T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI KARTAL KOŞUYOLU YÜKSEK İHTİSAS EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KARDİYOLOJİ KLİNİĞİ TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Cevat KIRMA MİYOKARD ENFARKTÜSÜ SONRASI SİSTOLİK KALP YETERSİZLİĞİ GELİŞEN VE GELİŞMEYEN HASTALARDA GEÇ DÖNEM PLAZMA MATRİKS METALLOPROTEİNAZ -8 SEVİYELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Ayhan ERKOL İSTANBUL 2009 2 İÇİNDEKİLER ÖZET .......................................................................................... 4 ABSTRACT................................................................................ 5 GENEL BİLGİLER................................................................... 6 1- KALP YETERSİZLİĞİ 1.1 KALP YETERSİZLİĞİ EPİDEMİYOLOJİSİ ................................................... 6 1.2 KALP YETERSİZLİĞİ ETİYOLOJİSİ.............................................................. 6 1.3 KALP YETERSİZLİĞİ PATOFİZYOLOJİSİ ................................................... 8 1.3.1 Kalp Yetersizliğinde Sol Ventrikül Basınç Volüm İlişkisi ................... 8 1.3.2 Nörohormonal Adaptasyonlar................................................................ 10 1.3.3 Sol Ventrikülün Yeniden Şekillenmesi (Remodeling) .......................... 14 1.3.3.1 Fonksiyonel değişimler ............................................................. 14 1.3.3.2 Hücresel ve moleküler değişimler............................................ 16 2- MİYOKARDİYAL EKSTRASELÜLER MATRİKS VE REMODELİNG 2.1 MİYOKARDİYAL MATRİKS YAPI VE FONKSİYONU ............................... 20 2.2 MİYOKARDİYAL MATRİKS METALLOPROTEİNAZLAR (MMP).......... 20 2.2.1. Matriks Metalloproteinazların Taksonomi ve Yapısı ......................... 21 2.2.2 Matriks Metalloproteinazların Endojen İnhibitörleri ......................... 22 3 2.2.3 Matriselüler Proteinler ve MMP lerle etkileşimleri ............................. 22 2.2.4 Miyokardiyal MMP substratları ............................................................ 23 2.2.5 Matriks Metalloproteinazların Transkripsiyonel Regulasyonu.......... 23 2.2.6 Matriks Metalloproteinazların Posttranslasyonel Modifikasyonu ..... 26 2.3 MİYOKARD ENFARKTÜSÜ SONRASI MMP VE TIMP’LER ..................... 26 2.4 KALP YETERSİZLİĞİ TEDAVİSİNDE YENİ HEDEFLER: MMP ve TIMP’ler ........................................................................................ 30 GİRİŞ VE AMAÇ ...................................................................... 32 METODOLOJİ .......................................................................... 33 BULGULAR............................................................................... 36 TARTIŞMA................................................................................ 44 SONUÇ ....................................................................................... 48 REFERANSLAR ....................................................................... 49 4 MİYOKARD ENFARKTÜSÜ SONRASI SİSTOLİK KALP YETERSİZLİĞİ GELİŞEN VE GELİŞMEYEN HASTALARDA GEÇ DÖNEM PLAZMA MATRİKS METALLOPROTEİNAZ -8 SEVİYELERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI ÖZET Amaç Matriks metalloproteinazlar, miyokard enfarktüsü (MI) sonrası sol ventrikülün yeniden şekillenmesinde (remodeling), önemli bir rol oynarlar. Çalışmamızın primer amacı, sistolik kalp yetersizliği gelişmiş ve gelişmemiş hastalarda, post-MI geç dönem plazma matriks metalloproteinaz-8 (MMP-8) seviyelerin karşılaştırılmasıdır. İkinci amacı ise plazma MMP-8 seviyelerinin ekokardiyografik sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri ve perfüzyon sintigrafisinde kantifiye edilmiş enfarkt alanı genişliği ile ilişkisini araştırmaktır. Metodoloji Perfüzyon sintigrafisinde enfarkt varlığı ispatlanmış 66 post-MI hasta ve kontrol grubu olarak sintigrafi ile enfarkt varlığı ekarte edilmiş, koroner anjiyografisinde nonkritik lezyonları olan, sistolik fonksiyonları normal, yaş ve cinsiyet uyumlu 26 birey çalışmaya dahil edildi. Enfarktlı hasta grubu ekokardiyografik olarak biplane Simpson metodu ile hesaplanmış ejeksiyon farksiyonuna (EF) göre sistolik kalp yetersizliği gelişmiş (EF<%40) ve gelişmemiş (EF>%40) olarak iki gruba ayrıldı. Gated SPECT ile miyokard perfüzyonunun kantitatif incelemesi yapılarak enfarkt alanının yüzdesi hesaplandı. Bulgular MI sonrası geç dönem plazma MMP-8 seviyeleri, iskemik KMP gelişmiş hastalarda [3,37 (1,68-6,30)] ve sistolik fonksiyonları göreceli olarak korunmuş hastalarda [4,87 (1,66-10,71)] kontrol grubuna [0,67 (0,34-2,47)] göre anlamlı derecede yüksek saptandı (p<0.001). EF>%40 olan hastaların plazma MMP-8 seviyeleri, EF<%40 olan hastalarınkinden daha yüksek saptanmış, ancak fark istatistiksel öneme sahip bulunmamıştır (p=0.32). Tüm populasyonun analizinde, plazma MMP-8 seviyeleri ile enfarkt alanı (rho=0.32, p=0.002). ejeksiyon fraksiyonu (rho=-0.33, p=0.001), duvar hareket skor endeksi [WMSI] (rho=0.33, p=0.33), sistol sonu volüm [ESV] (rho=0.24, p=0.02), sol atriyal volüm endeksi [LAVI] (rho=0.2, p=0.05), E/E’sep (rho=0.23, p=0.025), IVRT (rho=0.22, p=0.03), BNP (rho=0.23, p=0.03), lökosit sayısı (rho=0.24, p=0.02), monosit sayısı (rho=0.27, p=0.01) ve monosit yüzdesi (rho=0.20, p=0.04) ile istatistiksel olarak anlamlı ancak oldukça zayıf bağıntılar saptandı. Kovaryans analizinde ise, plazma MMP-8 seviyeleri ile ilişkili tek bağımsız faktörün sintigrafide enfarkt varlığı olduğu saptandı. ( F=6.108, p=0.016, R2= 0.14, %95CI=1.34-12.36). Post-MI grup içinde yapılan analizde, plazma MMP-8 seviyelerinin ekokardiyografik sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri ve enfarkt alanının genişliği ile anlamlı bir ilişkisi bulunmamıştır. Sonuç MI sonrası geç dönemde de, plazma MMP-8 seviyeleri yüksek seyretmeye devam etmektedir. Kardiyak yeniden şekillenme, MI’dan yıllar sonra dahi aktif bir süreçtir ve MMP-8 bu sürecin geç dönemlerinde de rol oynamaya devam ediyor gözükmektedir. Post-MI hastalarda metalloproteinaz aktivitesindeki farklılıkların nedenlerini inceleyecek çalışmalara ihtiyaç vardır. 5 COMPARISON OF LATE STAGE PLASMA MATRIX METALLOPROTEINASE-8 LEVELS IN POST MYOCARDIAL INFARCTION PATIENTS WITH OR WITHOUT SYSTOLIC HEART FAILURE ABSTRACT Aim Matrix metalloproteinases play an important role in post myocardial infarction (MI) left ventricular remodeling. The aim of our study is to compare the late stage plasma matrix metalloproteinase-8 (MMP-8) levels in post-MI patients with or without systolic heart failure. The secondary aim of this study is to investigate the relationship of plasma MMP-8 levels and echocardiographic parameters of left ventricular systolic and diastolic function and the infarct size quantified with perfusion scintigraphy. Methodology 66 post-MI patients with infarcts determined in perfusion scintigraphy and as the control group, 26 age and sex matched subjects with noncritical coronary lesions in who(m) the presence of infarction was excluded by perfusion scintigraphy were enrolled. According to the ejection fractions calculated with biplane Simpson method on echocardiography, the post-MI patients were grouped as failing (EF<%40) and nonfailing (EF>%40). Via the quantitative analysis of the myocardial perfusion with gated SPECT, the infarct size was calculated. Results Plasma MMP-8 levels measured late after MI were significantly higher in both failing [3,37 (1,68-6,30)] and nonfailing [4,87 (1,66-10,71)] post-MI patients when compared with the control [0,67 (0,34-2,47)] subjects (p<0.001). Plasma MMP-8 levels were higher in patients with EF>% 40 when compared with the patients with EF<%40, though it was not statistically significant (p=0.32). In the analysis of the overall population plasma MMP-8 levels were found to be weakly correlated with infarct size (rho=0.32, p=0.002), ejection fraction (rho=0.33, p=0.001), wall motion score index [WMSI] (rho=0.33, p=0.33), end systolic volume [ESV] (rho=0.24, p=0.02), left atrial volume index [LAVI] (rho=0.2, p=0.05), E/E’sep (rho=0.23, p=0.025), IVRT (rho=0.22, p=0.03), BNP (rho=0.23, p=0.03), leucocyte count (rho=0.24, p=0.02), monocyte count (rho=0.27, p=0.01), ve monocyte percentage (rho=0.20, p=0.04). In covariance analysis, the only independent factor related to the plasma MMP-8 levels was found to be presence of infarct( F=6.108, p=0.016, R2= 0.14, %95CI=1.34-12.36). Within post-MI group, there was no statistically significant correlation between plasma MMP-8 levels and the echocardiographic parameters of left ventricular systolic and diastolic function or the infarct size. Conclusion Plasma MMP-8 levels remain elevated late after MI. Left ventricular remodeling is an active process even years after the index event and MMP-8 seems to have a prolonged role in the late stages of this process. There is need for further studies investigating the factors responsible for the differences in metalloproteinase activity in post-MI patients. 6 GENEL BİLGİLER 1-KALP YETERSİZLİĞİ Kalp yetersizliği, miyokardın sistolik ve/veya diyastolik performansındaki düşüş nedeniyle dokulara oksijen transferinin bozuluşu ve nöroendokrin sistemin progresif aktivasyonu ile karakterize, dolaşım yetersizliği ve konjesyona yol açan kompleks bir klinik sendromdur. 2008 Avrupa Kardiyoloji Cemiyeti kılavuzunda, kalbin istirahatteki yapısal ya da fonksiyonel bozukluklarına dair objektif kanıtlara, kalp yetersizliğine dair tipik semptom ve bulguların eşlik ettiği bir klinik sendrom olarak tanımlanmıştır (1). Kalp yetersizliği, populasyondaki artan yaş, miyokard enfarktüsü sonrası ve diğer hastalıklara bağlı mortalitedeki düşüş ile birlikte, sıklığı ve maliyeti her geçen gün daha da artan bir klinik durumdur. 1.1 KALP YETERSİZLİĞİ EPİDEMİYOLOJİSİ Yetişkin populasyonda kalp yetersizliği prevalansı %2-3 arasında değişmekle birlikte, bu oran 70-80 yaş aralığında %10-20 aralığına yükselmektedir (1). Genç yaşlarda, koroner arter hastalığı sıklığındaki farklılık nedeniyle, prevalans erkeklerde daha yüksek olsa da, ileri yaşlarda cinsiyetler arası farklılık ortadan kalkmaktadır. Avrupa ve Amerika’da 40 yaşına gelen bir yetişkinde kalp yetersizliği gelişme riskinin %20 olduğu bildirilmiştir (2,3). Tanı sonrası hastaların %30-40’ının bir yıl içinde, %60-70’inin ise beş yıl içinde hayatını kaybettiği bildirilmiştir (3-6). Tıptaki ilerlemelerin sonucu olarak artan sağkalım ile birlikte kalp yetersizliği prevalansı her geçen gün giderek artmaktadır (7). 1.2 KALP YETERSİZLİĞİ ETİYOLOJİSİ Kalp yetersizliği sebeplerinin tatminkar bir sınıflandırmasının olmaması ve bazı etiyolojilerin birbiri ile iç içe olmasına rağmen, sebebin tanımlanması, uygun ve doğru tedavinin belirlenmesi için oldukça önemlidir. Kalp yetersizliği, iskemik, metabolik, endokrin, immün, enflamatuar, enfektif, endokrin, valvuler, konjenital, aritmik, genetik ve neoplastik nedenlere bağlı gelişebilir (Tablo 1). Öne çıkan etiyoloji, yaşa, bölgeye ve zamana göre farklılıklar gösterebilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde romatizmal kapak hastalığına sekonder kalp yetersizlikleri sıklıkla görülürken, gelişmiş ülkelerde en sık sebep, miyokard enfarktüsü ve/veya hipertansiyonun sebep olduğu ventrikül disfonksiyonudur. 7 İskemik kardiyomiyopati koroner arter hastalığına sekonder segmental duvar hareket kusurlarının ve azalmış kontraktilitenin sonucu gelişir. Amerika Birleşik Devletleri’nde kalp yetersizliği vakalarının üçte ikisinde etiyoloji koroner arter hastalığıdır. Miyokard enfarktüsü yokluğunda koroner arter hastalığının persistan sistolik disfonksiyona sebep olup olmadığı, ya da hiberne dokunun perfüzyonunun kontraktiliteyi artırıp artırmadığı halen araştırma konusudur (8). Koroner arter hastalığının ciddiyeti ve dağılımı ile disfonksiyone miyokard arasındaki bir uyumsuzlukta altta yatan ve eşlik eden dilate kardiyomiyopati varlığının olasılığı da akla gelmelidir. Tablo 1: Kalp yetersizliği etiyolojisi Miyokard hastalığı Koroner arter hastalığı Perikardiyal hastalık Efüzyon, konstriksiyon Hipertansiyon İmmün/enflamatuar Viral miyokardit Chagas hastalığı Endokardiyal/endomiyokardiyal hastalık Loeffler endokarditi Endomiyokardiyal fibroz Metabolik/infiltratif Thiamin eksikliği Amiloidoz Sarkoidoz Konjenital kalp hastalıkları ASD, VSD Endokrin Tirotoksikoz Toksik Alkol Volüm yüklenmesi Renal yetersizlik Taşi/bradiaritmiler İleti defektleri Sinüs nodu disfonksiyonu, AV blok Genetik Ailesel dilate kardiyomiyopati Yüksek debili yetersizlikler Anemi Sepsis Tirotoksikoz İdiyopatik Kapak hastalıkları Kardiyomiyopatiler(HCM, restriktif.,dilate, peripartum) 8 1.3 KALP YETERSİZLİĞİ PATOFİZYOLOJİSİ Miyokardiyal kontraktilitede primer bir kusur varlığında ve/veya ventrikül üzerindeki hemodinamik yükün aşırı bir artış göstermesi durumunda pompa fonksiyonunun devamı için bir takım adaptasyon mekanizmaları gelişir. Bu mekanizmalardan en önemlileri, ventrikül içi volüm-basınç ilişkisinin işleyişi, nörohormonal sistemlerin aktivasyonu ve miyokardın yeniden şekillenmesi (remodeling) dir. İlk iki mekanizma, ciddi miyokard hasarını takip eden erken dönemde devreye girer ve pompa fonksiyonunun göreceli olarak normal seviyelerde devamını sağlayabilir. Miyokardın yeniden şekillenmesi ise, erken dönemde başlayıp, haftalar ve aylar boyunca devam eder ve hemodinamik yüke uzun dönem adaptasyonda önemli rol oynar. Ne var ki tüm bu mekanizmalar, ancak belli bir süre pompa fonksiyonunun devamını sağlayabilir. Hasarın ve hemodinamik yükün devamı durumunda, bu mekanizmalarla sağlanabilen adaptasyon belli bir süre sonra yetersiz kalır. 1.3.1 Kalp Yetersizliğinde Sol Ventrikül Basınç Volüm İlişkileri Normal bireylerde sol ventrikül atım hacmini ve kardiyak debiyi (sistolik performansı) belirleyen üç ana faktör vardır: Önyük (venöz dönüş ve diyastol sonu volüm): Diyastol sonu volüm ve ventrikül performansı arasındaki ilişki Frank Starling mekanizması olarak bilinir. Sol ventrikülün izovolumetrik kasılma gücü, diyastol sonu lif geriliminin derecesi ile ilişkilidir. Artan diyastol sonu volüm ve lif uzunluğu, üretilen kasılma gücünün artmasını sağlar. Bu, artan sarkomer uzunluğunun, kontraktil proteinlerin kalsiyuma olan hassasiyetlerini artırması ve titin molekülünün gerilmesi ile ilişkilendirilmiştir. Miyokardiyal kontraktilite: Herbir miyokard hücresi kontraksiyon esnasında değişen miktarlarda gerilim üretme yetisine sahiptir. Bu gerilim, troponin kompleksi üzerinde bulunan bir regulatuar bölgeye bağlanan kalsiyum miktarı ile ilişkilidir. Hücre içi kalsiyum miktarını artıran her faktör (ör. noradrenalin) kontraktiliteyi artırır. Ardyük (aortik empedans ve duvar stresi): Ardyük, kısalmakta olan liflerin ventrikül duvarı içindeki dizilim yönünde birim alana düşen güç olarak tanımlanır. Ventrikül hacmi, duvar kalınlığı, aortik basınç ve empedansındaki değişimler tarafından belirlenir. 9 Normal şartlarda ventriküler end diyastolik volüm ve performans arasındaki ilişki Şekil 1 de gösterilmiştir. Egzersiz ve stresle birlikte dolaşımdaki artmış katekolaminler ve sempatik uyaranlarla birlikte taşikardi kontraktiliteyi artırarak eğriyi 1 den 2 ye kaydırır. Ventriküler performans artarken, end diastolik basınç ve volümde sadece ufak bir değişim olur. İskelet kaslarındaki artan metabolizma ürünleri vazodilatasyona sebep olarak periferik dirençte ve aortik empedansta bir azalma yapar. Böylelikle ventrikülün boşalımı kolaylaşır ve kan basıncındaki ufak bir değişimle kardiyak debi oldukça artar. Normal bir bireyde, aşırı egzersizle birlikte ise, kardiyak debi, end diyastolik volüm ve basınçta sadece makul bir artışla (B noktasından C noktasına) 5 kat kadar artabilir. Şekil 1: Normal ve yetersizlikli miyokardda egzersiz esnasında ventriküler fonksiyon eğrileri. Y ekseninde ventriküler performansın seviyesi, X ekseninde önyük, yani diyastol sonu volüm (EDV) prezente edilmiştir. Eğri 1 ve 2 normal kalpte, sırasıyla istirahat ve egzersizde EDV ile ventrikül fonksiyonu arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Egzersiz esnasında artmış hız ve kontraktilite ile periferik vazodilatasyonun etkisi ile eğri yukarı ve sola kaymıştır. Eğri 3 ve 4 ise yetersizlikli miyokardlardaki aşağı ve sağa kaymış eğrilerdir. [Adapte şekil (9)] Orta derecede ciddi sistolik kalp yetersizliğinde, istirahatteki kardiyak debi normal aralıktadır, ancak bu değerler ancak artmış end diyastolik volüm ve end diyastolik lif 10 uzunluğu ile sağlanabilir. Sol ventrikül end diyastolik basıncındaki bu artışlar pulmoner kapiller basıncında artışa ve efor dispnesine neden olur. Kalp yetersizliği, artmış adrenerjik aktivasyonla karakterize olduğundan, zamanla bu hastalarda noradrenalin depolarında ve miyokardiyal beta adrenoseptör yoğunluğunda azalma olur. Bu yüzden normal bireylerde egzersizle birlikte adrenerjik sistemin sağladığı kontraktilite artışı yetersizlik hastalarında oldukça silik kalır (eğri 3→3’). Egzersizdeki ventrikül dolumunu iyileştirmek için devreye giren faktörler disfonksiyone ventrikülün end diyastolik volüm ve basıncında ciddi artışlara sebep olurlar. Nihayetinde, fonksiyon eğrisi istirahatte dahi periferik perfüzyonu sağlayamayacak düzeye gerilediğinde (eğri 4) sol kalp yetersizliği ölümcül olur (9). 1.3.2 Nörohormonal Adaptasyonlar Kardiyak debideki ve arteriyel volümdeki düşüşe, organizma kompleks bir nörohormonal cevap verir. Akut ciddi kalp yetersizliği gelişmesi durumunda aktive olan sempatik sinir sistemi, renin-anjiyotensin-aldosterone (RAS) sistemi ve artmış vazopresin, endotelin salınımı, iki yolla vital organların perfüzyonunun devamını sağlar; birincisi vazokonstriksiyon ile kan basıncının idamesi ve kanın vital organlara redistribüsyonu, ikincisi miyokardiyal kontraktilite ve kalp hızındaki artışla beraber ekstraselüler sıvı hacmindeki ekspansiyon aracılığıyla kardiyak debinin restorasyonu. Ancak kalp yetersizliği kronikleştikçe, bu mekanizmaların bir takım istenmeyen sonuçları olur. Aşırı sodyum ve su tutulumunu takiben diyastolik basınçlardaki artış, pulmoner ve sistemik venöz sisteme yansıyarak pulmoner konjesyon ve periferik ödem gelişimine sebep olur. Periferik dirençteki artışın sebep olduğu ardyük artışı kardiyak fonksiyonu direkt olarak etkileyebildiği gibi, miyokard fonksiyonunun bozulmasını da hızlandırabilir. Katekolaminlerin pozitif inotropik ve kronotropik etkileri koroner iskemiyi artırıp, aritmi riskini artırabilir. Katekolaminler ve anjiyotensin II, apopitozu indükleyerek miyosit kaybını artırabilir, protein ekspresyon ve fonksiyonlarında değişikliklere neden olabilirler. Sempatik sinir sistemi aktivasyonu Kardiyak debideki düşüşe verilen ilk cevap sempatik sinir sistemi aktivasyonudur (1012). Adrenerjik sinir uçlarında noradrenalin salınımı artar, geri alımı azalır. Yetmezliğin erken döneminde katekolaminlere bağlı olarak kontraktilite ve kalp hızı artar. Aynı zamanda sistemik ve pulmoner vazokonstriksiyon ve artmış venöz tonusun sonucu olarak artan önyük te kan basıncının idamesine yardımcı olur. Nordarenalin ve anjiyotensin II nin indüklediği renal vazokonstriksiyon, filtrasyon fraksiyonunu artırarak, renal kan akımındaki azalmaya 11 rağmen glomerüler filtrasyonun göreceli olarak idamesini sağlar. Noradrenalin ve anjiyotensin II aynı zamanda proksimal tubuler sodyum reabzorbsiyonunu uyararak sodyum retansiyonuna katkıda bulunur. Beta adrenerjik reseptörlerin kronik stimulasyonu moleküler ve hücresel değişimlere neden olarak fetal protein izoformlarının reekspresyonu, apopitoz veya nekroz üzerinden miyokard disfonksiyonunun progresyonunu hızlandırabilir. Sempatik aktivitedeki kronik artış zamanla, kardiyak beta-adrenerjik reseptörlerde downregulasyona ve reseptör ilişkili sinyalizasyon mekanizmalarında desensitizasyona neden olur. Kalp yetersizliği ilerledikçe, miyokardiyal norepinefrin seviyelerinde de azalma görülür. Bu, kardiyak adrenerjik sinirlerin sürekli stimulasyonu sonrası norepinefrinin tükenmesi, miyokardiyal tirozin hidroksilaz aktivitesinin azalması ve sinir uçlarından norepinefrinin geri alımının azalması ile açıklanabilir. Bütün bu faktörler, zaman içerisinde inotropik ve kronotropik cevapların azalmasıyla sonuçlanır. Renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi aktivasyonu Artmış adrenerjik aktivite böbreklerdeki jukstaglomerüler aparattaki beta1 adrenal reseptörleri uyararak renin salınımını sağlar. Renal kan akımındaki azalmaya sekonder renal vasküler yataktaki baroreseptörlerin aktivasyonu ile tuz kısıtlaması ve yoğun diüretik tedavisi sonrası makula densaya ulaşan sodyum miktarındaki azalma da renin salınımını uyaran diğer mekanizmalardır. Artmış renin seviyeleri ile başlayan kaskadda oluşan anjiyotensin II güçlü bir perifer vazokonstriktördür ve adrenerjik sistem ile beraber periferik vasküler dirençte belirgin bir artışa neden olur. Anjiyotensin II, etkisini G protein bağıntılı AT1 ve AT2 reseptörleri aracılığıyla gösterir. Damar sisteminde AT1 reseptörleri bulunurken, miyokardda her iki reseptör tipi de bulunmakla beraber, AT2 ağırlıktadır. AT1 reseptörünün uyarılması katekolamin salınımı, vazokonstriksiyon, aldosteron salınımı ve hücre büyümesine yol açarken, AT2 stimulasyonu vazodilatasyon, natriürez, bradikinin salınımı ve hücre büyümesinin inhibisyonu ile sonuçlanır. Kalp yetersizliğinde, AT1/AT2 reseptör oranının azaldığı gösterilmiştir (9). Anjiyotensin II, adrenal korteksten aldosteron salınımını uyardığı gibi adrenerjik sistemden noradrenalin salınımını ve arka hipofizden ADH salınımını da artırır. Kısa dönemde dolaşımsal homeostazı sağlasalar da, anjiyotensin II ve aldosteronun uzun süreli salınımları, kalp, böbrek ve diğer organların fibrozuna yol açabilir. Anjiyotensin II nin miyokardın yapı ve fonksiyonunun modifikasyonunda doğrudan bir rolü de olabileceği 12 gösterilmiştir. Anjiyotensin II nin hücresel hipertrofiyi, fetal gen programlarını ve apopitozu indüklediği gösterilmiştir (13-16). Aldosteron, su ve tuz tutulumu yanı sıra, sempatoadrenerjik aktivasyona, endotel disfonksiyonuna ve kardiyovasküler hipertrofi ve fibroza yol açarak kompliyansta azalmaya neden olur (17). Natriüretik peptidler Kalp yetersizliğinde, RAS ve sempatik sinir sistemi aktivasyonunun etkilerini dengelemek için devreye giren mekanizmaların başında natriüretik peptidlerin artmış salınımı gelir. Natriürez ve vazodilatasyonla kalp yükünü azaltır, renin ve aldosteron salınımını inhibe eder, antifibrotik ve lusitropik etki gösterirler. Normal bireylerde atriyumda ANP seviyeleri ağırlıkta iken, düşük seviyede BNP ve CRP ekspresyonu da söz konusudur. Yetersizlikte, ANP seviyelerinde belirgin bir artış olmazken, BNP seviyelerinde 10 kat, CRP seviyelerinde 2-3 kat artış olur. Bu peptidler normal miyokardda düşük seviyelerde bulunmasına rağmen, ilerlemiş ciddi kalp yetersizliğinde dolaşımdaki miktarlarında ventrikülün payı büyüktür. Salınımları esasen duvar gerilimi ile regüle edilir ancak anjiyotensin II ve endotelin gibi nörohormonların ve yaş, cinsiyet ve renal fonksiyon gibi fizyolojik faktörlerin, salınımın düzenlenmesinde etkileri olduğu bilinmektedir. İlerlemiş kalp yetersizliği vakalarında, natriüretik peptitlerin renal etkileri körelir. Kesin olmamakla birlikte, düşük renal perfüzyon basıncı, natriüretik peptid seviyelerinin göreceli yetersizliği, natriüretik peptidlerin moleküler yapılarındaki değişimler veya natriuretik peptid reseptörlerinin seviyelerindeki azalmanın bu körelmeden sorumlu olabileceği öngörülmüştür (18). Antidiüretik hormon Düşük debinin karotis sinüs ve aort topuzundaki baroreseptörleri uyarması neticesinde ADH salınımı ve susama hissi indüklenir. ADH etkisini üç tip reseptör üzerinden gösterir. Vasküler düz kas hücrelerinde bulunan V1a reseptörünün stimulasyonu, vazokonstriksiyon, trombosit agregasyonu ve miyokardiyal büyüme faktörlerinin salınımı ile sonuçlanır. Santral sinir sistemindeki V1b reseptörlerinin stimulasyonu ön hipofiz bezinden ACTH salınımını artırır. Renal toplayıcı kanalların epitelyum hücrelerinde bulunan V2 reseptör stimulasyonu 13 ise, akuaporin adı verilen su kanallarını barındıran veziküllerin apikal membrana taşınmasını sağlar. Artmış ADH seviyeleri vasküler düz kas hücreleri üzerindeki V1a reseptörlerinin stimulasyonu ile sistemik vasküler rezistanstaki artışa katkıda bulunurken, V2 reseptörleri üzerine etkiyerek toplayıcı kanallardan su emilimini artırır. Azalmış su atılımı ve susama hissi ile artmış su alımı plazma ozmolalitesinde sıklıkla düşüşe neden olur (9). Kalp yetersizliğinde ADH salınımı normal bireylerdeki gibi plazma ozmolalitesi tarafından kontrol edilmez. Bu yüzden, düşük ozmolaliteye rağmen ADH seviyeleri yüksek seyrine devam eder. Bu durum, kalp yetersizliği hastalarında bir kötü prognoz belirteci olan hiponatreminin oluşumunda çok etkilidir. Endotelin Endotel hücrelerinden ve kardiyak miyositlerden salınan bu potent vazokonstriktörün, kalp yetersizliğinde dolaşımdaki seviyeleri yükselmektedir (19). Plazma endotelin seviyelerinin pulmoner arter basıncı, pulmoner vasküler rezistans ve pulmoner vasküler rezistansın sistemik vasküler rezistansa oranı ile doğrudan ilişkili olduğu gösterilmiş, kalp yetersizliği hastalarında pulmoner hipertansiyon gelişiminin patofizyolojisinde rolü olduğu düşünülmüştür. Hayvan deneylerinde miyosit hipertrofisine neden olduğu, endotelin reseptör A antagonizması ile basınç yüküne bağlı hipertrofinin gerilediği gözlenmiştir (20). Enfarkttüslü farelerde yapılan deneylerde ise endotelin reseptör antagonizmasının matriks metalloproteinaz aktivasyonunu önleyerek sol ventrikül yeniden şekillenmesini ve dilatasyonunu engellediği ve hemodinamiyi iyileştirdiği gösterilmiştir (21). Enflamatuar sitokinler Kalp yetersizliğinde TNF-α ve IL-6 gibi proenflamatuar sitokinlerin seviyesi yükselirken, IL-10 gibi antienflamatuar sitokinlerin seviyesi düşer. In vitro çalışmalarda, TNF alfanın intraselüler kalsiyum transportunu bozduğu ve direk miyokard hasarına neden olabildiği gösterilmiştir (22). Kardiyak miyosit kültürlerinde TNF-α ve IL-1β nın hipertrofiyi uyardığı, fetal gen programınını reekspresyonunu sağladığı ve apoptoza neden olabileceği gösterilmiştir (23,24). Enflamatuar sitokinlerin bir diğer etkisi ise miyokarddaki indüklenebilir nitrik oksid sentaz 2 (NOS 2) yi stimule ederek nitrik oksid (NO) seviyelerini artırmalarıdır. NO kısa dönemde miyokard fonksiyon ve enerjetiğine, uzun dönemde ise yapısına etki eder. Nitrik 14 oksidin enflamatuar sitokinlerin miyokardın beta adrenerjik uyaranlara kontraktil cevabını inhibe edici etkisine aracılık ettiği gösterilmiştir (25-27). 1.3.3 Sol Ventrikülün Yeniden Şekillenmesi (Remodeling) ‘Remodeling’ hemodinamik yük ve/veya kardiyak hasara ve beraberindeki nörohormonal aktivasyona cevaben, kalbin kitle, boyut ve şekli gibi yapısal özelliklerinde ve fonksiyonunda meydana gelen değişiklikleri tanımlar. Basınç yükü, volüm yükü veya kardiyak hasar sonrasında meydana gelen remodeling akut fazda kompensatuar olan, adaptif bir fizyolojik yanıtın zaman içerisinde ierleyip maladaptif patolojik bir hal alması ile ilişkilidir (28). Basınç yüküne, rölatif duvar kalınlığının artması ile karakterize konsantrik remodeling ile; volüm yüküne ise kardiyak kitle ve boşluklardaki genişleme ile karakterize eksantrik remodeling ile cevap verilir. Miyokard enfarktüsü sonrası ise, gerilen enfarkt dokusu, sol ventrikül volümünde artışa neden olur ve enfarktsız alanların hem volüm hem de basınç yüküne maruziyetine neden olur. Bu da miks konsantrik/eksantrik hipertrofi ile sonuçlanır (29,30). Kardiyak remodelingin farklı sebepleri ortak moleküler, biyokimyasal ve mekanik yolakları paylaşırlar. Süreç miyosit hasarı ile başlar. Daha sonra ekstraselüler matriks, fibroblastlar, enflamatuar hücreler ve koroner sistem de sürece dahil olup hemodinamik yük, nörohormonal aktivasyon ve diğer faktörlerin etkisi ile süreç şekillenir (Şekil-2). Kardiyak remodelingin kalp yetersizliğinin gelişimi ve prognozundaki önemi insan ve hayvan deneyleri ile gösterilmiştir. Sağkalımı iyileştirdiği ispatlanmış medikasyonların remodelingin bazı komponentlerinin gelişimini yavaşlattığı, hatta geri çevirdiği gösterilmiştir (31-33). İlerlemiş kalp yetersizliği olan hastalarda sürecin önüne geçilmesinin de, sol ventrikülün fonksiyonlarında belirgin bir iyileşme sağlayabildiği gösterilmiştir (34). 1.3.3.1 Fonksiyonel değişimler Miyokard enfarktüsü sonrası başlangıç remodeling fazı nekrotik alanın tamiri ve skar oluşumu ile sonuçlanır. Bu, sol ventrikül fonksiyonunun normalizasyonuna ve kardiyak debinin idamesine yardımcı olur (36). Ancak, bu süreç ventrikül volümünde artışa neden olur. Eğer, miyokard geniş bir enfarkttan etkilenmişse, enfarkt ekspansiyonu ile birlikte kardiyak debideki düşüş ve sistol-sonu völümdeki artış daha belirgin olur. Artan volüm ve duvar gerili- 15 Şekil 2: Ventriküler yeniden şekillenme (remodeling) ve ventriküler disfonksiyonun progresyonu. Miyokardial hücre kaybı miyosit hipertrofisi ve elongasyonu ile karakterize remodelinge neden olur. Ventriküler volümdeki artıs Frank Starling etkisi ile doluş basınçlarının artması pahasına kardiak debiyi idame ettirir. Artan basınç ve diastolik gerilim gerilim uyaranlı miyosit apoptozu ile daha fazla hücre kaybına neden olur ki bu da süreci daha da amplifiye eder. Yetersiz pompa fonksiyonu nörohormonal mekanizmaları aktive eder. Renin-anjiotensin sistemi aktivasyonu ve artmış sempatik tonus arteryel vazokonstriksiyona ve dolaşım bozukluğuna neden olur. Otonom sinir sisteminin neden olduğu artmış kalp hızı ve RAS sisteminin aktivasyonu ile oluşan anjiotensin II, apoptozu indükleyerek daha da fazla miyosit kaybına neden olur. Oluşan bu kısır döngü, progresif ventrikül disfonksiyonu ve dilatasyonu ile sonuçlanır. [Adapte şekil (35)] 16 mi enfarktsız alanlarda da kompensatuvar bir miks konsantrik/eksantrik hipertrofiye neden olur. Ventrikül duvarındaki hücrelerin yeni dizilimi ventrikül volümünde daha ciddi bir artışla sonuçlanır. Remodeling devam ettikçe kalp sferik bir hal alır (37). Hemodinamik yüklenme ciddiyetini ve sürekliliğini korudukça, kardiyak debide düşüş başlar. Hayvan deneylerinde, kardiyak disfonksiyonun sadece yetersiz hipertrofi sonucu ardyük uyumsuzluğundan değil, miyokardın intrinsik kontraktilitesindeki düşüşten kaynaklandığı gösterilmiştir (38). Benzer bulgular sistolik fonksiyonu ve duvar gerilimi normal kompansatuvar hipertrofili hipertansiflerde de saptanmış, magnetik rezonans görüntüleme ile intramural miyokardiyal kısalmanın azaldığı gösterilmiştir (39). Kontraktilitedeki progresif azalma belli bir noktaya kadar hipertrofi, dilatasyon ve Frank Starling mekanizması ile kompanse edilse de dilatasyonun tetiklediği kısır döngünün, ventrikül geometrisindeki bozulmanın sonucu gelişen fonksiyonel mitral yetersizliğin eklediği volüm yükünün de katkısı ile belli bir süre konjestif kalp yetersizliği gelişir. 1.3.3.2 Hücresel ve moleküler değişimler Kardiyak remodeling, nekroz ve apopitozla miyosit kaybı, fetal gen programlarının reekspresyonu, kontraksiyon ve eksitasyon-kontraksiyon bağlaşım proteinlerinin ekspresyon ve fonksiyonundaki başkalaşımlar ve ekstraselüler matriksteki değişimler olarak sıralanabilecek birtakım moleküler ve hücresel olaylar içerir. Bu değişimlere sebep olan miyosit üzerindeki mekanik gerilim gücü, nörohormonlar, enflamatuar sitokinler, büyüme faktörleri ve reaktif oksijen ürünleri gibi uyaranlar, çevresel patolojik faktörler ile inter/intraselüler sinyalizasyon mekanizmaları arasında önemli bir köprü oluştururlar (40-42). 1.3.3.2 a)Miyosit kaybı Miyosit kaybında nekroz ve apopitoz olmak üzere iki ana mekanizma rol oynar. Nekroz, oksijen ve enerjiden yoksun miyositlerin hücre membranı bütünlüğünün bozulması sonucu hücredışı sıvının içeri girmesi, başta mitekondri olmak üzere sitoplazmik organellerin ve hücrelerin şişip, proteolitik enzimlerin salınımı ile gerçekleşir (43). Hücre membranının bütünlüğünün bozulması ile içeriye göç eden yüksek miktarda kalsiyum, kontraksiyon bandlarının oluşumuna neden olur ve bu de hücre zarının daha da hasarlanmasına yol açar. Duvar stresindeki artışlar, özellikle subendokardiyal alanda enerji dengesizliğini ve iskemiyi tetikleyerek iskemik hücre ölümlerine ve fibroza neden olabilir. Oluşan bu kısır döngü kalp yetersizliğine giden süreci hızlandırır. İskemi dışında, enfeksiyon, enflamasyon, NE, Ang II ve ET de nekrozu tetikleyebilir. 17 Nekrotik hücre ölümündeki major mekanizmalardan biri mitekondriyal permeabilite transizyonudur (MPT) (44). MPT, mitekondri iç zarının transmembran potansiyelinin kaybı ve geçirgenliğinde artış olarak tanımlanır ki ATP üretiminin kaybı sonrası organelin şişip dış zarın parçalanması ile sonuçlanır (45). Mitekondri iç zarındaki MPT porları hücre içi artmış kalsiyum seviyeleri, inorganik fosfat ve reaktif oksijen moleküllerinin etkisiyle açılır ve hem nekrotik hem de apoptotik hücre ölümünde rol oynar (46-48). Apopitoz kalp yetersizliğinde hücre ölümünün bir diğer önemli nedenidir. In vitro çalışmalarda, kalp yetersizliğinde arttığı bilinenen noradrenalin (49), anjiyotensin II (50,51), reaktif oksijen ürünleri (52) ve nitrik oksidin (53) apopitoza neden olduğu gösterilmiştir. Apoptotik hücre ölümünde, mitekondri üzerinden intrinsik ve Fas ligand ya da TNF-α aracılığıyla ekstrinsik yolaklar olmak üzere iki ana sinyalizasyon mekanizması vardır. Intrinsik yolakta Bax ve Bak gibi proapoptotik Bcl-2 ailesi üyeleri, mitekondri dış zarının geçirgenliğini artırarak intermembran boşluktan stoplazmaya sitokrom c gibi proteinlerin salınımına yol açar (54). Ekstrinsik yolakta ise, Fas ligand veya TNF-α plazma membranı üzerinde intraselüler ölüm bölgesi olan reseptörlere bağlanarak apoptozu indüklerler. Bu hücre içi bölge, caspase 8 aktivasyonu ile hücre ölümünü indükler (55,56). Her iki ölüm tipinde de aynı mekanizmalar rol oynayabilir ve sıklıkla iki yolak birbiriyle kesişir. Hücrenin ölüm tipini belirleyen, hasarın amplitüd ve sıklığı, proapoptotik ve antiapoptotik proteinlerin seviyesi, kalsiyum yükü ve hücre içi ATP seviyeleridir. Ex vivo çalışmalarda nekrotik ölümlerin, apoptotik ölümlerden 7 kat daha fazla olduğu gözlenmiştir (9). 1.3.3.2 b)Eksitasyon-Kontraksiyon Bağlaşım proteinlerindeki değişiklikler Sarkoplazmik retikulumun (SR) kalsiyum geri alımı, primer olarak SERCA2 aracılığı ile olur. Fosfolamban bu proteini inhibe eder. Fosfolambanın siklik AMP aracılı fosforilasyonu bu inhibisyonu ortadan kaldırır ve Ca geri alımını arttırır. Ca geri alımı hem sistol hem de diyastol için önemlidir. Geri alınan kalsiyum, SR içinde kalsekuestrin ve kalretikulin adlı iki proteine bağlanarak depo edilir ve sistolde salınım için kullanılır. Birçok çalışma, kalp yetersizliğinde SERCA 2 m RNA ve proteini seviyelerinde düşüş olduğunu bildirmektedir (57). ANP gibi fetal gen ekspresyonundaki artışa rağmen, yetişkin gen programındaki bu genin ekspresyonu azalır. SERCA 2 protein seviyesindeki ve Ca ATPaz aktivitesindeki azalmanın intrinsik miyosit disfonksiyonunda payı olduğu düşünülmektedir 18 (58). Norepinefrin ve anjiyotensin II nin de SERCA 2 ekspresyonunda downregülasyon yaptıkları bilinmektedir (9). SERCA 2 inhibitörü fosfolambanın da ekspresyonunun ve fosforilasyonunun kalp yetersizliğinde azaldığı bilinmektedir (57). Ryanodin reseptörünün hiperfosforilasyonu sonrası reseptörün Ca geçişi için açıklığının artışı da görülen değişikliklerdendir (59). Kalp yetersizliğinde, Na/Ca değişici kanallarının ekspresyonunun da arttığı saptanmıştır (60). Bu artışın, SERCA 2 aktivitesindeki düşüşü kompansasyon amaçlı olabileceği düşünülmüştür. Ancak daha sonra Na/Ca değişici kanalının kalp yetersizliğinde ters modda çalıştığı, Na atıp, Ca aldığı, relaksasyonun bozulduğu ve uzamış aksiyon potansiyeli süresinin aritmilere yol açtığı gösterilmiştir (9). Yine aynı sisteme ait olan kalsiyum salınım kanalı (61) ve voltaj bağımlı Ca kanalının da (62) ekspresyonunun kalp yetersizlikli hastalarda azaldığı gösterilmiştir. 1.3.3.2c) Kontraktil Proteinler ve Hücre İskeletindeki Değişimler Hayvan çalışmalarında, yetişkin kalbinin hipertrofisinde, ilgili genlerin reekspresyonu ile kontraktil proteinlerin izoform adı verilen fetal ve neonatal formlarının ve ANP gibi diğer proteinlerin tekrardan belirdiği gösterilmiştir (63). Yapılan çalışmalar, kalp yetersizlikli insanlarda miyozin ağır zincir alfanın miyozin ağır zincir betaya oranının azaldığını göstermiş ve azalmış ATPaz aktivitesi buna bağlanmıştır (64,65). Beta bloker tedavisi sonrası sol ventrikül fonksiyonlarında iyileşme olan hastalarda alfa/beta oranının tekrar arttığı, medikasyondan fayda görmeyen hastalarda ise oranın değişmediği gösterilmiştir (66). Regulatuar proteinlerden miyozin hafif zincir ve troponin-tropomiyozin komplekslerinde ve troponin T izoformlarında da değişiklikler izlenmiş, normalde total troponin T nin %98 ini T3 izoformu oluştururken, T1 ve T4 izoformunun artan miktarlarda ortaya çıktığı gösterilmiştir (67). Kontraktil proteinlerdeki bir diğer önemli değişim ise, miyofilamentlerin proteolizidir (miyositoliz). İlerlemiş kalp yetersizlikli hastalardan alınan biyopsi örneklerinde, hücrelerin miyofibril içeriğinin belirgin biçimde azaldığı izlenmiştir. 19 Hücre iskeletinin bütünlüğünün ve dolayısıyla sarkomerin, sarkolemma ve ekstraselüler matriks ile ilişkisinin bozulması kontraktil disfonksiyona yol açacaktır. Dilate kardiyomiyopatililerde, titin ekspresyonunun azaldığı, desmin ve vinculin, distrofin gibi membran ilişkili proteinlerin ekspresyonunun ise arttığı gösterilmiştir (68). 1.3.3.2 d) Beta Adrenerjik Desensitizasyon Kalp yetersizliğinde, beta adrenerjik reseptör yoğunluğunda, adenilat siklaz stimulasyonunda ve beta agonistlere kontraktil yanıtta belirgin bir azalma olur. Dilate kardiomiyopatili hastalarda beta 1 reseptör transkripsiyonu azalırken beta 2 reseptör transkripsiyonu değişmez. Bilindiği gibi beta 1 reseptörler sadece stimulan G proteinleri ile ilişkili iken, beta 2 reseptörler inhibitör G proteinleri ile de ilişkilidirler. Öte yandan, beta adrenerjik reseptör kinaz ekspresyonunda bir artış olur. βARK beta 1 ve beta 2 reseptörlerin stoplazmik kısımlarını fosforile ederek beta-arrestin adı verilen proteinlere afinitesini artırır. Beta-arrestinin bağlanması, hem reseptörün G proteinleri ile olan bağlaşımını engeller, hem de reseptörün internalizasyonunu kolaylaştırır. Böylece βARK aktivasyonu beta reseptörlerin desensitizasyonu ile sonuçlanır (9). Kısa vadede kalbin oksijen ihtiyacını azaltan fizyolojik bir savunma mekanızması gibi gözükse de, uzun vadede kontraktilitenin azalmasıyla sonuçlanır. 1.3.3.2 e) Ekstraselüler Matriksteki Değişimler Ventrikülün yapısal özellikleri sadece miyositler tarafından değil, tip I ve tip III fibriler kollajenden zengin interstisyel bağ doku tarafından da belirlenir. Kollajen liflerinden oluşan dallar kas bandlarını sarar ve birbirine bağlar. Bu dallardaki zayıflama miyokard dilatasyonuna sebep olurken, fazlası ventrikül relaksasyonu ve dolumunu bozabilir. Ekstraselüler matriksteki kollajenin miktar ve yapısı sentez ve yıkım arasındaki dengeye bağlıdır. Kollajenin yıkımı matriks metalloproteinazlar (MMPs) ile doku metalloproteinaz inhibitörleri (tissue inhibitors of metalloproteinases-TIMPs) arasındaki denge ile düzenlenir. Ekstraselüler matriks, içerdiği çok çeşitli matriks proteinleri, sinyalizasyon molekülleri, proteazları ve hücre tipleri ile dinamik bir sistem olarak ventrikülün yeniden şekillenmesinde aktif rol oynar (69,70). 20 2. MİYOKARDİYAL EKSTRASELÜLER MATRİKS VE REMODELİNG 2.1 MİYOKARDİYAL MATRİKS YAPI VE FONKSİYONU Miyositleri, fibroblastları, kılcalları ve diğer damarları saran ekstraselüler matriks (ESM), kalbin yapısal ve fonksiyonel bütünlüğüne katkısı büyük olan, çok iyi organize olmuş, çok fonksiyonlu bir komplekstir. Kollajen ve elastin gibi temel yapısal elemanlar ve daha özelleşmiş fibrilin, fibronektin, proteoglikan ve matriselüler proteinlerden oluşur. İnterstisyel kollajen lifleri endokarddan epikarda doğru miyositler ve damarlar için geniş bir destek ağ oluştururlar ve miyokard kalınlığı ve mimarisini korurlar. ESM, hücrelerin migrasyonu, büyüme ve farklılaşması için gerekli ortamı sağlarken, hücre ve doku fonksiyonu arasında da bağlantı kurar. Matriks moleküllerinin sentez ve yıkımını düzenleyen, MMP ve TIMP üretim ve salınımı ile matriks yıkım ve döngüsüne aracılık eden, kollajen ağının mekanik gerilimini idame eden kardiyak fibroblastlar, miyokardda en fazla bulunan hücre tipidir ve bu üç ayrı fonksiyonu ile ESM nin ana regulatörleridir. Normal kalplerde ESM sentez ve yıkımı süregen ve sıkı kontrol edilen işlemlerdir. ESM’nin biyoaktif moleküller için de büyük bir rezervuar görevi gördüğü ispatlanmıştır. Örneğin, anjiyotensin II ve endotelin 1 gibi moleküllerin interstisyel konsantrasyonlarının, plazmadakinden 100 kat daha yüksek olduğu gösterilmiştir (71,72). TGF-β gibi büyüme faktörleri de interstisyumda latent formda depo edilir (73,74). Stres ve gerilim gibi mekanik uyaranlar ESM üzerinden kardiyak miyositlere yansıtılır ve böylelikle doğrudan miyosit hipertrofisini uyarırlar (75). Özet olarak, ESM’de oluşacak her yapısal değişiklik, miyosit biyolojisini ve dolayısıyla tüm miyokardın yapı ve fonksiyonunu etkileyebilmektedir. 2.2 MİYOKARDİYAL MATRİKS METALLOPROTEİNAZLAR (MMP) MMP’ler fizyolojik olarak kemik gelişimi, yara iyileşmesi ve üreme fonksiyonlarında rol oynayan 25 türden oluşan bir çinko bağımlı proteaz ailesidir (76-78). Artmış üretim ve salınımlarının kanser, enflamatuar hastalıklar ve kardiyovasküler hastalıkların patogenezinde rolü olduğu gösterilmiştir (79). Birçok MMP türünün aktivitesi normal koşullarda oldukça düşüktür. Ancak, ekspresyonları, enflamatuar sitokinler, büyüme faktörleri, hormonlar, hücrehücre ve hücre-matriks etkileşimlerinin transkripsiyonel regulasyonu altındadır (80). 21 Transkripsiyonel regulasyonun yanı sıra aktiviteleri, öncü zimojenlerin aktivasyonu ve endojen inhibitörler olan TIMP lerin inhibisyonu ile de düzenlenir. ESM in yeniden şekillenmesinde MMP/TIMP balansı kritik öneme sahiptir (81). 2.2.1.Matriks Metalloproteinazların Taksonomi ve Yapısı MMP ler inaktif zimojenler olarak üretilir ve hücre dışı boşluğa proenzimler (proMMP) olarak salınırlar. Pro-MMP ler spesifik matriks proteinlerine bağlanırlar ve propeptid bölge ayrılana kadar enzimatik olarak pasif kalırlar (82). Farklı genlerden üretilseler de, MMP’lerin tümünde ortak bölgeler vardır. Bunlar, sinyal peptidi ve bir propeptitden oluşan NH2 terminal bölge, proteolitik aktiviteyi gösteren ve çinko bağlayan katalitik bölge ve MMP-7 dışında tüm MMP lerde bulunan ve substrat spesifitesini sağlayan hemopeksin/vitronektin bölgesidir (81). MMP aktivasyonu için, NH2 terminal bölgenin ayrılıp, katalitik bölgenin Zn bağlayıcı alanının açığa çıkması gerekmektedir. Bu aktivasyon işlemi ‘cystein switch’ olarak bilinir (83). Propeptid alanın başlangıçtaki ayrışması sonrasında, ek otolitik ve egzogen ayrılmalar da olur ve böylelikle düşük moleküler ağırlıklı aktif formlar oluşur. MMP lerin ESM içerisinde spesifik alanlarda depo edildiği ve aktivasyon sonrası proteolitik aktivitede ani bir artış oluşabildiği bilinmektedir (82). Tablo 2: Miyokardda tanımlanmış MMP sınıfları (9, 82) İSİM NUMARA SUBSTRAT (kDa) Interstisyel kollajenaz MMP-1 Kollajen I,II,III,VII ve BM 52/57 Kollajenaz 3 MMP-13 Kollajen I,II,III 54 Nötrofil kollajenaz MMP-8 Kollajen I,II,III ve BM 75 Jelatinaz A MMP-2 Jelatin, Kollajen I,IV,V,VII ve BM 72 Jelatinaz B MMP-9 Jelatin, Kollajen IV,V, XIV ve BM 92 Stromelizin 1 MMP-3 Fibronektin, laminin, Kollajen III,IV,IX 52/58 Matrilizin MMP-7 Kollajenaz Jelatinaz Stromelizin 28 Membran tipi MMP MT1-MMP MMP-14 Kollajen I,II,III; fibronektin, laminin-1 66 22 Proenzim salınımlı formların dışında, 1994 te Sato ve ark. tarafından tanımlanan membran tipi MMP (MT-MMP) ler de vardır. En iyi karakterize edilmiş olanı MT1-MMP olan bu enzimler, hücre membranına entegre oldukları andan itibaren aktiftirler ve hücre dışı katalitik bölge, transmembran bölge, ve hücre içi bölge olmak üzere üç parçadan oluşurlar (84). 2.2.2 Matriks Metalloproteinazların Endojen İnhibitörleri MMP aktivitesi iki ana endojen inhibitör tarafından regüle edilir. doku metalloproteinaz inhibitörleri (TIMP). 2-makroglobin 2-makroglobulin ve birçok proteazı içine hapsederek inhibe eder. Kompleks, hızlıca reseptör aracılı endositoz ile temizlenir. Sıvı fazdaki MMP aktivitesi primer olarak 2-makroglobulin tarafından regüle edilir (85). Doku metalloproteinaz inhibitörleri (TIMP-1, -2, -3 ve -4), N-terminal ve C-terminal alt bölgelerinden oluşurlar. N- terminalin MMP inhibitör özelliği vardır. TIMP’ler MMP’lerin aktif bölgelerine bağlanarak matriks subsratlarına bağlanmasını engellerler. TIMP-4 miyokardiyal dokuda yüksek oranda eksprese edilir ve kardiyak inhibitör adını almıştır (CIMP) (86). TIMP’lerin MMP inhibitör özelliklerinden bağımsız olarak antiapoptotik, steroidojenik ve antianjiyojenik aktivitelerinin de olduğu bildirilmiştir. TIMP-1 ve TIMP2’nin in vitro çalışmalarda fibroblast gelişimini indüklediği, özellikle TIMP-2’nin fibroblastların kollajen üretimini uyardığı gösterilmiştir (87). 2.2.3 Matriselüler Proteinler ve MMP lerle etkileşimleri Matriselüler proteinler, hücre-matriks etkileşimlerine aracılık eden ve kardiyak stres sırasında ekspresyonları artan proteinlerdir. En iyi tanımlanmış olanları osteopontin (OPN) ve trombospondin (TSP) 2 dir. Osteopontin normal embriyojenik gelişimde yüksek miktarda eksprese edilen, ancak normal fizyolojik koşullarda yetişkindeki ekspresyonu oldukça düşük olan bir moleküldür. Osteopontinin enfarktüs sonrası görevi henüz netleşmemiştir, ancak miyokard enfarktüsü sonrası seviyelerinin hızlı bir yükseliş gösterdiği bilinmektedir (88). MMP aktivitesini miyokardda inhibe ettiği (89), nonkardiyak dokularda ise aktive ettiği (90) yönünde çalışmalar vardır. Trombospondin (TSP) 2, hücre zarı üzerinde, sinyal moleküllerin, membran proteinleri ile temas ettiği noktalarda görev alır. Pro-MMP-2 ve MMP-2 yi bağlar ve oluşan kompleks reseptör aracılı endositozla ortadan kaldırılır (91). TSP 2 den yoksun 23 farelerde MMP 2 seviyelerinin belirgin şekilde arttığı gösterilmiştir (92). TSP 2 nin normal koşullarda basınç yüküne karşı adaptif cevapta önemli olduğu ancak yüksek seviyelerin persistansının progresif sol kalp yetersizliğine katkı sağladığı yorumu yapılmıştır (93). 2.2.4 Miyokardiyal MMP Substratları İnterstisyel kollajenaz (MMP-1), nötrofil kollajenaz (MMP-8) ve kollajenaz-3 (MMP13) fibrile kollajenlere, agrekan, perlikan, versikan ve proteoglikanlara yüksek substrat spesifitesine sahiptirler. Jelatinazlar (MMP-2 ve MMP-9) yüksek substrat spesifitesine sahip oldukları denatüre fibriler kollajen ile tip IV kollajen, fibronektin ve laminin gibi bazal membran proteinlerinin yanı sıra elastin ve proteoglikanlara karşı da proteolitik aktivite gösterirler. Stromelizin (MMP-3) ise tüm bazal membran proteinlerine, elastin ve proteoglikanlara karşı etkilidir. Hemopeksin bölgesi olmadığından MMP-7 nin substrat selektivitesi yoktur. Bir diğer geniş spektrumlu substrat grubuna etkili MMP ise membran bağımlı MMP lerdir. MMP ler yapısal proteinler üzerine olduğu kadar pro-MMP ler üzerine de etkilidir. Örneğin MMP-3 varlığında pro-MMP-1 in MMP-1 e çevriminin 12 kat arttığı, MT1-MMP nin pro-MMP-2 yi aktive ettiği gösterilmiştir (94, 95). MMPlerin, sitokinleri, biyoaktif peptitleri ve büyüme faktörlerini de yıkabileceği gösterilmiştir. Örneğin, MT1-MMP ve MMP-7 nin membran bağlı TNF-α’yı çözünür bir forma çevirebildiği (96), yine MMP’lerin işlemesiyle VEGF’nin etkilerini modüle eden anjiyostatin adlı bir molekülün oluşabileceği gösterilmiştir (97). 2.2.5 Matriks Metalloproteinazların Transkripsiyonel Regulasyonu Biyolojik ve/veya mekanik uyaranları takiben hücre içinde gelişen bir seri olay transkripsiyon faktörlerinin oluşumu ile sonuçlanır. Bu faktörler MMP genlerinin promoter bölgelerine bağlanır ve transkripsiyonu başlatırlar. Transkripsiyon, birtakım biyoaktif moleküller, sitokinler ve matriselüler proteinlerce modifiye edilebilir. 24 Şekil-3: MMP lerin transkripsiyonel regulasyonu: AP-1, ETS, Sp1, SMAD gibi transkripsiyonel bağlanma elemanları MMP lerin promoter bölgesinde bulunur. Transkripsiyon faktörlerinin oluşumu biyoaktif moleküllerin, sitokin ve mekanik sinyallerin uyarımına bağlıdır. ANGII, anjiyotensin II; IL-1β, interleukin-1beta; OPN, osteopontin; TSP, trombospondin; TGF β, transforming growth factor beta; TNF, tumor necrosis factor; ALDO, aldosterone; ROS, reaktif oksijen ürünleri. Deschamps AM, Spinale FG. den adapte (98) Gerek dolaşımdaki gerekse enfarkt alanına göç eden makrofaj ve miyofibroblastlarca lokal üretilen de novo anjiyotensin II nin remodeling üzerine belirgin etkileri vardır. Anjiyotensin II reseptör aktivasyonu, Janus kinaz-sinyal transduserlerinin indüksiyonuna ve transkripsiyon (JAK-STAT) yolaklarının aktivasyonuna neden olarak MMP seviyelerinde bir artışa neden olur (82). Makrofajlarca üretilen ANG II otokrin etki ile NADPH oksidaz aktivitesini ve reaktif oksijen ürünleri üretimini artırır (99). Yapılan çalışmalarda, izole kardiyak miyositler sabit bir anjiyotensin II (ANG II) konsantrasyonuna maruz bırakıldığında, MMP-2 seviyelerinde belirgin bir artış olduğu gösterilmiştir (100). Hayvan deneylerinde (ANG II) stimulasyonu ile stoplazmik NF-ΚB nin hücre çekirdeğine mobilizasyonunun arttığı ve MMP-9 transkripsiyonunu artırdığı gözlenmiştir (101). ANG II reseptör aktivasyonunun TGF yi uyardığı, TGF nin ise MMP transkripsiyonu ve kollajen döngüsü üzerinde birçok 25 farklı etkisinin olduğu da bilinmektedir (102). Suzuki ve ark. köpeklerde yaptıkları çalışma ile aldosteron antagonistleri ile MMP-2 ve 9 seviyelerinin düşürülebildiğini göstermişlerdir (103). Bir başka çalışma da, fare miyosit kültürlerinde aldosteron stimulasyonu ile MMP-2 ve 9 seviyelerinin artırıldığını göstermiştir (104). Ancak, MMP prometer alanında bir hormon cevap elementi henüz bulunmamıştır (105). ANG II ve aldosteronun MMP transkripsiyonunu ne derece ve hangi mekanizmalarla etkilediği halen araştırma konusudur. Endotelin (ET) de yeniden şekillenme üzerine etkisi bilinen bir moleküldür. ET reseptör aktivasyonu sonrası protein kinaz C aktive olur ve c-Jun, GATA-4 gibi transkripsiyon faktörlerinin aktivasyonuna neden olur. ET’nin, vasküler endotel hücre kültürlerinde MMP-1, kardiyak miyosit preparatlarında ise MT1-MMP seviyelerini artırdığı gösterilmiştir (100,106). Kalp yetersizliğinde yükselen norepinefrin seviyelerinin de α ve β reseptör yolakları üzerinden doğrudan MMP transkripsiyonunu artırabileceği gösterilmiştir (100,107). Sitokin stimulasyonu ve MMP transkripsiyonu arasında da net bir ilişki olduğunu gösteren çalışmalar yapılmıştır. Kardiyak fibroblast kültürlerinde yapılan çalışmalarda TNF-α ve IL-1β stimulasyonu ile MMP-2 ve MMP-9 seviyelerinin arttığı (108,109) yine IL-1β stimulasyonu ile MMP-1 seviyesinin arttığı gösterilmiştir (110) Profibrotik bir molekül olarak bilinen TGF’nin MMP transkripsiyonunu inhibe etmesi beklenir ve bunu destekler çalışmalar bulunmaktadır (111). Ancak, daha sonra bu molekülün ikili bir etki mekanizması olduğu, örneğin MMP-1 seviyelerini düşürürken, MMP-13 seviyelerini artırabildiği gösterilmiştir (112). Ekstraselüler matriks metalloproteinaz indükleyici protein (EMMPRIN) olarak bilinen molekülün özellikle tümör invazyonu ve metastazında rol oynadığı, miyokarddaki seviyelerinin ise dilate kardiyomiyopatililerde belirgin biçimde arttığı gösterilmiştir (113). EMMPRIN in vasküler düz kas hücre kültürlerinde MMP indüksiyonu yaptığı gösterilmiştir (114). Oksidatif stres ve reaktif oksijen ürünleri (ROS), hem pro-MMP leri posttranslasyonel modifikasyonu ile aktif forma çevirerek, hem de yeni transkripsiyon komplekslerinin oluşumunu sağlayarak, MMP seviyelerini etkileyebilirler. ROS, NF-KB yi aktive eder, 26 stoplazmadan nukleusa geçişini artırır (115). NF-KB, MMP transkripsiyonunun yanı sıra, TNF-α ve IL gibi birçok enflamatuar mediatörün üretimini de artırır (116). İskemi reperfüzyon hasarı ve kardiyak cerrahi sonrası oluşan ROS seviyeleri ile MMP seviyeleri arasında doğrudan ilişki olduğunu gösteren çalışmalar vardır (117, 118). Yine, in vitro çalışmalarla, endotel hücrelerinin ve fibroblastların hidrojen perokside maruz kaldıklarında, MMP seviyelerinde artış olduğu gösterilmiştir (119-121). Mekanik uyaranların da doğrudan MMP seviyelerini etkileyebileceğini gösteren çalışmalar vardır. Dinamik gerilim kuvveti uygulanan bir hücre kültürü sisteminde, birçok MMP tipi için zamana bağımlı olarak m RNA seviyelerinde artış saptanmıştır (122). Endotel ve vasküler düz kas hücre preparatlarında siklik gerilimin MMP-2 indüksiyonuna neden olduğu gösterilmiştir (123,124). 2.2.6 Matriks Metalloproteinazların Posttranslasyonel Modifikasyonu Pro-MMP2lerin posttranslasyonel modifikasyonu sonucu aktif formlar oluşabilir. Miyeloperoksidazın MMP katalitik alanında transformasyonel bir değişim yaparak aktif formlar üretebildiği ispatlanmıştır (125). Kardiyak yeniden şekillenme esnasında yüksek oranda eksprese olan MT1-MMP’nin de iskemi reperfüzyon sonrasında aktivitesinin arttığını ve bir dizi posttranslasyonel işlemin MT1-MMP in stabilite ve çevrimini etkilediği gösterilmiştir (126, 127). 2.3 MİYOKARD ENFARKTÜSÜ SONRASI MMP VE TIMP’LER Miyokard enfarktüsü (MI) sonrası rezidü sol ventrikül fonksiyonunu ve miyokard performansını belirleyen kardiyak yeniden şekillenme, hem enfarkt alanını hem de enfarktsız miyokardı içerir. Bu aylar ve hatta yıllar süren bir süreçtir. MI sonrası erken dönemde endojen moleküler, hücresel ve fizyolojik cevaplar tetiklenir ve bu akut cevap kalp yetersizliğine, hayatı tehdit eden aritmilere ve hatta fetal kardiyak rüptüre neden olabilir. Uzun dönemde ise, yeniden şekillenme sol ventrikül dilatasyonuna yol açarak, artmış duvar stresi ile sonuçlanır ve progresif konjestif kalp yetersizliğine giden yol açılmış olur. MI sonrası kardiyak yeniden şekillenme, enflamasyon, yeni doku oluşumu ve doku remodeling gibi iç içe girmiş fazlardan oluşur (86). MI sonrası yeniden şekillenme üç döneme ayrılabilir: 27 a)-Erken yara iyileşmesi: 0-7.günler İyileşmenin bu döneminde aktive MMP’ler var olan ESM’i yıkmaya başlarlar ve fibriler kollajen ağına zarar vererek enflamatuar hücrelerin nekrotik miyositleri ortadan kaldırmaları için enfarkt alanına göçüne izin verirler. Bu enflamatuar hücreler daha sonra MMP, sitokin, büyüme faktörü ve anjiyojenik faktörlerin salınımına başlarlar (128). Fare deneylerinde, MI sonrası 24 saat içinde, esasen enfarkt alanını infiltre eden nötrofil ve makrofajlardan kaynak alan aktif MMP-9 formlarının mevcudiyeti gösterilmiştir (129,130). 3.gün, enfakt alanı, enfarkt sınırı ve enfarktsız alanda MMP-9 seviyeleri daha da belirginleşerek artar (131). Erken dönemde MMP-9 un esas kaynağının nötrofiller olduğu düşünülmektedir. Aktivitesinin zirvesine ulaştıktan sonra MMP-9 aktivitesi yavaşça düşerken, 4.günde MMP-2 aktivitesi artmaya başlar ve 7.günde maksimum seviyeye ulaşıp, yüksek seyrine devam eder (129-130). MMP-2’nin bu dönemde kaynağı, aktive makrofajlar, fibroblastlar ve miyositlerdir. MMP-3 ekspresyonu 48 saatten önce gerçekleşmez ve 4.günde maksimuma ulaşıp, 14 gün boyunca yüksek kalır (132). Fibroblast benzeri hücrelerden kaynaklanan MMP-1 aktivitesi de enfarkt alanında 3.gün yükselmeye başlar ve 7.gün zirvesini yapar. MI sonrası iyileşmedeki muhtemel faydalı etkilerine rağmen MMP aktivasyonunun birtakım zararlı etkileri de olabilir. MMP-2 ve MMP-9 aktivitesinin kardiyak rüptürle ilişkili olabileceği bildirilmiştir (133). Bu olumsuz etkiler, ESM bileşenlerinin uygunsuz ortadan kaldırılışı ve miyosit-matriks interfazının bozulmasının bir sonucu olabilir (86). TIMP aracılı kontrolün remodeling esnasında bozulduğu bildirilmiştir. Fare deneylerinde, TIMP-1 m RNA ekspresyonunun post-MI ilk üç günde belirgin şekilde artıp 7.gün zirveye ulaştığı, ancak TIMP-1 protein seviyelerinin ancak 2-16. haftalar arasında arttığı gösterilmiş, bu farklılık posttranslasyonel modifikasyona bağlanmıştır (134, 135). TIMP-2 m RNA ekspresyonununda erken dönemde arttığı, ancak yine posttranslasyonel modifikasyona bağlı olarak protein seviyelerinin ancak 2-16. haftalar arasında yükseldiği gösterilmiştir (135). TIMP-4 m RNA seviyeleri ise değişmemekle birlikte, protein seviyeleri 1.haftada düşüp, daha sonra normal seviyelere ulaşmıştır (136). Hayvan çalışmalarında, türler arasında zamana göre MMP/TIMP profillerinde farklılıklar olmakla birlikte, MI sonrası erken dönemde MMP/TIMP dengesinin artmış 28 proteolitik denge lehine kaydığı gösterilmiştir. MI sonrası ilk 24-48 saat arasında artan MMP9 ve MMP-3 hızlı ESM yıkımı ve dilatasyonundan sorumlu olabilir (132). b)-Granulasyon ve erken remodeling fazı: 7-21.günler Granulasyon dokusunun oluşumu enfarkt onarımında kritik bir basamaktır. Makrofajlar nekrotik miyokardı fagosite eder, miyofibroblast ve endotel hücreleri prolifere olup, enfarkt alanına göç ederler (128). Nekrotik kalp dokusu daha sonra, kollajen, proteoglikan, osteopontin, trombospondin-1 ve -2 ile fibronektinden zengin bir provizyonel matriks içeren granulasyon dokusu ile yer değiştirir. Tamir süreci devam ettikçe, miyofibroblastlar bir kollajen ağ depo ederler ve provizyonel matriks reabzorbe edilir. Granulasyon dokusu hücrelerinin aşırı apoptozu, ince, hiposelüler bir skar dokusu ile sonuçlanır (137,138). Eş zamanlı olarak enfartsız bölgedeki miyositler de hipertrofiye olarak remodeling sürecine dahil olmaktadır. MI sonrası ilk 7 günde aktivitelerinin zirvesine ulaşan MMP-2 ve 9 un aktiviteleri 2. hafta düşmeye başlar, ancak yine de normalin üstünde bir seviyede seyrederler. Miyofibroblastların proliferasyonu ve infiltrasyonu sonrası 14.günde MMP-2 seviyeleri artış gösterebilir (133). Asıl olarak nötrofil kaynaklı olan MMP-8 protein seviyeleri post-MI 2. hafta artmaya başlar ve 5-16 hafta boyunca yüksek kalır (139). 3)- Geç remodeling fazı:>21. gün Sol ventrikül yeniden şekillenmesi akut olaydan aylar ve hatta yıllar sonra da devam eden bir süreçtir ve MMP ve TIMP’ lerin bu süreçteki önemleri devam eder. Bir koyun modelinde, post-MI 8.haftada MMP-1 ve -9 seviyelerinin enfarkt ve sınır bölgesinde ciddi şekilde azaldığı, MMP-8 seviyelerinin ise sınır ve enfarkt alanında 6 kat daha yüksek olduğu gösterilmiştir (139). Aynı çalışmada, MMP-13 ve MT1-MMP seviyelerinin de 3 kat daha yüksek olduğu, MMP-3, MMP-7 ve TIMP seviyelerinin de düşük olduğu gösterilmiştir (139). 29 Şekil 4: Miyokard enfarktüsü sonrası onarım ve sol ventrikülün yeniden şekillenmesi. Aterosklerotik bir koroner damarın trombüs ile akut oklüzyonu sonucu myokard dokusu hipoksik kalır ve enfarktüs gelişir. 1. Erken yara iyileşmesi (0-7.günler): MMP, TIMP dengesinin bozulmasına sekonder, MMP ler ESM yıkımına başlarlar. Bu, nötrofil ve makrofajların nekrotik miyositleri ortadan kaldırmak için enfarkt alanına göçüne izin verir. Göç eden enflamatuar hücreler daha sonra MMP, sitokin, büyüme faktörleri ve anjiyojenik faktörlerin salınımına başlarlar. 2. Granulasyon fazı ve erken remodeling (7-21.günler): Miyofibroblastlar ve endotel hücreleri enfarkt bölgesine göç eder ve prolifere olurlar. Miyofibroblastlar, skar dokusunu oluşturmak üzere dezorganize bir ESM birikimine, endotel hücreleri ise anjiyogeneze başlarlar. Eş zamanlı olarak, nekrotik olmayan miyokard bölgesinde de hipertrofik bir yanıt oluşmuştur ve miyokard performansını etkilemektedir. 3. Geç remodeling (>21 gün): MMP ve TIMP ler haftalar ve aylar boyunca ESM sentez ve yıkımına devam ederek kronik remodeling sürecine katkıda bulunurlar. Sol ventrikül genişlemeye ve sol ventrikül fonksiyonları bozulmaya devam eder. (Vanhoutte D ve ark. dan adapte edilmiştir (86)) 30 Tablo 3: MI sorması MMP/TIMP seviyelerinin zamansal ve uzaysal dağılımı 2.4 KALP YETERSİZLİĞİ TEDAVİSİNDE YENİ HEDEFLER: MMP ve TIMPler Etkinliği kanıtlanmış ACE-İ, ARB ve beta blokerlere rağmen, kalp yetersizliği ilerleyebilmekte, bu da tedavide yeni strateji arayışlarını beraberinde getirmektedir. Bu yeni stratejilerden biri de MMP inhibisyonu olmuştur. Günümüz yetersizlik ilaçlarının MMP/TIMP dengesini değiştirebildiği bilinmektedir. Ancak MI sonrası kardiyak yeniden şekillenmenin önlenmesindeki asıl problem, spesifik zaman aralıklarında, spesifik MMP’lerin inhibe edilebilmesi gerekliliğidir. İlk kez, Rhode ve ark. in vivo MMP inhibisyonunun ilk 4 gün içinde sol ventrikül dilatasyonu ve disfonksiyonunu azalttığını göstermişlerdir (140). Bir başka deneyde, post-MI 5.günde verilen MMP inhibitörünün 2. haftadaki sol ventrikül dilatasyonunu azalttığı ve etkinin 2 ay boyunca devam ettiği, enfarkt alanının daha sınırlı kaldığı gösterilmiştir (141). Bu çalışmalar, MMP inhibisyonunun kalp yetersizliği gelişimini engelleyebileceğini göstermiştir. Ancak, tüm MMP’ lerin nonselektif inhibisyonu, MMP-1 inhibisyonunda olduğu gibi normal doku yenilenmesini bozup, kas-iskelet disfonksiyonu gibi istenmeyen etkilere neden olabilir. Bu nedenle selektif MMP inhibitörlerine gereksinim vardır. 31 İlk kez, Lindsey ve ark. MMP-1 inhibisyonu yapmadan, sol ventrikül yeniden şekillenmesini azaltabilen ve hatta enfarkt bölgesindeki subendokardiyal katmanın neovaskularizasyonunu artıran bir selektif MMP inhibitörü kullanmışlardır (142). Domuzlarda, MMP-1 ve MMP-7 seviyelerini etkilemeden MI sonrası remodeling azaltılabilmiştir. Ancak bu çalışmalarda, ilacın kullanıldığı gruba göre her iki tedavi grubu da ventrikül volümleri açısından avantaj sağlamış olsa da, pre-MI ve post-MI grupların atım hacmi, ejeksiyon fraksiyonu ve fibriler kollajen miktarlarında farklılıklar gözlenmiş, dolayısıyla inhibitör ajanın kullanılması için optimal bir zaman aralığı olduğu anlaşılmıştır (143). MI sonrası MMP inhibisyonunun güçlüğü, yaklaşık 25 ayrı tip MMP’nin, spesifik zaman aralıklarında, spesifik yerleşimlerde eksprese edilmeleri ve bunların doğru zamanda spesifik olarak inhibe edilmelerinin gerekliliğindedir. Daha ileri çalışmaların sonucunda geliştirilebilecek selektif MMP inhibitörlerinin, MI sonrası progresif kalp yetersizliğine giden sürece müdahalede etkili olacağı umulmaktadır. 32 GİRİŞ VE AMAÇ Miyokard enfarktüsü sonrası iskemik kardiyomiyopatinin gelişiminde, miyosit, ekstraselüler matriks ve nörohormonal faktörlerin kompleks ve dinamik bir etkileşimi ile gerçekleşen sol ventrikülün yeniden şekillenmesi (remodeling), önemli bir rol oynar. Miyokard enfarktüsü sonrası gelişen bu yeniden şekillenmenin hız ve boyutunun morbidite ve mortalitenin bağımsız prediktörleri olduğu gösterilmiştir (144). Ekstraselüler matriksteki değişimler bu süreçte önemli bir yer oluşturur. Ekstraselüler matriks ağındaki başkalaşım, yapısal destek ve bütünlüğün bozulmasının bir sonucu olarak, miyositlerin anormal stres ve gerilime maruz kalmasına sebep olur ve sol ventrikül geometrisi ile fonksiyonundaki bozulmaya katkı sağlar (145). Matriks metalloproteinazlar (MMP), ekstraselüler matriks yıkımından sorumlu ve 25 alt tipten oluşan, çinko bağımlı bir proteolitik enzim grubudur. Matriks metalloproteinazlar, fibriler proteinleri yıkarak ve bir takım biyolojik önemi olan molekülün aktivasyonunu sağlayarak, kalbin yeniden şekillenmesine katkıda bulunurlar (146, 147). Hayvan deneylerinde, miyokard enfarktüsü sonrası yeniden şekillenme ile olan ilişkileri ve ekspresyon ve aktivitelerinin modifikasyonunun yeniden şekillenme üzerine olan etkileri açık bir şekilde gösterilmiştir (148-152). Klinik çalışmalarda kalp yetersizliği hastalarında plazma MMP seviyelerinin, özellikle MMP-9 seviyesinin arttığı gösterilmiştir (118, 153, 154). Plazma seviyelerindeki bu artış, ekspresyonu artmış miyokardiyal enzim seviyelerinin dolaşıma yansıması, ya da kalbin yeniden şekillenmesine verilen sistemik yanıtla ilişkilendirilmiştir. Kandaki MMP seviyelerinin kalp yetersizliği progresyonu ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (155,156). Nötrofil kollajenaz veya kollajenaz-2 olarak ta bilinen MMP-8, ilk olarak nötrofillerde saptanmış, ancak daha sonra düz kas hücreleri, endotel hücreleri ve makrofajlarca da üretildiği anlaşılmıştır (157,158). MMP-8, akut enflamasyon bölgelerinde bulunur ve özellikle tip I kollajeni yıkarak ekstraselüler matriks yıkımına ve sol ventrikül yeniden şekillenmesine katkıda bulunur (159). Hayvan deneylerinde, MMP-8 ekspresyonunun miyokard enfarktüsü 33 sonrası erken dönemde değil, birinci haftadan itibaren artmaya başladığı ve 8 haftaya kadar olan geç remodeling döneminde de yüksek kaldığı gösterilmiştir (139). MMP-8 in daha çok kronik enflamatuar cevapla ilişkili olduğu düşünülmüştür (128). İnsanlarda ise, plazma seviyelerinin araştırıldığı çalışmalarda, MMP-8 plazma seviyelerinin miyokard enfarktüsü sonrası 1. ve 3. günlerde zirve yaptığı, ancak daha sonra gerileyerek 5.günden itibaren normal aralığa çekildiği gösterilmiştir (156). Konjestif kalp yetersizlikli hastalarla, sistolik fonksiyonları normal hastaların plazma MMP-8 seviyelerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada ise, MMP-8 seviyelerinin, yetersizlikli hastalarda daha düşük olduğu saptanmıştır (145). Çalışmamızın primer amacı miyokard enfarktüsü sonrası sistolik kalp yetersizliği gelişmiş ve gelişmemiş hastalarda, miyokard enfarktüsü sonrası geç dönem plazma metalloproteinaz-8 seviyelerinin karşılaştırılmasıdır. İkinci amacı ise plazma MMP-8 seviyelerinin ekokardiyografik sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri ve nükleer görüntüleme ile tespit edilen enfarkt alanı genişliği ile ilişkisinin incelenmesidir. METODOLOJİ Çalışma populasyonu Çalışmamıza Ekim 2008-Şubat 2009 tarihleri arasında Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nükleer Tıp Ünitesi’ne, geçirilmiş miyokard enfarktüsü öyküsü olan ve revaskularizasyon sonrası geç dönem değerlendirme amacıyla yönlendirilmiş ve sintigrafide enfarkt alanı saptanmış 79 hasta dahil edildi. Kontrol grubununa ise, kararlı angina nedeniyle başvurmuş ve koroner anjiyografisinde nonkritik lezyonlar saptanmış, ancak sintigrafik bulguları normal olan 32 hasta dahil edildi. MMP-8 seviyelerini etkileyebilecek olan aktif enfeksiyon, perifer arter hastalığı, aort anevrizması, kanser, kronik enflamatuar hastalık, karaciğer ve böbrek yetersizliği varlığı dışlama kriterleri olarak belirlendi. Kontrol edilmemiş hipertansiyonu olan (>140/90 mmHg) ya da ekokardiyografide sol ventrikül hipertrofisi saptanan hastalar (>1,2cm) da çalışma dışı bırakıldı. Enfarktlı hasta grubundan 13, kontrol grubundan ise 6 hasta bu dışlama kriterlerinin tespiti ile çalışmadan çıkarıldı. Sintigrafide enfarkt alanı saptanıp çalışmaya dahil edilen hastaların 34’ü (yaş, 59±11) ekokardiyografi ile sistolik kalp yetersizliği olan( EF<%40) iskemik kardiyomiyopatili grup ve 32 si (yaş,57±11) sistolik kalp yetersizliği olmayan ( EF>%40) grup olarak ikiye ayrıldı. 34 Yaş ve cinsiyet uyumlu 26 hasta ise (yaş, 57±8) kontrol grubunu oluşturdu. Çalışma protokolü lokal etik kurul tarafından onaylandı ve tüm hastalardan yazılı onam kağıdı alındı. Ekokardiyografi Ekokardiyografik incelemeler, iki ayrı hekim tarafından (A.E, F.K), 2,5-3,5 MHz phased-array transducer probe (GE Vingmed, Vivid 3) ile yapıldı. Ekokardiyogramlar sol lateral dekübitus pozisyonunda ve standart ekokardiyografik pencerelerden (parasternal uzun ve kısa eksen, apikal 2- ve 4-bosluk) alındı. 2-boyutlu ve M-mod ölçümler Amerikan Ekokardiyografi Cemiyeti kılavuzlarına göre yapıldı (160). Sol ventrikül diyastol-sonu volüme (EDV), sistol-sonu volüm (ESV) ve ejeksiyon fraksiyonu (EF) apikal 2- ve 4-boşluk görüntülerden ve modifiye simpson metodu ile ölçüldü. Sol atriyum hacmi (LAV) apikal 2ve 4-boşluk görüntülerden ‘biplane area length’ metodu ile hesaplandı. Mitral akım değerlendirmesi, apikal 4 boşluk pencerede yapıldı ve erken diyastolik velosite (E dalgası), geç diyastolik velosite (A dalgası) ile E dalgası deselerasyon zamanı (DT) kayıt edildi. Apikal beş boşluk görüntü ise IVRT ölçülürken kullanıldı. Pulse-wave doku doppler ile, apikal 4boşluk pencere kullanılarak, mitral anulusun septal ve lateral uçlarından erken (Em) ve geç (Am) diyastolik velosite ölçümleri yapıldı. Mitral E dalgasının septal ve lateral duvardan alınan Em dalgalarına oranı sırasıyla (E/E’sep) ve (E/E’lat) olarak ifade edildi. Nükleer görüntüleme Stres görüntüleri hedef kalp hızının %85 ine ulaşılan hastalarda 7-10 mCi technetium99m sestamibi enjeksiyonundan 45 dakika sonra alındı ve iskemi varlığı araştırıldı. Stres görüntülerinden sonra 3 saatlik istirahatin ardından rest gated single-photon emission computed tomographic (SPECT) görüntüleri, 20-30 mCi technetium-99m sestamibi enjeksiyonundan 60 dakika sonra alınmaya başladı. Görüntüler, hasta supin pozisyonda iken, düşük enerjili yüksek rezolüsyonlu kolimatör donanımlı bir gama kamera ile alındı. Miyokard perfüzyonunun kantitatif analizi ticari bir software kullanılarak yapıldı. 17 segmentin her birinin aktivitesi bu segmentteki piksel ortalamasının miyokarddaki en yüksek piksel aktivitesine oranı olarak ifade edildi. Kusurun tespiti için eşik aktivite değeri %60 olarak alındı. Bu değerin altında aktivite gösteren segmentlerin tüm miyokarda oranı yüzde enfarkt alanı olarak ifade edildi. Alınan görüntüler daha sonra off line olarak bağımsız iki nükleer tıp uzmanı tarafından değerlendirildi. (ŞÖ, NC) 35 Laboratuar analizleri Laboratuar analizleri, supin pozisyonda 15-20 dakikalık bir istirahat sonrasında alınan perifer venöz kan örneklerinden yapıldı. Hemogram ve BNP ölçümleri için kan örnekleri 30 dakika içinde biyokimya laboratuarına gönderildi ve aynı gün çalışıldı. MMP-8 için 5 ml kan heparinli tüpe alınarak 30 dakika içinde 2500 devirde 10 dakika santrifüje edildi. Ayrıştırılan plazma örnekleri eppendorf tüplere konularak -80 derecede muhafaza edildi. MMP-8 ölçümleri ticari bir ELISA kiti (R&D Systems Inc. Minneapolis, MN) kullanılarak yapıldı. İstatistiksel analiz Sürekli değişkenlerin dağılımlarının normal olup olmadığı Lilliefors ve KolmogorovSmirnov testleri ile değerlendirildi. Gruplar arasında ortalamaların karşılaştırılmasında dağılımın normal olmadığı ve varyansların eşit olmadığı sürekli değişkenler için KruskalWallis testi, bu testte istatistiksel olarak anlamlı fark varsa post hoc çoklu karşılaştırma yöntemi olarak ta Mann-Whitney U testi kullanıldı. Dağılımın normal, varyansların eşit olduğu sürekli değişken ortalamalarının karşılaştırılması için ise tek yönlü ANOVA ve post hoc çoklu karşılaştırma için de TukeyHSD yöntemi kullanıldı. Oranların karşılaştırılmasında ise kikare testi kullanıldı. MMP-8 seviyelerinin dikotom ve sürekli değişkenler ile olan bağıntısının analizinde, dağılımı normal olmadığından Spearman korelasyon analizi kullanıldı. MMP-8 seviyeleri ile ilişkisi saptanan sürekli ve kategorik değişkenler, kovaryans analizine alındı. Toplanan verilerin analizi istatistik programı (SPSS for Windows 13.0, SPSS Inc. Chicago) kullanılarak yapıldı. Değerlendirmelerde çift yönlü p değerleri dikkate alındı ve 0,05 in altındaki değerler istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. 36 BULGULAR Bazal Karakteristikler ve Ölçümler Çalışma populasyonu yaşları 46-70 arasında değişen 16 (%17) kadın ve 76 (%83) erkek hastadan oluşuyordu. Her üç gruptaki hastaların bazal demografik ve klinik özellikleri Tablo 1 de özetlenmiştir. Gruplar arasında yaş, cinsiyet, beden kitle endeksi, hipertansiyon ve sigara kullanımı açısından fark yoktu (p>0.05). Nükleer görüntüleme ile enfarkt alanı saptanmış grup 1 (EF<%40) ve grup 2 (EF>%40) de, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında CABG öyküsü, hiperlipidemi, kararlı angina, fonksiyonel kapasite ve medikasyon açısından anlamlı fark varken (p<0.05), aynı değişkenler açısından grup 1 ve grup 2 arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Fonksiyonel kapasitesi NYHA3-4 olanların, kararsız anginası olan ve spironolakton kullananların oranı iskemik kardiyomiyopatililerde (grup 1), grup 2 ve kontrole göre anlamlı olarak daha yüksekti. Diyabet varlığı açısından ise oran, sadece grup 1 de kontrole göre anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,03). Şekil-1: Gruplara göre ejeksiyon fraksiyonu değerleri 37 Tablo 1: Hastaların bazal demografik ve klinik özellikleri P değeri GRUP 1 GRUP 2 KONTROL EF<%40 EF>%40 (K) gr 1 vs K gr 1 vs N=34 N=32 N=26 gr 2 vs K gr 2 59±11 57±11 57±8 27(79,4) 30(93,8) 19(73,1) 28±5 27±3 27±4 7(20,6) 1(3,1) 0(0) 15(44,1) 9(28,1) 0(0) 11(32,4) 6(18,8) 2(7,7) 14(41,2) 14(43,8) 8(30,8) 23(67,6) 15(46,9) 3(11,5) 10(29,4) 18(56,3) 10(38,5) 10(29,4) 7(21,9) 0(0) 5(14,7) 0(0) 0(0) 21±2 19±3 ---------- 17(50) 15(46,9) 0 ARB n(%) 10(29,4) 6(18,8) 7(26,9) Statin n(%) 16(47,1) 22(68,8) 3(11,5) Digoksin n(%) 3(8,8) 1(3,1) 0(0) Nitrat n(%) 7(20,6) 3(9,4) 0(0) Spironolakton n(%) 14(41,2) 3(9,4) 0(0) Furosemid n(%) 12(35,3) 3(9,4) 0 Yaş (yıl) Erkek, n(%) BKI, (kg/m2) NYHA 3 veya 4, n(%) CABG öyküsü, n(%) Diyabetes Mellitus, n(%) Hipertansiyon, n(%) Hiperlipidemi, n(%) Sigara, n(%) Kararlı angina, n(%) Kararsız angina, n(%) Post-MI geçen süre (ay) 0.81 0.99 0.75 0.06 0.88 0.98 0.016* 1.00 <0.001* 0.003* 0.03* 0.27 0.43 0.42 0.001* 0.005* 0.58 0.20 0.003* 0.01* 0.002* 1.0 ---------- 0.81 0.15 0.76 0.06 0.11 0.27 1.00 0.13 0.05 0.58 0.05 0.84 Tedavi ACE inhibitörü n(%) <0.001* <0.001* >0,05 0.53 0.005* <0.001* 0.005* 1.00 0.016* 0.245 <0.001* 0.245 <0.001* 0.245 0.81 0.39 0.09 0.61 0.31 0.004 0.018 38 Hastaların bazal nükleer görüntüleme, ekokardiyografik ve hematolojik parametreleri Tablo 2 de özetlenmiştir. Grup 1, grup 2 ve kontrol grubundaki EF değerleri sırasıyla 32±7.4; 50.3±6.5 ve 67.1±4.7 idi ve her üç grup arasındaki farklar anlamlı idi (p<0,01). Sistol sonu volümler (96.4±35.2, 45.6±12.7, 28.5±8.1; p<0.05) ve duvar hareket skor endeksleri(1.7±0.2, 1.3±0.1, 1±0; p<0.01) her üç grupta anlamlı olarak birbirinden farklı iken, sol atriyal volüm endeksi [LAVI (43.3±15.3, 38.6±20, 23.9±6.9)] açısından fark sadece kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı kalmış, grup 1 ve grup 2 arasındaki fark istatistiksel anlamlılığa ulaşmamıştır. Diyastol sonu volümler [ EDV (139.9±39.5, 91.9±18, 75.8±19.7)] ve E/E’septal değerleri (18.4±13.2, 13±5.4, 9,8±2) sadece grup 1 de diğer gruplara göre anlamlı olarak daha yüksek saptanmıştır (p=0.001). Şekil 2: Sintigrafik enfarkt alanı yüzdelerinin gruplara göre dağılımı Gated SPECT görüntüleme ile hesaplanan yüzde enfarkt alanları iskemik kardiyomiyopati grubunda grup 2 ye göre anlamlı olarak daha yüksek iken (38.79±13.15 vs 18.28±10.92, p<0,001) iskemi varlığı açısından iki grup arasındaki fark anlamlı değildi. (12(%35,3) vs 7(%21,9), p=0.28) 39 Tablo 2. Hastaların bazal nükleer görüntüleme, ekokardiyografik ve hematolojik parametreleri grup 1 grup 2 EF<%40 EF>%40 N=34 N=32 kontrol P değeri gr 1 vs K gr 1 vs N=26 gr 2 vs K gr 2 18,28±10,92 0 <0.001* 12(%35,3) 7(%21,9) 0 <0.001* <0.001* <0.001* <0.001* 32±7,4 50,3±6,5 67,1±4,7 <0.001* EDV(ml) 139,9±39,5 91,9±18 75,8±19,7 ESV(ml) 96,4±35,2 45,6±12,7 28,5±8,1 1,7±0,2 1,3±0,1 1 43,3±15,3 38,6±20 23,9±6,9 E/A 1,2±0,6 1±0,4 1,1±0,3 DT 206±93 250±80 218±46 E/E’ septal 18,4±13,2 13±5,4 9,8±2 E/E’ lateral 11,1±5,8 8,6±3,9 7,2±2,1 <0.001* <0.001* <0.001* 0.08 <0.001* 0.024 <0.001* <0.001* <0.001* 0.002* 0.82 0.72 0.81 0.27 0.001* 0.34 0.002* 0.46 Hematolojik Parametreler Lökosit # (x1000/mm3) 8±1,7 8±1,9 6,9±1,2 Nötrofil # (x1000/mm3) 4,8±1,5 4,7±1,3 4,2±0,9 Nötrofil yüzdesi (%) 59,4±10 58,5±9,5 60±8,2 Lenfosit # (x1000/mm3) 2,4±1 2,4±0,8 2±0,7 Lenfosit yüzdesi(%) 28,9±8 29,8±7,8 29,6±7,5 Monosit # (x1000/mm3) 0,7±0,2 0,7±0,2 0,5±0,2 Monosit yüzdesi(%) 8,9±2,1 8,9±2,2 7,7±2,5 Hemoglobin (g/dl) 13,5±1,7 14±1,5 13,4±1,3 Hematokrit(%) 40,3±4,7 41,3±4,2 39,3±3,6 Trombosit#(x1000/mm3) 242,9±55 238,2±65 261±43 8,5±0,9 8,3±1 7,5±0,9 Nükleer görüntüleme parametreleri % ENFARKT ALANI 38,79±13,15 İSKEMİ VARLIĞI n(%) Ekokardiyografik parametreler LVEF(%) WMSI LAVI(ml/m2) Ort. PLT hacmi(MPV) 0.04* 0.04* 0.22 0.34 0.90 0.70 0.33 0.32 0.93 0.99 0.02* 0.02* 0.09 0.10 0.93 0.34 0.60 0.18 0.43 0.27 0.001* 0.007 0.28 <0.001* <0.001* <0.001* 0.45 0.33 0.06 0.04* 0.05 0.99 0.96 0.91 0.99 0.89 0.99 0.99 0.49 0.64 0.93 0.71 Sürekli değişkenler ort±SD, kategorik değişkenler sıklık( grup içi oran)[n(%)] olarak belirtilmiştir 40 İskemik kardiyomiyopati hastalarında plazma MMP-8 ve BNP seviyeleri ile gruplar arası değerlerin karşılaştırması Plazma MMP-8 seviyelerinin, gated SPECT ile enfarkt alanı saptanmış hastalardan oluşan grup 1 [3,37 (1,68-6,30)] ve grup 2 [4,87 (1,66-10,71)] nin her ikisinde de, kontrol grubuna [0,67 (0,34-2,47)] göre anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0.001). Sistolik fonksiyonları göreceli olarak korunmuş olan (EF>%40) hastaların oluşturduğu grup 2 ve iskemik kardiyomiyopatili (EF<%40) hastaların oluşturduğu grup 1 değerleri karşılaştırıldığında ise, plazma MMP-8 seviyelerinin sistolik fonksiyonları göreceli olarak korunmuşlarda daha yüksek olduğu, ancak farkın istatistiksel anlamlılığa ulaşmadığı saptandı (p=0.32) (Tablo-3). BNP median ve çeyrekler arası değerler üç grupta sırasıyla [247,5(80,5-815,5)]; [139,5(31,5-261,5)]; [31,5(26-61,5)] idi ve her üç grup arasında anlamlı farklılık vardı. (Tablo-3) Tablo-3: Plazma MMP-8 ve BNP seviyelerinin gruplar arasındaki karşılaştırması MMP-8 (ng/ml) grup 1 grup 2 Kontrol EF<%40 EF>%40 (K) gr 1 vs K gr 1 vs n=34 n=32 n=26 gr 2 vs K gr 2 3,37(1,68-6,30) 4,87(1,66-10,71) 0,67(0,34-2,47) P değeri <0.001 0.32 <0.001 BNP (pg/ml) <0.001 247,5(80,5-815,5) 139,5(31,5-261,5) 31,5(26-61,5) 0.016 <0.001 Değerler median( çeyrekler arası aralık) olarak belirtilmiştir. 41 Şekil-3 Grupların plazma MMP-8 seviyelerinin dağılımı (ng/ml) Plazma MMP-8 seviyelerinin klinik özellikler ve laboratuar verileri ile olan bağıntısı Plazma MMP-8 seviyelerinin klinik özellikler ve laboratuar verileri ile olan ilişkisi tablo-4 ve 5 te özetlenmiştir. Plazma MMP-8 seviyeleri ile gated SPECT analizde enfarkt varlığı arasında güçlü bir ilişki saptandı. Enfarkt saptanan hastalarda plazma MMP-8 seviyesi median ve çeyrekler arası aralık 3,88(1,70-7,61) iken, enfarkt saptanmayan hastalarda bu değerler 0,67(0,34-2,47) olarak bulundu(p<0.001). Enfarkt alanı yüzdesi ile MMP-8 seviyeleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı ancak zayıf bir pozitif korelasyon saptandı (rho=0.32, p=0.002). Gated SPECT analizde iskemi saptanan ve saptanmayan gruplar karşılaştırıldığında, MMP-8 seviyelerinin iskemi olan grupta daha yüksek olduğu tespit edildi (p=0.005). Yine, ejeksiyon farksiyonu ile zayıf negatif, (rho=-0.33, p=0.001), duvar hareket skor endeksi [WMSI] (rho=0.33, p=0,33) ve sistol sonu volüm [ESV] (rho=0.24, p=0.02) ile anlamlı ancak zayıf bir pozitif korelasyon saptandı. Diyastolik fonksiyon göstergeleri olan 42 LAVI (rho=0.2, p=0.05), E/E’sep (rho=0.23, p=0.025) ve IVRT (rho=0.22, p=0.03) ile ve BNP (rho=0.23, p=0.03) seviyeleri ile de istatistiksel olarak anlamlı gözüken ancak oldukça zayıf bağıntılar saptandı. Tablo-4: Plazma MMP-8 seviyelerinin dikotom değişkenlerle ilişkisi Dikotom değişkenler Cinsiyet Kadın Erkek Değerler P değeri Tüm Post MI 2,68(1,08-6,83) 2,93(0,89-6,41) 0.74 0.83 2,71(0,87-6,41) 3,54(2,04-7,97) 0.30 0.90 4,03(1,47-6,32) 2,30(0,73-6,48) 0.12 0.98 4,21(2,15-10,65) 2,29(0,84-6,05) 0.073 0.29 2,59(1,02-6,30) 3,03(0,79-6,41) 0.80 0.52 3,61(1,15-6,05) 1,81(0,67-6,45) 0.17 0.96 3,55(0,84-5,75) 2,59(1,02-8,47) 0.39 0.64 4,21(1,90-8,97) 2,56(0,79-5,93) 0.067 0.61 4,53(2,56-6,24) 2,62(0,89-6,41) 0.27 0.64 3,37(1,68-6,30) 1,81(0,63-6,45) 0.16 0.32 3,88(1,70-7,61) 0,67(0,34-2,47) <0.001* -------- 5,75(2,99-8,38) 2,19(0,75-5,75) 0.005* 0.08 Fonksiyonel kapasite NYHA 1 veya 2 NYHA 3 veya 4 CABG öyküsü Var Yok Diyabetes Mellitus Var Yok Hipertansiyon Var Yok Hiperlipidemi Var Yok Sigara Var Yok Kararlı angina Var Yok Kararsız angina Var Yok KMP Var Yok MPS de enfarkt Var Yok MPS de iskemi Var Yok 43 Plazma MMP-8 seviyelerinin üç hematolojik veri ile zayıf bir korelasyonu saptandı. Bunlar, lökosit sayısı (rho=0.24, p=0.02), monosit sayısı (rho=0.27, p=0.01) ve monosit yüzdesi (rho=0.20, p=0.04) idi. Kontrol grubunun da dahil olduğu populasyon içinde çıkan bu bağıntılar enfarktlı grup (n=66) içinde incelendiğinde anlamlılığını kaybetmiştir. Tüm populasyon için yapılan kovaryans analizi sonrası ise, plazma MMP-8 seviyelerini bağımsız olarak etkileyen tek faktörün sintigrafide enfarkt varlığı olduğu saptanmıştır ( F=6.108, p=0.016, R2= 0.14, %95CI=1.34-12.36). Tablo-5: Plazma MMP-8 seviyelerinin sürekli değişkenlerle ilişkisi Tüm populayon Post MI populasyon Sürekli Değişkenler rho p rho p Yüzde enfarkt alanı 0,32 0,002* -0,08 0,51 BNP 0,23 0,03* -0,24 0,85 LVEF(%) -0,33 0,001* 0,08 0,49 EDV(ml) 0,03 0,74 -0,18 0,14 ESV(ml) 0,24 0,02* -0,14 0,26 WMSI 0,33 0,001* -0,07 0,53 LAVI 0,20 0,05* -0,05 0,65 E/A -0,05 0,63 0,01 0,92 DT -0,054 0,61 -0,12 0,31 E/E’ septal 0,23 0,025* 0,05 0,69 IVRT 0,22 0,03* -0,02 0,83 Lökosit sayısı (x1000/mm3) 0,24 0,02* 0,09 0,44 3 0,11 0,28 0,01 0,88 -0,096 0,36 -0,06 0,62 Lenfosit sayısı (x1000/mm ) 0,183 0,08 0,15 0,22 Lenfosit yüzdesi(%) 0,041 0,69 0,10 0,39 Monosit sayısı (x1000/mm ) 0,27 0,01* 0,14 0,24 Monosit yüzdesi(%) 0,20 0,04* 0,10 0,41 Hemoglobin(g/dl) 0,16 0,13 0,11 0,37 Hematokrit(%) 0,19 0,06 0,11 0,37 Trombosit sayısı(PLT) (x1000/mm3) 0,04 0,68 0,16 0,19 Ortalama trombosit hacmi(MPV) 0,20 0,053 0,06 0,61 Ekokardiyografik parametreler Hematolojik Parametreler Nötrofil sayısı (x1000/mm ) Nötrofil yüzdesi (%) 3 3 44 TARTIŞMA Kardiyak yeniden şekillenmenin, kalp yetmezliği patofizyolojisindeki önemi bilinmektedir (144). Ekstraselüler matriksteki değişimler de, bu sürecin önemli bir parçasıdır. Son dönem kalp yetersizlikli hastalarda kollajen biyokimyasında ve ultrayapısındaki değişimler geçmiş çalışmalarla ortaya konmuştur (161,162). Kollajen yapı ve miktarındaki bu değişimlere sebep matriks metalloproteinazların neden olduğu yıkımdır (163). Konjestif kalp yetersizliği gelişimi ile MMP ler arasında belirgin bir sebep sonuç ilişkisi varlığı yapılmış hayvan deneyleri (164,165) ve ex vivo çalışmalarla (113,166,167) gösterilmiştir. Yapılan bu çalışmalar, kalp yetersizliği gelişmiş ya da gelişme riski olan hastalarda MMP seviyelerinin takibinin önemli olabileceği fikrini doğurmuştur. Ancak, tekrarlayan biyopsilerin pratik uygulanabilirliğinin olmayışı, bu monitorizasyonda plazma seviyelerinin kullanılıp kullanılamayacağını gündeme getirmiştir. Plazma MMP seviyelerinin miyokarddaki seviyeleri ne kadar temsil ettiği tartışmalıdır. Hatta miyokardiyal miktarı temsil etse de, miyokarddaki proteolitik aktiviteyi yansıtamayacağı açıktır ki, remodeling sürecinde esas önemli olan bu enzimatik aktivitedir. Ancak daha önce yayınlanmış çalışmalarda plazma MMP seviyelerinin ve değişimlerinin remodeling ile ilişkili çıkması, plazma seviyelerinin miyokardiyal seviye ve aktivite ile ilişkili olabileceği yorumunu beraberinde getirmiştir( 118, 145, 168). Kalp yetersizliği hastalarında plazma MMP seviyelerini yetmezlik gelişmemiş hastalardaki seviyelerle karşılaştıran çalışmalarda ağırlıklı olarak MMP-2 ve 9 çalışılmıştır. Ohtsuka ve ark. idiyopatik KMP hastalarında plazma MMP-1, MMP-9 ve TNF seviyelerini yüksek bulmuş, MMP-9 seviyelerinin TNF-α seviyeleri ile korele olduğu göstermişlerdir (169). Bir diğer çalışmada da, kalp yetersizlikli hastaların plazma MMP-2 ve 9 seviyelerinin normalden yüksek olduğu gösterilmiştir (170). Kalp yetersizliğinde plazma MMP-8 seviyelerinin de araştırıldığı ilk çalışma Wilson ve ark. tarafından yapılmış, iskemik ve noniskemik kalp yetersizliğinde kontrolle karşılaştırıldığında MMP-9 seviyelerinin artmış, MMP-8 seviyelerinin ise beklenmedik biçimde azalmış olduğu gözlenmiştir (145). MMP-8 seviyelerindeki bu düşüş, ilaç tedavisine bağlı immünmodülasyondaki ve ekspresyondaki değişimlere bağlanmıştır. Kalp yetersizlikli hastaları etiyolojiye göre ayırıp incelediklerinde ise, iskemik kalp yetersizliği olan hastalardaki seviyelerin noniskemik nedenlilerdekine göre istatistiksel anlamı olmasa da daha 45 yüksek olduğu izlenmiştir. Çalışmamızda, miyokard enfarktüsü öyküsü olan 66 hasta EF’si 40 ın altında olan iskemik KMP hastaları (34 hasta) ve KMP gelişmemiş post-MI hastalar olarak ikiye ayrıldığında, her iki grupta da plazma MMP-8 seviyeleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti. Post-MI iki grup birbiriyle kıyaslandığında ise, plazma MMP-8 seviyelerinin, sistolik fonksiyonları göreceli olarak korunmuş hastalarda, KMP’ lilere göre daha yüksek olduğu, ancak bunun istatistiksel anlamlılığının olmadığı görüldü. Sonucun Wilson ve ark nın çalışması ile çelişmesi, kontrol grubunun seçiminden ve örneklem büyüklüğündeki farklardan kaynaklanıyor olabilir. Wilson ve ark. nın çalışmasında kontrol grubu elektif CABG ye gidecek hastalardan seçilmiştir. Makalede, bu hastalardaki enfarkt ve iskemi varlığının objektif testlerle araştırılıp araştırılmadığı belirtilmemiştir. Kontrol grubunda olası sessiz iskemi ve enfarkt varlığı MMP-8 plazma seviyelerinin bu grupta da yüksek bulunmasına sebep olmuş olabilir. Çalışmamızda ise enfarkt varlığı nükleer görüntüleme ile ekarte edilmiş, sistolik fonksiyonları normal koroner arter hastaları kontrol grubuna alınmıştır. Akut miyokard enfarktüsü sonrası seri plazma MMP-2 ve MMP-9 ölçümlerinin sol ventrikül fonksiyonu ve remodeling ile ilişkisini inceleyen bir çalışmada, yüksek zirve MMP9 seviyelerinin takipte düşük EF ile; yüksek plato MMP-9 seviyelerinin ise göreceli olarak korunmuş sol ventrikül sistolik fonksiyonu ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (171). Bu çalışmada, Kelly ve ark. MMP-9 aktivitesinin mutlak büyüklüğünden ziyade temporal profilinin remodeling sürecinde daha önemli olabileceği sonucuna ulaşmışlardır. Webb ve ark. enfarktüs sonrası erken dönemde belirgin zirve yapan iki MMP tipinin MMP-8 ve MMP9 olduğunu göstermişlerdir (156). Daha önceki çalışmalarda, post-MI hastaların ve yetersizlik hastalarının uzun dönemde plazma MMP değerlerinin değişmediği göz önüne alındığında (145,156), çalışmamızda ölçümü alınmış plazma değerlerinin enfarktüs sonrası plato seviyeleri ile uyumlu olacağı düşünülebilir. Bu açıdan, EF’si göreceli olarak korunmuş enfarktüslü hastalarda MMP-8 seviyelerini KMP grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı olmasa da daha yüksek bulmamız, Kelly ve ark. nın çalışması ile uyum eğilimindedir. Çalışmamızda geç dönem ölçümlerine yansımış yüksek plato MMP-8 seviyeleri de, MMP-9 gibi miyokard enfarktüsü sonrası sistolik fonksiyonların göreceli olarak korunmuş olması ile ilişkili olabilir. Hayvan deneylerinde, MMP-8 ekspresyonunun miyokard enfarktüsü sonrası erken dönemde değil, birinci haftadan itibaren artmaya başladığı ve 8 haftaya kadar olan geç 46 remodeling döneminde de yüksek kaldığı gösterilmiştir (139). Miyokard enfarktüsü sonrası tiplerine göre MMP salınım dinamiklerini inceleyen ve takip süresi 180 gün olan bir klinik araştırmada ise, plazma MMP-2 seviyelerinin post-MI 1.gün düştüğü, 28.güne kadar normal aralıkta kalıp, 28.günden sonra artış gösterdiği bildirilmiştir. Aynı çalışmada, post-MI birinci gün yükselen iki tipin MMP-8 ve 9 olduğunu, MMP-9 seviyelerinin 28. günden sonra düşüşe geçtiğini ancak hiç normal aralığa gerilemediğini göstermişlerdir. MMP-8 seviyelerinin ise ilk günkü zirveden sonra 3. gün ikinci bir zirve daha yaptığını ancak daha sonra düşüşe geçerek 6 aylık takip boyunca normal aralıkta kaldığını göstermişlerdir. Bu çalışmada, MMP-9 seviyelerinde erken dönemde meydana gelen değişimin, 28.gün içinde end diyastolik volümdeki artışla ilişkili olduğu saptanmıştır (156). Çalışmamıza aldığımız post-MI hastalarda, MI sonrası geçen zaman grup 1 ve grup 2 de sırasıyla 21±2 ve 19±3 ay idi. Plazma MMP-8 seviyeleri her iki grupta da kontrolle karşılaştırıldığında yüksek bulunmuştur. Wilson ve ark çalışmasında da kalp yetersizlikli hastaların plazma MMP seviyelerinde 48 haftalık takip boyunca anlamlı bir değişiklik olmadığı izlenmiştir (145). O halde, MI sonrası erken dönemde normal aralığa gerilemiş olması gereken MMP-8 seviyelerinin, hastalarımızda 18.ayda halen yüksek olması iki varsayımla açıklanabilir. Birincisi, MI sonrası normale dönen plazma MMP-8 seviyeleri, uzun dönemde rekürren iskemi, enfarkt gibi araya giren faktörler nedeniyle, bazı hastalarda tekrar yükselişe geçmiş olabilir. Yine bu süreçte ilaç tedavisi ve tedaviye uyumdaki farklılıklar MMP aktivitesini ve remodeling sürecini etkiliyor olabilir. İkincisi, Webb ve ark. nın çalışmasında MI hastalarının revaskülarizasyon başarısı belirtilmemiştir. Günümüzde, kontrast ekokardiyografi ve kardiyak MRI ile revaskülarizasyon sonrası doku düzeyinde yetersiz reperfüzyon oranlarının %50’lere ulaştığı tespit edilmiştir. MI sonrası no reflow gelişen hastalarda MMP seviyeleri normale gerilemiyor, persiste eden yüksek MMP seviyeleri iskemik KMP gelişimini hızlandırıyor olabilir. Nitekim iskemi reperfüzyon hasarının MMP aktivitesini artırdığı daha önceki çalışmalarla gösterilmiştir (172-175). MI hastalarında reperfüzyon başarısının plazma MMP profili üzerinden remodeling ile ilişkisini inceleyecek bir çalışmaya ihtiyaç var gözükmektedir. Çalışmamızın bir diğer amacı, post-MI hastalarda plazma MMP-8 seviyelerinin klinik ve laboratuar verileri ile ilişkisini incelemekti. Enfarkt alanı geniş olan hastalarda daha yoğun bir remodeling süreci ve yüksek plazma MMP seviyeleri beklenebilirdi. Ya da tam aksine, canlı doku oranı göreceli olarak azalmış bu hastalarda MMP aktivitesi de azalmış olabilirdi. 47 Gated SPECT analizde saptanan enfarkt alanının genişliği ile plazma MMP-8 seviyeleri arasındaki ilişki incelendiğinde, plazma MMP-8 seviyeleri ile enfarkt alanı yüzdesi arasında istatistiksel olarak anlamlı ancak zayıf bir korelasyon olduğu görüldü. Ancak sadece post-MI hastalar içinde bir analiz yapıldığında, anlamlı bir ilişki saptanamamıştır. Yine, perienfarkt ya da remote iskemi varlığının miyokardda aktif kronik bir enflamasyona yol açacağı, bunun da plazma MMP-8 seviyelerinde bir artışa yol açabileceği düşünülebilirdi. Ancak yine genel populasyonda MMP-8 seviyeleri iskemi olan grupta anlamlı olarak yüksek çıksa da, sadece post-MI hastalar içinde yapılan analizde iskemi varlığı ve MMP-8 seviyeleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Nitekim, total hasta populasyonunda plazma MMP-8 seviyelerinin korelasyon analizinde ilişkili çıktığı tüm sayısal değişkenler ve gruplar arasında anlamlı fark bulunan kategorik değişkenler kovaryans analizine alındığında plazma MMP-8 seviyelerini belirleyen bağımsız tek faktörün enfarkt varlığı olduğu görülmüştür. Nötrofil kollajenaz veya kollajenaz-2 olarak ta bilinen MMP-8, ilk olarak nötrofillerde saptanmış, ancak daha sonra düz kas hücreleri, endotel hücreleri ve makrofajlarca da üretildiği anlaşılmıştır (157-158). MMP-8 in daha çok kronik enflamatuar cevapla ilişkili olduğu düşünülmüştür (128). Çalışmamızda, plazma MMP-8 seviyelerinin hemogram verileri ile ilişkisi incelendiğinde, mevcut bilgileri destekler bir sonuç elde edildi. Plazma MMP-8 seviyeleri, dolaşımdaki lökosit, monosit sayıları ve monosit yüzdesi ile ilişkili çıkmıştır. Ancak bağıntı katsayısı düşük kalmış ve kovaryans analizinde bu bağıntı önemini yitirmiştir. Plazma MMP-9 seviyelerinin sol ventrikül volüm ve ejeksiyon fraksiyonu ile olan ilişkisini inceleyen bir çalışmada, plazma MMP-9 seviyelerinin düşük EF ve yüksek sistol sonu volümlerle (ESV) ilişkili olduğu gösterilmiştir (177). Plazma MMP-8 seviyelerinin sistolik ve diyastolik fonksiyon parametreleri ile ilişkisini inceleyen bir çalışma ise yapılmamıştır. Çalışmamızda, tüm hasta populasyonu incelendiğinde, plazma MMP-8 seviyelerinin EF ile negatif, ESV ile pozitif anlamlı korelasyonunun yanı sıra E/E’sep ve LAVI gibi diyastolik fonksiyon parametreleri ile anlamlı ancak zayıf bağıntıları ortaya çıkmıştır. Fakat sadece post-MI grup içinde yapılan incelemede, bu bağıntılar anlamlılığını yitirmiştir. Bunun nedeni post-MI hastaların uzun süredir antiiskemik ve yetersizlik medikasyonlarına devam ediyor oluşu olabilir. ACE inhibitörleri ve ARB lerin remodeling üzerine olan olumlu etkilerinin bir kısmı MMP lerin miyokarddaki enzimatik aktivitesinin doğrudan inhibisyonu üzerinden gerçekleşmektedir (178-179). Plazma MMP seviyeleri sadece miktar olarak miyokarddaki seviyelerin sistemik dolaşıma yansımasıdır. Dolayısıyla, 48 miyokardiyal ve sistemik dolaşıma yansıyan seviyeler, miyokarddaki enzimatik aktivite ile ve ventrikülün etkilenme derecesi ile paralellik göstermeyebilir. Post-MI grupta MMP-8 seviyeleri ile sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonları arasında anlamlı bir korelasyon bulunmamasının nedeni bu olabilir. Çalışmanın kısıtlılıkları Çalışmada, plazma MMP-8 seviyelerinde yükselmeye neden olabilecek diğer faktörler dışlama kriterleri ile ekarte edilmeye çalışılmış olsa da, tanısı konulmamış kronik enflamatuar hastalıklar gibi bazı faktörler yine de araya girmiş olabilir. Dahası, her ne kadar literatürdeki çalışmalar referans alınarak, plazma MMP seviyelerinin miyokarddaki miktarların yansıması olduğu kabul edilmiş olsa da, plazma seviyelerinin miyokardiyal bölgesel dağılım ve enzimatik aktivite ile ilişkili olmayacağı aşikardır. Çalışmamızda, hastaların post MI erken dönem plazma MMP seviyeleri ölçülmediğinden ve bir takip çalışması olmadığından, zaman içindeki birey içi plazma seviye değişimleri ve bunların sol ventrikül üzerine olan etkileri incelenememiştir. Yine aynı sebepten, kalp yetersizliği tedavisinin MMP seviyeleri üzerine etkisi net olarak değerlendirilememiştir. Tek bir MMP tipinin incelenmiş olması ve MMP seviyeleri ile etkileşimde olabilecek doku metalloproteinaz inhibitörleri, enflamatuar mediyatörler, sitokin, kemokin ve anjiyojenik faktörlerin çalışmada kullanılmamış olması da önemli bir kısıtlılıktır. SONUÇ Miyokard enfarktüsü sonrası ne kadar zaman geçtiğine ve remodelingin hangi evrede olduğuna bağlı olmaksızın, iskemik kardiyomiyopati gelişsin ya da gelişmesin, plazma MMP8 seviyeleri yüksek seyretmeye devam etmektedir. MMP-8 de, MMP-9 gibi uzun dönemde kardiyak yeniden şekillenme ve kalp yetersizliği gelişiminde önemli bir role sahip olabilir. Miyokard enfarktüsü sonrası MMP-8 ve diğer MMP lerin plazma seviyelerinin seri takibinin kardiyak yeniden şekillenme ve kalp yetersizliği gelişimi açısından prognostik öneme sahip olup olmadığını ve miyokardiyal proteolitik aktivite ile ne derece ilişkili olduğunu araştıracak çalışmalara ihtiyaç var gözükmektedir. 49 REFERANSLAR 1- ESC Guidelines for the diagnosis and treatment of acute and chronic heart failure 2008: the Task Force for the Diagnosis and Treatment of Acute and Chronic Heart Failure 2008 of the European Society of Cardiology. Developed in collaboration with the Heart Failure Association of the ESC (HFA) and endorsed by the European Society of Intensive Care Medicine (ESICM). Task Force for Diagnosis and Treatment of Acute and Chronic Heart Failure 2008 of European Society of Cardiology, Dickstein K, Cohen-Solal A, Filippatos G, et.al Eur Heart J. 2008 Oct;29(19):2388-442. Epub 2008 Sep 17. 2- Lloyd-Jones, DM, Larson, MG, Leip, EP et al. Framingham Heart Study. Lifetime risk for developing congestive heart failure: the Framingham Heart Study. Circulation 2002; 106: 3068–3072. 3- Bleumink GS, Knetsch AM, Sturkenboom MC et al. Quantifying the heart failure epidemic: prevalence, incidence rate, lifetime risk and prognosis of heart failure. The Rotterdam Study. Eur Heart J 2004; 25: 1614–1619. 4-. Ho KK, Pinsky JL, Kannel WB et al. The epidemiology of heart failure: the Framingham Study. J Am Coll Cardiol 1993; 22: 6A–13A. 5- Roger VL, Weston SA, Redfield MM et al. Trends in heart failure incidence and survival in a community-based population. JAMA 2004; 292: 344–350. 6- Cowie MR, Wood DA, Coats AJ et al. Survival of patients with a new diagnosis of heart failure: a population based study. Heart 2000; 83: 505–510. 7- Stewart S, MacIntyre K, Capewell S, et al. Heart failure and the aging population: an increasing burden in the 21st century? Heart 2003; 89: 49–53 8- Camici, PG. Hibernation and heart failure. Heart 2004; 90: 141–143 9- Mann DL. Pathophysiology of heart failure. In: Zipes DP, Libby P, Bonow R, Braunwald E (eds): Braunwald’s Heart Disease. A textbook of cardiovascular medicine. Philadelphia, Elsevier Saunders, 2008, p 541-561 10- Chidsey C, Braunwald E, Morrow AG, et al.. Myocardial norepinephrine concentrations in man. N Engl J Med 1963;269: 653–8 11- Francis GS, Benedict C, Johnstone DE, et al. Comparison of neuroendocrine activation in patients with left ventricular dysfunction with and without congestive heart failure. Circulation 1990;82: 1724–9. 12- Levine B, Kalman J, Mayer L, et al. Elevated circulating levels of tumor necrosis factor in severe heart failure. N Engl J Med 1990;323:236–41 13- Reiss K, Capasso JM, Huang HE, et al. ANG II receptors, c-myc and c-jun in myocytes after myocardial infarction and ventricular failure. Am J Physiol 1993;264:H760–9 50 14- Sadoshima J, Izumo S. Molecular characterization of angiotensinII-induced hypertrophy of cardiac myocytes and hyperplasia ofcardiac fibroblasts. Critical role of the AT1 receptor subtype. CircRes 1993;73:413–23. 15- Everett AD, Tufro-McReddie A, Fisher A, et al. Angiotensinreceptor regulates cardiac hypertrophy and transforming growthfactor-beta 1 expression. Hypertension 1994;23:587–92. 16- Sadoshima J, Xu Y, Slayter HS, et al. Autocrine release of angiotensin II mediates stretchinduced hypertrophy of cardiac myocytes in vivo. Cell 1993;75:977– 84. 17- Weber KT. Aldosterone in congestive heart failure. N Engl J Med. 2001 Dec 6;345(23):1689-97. 18- Burnett JC Jr, Costello-Boerrigter L, Boerriger G: Alterations in the kidney in heart failure: The cardiorenal axis in the regulation of sodium homeostasis.In Mann DL(ed):Heart Failure:A Companion to Braunwald’s Heart Disease. Philadelphia, Saunders, 2003, pp 279289 19- Serneri GG, Cecioni I, Vanni S, et al. Selective upregulation of cardiac endothelin system in patients with ischemic but not idiopathic dilated cardiomyopathy: endothelin-1 system in the human failing heart.Circ Res. 2000 Mar 3;86(4):377-85. 20- Fraccarollo D, Hu K, Galuppo P, et al. Chronic endothelin receptor blockade attenuates progressive ventricular dilation and improves cardiac function in rats with myocardial infarction: possible involvement of myocardial endothelin system in ventricular remodeling. Circulation. 1997 Dec 2;96(11):3963-73 21- Podesser BK, Siwik DA, Eberli FR, et al. ET(A)-receptor blockade prevents matrix metalloproteinase activation late postmyocardial infarction in the rat. Am J Physiol Heart Circ Physiol. 2001;280(3):H984-91 22- Janczewski AM, Kadokami T, Lemster B, et al. Morphological and functional changes in cardiac myocytes isolated from mice overexpressing TNF α. 1: Am J Physiol Heart Circ Physiol. 2003;284(3):H960-9 23- Thaik CM, Calderone A, Takahashi N, et al. Interleukin-1 beta modulates the growth and phenotype of neonatal rat cardiac myocytes. J Clin Invest. 1995;96(2):1093-9. 24- Krown KA, Page MT, Nguyen C, et al. Tumor necrosis factor alpha-induced apoptosis in cardiac myocytes. Involvement of the sphingolipid signaling cascade in cardiac cell death. J Clin Invest. 1996 15;98(12):2854-65 25- Hare JM, Colucci WS. Role of nitric oxide in the regulation of myocardial function. Prog Cardiovasc Dis. 1995;38(2):155-66. 26- Hare JM, Loh E, Creager MA, et al. Nitric oxide inhibits the positive inotropic response to beta-adrenergic stimulation in humans with left ventricular dysfunction. Circulation. 1995 15;92(8):2198-203. 51 27- Funakoshi H, Kubota T, Kawamura N, et al. Disruption of inducible nitric oxide synthase improves beta-adrenergic inotropic responsiveness but not the survival of mice with cytokineinduced cardiomyopathy. Circ Res. 2002 17;90(9):959-65. 28- Opie LH, Commerford PJ, Gersh BJ, et al. Controversies in ventricular remodelling. Lancet 2006; 367:356. 29- Hill JA, Olson EN. Cardiac plasticity. N Engl J Med 2008; 358:1370. 30- Ganau A, Devereux RB, Roman MJ, et al. Patterns of left ventricular hypertrophy and geometric remodeling in essential hypertension. J Am Coll Cardiol 1992; 19:1550. 31- Greenberg B, Quinones MA, Koilpillai C, et al. Effects of long-term enalapril therapy on cardiac structure and function in patients with left ventricular dysfunction. Results of the SOLVD echocardiography substudy. Circulation 1995; 91:2573. 32- Doughty RN, Whalley GA, Gamble G, et al. Left ventricular remodeling with carvedilol in patients with congestive heart failure due to ischemic heart disease. J Am Coll Cardiol 1997; 29:1060. 33- Groenning BA, Nilsson JC, Sondergaard L, et al. Antimodeling effects on the left ventricle during betablockade with metoprolol in the treatment of chronic heart failure. J Am Coll Cardiol 2000; 36:2072. 34- Birks EJ, Tansley PD, Hardy J, et al. Left ventricular asist device and drug therapy for the reversal of heart failure. N Engl J Med 2006; 355:1873. 35- Lejemtel TH, Sonnenblick EH, Frishman WH. Diagnosis and management of heart failure. In: Fuster V, Alexander RW, O’Rourke RA(eds): The Heart McGraw-Hill, 2004, pp 723-763 36- Cohen MV, Yang XM, Neumann T, et al. Favorable remodeling enhances recovery of regional myocardial function in the weeks after infarction in ischemically preconditioned hearts. Circulation 2000; 102:579. 37- Mitchell GF, Lamas GA, Vaughan DE, et al. Left ventricular remodeling in the year after first anterior myocardial infarction: a quantitative analysis of contractile segment lengths and ventricular shape. J Am Coll Cardiol 1992; 19:1136. 38- Aoyagi T, Fujii AM, Flanagan MF, et al. Transition from compensated hypertrophy to intrinsic myocardial dysfunction during development of left ventricular pressure-overload hypertrophy in conscious sheep. Systolic dysfunction precedes diastolic dysfunction. Circulation. 1993;88(5 Pt 1):2415-25. 39- Palmon LC, Reichek N, Yeon SB, et al. Intramural myocardial shortening in hypertensive left ventricular hypertrophy with normal pump function. Circulation. 1994;89(1):122-31. 40- Maytin M, Colucci WS. Molecular and cellular mechanisms of myocardial remodeling. J Nucl Cardiol. 2002;9(3):319-27 52 41- Dorn GW 2nd, Mann DL. Signaling pathways involved in left ventricular remodeling: summation. J Card Fail. 2002;8(6 Suppl):S387-8. 42- Hunter JJ, Chien KR. Signaling pathways for cardiac hypertrophy and failure. N Engl J Med. 1999 21;341(17):1276-83. 43- Fiers W, Beyaert R, Declercq W, et al. More than one way to die: apoptosis, necrosis and reactive oxygen damage. Oncogene 1999;18:7719–7730). 44- Zoratti M, Szabo I. The mitochondrial permeability transition. Biochim Biophys Acta 1995;1241:139–176. 45- Halestrap AP, McStay GP, Clarke SJ. The permeability transition pore complex: another view. Biochimie 2002;84:153–166. 46- Crompton M. On the involvement of mitochondrial intermembrane junctional complexes in apoptosis. Curr Med Chem 2003;10:1473–1484. 47- Tsujimoto Y, Nakagawa T, Shimizu S. Mitochondrial membrane permeability transition and cell death. Biochim Biophys Acta 2006;1757:1297–1300. 48- Leung AW, Halestrap AP. Recent progress in elucidating the molecular mechanism of the mitochondrial permeability transition pore. Biochim Biophys Acta 2008;1777:946–952 49- Communal C, Singh K, Pimentel DR, et al. Norepinephrine stimulates apoptosis in adult rat ventricular myocytes by activation of the beta-adrenergic pathway. Circulation. 1998 29;98(13):1329-34.), 50- Leri A, Claudio PP, Li Q, et al. Stretch-mediated release of angiotensin II induces myocyte apoptosis by activating p53 that enhances the local renin-angiotensin system and decreases the Bcl-2-to-Bax protein ratio in the cell.J Clin Invest. 1998 1;101(7):1326-42. 51- Reiss, K, Capasso, JM, Huang, HE, et al. ANG II receptors, cmyc, and c-jun in myocytes after myocardial infarction and ventricular failure. Am J Physiol 1993; 264:H760., 52- Remondino A, Kwon SH, Communal C, et al. Beta-adrenergic receptor-stimulated apoptosis in cardiac myocytes is mediated by reactive oxygen species/c-Jun NH2-terminal kinase-dependent activation of the mitochondrial pathway. Circ Res. 2003 7;92(2):136-8.), 53- Ing DJ, Zang J, Dzau VJ, et al. Modulation of cytokine-induced cardiac myocyte apoptosis by nitric oxide, Bak, and Bcl-x. Circ Res. 1999 8-22;84(1):21-33) 54- Marsden VS, O’Connor L, O’Reilly LA, et al. Apoptosis initiated by Bcl-2-regulated caspase activation independently of the cytochrome c/Apaf-1/caspase-9 apoptosome. Nature 2002;419:634–637). 55- Ashkenazi A, Dixit VM. Death receptors: signaling and modulation. Science 1998;281:1305–1308 53 56- Chinnaiyan AM, O’Rourke K, Tewari M, et al. FADD, a novel death domain-containing protein, interacts with the death domain of Fas and initiates apoptosis. Cell 1995;81:505– 512.). 57- Flesch M, Schwinger RH, Schnabel P, et al. Sarcoplasmic reticulum Ca2+ATPase and phospholamban mRNA and protein levels in end-stage heart failure due to ischemic or dilated cardiomyopathy.J Mol Med. 1996;74(6):321-32. 58- Hobai IA, O'Rourke B. Decreased sarcoplasmic reticulum calcium content is responsible for defective excitation-contraction coupling in canine heart failure. Circulation. 2001 20;103(11):1577-84. 59- Reiken S, Wehrens XH, Vest JA, et.al: Beta blockers restore calcium release channel function and improve cardiac muscle performance in human heart failure. Circulation 107:2459,2003 60- Studer R, Reinecke H, Bilger J, et al. Gene expression of the cardiac Na(+)-Ca2+ exchanger in end-stage human heart failure. Circ Res. 1994;75(3):443-53. 61- Brillantes AM, Allen P, Takahashi T, et al. Differences in cardiac calcium release channel (ryanodine receptor) expression in myocardium from patients with end-stage heart failure caused by ischemic versus dilated cardiomyopathy Circ Res. 1992;71(1):18-26.) 62- Chen X, Piacentino V 3rd, Furukawa S, et al. L-type Ca2+ channel density and regulation are altered in failing human ventricular myocytes and recover after support with mechanical assist devices Circ Res. 2002 20;91(6):517-24.) 63- Abraham WT, Gilbert EM, Lowes BD, et al. Coordinate changes in Myosin heavy chain isoform gene expression are selectively associated with alterations in dilated cardiomyopathy phenotype. Mol Med. 2002;8(11):750-60 64- Nakao K, Minobe W, Roden R, et al. Myosin heavy chain gene expression in human heart failure. J Clin Invest. 1997 1;100(9):2362-70 65- Lowes BD, Minobe W, Abraham WT, et al. Changes in gene expression in the intact human heart. Downregulation of alpha-myosin heavy chain in hypertrophied, failing ventricular myocardium. J Clin Invest. 1997 1;100(9):2315-24. 66- Lowes BD, Gilbert EM, Abraham WT et al: Myocardial gene expression in dilated cardiomyopathy treated with beta blocking agents. N Eng J Med 346:1357, 2002 67- Nassar R, Malouf NN, Mao L, et al: cTnT1, a cardiac troponin T isoform, decreases myofilament tension and affects the left ventricular pressure waveform. Am J Physiol Heart Circ Physiol 288:H1147, 2005 68- Vatta M, Stetson SJ, Perez-Verdia A, et.al: Molecular remodeling of dystrophin in patients with end stage cardiomyopathies and reversal in patients on assistance device therapy. Lancet 359:936, 2002 54 69- Burlew BS, Weber KT. Connective tissue and the heart. Functional significance and regulatory mechanisms. Cardiol Clin. 2000;18(3):435-42. 70- Miner EC, Miller WL. A look between the cardiomyocytes: the extracellular matrix in heart failure. Mayo Clin Proc. 2006;81(1):71-6. 71- Dell’Italia LJ, Meng QC, Balcells E, et al.. Compartmentalization of angiotensin II generation in the dog heart. Evidence for independent mechanisms in intravascular and interstitial spaces. J Clin Invest 100: 253–258, 1997. 72- Ergul A, Walker CA, Goldberg A et al. ET-1 in the myocardial interstitium: relation to myocyte ECE activity and expression. Am J Physiol Heart Circ Physiol 278: H2050–H2056, 2000. 73- Cucoranu I, Clempus R, Dikalova A, et al. NAD(P)H oxidase 4 mediates transforming growth factor-beta1-induced differentiation of cardiac fibroblasts into myofibroblasts. Circ Res 97: 900–907, 2005. 74- Chen MM, Lam A, Abraham JA, et al. CTGF expression is induced by TGF-beta in cardiac fibroblasts and cardiac myocytes: a potential role in heart fibrosis. J Mol Cell Cardiol 32: 1805–1819, 2000. 75- Lee AA, Delhaas T, McCulloch AD, et al. Differential responses of adult cardiac fibroblasts to in vitro biaxial strain patterns. J Mol Cell Cardiol 31: 1833–1843, 1999 76- Ortega N, Behonick D, Stickens D, et al. How proteases regulate bone morphogenesis. Ann NY Acad Sci 995: 109–116, 2003. 77- Parks WC. Matrix metalloproteinases in repair. Wound Repair Regen 7: 423–432, 1999 78- Nardo LG, Nikas G, Makrigiannakis A. Molecules in blastocyst implantation. Role of matrix metalloproteinases, cytokines and growth factors. J Reprod Med 48: 137-147, 2003. 79- Visse R, Nagase H. Matrix metalloproteinases and tissue inhibitors of metalloproteinases: structure, function, and biochemistry. Circ Res. 2003 2;92(8):827-39 80- Nagase H, Woessner J.F. Matrix metalloproteinases. J Biol Chem (1999) 274:21491– 21494 81- Nagase H, Visse R, Murphy G. Structure and function of matrix metalloproteinases and TIMPs. Cardiovasc Res. 2006 15;69(3):562-73. 82- Spinale FG. Myocardial matrix remodeling and the matrix metalloproteinases: influence on cardiac form and function.Physiol Rev. 2007 Oct;87(4):1285-342 83- Van Wart HE, Birkedal-Hansen H. The cysteine switch: a principle of regulation of metalloproteinase activity with potential applicability to the entire matrix metalloproteinase gene family. Proc Natl Acad Sci U S A. 1990;87(14):5578-82. 55 84- Sato H, Takino T, Okada Y, et al. A matrix metalloproteinase expressed on the surface of invasive tumour cells. Nature 370: 61–65, 1994. 85- Strickland D.K., Ashcom J.D., Williams S., et al. Sequence identity between the alpha 2macroglobulin receptor and low density lipoprotein receptor-related protein suggests that this molecule is a multifunctional receptor. J Biol Chem (1990) 265:17401–17404 86- Vanhoutte D, Schellings M, Pinto Y, et al. Relevance of matrix metalloproteinases and their inhibitors after myocardial infarction: a temporal and spatial window. Cardiovasc Res. 2006 Feb 15;69(3):604-13. 87- Lambert E, Dassé E, Haye B, et al. TIMPs as multifacial proteins. Crit Rev Oncol Hematol. 2004;49(3):187-98 88- Schellings MW, Pinto YM, Heymans S. Matricellular proteins in the heart: possible role during stress and remodeling. Cardiovasc Res. 2004 1;64(1):24-31. 89- Xie Z, Singh M, Siwik DA, et al. Osteopontin inhibits interleukin-1beta-stimulated increases in matrix metalloproteinase activity in adult rat cardiac fibroblasts: role of protein kinase C-zeta.J Biol Chem. 2003 5;278(49):48546-52) 90- Philip S, Kundu GC. Osteopontin induces nuclear factor kappa B-mediated promatrix metalloproteinase-2 activation through I kappa B alpha /IKK signaling pathways, and curcumin (diferulolylmethane) down-regulates these pathways. J Biol Chem. 2003 18;278(16):14487-97.) 91- Yang Z, Strickland DK, Bornstein P. Extracellular matrix metalloproteinase 2 levels are regulated by the low density lipoprotein-related scavenger receptor and thrombospondin 2. J Biol Chem. 2001 16;276(11):8403-8.) 92- Yang Z, Kyriakides TR, Bornstein P. Matricellular proteins as modulators of cell-matrix interactions: adhesive defect in thrombospondin 2-null fibroblasts is a consequence of increased levels of matrix metalloproteinase-2. Mol Biol Cell. 2000;11(10):3353-64. 93- Deschamps AM, Spinale FG. Matrix modulation and heart failure: new concepts question old beliefs. Curr Opin Cardiol. 2005;20(3):211-6 94- Suzuki K, Enghild JJ, Morodomi T, et al. Mechanisms of activation of tissue procollagenase by matrix metalloproteinase 3 (stromelysin). Biochemistry 29: 10261–10270, 1990. 95- Knauper V, Murphy G. Membrane-type matrix metalloproteinases and cell surfaceassociated activation cascades for matrix metalloproteinases. Matrix Metalloproteinases 199– 218, 1998 96- Gearing AJ, Beckett P, Christodoulou M, et al. Matrix metalloproteinases and processing of pro-TNFalpha. J Leukoc Biol 57: 774–777, 1995.), 56 97- Williams LM, Gibbons DL, Gearing A, et al. Paradoxical effects of a synthetic metalloproteinase inhibitor that blocks both p55 and p75 TNF receptor shedding and TNF alpha processing in RA synovial membrane cell cultures. J Clin Invest 97: 2833–2841, 1996.) 98- Deschamps AM, Spinale FG. Pathways of matrix metalloproteinase induction in heart failure: bioactive molecules and transcriptional regulation. Cardiovasc Res. 2006 Feb 15;69(3):666-76 99- Lu L, Quinn MT, Sun Y. Oxidative stress in the infarcted heart: role of de novo angiotensin II production. Biochem Biophys Res Commun 2004;325:943–951). 100- Coker ML, Jolly JR, Joffs C, et al. Matrix metalloproteinase expression and activity in isolated myocytes after neurohormonal stimulation. Am J Physiol Heart Circ Physiol 281: H543–H551, 2001. 101- Rouet-Benzineb P, Gontero B, Dreyfus P, et al. Angiotensin II induces nuclear factorkappa B activation in cultured neonatal rat cardiomyocytes through protein kinase C signaling pathway. J Mol Cell Cardiol 32: 1767–1778, 2000. 102- Cleutjens JPM, Kandala JC, Guarda E, et al. Regulation of collagen degradation in the rat myocardium after infarction. J Mol Cell Cardiol 1995;27:1281–1292. 103- Suzuki G, Morita H, Mishima T, et al. Effects of long-term monotherapy with eplerenone, a novel aldosterone blocker, on progression of left ventricular dysfunction and remodeling in dogs with heart failure. Circulation 2002;106:2967–72. 104- Rude MK, Duhaney TA, Kuster GM, et al. Aldosterone stimulates matrix metalloproteinases and reactive oxygen species in adult rat ventricular cardiomyocytes. Hypertension 2005. 105- Schroen DJ, Chen JD, Vincenti MP. The nuclear receptor corepressor SMRT inhibits interstitial collagenase (MMP-1) transcription through an HRE-independent mechanism. Biochem Biophys Res Commun 237: 52–58, 1997 106- Naito S, Shimizu S, Matsuu M et al. Ets-1 upregulates matrix metalloproteinase- 1 expression through extracellular matrix adhesion in vascular endothelial cells. Biochem Biophys Res Commun 291: 130–138, 2002. 107- Senzaki H, Paolocci N, Gluzband YA, et al. Beta-blockade prevents sustained metalloproteinase activation and diastolic stiffening induced by angiotensin II combined with evolving cardiac dysfunction. Circ Res 86: 807–815, 2000. 108- Siwik DA, Chang DL, Colucci WS. Interleukin-1beta and tumor necrosis factor-alpha decrease collagen synthesis and increase matrix metalloproteinase activity in cardiac fibroblasts in vitro. Circ Res 86: 1259–1265, 2000. 109- Xie Z, Singh M, Singh K. Differential regulation of matrix metalloproteinase- 2 and -9 expression and activity in adult rat cardiac fibroblasts in response to interleukin-1beta. J Biol Chem 279: 39513–39519, 2004. 57 110- Kida Y, Kobayashi M, Suzuki T, et al. Interleukin-1 stimulates cytokines, prostaglandin E2 and matrix metalloproteinase-1 production via activation of MAPK/AP-1 and NF-kappaB in human gingival fibroblasts. Cytokine 29: 159–168, 2005 111- Hall MC, Young DA, Waters JG, et al. The comparative role of activator protein 1 and Smad factors in the regulation of Timp-1 and MMP-1 gene expression by transforming growth factor-beta 1. J Biol Chem 278: 10304–10313, 2003. 112- Uria JA, Jimenez MG, Balbin M, et al. Differential effects of transforming growth factor-beta on the expression of collagenase-1 and collagenase-3 in human fibroblasts. J Biol Chem 273: 9769–9777, 1998. 113- Spinale FG, Coker ML, Heung LJ, et al. A matrix metalloproteinase induction/activation system exists in the human left ventricular myocardium and is upregulated in heart failure. Circulation 102: 1944–1949, 2000. 114- Schmidt R, Bultmann A, Ungerer M, et al. Extracellular matrix metalloproteinase inducer regulates matrix metalloproteinase activity in cardiovascular cells: implications in acute myocardial infarction. Circulation 113: 834–841, 2006. 115- Kabe Y, Ando K, Hirao S, et al. Redox regulation of NF-kappaB activation: distinct redox regulation between the cytoplasm and the nucleus. Antioxid Redox Signal 2005;7:395– 403) 116- Schoonbroodt S, Piette J. Oxidative stress interference with the nuclear factor-kappa B activation pathways. Biochem Pharmacol 2000;15:1075–1083 117- Siwik DA, Colucci WS. Regulation of matrix metalloproteinases by cytokines and reactive oxygen/nitrogen species in the myocardium. Heart Failure Rev 9: 43–51, 2004. 118- Joffs C, Gunasinghe HR, Multani MM, et al. Cardiopulmonary bypass induces the synthesis and release of matrix metalloproteinases. Ann Thorac Surg 71: 1518–1523, 2001. 119- Siwik DA, Pagano PJ, Colucci WS. Oxidative stress regulates collagen synthesis and matrix metalloproteinase activity in cardiac fibroblasts. Am J Physiol Cell Physiol 280: C53– C60, 2001. 120- Belkhiri A, Richards C, Whaley M, et al. Increased expression of activated matrix metalloproteinase-2 by human endothelial cells after sublethal H2O2 exposure. Lab Invest 77: 533–539, 1997 121- Zaragoza C, Soria E, Lopez E, et al. Activation of the mitogen activated protein kinase extracellular signal-regulated kinase 1 and 2 by the nitric oxide-cGMP-cGMP-dependent protein kinase axis regulates the expression of matrix metalloproteinase 13 in vascular endothelial cells. Mol Pharmacol 62: 927–935, 2002. 122- Deschner J, Rath-Deschner B, Agarwal S. Regulation of matrix metalloproteinase expression by dynamic tensile strain in rat fibrochondrocytes. Osteoarthritis Cartilage 14: 264–272, 2006. 58 123- O’Callaghan CJ, Williams B. Mechanical strain-induced extracellularmatrix production by human vascular smooth muscle cells: role of TGF-beta(1). Hypertension 36: 319–324, 2000. 124- Von Offenberg Sweeney N, Cummins PM, Birney YA et al. Cyclic strain-mediated regulation of endothelial matrix metalloproteinase-2 expression and activity. Cardiovasc Res 63: 625–634, 2004. 125- Fu X, Kassim SY, Parks WC, et al. Hypochlorous acid oxygenates the cysteine switch domain of pro-matrilysin (MMP-7). A mechanism for matrix metalloproteinase activation and atherosclerotic plaque rupture by myeloperoxidase. J Biol Chem 276: 41279–41287, 2001. 126- Deschamps AM, Yarbrough WM, Squires CE, et al. Trafficking of the membrane type-1 matrix metalloproteinase in ischemia and reperfusion: relation to interstitial membrane type-1 matrix metalloproteinase activity. Circulation 111: 1166–1174, 2005.) 127- Remacle AG, Chekanov AV, Golubkov VS, et al. O-glycosylation regulates autolysis of cellular membrane type-1 matrix metalloproteinase (MT1-MMP). J Biol Chem 281: 16897– 16905, 2006. 128- Frangogiannis N.G, Smith C.W, Entman M.L. The inflammatory response in myocardial infarction. Cardiovasc Res (2002) 53(1):31–47 129- Lindsey M., Wedin K., Brown M.D., et al. Matrix-dependent mechanism of neutrophilmediated release and activation of matrix metalloproteinase 9 in myocardial ischemia/reperfusion. Circulation (2001) 103(17):2181–2187 130- Kawakami R., Saito Y., Kishimoto I., et al. Overexpression of brain natriuretic peptide facilitates neutrophil infiltration and cardiac matrix metalloproteinase-9 expression after acute myocardial infarction. Circulation (2004) 110(21):3306–3312 131- Sun M., Dawood F., Wen W.H., et al. Excessive tumor necrosis factor activation after infarction contributes to susceptibility of myocardial rupture and left ventricular dysfunction. Circulation (2004) 110(20):3221–3228 132- Romanic A.M., Burns-Kurtis C.L., Gout B., et al. Matrix metalloproteinase expression in cardiac myocytes following myocardial infarction in the rabbit. Life Sci (2001) 68(7):799– 814. 133- Tao Z.Y., Cavasin M.A., Yang F., et al. Temporal changes in matrix metalloproteinase expression and inflammatory response associated with cardiac rupture after myocardial infarction in mice. Life Sci (2004) 74(12):1561–1572. 134- Lu L., Zhang J.Q., Ramires F.J., et al. Molecular and cellular events at the site of myocardial infarction: from the perspective of rebuilding myocardial tissue. Biochem Biophys Res Commun (2004) 320(3):907–913 135- Peterson J.T., Li H., Dillon L., et al. Evolution of matrix metalloprotease and tissue inhibitor expression during heart failure progression in the infarcted rat. Cardiovasc Res (2000) 46(2):307–315 59 136- Camp T.M., Tyagi S.C., Aru G.M., et al. Doxycycline ameliorates ischemic and borderzone remodeling and endothelial dysfunction after myocardial infarction in rats. J Heart Lung Transplant (2004) 23(6):729–736 137- Desmouliere A., Redard M., Darby I., et al. Apoptosis mediates the decrease in cellularity during the transition between granulation tissue and scar. Am J Pathol (1995) 146(1):56–66 138- Takemura G., Ohno M., Hayakawa Y., et al. Role of apoptosis in the disappearance of infiltrated and proliferated interstitial cells after myocardial infarction. Circ Res (1998) 82(11):1130–1138 139- Wilson E.M., Moainie S.L., Baskin J.M., et al. Region- and type-specific induction of matrix metalloproteinases in post-myocardial infarction remodeling. Circulation (2003) 107(22):2857–2863 140- Rohde LE, Ducharme A, Arroyo LH, et al. Matrix metalloproteinase inhibition attenuates early left ventricular enlargement after experimental myocardial infarction in mice. Circulation 1999;99(23):3063 –70. 141- Mukherjee R, Brinsa TA, Dowdy KB, et al. Myocardial infarct expansion and matrix metalloproteinase inhibition. Circulation 2003;107(4):618–25. 142- Lindsey ML, Gannon J, Aikawa M, et al. Selective matrix metalloproteinase inhibition reduces left ventricular remodeling but does not inhibit angiogenesis after myocardial infarction. Circulation 2002;105(6): 753–8. 143- Yarbrough WM, Mukherjee R, Escobar GP, et al. Selective targeting and timing of matrix metalloproteinase inhibition in post-myocardial infarction remodeling. Circulation 2003;108(14):1753 –9. 144- Cohn JN, Ferrari R, Sharpe N. Cardiac remodeling--concepts and clinical implications: a consensus paper from an international forum on cardiac remodeling. Behalf of an International Forum on Cardiac Remodeling. J Am Coll Cardiol. 2000 1;35(3):569-82. 145- Wilson EM, Gunasinghe HR, Coker ML, et al. Plasma matrix metalloproteinase and inhibitor profiles in patients with heart failure. J Card Fail. 2002;8(6):390-8. 146- Chapman RE, Spinale FG. Extracellular protease activation and unraveling of the myocardial interstitium: critical steps toward clinical applications. Am J Physiol Heart Circ Physiol 2004;286:H1-H10. 147- Spinale FG. Matrix metalloproteinases: regulation and dysregulation in the failing heart. Circ Res 2002;90:520-30. 148- Peterson JT, Hallak H, Johnson L, et al. Matrix metalloproteinase inhibition attenuates left ventricular remodeling and dysfunction in a rat model of progressive heart failure. Circulation. 2001;103:2303–2309. 60 149- Creemers EE, Davis JN, Parkhurst AM, et al. Deficiency of TIMP-1 exacerbates LV remodeling after myocardial infarction in mice. Am J Physiol. 2002;284:H364–H371. 150- Ducharme A, Frantz S, Aikawa M, et al. Targeted deletion of matrix metalloproteinase-9 attenuates left ventricular enlargement and collagen accumulation after experimental myocardial infarction. J Clin Invest. 2000;106:55– 62. 151- Mukherjee R, Widener CE, Brinsa TA, et al. Myocardial infarct expansion and matrix metalloproteinase inhibition. Circulation. 2003;107:618–625. 152- Yarbrough WM, Mukherjee R, Escobar GP, et al. Selective targeting and timing of matrix metalloproteinase inhibition in post-myocardial infarction remodeling. Circulation. 2003;108:1753–1759. 153- Ohtsuka T, Hamada M, Saeki H, et al. Serum levels of matrix metalloproteinases and tumor necrosis factor-alpha in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy and effect of carvedilol on these levels. Am J Cardiol 2003;91:1024-7. 154- Altieri P, Brunelli C, Garibaldi S, et al. Metalloproteinases 2 and 9 are increased in plasma of patients with heart failure. Eur J Clin Invest 2003;33:648-56. 155- Sundstro¨m J, Evans JC, Benjamin EJ, et al. Relations of plasma matrix metalloproteinase-9 to clinical cardiovascular risk factors and echocardiographic left ventricular measures: the Framingham Heart Study. Circulation. 2004;109:2850 –2856. 156- Webb CS, Bonnema DD, Ahmed SH, et al. Specific temporal profile of matrix metalloproteinase release occurs in patients after myocardial infarction: relation to left ventricular remodeling. Circulation. 2006;114:1020 –1027. 157- Ries C, Petrides PE: Cytokine regulation of matrix metalloproteinase activity and regulatory dysfunction in disease. Biol Chem 1995;376:345–355 158- Herman MP, Sukhova GK, Libby P, et al. Expression of neutrophil collagenase (matrix metalloproteinase-8) in human atheroma: a novel collagenolytic pathway suggested by transcriptional profiling. Circulation 2001;104:1899–904. 159- Galis ZS, Sukhova GK, LarkMW, et al. Increased expression of matrix metalloproteinases and matrix degrading activity in vulnerable regions of human atherosclerotic plaques. J Clin Invest 1994;94:2493–503 160- Gottdiener JS, Bednarz J, Devereux R, et al. American Society of Echocardiography Recommendations for Use of Echocardiography in Clinical Trials. J Am Soc Echocardiogr 2004;17:1086-1119 161- Gunja-Smith Z, Morales AR, Romanelli R, et al. Remodeling of human myocardial collagen in idiopathic dilated cardiomyopathy. Role of metalloproteinases and pyridinoline cross-links. Am J Pathol 1996;148: 1639–1648 61 162- Woodiwiss AJ, Tsotetsi OJ, Sprott S, et al. Reduction in myocardial collagen crosslinking parallels left ventricular dilatation in rat models of systolic chamber dysfunction. Circulation 2001;103:155–160. 163- Parsons SL, Watson SA, Brown PD, et al. Matrix metalloproteinases. Br J Surg 1997;84:160– 166 164- Coker ML, Thomas CV, Clair MJ, et al. Myocardial matrix metalloproteinase activity and abundance with congestive heart failure. Am J Physiol 1998;274:H1516-23. 165- Spinale FG, Coker ML, Thomas CV, et al. Time-dependent changes in matrix metalloproteinase activity and expression during the progression of congestive heart failure: relation to ventricular and myocyte function. Circ Res 1998;82:482-95.) 166- Thomas CV, Coker ML, Zellner JL, et al. Increased matrix metalloproteinase activity and selective upregulation in LV myocardium from patients with end-stage dilated cardiomyopathy. Circulation 1998;97(17):1708–1715 167- Li YY, Feldman AM, Sun Y, et al. Differential expression of tissue inhibitors of metalloproteinases in failing human heart. Circulation 1998;98:1728–1734 168- Bradham WS, Gunasinghe H, Holder JR, et al. Release of matrix metalloproteinases following alcohol septal ablation in hypertrophic obstructive cardiomyopathy. J Am Coll Cardiol 2002;40:2165-73. 169- Ohtsuka T, Hamada M, Saeki H, et al. Serum levels of matrix metalloproteinases and tumor necrosis factor-alpha in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy and effect of carvedilol on these levels. Am J Cardiol 2003;91:1024-7. 170- Altieri P, Brunelli C, Garibaldi S, et al. Metalloproteinases 2 and 9 are increased in plasma of patients with heart failure. Eur J Clin Invest 2003;33:648-56 171- Kelly D, Cockerill G, Ng LL, et al. Plasma matrix metalloproteinase-9 and left ventricular remodelling after acute myocardial infarction in man: a prospective cohort study. Eur Heart J. 2007;28(6):711-8). 172- Lalu MM, Pasini E, Schulze CJ, et al. Ischaemia-reperfusion injury activates matrix metalloproteinases in the human heart. Eur Heart J. 2005;26:27–35. 173- Lin TC, Li CY, Tsai CS, et al. Neutrophilmediated secretion and activation of matrix metalloproteinase-9 during cardiac surgery with cardiopulmonary bypass. Anesth Analg. 2005;100: 1554–1560. 174- Mayers I, Hurst T, Puttagunta L, et al. Cardiac surgery increases the activity of matrix metalloproteinases and nitric oxide synthase in human hearts. J Thorac Cardiovasc Surg. 2001;122:746 –752. 175- Cheung PY, Sawicki G, Wozniak M, et al. Matrix metalloproteinase-2 contributes to ischemia-reperfusion injury in the heart. Circulation. 2000;101:1833–1839. 62 177- Yan AT, Yan RT, Spinale FG, et al. Plasma matrix metalloproteinase-9 level is correlated with left ventricular volumes and ejection fraction in patients with heart failure. J Card Fail. 2006;12(7):514-9). 178- Reinhardt D, Sigusch HH, Hensse J, et al. Cardiac remodelling in end stage heart failure: upregulation of matrix metalloproteinase (MMP) irrespective of the underlying disease, and evidence for a direct inhibitory effect of ACE inhibitors on MMP. Heart 2002;88:525-30. 179- Sakata Y, Yamamoto K, Mano T, et al. Activation of matrix metalloproteinases precedes left ventricular remodeling in hypertensive heart failure rats: its inhibition as a primary effect of angiotensin-converting enzyme inhibitor. Circulation 2004; 109:2143-9.