği görülmüştür. Bu belgelerden bazıları şunlardır. Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Madde 8: 3 (a) Hiç kimse zorla çalıştırılmayacak ya da çalışmaya mecbur edilmeyecektir. (b) Bazı suçlar için ağır işlerde çalışmayı içeren hapis cezası verilen ülkelerde yukarıdaki 3 (a) bendi yetkili bir mahkemenin verdiği böyle bir ceza kapsamında ağır işler yapılmasını engellemeyecektir. (c) Bu fıkra bağlamında “zorla çalıştırma ya da çalıştırmaya mecbur etme” sözü şunları kapsamayacaktır: (i) bir mahkemenin yasal emriyle alıkonulmuş ya da koşullu olarak tahliye edilmiş bulunan bir kimseden (b) bendinde anılanlar dışında normal olarak istenen herhangi bir iş ya da hizmet. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Temel İlkeler, İlke 8: Mahkûmların, ülkelerindeki iş piyasasına yeniden girmelerine, kendilerinin ve ailelerinin geçimlerine katkıda bulunmalarına yardımcı olacak ücretli ve anlamlı işler yapmalarını sağlayacak koşullar oluşturulacaktır. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 71: (1) Cezaevinde yapılan işler acı ve sıkıntı verici nitelikte olmayacaktır. (2) Beden ve ruh sağlığının yeterli olduğunun doktor tarafından onaylanması kaydıyla, hüküm giymiş olan her mahkûm çalışacaktır. (3) Mahkûmların normal bir iş günü boyunca çalışmalarını sağlayacak miktarda, işe yarayan bir işlerinin olması sağlanacaktır. (4) Mahkûma verilen iş, mümkün olduğu ölçüde, tahliye edildikten sonra hayatını namusuyla kazanma gücünü koruyacak ya da artıracak bir iş olacaktır. (5) Böyle bir eğitimden yarar görecek mahkûmlara ve özellikle de genç mahkûmlara yararlı mesleklere ilişkin olarak 3 4 5 6 146 Demirbaş, Timur. İnfaz Hukuku, Seçkin Yay., 2.Baskı, s.211. Ankara 2008. Bilgiç, 213 Demirbaş, 236 Aydın, Fazıl. “Türkiye Tarafından Onaylanan ILO Sözleşmeleri”. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yayın No:8, s.35, Ankara 2014 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 mesleki eğitim verilecektir. (6) Meslek seçimine ilişkin doğal sınırlara, cezaevinin yönetim ve disiplin alanındaki ihtiyaçlarına tabi olmak kaydıyla, mahkûmlar diledikleri işi yapmayı seçebilecektir. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 72: (1) Cezaevlerinde işlerin örgütlenmesi ve iş yöntemleri mümkün olduğu ölçüde dış dünyadakilere benzeyecek ve mahkûmlar böylelikle normal iş koşullarına hazırlanacaktır. (2) Ancak, mahkûmların çıkarları ve mesleki eğitimleri cezaevi içinde para getirecek bir işin olmasına öncelik verilecek şekilde ikinci plana itilmemelidir. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 73: (1) Cezaevlerindeki işler ve çiftlikler tercihen özel bir yüklenici tarafından değil, doğrudan cezaevi yönetimi tarafından işletilmelidir. (2) Mahkûmlar cezaevi yönetiminin denetimi altında olmayan bir işte çalıştırıldıklarında her zaman başlarında cezaevi görevlileri olacaktır. İş başka bir hükümet kuruluşu için yapılıyor olmadıkça, işin kendisi için yapıldığı kimse, mahkûmların üretimi göz önüne alınarak, bu iş için normal ücreti cezaevi yönetimine ödeyecektir. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 74: (1) Özgür işçilerin sağlık ve güvenliği için alınan önlemler aynen mahkûmlar için de uygulanacaktır. (2) Mahkumların, işe ilişkin hastalıklar da dahil olmak üzere, iş kökenli yaralanma ve incinmelere karşı, yasaların özgür işçilere tanıdığından eksik bir düzeyde olmayacak şekilde sigortalanması için düzenlemeler yapılacaktır. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 75: (1) Mahkûmların günde ve haftada azami kaç saat çalışacağı, özgür işçilere ilişkin yerel kural ve adetleri göz önüne alarak yasalar ya da idari kurallar tarafından belirlenecektir. (2) Bu şekilde belirlenecek saatler haftada bir günün dinlenme günü olarak ayrılmasına izin verecek ve mahkûmların topluma yeniden kazandırılması için gerekli görülen eğitim faaliyetleri ve diğer faaliyetler için zaman bırakacaktır. Mahkûmlara Uygulanacak Muameleye İlişkin Standart Asgari Kurallar, Kural 76: (1) Mahkumların yaptığı işe karşılık adil bir ücret sistemi olacaktır. (2) Bu sistemde mahkûmlar kazançlarının en az bir kısmını kullanmalarına izin verilen şeylere harcayabilecek, bir kısmını da ailelerine gönderebilecektir. (3) Sistem aynı zamanda mahkûmun kazancının bir kısmının, tahliye edildiğinde kendisine verilmek üzere yönetim tarafından alınıp biriktirilmesini içermelidir.7 Bunun yanında 1930 tarihli Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesinin 29. Maddesi ile 1949 tarihli Örgütlenme ve Toplu Sözleşme Hakkı Sözleşmesinin 98. Maddelerinde “Sözleşme zorla ya da zorunlu çalıştırmanın her tür biçimine son verilmesini öngörmektedir. Ancak, askerlik hizmeti, mahkûmların belirli bir denetime göre çalıştırılmaları, bu arada savaş, yangın ve deprem gibi olağanüstü durumlarda gerek duyulan çalıştırma biçimleri için istisna tanınmaktadır.” 28 Haziran 1930 tarihli Sözleşmenin 2. Maddesinde “Cebri veya Mecburi Çalıştırma” ifadesi açıklığa kavuşturulmuştur. Sözleşmenin 2-c bendinde; “Çalışma veya hizmetin bir kamu makamının nezaret ve kontrolü altında icra edilmesi ve söz konusu ferdin özel kişilerin, şirketlerin veya özel-tüzel kişilerin hizmetine bırakılmaması veya verilmemesi şartıyla, bir mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararının sonucu olarak yapmaya mecbur edildiği bir iş veya hizmetin” cebri veya 7 Coyle, Andrew. Cezaevine Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım. Cezaevi Görevlileri İçin El Kitabı. Uluslararası Cezaevi Araştırmaları Merkezi Yayınları. Cezaevi, London 2002. s.87-88 147 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation ecburi çalıştırma olarak değerlendirilmediği belirtilmiştir. 8 Bakan Delegelerinin 11 Ocak 2006 tarihli ve 952 sayılı oturumunda Bakanlar Komitesince kabul edilen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararında bedensel ve ruhsal bakımdan sağlıklı oldukları doktor tarafından belirlenen, normal emeklilik yaşına erişmemiş hükümlülerden çalışmalarının istenebileceği belirtilmiştir. Aynı tavsiye kararında tutuklulara çalışma fırsatı sağlanması, fakat çalışmaya mecbur tutulmaması gerektiği belirtilmiştir.9 Ulusal Mevzuatta Mahkûmların Zorunlu Çalıştırılması Anayasamızın 18. maddesinde “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” İbaresinin devamında “…Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hallerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmayacağı” belirtilmiştir. 5275 sayılı Kanunun 29’uncu maddesinde, kurum hekimi tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan isteklilerin, kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret karşılığında atölye veya İşyurtlarında çalıştırılabilecekleri düzenlenmiştir. Çalışma, 5275 sayılı Kanunda hükümlüler için bir yükümlülük olarak öngörülmüş iken tutuklular açısından istek şartı aranmıştır. Kanunun 116’ncı maddesi 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76, 78 ilâ 84 ve 86 ile 88’inci maddelerindeki düzenlemelerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanlarının tutuklular hakkında da uygulanabileceğini belirlerken hükümlülerin çalıştırılmasını öngören 29’uncu maddeyi bu kapsamda saymamıştır. Kanunun bu düzenlemesi uluslararası hukuka da uygundur.10 22/08/2015 tarihli Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğin 12. maddesi açık kurumlarda cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin “...yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları tespit edilenler ile iş temin edildiği halde çalışmayanlar veya iş düzenine uyum sağlayamayanların” kurum yönetim kurulu kararı ile kapalı kurumlara iade edilir ve bu karar derhâl infaz hâkimliğinin onayına sunulur” denmektedir. Bu yönetmeliğin ilgili maddesinde daha basit bir ifade ile açık ceza infaz kurumunda çalışma zorunluluğunun olduğu belirtilmektedir. 3. BÖLÜM Mahkûmların Zorunlu Çalıştırıldığı Ülke Örnekleri Hapsetmenin ve dolayısıyla cezalandırmanın birçok işlevi vardır. Bu işlev ülkelerin suçluya bakış açısına göre değişmektedir. Eğer ülke suçluyu hapsetmekle toplumu koruyacağını düşünüyorsa hapsedilen suçluyu dört duvar arasına kapatmak yeterli gelebilmektedir. Ancak ülke suç işleyeni hapsetmekle toplumu korumanın yanında suçluyu ıslah etmek ve yeniden topluma kazandırmak gibi amaçları güdüyorsa o zaman hapsetme sürecindeki işlemler de doğal olarak farklılaşmaktadır. Bu çerçevede dünya devletlerindeki değişik uygulamalara yer verilecektir. Amerika Birleşik Devletleri Federal Ceza İnfaz Kurumları İşyurtları Kurumu (FPI), federal ceza infaz kurumlarında (BOP) bulunan hükümlülerin çalışmasından ve bu kurumlarda yürütülen ticari faaliyetlerden sorumlu kamu iktisadi kuruluşudur. Federal ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlüleri sekiz ayrı iş kolundan birinde istihdam etmek suretiyle eğitmek ve rehabilite etmek için kurulmuştur. 8 Aydın, age, 35 Hamurcu, Kürşat. “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların Çalıştırılması” http://www.iydb.adalet.gov.tr/makale1.asp Erişim Tarihi 22/04/2014 10 Hamurcu, Kürşat. “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların Çalıştırılması” http://www.iydb.adalet.gov.tr/makale1.asp Erişim Tarihi 22/04/2014 9 148 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Amerika Birleşik Devletlerinde, federal ceza infaz kurumu sistemi 20’nci yüzyılın ilk on yılında kurulmuş ve bu kapsamda ceza infaz kurumları bünyesinde federal hükümetin ihtiyaç duyduğu ürünleri üretmek, tutuklu ve hükümlülere iş becerileri kazandırmak ve onları başıboşluktan alıkoymak için atölyeler inşa edilmiştir. Federal Ceza İnfaz Kurumları İşyurtları Kurumunun amacı, tutuklu ve hükümlülere eğitim fırsatları sağlamak ve “işyurtlarındaki üretimi bireysel herhangi bir sektörün kayda değer ölçüde etkilenmesini önleyecek şekilde çeşitlendirmek” için federal düzeydeki tüm işyurtlarının çalışmalarını bütünleştirmek olarak tanımlanmıştır. Federal Ceza İnfaz Kurumları İşyurtları Kurumu ürün ve hizmetlerinden elde edilen gelirlerin yaklaşık %80’i hammadde ve ekipman alımına; %17’si çalışan maaşlarına; %4’ü ise tutuklu ve hükümlü ücretlerine ayırmaktadır. Tutuklu ve hükümlüler, diğer etkenlerin yanında uzmanlık ve eğitim düzeylerine bağlı olarak saatte 0,23 Dolar ila 1,15 Dolar ücret almaktadır. 11 Araştırmacı yazar Metin Gür, Münih Cezaevi Müdürü Schmuck’un ile yaptığı röportajda da benzer bir uygulamanın Almanya’da da mevcut olduğunu belirtmiştir. Schmuck; “Her tutuklu ve hükümlü için günde 135 mark harcandığını, bunun 35 markını onlar çalışarak ödüyorlar, geri kalan 100 mark da alınan vergilerden ve eyalet bütçesinden karşılanıyor. Çalışan hükümlü ve tutukluların saat ücretleri ortalama 130 prefennigtir. Daha çok ödenirse hükümlü ve tutukluların giderleri de yükselir. Günde altı saat çalışmalarına karşılık gündelikleri 8 ile 12 mark arasında değiştiğini” belirtmiştir.12 Hindistan’ın Deburma Ceza İnfaz Kurumunda bulunan hükümlüler ceza infaz kurumundaki “çağrı merkezinde” çalışmaktadır. Hindistan’ın Andhra Pradesh eyaletinde Rajahmundry’de iki cezaevi merkezi hükümetin Hindistancevizi Lifi Kurulu ile birlikte hindistancevizi lifi ürünlerinin yapımı alanında eğitim vermektedir. Mahkumların bu üretime devam etmek için bir kooperatif kurmaları ve tahliye edildiklerinde kendilerine bu iş için gerekli gereçlerin verilmesi beklenmektedir.13 Fransa’da bütün hükümlü ve tutuklular işyurdu çalışmalarında çalışabilmektedir. Tek istisnası hâkim kararı ile çalışma yasaklanabilmektedir. Çalışma isteğe bağlı olup, çalışma kapsamında endüstri ürünleri ve ev eşyaları üretilmektedir. Hükümlü ve tutuklulara serbest piyasadan üç ve dört kat daha az ücret verilmektedir. Hükümlü ve tutuklular kazançlarının %80’nini kantin alışverişi için kullanabilmekte, %10’nunu cezaevi idaresinden salıverme sırasında alabilmekte, %10’nunu da mağdura tazminat olarak ödemektedir. Yeni Zelanda’da hükümlüler tarım faaliyetlerinde çalışmaktadır. Hükümlülere çalışmaları karşılığında 0.40 ile 0.60 dolar ücret ödenmektedir.14 Güney Afrika’da devlet dairelerinde kullanılan mobilyaların hepsi mahkûmlar tarafından yapılır. Başka kuruluşlar için otomobil plakası yapmak gibi işler de yapılabilir.15 Senegal’de mahkûmlar deri eşya ve takı gibi geleneksel elsanatı ürünleri yapmakta ve hükümete bağlı olmayan bir kuruluş da bunların sergilenmesiyle ve satışıyla ilgilenmektedir.16 Verilen örneklerde de görüldüğü üzere dünyanın değişik bölgelerindeki cezaevlerinde bulunan mahkûmların bir şekilde çalıştırıldığı görülmüştür. 5. BÖLÜM Zorunlu Çalıştırmanın Kriterleri Mahkûmların çalıştırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası çağdaş mevzuatlarda düzenlenmiş koşullar vardır. Bizim 11 Kamer, Vehbi Kadri-b. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-I” Ankara Kasım 2014 12 Gür, Metin. “Neden Suçlu Oldular?” ART Yayınları, Ankara, 1997. s. 330-331 Coyle, age., s.87 Kamer, Vehbi Kadri-c. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-II” Ankara Kasım 2014 Coyle, age., s.87 Coyle, age., s.87 13 14 15 16 149 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation zorunlu çalıştırma olarak nitelendirdiğimiz yükümlülüğün olması için belirlediğimiz kriterler ise şunlardır: 1. Ceza infaz kurumunda zorunlu çalışma yükümlüğü sadece hükümlü olan mahkûmlara uygulanmalıdır. Hükümözlü ve tutuklulara ise çalışma imkânı sunulmalı ancak zorlama olmamalıdır. 2. Ruh ve beden sağlığı hekimlerce raporlandırılan mahkûmlar çalıştırılmalıdır. 3. Ceza infaz kurumunda zorunlu çalışma yükümlüğü 16-55 yaş grubunda bulunan bütün erkek hükümlüler ile 1850 yaş grubunda bulunan bayan hükümlülere uygulanmalıdır. 4. Çalıştırılan her mahkûmun iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık sigortası yapılmalıdır. 17 5. Mahkûmun günlük masraflarının karşılığı18 olmak üzere hafta içi her gün günde en az üç saat zorunlu çalıştırılmalıdır. 6. Zorunlu çalışma saatlerinin dışında bütçesine katkı sağlamak isteyen her mahkûm, haftalık 40 saat çalışmasına karşılık asgari ücretin en az 1/3 oranında, ücretlendirilmelidir. 7. Zorunlu çalıştırılmada mahkûmun yeteneği, becerisi, eğilimi, zihinsel ve bedensel durumları göz önünde bulundurulmalıdır. 8. Yapılan işte, oyalama faaliyetinden öte, iyileştirme, topluma uyum sağlama ve mahkûmun ayakları üzerinde durabilme yönü ön planda tutulmalıdır. 9. Çocuk hükümlülerin çalıştırılması yalnızca meslek eğitimine yönelik olmalıdır.* 10. İş koşulları, dışarıdaki iş koşullarına benzerlik taşımalı ve gelir getirici olmalıdır.* 11. Hükümlülere ceza infaz kurumu yönetimince, özel sektörle işbirliği yapılarak cezaevi içinde veya dışında iş imkânı sağlanmalıdır.* 12. Hükümlüler, yöneticilerin ve görevlilerin kişisel işlerinde çalıştırılmamalıdır.* 13. Mahkûmların sağlık, emniyet, işe bağlı incinme ve yaralanmalarla mesleki hastalıklar açısından dış dünyadaki kimselerle aynı yasalara tabi olarak çalışmaları önemlidir. Dolayısıyla, cezaevi makamları sağlık ve güvenlik yasalarından haberdar olmalı ve cezaevlerinde bunlara uyulmasını sağlamalıdır. Mahkûmların çalışacağı süre konusunda da benzer koruyucu önlemler olmalıdır. Bu süre fazla uzun olmamalı ve mahkûmların başka faaliyetlere katılabilmesi için zaman kalmalıdır. 19 6. BÖLÜM Zorunlu Çalıştırmanın Amacı ve Hedefleri Zorunlu çalıştırmanın birçok amacı vardır. Bu amaçları temelde ceza infaz kurumunda kalınan süreye etkileri ve tahliye sonrası yaşama yansımaları şeklinde ikili bir ayrıma tabi tutabiliriz. Zorunlu Çalıştırmanın Ceza İnfaz Kurumundaki Yaşama Etkileri Coyle cezaevlerindeki çalışmanın iki amacı olduğunu söylemektedir. Bunlardan ilki mahkûmu her sabah kalkmaktan, belli bir iş yerine gitmekten ve başka insanlarla birlikte örgütlü bir şekilde belli bir süre çalışmaktan oluşan bir günlük düzene alıştırmaktır. Ama bu kendi başına yeterli değildir. Eğer yaptıkları iş tekdüzeyse ve başka insanlara bir yararı yoksa mahkûmları her gün bir atölyeye gitmeye zorlamanın bir anlamı yoktur. Böyle bir durumun en kötü örneği 19. yüzyılda 17 Mahkumlar, 4958 sayılı yasayla yapılan değişikliğe göre, ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutuklular, mülga 506 sayılı yasa kapsamında iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık sigortası kapsamında sigortalı sayılmışlardır. Beduk, Mehmet Nusret. “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Eski Hükümlü İşçi Çalıştırılması”. Kamu-İş; C:11, s:2/2010 18 2015 yılı için bu miktar 5.00 TL dir. 19 Coyle, age.,s.88-89 Bu maddeler Eski İş Yurtlar Daire Başkanı Kürşat Hamurcu’nun “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların Çalıştırılması” adlı makalesinden alınmıştır. 150 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 mahkûmların her gün birkaç saat boyunca hiçbir anlamı olmayan bir şekilde, kum dolu büyük silindirler çevirmelerini içeren uygulamadır. Bugünkü dünyada da bu tür anlamsız çalışmanın türlü örnekleri vardır.20 Benzer birçok araştırmada cezaevinde çalıştırılan mahkûmların daha az disiplin suçu işledikleri, daha kolay bir şekilde cezaevi ritminin bir parçası haline geldikleri, öz saygılarını daha kısa sürede kazandıkları, tedirgin edici düşüncelerin etkisinden daha kolay kurtuldukları, mevcut meslek ve sanatlarını koruyup geliştirdikleri veya yeni bir meslek ve sanat öğrendikleri bulgusuna ulaşılmıştır.21 Zorunlu Çalıştırmanın Tahliye Sonrası Yaşama Etkileri Coyle, cezaevlerinde çalıştırmadan amaçlanan ikinci hedefini ise şu şekilde belirtmiştir. “Mahkûmlara, tahliye edildikten sonra iş bulmalarına yardımcı olacak bir şekilde eğitim görmekte olduklarını duymalarını sağlayan, bir amacı olan bir işi yapabilecek özgüven ve becerileri vermektir. Bu nedenle, cezaevlerinde yapılan işler mahkûmların tahliye edildikten sonra inşaat, tamircilik, yönetim ve çiftçilik gibi geleneksel alanlarda iş bulmalarını mümkün kılacak beceriler edinmelerini sağlayacak eğitimle birleştirilmelidir. Bilgisayar işleri gibi yeni bir alanda beceriler de eklenebilir. Mesleki eğitim genç mahkûmlar için özellikle önemlidir. Eğitim programları düzenlenirken mahkûmun tahliye edildikten sonra döneceği toplumdaki iş olanaklarının göz önüne alınmasına büyük önem verilmelidir.22 Yaptığımız araştırmada tahliye edilmenin her mahkûm için aynı duygu oluşturmadığı, tahliyenin beraberinde sıkıntılı ve kaygı verici yeni durumlar oluşturduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Bu sıkıntı ve kaygıların yer yer özgürlük duygusunun önüne geçtiği görülmüştür. 23 Tablo 1: Tahliye Sonrası Yaşanılan veya Yaşanılacağı Düşünülen Sıkıntı ve Kaygılara Göre Ankete Katılanların Dağılımı Sıkıntılar ve Kaygılar İşsizlik Topluma uyum sağlayamama Psikolojik sorunlar Aile ve toplumdan dışlanma Yeniden suç işleme korkusu Can güvenliği/hasımların intikam hırsı Diğer Sayı Oran 2338 1141 1109 1083 880 463 77 65,8 31,2 31,2 30,5 24,8 13,0 2,2 Tabloda da görüldüğü gibi mahkûmları tahliye sonrası birçok sıkıntı ve kaygı verici durum beklemektedir. Bu durumu en az zararla atlatmanın bir yolu da mahkûmu dış dünyaya hazırlayacak olan zorunlu çalıştırmadır. Zorunlu çalıştırma ile beklenen tahliye sonrası yararları şu şekilde özetlememiz mümkündür: 1. Aile ve toplum tarafından daha erken kabul görme, 2. Daha kolay iş bulma, 3. Sosyal yaşama daha kolay uyum sağlama, 4. Aile bütünlüğünü koruma, 5. Ruh ve beden sağlığını koruma, 6. Yeniden suç işleme oranında düşme. Birçok ülkede cezaevi yönetimleri mahkûmlar için yeterince iş bulmakta zorlanır. Bu sorunu çözmenin türlü yolları vardır. 20 Coyle, age., s.88 Doğan, Karakaş Fatma. “Cezanın Amacı ve Hapis Cezası” Legal Yayınları. İstanbul 2010. s 113 22 Coyle, Andrew. Cezaevine Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım. Cezaevi Görevlileri İçin El Kitabı. Uluslararası Cezaevi Araştırmaları Merkezi Cezaevi, London 2002. S. 88 23 Bilgiç, age. S. 269 21 151 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Bazı ülkelerde başka bakanlıklar bazı işleri cezaevi yönetimlerine vermek zorundadır. Bu uygulama hükümet içi sözleşmeleri kapsayabilir. Birçok durumda cezaevi görevlileri mahkûmlara amacı olan işler bulmak konusunda büyük yaratıcılık gösterir. Örneğin, özel olarak seçilmiş mahkûmlar cezaevi binalarının onarımı ve bakımı alanında görevlilerle birlikte çalışarak yararlı beceriler öğrenebilir. Cezaevinin arazisinin olduğu durumlarda, başlarında görevlilerin duracağı mahkûmlar tarım faaliyetlerinde çalışarak kendilerinin ve başkalarının yiyecek ihtiyacını karşılayabilir. Mahkûmlar aynı zamanda mutfak işleri ve temizlik gibi gerekli günlük işlere katılabilir. Mahkûmlar aynı zamanda güç durumda olan kimselere yardım amacıyla hükümet kuruluşları ve başka kuruluşlarla birlikte çalışabilir, örneğin, evsiz kimselerin kullandığı yurtlar için mobilya ya da yetimhanelerdeki çocuklar için oyuncak yapabilir. Tahliye edildikten sonra kendi başlarına ya da küçük bir kooperatif halinde bir iş kurmak bazı mahkûmlar için mümkün olabilir. Mahkûmlar cezaevinde bulundukları süre içinde sahip oldukları becerileri kullanarak ve geliştirerek açık pazarda satılabilecek nesneler yapabilir. Böyle bir işe tahliye aşamasından sonra da devam edilebilir ve böylelikle mahkûm eski mahkûmların iş ararken karşılaştığı ayırımcılıktan da kurtulur. Son yıllarda mahkûmlara özel ticaret ve sanayi şirketlerinde iş bulma eğilimi başlamıştır. Bunun yapıldığı durumlarda cezaevi yönetimi mahkûmların yalnızca yerel işgücünden daha düşük fiyata çalıştırılabilecek ucuz bir işgücü olarak kullanılmasını önlemelidir. Mahkûmlara, yaptıkları iş için ödenen normal ücret ödenmelidir. Çalışma deneyiminin yalnızca zorla çalıştırma gibi durmayıp mahkûmları tahliye edildikten sonra sürecekleri hayata hazırlayabilmesi için, yaptıkları işe karşılık olarak kendilerine belli bir ücret ödenmelidir. Bu alandaki en yaratıcı uygulamalardan biri mahkûmlara dış dünyada aynı işi yapan birisine ödenen ücretin dengi olan bir ücretin ödenmesidir. Mahkûmlardan bu ücretin bir bölümünü ailelerine göndermeleri, bir bölümünü, varsa, işledikleri suça karşı ödenecek tazminatın bir bölümünü oluşturmak üzere vermeleri, kalanını da tahliye edildiklerinde almak üzere biriktirmeleri istenir. Aşağıda ABD’de (Kansas Ceza İşleri Bölümü ) böyle bir uygulamadan bir örnek verilmektedir. “Ellsworth Cezaevi 1993 yılında çeşitli ürünlerin üretilmesi konusunda Century Manufacturing ile anlaşmıştır. Bu program kapsamında çalışan mahkûmlara standart asgari ücret ödenir (oysa cezaevlerinde normal olarak temsili bir ücret ödenmektedir). Bu ücretten konut ve yemek giderlerine, mahkûmun ailesine verilecek paralara, suç kurbanı tazminatına ve vergiye ilişkin kesintiler yapılır. Bu kesintiler yapıldıktan sonra kalan paranın %10’u da mahkûm tahliye edildiğinde kendisine verilmek üzere bir tasarruf hesabına konulur.” 24 7. BÖLÜM İstatistiklerle Zorunlu Çalıştırma: Anketin Değerlendirmesi Ceza infaz kurumlarında çalışma da, tıpkı eğitim gibi, hükümlülerin iyileştirilmesine katkısı olan aktif ve ekonomik bir uğraştır. Hatta çalışmanın, infazın içeriğinin esasını oluşturduğu ve yeniden sosyalleşmenin belirleyici koşulu olduğu kabul edilmektedir. Çalışma, hükümlünün zamanını olabildiğince yararlı geçirmesini ve bir ücret elde etmesini sağlayacağı gibi, daha da önemlisi, insanın kendi öz saygısını yeniden kazanmasına katkıda bulunarak, oldukça önemli psikolojik bir işleve hizmet eder.25 Cezaevlerine ilişkin en önemli çalışmalarında biri İngiliz Yargıç John Howard’ın 12 yıl boyunca süren ve 1777 yılında yayınlanan “İngiltere ve Gallerdeki Cezaevlerine İlişkin İlk Değerlendirmeler ve Bazı Yabancı Cezaevleri Hastanelerinin Dökümü” adlı kitapta toplamıştır. Kitaptaki öneriler şu şekildedir: hükümlülerin gece gündüz ayrılmasını ve hücrelere konularak tecrit edilmesini savunan Howard’ın, cezaevlerinin ıslahı için önerileri arasında; hükümlülere yeterli gıda ve24 Coyle, age., s.89 Şahin, Cumhur. “Tahliye Öncesi ve Sonrası Hükümlüye ve Eski Hükümlüye Yardım”. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. Cilt V, Sayı I-II, Ankara 2001,Demirtaş’tan aktaran Şahin-117 25 152 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 rilmesi, sağlıklarının korunması, tutuklu ile hükümlülere farklı kurallar uygulanması, dini ve ahlaki eğitim verilmesi, ücret karşılığı zorunlu çalıştırılmaları, meslek edinme zorunluluğu kabul edilmesi ve uyumlu davranan hükümlülerin erken salıverilmesi yer almıştır. Suçluyu ıslah etmenin daha fazla bozulmasını önlemekle mümkün olacağını savunan Howard, yalnızlığın suçun en büyük düşmanı olduğundan hareketle, tecridi savunmuş ve hücrelerden oluşan cezaevi modeline ilham vermiştir.26 Tablo 2: Ankete Katılanların Ceza İnfaz Kurumlarında Zorunlu Çalıştırma Taleplerine Göre Dağılımı Zorunlu Çalıştırma Durumu Sayı Oran Evet, olmalıdır. 525 15,2 Hayır, olmamalıdır. 841 24,3 Sigortalı ve ücretli olması şartıyla olabilir. 2097 60,5 Toplam 3463 100 Tablo 2’deki sorumuz şu şekildedir. “Sizce birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemiz cezaevlerinde de (kapalı cezaevleri de dâhil) zorunlu çalıştırma olmalı mıdır?” Bu soruyu hazırlamaktaki amacımız; cezaevlerinde var olan artı zamanın mahkûmlar tarafında üretime dönüştürmek istenip istenmediğini ortaya koymaktır. Ülkemizde açık cezaevlerinde zorunlu çalıştırma olmasına karşılık kapalı cezaevlerinde zorunlu çalıştırma yoktur. Biz sorumuzda kapalı cezaevlerini de araştırmamıza dâhil ettik. Bu soru hazırlanırken Avrupa ülkelerindeki uygulamalar göz önünde bulundurulmuştur. Zira birçok Avrupa ülkesinde mahkûmların zorunlu çalıştırılması uygulaması halen mevcuttur. Mevzuatlarında da bunu engelleyen hiçbir durum söz konusu değildir. Sizce birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemiz cezaevlerinde de (kapalı cezaevleri de dâhil) zorunlu çalıştırma olmalı mıdır? Sorusuna seçenek oluşturulurken evet ve hayırla birlikte sigortalı ve ücretli çalışma seçeneği de verilmiştir. Üçüncü şıkkı oluşturmamızdaki temel anlayış, bizim de temennimiz olan, cezaevindeki mahkûmların boş boş yatırılması yerine özellikle genç mahkûmların beden güçlerinden faydalanmaktır. Sizce birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemiz cezaevlerinde de zorunlu çalıştırma olmalı mıdır? Sorusuna 92 kişi yanıt vermemiştir. Yanıt verenlerden %15.2’si evet olmalıdır, %24.3’ü hayır olmamalıdır ve %60.5’i sigortalı ve ücretli olması şartıyla olabilir seçeneğini işaretlemiştir. Adı geçen kitapta “cezaevinde karşılaştığınız en büyük sorun nedir?” sorusuna en çok işaretlenenler arasında beşinci sırada olan parasızlık geldiği için mahkûmların büyük çoğunluğu sigortalı ve ücretli olması koşuluyla zorunlu çalışmayı kabul edecekleri yönündeki tercihleri birbirleriyle bağlantılı olduğu görülmektedir.27 Tablo 3: Hukuki Statülerine Göre Ankete Katılanların Ceza İnfaz Kurumlarında Zorunlu Çalıştırmaya İlişkin Düşünceleri Sizce Birçok Avrupa Ülkesinde Olduğu Gibi Ülkemiz Cezaevlerinde de Zorunlu Çalıştırma Olmalı mıdır? Hukuki Statü Evet Frekans Hayır Oran Frekans Oran Sigortalı olması şartıyla evet Frekans Oran Toplam Frekans Hükümlü 259 %15.0 435 %25.2 1027 %59.7 1721 Tutuklu 180 %15.3 300 %25.6 691 %59.0 1171 78 %14.3 101 %18.5 368 %67,2 547 517 %15.0 836 %24.3 2086 %60.7 3439 Hükümözlü Toplam Tablo 3’de elde edilen verilere göre hukuki statüsüne göre zorunlu çalıştırma yönündeki düşünceye hükümlü ve tutuklular yaklaşık oranda cevap verirken, hükümözlü olanlar bunlardan faklı cevaplar vermişlerdir. Hükümlü ve tutukluların yaklaşık %75’i zorunlu çalışmayı kabul ederken hükümözlü olanlarda bu oranın %81.5’i bulmuştur. 26 27 Doğan, 113-114 Bilgiç, age.,s.234 153 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation Tabloda elde edilen verilerde de görüldüğü üzere mahkûmların büyük çoğunluğu genel olarak cezaevlerinde zorunlu çalışmanın olması gerektiğini belirtmiştir. Tablo 4: Açık ve Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Kalanların Zorunlu Çalıştırmaya İlişkin Düşüncelerine Göre Dağılımı Sizce Birçok Avrupa Ülkesinde Olduğu Gibi Ülkemiz Cezaevlerinde de Zorunlu Çalıştırma Olmalı mıdır? Cezaevi Tipi Evet Frekans Sigortalı olması Hayır Oran Frekans Oran şartıyla evet Frekans Oran Toplam Frekans Açık 26 %17.7 52 %35.4 69 %46.9 147 Kapalı 499 %15.0 789 %24.0 2028 %61.0 3316 Toplam 525 %15.1 841 %24.3 2097 %60.6 3463 Bir önceki tabloda da görüldüğü üzere mahkûmların büyük bir çoğunluğu cezaevlerinde zorunlu çalıştırmanın olması gerektiğini belirtmiştir. Bu talebin gerçek sonuçlarını verecek olan bilgi ise ancak Ülkemizde zorunlu çalışmanın olduğu açık ceza infaz kurumlarındaki verilere ulaşmakla elde edilebilir. Bu amaçla tablo 4’deki karşılaştırma verilmiştir. Bu tabloda da görüldüğü üzere açık cezaevlerinde zorunlu çalıştırmadan yana olan mahkûmların oranı düşmüştür. Bir önceki tabloda zorunlu çalıştırma olması gerektiğini söyleyenlerin oranı %75’lerdeyken açık ceza infaz kurumunda zorunlu çalıştırmadan yana olanların oranı %65’lere düşmüştür. Bunun temel sebebi kapalı ceza infaz kurumlarında kalan mahkûmların boş zamanlarının çok olması ve herhangi bir gelirlerinin olması iken, açık ceza infaz kurumunda kalan mahkûmların böyle bir durumlarının olmamasıdır. Her iki tablo birbiriyle ilgili olduğu için bir bütün olarak değerlendirildiğinde mahkûmların büyük çoğunluğu, kamu beklentisi ile uyumlu olarak, zorunlu çalıştırmayı istemektedirler. Bu veriler de (aslında birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi) cezaevlerinin, çalışma alanlarının çevresinde kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bunu gerçekleştirdiğimizde ülke için müthiş bir iş gücü ortaya çıkacak ve büyük bir israfın önüne geçilecektir. Tablo 5: Mahkumların Cezaevine Girme Sayısı ile Çalışma Taleplerinin Karşılaştırılması Toplam kaç defa cezaevine girdiniz? 1 kez 2 kez 3 kez 4 kez 5 ve daha fazla kez Toplam Sizce Birçok Avrupa Ülkesinde Olduğu Gibi Ülkemiz Cezaevlerinde de Zorunlu Çalıştırma Olmalı mıdır? Sigortalı olması Evet Hayır Toplam şartıyla evet Frekans Oran Frekans Oran Frekans Oran Frekans 323 %15.2 511 %24.1 1287 %60.7 2121 87 %16.3 124 %23.3 322 %60.4 533 44 %15.1 75 %25.8 172 %59.1 291 19 %12.9 37 %25.2 91 %61.9 147 46 %13.9 86 %25.9 200 %60.2 332 519 %15.2 833 %24.3 2072 %60.5 3424 Tablo 5’te cezaevine girme oranı ile mahkûmların çalışma talepleri karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmayı vermekteki temel amacımız cezaevine sık girenler ile ilk defa cezaevine girenler arasında cezaevinde çalıştırılmaya bakış acıları arasında bir fark olup olmadığını öğrenmektir. Tabloda da görüldüğü üzere cezaevine ilk defa girenler ile birden fazla kez cezaevine girenler arasında anlamlı bir farkın olmadığı görülmüştür. 8. BÖLÜM İşyurtları Kurumunun Mahkûmları Çalıştırmadaki Yeri ve Önemi İşyurtları Kurumunun mahkûmların çalıştırılmasındaki yeri ve önemi konusuna değinmeden önce İşyurtları Kurumunca hazırlanan katalogta geçen tanımları incelemek yerinde olacaktır. İlgili katalogta; İşyurtları; Ceza infaz kurumları bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde, hükümlü ve tutuklulara bir meslek ve sanat öğretmek veya mevcut meslek ve sanatlarını koruyup geliştirmek, bu suretle üretilen ekonomik değer154 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 leri pazarlamak amacıyla 4301 sayılı Kanunla İşyurtları Kurumu Adalet Bakanlığına bağlı, özel bütçeli, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluştur. 28 İşyurtları Kurumu amaçlarını şu şekilde sıralamaktadır: Cezanın infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır. Çalıştırmanın amacı ise, hükümlülerin salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları öğrenmelerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya güçlendirmektir. Ceza infaz kurumundan tahliye edildikten sonra dâhil olacağı sosyal çevrede yaşamını idame ettirecek bir meslek sahibi olmak bir hükümlüyü topluma kazandırmanın en önemli yoludur. Birçok insanın suça yönelme nedeni, yasal ve sürdürülebilir bir gelir getirecek işlerinin olmamasıdır. Bu anlamda bir çok mahkûm için ceza infaz kurumlarında geçirdikleri süre, yaşamlarında ilk kez düzenli yaşam ile iş becerileri edinme ve geliştirme fırsatı buldukları dönemdir. Hükümlünün çalıştırılmasındaki amaç, ceza infaz kurumu yönetiminin gelir elde etmesi olmayıp hükümlüyü tahliye sonrasına hazırlamaktır. Çalışma, hükümlünün hem kendisi hem de yaşadığı çevre ile uyumunu kolaylaştırır. Çağdaş infazın en temel ölçütü olan iyileştirme faaliyetleri içerisinde çalışma, çok özel bir önemdedir. Üretmek kişinin kendisini yararlı hissetmesini sağlar.29 Hükümlü ve tutuklulara verilen gündelikler her malî yıl başında İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulunca belirlenmektedir. 2014 yılında tüm ceza infaz kurumlarındaki işyurtlarında çalışan hükümlü ve tutuklulara; ustalar için 8.00 TL, kalfalar için 7.50 TL, çıraklar için 7.00 TL gündelik ödenmektedir.30 Yine işyurtlarında çalışan hükümlülere; işyurtlarında elde edilen kârdan İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulu kararı ile kâr payı ödenmektedir.31 Şunu da belirtmek gerekir. Adalet Bakanlığı bütçesinden 2015 yılı için her mahkûm için günlük 5.00 TL iaşe bedeli ayırmaktadır. Ayrılan iaşe bedelleri tahliye sonrası her mahkûmdan yeniden talep edilmektedir.32 Ancak herhangi bir iş kolunda çalışan mahkûmlardan çalıştığı günler için herhangi bir iaşe bedeli talep edilmemektedir. Bu durumda mahkûmların çalışmalarını teşvik etmek açısından önemli bir husustur. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Mahkûmiyet üç aşamalıdır; yargılanma süreci, hapis ve tahliye sonrası. Her üç dönemde de zanlı yoğun bir dışlanma yaşar. Toplum tarafından dışlanan mahkûmun yeniden toplumla barışık, normal bir hayat sürmesi çok zordur. Bunun için mahkûmun toplumsal normlara uygun davranması, topluma verdiği zararı gidermesi, devletin ise onarıcı bir adalet sistemine geçmesi ile mümkün olabilir. Ulusal ve uluslararası mevzuatlarda mahkûmların çalıştırılmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Bilakis mahkûmların çalıştırılmasının önemi üzerinde durulmuştur. Ülkemiz mevzuatına göre sadece açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler zorunlu çalıştırılmaktadır. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 02/03/2015 tarihi verilerine göre cezaevlerinde toplam 165.056 mahkum kalmaktadır.33 Hükümlülerin çalıştırılmasının yararları bu kadar fazla iken diğer mahkumların çalıştırılmaması hem ülke hem de mahkumlar için büyük kayıptır. “Mahkûmları çalıştırmanın ana amacı cezaevi yönetimine para sağlamak ya da hükümetin başka bölümleri için fabrikalar işletmek değil, mahkûmları tahliye edildikten sonra normal bir hayat sürmeye hazırlamaktır. İş bulmanın topluma 28 Ceza İnfaz kurumları ie Tutukevleri İş Yurtları Kurumu Ürün ve Hizmet Kataloğu s. 4 İşyurtları Kataloğu, Age., s.4 30 Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu Faaliyet Raporu 2014, s. 42 31 Onuk, Mustafa. “İş Yurtlarında Tutuklu ve Hükümlü Çalıştırma” Ankara 2006 * 2015 yılı için bu rakamlar ustalar için 10.00 TL, kalfalar için 8.00 TL, çıraklar için 7.50 TL ve stajyerler için 5.00 TL olarak belirlenmiştir. 32 Talep edilen iaşe bedelleri genel olarak dönüşü çok mümkün olmamaktadır. Çünkü mahkûmların büyük çoğunluğu muhtarlıklardan aldıkları fakirlik belgesi ile iaşe borçlarını silebilmektedirler. 33 http://www.cte.adalet.gov.tr/ Erişim Tarihi 04/06/2015 29 155 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation yeniden katılmanın yalnızca bir boyutu olduğu unutulmamalıdır. Bu alanda tam bir girişim topluma dönmek için gerekli olan bütün becerilerin geliştirilmesini içerir; değişik toplumlarda da değişik becerilere ihtiyaç vardır.”34 Zorunlu çalıştırmanın hedefi ekonomik kar elde etmek değil, iyileştirme ve topluma kazandırma sürecine katkı sağlamak ve mahkûmların yeniden suç işlemesini engellemektir. Uyguladığımız anketten elde edilen verilere göre de mahkûmların çalışma yönündeki talepleri, kamuoyunun beklentileri ile uyumlu olduğu görülmüştür. Ülkemizde mahkûmların çalıştırılması İşyurtları Kurumu bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri üniteler aracılığla yapılmaktadır. 2014 yılında işyurtlarında çalışan hühümlü, tutuklu sayısı bir önceki yıla göre %9.48 artış gösterek 34.114 kişiye ulaşmıştır.35 İşyurtları kurumunun çalışmaları anlamlı ancak yetersizdir. İşyurtları Kurumunun iş kolları değişen ve gelişen ekonomik pazara uygun hale getirilmelidir. Maddi durumuna bakılmaksızın ruh ve beden sağlığı yerinde olan her hükümlüye günlük iaşelerinin karşılığı olmak üzere günde üç saate kadar çalışma zorunluluğu getirilmelidir. Hükümözlü ve tutuklulara ise çalışma imkânı sunulmalı ancak zorlama olmamalıdır. “Zorunlu çalıştırma kararı uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi mahkeme kararları ile güçlendirilmelidir.”36 İş atölyelerinde üç saatten fazla çalışmak isteyenlere ücretleri ödenmeli ve ailelerinin faydalanacağı sigortaları yatırılmalıdır. Zorunlu çalışmanın uygulanması durumunda hükümlü/tutukluların kolay para kazanma/kısa yoldan zengin olmak gibi yasal olmayan yollara başvurmalarının önüne geçilebileceği, başkalarından yardım beklemeksizin üretken, ürettiklerinden elde ettikleri gelirle yaşamının mutluluğunu yaşayacaklartır. KAYNAKÇA Aydın, Fazıl. “Türkiye Tarafından Onaylanan ILO Sözleşmeleri”. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yayın No:8, s.35, Ankara 2014, Beduk, Mehmet Nusret. “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Eski Hükümlü İşçi Çalıştırılması”. Kamu-İş; C:11, s:2/2010 Bilgiç, Şükrü. Hapsedilme, İyileştirme ve Yeniden Suç İşleme. Vadi Yayınları. Ankara 2012. Ceza İnfaz kurumları ve Tutukevleri İş Yurtları Kurumu Ürün ve Hizmet Kataloğu Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu Faaliyet Raporu 2014, s. 42 Coyle, Andrew. Cezaevine Yönetimine İnsan Haklarını Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım. Cezaevi Görevlileri İçin El Kitabı. Uluslararası Cezaevi Araştırmaları Merkezi Yayınları. Cezaevi, London 2002. S. 85 Demirbaş, Timur, İnfaz Hukuku, Seçkin Yay., 2.Baskı, s.2121. Ankara 2008. Füsun Sokullu-Akıncı, “Cezalandırmada Amaç ve Ölüm Cezası”, Yeni Türkiye Dergisi, Yargı Reformu Özel Sayısı, 1996, s.673 Doğan, Karakaş Fatma. Cezanın Amacı ve Hapis Cezası. Legal Yayınları. İstanbul 2010. Gür, Metin. Neden Suçlu Oldular. ART Yayınları, Ankara 1997 Hamurcu, Kürşat. “Türk Hukukunda Hükümlü ve Tutukluların çalıştırılması”. Kamer, Vehbi Kadri-a. “İşyurtları Faaliyetlerinin Amacı”. Ankara Kasım 2014 Kamer, Vehbi Kadri-b. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-I” Ankara Kasım 2014 Kamer, Vehbi Kadri-c. “Amerika Birleşik Devletlerinde İşyurtları Kurumu-II”Ankara Kasım 2014 Nursal, Necati. Uluslararası Cezaevi Standartları. Ankara 2006 34 35 36 156 Coyle, age.s, 85 Faaliyet Raporu, age., s.41 Özdemir, Süleyman. “Türkiye ve Dünyada Zorunlu Çalışma”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 62-63 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Onuk, Mustafa. “İşyurtlarında Tutuklu ve Hükümlülerin Çalıştırılmaları”. Ankara, 2006. Özdemir, Süleyman. “Türkiye ve Dünyada Zorunlu Çalışma”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 62-63 Şahin, Cumhur. “Tahliye Öncesi ve Sonrası Hükümlüye ve Eski Hükümlüye Yardım”. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. Cilt V, Sayı I-II, Ankara 2001 http://www.cte.adalet.gov.tr/ Erişim Tarihi ve Saati 04/06/2015, 12:30 http://www.iydb.adalet.gov.tr/makale1.asp Erişim Tarihi ve Saati 22/04/2014, 20:45 157 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation CEZAEVİ, DAMGA VE İŞSİZLİK BAĞLAMINDA HÜKÜMLÜYÜ İNCELEMEK Ramazan Aydoğan Denetimli Serbestlik Memuru İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü aydoganramazan_17@hotmail.com Rabia Şahin Denetimli Serbestlik Memuru Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü nilrabiasahin@gmail.com GİRİŞ Cezaevinden çıkan bireylerin topluma yeniden uyum sağlayabilmelerindeki en önemli faktörlerden biri de toplumun mahkûma karşı aldığı tavırdır. Cezaevinden çıkan hükümlü1, kişinin cezaevi deneyimi öncesinden farklı olarak, toplumun yaftalayıcı/dışlayıcı tepkisine maruz kalmaktadır. Mahkûm “suçlu” veya “sabıkalı” damgasıyla etiketlenerek toplum dışına itilmektedir. Bu durum, eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyinin düşük olması nedeniyle zaten toplumun alt sınıflarında yer alan mahkûmların toplumsal damgaya maruz kalma şiddetini iyice pekiştirmektedir. Söz konusu damganın ilk izdüşümü mahkûmun sosyal ilişkilerinde ortaya çıkmaktadır. Cezaevi deneyimi sonrasında mahkûmların birçoğu akraba ve arkadaş çevresi tarafından dışlanmaktadır. Bu dışlamanın en somut yansımalarından biri de mahkûmun iş bulma süreçlerinde ortaya çıkmaktadır. Mahkûmlar cezaevi sonrasında yaptıkları sigortalı bir iş başvurusuna bulunduklarında çoğunlukla reddedilmektedirler. İşveren zihninde mahkûmu etiketleyerek, mahkûmun çalışma ortamına uyum sağlayamayacağı, iş yerinin huzurunu bozacağı ve iş ortamını negatif yönde etkileyerek iş verimini düşüreceği yönünde önyargılar geliştirerek mahkûmu işe almak istememektedir. Bu durum cezaevi sonrasında damgalanarak sosyal dışlanmaya maruz kalan ve geçimini devam ettirebileceği meşru bir iş bulamayan mahkûmlar yasa dışı yollardan hayatlarını kazanmanın yollarını aramaktadırlar. ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ Bu çalışmada, cezaevinden çıkan bireylerin iş bulma süreçlerinde ve toplumsal yaşamlarında nasıl algılandıklarını gün ışığına çıkartmaya çalışacağız. Başka bir ifadeyle, kişinin bir cezaevi geçmişinin olması/sabıkasının olması işveren ve sosyal çevresi tarafından nasıl bir algı oluşturduğunu analiz etmeye çalışacağız. Bu bağlamda, cezaevinden çıkan bireylerin iş başvuru süreçlerinde nasıl tepkiler aldıklarını/nelere maruz kaldıklarını, iş başvuruları sırasında hangi stratejileri uyguladıklarını ve toplumsal yaşamlarında nasıl tepkiler gördüklerini anlamaya çalışacağız. Bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. “Nitel araştırmaların temel karakteristiği, araştırma öznelerinin bakış açılarını, anlam dünyalarını ortaya koyma, dünyayı araştırma öznelerinin gözleriyle görme” olarak değerlendirilir. Nitel araştırmalardaki aslı amaç katılımcının bakış açısını ortaya çıkarmaktır.2 Bu araştırmanın evrenini Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde kamu yararına ücretsiz çalıştırma kapsamında çalışan hükümlüler oluştururken, araştırmanın örneklemi için 30 hükümlü seçilmiştir. Araştırma kapsamında 05 Kasım 2015-16 Kasım 2015 tarihleri arasında, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Hakkındaki Kanunun 105/A maddesi uyarınca şartla salıverilen ve Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat eden 3 kadın 27 erkek olmak üzere 30 hükümlü ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. 1 Koşullu salıverilme ile cezaevinden çıkarak Denetimli Serbestlik Kurumuna gelen kişilerin, denetimli serbestlik süreci boyunca hükümlü statüsü devam eder. Bu araştırmadaki “hükümlü” ve “mahkûm” kavramları cezaevinden çıkıp denetimli serbestliğe gelen kişiler için kullanılmıştır. Bu kişiler için denetimli serbestlik süreci bitmeden “eski hükümlü” kavramı kullanılamaz. 2 158 Elif Kuş, Nicel-Nitel Araştırma Teknikleri, Anı Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 2012, s.87 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 TABLO ANALİZLERİ Tablo 1: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin Cinsiyet Dağılımı KADIN 3 ERKEK 27 Tabloda da görüldüğü üzere, görüşme yapılan 30 hükümlüden 27’sinin erkek, 3’ünün kadın olduğunu görülmektedir. İstanbul Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde, Türkiye genelinde olduğu gibi, kadın hükümlü sayısının erkek hükümlü sayısına oranla oldukça düşük olduğu görülmüştür. Tablo 2: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin İkamet Yeri BAĞCILAR K.ÇEKMECE BAŞAKŞEHİR ESENYURT ESENLER GÜNGÖREN B.ÇEKMECE BAHÇELİEVLER 17 4 2 1 3 1 1 1 Görüşmecilerin ikamet yerlerine bakıldığında, Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün yargı alanındaki 12 ilçe arasında, Bağcılar ilçesinin öne çıktığını görüyoruz. Görüşme yapılan hükümlülerin yarısından fazlası hızlı göç alan, nüfusun yoğun olduğu ve daha çok orta ve alt gelir düzeyine sahip insanların yaşadığı Bağcılar ilçesinde oturduğu gözlemlenmiştir. Küçükçekmece, Başakşehir ve Esenler ilçeleri de hükümlülerin oturdukları yerler arasındadır. Tablo 3: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin Medeni Durumu MEDENİ DURUM EVLİ\NİŞANLI BEKÂR BOŞANMIŞ\TERKEDİLMİŞ CEZAEVİ ÖNCESİ 15 12 3 CEZAEVİ SONRASI 12 12 6 Görüşme yapılan 30 hükümlüden 3’nün cezaevi sonrasında eşinden ayrıldığını görüyoruz. Görüşmecilerden 2 tanesi, cezaevi sonrasında eşlerinin kendilerini terk ettiğini, bir tanesi ise eşinin kendisine boşanma davası açtığını dile getirdi. 30 görüşme arasında 3 kişinin cezaevi sonrasında eşinden ayrılmış olması cezaevinin evlilik kurumuna olan olumsuz etkisini göstermektedir. Görüşmecilerimizden biri şöyle diyor: “Eşim cezaevine girmem yüzünden bana çok kızgın, benden soğudu. Ben cezaevindeyken hayatına kendi başına devam edemedi ve ben daha cezaevindeyken beni terk etti.” Tablo 4: Cezaevinden Çıkan Hükümlülerin Eğitim Durumu EĞİTİM DURUMU OKUR-YAZAR DEĞİL ERKEK - KADIN 1 İLKÖĞRETİM (5) İLKÖĞRETİM (8) ORTAÖĞRETİM YÜKSEKOKUL ÜNİVERSİTE 16 5 1 2 1 1 1 - Tablo 4’te görüldüğü gibi görüşme yapılan hükümlülerin 16’sının beş yıllık ilköğretim, 5’nin sekiz yıllık ilköğretim mezunu, 1’inin ortaöğretim, 2’sinin yüksekokul ve birinin de üniversite mezunu olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, bir kişinin de okuz yazar olmadığı tespit edilmiştir. Görüşme yapılan hükümlülerin eğitim durumlarından yola çıkarak, eğitim düzeyi ve suç arasında bir ilişki kurulabileceği görülmüştür. Eğitim düzeyi düştükçe suç işleme oranının arttığını söyleyebiliriz. Öte yandan, eğitim düzeyi ve suç türü arasında bir ilişki gözlemlenmiştir. Eğitim düzeyi düşük olan hükümlülerin şiddet içeren suç türlerini işledikleri görülürken, eğitim düzeyi yüksek olan hükümlerde evrakta sahtecilik ve zimmete para geçirme gibi suçlara yöneldikleri görülmüştür.3 3 Bu araştırmada yüksekokul ve üniversite mezunu olan görüşmeciler “eğitim düzeyi yüksek” olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, eğitim 159 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation 2010 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesinde ceza infaz kurumunda yapılan başka bir saha çalışmasında 230 hükümlüye ulaşılmış, katılımcılardan % 74,3’nün ilkokul, % 17,8’nin Lise/Meslek lisesi mezunu olduğu görülmüştür. Eğitim Durumu İlkokul/Ortaokul Lise/Meslek Lisesi Ön Lisans Lisans Yüksek Lisans Toplam Kişi Sayısı 171 41 4 7 7 230 % 74,3 17,8 1,7 3,0 3,0 100,0 Bu iki araştırma sonucunda göre eğitim ve suç ilişkisi kuramsal düzeyde; sosyal kontrol teorisi bağlamında okunabilir. Sosyal kontrol kuramına göre, ‘’bireylerin geleneksel değer ve kurumlara bağlılıklarının zayıflaması önemli bir suçluluk risk faktörünü oluşturmaktadır. Çünkü okul gibi kurumlar bireyin toplumsal değerler etrafında sosyalleşmelerini sağlar.’’4 Bu durum öğrenim seviyesi düştükçe suçluluğun arttığını, bununla birlikte eğitim olanaklarından yeterince faydalanamayan kişilerin iş bulmakta zorluk yaşayacakları ve böylelikle suça sürüklenme riskinin artacağı sonucunu çıkarabilmekteyiz.5 Cezaevi Sonrasında Aile ve Yakın Akraba İle İlişkiler Mahkûmlarla yapılan görüşmeler doğrultusunda, cezaevinden çıkan bireyin ailesi (anne-baba) tarafından desteklendiğini, bir daha suç işlememesi yönünde önlem almaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle diyor: “Ailem beni destekledi, bir daha suç işlemem için bana daha fazla ilgi gösterdiler, bana sahip çıktılar.” Öte yandan, bu durumun yakın akrabalar için söz konusu olmadığı görülmüştür. Mahkûmun cezaevi sonrası yakın akrabalarıyla ilişkilerinin eskisi gibi devam etmediği, akrabaların kişiye karşı tutumlarının değiştiği gözlemlenmiştir. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle diyor: “Biz örf ve adetlerimize göre yaşarız, cezaevine girince akrabalardan anne-babama karşı çok laf geldi, akrabalar bana karşı eskisi gibi davranmamaya başladı. Mesela halam beni çok severdi ama cezaevinden çıktıktan sonra beni artık sevmediğini anladım. Bana kötü bakıyordu, bir geçmiş olsun bile demedi.” Bir başkası şöyle diyor: “Hapisten çıktıktan sonra akrabalarımdan bana karşı bir soğuma oldu, öz abim beni aramıyor, eşime benden utandığı için beni aramadığını söylemiş. Cezaevinden çıktıktan sonra herkeste bana karşı bir güvensizlik oluştu. Keşke bu suç olmasaydı.” Cezaevi Sonrası Arkadaşlar ile İlişkiler Görüşmeler neticesinde, mahkûmların cezaevi sonrasında eski arkadaşlarıyla olan ilişkilerinin iki yönü olduğu görünmektedir. İlk olarak, görüşmecilerin bir kısmı suç işlemesine ve cezaevine girmesindeki asıl faktörün eski arkadaş çevresi olduğunu düşünerek, cezaevi sonrasında eski arkadaşlarıyla görüşmediklerini/görüşmek istemediklerini belirtmişlerdir. İkinci olarak, cezaevi sürecinde arkadaş çevresinden destek görmemesi, cezaevi sonrasında arkadaş çevresiyle görüşmek istememesine yol açmıştır. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle diyor: “İyi günümde yanımdaydılar, ben hapisteyken bırak para göndermeyi bir mektup bile yazmadılar. Yatınca insanın düşünecek çok şeyi oluyor, ben her şeyi düşündüm. Zor günümde yanımda olmayanlara iyi günümde ihtiyacım yok benim.” Bu durum bize mahkûmun cezaevi deneyimi sonrasında kişinin eski sosyal ç.evresiyle olan ilişkilenme biçimlerinin değiştiğini ve kişinin yalnızlaştığını göstermektedir. 30 görüşmeciye yöneltilen “kendinizi yalnız hissediyor musunuz?” sorusuna 21 görüşmecinin verdiği “evet” cevabı bu durumu kanıtlar niteliktedir. Yeni Tanışılan İnsanlarla İlişkiler Görüşmeler doğrultusunda, cezaevi sonrasında kişi suç geçmişi bilgisini yeni tanıştığı insanlara aktarma da iki farklı düzeyi ve suç türü ilişkisini ayrıntılı görmek için ekteki ana tabloya bakınız. 4 Zahir Kızmaz, Cezaevi Müdavimleri, Orıon Yayınevi, 14. Baskı, Ankara, 2006, s. 151 Orhan KOÇAK - Serdar ALTUN. “Ceza İnfaz Kurumundaki Mesleki Eğitim Faaliyetlerinin Hükümlü İstihdamına Katkıları”,Çalışma İlişkileri Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Web: 18.11.2015 5 160 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 yol izlediği görülmüştür. Görüşmecilerden bir kısmı, yeni tanıştığı insanın kendisinden uzaklaşması ihtimalini göz önünde bulundurarak suç geçmişi bilgisini saklama yoluna gitmektedirler. Örneğin bir görüşmeci şöyle diyor: “Her insana söyleyemiyorum cezaevinden çıktığımı, uzaklaşıyorlar seni dışlıyorlar.” Diğer kısmı ise, suç geçmişinin sonradan zaten bir şekilde öğrenileceğini düşünerek, yeni tanıştığı insanlarla bu bilgiyi paylaşmayı tercih etmektedirler. Örneğin görüşmecilerden biri şöyle diyor: “İlk tanıştığım insanlara genelde cezaevinden çıktığımı söylüyorum çünkü eninde sonunda bir şekilde öğrenecekler, başkasından duymaktansa benden duyması daha iyi.” Cezaevi Sonrası İş Bulma Süreci Cezaevi sonrası mahkûmların iş bulma süreçlerinde karşılaştıkları tepkileri anlamak/öğrenmek amacını güttüğümüz bu araştırmada, 30 hükümlü ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşmeler neticesinde, görüşmecilerden 25’inin cezaevi sonrasında en az bir defa iş başvurusunda bulunduğunu ama hiç birinin de başvurdukları işe kabul edilmedikleri görülmüştür. Bununla birlikte, 3 görüşmeci de, sabıka kaydının işe kabul edilmesine engel bir durum teşkil edeceğini düşünerek, iş başvurusunda bulunmadığını belirtmiştir. Görüşmecilere, bir cezaevi geçmişi/sabıka kaydı olma durumunu işverene söylemeleri durumunda işverenlerin nasıl bir tepki gösterdiğini öğrenmek üzere bazı sorular yöneltilmiştir. Görüşmecilerin tamamına yakını, işverenlerin mahkûmun sabıka kaydı durumunu öğrendikleri anda bir dizi gerekçeyle kişileri işe almak istemedikleri görülmüştür. Görüşmeciler bir iş başvurusunda bulunduklarında, işverenlerin “biz sizi daha sonra ararız”, “biz eleman aldık”, “şu an eleman ihtiyacımız yok”, “siz formu doldurun, size geri dönülür” ve “ eski hükümlü çalıştırmıyoruz” gibi gerekçelerle işe alınmadıklarını belirtmişlerdir. Öte yandan, iş başvurusunda bulunan mahkûmların başvurduğu işte mesleki yeterliliğinin üst dizeyde olması durumlarında bile herhangi bir sigortalı işe kabul edilmemektedirler. Bu konuya ilişkin olarak, görüşmecilerden biri şöyle diyor: “ Cezaevinden çıktıktan sonra birçok iş başvurusunda bulundum, ama cezaevinden çıktığımı söyleyince kimse beni işe almak istemedi. Adam “benim aradığım adam sensin” diyor ama hükümlü olduğumu öğrendikten sonra işe almıyor. Birçok işte tecrübem olmasına rağmen cezaevinden çıktığım için almıyorlar, işi çok iyi biliyor olman yeterli olmuyor.” Bir diğer görüşmeci şöyle diyor: “Cezaevinden çıkan insanlara insan gözüyle bakmıyorlar, başka bir mahlûk gibi bakıyorlar. Bana verdikleri ceza hak etmediğim bir cezaydı. İş başvurusunda bulunduğumda sabıkalı olduğum için iş vermediler. Bir tanıdığınız olmadığı takdirde iş bulmak çok zor. Sabıkalı olduğumu öğrendikten sonra görüşmeye bile çağırmadılar.” Bir başka görüşmeci ise; “iş başvurusu için çok yere gittim, ama beni araştırdıkları zaman dolandırıcılıktan sabıkam olduğunu gördüklerinde beni işe almadılar. Çok yere başvurdum; lokantacıya, mobilyacıya, şoförlüğe… Ama hiç biri dolandırıcı diye almadı beni. Biz eleman aldık dediler. Ben cezaevine girmeden önce de inşaatta çalışıyordum. Ama artık onlarda soğudu bana karşı, güvensizlik oldu. İnsan utanıyor. Hâlbuki ben suç işlememiştim” diyor. Görüşmeler doğrultusunda elde edilen tüm bu veriler, toplumun cezaevinden çıkan bireye karşı yaftalayıcı/itibarsızlaştırıcı/dışlayıcı bir reaksiyon geliştirdiğini göstermektedir. Bu durumu Erving Goffman’ın “damga” teorisi bağlamında okuyabiliriz. İşaret edilen kişinin ahlaki statüsünde olağan dışı ve kötü ne varsa ifşa etmeye yönelik bedensel işaretleri kasteden “damga” terimini ilk defa yunanlar kullanmışlardır. Bu terim günümüzde gözden düşmenin, itibar kaybının ve normal dışı kalmanın taşıyıcısı olarak kullanılır.6 Goffman’a göre “toplum, kişileri kategorize etme araçlarını ve her bir kategorinin mensupları için sıradan ve doğal olduğu düşünülen nitelikler bütününü tesis eder. Diğer bir ifadeyle toplumsal çerçeveler, işaret ettikleri toplumsal bağlamlarda karşılaşılması muhtemel kişi kategorilerini sabitler.”7“Bir yabancı ile karşılaşıldığında, işte o an itibarıyla, ilk intibalar büyük ihtimalle, bizim karşılaşılan kişinin dâhil olduğunu düşündüğümüz kategorisini 6 7 Erwing Goffman, Damga, Heretik Yayıncılık, 1. Baskı, 2014, Ankara, s.29 Ibid, s.30 161 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation ve niteliklerini ve buradan hareketle de “toplumsal kimliğini” peşinen kestirmemize olanak tanır.”8 Örneğin cezaevinden yeni çıkmış biriyle karşılaşıldığında, daha ilk andan itibaren, kişi “suçlu” kategorisine yerleştirilir ve ona karşı belli bir mesafe alınır. Artık karşılaşılan/ cezaevinden çıkan bireyin toplumsal kimliği “suçlu” ya da “hapis yatmış” olarak kalacaktır. Bu durumda karşıdaki yabancı, zihinde normal ve bizden biri olmaktan çıkıp, itibarsız, kale alınmayan ve anormal birine dönüşür. Böylece kişi ilk andan itibaren damgalanmış olur. Goffman “Damga” adlı kitabında üç farklı damga tipinden bahseder. Ona göre, öncelikle bedenin korkunçlukları-muhtelif fiziki deformasyonları-gelir. Sonra zayıf idare, doğal olmayan tutkular, sapkın inançlar ve ahlaksızlık olarak algılanan bireysel karakter bozuklukları gelir; bunlar örneğin ruh bozukluğu, hapis yatmak, bağımlılık, alkolizm, eşcinsellik, işsizlik, intihara girişim ve radikal siyasi davranışlar gibi durumlardır. Son olarak da ırk, ulus ve din gibi etnolojik damgalar vardır, bunlar soy bağıyla aktarılır ve ailenin tüm mensupları için geçerlidir. Ona göre, damganın tüm bu muhtelif tür ve derecelerinde aynı sosyolojik özellikler bulunur. Gündelik yaşamında kolayca takdir kazanabilecek ve belli bir itibarı olan kişi merak uyandıracak/anormal görünen/istenmeyen bir yönünün ortaya çıkmasıyla diğer tüm niteliklerini kaybedebilir, onunla karşılaşanların ona sırt çevirmesine neden olabilir.9 Söz konusu bu kişi artık bir damgaya, beklenenin dışında istenmeyen bir farklılığa sahiptir. O artık “bizden” biri olmaktan çıkarak yaftalanmış bir bireye, bir “öteki”ye dönüşür. Geleneksel suç teorileri, suç teşkil eden bir eylemin nedenini suçlunun kendisinde ya da çevresel faktörlerde arayarak araştırmaların merkezine suçluyu koymaktadır. “Toplumsal Tepki Perspektifi” olarak da adlandırılan “Damgalama Teorisi” ise; analizin merkezine suç veya suçlu davranışlar yerine, bu kişilere gösterilen toplumsal tepkileri, suçlu damgasını vurdukları insanları yaftalayarak nasıl kontrol altına aldıklarını, kısacası kişinin damgalama sürecini koyarlar. Bu noktada, damgalama teorisi bir suç ya da suçluluk teorisinden ziyade bir “suçlama teorisi”dir.10 Damgalama perspektifi savunucuları “ Klasik Okul düşünceleri çerçevesinde şekillenen cezalandırıcı adalet yaklaşımını sorunlu bularak, ceza adalet sisteminin bireyleri cezalandırırken damgaladığını ve dolayısıyla kanunlara saygılı toplumun bu kişileri kaybettiğini iddia etmektedir.”11 Bununla birlikte, zaten toplum tarafından suçlu damgası vurulan kişilere, ceza adalet sistemi tarafından da suçlu damgası vurulması ile kişinin toplumdan daha da uzaklaşacağı/marjinalleşeceği, bu durumun ise suçluların daha sonra yeniden suç işlemelerine neden olacağı öngörülmektedir.12 SONUÇ Cezaevi, damga ve işsizlik kıskacında hükümlünün maruz kaldığı toplumsal tepkilerin ortaya konmaya çalışıldığı bu araştırmanın neticesinde; hükümlülerin cezaevi sonrasında iş bulma süreçlerinde, bir cezaevi geçmişlerinin /sabıkalarının olması nedeniyle, herhangi bir sigortalı işe alınmadıkları, işverenlerin sabıkası olan birini işe almak istemedikleri görülmüştür. Bu durum, cezaevi sonrası bir iş bulamayan hükümlünün meşru olmayan işlerde çalışmaya yönelmelerine sebep olabilmektedir. Öte yandan, cezaevi sonrası hükümlü yakın akraba ve arkadaş çevresinden de dışlanarak eski sosyal yaşamına yeniden uyum sağlayamamaktadır. Bu durum ise, cezaevi sonrası kişinin yalnızlaşmasına ya da başka bir sosyal çevre arayışına girmesine neden olmaktadır. Özetle, cezaevi sonrasında kişi toplumun negatif önyargılarından kurtulamayarak,“suçlu” yaftasıyla damgalanıp toplumsal yaşamdan izole edilmektedir. KAYNAKÇA Elif Kuş, Nicel-Nitel Araştırma Teknikleri, Anı Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 2012. Erving Goffman, Damga, Heretik Yayıncılık, 1. Baskı, 2014, Ankara. Orhan Koçak - Serdar Altun, “Ceza İnfaz Kurumundaki Mesleki Eğitim Faaliyetlerinin Hükümlü İstihdamına Katkıları”, 8 9 10 11 12 162 Ibid, s.30 Ibid, s.33 Osman Dolu, Suç Teorileri, Global Politika ve Strateji Yayınları, 5. Baskı, Anakara, 2015, s.442 Ibid, 443. Ibid, 443 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Çalışma İlişkileri Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2010. Web:http://www.cteds.adalet.gov.tr/makaleler/cik_mes_egtmn_hkml_istih_katki.pdf (18.11.2015) Osman Dolu, Suç Teorileri, Global Politika ve Strateji Yayınları, 5. Baskı, Anakara, 2015. Zahir Kızmaz, Cezaevi Müdavimleri, Orıon Yayınevi, 14. Baskı, Ankara, 2006. 163 Denetimli Serbestlikte Eğitim ve İyileştirme Çalışmaları ile Bazı Denetimli Serbestlik Uygulamaları Education and Rehabilitation Applications in Probation and Probation Implementation 164 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİK VE BİLİŞİM HİZMETLERİ 165 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services 166 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 TÜRKİYE’DE ADLİ BİLİŞİM EĞİTİMİ VE DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI Prof. Dr. Asaf Varol Fırat Üniversitesi Yazılım Mühendisliği varol.asaf@gmail.com 1. GİRİŞ Ülkemizde Adli Bilimler ile Adli Bilişim kavramları birbiriyle karıştırılmaktadır. Adli bilimler denildiğinde genellikle tıp alanında adliyeyi ilgilendiren olaylar akla gelir. Örneğin DNA tespiti ile babalık testinin yapılması, bir cinayet sonucunda kurbanın tırnakları arasındaki deri parçalarının veya sperm örneklerinin analizi adli bilimlerin konusunu oluşturmaktadır. Oysa Adli Bilişim denildiğinde, Internet üzerinde cereyan eden ve adliyeleri ilgilendiren olaylar anlaşılır. Diğer bir deyimle siber dünyada meydana gelen ve sonunda adli kavuşturmaya sebep olabilecek olayları inceleyen bilim dalına Adli Bilişim denilmektedir1 . Adli Bilişim Mühendisliği kavramı son yıllarda Türkçemize kazandırılmış bir ifadedir. İngilizcede Digital Forensics Engineering ifadesinin karşılığı olarak tercüme edilmiştir. Digital Forensics Engineering kavramının Adli Bilişim Mühendisliği olarak Türkçeye adaptasyonu, Prof. Dr. Asaf Varol’un 2010 yılında Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği bölümünün kurulması ile ilgili protokol çalışmaları sonrasında yapılmıştır. 18 Mayıs 2011 tarihinde Sam Houston State Üniversitesi ile imzalanan “Dual Diploma Associate Program Protocol between Firat University and Sam Houston State University” başlıklı protokolde, Adli Bilişim Mühendisliği adı ile ortak bir lisans program açılması ön görülmüştür. Bu protokol sonrasında Üniversitelerarası Kurul, Yükseköğretim Kurulu ve The Texas Higher Education Coordinating Board (Texas Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu) onayı sonrasında2, Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü kurulmuş ve 2014 yılında bu bölüm ilk öğrencilerini almıştır3. Bilişim teknolojileri alanında yaşanan hızlı gelişmeler, siber suçlar alanında uzman gereksinimini artırmıştır. Mahkemelerde bilişim suçları alanında açılan dava sayıları son yıllarda çoğalmış ve mahkemeler konu uzmanı bulmada zorlanmıştır. Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim Mühendisliği Türkiye’de bu alanda lisans eğitimi sürdüren ilk ve halen tek programdır. Bu programın amacı, mezunlarını siber suçlar konusunda uzmanlaştırmaktır. Adli bilişim olayları ile ilgili mevzuat 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 134 ile 139 uncu maddeleri arasında yer alan hükümler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu maddeler kapsamında adli bilişim suçlarını işleyenlere cezalar verilmektedir4. Gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan hukuk sistemlerinin bir parçası haline gelen denetimli serbestlik uygulaması ülkemizde de Türk Ceza Kanunu içerisine uyarlanmıştır. Denetimli serbestlik uygulamasının hedefi hükümlülerin toplum içerisinde geri dönmeden önce bir süreliğine gözetim altında tutularak toplumla bütünleşmelerini sağlamaktır. Diğer taraftan denetimli serbestlik ve koruma kurullarının kuruluş, görev ve çalışma esas ve usullerini düzenlemek amacıyla Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu yayımlanmıştır5. Bu çalışmada, Türk Ceza Kanununun bilişim suçlarını içeren mevzuat kapsamında ceza almış ve bilahare Denetimli Serbestlik uygulamalarına tabi tutulan hükümlülerden nasıl yararlanılabileceği konularında öneriler sunulacaktır. 1 Cihan Varol, Peter Cooper ve Asaf Varol,” Türkiye’de Adli Bilişim Eğitimi”, 1st International Symposium on Digital Forensics and Security (ISDFS’13), Elazığ, Turkey, 20-21 Mayıs 2013, s. 74-80. 2 YÖK, Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünün açılması ile ilgili YÖK Genel Kurulunun 05.07.2012 tarihli kararı, YÖK, 19.07.2012 Tarih, B.30.0.EÖB-101.03.01-4550-30856 sayılı ve Bölüm konulu yazısı, 19.07.2012 3 http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2014/OSYS/yerlestirme/2014-%C3%96SYS-TABLO4-EnKucukEnBuyukPuanlar23072014.pdf, (TABLO-4. Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları, ÖSYM, 17.11.2015) 4 TCK, Türk Ceza Kanunu, Kanun no: 5237, Resmi Gazete: 12.10.2004, Sayı: 25611, 2004 5 DSHK,, Denetimli Serbestlik Hizmetler Kanunu, Kanun no: 5402, Resmi Gazete tarihi: Sayı: 25881, 20.7.2005. 167 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services 2. ADLİ BİLİŞİM MÜHENDİSLİĞİ LİSANS PROGRAMI Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü 2014-2015 akademik yılında MF-4 puan türü ile öğrenci alımını gerçekleştirmiştir. Yeni ve istikbal vadeden bir bölüm olması nedeniyle Fırat Üniversitesi Mühendislik ve Teknoloji Fakülteleri bölümlerinde en yüksek MF-4 puanı ile öğrenci alan bölüm olmuştur. Kontenjanları tamamen dolan bu bölüme talebin fazla olmasının nedenleri arasında ileride iş bulmada sağlayacağı kolaylık, çağın en önemli buluşları arasında yer alan siber dünya meseleleri ile uğraşılması ve siber ortamda oluşan suç unsurlarının taşıdıkları önem nedeniyle ilgi odağı olması sayılabilir. Mezunlarını 2018 yılında verecek olan bu bölümün ilk mühendisleri olma arzusu, bu bölüme olan talebi artırmıştır. Bu bölümde eğitim gören öğrenciler temelde iki eksende gelişmektedir. Bölümün amacı, uygun donanım ile yazılımları kullanılabilme becerisine sahip ve ülkede yürürlükte olan ilgili mevzuata hâkim uzman mühendislerin yetiştirilmesidir. Dolayısıyla Adli Bilişim Mühendisleri hem teknolojiyi kullanma becerisine hem de ilgili mevzuatı yorumlama kabiliyetine sahip olması beklenmektedir. Fırat Üniversitesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü kurulurken, öğrenci alımını iki kanaldan yapması hedeflenmiştir. Birinci kanal Genel Ortaöğretimden gelen öğrencilerdir. Bu öğrenciler normal lise eğitimlerini tamamladıktan sonra Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünü tercih ettiklerinde, MF-4 puan türü ile yerleştirilmektedir. Bu öğrenciler isterlerse bir yıl İngilizce hazırlık sınıfına kayıt yaptırabilmektedirler. İngilizce hazırlık almayan öğrenciler doğrudan birinci sınıfa başlamaktadır. Bölüme öğrenci alımının diğer bir kanalı ise mesleki orta öğretim kurumlarından mezun olan öğrencilerdir. Bu öğrenciler için ayrıca kontenjan tahsis edilmektedir. Öğrencilerin avantajı, kontenjanların sadece Mesleki Teknik Ortaöğretim kurumlarından (MTOK) mezun olan öğrencilere tahsis edilmiş olmasıdır. Bu öğrenciler de MF-4 puan türü ile yerleştirilmektedir. Ancak, kontenjanların sadece MTOK öğrencilerine tahsis edilmiş olması, bu bölüme girişlerinde kendilerine büyük avantaj sağlanmaktadır. Dezavantajları ise eğitim ve öğretime başlamadan bir yıl süre ile temel fen dersleri (matematik, fizik, kimya) almalarıdır. Çünkü mesleki orta öğretim kurumlarında matematik, fizik, kimya gibi dersler, genel ortaöğretim kurumlarına göre daha az okutulmaktadır. Öğrenciler hazırlık sınıfında iki yıl başarısız olurlarsa, üniversite eğitimlerine devam edememektedir. Bu öğrenciler isterlerse hazırlık sınıfına devamları esnasında İngilizce dersleri de alabilir. Adli Bilişim Mühendisliği öğrencileri eğitim sürelerince iki kez her biri 24 işgünü olmak üzere yaz aylarında kurum ve şirketlerde staj yapmak zorundadır. Bunun haricinde son yılda ya güz ya da bahar yarıyılında ilgili bir işyerinde İşyeri eğitimi adı altında uygulamalı eğitim almak zorundadır. Bu işyeri eğitimi sadece Teknoloji Fakülteleri bünyesinde yer almaktadır. Mühendislik Fakülteleri bünyesinde genelde işyeri eğitimi bulunmamaktadır. Ancak bazı üniversiteler, örneğin Gaziantep Üniversitesi ve TOBB Üniversitesi mühendislik eğitimlerinin bazı yarıyıllarını şirket ve fabrikaların bünyesinde yaptırmaktadır. Son yıl içerisinde İşyeri Eğitimini şirket ve kurumlarda yapan öğrencilerin bir bölümü daha mezun olmadan iş bulma fırsatını yakalayabilmektedir. Teknoloji Fakülteleri bölüm öğrencilerine sunulan müfredat, tahminen yüzde 40 uygulama içermektedir. Mühendislik fakültelerinden ayrılan en önemli farklardan birisi de uygulama derslerinin fazla oluşudur. Bunlar dışında Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünün Amerika Birleşik Devletleri Texas Eyaleti içerisinde bulunan Sam Houston State Üniversitesi ile ortak yürütmeyi kararlaştırdığı Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak lisans Programı (UOLP) mevuttur. Bu program protokolde yer almış ve Yükseköğretim Kurulu tarafından onaylanmıştır. Ancak, bu program öğrenci alımını gerçekleştirememiştir. Çünkü bu programda dersleri İngilizce verecek yeterli öğretim üyesi henüz bulunmamaktadır. İleriki yıllarda İngilizce eğitimi sürdürecek yeterli öğretim üyesi temin edildiğinde, bu bölüm faaliyete geçebilecektir Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak Lisans Programına (UOLP) öğrenciler ÖSYM tarafından yerleştirilmiş olacaktır. Bu bölüme kayıt yaptıran öğrenciler zorunlu olarak bir yıl süre ile yoğunlaştırılmış İngilizce hazırlık alacaklardır. 168 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 İngilizce hazırlık sınıfında başarısız olan öğrenciler bir yıl daha hazırlık sınıfına devam hakları bulunacaktır. Gene başarısız olan öğrencilerin Üniversite ile ilişkileri kesilecektir. Bu programa yerleştirilecek öğrenciler birinci ve ikinci sınıf derslerini İngilizce olarak Fırat Üniversitesinde tamamladıktan sonra Amerika gönderilecek ve üçüncü ve dördüncü yıllarına ait eğitimlerine orada devam edeceklerdir. Programın gereksinimlerini başarı ile tamamlayacak öğrencilere hem Fırat Üniversitesi hem de Sam Houston State Üniversitesi diplomaları verilecektir. Bu programda son sınıfta İşyeri Eğitimi uygulaması yapılmayacaktır. Programa kaydolan öğrenciler Fırat Üniversitesine ve Amerika Birleşik Devletlerinde eğitim gördükleri sürece de Sam Houston State Üniversitesine okul harçları ödeyecekleridir. Ancak, yapılan protokol çerçevesinde ödeyecekleri harç tutarı eyalet içi miktarda (in state tuition) olacaktır. Eyalet içi harç ödeyecek olmaları bu programı çok cazip hale getirecektir. Çünkü Türkiye’de bezer eğitim sürdüren hiçbir üniversite, yurt dışı eğitimini eyalet içi harç ödeyerek henüz yapamamaktadır. Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi bünyesinde yer alan Yazılım Mühendisliği Bölümünün de Sam Houston State Üniversitesi ile Uluslararası Ortak Lisans programı mevcuttur. Bu kapsamda 13 öğrenci 2015 Ağustos ayında Amerika gitmiş ve tahsillerine orada devam etmektedirler. Dolayısıyla Adli Bilişim Mühendisliği için ileride örnek olacak bir program zaten Fırat Üniversitesi bünyesinde hâlihazırda yürütülmektedir 6 . Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak Lisans programının en büyük özelliği, bu programı tamamlayacak öğrencilerin İngilizce dil bilgisi seviyelerinin yüksek olmasıdır. Ayrıca iki ayrı diplomaya sahip olmaları, mezunlarının uluslararası düzeyde ve Türkiye’de iş bulmalarını kolaylaştıracaktır. 3. ADLİ BİLİŞİM ALANINDA LİSANSÜSTÜ EĞİTİM VEREN BAZI ÜNİVERSİTELER Türkiye’de Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü çalışmalarının başlatıldığı 2010 yılında adli bilişim adı ile herhangi bir lisansüstü program bulunmuyordu. Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği lisans programının basında yer almasını müteakiben bazı üniversiteler lisansüstü düzeyde programlar açmaya başlamışlardır. Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun 06.06.2013 tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda Gazi Üniversitesi Bilişim Enstitüsü bünyesinde Adli Bilişim Anabilim Dalı kurulmuştur7. Yaşar Üniversitesinde Fen Bilimleri Enstitüsü kapsamında Bilgisayar Mühendisliğinde Siber Güvenlik alanında yüksek lisans programı açılmıştır8. Adli bilişim adı ile üniversitelerin bazılarında Araştırma ve Uygulama merkezleri kurulmuştur. Örneğin Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Araştırma ve Uygulama Merkezi oluşturulmuştur. Bu merkez bilişim alanında ortaya çıkan hukuki sorunlar ile ilgili araştırma ve uygulama yapmak üzere kurulmuştur. 2013 yılında ANKA Teknoloji Üniversitesi adı ile kurulan üniversitenin ağırlıklı olarak adli bilişim ve adli bilimler alanında faaliyetlerde bulunacağı belirtilmektedir9. 4. SİBER ORTAMLARDA İŞLENEN SUÇLARININ MEVZUATTAKİ YERİ Türk Ceza Kanununda mahremiyetin korunması ile ilgili maddelerin ilki 134 numarayı taşımaktadır. 134. Madde özel hayatın gizliliğinin görüntü ve seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi durumunda verilecek cezanın bir kat artırılacağını öngörmektedir. Bu madde 2012 yılında değiştirilmiştir. Görüntü ve seslerin yayınlanacağı ortamlar göz önüne alınırsa, bu madde ile kişi mahremiyetinin görsel, işitsel ve sosyal medya üzerinden yayılmasını caydırmaya yönelik tedbirler olduğu anlaşılır. Türk Ceza Kanununu 135. Maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesini önleme amaçlanmıştır. Din, dil, ırk ayırımı yaparak fişlemelerin önüne geçmek, hukuka aykırı olarak kişilerin cinsel yaşamlarının, sağlık durumlarının, sendikal bağlantılarının kaydedilmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. 6 Peter Alan Cooper ve Asaf Varol, “The Development of International Collaborative Undergraduate Degree Programs”, Süleyman Demirel University Journal of Natural and Applied Science, 17(1), Özel Sayı, 2013, s. 64-67. 7 Gazi, 2015, Gazi Üniversitesi, Adli Bilişim, http://be.gazi.edu.tr/posts/view/title/adli-bilisim-98791, Erişme Tarihi: 21 Kasım 2015. 8 http://cenggraduate.yasar.edu.tr/ (Yaşar Üniversitesi, Yaşar, Erişme tarihi: 18.11.2015 ) 9 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130724-32.htm (ANKA Teknoloji Üniversitesi, ANKA, 18.11.2015) 169 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Aynı Kanunun 136. Maddesinde kişiye ait bilgilerin hukuka aykırı bir şekilde başkalarına verilmesini, yayılmasını veya ele geçirilmesini önlemeyi amaçlamaktadır. 137. maddede ise kamu görevlilerinin yetkilerini kötüye kullanarak yukarıda sayılan suçları işlemeleri durumunda verilecek cezanın yarı oranında artırılacağına hükmetmektedir. Türk Ceza Kanununun 138. Maddesi, yasa ile belirlenen süreler geçmiş olmasına karşın görevlilerin verileri sistemden silmemeleri durumunda uygulanacak cezaları belirlemektedir. 139. Maddede ise kişiye ait verilerin kaydedilmesi, hukuka aykırı olarak verileri elde etme veya başkalarına servis etme veyahut da ortadan kaldırma hariç olmak üzere, bu bölümde yer alan suçların kovuşturulmasının şikâyete tabi olduğu hükme bağlanmıştır. 5. DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMASI Türk Ceza Kanunu, denetimli serbestlik uygulamalarını içerisinde barındıracak şekilde yeniden yapılandırılmıştır. Denetimli serbestlik uygulamasının amacı, tutuklunun tamamen salıverilmeden önce bir süreliğine gözetim altında bulundurularak, toplumla bütünleşmesine erkenden imkân tanınmasıdır. Denetimli serbestlikten en fazla bir yıl süre ile yararlanılabilir10. Denetimli serbestlik uygulaması da netice itibari ile bir hapis türüdür. Denetimli serbestlik uygulamasından cezaevindekiler ve yeni ceza alanlar yararlanabilir. Cezaevinde olan bir kişi denetimli serbestlik uygulamasından yararlanabilmesi için; açık cezaevinde cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçirmesi, çocuk cezaevinde ise toplam cezasının beşte birini tamamlaması gerekir. Koşullu salıverilmesine bir yıl ve daha az süre kalması, Ceza İnfaz Kurumunun İyi halli hükümlü raporu vermesi, hükümlünün denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmak istediğine dair dilekçesi ve infaz hâkiminin kararı gerekir11. Tablo 1’de denetimli serbestlik uygulama türleri verilmiştir. Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlü hâkim tarafından verilen karar çerçevesinde bu haktan yararlanabilir. Örneğin kendi evinde hapis cezasını tamamlanması kararlaştırılabilir ya da kamu hizmeti amacıyla gözetim altında günde 4 saat ücretsiz çalışması istenebilir. Denetimli serbestlikten yararlanan kişilerin tam gün çalıştırılmasına müsaade edilmemektedir. Mevzuat günde en fazla 4 saate kadar ücretsiz çalışmasını istemesinin temelinde, günün kalan kısmını kendi geçimini sağlaması amacıyla bir işte ücretli çalışmasına imkân verilmesi amacıyla düşünülmüştür. Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlü için belirli yerlere girmeme zorunluluğu ya da bir meslek kazandırma kursuna katılması şartı getirilebilir. HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) suçun niteliği göz önüne alınarak sanığa ikinci bir şans verme amaçlıdır. Suçun geri bırakılması, sanığın suçsuz olduğu anlamını taşımaz. Özellikle çocuk suçlulara uygulanır. HAGB kararı verilenlerin yükümlülük olmaksızın denetimli serbestlik uygulanmasına tabi tutulması söz konusu olabilir. Tablo 1: Denetimli serbestlik uygulama türleri Ev hapsi (Konutta infaz) Tedavi ve denetimli serbestlik kararı Kamu hizmeti amaçlı işlerde ücretsiz çalışma Meslek kazandırma kursları 18 yaşından küçükler için barınma ve eğitim Belirli bir yere gitme veya gitmeme Gözetim altında ücretli çalıştırma Koşullu salıverme Günlerin sadece denetimli olarak geçirilmesi Eğitim kurumuna devam etme kararı HAGB kararı verilenlerin yükümlülük olmaksızın denetilmesi Diğer (Kanunla belirlenen mahkeme kararı) Ehliyete ve ruhsata el koyma Denetimli serbestlik uygulaması ayak bileklerine takılan elektronik kelepçelerle de gözetim altına alınabilir. Elektronik 10 11 170 http://www.baltaci.av.tr/denetimli-serbestlikle-ilgili-soru-cevap/ (Baltacı Avukatlık Bürosu, Baltacı, 19.11.2015) Baltacı, a.g.e. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 kelepçeler hükümlünün gittiği yerleri GPS üzerinden kontrol merkezine bildiren bir sistemdir. Elektronik kelepçenin ayak bileğinden çıkartılması halinde anında ilgili kontrol merkezine durum sinyal üzerinden iletilebilmektedir. Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlü, örneğin haftada bir, ayda bir polis karakoluna giderek imza atması da istenebilir. Denetimli serbestliğin nasıl uygulanacağı, mevzuat kapsamında hâkim kararına göre farklılıklar gösterebilir. Denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan bir hükümlünün mümkün olduğunca bu dönemi hem kendi hem de toplum yararına geçirmesi, kanun koyucunun amaçları arasında yer almıştır. 6. ADLİ BİLİŞİM VE YAZILIM MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMLERİNİN ADALET BAKANLIĞI İLE İŞBİRLİĞİ YAPMALARI Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Adli Bilişim ya da Yazılım Mühendisliği Bölümleri ile Adalet Bakanlığı arasında hem teknik hem de yazılım bağlamında bazı ortak projeler yürütülebilir. Adli Bilişim ya da Yazılım Mühendisliği Bölümlerinin temel amacı, siber suçlarla mücadele edecek uzman mühendisler yetiştirmek olduğuna göre, farklı amaçlarla işbirliği yapılabilir. Örneğin, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulanların gerek adli bilişim gerekse de yazılım mühendisliği bölümlerinde zorunlu tutulacak sertifika programlarına katılmaları sağlanabilir. Bu amaçla seçilecek hükümlülerin daha önceden temel bilişim teknolojileri bilgilerine sahip olmaları, bu hükümlülerin siber ortamda ileri düzeyde bazı mesleki becerileri elde etmelerini kolaylaştıracaktır. Denetimli serbestlik uygulamalarında kullanılabilen bazı cihazların bakım ve onarımları için açık cezaevlerinde atölyeler kurulabilir. Bu atölyelerde basit tamiratlar yapılabilir. Adli Bilişim-Yazılım Mühendisliği Bölümlerinde denetimli serbestlik amaçlı kullanılan cihazlar için yazılım geliştirilmesi yapılabilir. Örneğin, denetimli serbestlik uygulamasına tabi tutulan hükümlülerin takipleri için akıllı telefonlarda kullanılabilecek uygulamalar Adli Bilişim-Yazılım Mühendisliği Bölümleri tarafından geliştirilebilir. 7. SONUÇ Türkiye’de Adli Bilişim eğitimi son yıllarda gündeme gelmiştir. Yazar tarafından hazırlanan bir proje kapsamında lisans seviyesinde bu alanda bir eğitim vermek üzere Fırat Üniversitesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü kurulmuştur. Bu bölümde dersler Türkçe anlatılmaktadır ve halen ikinci sınıf öğrencileri mevcuttur. İlk ve tek olan bu lisans programının diğer üniversiteler tarafından da kurulması ve bu alanda eğitim sürdürülmesi gerekir. Çünkü siber dünyada işlenen suç türleri günden güne yaygınlaşmakta ve çeşitlenmektedir. Adli Bilişim alanında öğretim üyesi yetiştirilmesi amacıyla yüksek lisans ve doktora seviyelerinde Gazi Üniversitesinin ve Yaşar Üniversitesinin başlattığı programlar da çoğaltılmalıdır. Fırat Üniversitesi ile Sam Houston State Üniversitesi arasında imzalanan ve ilgili kurumlarca uygun görülen Adli Bilişim Mühendisliği Uluslararası Ortak Lisans Programı henüz öğrenci alamamıştır. Bunun sebebi İngilizce mesleki dersleri verecek öğretim üyelerinin bu bölüme kadrolu atanmamış olmalarıdır. İngilizce ders anlatabilecek en az üç öğretim üyesinin bu bölüme atanması ve diğer alt yapı gereksinimlerinin tamamlanabilmesi halinde, çift diplomaya yönelik bu program kısa sürede eğitim ve öğretime başlatılabilir. Öğrencilerin bu program kapsamında Amerika’ya gitmeleri, üçüncü ve dördüncü sınıflara ait dersleri Amerika’da tamamlayıp geri dönmeleri, siber alanda ülkemizde eksikliği görülen uzman mühendislerin yetiştirilmelerine önemli katkılar sağlayabilecektir. Denetimli serbestlik uygulamaları ülkemizde 10. Yılını doldurmuştur. Bu uygulamadan faydalanan hükümlerinin mesleki beceriler kazanabilmeleri için Fırat Üniversitesi Adli Bilişim ve Yazılım Mühendisliği Bölümleri ile Adalet Bakanlığı ortak projeler yapabilirler. Denetimli serbestlik uygulamalarına tabi tutulan hükümlülerin siber alanda uzman yetiştirilmeleri sağlanabilir. Denetimli serbestliğe tabi tutulan hükümlülere uzaktan eğitim yöntemleri ile uygulamalı dersler verilebilir ve alan uzmanı yapılabilirler. KAYNAKÇA ANKA, 2015, ANKA Teknoloji Üniversitesi, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/07/20130724-32.htm, Erişme 171 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services tarihi: 18.11.2015 Baltacı, 2015, Baltacı Avukatlık Bürosu, http://www.baltaci.av.tr/denetimli-serbestlikle-ilgili-soru-cevap/, erişme tarihi: 19.11.2015 Cooper, P., A., Varol, A., 2013, The Development of International Collaborative Undergraduate Degree Programs, Süleyman Demirel University Journal of Natural and Applied Science, 17(1), Özel Sayı, 2013, p. 64-67. DSHK, 2005, Denetimli Serbestlik Hizmetler Kanunu, Kanun no: 5402, Resmi Gazete tarihi: 20/7/2005, Sayı: 25881. Gazi, 2015, Gazi Üniversitesi, Adli Bilişim, http://be.gazi.edu.tr/posts/view/title/adli-bilisim-98791, Erişme Tarihi: 21.11.2015. ÖSYM, 2014, TABLO-4. Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları, http://dokuman.osym. gov.tr/pdfdokuman/2014/OSYS/yerlestirme/2014-%C3%96SYS-TABLO4-EnKucukEnBuyukPuanlar23072014.pdf, Erişme tarihi: 17.11.2015. TCK, 2004, Türk Ceza Kanunu, Kanun no: 5237, Resmi Gazete: 12.10.2004, Sayı: 25611 Varol, C. , Cooper, P. , Varol, A., 2013, ” Türkiye’de Adli Bilişim Eğitimi”, 1st International Symposium on Digital Forensics and Security (ISDFS’13), 20-21 May 2013, Elazığ, Turkey, p. 74-80. Yaşar, 2015, Yaşar Üniversitesi, http://cenggraduate.yasar.edu.tr/, Erişme tarihi: 18.11.2015 YÖK, 2012, Fırat Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği Bölümünün açılması ile ilgili YÖK Genel Kurulunun 05.07.2012 tarihli kararı, YÖK, 19.07.2012 Tarih, B.30.0.EÖB-101.03.01-4550-30856 sayılı ve Bölüm konulu yazısı 172 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 BİYOMETRİK GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN PERFORMANS ANALİZİ Prof. Dr. Engin Avcı Fırat Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümü enginavci23@gmail.com Arş. Gör. Songül Karakuş Fırat Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümü songul4444@gmail.com Arş. Gör. Türker Tuncer Fırat Üniversitesi Adli Bilişim Mühendisliği Bölümü tuncer.turker@gmail.com Prof. Dr. Asaf Varol Fırat Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümü varol.asaf@gmail.com 1. GİRİŞ Teknolojideki ilerlemeler ve gelişmeler güvenilir ve sağlam bir kimlik tespitini de beraberinde getirmiştir. Daha güvenli ve sağlam kimlik tespiti için biyometrik sistemler ileri çözümler sunmaktadır. Bir biyometrik sistem önceden belirlenen ve depolanan davranışsal ve fizyolojik özelliklerle karşılaştırma yaparak kişi özelliklerini doğrulamakta ve ayırt edici özelliğinden dolayı, kimlik belirleme uygulamalarında sıklıkla tercih edilmektedir. Biyometrik sistemler; klasik şifre kontrolü, kartlı geçiş vb. tekniklerden kavram olarak çok farklıdır. Çünkü biyometrik özellikler, kişinin değiştirmesi veya bir başkasına aktarması mümkün olmayan niteliktedir. Bu noktadan hareketle biyometri, güvenlik seviyesini büyük ölçüde arttıran bir tekniktir. Biyometrik tabanlı sistemler, kimlik belirleme uygulamalarında her ne kadar yüksek güvenlik ve başarı düzeyi vaat etse de, birden fazla biyometrik özelliğin kullanımı ile bu sistemlerin güçlendirilmesi ve güvenlik düzeylerinin daha da arttırılması için çalışmalar sürdürülmektedir. Bu çalışmada, yüz tanıma, parmak izi tanıma, iris tanıma ve ses tanıma gibi birçok farklı biyometrik özelliğin ayırt edicilik açısından performans karşılaştırması yapılmıştır. 2. BİYOMETRİK GÜVENLİK SİSTEMLERİ Biyometrik sistemler, bireylerin fiziksel ve davranışsal özelliklerini tanıyarak kimlik saptamak için geliştirilmiş bilgisayar kontrollü sistemlerdir. Bu sistemler, kişinin sahip olduğu ayırt edici özelliklerinden faydalanmaktadır. Biyometrik sistemlerin en büyük avantajları kişinin kendini tanıtmak için nüfus kâğıdı gibi tanıtıcıları taşımak mecburiyetinde olmaması ve şifre gibi bilgileri ezberlemek zorunda kalmamasıdır. Biyometrik bilgiler asla kopyalanamaz ve asla başkasına devredilemez. Bu nedenle biyometrik sistemler en yüksek güvenlik seviyesini sağlarlar. Farklı birçok biyometrik özellik kullanılarak, kimlik tespiti yapılabilmektedir. En yaygın kullanılan biyometrik tanıma sistemleri genel olarak aşağıdaki gibi sıralanabilir: ● İris Tanıma ● Parmak İzi Tanıma ● Yüz Tanıma ● El Geometrisi Tanıma 173 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services ● Ses Tanıma ● Damar Deseni Tanıma Biyometrik sistemlerin basit halleri ile binlerce yıl önceden beri kullanıldığı bilinmektedir1. Yakın zamanda ise araştırmacıların insanların fiziksel özelliklerinin ve karakteristiklerinin suça eğilimleri ile bir ilgisinin olup olmadığını araştırmaları, biyometri alanına ilgiyi arttırmıştır. Geleneksel kişisel tanıma teknikleri yerine biyometrik kimlik doğrulama sistemlerinin yapısı daha avantajlıdır. Fakat biyometrik bir sistemin tasarımında çok önemli sorunlar mevcuttur. Bu sorunlar genel olarak doğruluk, hesaplama hızı, maliyet, güvenlik, ölçeklenebilirlik ve gerçek zamanlı performans şeklinde sıralanabilir. Ayrıca biyometrik verilerin güvenliği, saklandıkları ortamdaki her türlü değişim ve saldırılara karşı korunması önemli bir sorundur. Saldırılar biyometrik görüntülerin ve şablonların içeriğini değiştirebilir ve sistemin performansını düşürebilir. Bu nedenle bireylerin biyometrik bilgilerinin korunması gereklidir. Araştırmacılar biyometrik sistemlerin güvenliğinde karşılaştıkları zorluklar için şifreleme gibi farklı algoritmalar önermişlerdir. Biyometrik görüntülerin ve şablonların güvenliğinin bir diğer yolu da damgalama işlemidir. Son yıllarda araştırmacılar biyometrik verileri korumak için görüntü damgalama algoritmaları üzerinde çalışmalar yapmaktadırlar. Biyometrik damgalama da belirli bir bilgi damgalama verisi olarak kullanılıp bir gizli anahtar kullanılarak orijinal imge içine daha sonra istenildiğinde çıkartılabilecek veya tespit edilebilecek bir biçimde yerleştirilir. Damga, damgalanan nesne hakkında kullanıcıya (veya sahibine) ilişkin parmak izi bilgileri, yüz bilgileri, iris kodları, görüntü vs. gibi bilgiler olabilir. Damga olarak kullanılan görüntü görülebilir veya görülemez olarak gömülebilir. 3. BİYOMETRİK GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN PERFORMANS KARŞILAŞTIRMASI Günümüzde biyometrik incelemelerin boyutu, çeşitliliği ve kullanım alanları artmıştır. Bu sayede de pek çok yeni biyometrik kimlik doğrulama sistemi yerini almıştır. Biyometrik sistemlerin uygulama alanları günümüzde oldukça çeşitlidir2. Özellikle havaalanları giriş ve çıkış işlemleri, kredi kartı uygulamaları, kriminal amaçlı teşhis ve tespit uygulamaları, sigorta şirketleri, ağ ve veri güvenliği, sosyal güvenlik, vergi süreçleri gibi kamu hizmetleri, e-ticaret, elektronik imza uygulamaları, internet bankacılığı, ATM’ler, çağrı merkezleri, personel takibi, hasta takibi gibi sosyal sistemlerde kullanılmalarının yanında artık, bilgisayarlar, pda olarak adlandırılan el bilgisayarları, cep telefonları ve ev kilit sistemlerinde de kullanılmaktadırlar345. Örneğin parmak izi, iris veya yüz tanıma sistemini barındıran bir bilgisayar, kimliğini doğrulayamayan kullanıcıların bilgileri açmasına ve işlem yapmasına izin vermemektedir. Biyometrik temelli kimliklendirme sistemlerinde kullanıcı, sisteme kendisine ait olan ve üzerinde her daim taşıdığı parmak izi, iris, ses, el geometrisi, yüz gibi bir fizyolojik özelliğini veya imza atış, yürüyüş gibi bir davranışsal özelliğini kullanarak giriş yapar6. Kullanıcı bu şekildeki bir sisteme giriş yapmak istediğinde, sistem tarafından kullanıcının uygun biyometrik bilgisi (parmak izi, retina, ses vb.) alınır. Alınan bu bilgi, daha önceden aynı kişiden alınıp veritabanına kaydedilmiş aynı tür biyometrik bilgi ile karşılaştırılır. Karşılaştırma sonucu doğru ise kişinin kimlik doğrulandırılması gerçekleştirilmiş olur. Günümüzde literatürde kullanılan mevcut biyometrik tanıma sistemleri şunlardır: 1 H. K. Ekenel, S. Y. Bilgin, İ. Eden, M. Kirişci, H. Erdoğan, A. Erçil, “Video dizilerinden çoğul biyometrik kimlik doğrulama = combining face and voice modalities for person verification from video sequences”, SIU 2004, IEEE, 156-159, 2004. 2 R. Şamlı, M. E. Yüksel, “Biyometrik Güvenlik Sistemleri”, Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri, 11-13 Şubat 2009 Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 2009. 3 G. Dede, M. H. Sazlı, “Biyometrik Sistemlerin Örüntü Tanıma Perspektifinden İncelenmesi ve Ses Tanıma Modülü Simülasyonu”, EEBM Ulusal Kongresi, 2009. 4 A.K. Jain, L. Hong, S. Pankanti, R. Bolle, “An Identity-Authentication System Using Fingerprints”, Proceedings of the IEEE, 85-9, 1365-1388, 1997. 5 C. N. Kumar, Ravi, A., Bindu, “An Efficient Skin Illumination Compensation Model for Efficient Face Detection”, IEEE Industrial Electronics, IECON 2006 - 32nd Annual Conference on Volume , Issue , Page(s):3444 – 3449, Nov. 2006. 6 J. Dittmann, P. Wohlmacher and K. Nahrstedt, “Using cryptographic and watermarking algorithms”, IEEE Multimedia, vol. 8, no. 4, pp. 5465, Oct-Dec. 2001. 174 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Fizyolojik Özellikler7 • Parmak izi • Retina • DNA • Damar • Yüz • El Geometrisi • Ses • Yüz Termogramı • İris Davranışsal Özellikler • İmza Atımı • Yürüyüş • Tuş Vuruşu • Konuşma Günümüz dünyasının değişen güvenlik gereksinimleri, temellerini bireye has özelliklerden alan ve klasik uygulamalardan daha yüksek güvenlik düzeyi vadeden biyometrik sistemleri ön plana çıkarmaktadır. Diğer taraftan, gelişen sinyal işleme teknikleri ve yapay sinir ağları gibi örüntü tanıma yöntemleri, biyometrik sistemlerin tasarımını olduğu kadar benzetimini de kolaylaştırmaktadır. Tüm bunların neticesinde kullanımı giderek yaygınlaşmakta olan biyometrik sistemler, gerek tasarımcılar gerekse kullanıcılar cephesinde deneyim kazanıldıkça günden güne daha da kabul görmektedir. Biyometrik sistemler son yıllarda hem teorik hem de pratik alanlarda çok büyük ilerlemeler kat etmiş ve geniş uygulama alanları bulmuştur 8,9,10. Ancak yukarıda sayılan biyometrik özelliklerin her birinin tanıma ve güvenlik konusunda kendine has bazı zafiyetleri olduğu ve tek başına kullanıldıklarında bazen yeterli verimlilik seviyesine sahip olmadıkları yapılan çalışmalar neticesinde görülmüştür. Bu zafiyetler ve dezavantajlar aşağıda Tablo 1’de kısaca özetlenmiştir. 11-32 7 8 1542. 9 1997. B. Günsel, U. Uludağ, A. M. Tekalp, “Robust watermarking of fingerprint images”, Pattern Recognition 35 (2002) 2739 – 2747. U. Uludag, A. Ross, A. Jain, “Biometric template selection and update: a case study in fingerprints”, Pattern Recognition 37 (2004) 1533 – A.K. Jain, L. Hong, S. Pankanti, R. Bolle, “An Identity-Authentication System Using Fingerprints”, Proceedings of the IEEE, 85-9, 1365-1388, 10 A. Ross, A.K. Jain, “Information Fusion in Biometrics”, Pattern Recognit. Lett., 24-13, 2115-2125, 2003. S.M. Matyas, J. Staptelon, “A Biometric Standard for Information Management and Security”, Computers and Security, 19, 428-441, 2000. 12 B. Son, “The Fusion of the Two User-Friendly Bimetric Modalities: Iris and Face”, IEICE Trans. Inf. And Syst., E89-D, No.1, 372-376, 2006. 13 C., Marven, G., Ewers, “A simple approach to digital signal processing, NY: Wiley Interscience, 1996. 14 D.F. Specht, “Probabilistic Neural Networks for Classification, Mapping or Associative Memory”, Proc. IEEE International Conf. on Neural Networks, 1, 525-532, 1988. 15 G. Dede, M.H. Sazlı, “Speech Recognition with Artificial Neural Networks”, Digital Signal Process., 2009, doi:10.1016/j.dsp.2009.10.004. 16 L.P. Cordella, P. Foggia, C. Sansone, M. Vento, “A Real-time Text-independent Speaker Identification System”, 12th International Conference on Image Analysis and Processing Proceedings, 17-19, 632–637, 2003. 17 K. Saeed, M.K. Nammous, “A Speech and Speaker Identification System: Feature Extraction, Description, and Classification of Speech Signal Image”, IEEE Transactions on Industrial Electronics, 54-2, 887-897, 2007. 18 M. S. Bartlett, H. M. Lades and T. J. Sejnowski, “Independent Component Representations for Face Recognition”, Proc. of Conf. On Human Vision and Electronic Imaging III, San Jose, California, 1998. 11 19 A. Baykut, “Classifier Combination for Pattern Reconition”, Ph.D. Tezi, Boğazici Üniversitesi, 2002. P. N. Belhumeur, J. P. Hespanha and D. J. Kriegman, “Eigenfaces vs. Fisherfaces: Recognition Using Class Specific Linear Projection”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 19, No. 7, s. 711-720, 1997. 21 R. Brunelli, and T. Poggio, “Face Recognition: Features versus Templates”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 15, No. 10, s. 1042-1052, 1993. 22 J. P. Campbell, “Speaker recognition: A tutorial”, Proc. IEEE, Cilt 85, s. 1436-1462, 1997. 23 B. A. Draper, K. Baek, M. S. Bartlett and J. R. Beveridge, “Recognizing Faces with PCA and ICA”, Computer Vision and Image Understanding, Cilt 91, No. 1-2, s. 115-137, 2003. 24 H. K. Ekenel, “Expression and Illumination Insensitive Independent Components and Wavelet Subbands for Face Recognition”, M.S. Tezi, 20 175 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Tablo 1. Tekli model biyometrik sistemlerin dezavantajları. Biyometri Genellik Eşsizlik Kalıcılık Yüz Yüksek Elde Edilebilirlik Performans Kabul Edilebilirlik Sahtecilik Düşük Orta Yüksek Düşük Yüksek Yüksek Parmakizi Orta Yüksek Yüksek Orta Yüksek Orta Yüksek İris Yüksek Yüksek Yüksek Orta Yüksek Düşük Düşük Ses Orta Düşük Düşük Orta Düşük Yüksek Düşük Ayrıca yapılan çalışmalarda tekli biyometrik özelliklerin en önemlilerinin her birinin tanıma ve güvenlik başarımını etkileyen bozucu etkiler aşağıda Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2. Tekli biyometrik özelliklerin en önemlilerinin her birinin tanıma ve güvenlik başarımını etkileyen bozucu etkiler. Yöntem Yöntem İlkeleri Başarım üzerindeki etkileri Yüz Yüz şekli, yerleşimi Saç şekli, ışık, gölge vb. özellikler başarımı etkiler. Parmak izi Parmak noktalarının parmak izi özellikleri Parmak izinin vücutta kolay elde edilebilir olmasına rağmen parmağın ıslak veya kuru olması başarı oranını değiştirir. İris Gözün iris örneği Gözün küçüklüğü, katarakt gibi özellikler başarı oranını düşürür. Ses Kişinin ses özellikleri Gürültü ve duyarlılık başarı üzerinde rol oynar. 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Bu çalışmada biyometrik sistemlerin performans karşılaştırması yapılmıştır. Bu karşılaştırma sonuçları yukarıda Tablo 1 ve Tablo 2’ de kısaca özetlenmiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi biyometrik sistemler, bireylerin fiziksel ve davranışsal özelliklerini tanıyarak kimlik saptamak için geliştirilmiş bilgisayar kontrollü sistemlerdir. Bu sistemler, kişinin sahip olduğu ayırt edici özelliklerinden faydalanmaktadır. Biyometrik sistemlerin en büyük avantajları kişinin kendini tanıtmak için nüfus kâğıdı gibi tanıtıcıları taşımak mecburiyetinde olmaması ve şifre gibi bilgileri ezberlemek zorunda kalmamasıdır. Biyometrik bilgiler asla kopyalanamaz ve asla başkasına devredilemez. Bu nedenle biyometrik sistemler en yüksek güvenlik seviyesini sağlarlar. KAYNAKÇA Bartlett, M. S., Lades, H. M. and Sejnowski, T. J. “Independent Component Representations for Face Recognition”, Proc. of Conf. On Human Vision and Electronic Imaging III, San Jose, California, 1998. Baykut, A. “Classifier Combination for Pattern Reconition”, Doktora Tezi, Boğazici Üniversitesi, 2002. Boğazici Üniversitesi, 2003. 25 A. Hyvärinen, E. Oja, “Independent Component Analysis: Algorithms and Applications”, Neural Networks, Cilt 13, s. 411-430, 2000. 26 J. Kittler, M. Hatef, R.P. Duin, and J.G.Matas, “On combining classifiers”, IEEE Trans. on PAMI, s.226-239, 1998. 27 J. Kittler, “Combining Classifiers: A Theoretical Framework”, Pattern Analysis and Applications, Cilt 1, No. 1, s. 18-28, 1998. 28 A. Ross, A.K. Jain and J. Qian, “Information fusion in biometrics”, Proc. of Third Intl. Conf. on AVBPA, Halmstad, Sweden, s.354-359, 2001. 29 M. Turk and A. Pentland, “Eigenfaces for Recognition”, Journal of Cognitive Science, s. 71-86, 1991. 30 P. Verlinde, “A contribution to multi-modal identity verification using decision fusion” , Ph.D. Tezi, Ecole Nationale Superiore de Telecommunications, 1999. 31 L. Xu, A. Krzyzak and C. Y. Suen, “Methods for Combining Multiple Classifiers and Their Application in Handwritten Character Recognition”, IEEE Trans. On Systems, Man, and Cybernetics, Cilt 22, s. 418-435, 1992. 32 Y. Yemez, A. Kanak, E. Erzin, and A. M. Tekalp, “Multimodal Speaker Identification With Audio-Video Processing”, Proc. of the Intl. Conf. on Image Processing, (ICIP 2003), s. 14-17, 2003. 176 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Belhumeur, P. N., Hespanha, J. P. and Kriegman, D. J. “Eigenfaces vs. Fisherfaces: Recognition Using Class Specific Linear Projection”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 19, No. 7, s. 711-720, 1997. Brunelli, R. and Poggio, T. “Face Recognition: Features versus Templates”, IEEE Trans. on PAMI, Cilt 15, No. 10, s. 10421052, 1993. Campbell, J. P., “Speaker recognition: A tutorial”, Proc. IEEE, Cilt 85, s. 1436-1462, 1997. Cordella, L. P., Foggia, P., Sansone, C. and Vento, M. “A Real-time Text-independent Speaker Identification System”, 12th International Conference on Image Analysis and Processing Proceedings, 17-19, 632–637, 2003. Dede, G. ve Sazlı, M. H. “Biyometrik Sistemlerin Örüntü Tanıma Perspektifinden İncelenmesi ve Ses Tanıma Modülü Simülasyonu”, EEBM Ulusal Kongresi, 2009. Dede, G. and Sazlı, M. H. “Speech Recognition with Artificial Neural Networks”, Digital Signal Process., 2009, doi:10.1016/j.dsp.2009.10.004. Dittmann, J., Wohlmacher, P. and Nahrstedt, K. “Using cryptographic and watermarking algorithms”, IEEE Multimedia, vol. 8, no. 4, pp. 54-65, Oct-Dec. 2001. Draper, B. A., Baek, K., Bartlett, M. S. and Beveridge, J. R. “Recognizing Faces with PCA and ICA”, Computer Vision and Image Understanding, Cilt 91, No. 1-2, s. 115-137, 2003. Ekenel, H. K. “Expression and Illumination Insensitive Independent Components and Wavelet Subbands for Face Recognition”, Yüksek Lisans Tezi, Boğazici Üniversitesi, 2003. Ekenel, H. K., Bilgin, S. Y., Eden, İ., Kirişci, M., Erdoğan, H. ve Erçil, A. “Video dizilerinden çoğul biyometrik kimlik doğrulama = combining face and voice modalities for person verification from video sequences”, SIU 2004, IEEE, 156-159, 2004. Günsel, B., Uludağ, U. and Tekalp, A. M. “Robust watermarking of fingerprint images”, Pattern Recognition 35 (2002) 2739 – 2747. Hyvärinen, A. and Oja, E. “Independent Component Analysis: Algorithms and Applications”, Neural Networks, Cilt 13, s. 411-430, 2000. Jain, A. K., Hong, L., Pankanti, S. and Bolle, R. “An Identity-Authentication System Using Fingerprints”, Proceedings of the IEEE, 85-9, 1365-1388, 1997. Kittler, J., Hatef, M., Duin, R. P. and Matas, J. G. “On combining classifiers”, IEEE Trans. on PAMI, s.226-239, 1998. Kittler, J. “Combining Classifiers: A Theoretical Framework”, Pattern Analysis and Applications, Cilt 1, No. 1, s. 18-28, 1998. Marven, C. and Ewers, G. “A simple approach to digital signal processing”, NY: Wiley Interscience, 1996. Matyas, S. M. and Staptelon, J. “A Biometric Standard for Information Management and Security”, Computers and Security, 19, 428-441, 2000. Ravi Kumar, C. N. And Bindu, A. “An Efficient Skin Illumination Compensation Model for Efficient Face Detection”, IEEE Industrial Electronics, IECON 2006 - 32nd Annual Conference on Volume , Issue , Page(s):3444 – 3449, Nov. 2006. Ross, A. and Jain, A. K. “Information Fusion in Biometrics”, Pattern Recognit. Lett., 24-13, 2115-2125, 2003. Ross, A., Jain, A. K. and Qian, J. “Information fusion in biometrics”, Proc. of Third Intl. Conf. on AVBPA, Halmstad, Sweden, s.354-359, 2001. Saeed, K. and Nammous, M. K. “A Speech and Speaker Identification System: Feature Extraction, Description, and Classi177 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services fication of Speech Signal Image”, IEEE Transactions on Industrial Electronics, 54-2, 887-897, 2007. Son, B. “The Fusion of the Two User-Friendly Biometric Modalities: Iris and Face.”, IEICE Trans. Inf. And Syst., E89-D, No.1, 372-376, 2006. Specht, D. F. “Probabilistic Neural Networks for Classification, Mapping or Associative Memory”, Proc. IEEE International Conf. on Neural Networks, 1, 525-532, 1988. Şamlı, R. ve Yüksel, M. E. “Biyometrik Güvenlik Sistemleri”, Akademik Bilişim’09 - XI. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri, 11-13 Şubat 2009 Harran Üniversitesi, Şanlıurfa, 2009. Turk, M. and Pentland, A. “Eigenfaces for Recognition”, Journal of Cognitive Science, s. 71-86, 1991. Uludag, U., Ross, A. and Jain, A. “Biometric template selection and update: a case study in fingerprints”, Pattern Recognition 37 (2004) 1533 – 1542. Verlinde, P. “A contribution to multi-modal identity verification using decision fusion” , Ph.D. Thesis, Ecole Nationale Superiore de Telecommunications, 1999. Xu, L., Krzyzak, A. and Suen, C. Y. “Methods for Combining Multiple Classifiers and Their Application in Handwritten Character Recognition”, IEEE Trans. On Systems, Man, and Cybernetics, Cilt 22, s. 418-435, 1992. Yemez, Y., Kanak, A., Erzin, E. and Tekalp, A. M. “Multimodal Speaker Identification With Audio-Video Processing”, Proc. of the Intl. Conf. on Image Processing, (ICIP 2003), s. 14-17, 2003. 178 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 INVESTIGATION OF SMARTPHONE USAGE AS PROBATIONARY TOOL WITH A PRELIMINARY DESIGN Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya Adiyaman University Department of Electrical and Electronics Engineering m.kaya@adiyaman.edu.tr Prof. Dr. Asaf Varol Firat University Department of Software Engineering varol.asaf@gmail.com Dr. Shannon Conley Firat University Department of Software Engineering shconley@syr.edu 1. INTRODUCTION The advance of technology has helped the societies a great deal in various ways. From access to required information for even simplest tasks to communicating with others, technology is utilized in abundance in our daily lives. Therefore, this shift from analog to digital world has changed the way people do things. For example, the education system has adapted itself to this new era by adopting the tools, devices and techniques brought forth by these new technological advancements [2, 3]. For most of us, seeing someone reading a hard copy book or paper in public places has become an unusual event, something that looks like it is from an old movie; instead, devices with electronic reading capabilities are preferred. Of course these kind of technological advances bring ease with it. We can now carry thousands of books with us everywhere and read whichever we want on the go, which was probably some sort of a dream only a couple decades ago. Technology has changed the way we interact too. It is more common these days to meet new people on social media platforms than it is in real social places such as libraries and coffee shops. Recent surveys indicate that people prefer digital platforms even to find their romantic partners over traditional in-person meetings. More than one third of recent marriages started in digital world [1]. Moreover, when we compare the number of friends people have on these platforms with the actual number of friends that they interact in real life; we realize that the latter is a lot smaller. Today, mobile devices and smartphones are probably the most widespread technological gadgets. The point we reached in terms of mobile device technology is fascinating considering what we can do with these small, lightweight, in other words, easy-to-carry personal gadgets. We can execute almost all of our daily tasks or sometimes even work-related tasks on our mobile devices. All of the educational activities, social interactions as well as entertainment can easily be realized through our smartphones. Technology has been used by some outside of its useful intent for humanity and new challenges and problems have emerged that need to be handled. The advance in technology, smartphones and mobile devices in particular, has provided those ill-intentioned with an opportunity to carry out malicious activities. For example, it is relatively more common place to see identity thefts and bank account robberies compared to a decade ago [4,5]. In turn, technology has progressed to enable the discovery of criminal activities in society and to monitor criminals anytime or during their probation period as well. Although there are several commercial products to help monitor offenders during probation period, smartphones still remain somewhat under-utilized in this domain with the great technological potential that they retain. With variety of benefits they offer, we think smartphones can be a substitute for current monitoring devices. We lay out a system 179 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services design with smartphones at its core that can be used standalone or in parallel with other monitoring devices. To our knowledge there is not a smartphone application or a smartphone based probationary control system. Smartphones with their built-in hardware and software capabilities can easily be an industry standard for probation period. In this paper, we also analyze the Smartphone applications to see the main use cases of these devices. Providing some statistical data about the smartphone usage, we analyze how feasible this smartphone-centric approach would be in probation. Finally, we discuss the detailed features of this system and its design. 2. STATISTICS ON SMARTPHONE USAGE AND APPLICATIONS It is quite easy to see how widespread the use of smartphones has become from the increase in smartphone sales day by day globally. According to a report on USA TODAY, smartphone sales increased by 28% from 2013 to 2014, reaching to 1.2 billion sales worldwide [7]. This number indicates that smartphones can serve a great connection point between people. In fact, the growth of social networks signals the significant influence of the smartphone usage in countries such as Turkey, Indonesia, Nigeria and Brazil etc. According to a study conducted in Indonesia, people in this country have the idea that Facebook is a platform or an entity which is totally separated from internet. 11% of these people who use Facebook actively said that they do not use internet [8]. We conclude from this point that daily smartphone usage in these countries is much higher than that of the notebooks and personal computers to such an extent that it makes them think that the mobile applications like Facebook are not associated to internet. Another study that points out the place of smartphones in general internet usage shows that an estimated 3 billion people of the world’s population are connected to internet as of 2014 [12]. 1.55 billion of these people are on Facebook and 1.31 billion are accessing Facebook via a mobile device [13]. People of Turkey are becoming more connected to internet and social networks according to recent statistics. A survey entitled “Information and Communication Technology (ICT) Usage Survey on Households and Individuals, 2014” shows that 53.8% of people are connected to internet. This number exhibits an increase of 4.9% compared to the previous year. The survey also discovers that 60.2% of households have internet access [9]. The growth in the ad revenues also indicates the spread of mobile devices in Turkey. According to data from the Interactive Advertising Bureau Turkey (IAB Turkey), digital advertisers, compared to the year before, increased their profit by 20.5% in 2014, which is a number equal to nearly $644.1 million. The share of mobile advertising in this number is dramatic. In 2014, digital ad revenue through mobile advertising increased by 58.5% compared to the year before, a number that is roughly equal to $11.9 million [10]. According to the survey conducted by Neomobile, a leading Mobile Commerce Group, the penetration of smartphone usage in Turkey is very high and its people are very active on Social Media. Current state of the smartphone penetration (at the time of this survey) reaches a very high number like 92.5% and this renders these mobile devices as one of the most widely used handheld device. This survey also shows that Social Media penetration is rising with 34 Million Facebook users active in 2015 and 11.5 Million users on Twitter. This number conforms to the general smartphone usage and internet connectivity rates in Turkey [11]. 3. SMARTPHONE APPLICATIONS CATEGORIES We can say that the development of Android Operating System by Google gave a momentum to the spread of smartphone usage. Today, many leading electronics companies including Sony, Samsung, LG and many others, are using Andorid OS for the mobile devices they manufacture. The reason behind this may be seen as the fact that Android OS is open source and thanks to Google Play, a digital market for Android applications, it addresses a wider audience. As such, as of July 2013 this digital market has had millions of apps published and billions of apps downloaded [15]. Moreover, surveys show that 71% of developers create Android Apps and for 40% of developers, Android is the target platform [18]. 180 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Despite this very large number of developers and apps for Android platform, when we analyze the applications we realize that apps for certain domains and purposes exist abundantly and new ones emerge on daily basis. Yet, to the best of our knowledge, none exists to support the justice system in our country. Android apps on Google Play have been categorized by AppBrain, the leading source for information about Android apps, and the number of apps in each category is shown in Figure 1 [14]. The kinds of apps that some of these categories include are briefly discusses below. Figure 1. Top Google Play Categories [14] The high rate of Education apps may seem like we are utilizing these devices or apps in our formal education system. Yet, when we look at the top downloaded apps, we realize that they are electronic versions of religious texts like Bible and Qur’an, e-reading or language learning apps. We can still say that we are yet to fully incorporate or exploit these mobile devices in our education system. The diversity of apps in lifestyle category also takes attention. Apps for ordering food, for recipe of foods, calendars and prayer reminders are all placed under this category. Entertainment category includes game-related apps, apps to watch movies and various others such as file sharing apps. In business category we see apps like office programs and file format converters as well as file managers. This picture shows us the lack of apps that can enhance our justice and education systems. In this paper, we propose a design for such an app that can be used to track the offenders during their probation period. We also discuss pros and cons of our design and how some of the critical issues can be overcome. 4. STATE-OF-THE-ART PROBATION MONITORING TECHNOLOGY Although probation has been practiced in some countries like US and England for a long time, technological devices to monitor an offender while on parole have emerged fairly recently, only within the last decade. As we mentioned before, rapid advances in technology has made things easier for us in almost all aspects of our lives. By offering new monitoring products with differing capabilities, these technological advances have helped probation period to progress and become more effective and less expensive. We have explored the commercially available devices in use today to monitor an offender while on parole. Continuous Alcohol Monitoring, GPS Location Monitoring and House Arrest System are some of the most widely used electronic monitoring devices. 4.1 Continuous Alcohol Monitoring The point we came in technological development allows us to test alcohol consumption continuously from practically anywhere. Continuous Alcohol Monitoring Devices are placed around the alcohol offender’s ankle and alcohol consumption level is tested through the offender’s perspiration. With these devices the offenders no longer need to transport to a testing center to have their alcohol level tested. Moreover, the device usually repeats the alcohol test at regular 181 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services intervals like every 30 minutes and reports the results instantaneously. With this device, probation officer does not have to participate in alcohol testing and will automatically be notified if alcohol consumption is detected from the offender’s perspiration. These bracelets also come with built-in sensors to detect any tampers, obstructions, and removals. These devices can be good option to assess offenders’ alcohol dependence or addiction while on parole. Another alcohol consumption monitoring device that can be used especially with lower-risk offenders is Remote Alcohol Breath Testing devices. This kind of device validates the identity of the offender with face recognition using their built-in camera. With every single test this face recognition algorithm is run to ensure the identity of the user. 4.2 GPS Location Monitoring GPS location monitoring devices are used widely as a commercial product in probation. The idea behind this is to keep track of physical location of an offender. Some of these devices may support an alerting mechanism based on the inclusion-exclusion zones. Once the offender gets out of the zone that he is allowed, an automatic alert is sent to the probation officers. Today, some of these devices are designed to work in extreme environmental conditions such as high temperature and they are also resistant to water and outside impact. They are also designed to detect removal instantaneously and to support a 2-way offender communication. 4.3 House Arrest System This kind of device is used when the offender is confined by the authorities to a certain resident and restricted to travel. They usually report the offender’s movements inside the resident and whether the offender has gone outside of the zone he is restricted to. Sometimes they come with a display to support offender communication and sometimes random verifications. They are also designed to detect removal and tampers. 5. AN ALL-IN-ONE DESING BASED ON SMARTPHONES Smartphones are an excellent choice as a next-generation probationary monitoring tool. First of all, they are already used widely; therefore they do not add an extra cost for both the probation officers and the offenders. Second important point to consider is that smartphones integrate a lot of high-tech features in one handheld device. They combine the features of popular mobile devices such as cell phones, personal digital assistants (PDA), media players and GPS navigation units. Another very important hardware support that these smartphones offer is their high-definition screens, cameras and voice recorders. Last but not least, especially some of the new-generation smartphones come with fingerprint reader, motion sensors, and support high-speed mobile broadband 4G LTE internet connections. Considering all these benefits, we argue that with a comprehensive system design, smartphones can replicate most of the functionalities of state-of-the-art monitoring devices. Thus, this easy-to-carry technology product is a good candidate for addressing the needs of our court system for probation period. The specifications and the features of the proposed design are discussed below. 5.1 GPS Location Tracking GPS Location Tracking constitutes the backbone of the system providing 24/7 monitoring of the offender’s physical location. Smartphones integrate GPS navigation units that can be utilized to perform continuous monitoring. Android platform provides all necessary APIs for successful location monitoring. In order to achieve this functionality in our system, at first glance we realize that there are two different APIs and Frameworks that can be used: the platform location API in android.location framework which defines Android location-based and related services and the Google Location Services API which is a part of Google Play Services. In this system, we propose using GPS in concert with Android’s Network Location Provider to acquire the offender’s location. We think that this approach would work best since both have their pros and cons. For example, while GPS is more accurate, it does not perform well indoors, consumes more battery power, and may not be as quick as we want in some time-critical scenarios. On the other hand, Android’s Network Location Provider determines the location using cell 182 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 tower and Wi-Fi signals, can work well indoors and outdoors, responds faster compared to GPS, and drains less battery power. As we can see from this brief discussion, Android provides several options that can be used to detect location. It is a matter of detailed assessment to make the best design decision about which one should be adopted within the scope of our problem. Using this system, it is possible to define/redefine locations that the offender is allowed to or restricted from. An automated notification system can be implemented to contact the probation officer in case the offender leaves his confined zone. Critical Issue 1: 24/7 Monitoring vs Battery Life and Accuracy of Location Before we address this issue in terms of our system, we should point out that battery life has been on top of the major electronics companies’ critical issues list. Regardless of what types of apps are running on the system, this is one of the main problems yet to be solved in smartphone technology. If we still need to make some design decisions considering the battery life, we can propose to use Android’s Network Location Provider which takes up less battery power when the accuracy is not crucial factor and a rough estimate of the location suffices. With this approach, a more precise location can be requested at any given time. We can also use GPS to obtain more precise location information with longer time intervals to increase the battery life. Some studies show that location of the smartphone can be detected within 30 cm. of error range using Android as platform [17]. Critical Issue 2: Identity Verification Most GPS Location Monitoring Bracelets come with a mechanism that prevents the removal, tamper and obstructions. Monitoring the location from smartphone may seem like an approach that can be misused. We have to answer the following questions to address this issue: how can we make sure that the offender himself is physically carrying his smartphone rather than leaving the phone in someone else’s possession while possibly leaving his restricted zone? Solution to this issue requires some sort of identity validation. Luckily, smartphones provide several features that can be employed for that purpose [6]. The offender can be contacted through the system by the probation officer or an automated agent to start a video-chat or to request to either send a picture of himself or his fingerprint. Then the system can run a face or fingerprint recognition algorithm to validate the identity of the offender. This process can take place randomly or at a pre-defined time. 5.2 Rehabilitation Assistant Rehabilitation is a very fundamental concept in probation to help the offenders to reintegrate into society and to prevent criminal recidivism. Through a successful rehabilitation correct and acceptable behaviors are promoted to ensure the safety of others by diminishing criminal habits of certain individuals. This compared to imprisonment gives the offenders a chance to rectify their behaviors and to become a part of the society again. Based on our observation, current commercial products do not support rehabilitation directly. The design proposed in this paper can easily integrate elements of rehabilitation process. This design provides the probation officers to define and create a rehabilitation routine for particular individuals. The details of this rehabilitation program should be defined by the expert probation officer based on what kind of criminal behavior the offender has exhibited. After the tasks have been defined in this rehabilitation program, the offender will be requested to complete the task at a pre-defined time. This task may be scheduled to pop up on the offender’s smartphone randomly too. Some of these tasks may include watching short movies, reading assignments, meeting with an influential person who is assigned by the probation officer. These activities will be designed to enforce good behavior and help the offender to correct his behavior while on parole. At certain times, the offender may be asked to take a quiz to complement this education/rehabilitation process. Through this rehabilitation assistant unit, offenders can be assigned a community service at a specific day and time. Working in the public library, mosque or another public place can be an example of community service. The system can 183 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services also track if the offender is where he is supposed to be during his assigned mandatory community service. 5.3 Good Citizen App A novel characteristic of the proposed system aims to include the public in probationary monitoring. Those who volunteer will have chance to download the app designed for the public use to give feedback on an offender’s behavior in public place. When system detects an approved individual from public in a close proximity to an offender, it will automatically launch a form to fill in to evaluate the offender’s behavior. The appearance of the offender will be introduced to the individual and report will be requested only if the volunteer approves that he has recognized someone that matches to that appearance in his surroundings. Then he will share his observation about the offender including whether he thinks the offender has exhibited suspicious behaviors. The report from the volunteer can include information such as whether the offender is consuming alcohol at the moment or whether he is hanging idly around a park or a school where there may be students around etc. The system can notify the probation officer when a suspicious behavior is reported by the volunteer. This option may be applied to those who are possibly low-risk and selected by the expert probation officer. 5.4 Social Media Profile Social Media activities can give a lot of clues about what an offender is up to. In some countries such as the US, probation officers started to use the Social Media accounts of the offenders to keep an eye on them [16]. This relatively new concept helps the probation officers to supervise the offenders more easily and effectively. In our smartphone-centric design, we can easily integrate a module that handles this job. Meaning, besides the offenders’ social media activities, we can easily analyze their search, conversation and text histories. After all this data is extracted from the offender’s smartphone, any suspicious behavior should be detected from this data. Manual analysis of this data may prove impractical as it will grow very quickly over time especially as the number of offenders on parole increases. To automate this process, we will employ natural language processing techniques to disclose activities that require attention of the authority. For this, we can create special lexicons for example to detect violent or faulty language on Social Media or in text messages. Through this system, an offender’s social network can also be monitored. Therefore, any suspicious connection that has been formed between the offender and any other individual (possibly on parole also) can be reported immediately. Another network activity that may need to be caught can be when someone on parole creates a connection with someone who has another connection which is also on parole. Scenarios given above are just some examples that we thought of. Once a new pattern of behavior is discovered, it can be defined and implemented in the system to be detected in future. 5.5 A Special Use Case: Domestic Violence and Personal Problems If the offender has violated the law due to a personal problem with only one individual, this offender may need to be treated or monitored differently than other offenders. In other words, if the offender is known to be harmless in general towards public, but one specific person, the relationship between the offender and the victim should be monitored. Domestic violence can be a good example here. If a woman is the victim of domestic violence and concerned about her safety while the offender is on parole, locations of both can be tracked down to know whether the offender is approaching to the victim. Necessary precautions can be taken, when the proximity of the offender and the victim drops below a certain threshold. 5.6 Voice/Video Conference with Authority for Alcohol Test and Others If the offender is an alcohol addict or restricted from drinking alcohol, the system can be adapted to monitor the alcohol test. We think that automated alcohol testing at home can easily be misused. Therefore, we need to analyze 184 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 different techniques that report the alcohol consumption of the offender without any supervision. The most practical and credible approach seems to be supervising alcohol testing remotely which can easily be integrated in this proposed system via video chats. One possible scenario can be as follows. The offender can be requested to test his alcohol consumption using any alcohol testing devices including Alcohol Saliva Test Kit. These kits are very cheap and have high accuracy. During the testing, the probation officer can supervise the testing remotely through a video chat. Another option for supervision would be to request a volunteer (Section 5.3) to supervise the test if the offender is in a public place like hospitals. Of course, this should not be practiced if the authority thinks that the volunteer’s safety may be put in jeopardy. This process can be scheduled beforehand or started randomly. This way the offender and the probation officer will not need to travel to a testing center. 5.7 Installation of the New System and Compliance with the System This paper proposes a system that includes several components that are explained in previous sections. The most important of which is the Android app that needs to be installed on the offender’s smartphone before his release. An important functionality of the system is that it enables monitoring the offender’s GPS location continuously. Just like the GPS monitoring bracelets in use today in many countries, this system should be able to detect the outside tampers with the app such as uninstalling it or switching off the smartphone all together. Critical Issue: Protecting the app from being uninstalled and/or the smartphone being switched off is not a trivial task. We need to be able to track the location of the offender 24/7 and detect any unexpected system behaviors. We can overcome this issue by integrating a heartbeat message in our app. We can design our system to send the GPS location information at certain time intervals together with this heartbeat message that indicates our monitoring app is up and running. If an expected heartbeat message is not received the probation officer can be notified to take an action. 6. COMPARISON BETWEEN OUR SMARTPHONE SYSTEM AND OTHERS We argue that the point where smartphone technology has reached provides all necessary equipment and technology to run more successful probationary activities. To emphasize the advantages of the proposed system over existing probationary tools, we comparatively discuss some of the functionalities of our system and those of the existing tools. 6.1 Cost The first point that needs to be highlighted is the cost of providing or obtaining the probationary tools and services. Although we have not discussed the cost benefits of the proposed design, it is clear that employing smartphones, which is already ubiquitous, instead of the commercial devices explained above for probationary monitoring will reduce the cost associated with obtaining the probationary services and monitoring devices for parolees and the court. 6.2 Integrity of Parolee The proposed system respects the personal privacy and the integrity of the parolees as well. The current GPS monitoring bracelets are designed to be disguised when worn. Yet, it can never be fully guaranteed that others will not realize that someone is wearing them. In case of our proposed design, no special-purpose devices are needed. This, therefore, allows the parolees to continue their social lives without worrying about being uncovered and hence being discriminated against. 6.3 Flexibility and Functionality The proposed design is also more flexible and supports more functionality in comparison with the special-purpose probationary monitoring devices. For instance, the probation officers can communicate with the parolee at any time through not only audio contact, but also video chat. Moreover, this system supports the rehabilitation for offenders as well by providing a platform where tasks can be given to them and their progress can be controlled. Tracking two people simultaneously is also novel in this system. As explained before, when an offender is known to 185 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services be in conflict with a certain another individual, usually the victim, that other person can demand protection. In this case, the system can detect and notify the authority when the offender approaches to the victim while on parole. Under certain circumstances, we think that pre-approved people can be included in the probation period to help monitoring an offender and/or rehabilitating them. For this purpose, a database of approved people can be created and they can be requested to report about the offender’s behavior or his rehabilitation tasks. 7. CONCLUSION In this paper, we have investigated the smartphones in terms of how widespread their use is and what type of application categories exist indicating main use cases of these devices. We have also explored the current state-of-the-art probationary monitoring technologies and suggested a smartphone based approach for probationary monitoring. In order to assess the feasibility of smartphone use for probationary purposes in our court system, we have provided some statistics about the internet connectivity in Turkey. We highlight in the paper that technology has changed the globe in many different ways. The way we learn, interact, entertain etc. has been dramatically changed as a consequence of recent technological advancements and devices, smartphones and mobile devices in particular. Therefore, we think that it is time to consider to and integrate smartphones more into our court system. We conclude based on our discussions that smartphones can easily be used as a replacement to the existing commercial probationary tools. The ubiquitous use of these mobile devices and the fact that internet connectivity rates in Turkey has been rapidly increasing backs up the success and effectiveness of the proposed system. We have also compared the smartphone-centric probationary approach with exiting tools and concluded that this system will cost a lot less and be more flexible and rich in terms of functionality. Due to this flexibility, besides the novel features that have already been discussed and outlined such as the rehabilitation assistant and social awareness, more functionality can be integrated to this design based on expert guidance in judicial and probation system. The next step in this study shall be the realization of this system into a real world application, followed by an extensive test for each of these functionalities and units. For this the required researches and funds shall be obtained. We plan to proceed with formation of our research group to work on the design, implementation and testing. REFERENCES [1] Sharon Jayson, “Study: More than a third of new marriages start online” USA TODAY, June 3, 2013, http://www.usatoday.com/story/news/nation/2013/06/03/online-dating-marriage/2377961/ , Accessed on 21.11.15 [2] Alghamdi, M.; Lamb, D.J.; Al-Jumeily, D.; Hussain, A.J., “Assessing the Impact of Web-Based Technology on Learning Styles in Education,” in Developments in eSystems Engineering (DeSE), 2013 Sixth International Conference on , pp.348-353, 16-18 Dec. 2013 [3] Yang Min, “Information Technology and education: A study on how teachers and students use net to teach or study,” in Information Management and Engineering (ICIME), 2010 The 2nd IEEE International Conference on , vol., no., pp.51-54, 16-18 April 2010 [4] Leyla Bilge, Thorsten Strufe, Davide Balzarotti, and Engin Kirda. 2009. All your contacts are belong to us: automated identity theft attacks on social networks. In Proceedings of the 18th international conference on World wide web (WWW ‘09). ACM, New York, NY, USA, 551-560. [5] Saunders, Kurt M., and Bruce Zucker. “Counteracting identity fraud in the information age: The Identity Theft and Assumption Deterrence Act.”International Review of Law, Computers & Technology 13.2 (1999): 183-192. [6] Fahmi, P.N.A.; Kodirov, E.; Deok-Jai Choi; Guee-Sang Lee; Mohd Fikri Azli, A.; Sayeed, S., “Implicit authentication based on ear shape biometrics using smartphone camera during a call,” in Systems, Man, and Cybernetics (SMC), 186 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 2012 IEEE International Conference on , vol., no., pp.2272-2276, 14-17 Oct. 2012 [7] Brett Molina and Marco della Cava, “Apple beats Samsung in Q4 smartphone sales”, USA TODAY March 3, 2015, http://www.usatoday.com/story/tech/2015/03/03/apple-samsung-smartphones/24320385/ Accessed on: 21.11.15 [8] http://qz.com/333313/milliions-of-facebook-users-have-no-idea-theyre-using-the-internet/ 21.11.2015 Accessed on : [9] Turkish Statistical Institute, “Information and Communication Technology (ICT) Usage Survey on Households and Individuals, 2014”, No: 16198, 22 August 2014, http://www.turkstat.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16198 Accessed on 21.11.15 [10] “Digital Ad Revenues in Turkey Up 20.5% Last Year”, April 15, 2015, http://www.emarketer.com/Article/Digital-AdRevenues-Turkey-Up-205-Last-Year/1012359, Accessed on 21.11.2015 [11] “Mobile Market Info in Turkey”, http://www.neomobile.com/neomobile-turkey/turkey-mobile-market-news/ , Accessed on 21.11.15 [12] “Internet Users Surge to Almost 3 Billion Worldwide”, http://time.com/3604911/3-billion-internet-users/, Accessed on 21.11.15 [13] Number of monthly active Facebook users worldwide as of 3rd quarter 2015 (in millions), http://www.statista.com/ statistics/264810/number-of-monthly-active-facebook-users-worldwide/ Accessed on 21.11.15 [14] “Most Popular Google Play Categories”, http://www.appbrain.com/stats/android-market-app-categories , Accessed on 21.11.15 [15] “Android’s Google Play beats App Store with over 1 billion apps, now officially largest”. http://www.phonearena.com/news/Androids-Google-Play-beats-App-Store-with-over-1-million-apps-now-officially-largest_id45680 Accessed on 21.11.15 [16] “Probation 2.0: How technology is changing probation work” http://www.boston.com/yourtown/2012/11/29/probation-how-technology-changing-probation-work-probation-officers-tap-social-media/Y5rpa12H1LOWQ7No6v211K/ story.html Accessed on 21.11.15 [17] Hoflinger, F.; Rui Zhang; Hoppe, J.; Bannoura, A.; Reindl, L.M.; Wendeberg, J.; Buhrer, M.; Schindelhauer, C., “Acoustic Self-calibrating System for Indoor Smartphone Tracking (ASSIST),” in Indoor Positioning and Indoor Navigation (IPIN), 2012 International Conference on , vol., no., pp.1-9, 13-15 Nov. 2012 [18] https://en.wikipedia.org/wiki/Android_(operating_system) Accessed on 21.11.15 187 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services A COMPARATIVE STUDY ON PROBATION TERMS FOR CYBER-CRIMES AND OTHER CRIMES Dr. Malek Harbawi Firat University Software Engineering Department harbawi.malek@gmail.com Prof. Dr. Asaf Varol Firat University Department of Software Engineering varol.asaf@gmail.com 1. INDRODUCTION The vast and rapid development in the Internet and Information Communication Technology (ICT) in general has created a new dimension in our world, that is, the cyberworld or cyberspace. In this dimension, almost everything has become possible. Individuals and organizations are extensively using this cyberspace in their daily transaction just like our physical world. This has created a series of competitions in many aspects, such as, e-commerce, e-learning and even e-government portals. The main challenge in the cyberworld is that we deal with virtual world where identities can be hidden or hijacked. Thus, the term cybersecurity has become one of the fundamental pillars in the cyberworld. Cybersecurity has become a common practice and attached to nearly everything connected to the Internet. We usually hear about a friend or a person we know who was hacked, or perhaps, a company that was scammed by an e-mail and lost a considerable amount of money. To many individual, especially those who are specialized in computer and software engineering fields, the concept of hacking, scamming, social engineering, etc., may sound simple and straight forward. However, the shocking fact that in a matter of a few years, major organizations have been hacked and the consequences were major losses and damages1. In this regard, there is always worst case scenario where some organized cyber attackers may take over the control of some critical facilities, say missile firing control system, Unmanned Combat Aerial Vehicle (UCAV) or a nuclear reactor perhaps. In this case, catastrophic consequences may happen causing, apart from cost effects, major destruction events in the world. Any violation of criminal law leads to a crime, yet considering the use of computer and Internet, the crime would be described as “cyber-crime or cybercrime”. According to a number of references, specialized in computer criminology2, there is no real consensus on the definition of cybercrime, however, it can be defined as “an act that covers the entire range of crimes which involves computer, computer network, cell phones, etc., either as its target or as an instrumentality or associate.”3 These cybercrimes may be represented in the form of licensed programs cracking and piracy, any sort of e-mail offence including: hacking, spoofing, abusing, threatening, and identity theft, scamming, spam and phishing, social engineering; and it may also be performed by more complicated methods such as remote administration tools and carding. Furthermore, there is one of worst cybercrimes against humanity that is online child sexual abuse material. A detailed discussion on cybercrime categorization will be presented in section two. It is important to mention that cybercrimes are also categorized based on the severity according to the judicial system. Thus, this has created a relatively new aspect in criminology concept which is directly related to the cyberspace and laws applied to it. In this regard, variety of recent publications have been produced to study the criminology terms related to cybercrimes and computer crimes, in an explicit attempt to formalize laws, policies, and solutions applicable to and coping with these crimes. For instance, Burden and Palmer4 published an article explains and summarize some of the key areas of online criminal activities. 1 http://csis.org/files/publication/150714_Significant_Cyber_Events_List.pdf (Significant Cyber Incidents Since 2006; 19.11.2015). F. Cassim, “Formulating Specialised Legislation to Address the Growing Spectre of Cybercrime: A Comparative Study,” Potchefstroom Electronic Law Journal, 12/4, (2009), p. 37-79. 3 Parmond Kr. Singh, Laws on Cyber Crimes alongwith IT Act and Relevant Rules, Book Enclave Publications, Jaipur 2007, p. 6. 4 Kit Burden and Creole Plamer, “Internet crime: Cyber Crime — A new breed of criminal?,” Journal of Computer Law and Security Review, 2 188 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 They also proposed placing these crimes in the proper judicial context. Relatively similar to the previous idea, Sommer5 connected policing cybercrimes and issues facing the criminal justice system in the UK. He had attempted to formulate a practical solution to cybercrime from judicial prospective, especially related to digital forensic cases, where he proposed the implementation of software toolkits on computer systems that would assist in apprehending and prosecuting cyber criminals after obtaining enough evidences. Nykodym et al6 provided a profiling approach based on some specific characteristics do regularly exist in cybercrimes. According to their article, companies are being much affected by insider offenders and an accurate profile of an inside cybercriminal may help in identifying both prospectively and retrospectively. Nykodym and Taylor7 proposed in their article that victims of cybercrimes should be able to legally follow the criminals worldwide via an international collaboration for cybercriminals prosecution. Variety of other articles thoroughly discussed related cybercrime issues on national basis8,9,10 and international basis11,12. The judicial terms vary based on the committed crime so are the consequences to be considered. One of these judicial terms is probation, which is defined as “a method of dealing with specially selected offenders and consists of the conditional suspension of punishment while the offender is placed under personal supervision and is given individual guidance or treatment”13. As the definition suggests, the conditional suspension of punishment is given to selected offenders based on certain criteria vary according to the sanction. In this regard, probation in traditional crimes has been widely investigated on both local and international senses, and there are hundreds of articles based on probationary terms for both probation practitioners and managers, yet this term is considered relatively new in cybercrimes and sanctions related to them. Therefore, in this paper, we will be discussing the probation in cybercrimes according to the followings: section two is presenting the investigation process in both cybercrimes and traditional crimes, section three is covering the cybercrime legislation, and the final remarks and conclusions are presented in section four. 2. INVESTIGATION PROCESS: CYBERCRIMES VS. TRADITIONAL CRIME In common crime cases, the investigation process starts by confirming the occurrence of crime. Once the authorities determine that a crime has taken a place, they initiate a few formal steps starting by collecting evidences and search and arrest if the court decides to press charges for a reasonable cause. Collecting evidences is generally done to support the prosecution case; these evidences should be lawfully gathered otherwise it may be considered by the judge as inadmissible14. The reliable and proper evidences can be in the form of forensic evidences, eye witnesses’ statements, photos, video/audio records, and written notes. Once the evidences are gathered, specialized personnel use advanced technologies to identify matching from fingerprints, DNA, etc. which lies under forensic procedures. According to the results of forensic procedures and other relevant evidences analysis, a search warrant shall be issued based on reasonable grounds. In cybercrime sense, very similar scenario takes place, yet the main difference is that evidence collecting is more 19/3, (2003). 222-227. Shiuh-Jeng Wang, “Measures of Retaining Digital Evidence to Prosecute Computer-based Cyber-crimes,” Journal of Computer Standards & Interfaces, 29/2, (2007), p. 216-223. 5 Peter Sommer, “The Future for Policing of Cybercrime,” Journal of Computer Fraud & Security, 2004/1, (2004), p. 8-12. 6 Nick Nykodym, Robert Taylor and Julia Vilela. “Criminal Profiling and Insider Cyber Crime,” Journal of Computer Law & Security Review, 22/5, (2005), p. 408-414. 7 Nick Nykodym and Robert Taylor, “The World’s Current Legislative Efforts against Cyber Crime,” Journal of Computer Law & Security Review, 20/5, (2004), p. 390-395. 8 Jia-Rung Sun, Mao-Lin Shih, Min-Shiang Hwang, “Cases study and analysis of the court judgment of cybercrimes in Taiwan,” International Journal of Law, Crime and Justice, 9 Knife Yilma, “Developments in Cybercrime Law and Practice in Ethiopia,” Computer Law & Security Review, 30/6, (2014), p. 720-735. 10 Duryana Binti Mohammed, “Combating the Threats of Cybercrimes in Malaysia: The Efforts, the Cyberlaws and the Traditional Laws,” Computer Law & Security Review, 29/1, (2013), p. 66-76. 11 Pardis Moslemzadeh Tehrani, Nazura Abdul Manap, Hossein Taji, “Cyber Terrorism Challenges: The Need for a Global Response to a Multijurisdictional Crime,” 29/3, (2013), 207-215. 12 UNODC, Comprehensive Study on Cybercrime, United Nations Office, New York, 2013, p. 25. 13 Jon Klaus, Handbook on Probation Services - Guidelines for Probation Practitioners and Managers, UNICRI Publications, Rome, 1998, p. 8. http://www.hsc.csu.edu.au/legal_studies/structure/crime/4076/criminal_investigation.htm (Legal Studies, Charles Sturt University; 14 22.11.215) 189 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services likely to be based on digital forensics. Here, a deep knowledge in computer, networking, cyberspace, and cybercrimes should be considered prior the starting of any investigation step. The general issue is that computer related areas as well as ICT are rapidly evolving and may create confusion leading to serious obstacles on the way of prosecutors. Unlike traditional crimes, acts, sentences, law statements, and detailed policies related to cybercrimes yet to be established and provided to the judicial system. Furthermore, as the technology evolves, this issue gets more complicated and intensified. Various cases have been studied in literature in an attempt of increasing the awareness of law makers to the aforementioned issue. In an attempt of alleviating this complication, some researchers have proposed a detailed classification of cybercrimes. Table 1 provides a summary of cybercrimes classification based on the work of Alkaabi et al15. In this classification approach, the authors proposed categorizing cybercrimes into two main groups based on role of the computer, as a milestone. Even though this classification is useful yet it is not adequate for digital evidence collection. Table 1: Cybercrimes Classification Classification Criterion Role I The computer is being targeted by criminal activities: - Unauthorized access offences such as hacking - Malicious codes offences such as dissemination of viruses and worms - Interruption of services offences such as disrupting or denying computer - services and applications such as denial of service attacks and Botnets - Theft or misuse of services such as theft or misuse of someone’s Internet account or domain name. Role II The computer is being used as a tool for criminal activities: - Content violation offences such as possession of child pornography, unauthorized possession of military secrets, IP offences - Unauthorized alteration of data, or software for personal or organizational gain such as online fraud - Improper use of telecommunications such as cyber stalking, spamming, and the use of carriage service with the intention or conspiracy to commit harmful or criminal activity. As we mentioned earlier, evidence gathering is usually based on crime scene and its related objects. In this regard, cybercrime may much differ from what traditional crime in a way that tracking evidences occur in the cyberspace. It is often that data retrieval process takes place as a first step in cybercrime investigation where the concern is guided towards whether the data have been moved on the Internet or not. If it is an Internet-based, which is usually the case, then investigators extract the Internet Protocol (IP) to find out who exactly owns and operates the network address, any associated domain or computer name, physical location, any email addresses and Internet Service Provider (ISP) if possible16. Accessing the Internet is based on a subscription to companies which ultimately grant or provide the Internet to their users; it is possible to keep track on data movements within ISPs yet time plays an important role here. As the time goes by, retaining data from subscribers may vary. Upon any suspicious activities, investigators usually request ISPs to preserve the data until an official warrant has been issued for the sake of records review. In case there are victims, investigators conduct interviews with them as well to identify any possible leads to the criminal. It is likely for investigators to ask questions related to technology and directly related to computer and Internet sensitive areas, such as, login passwords, network administrator, firewall issues, data backup programs, any relevant recently installed software17. This 15 Ali Alkaabi, George Mohay, Adrian McCullagh, and Nicholas Chantler, “Dealing with the Problem of Cybercrime,” Second International ICST Conference ICDF2C, Abu Dhabi – UAE, LNICST 53 (2010), p. 1-18. 16 http://www.iacpcybercenter.org/investigators/cyber-crime-investigations/ (Law Enforcement Cyber Crime – Cyber Crime Investigation; 22.11.2015) 17 US Department of Justice, Investigative Uses of Technology: Devices, Tools, and Techniques, National Institute of Justice; available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/213030.pdf) 190 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 procedure is useful prior moving to gathering digital evidences. Digital data are stored in different ways, yet it is very important for investigators to go through any data or data parts during the investigation as they may provide the lead. Formal investigation procedures for digital evidence include: Internet activities in any sort of social media interaction, e-mail correspondence, data movements (download and upload), online shopping, banking transaction, online chatting, etc. All these evidences shall be analyzed during the course of cybercrime investigation where hidden and deleted data should be fully, or at least partially, retrieved for further analysis. As the technology evolves, digital crime analysis tools should also keep track on up-to-date levels of committed cybercrimes. A careful attention should be given to misleading information an identity theft, not to end up accusing the wrong person. This aspect is more confusing in cybercrimes where identities can be hidden or fraud in worse cases. It is important to mention that in cybercrime evidence collection, evidences from the physical world should be also included, such as phone calls of suspects and victims as well as CCTV records for crime scenes if any. Investigators usually act based on severity of the crime and request collaboration from different departments for the sake of smooth and successful investigation18. 3. CYBERCRIME LEGISTLATION Cybercrimes are crimes committed within the cyberspace. This implies that the impact of cybercrimes may affect any part of the cyberspace which covers, theoretical, the whole globe. Isolating cybercrimes on national basis is not a wise decision, yet the concept of cybercrime legislation should be considered on both national and international communities. Ever since the invention of computer, computer related crimes have been happening. However, connecting computer workstations to the Internet has created sophisticated cybercriminals in the form of individuals and groups. Unlike traditional crimes, the victims of cybercrimes may not be from the same community or even country. Lots of countries are building up mutual collaboration in combating cybercrime and ICT vital information exchange. It is crucial to discuss some of established cybercrime legislations from leading communities on the international level. In Europe, initiatives for private data protection were taken in 1970s19. Data privacy laws were embraced by different countries in Europe, such as, Sweden in 1974, Republic of Germany 1978, Austria, Denmark, France and Norway in 1977. It was also formulated in other countries beyond Europe, such as the United States of America in 1974, Australia and Canada in 198420. Nevertheless, the concept of probation in cybercrime is relatively a new concept comparing to data protection and privacy. It is not often that we come across an article explains probation in cybercrimes and their legislation within the local and international community. As we mentioned in the first section, the conditional release based on probation or parole has restrictions vary from one crime to another and are decided by law practitioners. According to U.S. Probation & Pretrial Services - Texas Northern21, probation practiced for cybercrime shall be including: 1- Restricted Computer and Electronic Device Access Cybercriminal will be granted limited access to computer and Internet resources. The restriction shall include smartphones, tablets, and other electronic devices. 2- Monitoring Software Installation Instructions This step is being conducted by following a monitored software installation through official website (www.paycomputermonitoring.com) and waiting for the approval from probation officer. 3- Email Accessing All email accessing must be done via approved protocols (POP3/IMAP/SMTP) and approved email clients (i.e. Win18 US Department of Justice, Electronic Crime Scene Investigation: A Guide for First Responders, 2nd Edition, National Institute of Justice; available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/219941.pdf) 19 Ulrich Sieber, Legal Aspects of Computer Related Crime, European Commission, version 1, 1998, p. 25. 20 Mohamed Chawki, “A Critical Look at the Regulation of Cybercrime: A Comparative Analysis with Suggestions for Legal Policy,” DROIT-TIC, (2005), p. 1-56. 21 http://www.txnp.uscourts.gov/content/cybercrime (Cybercrime; 22.11.2015) 191 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services dows Mail, Outlook, Outlook Express, Thunderbird, Eudora). 4- Monitoring Software and Payments All payments must reflect five-digit case number granted to probation practitioner. All online payment must be made via the PCM Store (http://www.paycomputermonitoring.com). These steps imply that computers and cyberspace activities will be monitored and supervised accordingly. Nevertheless, it can be argued that it is extremely hard to monitor and control all activities in the cyberspace, knowing that some of cybercriminals are very skillful and have advanced level in computer and Internet realm. Meaning that, is it really enough to keep the access and use of computer and electronic devices limited to the previous steps? Most likely a total and tight control in this case is not guaranteed. On the other hand, a complete restricting the access to computers and Internet may create a series of consequences, as our era is totally dependent on the cyberspace. In the Turkish context, probation system in Turkey was established in 15 August 2005 with Probation Service Code numbered 5402 which entered in force on 20 July 2005 and performs its duties on the grounds of the Regulation of Probation Services which is revised on 05.03.201322. According to the Turkish probation system, there are 12 types or categories of codes in probation have been implemented. These types and the number of those who are affected by them are presented in Table 2 below23: Table 2: Turkish Probationary Codes Types Code Type Judicial Control Postponement of the pronouncement of the sentence/ Deferral Alternative Sanctions to Short-Term Imprisonment Suspension of Custodial Sentence with Probation Treatment and/or Probation Effective Remorse Prohibition of Enjoying Certain Right and Power Early Release/Execution of Sentences under Probation Community Service Instead of Judicial Fine Conditional Release and Probation for Recidivist after Release Home arrest Probation Sanctions for Juvenile under Supervision Total between 2006-2015 Affected 325,046 61,113 60,455 12,615 752,644 2,405 31,045 324,003 206,905 27,186 1,608 6,333 1,811,358 This statistic shows a total number of 1,811,358 individuals who have been affected by probationary terms in Turkey between 2006 and 2015. Although there are 12 categories affected by the probationary terms, yet none of those directly belongs to cybercrimes. As we mentioned above, it would be very confusing to attach a cybercrime to traditional crime, however, incorporating cybercrime to the body and the circumstances of traditional crimes could be the best option. 4. DISCUSSION AND CONCLUSION In this paper, we have attempted to approach the issue of probation in cybercrimes and elaborated about its details on both local and international aspects. Cybercrimes are generally considered harder to be dealt with, more detailed and based on virtual world or cyberspace. In the cyberspace, the focus shall be always guided towards data other than objects. Things may get complicated if cybercriminals are an organized ICT professional group. Identities could be manipulated, altered or faked and thus tracing back evidence would be a very cumbersome job. Unlike the real world, 22 23 192 General Directorate of Prisons and Detention Houses, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, (2015), p. 2. General Directorate of Prisons and Detention Houses, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, (2015), p. 7-8. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 evidences related to cybercrimes are mainly based on digital forensics, yet they should be also linked to reality to avoid any misleading during the course of cybercrime investigation. According to our short investigation, there is a very limited research in the literature links cybercrimes to probationary legislation, which opens the door very wide for the investigation of this specific area. As for Turkish probation, the system is considered somehow recent yet those who got affected by its judicial statements are not little. Researchers should take this opportunity to investigate, propose and develop probationary system applicable to cybercrimes in Turkey. There are promising tools, applications software and technologies can be employed for such researches, especially technologies based on the smart devices. REFERENCES Alkaabi, A. & at al., 2010, Dealing with the Problem of Cybercrime, Second International ICST Conference ICDF2C, Abu Dhabi – UAE, LNICST 53, p. 1-18. Binti Mohammed, D., 2013, Combating the Threats of Cybercrimes in Malaysia: The Efforts, the Cyberlaws and the Traditional Laws, Computer Law & Security Review, 29(1), p. 66-76. Burden, K. & Plamer, C., 2003, Internet crime: Cyber Crime — A new breed of criminal?, Journal of Computer Law and Security Review, 19(3), p. 222-227. Cassim, F., 2009, Formulating Specialised Legislation to Address the Growing Spectre of Cybercrime: A Comparative Study, Potchefstroom Electronic Law Journal, 12(4), p. 37-79. Chawki, M., 2005, A Critical Look at the Regulation of Cybercrime: A Comparative Analysis with Suggestions for Legal Policy, DROIT-TIC, p. 1-56. General Directorate of Prisons and Detention Houses, 2015, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, p. 2. General Directorate of Prisons and Detention Houses, 2015, Probation in Turkey, Department of Probation, Ankara, p. 6-7. Klaus, J., 1998, Handbook on Probation Services - Guidelines for Probation Practitioners and Managers, UNICRI Publications, Rome, p. 8. Nykodym, N. & Taylor, R., 2004, The World’s Current Legislative Efforts against Cyber Crime, Journal of Computer Law & Security Review, 20(5), p. 390-395. Nykodym, N., Taylor, R., & Vilela, J., 2005, Criminal Profiling and Insider Cyber Crime,” Journal of Computer Law & Security Review, 22 (5), p. 408-414. Sieber, U., 1998, Legal Aspects of Computer Related Crime, European Commission, version 1, p. 25. Singh, K. P., 2007, Laws on Cyber Crimes alongwith IT Act and Relevant Rules, Book Enclave Publications, Jaipur, p. 6. Sommer, P., 2004, The Future for Policing of Cybercrime, Journal of Computer Fraud & Security, 2004(1), p. 8-12. Sun, J-R., Shih, M-L., & Hwang, M-S., Cases study and analysis of the court judgment of cybercrimes in Taiwan, International Journal of Law, Crime and Justice. Tehrani, P M., Abdul Manap, N., & Taji, H., 2013, Cyber Terrorism Challenges: The Need for a Global Response to a Multi-jurisdictional Crime, 29(3), p. 207-215. UNODC, 2013, Comprehensive Study on Cybercrime, United Nations Office, New York, p. 25. US Department of Justice, Investigative Uses of Technology: Devices, Tools, and Techniques, National Institute of Justice; available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/213030.pdf) US Department of Justice, Electronic Crime Scene Investigation: A Guide for First Responders, 2nd Edition, National In193 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services stitute of Justice; available online at (https://www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/219941.pdf) Wang, S-J., 2007, Measures of Retaining Digital Evidence to Prosecute Computer-based Cyber-crimes, Journal of Computer Standards & Interfaces, 29(2), p. 216-223. Yilma, K., 2014, Developments in Cybercrime Law and Practice in Ethiopia, Computer Law & Security Review, 30(6), p. 720-735. 194 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 TÜRKİYE VE DÜNYA’DA ELEKTRONİK İZLEME YÖNTEMLERİ VE ELEKTRONİK İZLEMEDE KULLANILAN CİHAZLAR ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Arş. Gör. Nilay Yıldırım Fırat Üniversitesi Department of Software Engineering nilyildirim87@gmail.com Prof. Dr. Asaf Varol Firat University Department of Software Engineering varol.asaf@gmail.com 1. GİRİŞ Elektronik izleme, bir hükümlünün toplum içerisine dönmesi ardından toplum içerisindeki konumunu tespit edip hükümlüyü takip etmek üzere kullanılan sistemlerdir. 5 Mart 2013 tarihli resmî gazetede yayınlanan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği Madde 101’de “Elektronik izleme; şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlar ile toplum içinde izlenmesini, gözetim ve denetim altında tutulmasını sağlayan, mağdurun ve toplumun korunmasını destekleyen kararların infaz edilmesinde kullanılan bir yöntemdir.”1 şeklinde tanım yapılmaktadır. Aynı şekilde 104. madde birinci fıkrada “Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da belirlenen kişilere yaklaşmamaya dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihaz kullanılmak suretiyle yerine getirilebilir.”2 şeklinde denetimli serbestliğin uygulanma durumları belirtilmektedir. Elektronik izleme 1960’lı yıllarda başlamıştır ve ilk örneklerden biri de 1986 yılında ABD Tahliye Komisyonunun, deneysel bir ev hapsi programını mahkûmların erken tahliye edilmeleri için geliştirmesi ve bu program kapsamında hükümlülerin belirli zamanlarda telefon ile aranarak denetlenmesidir3. 2003 yılında Corrections’ Statistics departmanı tarafından yayınlanan rapora göre 2 yıl boyunca elektronik izleme ile takip edilen suçluların cezaevindeki suçlulara göre yeniden suç işleme eğilimlerinin % 55,7 oranında azaldığı görülmüştür 4. Elektronik izlemenin oluşturduğu pozitif durumlar sonucunda elektronik izleme kullanımı artmıştır. Genellikle kendi izlemeleriyle ilgili merkezi bir veri tabanı olmamakla birlikte, 2000 yılından 2014 yılına kadar cezaevlerine alternatif olarak elektronik izleme kullanımı %32 oranda artmış ve bir rapora göre Amerika’da elektronik izleme sayısının 100,000 olduğu belirtilmiştir5 2. TÜRKİYE VE DÜNYA’DA ELEKTRONİK İZLEME YÖNTEMLERİ Elektronik izlemede dünyada genel yöntemlere bakıldığında alan izleme, konum izleme, sesli doğrulama, alkol testi izleme, rastgele zamanlı arama, otomatik raporlama yöntemlerinin çoğunlukla kullanıldığı görülmektedir. Suçluların elektronik denetimi, uydu ile iletişim sistemi olan Global Pozisyon Sistemi (GPS) ile izleme cihazlarından başlayarak pek çok şekilde olabilmektedir6. Amerika’da elektronik izleme aktif şekilde kullanılmaktadır. Amerika’da 50 eyalette özellikle seks suçluları için GPS ile birlikte elektronik izleme kullanılmaktadır7. 1 2015.) http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/03/20130305-7.htm (Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği , Resmî Gazete, 10.11 2 Resmî Gazete, a.g.e Ann Crowe, Linda Sydney, Pat Bancroft, Beverly Lawrence, Offender Supervision With Electronic Technology: A User’s Guide ,Lexington, Kentucky –USA, American Probation and Parole Association c/o Council of State Governments, 2002. 4 Senator Stephen Wise, Global Positioning System (GPS) Technology Use in Monitoring the Activities of Probationers , State of Florida USA : The Florida Senate Committee on Criminal Justice Interim Project Report 2005, 126. 5 http://www.ibtimes.com/chain-gang-20-if-you-cant-afford-gps-ankle-bracelet-you-get-thrown-jail-2065283 (If You Can’t Afford This GPS Ankle Bracelet, You Get Thrown In Jail , Eric Markowitz, 10.11.2015) 6 Wise, a.g.e 7 http://www.leg.state.vt.us/WorkGroups/sexoffenders/NCSLs_Jessicas_Law_Summary.pdf (NCSL’s Criminal Justice Program is in Denver, State Statutes Related to Jessica’s Law , 08.11.2015) 3 195 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Elektronik izleme hükümlünün ev hapsi için, belirli bir alana girmesini yasaklamak için ya da serbest şekilde dolaşırken hükümlüyü takip etmek için kullanılabilmektedir. Ev hapsinde Radyo Frekansı (RF) sistemlerinin, yasaklı bölgelere giriş ve serbest dolaşımda ise GPS sistemlerinin uygun olduğu görülmektedir. Biyometrik özellikler de elektronik izlemede kullanıcının kimliğini doğrulama amaçlı kullanılmaktadır. Yüz tanıma, ses doğrulama, el geometrisi, imza, iris tanıma, parmak izi tanıma yöntemleri elektronik izleme ile kullanılabilmektedir. Vücuda doktorlar tarafından invaziv olarak yerleştirilen bazı takip cihazları da kullanıcıyı takip etmek ve konumunu tespit etmek üzere geliştirilmiştir8. Invaziv olması cihazın çıkarılmasını engellemek amacıyla uygulanmıştır. Ancak İngiltere’de bazı hükümlüler için uygulanan invaziv sistemlerin bazı semptomların oluşmasına sebep olduğu görülmüştür9. 2.1. Alan İzleme Elektronik izlemede alan ve konum izleme yöntemlerine bakıldığında RF ile izleme, aktif GPS ile izleme ve pasif GPS ile izleme yöntemlerinden bahsedilebilmektedir10. Alan izlemede sıklıkla kullanılan yöntem RF ile izleme yöntemidir. Radyo frekansı ile izleme yöntemlerinin aslında kullanım amacı hükümlünün ev hapsini kontrol etmek yani sokağa çıkma yasağını takip etmektir11. Dünya genelinde RF izleme teknolojisi denilince ilk nesil elektronik izleme sistemleri akla gelmektedir ve son geliştirilen RF sistemleri ile de performans ve kullanım kolaylığı artmıştır12. Radyo frekansı ile izleme yönteminde hükümlüye, alıcıya sinyal gönderen küçük bir verici takılmaktadır. Bu verici yaklaşık 45 metrelik alanda alıcı ile iletişim kurmaktadır ve eğer iletişim sağlanmazsa izleme merkezine bir telefon sinyali gönderilmektedir13. RF ile izlemede verici bilekliklere yani elektronik kelepçelere yerleştirilmekte, suçlular bu bileklikleri takmaktadırlar. Eski RF izleme sisteminde hükümlünün vericiyi çıkarabilme olasılığı, alıcı ile birlikte farklı konumlara gitme olasılıkları bulunmasına karşın sonrasında geliştirilen sistemlerde hükümlünün çıkaramayacağı sistemler veya çıkarıldığında uyarı veren sistemler geliştirilmiştir14. RF ile hükümlünün konumu hakkında bilgi edinilememesi RF kullanımındaki olumsuzluklardandır ve bu nedenle sadece ev hapsinde kullanılmaktadır. Yalnızca izleme görevlisi alıcı ile hükümlünün evi veya işyeri önünden geçerek konumunu doğrulayabilmektedir15. 2.2. Konum İzleme Global Pozisyon Sistemi (GPS), uzayda uydulardan bilgi sağlayarak konum tespiti yapılmasını sağlayan ve dünya genelinde ortak kullanılmakta olan bir sistemdir. GPS dünya üzerinde konumlandırılmış 24 uydu cihazından oluşmaktadır ve bu uyduların vericileri GPS alıcısı ile tespit edilebilen benzersiz radyo frekansları üretmektedirler16. Kullanıcının uzaklığı farklı uydulardan alınan frekansların ölçümü ile tespit edilmektedir17. Uydular tarafından gönderilen sinyaller konum bilgisi de içermektedir ancak, konum doğrulaması için en az dört uydudan bilgi alınması gerekmektedir18. İkinci nesil olarak kabul edilen GPS uydu ile izleme sistemini kabul eden ülkeler hatta RF teknolojisini kullanmadan buna geçen ülkeler de az değildir19. GPS sistemi özellikle belirli yasaklı alanlara hükümlünün girişini engellemek amacı ile kullanılmaktadır20. Bir hükümlünün gerçek zamanlı olarak izlenmesi isteniyorsa GPS sistemleri kullanılmaktadır ve bu sistemler sayesinde konum kayıt8 9 10 11 2014. 12 13 14 15 16 17 18 19 20 196 Matt Black ve Russell Smith , Electronic Monitoring in the Criminal Justice System , Australia : Australian Institute of Criminology , 2003. Black ve Smith, a.g.e Wise, a.g.e Christopher Reinhart ve Chief Attorney ,Electronic Monitoring of Offenders , Hartford, Connecticut- USA : Office of Legislative Research, Mike Nellis ve Dominik Lehner, European Committee on Crime Problems, Strasbourg : Council of Europe, 2012. Wise, a.g.e Wise, a.g.e Wise, a.g.e Wise, a.g.e Ziya Koç,” Elektronik İzleme ile Hapis Cezasının Konutta Çektirilmesi “ Ankara Barosu Dergisi., 2013, s. 171-220. https://tr.wikipedia.org/wiki/GPS#cite_note-40 (GPS, Vikipedi, 09.11. 2015) Nellis ve Lehner, a.g.e Reinhart ve Attorney, a.g.e Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ları tutulabilmekte, geriye dönük izleme de yapılabilmektedir21. Pasif GPS izleme sistemlerinde hükümlünün küçük radyo alıcısı, radyo vericisi, GPS vericisi ve depolama ünitesi giyinmesi gerekmektedir. Bu şekilde verici ve alıcı bileşimi bulunan bilekliği giyinen suçlu GPS alıcısına yakın olmaktadır22. Pasif GPS sistemlerinde hükümlü GPS alıcısını verilerin iletildiği sabit telefon hattına bağlı olan şarj birimine yerleştirmektedir23. Suçlunun üzerindeki elektronik kelepçeden alınan veriler taşınabilir alıcı ile iletilmektedir24. Aktif GPS izleme sistemi pasif GPS izleme sistemi ile aynı sistemi kullanır, yalnızca hükümlünün konumunu gerçek zamanlı raporlaması açısından farklılaşmaktadır25. Aktif GPS üniteleri gerçek zamanlı olarak konum ve verileri, izleme merkezlerindeki uzaktan yönetim yazılımına gönderen kablosuz hücresel iletişim ağı teknolojisini kullanmaktadır26. Ülkemizde elektronik kelepçe kullanımı gerektiren durumlar 5 Mart 2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği madde 57’nin beşinci fıkrasında belirtildiği üzere madde 56’nın birinci fıkrasında şu şekildedir27; “ a) Yurt dışına çıkamamak, Ülke sınırları dışına çıkamamayı, h) Konutunu terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi, I) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yeri veya yerleşim bölgesini mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi, i) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek ya da ancak bazı yerlere gidebilmek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yere veya yerleşim bölgesine mazereti olmaksızın veya izin almaksızın gitmemeyi ya da ancak bazı yerlere gidebilmesini, İfade etmektedir. “ Elektronik izleme kadınları korumak için de ülkemizde özellikle kullanılmaktadır. GPS ünitesi ile gerçek zamanlı olarak izlenen suçlu eğer mağdurun yanına 50 metreden fazla yaklaşırsa hem izleme merkezinde uyarı oluşturulmakta, hem de mağdura ses ve titreşim ile bildiri verilmektedir28. 2.3. Alkol Testi İzleme Bazı suçluların toplumda alkol kullanımının denetlenmesi amacı ile alkol testi izleme yöntemi kullanılmaktadır. Alkol testi izleme amaçlı farklı teknolojiler kullanılmıştır ve hala geliştirilmektedir. Geliştiren teknolojilerin amacı alkol testi yapılan kullanıcının doğruluğunu kanıtlamak, doğru test sonucu almak ve bunu doğru şekilde raporlayabilmektir. Alkol oranını anlamak amacı ile test yapan cihazların önceden denemelerden geçmiş ve güvenliği onaylanmış olması gerekmektedir. Alkol testi için denenen yöntemlerden biri, ses ile kullanıcının alkollü olup olmadığının anlaşılmasıdır. Bunun için kullanıcı ses kaydını yaptıktan sonra izleme ekibinde uzman tarafından sesinden alkollü olup olmadığının anlaşılması sağlanıyorken daha sonra bilgisayarda ses ile alkol tespiti otomatik yapılmaya başlanmıştır29. 21 Nellis ve Lehner, a.g.e Wise, a.g.e 23 Gaylene Armstrong ve Beth Freeman , “Examining GPS monitoring alerts triggered by sex offenders: The divergence of legislative goals and practical application in community corrections” , Journal of Criminal Justice, 2011 , Cilt 39. - s. 175–182. 24 Koç, a.g.e 25 Wise, a.g.e 26 Armstrong ve Beth, a.g.e 27 Resmî Gazete, a.g.e 28 http://www.hurriyet.com.tr/yaklasani-goruruz-21269310 (Yaklaşanı görürüz, Oya Armutçu, 21.10.2015) 29 Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e 22 197 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Alkol testi nefesten alkol oranının tespiti yöntemi ile gerçekleştirilebilirken, deri üzerinden ter ölçümü ile de alkol testi yapılmaktadır. Deri üstü alkol algılama yöntemlerinde alkolün deri üzerinden çıkan gaz fazı tespit edilmektedir30 Alkol seviyesi deri üzerinden terdeki alkol oranı ölçülerek belirlenmektedir. Kullanılan cihazlar sensör ayarlarına zararı engelleyecek ve çıkarma teşebbüsünde uyarı verecek şekilde tasarlanmıştır 31. Elektronik kelepçeden ölçülen veriler izleme merkezlerine gönderilmektedir. Ateşleme kitleri, aracın ateşleme sistemine bağlanan küçük cihazlardır ve sürücü cihaza derince üfledikten sonra alkol seviyesi yüksek çıkarsa sürücünün aracı çalıştırması engellenmektedir32. Bu sisteme biyometrik tanıma sistemleri de kombine edilerek cihaza üfleyen kişinin kimliği doğrulanmaktadır. Eğer nefeste alkol tespit edilirse araç bir süre genellikle 1 saat kilitli kalmakta ve sonrasında yeniden cihaza üflenmesi istenmektedir33. Amerika Texas eyaletinde alkol promili 0.15 ve üzeri çıktığında araca ateşleme kilidi yüklenmesi istenmektedir 34 . GSM ağı üzerinden haberleşme sağlayan alkol testi ünitesi ile ülkemizde yapılan bir uygulamada 4 ay boyunca alkollü işadamı 21:00-23:00 saatleri arasında rastgele aranmış, cihaza üflemesi istenmiş ve fotoğraf kaydı ile kimlik doğrulaması yapılmış, 4 ay sonunda alkol kullanmadığı tespit edilen hükümlünün cezası infaz edilmiştir35. 2.4. Otomatik Raporlama Sistemi Otomatik raporlama sistemi az riskli suçluları toplum içerisinde takip etmek amaçlı kullanılmaktadır. Otomatik raporlama sistemleri ikiye ayrılmaktadır. Telefon tabanlı sistemde hükümlü önceden belirlenen zamanlama doğrultusunda belirlenen telefonu aramakta ve otomatik üretilen sorulara cevaplar vermektedir, bu arada ses doğrulaması yapılmaktadır36. Burada suçlunun sadece telefona ihtiyacı bulunmaktadır. Diğer otomatik raporlama sisteminde suçlu bilgisayar ekranında verilen sorulara cevap vermekte ve bu esnada konum ve kimlik doğrulaması da yapılmaktadır37. 3. ELEKTRONİK İZLEME İÇİN KULLANILAN CİHAZLAR 1960’lı yıllarda Harvard’da psikoloji okuyan ikiz kardeşler Robert ve Şekil 3.1’de görülen Kirk Gable pozitif bir yaklaşım olması açısından çocuk suçluların hareketlerini izlemek için bir sistem geliştirmek istemiş ve eski askeri radyo ekipmanlarının giyilmesi vasıtasıyla suçluların nerede olduklarını tespit eden sistem geliştirmişlerdir38. Şekil 3.1. Kirk Gable genç erişkin suçluları savaş füzesi izleme cihazı kullanarak izlerken39 30 A. S. McKnight., J. C. Fell ve A. Auld-Owens , Transdermal Alcohol Case , Washington USA : National Highway Traffic Safety Administration, 2012. 31 McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e. 32 Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e 33 http://dwidude.com/alcohol-monitor-devices (Alcohol Monitor Devices , Jamie Balagia , 08.11.2015) 34 Balagia, a.g.e. 35 Armutçu, a.g.e. 36 Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e 37 Crowe, Sydney ve Bancroft, a.g.e 38 http://www.npr.org/2014/05/22/314874232/the-history-of-electronic-monitoring-devices (The Evolution Of Electronic Monitoring Devices , Emma Anderson, 06.11.2015) 39 Anderson, a.g.e. 198 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 1964 yılında Dr Ralph Schwitzgebel tarafından bir kilogramlık radyo telemetri cihazı kişi tarafından giyilebilecek şekilde geliştirilmiştir ve bu cihaz, alınan sinyalleri 400 metreye kadar uzaktaki izleme ünitesine ileterek giyinenin konumu göstermiştir40. Bu çalışma Harvard Üniversitesi’nde Psikolojik Deney Bilim Komitesi tarafından yapılmış ve elektronik izlemenin temelini oluşturmuştur. 1960’lardan günümüze kadar elektronik izleme ile ilgili farklı teknolojiler ve bu teknolojiler için farklı cihazlar geliştirilmektedir. Bu bölümde geliştirilen ve kullanılmakta olan bazı cihazlar ele alınacaktır. Ele alınacak cihazlar ile birlikte BluTag monitor, iSecure Trac, G4S, Sentinel Offender Service ve Track Group 41 , Actron Systems elektronik takip cihazları da dünya çapında kullanılan elektronik izleme sistemlerindendir. 3.1. SCARM SCARM uzaktan alkol izleme temelli çıkmış olan ve konum izleme, ev hapsi için kullanılan cihazları da bulunan bir elektronik izleme sistemidir. SCARM için ilk patent 1991 yılında alınmıştır ve yaklaşık 25 yıllık olan bu cihaz 2002 yılında yapılan deneme uygulamalar ile birlikte 2003 yılında uygulamaya koyulmuştur42. SCARM için testlerden biri Alaska Üniversitesi tarafından Güvenli Sürekli Uzaktan Alkol İzleme (SCARM) projesi Ulusal Kanuni Uygulama ve Düzeltmeler Teknoloji Merkezi (NLECTC-NW) tarafından önerilmiştir43. SCARM Sistemi bir hükümlünün sürekli olarak alkol kullanımını uzaktan denetlemek için geliştirilmiştir. Deri üstü analizi olarak kullanılan metotta örnek uygulayıcının ter örneği alınıp terdeki alkol oranı tespit edilmektedir. Sistemde örnekleme yapmak için elektronik kelepçe kullanılmakta ve ön seçimli zamanlamaya göre modem vasıtasıyla sonuçlar kablosuz olarak merkezi web sayfasına gönderilmektedir. Geliştirilen sistemde bilekliklerde, modemlerde ya da ağlarda mekanik hataya rastlanmamıştır. En soğuk bölgelerde sistemin doğrulukla çalıştığı görülmüştür. Bir örnekte de hükümlü soğuk bir nehirde ilerleyerek balık tutarken sistem, hükümlünün doğru şekilde konumunu göstermiştir 44. SCARM cihazının Amerika’da 46 eyalette ve 1800’den fazla mahkeme ve 9100’den fazla hükümlü için kullanıldığı görülmektedir45 SCARM sistemi incelendiğinde sürekli alkol izleme, uzaktan alkol izleme, GPS, ev hapsi sistemlerinin kullanıldığı görülmektedir. Şekil 3.2’de SCARM tarafından geliştirilen cihazlar bulunmaktadır. Şekil 3.2. SCARM tarafından geliştirilen cihazlar 3.1.1. SCARM CAM Sürekli Alkol Takip Bilekliği Dünya’da en yaygın kullanılan deri üstü alkol testi cihazı olan sistem, testlerde yapılan hataları kaldırarak eksiksiz 40 Black ve Smith, a.g.e Markowitz, a.g.e 42 McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e. 43 Alan McKelvie , An Implementation of Remote Alcohol Monitoring in Alaska , Alaska-USA : Alaska Justice Statistical Analysis Center, Justice Center,University of Alaska Anchorage, 2005. 44 McKelvie, a.g.e. 45 McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e. 41 199 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services sürekli alkol testi yapılmasını sağlamak üzere geliştirilmiştir46.Test 30 dakikada bir yapılmakta, Şekil 3.3.’deki gibi sonuçlar izleme merkezlerine gönderilmekte ve merkez tarafından sürekli izlenmektedir. 3.1.2. SCARM Uzaktan Alkol İzleme Sistemi Dünya’daki ilk kablosuz, ergonomik, her testte yüz tanıma ve GPS bilgisi kaydı yapabilen uzaktan nefes ile alkol testi sistemidir47. Bu sistem özellikle az riskli suçlular için kullanılmaktadır. Sistem ayrıca bu amaçla ilk kullanılan Şekil 3.3’de görülen otomatik yüz tanıma yazılımını kullanmaktadır ve manuel olarak fotoğraf eşleştirme işlemini %90-95 oranında azaltmaktadır. SCARM nefes testi cihazlarındaki gibi yakıt hücre teknolojisini kullanmaktadır. Yakıt hücresi teknolojisinde iki platin elektrot arasında asit elektrolit materyal bulunmaktadır. Nefes örneği yakıt hücresini geçer ve eğer alkol mevcutsa platin oksidasyona uğrayıp proton, elektron ve asetik asit üretir48. Elektronlar platin elektrottan ilerlemekte ve alkol oranı bu doğrultuda hesaplanmaktadır 49 Şekil 3.3. SCARM Uzaktan Alkol İzleme ve Yüz Tanıma Yazılımı50 3.1.3. SCARM Ev Hapsi ve GPS Cihazları SCARM GPS cihazı Global Pozisyon sistemini geliştirdikleri konum izleme sistemi ile birleştirilmektedir. SCARM sistemini diğer sistemlerden ayıran özelliğin bilekliğin kayışının güvenlik problemlerini büyük oranda ortadan kaldıracak şekilde tasarlanmış olmasından kaynaklandığı belirtilmektedir51. Bağlantı kesilmelerinin nedeninin anlaşılabilmesi için uyarılar ve olayların açıklamaları yapılmaktadır. Bileklik açıldığında açık mesajı ya da kapalı ise kapalı mesajı verilmektedir ve arada başka uyarı verilmeyerek sahte uyarılar bu şekillerde ortadan kaldırılmaktadır52. Cihazın bataryası 40 saat üzeri dayanacak şekilde ve cihaz da suya, darbeye dayanıklı şekilde geliştirilmiştir. Sistem AT&T ile birlikte tüm hücresel ağ teknolojilerini sağlamaktadır. GPS ve A-GPS konum teknolojisi kullanılmaktadır. SCARM ev hapsi sisteminde günümüzün ev iletişim sistemleri kullanılmaktadır. Ev internet yönlendiricileri, standart veya dijital telefon hatları, DSL ya da SCARM tarafından sağlanan kablosuz sistem kullanılmaktadır53. Amerika’da evlerin artık sadece yarısında ev telefonu kullanıldığı düşünülerek hücresel hat teknolojisinden ev hapsi sistemlerinde de faydalanılması düşünülmüştür. 46 http://www.scramsystems.com/index/scram/continuous-alcohol-monitoring, (The SCRAM CAM Bracelet, Alcohol Monitoring Systems Inc, 18.11.2015) 47 http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_RB.pdf (SCRAM Systems: OPTIONS in Alcohol Monitoring , Alcohol Monitoring Systems Inc ,16.11.2015) 48 Balagia, a.g.e. 49 Balagia, a.g.e. 50 Alcohol Monitoring Systems Inc, OPTIONS in Alcohol Monitoring, a.g.e. 51 http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_GPS.pdf (SCARM GPS, Alcohol Monitoring Systems Inc, 16.11.2015) 52 Alcohol Monitoring Systems Inc, SCARM GPS, a.g.e. 53 http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_HA.pdf (SCARM House Arrest , Alcohol Monitoring Systems Inc. , 16.11.2015) 200 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 3.2. TAD Sistemi TAD sistemi alkol testi izlemek amacıyla geliştirilmiş sistemdir. TAD sistemi ile SCARM sistemi arasındaki temel farklılık deri üstü alkol yoğunluğunu ölçme yönteminden kaynaklanmaktadır. TAD bir rezervuarda sulu elektrolit ile kontrollü bir potansiyelde tutulan hidratlanmış platin bir elektrotu hidratlı proton değişim zarıyla kullanmaktadır ve elektrot etanola maruz kaldığında elektrik akımı oluşmaktadır54. 3.3. Omnilink Sistemi Omnilink cihazı Şekil 3.4’te görüldüğü gibi elektronik izlemedeki yanlış uyarıları azaltmak amacı ile 2005 yılında tasarlanmış olan tek parça, su geçirmez ayak bilekliği izleme monitörüdür ve adalet sistemlerinde 750’den fazla kurum tarafından kullanılmaktadır 55 . Gelişmiş ileri bağlantı trilaterasyonu (AFLT) teknolojisi mobil cihaz tabanlı bir konum belirleme türüdür ve konum belirlemek için GPS uydularındansa, cihaz yakınındaki en az üç hücresel baz istasyonundan gelen sinyallerin ölçümleri kullanılmaktadır56. Omnlink tarafından GPS engelli ortamları AFLT ile izleyebilen teknoloji kullanmaktadır. Mekanik darbe, su, yüzme, dalgıçlık, aşırı sıcak ve nem için dayanıklı ve su geçirmez olarak tasarlanan cihaz GPS konumlarını daha detaylı ve hızlı gösteren ileri GPS (A-GPS) sistemlerini kullanmaktadır57. Güvenli iletişim için şifreleme tekniklerini kullanan cihaz tek parça, küçük boyutlu ve 150 gr. ağırlığında tasarlanmıştır 58 Şekil 3.4. Omnilink elektronik kelepçesi59 Duruşma öncesi, şartlı tahliye, denetimli serbestlik, ev hapsi, seks suçlularını takip, okuldan kaçma, çete faaliyetleri takibi, aile içi şiddet suçunu izleme gibi elektronik izleme alanları için geliştirilmiş yazılımları bulunmaktadır. Masaüstü uygulaması Focal Point Offender yazılımı güncellenen haritalama teknolojisi, internet tarayıcısı ile güvenli erişim, suçluların bilgilerine erişim ve takip, kritik durum uyarıcı, hızlı uyarı sistemi, istenilen şekilde ve kompleks yasaklı bölge çizimi, suçlu evinin konumunun çizimi, belirlenen yasaklı alanların diğer suçlulara da aktarımı, seyahat alanı bölgeleri belirleme, belirlenen yasak alanların hangi saat ve günlerde yasaklı olacağını belirleme, suçlunun bulunduğu konumları kaydetme ve istenilen tarihteki konum kayıtlarını gösterme, uyarıları hemen ya da istenilen günde faks, e-posta, mesaj, sesli mail şeklinde alma, suçlunun sıklıkla ilgilendiği adresleri tespit etme gibi özellikleri içermektedir60. 3.4. 3M Elektronik İzleme Sistemleri Şekil 3.5’de görülen 3M elektronik izleme sistemleri bireyleri izlemek, konum doğrulamak için geliştirilmiştir ve Ame54 55 56 57 58 59 60 McKnight, Fell ve Auld-Owens, a.g.e. http://www.omnilink.com/electronic-monitoring (Reliable Electronic Monitoring Devices, Omnilink Systems Inc. , 16.11.2015) http://www.phonescoop.com/glossary/term.php?gid=126, (Advanced Forward Link Trilateration, Phone Factor LLC., 12.11.2015) Omnilink Systems Inc., a.g.e. Omnilink Systems Inc., a.g.e. Omnilink Systems Inc., a.g.e. Omnilink Systems Inc., a.g.e. 201 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services rika Birleşik Devletleri, Orta Doğu, Pasifik, Avrupa, Latin Amerika’da özel işletmeciler ve devlet kurumları tarafından kullanılmaktadır 61. 3M Elektronik izleme sistemleri 25’den fazla ülkede ve Türkiye’de kullanılmaktadır. Çoklu izleme ve denetim platformu, biyometrik doğrulama sistemleri ile kişi doğrulama, görsel doğrulama ile ev hapsi için uzaktan alkol izleme sistemleri, GPS izleme, RF izleme, sabit hat ya da hücresel izleme için sistemler geliştirmişlerdir62. Tek platform üzerinden izleme sistemlerini kullanmaktadırlar ve bu şekilde kurulum ve destek maliyetlerini düşürmektedirler. Tek veri tabanına farklı izleme merkezleri tarafından veriler gönderilebilmektedir63. Şekil 3.5. 3M elektronik izleme sistemleri 64 3M sistemi ev hapsi izleme için RF sistemi kullanmaktadır. İzlemede veri transferi için sabit ya da GSM hatlar kullanılmaktadır. Sistemin çoklu suçlu takibi, geliştirilmiş RF modülü, sabotaj alarmı, ayarlanabilir izleme alanı, sabit hatsız kullanım, GSM için şifrelenmiş mesajlaşma, arayan kimliği ile suçlunun ünitesini yetkisiz telefon hattı ile değişimini engelleme gibi özellikleri vardır65. 3M iki parça ve tek parça GPS izleme sistemlerinde dikkat çeken özellikler; GPS verilerini 60 saniyede bir toplaması ve alan ihlalinde toplama süresinin 15 saniyeye düşmesi, uzaktan yazılım güncellemeleri, 30 günlük izleme verisi kaydedebilme, GPS olmaması durumunda hareket detektörü ile konum belirleme, 170 gram ağırlık ve 2 gün batarya süresi, çeşitli anti sabotaj yöntemlerine dayanma, soruşturma amaçlı 7 günlük kara kutu kaydı yapma, web tabanlı raporlama, yasaklı bölge belirleme olarak sayılabilir66. EM Yönetim yazılımı ile kolaylıkla cihazların yönetiminin ve suçluların takibinin yapılması planlanmıştır. Yazılım yasaklı bölge belirleme, suçlunun adres ve iletişim bilgilerini yönetme, ihlal durumların için renkli formatı kullanma, birden çok suçluyu tek alanda izleme, alkol testi için yeniden test isteyebilme, 7 güne kadar suçlunun GPS konumlarını izleyebilme özelliklerini içermektedir67. Suç alanı ilişki takip yazılımı ile de kurum tarafından gelen günlük suç verileri ile suçluların konumları eşleştirilmekte ve otomatik olarak suç bilgileri ile suçlu arasında ilişki aranmaktadır. Bu amaçla suç alanı verileri ile 3M elektronik kelep61 http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/BlobServlet?lmd=1316545363000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1273695271430&blobAttribute=ImageFile (3M Electronic Monitoring, 3M Electronic Monitoring, 22.11.2015) 62 3M Electronic Monitoring, a.g.e. 63 3M Electronic Monitoring, a.g.e. 64 3M Electronic Monitoring, a.g.e. 65 http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/HomeCurfewRFMonitoringSystem/ (Home Curfew RF Monitoring System, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015) 66 http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/BlobServlet?lmd=1320786170000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1319209307002&blobAttribute=ImageFile/ (Two Pieces GPS Offender Tracking System, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015) 67 http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware/ (EM Manager Software, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015) 202 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 çesi giyen suçluların konumları arasındaki ilişki saptanabilmektedir68. 3.5. MEMS 3000 Sistemi MEMS 3000 cihazı sabit hat ile uzaktan alkol izleme, sabit hat ve ayak bilekliği bulunduran uzaktan alkol izleme ve kablosuz uzaktan alkol izleme için geliştirilmiş alkol testi izleme cihazıdır 69. Nefesten alkol testi ve otomatik yüz tanıma entegreli sistemde 242 x 200 piksel çözünürlüklü kamera kullanılmaktadır. Kullanıcı düğmeye bastığında hem nefes testi hem de görüntü kaydı başlatılmaktadır. Yüz tanıma işleminde kullanıcının görüntüsünü almak için gözlük ve benzeri aksesuar kullanmadan kullanıcının yüzü kaydedilmektedir. Kullanıcının görüntüsü bir düğmeye basıldığı gibi izleme merkezine gönderilmekte ve izleme merkezindeki görüntüsü ile karşılaştırılmaktadır. Elmo Tech E3 yazılımı da MEMS 3000 sistemi için alkol testi esnasında fotoğrafları kaydetmek, izleme merkezine iletmek, izleme merkezi tarafından suçlular için alkol testi zamanlaması yapmak ve cihazın ayarlamasını yapmak için kullanılan yazılımdır 70 3.5. Soberlink Sistemi Soberlink Celular Şekil 3.7’de görüldüğü üzere alkol testi izleme sistemidir. Nefes testi yapıldığı esnada kullanıcı kimliğini doğrulamak için kullanıcının fotoğrafını almakta ve kullanıcı fotoğrafı ile test sonucunu Soberlink Özel İzleme Web Portalına göndermektedir. Sistem, GPS lokasyonu ve yakıt hücre teknolojisini kullanmaktadır. Sonuçları direkt olarak gönderen ya da bluetooth bağlantısı ile önce iOS cihaza gönderip bu şekilde sonuçları gönderen iki çeşidi bulunmaktadır. 71 Şekil 3.6. Soberlink Sistemi 72 4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Elektronik izleme hükümler için hapishaneye bir alternatif olarak, toplum içerisinde izlenmesi gereken suçlular için, çocuk suçlularda psikolojik olarak hapishanenin olumsuz etki oluşturmaması için, hapishanelere ekonomik olarak daha uygun alternatifler bulmak için, alkollü sürücülerin araç kullanmasını engellemek için, kadına şiddeti engellemek ve bunun gibi birçok amaç için teknolojiden faydalanılarak geliştirilmiştir. Elektronik izleme farklı amaçlar doğrultusunda kullanıldığından bu amaçlara göre elektronik izleme cihazları geliştirilmeye devam edilmektedir. Kullanılan ilk elektronik kelepçelere bakıldığında ve incelendiğinde güvenlik problemleri oluşturacak yazılım ve donanım sorunlarının olduğu görülmektedir. Özellikle cihazların çıkarılabilmesi, sinyallerdeki kopukluklar, yanlış uyarılar, yazılımların kısıtlı özellikleri elektronik izlemede sorun yaşatmaktayken, günümüzde geliştirilen cihazlarda güvenlik problemlerinin büyük ölçüde kaldırıldığı görülmüştür. 68 http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware/CrimeScene/ (Crime Scene Correlation Tracking Software, 3M Electronic Monitoring, 21.11.2015) 69 http://www.gpsmonitoring.com/mems3000.html (Remote Alcohol Monitoring with MEMS 300, GPS Monitoring Solutions Inc, 12.11.2015) 70 http://www.gpsmonitoring.com/docs/MEMS3000/elmotech_user_guide.pdf (ElmoTech User Guide MEMS3000 & E3 Presence, Secure Alert, 12.11.2015 ) 71 https://www.soberlink.com (Soberlink System, Soberlink Inc. ,10.11.2015) 72 Soberlink Inc, a.g.e. 203 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Elektronik kelepçe kordonundan kaynaklanan arızaları tespit edip merkezlere tam doğru bilgi gönderen sistemler ve GPS ve RF sistemindeki bazı yetersizliklerde kullanılmak üzere konum tespiti için geliştirilen A-GPS, AFLT teknolojileri de elektronik izlemede gelişmelere sebep olmuştur. Alkol testi cihazlarına bakıldığında, telefon ile belirli saatlerde suçlunun aranıp alkollü olup olmadığının ses ile tespitinden başlayarak, günümüzde otomatik yüz tanıma ile gerçek zamanlı alkol testinin pratik cihazlar ile yapıldığı görülmektedir. Suçlular için cihazların kullanışlılığı incelendiğinde giyilmesi gereken bir kilogramlık radyo frekans sistemleri, cihaz bataryasının kısa sürede tükenmesi ve uzun sürede bir yere bağlı kalarak şarjın tamamlanmasının beklenmesinin suçlular için yük oluşturduğu görülmektedir. Günümüzde kullanılan 150 gramlık cihazlar, kısa sürede şarj edilip uzun süre dayanan bataryalar ile suçlunun özel hayatına müdahale etmeden cezanın uygulanması için büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Elektronik takip cihazlarının üretildiği ülkelere bakıldığında büyük oranda Amerika’da geliştirildiği görülmektedir. Ülkeler bazında yerli güvenli sistemlerin üretilmesi ve kullanılması elektronik izleme maliyetini daha fazla düşürecektir. Kısacası donanımsal ve yazılımsal olarak teknolojinin elektronik izleme için de ilerlediği, kullanılan cihazlar ve yazılımlar incelenerek görülmüştür. Teknolojinin sürekli geliştiği görüldüğünde çok güvenli ve suçlu açısından da kullanışlı sistemlerin yaygınlaşacağı söylenebilmektedir. KAYNAKÇA 3M Electronic Monitoring, 3M Electronic Monitoring, http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/BlobServlet?lmd=1316545363000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1273695271430&blobAttribute=ImageFile, Erişme Tarihi : 22.11.2015 3M Electronic Monitoring, Crime Scene Correlation Tracking Software, http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware/CrimeScene , Erişme Tarihi : 21.11.2015 3M Electronic Monitoring, EM Manager Software, http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/Web-basedElectronicMonitoringManagementSoftware , Erişme Tarihi : 21.11.2015 3M Electronic Monitoring, Home Curfew RF Monitoring System, http://solutions.3m.com/wps/portal/3M/en_US/ ElectronicMonitoring/Home/ProductsServices/OurProducts/HomeCurfewRFMonitoringSystem/ , Erişme Tarihi : 21.11.2015 3M Electronic Monitoring, Two Pieces GPS Offender Tracking System, http://solutions.3m.com/3MContentRetrievalAPI/ BlobServlet?lmd=1320786170000&locale=en_WW&assetType=MMM_Image&assetId=1319209307002&blobAttribute=ImageFile/ , Erişme Tarihi : 21.11.2015 Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). SCRAM Systems: OPTIONS in Alcohol Monitoring. scramsystems.com, http:// www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_RB.pdf, Erişme Tarihi : 16.11.2015 Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). SCARM House Arrest. scramsystems.com, http://www.scramsystems.com/ams_ files/resources/SCRAM_HA.pdf , Erişme Tarihi : 16.11.2015 Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). SCARM GPS. scramsystems.com, http://www.scramsystems.com/ams_files/resources/SCRAM_GPS.pdf, Erişme Tarihi : 16.11.2015 Alcohol Monitoring Systems Inc. (2015). The SCRAM CAM Bracelet. scramsystems.com, http://www.scramsystems.com/ index/scram/continuous-alcohol-monitoring/, Erişme Tarihi : 18.11.2015 Anderson, E. (2014, Mayıs 24). The Evolution Of Electronic Monitoring Devices. http://www.npr.org/: http://www.npr. org/2014/05/22/314874232/the-history-of-electronic-monitoring-devices, Erişme Tarihi : 06.11.2015 204 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Armstrong, G. S., & Freeman, B. C. (2011). Examining GPS monitoring alerts triggered by sex offenders: The divergence of legislative goals and practical application in community corrections. Journal of Criminal Justice, 39(2011), 175–182. Armutçu, O. (2012, Ağustos 21). Yaklaşanı görürüz. http://www.hurriyet.com.tr/: http://www.hurriyet.com.tr/yaklasani-goruruz-21269310, Erişme Tarihi : 21.10.2015 Balagia, J. (2014). Alcohol Monitor Devices. TheDwiDude.com: http://dwidude.com/alcohol-monitor-devices/ , Erişme Tarihi : 08.11.2015 Black, M., & Smith, R. G. (2003). Electronic Monitoring in the Criminal Justice System. Australia: Australian Institute of Criminology . Crowe, A. H., Sydney, L., Bancroft, P., & Lawrence, B. (2002). Offender Supervision With Electronic Technology: A User’s Guide. Lexington, Kentucky -USA: American Probation and Parole Association c/o Council of State Governments. GPS Monitoring Solutions Inc. (2009). Remote Alcohol Monitoring with MEMS 3000. gpsmonitoring.com, http://www. gpsmonitoring.com/mems3000.html, Erişme Tarihi : 12.11.2015 Koç, Z. (2013). Elektronik İzleme ile Hapis Cezasının Konutta Çektirilmesi. Ankara Barosu Dergisi, 171-220. Markowitz, E. (2015, Eylül 21). Chain Gang 2.0: If You Can’t Afford This GPS Ankle Bracelet, You Get Thrown In Jail. International Bussiness Times , http://www.ibtimes.com/chain-gang-20-if-you-cant-afford-gps-ankle-bracelet-you-getthrown-jail-2065283 , Erişme Tarihi : 10.11.2015 McKelvie, A. R. (2005). An Implementation of Remote Alcohol Monitoring in Alaska. Alaska-USA: Alaska Justice Statistical Analysis Center, Justice Center,University of Alaska Anchorage. McKnight, A. S., Fell, J. C., & Auld-Owens, A. (2012). Transdermal Alcohol Case Studies. Washington USA: National Highway Traffic Safety Administration. Nellis, M., & Lehner, D. (2012). European Committee on Crime Problems. Strasbourg: Council of Europe. Omnilink Systems, Inc. (2015). Reliable Electronic Monitoring Devices. Omnilink - A numerex solution : http://www.omnilink.com/electronic-monitoring/ , Erişme Tarihi : 16.11.2015 Phone Factor LLC. (2013). Advanced Forward Link Trilateration. phonescoop.com: http://www.phonescoop.com/glossary/term.php?gid=126, Erişme Tarihi : 12.11.2015 Reinhart, C., & Attorney, C. (2014). Electronic Monitoring of Offenders. Hartford, Connecticut- USA: Office of Legislative Research. Resmî Gazete. (2013, Mart 5). Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği. Resmî Gazete-Sayı : 28578: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/03/20130305-7.htm, Erişme Tarihi : 10.11.2015 Secure Alert. (2013). ElmoTech User Guide MEMS3000 & E3 Presence Monitoring. gpsmonitoring.com: http://www. gpsmonitoring.com/docs/MEMS3000/elmotech_user_guide.pdf, Erişme Tarihi : 12.11.2015 Soberlink Inc. (2015). Soberlink System. soberlink.com: https://www.soberlink.com , Erişme Tarihi : 10.11.2015 State Statutes Related to Jessica’s Law. (2008). National Conference of State Legislatures. NCSL’s Criminal Justice Program is in Denver, Colorado: http://www.leg.state.vt.us/WorkGroups/sexoffenders/NCSLs_Jessicas_Law_Summary. pdf , Erişme Tarihi :08.11.2015 Vikipedi. (2015, Kasım). GPS. tr.wikipedia.org: https://tr.wikipedia.org/wiki/GPS#cite_note-40 adresinden alınmıştır, Erişme Tarihi :09.11.2015 Wise, S. S. (2004). Global Positioning System (GPS) Technology Use in Monitoring the Activities of Probationers. State of Florida USA: The Florida Senate Committee on Criminal Justice Interim Project Report 2005-126. 205 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services ELEKTRONİK İZLEME SİSTEMLERİNİN FARKLI ÜLKELERE GÖRE İNCELENMESİ Arş. Gör. Zafer Güler Fırat Üniversitesi Yazılım Mühendisliği Bölümü zaferguler@firat.edu.tr 1. GİRİŞ Hükümlülerin elektronik izlemesi ilk olarak 1980’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıktıktan sonra 50’yi aşkın ülkede başarılı bir şekilde kullanılmakladır. Elektronik izleme sistemleri sokağa çıkma yasağı ve ev hapsi gibi uygulamalarda oldukça yaygın bir şekilde kullanılmasının yanı sıra, hükümlünün toplum içerisinde genel olarak nerede bulunduğu hakkında bilgi vermektedir. Bunun yayında elektronik izleme sadece yukarıda bahsedilen belli başlı uygulamalarda değil, teknolojinin ve cezaların değişmesi ile birlikte birçok şekilde karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca savcılar, hâkimler, idari organlar, cezaevi yöneticileri gibi karar vericiler de bu sistemlerin yönetimine dâhil olmuşlardır. Elektronik izleme sistemleri batı Avrupa’dan başlayarak hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmıştır. Halen Avrupa’nın birçok ülkesinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Elektronik izleme sistemlerinin kullanımı ile ilgili çok sağlıklı sayısal bilgiler olmamakla beraber “SPACE II” istatistikleri 31 Aralık 2009 tarihinde Avrupa’da 14 ülkede elektronik izleme sisteminin kullanıldığını göstermektedir. Bu sistemden servis alan kişi sayısı Tablo-1’de verilmiştir. Fakat verilen veriler tamamlanmamıştır. Örneğin Almanya 2000 yılında elektronik izlemeyi tanıtmasına rağmen listede bulunmamaktadır.1 Avrupa denetimli serbestlik konfederasyonu (CEP)’dan alınan bilgilere göre elektronik izleme Avrupa’da 35 farklı ülkede kullanılmaktadır ve dünya üzerinde her geçen gün kullanımı yaygınlaşmaktadır. Avrupa’da elektronik izleme sisteminin öncü ülkesi İngiltere’dir. İngiltere’de elektronik izleme kullanım oranı 100.000 kişide 40 kişidir. Diğer CEP ülkelerinde ise bu oran 3 ile 14 arasındadır. 2 Elektronik izleme sistemleri dünya çapında farklı türlerde kullanılmaktadır dolayısıyla sadece bir ülkenin ceza sistemine bakarak elektronik izlemeyi anlamak mümkün olmayacaktır. Bu çalışmada farklı ülkelerde elektronik izleme sistemlerinin ceza adalet sisteminde kullanımı özellikle suçlular açısından incelenecektir. Bu kapsamda öncü olarak kabul edilebilecek dokuz farklı ülke incelenecektir. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ve Kuzey Kore Avrupa Kıtası dışında incelenecek olan ülkelerdir. Avrupa içinde ise İngiltere, Galler, Fransa, İsveç ve Belçika seçilmiştir.3 Tablo 1: CEP verilerine göre Avrupa’da elektronik izleme servis sayısı. Ülke 1 Servis Sayısı Ülke Servis Sayısı Belçika 1548 Polonya 33 Danimarka 123 Portekiz 524 Estonya 41 İspanya 1912 Fransa 4489 İsveç 493 Lüksemburg 9 İsviçre 37 Hollanda 468 İngiltere Galler Norveç 41 ve 15244 Aebi, M., Delgrande, N. and Marguet, Y.Council of Europe Annual Statistics SPACE II: Non-custodial sanctions and measures served in 2009 – Survey 2009 (PC-CP (2011) 4) (Strasbourg: Council of Europe). 2 Aebi e.g.a. 3 Aebi e.g.a. 206 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 2. AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ELEKTRONİK İZLEME Elektronik izleme kavramı ilk olarak Amerika Birleşik Devleti’nde ortaya çıkmıştır. Fakat halen ortaya çıkışı ve gelişimi tam olarak ortaya konulmamış bunun yanında teorik ve pratik parametrelerinin ne olacağı hakkında kesin bir görüş birliği yoktur. Amerika Birleşik Devletleri’nde elektronik izleme ile ilgili hem politik tabanlı hem de pratik tabanlı birçok çalışma yapılmış ve etkinliğinin kanıtlanması ile birlikte elektronik izleme hızlı bir şekilde büyümüştür4. Jack Love elektronik izleme sisteminin Amerika Birleşik Devleti’nde ilk pratik kullanımını uygulayan kişidir. Aslında 1980’lerden önce bazı ticari organizasyonlar teknolojinin farklı versiyonlarını geliştirdiler fakat kullanılmamıştır. Florida Eyaletinde ise 1983’lerde eyalet çapında “topluluk kontrol programı” isimli bir program başlatılmıştır. Bu programda başlangıçta elektronik izleme kullanılmasa da ceza yöntemi olarak ev hapsi uygulanmıştır. Organizasyon olarak elektronik izleme denetimli serbestlik hizmeti kapsamında geliştirilmesine rağmen bazı durumlarda satıcılardan satın alma veya kiralama yoluyla elde edilen ekipmanlar ile de polis birimleri tarafından da kullanılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde denetimli serbestlik genel olarak eyalet bazında yönetilmiştir. Diğer eyaletler de ise eyalet ve il arasında paylaşılmış veya direk il tarafından yönetilmiştir. Elektronik izleme sadece ev hapsini teknik olarak mümkün kılmak için geliştirilmemiştir. Aslında ev hapsi uygulaması ilerleyen dönemlerde denetimli serbestlik uygulamalarının hızlı bir şekilde artmasına imkân sağlamıştır. Sonuç olarak aslında bu uygulamalar cezalandırma sisteminde bir orta yol bulma anlamı taşımaktadır. Ayrıca bu uygulamalar ile birlikte aynı anda cezaevlerindeki aşırı yoğunluğu azaltmak ve hapis maliyetlerini azaltmak da amaçlamaktadır. Elektronik izleme ile ilgili herhangi bir standart model bulunmamaktadır. Elektronik izlemede ev hapsi prensipte 24 saat kısıtlamalı bir şekildedir. Fakat başlangıçta suçluların işe, okula gitmek, dini ibadetlerini yerine getirmek, sağlık ve tedavi ihtiyaçları gibi tipik ihtiyaçları için dışarı çıkmalarına izin verilmekteydi. Amerika birleşik Devletleri’nde geçmişte uygulanan programlara baktığımızda ev hapsinde farklı programlar ve farklı teknolojiler görmekteyiz. Örneğin biyometrik ses doğrulama uygulamasında hükümlünün rastgele kelimeleri sözlü olarak tekrar etmesi gerekmektedir.5 Böylece merkezde kaydedilmiş olan ses örnekleri ile karşılaştırılarak doğrulama sağlanmaktadır. Bir diğer örnekte, hükümlünün kamera önünde belli sayıda parmağını tutması gibi bazı görevleri yerine getirmesi istenmektedir. Dallas şehrinde ise denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenen hükümlülerin evlerinde Luna Video Telefon sistemi kurulmuş ve rastgele telefon araması gerçekleştirilerek kimlik tespiti için hükümlünün sistem üzerinden resim göndermesi istenmiştir. Bazı programlarda hükümlünün evine sınırlı sayıda ziyaretçiye izin verilmiş veya hiç izin verilmemiştir. Bazı uygulamalarda alkol tüketimini izin verilmemiş ve kamera sistemine alkol ölçer de eklenerek hükümlünün düzenli olarak alkol seviyesi ölçülmüştür. Fakat bu gelişmelere rağmen elektronik izleme 1990’ların sonlarına kadar yaygın olarak kullanılmamıştır. 6 1997 yılında ise Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) teknoloji ilk kez elektronik izleme amaçlı kullanılmıştır. Aslında GPS sistemi ilk olarak 1970’lerde savunma bakanlığı kullanımı ve halkın navigasyon amaçlı kullanımı için tasarlanmıştır. GPS sistemi 24 tane uydudan oluşmaktadır ve dünyadan yaklaşık 20000km uzaklıktadır. Dünya üzerinde bir insanın yerinin belirlenmesi için 3 uydunun aynı anda o kişiyi görmesi gereklidir. GPS ile ilgili oldukça geniş sayıda sıvil kullanım amaçlı uygulama geliştirilmiştir. Hükümlülerin takibi için ise 20 sene öncesi düşünülmeye başlanmıştır. Düşünüldüğünde elektronik izleme için GPS uygulamaları geç kalınmış şeklinde değerlendirilebilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk olarak 1997 yılında kullanılmaya başlanmış ve 2005 yılından sonra özellikle cinsel suçlar için kullanılmıştır. Temel GPS sistemi hükümlülerin güvenilir bir şekilde denetlenmesi için bazı güncelleştirmelere gereksinim duymaktadır ve sadece dışarda değil içerde de izleme için genellikle mobil telefon sistemi ile beraber çalışırlar. Böylece hükümlünün hangi bölgelere girebileceği (Ev hapsi gibi) ve hangi bölgelere giremeyeceği (kurbanın evinin yakınları veya daha önce suça karıştığı yerler 4 Mike Nellis, Kristel Beyens and Dan Kaminski, “Electronically Monitored Punishment International and Critical Perspective”, 2012. Meyer, J.F. (2004) ‘Home confinement with electronic monitoring’, in G.A. Caputo (ed.) Intermediate Sanctions in Corrections. (Denton, TX: University of North Texas Press), pp. 97– 123. 6 Mike e.g.a. 5 207 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services v.b) açık bir şekilde belirlenmektedir. Hatta hükümlünün işe gitmesi, okula gitmesi gibi yolculuklarda hangi güzergâhları kullanacağı belirlenebilmektedir. Caydırıcılık açısından ise GPS sistemi gerçek zamanlı çalıştığı gibi geriye dönük olarak da çalıştırılabilir. GPS verilerinin suç mahali ile birleştirilmesiyle de hükümlünün suçlanması veya aklanması sağlanabilmektedir. Ayrıca bazı araştırmacılar hükümlünün karmaşık olan GPS verilerinin analiz edilmesiyle, suça niyetinin olup olmadığının anlaşılmasının mümkün olduğu düşünmektedirler. Fakat bazı teknik sorunlar da GPS ile ortaya çıkmıştır. GPS verileri sahte uyarılar tetikleyebilmekte ve denetçiler için büyük bir iş yükü oluşturmaktadır. Fakat Amerika Birleşik Devleti’nde hala ciddi suçların izlenen hükümlüler tarafından gerçekleşmesi GPS sisteminin elektronik izlemede önemli bir yer almasını sağlamıştır ve GPS sisteminin etkinliği ile daha ucuz ürünlerin gelişimi desteklenmiştir. Amerika Birleşik Devleti’nde elektronik izlemenin gelişimini anlamak için 9/11 olaylarına bakmak gerekmektedir. 9/11 olayları temelleri terörist saldırısından önce atılan Yeni Amerika Yüzyılı Projesi’nin uygulamasına zemin hazırlamıştır.7 2002 yılında başkan Bush gizlice Ulusal Güvenlik Ajansına seçilen ABD vatandaşlarının (potansiyel düşmanlar ve müttefik gibi davrananlar) telefon ve e-postalarının izlenmesini emretmiştir. Mahkeme kararı olmadan yapılan bu gözetim uygulaması aslında terörle savaş bir başlangıç oluşturmaktadır. Bu gelişmeler sonucunda Amerika Birleşik Devleti’nde elektronik izleme sistemleri önemi daha da iyi anlaşılmıştır. GPS ile izleme sistemi 9/11 olaylarından önce de kullanılmaktaydı, fakat olayların sonrasında momentum kazanmıştır. Suçluların kişisel kimliklerinin kolaylıkla elde edilebildiği implant RFID cipleri 9/11 olaylarının hemen ardından tartışmaya açılmış ve implantların sağlık sorunları göz ardı edilmiştir. Bunun sonucunda RF tabanlı tutuklu izleme sistemi hapishane içinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu sistem yaygın olarak kullanılmasa da elektronik izlemenin ne şekillerde kullanılabileceğini sembolize etmektedir. 8 2.1. Kanada’da Elektronik İzleme Elektronik izlemenin dünya üzerinde gelişimi farklı şekillerde olmuştur. Kanada’da ise elektronik izlemenin gelişimi nispeten yavaş olmuştur. Bu bağlamda Kanada elektronik izleme teknolojisinin hararetli tartışmalarına yeni yeni dahil olmuştur. Bunun yani sıra ülkenin federal yapısı sonucu, elektronik izleme ülke genelince çok farklı ele alınmaktadır. Kanada da elektronik izleme ilk kez Ağustos 1987 de British Columbia da kullanılmıştır ve Amerika Birleşik Devleti’nden sonra elektronik izlemeyi ilk kullanan ülkedir. Düşük riskli suçlular için hapis cezasına alternatif olarak elektronik izleme uygulanmıştır.9 Elektronik izleme uygulaması tutukluluk halinin bir alternatifi olarak ele alınmış ve birde fazla amacı vardır. Bu doğrultuda 4 tane temel ve birbiri ile bağlantılı hedef belirlenmiştir. Bunlar; • • • • Gözaltı sayısını azaltmak, Gözaltı cezaları sonucunda oluşan düzeltmelerde oluşan maliyetleri azaltmak, Rehabilitasyon ve yeniden bütünleşmeyi teşvik edecek insani cezayı sağlamak, Kamu emniyetini ve güvenliğini sağlamak için. Kanada da 2000 yılında alınan Yargıtay kararından sonra sokağa çıkma yasağı ve ev hapsi uygulamalarında elektronik izleme kullanımı artmış ve ülkenin bazı bölgelerinde elektronik izleme yaygınlaşmıştır. 2012 yılında British Columbia, Saskatchewan, Ontario, Newfoundland & Labrodor, Nova Scotia, Alberta eyaletleri elektronik izleme programını kullanan eyaletlerdir. Manitoba eyaleti ise yüksek riskli genç araba hırsızları için GPS tabanlı pilot proje geliştirmiştir. Kanada da kullanılan elektronik izleme sistemlerine bakacak olursak aşağıdaki şekillerde kullanılmaktadır.10 • Adli olarak bir ara süreç, Örneğin suç işlememe karşılığı kefaretle serbest bırakma durumunda olan hükümlülerin takibinde kullanılmaktadır. 7 8 (2012). 9 Bumiller, E. and Shanker, T. ‘War evolves with drones, some tiny as bugs’, New York Times, 19 June. (2011). Nellis, M. ‘Implant technology and the electronic monitoring of offenders: old and new questions about compliance, control and legitimacy’ Bonta, J., Wallace-Capretta, S. and Rooney, J. Electronic Monitoring in Canada: User report (Ottawa: Solicitor General Canada). Online. Available at: ww2. ps-sp.gc.ca/ publications/ corrections/ em_e.asp. (1999) 10 Mike e.g.a. 208 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 • • • • Şartlı salıverilen veya ev hapsinde olan hükümlülerin izlenmesi amaçlı kullanılmaktadır. Yüksek riskli davalarda denetimli serbestlik uygulaması olarak kullanılmaktadır. Geçici olarak salıverme programı kapsamında olan hükümlülerin izlenmesinde kullanılmaktadır. Şartlı olarak tahliye olan hükümlülerin denetiminde yardımcı olmak amaçlı kullanılmaktadır. 3. AVRUPA’DA ELEKTRONİK İZLEME Bu bölümde İngiltere, Galler, İsveç, Belçika ve Hollanda’da uygulanan elektronik izleme yöntemleri incelenecektir. 3.1 İngiltere ve Galler’de Elektronik İzleme İngiltere ceza politikaları ve uygulamaları konusunda lider ülkelerdendir. Elektronik izleme Amerika Birleşik Devleti’nde tanıtıldıktan sonra İngiltere ve Galler için de uyarlanması gerekli olmuştur. İngiltere ve Galler de elektronik izleme artan tutuklu sayısı ve suçu azaltmak amaçlı değil politikacılara oy kazanmasını sağlayacak bir araç olarak düşünülmüştür. 11 1990’ların sonunda Ev Hapsi ve Sokağa Çıkma Yasağı Programı (Home Dedection Curfew - HDC) programı başlatılmıştır. HDC programının çıkış amacı 1993’ten 1998’e yüzde elli artan hapishane nüfusunu azaltmaktır. Program kapsamında hükümlünün serbest kalmasına 60 gün kala serbest bırakılması sağlamıştır.12 Programa 3 aydan fazla ve 4 yıldan az hüküm giyen suçlular dâhil edilmiştir ve uygun bir adres ve izlemeyi sağlayacak bir etiket olması kararlaştırılmıştır. Programdan önce sadece birkaç yüz kişi etiketlemeye tabi olurken, HDC programı dâhilinde ilk yılda 14800 kişi yaralanmıştır. HDC programına uygun olan 49500 kişi olduğu düşünüldüğünde bu yüzde 30’luk salıverme oranına tekabül etmektedir. Bu kadar salıverme tabi ki riskleri beraberinde getirse de salıverilenlerin sadece yüzde 5’i ev hapsine uymama sonucu tekrar hapishaneye çağrılmıştır. HDC uygulaması hükümlünün kendisi ve yakınları tarafından pozitif bakılmasının yanı sıra denetimli serbestlik şubesi tarafından da olumlu karşılamaktadır. Hapishanelerde 2000 kişilik yer bulunurken toplam 36 milyon Euro net kar edilmiştir. HDC programı kapsamında 2000 yılında 15500, 2001 yılında ise 13600 hükümlü serbest bırakılmıştır. Daha sonrasında yapılan bazı düzenlemeler ile 2002 yılında bu sayı 20500’e ulaşmış ve salıverme oranı yüzde 37’e ulaşmıştır. Fakat 2010 yılında programdan yaralanan hükümlü sayısı 12250’e düşmüştür. Bunun nedeni ise hapishane otoritesinin risk altına girmesinin istenmemesidir. Yine 2010 yılında 1154 (%18) tutuklu geri çağrılmıştır. 13 Sonuç olarak HDC sistemi gibi yürülükte birçok sistem bulunmaktadır.1999 ve 2011 yılları arasında İngiltere ve Galler’de 760000 kişi takip edilmiştir. 2005/2006 yıllarında 60000 olan sayı 2010/2011 yıllarında 116000 kadar çıkmıştır. 2011 yılında herhangi bir günde 23000 hükümlü ev hapsi kapsamında izlenmektedir. Bunların yüzde 34’ü kefaret ile serbest bırakılanlar, yüzde 52 ‘si mahkeme kararıyla serbest bırakılanlar ve yüzde 14’ü cezaevinden lisans alarak serbest bırakılanlardır.14 3.2 İsveç’te Elektronik İzleme İşveç Avrupa’da elektronik izleme sistemlerini kısa süreli hapis cezalarına makul bir alternatif olması maksadıyla kullanan ilk ülkelerden birisidir. Bu kapsamda Elektronik İzleme ve Yoğun Denetim Programı (ISEM) 1994 yılında 6 adet denetimli serbestlik noktasında denemiştir. 2 yıl sonra tüm İsveç’e yayılmış ve 1999 yılında İsveç ceza kanununun kalıcı bir parçası olmuştur. Bu sistemin temel amacı, cezaevine sağlam bir alternatif olması amacıyla ve hapis cezasının olumsuz sonuçlarına neden olmadan ceza adaletini karşılayacak bir sistem ihtiyacındır. İkinci amacı olarak ise, hapishane maliyetlerini azaltmaktır. Sistemin hedeflediği grupta ise maksimum 3 ay ceza almış hükümlüler bulunmaktadır. 15 11 Mair, G. (2005) ‘Electronic monitoring in England and Wales: evidence-based or not?’, Criminal Justice, 5: 3, pp. 257– 277. 12 Dodgson, K., Goodwin, P., Howard, P. Llewellyn-thomas, S., Mortimer, E., Russell, N. and Weiner, M. (2001) Electronic Monitoring of Released Prisoners: An Evaluation of the Home Detention Curfew Scheme (London: Home Office). 13 Marie, O., Moreton, K. and Goncalves, M. (2011) The Effect of Early Release of Prisoners on Home Detention Curfew (HDC) on Recidivism (London: Ministry of Justice). Ministry of Justice (2010) Offender Management Statistics: Quarterly bulletin (London: Ministry of Justice). 14 Mike e.g.a. 15 Carlsson, K. (2009) ‘EM in Swedish low security prisons.’ Presentation at CEP Electronic Monitoring Conference 2009. Online. Available at: www.cepprobation.org. 209 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Şekil-1: ISEM ve CSBP programları kapsamında elektronik izlemeye tabi tutulan kişi sayısı. 2001 yılında ise ISEM sisteminin başarısı sayesinde ev cezaevi nüfusunun artması karşısında, elektronik izleme tabanlı Cezaevi Serbest Bırakma Programı (CSBP) uygulamaya konulmuştur. Program suç işleme riskini azaltmak için uzun vadeli hükümlülerin toplumda bir süre geçirmesine fırsat sunmaktadır. Serbest bırakma programı kapsamında toplumda geçirilen süre tek seferde maksimum 6 ay ile sınırlandırılmıştır. 2005 yılında yayınlanan yapı ile birlikte hem ISEM programı hem de serbest bırakma programı daha da yaygınlaştırılmıştır. ISEM ve CSBP programlarının kullanım sayıları Şekil-1 de verilmiştir. 3.3. Fransa’da Elektronik İzleme Fransa’da elektronik izleme 1997 yılının Aralık ayında yürürlüğe girmiştir fakat etkili olarak kullanımı ancak 2000 yılının Ekim ayında gerçekleşmiştir. Hükümlülerin elektronik izleme kapsamında etiketlenmesi ve izlenmesi için 2012 yılına kadar 2000, 2002, 2004, 2005, 2008 ve 2009 yıllarında 6 adet reform gerçekleşmiştir. Günümüzde etiketleme işlemi duruşma öncesi ve sonrasında olduğu gibi mahkeme tarafından da zorunlu hale getirilebilmektedir. Uygulama gençlere olduğu kadar yetişkinlere de uygulanmaktadır. Sonuç olarak günümüzde tehlikeli ve tekrar eden hükümlülerin izlenmesi 4 farklı yapıda gerçekleştirilmektedir.16 1. Etiketleme durumunda olan bir hükümlü için belirli şartlar altında bir deneme amaçlı kullanılmaktadır. 2. Ciddi derecede şiddet ve cinsel suçlardan en az 7 yıl hüküm giyen hükümlülerin, zaten var olan gözetim sistemlerinin geçici olarak devam etmesidir. İzleme en fazla 2 yıl daha arttırılabilir. 3. Tehlikeli kişilerin adli gözetimi şeklinde adlandırılan ve en az 10 yıl hapis cezasına çarptırılıp şartsız salıverilen kimselerin elektronik izlemeye tabi tutulmasıdır. 4. Hükümlüler için güvelik denetimi şeklinde isimlendirilen ve 15 yıl ve daha fazla hüküm giyen ve halen suç işleme ihtimali çok yüksek hükümlüleri kapsamaktadır. Elektronik izleme bu durumda bulunan hükümlüler için 1 yıl için kullanılabilir ve süresiz uzatılabilir. İzleme sistemleri 2006 ile 2008 yılları arasında test edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Cezaevi personeli etiketleme ve etiketi kaldırma gibi işlemlerden sorumlu olduğu gibi alarm ile de sorumludur. Özel şirketler sistemin bakımı ve sistemin teknik işleri ile sorumludur. Adalet bakanlığı verilerine göre 1 Ekim 2009 tarihinde 38 kişi elektronik izleme altındadır. Bu hükümlülerden 34 ü adli gözetim programı kapsamına da alınmıştır. 2009 yılında yeni bir genişletme yayınlanmıştır. İspanya’dan esinlenme ile 2010 yılında kadına karşı şiddeti azaltmak için eşlerin izlenmesine başlanmıştır. 16 210 Mike e.g.a. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 3.4. Belçika’da Elektronik İzleme Belçika’da elektronik izleme Brussels Hapishanesinde 18 ay azami hapis cezası olan hükümlüleri erken tahliye hazırlık programı kapsamında 1998 yılında uygulanmaya başlamıştır. 2000 yılında ise adalet bakanlığı potansiyel etkilerine ve yararlarına dâhil herhangi bir kanıt olmamasına rağmen ülke çapında uygulanması kararını almıştır. Böylece elektronik izleme sessizce Belçika ceza sistemine dâhil olmuştur. Daha sonra ceza sisteminin diğer evrelerinde de elektronik izlemenin kullanılmasına yönelik birçok öneri ve girişim gerçekleşmiştir fakat Belçika’da elektronik izleme halen hapis cezasının türevi olarak kullanılmaktadır. Yavaş bir başlangıca rağmen 2006 yılından sonra hızla yaygınlaşmıştır. 2010 yılında elektronik izlemeye tabi olan hükümlü sayısı 1000 ‘i aşmıştır. 2000 yılında elektronik izlemenin organizasyonu ve gerçekleştirimi için Ulusal Elektronik İzleme Merkezi (NCEM) kurulmuştur. NCEM de bulunan merkezi bilgisayar ile tüm alarmlar 24 saat prensibine göre çalışmaktadır ve veriler sabah 6 ile akşam 10 arası NCEM çalışanları tarafından işlenmektedir. Herhangi bir alarm durumunda hükümlü telefonla iletişime geçilebilmektedir. Eletronik izlemenin gerçekleştirimi ile beraber gerekli donanımlar “3M Electronic Monitoring” şirketi tarafından karşılanmaktadır. Bugüne kadar kullanılan sistemlerde ayak bileğine takılan bir aygıt ile hükümlünün ev çevresinde sürekli izlenmesi sağlanmıştır. Belçika hükümetinin elektronik izlemede başlangıç hedefi 300 hükümlü olarak belirlenmiştir ve bu sayı 2003 yılında elde edilmiştir. Daha sonraki hedef 600 olarak belirlenmiş ve bu hedefe de 2007 yılında ulaşılmıştır.17 Şekil-2 de elektronik izlemeye tabi tutulan kişi sayıları yıllara göre verilmiştir. Şekilden görülebileceği gibi 2002-2006 yılına kadar sabit bir gidişat varken 2006 yılından sonra hızlı bir şekilde artmıştır.18 Şekil-2: Belçika’da yıllara göre elektronik izleme tabi olan kişi sayısı. 4. AVUSTRALYA VE GÜNEY KORE’DE ELEKTRONİK İZLEME 4.1 Avustralya’da Elektronik İzleme Avustralya, Amerika Birleşik Devleti’nden ve Avrupa’dan uzak olmasına rağmen, suç kontrolü ile ilgili ileri teknoloji içeren gelişmeleri takip edilir ve bu teknolojiler Avustralya’ya getirilmiştir. Bu, Avustralya’nın elektronik izleme ortaya çıkar çıkmaz kullanıma sunmasına neden olmuştur. Elektronik izleme programı 1990’lardan önce birçok bölgede kullanılmaktadır.19 17 Goossens, F. and Maes, E. (2009) ‘Elektronisch toezicht als autonome straf: het NICC –onderzoek in een notendop’ pp. 35– 59. Mike e.g.a. 19 Aungles, A. (1995) ‘Three bedroomed prisons in the Asia Pacific region: home imprisonment and electronic surveillance in Australia, Hawaii, and Singapore’, Just Policy, 2, pp. 32– 37. 18 211 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Avustralya’da otoriteler bir bireyin hapishaneye girmemiş olsa bile yerinin kontrol edilmesini veya izlenmesini istemektedir. Bu amaç elektronik izleme ile mümkündür. Örneğin elektronik izleme duruşma öncesi uygulanabilir. Ayrıca hapishaneden salıverme sonrasında da uygulanabilir. Şartlı tahliye durumunda hükümlünün bazı kısıtlamalara uyması sağlanabilir veya evde suçlunun hareketleri izlenebilir. Son olarak ve en önemlisi belki de hapis cezasının sona ermesinden sonra, elektronik izlemeyi özellikle ciddi şiddet içeren suçların oluşabileceği durumlarda bir suç önleme aracı olarak kullanmalarıdır. Avustralya’da elektronik izleme duruşma öncesi, ev hapsi uygulamasında ve cezaevi sonrasında kullanılmaktadır. 2009 yılında çıkan yasa ile Alexander Maconochie Merkezi’nde hükümlülerin, ziyaretçilerin ve çalışanların izlenmesinde radyo frekansı ile tanımlama (RFID) aygıtlarının kullanılmasına izin verilmiştir. Böylece olaylarda hükümlülerin masumiyetini kanıtlamasını sağlamak ve hükümlüler arası anlaşmazlıkların çözümünü kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca toplanma veya kilitleme durumlarında RFID sistemi hükümlünün nerede olduğu bilgisini verecek ve hükümlünün nerede olduğunu anlamak için harcanan zaman azalacaktır. Bazı Avustralya’da 1995’de çıkarılan bir yasa ile hükümlülerin ev hapsine alınmasına izin verilmiştir. Bu kapsamda olan hükümlülerin izleme amaçlı kullanılan bir izleme aygıtı (bileklik, v.b.) giymeleri gerekmektedir. Güney Avustralya’da ise elektronik izleme tutukluluk süresi 6 ay kalan hükümlüler için kullanılmıştır. Hükümlüler elektronik izleme koşullarına altında cezalarını bitirmeleri sağlanmıştır. Hükümlülerin izlenmesi için radyo frekansı (RF) sistemi kullanılmıştır. RF sistemi hükümlünün varlığını her 11 saniyede otomatik olarak denetlemektedir. Bu sistem daha önce kullanılan eve rastgele arama yapılarak hükümlünün kontrol edildiği sisteme göre daha az rahatsız edicidir. GPS teknolojisi ise ülkede bazı bölgelerde kullanılmıştır. New South Wales eyaletinde ciddi cinsel suçlarında izleme programı kapsamında GPS teknolojisi kullanılmıştır. Böylece hapishane dönemi biten hükümlünün kesin yerinin belirlenmesi ile halkın güvenliği sağlanmıştır. 4.2 Güney Kore’de Elektronik İzleme Güney Kore’ye baktığımızda ceza adalet sisteminin birçok Batılı yönlerini görebiliriz. Ancak yetişkinler için denetimli serbestlik uygulamaları nispeten yeni uygulanmaya başlamıştır. Batıda tanıtılan birçok elektronik izleme uygulaması Güney Kore’de ancak yirminci yüzyıldan sonra tanıtılmıştır. Güney Kore ceza hukuku konusunda gelişmeleri sıkı bir şekilde takip etmesine rağmen, elektronik izlemenin yanlış veya anormal olduğu düşünüldüğünden köklü bir denetimli serbestlik uygulaması geleneği olmamıştır. Diğer birçok ülke gibi ev hapsine zorlayan geleneksel RF sistemi yerine, Güney Kore Adalet Bakanlığı genç hükümlüler için sesli doğrulama sistemini ilk kez kullanmıştır. Otomatik Ses Tanıma ve Denetleme Sistemi Seoul kentinde 2003 ve 2005 yılları arasında yüksek riskli genç hükümlüler için kullanılmıştır. Bu sistem daha sonra yerini yetişkinler için uydu sistemine bırakmıştır. Güney Kore’de uydu izleme sistemi ise ulusal, medya ve resmi endişeler neticesinde ortaya çıkmıştır. GPS aracılığıyla elektronik izleme yasası Nisan 2007 de cinsel suçlara karışan belirli hükümlüler için kabul edilmiş ve 2009 yılının Eylül ayında uygulanmaya başlanmıştır. Güney Kore’de son on yılda cinsel suçların oranında çarpıcı bir artış olmuştur. 1997 ve 2006 yılları arasında cinsel suçlar yüzde 83,4 oranında artmıştır.20 GPS programının amacı 13 yaşının altında cinsel istismara yol açan hükümlülerin defalarca cinsel suçlar işlemesinin caydırıcılığını arttırmak amaçlıdır. Elektronik izleme cihazı giymeyi gerektiren 3 farklı hüküm türü vardır. Bunlar: • GPS ile elektronik izleme denetimli serbestlikte bir ek koşul olarak uygulanabilir. Örneğin, cinsel suçlarda ertelenmiş hapis cezası olarak uygulanabilir. • Cinsel suç işleyen hükümlülerin erken salıverilmesinde şartlı tahliye koşulu olarak uygulanabilir. • GPS ile elektronik izleme tekrar aynı cinsel suçu işlemesi muhtemel yüksek riskli hükümlülere uygulanabilir. Hapis cezasını tamamlasa bile hükümlü GPS ile elektronik izleme uygulamasına tabi tutulabilir. Bu hükümlüler genellikle yüksek riskli grupta bulunurlar ve yasal olarak bu süreç on yıla kadar uzatılabilir. 20 212 Cho, Younoh (2010) An Analysis of Electronic Monitoring with GPS for Specific Sex Offenders (Seoul: Korea Probation Journal Press). Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 5. SONUÇLAR Elektronik izleme sistemleri ilk olarak Amerika Birleşik Devleti’nde ortaya çıktıktan sonra batı Avrupa’dan başlayarak hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılmıştır. Halen Avrupa’nın ve dünyanın birçok ülkesinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Geliştirilen yöntemlere baktığımızda her ülkenin kendi ihtiyaçlarına göre farklı türlerde elektronik izleme yöntemleri kullanılmaktadır KAYNAKÇA Aebi, M., Delgrande, N. and Marguet, Y.Council of Europe Annual Statistics SPACE II: Non-custodial sanctions and measures served in 2009 – Survey 2009 (PC-CP (2011) 4) (Strasbourg: Council of Europe). Aungles, A. (1995) ‘Three bedroomed prisons in the Asia Pacific region: home imprisonment and electronic surveillance in Australia, Hawaii, and Singapore’, Just Policy, 2, pp. 32– 37. Bonta, J., Wallace-Capretta, S. and Rooney, J. Electronic Monitoring in Canada: User report (Ottawa: Solicitor General Canada). Online. Available at: ww2. ps-sp.gc.ca/ publications/ corrections/ em_e.asp. (1999). Carlsson, K. (2009) ‘EM in Swedish low security prisons.’ Presentation at CEP Electronic Monitoring Conference 2009. Online. Available at: www.cepprobation.org. Cho, Younoh (2010) An Analysis of Electronic Monitoring with GPS for Specific Sex Offenders (Seoul: Korea Probation Journal Press). Dodgson, K., Goodwin, P., Howard, P. Llewellyn-thomas, S., Mortimer, E., Russell, N. and Weiner, M. (2001) Electronic Monitoring of Released Prisoners: An Evaluation of the Home Detention Curfew Scheme (London: Home Office). Goossens, F. and Maes, E. (2009) ‘Elektronisch toezicht als autonome straf: het NICC –onderzoek in een notendop’ pp. 35– 59. Mair, G. (2005) ‘Electronic monitoring in England and Wales: evidence-based or not?’, Criminal Justice, 5: 3, pp. 257– 277. Marie, O., Moreton, K. and Goncalves, M. (2011) The Effect of Early Release of Prisoners on Home Detention Curfew (HDC) on Recidivism (London: Ministry of Justice). Ministry of Justice (2010) Offender Management Statistics: Quarterly bulletin (London: Ministry of Justice). Meyer, J.F. (2004) ‘Home confinement with electronic monitoring’, in G.A. Caputo (ed.) Intermediate Sanctions in Corrections. (Denton, TX: University of North Texas Press), pp. 97– 123. Mike Nellis, Kristel Beyens and Dan Kaminski, “Electronically Monitored Punishment International and Critical Perspective”, 2012. Nellis, M. ‘Implant technology and the electronic monitoring of offenders: old and new questions about compliance, control and legitimacy’ (2012). 213 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services ELEKTRONİK İZLEME TEKNOLOJİSİ VE TÜRKİYE’DE UYGULANMASI Arş. Gör. Yunus Serhat Bıçakçı Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO yunus.serhat@marmara.edu.tr Prof. Dr. Dursun Zafer Şeker İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi seker@itu.edu.tr 1. GİRİŞ Elektronik İzleme (Electronic Monitoring), ceza hukuku sürecinde gözetlenmesi gereken kişilerin konumunu, hareketlerini ve belirli davranışlarının izlenmesine verilen genel isimlendirmedir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan Elektronik İzleme araçları genel olarak radyo dalgası, biyometrik veya uydu teknolojileri olarak sınıflandırılabilmektedir ve genellikle gözetim altında tutulan kişiye takılan cihaz veya cihazlar aracılığıyla uzaktan izleme yapılarak kullanılmaktadır [1]. Elektronik İzleme programı, konut izleme cihazı, el veya ayak kelepçesi (bilezik), alan izleme cihazı, alkol test cihazı ve ses doğrulama sistemleri olarak çeşitlilik göstermektedir[2]. Şekil 1. Dr. Schwitzgebel ‘in elektronik izleme konusunda aldığı patentin çalışma prensibi [3]. Harvard Üniversitesi Psikoloji bölümü araştırmacılarından Dr. Ralph Schwitzgebel,1969 yılında “Behavioral Supervision System with Wrist Carried Transceiver” ile aldığı ilk patent elektronik elektronik izleme konusunda bir başlangıç olarak kabul edilmektedir [3]. Dr. Schwitzgebel ve arkadaşları, tasarladıkları sistem ile öğrencilerin, psikolojik rahatsızlıkları olan kişilerin ve küçük yaştaki suça eğilimli bireylerin üzerinde deneyler yaptıktan sonra klinik tedavi süreçleri sırasında ve sonrasındaki davranışların analizi sürecinde bu yöntemin hayata geçirilmesiyle hapishanelerde tutuklu sayısının azaltılabileceği konusundaki uygulama potansiyelinin yüksek olduğunu değerlendirmişlerdir[4]. Fakat toplumun, o günün koşullarına göre bu yeni teknolojiyi kabullenmelerinde karşılaştıkları direnç nedeniyle gerçekleştirememişlerdir. “Dr. Schwitzgebel’s Machine” olarak bilinen, batarya ve 400m sinyal alma kapasitesine sahip vericiden oluşan bu sistem 214 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 (Şekil 1) 1980’lere kadar pratikte kullanılmamıştır[5]. Amerika Birleşik Devletleri New Mexico Eyaleti Albuquerque Hakimi Jack Love, ceza alan hükümlülerin cezalarını hapishane dışında çekebilmesi fikrini düşünerek Michael Goss isimli o zamanlar Honeywell şirketinde satış temsilcisi olarak çalışan bir kişiye kişilerin uzaktan izlenebileceği bir sistem tasarlamasını istemiştir. Bu hakim, tasarlanan bu sistem ile 1983 yılında üç kişiye evde hapis cezası vererek bir suçluya elektronik izleme teknolojisi kullanarak ev hapsi kararı veren ilk kişi olmuştur[6]. 1983 yılından 1989 yılına kadar, Amerika Birleşik Devletlerinde toplam 37 eyalette 6.490 kişi hakkında elektronik izleme kararı verildiği bilinmektedir [7]. Bu sayı 2006 yılına kadar dramatik bir yükseliş göstererek yaklaşık 100.000 rakamına ulaşmıştır [8]. Bu rakamın günümüzde 1 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. 2. ELEKTRONİK İZLEME BİLEŞENLERİ Elektronik izleme donanım, yazılım ve insan olmak üzere üç ana bileşenden oluşmaktadır. Donanım ve yazılım kısmında ise küresel konum belirleme sistemleri (GNSS), radyo frekansları (RFID, Wi-Fi vb.), sabit veya mobil telefon hatları gibi teknolojik altyapı mevcuttur. Elektronik izleme sistemleri için farklı sistemler geliştirilmiştir. 1980’lerin başında genel olarak izleme sistemleri üzerine yerleştirilen radyo telsizlerin kullanımına yönelik olarak geliştirilen söz konusu sistemler donanımla bütünleşik olarak çalışan telefon hattı ile sürekli sinyal alışverişin bulunulduğu için “Continuous Signaling (CS)” olarak isimlendirilmiştir. Bir diğer yöntem ise “Random Calling (RC)” ile ses doğrulama yöntemi olarak adlandırılan, hükümlülerin evinde bulunan makineye bağlı telefon ile arandıktan sonra sistemde sesi kayıtlı olan hükümlüde takılı olan bilekliğin makineye okutularak doğrulanması yöntemidir. Bu yöntemlerde “gerçek zamanlı izleme” olarak adlandırılan anlık takibin uygulanmaya başlanması 1997 yılında GNSS sistemlerinden olan Global Konumlama Sistemleri (GPS) yardımı ile olmuştur. GPS sisteminin, elektronik izlemeye entegre olmasından sonra ise gerçek zamanlı izleme kullanımı artan bir grafik göstermiştir[8]. Gerçek zamanlı takip, temel olarak üç varyasyonda kullanılmaktadır. Belirlenen yer, bölge veya başka bir kişinin bulunduğu yere gidilmemesi için gerçek zamanlı izleme, belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmemesi için gerçek zamanlı izleme ve belirlenen konutun terk edilmesinin önüne geçmek için gerçek zamanlı izleme varyasyonlarıdır. Burada hükümlünün durumuna göre izleme kayıtlarının incelenmesi ise dakikalık, saatlik, günlük veya haftalık olarak farklılık göstermektedir[9]. Sistemin genel mimarisi Şekil 2’ de verilmiştir. Şekil 2. Gerçek Zamanlı GPS İzleme Bileşenleri [10] Günümüzde yaygın olarak kullanılan navigasyon sistemlerinde kullanıcıların açık alanlardaki konumu Küresel Konum Belirleme Sistemleri (Global Navigation Satellite Systems - GNSS) ile sağlanmaktadır[11]. Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılan Global Positioning System (GPS), Rusya Federasyonu tarafından kullanılan Russian Federation’s Global Orbiting Navigation Satellite System (GLONASS) ve önümüzdeki yıllarda kullanıma girmesi beklenen Avrupa Birliği’nin 215 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services projesi olan GALILEO küresel konum belirleme sistemlerine örnektir. GNSS ile elektronik izlemeyi, aktif, pasif ve hibrit olmak üzere üçe ayırabiliriz. Mobil hatlar, internet ve wifi ile birlikte gerçekleştirilen izlemelere aktif izlemeler olarak adlandırılmaktadır. Konum bilgilerinin gün boyunca elektronik izleme cihazında saklanıp, gün sonunda topladığı bilgileri evde kurulu ev cihazı aracılığıyla merkeze gönderen sistemlere ise pasif sistem denilmektedir. Hibrit sistemler, aktif ve pasif sistemlerinin birlikte kullanıldığı sistemlerdir. Günümüzde Hibrit sistemleri en çok tercih edilen sistemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Açık alanlarda kullanabilen GNSS sistemlerinin, kapalı alanlarda doğrudan kullanılması mümkün değildir. Dolayısı ile bina içlerinde de çalışabilecek etkin konum belirleme sistemlerine ihtiyaç vardır. İç mekanlara yönelik kullanabilecek teknolojiler; Radio-frequency Identification (RFID), Bluetooth, Wi-Fi, Ultrasound, Infrared gibi teknolojilerdir. Avantajları ve doğruluğu göz önüne alındığında söz konusu yöntemler içerisinde RFID teknolojisi öne çıkmaktadır[11]. Elektronik izlemede sık kullanılan ve tercih edilen yöntemlerin başında da Wi-Fi ve RFID gelmektedir. Kullanılan cihazlara; tek parçadan oluşan genellikle uydu takip ve radyo frekansı kullanan bileklik, iki parçadan oluşan uydu takip destekli cihazlar, telefon hatları üzerinden iletişime geçebilen, radyo frekanslarını kullanabilen ev ünitesi cihazları, alkol durumunu kontrol eden alkol durumunu izleyen cihazlar ve biyometrik özellikli ses doğrulama cihazları örnek gösterilebilir. Bu cihazlara genellikle elektronik bileklik veya elektronik kelepçe denmektedir. Elektronik bileklik, takıldıktan sonra çıkarılmaya ve ısıya duyarlı bilekliktir. El veya ayaklara takılmaktadır. Vücut ısısı değişikliğinde veya olası farklı durumlarda alarm vermektedir. Bu bilekliklerde mekânsal bilgileri alıp depolayan GNSS alıcıları mevcuttur. Bu alıcılar genellikle bilekliğin içinde olup radyo frekans (RF) teknolojisi, Wi-Fi veya telefon hatlarıyla gerçek zamanlı bilgileri farklı zamanlarda izleme merkezine gönderebilmektedir. Elektronik bilekliklerin bataryalarının şarj üniteleri genelde ev ortamında sabit olup, GNSS alıcısını ve bilekliği şarj etmek için kullanılmaktadır. Bazı şarj ünitelerinde bileklikten aldığı bilgileri İzleme Merkezi’ne göndermek üzere sabit telefon hat bağlantıları da mevcuttur[10]. Elektronik izlemede kullanılan yazılımlar vaka kontrollerinde ve haritalamada kullanılmaktadır. Elektronik olarak gelen konum bilgilerini haritalamak için kullanılırlar. Ayrıca vaka yönetiminde kişilerin bilgilerine ulaşmak ve profillerini görüntülerler. Elektronik İzleme’de yazılım kısmı en az donanım kısmı kadar etkilidir ve önemlidir. Bunun yanında bütün süreçlerin yürütüldüğü ve işlendiği merkezlere Elektronik İzleme Merkezleri adı verilmektedir[10]. 3. ELEKTRONİK İZLEME KULLANIM ALANLARI Konutun terk edilmesinin yasaklanması, genellikle radyo frekansları destekli ev ünitesi cihazlarıyla gerçekleştirilmektedir. Ev ünitesi ile kişiye takılan verici cihaz birbirleriyle iletişime geçerek doğrulama yapmaktadır. Konutun dışına çıkılması durumunda ev ünitesi bağlanan mobil veya sabit hat ile izleme merkezi adını verdiğimiz kontrollerin yerine getirildiği merkeze bilgi verir ve doğrulama gerekirse önlemler alınır. Bir diğer durum belirlenen yer veya bölgeye gidilmesinin engellenmesidir. Burada suç işlemeye veya yönelmeye etkisi olabilecek yerlere gitmekten yasaklamak anlamına gelen, özellikle mağdurların korunmasını amaçlayan bu durumda çift parçalı uydu destekli cihazlar kullanılmaktadır. Bir parçası mağdurda bir diğer parçası esas izlenmesi gereken hükümlü kişide olur. Eğer hükümlü yasaklanan bölgeye veya mağdura yaklaşması durumunda hükümlüde takılı cihaz önce uyarı yapar ve izleme merkezine ve mağdura bilgi verir. Belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmesinin yasaklanması durumunda çoğunlukla tek parçalı uydu takip cihazları kullanılır. Suçun tekrarını önlemek amacını taşımaktadır. Kişiye takılan cihaz, izleme merkezindeki gözetmenlere sürekli bilgi akışı sağlar. Bir diğer durum ise alkol kullanımının yasaklanması durumudur. Alkol kontrol cihazı alkol kullanımını ölçmektedir ve çoğunlukla alkol kullanım cihazı ev ünitesi ile radyo frekans yöntemiyle eşleşme halinde olup, bilgileri ev ünitesi yardımıyla izleme merkezine gönderir. 216 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Bunların haricinde ülkemizde kullanılmayan biyometrik doğrulama yöntemi vardır. Bu yöntemde kişilerin telefon hattından daha önce verdiği ses kaydı doğrultusunda o saatlerde evde olup olmadığını denetlemek üzerine kuruludur. 4. TÜRKİYE’DE ELEKTRONİK İZLEME Elektronik izleme programını ilk uygulayan ülke daha önce bahsedildiği gibi 1983 yılında Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Avrupa’da ise Birleşik Krallık, 1989 yılında Elektronik İzleme programını yürürlüğe koymuştur. Bu iki ülke elektronik izleme konusunda söz sahibi konumundadırlar. Bu ülkeleri takiben 1990’lı yılların başında Kanada, Avusturalya, İsveç, Hollanda ve Yeni Zellanda’da diğer ülkelerin gerisinde kalmakla beraber benzer çalışmalara yer vermeye başlamışlardır. 2000’li yıllarda Belçika, İskoçya, İsviçre, Avusturya, Bulgaristan, İrlanda, Macaristan, Norveç ve Portekiz gibi pek çok ülke elektronik izleme programını faaliyete geçirmiştir [12]. Türkiye’de 11.04.2012 tarihinde 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanununda yapılan ekleme ile şüpheli, sanık ve hükümlülerin izlenmesi, gözetimi ve denetiminde elektronik cihazların kullanılabileceği belirtilmiştir. Denetimli Serbestlik Hizmetleri kanununda yapılan değişikliği takiben Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği de değiştirilmiştir. Mevcut mevzuatta yer alan dört karar türünün elektronik izleme yöntemleriyle denetlenmesi mümkündür[13]. Bunlar; • • • • Konutun terk edilmesinin yasaklanmasına ilişkin kararlar, Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme şeklinde verilen kararlar, Belirli bir yerleşim bölgesinin terk edilmesinin yasaklanmasına ilişkin kararlar, Alkol kullanımının yasaklanmasına ilişkin kararlardır. Ülkemizde hükümlülerin elektronik kelepçe ile izlenmesine fiili olarak 2012 tarihinde başlanılmıştır. Ülke çapında mevcut 131 adet denetimli serbestlik müdürlüğünde izleme ve denetim ekipleri olası bir ihlal durumunun tespiti ve gerekli uyarıların yapılmasından sorumludur. Ayrıca bu ekipler elektronik kelepçenin takılması, sökülmesi ve ev ünitesinin kurulmasından da sorumludurlar [13]. Ülkemizde 2016 yılı Ocak ayı itibariyle, toplamda 14.749 kişinin elektronik izleme takibi tamamlanmış, 2.492 kişinin anlık olarak takibi yapılmaktadır[14]. Elektronik İzleme takibinin ülkemizde başladığı 2012 yılında, Avrupa ülkelerinden Avusturya’da 202 kişi, Belçika’da 992 kişi, Finlandiya’da 172 kişi, Fransa’da 9105 kişi, Lüksemburg’da 33 kişi, Hollanda’da 196 kişi, Sırbistan’da 287 kişi ve İspanya’da 2065 kişi elektronik izleme yapılmıştır[15]. 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Elektronik izleme, gelişmiş ülkelerin; sosyal, ekonomik ve hukuki işleyişlerine ve buna bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal süreçlere etkisi son derece fazla olan ancak ülkemizde pek fazla bilinmeyen ve kabul görmeyen bir alan olarak değerlendirilmektedir. Ülkemizde elektronik izleme kullanım düzeyleri yükseliş eğilimdedir. Büyük oranda ekonomik fayda sağlamasının yanında insanların hükümlülük süreçlerinde sosyal hayatlarına denetimli serbestlik süreci ile devam edebilmeleri, süreç sonrasında topluma uyum ve entegrasyon süresince oldukça fazla yarar sağlayacağı düşünülen bu tür uygulamaların, gelişmiş ülkelerdekine benzer olarak ülkemizde de genişleyerek yaygınlaştırılması beklenmektedir. Ancak toplumun konuya olan algısı ve değerlerinin bu gelişim sürecinde göz ardı edilmemesi gereklidir. Toplumsal algının süreç içerisinde geliştirilebilmesi için farklı kaynaklar ayrılmalı ve ünlü sanatçı veya politikacıların sistemi tanıtmaları gibi yöntemler izlenmelidir. Hapishanelerin doluluk oranlarının azaltılması ve hapishanelerdeki yaşam standartlarının iyileştirilebilmesi elektronik izleme uygulamalarının kullanımı karşısındaki güçlüklerin ivedilikle tespit edilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması gereklidir. Denetimli serbestlik uygulamasının bir parçası olarak aynı suçu tekrarlama eğilimini ölçmek için elektronik izleme sistemlerinden yararlanılması başka bir öneri olarak değerlendirilmelidir. Konu ile ilgili çalışmalar özendirilmeli ve desteklenmelidir. 217 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services KAYNAKÇA Recommendation CM/Rec(2014)4 of the Committee of Ministers to member States on electronic monitoring (Adopted by the Committee of Ministers on 19 February 2014, at the 1192nd meeting of the Ministers’ Deputies) Keeping Track of Electronic Monitoring, (Oct. 1999). USA National Law Enforcement and Corrections Technology Center. Schwitzgebel R. K., Hurd W. S.,, (Nov. 1969) Behavioral Supervision System With Wrist Carried Transceiver, Patent Number:3,478,344, United States Patent and Trademark Office. Nellis, M. (1991). The electronic monitoring of offenders in England and Wales. British Journal of Criminology, 31(2), 165-185. Gomme, I. M. (1995) From big house to big brother: Confinement in the future. N. Larsen, Ed., The Canadian Criminal Justice System (pp.489-516). Toronto: Canadian Scholars’ Press Ball, R. A., Huff, C. R., Lilly, J. R. (1988), House Arrest and Correctional Policy: Doing Time at Home. New York: Sage. Renzema, M., & Skelton, D. T. (1990). Use of electronic monitoring in the United States: 1989 update. US Department of Justice, Office of Justice Programs, National Institute of Justice. Renzema, M., & Mayo-Wilson, E. (2005). Can electronic monitoring reduce crime for moderate to high-risk offenders?. Journal of Experimental Criminology, 1(2), 215-237. Electroinc Tagging (PSE) And Mobile Electronic Tagging (PSEM) Devices, (Version 1.0 of Dec. 2011). G4S Monitoring Technologies LTD. Brown T. M. L., McCabe S. A., Wellford C. (June 2007) Global Positioning System (GPS) Technology for Community Supervision: Lessons Learned. USA National Institute of Justice Demiral, E., Karaş, İ. R., & Turan, M. K. (2013). RFID Sistemleri ile Konum Belirleme Uygulamaları. TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, 14, 14-17. Wennerberg I., Pinto S. (2009) Summary of Questionnaires. CEP Electronic Monitoring Conference 2009. Adalet Bakanlığı (2016). Elektronik İzleme Erişim tarihi: 01 Ocak 2016, http://www.cte.adalet.gov.tr Adalet Bakanlığı, (2016). Elektronik İzleme Erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cte.adalet.gov.tr/menudekiler/haberler/2016-01-8/metin.asp Aebi, M., Delgrande, N. and Marguet Y., [2014] Council of Europe Annual Statistics SPACE II: Non-custodial sanctions and measures served in 2009 –Strasbourg: Council of Europe 218 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ELECTRONIC MONITORING TECHNOLOGIES AND REHABILITATIVE POTENTIAL Prof. Dr. Yusuf Öztürk San Diego State University Electrical and Computer Enginereering yozturk@mail.sdsu.edu INTRODUCTION Electronic monitoring was inspired from a science fiction character not long ago and was considered as a thing of science fiction until technological advances caught up with science fiction and a New Mexico Judge commissioned the first electronic tagging system in 1983. Judge Jack Love, a New Mexico district court judge, was inspired from a device worn by Spiderman on his wrist in a 1977 comic strip where spiderman was being tracked by a wrist worn device. He persuaded a computer salesman, Michael Goss, to develop a similar device in 1983 and commissioned first five electronic tags to monitor offenders in Albuquerque, New Mexico[1]. In 1984, the National Institute of Justice (NIJ) concluded that the electronic tagging device was legally acceptable and cost-effective as an alternative to imprisonment. Shortly thereafter, a second electronic cuff was developed by Thomas Moody in Florida where twelve offenders were monitored over a six month period. In 1987, twenty one states had electronic monitoring programs [2]. In 2006, an estimated 130,000 units were deployed daily in the United States. The rest of the world simply followed and adapted this alternative as a cost effective alternative to incarceration for certain offenders and continuous monitoring of others. The first Electronic Monitoring Systems utilized short range radio frequency technology for detecting the presence of an offender within the radio transmission range of a base station [3-6]. The offender would wear a tamper proof ankle bracelet emitting a radio wave that is detected by the base station. The base station installed in the place of residence of the offender would place a call on a dedicated telephone line to report disobedience of the offender if the offender was not detected within the radio range of the base station. Monitoring systems that are based on this simple concept are still in use in many places. They are well suited to monitor the offender’s compliance with their home detention curfew order. Home detention via electronic monitoring is a widely adapted low cost form of punishment which was a time-consuming and expensive task for law enforcement personnel to enforce prior to adaptation of electronic tags [3-6]. The developments in cellular phone and GPS technologies enabled a second wave of electronic devices where the curfew was not limited to a person’s home or workplace [7-9]. This technological advance enabled 24 hours of continuous monitoring while the offender is allowed a limited freedom of mobility. This development did not only enable containing an offender within a particular geographical location but also enable to add time of presence as a new dimension to the curfew by allowing the law enforcement to specify inclusion zones to contain an offender within certain hours. The technology also allowed law enforcement officers to specify exclusion zones thus keeping the offender out of certain areas within certain times. This technology has been in increasing use rapidly replacing the first generation electronic monitoring solutions in many parts of the world. In addition to being used for home incarceration or twenty four hour monitoring of sex offenders, GPS and RF based systems are also used today in covert tracking of gang members, drug dealers and other offenders by law enforcement authorities with the permission of a court. In many applications, the law enforcement is not only interested in locating the offender but also determining who is around the offender. When an offender is in a particular location or who is or has been in the same location at the same time with this offender. A court with jurisdiction over a criminal matter, upon a good cause belief that harm to, or intimidation or dissuasion of, a victim or witness has occurred or is reasonably likely to occur, may issue specified orders including an order protecting victims of violent crime from all contact by the defendant, or contact, with the intent to annoy, harass, threaten, or commit acts of violence, by the defendant. The court issuing the protective or restraining order may require electronic monitoring of the victim and offender jointly to prohibit the offender to contact or approach 219 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services the victim. Domestic violence cases today constitute a major portion of electronic restraining orders where a potentially abusive family member or a former family member is restrained from contacting the victim. The third wave of electronic monitoring devices incorporated drug and alcohol sensors to enforce drug and alcohol restrictions placed on the offenders by the order of the court [10]. These sensors can detect chemicals via transdermal measurements throughout the day. The sensors are designed to convert the alcohol in the perspiration of the subject into an electrical current, the strength of which is indicative of alcohol concentration in blood [10]. Anti-tamper features are in place to disable attempts such as placing a flat layer of insulation between the skin and the device to block skin contact with the sensor to avoid detection of alcohol in blood. Both the alcohol sensor and the GPS based monitoring device provide 24-hour location-based data on the person’s whereabouts and whether the person consumed alcohol. They call in if there are any violations of either protocol. National Highway Traffic Safety Administration published a favorable report on the use of electronic monitoring of driving under influence (DUI) offenders, with lower recidivism rates and less cost compared to jail. SCRAM is a widely deployed transdermal alcohol detection sensor developed by scram systems for continuous alcohol monitoring1 and WrisTAS (WristTransdermal Alcohol Sensor) is a research prototype available from Giner corporation 2 for research studies where it is important to objectively track patterns of drinking. The major drawback of this technology is that it is not specific to ethyl alcohol, the type of alcohol that is consumed by people3. Several other types of alcohol exposure may be reported as a possible drinking event. Isopropyl alcohol, for example, is an alcohol commonly found in cleaning products. Methanol alcohol is the primary ingredient in the fuel burned by engines. Cetyl alcohol is found in many body washes. All of these alcohols, and others, will be detected by transdermal alcohol monitoring sensors. Although it seems to be an important weakness in technology at first, false alcohol consumption alerts can be reduced by making use of data engineering incorporating average rates at which people’s blood alcohol level rises and falls when taking alcohol into the decision process. EMERGING SENSOR TECHNOLOGIES AND REHABILITATION Electronic monitoring technologies are still in its infancy. The emphasis has been in monitoring the whereabouts of the offenders to date. The technological advances in sensor technologies will open up new opportunities in monitoring physiological and psychological state of the offender. Consumer bioinformatics devices are now used by many to track various health and lifestyle indicators such as exercise, heart rate, blood oxygen level, galvanic skin temperature, blood pressure etc[11]. Some of these devices offer social networking among friends and family to encourage life style changes by gamification and various other incentives. The data logged by the device is made available to the user for monitoring his progress in form of easy to read diagrams and tables. We believe the developments in physiological and psychological sensors will find its way into electronic monitoring and will open up a new path for rehabilitation of offenders. They will also allow monitoring the progress of rehabilitation. One might argue that the physiological sensors may be intrusive to the lifestyle of the offender and may find some resistance. However if the physiological data is directly available to the offender possibly by pairing with the offender’s cell phone or through EM servers, offender may use the data for behavior modification. Many of us today provide our continuous physiological data to fitbit, basis, google and similar service providers in return for reports of our health and in some cases communicate our successes in lifestyle changes to our social network. The question we must ask ourselves now is: What incentives do we need to offer to offenders to volunteer their physiological measurement values? This data may provide very valuable information regarding the sleep patterns, restlessness, heart rate, anxiety, and blood pressure of the offender and can be utilized to monitor chronic conditions or respond to emergencies. If a positive reinforcement protocol can be developed to offer incentives to the offender, he/she may be persuaded to adapt changes to his lifestyle. In addition to commonly used physiological sensor solutions that can be used for providing information about an offender’s life style and vital signs, Electroencephalogram is emerging as a nonconventional sensor for monitoring various 1 2 3 220 http://www.scramsystems.com/index/scram/continuous-alcohol-monitoring http://www.ginerinc.com/products.php?a=W http://michigancriminalattorney.com/scram-tether-works/ Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 brain related conditions such as concentration level, anxiety, restlessness, and anger [12-13]. Some of these conditions such as anger or anxiety may lead to crime unless an intervention takes place by momentary assessment of the psychological state of the offender [13-15]. Biofeedback is a technique in which people are trained to improve their health by learning to control certain internal bodily processes that normally occur involuntarily [14-15]. Various studies in the past have shown usefulness of Alfa electroencephalographic (EEG) biofeedback in the alleviation of anxiety symptoms [1517]. Recent studies in biofeedback also recognizes possible applications of neurofeedback in various areas of offender treatment including domestic violence, various other forms of violent and anti-social behavior, certain forms of sexually abusive behavior, and criminal behavior of an obsessive–compulsive nature[18]. Neurofeedback is still a relatively new subject of research, therefore more research is needed to uncover how and if neurofeedback can be used as a rehabilitative tool providing the offenders a feedback mechanism for behavior modification or treatment of certain symptoms. More research is needed to explore mechanisms where neurofeedback will be accepted by offenders’ specifically first time offenders at an early age. DATA ENGINEERING AND REHABILITATION The electronic monitoring deployments to date are mostly influenced by prison crowdedness and cost of incarceration. The core strategy for use of electronic monitoring of offenders is aimed for monitoring offender compliance and rigorous rule enforcement with threats of incarceration, seeking to deter offenders from committing violations by reinforcing expectations that violations will result in incarceration or other sanctions. Data engineering has been in use for monitoring the compliance of the offender and associating or disassociating from other crimes that may have been committed in their locality. The location data collected from offenders can be analyzed to place and offender in a crime scene or else. An offender making a daily habit of passing by a school or spending time at a school bus station can be detected via data analytics. The periodic or sporadic moves in an offender’s daily life may lead to interventions that will prevent another offense by this offender. Offenders are supervised in communities, they are with and supported by families and friends. Families and ultimately communities can benefit from the successful reentry and prosocial engagement of offenders in the community. However, communities, families, and friends can also act as channels for continued offending. A socio-ecological analysis can provide new insights into the interaction between community characteristics and the success of offenders under community supervision. Results from data analytics can help correction officials in setting effective guidelines for program participation, offender supervision, and community development. The data analytics has much to offer for studying offender dynamics and their interactions with family, friends and society they are released to. Data analytics has been used in [19] to study the effectiveness of electronic monitoring by monitoring social interactions between an offender and the community in which the offender is living. The socio-economic structure and culture of the society in which offender is monitored are of importance, although data analytics tools and methods can be imported and shared the results and achievements in one culture is not necessarily an indication of the same results in another culture. Can we study and model the lifestyle of offenders and their socio-economic interactions with society to understand why some offenders are reoffending and returning to prison while others are able to rehabilitate themselves. What is common or different in the daily life of two or more offenders released from prison? Is there also space for a rehabilitation approach that involves supportive casework and the provision of programming and services, aiming to reduce reoffending and supervision violations by effecting change in offender criminal disposition? CONCLUSION This paper reviews state of the art in electronic monitoring and suggests biofeedback and data analytics as potential tools for rehabilitation of offenders in electronic monitoring program. We strongly believe in the potential of this technology in rehabilitation of offenders if we can make use of self-determination theory. We also conclude that much research is needed in both data analytics and neurofeedback to be able to explore full potential of electronic monitoring for rehabilitation of serious offenders. 221 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services REFERENCES Burrell, William D., and Robert S. Gable. “From BF Skinner to Spiderman to Martha Stewart: The past, present and future of electronic monitoring of offenders.” Journal of Offender Rehabilitation 46.3-4 (2008): 101-118. Gable, Ralph Kirkland, and Robert S. Gable. “Electronic monitoring: Positive intervention strategies.” Fed. Probation 69 (2005): 21. Maxfield, M.G. & Baumer, T.L. 1990, “Homedetention with electronic monitoring:Comparing pre-trial and post-conviction programs”, Crime &Delinquency, vol. 36, no. 4, pp. 521–36. Brian K. Payne , “ Understanding Electronic Monitoring of Sex Offenders”, Corrections Compendium, Jan/Feb 2008; 33, 1; Criminal Justice Periodicals. Matt Black and Russell G. Smith, “Electronic Monitoring in the Criminal Justice System”, Australian Institute of Crimonology, trends and issues in crime and criminal justice, May 2003, ISSN 0817-8542 ISBN 0 642 53801 8. Ann H. Crowe, Linda Sydney, Pat Bancroft, and Beverly Lawrence, Offender Supervision With Electronic Technology: A User’s Guide (Lexington, KY: American Parole and Probation Association, 2002), 5. www.ncjrs.gov/pdffiles1/nij/ grants/197102.pdf Tracy M.L. Brown, Steven A. McCabe, and Charles Wellford, Global Positioning System (GPS) Technology for Community Supervision: Lessons Learned (Falls Church, VA: Center for Criminal Justice Technology, 2007), 2.25. Matthew DeMichele, Lezington Kentucky, “Offender Supervision with Electronic Technology, Community Corrections Resource[second edition], Bureau of Justice Assistance , U.S. Department of Justice. Brian McManus, William Bales, Karen Mann, Thomas Blomberg, Gerry Gaes, Kelle Barrick, Karla Dhungana , “A Quantitative and Qualitative Assessment of Electronic Monitoring”, http://www.criminologycenter.fsu.edu/p/electronic-monitoring.php Beau Kilmer, “The Future of DIRECT Surveillance: Drug and alcohol use Information from REmote and Continuous Testing,” Journal of Drug Policy Analysis, Vol. 1, Issue 1, Article 1 (2008): 2-3. For a more detailed description of how the SCRAM bracelet works, see the Alcohol Monitoring Systems (AMS) website, available at http://alcoholmonitoring. com/index/ scram/howscram-works Jones, Richard. “The Electronic Monitoring of Serious Offenders: Is There a Rehabilitative Potential?.” Monatsschrift für Kriminologie und Strafrechtsreform(2014). Moore, Norman C. “A review of EEG biofeedback treatment of anxiety disorders.” Clinical EEG and Neuroscience 31.1 (2000): 1-6. Hodgins S, De Brito SA, Chhabra P, Côté G. “Anxiety disorders among offenders with antisocial personality disorders: a distinct subtype?” , Can J Psychiatry. 2010 Dec;55(12):784-91. Konicar, Lilian, et al. “Brain self-regulation in criminal psychopaths.” Scientific reports 5 (2015). Yates, Aubrey J. Biofeedback and the modification of behavior. Springer Science & Business Media, 2012. Myers, Jane E., and J. Scott Young. “Brain wave biofeedback: Benefits of integrating neurofeedback in counseling.” Journal of Counseling & Development , 90.1 (2012): 20-28. Keune, Philipp M., et al. “Prefrontal brain asymmetry and aggression in imprisoned violent offenders.” Neuroscience letters 515.2 (2012): 191-195. Ron van Outsem, “ The applicability of neurofeedback in forensic psychotherapy: a literature review”, The Journal of Forensic Psychiatry & Psychology , Vol. 22, Iss. 2, 2011 Yuan, May, et al. “Geoshadow: Evaluating the Effectiveness of the ODOC’s Location-based Offender Monitoring System.” (2015). 222 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 NEXT-GENERATION PROBATIONARY MONITORING TECHNOLOGY: AN ANALYSIS Dr. Shannon Conley Firat University Department of Software Engineering shconley@syr.edu Prof. Dr. Asaf Varol Firat University Department of Software Engineering varol.asaf@gmail.com Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya Adiyaman University Department of Electrical and Electronics Engineering m.kaya@adiyaman.edu.tr The Harvard psychology students credited with inventing the first electronic monitoring device were testing out a concept to reward juvenile offenders for attending court approved activities such as school, job, etc.1 In the 1960s, the devices were created using army surplus supplies: “missile tracking equipment, portable transceivers, battery packs, and radio frequency relay stations.”2 The wearable devices were designed to “activate a relay station” when the offender entered an approved location/area. 2,3 The radio frequency location monitoring technology was introduced into the court system twenty years later in the 1980s only after a U.S. judge saw a watch used by a villain to track the location of the hero in a Spider-Man comic.4 And, instead of using the technology according to its original purpose (to positively reinforce good behavior), the court employed it for an entirely different/opposing criminal control concept: house arrest.1 Prior to the adoption of this technology, sentencing prisoners to remain at home for part of or the entire day entailed the employment of a trained person to constantly guard the offender at his or her home, and, in effect, was mostly reserved for the wealthy and/or high-profile prisoners.4 Receivers were installed in the non-violent offender’s home and wearable devices were made with material that could not be easily taken off.3 Thirty years later, this first generation technology still remains the most common type of electronic monitoring technology. 3 ELECTRONIC MONITORING: IN NEED OF A COMPLETE CONCEPTUAL OVERHAUL Although satellite tracking or second-generation electronic monitoring technology is steadily growing in popularity, the underlying goal remains the same: act as a substitute guard and deter criminal activity/enforcing boundaries through constant surveillance of an offender’s location.3 And, despite its long tenure and expanding popularity (electronic offender monitoring is projected to be a $6 billion industry by 2018),5 “the viability of EM surveillance” to serve as an effective house arrest tool to deter crımınal behavior and reduce recidivism still remains unsubstantiated.6 Unlike having an armed guard(s) following the offender around his or her house, location tracking has no way of providing parole officers knowledge of what types of activities are going on in the home. Recently, while under house arrest via a satellite ankle monitor, a US man was able to lure an underage woman to his home via Facebook and then rape, impregnate, and hold her hostage over a period of several weeks. His crimes went undetected throughout the duration of his house arrest sentence. 7 Furthermore, since the technology was not designed to restrain offenders to a particular area, prisoners are easily able to escape without the deterrent of immediate punishment. For instance, radio frequency devices can be removed with hardware tools such a bolt cutters and satellite devices can be left un-charged. (Researchers have even found that it’s possible for offenders to hack devices and to spoof/send parole officers fake GPS locations messages using a home223 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services made faraday cage, software defined radio, and open source software.)8 The number of breaches can be quite high. For instance, in New Zealand, the number of electronic monitoring breaches increased from 22.1% in 2012-2013 to 23.2% in 2014-2015.9 In the US, recent security breaches have left up to 16,000 offenders un-monitored for hours at a time.5 And, in many cases, either police officers did not arrive in time to recapture the escapee or failed to respond due to the high volume of such incidents. One estimate given by a California parole officer stated that it takes an average of 12 days to recapture the offender. 10 And, the news is filled with incidents where these offenders have gone on to commit brutal crimes such as rape or murder.9 Many offenders might even prefer a prison sentence or an armed guard enforcing their house arrest. This technology has given false alerts that offenders violated parole or the battery has failed to charge their batteries leading to extended or felony sentences.5 And, in some US districts, offenders are now being held financially responsible for the cost of their electronic monitoring sentences.5 Daily fees range from $5.00 to $25.00 not including installation fees, and can cost over $10,000 for a single offenders house arrest sentence.5 When the offender cannot pay, he or she may be sent to prison and then burden is shifted back to the tax payer/government. Although the average cost of electronic monitoring in the US ($6,000/year/person) is much less than the cost of a prison sentence ($26,000/year/person), it is still a substantial financial burden to either the tax paying public or the offender.11 Despite the issues outlined above, the continued use of location tracking based electronic monitoring to enforce house arrest in the US might be largely attributed to governmental lobbying by third party electronic monitoring contractors.5 The largest US electronic monitoring company, BI, was awarded a $372 million 5-year contract in 2009 by the government and is owned by a private prison company that has spent millions of dollars in lobbying and campaign donation over the past decade.12, 13 An improved electronic monitoring surveillance system is not light years or even financially out of reach. In fact, many parents and dog owners use more sophisticated technology to monitor their charges from a distance than parole officers using the latest electronic monitoring technology. (It is easy to see why you would not leave a child unsupervised at home and rely only GPS coordinates to decipher whether he or she is in harm’s way or misbehaving.) Options for monitoring children are endless and many of the software applications are cheap or even free. The options for parents to monitor their children via video and audio surveillance are numerous. For instance, presence is a free app in the iTunes store that can be used to transform old cell phones or tablets into a real time home motion detector. Along with live a view of the room, users receive video alerts when motion is detected. The app is also compatible with wireless sensors to monitor such things as the temperature, humidity, whether a door is open/shut, etc. within the home. 14 TheOneSpy product claims not only to allow parents to track the GPS location of a child via their cell phone, it also allows parents to operate camera and microphones at a distant, gain access to text messages, and tap phone calls. A yearlong subscription costs less than $150.15 And, parents can monitor and sensor all network traffic by purchasing a special parental control router such as Skydog ($149).16 Even with such readily available surveillance technologies, parents still must assume the responsibility of sifting through the data and knowing when and how to respond. Does the ability to remotely monitor what your toddler is doing in the mean that you can leave her or him at home alone? Likewise, is even the most advanced surveillance technology an adequate way to enforce house arrest if there are not enough employees to remotely monitor recorded activities or if police cannot respond immediately to security breaches? ELECTRONIC MONITORING: A RE-CONCEPTUALIZATION BASED ON CURRENT TECHNOLOGY According to the “Swift and Certain” paradigm, both constant surveillance and “swift and certain” punishment is needed “to deter crime” and reduce “incarceration and recidivism”.6 To design an electronic monitoring system based on these principles, the potential types of technology, their cost, and their levels of human involvement will be examined in the following sections Monitoring the Offender’s Mind (Literally Possible?) 224 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Complete surveillance would entail not only knowing the location of an offender, but also both what he or she is doing and what he or she is planning to do. With greater insight into the offender’s activities, the parole officer will have more information to assess an offender’s rehabilitation progress and potential for recidivism. Furthermore, such information is crucial to forestalling criminal behavior. To our knowledge, a brain decoding tool/real time mind reading tool does not exist (yet). However, it is an active area of research. Using fMRI technology, researchers are now developing techniques to decode brain waves. For instance, researchers have been able to reconstruct a video of what a person is looking at, albeit fuzzy, and also categorize a person’s dream.17 And, the judicially related applications of this technology are being explored such as determining if someone is lying, how reliable a particular memory is, and if a person has visited a particular location before.18,19 While such technology is being explored/in the meantime, there are many video, audio, device, and internet surveillance tools that can be used to monitor what an offender is doing and what he or she is planning to do. It might not be possible to read on offender’s mind, but the ability to read his or her text messages or listen to his or her phone calls is possible. And, as discussed in a later section, the rate limiting/prohibiting factor might not be the cost or lack of robustness of such technology, but issues related to managing the mass amount of generated data. Monitoring Offenders with a Virtual Eye Had there been a surveillance system to monitor who was entering and exiting the apartment of the man that managed to abduct and impregnate a minor while under electronic monitoring house arrest7, the crime might have been stopped much sooner or it might have deterred the offender from committing it altogether. Real time video surveillance technology is readily available from do-it yourself versions that can easily be assembled for under $200 to mid-range cameras such as the Full HD Day & Night Vandal-Proof Dome Network Camera that retails around $500 to high end technology such as the ELI-SN2-SP60, a solar powered, wireless 4G camera that cost around $5,000 plus $100+/month data plans.20,21,22 Many cameras also offer the option to record audio. In all three cases, real time monitoring is accomplished using IP cameras that require either local area network (LAN) or wide area network (WAN) access to transfer data to be stored or viewed. Can Virtual Eyes Get Cataracts? Vulnerabilities in Standard Video Surveillance Systems Although it is a prevalent surveillance technology, the reliance on the internet means that cameras are vulnerable to being hacked. 23 For example, hackers found an exploit in the built in web server of a $900 D-Link IP security camera to retrieve the admin password and perform all types of malicious activities such as rebooting it and accessing data.23 In a $1000+ IQInvision (commonly used in schools, by police, and businesses) camera, hackers were able to perform a command injection and access the admin area and take command of it.23 The hackers were able to demonstrate that with root access it is possible to freeze the admins video page with a static image so any new activity would remain undetected, while the hacker could still view the live video feed. 23 Since many security cameras use the same open source firmware, such vulnerabilities are wide spread. Additionally, since specific products are not usually listed in the bug releases, operators/admins should ensure firmware is up to date. (And, the product should never be used without changing default passwords.)23 There are privacy concerns regarding monitoring activity within an offender’s home via video surveillance. Even if permission is granted to continuously monitor an offender in all rooms of his or her home, it might prove difficult to justify if he or she lives with non-offenders. Video Surveillance Drones and Robotic Cameras One possible alternative might be the use of a drone or robotic eye to perform random video surveillance check-ins at an offender’s home. Currently, parole officers will occasionally and unexpectedly show up at an offender’s home. (The man who abducted the minor was subject to such visits, although the officer was unable to detect any unusual activity.7) If such a visit could have been performed more frequently and with a greater element of surprise, perhaps the criminal activity could have been identified. Additionally, the use of a drone would keep the police officer out of harm’s way. The 225 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services ideal parole officer check in drone would be remote operated from the comfort of an officer’s desk or even pre-programmed and not require manual operation at all. Video surveillance drones can cost anywhere from less than $100 to over a $1000. However, many of the commercially available drones only have a small battery life/limited flight time of under 30 minutes or less.24 One of the most popular drones on Amazon, the DJI Phantom 3, has price tag of around $1,600, uses GPS for navigation, offers 20 minutes of flying time, can be charged in the car, features live video streaming, and has a 2,000 feet line-of-sight.24 In the US, some police departments are now using a throwable, mobile robotic camera to inspect situations that could be too dangerous for a human. The commercial technology is rather cost-prohibitive with the Recon Scout selling for $9,000 and still requires the user to be close to the site.25 Wearable Devices: Seeing What the Offender Sees (Salvaging the Google Glass?) Another alternative to the static placement of surveillance cameras around the offender’s home are wearable video cameras. Next generation wearable electronic monitoring devices could both track the GPS location of a prisoner and provide visual and/or audio insight into his or her activities. A parole officer could surreptitiously check in on his or her ward and have the ability to see what he or she is viewing. Who are they messaging on Facebook? What conversations are they having and with whom? In the US, wearable cameras are already being deployed by police departments to monitor police officer behavior while they are on patrol. The footage is used by courts to determine if a police has acted illegally/abused a criminal. Police body cameras can be attached either on clothing or glasses, and have been purchased by departments for as little as $50 each. Although the cameras themselves are inexpensive storage is costing some police departments in the millions (ex. $2.6 million for storage and the extra staff needed to manage the video data), while other departments are paying from $20 to $100 /month/police officer for data management plans.26 It seems that many departments might be paying too much to the surveillance contractors. As a reference, Amazon offers its users unlimited cloud storage for only $60 a year.27 Apart from cost, another issue departments face is compliance. In situations where the footage is needed for examination, it has been discovered that the police officer failed to charge, turn on, or upload the footage. Obviously, this would be a major design consideration for a video offender electronic monitoring device. How to ensure offenders are not obscuring the screen, tampering with it, etc.? If police will not comply when it’s in their favor, the likelihood of an offender voluntarily complying is probably not high. Blurred Vision: The Big Data Bottleneck Regardless of how the footage is obtained, a major issue faced with video surveillance is how to handle such a large volume of data. Unlike traditional location monitoring (where the offender is either in his or her approved area or is not), detecting unusual activity could prove tedious for a parole officer. For instance, manually checking for unusual activity every time a person entered or exited a home or a motion was detected within a certain room would probably not be feasible. One option for monitoring the activity of an offender would be to outsource the job or use crowdsourcing. Perhaps alerts or video segments could be viewed and interpreted by workers on Amazon’s Mechanical Turk. Small tasks such as identifying drains in a series of road images can cost a business less than a dollar.28 Another option would be to employ analytics software to identify unusual activity. In the case of monitoring traffic going in and out of a house, a software program could be used or developed to identify when the offender left the home or when an unregistered or new person showed up at an offender’s door, and only then send an alert to the parole officer. It would be necessary to rigorously test such a system to determine if unusual activity could be detected accurately, consistently, and in a timely manner. One surveillance camera, simplicam, offers to provide facial recognition and identification of strangers and costs $199.99 for the camera and one year of recording services.29 Video surveillance analytic software is especially popular in the retail world. Stores are alerted when behavior associated with shoplifting is detected by the software. Footage is also used to analyze consumer behavior such as demographic analysis, foot traffic, and employee speed of service.30 Police departments in the US such as the NYPD and LAPD use Palantir’s software to make connections between data 226 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 sets. (In the US, the same software is also used by the CIA, DHS, NSA, FBI, the CDC, the Marine Corps, the Air Force, Special Operations Command, West Point, the Joint IED-defeat organization and Allies, the Recovery Accountability and Transparency Board and the National Center for Missing and Exploited Children.) “Users do not have to use SQL queries or employ engineers to write strings in order to search petabytes of data. Instead, natural language is used to query data and results are returned in real-time.”31 For the LAPD, it seems that the system cost over $400,000. According to Palantir’s website, the company offers a video analytics feature that allows “user to tag individuals and events within video data and associate those tags with information from other data sources.” 32 Hitachi Data Systems offers both a pre-built “end-to-end” video management solution designed to “to give law enforcement, emergency management and other security organizations greater situational awareness and the capacity to more effectively and efficiently extract insights from a broader range of data sources to ensure faster response times when a situation developed” and a predictive crime feature. Hitachi Visualization Predictive Crime Analytics (PCA) addon module uses “real-time event data captured from public safety systems and sensors with historical and contextual crime data from record management systems, social media and other sources” to assign threat levels for individual neighborhoods. 33 Price is upon request. An analytics system tailored for probation management could be built using commercial open source software such as Talend. With Talend, a real time data solution can be developed without the need for “complicated code” or “big data programming skills”. 34 For data analysis, software systems such as Planatir’s do not rely on single source of data such as real time video surveillance, but make use of various types of data such as criminal records, public records, etc. To effectively use or design such a system to monitor parolees in real-time, other sources of data aside from video or audio footage such as online activity, phone calls, SMS messages, etc could prove beneficial. Monitoring Offender’s Virtual Location When the first offenders were placed on electronic monitoring house arrest, the internet as we know it did not yet exist. In effect, the potential threat posed by a non-violent offender on house arrest was much less. And, with only the option of land line phone, it was much easier to monitor an offender’s communication with the outside world. Due to the development of these technologies/popularity of cybercrimes, both the offender’s physical and virtual/online location should be monitored. If the online activity of the man who used Facebook to rape/imprison/impregnate a minor while under house arrest had been monitored7, police might have been able to intervene and/or prevent the crime. Or, had the man known he was being monitored, he might have been deterred from committing the crime.Without implementing this type of surveillance or prohibiting the offender from online access, it’s easy to justify eliminating electric offender monitoring altogether as an outdated/inadequate criminal control/rehabilitation tool. Computer Monitoring Software, Network Monitoring, Commercial Spyware: a Trust Issue Many software programs exist that can be installed on an offender’s computer or phone to either monitor or restrict access. Securus Software’s OMS takes screenshots of an offender’s computer if he or she types certain keywords or phrases and then the image is uploaded to a server. 35 In the case of Securus, it is not compatible with Linux or Mac OS’s.36 It does not seem to be compatible with phone OS’s either. There are many flaws with such an approach. First, to be truly effective, the software must be installed on all devices an offender has access to. This would mean not only personal computer’s, but cell phones, tablets, etc. (Investigators recently discovered that PlayStation 4 gaming consoles were used to help plan the November 2015 Paris terrorist attack.37) To be manageable/cost effective, the software should be compatible with the offender’s operating system. Additionally, since the offender is not in solitary confinement, it would need to be installed on all of the devices he or she comes in contact with. And, even if you assume that the user will only use that one device, a computer can contain multiple permanent operating systems/or a different operating system can be booted using a liveUSB. The program would have to be installed on all of the computer’s OS’s and the assumption 227 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services would have to be made that he or she would not install a new OS or use a liveUSB. Even if an offender runs operating system with the software, an offender could still avoid monitoring. For instance, a firewall could be used to block connections to or from the monitoring server. Instead of using computer monitoring software, parole officers could conduct random checks either by accessing the offender’s device remotely or during a home visit. There are a variety of low-cost and free digital forensics tools available to gain inspect digital devices.38 Another approach is monitoring/sniffing all internet traffic on the offender’s home network. Again, the assumption would be made that the offender is exclusively using that network. Commercial mobile spyware is subject to the same limitations as the approaches described above, but has the possibility of monitoring both phone and internet activity. Mobile spyware suffers from compatibility issues, and iPhones typically have to be jail broken. Additionally, a phone internet connection is required. The type of data that can be retrieved includes SMS activity, GPS coordinates (sometimes the nearest cell phone towers as opposed to the actual location), pictures, videos, call logs, browser activity, email, and SIM card changes. With some spyware packages, it is possible for the monitoring party to remotely control certain phone functionality and take a picture, record video, record audio, view the screen, or wipe the phone.39 Commercial mobile spyware such as SpyBubble, FlexiSpy, MobiStealth, Mobile-Spy, and SpyEra are not cost prohibitive and requires a subscription. For instance, the premium package for FlexiSpy costs $149 for 12 months and the extreme package costs $349 for 12 months and offers features such as a password cracker and control of the audio and video recorders. 40 On the Outside Listening in: Intercepting Mobile Phone Calls and Data An alternative way of monitoring an offender’s mobile activities without installing an application could be the use of an IMSI catcher, commercially known as a Stingray. This spoofs a GMS tower and only works with GSM phones. (Turkcell, Vodafone and Avea are all GSM phone operators.) A do-it-yourself tower can be assembled for less than $2000, while the commercial products tend to cost over $100,000.41 Via this device, a man in the middle attack can be carried out to “identify an individual’s location, eavesdrop on conversations, and intercept and manipulate SMS messages from the victim’s phone.” When a mobile device connects to the spoofed tower, data can not only be captured but also passed on to the “the phone’s calls, SMS messages, and data on to a real tower”, so the person monitored is unaware of the attack. 42 The Importance of Diversifying Surveillance Strategies As internet surveillance tools increase in number and sophistication, so do the tools to counteract such efforts/ maintain internet anonymity and data privacy. As an example, IMSI catchers can de-crypt GSM data. However, this does not mean that the collected data will not be further encrypted by another cryptographic protocol such as SSL. For instance, Telegram, a messaging app, encrypts messages using keys only held by the participants and is purportedly being used as the go-to communication tool for terrorists.37 And, rather than communicate via voice calls, a device user can use encrypted voice over IP (VoIP) apps. It is also possible to encrypt voice calls, and companies are starting to offer phones designed for privacy. 43 For instance, Silent Circle’s Blackphone advertises anonymous web browsing and private communication.44 However, combined with the use of in-home video and audio surveillance to determine what devices the offender has access to, offender internet/communication monitoring approaches might be not be so difficult to implement and enforce. And, if it is possible for the surveillance cameras to detect and zoom in on device screens, these software tools might not be needed at all. Otherwise, if you trust that an offender will access the internet only through one device, then why not trust that he or she will no longer transgress the law? RE-THINKING THE HOME PRISON: TECHNOLOGY TO REHABILITATE AS OPPOSED TO INCARCERATE? Unfortunately, even if a parole officer is immediately alerted that criminal behavior is being displayed, the response time will be delayed by the time it takes for the police to arrive at the offender’s home. In the meantime, a victim could be raped or murdered or an identity stolen and sold on the dark net. The technology to turn a home into a prison would require more than just surveillance. And, there seems to be little discussion regarding surrounding residential homes 228 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 with armed robotic guards. Therefore, his or her behavior should be carefully and constantly scrutinized for warning signs regarding relapses. Perhaps, surveillance activity could also be used to positively reinforce good behavior and help eradicate (as the original inventors of electronic monitoring intended).1 For instance, if the parole officer observes that the offender is no longer associating with former gang members and instead focusing on researching job opportunities, then he or she could reduce the offender’s electronic monitoring sentence. Or, if the parole officer observes an offender looking at gang-related material online, he or she could request that the offender attend counseling sessions or a support group. Or, even request that the offender be placed back in jail. Additionally, applications could be developed to occupy the offender’s time with educational/positive activities such as taking e-learning courses or reading/watching self-motivational or spiritual e-material. Electronic monitoring should be used as a trial period to assess an offender’s ability/motivation to re-enter society as a law abiding citizen. Otherwise, if the offender’s motivation for not committing a crime is constant surveillance and the threat of a swift and certain punishment, what will deter an offender from recidivism once his or her electronic monitoring/surveillance sentence ends? REFERENCES 1 http://www.npr.org/2014/05/22/314874232/the-history-of-electronic-monitoring-devices (The Evolution Of Electronic Monitoring Devices, Emma Anderson; 22.11.2015). 2 Robert S. Gable, “Left to Their Own Devices: Should Manufacturers of Offender Monitoring Equipment Be Liable for Design Defect.” U. Ill. JL Tech. & Pol’y, (2009), pages. 333. 3 http://www.coe.int/t/dghl/standardsetting/cdpc/CDPC%20documents/PC-CP%20%282012%29%207rev2%20 Scope%20and%20Definitions%2025%20Electronic%20Monitoring%2016%2010%2012.pdf (Scope and Definitions Electronic Monitoring, Mike Nellis, Dominik Lehner; 22.11.2015). 4 Richard G. Fox, “Dr. Schwitzgebel’s machine revisited: Electronic monitoring of offenders.” Australian and New Zealand journal of criminology 20, no. 3, (1987), pages. 131-47. 5 http://www.truth-out.org/news/item/25232-the-spread-of-electronic-monitoring-no-quick-fix-for-mass-incarceration (The Spread of Electronic Monitoring: No Quick Fix for Mass Incarceration, James Kilgore; 22.11.2015) 6 Molly Carney, “Correction through Omniscience: Electronic Monitoring and the Escalation of Crime Control.” Wash. UJL & Pol’y 40, (2012), pages. 279. 7 http://fox2now.com/2015/10/17/man-wearing-gps-ankle-bracelet-rapes-impregnates-and-imprisons-girl-police/ (CNN WIRES; 22.11.2015) 8 http://motherboard.vice.com/read/how-hackers-could-get-out-of-house-arrest (How Hackers Could Get Out of House Arrest, Lorenzo Franceschi-Bicchierai; 22.11.2015) 9 http://www.stuff.co.nz/national/crime/70877716/figures-show-thousands-of-offenders-breaching-electronic-monitoring (Figures show thousands of offenders breaching electronic monitoring, Chloe Winter; 22.11.2015) 10 http://www.nbclosangeles.com/news/local/More-California-Sex-Offenders-Going-Missing-Under-New-Law-196205241.html () 11 http://www.slate.com/articles/news_and_politics/explainer/2009/01/youre_grounded.html (You’re Grounded! How do you qualify for house arrest, Juliet Lapidos; 22.11.2015) 12 http://www.sfbg.com/politics/2010/03/16/who-profits-ices-electronic-monitoring-anklets-0 (Who profits from ICE’s electronic monitoring anklets?, Sarah Phelan; 22.11.2015) 13 https://www.washingtonpost.com/posteverything/wp/2015/04/28/how-for-profit-prisons-have-become-the-biggest-lobby-no-one-is-talking-about/ (How for-profit prisons have become the biggest lobby no one is talking about, Michael Cohen; 22.11.2015) 14 https://itunes.apple.com/us/app/presence-by-people-power-smarthome/id618598211?mt=8 (22.11.2015) 15 https://www.theonespy.com/iphone-spy-software/iphone-packages/ (22.11.2015) 16 http://www.pcmag.com/article2/0,2817,2427345,00.asp (22.11.2015) 17 http://www.pcmag.com/slideshow/story/323668/10-mind-reading-tech-projects-that-might-freak-you-out (10 229 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services Mind-Reading Tech Projects That Might Freak You Out, Chandra Steele; 22.11.2015) 18 Elena Rusconi and Timothy Mitchener-Nissen. “Prospects of Functional Magnetic Resonance Imaging as Lie Detector.” Frontiers in Human Neuroscience 7, (2013), pages. 594. 19 https://www.bccn-berlin.de/People/home/?contentId=661 (Bernstein Center for Computational Neuroscience Berlin, John Dylan-Haynes; 22.11.2015) 20 http://www.pcworld.com/article/131813/article.html (Do-It-Yourself Surveillance Protects Home or Business, Kirk Steers; 22.11.2015) 21 http://www.dlink.com/uk/en/business-solutions/ip-surveillance/business-ip-cameras/dome-cameras/dcs-6210outdoor-hd-poe-day-night-vandal-resistant-fixed-dome-camera-with-ir-led (22.11.2015) 22 http://www.securitycameraking.com/solar-powered-wireless-4g-cellular-60416-prd1.html (22.11.2015) 23 https://www.youtube.com/watch?v=B8DjTcANBx0 (Black Hat 2013 - Exploiting Network Surveillance Cameras Like a Hollywood Hacker; 22.11.2015) 24 http://heavy.com/tech/2014/10/rc-best-drones-for-sale-aerial-photography-camera-surveillance-unmanned-aerial-systems-helicopters-remote-quadcopter/ (Top 6 Best Drones For Sale: The Heavy Power List, Bobby Bernstein; 22.11.2015) 25 http://www.computerworld.com/article/2501178/government-it/cool-cop-tech--5-new-technologies-helping-police-fight-crime.html (Cool cop tech: 5 new technologies helping police fight crime , Todd R. Weiss; 22.11.2015) 26 https://www.policeone.com/police-products/body-cameras/articles/8243271-For-police-body-cameras-big-costs-loom-in-storage/ (For police body cameras, big costs loom in storage, Brian Bakst, Ryan J. Foley ; 22.11.2015) 27 http://www.wired.com/2015/03/amazon-unlimited-everything-cloud-storage/ (Amazon’s New Unlimited Cloud Storage Is Absurdly Cheap, Brian Barrett; 22.11.2015) 28 http://www.cnet.com/news/amazons-mechanical-turk-lets-you-make-sort-of/ (Amazon’s Mechanical Turk lets you make $$$, sort of, Elinor Mills; 22.11.2015) 29 http://buy.simplicam.com/cart (22.11.2015) 30 http://streetfightmag.com/2014/05/13/5-platforms-that-gather-in-store-analytics-from-surveillance-footage/ (5 Platforms That Gather In-Store Analytics from Surveillance Footage, Stephanie Miles; 22.11.2015) 31 http://techcrunch.com/2015/01/11/leaked-palantir-doc-reveals-uses-specific-functions-and-key-clients/ (Leaked Palantir Doc Reveals Uses, Specific Functions And Key Clients, Matt Burns; 22.11.2015) 32 https://www.palantir.com (22.11.2015) 33 https://www.hds.com/corporate/press-analyst-center/press-releases/2015/gl150928.html (Hitachi Data Systems Unveils New Advancements In Predictive Policing To Support Safer, Smarter Societies; 22.11.2015) 34 https://www.talend.com (22.11.2015) 35http://www.researchgate.net/profile/Ian_Elliott2/publication/272565973_PA_Board_of_Probation_and_Parole_offender_management_software_pilot_Feasibility_evaluation_report/links/54e92a430cf2f7aa4d53223a.pdf (Pennsylvania Board of Probation and Parole Offender Management Software Pilot: Feasibility Evaluation Report, Ian A. Elliott, Gary Zajac; 22.10.2015) 36 Ian A. Elliot, Donald Findlater. “A Review of a ‘Managed Service’for the home computer use of Registered Sex Offenders.” Hampshire Constabulary & The Lucy Faithfull Foundation (2010). 37 http://resources.infosecinstitute.com/isil-terrorism-and-technology-a-dangerous-mix/ (ISIL, Terrorism and Technology: A Dangerous Mix; 22.10.2015) 38 https://www.sans.org/reading-room/whitepapers/incident/building-cost-forensics-workstation-895 (Building a Low Cost Forensics Workstation; 22.10.2015) 39 https://www.youtube.com/watch?v=HgJqhuMUVz4 ([DEFCON 20] Spy vs. Spy: Spying on Mobile Device Spyware; 22.10.2015) 230 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 40 http://www.flexispy.com/ 41 https://www.youtube.com/watch?v=xKihq1fClQg (Defcon 18 - Practical Cellphone Spying; 22.10.2015) 42 http://www.charontech.com/man_in_the_middle_article.html (22.10.2015) 43 http://worryandpeace.com/buzz/how-to-secure-your-phone-from-being-stung-/ (Mobile surveillance: how to stop your phone being ‘stung’, Stuart Houghton; 22.10.2015) 44 https://silentcircle.com/ (22.10.2015) 231 Denetimli Serbestlik ve Bilişim Hizmetleri Probation and Data Processing Services 232 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİKTE ÇOCUK VE ERGENLER 233 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System 234 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİ’NDE ÇOCUK SUÇLULUĞU VE SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARA YÖNELİK ONARICI ADALET PROGRAMLARI Doç. Dr. Abulfez Süleymanov Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü abulfaz.suleymanov@uskudar.edu.tr 1. GİRİŞ Günümüzde önemli toplumsal sorunların başında yer alan çocuk suçluluğu dünyanın birçok ülkesinde artış göstermekte ve ülkelerin sosyal yapılarını olumsuz manada etkilemektedir. Bu bağlamda sosyalist devlet anlayışından liberal ekonomiye geçiş süreci yaşayan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde çocuk suçluluk oranlarının artması, bağımsızlığın daha ilk evresinde bulunan bu devletler için geleceğe yönelik ciddi toplumsal problemleri bünyesinde bulundurmasından dolayı kaygı vericidir. Bu ülkelerde bir sosyal sorun olan çocuk suçluluğunun analizi bu açıdan önem taşımaktadır. Bildiri, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde çocuk suçluluğu olgusunu karşılaştırmalı olarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Literatür incelemesi niteliğindeki bu çalışmada çocuk suçluluğuna ilişkin kuramsal yaklaşımlar ele alınmakta, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan) istatistiksel verilerin karşılaştırması yoluyla çocuk suçluluğu düzeyleri tahlil edilmekte ve bu ülkelerde uygulanan onarıcı adalet programları konu edilmektedir. Suça İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar ve Türk Cumhuriyetleri’nde Suç Olgusunu Besleyen Toplumsal Nedenler Gelişmekte olan ülkelerde suç oranlarının artışı ve yeni suç türlerinin ortaya çıkışı konusunda ileri sürülen yaklaşımlar dört başlık altında ele alınabilir. Bu yaklaşımlardan ilki modernleşme perspektifi olarak ifade edilmektedir. Bu yaklaşım, toplumların geleneksel toplumdan modern topluma geçiş sürecinde meydana gelen hızlı ve köklü sosyal değişmelerin, sosyal normların zayıflamasına ve sosyal bütünleşme düzeyinin azalmasına yol açarak suçluluk koşullarını yarattığını ileri sürmektedir. Bir anlamda bu teze göre, modern değer ve normların yerleşik değerleri çözmesi sonucunda suç oranları artmaktadır. Değişim süreci ile birlikte zayıflayan toplumsal değer ve kurumların yerini henüz tam olarak yeni kurumların ve değerlerin alamaması, toplumsal yapıyı belirsizleştirmekte ve bireylerin destek mekanizmalarından yoksun kalmasına yol açmaktadır. Günümüzde yapılan bazı araştırmalarla daha da geliştirilen bu kuramın ilk öncüsü Durkheim (1947)’dir. 1 İkinci yaklaşım ise çatışma veya Marksist teoridir. Çatışma teorisi de günümüzde artan suçluluğun nedenlerini, toplumların veya ülkelerin gelişme süreçlerinin eşitsiz bir ekonomik yapıyı ortaya çıkardığı savı üzerine temellendirmektedir. Üçüncü yaklaşım ise fırsat ve rutin aktiviteler yaklaşımıdır. Bu yaklaşımın öncüleri de, günümüzde artan suç oranlarını, gündelik yaşamın rutin aktivitelerinde meydana gelen değişmelerle ve ortaya çıkan yeni fırsatlarla ilintili olarak görmektedirler. Son yaklaşım ise, küreselleşmenin etkisine odaklanan görüştür. Burada küreselleşme olgusunun, suç oranlarının artışında ve suçun niteliklerinde yarattığı etkiler ortaya konulmaya çalışılmaktadır. 2 Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde suç oranlarının artmasının nedenlerinden söz etmeden önce gelişmiş olan ülkelerin geçmişte suç oranlarının yükselmesinin nedenleri konusunda Fukayama’nın belirttiği hususlara da kısaca değinmekte fayda vardır. Fukayama, gelişmiş ülkelerde geçmiş dönemlerde artan suç oranlarının nedenini, büyük ölçüde modernleşme ile birlikte değerler alanında yaşanan dramatik değişimler ile açıklamaktadır. O bu alandaki değişmeyi “büyük bozulma” olarak nitelendirmiştir. Fukayama, bu bozulmanın nedenleri olarak ileri sürülen argümanları dört kategoride toplamaktadır: a. Artan yoksulluk ve gelir eşitsizliği (ekonomik dalgalanmalar, işsizlik, göreli yoksulluk gibi), b. Modern refah devletinin sonucu (ailelerin dağılması, sapkın eğilimlerin ortaya çıkması, işsizlik sigortası, boşanmayı 1 2 Zahir Kızmaz, ‘Gelişmekte Olan Ülkelerde Suç: Suç Oranlarının Artışı Üzerine Sosyolojik Bir Çözümleme’,Mukaddime, Sayı 5, 2012, s.57 aynı,s.57 235 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System kolaylaştıran yasal düzenlemeler, evlilikle düzenlenmeyen birlikte yaşamalar, zayıflayan ilişkiler veya zayıflayan toplumsal bağlılıklar gibi gelişmeler modern refah devletinin gelişimi ile birlikte ele alınmaktadır) c. Dinin gerilemesi/düşüşü, d. Bireysel hakların artışını içeren kültürel hareketlerin gelişimi.3 Fukayama’ya göre modernleşme sürecinde ortaya çıkan bu değişmeler içerisinde suçla ilintili olabilecek akla en yatkın faktör, özellikle değerler ve kültürel alanında meydana gelen değişmelerdir.4 Bağımsızlığını yeni kazanmış Orta Asya Türk Cumhuriyetleri son 20 yılda, büyük ekonomik, toplumsal ve politik değişimlere tanık olmuştur. Post sosyalist dönüşüm olarak da adlandırılan planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş süreci beraberinde bir takım ekonomik ve sosyal sorunlar getirmiştir. Bu bağlamda gelir dağılımındaki bozulma, artan işsizlik oranları, konut sıkıntısı, hızla yükselen enflasyon karşısında aylık ücretlerle geçinilemez olması gibi koşullar yüzünden, suç oranları alarm verici bir şekilde artmıştır. 5Öte yandan Sovyet döneminde oldukça kapsayıcı olan devlet güvenliğinin, ve temel gereksinmelerin büyük ölçüde devlet tarafından sağlandığı bir koruma kalkanının ortadan kalkması sonucu ortaya çıkan yaygın işsizlik ile hemen yanı başlarında boy gösteren yeni zenginlerin eskiden hayal bile edilemeyecek gösterişteki yaşamları, bu cumhuriyetlerde suçun toplumsal altyapısını oluşturan etkenler arasında gösterilmektedir.6 Çocuk Suçluluğuna İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar Çocuk suçluluğu, 18 yaşını doldurmamış kişilerin herhangi bir sebeple suça karışması olarak tanımlanmaktadır.7 Çocuk suçluluğunun nedenleri ile ilgili yaklaşımlar genel olarak; biyolojik, psikolojik ve sosyolojik yaklaşımlar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. “Biyolojik yaklaşımlar”, yasaları ihlal eden çocukların suç işleme nedenlerini biyolojik özelliklerle ilişkilendirirken, “psikolojik yaklaşımlar”, temelde sapmanın bireyin psikolojik patolojisi ile “sosyolojik teoriler” ise sosyal yapı ile açıklamaya çalışmaktadır.8 Çocuk ve suç ile ilgili literatürde, çocuğun suça itilmesinin birden fazla nedene bağlandığı görülmektedir. Çocuğun suçla ilişkilenmesine neden olan etkenlerin, aynı zamanda onun toplumsallaşmasını belirleyen sosyolojik gruplar olduğu ileri sürülmektedir. Bu bağlamda çocuk suçluluğunun bireysel ve çevresel nedenlerinden söz edilmektedir. Çevresel nedenler içinde aile çevresi, okul çevresi, arkadaş çevresi, iş çevresi, boş zamanların geçirildiği çevre ve kent çevresi yer almaktadır.9 Öte yandan toplum yapısındaki olumsuz değişikliklere paralel olarak bozulan aile yapısı, ekonomik yoksulluk ve kırsal alanlardan kente göç sonucu oluşan kültürel çatışma gibi sebepler aile ilişkilerini olumsuz etkileyerek, çocukların başıboşluğa sürüklenmesine neden olmuştur. Ayrıca boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenler de çocukların ruh halini olumsuz etkilemekte ve suç oranlarının artmasına neden olmaktadır. 10 Nitekim, parçalanmış aile deneyimi, çocuğun toplumsallaşması sürecini kesintiye uğratması sebebiyle hatalı ve eksik bir sosyalleşmeye yol açar. Bunun sonuçlarından biri de suç davranışıdır. Araştırmalar suçlulukla parçalanmış aile deneyimi arasında ilişkiler bulunduğunu desteklemektedir.11 3 Francis Fukayama, Büyük bozulma: İnsanın doğası ve toplumsal düzeninyeniden oluşması. (Zeynep Avcı, Aslı T. Aydemir Çev.). Sabah Kitapları Yay, İstanbul 1999, s.64 4 Kızmaz, a.g.m. ss.58-59 5 Kayhan Mutlu, L. Doğan Tılıç, ‘Sovyet Sonrası Orta Asya’da Toplumsal Yapı ve Suç’, Birikim Dergisi, Sayı : 146 –( Haziran 2001), http://www. birikimdergisi.com/birikim-yazi/2529/sovyet-sonrasi-orta-asya-da-toplumsal-yapi-ve-suc#.VxUP9DHUekU Son Erişim 30.04.2016 6 7 s.223 8 Aynı Vehbi Kadri Kamer, “Çocukların Suça Sürüklenmesine Neden Olan Faktцrler ile İlgili Sosyolojik Teoriler”, TAAD, Yıl:4, Sayı:12 (Ocak 2013), Kamer, a.g.m. s.224 Lütfi Göç, Çocuk Suçluluğu ve Polisin Yaklaşımı, Kahramanmaraş Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş. (2006) http://www.kutuphane.ksu.edu.tr/e-tez/sbe/T00557/Lutfu_goc.pdf. 10 Abulfaz Süleymanov, ‘Çağdaş Türk Toplumlarında Aile ve Evlilik İlişkileri’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı 58, 2010, s. 209 11 İbrahim Balcıoğlu, Bilge Yayıncılık, Şiddet ve Toplum, 1. Baskı, İstanbul 2001, s.203 9 236 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Çocuk suçluluğu olgusunu belirleyen faktörler çerçevesinde üzerinde durulması gereken diğer önemli konu başlıklarından bir tanesi, genel ekonomik yapıdır. Ekonomik yapı, tek başına suçu belirleyici unsur olmamakla beraber, işsizlik, gelir dağılımı, yoksulluk, ücret ve bunlara bağlı olgular, suç olgusunun doğuş ve gelişmesine uygun ortamı oluşturmaktadır.12 Geçiş ekonomilerinde gelir seviyelerindeki düşüşlere paralel olarak gelir eşitsizliğinde önemli bir artış söz konusudur. Ekonomik reform sureci başlamadan önce sosyalist ekonomilerde gelir dağılımı hem gelişen ülkeler hem de gelişmiş piyasa ekonomilerine göre daha eşittir. Ne var ki geçiş döneminde, gelir farklılıkları önemli ölçüde artmış ve pek çok ülkede Gini katsayısı ile ölçülen gelir eşitsizliği gelir dağılımının en bozuk olduğu gelişmekte olan ülkeler düzeyine yükselmiştir. Ekonomik yapı ve suç ilişkisi, bağlamında yapılan araştırmalara bakıldığında genellikle; işsizlik, yoksulluk, ücretler, piyasa koşulları ve enflasyon değerleri gibi ekonomik unsurlar ile birlikte mala karşı işlenen suçların birlikte değerlendirildiği görülmektedir.13 Çıkar amaçlı suç örgütlerinin geride bıraktığımız yüzyılda olduğu gibi, bu yüzyılda da suçun ve bu arada çocuk suçluluğunun önemli bir nedeni olma özelliğini koruduğu görülmektedir. Çünkü bu tür oluşumları besleyen sosyo-ekonomik sorunlar vardır ve var olamaya da devam edecektir. Sanayi toplumunun sorunları olarak ortaya çıkan bu tür çarpıklıkların giderilmesi kolay olmayacağına göre onun doğurduğu suçların tümüyle ortadan kaldırılması da kolay olmayacaktır. Özellikle işsizlik, çarpık kentleşme ve gelir dağılımındaki dengesizlikler gibi olgular suç örgütlerine avantaj sağlamaktadır.14 Öte yandan özellikle ergen çağındaki çocukların sosyal kabul ve statü arayışı içinde olmaları nedeniyle çıkar amaçlı suç gruplarına sempatiyle yaklaştıkları, aile ve çevre kültürlerinin zayıf olma durumlarında bu grupların bir parçası durumuna geldikleri bilinmektedir. Bu bağlamda çocukların bilinçlendirilmesi, suç örgütlerinin gerçek yüzlerinin kendilerine anlatılabilmesi için başta aileler ve eğitici pozisyonunda olan kişiler olmak üzere tüm topluma önemli görevler düşmektedir. Orta Asya Türk Cümhuriyetlerinde Çocuk Suçluluğunun Genel Görünümü Çocuk suçluluğu son yıllarda tüm ülkelerin önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Günümüzde; teknolojik alandaki gelişmeler, ekonomik ve sosyal alanda görülen değişimler, toplumları ve bu kapsamda çocukları etkilemektedir. Bu değişim ve gelişimlere ilave olarak, yazılı ve görsel yayınların toplum ve çocuklar üzerindeki tesiri tartışılmazdır. Suça sürüklenen çocuklar olgusu 1990’lı yıllardan itibaren Türk Cumhuriyetleri’nin kamuoyu gündemini meşgul etmektedir. Mevcut istatistikler incelendiğinde son 20 yılda yargılanan ve suça sürüklenme riski altındaki çocuk sayısının hızla arttığı görülmektedir. 15 Azerbaycan Devlet İstatistik Kurumunun verilerine göre , genel olarak şahsa karşı işlenen suçlar arasında (bunlar adam öldürme ya da adam yaralama şeklinde gerçekleşmektedir) 14-18 yaşlı çocukların oranında 2012 yılında %8, 2013 yılında %9, 2014 yılında %13,7 düzeyinde bir artış gözlenmiştir.Yine genel olarak mala karşı işlenen suçlar listesinde (hırsızlık, yankesicilik, gasp, organize hırsızlık gibi)14-18 yaşlı çoçukların oranı 2012 yılında %5,4, 2013 yılında %8,6 , 2014 yılında %12,3 rakamlarına ulaşmıştır. Buna karşılık uyuşturucuyla ilgili işlenen suçlar arasında 14-18 yaşda olanların oranında ciddi düşüş eğilimleri gözlenmiştir.16 Oldukça geniş bir coğrafya alanını kapsayan Kazakistan’da, bu ülkenin Başsavcılığı’nın verilerine göre suç işleme istatistiklerinde16-17 yaş çocukların oranı %76,64 (2602 kişi), 14-15 yaş– %21,15 (718) ve 12-13 yaş –% 1,62 (55). Bunların arasında okul öğrencilerinin oranı %69,43’e (2357) tekabül etmektedir. Gruplar halinde suç işleme oranlarının%34,96 olduğu ülkede, %40,44 büyüklerin katılımıyla ve %5,21 (177) alköllü olarak suç işlenmiştir.17 Kaynaklarda özellikle Doğu 12 Ahmet Yılmaz ATA, ‘Ücretler, İşsizlik Ve Suç Arasındaki İlişki: Yatay-Kesit Analizi’, Çalışma ve Toplum, Yıl 2011 , Cilt , Sayı 31, s.115 Horst Entorf, Hannes Spengler, H.) “SocioeconomicandDemographicFactors of Crime in Germany: EvidenceFrom Panel Data of TheGermanStates”, International Review of Lawand Economics, 20, (2000) ss. 75-106 14 Mahmut Gökpınar, ‘Sosyal ve Kriminal Boyutlarıyla Organize Suç’ TBB Dergisi, Sayı 60, 2005, s.214 15 Bu ülkelerin mevcut sisteminde yeterli kayıtların tutulmadığı, bilimsel araştırmalarda eksiklikve birimler arası koordinesizlik gibi nedenlerden dolayı suça itilmiş olan çocuk sayısı hakkında bilgiler çok sınırlıdır 16 SOS: Azerbaycanda cinayetkar uşaqların sayı artıb http://anspress.com/index.php?a=2&lng=az&cid=9&nid=356575 17 Ofiçialnıy sayt Komitetatf po pravovoy statistike i speçianım ucetam Generalnoy Prokuraturı RK pravstat.prokuror.kz/.../analiz_statisticheskih_d Son Erişim 20.03.2016 13 237 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Kazakistan bölgesinde, Kostanay ve Akmola şehirlerinde çocuk suçluluğu oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. 18 Çocuk suçluluğunun yükselme trendi içinde olduğu Kırgızistan ’ da, resmi kaynakların verilerine göre 2005’den beri çocuk suçluluğunun artışının %44 olduğu saptanmıştır. Kırgızistan İçişleri Bakanlığı’nın açıklamış olduğu verilere göre genel suç oranları kapsamında çocuk suçluluğun oranı % 4,1 olarak saptanmıştır. Özellikle çocuk suçlulular arasında acımasızca adam öldürme oranındakı artış (%25,8) uzmanlar tarafından çok fazla kaygı verici olarak nitelendirilmektedir. 19 Öte yandan Kırgızistan’da sokak çocuklarının sayısının her geçen gün daha da arttığı dile getirilmektedir. İnsan hakları örgütleri tutuklanan çocuklara avukat tahsis edilmediği ve aileler tarafından da bu çocuklara sahip çıkılmadığı değerlendirmesini yapmaktadır. Özbekistan ’da çocuk suçluluğu oranı %14 ’e tekabül etmektedir. Buna rağmen Özbekistan İçişleri Bakanlığı verilerine göre son yıllara göre çocuk suçluluğu oranında göreceli azalma eğilimi gözlenmektedir. Nitekim 2009 yılında çocuklar tarafından işlenen suçlar 2335, 2012 yılında 2077, 2013 yılında 2048 olarak saptanmıştır. Özbekistan nüfusunun %40’ını 18 yaşın altında olan nüfus oluşturmaktadır. Bu yüzden çocuk suçluluğuyla mücadelenin çok büyük önem arzettiği vurgulanmaktadır.20 Çocuk suçluluğu oranında çoğalma eğilimi olduğu ülkeler arasında Türkmenistan da bulunmaktadır. Nitekim uluslararası araştırma kurumlarının istatistik bulgularına göre , Türkmenistan’da gençliğin yaklaşık % 18,6’sının şiddet içeren suçlara katıldığı ve mala karşı işlenen suçların üçte birinin gençler tarafından işlendiği belirlenmiştir.21 Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde Çocuk Suçluluğunun Nedenleri Çocukları suça iten nedenler psikolojik, sosyal, ekonomik ve eğitsel kökene sahip olabilmektedir.22 Suça bulaşmada etkili olan risk faktörlerine ilişkin literatür incelendiğinde geniş bir bilgi birikiminin olduğu görülmektedir. Çocuk suçluluğuna ilişkin psiko-sosyal risk faktörleri aşağıda belirtilmiştir: · Evde ya da toplum içinde şiddetle karşı karşıya gelme, · Aile içi şiddete maruz kalma, · Uyuşturucu madde alışkanlığı, · Kötü arkadaş ilişkileri, · Yeteneklerini kullanabilme konusunda bilişsel yetersizlikler, · Yeteneklerini toplumun kabul ettiği şekillerde ifade edebilme yeterliğinden uzak olma, · Şiddete kurban olma, · Aile ilgisinin yetersizliği ve tek ebeveynli aileler23 . Yukarıda sıralanan bu nedenler, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde çocuk suçluluğu oranlarının artışlarının nedenlerinin açıklanmasında da öne çıkan etkenler olarak görülebilir. Ayrıca bu ülkelerin geçmişte ve günümüzde yaşadıkları tecrübelerin benzerliği nedeniyle ülkelerde artan suç oranları üzerinde etkili olan unsurlar önemli ölçüde benzeşmektedir. Mevcut durumu analiz ederken, kimi araştırmacılar bu etkenlere ilaveten bu ülkelerde ekonomik durum yüzünden çocukların temel gereksinmelerinin eskisi gibi karşılanmaması hususunun ve geleneksel ailevi koruma sistemlerinin, özellikle kentlerde, son yıllarda etkinliğini yitirmesinin çocuğu suça iten temel nedenler arasında yer aldığının altını çizmektedirler. 24 Bu ülkelerde bu alanda yapılan çalışmalara bakıldığında özellikle alt gelir grubunda; eğitim düzeyi düşük, 18 Aynı V Kırgizi za pyat let uroven prestupnosti sredi nesoverşennoletnix vıros poçti vdvoye http://regnum.ru/news/society/1560068.html Son Erişim 25.03.2016 20 http://www.12news.uz/news/2014/05/ Son Erişim 20.03.2016 21 Kumuş Ovezova, ‘Roditeli uyexali’, Kronika Turkmenistana, 04.05.2009, http://archive.chrono-tm.org/?id=818 Son Erişim 30.03.2016 22 Eyüp Zengin, ‘Yerel Yönetimlerin Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde İlgili Kurumlarla Etkileşimi’, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi – Sayı 37 – Temmuz 2013, s.15 19 23 24 238 Halil IŞIK, “Çocuk Suçluluğu ve Okullarla İlişkisi”, Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), Cilt 7, Sayı 2 (2006), s. 287-299 Mutlu, a.g.m. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 kötü barınma koşullarına sahip ailelerin çocuklarının daha çok suç işlemekte olduğu veya suça itildiği görülmektedir.25 Ekonomik sorunları bulunan ailelerin çocukları eğitime devam etme bağlamında da sıkıntılar yaşamakta, bu durum da suç oranlarının artmasına neden olmaktadır. Nitekim ekonomik güçlükler nedeniyle çocukların okula gönderilmeleri arka planda kalmakta, ekonomik yönden aileye katkıda bulunma zorunluluğu öğrenim çağında para kazanma çabası içerisinde bulunmalarına sebep olmaktadır. Çocuğun erken yaşta çalışmak zorunda kalması hem eğitimini aksatmakta, hem de iş çevresinde zararlı alışkanlıklar kazanmasına yol açmaktadır. İstatistik bulgularda eğitim seviyesi düşük çocukların suça yönelmelerinin daha yüksek olduğu, bunun yanı sıra suç işlediği sırada genellikle okulla ilişkisinin kesik olduğu görülmektedir.26 Öte yandan okuryazar olmayan veya eğitim seviyesi düşük çocukların çevreyle uyum sağlamaları daha güç olduğundan sosyal dayanışmaya ve bu tip arkadaş gruplarına ihtiyaçları daha fazla olmakta ve toplu suç işleme eğilimleri diğerlerine göre artmaktadır.27 Göç eden ailelerin çocuklarının suç işleme oranlarının daha yüksek olması bir diğer ailesel özelliktir.28 Özellikle Almatı, Bişkek, Bakü, Taşkent gibi büyük kentlerinin ayrılmaz bir parcası olan sokak cocukları ya da sokakta çalışan çocuklar, suçun potansiyel grubunu oluşturmaktadırlar. Sokak çocukları arasında alkolik ebeveynleri olanların oranı daha yüksektir.29 Çocuk suçlarının yoğun olarak kentlerde ortaya çıkması da göçün meydana getirdiği olumsuz sonuçlardan biri gibi değerlendirilebilir. Bağımsızlıktan sonraki süreçte tarım sektörünün gerilemesi, daha yüksek oranlardaki işsizlik, gelir dağılımında dengesizlik, sosyal imkânların cazibesi kırsal alandan kente doğru bir göç hareketinin yaşanmasına neden olmaktadır. Göçün nedeni ekonomik olunca da sonuçları olumsuz olmakta ve suçluluk aradığı zemini bulabilmektedir. Yeni göç edenlerin şehirlerin gecekondu türü semtlerinde oturmak zorunda kalmaları, ana babaların çalışmak zorunda olmaları nedeni ile çocuklarının ihtiyaçlarını madden ve manen giderememeleri suça zemin hazırlamaktadır.30 Kentlerdeki çocuk suçluluğunu besleyen diğer toplumsal etkenler arasında sosyal bağların zayıflaması sonucu olarak azalan sosyal kontrol mekanizmaları gösterilmekte. Bu konuyu ele alan Tönnies, Durkheim, Burkley ve Tarde gibi kuramcılar da kentleşme ile sosyal kontrol mekanizmasının işlevini yitirmesi hususunun altını çizmekte ve suç oranlarının arttığını söylemektedirler.31 Kitle iletişim araçlarındaki şiddet ve suçla ilgili programların da çocukları suça yönlendirdiği düşünülmektedir. Son dönemlerde sayıları hızla artan şiddet içerikli filmler ve diziler, internet oyunları, haber programları, özellikle psikolojik açıdan şiddete eğilimli olan çocukları ve gençleri etkilemektedir. Çocuk bu programları izlediğinde model alma ve taklit yeteneğini kullanarak bunları öğrenmektedir.32 Türk Cumhuriyetleri’nde Çocuklar İçin Onarıcı Adalet Programları Onarıcı adalet düşüncesi, son 30 yılda ortaya çıkmış, özellikle 90’lı yılların başından itibaren ceza sistemlerine ilişkin tartışmaların odak noktası haline gelmiştir. Günümüzde ise, birçok ülkenin ceza sisteminde kendisine yer bulan onarıcı adalet anlayışı, her gecen gün daha popüler bir hal almaktadır.33 Temelinde eski bir fikrin olduğu yeni bir anlayış olarak kabul edilen onarıcı adaletin hareket noktası, mağdurun zararının giderilmesidir. Özellikle çocuk ve gençlerin fail olduğu durumlarda geleneksel ceza adalet sisteminin içinden çıkmakta zorlandığı bazı suç ve olay tiplerinde onarıcı adalet uygulamaları suçun doğurduğu mağduriyetlerin giderilmesi ve toplumsal barışın sağlanmasında önemli roller oynayabilmektedir.34 Bu bağlamda “suçlu çocuk yoktur, suça sürüklenmiş çocuk vardır” mantığından hareketle çocukların cezalandırıl25 Regina Suleymanova, Znaçeniye Kriminologiçeskogo Planirovaniya v Borbe S Prestupnostyu Sredi Nesoverşennoletnix, Elektronnıy Nauçnıy Jurnal ‘Apriori. Seriya Gumanitarnıye Nauki’ No 2, 2014 cyberleninka.ru/.../znachenie-kriminologichesk. Son Erişim 20.03.2016 26 Vozmojnosti Po Reforme Yustiçii: Tretiy Forum Zaşitı Detey Dlya Çentralnoy Azii’, YUNİSEF, 30 Mayıs-1 Haziran 2011, s.23 http://www.unicef. org/ceecis/CP_Forum_2011_Report__Russian.pdf, Son Erişim 01.04.2016 27 Ebru Öztürk Çopur, Nilgün Ulutaşdemir, Habip Balsak, “Çocuk ve Suç” Hacettepe University Faculty of Health Science Journal, Vol 1 No 2, 2015, s.123 28 Gökpınar, a.g.m. s.232 29 Mutlu, a.g.m. 30 Gökpınar, a.g.m.s.232 31 Hancı, İ. Hamit, (2007), “Çocuk Suçluluğuna Yol Açan Sosyal Bir Yara ‘İç Göçler ve Çarpık Kentleşme’”, http://med.ege.edu.tr/~hanci/cocukyara3.html. 32 Centerwall BS. Television and Violence. Jama 267, (22): 3059-3062, 1992 33 Gerry Johnstone / Daniel W. Van Ness, Handbook of Restorative Justice, Birinci Bası, 2007, s. xi 34 Şener Uludağ, ‘Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar’, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:13 (4), s.131 239 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System ması yerine topluma kazandırılmaları için çaba harcanması gerekliliği gündeme gelmektedir.35 Çocuk hakları ve çocuk adalet sistemine ilişkin sözleşmeler “çocuk dostu adalet kavramını” bilindiği üzere altı ilke üzerine inşa etmektedir. Bunlar: 1. Ayrımcılığa Karşı Koruma 2. Çocuğun Yüksek Yararının Korunması 3. Adil Yargılanma/Hukukun Üstünlüğü 4. Çocuğun Gelişimsel İhtiyaçların Karşılanması 5. Çocuğun Sözünün Dinlenmesi/ Çocuğun Katılımı 6. Çocuğun Saygınlığı ilkeleridir. 36 Bu bağlamda Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde mevcut durum değerlendirildiğinde, onarıcı adalet programının bu ülkeler için görece yeni bir olgu olduğu görülmektedir. Nitekim yapılan araştırmalarda diğer eski Sovyetler Birliği ülkelerinde olduğu gibi bu ülkelerde salt cezalandırmaktansa çocuğu iyileştirip topluma kazandırmak gibi bir amaç bulunmasına rağmen, adalet sistemiyle ihtilafa düşmüş çocuklar, özgürlüklerinden yoksun bırakıldıkları çeşitli cezalara (veya tecil edilmiş cezalara) çarptırılmakta olduğu görülmektedir.37 Fakat son dönemlerde dünyadaki bu yöndeki gelişmelere paralel olarak bu ülkelerde de onarıcı adalet programına ilişkin bazı uygulamalar gündeme gelmektedir. Bu manada Kazakistan’ın deneyimi, hem Türk Cumhuriyetleri , hem de diğer eski Sovyet Cumhuriyetleri için önem arz etmektedir. 2003-2006 yılları arasında Kazakistan’da ‘Kazakistan’da Denetimli Serbestlik’ uluslararası projesi kapsamında Cumhurbaşkanı kararıyla Astana ve Almatı şehirlerinde deneme amaçlı ilk çocuk mahkemeleri kurulmuştu.38Daha sonraki yıllarda Kazakistan’ın diğer büyük şehirlerinde de bu mahkemeler faaliyete başlamıştır. Aynı zamanda suça sürüklenen çocuğun soruşturmasını yürütmek, çocuk hakkında acil tedbirler almak ve eğitim, iş, barınma dahil çocuğun ihtiyaç duyduğu destek hizmetlerini sağlamakla görevli olan çocuk bürosu savcıları oluşturulmuştu. Çocuk mahkemelerinde 2008-2009 yılları arasında ortalama olarak 170-180 dosya görüldüğü halde, 2012-2015 yılları arasında çocuk mahkemelerinde görülen dosya sayısı 70-90’a inmiştir, yani yaklaşık %33 oranında azalmıştır. Aynı zamanda bu mahkemeler tarafından beraat kararı verilen çocukların sayı üç kat artarak 39’dan 115’e yükselmiştir. Uzmanlar bunu Kazakistan Ceza Kanunu’nun değişmesi ve çocuklarla ilgili birçok işlemin mahkemeye gelmeden önleyici tedbirlerle çözülmesiyle ilişkilendirmektedirler. 39 Azerbaycan’da 2005 yılından başlayarak onarıcı adalet programları uygulamaları çalışmaları başlatılmış, 2006 yılında denetimli serbestlik ve yardım merkezi bürosunun kurulmasına ilişkin Memorandum imzalanmıştır. 2008 yılında denetimli serbestlik bürolarının ve çocuk şube amirliğinin oluşturulması, çocuk mahkemelerinin kurulması konularını ele alan ulusal konferans düzenlenmiştir. 2009 yılında konuya ilişkin yasa tasarısı Parlamento’nun ilgili komisyonunda görüşülmüş ve Polis Akademisi bünyesinde çocuk büro amirliğinde çalışacak memurların eğitimine ilişkin konular ele alınmıştır.40 Kırgızistan’da onarıcı adalet programına ilişkin konular toplu bir yasa paketi olarak Parlamentonun gündemine alınmış bulunmaktadır. Bu programın uygulanmasıyla çocuk suç oranlarında düşme eğilimi beklenmektedir.41Özbekistan ve Türkmenistan’da çocuk suçluluğunu önlemede daha ziyade aile ve okul odaklı toplum programlarının birlikte yürütülmesi stratejisi benimsenmiştir. Yapılan bu çalışmaların önemli bir kısmı UNICEF işbirliği ile gerçekleşmektedir. Fakat bu ülkelerde onarıcı adalet programların uygulanabilirliğinde çeşitli aksaklıklar da bulunmaktadır. 35 Zafer DANIŞ, ‘ Suça Sürüklenmiş Çocukların Yeniden Toplumsallaşma Sürecinde Ve İnsan Hakları Bağlamında Sosyal Hizmet Yaklaşımlarının Yeri Ve Önemi’, Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Haziran 2014 Yıl 7, Sayı XVIII, S.633 36 Eylem Ümit Atılgan, ‘Teşkilat Yapısı, İşleyişi Ve Cezaya Alternatif Tedbirlerin Uygulanması Açısından İngiltere Ve Galler Gençlik Adalet Sistemi’, TBB Dergisi 2015 (119), s.590 37 Nigel Cantwell, Çocuk Adalet Sisteminde Sosyal Çalışmanın Rolü, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, 2013 Nok Kaziutu, Kuttıgaliyeva A.R. ‘Yuvenialnaya Yusticiya v Respublike Kazakstan: Teoretiko-Pravovıye i Praktiçeskiye Aspektı Razvitiya’, http:// group-global.org/ru/publication/29931-yuvenalnaya-yusticiya-v-respublike-kazahstan-teoretiko-pravovye-i-prakticheskie Son Erişim 30.03.2016, s.1 39 Nok Kaziutu, Kuttıgaliyeva A.R, a.g.m. s.2 40 ‘Vozmojnosti Po Reforme Yustiçii: Tretiy Forum Zaşitı Detey Dlya Çentralnoy Azii’, YUNİSEF, 30 Mayıs-1 Haziran 2011, s.23 http://www. unicef.org/ceecis/CP_Forum_2011_Report__Russian.pdf, Son Erişim 01.04.2016 41 Aynı 38 240 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Bu durum özellikle aşağıda belirtilen engellerden kaynaklanmaktadır; Onarıcı adalet ve arabuluculuk kavramlarına ilişkin bilinç eksikliği, • Mahkumiyet öncesi ve sonrasında mağdur fail arabuluculuk müessesesinin yeterince kullanılmaması, • Bu alanda çalışan kişilerin ihtisas eğitimi eksikliği ved. • Buradan yola çıkarak, bugün dünya yüzünde birçok yerde kendisine uygulama alanı bulan onarıcı adalet yaklaşımının bağımsızlığını yeni kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde uygulanabilmesi ve yaygınlaşması için köklü yasal ve bürokratik değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu söylemek mümkündür. Aynı zamanda çocuk suçluluğunu önlemede önemli rol oynayabilecek polisin, mahkemelerin, çocuk ıslah evlerinin çocuk hakları konusunda bilgilendirilmesi ve bunun da ötesinde bir bilinç geliştirmesi oldukça önemlidir. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde liberal piyasa ekonomisine geçişi ile birlikte ortaya çıkan gelişmeler, değişen değer yargıları, hızlı ve düzensiz kentleşme, göçler, ekonomik bunalımlar (istihdamdaki istikrarın bozulması, yüksek enflasyon vs.) gibi sosyo-ekonomik nedenler suç oranlarının ve bu arada çocuk suçluluğu oranlarının artışını etkilemektedir. Nüfusun önemli bir kısmını çocuk ve gençlerin oluşturduğu bu ülkelerde, çocuk suçluluğunun önlenmesi hususundaki çalışmalar bu sebeple her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Çocukların suça sürüklenmelerinin önüne geçilmesi, onların yoksulluk, madde bağımlılığı, sokakta yaşama ve çalışma, okulu bırakma gibi problemlerinin çözülmesinden geçtiğinden çocukların suç işlemesine sebep olacak nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların başarısı ilk başta sorunların tespitine, alternatif çözüm yollarının bulunmasına, en makul ve uygulanabilir çözümün uygulanmasına bağlıdır. Özellikle ailelerin ve okulların bu konuda daha çok duyarlı olmaları gerekir. Bir toplumun sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi, toplumun, geleceği olan çocukların gelişimi, eğitilmesi ve korunması konularında duyarlı bir tavır içerisinde olmayı gerektirir. Ayrıca ülkelerin adalet sistemlerinin çocuk odaklı olarak yeniden yapılandırılması gerekir. Özellikle onarıcı adalet programlarının kullanımını düzenleyen yönerge ve standartlar oluşturulmalıdır. Bu bağlamda çocuk suçluluğunun önlenmesi konusunda yasal mevzuatın uygulanıp yaşama geçirilmesi, suçlu çocukların kaldığı infaz kurumlarının çocukların yeniden topluma kazandırılması doğrultusunda iyi organize edilmesi, tahliyesinden sonra çocuğa iş olanaklarının sağlanması, çocuk suçluluğunun yoğun olduğu bölgelerde, o bölgenin yerel yönetimleri ve halkı tarafından oluşturulacak ve çocuk suçluluğu ile mücadele edecek örgütlerin kurulması önem arzetmektedir. KAYNAKÇA Abulfaz Süleymanov, ‘Çağdaş Türk Toplumlarında Aile ve Evlilik İlişkileri’, Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Sayı 58, 2010. Ahmet Yılmaz ATA, ‘Ücretler, İşsizlik Ve Suç Arasındaki İlişki: Yatay-Kesit Analizi’, Çalışma ve Toplum, Yıl 2011 , Cilt , Sayı 31. Centerwall BS. Television and Violence. Jama 267, (22): 3059-3062, 1992. Ebru Öztürk Çopur, Nilgün Ulutaşdemir, Habip Balsak, “Çocuk ve Suç” Hacettepe University Faculty of Health Science Journal, Vol 1 No 2, 2015. Eyüp Zengin, ‘Yerel Yönetimlerin Çocuk Suçluluğunun Önlenmesinde İlgili Kurumlarla Etkileşimi’, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi – Sayı 37 – Temmuz 2013. Eylem Ümit ATILGAN, ‘Teşkilat Yapısı, İşleyişi Ve Cezaya Alternatif Tedbirlerin Uygulanması Açısından İngiltere Ve Galler Gençlik Adalet Sistemi’, TBB Dergisi 2015 (119). Francis Fukayama, Büyük bozulma: İnsanın doğası ve toplumsal düzeninyeniden oluşması. (Zeynep Avcı, Aslı T. Aydemir Çev.). Sabah Kitapları Yay, İstanbul 1999. Gerry Johnstone / Daniel W. Van Ness, Handbook of Restorative Justice, Birinci Bası, 2007. 241 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Halil IŞIK, “Çocuk Suçluluğu ve Okullarla İlişkisi,” Ahi Evran Üniversitesi, Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), Cilt 7, Sayı 2 (2006). Horst Entorf, Hannes Spengler, “Socio economic and Demographic Factors of Crime in Germany: Evidence From Panel Data of The German States”, International Review of Lawand Economics, 2000, vol. 20, issue 1, Kayhan Mutlu, L. Doğan Tılıç, ‘Sovyet Sonrası Orta Asya’da Toplumsal Yapı ve Suç’, Birikim Dergisi, Sayı : 146 - Haziran 2001) Kumuş Ovezova, ‘Roditeli uyexali’, Kronika Turkmenistana, 04.05.2009, http://archive.chrono-tm.org/?id=818 Son Erişim 30.03.2016 Lütfi Göç, Çocuk Suçluluğu ve Polisin Yaklaşımı, Kahramanmaraş Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş. (2006) http://www.kutuphane.ksu.edu.tr/e-tez/sbe/T00557/Lutfu_goc.pdf. Mahmut Gökpınar, ‘Sosyal ve Kriminal Boyutlarıyla Organize Suç’ TBB Dergisi, Sayı 60, 2005 Regina Suleymanova, Znaçeniye Kriminologiçeskogo Planirovaniya v Borbe S Prestupnostyu Sredi Nesoverşennoletnix, Elektronnıy Nauçnıy Jurnal ‘Apriori. Seriya Gumanitarnıye Nauki’ No 2, 2014 cyberleninka.ru/.../znachenie-kriminologichesk. Son Erişim 20.03.2016 Hamit Hancı, (2007), “Çocuk Suçluluğuna Yol Açan Sosyal Bir Yara ‘İç Göçler ve Çarpık Kentleşme’”, http://med.ege.edu. tr/~hanci/cocukyara3.html İbrahim Balcıoğlu, Bilge Yayıncılık, Şiddet ve Toplum, İstanbul, 2001, 1. Baskı SOS: Azerbaycanda cinayetkar uşaqların sayı artıb http://anspress.com/index.php?a=2&lng=az&cid=9&nid=356575 Son Erişim 28.03.2016 Nok Kaziutu, Kuttıgaliyeva A.R. ‘Yuvenialnaya Yusticiya v Respublike Kazakstan: Teoretiko-Pravovıye i Praktiçeskiye Aspektı Razvitiya’, http://group-global.org/ru/publication/29931-yuvenalnaya-yusticiya-v-respublike-kazahstan-teoretiko-pravovye-i-prakticheskie Son Erişim 30.03.2016 Nigel Cantwell, Çocuk Adalet Sisteminde Sosyal Çalışmanın Rolü, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, 2013 Ofiçialnıy sayt Komitetatf po pravovoy statistike i speçianım ucetam Generalnoy Prokuraturı RK pravstat.prokuror.kz/.../ analiz_statisticheskih_d Son Erişim 20.03.2016 Şener Uludağ, ‘Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar’, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:13 (4) V Kırgizi za pyat let uroven prestupnosti sredi nesoverşennoletnix vıros poçti vdvoye http://regnum.ru/news/society/1560068.html Son Erişim 25.03.2016 Vehbi Kadri KAMER, “Çocukların Suça Sürüklenmesine Neden Olan Faktцrler ile İlgili Sosyolojik Teoriler”, TAAD, Yıl:4, Sayı:12 (Ocak 2013) Vozmojnosti Po Reforme Yustiçii: Tretiy Forum Zaşitı Detey Dlya Çentralnoy Azii’, YUNİSEF, 30 Mayıs-1 Haziran 2011, s.23 http://www.unicef.org/ceecis/CP_Forum_2011_Report__Russian.pdf, Son Erişim 01.04.2016 Zahir Kızmaz, ‘Gelişmekte Olan Ülkelerde Suç: Suç Oranlarının Artışı Üzerine Sosyolojik Bir Çözümleme’, Mukaddime, Sayı 5, 2012. Zafer DANIŞ, ‘ Suça Sürüklenmiş Çocukların Yeniden Toplumsallaşma Sürecinde Ve İnsan Hakları Bağlamında Sosyal Hizmet Yaklaşımlarının Yeri Ve Önemi’, Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Haziran 2014 Yıl 7, Sayı XVIII, http://www.12news.uz/news/2014/05/ Son Erişim 20.03.2016 242 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DÜNYADA VE AZERBEYCAN`DA SUÇA SÜRÜKLENEN COCUKLARA YÖNELİK DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARI JUVENAL ADLİ SİSTEM Elnara Garibova Strateji Araştırmalar Merkezi SAM, Uzman Araştırmacı elnara.garibova@sam.gov.az 1. GİRİŞ YERİNE: DÜNYADA YUVENAL ADLİ SİSTEMİN OLUŞUMU VE FEALİYYETİ Gelişmiş ülkelerde suça yönelen ve suç işleyen çocuklarla yönelik bir çocuk adalet sistemi oluşturulmuştur. Juvenal Adli sistem çocuğun yetişkinlerden ayrı kurumlarda yeniden toplumsallaşmasının ve ayrı yargılanmasının sağlanması amacıyla kurulmuştur. Birçok Avrupa ülkesinde suç işleyen çocukların kaldıkları yerler sığınma evleri, fabrika, hapishane, okul, hastane ve yetim evi gibi adlarla karakterize edilmiştir. Bu, 1800’lerin başında ıslahevi (reformatory) kavramı ortaya çıkıncaya kadar devam etdi. Zaman gectikce Avrupa ülkeleri, yasa ve yargı sistemleri geliştikce Juvenal Adli sistemin temel unsurları da gelişmeye başladı ve bu gün itibari ile Juvenal Adli sitemini oluşturan temel değişimin oluşturalması oldu. Bu temel değişm, çocukların yetişkinlerden farklı yargılanmalarını sağlayacak çocuk mahkemeleridir. Juvenal Adli sistemin dünyanın gelişniş ölkelerındeki oluşmasından sonra çocuk mahkemeleri çocuğun ne yaptığı değil neden yaptığı üzerinde durur. Profesyonel gözetim görevlileri sistematik olarak çocuğun problemlerini tanımlamak ve çözümlerini bulmak üzere rapor hazırlarlar. Yetişkin cezaevlerinden farklı olarak Juvenal Adli sistemde çocuklar için mahkemeye çıkıncaya kadar kalacakları tutukevleri yapılmıştır. Juvenal Adli sistem ceza anlayışını deyiştiriyor. Cocuk yaptıgının karşılığında ceza infaz kurumlarında, ceza cekme müessiselerinde degil, aile ve toplumun icinde çocuğun iştirakı ve sorumluluğu ile islah ediliyor. 2. AZERBAYCAN’DA ÇOCUK MAHKEMESİ, REŞİT OLMAYANALRIN YARGILANMASI SÜRECİNDEN SORUMLU KURURMLAR Azerbaycan’da Yuvenal Adli sistem-Çocuk Mahkemesi, reşit olmayanların yargılaması sürecinden sorumlu kurumların faaliyetidir. Son 10 yilda STK Birliği, AGİT Bakü Ofisi’nin desteğiyle Azerbaycan’da Yuvenal Adli sistem-Çocuk Mahkemesi-reşit olmayanlarla ilgili yargı sürecinden sorumlu kurumların faaliyetinin denetimi yapıldı. Denetimin amacı, ilgili alanda ülkedeki mevcut durumu araştırmak, sorunları ve bunların meydana gelme nedenlerini saptamak, aynı zamanda sorunların giderilmesi usul ve yollarını belirlemenin yanı sıra bununla ilgili sorumlu kişilerin görüş ve önerilerini incelemek ve analiz etmektir. Azerbaycan’da Çocuk Mahkemesi’nin geliştirilmesi ve uluslararası standartların uygulanması, mevcut durumun-Azerbaycan Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara ayak uydurmasının belirlenmesi de projelerin hedeflerini kapsamındadır1. Azerbaycan’da Çocuk Mahkemesi, reşit olmayanların yargılanması sürecinden sorumlu kurum ve kuruluşlar, ülkenin tüm şehir ve ilçelerini kapsamaktadır. Bu kurumlar aşağıdakılardir 1. 2. 3. 4. 5. 6. 1 Reşit olmayanlarla ilgili dava ve onların haklarını savunan komisyonlar; Polis idarelerinde (karakollarda) geçici olarak gözaltında tutma yerleri; Adalet Bakanlığı 3 sayılı Tutukevi (yargı öncesi gözaltında tutma merkezi); Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumu (Penitensiyer Hizmet) Eğitim Merkezi (çocuklar için); 4 sayılı ceza infaz kurumu (kadınlar için); Özel eğitim kurumları: Azərbaycanda Yuvenal Ədliyyə. Uşaq hüquqları üzrə Azərbaycan QHT Alyansının alternativ hesabatı(Raporu), 2006. s. 9 243 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System 7. 8. Guba ilçe erkek meslek okulu ve Bakü, Merdekan kasabası açık tip erkek özel yatılı okulu2. Reşit olmayanlarla ilgili dava ve onların haklarını savunma komisyonlarının, yasalara aykırı hareket eden ve risk grubuna giren çocuklarla ilgilenme alanında öncü bir kurum olması öngörülmektedir. Reşit olmayanlarla ilgili dava komisyonları, reşit olmayanların özel okullara yerleştirilerek takibe alınması, af komisyonlarına müracaat edilmesi ve çocuklar tarafından yapılan yasa ihlallerinin önlenmesi amacıyla sosyal politikanın yanı sıra çocukların refahının iyileştirilmesine, geliştirilmesine yönelik tavsiyeler vermek gibi yükümlülükler de üstlenmektedir. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarının yetki ve bölgelerdeki faaliyetleri, valilikler nezdinde faaliyet gösteren diğer komisyon ve kurumların faaliyetleriyle uyuşmaktadır. Şunu belirtelim ki Valilikler, çocuk haklarının korunması alanında önemli bir pozisyona sahiptir ve bu alandaki faaliyet üç yönde gerçekleştirilmektedir: 1) Reşit Olmayanlarla İlgili Çalışma Komisyonu; 2) Kayyumuk ve Himaye Kurumu; 3) Tıbbi-Psikolojik-Pedagojik Komisyon. Her üç kurum çocuk hak ve sorunlarıyla ilgilenıyor. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarının faaliyeti dıger yonlerden daha cok onem arz ederek reşit olmayanlar tarafından işlenen yasa ihlallerinin, ayrıca çocukların işledikleri suçların önlenmesi alanındaki önemli rolünu gosterıyor. 2.1. Reşit Olmayanlarla İlgili Çalışma Komisyonları Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, çocuk haklarının korunması alanında başlıca rol oynayan, çocuklara karşı şiddetin ve onların haklarının çiğnenmesini önleyen ve çocuklar arasında hukuk ihlali durumlarının önlenmesini gerçekleştiren temel kurumlardan biridir. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, herbir şehir ve ilçede Valilik nezdinde faaliyet göstermektedir. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarının, hiçbir merkez devlet kurumuna doğrudan rapor verme zorunluluğu olmasa da, onların hazırladıkları raporlar, vali yardımcısına sunulur. Valilik ise üç aylık dönem raporlarını Bakanlar Kurulu’na-reşit olmayanlarla ilgili dava ve haklarının savunması Komisyonu’na sunar. Ancak bu Komisyon, şehir ve ilçelerde faaliyet gösteren reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonlarına yaklaşımda söz sahibi değildir. Polis mensupları, genelde reşit olmayan göz altında bulundurulan ve tutuklu çocuklara davranma konularında eğitim almalarına ragmen daha spesefık ve hususı egitim almaları gerekır. Polis mensupları tarafından reşit olmayanların veya onların ebeveynlerinin süreç konusunda ve onların hakları konusunda bilgilendirilmeleri için girişimde bulunulmaktadır. Sonuç itibariyle çocukların ebeveynlerine ve yasal temsilcilerine, polis mensuplarınca yakalanan veya tutukevlerine nakledilen çocuklarla zamanında ve düzenli bir şekilde irtibat kurmalarına izin verilmekte ve çocuk hakları düzenli bir şekilde korunmaktadır. Eğitim Kurumu, genel eğitim ve mesleki eğitim konusunda çocuklar için büyük olanaklar sağlamaktadır. Eğitim Kurumu’ndaki reşit olmayanlara, yerel üniversite sınavlarına katılma avantajı sağlanır. Buna rağmen, Kurum, genelde çocuk haklarının savunmasını tam şekilde gerçekleştiremiyor. Eğitim Kurumu’nun, ilk defa mahkum olan reşit olmayanlar için öngörülmesine rağmen, daha önce özgürlüğün kısıtlanması türünde cezalandırılan reşit olmayanlar da bulunmaktadır. Kurum’da reşit olmaynlar arasında onların işledikleri suçun ağırlık derecesine bağlı olarak fark gözetilmemekte, bir birlerinden ayrı tutulmamakta, ilk kez suc işleyen cocuklarla ağır ve özellikle ağır suçlardan dolayı cezalandırılan çocuklar, defalarca suç işlemiş olanlar ve diğerleriyle aynı yerde tutulmaktadırlar3. Genelde Azerbaycan’da reşit olmayanlarla ilgili yargı sistemi, çocukların savunmasını ve haklarının korunmasını sağlamak için ciddi bir şekilde geliştirilmektedir. İki temel amaç olarak algılanan çocukların refah halinin iyileştirilmesine katkıda bulunma ve işlenen suçlarla ilgili uygulanan ceza arasında uygunluk sağlanmalıdır. Reşit olmayanlarla ilgili yargı sisteminde çalışanların, çocuklara daha büyük ilgi göstermeleri gerekmektedir. Çocukların bir kişi olarak yetişmesi, ayrıca toplumda kendi potansiyellerini tam şekilde geliştirmesi için herbir çocuğa, yasalarda öngörülen ve çocukların ihtiyaç 2 3 244 Yetkinlik yaşına çatmayanların işləri və və hüquqlarının müdafiəsinə üzrə komissiyaların Əsasnaməsi, Nazirlər Kabineti, 2003 Açıq və qapalı tipli xüsusi təlim-tərbiyə müəssisələri haqqında Nümunəvi Əsasnamə, Nazirlər Kabineti, 2003 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 duyduğu özel ilgi gösterilmelidir. 2.2. Çocuk Mahkemesi Birimlerinin Faaliyetine Genel Bakış Er Riyad İlkeleri, Pekin Kuralları ve BM CHK gibi uluslararası kural ve ilkeler, yasalar gereği yargılanan çocuklarla muamelenin, özellikle çocuğun topluma yeniden entegre olabilmesine yöneldiğini gösterir ve aynı zamanda çocuğun buna teşvik edilmesini veya onun ortamda yapıcı bir rol üstlenmesini gerektirir. Böyle bir yaklaşım, Azerbaycan Cumhuriyeti Ceza Kanunu’nda yer almakta ve Çocuk Mahkemesi sisteminde buna riayet edilmektedir. 3. REŞIT OLMAYANLARLA İLGİLİ ÇALIŞMA KOMİSYONLARI, ÇOCUKLARLA İLGİLİ ÇALIŞMALARIN GELİŞTİRİLMESİ ALANINDA TEKLİF VE TAVSİYELER Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, faaliyet gösterdiği bölgede çocuklar arasında suç işleme ve diğer yasa ihlallerine ilişkin durumlar konusunda düzenli bir şekilde incelemeler yapıyor, mevcut durumu ve gelişme yönlerini analiz ediyor, tespit edilen suç ve yasa ihlallerinin nedenlerini araştırarak ve bu gibi durumların önlenmesi ve ortadan kaldırılması amacıyla tavsiye ve öneriler hazırlamaktadır. Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonları, çocuklara yönelik, onların haklarının korunması, sosyal savunmasının güçlendirilmesi, rehabilitasyon çalışmalarının yürütülmesi, yasalara aykırı davranışlar sergilyen çocukların topluma entegre olması ve davranışlarının düzeltilmesi, eğitim veya onları etkileyecek kanun, yönetmelik ve hukuki-normatif belgelerin hazırlanması sürecinde yer almaktadır. 3.1.Reşit Olmayanlarla İlgili Çalışma Komisyonların Alternatif Uygulamalardan Yararlanması Reşit olmayanlarla ilgili çalışma komisyonu, yasalara uygun olarak çocuğun gelişmesi, rehabilitasyonu, entegre olması, istihdamı veya eğitimiyle ilgili devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları, ticari işletmelere müracaat etme ve onlardan destek talep etme hakkına sahiptir. Örneğin, Komisyon, çocuğun istihdamı amacıyla herhangi bir markete veya çocukların sporla uğraşmasıyla ilgili Azerbaycan Olimpiya Spor Merkezlerine başvurabilir. Son 10 yıl içerisinde İçişleri Bakanlığı nezdindeki polis çocuk denetimciler ve polis idareleri geçici olarak göz altında tutma yerleri görevlileri, çocuk haklarınınkorunmasına yönelik eğitim öğretim ve kapasite geliştirme etkinliklerinde aktif yer almışlardır. UNISEF Azerbaycan Ofisi’nin, İçişleri Bakanlığı ile işbirliği halinde yüzlerle polis çocuk denetimci için gerçekleştirdiği eğitimler, Bakanlığın Çocuk Mahkemesi ile ilgili polis programının hazırlanmasında istekli olduğunu göstermektedir. “Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Polis Organlarının Faaliyetinin Geliştirilmesine Dair Devlet Programı (2004-2008)” da dahil olmak üzere diğer mevcut devlet programları da polis organlarının kapasitesinin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. Bu programlar, ayrıca polis mensuplarının sosyal savunmasını güçlendirecek, sosyal güvenliğin korunmasını üst düzeylere taşıyacak ve suç olaylarının önlenmesinin daha verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla onların modern teknoloji ve araç gereçlerle donatılmasını ileriye götürmektedir. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Polis Akademisi ve Polis Okulu mensuplarına Pekin Kuralları, Er-Riyad ilkeleri, BM UHK da dahil Çocuk Mahkemesi standartları ile diğer uluslararası sözleşmelerin öğretilmesi, Çocuk Mahkemesi sisteminin geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Son on yılda İçişleri Bakanlığı’nın AGİT Bakü Ofisi, Avrupa Konseyi ve UNISEF Azerbaycan Temsilciliğinin desteğiyle gerçekleştirdiği eğitimler, sonuç itibariyle daha verimli polis deneyiminin oluşmasına yardım etmıshtir. Çocuk haklarının ve çocukların korunmasının organize edilmesine dair GGT’lerde faaliyet gösteren polis mensuplarının eğitim ve deneyim düzeyinin geliştirilmesi, GGT’lerde çocuklar için faydalı olacak hizmetlerin organize edilmesi, STK’nın GGT’lere erişim imkanlarının arttırılması, uygun rehberlik ve destek mekanizmalarının oluşturulması, çocuk hak ve görevlerine ilişkin broşür ve diğer yayınların dağıtılması gibi fealiyyetler yer almaktadır. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Azerbaycan’ın resmi kurumlarının yazılı açıklamaları, insan haklarının korunması ve Çocuk Mahkemesi sisteminde gerçekleştirilen reformlar hakkında detaylı bilgi sağlamakta ve sunmaktadırlar. Her iki Bakanlık, Çocuk Mahkemesi sisteminin gelişmesi alanında yoğun çalışmalar yapmıştır. 245 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Adalet Bakanlığı, Bakanlığa bağlı Ceza İnfaz Kurumu ve Çocuk Eğitim Kurumu tarafından mahkum çocukların topluma entegre olması yönünde yürütülen çalışmalara ilişkin faaliyetler, rehabilitasyonunun yanı sıra çocukların kesintisiz eğitimi ve onların boş zamanlarının değerlendirilmesi gibi önemli hususları da kapsamaktadır. 4. SONUÇ Anlaşıldığı gibi Juvenal Adli sistemde amac cocugu suclayarak damga vurmak degil. Burda maksad cocugu toplumdan kopararak ceza evlerine degil, cocuga inanmak ve toplum icinde eğitilmesidir. Aile ve sosyal ortamlardan kopmadan islah etmek ve topluma kazandırmakdır. Juvenal Adli sistem ceza anlayışını deyiştiriyor. Cocuk yaptıgının karşılığında ceza infaz kurumlarında, ceza cekme müessiselerinde degil, aile ve toplumun icinde çocuğun iştirakı ve sorumluluğu ile islah ediliyor. Cocukları normal hayatdan, aile ortami ve okuldan tecrid etmemek lazım . Cocuğa normal kanunla ceza verilirse ve ceza evine gonderilirse artık ordan çocuk masumlukdan uzak iyice tecrube edinib cikiyor. Bunun ne topluma ne kamuya vede çocuğun kendisine yararı olmuyor. Malesef böyle durumlar da çocukların 30-40 %-i ceza evlerine geri dönüyor. Buda normal ceza ceken kişinin yada cocugun gelecekte işe alinmasında yada hayatının diger aşamalarında engel yaratıyor Infaz ve islah eger hukukda reformlara hizmet etmiyorsa anlamı kalmıyor. Ceza mahkeme kararlarının hepsi infaza gelmez. Juvenal Adli sistemde böyle bir sistemdir. Çünki maksad cocukları ve toplumu suca karşı korumaktır. O yüzden çocuğun isdihtam ve terbiyelenmesi için mutlaka sosyal ortamlar da, calışma alanları içinde tutmak lazım. Son on yılda İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı, mevcut düzeni iyileştirme yönünde aktif rol oynamış ve Çocuk Mahkeme sisteminin denetimi alanında işbirliği yapmışlardır. Böyle bir işbirliği, Juvenal Adlı sıstemın düzenlenmesi açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla tüm taraflar, Çocuk Mahkemesi sisteminde olumlu değişiklikler yapılması gibi bir ortak görüşü paylaşmaktadırlar. Çocuk Mahkemesi, Azerbaycan’da kanun taslağına dönüştürülmeye hizmet edecek çok sayıda proje ve denetimler gerçekleştirmiştir. Bu gün itibari ile kanun taslagı tamamlanmış ve Milli Meclise sunulacaktır. Kanunun 2016 da kabul edilecegi beklenilmektedir. KAYNAKÇA Azərbaycan Respublikasının Cinayət Məcəlləsi, 2000 Azərbaycan Respublikasının Cinayət-Prosessual Məcəlləsi, 2000 Birləşmiş Millətlər Təşkilatının Uşaq Hüquqları Konvensiyası (BMT-nin UHK) Yetişkin Olmayanlarla İlgili Adalet Muhakemesine İlişkin BM Asgari Standart Kuralları (Pekin Kuralları) Yetkinlik yaşına çatmayanlar arasında cinayətkarlığın və baxımsızlığın profilaktikasına dair Azərbaycan Respublikasının qanunu, 2005 “Açıq və qapalı tipli xüsusi təlim-tərbiyə müəssisələri haqqında Nümunəvi Əsasnamə, Nazirlər Kabineti, 2003 Yetkinlik yaşına çatmayanların işləri və və hüquqlarının müdafiəsinə üzrə komissiyaların Əsasnaməsi, Nazirlər Kabineti, 2003 Həbsdə saxlanılma yerlərində şəxslərin saxlanılmasına dair Müvəqqəti Əsasnamə. Yuvenal əliyyənin icrasının monitorinqi üzrə sorğular toplusu, Uşaq Hüquqları üzrə QHT Alyansı, ATƏT-in Bakı Ofisi, 2006 246 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİK KAPSAMINDA ÇOCUK HÜKÜMLÜ İLE GÖRÜŞME VE SÜPERVİZYON Yrd. Doç. Dr. H. Özden Bademci Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü ozdenbademci@hotmail.com GİRİŞ İnsan, dünyaya geldiği anda varlığını haykıran ve diğer insanların arasında kendine bir yer edinmeye çalışan toplumsal bir varlıktır. Çocuklar, çocukluğun doğası gereği bir taraftan ayrışmaya, bireyselleşmeye çalışırken, bir taraftan da başkaları ve kendilerine dair algıları şekillenir. Bu süreçte içsel ve dışsal etmenlerle mücadele edebilmek için başa çıkma stratejileri geliştirirler. Yetişkinlerden farklı olarak çocuklar, bir aile sisteminin içinde yaşarlar. Çocukların, benlik algılarını, diğerleri ile ilişkilerini ve yaşamı nasıl deneyimlediklerini başta ebeveynleri ile ilişkileri ve erken dönem çocukluk yaşantıları belirler (Perry, Pollard, Blakley, Baker, ve Vigilante, 1995) . Bireyin benlik algısını, diğerleri ile ilişkilerini ve yaşamı nasıl deneyimlediğini başta kendi ebeveynleri ile ilişkileri ve erken dönem çocukluk yaşantıları belirlemektedir. Çocukların, psikolojik dayanıklılık kazanmaları için yaşamlarındaki önemli kişilerin sevgi dolu, sağduyulu, uyumlanma ve sorgulama becerilerine sahip olmalarına ve bu kişilerin zihinlerinde ve kalplerinde olmaya ve anlaşıldıklarını hissetmeye ihtiyaçları vardır(Perry ve Szalavitz, 2014) . Güven içinde, desteklenerek büyüyen çocuklar, kendilerini ve başkalarını neyin iyi hissettireceğini, diğer insanların nasıl duygular içinde olduklarını bilirler. Eylemleri ile hem kendi duygularını ve hem de başkalarının kendilerine verecekleri tepkileri etkileyebilen özneler olarak görürler. Zor durumda kaldıkları hangi durumlarda aktif rol oynayabileceklerinin ayrımını yapabilirler. Başkalarının ses tonu ya da yüz ifadelerinde meydana gelen küçük değişiklikleri fark ederek uyumlu tepkiler vermelerini sağlayan uyumlanma becerilerine sahiptirler. Kandırmaca ile gerçek olanı, tehlikeli olan ile güvenli olanı ayırt edebilecek sağduyuya sahiptirler. Genellikle keyif veren oyun arkadaşıdırlar ve öz-saygı, değerli olma duygularını gelişip pekiştiren çokça olumlu deneyimlere sahip, içinde yer aldıkları toplulukların değer verilen üyeleridir(Van der Kolk, 2014). Suça sürüklenen çocukların büyük bölümü ise erken çocukluk dönemlerinde ihmal/istismara maruz kalmış kötü muamele görmüş olan çocuklardır. Erken çocukluk döneminde tekrarlayan bir şekilde maruz kalınan ihmal/istismar “kompleks travma” ya da “gelişimsel travma bozukluğuna” yol açmaktadır(Van der Kolk, 2014). Bu çocuklar korku, yakarış ve yalvarışlarının ebeveynleri/bakım verenleri tarafından dikkate alınmayacağını öğrenmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar gördükleri kötü muameleyi sonlandıramayacaklarını ya da yardım almak için başkalarının dikkatlerini hiçbir şekilde çekemeyeceklerini bilmektedirler. Bu durum onların karşılaştıkları zorlayıcı durumların üzerine umutlu, öz güvenli, yapıcı ve çözüm odaklı bir şekilde gitmeyi öğrenememelerine sebep olmaktadır. Pes etmeye koşullanmışlardır. Başkalarının ses tonu ya da yüz ifadelerinde meydana gelen küçük değişikliklere karşı son derece hassastırlar fakat bu değişiklikleri uyumlu davranmalarını sağlayacak ipuçları olarak değil tehdit olarak algılamaktadırlar. Kendi tutum ve davranışlarını düzenleyememekte, yön verememektedirler. Tekrarlayan bir şekilde maruz kaldıkları örseleyici tutum ve davranışlar kullanıma bağlı olarak gelişen beyni de olumsuz etkilemektedir. Sözgelimi bize doğru gelen birinin niyetinin ne olabileceğini frontal lob değerlendirirken aynalama nöronları niyetinin ne olduğunu anlamamıza yardım ederken gelişimsel travma bozukluğu olan çocuklar aşırı uyarılmışlık hali içindedirler ve stres hormonu sürekli olarak salgılanmakta ve duruma duygusal beyin ile ilkel yanıtlar vermektedirler(Perry ve Szalavitz, 2014). İçinde bulundukları ruh hali onların olay üzerinde yeterince düşünüp doğru değerlendirememelerine neden olmaktadır. Bu durum çocukların dikkat, odaklanma ve öğrenme konularında, başkaları ile ilişkilerinde sorun yaşamalarına, aşırı uyarılmışlık hali içinde olup, yoğun stres altında hissetmeleri sonucunu da doğurmaktadır. 247 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System de Zulueta’nın (2006) ifade ettiği gibi hissettikleri ruhsal “acılara” bir çözüm olarak “şiddete” yöneltmektedirler. Örseleyici geçmiş yaşantıları olan çocuklarda depresyon, kaygı, aşırı şekilde uyum problemleri, düşünce ve duygulanım bozuklukları mevcuttur ve çaresiz bir şekilde bağımlılık özelliği göstermektedirler. Söz gelimi, kaygı başkalarına karşı güvensiz olmaya, dikkati odaklayamamaya, akademik başarısızlığa ve gelişim bozukluğuna yol açabilmektedir. Çocukların davranışları kendi yaşamlarını tehdit edici olabilmektedir. Korunmasız cinsel ilişki, madde bağımlılığı, intihar düşünceleri, başkalarına karşı düşmanca davranışlar gösterebilmektedirler (Gill, 1996 ). Gill çocuklar değerlendirilirken öz-saygı, öz-güven, içsel ve dışsal stres faktörleri, depresyon ve intihar düşünceleri; halihazırda dahil oldukları ve karşı karşıya bulundukkları yüksek risk içeren davranışlar, antisosyal davranışlar, aile problemleri gibi çok çeşitli açılardan değerlendirilmeleri gerektiğini belirtmektedir. Çocukların bu kritik gelişim döneminde şiddet, çatışma ortamı içinde kalmaları kişilik ve kimlik gelişimlerini; uyum sağlama ve başa çıkma mekanizmalarını kalıcı olarak etkileyebilir. İçselleştirmekte oldukları doğru ve yanlış kavramlarını, gelişmekte olan ve saldırganlık dürtülerini kontrol altına almalarını sağlayan içsel mekanizmalarını, başkaları ile ilişki kurma biçimlerini derinden etkiler ve kalıcı olumsuz nörobiyolojik sonuçlara neden olur. Çocukların bilişsel kapasiteleri yetişkinlerden farklıdır. Benmerkezcidirler. Travmatize edici yaşantıları üzerine konuşamazlar. İçsel çatışmalarını, duygularını sözcüklere dökemezler. Dile gelemeyen duygu ve düşünceler dolaylı olarak dışa vurulurlar: tekrarlayan bir şekilde yeniden canlandırma, rahatsız eden görsel imajlar, saldırgan davranışlar ya da gerileme en sık görülenleridir. Çocukların ruh sağlıkları, ebeveynlerinin ruh sağlığı ve aile içindeki duygusal ortamdan bağımsız ele alınamaz. Aile “iyileşmedikçe” çocuk da “iyileşemez”. Çatışmalara, şiddete tanıklık etmek çocukları öngörülebilir, güvenli, tutarlı bir ortamdan mahrum bırakır, sağlıklı büyüyebilmeleri için en çok ihtiyacını duydukları güven duygusunu derinden sarsar. Bu durum çocuklar için son derece travmatize edicidir. Çocuklar içinde oldukları “anormal” koşullara şok, hissizleşme, içe dönme, sessizleşme, aşırı tedirgin ya da aşırı hareketli olma, yoğun kaygı, korku dolu olmak gibi “normal” tepkiler verirler. Şiddet ve çatışma ortamının devamı halinde şiddetin bir yaşam biçimi ve ifade aracı olarak benimsenmesi, kuşaklar arası aktarılacak bir şiddet kısır döngüsüne dönüşmesi işten bile değildir. SUÇA SÜRÜKLENMİŞ ÇOCUKLARLA ÇALIŞMA Türkiye’de çocuk suçluluğu olgusu çocukların aile yapıları (Akduman, Akduman ve Cantürk, 2007; Basut ve Erden, 2005; Doğan, 2008 ; Erdoğdu, 2005; Ereş, 2009; Kurtuluş, Salman, Günbet, Boz, Cenger ve Acar, 2009 ; Seyhan ve Zincir, 2009), ailelerinin sosyo-ekonomik durumları (Kocadaş, 2007), çocukların okul yaşantıları (Işık, 2006; Kızmaz, 2004), madde bağımlılığı (Ögel ve Aksoy, 2007), ve yapısal sorunlar (Bal, 2007) bağlamında tanımlayıcı çalışmalarla ele alınmıştır. Çocukların deneyimleri üzerine yapılmış, çocukların sesini doğrudan duyuran araştırmalar sınırlıdır. Bu durum çocuk suçluluğu olgusunun yeterince anlaşılamamasının yanı sıra, çocuklar için uygun müdahale yöntemlerinin geliştirilememesine de neden olmaktadır. Çocukların kendileri güven duydukları, anlaşıldıklarını ve umursandıklarını hissettikleri ilişkilere ihtiyaçları vardır. Alışık oldukları muamele genellikle örseleyici olduğu için güven ilişkisi kuruluncaya kadar bilinç-dışı bir yönelimle test etmek isteyeceklerdir. Çocuk kendisi ile çalışacak uzmana aile ve arkadaşlık ilişkilerinde benimsemiş olduğu ilişki modeli ve iletişim tarzı ve zorlanma ile yaklaşır. Karşısındakini zorlamaya programlanmıştır. Çocuk ilişkilerinde yaşadığı zorlanmayı bilinç-dışı olarak kendisine yardım etmek isteyen kimselere de yaşatacaktır. Psikanalitik yazında “negatif aktarım” (Oliver-Bellais, 1998) olarak geçen tutumu ile çocuk bilinç-dışı olarak onunla çalışan uzmanı yaşadığı tüm olumsuzlukların sorumlusu olarak görüp öfke, nefret, reddetme, haset ve güvensizlik duygularını yansıtmaktadır. Uzmanın çocuğun aktardıklarını saygılı, dikkatli, özenli, anlayışlı bir şekilde dinlemesine gerek vardır. Çocuğun anlattıkları ne kadar yoğun, trajik ya da tuhaf olursa olsun kendi üzerinde yarattığı etkiye karşı açık ve temelde yatan kaygının farkında olmalıdır. Uzman aynı zamanda çalıştığı çocuğun kendisi ve başkaları ile ilişkisi üzerine düşünebilen tarafı ile işbirliği yapacağı danışman 248 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 rolünü de korumalıdır(Briggs, 1998). Uzman çocuğun temposuna uygun hareket ederek yüzeye çıkamayan duyguların farkında olmalıdır. Uzman ve çocuk arasında kurulacak olan ilişkinin niteliği, kuralları ve sınırları konuları çok önemlidir. Bu ilişkinin çocuğun duygusal gelişimine/büyümesine katkı sağlayıcı nitelikte kurulması gerekir. Çocukların sorun yaratan tutum ve davranışları kadar güçlü yanlarının, mevcut başa çıkma yöntemlerinin keşfedilmesi son derece önemlidir. Suça sürüklenmiş çocuklarla çalışacak kimselerin aşağıdaki noktalara dikkat etmeleri gerekmektedir: • Yargılayıcı olmayan, kapsayıcı, koşulsuz kabul ve saygı ile yaklaşmalıdır. • Çocuğun kültürel özelliklerine hassas bir şekilde davranmalıdır. • Tutarlı olmalıdır. • İki taraflı bir ilişki olmadığının bilincinde olmalıdır. Uzman kişisel ve duygusal yaşamı hakkında hiçbir şekilde bilgi vermemelidir. • Suça sürüklenmiş çocukların büyük bölümü hiçbir zaman gerçek bir ilginin odağı olamamışlardır. Uzmanın zihni ve duyguları açık, samimi bir ilgi ile ilişki kurmalıdır. • Arkadaşça davranırken ilişkinin arkadaşlığa dönüşmesine izin vermemelidir. • Çocuğun kullandığı üslup ve dili hiçbir şekilde kişisel almamalıdır. Çocuğun kendine has üslubu ile aslında neyi anlatmaya çalıştığı üzerinde düşünülmelidir. • Sözlü ve sözsüz ipuçlarına dikkate almalıdır. • Çocuğun tutum ve davranışlarına olduğu kadar kendi içsel süreci ve davranışlarına karşı gözlemci olmalıdır. Canham, (2012) çocuk ile kurulan ilişkide onun duygu ve deneyimlerini anlamak için gözlemin esas olduğunu belirtmiştir. Çocuğun davranışları ve iletişimin dikkatli bir şekilde gözlemlenmesi çocuğun iç dünyasının, çocuğun iç dünyası ile dış dünyadaki deneyimleri arasındaki ilişkinin anlaşılmasını sağlamaktadır. Briggs (1998) kompleks travmanın neden olduğu sonuçlar üzerinde çalışırken bir taraftan örseleyici yaşantıların çocuk üzerindeki etkileri anlaşılmaya çalışılırken bir taraftan da yaşamı boyunca öğrenmiş olduğu, içselleştirdiği deneyimlerin niteliğinin keşfedilmesinin önemini vurgulamaktadır. SÜPERVİZYON VE DUYGUSAL DESTEK GRUPLARI Kurumların ‘formal’ ve ‘informal’ yapılanmaları söz konusudur. ‘Formal’ yapı kurumun çalışma sistemini, kurum içi hiyerarşiyi, görev dağılımını oluşturur. ‘İnformal’ yapı ise kurumların ‘duygusal’ boyutunu anlatır. Kurum çalışanlarının hem geçmişlerinden getirdikleri hem de yaptıkları işle ilgili olarak geliştirdikleri duygulanımları, düşünceleri ve atıfları vardır. Bu iki yapı(‘formal’ ve ‘informal’) birlikte kurum kültürünü oluşturur (Wright, 1994). Kurum kültürünün anlaşılması ve işleyişi duygulardan bağımsız olarak düşünülemez. Denetimli serbestlik uzmanları verdikleri hizmetin doğası gereği büyük bir duygusal yükün altına girerler. Çalışanlar, maruz kaldıkları duygusal yük ile başa çıkabilmek için hizmet verdikleri grubun başa çıkma mekanizmalarını “bilinç-dışı” olarak benimsemeye başlarlar. Kurum çalışanları zamanla hizmet verdikleri grupla “bilinç-dışı” olarak özdeşim kurmaya, hatta benzeşmeye bile başlayabilirler(Menzies, 1999). Geliştirilen bu mekanizma ise iş verimini, iş ortamının canlılığını etkiler. Çaresizlik, tıkanmışlık gibi olumsuz duyguların bazı durumlarda kurum kültürüne hakim olması dahi söz konusu olabilir. Bu durum ile başa çıkabilmenin ön koşulu çalışanlara duygusal destek ile süpervizyon verilmesidir. Denetimli serbestlik uzmanlarının hizmet verdikleri çocuklar kadar psikolojik desteğe ihtiyaçları vardır. Denetimli serbestlik uzmanlarının kendilerini rahatça ifade edip, deneyimleri üzerine düşünüp ‘anlamlandırabilecekleri’ bilinç düzeyinde olduğu kadar bilinç-dışı olarak da etkili olan faktörlerin farkına varabilecekleri paylaşım gruplarının oluşturulması önemlidir. Bu yöntemin amacı çalışanların kaygı ve beklentilerini bir güven ortamında paylaşmalarıdır. Paylaşım grupları katılımcıların kişisel gelişimlerini olduğu kadar profesyonel gelişimlerini desteklemek amaçlı yeniliklerin ve bilgilerin paylaşılması fırsatını da verir. Bu sayede uzmanın kendi kişisel özelliklerinin ve iç dünyasının çalıştığı çocukla olan ilişkisine etkisinin farkına varır. 249 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Çalışanların düzenli olarak uygulamalarını değerlendirip, pratikleri üzerine düşünerek, yenilikçi ve yaratıcı çözümler geliştirmelerine gerek vardır (Hughes, 2010). Deneyimli bir süpervizör eşliğinde yapılacak süpervizyon toplantılarında çalışanlar eleştirel bir bakış açısı ile bilgilerini, değerlerini, becerilerini analiz ederek, yaptıkları işe dair anlayışlarını geliştirirler. Etik kararlar alırlar. “Yansıtmacı işlev” kuramı (reflective functioning) psikanalist Peter Fonagy ve arkadaşları tarafından Londra’da Tavistock Klinik’te geliştirilmiştir (Fonagy ve ark. 2002). Fonagy’nin “yansıtmacı işlev” kavramı ile kişinin kendisi ve başkalarının ruhsal durumlarını tasavvur edebilme becerisi anlatılmaktadır. “Yansıtmacı işlev” kapasitesi sayesinde kişi kendisinin ve başkalarının davranışsal tepkilerini anlayabilmek için gerekli olan becerileri geliştirerek başkalarının içsel mental durumlarını anlamlı bir şekilde ifade edebilme çabasıdır. Fonagy sadece insana özgü olan bu kapasitenin insanların birbirlerini anlamlandırabilmelerine olanak sağladığını belirtmektedir. Suça sürüklenmiş olan çocukların kendilerini değerli hissederek yaşama tutunmaları için onları zihinlerinde tutabilen kendileri ile birlikte düşünecek, öfke, güvensizlik, şüphe gibi duygularını onlarla birlikte anlamlandıracak yetişkinlere ihtiyaçları vardır. Çalışanların kendi duygu ve düşüncelerine farkındalıklarını arttırıp, çocuklar için umusuzluğa kapılmadan inançlarını yitirmeden verimli çalışmalar yapabilmeleri için “yansıtmacı işlev” kapasite ve becerilerini geliştirmelerine gerek vardır. Bu hizmet içi eğitimlerin yanı sıra duygu ve düşüncelerini yansıtabilecekleri paylaşım grupları ile mümkün olabilmektedir. Aksi halde çalışanlar bir süre sonra yoğun çaresizlik ve yetersizlik duyguları nedeniyle tükenmişlik yaşamaya başlayacaklardır. SONUÇ Denetimli serbestlik uzmanı genellikle çocuğun yaşamında aile ve arkadaş çevresi dışında karşılaştığı ilk kimse olması bakımından önemlidir. İlk kez farklı bir yetişkin bakış açısını görme fırsatını edinmiş olur. İşbirliği ve güven ilişkisinin esas olduğu, bu ilişki çocuğun kendisini korkutan travmatize edici deneyimleri üzerine düşünebileceği, hayatı için yeni kararlar alacağı bir olanak edinmiştir. Uzmanın üstlendiği sorumluluk son derece ağır ve zaman için de yıpratıcı olabilecek de bir sorumluluktur. Yapılan çalışmalar hizmeti verenlerin ihtiyaçlarına odaklanıp, hizmeti verenler desteklenmeden hizmeti alanlara nitelikli bir hizmet verilmesinin mümkün olmayacağını göstermektedir Denetimli serbestlik uzmanları çocuklarla kurdukları ilişki üzerinden çocuklara yol gösterici olabilmektedir. Bu ilişki içinde yaşananlar, duygular üzerine eleştirel bir şekilde düşünüp anlamdırabilecekleri süpervizyon desteğinin mutlaka sağlanmasına gerek vardır. KAYNAKÇA Akduman, G. G., Akduman, B. ve Cantürk, G. (2007). “Ergen suçluluğunda bazı kişisel ve ailesel özelliklerin incelenmesi”. Türk Pediatri Arşivi Dergisi, 42, 156-161. Bal, H. (2007). “Toplumsal eşitsizliğin temelinde çocuk suçluluğu”. Sosyoloji Dergisi, Ülgen Oskay’a Armağan Özel Sayısı (Hakemsiz), 293-311. Basut, E. ve Erden, G. (2005). “Suça yönelen ve yönelmeyen ergenlerin stres belirtileri ve stresle başa çıkma örüntüleri yönünden incelemesi”. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12(2), 48-55. Briggs, S. (1998) How does It Work Here, Do We Just Talk?: Therapeutic Work With Young People Who Have Been Sexually Abused”, in Facing it Out, Facing it out: Clinical Perspectives on Adolescent Disturbance: Disruptive Adolecents from a Clinical Perspective (Tavistock Clinic), sayfa 7-23 Canham, H. (2012). Exporting the Tavistock Model to Social Services: Clinical Consultative and Teaching Aspects (2012) in Waiting to be Found Papers on Children in Care Briggs, A. Ed. (ss 72-84 ). London: Karnac Books. de Zulueta, F. (2006). From Pain to Violence: the Roots of Human Destructiveness. Chichester: John Wiley and Sons. Doğan, S. (2008). “Cinsel istismar davranışı gösteren ergenler: iki olgu ve konunun gözden geçirilmesi”. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 15(3), 157-162. Erdoğdu, M. Y. (2005). “Suça yönlendirilen ve yönlendirilmeyen çocukların aile fikirleri ile saldırganlık davranışlarının 250 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 karşılaştırılması”. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12(3), 106-114. Ereş, F. (2009). “Toplumsal bir sorun: suçlu çocuklar ve ailenin önemi”. Aile ve Toplum Dergisi, 88-96. Fonagy, P., Gergely, G., Jurist, E., Target, M. (2002). “Affect Regulation, Mentalization and the Development of the Self”. New York: Other Press. Gill, E. (1996). “Treating abused adolescents”. New York: Guilford Press. Hughes J. M. (2010) “The Role of Supervision in Social Work: A critical analysisCritical Social Thinking:” Policy and Practice, Vol. 2, 2010 Işık, H. (2006). “Çocuk suçluluğu ve okullar ile ilişkisi”. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 7(2), 287299. Kızmaz, Z. (2004). “Öğrenim düzeyi ve suç: suç- okul ilişkisi üzerine sosyolojik bir araştırma”. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 14(2), 291-319. Kocadaş, B. (2007). “Düşük sosyo-ekonomik yapı suç ilişkisi: Malatya’da çocuk suçluluğu”. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 1, 157-186. Kurtuluş, A., Salman, N., Günbet, G., Boz, B., Cenger, C. ve Acar, K. (2009). “Denizli ilinde 12-15 yaş arasındaki suça sürüklenen çocukların sosyodemografik özellikleri”. Pamukkale Tıp Dergisi, 2(1), 8-14. Menzies Lyth, I. (1999) ‖Institutional defences in public health nursing in South Africa during the 1990s‖, Psychodynamic Counselling 5.4 November Ögel, K. ve Aksoy, A. (2007). “Tutuklu ve hükümlü ergenlerde madde kullanımı”. Bağımlılık Dergisi, 8, 11-17. Oliver-Bellais, E. (1998) “ Is any one there?: the work of the young people’s counselling service”, in Facing it Out, Facing it out: Clinical Perspectives on Adolescent Disturbance: Disruptive Adolecents from a Clinical Perspective (Tavistock Clinic), sayfa 99-113 Perry, B.D., Pollard, R.A., Blakley, T.L., Baker,W.L., and Vigilante, D. (1995). “Childhood trauma,the neurobiology of adaptation, and use-dependent development of the brain: How states become traits”. Infant Mental Health Journal, 16, 271–291. Perry, B.D. and Szalavitz, M. (2014). Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk. (Çev. Elif Söğüt) İstanbul: Okyanus Yayınları. Seyhan, D. ve Zincir, H. (2009). “Tutuklu / Hükümlü Gençlerin Benlik Saygısı Düzeyleri ile Aile Özelliklerinin İncelenmesi ve Aralarındaki Korelasyonun Belirlenmesi”. Aile ve Toplum Dergisi, 7-24. Van der Kolk, B. (2014). Body Keeps the Scores. New York: The Penguin Group. Wright, S. (1994) ―Anthropology of Organizations‖ Routledge, London 251 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System DENETİMLİ SERBESTLİK KAPSAMINDAKİ GENÇLERİN SOSYAL HAYATA DÂHİL EDİLMESİNE İLİŞKİN PROJE UYGULAMASI “SUÇUN KIYISINDAN HAYATA AÇILAN LİMAN” Yrd. Doç. Dr. Rahman Çakır Giresun Üniversitesi Eğitim Fakültesi rahmancakir@hotmail.com GİRİŞ Sosyal yapı teorilerinden etkileşimci ekole göre suç, bireyler arasında veya bireyle toplum arasında meydana gelen sosyal etkileşimlerin bir ürünüdür ve suçlu bu etkileşim sürecinde ortaya çıkar. Toplumun pasif bir elemanı olan birey, dışarıdan kendisine yapıştırılan etiketlere göre algılanır. Etkileşimci ekolü kullanan Cooley’e göre bireyler, kendilerini başkalarının gözünden görürler. Etkileşimci ekolün önemli isimlerinden Tannenbaum’a göre suçlu olarak etiketlenen biri, kendi kimliğini kaybeder ve toplum tarafından kendisine yapıştırılan “suçlu” etiketi onun benliğine yerleşir. Becker ise, etiketlemenin “ötekinin” aleyhine işleyen politik bir süreç olduğunu belirtir. Becker, toplum tarafından yapıştırılan etiketin bireyi gelecekte suçlu olarak kariyer yapmaya zorladığını, başka bir deyişle bireyi suç işlemeye teşvik ettiğini ileri sürer. (Düzgün–2007,7) 1841 yılında John Augustus’un Amerika Birleşik Devletlerinde suçlu kişiler için uyguladığı yöntem, denetimli serbestlik uygulamasının yaratıcı düşüncesi olarak kabul edilmektedir (Scoobey, 2006). John Agustus, Boston Polis Mahkemesinde parası olmadığı için cezasını ödeyemeyen ve bu nedenle cezaevine girmek zorunda olan bir kişinin, denetimi altında serbest bırakılması için hakimi ikna etmiş ve infaz üç hafta ertelenmiştir. Bu sürede hükümlünün güvenini kazanan Augustus, ona iş bulma ve ailesini geçindirmede yardım ederek onun ıslah olmasını sağlamıştır. Sürenin sonunda tekrar hakim önüne çıkan hükümlü, değişimi ve gelişimini ortaya koymuştur. John Augustus, denetimli serbestliğin doğuşu ve ilk uygulaması olarak nitelenen bu olayda uyguladığı metotla 1842-1858 yılları arasında yaklaşık 2000 kişiye hükmün ertelenmesinden sonra ıslah olabilmeleri amacıyla denetim sağlamıştır. ABD’de, Massachusetts eyaletinde 1878’de yürürlüğe giren kanun ile denetimli serbestlik sistemi yasal bir temele oturmuştur. Bunu 1897’de Missouri, 1899’da Rhode Island, 1900’de New Jersey ve Vermont eyaletleri izlemiş ve 1925’te federal mahkemelerde denetimli serbestlik kararı verilebilmesini mümkün kılan kanun yürürlüğe girmiştir. (zikr. Nursal ve Ataç, 40) Ülkemizde ise 2005 tarihinde 5402 sayılı kanunla Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne bağlı denetimli serbestlik hizmetlerinden sorumlu Daire Başkanlığı kurulmuş ve buna bağlı 133 denetimli serbestlik ve yardım şube müdürlüğü olarak teşkilatlanmıştır (Nursal, 2002). Bu teşkilatlanmanın eğitim kurumlarıyla işbirliği halinde sürekli çalışır durumda olması, denetimli serbestlik hizmetlerinin bilimsel ve dinamik olmasına katkı getirebilecektir. Denetimli Serbestlik Müdürlüklerinin farklı kurumlarla (Eğitim Fakülteleri, Eğitim Kurumları, Belediyeler vb.) iş birliği yapması; bu gençlerin kendilerine olan inançlarını, güvenlerini, benlik algılarını geliştirme ve toplumsal bilinç uyandırma noktasında çeşitli fırsatlar oluşturacaktır. Denetimli serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin kendilerini bir birey olarak görüp kendilerine, çevrelerine, vatanına ve içinde bulunduğu topluma faydalı olabilecekleri inancı; proje kapsamında planlanan etkinliklerle kazandırılması hedeflenmiştir. Proje, denetimli serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin topluma uyumunu sağlamak ve toplumda bu gençlere yönelik farkındalık yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Bu kapsamda toplumsal uyum temel ilke olarak belirlenmiş olup bu gençlerin kendilerini topluma ait hissetmeleri ve toplumda bu gençlere karşı oluşmuş ön yargıları aşıp insanların onları benimsemeleri hedeflenmiştir. Projemiz, Proje Çağrı Rehberinin gençlerin sosyal yapının organik bir parçası haline getirilmesi ve sosyal yaşamın dışına itilmiş gençlerin sosyal uyumunun desteklenmesi önceliği ile örtüştürülmüştür. Proje 252 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 içeriği ve yöntemi bu önceliklere göre belirlenmiştir. Suça meyli olan ve toplum tarafından potansiyel suç unsuru olarak görülen bu gençlere yeni iş alanlarının oluşturulması, belirli mesleki beceriler kazandırma ve onların boş zamanlarında psikolojik olarak rahatlayabilecekleri; aynı zamanda toplum ile iç içe olabilmelerini sağlayacak hobiler edinmeleri planlanmıştır. Projede gençlerin kendilerini ifade edebilecek özgüvene sahip bireyler olabilmeleri amacı doğrultusunda etkinlikler tasarlanmıştır. Bu projeyle denetimli serbestlikten yararlanan bu gençlerin yaşadıkları olumsuz tecrübelere rağmen kendi benliklerine ve toplumun diğer fertlerine karşı olumlu bakış açısı geliştirmeleri hedef alınmıştır. Proje faaliyet ve etkinlik içerikleri ile projeye katılan denetimli serbestlik kapsamındaki gençlerin topluma uyumu sağlanırken suç eğilimlerini ortadan kaldırılmak hedef olarak belirlenmiştir ve bu hedef doğrultusunda denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan gençlerin suçun kıyısından çekilerek toplumsal hayata dahil edilmeleri için çalışılmıştır. Bu gençler üzerinde toplumun yapmış olduğu psikolojik baskı kaldırıldığında ve kendilerini topluma ait, toplumla iç içe yaşayan birer birey olarak hissettikleri zaman sosyal, bilişsel ve duygusal alanlarda olumlu gelişim gösterecekleri, topluma faydalı eylemler yapmaya çalışacakları saptanmıştır. Toplumla kaynaşan, toplumla iç içe yaşamaya başlayan, toplum tarafından kabul edilen gençlerde sevgi, saygı, paylaşma ve yardımlaşma gibi sosyal beceriler gelişmiştir. Bu proje ve projeyle birlikte uygulanacak faaliyetler aracılığıyla suçun kıyısında duran, toplum tarafından dışlandığı için suç işlemeye eğilimli bu gençler yavaş yavaş toplumun içine çekilerek olumlu kimlik sahibi ve toplumla barışık fertler olarak hayatlarına devam edecektir. Projede nihai amaç olan topluma uyumunun gerçekleşmesi için denetimli serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin diğer bireylerle ortak paydada buluşabilecekleri etkinlikler sayesinde bir kaynaştırma ortamı oluşturulmuştur. Bu sayede gençler birbirlerini tanımış, gençlerin arasında sevgi bağı kurulmuştur. Boş zamanlarını edindikleri hobilerle doldurabilmişlerdir. Aynı zamanda yeni iş kollarına ait kurslara katılım gösteren gençler, meslek sahibi olup ekonomik özgürlüğe kavuşma olasılığı artırılmıştır. Hedef Kitle Projenin hedef kitlesini Giresun İli Denetimli Serbestlik Müdürlüğü kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan, yaşları 14-29 arası değişen gençler (30-40 kişi) ve aileleri (60-80 kişi) oluşturmaktadır. Ayrıca yapılan eğitimler ve gönüllü katılımcılarla birlikte proje faydalanıcıları 200 kişidir. Faaliyetler 1- Proje Hazırlık Çalışmaları: Projenin yürütülmesi amacıyla proje koordinatörü ve proje asistanından oluşan 2 kişi görevlendirilmiştir. Proje koordinatörü ve asistanı olarak proje gözden geçirilmiş olup bütçenin incelemesi yapılmıştır. Projenin paydaş kurumları ile görüşmeler yapılıp projenin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi amaçlanmıştır. Projenin paydaş kurumlarıyla görüşme takvimi belirlenip sırasıyla bu kurumlarla proje hakkında görüşmeler yapılmıştır. Ardından projenin web sayfasının tasarımı gerçekleştirilmiştir. Bir sonraki aşamada ise projenin malzeme ve ekipman alımları için görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler yapıldıktan sonra firmalardan teklifler alınmıştır. Malzeme ve ekipman alımları gerçekleştirildikten sonra proje ofisi belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmalar ardından Giresun İl Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde proje için tahsis edilen bir alan, Proje Çalışma Ofisi ve İletişim Noktası olarak belirlenmiştir. Projede yer alan eğitimlerin belirlenmesi için ilgili birimlerle yazışmalar yapılmıştır. Kursiyer listelerinin belirlenmesi için proje paydaşı İl Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ile görüşmeler yapılarak kursiyerler belirlenmiştir. Görünürlük faaliyetlerine ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Görünürlük faaliyetlerinin tasarımları yapılıp ardından teklifler alınmıştır. Daha sonra ekim ayında açılacak olan kursların tarihleri belirlenmiş bulunmaktadır. 13.10.2014 tarihinde “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim”, “Yaratıcı Drama Atölye Çalışması” ve “Yüzme Kursları”nın açılmasına karar verilmiştir. Alınan bu karar ardından kurs tarihlerinin yeri ve saati ile ilgili bilgiler, kursların yapılacak olduğu birimlere bildirilmiştir. Ardından “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim”, “Yaratıcı Drama Atölye Çalışması” ve “Yüzme Kursu”nun yapılacağı dersliklere/alanlara görünürlük materyalleri hazır hale getirilerek dağıtımı yapılmıştır. “Yüzme Kursu” na katılacak olan kursiyerlere verilecek olan “bone, havlu ve terlikler” için 253 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System firmalardan teklifler alınmış, alınan teklifler ardından bu malzemelerin alımları gerçekleştirilerek kursiyerlere dağıtılmıştır. 2- “Yaratıcı Drama” Atölye Çalışması: Proje kapsamında Denetimli Serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlere kaynaştırma ortamı oluşturup gençlerin sosyal hayat süreçlerine eşit katılımlarını sağlamak amacıyla, haftalık 4 saat eğitim verilmiş olup 8 hafta sürecek olan (toplam 32 saat) “Yaratıcı Drama” eğitimi 13.10.2014 tarihinde 13 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Eğitimler, alanında uzman olan Giresun Üniversitesi öğretim elemanı tarafından verilmiştir. Giresun ili İl Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde 13 kişinin katılımıyla gerçekleşen Yaratıcı Drama Atölye Çalışması eğitim süresince işlenen konular; a) Drama nedir? Dramayla ilişkili kavramlar nelerdir? Kısa alıştırmalarla gösterimi b) Yaratıcı drama nedir? Dramanın psikoterapotik yönü, dramanın kullanım alanları, ve a uygulaması. c) Dramanın insan gelişimine etkileri nelerdir? Isınma çalışmaları, kısa alıştırmalar, doğaçlama oyunlar. d) Dramanın aşamaları, Isınma çalışmaları, doğaçlama oyunlar, sözsüz oyunlar, pandomim beden dilini kullanma, kısa doğaçlamalar . e) Sosyo drama nedir? Günlük yaşama dair olayların, yaşantıların kısa drama etkinlikleri olarak oynanması çalışmaları. f) Sosyo drama örneklemeleri grup çalışması olarak sosyo drama uygulamaları g) Kişiler arası ilişkileri kapsayan sosyo drama ve psikodrama örnekleri uygulandı. h) Tüm derslerin genel tekrarı olabilecek etkinlik örnekleri. Genel değerlendirme 3- Yüzme Kursu: Proje kapsamındaki gençlerin bedensel gelişimlerini desteklemek, farklı spor faaliyetlerini tanıtmak ve bu sayede sosyal becerilerinin gelişimine katkı sağlamak amacıyla 20 kişinin katılımıyla 15.10.2014 tarihinde Giresun ili Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bağlı olan Olimpik Yüzme Havuzunda gerçekleştirilmiştir. Eğitimler haftada 4 saat verilmiştir. 12 hafta devam etmiştir. Kurs bitiminde kursiyerler arasında yarışmalar düzenlenmiştir. Dereceye giren ilk üç kişiye Giresun Cumhuriyet Başsavcısı, Denetimli Serbestlikten sorumlu olan savcı ve Denetimli Serbestlik Müdürü tarafından madalyalar takılmıştır. Kursiyerler arasında yüzme bilenler aldıkları eğitimlerle yüzme tekniklerini geliştirmişlerdir. Hiç yüzme bilmeyen kursiyeler orta derecede yüzmeyi öğrenmişlerdir. 4- “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim” Temalı Eğitimler: Denetimli Serbestlik uygulamasından faydalanan gençlerin ailelerine verilmiştir. Ailelerin çocuklarının kişisel gelişimlerine katkı sağlayıcı ve çocuklarıyla daha iyi iletişim kurarak onların sosyal gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla hazırlanan kurs 16.10.2014 tarihinde 30 kişinin katılımıyla başlamış ve sonuçlandırılmıştır. Eğitimler haftada 3 saat verilmiş olup 8 hafta devam etmiştir. Eğitimler, alanında uzman Giresun Üniversitesi öğretim elemanı tarafından verilmiştir. Ailelerin eğitimlere düzenli katılmasını sğlamak amacıyla eğitimlerin olduğu günler için ailelere cep harçlığı (yerel ulaşım ve iaşe giderleri) verilmiştir. Cep harçlığı uygulaması kursiyerlerin etkin katılımlarına katkı sağlamıştır. Projenin kapanış toplantısında bu eğitime katılanlara katılım belgesi verilmiştir. Kurs aşağıda ifade edilen konular kapsamında gerçekleştirilmiştir: -Etkili iletişim; saygı duymak, doğal davranabilmek, empati, etkin dinleme -Ebeveyn-Çocuk İlişkisi -İletişim Engelleri -Aile Tutumları -Riski Yönetmek -Olumlu Davranış Kazandırma -Uzlaşabilmek -Geleceği Planlamak 5- Projenin Açılış ve Tanıtım Toplantısı: Proje faaliyetlerinin anlatılacağı geniş katılımlı toplantı için çalışmalar yapılmıştır. İl protokolü, proje ortakları basın mensupları ile görüşmeler yapılarak toplantı için uygun gün ve saat belirlenmiştir. Toplantı için gün ve saat belirlendikten sonra davetiyelerin tasarımları yapılarak baskı yapılmış, ardından da İl 254 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 protokolüne, proje ortaklarına ve basın mensuplarına dağıtılmıştır. Davetiyelerin dağıtımlarının ardından açılış ve tanıtım toplantısında davetlilere ikram edilecek olan yiyeceklerin alımları gerçekleştirilmiştir. Daha sonra toplantının yapılacak olduğu salon görünürlük materyalleri ile hazır hale getirilmiştir. “Proje Açılış ve Tanıtım Toplantısı” 24.10.2014 tarihinde Giresun Valiliği konferans salonunda gerçekleştirilmiştir. Toplantıya geniş çapta katılım olmuştur. Açılış ve tanıtım toplantısının aracılığıyla projenin geniş kitlelere yazılı ve görsel medya aracılığıyla duyurulmuştur. 6- “Sanatla Terapi” Atölye Çalışması: Proje kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlere, özgüvenlerinin artırılarak girişimciliklerinin, iletişim becerilerinin geliştirilmesi ve sosyal yönlerindeki eksikliklerinin giderilmesi amacıyla kursumuz 12 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Eğitimler, alanında uzman Giresun Üniversitesi öğretim elemanı tarafından verilmiştir. Eğitimler (2 ders saati teorik + 4 ders saati uygulama = 6 saat) olarak 4 hafta devam etmiştir. Sanatla terapi atölyesinde, resim, müzik, hareket, yazı, fotoğraf, tiyatro, masal vb. araçları kullanarak içsel ve dışsal değişim yolculuğuna, farkındalıklara imkân sunan sanatla terapi uygulamaları ile kişinin kendini anlama, fark etme, ve farkedilme kazanımlarına imkan sunmak amacıyla: Kendimi ne zannediyorum? Olduğum ben Atölye çalışması (2 boyutlu yönerge -mülakat -gözlem) Olmak istediğim ben çalışıldı. 2 atölye çalışması (resim+sözel anlatım) Neleri farklılaştırabilirim? Grup atölye çalışması (ikili uygulama-mülakat) Farklılıklarımla yola nasıl devam edebilirim? Olumlu benlik algısının ve kişisel yaratıcılığın geliştirilebileceği atölye çalışması 7- İstihdam Beceri ve Yeterlilik Kursu (Nakış kursu/Ev Yemekleri Kursu): Proje kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlerin ailelerine ekonomik kazanç sağlamalarına yönelik açılması planlanan kursların, hedef kitleye sorularak ve hedef kitlenin talepleri dikkate alınarak en az 12 kişilik talep sağlanması durumunda açılması planlanmıştır. Ancak bu kursa gerekli olan kişi sayısı kadar talep olmadığından kurs açılamamıştır. 8- Müzik Atölyesi (Bağlama Kursu): Poroje kapsamındaki gençlerin duygusal anlamda kendilerini ifade edebilecekleri farklı yollar bulunması amacıyla müzik atölyesi olarak 18 kursiyerden oluşan bağlama grubu oluşturulmuştur. Denetimli Serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlere hangi enstrüman kursunu almak istedikleri sorulmuş ve hedef kitlenin talepleri dikkate alınarak bağlama kursuna karar verilmiştir. 18 kursiyerle başlayan kurs Giresun Üniversitesi Konservatuarı öğretim elamanı tarafından yürütülmüştür. Haftada 4 saat olarak gerçekleştirilen kurs 12 hafta sürmüştür. Alınan bağlamalar kursiyerlere hediye edilmiştir. 9- Doğal Gaz Tesisatçılığı Kursu: Giresun İşkur Müdürlüğünün 2013 yılı araştırma sonuçlarına göre Giresun’da kalıp ustası, betonarme ve doğal gaz tesisat ustasına ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Proje kapsamındaki gençler ve ailelerine yeni iş imkanı sağlamak amacıyla bu kurs açılmıştır. Giresun Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü, Giresun Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ve Proje Koordnatörlüğümüz ile bir protokol imzalanarak kursiyerlermize belge verilmesi amaçlanmıştır ve üçlü protokol imzalanmıştır. Kurs iki aşamada; birinci aşama teorik konular, ikinci aşma ise uyulamalı çalışmalar şeklinde gerçekletirilmiştir. Teorik dersler Giresun Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde, uygulamalar ise125. Yıl Mesleki ve Teknik AnadoluLisesinin atölyelerinde gerçekleştirilmiştir. Haftada 30 saat olmak üzere 20 hafta (toplam 608 saat) üzerinden eğitimler sonuçlanmıştır. 10- Kamu Spotu Hazırlanması: Kamuoyunda denetimli serbestlik uygulamaları hakkında farkındalığın ve duyarlılığın arttırılması amacıyla kamu spotu hazırrlanmıştır. Kamu spotunun senaryosu, kısa film senaryosu Girsun Üniversitesi öğretim elemanları tarafından yazılmıştır. Kamu spotu oyuncuları Giresun Üiversitesi Okul Öncesi Eğitim Topluğu öğrencileri arasından seçilerek çekimi gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan spot, yerel TV’lerde, Web sitelerinde (Giresun Üniversitesi, 255 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Giresun Valiliği, Milli Eğitim Müdürlüğü ve projemizin sitesinde), sosyal ağ sitelerinde ve Youtubevideo paylaşım sitelerinde yayınlanmıştır. Hazırlanan spotun örneği CD ortamında proje ekinde sunulmuştur. 11- Panel: Proje kapsamında, kamuoyunda ve özellikle üniversite gençlerinde denetimli serbestlik uygulamaları hakkında farkındalık uyandırmak, suçlu kesimin topluma kazandırılmalarında sosyal sorumluluk alabilme becerilerini geliştirmek ve bilgilendimek amacıyla bir panel düzenlenmiştir. Panel Giresun Üniversitesi Karadeniz Konferans Salonunda 04.04.2015 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Panele Giresun Üniversitesi akademisyenleri ve Giresun Denetimli Serbestlik Müdürü konuşmacı olarak katılmışlardır. FAALİYETLER VE SONUÇLAR Projenin ulaşmayı amaçladığı hedef kitle, Giresun İli Denetimli Serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlerden oluşmaktadır. Denetimli Serbestlikten yararlanmakta olan bu gençlerin topluma kazandırılabilmesi amacıyla oluşturulan bu proje kapsamındaki kurslar aracılığıyla, suça meyilli olan gençlerin topluma kazandırılması amaçlanmıştır. Projenin açılış ve tanıtım toplantısı aracılığıyla başta toplumumuz ve üniversite öğrencileri “okul öncesi eğitim topluluğu”nun projeyi benimsemesi ve etkin bir şekilde çalışmasıyla daha duyarlı hale gelmiştir. Toplumda birçok kişinin bilgisinin olmadığı bu uygulama, proje çalışmalarıyla topluma tanıtılmış ve Giresun toplumu bu konuda daha bilinçli bir hale getirilmiştir. Proje kapsamında açılan kurslara devam etmekte olan denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan bu gençler ve ailelerinin topluma faydalı bireyler olma yolunda farkındalık kazandıkları gözlenmiştir. Bu kurslar ve etkinlikler sayesinde kendilerini rahatlatabilecekleri ve keyifli zaman geçirebilecekleri hobilere sahip olmuşlardır. Açılan “Yaratıcı Drama Atölye Çalışması” gençler kendileriyle daha barışık bir birey olma yolunda ilerleme kaydettleri gözlemlenmiştir. Bu kurs sayesinde gençler, empati kurabilmekte, olaylara daha farklı açıdan bakmayı öğrendikleri gözlemlenmiştir. “Yüzme Kursu” sayesinde ise, enerjilerini yüzerek kullanmakta oldukları görülmüştür. Bu kurs sayesinde enerjilerini yüzerek attıkları için olaylara, insanlara ve topluma daha sakin ve yumuşak yaklaştıkları görülmüştür. “Aile İçi Sağlıklı ve Etkili İletişim Temalı Eğitimler”de ise; denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmakta olan gençlerin ailelerinin ilgilerinin bu kursa yüksek olduğu görülmüştür. Bu kurs sayesinde bu ailelerin, çocuklarıyla iletişim kurma yollarını geliştirmekte olduğu görülmüştür. Ailelerin, çocuklarına karşı olumlu tutum ve davranışlar sergiledikleri, empati kurabilmeyi öğrendikleri görülmüştür. “Sanatla Terapi Atölya Çalışmaları”nda ise, psikolojik olarak desteğe ihtiyaç duyan bu gençlerin psikolojik olarak rahatladıkları görülmüştür. Bu gençlerin kursun başlarındaki tutum ve davranışları, hayata bakış açıları, toplumdaki bireyleri, olayları ve olguları kabullenme dereceleri ile kursun sonucunda tutum ve davranışları, hayata bakış açıları, toplumdaki bireyleri, olayları ve olguları kabullenme dereceleri arasında olumlu farklılıklar olduğu görülmüştür. Bu kurs sayesinde gençler daha sakin bir yapıya sahip olurken empati kurabilme becerisi kazanmışlardır. Bu gençlerin; olaylara, olgulara ve insanlara karşı tutumlarının olumlu yönde geliştirdikleri görülmüştür. Proje kapsamında gerçekleştirilen yüzme kursu sonrası kursiyerle yapılan görüşme ve anket neticesinde hiç yüzme bilmeyenlerin orta düzeyde yüzmeyi öğrendikleri, bilenlerin ise kurs sayesinde farklı yüzme tekniklerini öğrendikleri tespit edilmiştir. Gençler, kazandıkları bu beceri ve yetenekleri kurstan sonra devam ettireceklerini, yüzmeye devam edeceklerini ifade etmişlerdir. Kurs sayesinde yüzme öğrenmenin ötesinde zamanlarını çok iyi geçirdiklerini, stres atıp sosyal hayata ve iş ortamlarına stressiz gidip iş verimliliklerini arttırdıklarını ifade etmişlerdir. Aile içi sağlıklı ve etkili iletişim kursuna katılan kursiyerlerimiz, aile içindeki bazı sorunların iletişim eksikliğinden ve empati kuramamadan kaynaklandığını, bundan dolayı sorunların içinden çıkılamaz bir hal aldığını, bunun iş hayatına ve sosyal hayata yansıdığını ifade etmişlerdir. En önemlisi bu olumsuzluklardan en fazla çocukların olumsuz etkilendiğini fark etmişlerdir. Ailenin devamlılığında ve sağlıklı bireyler yetiştirmede eşler arasındaki iletişimin, etkileşimin ve ilişkinin sağlıklı kurulmasının çok önem taşıdığını öğrendiklerini, bundan sonraki yaşamlarında bunlara dikkat edeceklerini, yaşamlarında yeni bir sayfa açtıklarını belirtmişlerdir. 256 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Bulgular Projenin hedef kitlesi farklı suçlardan ceza alarak denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan gençlerden oluşmuştur. Proje kapsamında açılan kurslara gençler ilk zamanlarda katılma konusunda tereddüt ve kaygı yaşamışlardır. Bunun en önemli sebebi kişisel bilgilerinin ve kurslarda çekilen resimlerinin haber konusu olmasından kaynaklanıyordu. Yasal engel olması nedeni ile kuriyerlere ilişkin haber yayınlama ve sosyal medyayı kullanma konularında sıkıntı yaşanmıştır. Aynı zamanda bu gençler bir işte çalıştıkları için kurslara katılım konusunda zaman zaman problemler yaşanmış olmasına rağmen planlanan telafi etkinlikleri ile bu sorun aşılmaya çalışılmıştır. Kursların bitiminde uygulanan anketlerden de anlaşıldığı gibi gençlerin kurslardan yarar sağladıkları anlaşılmıştır. Özellikle, drama, aile içi sağlıklı ve etkili iletişim, sanatla terapi gibi, eğitmenlerin kursiyerler ile birebir olduğu faaliyetlerde gençler kendilerini çok değerli hissettiklerini ifade etmişlerdir. Bu kurslar neticesinde gençler ile yapılan görüşmelerde olumlu dönütler alınmıştır. “Kendimi ifade etmeyi, rahat davranmayı, karşımdaki insanları dinlemeyi ve böylece insanları anlamayı öğrendim. Sinirlenmemeyi ve sakin olmayı öğrendim. Eşim ve çocuklarımla iletişim kurmayı öğrendim. Ailemi ihmal ettiğimin farkına vardım. Drama çalışmalarında hayatın eğlenceli olabileceğini fark ettim. Bazı yeteneklerimi fark ettim. Kurslar sayesinde arkadaşlık ve dostluklar kazandım. Konuşarak bazı problemlerin çözüleceğini ve hafifleyeceğini anladım. Yaptığımız sanat etkinlikleri ile iç dünyamızı dışarıya yansıttık ve böylece eğitmenimiz ile düşünce ve sorunlarımıza ilişkin konuşma ve sohbet imkânları yakaladık.” Alınan geri bildirimlerdendir. Proje kapsamında açılan yüzme kursunda ise; gençlerin boş zamanlarını verimli değerlendirdiklerini, “Yüzme biliyordum ama, kurs sayesinde farklı yüzme teknikleri öğrendim.”, “Yüzmeyi belli düzeyde öğrendim.”, “Kurstan sonra da devam edeceğim.” gibi dönütler alınmıştır. Açılan bağlama kursunda, “Bir enstüman çalmanın çok güzel olduğunu fark ettim.”, “Belli düzeyde bağlama öğrendim.”, “Kurstan sonra zaman buldukça kursu sürdürmek istiyorum.”, “Kurs sayesinde bir bağlamaya sahip olmak çok güzel bir duygu.”, “Bana değer verildiğini anladım” gibi geri bildirimler alınmıştır. Ayrıca proje kapsamında yapılan etkinliklerde kursiyerlere verilen terlik, havlu, bone, promosyon kupa bardak, bağlama, dağıtılan cep harçlığı gibi bağışlardan çok memnun kaldıkları gözlenmiştir. Çünkü bu gençlerin birçoğu dezavantajlı durumda olan gençlerden oluştuğu için bunların kendilerine verilmiş olması onlara verilen bir değerin karşılığı olarak algılanmıştır. Düzenlenen panel ve hazırlanan kamu spotu ile özellikle üniversite gençliği denetimli serbestlik uygulamaları konusunda bilgi sahibi olmuştur. Ayrıca bu etkinliklerle denetimli serbestlik uygulamasından yararlanan gençlerin sosyal dahil edilmesi sürecinde; topluma, sivil toplum kuruluşlarına çok önemli görev ve sorumluluk düştüğü anlaşılmıştır. Bu proje diğer topluluklara ve sivil toplum kuruluşlarına bir örnek teşkil edebileceği düşünülmektedir. Sonuç olarak, proje hedef kitlesinin suça bulaşmış gençlerden oluştuğu için çoğu zaman özellikle açılan kurslara devam konularında problemler yaşanmış,, denetimliliği biten gençler programdan ayrılmak zorunda kalmış, bazı gençlerin cezaevine tekrar dönmüş olması gibi sorunlar yaşanmış olmasına rağmen genel olarak projenin başarılı bir şekilde yürütüldüğü ve olumlu sonuçların alındığı söylenebilir. Kurs sonunda uygulanan anketler bunun göstergesidir. ÖNERİLER Genel olarak sosyal sorumluluk çalışmalarıyla sosyal sorunların çözümüne katkı sağlama sürecinde; Proje üretim sürecinden itidaren tüm paydaşlar arasında işbirliği etkin olarak gerçekleştirilebilir. Hedef kitleye yapılacak faaliyetler gerekçeleriyle anlatılabilir bu konudaki önerileri dikkate alınabilir. Faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde ilgili birimler gereken hassasiyeti gösterilebilir. Faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sürecinde birimlerarası koordinasyon sağlanabilir. Birlikte yaşama kültürünü geliştirecek çalışmalar yapılabilir. Yaratıcığı ve problem çözme becerisini geliştirecek çalışmalar yapılabilir. 257 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System ÇOCUKLARA YÖNELİK DENETİMLİ SERBESTLİK UYGULAMALARINDA SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİNİN ÖNEMİ Öğr. Gör. Zeki Karataş Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü zekikaratas@gmail.com GİRİŞ Toplum temelli bir adli sistem olan denetimli serbestlik, “hükümlülerin suç işlemesine neden olan davranışlarının değiştirilerek tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunması” anlamına gelmektedir. Hapis cezasına alternatif olarak uygulanan denetimli serbestlik sisteminin genel anlamda iki temel amacı bulunmaktadır. Öncelikli amacı, ceza infaz kurumuna alternatif olarak hükümlüye adli açıdan bazı sorumluluklar yüklenerek toplum içinde takibini sağlamak; ikinci olarak da hükümlünün yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik rehabilitasyon çalışmaları uygulamaktır. Bu bağlamda denetimli serbestlik; psiko-sosyal yardım yöntemlerinin uygulanması yoluyla suçlunun sorunlarının giderilmesine, çevresine uyum sağlamasına, sosyal ve hukuksal sorumluluklarını yerine getirmesine yönelik rehberlik hizmetleri sağlanması ve ceza adalet süreci içerisinde suçlunun yargılama makamları tarafından belirlenecek bir süre içerisinde mümkün olduğu kadar toplumdan koparılmadan ve hürriyeti kısıtlanmadan ıslah olmasına yönelik çözümler arayan bir ceza adalet yöntemidir (Yavuz, 2012). Tarihsel süreç içerisinde on sekizinci yüzyıla kadar suç işleyenlere karşı uygulanan cezalandırmanın temel mantığı öç alma tepkisi üzerine kurulmuştur. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren suçluların topluca cezalandırıldığı hapishane yaptırımı ağırlıklı olarak uygulanmış, bu sayede toplumun suçtan arındırılacağı ön görülmüştür. Ceza infaz hukuku alanında yapılan araştırmalar, hapishanelerin suçlulara ders vermediği ve onlara işledikleri suçlardan dolayı pişmanlık hissettirmediği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Sanayi devrimiyle birlikte özellikle şehirlerde suç oranlarının yükselmesi hapishanelerdeki mahkûm sayısının artmasına neden olmuş ve alternatif ceza infaz yöntemleri üzerinde çalışmalar başlatılmıştır. Yirminci yüzyılda sosyal refah sistemlerinin gelişmesiyle birlikte reform yaklaşımı ön plana çıkarak toplum temelli rehabilitasyon çalışmalarına ağırlık verilmeye başlanmıştır. Günümüzde ise başta çocuk adalet sistemi olmak üzere adli sistem uygulamalarında onarıcı adalet (restorative justice) yaklaşımı esas alınmaktadır (Uluğtekin, 1991). Onarıcı adalet yaklaşımı kapsamında değerlendirilen denetimli serbestlik uygulamalarıyla suçlunun kanunla ihtilafa düşmesine neden olan davranışlarının değiştirilerek yeniden suç işlemesinin önlenmesi ve bu yolla toplumun korunmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Onarıcı adalet yaklaşımı kapsamında; bir taraftan suçluya davranışlarının olumsuz sonuçları ve mağdura verdiği zararın etkisi hatırlatılmakta, diğer taraftan da mağdurun hakkı korunmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla onarıcı adalet uygulamaları sayesinde fail formel sistem içerisine girmemekte, işlenilen bir suçtan dolayı failin kendisi değil kötü davranış ya da suç kötülenmektedir. Böylece, fail “suçlu” olarak damgalanmaktan kurtulmaktadır. Bu durumda, faile hatasından vazgeçme ve kendini düzelterek yeniden suç işlememe yolunda fırsat verilmektedir (Uludağ, 2011). Modern anlamda denetimli serbestliğin Türk ceza adalet sistemine dâhil edilmesi 2005 yılında gerçekleşmiştir. Türkiye’de uygulanan denetimli serbestlik sisteminde ağırlıklı olarak yetişkin suçluların ıslahıyla ilgili çalışmalar yürütülmekte, çocuk hükümlülerle ilgili bağımsız bir birim bulunmamaktadır. Ayrıca suçun en önemli taraflarından birisi olan mağdurlarla ilgili de herhangi bir çalışma yapılmamakta, ancak bu konuda yeni bir kurumsal yapı oluşturma çabaları Adalet Bakanlığı bünyesinde sürdürülmektedir. 2015 yılı Aralık ayı itibariyle denetimli serbestlik sisteminde işlem yapılan dosya sayısı toplam 273.401’dir. Bazı hükümlülerin birden çok dosyası olması nedeniyle sistemde işlem yapılan kişi sayısı toplam 226.970’dir. Bu kişilerden 215.633’ü yetişkin, 11.337’si çocuktur. Bu verilere göre denetimli serbestlikten yararlanan çocukların yetişkinlere oranı 258 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 % 5’tir. Denetimli serbestlikten yararlanan çocuk oranı düşük olsa da, sayı itibariyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı kuruluşlarda bakım ve koruma altında bulunan çocuk miktarına yakındır. Çocukların yetişkinlerden farklı ihtiyaç ve sorunları olduğu düşünüldüğünde, denetimli serbestlik sistemi içinde çocuklara özgü yapısal düzenlemeler gerçekleştirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARA YÖNELİK DENETİMLİ SERBESTLİK Çağımızın modern çocukluk paradigması gereği çocuklar yetişkinlerin minyatürü olarak değil, kendine has özellikleri olan bir gelişim dönemi şeklinde nitelendirilmektedir. Bu anlayış gereği suça sürüklenen çocuklar kendine özgü gelişim özellikleri nedeniyle adli sistemin her aşamasında yetişkinlerden farklı değerlendirilmesi gereken bir grup olarak ele alınmalıdır (Prout & James, 1997). Her ne kadar yetişkinlere sağlanan koşullar ve haklar, çocuklar için geçerli olsa da çocukların yetişkinlerden farklı ihtiyaçları ve hakları bulunmaktadır. Çocuklar için yapılan hukuki düzenlemelerde; çocuğun yüksek yararının gözetilmesi ve gelişimini engelleyecek her türlü risk ve uygulamalardan uzak tutulması temel esas olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle devletler, çocuğun korunması amacıyla risklerle karşılaşmadan önce önlemler almak, eğer risklerle karşılaşmışsa da koruyucu destekleyici müdahalelerde bulunma görevi üstlenmişlerdir. Çocukların korunması kavramı geniş bir tanıma sahip olmasına rağmen genel anlam itibariyle kapsamı şu şekilde ifade edilebilir: Çocukların herhangi bir incinmeye maruz kalmadan gelişimlerini sürdürmeleri, ihmal ve kötü muameleden uzak tutulmaları, psiko-sosyal ve fizyolojik iyilik hallerinin sağlanıp korunması ve kendileriyle ilgili kararlarda katılım haklarının gözetilmesi esasına dayanmaktadır (Uluğtekin, 2014). “Bir çocuk neden suç işler?” sorusuna cevap bulmak çok kolay olmasa da, çocuklar kendi bünyelerinden ve/veya çevre şartlarından kaynaklanan bazı nedenlerle yasalarda suç olarak tanımlanan fiilleri işlemektedirler. Çocuklar sorunlarına çözüm bulmak ya da sorunlarını hafifletmek, ihtiyaçlarını karşılamak ve haksızlığa karşı çıkmak için suça sürüklenmektedirler. Sosyal hizmet disiplini açısından çocuk suçluluğu kavramına baktığımızda; çocuğu kuşatan mikro, mezzo ve makro düzeydeki sistemlerle olumsuz etkileşimden kaynaklanan sorunların etkili olduğu görülmektedir. Çocuğu suça yönelten mikro düzeydeki sistemleri “çocuk” ve “ailesi” olarak ele almak mümkündür. Suça sürüklenen çocukta ilk değerlendirilmesi gereken husus, çocuğun doğumdan itibaren suç fiilini işlediği zaman kadar geçirdiği gelişim aşamalarının incelenmesidir. Çocukların genellikle suçla tanıştığı en kritik gelişim dönemi olan ergenlik dönemindeki sorunlar özellikle değerlendirilmelidir (Uluğtekin, 2012). Çocuğa doğumdan itibaren gerekli bakımı sağlamak ve toplumsal değerleri aktarmakla görevli aile, çocukların suça sürüklenmesine neden olan en temel faktörlerden birisidir. Ailenin işlevlerini sağlıklı bir biçimde yerine getirememesi, çocuğun suça sürüklenme olasılığını arttırmaktadır. Ebeveyn kapasitesinin yetersizliği nedeniyle çocuk üzerinde denetimi kaybeden, çocuğu ihmal ve istismara açık hale getiren aileler çocukların riskli davranışlara yönelmesine neden olmaktadır. Parçalanmış aile yapısında yetişen ya da toplumsallaşma sürecinde aile ve yakın çevresinde suç işleyen yetişkinleri model alan çocuklar da suç işleme riskiyle karşı karşıyadırlar (Uluğtekin, 1991). Çocuğun suça sürüklenmesinde etkili olan mezzo düzeydeki faktörleri; arkadaş grubu ve boş zaman etkinlikleri, okul ve çalışma yaşamı olarak sınıflandırmak mümkündür (Uluğtekin, 2012). Çocuğun sosyalleşmesinde aileden sonra en etkili olan sistem, yaşanılan sosyal çevreyle birlikte akran grubudur. Özellikle ergenlik döneminden itibaren çocuklar daha çok aile dışında zaman geçirirler ve akran grubuyla birlikte olmak için sürekli bahaneler üretmeye çalışırlar. Çocukların tek başına göze alamayacağı okuldan kaçma, sokakta çalışma ve madde kullanma gibi riskler genellikle akran grubunun etkisiyle rahatlıkla tecrübe edilirler. Makro düzeydeki yapısal etmenler olarak adlandırılan göç, yoksulluk, işsizlik, çarpık kentleşme gibi sorunlar ve bu sorunların çözümünde yetersiz kalan sosyal politika ve programlar toplumun birçok kesiminin risk altında yaşamasına neden olmaktadır. TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre Türkiye’de yoksulluk oranı % 15, çocuk yoksulluğu oranı ise % 23 olarak belirlenmiştir (TÜİK, 2015). Pek çok sosyal sorunun kaynağı olan yoksulluk en çok da çocukları etkilemekte, ihtiyaçlarını karşılamak ve sorunlarına çözüm bulmak zorunda kalan çocuklar hırsızlık, sokakta çalışma, madde 259 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System kullanma gibi suçlara yönelmektedirler. Göç nedeniyle de şehrin gecekondu mahallelerinde yaşama tutunmaya çalışan aileler işsizlik nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmakta, sağlık ve sosyal güvenceden yoksun bir şekilde topluma yabancılaşmaktadırlar. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük mekânlarda yaşamak çocuklar açısından damgalanma ve dışlanma riskini beraberinde getirmekte ve suça bulaşma riskini arttırmaktadır (Ümit, 2007). Çocuklar içinde bulundukları riskler nedeniyle, yasalarda suç olarak tanımlanan fiilleri işledikleri için ceza adalet sistemine dahil olmaktadırlar. 2013 yılı TUİK verilerine göre; suça sürüklenen çocuk sayısı 2009-2013 yılları arasında % 68,9 artmıştır. Suça sürüklenme nedeni ile 2013 yılında güvenlik birimlerine getirilen 115.439 çocuğun % 36,9’una yaralama suçu isnat edilmiştir. Bu suçu % 28,6 ile hırsızlık, % 9,1 ile de uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak suçu izlemiştir. Ayrıca, çocukların % 3,7’si mala zarar verme, % 3,5’i de tehdit suçu ile güvenlik birimine getirilmiştir. Suça sürüklenen çocukların % 41,9’u bağımlılık yapan madde kullanmıştır. Bağımlılık yapan madde kullanan çocukların % 67,9’u sigara, % 9,2’si esrar, % 6,3’ü sigara ve esrar, % 6,1’i de sigara ve alkol kullanmıştır. Ayrıca, 11 yaş ve altı çocukların da bağımlılık yapan madde kullandıkları görülmüştür. Son beş yılda suça sürüklenen çocuklardan madde kullananların sayısında önemli artış olduğu görülmüştür. Daha çarpıcı bir artış ise, 11 yaş ve altındaki çocuklarda 2013 yılında 2009 yılına göre % 270,7 artması olmuştur. Diğer bir dikkat çekici değişim ise, 2013 yılında 2009 yılına göre en büyük artışın % 658,7 ile bir veya birden fazla uyuşturucu madde kullanan çocukların sayısında (sadece uçucu, çözücü, yapıştırıcı, esrar, eroin, kokain, hap, bonzai kullanıcılarında) gerçekleşmesi olmuştur. Yaş gruplarına bakıldığında, en büyük artış 11 yaş ve altındaki çocuklarda görülmüştür (TÜİK, 2014). Kanunlarda her ne kadar çocuklara özgü düzenlemeler olsa da, çocuklar yetişkinler için düzenlenmiş adli sistem içinde yargılanmakta ve sadece yaş küçüklüğü nedeniyle ceza indiriminden yararlanmaktadırlar. Çocuk Koruma Kanunu gereği çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmaları gerekirken her ilde çocuk mahkemesi bulunmaması nedeniyle yargılamalar diğer ceza mahkemelerinde yapılmaktadır. Ayrıca gelişmiş ülkelerde suça sürüklenen çocuklar daha çok adli sistem dışındaki modellerle değerlendirilirken, ülkemizde ağırlıklı olarak ceza muhakemesine tabi tutulmaktadırlar. Bir çocuğun ceza adalet sistemi içine girmesi pek çok olumsuz deneyim yaşamasına neden olmaktadır. Yargılamanın uzun sürmesi, bu süreçte çocuk ve ailenin yeterince bilgilendirilmemesi gibi nedenlerle adli yükümlülükler gereğince anlaşılmamakta bundan dolayı mağduriyetler yaşanmaktadır. Denetimli serbestliğe tabi tutulan çocuklar ağırlıklı olarak Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonucu sisteme dâhil olmaktadırlar. Son zamanlarda Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi gereği “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçunun şüphelisi olarak soruşturma aşamasında haklarında denetimli serbestlik tedbiri verilen çocuklar da sistemden yararlanmaktadırlar. Bahsedilen suçu işleyenler hakkında beş yıl kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve erteleme süresi içerisinde bir yıl denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına cumhuriyet savcılığınca karar verileceği öngörülmüştür. Uyuşturucu madde kullanıcıları tedaviyle birlikte denetimli serbestlik yükümlüsü olmaktadırlar. Mahkeme ya da savcılıkça verilen denetimli serbestlik kararının uygulanması için çocuğun kanuni temsilcisine on gün içerisinde suça sürüklenen çocuk ile birlikte denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması istenir. Müdürlüğe müracaat edilmesi ile birlikte Çocuk Koruma Kanunu’nun 36. ve devamı maddeleri uyarınca çocuğa müdürlükçe rehber atanır ve ayrıca on gün içerisinde çocuğa uygun bir denetim planı hazırlanır. Bu plan çocuk hâkimi tarafından da onaylanmak zorundadır. Rehber olarak atanan denetimli serbestlik uzmanı, denetim süresi boyunca çocuk ve çevresi ile iletişim içerisinde çocuğun gelişimi ve suçtan uzak durması hususlarında her türlü rehberlik hizmetini vererek, üç ayda bir çocuğun gelişimi hakkında kararın niteliğine göre hâkime veya cumhuriyet savcısına rapor hazırlar. Çocuk hakkında verilen denetimin süresinin sona ermesi, beklenen yararın elde edilmesi nedeniyle tedbirin kaldırılması ya da çocuğun hükümlü veya tutuklu olarak ceza infaz kurumuna alınması ile kayıt kapatılarak ilgili birime gönderilir (Kubat, 2015). Denetimli serbestlik sistemi tarafından takip edilen bireylere yönelik hizmetlerin kayıt altına alındığı pek çok form ve rapor bulunmaktadır. Bu form ve raporlar mevzuat ve uygulamadaki değişikliğe paralel olarak yenilenmektedir. Sistemin ilk kurulduğu yıllardan itibaren uygulanan değerlendirme formu, tanıma formu, madde kullanım listesi, denetleme planı 260 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 ve salıverme öncesi değerlendirme raporu gibi çok sayıda form, plan ve rapor artık kullanılmamaktadır. Mevcut sistemde; araştırma ve değerlendirme formu, denetim raporu, sosyal araştırma raporu, denetim planı, gözden geçirilmiş denetim planı, işbirliği ve çalışma protokolü, hizmetler listesi, kurumsal eğitimler ve programlar listesi gibi standartlaştırılmış belgeler kullanılmaktadır. Örneğin; kısa adı ARDEF olan, 7 bölüm ve 207 sorudan oluşan Araştırma ve Değerlendirme Formu erkek ve kadınlar hakkında ayrı ayrı ihtiyaç değerlendirmesi yapmak için Denetimli Serbestlik Müdürlüğü Değerlendirme ve Planlama Bürosu tarafından uygulanmaktadır. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4. maddesinde ARDEF: “Sanık veya hükümlüyü suça iten nedenleri, hükümlünün tekrar suç işleme ve başkasına zarar verme riski ile ihtiyaçlarını belirleyen değerlendirme aracı” olarak tanımlanmıştır. ARDEF kapsamında sisteme kaydı yapılan bireylerin eğitim, sağlık, hukuk, çalışma, ekonomik, psiko-sosyal destek gibi pek çok ihtiyaçlarının belirlenmesi hedeflenmektedir (Adalet Bakanlığı, 2015). Denetimli serbestlik sistemi içinde kullanılan formlar sorun tarama ve mevcut durum tespiti işlevi görmektedir. Bu form ve ölçeklerin doldurulmasında kişinin beyanı esas alınmaktadır. Bu açıdan formlardan elde edilen sonuçların yanıltıcı olma ihtimali yüksektir. Buna rağmen kişi hakkında ön bilgi vermesi açısından yararlı olduğu söylenebilir. Ancak çocuklara yönelik uygulamalarda tek başına çocukla görüşme yapılarak çocuğun ihtiyaç ve sorunlarının tespit edilmesi mümkün değildir. Çocuğun etkin bir şekilde değerlendirilebilmesi için sosyal çevresi ve içinde bulunduğu bağlamla birlikte ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle; Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde sıklıkla vurgu yapılan “çocuğun yüksek yararı” hedefleniyorsa, çocuklara yönelik denetimli serbestlik sisteminin bir sosyal hizmet müdahalesi mantığıyla çalışması gerekmektedir. DENETİMLİ SERBESTLİK SİSTEMİNDE SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİ Çocuklara yönelik denetimli serbestlik uygulamaları suça sürüklenen çocukların toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duydukları her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir rehabilitasyon modelidir. Çocuklara yönelik denetimli serbestlik sisteminin genel hatları itibariyle üç temel alandan oluştuğu söylenebilir. Bunlar; koruyucu-önleyici hizmetlerin sunulduğu erken uyarı alanı, ıslah edici programların uygulandığı psiko-sosyal müdahale alanı ve adli hizmetlerin yürütüldüğü adli müdahale alanıdır. Mevcut sistemde adli müdahale ön planda olmak üzere, kısmen psiko-sosyal destek hizmetleri sunulmaktadır. Türkiye’de tüm çocuk koruma sistemlerinde olduğu gibi denetimli serbestlik sisteminin de erken uyarı alanı için herhangi bir uygulama modeli bulunmamaktadır. Erken uyarı alanıyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çalışmaları devam etmektedir (Karataş & Dağdelen, 2014). Bildiri konusunun sınırlı olması nedeniyle takip eden bölümde suça sürüklenen çocuklara yönelik uygulamalarda kullanılabilecek sosyal hizmet müdahale süreçlerinden bahsedilecektir. Sosyal hizmet müdahale sürecine geçmeden önce bazı temel ilkeleri yeniden hatırlamakta yarar vardır. Çocuklara yönelik uygulama yapan birimler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde vurgulanan; çocuğun yaşaması ve gelişmesi, eşitlik ve ayrım gözetmeme, çocuğun yararının üstün tutulması ve çocuğun katılımı gibi dört temel ilkeyi gözetmelidirler. Ayrıca bu birimlerde uyulması gereken temel prensipler şu şekilde sıralanabilir (Munro, 2011): • Sistem çocuk merkezli olmalıdır. Çocuk adalet sisteminde sorumluluğu olan herkes çocuk merkezli çalışma ilkesini benimsemelidir. Çocuk ve gençler hakları olan, yaşları ve olgunlukları ölçüsünde kendileriyle ilgili kararlara katılımlarının sağlanması gereken bireyler olarak görülmelidir. • Aile, çocuk ve gençlerin yetiştirilmesi için genellikle en iyi yerdir. Ancak, çocuğun ailesiyle birlikte olma hakkı ile ihmal ve istismardan kurtulma hakkı arasında bir denge kurmak amacıyla zor kararlar verilebilir. • Çocuk ve ailelerle birlikte çalışarak yardım etmek önemlidir. Çocuk, aile ve profesyonel arasındaki ilişkinin kalitesi sunulan yardımın etkililiğini doğrudan etkiler. • tirilir. Erken müdahale çocuklar için daha iyidir. Olumsuz deneyimler en aza indirgenir ve çocuklar için sonuçlar geliş- 261 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System • Çocukların ihtiyaçları ve koşulları birbirinden farklıdır. Bu yüzden sistem farklı hizmet seçenekleri sunmalıdır. • İyi profesyonel uygulamalar en son bilimsel bilgi ve araştırma sonuçlarıyla desteklenmelidir. • Belirsizlik ve risk çocuk koruma çalışmalarının temel özelliğidir. Risk yönetimiyle riskler azaltılabilir ancak bütünüyle ortadan kaldırılamaz. • Hem ulusal hem de yerel çocuk koruma sisteminin başarı ölçüsü; çocukların etkin yardım alması ilkesine bağlıdır (Karataş & Dağdelen, 2014). Sosyal hizmet, “insan hakları ve sosyal adalet ilkelerini temel alan; sosyal değişimi destekleyen, insanların iyi olma hallerinin geliştirilmesi için insan ilişkilerinde sorun çözmeyi, güçlendirmeyi ve özgürleştirmeyi amaçlayan ve bunun için insan davranışına ve sosyal sistemlere ilişkin teorilerden yararlanarak insanların çevreleriyle etkileşim noktalarına müdahale eden bir meslek ve disiplin” olarak tanımlanmaktadır (Duyan, 2012). Sosyal hizmetin etkinlik odağını “çevresi içinde birey” anlayışı oluşturmaktadır. Çocuk suçluluğu olgusunun bu paradigma ile değerlendirildiği sosyal hizmet disiplininde; çocuğu kuşatan mikro, mezzo ve makro düzeydeki risklere müdahale edilmeden tek başına çocukla çalışmanın yeterli olmayacağı bilinmektedir. Çok faktörlü bir alan olan çocuk suçluluğu için birden çok riske aynı anda müdahale edilebilecek planlı bir değişim süreci başlatılması gerekmektedir. Sosyal inceleme ve planlı değişim sürecini kapsayan sosyal hizmet müdahalesi birbirini takip eden yedi aşamadan oluşmaktadır. Şekil 1. Sosyal hizmet müdahale sürecinin aşamaları (Sheafor & Horejsi, 2014) Denetimli serbestlik sistemi içinde görev yapan denetim görevlisi1 sosyal hizmet müdahale yaklaşımı uyguladığının farkında olarak öncelikle çocuğun bulunduğu yerden işe başlamalıdır. Başka bir ifadeyle çocuğun ve ailesinin mevcut durumunu, ihtiyaç ve sorunlarını, yaşam deneyimlerini, güçlü yönlerini, yetersizliklerini ve destek mekanizmalarını gerçekçi bir şekilde belirlemelidir. Değişim sürecini başlatmak; çocuğun ve ailesinin katılımıyla birlikte gerçekleştirilen bu ön değerlendirme sonrasında mümkün olacaktır. Planlı değişim sürecini yürütecek olan denetim görevlisi uygulamada bazı ilkelere dikkat etmelidir (Sheafor & Horejsi, 2014): • Denetim görevlisi öncelikli dikkatini, müracaatçı2 tarafından tanımlanan, algılanan ve tecrübe edilen şekilde onun sorununa ya da endişesine vermelidir. • Denetim görevlisi öncelikli olarak durumun bu yönlerine ve müracaatçıyı en yakın ve çabuk etkileyen çevresine odaklanmalıdır. • Denetim görevlisi bir ya da daha fazla seviyede müdahalede bulunacağının farkında olmalıdır. • Denetim görevlisi çeşitli teknikleri, yaklaşımları ve hizmetleri kullanmaya hazırlıklı olmalıdır. 1 Denetim görevlisi kavramı; denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesi için çocuğa yönelik psiko-sosyal müdahale uygulayan sosyal çalışmacı, psikolog, sosyolog, pedagog ve öğretmen için kullanılmaktadır. 2 Müracaatçı kavramı; sosyal hizmete ihtiyaç duyan ve bu hizmetten yararlanan, danışan veya destek alan kişi için kullanılmaktadır. 262 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Tanışma ve Bağlantı Kurma Tanışma öncesinde hazırlık çalışması yapılması, çocuğa ve ailesine önem verildiğinin temel göstergesidir. Çünkü insanın en temel ihtiyacı güven ve sosyal onaydır. Dosya üzerinden çocuk ve ailesi hakkında ön bilgi edinilmesi, daha önce yardım aldığı kuruluşlar varsa o kuruluşlardan bilgi alınması, çocuk ve aileyle görüşme için randevu talep edilmesi tanışma öncesi yapılması gereken temel eylemlerdir. Yüz yüze veya telefonla gerçekleştirilen tanışma esnasında; denetim görevlisi kendini tanıtmalı, görevi hakkında bilgi vermeli, arama/görüşme amacını söylemeli, çocukla ilgili yapılacak işlemler hakkında bilgi vermeli ve aileden beklentinin ne olduğunu açıklamalıdır. Yüz yüze görüşmede empatiye dayalı bir ilişki kurulması çocuk ve ailenin endişe, belirsizlik ve kararsızlık duygularının giderilmesini sağlayacaktır (Rosenberg, 2013). Empati sayesinde karşı tarafa şu mesajlar verilir: “Seni fark ediyorum, duygunu paylaşıyorum ve bu yüzden sana yardım etmek için harekete geçiyorum.” Görüşme esnasında saydam ve açık sözlü olma; çocuk ve ailenin iyilik duygularını geliştirir ve olumlu duyguların güçlenmesini sağlar. Denetim görevlisi mesleki bilgi ve tecrübesiyle, yetki sahibi olduğunu karşı tarafa hissettirmelidir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin katılım ilkesi gereği çocuk ve aileyi yardım ilişkisine dâhil etmenin çeşitli teknik ve yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemleri kuruluşun “karşılama politikası” olarak nitelendirebiliriz. Öncelikle müracaatçıyı rahatsız etmeyecek ve tehdit edici olmayacak şekilde karşılamak ve selamlamak gerekir. Pek çok belirsizlik nedeniyle karmaşa yaşayan müracaatçının talebi, sorunu ya da durumuna gerçekten ilgi göstermek; beklentisini ifade etmesini kolaylaştırmak; müracaatçının isteğini, kaygısını, kurumdan ve denetim görevlisinden beklentisini açık bir şekilde ifade etmesine yardım etmek önemlidir. Müracaatçının kurum, denetim görevlisi ya da sağlanan hizmet ile ilgili sahip olabileceği yanlış anlamaları ya da korkuları belirlemek; hizmet sunumunu etkileyebilecek ilgili çalışma şartlarını açıklamak da daha sonra yaşanması muhtemel çatışmaları önleyecektir. Denetim görevlisi ilk görüşmede; temsil ettiği kurumun hizmet sunum ve yardım yaklaşımını açıklamalıdır. Ceza adalet sistemi içinde olması nedeniyle denetim görevlisinin istenmeyen müdahaleci, davetsiz yabancı ve otorite figürü olarak algılanma ihtimali yüksektir. Bu nedenle denetim görevlisi kendisi, görev ve rolü hakkında tanıtıcı açıklamalar yapmalıdır. Görevlinin kim olduğu, kimi temsil ettiği ve niçin görüşme ihtiyacı duyduğu konusunda açıklama yaparak görüşmeye başlaması karşı tarafı rahatlatacaktır. Görüşmenin başlangıcında; ilgili mahkemeye bir rapor hazırlanacağı, bu yüzden söylenilenlerin mahkeme tarafından bilineceği belirtilmelidir. Görüşmeye müracaatçının bulunduğu yerden yani müracaatçının önemli saydığı ve hakkında konuşmak istediği konuyla başlamak önemlidir. Müracaatçı acele ettirilmeden, düşüncelerini toparlamak ve söylemek istediklerine karar verebilmesi için zaman tanınarak görüşme süreci yönetilmelidir. Müracaatçının söyledikleri herhangi bir cihazla kayıt altına alınacaksa aydınlatılmış onam formu kullanılmalıdır. Ayrıca iletişim bilgilerinin kaydedilmesi de unutmamalıdır (Sheafor & Horejsi, 2014). Ön Değerlendirme ve Veri Toplama Ön değerlendirme aşamasında çocuğun ihtiyaçları ve sorunları anlaşılmaya çalışılır. Sorunların ve ihtiyaçların hangi sistemlerden, nasıl kaynaklandığı belirlenmelidir. Çocuğun içinde bulunduğu sosyal bağlamı kavrayabilmek için ev ziyaretleri gerçekleştirerek aile yapısı hakkında bilgi edinilmesi ve aile içi etkileşim örüntülerinin ortaya çıkarılması çok önemlidir. Çocuk ve ailesi hakkında daha önceden hazırlanmış bir sosyal inceleme raporu yoksa raporda olması gereken bilgiler doğrultusunda sosyal inceleme yapmak öncelik taşımaktadır. Bu süreçte elde edilen bilgiler çocuk hakkında düzenlenmesi gereken değerlendirme formları için de kaynak niteliğinde olacaktır (Uluğtekin, 2012). Ön değerlendirme aşaması; elde edilen ilk verilerden anlam ve deneysel sonuç çıkarma süreci olduğundan bu bilgilerin, nihai bilgiler olmadığı bilinmelidir. Elde edilen bu ham veriler süreç içinde ortaya çıkacak yeni bilgi ve belgelerle desteklenmelidir. Bu aşamada sosyal hizmet bakış açısıyla yapılacak en önemli çalışma, müracaatçının sosyal işlevselliğinin değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme aynı zamanda sosyal inceleme raporunun da ana gövdesini oluşturur. Sosyal hizmet müdahalesinin temel amacı müracaatçının tatmin edici bir hayat sürdürmesi için sosyal işlevselliğindeki sorunlarını 263 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System düzeltmek ve önlemek, sosyal yapısını ve kapasitesini iyileştirmektir (Sheafor & Horejsi, 2014). Bu amaçla suça sürüklenen çocuk ve ailesi hakkında ev ziyareti ve sosyal çevre araştırması yapılarak kapsamlı bir ön değerlendirme yapılmalıdır. Çocuğu ve aileyi kuşatan riskler doğru bir şekilde tespit edilmelidir. Planlama ve Sözleşme Planlama ön değerlendirme ve müdahale arasında köprüdür. Denetimli serbestlik tedbiri kararını yerine getirmekle görevli kişi, bu tedbir kararının nasıl yerine getirileceği konusunda bir plân hazırlar ve bu plân doğrultusunda uygulama yapar. Suça sürüklenen çocuğun davranışlarının değişmesi, sosyalleşmesi ve yeniden işlevsel hale gelmesi için planlama aşamasının titizlikle ele alınması gerekmektedir. Sosyal hizmet disiplini açısından konuya yaklaştığımızda planlama, sosyal inceleme raporunun müdahale planı bölümüne denk gelen, çocuk ve sosyal çevresinde gerekli değişimleri gerçekleştirmek üzere hedefler belirlenmesini sağlayan bir işlemdir. Müdahale planının giriş kısmında denetimli serbestlik tedbir kararına ilişkin bilgilere yer verilmelidir. Kararı veren mahkeme, karar tarihi ve numarası, tedbir kararının türü ve varsa süresi, tedbir kararının verilme nedeni, mevcut tedbir kararı dışında aynı çocukla ilgili diğer tedbir kararları, hâkim ya da savcı tarafından iletilen diğer hususlar vb. bilgiler planlamanın yasal gerekçesini oluşturması açısından önemlidir. Planın ikinci bölümünde çocuğun bilgilerine yer verilir. Çocuğun adı, kimlik numarası, doğum tarihi ve yeri, anne-baba adı, öğrenim durumu, anne-babanın sağ ve birlikte olup olmadığı, velayet, vesayet veya kayyumiyete ilişkin bilgiler, kiminle yaşadığı, adresi ve telefon numarası gibi bilgilerin olmasında yarar vardır. Planın üçüncü bölümünde tedbir kararı verilmesine neden olan sorunlar detaylı bir şekilde nedenleriyle birlikte ele alınır. Planın son bölümünde ise çocuğa ve aileye ilişkin hedefler belirlenir. Her bir hedefe ulaşmak için planlanan faaliyetler, görev alacak kişi ve kuruluşlar, hedefin tamamlanacağı süre, ilerlemenin nasıl ölçüleceği, işbirliği yapılacak kişi ve kuruluşlar bu bölümde belirtilir. Hedefler belirlenirken ulaşılabilir ve gerçekçi olmasına dikkat edilmeli, mümkün oldukça elde edilecek tek bir sonucun belirtilmesi sağlanmalıdır. Sosyal hizmet mesleğinde her bireyin kendi kaderini tayin etme hakkı olduğu kabul edildiğinden planlamanın çocuk ve ailesiyle birlikte yapılması önemlidir. Planlamada sorunlar önceliklere göre sıralanmalı ve ihtiyaç olarak tanımlanmalıdır. Örneğin madde bağımlılığı olan çocuğun sağlıklı olma ihtiyacı olduğu, okul devamsızlığı olan çocuğun ise okula uyum sağlama ihtiyacı bulunduğu bilinmelidir. Sorun varlığından rahatsızlık duyulan fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve davranışsal bir şeyi tanımlarken, ihtiyaç yokluğundan rahatsızlık duyulan bir şeyi tanımlar. Planlama aşamasında müracaatçıyla birlikte bir ihtiyaç listesi hazırlanabilir. Örneğin; sosyal güvencesi ve işi olmayan aile fertleri için ekonomik destek ihtiyacı, ruh sağlığı sorunları olan aile bireyleri için psikiyatrik yardım ihtiyacı, boşanma, velayet vb. konular için hukuki destek ihtiyacı, zararlı alışkanlığı olan aile bireyi için boş zaman etkinlikleri ihtiyacı gibi ihtiyaç listesi yapılmasında yarar vardır. Müracaatçıyla birlikte hazırlanan değişim planında mutabakat sağlandıktan sonra yazılı bir hizmet sözleşme yapılması konuşulanların teyit edilmesi açısından önemlidir. Bu sayede iki taraf için de yanlış anlaşılmaların önüne geçilmiş olacaktır. Uygulama ve Müdahale Değişim zordur ve müracaatçılar değişim için adım atmak konusunda korku ya da kararsızlık içinde olurlar. Planlanan hedeflere ulaşmak için bilgi sağlama, tavsiye verme ya da bazı durumlarda harekete geçmesi için ikna etmek gerekebilir. Bu aşamada gereksiz ve acemice tavsiyelerden kaçınılmalıdır. Müdahale aşamasında hedef davranışın güçlendirilmesi ve ilerletilmesi için çocuklar desteklenmelidir. Örneğin devamsızlık sorunu yaşayan bir çocuk okula devam ettiğinde hoşuna giden ve ihtiyacı olan bir eşya hediye edilebilir. Çocuğun benlik imajını güçlendirecek olumlu destekler sağlanmalıdır. Örneğin; onay sözcükleri kullanma ve çocuğa önemli biri olduğunu hissettirme gibi psikolojik pekiştireçler kullanılabilir. Müdahale aşamasında çocuğun suça sürüklenmesine neden olan ailesel sorunlara müdahale etmek de önemlidir. Bu süreçte ailenin sosyo-ekonomik destek alabileceği kuruluşlara yönlendirilmesi gerekebilir. İşsizlik sorununun çözümü için 264 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 iş danışmanlarına yönlendirme yapılabilir ya da ev ekonomisi ve idaresi konusunda bilinçlenmeleri sağlanabilir. Müracaatçılar çoğunlukla göç, istismar, yoksulluk, işsizlik gibi birden çok yıkıcı tecrübeyle karşılaşmış insanlardır. Geçmişlerini yenmek isteseler de çoğu zaman kendilerini güçsüz hissedebilirler. Kimilerinde kemikleşmiş bir kaybedilmişlik duygusu hâkimdir, reddedildiklerini ve yok sayıldıklarını düşünürler. Bu olumsuz ve sınırlayıcı yaklaşımları düzeltmek ya da ortadan kaldırmak için denetim görevlileri ve kurumlar güçlendirme üzerinde durmalıdırlar (Sheafor & Horejsi, 2014). Müdahale aşamasında suça sürüklenen çocuk ve ailesini mikro bir sistem olarak ele alıp, bu sistem etrafındaki kaynakları ve fırsatları harekete geçirmenin yol ve yöntemleri aranmalıdır. Ekolojik sistem yaklaşımı açısından denetimli serbestlik birimi ve denetim görevlisi değişimi başlatacak sistem olarak değerlendirilebilir. Denetim görevlisi müracaatçı sisteminde değişmesi gereken hususları belirledikten sonra toplumsal kaynak ve fırsatları temsil eden eylem sistemini harekete geçirmelidir. Örneğin; hırsızlık yaptığı için hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen 14 yaşındaki çocuğuna (müracaatçı sistemi) yardımcı olmak isteyen anne, çocuğunun okul arkadaşlarıyla ilişkisi konusunda destek almak istemektedir. Eğer hem annenin hem de çocuğun değişmesi gerekiyorsa, ikisi de hedef sistem olur. Eğer sosyal çalışmacı çocuğun öğretmenini, okul müdürünü ve okul rehber öğretmenini yardım sürecine dahil ederse, bunlar eylem sisteminin bir parçası olur. Şekil 2. Sosyal hizmet uygulamasında sistemler (Sheafor & Horejsi, 2014) Son Değerlendirme ve Sonlandırma Son değerlendirme sosyal hizmet müdahalesinin amacına ulaşıp ulaşmadığını belirlemenin bir aracıdır (Duyan, 2012). Müracaatçı yararına yapılan değişim planının ne oranda gerçekleştiğinin, aksayan yönler varsa nedenlerinin ve denetimli serbestlik sisteminin yetersizliklerinin belirlenmesi yapılacak iyileştirmeler konusunda geri bildirim sağlayacaktır. Değerlendirme hem müdahale programlarının geliştirilmesi hem de erken uyarı alanıyla ilgili model üretilmesi açısından önemlidir. Sorunları karmaşıklaşmış bir vakadan yola çıkılarak, benzer vakaların oluşmaması için alınacak önlemelerin belirlenebilmesi bilimsel ve nesnel bir değerlendirmeyi gerektirir. Değerlendirme yapıldıktan sonra planlanan hedeflere kısmen ya da tamamen ulaşılmışsa artık çalışmanın sonlandırılması gerekmektedir. Ayrıca adli açıdan bir süre ön görülmüşse süre bitiminde vakanın sonlandırılarak ilgili makamlara bilgi verilmesi gerekmektedir. Yardım amaçlı her ilişkinin bir sonu vardır. Sonlandırma, yardım ilişkisi sona ererken ortaya çıkabilecek sorunlara hassasiyetle yaklaşarak denetim görevlisinin bitirmeye rehberlik etmesidir. Sonlandırma aşamasında müracaatçıda kayıp hissi yaşanabilir. Gerektiğinde yeniden destek alabileceği hatırlatılabilir. Bu süreçte denetim görevlisi bazı sorulara cevap aramalıdır: Müdahale yöntemleri başarılı oldu mu? Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını gerektiren problem ya da durum yeteri kadar çözüldü mü? Müracaatçı kabul edilebilir bir düzeyde yaşamını sürdürebilecek mi? Kendine veya başkalarına zarar verme riski ortadan kalktı mı? Denetim görevlisi gerekli sonuçları almak için yeterli zaman, enerji veya beceri gösterebildi mi? Yetersizlikler olduysa nedenleri belirtilmelidir. Müracaatçının farklı hizmet modellerine ihtiyaç duyması durumunda gerekli yönlendirmeler yapıldı mı? Sonuçları izlendi mi? 265 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System İzleme İzlemenin temel amacı, suça sürüklenen çocuk ve ailesinin denetimli serbestlik sürecindeki kazanımlarını koruyup korumadığının takip edilmesidir. Bu nedenle süreç sonlandırılsa bile belirli aralıklarla çocuk ve ailesiyle görüşmeler sürdürülmelidir. Çocuğun iletişim içinde olduğu okul, spor kulübü, sosyal hizmet merkezi gibi kuruluşlarla işbirliği yapılarak denetimli serbestlik sürecinde edinilen olumlu kazanımların sürdürülmesi sağlanmalıdır. SONUÇ Denetimli serbestlik sisteminde çocuklara yönelik hizmetlerin yetişkin ceza adalet sisteminden farklı bir şekilde yapılanması gerektiği açıktır. Mevcut durumda yetişkinler için kurgulanmış sistemden çocukların yararlandırılması şeklinde yürütülen uygulamalar, çocukların yeniden suç işlemesini önleme noktasında yetersiz kalmaktadır. Çocuk denetimli serbestlik hizmetlerinin temel amacı çocuğun korunması ve yeniden topluma kazandırılması olduğundan, çocuğun temel ihtiyaçlarının ve toplumla bütünleşmesinin odak alındığı ayrı bir yapılanma gerçekleştirilmelidir (Baykara-Acar, 2013). Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen yaşama, gelişme, korunma ve katılım gibi temel haklar çocuklar için birer ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların giderilmesinde ailenin yanında devlet de birinci dereceden sorumlu aktördür. Bu nedenle yaşama, gelişme, korunma ve katılım ihtiyaçları yeterince giderilememiş suça sürüklenen çocuklar için denetimli serbestlik iyi bir telafi mekanizması olmalıdır. Ailelerin, çocuklarının gelişimsel ihtiyaçları ve sorunlarıyla ilgili bilinçlenme ve desteğe gereksinimleri vardır. Ailelerin yaşadığı bölgelerin suç oluşturan ve suçu besleyen bir yapısı vardır. Bu bölgelerde yerel toplum kalkınması çalışmaları yapılmalıdır. Aile ile okul arasındaki kopukluğun giderilerek, ilişkilerin güçlendirilmesi gerekmektedir. Çocuk ve gençlerin iş seçme ve mesleki yönlendirmeyle ilgili rehberliğe ihtiyaçları vardır. Bu nedenle serbest zaman etkinlikleri beceri kazanmaya yönelik olarak organize edilmelidir. Genç ve ailesi için örseleyici bir deneyim olan suç sonrası süreçte adli işlemler hakkında bilgilendirilmeli, gencin ve ailenin profesyonel olarak psikolojik destek almaları sağlanmalıdır. Suça sürüklenen çocuk ve ailesinin birden çok ihtiyaç ve sorunu olması nedeniyle kaynaklar ve sistemler arasında koordinasyonu sağlayacak bir vaka yöneticisine ihtiyaç vardır. Denetimli serbestlik sistemi içinde görev alan denetim görevlisi, bireyin yararlanacağı sistemleri bilen, harekete geçirme yetkisi olan ve bireyin bu programlardan yararlanma durumunu değerlendirebilen vaka yöneticisidir. Çocuğun gelişiminde ailesel ve çevresel kaynak ve fırsatlar hayati öneme sahiptir. Bu nedenle tek başına çocukla çalışmanın arzu edilen değişimi sağlamada yetersiz kalacağı bilinmelidir. Bütüncül bir yaklaşımla her düzeyde soruna müdahale edecek kapsamlı değişim planı hazırlanmalı ve süreç saha çalışması, vaka yönetimi gibi sosyal hizmet yöntemleriyle desteklenmelidir. Müdahale aşamasında çocuğu topluma kazandırma çalışmaları yapılırken sivil toplum kuruluşlarının desteğini almak gerekir. Aslında çocuğu topluma kazandırmak derken, toplumun çocuğu kazanmak için ne yaptığının sorgulanması gerekmektedir. Bu açıdan; bürokratik yapısı nedeniyle denetimli serbestlik müdürlüğünün hareket alanı kısıtlıdır. Sivil toplum kuruluşları daha esnek çalışma fırsatına sahiptir. Ayrıca toplumdaki gönüllü destekleri harekete geçirme adına sivil toplum kuruluşlarının daha etkin olacağı düşünülmektedir. Planlı değişim sürecinde hazırlanan ve mahkemeye sunulan sosyal inceme raporu, denetim planı, denetim raporu suça sürüklenen çocuk ve ailesiyle ilgili değişimi sistematik hale getiren sosyolegal belgelerdir (Uluğtekin, 2012). Bu açıdan sosyal inceleme raporu denetimli serbestlik kararı verilmeden önce hazırlanmalı, soruşturma ve kovuşturma makamına çocuk ve ailenin ihtiyaç ve sorunları hakkında değerlendirme yapma fırsatı sağlamalıdır. 266 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 KAYNAKÇA Adalet Bakanlığı. (2015). DS Bülteni: Risk Değerlendirme Sistemi. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü: http://www. cte-ds.adalet.gov.tr adresinden alındı Baykara-Acar, Y. (2013). Çocuk Adalet Sisteminde Ne Çalışır: Değerlendirme, Tretman Programları ve Kanıt Temeli. H. Acar, N. Negiz, & E. Akman içinde, Sosyal Hizmet: Temelleri ve Uygulama Alanları. Ankara: Maya Akademi Yayınları. Duyan, V. (2012). Sosyal Hizmet Temelleri Yaklaşımları Müdahale Yöntemleri. Ankara: SHUD Yayınları. Karataş, Z., & Dağdelen, G. (2014). Çocukların Risklerden Korunmasında Erken Tanı Ve Uyarı Sisteminin Önemi. Türkiye’de Çocuğun Refahı ve Korunması Sempozyumu (s. 301-315). Ankara: Gündem Çocuk Derneği Yayınları. Kubat, A. A. (2015). Denetimli Serbestlik ve Cezaların İnfazı. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Munro, E. (2011). The Munro Review of Child Protection: Final Report A Child-Centred System. London: UK Department for Education. Prout, A., & James, A. (1997). A New Paradigm for the Sociology of Childhood? Provenance, Promise and Problems. A. Prout, & A. James içinde, Constructing and Reconstructing Childhood: Contemporary Issues in the Sociological Study of Childhood (s. 7-32). London: Falmer Press. Rosenberg, M. B. (2013). Şiddetsiz İletişim. İstanbul: Remzi Kitabevi. Sheafor, B., & Horejsi, C. (2014). Sosyal Hizmet Uygulaması: Temel Teknikler ve İlkeler. Ankara: Nika Yayınevi. TÜİK. (2014). Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuklar-2013. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu. TÜİK. (2015). Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması-2014. Türkiye İstatistik Kurumu: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18633 adresinden alındı Uludağ, Ş. (2011). Onarıcı ve Cezalandırıcı Adalet: Paradigma Değişikliğini Tetikleyen Şartlar. Polis Bilimleri Dergisi, 13(4), 127-151. Uluğtekin, S. (1991). Hükümlü Çocuk ve Yeniden Toplumsallaşma. Ankara: Bizim Büro. Uluğtekin, S. (2012). Denetimli Serbestlik Altındaki Gençler ve Ailelerine İlişkin Araştırma: İhtiyaçlar ve Beklentiler. Ankara: Özgeder . Uluğtekin, S. (2014). Kanunla İhtilaf Halindeki Çocuklar: Eleştirel Düşünme ve Türkiye’de Çocuk Adalet Sisteminin Bazı Özellikleri. P. Akkuş, & Ö. Başpınar-Aktütün içinde, Sosyal Hizmet ve Öteki: Disiplinlerarası Yaklaşım. İstanbul: Bağlam Yayıncılık. Ümit, E. (2007). Mekandan İmkana: Çocuk Suçluluğunun Habitusu. Ankara: Ankara Barosu Yayınları. Yavuz, H. A. (2012). Denetimli Sebestliğin Türk Ceza Adalet Sistemi İçerisindeki Genel Görünümü Üzerine. Adalet Dergisi(42), 58-75. 267 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System ADALET SİSTEMİ İÇİNDE ERGEN OLMAK Dr. Onur Tuğçe Poyraz Fındık Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD onurtuuce@hotmail.com Çocuğun suça sürüklenmesi; reşit kabul edilen yasal yaş sınırının altında kalan küçüğün yasa dışı davranışlara katılması olarak tanımlanmaktadır. Çocuk veya ergenin birden fazla ciddi suç niteliğindeki eyleme karışması, kronik çocuk suçluluğu (chronic juvenile offenders) olarak anılmakta ve ciddi bir sosyal sorun olarak kabul edilmektedir (Siegel ve Welsh, 2008). Suça karışmış çocuklara ilişkin yasalar ve yasal düzenlemelerin binlerce yıl öncesine uzanan, uzun bir geçmişi mevcuttur. 4.000 yıl önce Hammurabi Kanunlarının (M.Ö. 2270) babalarının lanetledikleri oğulları ve ebeveynlerine isyan ederek kaçan çocuklar hakkında bölümler içerdiği bilinmektedir. Roma medeni hukuku 2000 yıl önce “sorumluluk yaşı” fikrine dayanan gençler ve yetişkinler arasında cezanın farklılaştırılmasını önermiştir. Yahudi hukukunda ve İslam hukukunda da gelişimin erken dönemlerinde ceza uygulamalarını ele alan bölümlere rastlanmaktadır (Bernard, 1992; Artuk, 1989; Teker, 2010). Çocuk adalet sisteminin daha özgün biçimde erişkin adalet sisteminden ayrılması son yüzyıl içinde gerçekleşmiştir. Çocuk adalet sisteminin ayrı olması gerekliliğine dair savunmalar; çocukların davranışlarının hukuki anlam ve sonuçlarına ilişkin azalmış farkındalığı ve tedavi/rehabilitasyon müdahalelerinden daha fazla fayda sağlanabilmesi üzerine yapılmıştır. İlk çocuk mahkemesi 1899 yılında, Chicago, Illinois’da kurulmuştur. Çocuk adalet sistemi bireyselleştirilmiş adalet ilkesi temel alınarak kurulmuş ve genç suçluların rehabilitasyonu üzerinde durmuştur. Bu bağlamda, mahkeme tarafından çocuğun korunmasına ikincil olarak bakım, tedavi ve rehabilitasyonun önemine vurgu yapılmaktadır (Lawrence ve Hemmens, 2008). Çocuk mahkemelerinin kurulması üzerinden bir yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, uygulamalar hakkında tartışmalar devam etmektedir. Dönemsel olarak artan çocuk suçluluğu sonucu, toplumsal tepkiler daha uzun cezaevi süreci ve erişkine benzer cezaların uygulanması yönünde olabilmekte ancak, daha deneyimli suçlular ile daha uzun vakit geçiren çocuk ve gençlerin daha başarılı suçlar işleyebilmek için donanım kazandığı bilinmektedir (May ve ark., 2014). Çocuk ve ergen suç davranışının, erişkin dönem suç davranışından çeşitli yönleriyle farklı olduğu dikkat çekmektedir. Ergenlik karmaşık fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişim dönemidir. Bu dönem boyunca her iki cinsiyet için de davranışlarda istatiksel olarak anlamalı değişiklikler olduğu gösterilmiş, bu durumun saldırganlık ve suç davranışındaki artış ile ilişkili olabileceği düşünülmüştür (Najman,2009). Ergenlik dönemi beyin gelişimi üzerine yapılan çalışmalar; yaşamın ikinci dekadının özellikle yanıt inhibisyonu, risk farkındalığı ve duyguların düzenlenmesi ile ilişkili beyin bölgelerinde, hızlı bir değişim dönemi olduğunu göstermektedir. Bu değişimin duygu ve davranış düzenleme becerileri üzerine etkisinin suç davranışı açısından önem taşıdığı kabul edilmektedir (Steinberg, 2005; Richards, 2011). Ergenlerin riskleri öngörme problemleri yerine, kendilerine yönelik risklerin farkında olduklarını, hatta bazen olduğundan daha fazla risk algılama eğiliminde olduklarını destekleyen araştırmalar da mevcuttur (Reyna ve Rivers, 2008). Ergenler, risklerin farkında olmalarına rağmen (örneğin uyuşturucu ve alkol kullanımı, güvensiz cinsel aktivite, tehlikeli araç kullanımı gibi) yetişkinlere göre daha fazla riskli davranış sergilemektedir (Steinberg, 2005; Boyer, 2006). Akran ilişkilerinin de bu dönemde risk alma davranışları üzerinde etkisi görülebilmektedir. Bu açıdan sadece heyecan verici deneyimler yaşamak amacı ile değil, aynı zamanda benzer ilgi alanlarına sahip arkadaş arama yolu olarak riskli davranışlar kullanılabilmekte, sonuç olarak benzer özelliklere sahip akran grupları ise risk alıcı davranışları daha da arttırabilmektedir (Romer ve Hennessy, 2007). Ergenlik döneminin, erişkin döneme göre yalnızca suça sürüklenme yönünde değil, aynı zamanda bu duruma ikincil olarak ortaya çıkabilecek psikiyatrik bozukluklar, madde kullanımı, akran baskısı gibi olumsuz 268 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 sonuçlar açısından da daha fazla risk taşıdığı kabul edilmektedir (Richards, 2011). Alkol ve madde kullanımının da yetişkinlere göre ergen davranışları üzerinde daha güçlü bir etkisinin olduğu ve madde kullanımının tekrarlı suç işlemenin güçlü bir belirleyicisi olduğunu gösteren bulgular yazında mevcuttur (Prichard ve Payne, 2005; Cottle ve ark., 2001). Birçok risk faktörü ve suç sonrası gelişen olumsuz sonuçlar erişkin suçluluğu ile ortak olmasına rağmen (madde kullanımı, psikiyatrik bozukluklar vb), ergenlerin gelişimsel immatüriteleri nedeni ile fiziksel, sosyal ve duygusal olarak daha duyarlı olduğu düşünülmektedir (Richards, 2011). Çocuk ve ergenlerin sadece suç faili değil, aynı zamanda büyük oranda suç mağduru oldukları da bilinmektedir (Richards, 2009; Finkelhor ve ark., 2009). Diğer yaş gruplarına göre, 15-24 yaş arası bireylerin daha fazla darp, soygun ve cinsel istismar mağduru olduklarını gösteren çalışmalar mevcuttur (AIC, 2010). Bu açıdan çocuk suçlular ve çocuk mağdurlar arasındaki sınırın kolayca bulanıklaşabileceği ve çocuk mağdur ve çocuk suçlu kohortlarını tamamen ayırabilmenin mümkün olmadığı, bu olayların birbiriyle sürekli ilişki içerisinde olduğu öne sürülmüştür (Daly, 2008; Richards, 2011). Yüksek orandaki çocuk mağduriyet oranları göz önüne alındığında, mağduriyetin bazı çocuk ve ergenler için suç davranışına giden bir yol olduğu da kabul edilmektedir (Richards, 2011). Adalet sistemi uygulamaları açısından da suça sürüklenen çocukların gelişimsel ihtiyaçları erişkinlerden farklılık göstermekte, okul, barınma, mesleki eğitim gibi gelişimi destekleyen süreçlerin göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir (Richards, 2011). İşlenen suçlar açısından çocuk ve erişkin farklarından bahsetmek mümkündür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2013 verilerine göre ceza infaz kurumlarına giren 12-17 yaş arası çocuk ve ergenler arasında %35,3 ile hırsızlık suçu ilk sırada, %14,5 oranı ile yağmalama ikinci sırada gelen suç olmaktadır. Aynı yıl 18-24 yaş arası ceza infaz kurumuna girenlerin ise %24,7’sinin hırsızlık, %18,6’sının yaralama suçu bulunmaktadır. Yazında çocuklar tarafından işlenen birçok suçun, hafif suçlar niteliği taşıdığı belirtilmektedir (mali değeri düşük mal hırsızlıkları gibi). Ancak bazı çocuklar için bu hafif suçlar daha sonra gelişecek ciddi ve şiddet içeren suç davranışlarının öncülü olabilmektedir. Bu noktada daha ciddi suçlar işleme yönünde daha fazla risk taşıyan grubun belirlenmesi önem taşımaktadır (Loeber ve Dishion, 1983; Lipsey ve Derzon 1998; Loeber ve ark., 1993). Araştırmalar yaşam boyu farklı suç yörüngeleri olduğunu ortaya koymaktadır. Çoğu genç “suçun” dışında büyümeye devam ederken, bir bölümü suç kariyerine devam etmektedir. Bazı bireylerin suç davranışından uzaklaşabilmesi (suç kariyerinden vazgeçme=desistance) üzerine motivasyon süreçleri iyi araştırılmış olmamakla birlikte, bir kısım için diğerlerinden daha olası, örneğin cinsiyetler arasında farklılık olduğu bilinmektedir (Fagan ve Western, 2005; Haigh, 2009). Moffitt, antisosyal davranışların gelişim yörüngesini tanımladığı taksonomik teorisinde ergenliğe sınırlı antisosyal davranış gösterenlerin, bu davranış örüntülerini sergilemeye orta ergenlik döneminde başladığını ve genç erişkinlik döneminde sonlanma eğiliminde olduğunu ayrıca güçlü durumsal faktörler tarafından etkilenebildiğini öne sürmüştür. Tanımladığı ikinci grup, daha erken bir yaşta antisosyal davranışlara başlayan ve yaşam boyu devam etme eğiliminde olan ayrıca yaşla birlikte giderek daha ciddi suçlara yönelebilen gruptur (Moffitt, 1993). İkinci grubun, suça sürüklenen çocukların sadece %5-6’sını oluşturduğu düşünülse de, 18 yaş altında işlenen suçların ve daha sonra, erişkin dönemde işlenen suçların çoğundan sorumlu olduğu ileri sürülmüştür (Moffitt, 1993). Bu bağlamda üzerinde durulan nokta ise, çocuk ve ergenlerde yaşamının geri kalanı boyunca suç davranışını sürdürmekte olan bu küçük “çekirdek” kısmın ceza adalet sistemi ile tekrarlı olarak temas etmekte ve önemli oranda suçtan sorumlu olduğudur (Skardhamar, 2009). Çocukluk döneminde problem davranışların sergilenmeye başlaması ile adalet sistemine girmeye neden olacak bir suç davranışının ortaya çıkması arasında oldukça uzun bir süre olduğunu gösteren araştırmalar mevcuttur (Loeber ve ark., 2000). Bu süre müdahale için önemli ve geniş bir fırsat döneminin olduğuna işaret etmektedir. Erken dönemde yapılacak ruhsal değerlendirme ve etkili tedavinin çocuklarda suça sürüklenme riskini azaltmada katkı sağlayabileceği düşünülebilir. Ayrıca, adalet sistemi içine girmiş çocuk ve ergenlerin ise her aşamada gelişimsel bakış açısıyla değerlendirilmesi, rehabilitasyonları ve tedavilerinin sağlanması yoluyla çoklu suça karışmanın önlenmesi büyük önem taşımaktadır. 269 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Yazında, çocuklarda gelişen suç davranışını önleme çabalarının, suç sonrası düzeltme çabalarından etkinlik ve maliyet açısından çok daha üstün olduğunu gösteren bulgular mevcuttur (May ve ark., 2014). Suç davranışına yönelik yüksek risk altındaki çocukların tanınması ve erken müdahale programları uygulanabilmesinin, diğer sık kullanılan koruyucu önleyici halk sağlığı çalışma alanlarında olduğu gibi toplum sağlığı açısından önemli rol oynayacağı desteklenmektedir. Suç davranışı için özgül risk faktörleri olan ergenlerde önleyici çabalara odaklanmak, toplumun; hapis cezası, mağdur zararları ve alternatif tedavilerin mali yükünü de hafifletebileceği, bu yol ile hem suça sürüklenme için yüksek risk altındaki çocuk ve ergenlerin, hem de tüm toplumun yaşam kalitesinde büyük ölçüde gelişme sağlanabileceği düşünülmektedir (May ve ark., 2014). Araştırmalar önleyici etkileri mevcut müdahale programlarının yanında, bilimsel açıdan kanıtlanmış yaklaşımlar kullanılarak bir kez suça yönelmiş bireylerin tekrarlı suç davranışının önlenmesi ve donanım kazandırılabilmesi halinde topluma olumlu katkı sağlama ihtimali sunabilen programların mevcut olduğunu da desteklemektedir. Bu programların çoğu sağladıkları ekonomik fayda bakımından kendi maliyetlerine göre üstün bulunmuştur (Small ve ark., 2005). Çocukluk döneminde gelişen suç davranışı ile mücadele stratejilerine acil bir ihtiyaç olduğu açıktır. Ancak etkili stratejiler formüle edebilmek için, suça itilmenin nedenleri hakkında kapsamlı bilgi gerektirmektedir. Ruhsal patolojilerin işlevi olup olmadığı, aile yapısı veya kötü yaşam koşulları ile ilişkisi, madde kullanımının eşlik edip etmemesi, akran ilişkileri ve okul hayatına etkileri gibi birçok bileşen bu alanda yapılan çalışmaların temelini oluşturmaktadır. Aynı zamanda suça yönelik araştırmalar çocuk adalet sistemini,kolluk kuvvetleri ile ilişkileri, mahkemeler ve suça sürüklenen çocukların rehabilitasyonu için tasarlanmış ıslah programlarının analizini de kapsamaktadır. Çocuğun yasal hakları, ne tür rehabilitasyon programlarının hangi özelliklere sahip çocuklarda etkili olduğu ve suça sürüklenen çocuk ve ergen rehabilitasyonuna yönelik girişimlerin etkileri de bu alanda ele alınan konulardandır. Özetle, suça sürüklenen çocuklar ile yapılan bilimsel araştırmalar, çocuk suçlarının niteliği, kapsamı ve nedeni ayrıca kontrolü için tasarlanmış yöntemleri anlamayı gerektirmektedir. Bu alanda çalışırken, madde kötüye kullanımı, çocuk istismarı ve ihmali, eğitim ve akran ilişkilerini de kapsayacak şekilde, çevresel ve sosyal konuları da incelemek gerekmektedir (Siegel ve Welsh, 2008). Birden fazla risk faktörüne maruz kalan çocukların, suç davranışı için artmış risk taşıdığı kabul edilmektedir (Hoeve ve ark., 2012). Bu nedenle, birden fazla risk faktörünü hedefleyen müdahale programlarının üstün sonuçlar doğurabileceği düşünülmektedir (Yoshikawa, 1995). Araştırmalar suça sürüklenen ergen popülasyonunda ruh sağlığı sorunlarının, genel nüfusa göre oldukça yüksek oranlarda gözlendiğini desteklemektedir. Suça sürüklenen çocukların %50-70’inin en az bir psikiyatrik bozukluk tanısı aldığı öne sürülürken; bu oran genel ergen popülasyonunda %9-21 arasında değişmektedir (Schubert ve ark., 2011). En az bir psikiyatrik bozukluğa sahip ergenlerde, psikiyatrik bozukluğu olmayan ergenlerle karşılaştırıldığında, adli olaya karışmanın daha sık olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Suça sürüklenen çocuk ve ergenlerde ruhsal bozukluklar arasında Madde Kullanım Bozukluğu, Davranım Bozukluğu (DB), Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Zihinsel Gerilik (ZG) sık karşılaşılanlardandır (Mannuzza ve ark., 2008). Artmış ruh sağlığı hizmet ihtiyacına rağmen, adli olaya karışmış ergenler arasında psikiyatrik hizmetlere erişim genellikle düşük oranda kalmaktadır (Hoeve ve ark., 2014). Yapılan bir çalışmada denetimli serbestlikteki gençlerden %14’ünün daha önce madde kötüye kullanımı veya psikiyatrik bozuklukları için destek almış olduğu, ancak psikiyatrik bozukluklar ve madde kullanım bozukluğu için ihtiyacın %25 civarında olduğu bulunmuştur (Wasserman ve ark., 2008). Ayrıca cezaevi çalışmalarında, gençlerin yaşam boyu ruh sağlığı hizmetlerini kullanım oranlarının, genel toplumdan daha az olduğu gözlenmiştir. (Pumariega ve ark., 1999). Yüksek riskli bireylerin doğru tanımlanması ve değişen risk durumu değerlendirilmesinin süreç içinde devamlılık kazanmasının; çocuk ve ergenlerde etkili uygulamaların planlaması, kaynak tahsisin sağlanması ve politika düzenleyicileri için yararlı olabileceği düşünülmektedir (Cottle ve ark., 2001). Son yıllarda ergen suçluların, toplum içinde yoğun müdahale imkanı sağlayan programlar aracılığıyla tekrarlayan suç oranlarında önemli azalma sağlandığı gösterilmiştir. Bu kapsamda dünyada ve ülkemizde toplum içinde iyileştirici müdahaleleri olanaklı kılan çeşitli programlar mevcuttur. Ülkemizde bu alanda bir yapılanma olan Denetimli Serbestlik, ceza 270 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 yargılamasının parçası ve hapis cezasının alternatifi olan bir ceza infaz yöntemidir. Bu sistemle suça uygulanan yaptırımın ceza infaz kurumunda değil toplumun içinde yerine getirilmesi, suç işleyenin dışlanmadan topluma kazandırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla; eğitsel, kültürel, bilimsel, sosyal vb. çalışmaların yanı sıra gerektiğinde kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile koordineli çalışmalar yapan toplum temelli bir uygulamadır. Bu süreçte ergene rehberlik ve danışmanlık hizmetleri sunulmakta, psikososyal destek sağlanmaktadır Çocuk adalet sisteminde gençlerin ruh sağlığı ihtiyaçları son zamanlarda oldukça dikkat çeken bir alan olmasına rağmen, halen tedavisi ve sonuçların etkinliği üzerine az miktarda çalışma mevcuttur. Adalet ve ruh sağlığı sistemleri içinde genel sağlık, eğitim, çocuk koruma, psikiyatrik bozukluklar ve suç olgusunun karmaşık ilişkisini aydınlatabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. KAYNAKÇA Artuk E. Suç Genel Teorisi Ceza Hukuku El Kitabı. Beta Yayınları, İstanbul, 1989. Australian Institute of Criminology (AIC) Australian crime: Facts & figures 2009. Canberra:AIC, 2010. http://www.aic.gov. au/publications/ current%20series/facts/1-20/2009.aspx Bernard TJ. The Cycle of JuvenileJustice. New York: Oxford University Press, 1992. Boyer T. The development of risk-taking: A multi-perspective review. Developmental Review. 2006; 26: 291–345. Cottle CC, Lee RJ, Heilbrun K. The prediction of criminal recidivism in juveniles: a meta-analysis. Criminal Justice and Behavior 2001; 28, 367–94. Daly K. Girls, peer violence, and restorative justice. Australian and New Zealand Journal of Criminology 2008; 41(1): 109–137. Fagan A, Western J. Escalation and deceleration of offending behaviours from adolescence to early adulthood. Australian and New Zealand Journal of Criminology 2005; 38(1): 59–76. Finkelhor D, Turner H, Ormrod R, Hamby S Violence, abuse, and crime exposure in a national sample of children and youth. Pediatrics. 2009; 125(5): 1–13. Hoeve M, Stams GJ, Van Der Put CE, Dubas JS, Van Der Laan PH, Gerris JRM. A meta-analysis of attachment to parents and deliquency. Journal of Abnormal Child Psychology. 2012; 40:771–785 Hoeve M, McReynolds LS, Wasserman GA. Service referral for juvenile justice youths: Associations with psychiatric disorder and recidivism. Administration and Policy in Mental Health and Mental Health Services Research, 2014;41(3), 379-389. Lawrence R., Hemmens C. Juvenile justice: A text/reader. Sage, 2008. Lipsey MW, Derzon JH. Predictors of violent or serious delinquency in adolescence and early adulthood. In: Loeber, R., Farrington, D.P. (Eds.), Serious and Violent Juvenile Offenders: Risk Factors and Successful Interventions. Sage Publications, Thousand Oaks, CA., 1998. Loeber R, Farrington DP. Young children who commit crime: Epidemiology, developmental origins, risk factors, early interventions, and policy implications. Development and psychopathology, 2000;12(04), 737-762. Mannuzza S, Klein RG, Abikoff H, Moulton JL III: Significance of childhood conduct problems to later development of conduct disorder among children with ADHD: a prospective follow-up study. J Abnorm Child Psychol 2004, 32:565-573. May J, Osmond K, Billick S. Juvenile delinquency treatment and prevention: a literature review. Psychiatric quarterly, 2014; 85(3), 295-301. Moffitt T E. ‘‘Adolescence-Limited and Life-Course-Persistent Antisocial Behavior: A Developmental Taxonomy.’’ Psycho271 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System logical Review. 1993; 100:674–710. Najman J. The impact of puberty on aggression/delinquency: Adolescence to young adulthood. Australian and New Zealand Journal of Criminology 2009; 42(3): 369–386. Prichard J, Payne J. Alcohol, drugs and crime: A study of juveniles in detention. Research and public policy series no.67. Canberra: Australian Institute of Criminology, 2005. Pumariega AJ, Atkins DL, Rogers K, Montgomery L, Nybro C, Caesar R. Mental health and incarcerated youth II: Service utilization. Journal of Child and Family Studies in Higher Education, 1999; 8, 205–215. Reyna V. Rivers S. Current theories of risk and rational decision making. Developmental Review 2008; 28: 1–11. Richards K. What makes juvenile offenders different from adult offenders? (Trends & Issues in Crime and Criminal Justice, No. 409). Canberra: Australian Government, Australian Institute of Criminology, 2011. Richards K. Juveniles’ contact with the criminal justice system in Australia. Monitoring report no.07. Canberra: Australian Institute of Criminology. 2009 http://www.aic.gov.au/publications/ current%20series/mr/1-20/07.aspx Romer D, Hennessy M. A biosocial-affect model of adolescent sensation seeking: The role of affect evaluation and peer-group influence in adolescent drug use. Prevention Science 2007; 8: 89–101. Schubert CA, Mulvey EP, Glasheen C. Influence of mental health and substance use problems and criminogenic risk on outcomes in serious juvenile offenders. J.Am. Acad. Child Adolesc. Psychiatry. 2011; 50, 925–937. Siegel L, Welsh B. Juvenile delinquency: The core. Wadsworth; 3rd edition.2008 Skardhamar T. Reconsidering the theory of adolescent-limited and life-course persistent anti-social behaviour. British Journal of Criminology 2009;49: 863–878 Small SA, Reynolds AJ, O’Connor C, Cooney SM. What works,Wisconsin: What science tells us about cost-effective programs for juvenile delinquency prevention. Madison, WI: University of Wisconsin–Madison.2005. Steinberg L. Cognitive and affective development in adolescence. Trends in Cognitive Sciences, 2005; 9(2): 69–74. Teker K. Suçlu çocuklarda sosyodemografik özellikler ve ebeveyn tutum algısının çocuk suçluluğuna katkısı. (Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Sosyal Pediatri Bilim Dalı, Ankara, 2010. Wasserman G, Ko S, McReynolds L. Assessing the mental health status of youth in juvenile justice settings. U.S. Department of Justice, Office of Juvenile ustice and Delinquency Prevention. Washington DC; 2004. Yoshikawa H. Long-term effects of early childhood programs on social outcomes and deliquency. The Future of Children 1995;5(3):51–75. 272 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ ALTINDAKİ ÇOCUK VE GENÇLER: BETİMLEYİCİ BİR ÇALIŞMA Sevtap Yeşil Kocagazioğlu Uzm. Psikolog İskenderun T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, yesilsevtap@yahoo.com Arş. Gör. Deniz Işıker Bedir Mardin Artuklu Üniversitesi Psikoloji Bölümü denizerbedir@gmail.com Doç. Dr. Tunç Demircan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü tuncdemircan@gmail.com GİRİŞ Denetimli Serbestlik Sistemi Denetimli serbestlik sistemi, doğrudan doğruya hapis cezasının alternatifi bir yaptırıma, koşullu salıverilen, cezası tamamen veya kısmen ertelenen ya da şartlı cezaya mahkum edilen kişilerin, düzenli aralıklarla belirli bir merkezdeki kişilerce denetimi, gözetimi veya tedavisine tabi olarak belirlenen yaptırımlara tabi tutulmasıdır. Bu sistem ile denetime tabi tutulan kişiye, belirlenecek deneme sürecinde, sosyal çevrelerinden koparılmadan toplumda kalma şansı verilmek suretiyle, toplumsal düzeni sağlayan kurallara uyma isteklerini ispat etme fırsatı sunulmaktadır.1 Bir başka deyişle denetimli serbestlik, çocuk ve yetişkin suça karışanlar için hapis cezasının alternatifi olan toplum temelli bir ıslah programı olarak tanımlanabilir. Amerikan Baro Birliği’nin tanımına göre denetimli serbestlik, hapiste olmayı içermeyen ancak şartları yerine getirmeyen, kanuna aykırı hareket eden bir hükümlü için tekrar hüküm vermeyi saklı tutan bir kanundur.2 Denetimli serbestlik tedbiri ile suça karışan bireylerin, suç işlemesine neden olan davranışlarına müdahale ederek tekrar suç işlemelerinin önlenmesi, ceza infaz kurumundan salıverilen hükümlülerin takip edilmesi, madde bağımlılarının rehabilitasyonu, mağdurların uğradıkları zararın giderilmesi ve bu yolla toplumun korunması hedeflenmektedir. Çolak ve Altun’a göre, denetimli serbestlik uygulamasının alternatif bir infaz sistemi olduğu düşünülebilir.3 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 104’üncü maddesinde “Cezaları ertelenen, salıverilen veya haklarında hapis cezası dışında herhangi bir tedbire hükmedilen hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, iyileştirilmesi, psiko-sosyal problemlerinin çözülmesi, salıverme sonrası korunması ve yargılanan kişiler hakkında sosyal araştırma raporlarının düzenlenmesi ve mağdurun korunması gibi görevleri yerine getirmek üzere denetimli serbestlik ve yardım merkezleri kurulur” hükmüne yer verilmiştir. Bunun akabinde 3 Temmuz 2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu ile Türkiye’deki denetimli serbestlik sisteminin kuruluşu, görev tanımları ve hizmetleri, çalışma esas ve usulleri düzenlenmiştir.4 Yukarıda bahsi geçen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi ile Koruma Kurulları Kanunu gereğince uygulanmaya başlamış ve çeşitli yasal düzenlemelerle uygulanmaya devam etmektedir. Denetimli serbestlik hizmeti, uyuştu1 Necati Nursal, Selcen Ataç, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation), Yetkin Yayınları, Ankara 2006, s.33. Akt. Şükrü Ada, Adem Peker, “Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulamasının Etkililiğinin İncelenmesi (Sakarya İli Örneği)”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16/1, (2012) , s.426 3 Akt .A.g.m, s.426 4 Metin Özdemir, Denetimli Serbestlik Tedbiri Olan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Uygulaması, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2011 2 273 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System rucu madde kullanım suçu bakımından, şüpheli, sanık veya hükümlünün ceza infaz kurumuna gönderilmesi yerine toplum içinde denetlenmesini sağlayan bir uygulamadır. Bu uygulama, kullanıcının toplumla bütünleşmesini sağlayabilmek adına gerekli her türlü hizmeti, programı ve kaynakları sağlamayı içinde barındırır. Bu sayede madde kullanıcısının cezası “tedavi tedbiri” süresince ertelenmiş ve tekrar madde kullanmadığı tespit edildiğinde cezası infaz edilmeden kaldırılmış olacaktır. Denetimli serbestlik hizmetleri ile kamu güvenliğinin sağlanması, madde bağımlılığının neden olduğu zararın önlenmesi, hükümlülerin tekrar suç işlemesine engel olunması ve suç için öngörülen cezaların bir alternatifi olarak verilen tedbir kararlarının toplum içinde yerine getirilmesi sağlanmaktadır.5 Denetimli serbestlik tedbiri, yetişkinlerin yanı sıra TCK’nın 31. Maddesi kapsamında cezai ehliyeti değerlendirilen (12 yaş ve üzeri) çocuklara da “güvenlik tedbiri” olarak uygulanmaktadır. Son istatistiki verilere göre, çeşitli olaylardan hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen ve infaz süreci devam eden 16.489 çocuk yükümlü bulunduğu ifade edilmektedir. Hakkında TCK 191. Madde kapsamında (kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, bulundurmak, kabul etmek veya uyuşturucu ya da uyarıcı madde kullanmak) denetimli serbestlik tedbiri verilen çocuk sayısı ise 8.963’tür.6 Buradan yola çıkarak özellikle ceza adaleti sisteminde suça sürüklenen olarak yer alan çocukların yaklaşık yarısının uyuşturucu ve uyarıcı madde ile temas halinde olabileceği kanaatine varılmıştır. Madde ile doğrudan ya da dolaylı olarak temas halinde olmak, ileriki yaşlarda madde kullanımı ve madde bağımlılığı konusunda risk teşkil edebilmektedir. Madde Kullanımı ve Bağımlılığı Madde bağımlılığı, Türkiye’de ve dünyada artış gösteren bir sorundur. Madde bağımlılığı ile ilgili yapılan araştırmalarda madde bağımlılarının sayısının giderek artmakta olduğu ve bağımlıların yaş ortalamalarının düştüğü ifade edilmektedir. 2011 yılında TUBİM (Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) tarafından ülke örnekleminde ilk kez yapılan Türkiye’de Genel Nüfusta Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması (TUBİM GPS Araştırması) ve Türkiye’de Okullarda Tütün, Alkol ve Madde Kullanımına Yönelik Tutum ve Davranış Araştırması (TUBİM SPS Araştırması) sonuçlarına göre esrar dahil herhangi bir uyuşturucu maddeyi en az bir kez deneyenler (yaşam boyu madde kullanımı prevalansı) 15-64 yaş grubunda %2,7, 15-16 yaş grubunda ise %1,5 olarak belirlenmiştir.7 Ergenlik ya da gençlik olarak tanımlanan evrede, kişiler çevrelerindeki arkadaşlarından ya da kendileri ile özdeşleştirdikleri kişilerden etkilenmeye ve dış etkilere açıktırlar. Gençler, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmayı deneyebilir ve bunu bağımlılık haline dönüştürebilirler.8 Literatüre bakıldığında gençlerin eğlenmek, sosyal ve duygusal gereksinimlerini gidermek, sorunlarından uzaklaşma isteği, heyecan aramak veya meydan okumak gibi farklı nedenlerle madde kullanmayı denedikleri belirtilmektedir.9 Anne-babanın gence karşı tutumlarında tutarsızlıklar, aşırı sertlik veya aşırı rahatlık, uygun denetimin sağlanmaması, gencin davranışlarının anne-baba tarafından izlenmemesi önemli risk etkenleri arasında yer almaktadır. Bunun yanı sıra anne-babanın evlilik ilişkilerinde çatışmanın fazla olması, ailelerin geniş ve kalabalık olması, işsiz aile üyelerinin varlığı, düşük eğitim düzeyine sahip anne-baba, aile içinde belirli alışkanlıkların ve düzenin olmaması (birlikte yemek yemek vs.), parçalanmış ve boşanmış aileler, anne-babadan birinin ya da her ikisinin kaybı, anne-babanın madde kullanması veya kullanıma tolerans göstermesi ve evde bu maddelerin bulunması da ailesel risk etmenleri olarak sayılabilir.10 10. sınıf öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada tütün, alkol ve benzodiazepin dışındaki maddelerin yaşam boyu 5 Suat, Çalışkan, Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları, Adalet Yayınevi Ankara 2012 http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/ 7 http://www.sck.gov.tr/oecd/2013%20T%C3%BCrkiye%20Uyu%C5%9Fturucu%20Raporu.pdf 8 Atalay, Yörükoğlu, Gençlik Çağı, Özgür Yayınları, İstanbul 1996, 9.bs., s.315 9 Akt. Serpil Kolay Akfert, Ebru Çakıcı, Mehmet Çakıcı., “Üniversite Öğrencilerinde Sigara-Alkol Kullanımı ve Aile Sorunları ile İlişkisi” , Anadolu Psikiyatri Dergisi (2009), sayı: 10, s.41 10 A.g.m, s.41 6 274 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 en az bir kez kullanım yaygınlığının arttığı görülmektedir. Bu çalışmada daha önce yapılan çalışmaların aksine tüm sosyoekonomik düzeylerde madde kullanım yaygınlığının benzer olduğu belirlenmiştir. Çalışmada ailenin madde kullanımı hakkındaki düşünceleri ve tutumunun önemli bir risk göstergesi olduğu belirtilmektedir.11 Madde kullanan gençlerin kişisel özellikleri göz önüne alındığında, polisle başı belaya giren, başkasının malına bilerek ve isteyerek zarar veren, sık sık okuldan kaçan, disiplin cezaları alan veya okuldan atılan arkadaşı olan kişilerin madde kullanma riskinin daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Bu riskin özellikle, 14-16 yaş aralığındaki ergenlerde daha yüksektir.12 Bunun yanı sıra madde kullanan öğrencilerin, madde kullanmayanlara göre şiddet eğilimli, suça karışan ve madde kullanan arkadaşları olma olasılığı daha fazladır.13 Olaya adli bilimler açısından bakıldığında, alkol ve maddelerin kullanılmasının saptanmasının, olayların nasıl oluştuğu ve bu olayla ilgili soruşturmada önemli bir kriter haline gelmektedir. Maddelerin kendisi veya metabolitleri şeklinde olan, kan veya idrar örneklerinde bulunan maddeler çeşitli suçlarda fiziki delil olarak da kullanılabilmektedir. 14 Madde bağımlılığı bir süreç olarak görülmelidir. Bu sürecin aşamalarına baktığımızda; hazırlık evresi, madde kullanmayı sürdürme, ilerleme evresi, bırakma evresi, tekrar madde kullanmayı düşünme (prolapse), tekrar madde kullanımı (lapse), tekrar madde kullanmaya başlama (relapse) gibi aşamalardan geçildiğini görürüz. Bağımlıların çoğu maddeyi kontrol edebileceği inancıyla maddeye başlar, amacı ara sıra kullanmak olsa da bağımlı olur ve çoğu zaman bağımlı olduğunun farkına bile varamaz.15 Çocuk ve ergenlerde madde kullanımının kendisi, bir istismar türü olarak değerlendirilebilir. Örnekleyecek olursak; - Çocuk ve ergenlere madde satılması doğrudan bir istismar çeşididir. Çünkü çocuk ve ergenlerin maddeyi kendi tercihleriyle kullanmaları beklenmez. Ancak sigara ve alkol reklamlarından en çok çocuk ve gençlerin etkilendiğini gözlemleyebiliriz. - Madde etkisi altında bulunan çocuklar ve gençler çok çeşitli şekillerde istismar edilebilmektedirler. Madde etkisi altında agresif davranışlarda bulunan ergenler fiziksel istismara uğrayabilmektedir. Bunun yanı sıra cinsel istismara da çok açık hale gelmektedirler. - Madde kullanan çocuk ve ergenlerin maddeyi temin edebilmek ve maddeye devam edebilmeleri için maddeyi satmaları gerekmektedir, çünkü kendi gelirleri yoktur. Çocuk ve ergenler daha kolay kandırılabildikleri ve yakalandıklarında daha az ceza aldıkları için satıcılar genellikle onları tercih etmektedir.16 Çocuk ve ergenlerde madde kullanımına yol açabileceği bildirilen etmenlere bakıldığında; arkadaş grubuna bağlı, ebeveyne bağlı, kişiye bağlı, biyolojik, toplumsal, kültürel, sosyal etkenler olarak sıralanabilir.17 Bağımlılığın önlenmesi için, bilgilendirme, eğitim ve toplumsal çalışmalar önemlidir. Bağımlılık bir hastalıktır ve tedavi edilir. Fakat bu tedaviler hem pahalıdır hem de maddeye geri dönüş ihtimali çok yüksektir. Dolayısıyla önleme çalışmaları günümüzde büyük önem kazanmıştır. Bu bağlamda TCK 191. Madde kapsamında tedbir altında bulunan çocukların madde ile temas dereceleri, kullanım örüntüleri, kullanım neden ve sonuçları ve kullanım ortamları gibi faktörlerin değerlendirilmesinin, hem bu madde kapsamında gelen çocuklara yönelik rehabilitasyon yöntemlerini geliştirmede hem de madde kullanım riski altındaki çocuk ve gençlere yönelik önleme çalışmalarında etkili olabileceği düşünülmektedir. 11 Kültegin Ögel , Sevil Taner, Ceyda Y. Eke, “Onuncu Sınıf Öğrencileri Arasında Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı: İstanbul Örneklemi”, Journal of Dependence (2006), sayı: 7, s.18 12 Gizem, Erdem, Ceyda Y., Eke, Kültegin, Ögel, Sevil, Taner, “Lise Öğrencilerinde Arkadaş Özellikleri ve Madde Kullanımı “, Journal of Dependence (2006), sayı: 7, s.112 13 Akt. A.g.m, s.112 14 Oğuz Polat, Klinik Adli Tıp, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2013, s.266 15 Kültekin Ögel, “Madde Kullanımı İstismarı”, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı içinde, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007, s.309 16 Kültekin Ögel, Madde Kullanımı İstismarı, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı içinde, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007, s.305 17 A.g.e, s.316 275 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System YÖNTEM Bu çalışmada TCK 191. Madde kapsamında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanma suçundan yargılanan ve haklarında denetimli serbestlik kararı verilen çocuk ve ergen yükümlüler ile çalışılmıştır. İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü bünyesinde tedbir altında bulunan 67 çocuk ve ergen yükümlü ile yapılan görüşmeler çerçevesinde Aralık 2014’te bilgiler toplanmıştır. Yapılan görüşmelerde çocuk ve ergenlerin sosyodemografik özelliklerinin (yaş, eğitim durumu, meslek, yaşadığı yer, suça karışma öyküsü, ailelerinin suça karışma bilgileri ve madde kullanım öyküleri) alındığı “Demografik Bilgi Formu” ve çocuk ve ergenlerin madde kullanım öykülerinin değerlendirildiği “Madde Kullanım Öyküsü Formu” kullanılmıştır. Görüşmelerde çocuklardan onam alınmış ve katılmayı kabul edenler ile çalışma yürütülmüştür. Her görüşme ortalama 30 dakika sürmüştür. BULGULAR 1. Sosyo-demografik Bulgular: Araştırmada yer alan çocukların yaşları 15 ile 20 arasında (Ort=17,67 ss= 1,35) değişmektedir. Çalışmada yer alan katılımcıların 20 yaşında dahi “çocuk” olarak denetimli serbestlik tedbiri altında yükümlülüklerini yerine getirdikleri gözlenmiştir. Adli sürecin uzun sürmesi nedeniyle çocuk ve ergenler, kendileri hakkında karar verilip kararın uygulanma aşamasına geçilene kadar hukuki olarak çocuk kabul edilen 18 yaşını geçmektedirler. Ancak karar suçun işlenmesi sürecindeki yaşa göre verilmekte ve kararın infazı çoğunlukla bu yaş kapsamında değerlendirilmektedir. Çocukların eğitim durumlarına ilişkin bilgiler Şekil-1 ve Şekil-2’de verilmiştir. Görüldüğü üzere denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocukların büyük çoğunluğunun ( % 37,4) “okulu bırakmış” olduğu anlaşılmıştır. Okulu bırakma oranının ise en çok (% 57,7) lise birinci sınıfta olduğu görülmektedir. Çocukların % 68,7’sinin bir işte çalıştığı, % 31,3’ünün çalışmadığı anlaşılmıştır. Çalışan çocukların ise genellikle hizmet sektöründe çalıştığı, yapılan işlerin ise en çok tekstil üretimi (%22,92) ve garsonluk (14,58) olduğu görülmüştür. Bunun yanı sıra kuaförlük, satış temsilciliği, su dağıtımı gibi işler de yaptıkları anlaşılmaktadır. Çalışmaya katılan 67 çocuktan yalnızca 1 tanesi yalnız yaşamakta olduğunu, diğerleri ailesiyle yaşamakta olduğunu beyan etmiştir. Yaşadıkları yerlere ilişkin ilçeler bazında inceleme yapılmıştır. İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü İstanbul Avrupa yakasındaki 11 ilçeye hizmet vermektedir. Bunlar arasından çocukların yerleşim yerleri incelendiğinde en çok Sultangazi (%28,4), Gaziosmanpaşa (% 13,4), Fatih (% 13,4) ve Beyoğlu (% 10,4) ilçelerinde yaşadıkları anlaşılmaktadır. Şekil 1: Denetimli Serbestlik Tedbiri Altındaki Çocukların Eğitim Durumu (% olarak verilmiştir) 276 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Şekil 2: Çocukların Okulu Bıraktıkları Sınıf (% olarak verilmiştir) Çocukların çoğunlukla iki çocuklu (% 29,9) ya da üç çocuklu (26,9) ailelerden geldikleri, beşten daha fazla kardeşe sahip olan çocukların oranının ise (% 16,4) azımsanmayacak düzeyde olduğu gözlenmektedir. Denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocukların annelerin yaş ortalaması 42,57 (ss=5,61), babaların yaş ortalaması ise 47,72 (ss=7,04)’dir. Anne babaların eğitim düzeyine ilişkin bilgiler ise Şekil-3’te verilmiştir. Buna göre anne ( %59,7) ve babaların (%69,7) çoğunlukla ilkokul mezunu oldukları ortaya çıkmıştır. Okuryazar olmayan annelerin oranı ise (%14,9) oldukça fazladır. Şekil 3: Çocukların Anne ve Babalarının Eğitim Durumları Annelerin çoğunlukla çalışmadığı ve ev hanımı (% 77,6) oldukları, çalışanların ise temizlik işleri (% 26,6) ve aşçılık (% 26,6) yaptıkları anlaşılmıştır. Babaların çalışma oranı ise % 88’dir. Çalışmayanlar ise emekli durumundadır. Babaların yaptıkları işler incelendiğinde en çok serbest meslek (% 20,9), tekstil işçiliği (% 10,4) ve inşaat işleri (% 10,4) yaptıkları anlaşılmıştır. Tedbir altındaki çocukların daha önce yargılanma, ceza alma ve cezaevine girme durumları da sorgulanmıştır. Çocukların verdikleri yanıtlar ve adli sicil kayıtları karşılaştırılmış ve çocukların kendi durumları hakkında açık sözlülükle durumlarını yansıttıkları anlaşılmıştır. Çocuklara denetimli serbestlik tedbiri almalarına neden olan olayın kendilerinin ilk suçu ve yargılanması olup olmadığı sorulmuştur. İlk suçları olduğunu ifade eden ve doğrulanan çocukların oranı % 56,7’dir. Bu olayın ilk olmadığını ve daha önce yargılandıklarını ifade edenlerin oranı ise % 43,3 (29 kişi)’tür. Daha önce başka bir olaydan yargılanan 29 çocuktan 3 tanesi ceza alarak ceza infaz kurumuna girmiş, 3 ay (hırsızlık suçu isnat edilerek), 1,5 yil (haneye tecavüz suçu isnat edilerek) ve 3 yil (haneye tecavüz suçu isnat edilerek) sürelerle kaldıkları anlaşılmıştır. Ayrıca 7 kişi ise daha önce denetimli serbestlik (6 kişi) ve adli kontrol (1 kişi) biçiminde güvenlik tedbiri almışlardır. Ailede suça karışma öyküsü değerlendirildiğinde ise çocukların ailelerinde yargılanan bireyin olma oranı %33,8’dir. Çocukların ailelerinde cezaevine girme oranı ise %26,9’dur. Yargılanan ve cezaevine giren aile bireylerinin oranı Şekil-4’te verilmiştir. Buna göre ailesinde yargılanan birey olan çocukların hem baba, hem kardeş hem de ikinci dereceden akrabaları (kuzen, dayı, amca, dede vb) benzer oranda yargılanmıştır. Yargılama sonucu cezaevine girme oranı ise en çok babalarındır (% 41,2). 277 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Şekil 4: Aile Bireylerinin Yargılanma ve Cezaevine Girme Oranları (% olarak verilmiştir) Aile bireylerinin cezaevine girme nedenleri ise en çok uyuşturucu madde ticareti yapma ve yaralama suçlarıdır. Araştırma planlanırken çocukların sigara ve diğer uyuşturucu/uyarıcı/uçucu maddeleri kullanmalarında aileden öğrenmenin geçerli olup olmadığı da merak edilmiştir. Bu sebeple özellikle çekirdek ailelerinde sigara, alkol, ve madde kullanımına ilişkin bilgiler edinilmeye çalışılmıştır. Buna göre çocukların ailelerinde %88,1 oranında bir aile bireyi sigara kullanmaktadır. Yalnızca babanın sigara içme oranı % 27,1, hem anne hem babanın sigara içme oranı % 20,3 iken hem anne hem baba hem kardeşlerin sigara içme oranı % 11,9’dur. Alkol kullanımına bakıldığında çocukların ailelerinde alkol kullanımı oranı % 22,4 olarak bulunmuştur. Alkol kullanan aile bireyi olarak ise çocuklar % 53,3 oranında baba, % 46,7 oranında kardeşlerden bir ya da bir kaçı yanıtını vermişlerdir. Çocuklar ailelerinde madde kullanımı olan birey olup olmadığı oranına %19,4 oranında “evet” yanıtını vermişlerdir. Verilen yanıtlara ikinci dereceden akrabaları da dahil etmişlerdir. Aile bireylerinin kullandıkları madde olarak ise esrar, kubar, bonzai ve tiner yanıtları verilmiştir. Madde kullanan aile bireylerine ilişkin bilgiler Şekil-5’te verilmiştir. Şekil 5: Madde Kullanan Aile Bireyleri (% olarak verilmiştir) 2. Çocukların Madde Kullanımına İlişkin Bilgiler TCK 191. Madde kapsamında denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocukların madde kullanım öyküsünü değerlendirmek için görüşmede sigara, alkol, esrar, eroin, kokain, amfetamin (ekstazi), sentetik kannabinoid (bonzai), uçucu maddeler (bali, tiner vb) ve diğer maddeler olmak üzere kategorilenen bir takım sorular sorulmuştur. Bu maddelerin seçilme nedeni, daha önce denetimli serbestlik sürecinde gerçekleştirilen çalışmalarda yoğunlukla tercih maddesi olarak belirlenenler olmalarından kaynaklanmaktadır. Çocukların maddeyi kullanıp kullanmadıkları, kullanma süreleri, kullanım sıklıkları, kullanmaya devam etmiyorlarsa son kullanımdan beri geçen süre gibi bilgiler elde edinilmeye çalışılmıştır. Çocukların madde kullanım oranlarına ilişkin bilgiler Şekil-6’da verilmiştir. Buna göre çocukların % 98,5’i hayatlarında en az bir kez sigara kullanmıştır. Alkol için bu oran % 85, 1 iken esrar kullanım oranı % 79,1’dir. Ayrıca son dönemde ül278 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 kemizde yaygın olarak kullanıldığı bilinen sentetik kannabinoid (bonzai) kullanım oranı ise % 79,1’dir. Çocuklar arasında eroin ve kokain maddelerini en az bir kez denediğini ifade eden 1’er çocuk bulunmaktadır. Diğer madde olarak kullanıldığı belirtilen uyuşturucu madde sorusuna yalnızca “kubar” yanıtı verilmiştir. Bu sebeple analizlerde diğer madde olarak bahsedilen noktada kubardan bahsedilmektedir. Kubar, hint kenevirinin plakalaştırılmış halidir. Tedbir altındaki çocukların genel olarak sigara kullanımı ile başlayarak diğer maddeleri en az bir kere deneme eğilimde olduklarını söylemek mümkün olabilmektedir. Şekil 6: Madde Kullanım Oranları (% olarak verilmiştir) Daha önce yapılmış olan bir araştırmada da, olguların çok büyük bir kısmının esrar kullanımı nedeniyle (% 97.7, n=126) denetimli serbestlik tedavisi kapsamına alındığı saptanmıştır.18 Akgöz ve ark.’nın yaptığı çalışmada da maddeye ilişkin suç işleyenler arasında en çok tercih edilen yasadışı maddenin esrar olduğu belirlenmiştir.19 Bu çalışmalara paralel olarak bu çalışmada da en çok denenen madde esrar olarak belirlenmiştir. Çocukların madde deneme ve kullanmaya başlama yaşları incelenmiştir (Bknz: Tablo-1). Buna göre sigara deneme yaşı 6 yaşına kadar düştüğü, alkol ve sigara kullanımının ilkokul seviyesine kadar gerilediği yorumu yapılabilmektedir. Kullanılan madde Minimum Maksimum Ortalama yaş yaş yaş Sigara 6 19 13,29 Alkol 10 19 15,09 Esrar 10 18 14,94 Kokain 14 14 14 Eroin 14 14 14 Ekstazi 11 18 16,07 Uçucu madde (bali, tiner vb) 8 17 13,36 Sentetik kannabinoid (bonzai) 13 19 16,16 Diğer madde 11 20 15 Tablo 1: Madde Türüne Göre Deneme/Kullanmaya Başlama Yaş Bilgileri Ayrıca uçucu madde deneyiminin de oldukça küçük yaşlara kadar indiği, bu durumda bulunmasının kolaylığının neden olabileceği düşünülmektedir. Sentetik kannabinoid kullanımının en erken kullanımı ise 13 yaş olarak görünmektedir. Daha önce sokakta yaşayan çocuklarla yapılmış bir araştırmada, bu çocukların ilk madde kullanmaya başladıkları 18 A.Ender Altıntoprak, Serap A. Akgür, Gül Kitapçıoğlu, Zeki Yüncü, Hakan Coşkunol, “Denetimli Serbestlik Olgularının Retrospektif Analizi: Sosyodemografik Özellikler, Bireysel ve Ailesel Bağımlılık ve Suç Öyküleri ile Tedavi Yanıtları”, Bağımlılık Dergisi (2014) ,15/1, s.8 19 Akt. A.g.m, , s.8 279 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System yaş ortalamalarına bakıldığında tütüne başlama yaşı ortalaması 9,5±2,6 olarak bulunmuştur. Yapıştırıcı, uçucu, alkol ve flunitrazepam kullanmaya başlama yaşı ortalamasının ise 12,1 ile 12,8 arasında olduğu belirlenmiştir. Bu maddeleri esrar ve klonazepam takip etmektedir. Eroin ve biperiden kullanmaya ise daha ileri yaşlarda başladıkları gözlenmiştir.20 Bu çalışmada da yaş ortalamalarında daha önce yapılan çalışmalara benzer sonuçlar çıktığı dikkat çekmektedir. Çocukların ilk kez maddeyi deneme ve başlama nedenleri ve öyküleri sorulduğunda genellikle benzer cevaplar verdikleri gözlenmiş ve bu nedenler sonradan kategorilenmiştir. Merak, özenti, arkadaş çevresine uyum sağlama nedenleri en çok verilen yanıtlardır. Ayrıca biri tarafında madde kullanımına zorlanma, stresli yaşam olayları ( ailevi sorunlar, kız arkadaş sorunları gibi), üzüntülü bir yaşam olayı ( ebeveyn boşanması, yakının kaybı gibi), bir maddeyi bırakmak için yerine diğer maddeyi deneme gibi nedenler sıralanmıştır. Buna göre sigara, alkol, esrar, ekstazi, bonzai ve kubar kullanımının nedeni olarak en çok “arkadaş çevresine uyum sağlama” yanıtı verilmiştir. Daha sonra ise merak ve özenti yanıtları gelmektedir. Eroin ve kokain kullanımının tek nedeni olarak ise “merak” belirtilmiştir. Bu maddeleri kullanan çocukların, erken yaşta diğer maddeleri de kullandığı anlaşılmıştır. Daha önce koruma merkezine başvuran çocuklarla yapılmış bir çalışmada da madde kullanım nedenleri bu çalışmayla paralel yargılar içermektedir. Bu Koruma merkezine başvuran çocukların %79,7’ si arkadaşları madde kullandığı zaman madde kullanmak istediklerini belirtmişlerdir. Bundan sonra sırasıyla öfkelendikleri (%65,9), sıkıldıkları (%65,6), üşüdükleri (%61,4) ve cesaretlenmek istedikleri ya da korktukları zaman (%50,4) madde kullanmak istedikleri saptanmıştır. En düşük oranda eğlenmek (%39,1) için madde kullandıkları dikkati çekmektedir.21 Çocukların maddeyi kullanma sıklıklarına ilişkin bilgiler Şekil-7’de verilmiştir. Kullanım sıklığı “bir kez deneme” ile “her gün” kullanım arasında değişmektedir. Sigara kullanan çocukların “her gün” (% 97) bu maddeyi kullandıkları, alkol için ise “nadiren” kullananların oranının (% 35,1) yüksek olduğu, kullanılan dönemde esrar maddesinin çoğunlukla “hergün” (%30,2) kullanıldığı, kokain ve eroin maddesinin yalnızca “bir kez deneme” aşamasında kaldığı, ekstazi maddesi (% 34,5) ve diğer madde (kubar % 50) için “nadiren” kullananların çoğunlukta olduğu, uçucu maddeler için ise “bir kez deneme” oranının (% 38,5) yüksek olduğu görülmüştür. Bonzai denen sentetik kanabinoidin ise kullanılan dönemde çoğunlukla “her gün” (%45,1) alındığı çarpıcı bilgilerden biridir. Şekil 7: Çocukların Madde Kullanım Sıklıkları (% olarak verilmiştir) Madde kullanım öyküsü alınırken araştırılan bilgilerden biri de çocukların madde kullanım süreleridir. Kullanılan maddeye göre süre bilgileri Şekil-8’de ayrıntılı olarak verilmiştir. Çocukların verdikleri bilgilere göre kullanım “bir kez deneme” ile “5 yıldan fazla kullanım” a kadar gitmektedir. Analiz sonuçları sigara kullanan çocuklar arasında bu durumun “ 5 yıldan fazla” (%25,8) sürme oranının en yüksek olduğu, alkol (% 33,3) ve esrar (% 25,1) için çoğunlukla “2 yil” süren kullanım 20 http://www.ogelk.net/Dosyadepo/koruma%20merkezi.pdf (İstanbul’da Koruma Merkezlerine Başvuran Çocuklarda Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Özellikleri, Kültegin Ögel , Alper Aksoy, 08.10.2015) 21 http://www.ogelk.net/Dosyadepo/koruma%20merkezi.pdf (İstanbul’da Koruma Merkezlerine Başvuran Çocuklarda Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Özellikleri, Kültegin Ögel , Alper Aksoy, 08.10.2015) 280 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 olduğu, ekstazi ( % 35,7) ve diğer madde (kubar % 33,3) için kullanımın en çok “birkaç kez kullanım” aşamasında olduğu, uçucu madde kullanımının en çok (% 35,7) “bir kez deneme” aşamasında kaldığı, bonzai için ise çoğunlukla “bir yıldan az” ve “bir yıl” ( % 26 - % 26) sürelerince kullanıldığı anlaşılmaktadır. Şekil 8: Çocukların Madde Kullanma Süreleri (% olarak verilmiştir) Görüşmeler sırasında çocukların çoğu tedbir sürecinde madde kullanımını bıraktıklarını, bir kısmı ise madde kullanımını daha önce bıraktıklarını ifade etmişlerdir. Bu sebeple bahsi geçen maddelerin halen kullanım oranları ve kullanmıyorlar ise en son kullanımdan beri geçen süre (bknz: Şekil 9) oranları değerlendirilmiştir. Buna göre çocukların % 90,9’u halen sigara, % 57,9’u ise alkol kullanmaktadır. Çocuklar bu durumla ilgili bir sorunları olmadığını, kendilerini bağımlı görmediklerini ifade etmektedirler. Esrar için % 3,8 (2 kişi), bonzai için ise %2 (1 kişi) oranında kişiler tamamen bırakamadıklarını, kendilerini bu konuda zayıf hissettiklerini, nadiren de olsa kullanma eğilimlerinin bulunduğunu ifade etmiştir. Madde kullanımını bırakan çocukların en son kullanımından beri geçen süreler ise “ 6 aydan daha az” ve “3 yildan fazla” aralığında zaman aralıkları belirtmişlerdir. Buna göre sigarayı bırakan çocukların en son kullanımının üstünden çoğunlukla“6 aydan az” (% 50) süre geçtiği, alkol (% 33,3) ve esrar (% 42) kullanımını bırakanların da “6 aydan az” süredir kullanmama oranlarının fazla olduğu, ekstazi (% 32,1) ve uçucu madde (% 52,1) kullananların “1yil ve 3 yıl” arasındaki süreler boyunca bu maddeleri kullanmadıkları anlaşılmıştır. Bonzai ve kubar (diğer madde) kullanımının üzerinden çok uzun süre geçmediği anlaşılmaktadır. İki madde için de son kullanımın üzerinden çoğunlukla “ 6 aydan daha az”, “6 ay” ve “1 yil” süreleri geçmiştir. Şekil 9: En son kullanımdan itibaren geçen süre 281 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System TARTIŞMA Bu çalışmanın amacı denetimli serbestlik tedbiri altındaki çocuklarla ilgili sosyodemografik bir çerçeve çizmek ve madde kullanım öykülerine bakmaktır. Tedbir altındaki çocukların genel olarak sigara kullanımı ile başlayarak diğer maddeleri en az bir kere deneme eğilimde olduklarını söylemek mümkün olabilmektedir. Çalışmaya göre okula devam (akademik başarı) ile madde kullanımı arasında bir ilişki olduğu söylenebilir. Çünkü çalışmaya göre okulu bırakan çocukların oranı, % 37,4 gibi yüksek bir orandır. Toplanan veriler ışığında çocukların madde deneme ve kullanmaya başlama yaşları incelendiğinde, sigara deneme yaşı 6 yaşına kadar düştüğü, alkol ve sigara kullanımının ilkokul seviyesine kadar gerilediği yorumu yapılabilmektedir. Ayrıca uçucu madde deneyiminin de oldukça küçük yaşlara kadar indiği, bu durumda bulunmasının kolaylığının neden olabileceği düşünülmektedir. Sentetik kannabinoid kullanımının en erken kullanımı ise 13 yaş olarak görünmektedir. Bunun yanı sıra anne-baba eğitim düzeyinin düşüklüğü de bir risk faktörü olarak değerlendirilebilir. Çalışmamızda anne ( %59,7) ve babalarının (%69,7) çoğunlukla ilkokul mezunu oldukları ortaya çıkmıştır. Okuryazar olmayan annelerin oranı ise (%14,9) oldukça fazladır. Bu sonuçlar daha önce yapılan çalışmaların bulgularıyla da uyumludur. Kardeş sayısının artmasının da madde kullanımında önemli bir etken olduğu düşünülebilir. Çalışmamıza katılan çocukların iki çocuklu (% 29,9) ya da üç çocuklu (26,9) ailelerden geldikleri, beşten daha fazla kardeşe sahip olan çocukların oranının ise (% 16,4) ise görülmektedir. Çocukların madde kullanım öyküleri değerlendirildiğinde sigara, alkol, esrar ve sentetik kannabinoid maddelerinin gerek yasal oluşu gerek düşük maliyetli oluşları nedeniyle ulaşılabilirliklerinin kolay olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu maddelerin kullanım sıklıklarının diğerlerine göre daha fazla oluşu da bu görüşü desteklemektedir. Araştırma sürecinde de ilk kez maddeyi deneme ve başlama nedenleri ve öyküleri sorulduğunda genellikle benzer cevaplar verdikleri gözlenmiş ve bu nedenler merak, özenti, arkadaş çevresine uyum sağlama gibi yanıtlardan oluşmuştur. Yeni şeyler deneme ve sosyalizasyon sürecinde önemli bir aşama kaydettikleri 12-18 yaş arası merak ve özenti duygularının hakim olduğu bu dönemde bu türden maddeleri kolaylıkla elde edebildikleri ve denedikleri düşünülmektedir. Bu çalışmada madde kullanımına yol açan etkenleri belirleyecek nedensellik bütün yönleriyle ele alınamamıştır. Farklı metod ve ölçekler kullanılarak geniş bir çalışma ile çok yönlü nedensellik daha geniş bir perspektifle ortaya konabilecektir. Ayrıca bu çalışmanın sadece bir denetimli serbestlik kurumunda yapıldığı unutulmamalıdır. Ancak bu çalışma betimleyici bir çalışma olduğu için sonuçları genellemek gibi bir amaç baştan ortaya konmamıştır. SONUÇ Madde kullanımının ülkemizde yapılan birçok çalışmada da ortaya konduğu üzere arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle sigara ve alkol gibi maddelerin kullanım yaşının düştüğü, esrar maddesinin de sıkça kullanılır olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kullanılan maddelerin çeşitliliğinin arttığı ve bunların alım gücü düşük çocuklarca bile alınabilecek kadar ulaşılabilir olduğu gözlenmektedir. Araştırmada çocukların ailelerine ilişkin alınan bilgilerin aslında madde kullanımına başlamanın aile içindeki örüntüyle tetiklendiği ve arkadaş çevresinde vuku bulduğu öngörüsünü kanıtladığı düşünülmektedir. Çocuklar aslında maddenin zararlarını bilmekte ancak başlarına gelebilecekleri yaş itibariyle küçümsemektedir. Burada ailenin rolü büyüktür. Aile toplumun temel taşıdır. Bağımlılık gibi kişiler arası ilişkilerin sorunlu olduğu dönemlerde artan hastalıkların özellikle aileden alınacak destekle iyileştirilebildiği bilinmektedir. Müdahaleden öte önleme için de ailenin hedef alınması, aile içi ilişkilerin düzenlenmesi, anne-baba-çocuk bağının güçlendirilmesi gibi amaçlarla yapılacak aileye yönelik destekleyici adımların çocukların madde kullanımını azaltacağı düşünülmektedir. Çünkü ailesinden yeterince ilgi ve destek gören, ailesinden uygun gözetim ve denetim alan çocukların kendine zarar verici davranışları deneme eğiliminde olmadığı söylenebilir. Çocuklar merak ve keşif duygularını spor, sanat, alternatif hobiler gibi yaratıcı alanlara yönlendirebilmektedir. 282 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Yapılan görüşmelerde çocukların genel olarak okula gitme konusunda isteksiz, herhangi bir hobileri çoğunlukla bulunmayan, çoğunlukla düzenli bir işte çalışmadıkları ve boş zamanlarının çok olduğu gözlemleri edinilmiştir. Bu bağlamda ülkemizdeki eğitim politikalarının gözden geçirilmesi ve çocukların bilgi düzeyine göre değil yeteneklerine göre eğitim verilmesinin ve bunun da her sosyoekonomik düzeyden gelen çocuk için ulaşılabilir olmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Çocukların yeteneklerine odaklanıldığında bu onların aldıkları eğitime ve yaptıkları işe daha kanalize olmalarını sağlayacaktır. TCK 191. Madde kapsamında İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde tedbir altında olan yapılan çocuklarla yapılan bu çalışma aslında madde kullanımının tek yönlü açıklanamayacağını, madde kullanımına müdahale ve özellikle önleme çalışmaları için çok yönlü bakış açısına sahip olunması gerektiğini ortaya koymaktadır. KAYNAKÇA Ada, Şükrü, Peker, Adem Peker, “Tedavi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulamasının Etkililiğinin İncelenmesi (Sakarya İli Örneği)”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16/1, (2012), 425-438 Altıntoprak, A.Ender, Akgür, Serap A., Kitapçıoğlu, Gül, Yüncü, Zeki, Coşkunol, Hakan , “Denetimli Serbestlik Olgularının Retrospektif Analizi: Sosyodemografik Özellikler, Bireysel ve Ailesel Bağımlılık ve Suç Öyküleri ile Tedavi Yanıtları”, Bağımlılık Dergisi (2014) ,15/1, 1-9 Çalışkan, Suat, Türk Ceza Hukukunda Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları. Ankara: Adalet Yayınevi, 2012 Erdem, Gizem, Ceyda Y., Eke, Kültegin, Ögel, Sevil, Taner, “Lise Öğrencilerinde Arkadaş Özellikleri ve Madde Kullanımı “, Journal of Dependence (2006), sayı: 7/3, s. 111-116 Kolay Akfert Serpil, Çakıcı Ebru, Çakıcı Mehmet, Üniversite öğrencilerinde sigara-alkol kullanımı ve aile sorunları ile ilişkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2009; 10: 40-47. Nursal, Necati, Ataç, Selcen, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (Probation), Ankara: Yetkin Yayınevi , 2006 Ögel, Kültegin , Taner, Sevil Taner, Eke Y.Ceyda, “Onuncu Sınıf Öğrencileri Arasında Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı: İstanbul Örneklemi”, Journal of Dependence (2006), sayı: 7/1, s.18-23 Ögel, Kültekin, Madde Kullanımı İstismarı, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı içinde, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2007 Özdemir, Metin , Denetimli Serbestlik Tedbiri Olan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Uygulaması, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2011 Yörükoğlu, Atalay, Gençlik Çağı, Özgür Yayınları, İstanbul 1996, 9.bs Polat, Oğuz, Klinik Adli Tıp, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2013 http://www.ogelk.net/Dosyadepo/koruma%20merkezi.pdf (İstanbul’da Koruma Merkezlerine Başvuran Çocuklarda Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Özellikleri, Kültegin Ögel , Alper Aksoy, 08.10.2015) http://www.cte-ds.adalet.gov.tr/ 02.09.2015 http://www.sck.gov.tr/oecd/2013%20T%C3%BCrkiye%20Uyu%C5%9Fturucu%20Raporu.pdf/07.10.2015 283 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ ALTINDAKİ HÜKÜMLÜLERDE YENİDEN SUÇ İŞLEME EĞİLİMİ (RESİDİVİZM), BU ORANLARININ ÖLÇÜLMESİ VE ULUSLARARASI UYGULAMALARA DAİR DEĞERLENDİRME1 Halil İbrahim Dizman Dış İlişkiler Daire Başkanı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ab101223@adalet.gov.tr “Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece Hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi, görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. O, ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir.” Pierre Calamanderi 1. GİRİŞ Gün geçtikçe artan suçluluk oranlarının bireylerin özgürlüğünü ve güvenliğini tehdit etmesi ve bununla birlikte toplumların genel düzenini bozmasının ağır sonuçlarının görülmesi, suçla mücadele konusunda yeni yaklaşımlar ve politikalar belirlenmesine yönelik araştırmaların artmasına neden olmuştur. Cezanın doğasında belirli bir müeyyide olmasına rağmen diğer bir özelliği de her ne önlem alınırsa alınsın veya müdahale yapılırsa yapılsın ihlal edilme olasılığının var olmasıdır. Bu gerçeğin bir sonucu ise ceza adalet politikaları gözden geçirilmeye başlanarak gerek ne tür bir ceza adalet politikası izleneceği gerekse süreç içerisinde suçlu bireylerin yeniden topluma kazandırılmasına yönelik nasıl bir program izleneceği konularında farklı arayışlar oluşmaya başlanmasıdır. Bu arayışlara esas olan düşünce ise şüphesiz ki çok farklı bilim dallarının suçluluk alanında özellikle suça sebep olan etmenlerin de çeşitliliği göz önünde bulundurulduğunda farklı unsurlardan yola çıkarak suçlu davranışı ve sonrasındaki müdahaleleri açıklamaya çalışmasıdır. KOÇ’un aktardığı gibi bugünkü anlamda ilk cezaevi Amsterdam’da 1595 yılında erkekler için yapılmıştır ancak görülen o ki o günden bugüne kapatılma tek başına ıslah edici bir etkiye sahip olamamış, çok çeşitli yöntemler uygulansa da istenilen noktaya varılamamış ve suç oranlarında her geçen gün artış yaşanmaya devam etmiştir. Yani cezanın tek başına suçlu bireyler için rehabilite edilmede etkili olamadığı, istenilen davranış değişiminin yaşanamadığı ve yeniden suç işlemenin önlenmesinde tam olarak etkili olamadığı görülmektedir. Bunun yerine alternatif yöntemler aranmaya başlanmıştır. Denetimli serbestlik kurumları bu kurumların en başında olanıdır2. Denetimli serbestlik birçok ülkede farklı yapılara sahip olsa da genel olarak hapsetmeye ilk alternatif olarak; öncelikli suçlu bireylerin toplumla iç içe rehabilite edilmesi anlayışından yola çıkarak onların topluma kazandırılmalarını sağlamayı amaçlarken bir yandan da denetim mekanizmasıyla toplumun güvenliğine katkı sağlamaktadır. Ancak denetimli serbestlikte de tıpkı hapis cezalarında olduğu gibi suçlu kişilerde çok çeşitli sebeplerden dolayı yeniden suç işleme olasılığı mevcuttur ve bu oran suç türlerine göre bazı farklılıklar içermektedir. Özellikle suçlu davranışın temelinde var olan bazı dinamiklerin değiştirilememesi veya kişilerin davranış değişimi motivasyonunun var olmaması ya da yeterli olmayışı gibi bir takım etkenlerden dolayı yeniden suç işleme eğilimi birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de hatırı sayılır bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 1 2 284 Bu bildiri ülkemiz ve bazı ülkelere ait uygulamaları genel hatlarıyla ortaya koymakla yetinmektedir. Koç, 2012, s. 2436. Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 2. RESİDİVİZMİN (YENİDEN SUÇ İŞLEME EĞİLİMİ) TANIMLANMASI Son dönemlerde ceza adalet ve infaz sistemi araştırmalarında oldukça fazla öne çıkan bir konu da residivizm(yeniden suç işleme eğilimi) ve bunun ölçülmesi konusudur. Alanda çalışan uzmanların üzerinde hem fikir olduğu, kabul ettiği tek bir residivizm tanımı olmamakla birlikte, sözlük tanımıyla suç işlemeyi sürdürme eğilimi veya istenmeyen davranışın/suçun tekrarlanması olarak tanımlanmakta olan Residivizm, geniş tanımlamasıyla; ceza adalet sistemi tarafından müdahaleden sonra suçlular tarafından suç davranışının tekrarlanmasıdır. Bu anlamda farkı yargı alanlarınca farklı şekillerde ölçülebilmektedir. Kısaca residivizmin üç şekilde gerçekleştiğini görmekteyiz; • • • Ceza infaz kurumundan tahliye olunduktan sonra, Toplum içinde denetime tabi olunan süreç içerisinde(denetimli serbestlik, şartlı tahliye gibi) Toplum içinde denetimde olup tahliye olunduktan sonra Birçok araştırma sonucunda; suç isleyen kişinin tekrar suç islenmesinin önlenmesi, uzun çalışma süresini ve çok kurumlu yaklaşımı gerektiren bir süreç olduğu anlaşılmıştır. Diğer bir ifade ile ilk kez suç isleyen kişinin, sadece belirli bir dönem ceza infaz kurumunda kalması mükerrer suçluluğu önlemediği gibi, hapis cezasının süresinin uzunluğunun da mükerrer suçluluğu önlediği konusunda doğrudan bir veri bulunamamıştır. Ancak uygun, etkili bir risk ve ihtiyaç değerlendirmesi sonucu, eğitim ve iyileştirme programlarının uygulanması ve ceza infaz kurumundan salıverildikten sonra gerçekleştirilecek tüm programlar yeniden suç işlemeyi azaltıcı faktörlerden görülmektedir3. Araştırmalardaki sınırlamalar sebebiyle vakaların büyük çoğunluğundaki yeniden suç işleme eğilimini tam olarak bilebilmek mümkün olamamaktadır ve bu konu birçok Avrupa ülkesinin halen araştırma konuları içerisindedir. Literatürde suçluların suç işlemeden vazgeçmelerinde işe yarayacak yöntemlere yönelik ortaya çıkan bazı önemli mesajlar vardır, bunlar; • Kendi motivasyonlarının varlığı(yeniden entegrasyon için yerel topluluk etkisi, ebeveyn ilişkileri), • Yeniden suç işlemekten vazgeçirmek için bireyselleştirilmiş süreci göz ardı eden tek tip tüm müdahalelerin işe yaramaz olduğu, • Karşılaştırma yapıldığında; suçtan vazgeçirmek için daha güçlü sosyal destek ağlarının var olduğu, öz yeterlilik ve bağlılık daha yüksek olduğunu kişilerde yeniden suç işlemenin düşük olduğu, • Destek alan, dinlenen, sorunlarına pratik çözümler sunulan ve kendilerine inanılan hükümlülerin sadece denetlenenlerden daha iyi gelişme gösterdiği ve yeniden suç işleme oranlarının düşük olduğu, • İş bulma, olumlu sosyal ağları geliştirme, aile bağları ve öz yeterlilik gibi motivasyon düzeyinin artmasına yardımcı olan müdahalelerin yeniden suç işleme riski üzerinde güçlü olumlu bir etkiye sahip olduğu, • Rehabilite müdahalelerinde; bilişsel davranışçı programlar ile destekleyici diğer programların olmasının daha çok işe yaradığı, • Yoğun denetimin tek başına yeterli olmadığı ve yeniden suç işlemenin azaltılmasına yardımcı olamadığı bunun yerinde kriminolojik ihtiyaçlarına hitabeden çeşitli desteklerin sunulmasının önemli olduğu4. Yeniden suç işleme oranları, öncelikle eski hükümlülere yönelik istihdam fırsatlarının eksikliğinden etkilenir. Eski hükümlüler için kullanılabilir istihdam olanaklarının sayısının yetersiz olması, bireylerin topluma geri salındıktan sonra sabıkaları sebebiyle iş bulmada zorlanmaları en önemli sorunlardandır. Yeniden suç işlemenin bir başka nedeni, eski hükümlülerin toplumsal baskı ve dışlanmışlıktan dolayı eski ortamlarına 3 4 Kamer, 2013, s. 1. Sapouna, Bisset ve Conlong, 2011, s.4-37 285 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System geri dönmek zorunda kalmalarındandır. Yine bireylerin yaşam becerilerinin eksikliğinden ötürü toplumda sorumluluk alamamalarıdır. Bunun yanında dönmüş oldukları ikamet yerlerinin oldukça yetersiz koşullarda olması, maddi sorunlar ile birlikte birleşince suçlu davranış göstermeye zemin oluşturmaktadır. Ceza adalet sistemi genellikle insanların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığından hapsetme yaygın bir çözüm şekli olarak kendini göstermekte olup, tekrarlayan suç davranışının engellenmesi yönünde daha çok yüzeysel çözümler üretilmekte bu da yetersiz kalınmasına sebep olmaktadır. KAMER’in aktardığına göre; İngiltere’de yapılan kriminolojik ve sosyal araştırmalar sonucu yeniden suç islenmeye neden olan dokuz etken belirlenmiştir. Bunlar; eğitim eksikliği, issizlik, uyuşturucu madde ve alkol kötü kullanımı, akıl ve fiziki sağlıktaki sorunlar, davranış bozukluğu ve kendini kontrol edememe, hayat becerilerinin yetersiz olması, barınma yerinin bulunmaması, mali desteğin yeterli olamaması ve borcun bulunması ile aile bağlarındaki sorunlardır. Yine İngiltere’de hapis cezası yeniden suç islemeyi etkileyen bir faktör olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda; mahkemelerce hükümlüler hapis cezası verilmesi nedeniyle; bu kişilerin üçte birinin barındıkları yeri kaybettiği, üçte ikisinin isten çıkarıldığı, beste ikisinden fazlasının aile bağları ile ilişkilerinin koptuğu anlaşılmıştır. Avustralya’da ise; yeniden suç işleme konusunda yapılan çok sayıda araştırmanın sonucunda, mükerrer suçluluğun nedenleri olarak; eğitim eksikliği, işsizlik, uyuşturucu bağımlılığı ve alkol kötüye kullanımı, akıl ve fiziksel rahatsızlık, davranış bozukluğu ve kendini kontrol edememe, zayıf sosyal ve iletişim becerileri, barınacak yerin bulunmaması, mali durumun yeterli olmaması, yoksulluk ile zayıf aile bağları olarak belirlenmiştir5. Kısacası bireylerin yeniden suç işlemelerinde tek bir neden yoktur ancak bazı önemli sebepler şunlardır; • sosyalleşme eksikliği • iş eğitimi eksikliği • istihdam elde edilememesi • cezaevinden döndükten sonra topluma yeniden uyum sağlayamaması • antisosyal davranışlar • dürtüsellik • eğitimsizlik • destek eksikliği • madde bağımlılığı • ebeveynleri tarafından ihmal/ kötü ilişkiler6. 3. RESİDİVİZMİN ÖLÇÜLMESİ Ceza infaz alanındaki gelişimin sağlanmasına yönelik alandaki sorunların çözülmesinde ve kurumların kapasitelerini geliştirilmelerinde yeniden suç işleme verilerinin toplanması ve buna etki eden faktörlerin tespit edilmesi önem arz etmektedir. Bu anlamda Residivizm; hapsetme sonrası hikayede başarının önemli bir parçası olarak görülmektedir. Recidivism çeşitli yollarla ölçülebilir ve suç işlemenin ölçülmesinde tam bir “doğru” ölçü yoktur. Suç işleme en yaygın kullanılan ölçü; suç işleyen kişinin belirli bir zaman dilimi içerisinde(genellikle iki veya üç yıl) cezaevine dönüp dönmediğidir. Herhangi bir sebeple tutuklanma, bir suçlunun denetimli serbestlik veya şartlı tahliye altındayken bir kural ihlali ile cezaevine geri dönme söz konusu olabilmektedir. Çalışmaların çoğu gözaltı ve şartlı tahliye ihlallerini içermektedir. Bunun yanında suç işleme kullanımı ve ölçümü hakkında bazı yanlışlar dikkati çekmektedir. İlki; ceza adalet sürecindeki suç işleme veya yeniden suç işleme tanımlarının farklılığıdır ki bu nedenle, tek bir ölçü elde edilmesi zorlaşacaktır. Bunun da toplanan verilerin farklı farklı yollarla değerlendirilmesi gibi yanlış bir sonuç oluşturması muhtemeldir. Diğeri ise hesap yapılırken suç türlerinde yapılan seçimlerdeki hatalardır. Kısacası yeniden suç işleme oranı belirlenirken araştırma yapılan evrenin iyi belirlenmesi gerekmektedir7. 5 6 7 286 Kamer, 2013, s. 3-4. http://study.com/academy/lesson/recidivism-definition-causes-prevention.html Ruggero, Dougherty ve Klofas, 2015,s.1-6 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 Residivizm oranları; devletlerin denetim ve uygulamaları, genel ekonomik dalgalanmalar gibi dışsal ya da içsel birçok fatörden etkilenmektedir. Recidivizm oranı belirlenirken üç unsur öne çıkmaktadır. Bunlar şunlardır: 123- Ölçüye tabi kuruluşların evreninin belirlenmesi, Gözlem dönemi aralığı, Suç işleme eyleminin tanımlanması. Yeniden suç işleme oranları üzerinde yoğunlaşan politika yapıcılar, denetimli serbestlik ve şartlı tahliye verilerini analiz ederek kurumsal kapasiteyi inşa etmelidir. Suç işlemede doğru ve anlamlı bir resim elde etmek için, devletler suç işleme verilerini toplamada, raporlamada ve uygulamalarında aşağıdaki unsurları dikkat etmelidir: 1. Residivizmin birincil tanımı; yeni bir suç ya da salıverilme sonrası üç yıl içinde herhangi bir suçtan cezaevine geri dönenler ile tutuklamalar, mahkûmiyet ve denetimli serbestlik veya şartlı tahliye koşulları ihlalleri olmak üzere ortak bir tanımı yapılmalıdır. 2. Çeşitli Residivizm ölçümleri; yeniden cezaevine dönme, tutuklama, mahkumiyet, denetimli serbestliği veya şartlı tahliyeyi ihlal gibi unsurları içermelidir. 3. Yeniden suç işleme sonuçları, yeni suç, teknil ihlal, suç türü veya coğrafik alan hakkında bilgi içermelidir. 4- Hükümlüler hakkında risk düzeyi, yaş, eğitim, sabıka geçmişleri, davranışsal ve sağlık ihtiyaçları konularında bilgi içermelidir. 5- Salıverilme sonrası bir, iki ve üç yıl periyotlarla sürekli takip süreci olmalıdır. 6. Yıllık yeniden suç işleme eğilimi hesapları yapılmalıdır. 7. Mümkün olduğu kadar eldeki veriler bilgisayar tabanlı işlenmelidir8 Buradan yola çıkarak ülkelerin bazı uygulama farklılarına sahip olduğu, residivizm ve oranlarının belirlenirken belli başlı bazı kıstaslara sahip oldukları görülmektedir. Her ne kadar burada belirtilen hususların tamamıyla uygulanması, ülke çapında suç işleme eğilimi oranlarının hesaplanması, analiz edilmesi ve işlenmesi ülkeden ülkeye farklılık gösterse de devletlerin kendi içlerinde belli standartları ve bu yönde politikalar oluşturması önemlidir. Residivizmin ölçümünün iyileştirilmesinde uluslararası bazı genel prensipler mevcuttur, bunlar; 1. Performans ölçüsü olarak yeniden suç işlemenin belirlenmesi(residivizm bir başarı ölçütüdür), 2. Yeniden suç işlemenin tanımlanması 3. Veri Toplama / Ölçüm: Tutuklamalar, Giriş türünün izlenmesi, Salıverilme türü 4. Düzeltilmiş tekrar suç işleme oranları: Risk Düzeyi, Zaman sınırlı, Program Çıktıları 9 4. RESİDİVİZM ORANLARININ ÖLÇÜLMESİNE YÖNELİK BAZI ARAŞTIRMALAR Farklı ülkelerdeki uygulamalar değerlendirirken ve karşılaştırma yaparken bazı hususlara dikkat etmek gerekmektedir. 1. 2. 3. 4. 5. 6. Yargı sistemindeki farklılıklar Ceza uygulamalarındaki farklılıklar Kayıtlardaki farklılıklar Kullanılan yöntemler ve metotlardaki farklılıklar Suçlu gruplardaki farklılıklar Gözlem dönemlerindeki farklılıklar Bu hususlar her ülkede aynı olmayacağından dolayı orttaya çıkacak ölçüm araçları ve sonuçlarının değerlendirilmesi de farklı olacaktır 10. 8 9 10 Weisberg, 2011, s.785-788 http://www.ncsl.org/documents/nalfo/MeasuringRecidivismRKing.pdf http://www.coe.int/.../Justice/MonitoringRecidivism. 287 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System 4.1. İsviçre Bir hapishanede yapılan, 5122 kişinin katılımıyla gerçekleşen ve 2,7 yıl süren araştırmada; tahliye olan hükümlülerin % 69 gibi bir oranında yeniden suç işleme gerçekleştiği ve ceza infaz kurumuna döndükleri belirlenmiştir11. 4.2. Amerika Amerika’da her 10 hükümlüden 4’ ü 3 yıl içinde yeniden suç işleyerek ceza infaz kurumuna geri dönmektedir. 19992002 yılları arası % 45.4 olan yeniden suç işleme oranı, 2004- 2007 yılları arası % 43.3 olmuştur. Bazı eyaletlere bakacak olursak; 4.2.1. Kaliforniya Eyaleti İyileştirme ve Rehabilitasyon Bölümünün 2012 yılı raporunda; Kaliforniya’da ceza infaz kurumundan salıverilen kişilerin % 65 oranında 3 yıl içinde yeniden suç işlediği belirtilmiştir. Şartlı tahliye olan kişilerin ise % 73’ünün yeni bir suç işlediği veya cezaevinden çıktıktan sonra ilk yıl içinde şartlı tahliyeyi ihlal ettiği görülmüştür. Bu kişiler içinde ağır bir suçtan mahkum olanlarda yeniden suça yönelmenin çok daha fazla olduğu bundan dolayı ceza infaz sisteminin caydırıcılık ve rehabilitasyonda hedeflere ulaşmada yeterli olamadığı anlaşılmıştır. Yine ceza infaz kurumları ile denetimli serbestlik kurumlarında belirli müdahale programlarına katıların çok daha düşük residivizm oranına sahip olduğu görülmüştür. Öfke yönetimi, mesleki beceri eğitimi, eğitim fırsatları ve hatta travma destek grupları gibi doğru yolda kalmak için hayati önem taşıyan gerekli yaşam becerileri sağlamak son derece önem arz etmektedir ve bu programlara katılarak genel nüfusa dahil olan mahkumların yeniden suç işleme eğilimi son derece düşük olduğu görülmektedir. Kaliforniya’da uygulanan Reentry Projeleri ile; ülke geneli cezaevlerinden alınan bilgiler doğrultusunda % 33 şartlı tahliye ihlalleri olduğu bildirilmektedir12. 4.2.2. Idao Eyaleti 2013 yılında tüm suç türleri ve kategorilerinde yapılan araştırmada; 18.705 hükümlüde yeniden suç işleme(residivzim) oranı %35’tir. 11,119 olan denetimli serbestlik hükümlüsünde yeniden suç işleme(residivzm) oranı %31’dir. Şartlı tahliyede 3195 yeniden suç işleme görülmüştür13. 4.2.3. Maryland Eyaleti Çocuk-genç hükümlülerle 2009-2011 yıllarını kapsayan bir araştırmada yeniden suç işleme oranları aşağıdaki gibi bulunmuştur14; Tablo 1 Takip Dönemi Y e n i d e n Yeniden Mahkumiyet Tutuklama(%) (%) Hapis Cezası(%) Yıllar 12 Ay 46.2 16.2 6.2 2009 46.6 18.0 7.1 2010 46.9 19.0 7.9 2011 58.4 27.6 14.7 2009 60.7 29.7 15.9 2010 N/A N/A N/A 2011 66.3 36.3 22.7 2009 N/A N/A N/A 2010 N/A N/A N/A 2011 24 Ay 36 Ay 11 12 13 14 288 Hasgül, 2014 http://californiainnocenceproject.org/issues-we-face/recidivism/ https://www.idoc.idaho.gov Marylan Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı; Veri Araştırmaları Rehberi Bölüm V: s 161 Türkiye’de Denetimli Serbestlik 10. Yıl Uluslararası Sempozyumu, 8-10 Aralık, 2015 International 10th Anniversary Symposium of Turkish Probation, 8-10 December 2015 4.2.4. Georgia Eyaleti Eyalette yapılan bir araştırmada 2007 ile 2010 yılları arasındaki residivizm oraklarındaki farklılıklar ortaya konulmuştur. Cezaevi Bülteninde yayınlanan verilere göre; üç yıllık süreç içerisinde yapılan takip kapsamında 2007 yılında yeniden suç işleme oranı % 28.9 iken 2010 yılında % 26.0 olmuş ve %10 luk bir düşüş oranı ölçülmüştür. Yine üç yıllık süreç içerisinde yapılan takip kapsamında 2007 yılında yeniden mahkumiyet oranı % 27.9 iken 2010 yılında % 26.6 olmuş ve % 4.7 lik bir düşüş oranı ölçülmüştür Tablo 2 2010 2011 2012 2013 Cezaevi Nüfusu 51,820 51,576 53,348 52,123 Cezaevine Giriş 19,335 21,093 21,400 20,087 Cezaevinden Salıverilme 21,874 21,337 19,628 21,312 Şartlı Tahliye Nüfusu 22,403 23,729 22,480 25,020 Şartlı Tahliyeyi İhlal 360 276 155 134 (suç sebebiyle) Georgia Eyaleti yeniden suç işleme oranları 15. 4.3. Avustralya Gözaltında bulunanların yaklaşık % 60’ ı daha önce suç işlemiş ve ceza infaz kurumunda bulunmuş kişilerden oluşmaktadır. Yeniden suç işleme davranışı kötü eğitim ve istihdam geçmişleri, ruhsal hastalık ve kötü fiziksel sağlığın yanı sıra uyuşturucu ve alkol kötüye kullanımı dahil olmak üzere birçok faktör tarafından etkilenebilir16. 4.4. İrlanda Yapılan bir araştırmada toplum hizmetleri cezası alan 1282 hükümlünün iki yıllık süre içinde % 33.5 oranla 430’unun yeniden suç işlediği, denetimli serbestlik altında olanların 902 sinin % 39.3 ile yeniden suç işlediği görülmektedir17. Bazı ülkelerde genel olarak yeniden suç işleme oranları; Australia % 39 (Avustralya İstatistik Bürosu, Mart 2010) Ireland % 62 (İrlanda Cezaevi Servisi Residivizm Çalışması, Mayıs 2013) Japan % 43 (Japonya Residivizmin Azaltılması Çalışması, Temmuz 2013) Scotland % 50 (İskoçya Hükümeti Yeniden Mahkumiyet Oranları, 2011) United Kingdom (England & Wales) % 46 ( Adalet Bakanlığı, 2013)18 5. DENETİMLİ SERBESTLİKTE RESİDİVİZM Denetimli serbestlik ile ilgili sorulan en yaygın soru “bu sistem işe yarar mı” dır. “Bu sistem işe yarar mıdan kasıt ise” kişinin verilen denetimli serbestlik süreci içerisinde suçtan kaçınıp kaçınmayacağı ile sonraki süreçte yeniden suç işleyip işlemeyeceğidir. Tüm programlarda olduğu gibi denetimli serbestlikte de başarı ölçütü residivizm ölçüsüdür19. 15 16 17 18 19 * www.djj.state.ga.us/.../RecidivismReportFY2013 http://www.aic.gov.au/crime_community/communitycrime/recidivism.html Recidivism (Re-offending) Statistics in the Probation Service 2007 An Phríomh-Oifig Staidrimh Central Statistics Office, 2012 International Centre for Prison Studies, “World Prison Brief,” accessed November 5, 2013 http://www.appa-net.org/eweb/.../su98pers42.pdf Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Daire Başkanlığı Ar-GE Bürosu Raporu 289 Denetimli Serbestlikte Çocuk, Ergen ve Mağdurlar Juvenile, Adolescent and Victims in Probation System Residivizmin azaltılması amacıyla yeni stratejiler arayan denetimli serbestlik kurumları en başta buna sebep olan faktörlerle mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Yeniden suç işleme eğilimini ortaya çıkaran faktörlerin tespit edilmesi beraberinde denetimli serbestlikte bu durumun rakamsal olarak tespit edilmesinden başlayacak bir süreci içerecektir. Her ne kadar denetimli serbestlik hapsedilmeye alternatif olarak bir anlamda yeniden suç işlemenin önünde destekleyici bir faktör olarak karşımıza çıksa da hali hazırda rakamlar ve yapılan araştırmalar denetimli serbestlik kapsamında denetim altında olan kişilerde de belli oranlarda ki bu oranlar çok da küçümsenecek rakamlar değildir, yeniden suç işleme eğiliminin olduğunu bize göstermektedir. Denetimli serbestlik çalışmaları kapsamında hükümlülerde pozitif davranış değişikliği yaratma ve onları yeniden toplumun bir parçası haline getirme amacından yola çıkarak, adalet sistemi içerisinde ceza infaz kurumlarındaki kalabalığın önüne geçilmesi sağlanırken aynı anda kişilerin yeniden suç işlemelerinin önüne geçilmek hedeflendiğinden “residivizm” kavramı ayrıca önem kazanmaktadır. Denetimli serbestlikte residivizm; gerek tedbir devam ederken oluşan gerekse süreç tamamlandıktan sonra uluslararası uygulamalarda görülen temayüle göre üç yıllık süre içerisinde benzer veya yeni bir suç oluşması karşımıza çıkmaktadır. Tüm dünyada denetimli serbestlik sistemi içerisinde diğer alanlarda olduğu gibi yeniden suç işleme oranlarının ölçülmesine yönelik yürütülen ve her geçen gün geliştirilmeye çalışılan araştırmalar bizlere göstermektedir ki başarı istiyorsak oranları bilmek, ölçmek ve değerlendirmek zorundayız. 6. YENİDEN SUÇ İŞLEME (RESİDİVİZM) ORANLARININ HESAPLANMASINA İLİŞKİN YABANCI ÜLKE ÖRNEKLERİ* 6.1. Amerika Birleşik Devletleri Amerika Birleşik Devletleri’nde hazırlanan federal istatistiklerde yeniden suç işleme olarak kabul edilen vakaların tanımlanmasında 3 ana nokta dikkati çekmektedir; 1) Kişinin bir hapis cezasını tamamlayarak salıverilmesi ya da denetimli serbestlik veya benzeri bir programın tamamlanmasının başlangıç noktası kabul edilmesi, 2) Ardından başlangıç tarihinden itibaren, 6 ay, 1 yıl, 3 yıl gibi belirli periyotlarda izlenmesi, 3) Bu izlenme döneminde herhangi bir suçtan yakalanması ve kesinleşmiş bir hüküm alması. Bu 3 unsurun bir araya gelmesi durumunda olay bireysel olarak yeniden suç işleme vakası olarak değerlendirilmektedir. ABD’de bu tanımlamaları odak alan bir araç yeniden suç işleme oranlarının hesaplanması için kullanılmaktadır. Bu aracın oluşturulması için Adalet İstatistikleri Bürosu tarafından 1994 yılında ülke genelinde yeniden suç işleme oranı üzerine bir çalışma yapılmış ve çalışmanın sonuçları güncellenerek 2002 yılında yayımlanmıştır. Hesaplama aracı 1994 yılında tahliye olmuş hükümlülerin 3 yıl izlenmesi sonucu elde edilen verileri kullanmaktadır. Bu araçta kullanılan veriler 2005 yılında yapılan çalışma ile yenilenmiştir. Bu araç kullanılarak genel yeniden suç işleme oranı görülebildiği gibi tahliye olmuş hükümlülerin demografik özellikleri, suç geçmişleri veya ceza sürelerine göre sonuçlar da görülebilmektedir. Wisconsin Eyaletinde Ekim 2012’de yayınlanan tahliye sonrasında yeniden suç işleme oranlarına ilişkin bir raporda, 1990 yılından itibaren sadece eyalet hapishanelerinden tahliye olanlar 2009’a kadar takip edilmiş, standart izleme dönemi olan 3 yıl için yeniden suç işleme oranları hesaplanmıştır. İstatistikler yaş ve cinsiyete göre de değerlendirilmiştir. Aynı- zamanda 1 yıl, 2 yıl veya 5 yıllık periyotlar için de değerlendirme yapılmıştır. Bu çalışmada da izlemenin başlangıcı eyaletteki bir cezaevinden tahliye olmak veya denetimli serbestlik tedbirini tamamlamak olarak kabul edilmiştir. Zaman periyodu standart 3 yıl olmakla