T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMINDA GÜVEN FAKTÖRÜTürkiye Uygulaması Yüksek Lisans Tezi Öznur Yurt Ankara-2004 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMINDA GÜVEN FAKTÖRÜTürkiye Uygulaması Yüksek Lisans Tezi Öznur Yurt Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Akın KOÇAK Ankara-2004 İÇİNDEKİLER ŞEKİL LİSTESİ I TABLO LİSTESİ II GİRİŞ BÖLÜM 1. LOJİSTİĞİN TANIMI, KAPSAMI, ÖNEMİ VE GELİŞİMİ 1 1.1. LOJİSTİĞİN TANIMI VE KAPSAMI 1 1.1.1.Lojistik Yönetiminin Faaliyet Alanları 4 1.1.2.Tedarik Zinciri Yönetimi Ve Lojistik Yönetimi Kavramlarının İlişkisi 8 1.2.TEDARİK ZİNCİRİ VE LOJİSTİK YÖNETİMİNİN GELİŞİM SÜRECİ 10 1.3.TÜRKİYE’DE LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ 22 BÖLÜM 2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİ 24 2.1.LOJİSTİK ALANDA REKABETÇİ AVANTAJ YARATABİLME 24 2.1.1. Temel Yetenek Kavramı 26 2.1.2.Dış Kaynak Kullanımı Kavramı 28 2.2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI VE ÜÇÜNCÜ PARTİ/ TARAF(3PL) KAVRAMI 2.2.1.Dördüncü Parti/Taraf Lojistik(4PL) Faaliyetleri 34 51 2.3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA GELİŞEN İLİŞKİLER VE ÖNEMİ 54 BÖLÜM 3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİNDE GÜVEN FAKTÖRÜ 60 3.1.İŞLETMELER ARASI İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ 60 3.2. ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVENİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER 76 3.2.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Sahip Olduğu Ün 76 3.2.2.Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Firma Büyüklüğü 78 3.2.3. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkideki Tatmin Düzeyi 3.2.4. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Esnekliği 78 79 3.3. ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVENİN SONUÇLARI 80 3.3.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkinin Sürekliliğine Dair Algı 80 3.3.2. Lojistik Hizmet Sağlayıcı Firmayı Diğerlerine Tavsiye Etme Eğilimi 81 BÖLÜM 4. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ-TÜRKİYE UYGULAMASI 82 4.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI 82 4.2. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ 83 4.2.1. Araştırma Modeli 83 4.2.2. Anketin İçeriği ve Araştırmada Kullanılan Ölçekler 85 4.2.3.Araştırma Örneklemi ve Veri Toplama Süreci 87 4.2.4.Araştırmada Temel Alınan Hipotezler 88 4.2.5.Araştırmanın Kısıtları 89 4.3. ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANALİZ YÖNTEMLERİ 89 SONUÇ 100 KAYNAKÇA 104 EK-1.Anket Formu TEZ ÖZETİ ABSTRACT OF THE THESIS GİRİŞ Öncelikle askeri alanda kullanılmaya başlayan ve önemi kısa bir sürede artan “lojistik” terimi artık tüm işletmeler için stratejik önem taşıyan faaliyetler bütününü temsil eder duruma gelmiştir. Pazarlamanın fiziksel dağıtım alanının ve nakliye faaliyetlerinin öneminin anlaşılması ve bu alanların kısa sürede gelişimi ile lojistik faaliyetlerin ve lojistik sektörünün de temelleri atılmıştır. Günümüzde işletmeler arası rekabetin temeli, lojistik faaliyetlerin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesine dayanmaktadır. Rekabetçi avantaj, işletmenin içinde yer aldığı tedarik zincirinin etkinliği tarafından belirlenmeye başlanmıştır. Bu sebeplerle işletmeler, lojistik faaliyetlerini en başarılı şekilde gerçekleştirmek amacıyla, bu alandaki faaliyetlerini temel yetenekleri lojistik olan işletmelere devretmeye yönelmektedirler. Böylece, lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetleri de artmaya ve gelişmeye başlamıştır. Türkiye, dünya lojistik pazarında önemli bir potansiyele sahiptir. Bu pazarda gerekli paya sahip olabilmesi için sektörün hızlı gelişiminin devam ettirilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetlerinin etkinliği ve yoğunluğunun da kısa sürede aratacağı kesindir. Lojistik pazarının gelişimi için; lojistik şirketlerinin sundukları hizmetin kalitesi ve müşterileri ile kurulan ilişkiler büyük önem taşımaktadır. Bu ilişkilerin oluşumu ve gelişimi sürecinde, ilişkinin başarısını etkileyen bir çok faktör vardır. İlişki esnasında hizmet sunan lojistik firmasına güven duyulmasının sağlanabilmesi, başlıca önem taşıyan konular arasında yer almaktadır. Bu çalışmada “lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetlerinde güven faktörü” konusu incelenmiştir. Türkiye’de yapılan uygulama çalışması ile mevcut durum tespiti yapılmış ve sektörün gelişimine yönelik önerilerde bulunulmuştur. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde; lojistiğin ve tedarik zincirinin tanımı, kapsamı ve önemi incelenmiş ve “lojistik” ile “lojistik yönetimi” terimlerinin zaman içinde ne şekilde gelişim gösterdiği üzerinde durulmuştur. Türkiye’de ve dünyada lojistik sektörünün gelişimi değerlendirilmiştir. İkinci bölümde; lojistik alanında dış kaynak kullanım süreci değerlendirilmiştir. Öncelikle; lojistik alanında rekabetçi avantaj yaratabilme gerekleri ortaya konulmuş, temel yetenek ve dış kaynak kullanımı kavramları incelenmiştir. Lojistikte dış kaynak kullanımı ile birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü parti lojistik faaliyetleri tanımlanmış ve lojistik dış kaynak kullanımı esnasında gelişen ilişkiler ve bu ilişkilerin önemi değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde; lojistik alanında dış kaynak kullanımı sürecinde güven faktörünün önemi ve etkileri incelenmiştir. Ayrıca, üçüncü parti lojistik firması ve hizmet verdiği işletme arasında oluşan ilişkilerde güveni etkileyen faktörler incelenmiş, bu ilişkide işletmeler arası güvenin oluşması durumunda gelişecek sonuçlar değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde; lojistik alanında dış kaynak kullanımı esnasında oluşan ilişkilerde güven faktörü üzerine uygulama çalışması yer almaktadır. Uygulama çalışması Türkiye'de gerçekleştirilmiştir. TEZ ÖZETİ Günümüzde, rekabetçi avantaj elde edebilmek büyük ölçüde lojistik yönetiminin etkinliğine bağlıdır. Genellikle lojistik faaliyetler, işletmelerin temel yetenekleri arasında yer almamaktadır. Bu sebeple, işletmeler lojistik faaliyetlerini lojistik hizmet sağlayıcılardan temin etmektedirler. Lojisitk hizmet sağlaycıların faaliyetleri, Türkiye’de lojistik sektörünün gelişimini sağlamaktadır. Lojistik hizmet sağlayıcılar ve müşterileri arasındaki ilişkiler büyük bir öneme sahiptir. Güvenin, bu ilişkileri etkileyen temel faktör olduğu düşünülmüştür. Bu tez ile, lojistik dış kaynak kullanımı ilişkilerinde güveni etkileyen ve güvenin sonucu olarak ortaya çıkan faktörler araştırılmıştır. Türkiye’de faaliyet gösteren işletmeler arasında yapılan anket çalışmasından elde edilen sonuçlar ile, 3. parti lojistik firması ve bu firmanın müşterileri arsındaki ilişkide güven faktörü incelenmiştir. ABSTRACT OF THE THESIS Today, gaining competitive advantage is largely dependent on the effectiveness of the logistics management. Generally, logistics functions are not the core competencies of businesses. Thus, companies tend to outsource their logistics activities from logistics service providers. Logistics service providers’ activities develop the logistics sector in Turkey. The relationship between logistics service providers and their customers has great importance. It is considered that the trust is essential factor that affects these relationships. This thesis explores the factors that affect trust and the consequences of trust within the logistics outsourcing relationships. The factor of trust within the relationships between 3th party logistics firms and their customers is examined through the results obtained from a survey study of companies in Turkey. BÖLÜM 1. LOJİSTİĞİN TANIMI, KAPSAMI, ÖNEMİ VE GELİŞİMİ 1.1. LOJİSTİĞİN TANIMI VE KAPSAMI Değişen rekabet ortamı, işletmelerin stratejilerini tekrar değerlendirmelerine ve bu stratejileri farklılaştırmalarına sebep olmaktadır. Müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına en doğru şekilde cevap verilebilmesi gün geçtikçe zorlaşmaktadır. İşletmelerin rekabet avantajı sağlama çabalarında “lojistik faaliyetlerin yönetimi” büyük bir öneme sahiptir. Bu sebeplerle “lojistik ve lojistik yönetimi” kavramları hem dünyada hem de Türkiye’de hızla önem kazanan ve gelişen kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. İşletmeler tarafından alınması gereken dağıtım kararları, kurumsal stratejilerin ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi sürecinde gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır (Langley,Morice,1982:9). Daha önceki yıllarda dağıtım problemleri, bir çok farklı yerde envanter tutma yoluyla çözülebilmekteydi. Zaman geçtikçe, pazarların doğal dinamizmi sebebiyle envanter tutmak riskli ve maliyetli faaliyetler haline gelmiştir (Lummus,Vokurka,1999:12). Bu sorunlara çözüm bulma çabaları sonucunda; dağıtım fonksiyonunun birçok firma açısından sorun yaratan bir faaliyet olduğu yönündeki kabuller yerini, dağıtım yeteneğinin önemli bir rekabet aracı olduğu bakış açısına bırakmıştır (Langley,Morice,1982:9). Pazarlamanın dağıtım alanındaki gelişmelerin ve bu faaliyet alanının öneminin zaman içindeki artışının, lojistik faaliyetlerin gelişiminin temel sebepleri olduğu söylenebilir. Ayrıca, günümüzde yeni teknolojilerin yoğun bir şekilde kullanılması, sistemlerin karmaşıklığının artması, endüstriyel bazda kaynakların azalması, maliyeti azaltıcı yeni destek ve bakım sistemlerinin geliştirilmesi ve rekabetin artışı beraberinde lojistiğe duyulan ihtiyacın da artmasını sağlamaktadır (Orhan,2003:12). Lojistik kavramı çok genel olarak; “bir ürünü kaynağından(tedarikçiler), nihai tüketicisine(müşteriler) ulaştırmak için gerekli tüm faaliyetler” olarak tanımlanabilir. Bu faaliyetler, tedarik zinciri olarak adlandırılan bir akış içinde gerçekleştirilir (Orhan,2003:7). Bugün “lojistik” ve “lojistik yönetimi” olarak kullanılan kavramlar, geçmişten bu yana çok farklı isimlerle ifade edilmiştir. “İşletme lojistiği, kanal yönetimi, dağıtım yönetimi, endüstriyel lojistik, lojistik yönetimi, malzeme yönetimi, fiziksel dağıtım, hızlı cevap sistemi, tedarik yönetimi, tedarik zinciri yönetimi” kavramları “lojistik” ve “lojistik yönetimi” kavramları yerine kullanılmıştır. Aslında tüm bu ifadeler incelendiğinde tek bir ortak nokta ile karşılaşılmaktadır. Bu ifadelerin tümü; ürün ve malzemelerin çıkış noktasından tüketim merkezine doğru akışının yönetimi ile ilgilidir (Lambert,Stock,Ellram1998:2). Elbette zaman geçtikçe tüm bu terimlerin lojistik kavramı ile ilişkilerinin sınırları ortaya konulmuş ve lojistiğin hangi bölümünü oluşturdukları ya da hangi bölümü ile ilgili oldukları daha anlaşılır hale gelmiştir. Birçok kaynakta, lojistiğin tanımı olarak da kabul edilen lojistiğin misyonu; doğru ürün ve hizmetleri, doğru yere/pazara, doğru zamanda, doğru koşullarda ve doğru maliyetlerle ulaştırmaktır. Literatürde lojistik ve lojistik yönetimi kavramlarına ait birçok tanım yer almaktadır. Bazı kurum ve yazarlara ait tanımlar şöyledir; “Müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürün, servis hizmeti ve bilgi akışının; hammaddenin başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik zinciri içindeki, ileriye doğru ve tam tersi yöndeki, hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulması hizmetidir (http://www.clm1.org/Website/AboutCLM/Definitions/Definitions.asp, 25.03.2004).” “Lojistik tedarik zinciri boyunca envanterin konumlanması ve hareketinin gerçekleştirilmesi için gerekli çalışmaların tümüdür (Bowersox,Closs, Cooper, 2002:4).” “Askeri alanda lojistik; nakliye faaliyetlerini, yiyecek ve gerekli eşyaların hazır edilmesini ve askerlerin harekete geçebilmesini sağlayan teknik anlamına gelmekteydi. Günümüz sivil uygulamalarında ise lojistik; içerisinde yer alan, karşılıklı ilişki içindeki farklı bölümlerin ortak amaca daha hızlı, daha düzenli ve daha verimli bir şekilde ulaşmalarını sağlayan sistem anlamına gelmektedir (www. disaster-info.net/ SUMA/ pdfs/ MISEManualEnglish.pdf, 26.03.2004).” “Askeri açıdan bakıldığında lojistik; istenilen yer ve zamanda, yeteri kadar ve kesintisiz olarak personel, hizmet ve kolaylık imkanı sağlamak suretiyle barışta, krizde ve savaşta askeri kabiliyetin oluşturulması, idamesi ve geliştirilmesi için yapılan; her türlü silah, araç, gereç ve malzemenin temin, tedarik, depolama, ulaştırma, dağıtım, bakım, onarım, eğitim, tahliye ve malzemenin hizmet dışı bırakılması ile inşaat, emlak, sağlık ve iletişim faaliyetlerinin ihtiva eden işlemlerin tümüdür (Orhan, 2003:11).” 1.1.1.Lojistik Yönetiminin Faaliyet Alanları Lojistik yönetiminin başarılı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi durumunda elde edilecek faydalar şunlardır;gelir ve kar artışı, lojistik hizmet performansının geliştirilmesiyle hem müşteri hem de tedarikçi açısından değer yaratama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, pazar payının arttırılması, müşterilerin bireysel taleplerine cevap verilebilmesi, etkin bir müşteri yanıtlama sisteminin oluşması, farklılaştırılmış bir rekabetçi üstünlük yaratılması ve müşterilerin etkin bir şekilde bölümlendirilmesi (Mentzer,Flint,Hult,2001:82). Dikkat edilecek olursa lojistik faaliyetlerin başarılı bir şekilde yönetilmesi durumunda elde edilecek faydalar pazarlama faaliyetleri çerçevesinde sağlanan faydalardır. Pazarlamanın yer alt bileşeninin içinde yer alan fiziksel dağıtım, lojistik yönetiminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu sebeple sağlanılan faydaların, hem lojistik faaliyetleri hem de pazarlama alanını etkilemesi doğaldır (Tuna,Özer,2002:171). Tedarikçilerin sağladığı hammaddelerin; işlemdeki envanter ve bitmiş ürün biçimine geçiş süreçlerinin yönetimi lojistik faaliyetler aracılığı ile yönetilmektedir. Yönetimsel faaliyetler ise lojistik faaliyetlerin planlaması, uygulaması ve denetimini sağlamaktadır. Lojistik Yönetim Kurulu’na (Council of Logisitics Management) göre tipik bir lojistik sistemin bileşenleri şunlardır: Müşteri hizmeti, talep tahmini, dağıtım iletişimi, envanter kontrolü, fabrika ve depo yer seçimi, satın alma, paketleme, iade edilen ürünlerin elleçlenmesi, hurda imhası, trafik ve nakliye, depolama ve antrepoculuk vb. faaliyetler. (Ballou, 2004:10). Şekil 1.1:Lojistik Yönetiminin Kapsamı ve Faaliyet Alanları Lojistik Yönetiminin Bileşenleri : Lojistiğin Girdileri Doğal Kaynaklar (arazi , tesis , ve ekipmanlar ) İnsan Kaynakları Finansal Kaynaklar Bilgi Kaynakları Yönetimsel Faaliyetler Planlama Uygulama Lojistiğin Çıktıları Kontrol Lojistik Yönetimi Tedarikçiler Ham maddeler İşlenen envanter Mamül ürünler Lojistik Faaliyetleri • Müşteri Hizmeti • Talep Tahmin • Dağıtım İletişimi • Envanter Kontrolü • Malzeme Elleçleme • Sipariş Yönetimi • Parça ve Hizmet Desteği •Depo yer seçimi •Satınalma •Ambalajlama •İade Yönetimi •Hurda ve Defo İmha •Trafik ve Nakliye •Depolama ve Antrepoculuk Müşteriler Tüketici odaklılık (rekabet avantajı ) Zaman ve yer faydası Müşteriye verimli akışın sağlanması Rekabetçi üstünlük Kaynak: Ellram, Lambert, Stock, 1998: 4 (Uyarlanmıştır) Şekil 1.1’de, lojistiğin kapsamı içinde yer alan faaliyetler yer almaktadır. Bu şekilde de belirtildiği gibi lojistik faaliyetler; doğal kaynaklar, insan kaynakları, finansal kaynaklar ve bilgi kaynakları gibi girdilere bağlıdır. İşletme Lojistiği Fiziksel Dağıtım Fizikisel Tedarik (Malzeme Yönetimi) Fabrikalar/ İşlemler Tedarik Kaynakları •Nakliye •Envanter Yönetimi •Sipariş Yönetimi •Koruyucu Paketleme •Antrepoculuk •Elleçleme •Bilgi Yönetimi •Tedarik Planlaması Müşteriler •Nakliye •Envanter Yönetimi •Sipariş Yönetimi •Ürün Planlaması •Koruyucu Paketleme •Antrepoculuk •Elleçleme •Bilgi Yönetimi TERS LOJİSTİK Şekil 1.2: Bir İşletmenin Mevcut Tedarik Zincirinde Yer Alan Lojistik Faaliyetler Kaynak: Ballou, 2004, s.10(Uyarlanmıştır) Lojistik faaliyetlerin tümünü “fiziksel tedarik” ve “fiziksel dağıtım” olarak ikiye ayırmak mümkündür. Şekil 1.2’de de belirtildiği gibi Lojistik çevresinde temel olarak “tedarik kaynaklarından müşteriye doğru bir akış” mevcuttur. Bu akış içinde hem tedarik faaliyetleri hem de dağıtım faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyet alanlarından bazıları şunlardır: Nakliye, envanter yönetimi, sipariş yönetimi, paketleme, antrepoculuk, malzeme elleçleme, bilgi yönetimi, tedarik planlaması vb. alanlar. Lojistik Yönetim Kurulu’nun (Council of Logistics Management) tanımında “ürünün tüketildiği son noktadan başlangıcına doğru akışın etkili ve verimli hammaddenin bir şekilde gerçekleştirilmesi gereği vurgulanmaktadır (Murphy,Wood,2004:7). Bu ifade ile “ters lojistik” anlayışının lojistik alanındaki önemi belirtilmektedir. “Ters lojistik; yeniden değer kazanmasını sağlamak veya uygun şekilde elden çıkarmak amacıyla hammaddelerin, üretimdeki malların, mamul malların ve ilgili bilgilerin tüketileceği noktadan çıkış noktasına kadar verimli ve pahasına-değer akışını planlama, uygulama ve kontrol etme sürecidir (http://www.yurticilojistik.com/tr/?lojistiksozlugu&r, 26.03.2004).” Çok yakın geçmişe kadar, lojistik alanında, iade ve geri kazanım konuları üzerinde durulmuyordu. Bu konuların tedarik zinciri içinde önem ve önceliğe sahip olmadıkları, sadece maliyet sebebi oldukları ve kesinlikle fayda sağlamadıkları kabulü yaygındı (Huges, 2003:30). Oysa son zamanlarda çevre bilincinin artması, Avrupa ve tüm dünyada “yeşil pazarlama” kavramının benimsenmesi, yeniden kullanma ve işleyerek yeniden kullanma uygulamalarının da yoğunlaşması ile “ters lojistik” kavramı daha da önem kazanmıştır. Bir çok kaynakta “ters lojistik” kavramı “yeşil lojistik” olarak ifade edilse de yeşil lojistik; “.....çevreye en az zarar verecek şekilde lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla tüm lojistik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkisini ölçmek ve en aza indirmeye çalışmaktır (Loder,2003:61).” 1.1.2.Tedarik Zinciri Yönetimi Ve Lojistik Yönetimi Kavramlarının İlişkisi Günümüzde; tedarik zinciri yönetimi ve lojistik yönetimi kavramlarının benzerlikleri, farklılıkları, aralarındaki ilişki ve kapsamları halen tartışılmaktadır. Bu ilişkiyi doğru bir şekilde ortaya koyabilmek için, öncelikle “tedarik zinciri yönetimi” kavramının tanımının doğru bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Temel olarak tedarik zinciri; sadece birebir ilişki içindeki işletmeler zinciri değil, birçok işletme ve bu işletmeler arasındaki ilişkiler ağı anlamına gelmektedir (Cooper, Lambert, Pagh, 1998: 1). Lojistik Yönetim Kurulu’nun (Council of Logisitics Management) tanım ise şöyledir; “Tedarik zinciri yönetimi; kaynak sağlama, satın alma ve hammaddenin ürüne dönüştürülmesi süreçlerini de içeren tüm planlama ve yönetim faaliyetlerini ve tüm lojistik yönetimi faaliyetlerini kapsamaktadır. Ayrıca; tedarikçiler, aracılar, üçüncü parti hizmet sağlayıcılar ve müşteriler gibi kanal ortaklarının koordinasyonu ve işbirliğini de içermektedir. Tedarik zinciri yönetimi, işletmeler içindeki ve işletmeler arasındaki tedarik(arz) ve talep yönetimini entegre etmektedir (http:// clm1.org/ Website/ AboutCLM/ Definitions/ Definitions.asp, 02.07.2004)” LODER’in (Lojistik Derneği) yapmış olduğu tanıma göre; “Tedarik zinciri yönetimi; tedarik zincirinin ve bu zincir içinde yer alan tüm şirketlerin uzun vadeli performanslarını arttırmak amacıyla, sözkonusu şirketlere ait işletme fonksiyonları ve planlarının, zincirdeki tüm şirketleri kapsayacak şekilde, sistematik ve stratejik koordinasyonudur (http://www.lojistik.org/,02.07.2004).” Literatürde ilk kez 1980’lerin ortalarında görülmeye başlanan “tedarik zinciri yönetimi” kavramı çoğu zaman lojistik yönetimi kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Aslında tedarik zinciri, lojistik kavramını aşan bir takım işletme faaliyetlerinin entegrasyonunun gerçekleştirilmesini içerir. Özetle; önemli ve temel işletme süreçlerinin tedarik zinciri ile bütünleştirilmesi, “tedarik zinciri yönetimi” olarak adlandırılmaktadır (Cooper, Lambert, Pagh, 1997:1). Temel tedarik zinciri yönetimi eğilimleri incelendiğinde, bu kavram açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu eğilimler; “1. Uluslararası pazarlarda şirketler değil tedarik zincirleri rekabet eder. 2. Maliyetin azaltılması ve yeni katma değerlerin yaratılması tedarik zinciri ortakları arasındaki işbirliğine bağlıdır. 3. Tedarik zinciri rekabeti, “katma değerli bilgi değişimi” üzerinde kurulmuştur. 4. Tedarik zinciri entegrasyonu, süreç entegrasyonu anlamına gelmektedir. 5. Tedarik zinciri rekabeti, ortak stratejinin kararlılıkla sürdürülmesini gerektirir. 6. “Üretici sevkıyat ve yönetimden”, “ perakendeci sevkıyat ve yönetimine” geçiş ağırlık kazanmaktadır. Tedarik zinciri yönetiminde “itme sistemi” anlayışı, yerini “çekme sistemi” anlayışına bırakmaktadır (Çancı, Erdal, 2003: 53).” Tedarik zinciri yönetimi yaklaşımında bağımsız birçok fonksiyonun yönetiminin tedarik zinciri süreci ile bütünleştirilmesi esastır. Bu yönetim esnasında “müşteri” temel odak noktasıdır (Stock,Lambert,2001:67). Bu sebeple; işletmelerin pazarlama fonksiyonları ve tedarik zinciri yönetimi faaliyetlerinin koordineli bir şekilde gerçekleştirilmesi genel faydanın maksimizasyonu açısından önem taşımaktadır. 1.2.TEDARİK ZİNCİRİ VE LOJİSTİK YÖNETİMİ KAVRAMLARININ GELİŞİM SÜRECİ Lojistik ve tedarik zinciri yönetimi alanlarının gelişim ve değişimi, işletme ve yönetim kavramlarının tarihsel gelişimine paralel olarak gerçekleşmiştir. Zaman içinde işletmelerin, özellikle endüstriyel müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına daha iyi ve doğru bir şekilde cevap verdiği görülmektedir. Temelde, lojistik alanın sürekli gelişiyor olması ve bu alana ilginin artıyor olması, A.B.D.’nde endüstrinin karmaşık bir şekilde gelişmesinden kaynaklanmaktadır (Orhan,2003:15). Bu gelişim seyri tüm dünyayı etkilemiştir. Düzenli bir işletme yönetimi yaklaşımının benimsendiği endüstri devrimi yıllarında ürünlere ulaşmak çok daha zordu(Davis,Manrodt,1991:60). Bu süreci takiben, 1900’lü yıllarda fabrikaların satılabileceklerden daha fazla üretebiliyor olmaları sebebiyle “kitle üretim yaklaşımı” benimsenmiştir (Orhan,2003:16). “Kitle üretim” aşamasında üç temel yaklaşım mevcuttu. Birincisi, Smith tarafından ortaya atılan ve lojistiğin ortaya çıkma sebepleri arasında yer alan “işgücünde uzmanlaşma” ve “mukayeseli avantajlar” yaklaşımıdır. İkincisi ise; ürünlerin standardizasyonuna imkan tanıyan “değiştirilebilir parçalar yaklaşımıdır”. Bu yaklaşım; standart birimlerin kitle üretimi ve zarar gören ürünlerin sadece gerekli parçasının değişimi ve tamiri temeline dayanmaktadır. Üçüncüsü de; H. Ford tarafından geliştirilen montaj hattı yaklaşımıdır (Davis,Manrodt,1991:60). Üretim ve montaj hattı uygulamalarının sıkça kullanılması üretimi arttırmış ve bu nedenle bir darboğaz oluşmuştur. Malın üreticiden tüketiciye ulaştırılması giderek zorlaşmıştır (Orhan,2003:16). Tüm bu problemlerin çözümü ise ancak dağıtım alanına yoğunlaşılarak çözülebilmiştir. Pazarlama faaliyetleri bir süre, sadece satış ve dağıtım olarak algılanmıştır. Bu dönemde yöneticiler, ürünlerinin satışının gerçekleştirilebilmesi için satış elemanlarını mevcut pazarın dışına göndermektedir. Ürünlerin üretim hattından müşteriye doğru akışının gerçekleştirilebilmesi için işletmeler, toptancı ve perakendecileri kullanmaya ve dağıtım kanalları kurmaya başlamışlardır (Davis, Manrodt,1991:60). Bu uygulamanın ardından “depolama” ve “nakliye” ihtiyacı doğmuştur. Hatta bazı firmalar kendi nakliye şirketlerini kurmaya başlamışlardır (Orhan,2003:16). Bir yandan da müşterilerin satın alma amacıyla mağaza ve dükkanlara çekilebilmesi için reklam ve tutundurma faaliyetlerinin geliştirilmesi ile; işletmeler ürünlerini müşterileri için daha ulaşılabilir hale getirmeye çalışmıştır (Davis, Manrodt, 1991:60). Pazarlamanın 4P’si içinde yer alan “dağtım”ın önemi kısa sürede artmış (Farris,1997:46) ve buna bağlı olarak, lojistik alanına olan ilgi artmaya başlamıştır. (Lummus,Vokurka,1999:12). Lojistik faaliyetler; bir çalışma alanı olarak, 1900’lerde tarım ürünlerinin dağıtımında, örgütlerin işletme stratejilerini destekleyen araç olarak ve hem zaman hem de mekan avantajı sağlayan bir yol olarak dikkat çekmeye başlamıştır (Ellram, Lambert, Stock,1998:5). Müşteriler için temelde önem taşıyan “fayda”nın iletimi ürünlerle yapılabileceği gibi ürün olmadan, doğrudan hizmet yoluyla da gerçekleştirilebilmektedir. Bu sebeple; yoğunlaşılması gereken süreç; ürün tasarımından çok dağıtım sürecidir. Bu aşamada hem ürün hem de hizmet dağıtımının geliştirilmesine odaklanmak gerekmektedir (Davis, Manrodt,1991:63). Lojistik terimi uzun yıllar askeri alanda kullanılan bir terim olarak kalmıştır. Lojistik alanındaki ilk metinler, yine bu yıllarda, Peter Drucker gibi düşünürler tarafından yazılmıştır. Daha sonra, ‘lojistik’ terimi; bazen ‘dağıtım’,‘fiziksel dağıtım yönetimi’ veya ‘trafik yönetimi’ kavramları ile bağlantılı olarak, bazen de tamamen ayrı bir terim olarak ders kitaplarında da görülmeye başlamıştır (Farris,1997:47). Peter Drucker’ın 1962’de Fortune dergisinde yayımlanan makalesinde; “Bizim dağıtım konusunda bildiğimiz Napolyon’un Afrika hakkında bildiğinden azdır. Orada olduğunu ve büyük olduğunu biliyoruz işte hepsi bu kadar” ifadesi yer almaktadır. Peter Drucker aynı zamanda; lojistiğin firma verimliliği konusunda, özellikle üst yönetim açısından kritik önem taşıyan bir kavram olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, 1900’lü yılların başından beridir yaşanan gelişim ve değişimlerin lojistiğin önem kazanmasına yardımcı olduğunu belirtmektedir (Orhan,2003:10). II. Dünya Savaşı sonrasında tüketiciler, kazandıkları parayı harcayamamaktaydılar. Buna bağlı olarak, tüketicilerin tatmin edilmemiş birçok ihtiyacı oluşmuştur. Fabrikalar talepleri karşılayabilmek için zorlu bir baskı altında kalmıştır. 1950’lerle birlikte işletmeler yine her ürettiklerini satamaz hale gelmişlerdir. Bu ortam da pazarlamanın ve pazarlama temelli alanların daha da gelişmesine olanak tanımıştır. Artık işletmeler sadece nasıl üretildiğini bildikleri ürünleri üretmek yerine tüketicilerin istediklerine göre üretim yapmaya başlamışlardır. Müşteri tercihlerini ortaya koyabilmek amacıyla pazar araştırmaları yapılmaya başlanmasıyla birlikte ürün planlamasının temelleri de oluşmuştur. Pazarın tümüne aynı ürünü sunma yerine, pazar bölümlendirilerek her bir bölüme uygun ürünün sunumu başlamıştır. Ayrıca işletmeler; müşterilerin talepleri doğrultusunda ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmişlerdir. Böylece yönetim vizyonu, üretim ve dağıtım yanında pazarda satılacak olan ürünün tasarımını da içerir hale gelmiştir (Davis,Manrodt,1991:61). 1990’lara gelindiğinde; lojistik yönetimi ve tedarik zinciri yönetimi kavramlarının daha da önem kazanmasının temel nedeni işletmelerin yatay entegrasyon uygulamalarını gerçekleştirmeleridir (Lummus,Vokurka,1999:12). Zaman içinde tedarik zinciri bakış açısı içinde, “uzmanlaşma” temeline dayanan “dış kaynak kullanımı” kavramı da önem kazanmaya başlamıştır. Böylece işletmeler, temel yeteneklerini belirleyerek, en iyi oldukları faaliyet alanlarına yoğunlaşmaya başlamışlardır. Öz yetkinlikleri dışında kalan ihtiyaçlarını ise kendilerine dış kaynak sağlayan işletmelerden satın alma yoluna gitmişlerdir. İşletmelerin kendi kaynaklarını kullanmak yerine daha düşük maliyetli ve daha kaliteli malzemeyi sağlayan tedarikçiyi aramaları ve genel faydayı optimize etmek amacıyla tedarik ağının yönetimi konusu, işletmeler açısından kritik önem taşımaya başlamıştır. Zaman içinde işletmeler tarafından, tedarik zinciri içindeki diğer bir işletme ile ilişki içine girilmesi durumunda birbirlerinin başarısından fayda sağlanacağının farkına varılmıştır (Lummus,Vokurka,1999:12). İşletmeler tarafından, sadece bir departmanın ya da bir fonksiyonun performansının maksimize edilmesine çalışılmasının, tüm firmanın optimal performansından daha düşük bir genel performans düzeyinin oluşmasına sebep olacağının fark edilmesi tedarik zinciri yönetimi bakış açısının önem kazanmasını sağlamıştır. Örneğin; satın alma kararında belirli bir bileşen için daha düşük bir fiyata ulaşılabilirken, mamulün üretim maliyeti üretim merkezindeki verimsiz faaliyetler nedeniyle yükselebilmektedir. Procter and Gamble’ın ürün tedariki ve müşteri hizmetinden sorumlu genel müdür yardımcısı Ralph Drayer’ın da belirttiği gibi; “1990’larda pazarda başarılı olabilmek için farklı bir ilişkinin varlığını gerekmektedir. Başarılı olanlar, perakendeci ve üretici faaliyet sisteminin karşılıklı bağımlılığını anlayabilenler ve üstün tüketici değerini sağlayacak fırsatları arttırabilmek için beraberce çalışabilenler olacaktır. Temel amaç tedarik zincirini rekabetçi hale getirebilmektir (Lummus,Vokurka,1999:12).” Tüm bu sebeplerle birlikte hem ulusal hem de uluslararası alandaki rekabetin artışı da lojistik faaliyetlere duyulan ihtiyacı arttırmıştır. Rekabetin artışıyla birlikte en doğru ürüne en düşük maliyetle ulaşabilmek daha da önem kazanmaya başlamıştır. Müşteri taleplerinin değişkenliği, işletmeleri stok tutmaya yönlendirmiştir. Stok tutma maliyeti sebebiyle firmalar, düşük maliyetli ürün sunamaz hale gelmişlerdir. Temel sebep, işletme kaynaklarının büyük bir kısmının stoğa bağlı olmasıdır (Lummus,Vokurka,1999:12). Oysa, etkili bir envanter yönetimi ancak lojistik yönetiminin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesiyle mümkün olabilecektir. 1950’li ve 1960’lı yıllarda dünyadaki ekonomik konjonktür ve değişen eğilimler de lojistik kavramının gelişmesi için uygun bir zemin hazırlamıştır (Orhan,2003:17). Ürün tasarımı faaliyetlerinin arttırılmasıyla “kalite” kavramına yoğunlaşılmıştır. Müşteriler, seçenekler sunuldukça, güvendikleri ve inandıkları ürünleri satın almaya yönelmişlerdir. Aslında; kalite kavramı ile müşterilerin ürüne dair fayda beklentilerinin ne kadar iyi bir şekilde karşılandığı belirlenebilmektedir. Kalite yaklaşımı “Juran, Crosby, Deming ve Taguchi” tarafından geliştirilmiştir. Deming’in “üretici ve müşteri arasındaki ilişkisinde üretici müşterinin ne istediğinin anlamalı ve bilmelidir” ifadesiyle birlikte tedarikçilerin sadece fiyat temeline göre seçilmesinin yanlış olduğu vurgulanmıştır. Bu seçimin; tedarikin toplam maliyetine göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş, az sayıda tedarikçi ile uzun süreli ilişkilerin geliştirilmesi desteklemiştir (Davis,Manrodt,1991:61). İlk kez 1960’larda dikkat çekmeye başlayan “fiziksel dağıtım yönetimi” alanındaki temel yaklaşım “maliyet dengesini sağlamaktır.” Bu yaklaşıma göre; hava nakliyesi gibi mukayeseli olarak daha pahalı bir nakliye modu kullanımı dağıtımın özellikle pazarlama alanında olmak üzere, diğer alanındaki maliyetlerini (stok ya da paketleme maliyetini) düşürebilecektir (Farris, 1997: 44). 1963’te lojistik sektörü ve lojistik çalışma alanı açısından önemli bir gelişme gerçekleşmiş ve ABD’de ‘Fiziksel Dağıtım Yönetimi Ulusal Konseyi’ kurulmuştur. Bu sayede konu ile ilgili akademisyenler sektördeki uygulayıcılarla birlikte olabilme imkanına sahip olmuşlardır. 1985’te konseyin ismi ‘Lojistik Yönetimi Konseyi (Council of Logistics Management-CLM) olarak değiştirilmiştir (Farris, 1997:46). Günümüzde ‘Lojistik Yönetimi Konseyi (Council of Logistics Management-CLM) tarafından yapılan araştırmalar ve tanımlar, lojistik ve tedarik zinciri alanında çalışanlar için yol gösterici olmaya devam etmektedir. Günümüz modern lojistik anlayışının temelleri 1970’li yıllarda atılmıştır. Bu yıllarda, işletmeler tarafından lojistik faaliyetlerin daha az maliyetle gerçekleştirilebilmesi için çalışmalar yapılmış ve lojistik yönetiminin önemi anlaşılmıştır. Önceki yıllarda “fiziksel tedarik” ve “fiziksel dağıtım” olarak ayrı ayrı ele alınan işletme faaliyetlerinin, aslında ortak faaliyetlerden oluştuğu ve bir arada düşünülmesi gerektiği fark edilmiştir. Bu faaliyetler; taşıma, stok takibi, sipariş işlemleri, tedarik, paketleme, depolama, malzeme elleçleme ve bilgi iletimidir (Orhan,2003:17). Görüldüğü gibi bu faaliyetler hem işletme içinde hem de işletme dışında yer alan hareketleri temsil etmektedir. 1970’lerin ortalarına kadar organizasyonların karakteristik özelikleri ise; “uzun ürün ömürleri, yeni buluşlarla ürün farklılaştırma, yüksek stok düzeyleri, verimliliği sadece üretimde artırmak; tedarikçiler ile üreticiler, üreticilerle taşımacılar arasında birbirine zıt düşen ilişkiler ve amaçlardır.” Bu yıllarda lojistiğin işletme için önemi doğru olarak tanımlanmış ve üzerinde çalışmalar yapılmış olsa da müşteriye yönelik organizasyon yapısı oluşturulmamış ve fonksiyonlar arası koordinasyon da yeterli düzeyde gerçekleştirilememiştir (Farris,1997:47). 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında taşımacılık endüstrisinin gelişimi ve hükümetlerin piyasaların işleyişinden kontrolü kaldırması sayesinde, işletmelere bir çok fırsat sunulmuştur. Böylece, hem farklı taşımacılık modları arasındaki rekabet artmış hem de nakliye firmaları daha yaratıcı, esnek, müşteri-odaklı ve rekabetçi hale gelmiştir. Tüm bu sebeplerin yanında 1970’lerde faiz oranlarının ve enerji maliyetlerinin artmasıyla birlikte “lojistik”, temel maliyet belirleyicisi olarak daha fazla önem taşımaya başlamıştır. Zaman içinde küreselleşmenin de etkisiyle, lojistik maliyetler bir çok işletme için daha kritik bir öneme sahip olmaya başlamıştır. Bu durum lojistiği; iki temel açıdan etkilemiştir. Öncelikle diğer ülkelerden dünya standardında rakiplerin doğması; işletmelerin kendilerini, ürün ve hizmetlerini farklılaştırmak amacıyla yeni yollar aramalarına neden olmuştur. İkinci olarak da; işletmelerin dış ticaret faaliyetleri arttıkça, işletmelerin ilişki içinde oldukları diğer firmaların dahil oldukları tedarik zinciri faaliyetleri daha maliyetli, daha uzun ve daha karmaşık bir hal almıştır (Ellram,Lambert, Stock, 1998:6). İşte bu sebeplerle küresel alandaki fırsatların yakalanabilmesi için mükemmel bir lojistik ve tedarik zinciri yönetimi gerekmektedir. Telgraf, telefon ve son olarak elektronik veri değişimi gibi teknolojik gelişmeler, geleneksel lojistik yaklaşımı ve yapısında önemli değişiklikler gerektirmektedir. Bu alandaki her değişim lojistik algısını da değiştirmektedir (Davis,Manrodt,1991:59). Bu gelişmelere bağlı olarak şekillenen ve lojistik faaliyetler açısından büyük bir öneme sahip olan bilgi teknolojisi alanının gelişimi sürmektedir. Böylece; malzeme ve ürünlerin siparişinin verilmesi, hareketinin sağlanması ve bu ürünlerin saklanması gibi işlem yoğunluklu faaliyetler daha etkin bir şekilde gerçekleştirilebilir hale gelmiştir (Lambert,Stock,Ellram,1998:6). Bilgi teknolojilerinin ve bilgisayara dayalı niceliksel yöntemlerin kullanımının artmasıyla tüm lojistik faaliyetlerin optimizasyonu da daha doğru ve daha kısa sürede gerçekleştirilebilmiştir. Malzeme gereksinimleri planlaması ve üretim gereksinimleri planlaması (MRP I, MRP II), dağıtım gereksinimleri planlaması (DRP,DRP II) ve tam zamanlı üretim(JIT) gibi sistemler işletmelere; sipariş sürecinden stok yönetimine, öngörü ve üretim planlamasına kadar birçok malzeme yönetimi faaliyetlerinin birleştirilmesine olanak sağlamış (Lambert,Stock,Ellram,1998:6) ve bu sayede “lojistik” 1986 yılında işletmeler ve yöneticiler tarafından doğru bir şekilde anlaşılan bir kavram haline gelmiştir. “Langley(1986) ‘Sonunda, lojistik yönetimi ile neyi kastettiğimiz konusunda bir konsensusa varmayı başarabildik’ ifadesini kullandıktan sonra CLM tarafından kullanılan tanımı vermiştir (Farris, 1997:48).” Başlangıçta lojistik ifadesinin kapsamı; satıcılar, müşteriler ve üçüncü partiler arasındaki ortaklıklarla sınırlandırılmıştır. Bu sürede lojistik eğitim programları sürdürülmüş ve lojistik alanında uzmanlaşma devam etmiştir (Farris, 1997:48). Zaman içinde müşteri odaklı yaklaşım, sistem yaklaşımı ve toplam maliyet yaklaşımları ile lojistiğin önemli bir rekabet avantajı aracı olduğu anlaşılmıştır. Şekil 1.3:Lojistik Felsefesi Gelişiminin Kronolojik Modeli Kaynak: John, Flint,1997:22 1.Dönem: Tarladan Pazara İletim(1916-1940) Temel Özellikler -Tarladan Pazara -Nakliye -Buhar Makinası 2.Dönem: Bölümlendirilmiş Fonksiyonlar (1940-1960’ların başları) Temel Özellikler -Bağımsız Fonksiyonel Alan:iç nakliye,dış nakliye,toptancılık, envanter Temel Etki Tarım Ordu 6.Dönem: Davranışsal Gelişim ve Sınırların Genişlemesi (1970’lerın başları-.....) Temel Özellikler -Hizmet Lojistiği -İşletmeler Arası Davranışsal Yaklaşımlar -Gelişim Teorisi Pazarlama Sosyal Bilimler Altıncı dönem geleceği temsil etmektedir. Şu andaki gelişmeler ve çalışmalar Önceki yıllarda dağıtım kanalındaki güç üreticide iken, zamanla toptancıya, daha sonra ise aracılara geçmiştir (Lambert,Stock,Ellram,1998:7). Aslında bu değişim sayesinde, tedarik zincirinde yer alan her eleman açısından doğal bir denetim yaratılmış ve her elemanın daha etkin çalışması gerekliliği vurgulanmıştır. Lojistik alanının hala değişim içinde olması ve bu konudaki çalışmaların devam etmesi 1980’li yıllardan itibaren şirketler ve yöneticiler tarafından benimsenen geleneksel yönetim anlayışının değişmesi gereğinin de bir sonucudur. Zaman içinde, kullanılan lojistik sistemlerin tamamen yenilenmesi teorileri hayat geçirilmeye başlanmıştır ve bu süreç halen gelişmektedir (Orhan,2003:10). Lojistik sistemindeki gelişmeler işletmelerin her departmanında değişimler ve yenilikler gerçekleştirilmesini gerekli kılmış, bu duruma bağlı olarak örgüt sistemleri ve işletme stratejileri de farklılaştırılmıştır. Şekil 1.3’te lojistik felsefesinin gelişiminin kronolojik modeli verilmiştir. Şekilde belirtilen birinci dönemde; ürünlerin tarladan satış noktasına nakliyesi temel ilgi alanı iken, II. Dünya Savaşı’na kadar zirai ekonomi önemli bir etkiye sahip olmuştur (Flint, John, 1997:21). İkinci dönem iki alanı kapsamaktadır; iş dünyası ve ordu. II. Dünya Savaşı bu dönemin başlangıcını ve 1950’ler de bitişini belirlemektedir. Savaş süresince ortaya çıkan askeri gereksinimler, taşıma mühendisliği ve fiziksel dağıtımın alanlarının gelişimini sağlamıştır. 1945’ten 1950’lerin sonlarına kadar işletmeler; fiziksel dağıtımı, pazarlamanın bir alt dalı olarak görmüşler ve fiziksel dağıtımı fonksiyonel bakış açısı ile değerlendirmişlerdir. Antrepo ve toptancılık araştırılıp bölümlendirilmiş; stok kontrolü, elleçleme ve nakliye fonksiyonları ayrılmıştır (Flint, John, 1997:23). Üçüncü dönemde; lojistik fonksiyonları bütünleşme sürecine girmiştir. 1960’ların başlarında “toplam maliyet” ve “sistem” yaklaşımlarının benimsenmesiyle birlikte “bütünleşik(entegre) lojistik” kavramı işletme alanında kullanılmaya başlanmıştır. Gelişen bu kavramların, özellikle endüstriyel ekonomi alanında önemli etkileri görülmüştür (Flint, John, 1997:23). Dördüncü dönem 1970’lerde başlar. Bu yıllarda, işletmelerin temel odaklanmaları gereken alanın “müşteri” olduğu vurgulanmıştır (John,Flint, 1997:24). Müşteri hizmetinin, dağıtım alanının önemli bir bileşeni olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla, pazarlamanın lojistik alanındaki etkisi de artmıştır. Ayrıca; envanter tutma maliyeti, verimlilik ve nokta bağlantıları kavramları lojistik alanı kapsamında araştırılıp uygulanmaya başlamıştır. Beşinci dönemde lojistiğin bir işletmenin farklılık yaratmasında temel silahı olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. 1980’lerde başlayan bu dönemin etkileri günümüze kadar sümektedir. Bu yaklaşımın etkisiyle; bütünleşik tedarik zinciri yönetimi, lojistik kanal yönetimi, örgütler üstü etkinlik, çevresel lojistik, ters lojistik kavramları doğmuş ve kavramlara yoğunlaşılmaya başlanmıştır. ışığında, lojistik alanının geleceği hakkında yapılabilecek yorumlara göre; gelecekte davranışsal alanlara yoğunlaşılacak ve işletmelerin dahil oldukları lojistik sistemlere dair müşteri algısı en önem taşıyan çalışma alanı olarak karşımıza çıkacaktır (Flint, John, 1997:25). 1.3.TÜRKİYE’DE LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ Ülkemiz gerek insan kaynakları potansiyeli, gerek coğrafi konumu, gerekse hızla iyileştirilmesi planlanan altyapı imkanları ile önemli bir lojistik merkez olma potansiyeline sahiptir. Çevresindeki 350 milyonluk nüfusa, lojistik alanda hizmet verebilecek tek ülke konumundadır (Orhan,2003:95). Türkiye’de 1980’lerde ve serbest pazar ekonomisi ve ihracata dayalı büyüme stratejisi benimsenmiştir. Bu stratejiye paralel olarak lojistik faaliyetleri gerçekleştirecek işletmelere ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Böylece lojistik hizmetler alanındaki talep de artmıştır (Ülengin,Uray,1999:24;Tuna,Özer,2002:173). Halen gelişimi hızla sürmekte olan lojistik sektöründe gerçekleştirilen faaliyetlerin öneminin farkına ilk defa bu şekilde varılmıştır. Türkiye’nin lojistik hizmetleri pazarının büyüklüğü 2000 yılı itibariyle 1,5 milyar dolar iken lojistik faaliyetlerin GSMH içindeki payı %1,5’tir (Tuna,Özer,2002:173). “Dünya Bankası varsayımlarına göre18-20 Milyar dolara yaklaşan Türkiye lojistik potansiyelinin sadece 3-3,5 Milyar doları pazar haline gelebilmiştir. Bu yaklaşımla ülkemizde %25 oranında bir dış kaynak kullanım oranından söz edebilmekteyiz. Avrupa Birliği normlarına göre, bu potansiyelin 50 milyar dolara çıkması; yani pazarın 20-25 kat büyümesi söz konusudur. Bu büyüme de sadece üretici kuruluşların lojistik hizmetleri kendilerinin yapması yerine dışarıdan temin etmeleri ile gerçekleştirilebilir (Yıldıztekin,2004:19).” Ayrıca 2005 yılı içerisinde lojistik pazarının 7 milyar dolarlık bir pazar haline dönüşmesi beklenmektedir (Tuna,Özer,2002:173). BÖLÜM 2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİ 2.1.LOJİSTİK ALANDA REKABETÇİ AVANTAJ YARATABİLME İşletmelerin temel amaçları arasında “rekabet avantajı elde edebilmek” yer almaktadır (Lambert,Emmelhainz,Gardner,1999:176). Etkili bir lojistik yönetimi, rekabetçi avantaj sağlamanın temel kaynağıdır. Lojistik yönetimini başarılı bir şekilde gerçekleştirebilen işletmeler, potansiyel müşteriler tarafından tercih edilebilir hale gelecekleridir. Şekil 2.1: Rekabetçi Avantaj ve İşletme Çevresi MÜŞTERİLER Kabul edilebilir fiyatlarla fayda sağlamaya çabalarlar Değer Mevcut varlık ve Değer Maliyet Farklılıkları İŞLETME Mevcut varlık ve RAKİP İŞLETME Kaynak: Christopher,1998:5(Uyarlanmıştır) Bir işletmenin rekabetçi avantaj sağlama sürecine dair model Şekil 2.1’de sunulmuştur. Rekabetçi avantajın temeli işletmenin kendisini müşterinin gözünde farklılaştırabilme yeteneğine dayanmaktadır. Rekabet avantajı sağlayabilmede ikinci temel amaç ise maliyetleri düşürmektir. Başarılı işletmeler, “verimlilik” avantajı ve “değer” avantajından en az birisine sahiptir. İdeal olan her ikisine de sahip olunmasıdır. “Verimlilik” avantajı maliyetlerin düşürülmesi temeline dayanırken; “değer” avantajı ise ürün ya da hizmetlerin farklılaştırılması temeline dayanmaktadır (Christopher,1998:4-5). Küreselleşen dünya pazarında ürünler arasında fiyat rekabeti, tutundurma, ürün farklılaşması gibi faaliyetler artık çok benzeşmektedir. Bu sebeple; rekabetçi avantaj yaratacak en önemli konu tedarik zincirindeki ve lojistik faaliyetlerin yönetimindeki farklılaşmadır. Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi ile hem hizmet farklılaşması hem de daha uygun maliyetlere ulaşmak mümkün olabilecektir (http://www.btinsan.com/133/04.asp,10.08.2004). Dolayısıyla; lojistik yönetimi etkinlik ve verimliliğin arttırılması yolu ile rekabetçi avantaj sağlanmasına olanak tanır. Şekil 2.2: Lojistik ve Rekabetçi Avantaj İlişkisi Yüksek Düşük Hizmet Lideri Ürün Pazarı Maliyet ve Hizmet Lideri Maliyet Lideri Düşük Yüksek VERİMLİLİK AVANTAJI Kaynak: Christopher,1998:8 DEĞER AVANTAJI Lojistik alanı ile rekabetçi avantaj ilişkisi Şekil 2.2 ile açıklanabilir. Şekil 2.2’deki matrisin sol tarafında yer alan işletmelerin maliyet avantajı sağlayamamaları sebebiyle faaliyette bulundukları alan zorlayıcıdır. Klasik ürün pazarlarında uygulayacakları stratejiler ile matrisin sağ tarafına geçmeye çalışırlar. Maliyet lideri olma çabası sürecinde yeni teknolojiler önemli bir silah olarak kullanılabilmektedir (Christopher,1998:8). Lojistik yönetimi ile amaçlanan hem verimlilik hem de değer avantajına ulaşabilmektir. Verimlilik avantajı sağlamak için; kapasite kullanımı, stok yönetimi, tedarikçilerle entegrasyon gibi lojistik faaliyetlere yoğunlaşılmaktadır. Değer avantajı sağlamak için ise; müşteriye verilen lojistik hizmetler farklılaştırılmaktadır (Christopher,1998:12). 2.1.1. Temel Yetenek (Core Competence) Kavramı Rekabetçi avantaj elde etme çabasında bulunmak; işletmelerin temel yetenek alanlarına yoğunlaşmalarını gerekli kılmaktadır (Lambert,Emmelhainz,Gardner,1999:176). İşletmeler arasındaki rekabet artık, temel yeteneklerini ne kadar geliştirebildiklerine bağlı hale gelmiştir (Prahald,Hamel,1990:83). Temel yetenek; işletmelerin en iyi bildikleri faaliyetleri ve en iyi oldukları alanları temsil eder. İşletmelerin temel yetenek alanlarına yoğunlaşmalarının güçlü sebepleri arasında; yeniden yapılandırma, yalın üretim gibi yönetim uygulamaları da yer almaktadır (Sink, ,Langley, Gibson,1996:38). “Temel yetenek; bir işletmeyi başka işletmelerden ayıran, işletmenin vizyonunu gerçekleştirmede temel rol oynayan, rakipler tarafından kolayca taklit edilemeyen bilgi, beceri ve yeteneği ifade etmektedir (Koçel,2001:313).” Temel yetenek hakkında birçok tanım yapılmış olmasına rağmen Prahalad ve Hamad’a göre temel yetenek sınırlarını belirlemek için üç konunun belirlenmesi gerekmektedir. Öncelikle; temel yetenek faaliyetleri geniş çeşitlikteki pazarlara ulaşılabilme potansiyeli sağlar. İkinci olarak; işletmelerin temel yetenek alanları müşterilerin bitmiş ürüne dair algıladıkları faydayı etkiler. Ayrıca; temel yetenek faaliyetlerinin rakipler tarafından taklit edilmesi kolay değildir (Prahald,Hamel,1990:83). Bir bilgi, beceri veya yeteneğin temel yetenek sayılabilmesi için yukarıda belirtilen üç temel özellik dışında şu özellikleri taşıması gerekmektedir: “-İşletmenin kısa ve uzun dönemli yaşamı için temel sayılmalı, -İşletmenin vizyon ve stratejik hedeflerini gerçekleştirmede vazgeçilmez nitelikte olmalı, -Belirli bilgiler, kaynaklar ve süreçlerden oluşan bir karışımı temsil etmeli, -Sonunda temel ürün niteliği taşıyacak nihai ürünlerin üretiminde kullanılabilmeli, -İşletmenin küçülme, stratejik birlikler oluşturma, şebeke organizasyonuna katılma, dış kaynaklardan yararlanma gibi kararlar vermesinde temel rol oynamalıdır (Koçel,2001:313).” Büyümenin ancak temel yeteneğe yoğunlaşma ile mümkün olabileceği kabulü ile birlikte işletmeler tüm süreçlerini tekrar gözden geçirmek durumunda kalmaktadırlar (Prahald,Hamel,1990:19). Tüm bu sebeplerle işletmeler, temel yetenek alanları dışında kalan faaliyetleri, farklı bir firmadan temin etmeye yani dış kaynak yoluyla sağlamaya yönelmektedirler. 2.1.2. Dış Kaynak Kullanımı(Outsourcing) Kavramı Dış kaynak kullanımı, ürün ya da hizmetin işletme dışından temini faaliyetleri, özellikle son yıllarda önemle üzerine durulan konulara arasında yer almaktadır (Daugherty,Dröge,1997:337). “İşletmelerin sadece kendi sahip oldukları yetenek ve becerileri esas alan işleri yapmak istemeleri, organizasyon dışındaki temel yeteneklerin kullanılmadığı işleri, başka işletmelerden almak eğilimi, yaygın bir “outsourcing” veya “dış kaynaklardan yararlanma” uygulamasını ortaya çıkarmıştır (Koçel,2001:315).” Başka bir tanıma göre dış kaynak kullanımı; “Şirketlerin temel faaliyetlerine daha fazla odaklanmak, maliyetlerini azaltmak, kaliteyi yükseltmek, verimliliğini arttırmak, sabit maliyetleri değişken maliyetler haline dönüştürmek, ilgili tedarikçinin uzmanlık, yatırım ve yaratıcılık gücünden yararlanmak, pazara tepki hızını yükseltmek amaçlarından bir ya da bir kaçından yararlanmak üzere, mevcut şirket faaliyeti veya faaliyetlerinin gereğinde ilgili varlıkları ile birlikte üçüncü parti şirketlere devredilmesi sürecidir (Loder, 2003:43).” Farklı bir firmadan temin edilen faaliyetin de o işletmenin temel yeteneği olduğu düşünülürse; işletmeler arası “dış kaynak kullanımı” ilişkilerinin aslında öz yetkinlik değişimi olduğu söylenebilir. Bu nedenle bazen ‘outsourcing-dış kaynak kullanımı’ yerine ‘co-sourcing’ kavramının kullanıldığına rastlanmaktadır. “‘Co-sourcing’, temel yetenek bazında, işletmeler arasında oluşan bir çeşit ortaklığı(partnership) ifade etmektedir. Yani işletmeler faaliyetlerini “en iyi bildikleri konu ile sınırlamaya, diğerlerini dışarıdan almaya yönelmektedir (Koçel, 2001, s.316).” Dış kaynak kullanımın karar verilirken hangi faaliyetlerin ve süreçlerin dış kaynak kullanımı yöntemiyle temin edilebileceği belirlenmelidir. Değer yaratabilme; bu belirlemenin doğru yapılabilmesine bağlıdır. Dış kaynak kullanımı için en uygun alanların saptanması için altı yol önerilmektedir; 1. Kilit önemde olmayan yetkinlik alanları seçilmelidir. 2. Değişim karşısındaki direncin en az, değişim gereksiniminin en fazla olduğu iş süreçleri seçilmelidir. 3. Başarı şansı yüksek olan iş süreçleri belirlenmelidir. 4. Değişimin zaten yol almakta olduğu bir iş süreci seçilmelidir. 5. Kuruluşta dönüşüm yaratacak iş süreçleri seçilmelidir. 6. Kesintili ve ayrılabilir iş süreçleri seçilmelidir (Corbett,2004:12). İşletmelerin temel yetenek dışındaki bir takım faaliyetlerini dış kaynakla temin etmeleri durumunda, “stratejik alt sistemler” oluşmaktadır. Genellikle, dış kaynak kullanımı ile ürün ve hizmetler hakkında müşteri algılarının iyi yönde değişeceği ve ölçek ekonomilere ulaşılacağı düşünülmektedir (Rabinovich,Windle,Mdresner, Corsi, 1999: 357). “İşletmeler dış kaynak kullanımı yolu ile kaynak tasarruf yapabilmekte, yapı olarak küçülmekte ve daha yalın hale gelebilmektedir (Koçel, 2001:315). Şekil 2.3:Dış Kaynak Kullanım Karar Süreci Söz konusu faaliyet işletme için stratejik bir faaliyet mi? Rekabetçi EVET HAYIR avantaj sağlayabilir mı? Bu faaliyet stratejik olmamasına rağmen kritik bir öneme sahip Faaliyeti işletme içinde gerçekleştiriniz. EVET Faaliyeti işletme içinde gerçekleştiriniz. HAYIR Faaliyeti işletme içinde gerçekleştiriniz. HAYIR Bir teklif mektubu hazırlanır. Çeşitli tedarikçilerden teklifler Tedarikçinin açıdan; açısından teklifinin maliyet ve finansal kaynaklar değerlendirilmesi sonucunda, aynı faaliyeti işletme EVET Tedarikçi yardımı alınmadığı durumda, işletme içi faaliyetlerle EVET Faaliyeti işletme içinde gerçekleştiriniz. HAYIR Beklentilerinizin karşılanacağına inandığınız bir anlaşma yapınız. Kaynak: Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:307 Sağladığı yararlara rağmen, dış kaynak kullanımı kararının verilmesi ilgili yöneticiler açısından zor bir süreçtir. İşletmeler açısından büyük önem taşıyan bu karar verilirken bir çok faktörden etkilenilmektedir. Dış kaynak kullanımının gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi ile ilgili karar süreci Şekil 2.3’te tüm aşamaları ile gösterilmiştir. Dış kaynak kullanımı faaliyetleri temel olarak “üret ya da satın al” kararına bağlıdır. Bu karar; işletmeler ve yöneticiler için stratejik bir öneme sahiptir ve işletmenin verimliliğini ve hatta rekabetçiliğini etkileyecek bir güce sahiptir. Küreselleşmenin, maliyetlerin düşüşü eğilimi ile temel yeteneğe yoğunlaşmanın etkisiyle yönetim yaklaşımları da değişmektedir (Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:295). Dışarıdan satın almak yerine işletme içinde üretme sebepleri şunlardır; “- Üretilecek miktarın az olması sebebiyle veya ürün sağlamaya istekli tedarikçinin bulunmaması. - Tedarikçilerin yeterli kalite düzeyinde üretim yapamayacaklarının düşünülmesi. - Teknolojik sırların korunmasının amaçlanması. - Üretmenin daha düşük bir maliyet gerektireceğinin düşünülmesi. - Atıl kapasite ve işgücünün avantajlarından yararlanılması ve dezavantajlarından kaçınılması. - Kurumun kendine ait imkanlarının sürdürülmesinin sağlanması. - Ani talep değişimlerine daha rahat cevap verilebileceğinin düşünülmesi. - Kaynak bağımlığından kaçınılmasının amaçlanması. - İşletmelerin dışarıdan satın alma eğilimi olmasına rağmen; rekabetçi, politik, sosyal ve çevresel sebeplerin işletme içinde üretime zorlaması (Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:2).” Tüm bu sebeplerin yanında işletme içinde üretim yapmak yerine dışarıdan satın alma kararının da bir takım sebepleri mevcuttur. Bunlar; - Ürün ve hizmet üretimi konusunda teknik ve yönetimsel tecrübe yetersizliği. - Temel yetenek dışındaki faaliyetler için uzun vadeli teknolojik ve ekonomik kapasitenin korunmasına yönelik rekabetçi çabalar. - Uygun kaynakların seçimi ve ikame ürünlerin seçimi için daha fazla esnekliğe sahip olunması. - Yüksek bir tedarik yönetimi tecrübesine sahip olunması. - Daha düşük genel giderlere sahip olunacağı kabulü (Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:297).” Dış kaynak kullanımının temel sebepleri; “maliyetleri düşürme eğilimi ve temel yeteneğe yoğunlaşma, dış kaynak kullanan firmanın dağıtım sürecinin kısalması, sevkıyatın doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi, hizmet sağlayıcılar arasında rekabet oluşumudur.” Bu karşılıklı fayda sağlama süreci, her iki tarafın birlikte büyüyüp gelişmesini ve yeni pazarlara açılmasını sağlar (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:10). Dış kaynak kullanımı kararı alınmasının diğer nedenleri ise şunlardır; - İşletme maliyetini kontrol etmek. - İşletme faaliyetlerinin denetimine hakim olmak. - Geliştirilmiş müşteri hizmeti sağlamak. - Pazar ve kanallara çabuk giriş ve çıkış sağlayabilmek. - Sermayeyi koruyabilmek. - Temel işletme faaliyetlerine odaklanmak. - Dünya standartlarında yeteneklere ulaşabilmek. - İşletme içindeki kaynakların etkinliğini arttırmak. - Yeniden yapılandırma uygulamalarınım kolaylaştırmak. - Yönetilmesi ve kontrol altında tutulması güç fonksiyonları devredebilmek. - Riski paylaşmak. - Nakit akışını etkinleştirmek. - Belirli konularda gereken uzmanlığa sahip olmamak. - Özellikle iletişim ve bilgi teknolojileri gereklerini yerine getirememek (Wong, Maher, Nicholson,Gurney,200:9, Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:302,Sink, Langley, Gibson, 1996, s. 43). Görüldüğü gibi; dış kaynak kullanımı nedenlerinin bir kısmı satın alma kararının yararları arasında da yer almaktadır. Dış kaynak hizmeti sağlayan firmalar ile çalışmak her zaman zannedildiği kadar faydalı ve risksiz değildir. Bu risklerin bazıları şunlardır; - İşletme faaliyetleri üzerindeki kontrolün kaybedilmesi. - Maliyetin artması. - Yeni uygulama sonuçlarının müşteri tarafından kabul edilmemesi ihtimali. - İşletme içi uzmanlığın kaybedilmesi. - Tedarikçiye bağımlı hale gelme. - Müşterilerin güveninin kaybedilmesi. - Tedarikçi riskleri; finansal güçlük yaşanması, yavaş uygulamalar, söz verilen imkanların sağlanamaması, uyumun kaybedilmesi ve gerekli kalitenin sağlanamıyor olması. - Beklenmeyen ödemeler ve “ekstra kullanım” ücretleri. - Maliyetlerin ve fiyatlamanın zorluğu. - Tepe yönetimin sürece yoğunlaşmasının gerekliliği. - Tedarikçi tarafından kullanılan teknolojinin güncel olmaması. - Uzun dönemli esneklik ve değişen iş gereklerinin karşılanabilmesi konularındaki endişeler (Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:303Sink, Langley, Gibson, 1996, s. 43). 2.2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI VE ÜÇÜNCÜ PARTİ/TARAF(3PL) KAVRAMI Dış kaynak kullanımı konusu lojistik sektöründe, diğer tüm sektörlerde olduğundan daha fazla önem taşımaktadır. 1980’li yıllarda “ürün-tutundurma-fiyatlama” , işletmelerin rekabetçi avantaj sağlayabilmeleri için yoğunlaşmaları gereken temel pazarlama alanları idi. O yıllarda zaman ve mekan faydası, temel yoğunlaşılan konu idi. Bu gereğin zamanla değişmesi ile birlikte işletmeler “lojistik yetenekleri” ile rekabet avantajı kazanabileceklerinin farkına vardılar. Bu avantajı sağlayabilmek için de lojistik alanında belirlenen temel amaç; müşteriye mümkün olduğunca katma değerli ve müşteriler tarafından tercih edilir bir hizmet sağlayıcı konumunda olabilmektedir (Bowersox, 1990: 40). Lojistik, dış kaynak kullanımı için en uygun alanlardan biridir.1980’lerden itibaren dağıtım firmaları, işletmelerin sabit maliyetlerini değişken maliyetlere dönüştürebilmeleri için büyük fırsatlar olarak görülmüştür (Oates,1998:53). Lojistik faaliyetler işletmeler arası ilişki ve alışverişi gerekli kılmaktadır. Dış kaynak kullanımı faaliyetleri;hem bu ilişki içerisinde yer alan işletmeleri hem de tüm tedarik zincirini de etkilemektedir. “Dış kaynak kullanımı,tüm küresel tedarik zinciri boyunca sağlanacak olan performans kalitesini arttırır (Wong, Maher, Nicholson,Gurney,2000:10).” Dış kaynak kullanımı faaliyetleri, özellikle lojistik sektöründe etkili bir rekabet aracı olması sebebiyle önem taşımaktadır. “Rekabet artık daha ucuz hammadde teminiyle, daha ucuz enerji kullanımıyla veya daha ucuz işgücü bulunmasıyla, ürün maliyetinin indirilmesiyle sağlanılmaktadır. Rekabet son satış noktasında ürünün hazır bulunması, son satış fiyatında payı olan taşıma, depolama, ambalajlama, dağıtım gibi gider kalemlerinin azaltılması ile satış fiyatının aşağıya çekilmesiyle elde edilebilmektedir. Kısaca lojistik giderler diye nitelendirebileceğimiz bu vazgeçilmez giderleri minimuma indirebilecek olan kuruluşlar pazarda büyük payı alacaklardır (Yıldıztekin,2004: 18).” Lojistik giderlerin ortaya çıkmasına neden olan faaliyetler; üreticilerin temel yetkinlikleri arasında yer almamaktadır. Dolayısıyla bu faaliyetlerin, alanında uzman işletmelere devredilmesi gerekmektedir. Bu faaliyetleri gerçekleştirecek olan işletmelerin başarısı, hizmet alan firmanın başarısını da doğrudan etkileyecektir. Sayıları hızla artmakta olan bir çok işletme, kendilerini rakipleri karşısında üstün lojistik destek hizmetleri ile farklılaştırma çabasındadır. Bu hizmetler zaman içinde artan bir şekilde dışarıdan sağlanmakta ve yönetilmektedir. Belirtildiği üzere eğer bir işletme için lojistik faaliyetler temel yetenekleri arasında yer almıyorsa, dışarıdan temin edilip edilemeyeceği analiz edilmelidir. Dış kaynak kullanımının ana nedeni olan temel yeteneğe yoğunlaşma eğilimi; tüm işletme stratejilerini etkilerken, lojistik yönetimine ve lojistik alanda dış kaynak sağlayıcılara duyulan talebi de arttırmaktadır (Sink,Langley,Gibson,1996:38). Bu nedenle, lojistik sektöründeki gelişmeleri, bu sektördeki dış kaynak kullanımı faaliyetlerine; dış kaynak kullanımı faaliyetlerinin gelişimini de temel yetenek kavramının önemine bağlamak doğru olacaktır. Lojistik yönetimi kavramının öncelikle askeri alanda doğmasını takiben dış kaynak kullanımı faaliyetleri de ilk kez askeri alanda görülmüştür. Ticari firmalar da, tıpkı askeri alandaki gibi küresel çözümlere ihtiyaç duymakta ve benzer uygulamaları gerçekleştirmektedir. Lojistik faaliyetlerin karmaşık olduğu ve yoğun uzmanlık gerektirdiği açıktır. Bu sebeple işletmeler açısından lojistik faaliyetler, hem riskli hem de maliyetli faaliyetlerdir (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:3). Lojistik alanında dış kaynak kullanımı eğiliminin gün geçtikçe artışı temel olarak; işletmelerin maliyetleri düşürme eğilimi ve öz yetkinlik alanlarına yoğunlaşmaları ve bu yolla rekabetçi avantaj sağlama çabalarından kaynaklanmaktadır (Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:353). Bu artışa rağmen; hala birçok sektörde, lojistik faaliyetlerini dış kaynak yolu ile temin etmeyi tercih etmeyen önemli bir kesim vardır. Bu direnişin birincil nedenleri; lojistik faaliyetlerin dışarıdan temin edilemeyecek kadar önemli olduğu düşüncesi, lojistik işlemlerin temel yetenekleri arasında bulunması, maliyetlerin bu yolla düşürülemeyeceği kabulü, denetimin sağlanamayacağı ve işletmelerin lojistik hizmet sağlayıcılardan daha fazla lojistik tecrübesine sahip olduklarını düşünmeleridir. Aslında, tüm bu sebepler birçok işletmenin neden dış kaynak kullanmadığını açıklarken, bir yandan da bazı işletmelerin dış kaynak kullanma sebepleri olarak gösterilmektedir. Örneğin bazı yöneticiler; lojistik faaliyetlerin dışarıdan temin edilemeyecek kadar önemli olduğu düşünürlerken diğerleri; lojistik faaliyetlerin önemi dolayısıyla dışarıdan temin edilmesi gerektiğini savunabilmektedir (Langley,Allen, Colombo,2003:11). Lojistik alanında hizmet sağlayan firmaların hizmetlerini iyileştirmeleri gereken temel alanlar şunlardır; hizmet seviyesinin yükseltilmesi, düzenli bir iyileştirmenin gerçekleştirilememesi, stratejik yönetim yeteneklerinin yetersizliği ve ilişki oluştuktan sonra maliyet ve fiyat artışının olması (Langley,Allen,Colombo,2003, s.28). Lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetleri çoğu zaman “3. parti lojistik faaliyetleri” olarak ifade edilmektedir. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar ve bu firmalardan dış kaynak hizmeti alan işletmeler arasındaki ilişkiler büyük önem taşımaktadır. Bu firmalar, dış kaynak hizmeti vermekte oldukları işletmelerle uyumlu bir şekilde ve müşterilerinin pazarlama stratejilerini gerçekleştirmek amacına yönelik olarak çalışmak durumundadırlar (Orhan,2003:34). Üçüncü parti lojistik firmalarına ait sektörün hızla gelişmesinin ana nedenleri ekonomik ve teknolojik gelişimlerdir (Sheffi,1990:28). Uzmanlaşma ve üçüncü parti hizmet sağlayıcı ile kurulan ilişki sonucunda kazanılan tecrübe; lojistik sektörünün etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılabilmesini sağlamaktadır (Sink,Langley,1997:172). “3. Parti Lojistik (3PL)” kavramının anlaşılabilmesi için, öncelikle birinci ve ikinci parti ifadelerinin açıklanmasında fayda vardır: “Birinci Parti: Üretici,toptancı, perakendeci veya gönderici, İkinci Parti: Birinci partinin doğrudan müşterisi(tedarikçisi) konumundaki işletmedir (M. Çancı, M. Erdal,2003:43).” “3. parti lojistik hizmet sağlayıcısı; tedarik zinciri içerisindeki birçok bağlantı arasındaki lojistik fonksiyonların koordinasyonunun sağlayan firmadır. Bu firma “ 1. parti(üretici) ve 2. parti(hizmeti satın alan) arasındaki faaliyetleri kolaylaştıran üçüncü taraf gibi hareket eder (Lieb, Randall, 1996:51).” Başka bir tanıma göre 3. parti lojistik; “Müşterilerinin tedarik zinciri içindeki temel lojistik faaliyetlerinden birkaçını üstlenen (ardışık olarak en az üç farklı faaliyet-örneğin depolama, nakliye ve stok yönetimi) ve konusunda uzman olan lojistik şirketlerdir (Loder,2003:60).” Genellikle 3. parti lojistik firmaları tarafından sunulan hizmetler birden çok alandaki faaliyetlerle ilgilidir. 3 parti lojistik firmaları, sadece taşımacılık ya da sadece depolama hizmeti veren ve bazı yönetimsel sorumlulukları da üstlenen firmalardan farklıdır (Lieb,Randall,1996:52).” Aslında 3.parti lojistik firmaları tarafından sunulan taşımacılık hizmetleri “dış kaynak kullanımı” terimi ortaya çıkmadan önce de gerçekleştirilmekteydi. Bu durumun temel sebebi taşımacılık faaliyetinin söz konusu işletmeler için temel yetenek alanları içinde yer almamasıdır (Oates,1998:54).” Müşterilerin 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıları nasıl algıladıkları ile ilgili Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde yapılan araştırma sonuçları şöyledir: Dış kaynak kullanıcısı olan işletmelerden %79’u üçüncü parti lojistik hizmet sağlayan firmaları “kaynak sağlayıcı”, % 39’u “kaynak yöneticisi”, % 37’si “problem çözücü”, % 31’i “nakliye stratejisti” , % 23’ü “dağıtım stratejisti”, % 15’i “tedarik zinciri stratejisti”, % 11’i de “lider/yönetici” olarak görmektedir (Langley,Allen,Colombo,2003:18). Tüm bu sebeplerle, günümüzde en az tedarik zinciri yönetimi kadar lojistik alanda dış kaynak kullanımı ve kontrat ilişkileri de önem taşımaktadır (Sink, Langley,Gibson,1996:38). 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar genellikle; kaynaklara yatırım yapma eğiliminde olan, kapasite ve personel sağlayan, müşterilerinin daha verimli çalışmasını sağlamak amacıyla özellikle bilgi sistemi ve müşteri ilişkileri alanında destekte bulunan işletmelerdir. Tüm bu sebeplerle, 3. parti lojistik firmaları hem kendi faydaları hem de müşterilerinin faydasını göz önünde bulundurarak mümkün olduğunca uzun-vadeli ilişkiler içinde olmak istemektedirler (Sink, Langley, Gibson, 1996:39). Aslında, 3. parti lojistik faaliyetleri; daha önce işletme içinde gerçekleştirilen bir takım lojistik faaliyetlerin, dışarıdaki bir firmadan teminini içerir. 3. parti tarafından sadece bir lojistik faaliyet gerçekleştirilebileceği gibi tüm lojistik süreç de bu firmaya devredilebilmektedir (Dapiran, Lieb, Millen, Sohal, 1996, s.36). 3. parti hizmet sağlayıcıların gelişimi ve işletmeler arası ilişkiler, yatay entegrasyon yapısına paralel olarak gerçekleşmiştir. Dış kaynak kullanımının artmasıyla birlikte bu alanda oluşan ortaklıklar da artmıştır. Böylece işletmeler; daha esnek ve temel yetenek ile karşılıklı yarar sağlanan ilişkiler temeline daha bağımlı hale gelmişlerdir (Rabinovich,Windle, Mdresner, Corsi, 1999: 353). Alanında uzman, profesyonel şekilde çalışan üçüncü parti lojistik firmaları; “-Süreç yönetimi odaklı hareket eder. -Müşteriye özgün çözümler üretir. -Riski paylaşan firmalardır. -Uzun dönemli işbirliğine yatkındırlar (Çancı, Erdal, 2003, s.43).” 3. parti lojistik firmalarının nitelik ve yetenekleri ile ilgili Fed-Ex, Cap Gemini ve Earnst and Young tarafından gerçekleştirilen ankete dayalı araştırma sonucunda ortaya konulan önemli noktalar şunlardır; “- 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların nitelikleri ve özellikleri her zaman açık bir şekilde ortaya konulmalıdır. - 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların sektörlere özel tecrübeleri gün geçtikçe daha önemli hale gelmektedir. - Bu firmalar açısından bilgi teknolojisi entegrasyonu ve uygulanabilirliği önemlidir. - 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar sundukları hizmetler vasıtasıyla temel yeteneklerini açıkça gösterebiliyor olmalılardır. - 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların yetenekleri ile, müşterilerin ihtiyaçlarının çakışıyor olması çok önemlidir. - 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar, işletmelerin değişen ihtiyaçlarına zamanında cevap verebilir nitelikte olmalılardır. - Dış kaynak kullanıcısı durumundaki işletmeler; kendi yeteneklerinin farkında olmalı, temel yeteneklerini ve bu yeteneklerin işletmenin stratejik hedefleri yönünde nasıl kullanılacağını belirlemeleri gerekmektedir. - Dış kaynak kullanıcısı durumundaki işletmeler, eğer gerçekten dış kaynak kullanımının faydalarını kazanmak istiyorlarsa en yalın hale gelebilmek için çaba göstermelidirler (Langley,Allen,Colombo,2003:18).” 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılardan müşterilerinin beklentileri, oldukça yüksektir. Özellikle Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde birincil aranan özellik, lojistik faaliyetleri ve süreçlerin yürütülebilmesi için bilgi teknolojilerine hakimiyettir. Buna karşılık, yapılan araştırmalar göstermektedir ki; 3. parti lojistik firmalarının sağladığı bilgi teknolojisi yetenekleri tatmin edici değildir. Özellikle internetin lojistik alanında etkili bir şekilde kullanımı, hem lojistik hizmet sağlayıcısı hem de dış kaynak kullanan işletme açısından önemli bir konudur. Açıktır ki; gelecekteki 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların başarısı; bütünleşik ve sonuca odaklı olarak finansal ve operasyonel performans iyileştirme yetilerine bağlı olacaktır (Langley,Allen,Colombo,2003:6). Bu özelliklerin yanında, 3. parti lojistik firmaları genellikle; kaynaklara yatırım yapma eğiliminde olan, kapasite ve personel sağlayan, müşterilerinin daha verimli çalışmasını sağlamak amacıyla özellikle bilgi sistemi ve müşteri ilişkileri alanında destekte bulunan işletmelerdir (Sink, Langley, Gibson, 1996:39). 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar “taşımacılık varlıklarına sahip olanlar” ve “taşımacılık varlıklarına sahip olmayanlar” olmak üzere iki temel gruba ayrılabilirler. Birinci gruptaki işletmeler; daha önce işletme içi faaliyetler için kullanılan varlıklara yatırım yaparlar ve bu varlıkların ekstra kapasitesini, diğer işletmelerin kullanımına sunarlar. Bu işletmeler büyüdükçe daha fazla varlığa yatırım yapar ve dolayısıyla daha fazla varlığı kullanıma çıkarırlar. Taşımacılık varlıklarına sahip olmayan firmalar ise; kişiler ve sistemleri temel varlıklar olarak ele alırlar. Bu firmalar hizmet sağlama aşamasında, tüm diğer işletmelerin taşımacılık varlıklarını kullanabilme imkanına sahiptirler. Bu yolla, ölçek ekonomisine ulaşma gibi çeşitli avantajlar elde edilmektedir. Örneğin; her iki grupta da yer alan 3. parti lojistik firmasının ortak özelliği “uzmanlık ve çalışma sistemi”dir. Başarı, ancak bu iki özelliğin varlığı ile mümkün olmaktadır. Klasik taşımacılık firmaları ile 3. parti lojistik firmalarını ayıran temel özellikler de bunlardır (Sheffi,1990: 34). 3. parti lojistik firmalarının müşterileri onlardan alabilecekleri hizmetlerden çok daha fazlasını beklemektedirler. Bu firmalar; müşterilerin beklentileri karşılamak amacıyla, 3. parti lojistik firmaları elde ettikleri karı işletmeye yatırım amaçlı olarak kullanmak durumunda kalmaktadırlar. Ancak bu yolla; lojistik yetenekleri geliştirilebilecektir (Langley,Allen,Colombo,2003:29). Başka bir ayırıma göre 3. parti lojistik firmaları beş farklı başlık altında incelenebilmektedir; taşımacılık temelli 3PL, depolama ve dağıtım temelli 3PL, aracılık temelli 3PL, nakliye yönetimi temelli 3PL, finansal temelli 3PL ve bilgi temelli 3PL. Taşımacılık temelli lojistik hizmet sağlayıcıların 1 ortak özellikleri; büyük taşımacılık firmalarının büyük bölümlerine ya da şubelerine sahip olmalarıdır. Bu tip 3. parti lojistik firmalarının ana hizmetleri taşımacılık olsa da bu çok daha kapsamlı lojistik hizmetler sunmaktadırlar. Depolama ve dağıtım ve temelli lojistik hizmet 1 Başlıca “taşımacılık temelli lojistik hizmet sağlayıcı firmalar”; FedEx Logistics, UPS Logistics, Ryder, Schnider Logistics gibi firmalardır. sağlayıcılar 2 başlangıçta kontrata bağlı depolama hizmeti verirlerken zaman içinde faaliyetlerini çok daha çeşitli lojistik alanlarına kaydırmışlardır. Bu tip lojistik hizmet sağlayıcılar süreç içerisinde; envanter yönetimi, depolama ve dağıtım gibi lojistik faaliyetleri bir arada gerçekleştirmektedirler. Aracılık temelli lojistik hizmet sağlayıcılar 3, aracılık görevlerini ve komisyonculuk faaliyetlerini de gerçekleştirmektedirler. Bu tip lojistik hizmet sağlayıcıların kendi bünyelerinde varlıkları yoktur. Bir çok hizmet sağlayıcı ve tedarikçi ile çalışarak kaynak sağlarlar. Finansal temelli lojistik hizmet sağlayıcılar; 4 navlun denetimi, maliyet muhasebesi ve denetimi ile envanter yönetimi gibi çeşitli alanlarda hizmet sağlarlar. Bilgi temelli lojistik hizmet sağlayıcılılar ise internet temelli, B2B ve elektronik pazar faaliyetleri ile ilgili kaynakları kullanarak hizmet verirler (Bardi,Coyle,Langley,2003:426-427). Pazara ve işletmeye ait özellikler de 3. parti lojistik firmaları ile çalışma şekillerini ve hangi alanlarda çalışılacağı ile ilgili kararları etkilemektedir. Bu alanlar; sadece taşımacılık fonksiyonunu içerebildiği gibi antrepoculuk ve envanter yönetimi gibi farklı faaliyetlerin tümünü entegre bir şekilde içerebilmektedir (Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:353). ABD lojistik pazarında Gibson, Langley, Sink(1996) tarafından yapılan araştırmaya göre, ABD’de üçüncü parti 2 Başlıca “depolama ve dağıtım temelli lojistik hizmet sağlayıcı firmalar”; DSC Logistics, USCO, Exel, Caterpillar Logistics, IBM Logistics gibi firmalardır. 3 Başlıca “aracılık temelli lojistik hizmet sağlayıcı firmalar”; Kuehne&Nagel, Fritz, C.H. Robinson gibi firmalardır. 4 Finansal temelli lojistik hizmet sağlayıcılar arasında; Cass Information Systems, CTC, GE Information Services gibi firmalar yer almaktadır. lojistik sektöründe yer alan lojistik fonksiyonlar ve bu fonksiyonlara ait faaliyet alanları şunlardır: -Taşımacılık; nakliye, aracılık, konsolidasyon, kontrata dayalı teslim, navlun denetimi, ürünlerin geri iletilmesi, yükleme, komisyonculuk. -Depolama; muhafaza, ürünlerin teslim alınması, montajlama, markalama ve etiketleme. -Envanter yönetimi; öngörü faaliyetleri, yer analizi, ağ denetimi, yerleşim tasarımı. -Sipariş yönetimi; sipariş işlemleri. -Bilgi sistemleri; Elektronik Veri Değişimi, planlama, yapay zeka, uzmanlık sistemleri. -Paketleme: tasarım ve yeniden dönüşüm (Gibson, Langley, Sink,1996:41). 2003 yılında “Giorgia Institute of Technology, Cap Gemini Earnst and Young ve FedEx Corporate Services” tarafından yapılan bir araştırmaya sonuçlarına göre lojistik faaliyetler ve çeşitli coğrafyalarda kullanım yüzdeleri belirlenmiştir (Langley,Allen,Colombo,2003:6). Tablo 2.1. 3PL Firmalarından Temin Edilen Lojistik Faaliyet Alanları ve Temin Oranları KUZEY BATI ASYA- LOJİSTİK FAALİYETİ AMERİKA% AVRUPA% PASİFİK% Depolama ve 73 91 46 Çıkış Nakliyesi 71 95 87 Gümrükleme 66 57 - Giriş Nakliyesi 62 71 62 Gümrük Komisyonculuğu 62 67 33 Aracılık 57 67 41 Navlun Denetimi 54 24 8 Havuzlama 37 43 33 Navlun Konsalidasyonu 37 62 16 Danışmanlık Hizmetleri 29 14 10 Ters Lojistik 28 38 - Taşıyıcı Seçimi 24 24 19 Sipariş Yönetimi 23 24 19 Satın Alma 23 29 - Temel Üretim Faaliyetleri 23 19 - Markalama ve Etiketleme 20 33 17 Fiyatlama 19 10 6 Envanter Yönetimi 19 14 24 İade ve Onarım 16 43 5 Bilgi Teknolojileri 16 24 13 Filo Yönetimi 12 38 21 Antrepoculuk Sipariş İşlemleri 10 10 6 Ürün Montajı 9 14 8 Dağıtım Denetimi 9 5 11 Müşteri Hizmeti 9 14 14 4PL Hizmetleri 7 10 - Envanter Sahipliği 6 0 - Faktoring 2 5 5 Tedarik Zinciri Enetgratörlüğü- - 6 Kaynak:Langley,Allen,Colombo,2003:9 Tablo 2.1’de de belirtildiği üzere 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmalardan en sık temin edilen faaliyetler, depolama ve antrepoculuk, çıkış nakliyesi, gümrük komisyonculuğu, giriş nakliyesi, gümrükleme, aracılık ve navlun denetimidir (Langley,Allen,Colombo,2003:6). Şekil 2.4: Fortune 500 Şirketlerinin 3PL Hizmet Kullanım Oranları 80 3PL Kullanım % 70 60 50 40 30 20 10 0 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Kaynak: Yıldıztekin,2004:18 Fortune 500 şirketlerinin dış kaynak kullanım oranı da yıllar içinde hızlı bir artış göstermiştir. 3. parti lojistik firmalarının bulunduğu pazar, sürekli bir değişim ve gelişim içindedir. Bu sebeple; hem dış kaynak kullanıcıları hem de dış kaynak hizmeti sağlayanlar daha rekabetçi hale gelmektedir. Bu işletmeler, kendi gelişimlerini sürdürürken birbirlerinden beklentileri de hızla artmaktadır. Pazardaki temel amaç, lojistik hizmet sağlayıcıdan beklenen ile bu firma tarafından sunulan hizmet arasındaki farkın mümkün olduğunca azaltılmasıdır. Dolayısıyla, 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar; bilgi teknolojilerine hakim olmak, etkili bir ilişki ve süreç yönetimi sağlayabilmek, hizmet ve teknolojilerinin küresel bütünleşme içinde olmasını sağlamak, tedarik zinciri içerisinde değer yaratıcı konumunda olabilmek gibi temel amaçlara yoğunlaşmak durumundadırlar (Langley, Allen, Colombo, 2003:5). 3. parti lojistik sektörü hızla uluslararası ölçeğe yayılmaktadır. Taşımacılık hizmetleri, depolama ve katma değer sağlayan hizmet alanları sektörün en önemli gelir sağlayıcı alanlarıdır. Birçok üçüncü parti lojistik firması, belirli sektörleri niş pazarlar olarak belirlemektedirler. Örneğin bazıları sadece otomotiv, elektronik, yiyecek ve perakende sektöründe hizmet vermektedirler. Sektörde hızlı bir değişim yaşandığından bir çok farklı dinamikten etkilenilir. Lieb ve Randall tarafından 1996 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya katılan işletmelerin genel müdürleri tarafından bu dinamikler şöyle sıralanmıştır; lojistik alanında dış kaynak kullanımına ilginin artışı, tek bir yerden alış veriş etme eğiliminin artışı, üçüncü parti seçeneğine karar verilirken katılımcı kara süreci (Lieb, Randall, 1996:65). 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar müşteri ihtiyaçlarına ve değere odaklı hizmet sunmaya çalışmaktadır. Lojistik destek, temel öncelikli bir faaliyet olarak algılanmasa da, bir çok işletme açısından kritik önem taşımaktadır. Bu sebeple lojistik alanda dış kaynak kullanımı faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir (Sink, Langley, 1997: 173). Rekabetin küreselleşmesi ve faaliyet sınırlarının tüm dünya ölçeğine genişlemesi sebebiyle, 3. parti lojistik firmalarının küresel alanda rekabetçi olmayı amaçlamaları gerekmektedir (Langley,Allen,Colombo,2003:29). Üçüncü parti lojistik hizmetinin satın alınması durumunda stratejik bir taahhüt oluşur. Bu süreçte; farklı temellere, güdülere ve amaçlara sahip olan karar alıcılar yer almaktadır. Üçüncü parti lojistik hizmet satın alma sürecinin temel aşamaları şunlardır; örgütlerde stratejik karar verme aşaması, endüstriyel satın alma davranışı, nakliye satın alışı, tedarikçi seçimi ve lojistik ilişkilerdir (Sink, Langley, 1997: 167). Gelecekte; 3.parti lojistik firmalarını şekillendirecek birçok gelişme yaşanacaktır: • Öncelikle; küresel pazarlar, 3. parti lojistik firmalarını ortaklıklara zorlayacaktır. Çünkü tek bir lojistik hizmet sağlayıcının, küresel tedarik zincirinin gerektirdiği üstün tecrübe ve uzmanlığa sahip olması beklenemez. • İkinci olarak; 3. parti lojistik firmaları, daha fazla değer yaratarak kazançlarını da arttırabileceklerdir. Ayrıca en son teknolojinin kullanımı yolu ile daha etkili bir maliyet yönetimi gerçekleştirebileceklerdir. • Üçüncü olarak; lojistik hizmet sağlayıcılar teknoloji kapasitelerin arttırabildikleri sürece daha fazla değer yaratabileceklerdir. Böylece müşterileri, 3. parti lojistik firmalarına daha fazla bağımlı hale gelecektir. • Dördüncü olarak; 3. parti lojistik firmaları ile müşterileri arasındaki karşılıklı fayda ilişkisinden memnuniyet arttıkça, uzayacaktır (Orhan,2003: 36-379). Şekil 2.5: Üçüncü Parti Lojistik Hizmeti Satın Alma Süreci I.Aşama: Lojistik Alanında Dış Kaynak Kullanımı İhtiyacının Belirlenmesi -Problem ve fırsatların farkına varılması -Tepe yönetimin onayının alınması -Satın alma takımının oluşturulması II. Aşama: Alternatiflerin Belirlenmesi - İşletme içi tecrübe ve uzmanlığın, bilginin ve tecrübenin kullanılması Dışarıdan bir uzmanın görevlendirilmesi ve/veya tedarikçinin nüfuzundan yararlanılması ilişkinin ömrü de III. Aşama:Adayların Değerlendirmesi -Kriterlerin oluşturulması -Gerekli bilginin toplanması -Tedarikçi seçimi IV. Aşama: Hizmetin Sağlanması -İlişki planının hazırlanması -Değişimin desteklenmesi amacıyla eğitim sağlanması -Hizmete adptasyonun başlaması V.Aşama: Devam Etmekte Olan Hizmet Değeri -Niteliksek ve niceliksel ölçümler -Performansın ve sürekli gelişimin denetimi -İlişkinin gelişmesi veya tedarikçinin değiştirilmesi Kaynak: Sink, Langley, 1997: 175 Şekil 2.5’de yer alan lojistik hizmet satın alma süreci beş temel aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada; lojistik alanında dış kaynak kullanımı ihtiyacı belirlenir. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı ile ilişki kurma süreci; problemin çözümü ya da fırsatın değerlendirilmesi için dış kaynak kullanımının uygun bir yönetim seçeneği olduğunun anlaşılması ile başlar. Bu aşamanın dört temel alt aşaması bulunmaktadır. Öncelikle işletme içinden ya da dışından bir kişinin “değişim sorumlusu” olarak görevlendirilmesi gerekmektedir (Sink, Langley, 1997: 175). İkinci olarak, tepe yönetimin desteğinin alınması şarttır. Bütünleşik lojistik hizmetlerin değerlendirilmesi ve satın alınması süreci genellikle bu gruba bağlıdır. Üçüncü olarak, satın alma sürecinin yürütülebilmesi için, bir satın alma takımının oluşturulması gerekmektedir. Oluşturulabilecek en etkin takımlar, fonksiyonlar arası olanlar ve birçok farklı kademeden yönetici barındıranlar olacaktır. Ayrıca; üçüncü parti seçeneklerinin amaçları hakkında hat yönetim ile iletişim içinde olunması yararlıdır. Bu kişilerin sürecin çok başında satın alma sürecine dahil edilmeleri gerekmektedir. İkinci aşama, olası alternatiflerin belirlenmesi aşamadır. Oluşturulan satın alma takımının birincil görevi, lojistik dış kaynak kullanımı kapasitesini belirlemektir. Bu aşamada; tüm geçerli maliyetler göz önünde bulundurularak bir “satın al ya da üret” analizine ihtiyaç vardır. Üçüncü aşamada seçim kriterlerinin belirlenmesinden sonra adayların değerlendirilmesine geçilir. Kalite, maliyet, kapasite ve teslim yeteneği geleneksel dağıtıcıların değerlendirilmesinde kullanılan faktörlerdir. Üçüncü parti lojistik sağlayıcıların seçimine gelindiğinde, kriterler daha çetinleşmektedir. Mevcut müşterilerin referansları, kültürel uyumluluk, finansal güç, yönetim tecrübesinin derinliği, işlem ve fiyatlama esnekliği ve bilgi sistemi yetenekleri gibi faktörler seçim aşamasında önemli rol oynamaktadır. Satın alma sürecinin dördüncü aşaması; iş ortaklığının başlangıcını ve uygulamasını içerir. Dış kaynak kullanım ilişkisi uygulamanın formal kontratta belirtilen tarih ve zamanda başlayacağı düşünülse de her zaman böyle olmaz. Bu süreç; tedarikçinin seçimi devresinde başlar ve birlikte çalışılacak işletmeye karar verilene kadar devam eder. Beşinci aşama; hizmet alışverişinin devam ettiği aşamadır. Lojistik iş ortaklığı devam ettikçe bu aşama da sürecektir. Bu aşamanın sonucunda; satın alan konumundaki tarafın başka bir çözüm seçeneği arayıp aramayacağı, zorunlu tedarikçiyi diğeriyle değiştirip değiştirmeyeceği, hizmetlerin işletme içine kaydırılıp kaydırılmayacağı, ya da mevcut anlaşmanın devam ettirilip ettirilmeyeceği belirlenir. Hizmet gerekleri ve müşteri hizmet politikasını belirtilir (Sink, Langley, 1997:176181). 2.2.1. Dördüncü Parti/Taraf Lojistik (4PL) Faaliyetleri Tedarik zinciri boyunca faaliyet gösteren çeşitli üretici ve perakendeciler; ele geçirmeler, ortaklıklar, stratejik işbirlikleri ile büyümeye davam etmektedirler. Bu alanda lojistik hizmet sağlayıcı pozisyonunda faaliyet gösterecek olan firma açısından fırsatlar büyüktür. Ancak bu fırsatların yakalanabilmesi için lojistik hizmet sağlayıcıların, küresel ölçekte hizmet sağlayıcılar olarak faaliyet gösterebilmeleri gerekmektedir. Gerçek anlamda küresel ölçekte lojistik hizmet sağlayıcısı olarak faaliyet gösteren işletmelerin sayısı azdır. Bu nitelikteki lojistik hizmet sağlayıcılar sadece otomotiv ve kimya gibi bazı özellikli endüstrilerde faaliyet göstermektedir. Küresel bir 3. parti lojistik firma eksikliği durumunda ilk seçenek “lider lojistik sağlayıcısı”(Lead Logistics Provider) olmaktadır. Bu tip hizmet sağlayıcı,bir işletmeye hizmet veren diğer 3. parti lojistik firmalarının faaliyetlerinin koordinasyonunu sağlayarak, işletmenin tüm lojistik hizmet alanını yöneten lojistik hizmet sağlayıcı firmadır. LLP firması diğer 3PL firmalarının kaynaklarını kullanmak yerine gerekli faaliyetlerin çoğunu kendi kaynakları ile gerçekleştirme eğiliminde olabilmektedir. İşte bu sebeple 4. parti lojistik firmalarına ihtiyaç duyulmaktadır (Love,2003:18). “Müşterilerine kapsamlı tedarik zinciri çözümleri sunmak için, kendi organizasyonunun kaynaklarını, yeteneklerini ve teknolojisini üçüncü taraf lojistik şirketleri ile bir araya getiren ve tüm zincirin tasarımını ve yönetimini üstlenen şirketlerdir. 4PL şirketleri tüm tedarik zinciri boyunca değer katabilme uzmanlığına ve yeteneğine sahip olmak zorundandır (Loder,2003: 43).” 4. parti lojistik kavramı 1990’larda doğmuştur. 4. parti lojistik firmaları, öncelikle “3. parti lojistik firmalarına danışmanlık hizmeti veren firmalar” olarak tanımlanmıştır. Zaman geçtikçe farklı tanımlar yapılmaya başlanmıştır. Öncelikle, 3. parti lojistik ve 4. parti lojistik kavramlarının farkını ortaya koymak daha doğru olacaktır. Her iki durumda da dışarıdan sağlanan bir lojistik hizmetin varlığı tartışılmazdır. Temel fark bu hizmeti sağlayan taraftan ne şekilde faydalanıldığıdır. 4. parti lojistik hizmetinin temelinde; lojistik bütünleştirici rolüne sahip olması yer almaktadır. Ayrıca; bu firma tedarik zincirinde stratejik fayda elde edilebilmesi yönünde hizmet vermesi yer almaktadır. Bu anlamda, 4. parti lojistik faaliyetlerinin daha büyük bir resme odaklandıklarını vurgulamak doğru olacaktır (Marino,2002:23). 4PL uygulamalarında işletme süreçleri; dışarıdaki firmanın bilgi, deneyim ve teknolojisinden de yararlanılarak işletme süreçlerinin yeniden tasarlanması temeline dayanmaktadır (Çancı, Erdal,2003:48). “4PL yaklaşımının günümüzde popüler olan dış kaynak kullanımından farkları; bütüncül tedarik zinciri çözümleri sunması ve tüm arz zincirini etkileyecek bir değer yaratabilmesidir (http:// www. bilgiyonetimi. org/ cm/ pages/ mkl_gos. php?nt=499,15.05.2004).” “4. parti lojistik işletmeleri aşağıdaki hizmetleri sunabilmektedir; -Taşıma hizmetlerinin yanında dağıtım ve depolama gibi diğer lojistik faaliyetlerini de bütünleşik bir biçimde sağlayabilmektedir. -Lojistik alanındaki değişimlerle birlikte organizasyonel konulardaki gelişmeleri de birleştirerek, işletme yönetimine sunabilirler. -4PL sağlayıcılar, çalıştıkları firmaların işlerini kısa bir süre içinde öğrenerek, firma müşterileri için daha iyi lojistik çözümler üretirler. -4PL şirketleri güçlü teknoloji alt yapılarıyla, başarılı bir tedarik zinciri uygulaması meydana getirirler (Çancı,Erdal,2003:48-49).” Çoğu zaman 4PL firmaları kendilerini tedarik zinciri içerisinde konumlamakta zorlanmaktadırlar. 4PL firmalarının; sundukları teknoloji, gerekli kaynaklar, optimizasyon, yönetim ve danışmanlık kombinasyonu gibi özelliklerinin temellerinin çok farklı alanlara dayandığını doğrulamaktadır. Bir 4. parti lojistik firmasının temel yeteneği yönetim tecrübesi iken, diğerininki teknoloji avantajı olabilmektedir (Love,2003:20). Bir 4. parti lojistik sağlayıcının önemli çözümleri etkin olarak sunabilmesi için bazı kritik yetenek ve bilgilere sahip olması gereklidir. Bir 4PL’yi değerlendirmek için gerekli kriterler şu şekilde sıralanabilir: • Tedarik zinciri entegrasyon teknolojilerinde ve dış kaynak kullanımı imkanlarında etkili olmalı. • Global kaynaklara erişebilme yeteneğine sahip olmalı. • Tedarik zinciri stratejisi, süreçlerin yeniden dizaynı, teknolojik entegrasyon ve yönetim alanlarında etkin olmalı. • Bünyesinde iş süreçleri yönetimi ve dış kaynak kullanımı konularında tecrübeli arz zinciri profesyonelleri barındırmalı. • Çok sayıda ve farklı alanlarda bulunan servis sağlayıcıları yönetebilme ve organize edebilme yeteneğine sahip bulunmalı. • Organizasyonel değişim gereksinimlerini karşılayabilmelidir (http:// www. bilgiyonetimi. org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=499,24.05.2004). 2.3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA GELİŞEN İLİŞKİLER VE ÖNEMİ Dış kaynak kullanımı esnasında oluşan ilişkinin temel amacı, karşılıklı fayda sağlayabilmek ve bu ilişki ile sinerji yaratabilmektir. Lojistik hizmet sağlayıcılar, faaliyetlerinin özelliği sebebiyle yüksek derecede müşteri odaklı çalışmak durumundadırlar. Genellikle bu ilişki ile yaratılan sinerjinin olumlu etkisi, katlanılan riskten çok daha fazla olmaktadır. Bu anlamda lojistik ilişkileri; “tarafların birlikte çalışmalarından dolayı sağlayacakları sinerji avantajı amacı ile oluşmuş özel iş anlaşmaları” olarak tanımlamak doğru olacaktır (Bowersox,1990:37). Böyle bir ilişkinin oluşturulabilmesi için temel fayda sağlanabilecek alanlar; varlık ve maliyet etkinliği, müşteri hizmet gelişimleri, pazarlama avantajları, kar istikrarı ve büyümedir (Lambert, Emmelhainz, Gardner,1996:5). “İşletmeler arasında dayanışma yeni bir konu değildir. İktisat teorisi ve iktisat tarihi işletmeler arasındaki bu tür “dayanışma” ilişkilerinin piyasa mekanizması üzerindeki konusunda teoriler ve örneklerle doludur. Ancak konunun günümüzdeki yeni olan yanı, bu tür ilişkilerin ‘istisna’ sayılmak yerine neredeyse ‘kaide’ haline gelmiş olmasıdır (Koçel, 2001:318).” Dış kaynak kullanımı esnasında oluşan ilişki süreci ve ilişkinin niteliği her iki işletmenin başarısını doğrudan etkilediği gibi, söz konusu işletmelerin faaliyette bulunduğu sektörün genel performansını da etkileyecektir. Bu sebeple, lojistik alanında dış kaynak kullanımı ve bu esnada oluşan ilişkiler halen gelişimi sürmekte olan lojistik sektörünün geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. “Perakendeciler, üreticiler ve lojistik hizmet sağlayıcı firmalar bir takım halinde çalışmaya başladıklarında, tüm üyeler kazanacaktır (Bowersox,1990:36)” Genellikle, lojistik faaliyetlerin dış kaynak yolu ile temini esnasında oluşan ilişkinin sürekliliği ana hedeftir. Dış kaynak kullanımı ilişkileri; ilişkinin amacına yönelik olarak, taraflara orta veya uzun vadeli faydalar sağlayan bir çeşit lojistik kanal ilişkileri olarak tanımlanmaktadır (Sink,Langley,1997:172). Dolayısıyla; 3. parti lojistik firmaları hem kendi faydaları hem de müşterilerinin faydasını göz önünde bulundurarak mümkün olduğunca uzun vadeli ilişkiler içinde olmak istemektedirler (Sink,Langley,Gibson,1996:39). Çünkü ilişkinin sürekliliği genel tatminin göstergesidir. Bu ilişkide hizmet sağlayıcı tarafın 3. parti lojistik firması olması nedeniyle ilişkinin sürekliliği, söz konusu 3. parti lojistik firmasının performansının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu anlamda, başarılı ilişkiler kurma ve devamını sağlama 3.parti lojistik firmalarının rekabet avantajları arasında yer almaktadır. “Lojistik alanda dış kaynak kullanımı, aslında olağan hale gelmiş olan ilişkileri temsil eder. Bu ilişki içerisinde doğal ve olağan olmayan yön ‘tarafların karşılıklı fayda sağlayabilmek amacıyla ortak hareket etmesidir (Bowersox,1990:36)” 2002 ve 2003 yıllarında “Giorgia Institute of Technology,Cap Gemini Earnst and Young ve FedEx Corporate Services” tarafından gerçekleştirilen araştırma sonuçları karşılaştırıldığında; dış kaynak kullanıcısı ve 3. parti lojistik hizmet sağlayıcısı arasındaki ilişki yapısında; risk ve ödül paylaşımı ile maliyet paylaşımı yaklaşımlarının benimsendiği görülmektedir (Langley,Allen,Colombo,2003:20). Bu alanda sürdürülen ilişkiler “lojistik ortaklığı” olarak da ifade edilmektedir. La Londe ve Cooper’ın tanımına göre lojistik ortaklığı; “belirlenen bir zaman aralığında, fayda ve sorumlulukların paylaşıldığı bir lojistik kanalındaki iki taraf arasında ilişkidir” Ellram ise bu tanıma; “bilgi paylaşımı”nı eklemiştir; “belirli bir zaman periyodu içerisinde taahhüt içeren ve alıcı satıcı arasındaki anlaşmadır.” Bu ilişki risk ve ödül paylaşımının yanında bilgi paylaşımını da içerir (Lambert,Emmelhainz,Gardner,1999:166). Lojistik faaliyetler esnasında tarafları bir arada tutan birleştirici etken bilgi paylaşımıdır (Bowersox, 1990: 41). Her iki taraf da, bu ilişkinin ortak stratejisine uygun davranmalıdır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firma ve müşterisi arasındaki ilişki bir ortaklıktan ziyade miktar garantisi sağlayan uzun vadeli kontrat ilişkisi olduğunda dahi, aradaki ilişkiyi ortaklık olarak algılama eğilimi mevcuttur. İki tarafın da aralarındaki ilişkiyi ortaklık olarak tanımlamalarının temel nedeni; her iki tarafın da beklediği sonuca ulaşabiliyor, beklediği hizmeti alıyor olmasından kaynaklanmaktadır (Lambert, Emmelhainz,Gardner,1996:1). Bu esnada işletmeler arası farklı ortaklık ilişkilerinin belirtilmesinde fayda vardır. Temel olarak üç tip ortaklık mevcuttur; I. İlişki içindeki firmalar birbirlerini “ortak” olarak algılarlar. İlişkileri sınırlara dayalıdır ve koordine faaliyetler ve planlamaya dayalı bir ilişki mevcuttur. Ortaklık süresi kısadır. Ortak işletmelerin sadece bir departmanı veya bir alanını ilgilendiren bir ilişkidir. II. İşletmeler tarafından; faaliyetlerin koordinasyonundan faaliyetlerin entegrasyonuna doğru geçiş başlamıştır. Sonsuza kadar süreceğine inanılmasa da ilişkinin uzun süreceği düşünülür. İlişki, ortak işletmelerin sadece birkaç departmanını veya alanını ilgilendirir. III. İşletmeler, belirli bir aşamada operasyonel entegrasyona sahiptirler. Her iki taraf da diğerini kendi firmalarının uzantısı olarak görürler. Mevcut ortaklığın hiç sona ermeyeceği düşünülür (Lambert,Emmelhainz, Gardner,1996:2). Bu temel ayrım lojistik alanda kurulan ilişkiler için de geçerlidir. Lojistik iş ortaklıklarının oluşmasının ve sayılarının hızla artıyor olmasının sebepleri şunlardır: - 1980’lerin politik ve yasal düzeni, entegre hizmet uygulamalarının gelişimini desteklemiştir. Taşımacılığın ve iletişimin serbestleştirilmesi ve atitröst uygulamaları, gelişime açık bir ortam yaratmıştır. - Bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişim, bilgisayara dayalı olarak çalışmayı daha az maliyetli hale getirmiş ve böylece lojistik iş ortaklığı ilişkileri de daha etkin çalışır hale gelmiştir. - Zamanla işletmelerin daha yalın hale gelmiştir. Böylece, yöneticiler faaliyetleri ile ilgili gerekli olan uzmanlık ihtiyaçlarını dışarıdan temine yönelmektedir. - Rekabetçi çevre sebebiyle başta “maliyet” olmak üzere çeşitli alanlarda rekabetçi avantaj kazanabilmek için, lojistik iş ortaklıklarına başvurulduğu görülmeye başlanmıştır (Bowersox,1990: 39-40). Dış kaynak kullanımı esnasında oluşan işletmeler arası ilişkilerin her zaman başarılı olduğu ve uzun sürdüğü söylenemez. Bu başarısızlığın temel sebepleri olarak; açık bir şekilde belirlenmemiş olan amaçlar, dış kaynak kullanımına yeni başlayan işletme yöneticileri tarafından gerçekleştirilen işletme içi engellemeler ve iki tarafı bağlayan sözleşmeye dayalı anlaşmalarda yapılan hatalar gösterilebilir (Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:354). Ellram’ın ifadesine göre; bu tip ilişkilerin başarısızlığının diğer sebepleri ise; zayıf iletişim, yetersiz üst yönetim desteği, güven eksikliği, tedarikçilerin toplam kalite yönetimi uygulamasındaki eksiklikleri, başarısız planlama, ortaklık için stratejik yön belirleme eksikliği ve paylaşılan amaç eksikliği yer almaktadır (Lambert,Emmelhainz,Gardner, 1999:167). Bu ilişkilerde başarılı olunması, ancak 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmalar ile yeni ilişki kurmaya başlayan işletmelerin yönetim becerilerinin geliştirilmesi ile mümkün olabilecektir. Lojistik faaliyetlerin dış kaynakla bütünleşik bir şekilde temin edilmesinin, ayrı ayrı temin edilmelerinden çok daha etkili bir yöntem olacağı ve tüm tedarik zincirinin daha verimli hale gelmesini sağlayacağı vurgulanmaktadır (Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:354). Ayrıca, her alım satım ilişkisinde olduğu gibi lojistik alanda da ürün ve hizmet farklılığı önem taşımaktadır. Bilindiği gibi; temel farklılık hizmetin depolanamıyor olmasıdır. Bu sebeple kalite garantisi konusunda da sorunlar çıkmaktadır. Çünkü, hizmet teslim alındıktan ya da yerine ulaştırıldıktan sonra sonucu etkileyici bir şey yapmak için çok geç olmaktadır. Aynı zamanda doğru kaynağı seçmek, ürün satın alımına göre hizmet satın alımında çok daha zor bir süreçtir. Bu alanda temel sorunlar, hizmet sağlayıcının her zaman etkin bir pazar ortamında seçilmiyor olmasından kaynaklanmaktadır (Sink,Langley,1997:17). Başarısızlığı önleyebilmek için; ilişki devam ederken her iki taraf da ileride yaşanabilecek problemler ile ilgili olarak düşünmeli ve tahminde bulunmalıdır. Bu ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için “iletişimin” güçlü olması gerekmektedir. BÖLÜM 3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİNDE GÜVEN FAKTÖRÜ 3.1. İŞLETMELER ARASI İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ Tedarikçiler ve müşterileri arasındaki ilişkiler pazarlama literatüründe en sık tartışılan konular arasında yer almaktadır (Boles,Braksdale,1997:255). Tedarik zinciri boyunca kurulan ilişkiler ve bu ilişkilerde önem taşıyan faktörler “ilişkisel pazarlama yaklaşımı” temeline dayanmaktadır. Özellikle, işletmeler arası ilişkilerde gelişen güven, ilişkisel pazarlamanın da temelini oluşturmaktadır. Bu sebeple tedarik zinciri içerisinde yer alan işletmeler arası ilişkiler ve lojistik alanda dış kaynak kullanımı amacıyla kurulan ilişkilerde güven faktörü incelenirken, ilişkisel pazarlama yaklaşımından uzaklaşılmaması gerekmektedir (Morgan, Hunt, 1994:22). Son yıllarda ilişkisel pazarlama; işletme stratejisinin temeli olarak kabul edilmektedir. Bu durumun sebepleri arasında; pazarlar arası net olmayan engeller, kısalan ürün hayat eğrileri, hızla değişen tüketici satın alma davranışları ve daha bilgili müşteriler yer almaktadır. Temel amaç olan rekabetçi üstünlük sağlayabilmek için ilişkisel pazarlama stratejilerinin doğru bir şekilde adaptasyonu, işletmeler açısından önem taşımaktadır. İlişkisel pazarlama için yapılmış birçok tanım bulunmaktadır. “Berry(1983)’nin tanımına göre ilişkisel pazarlama; müşteri ilişkilerini oluşturmak, korumak ve özellikle bir çok alanda hizmet sağlayan işletmelerde bu ilişkileri geliştirmektir. Ayrıca Berry, temel hizmet stratejisi,müşteriye odaklılık, ilişki fiyatlaması ve içsel pazarlama gibi ilişkisel stratejileri savunmaktadır (Wong,Sohal,2002: 35).” İlişkisel pazarlama yaklaşımında yer alması gereken üç temel koşul şöyledir: “-Müşteri, hizmet için sürekli ve periyodik bir istek duymak zorundadır. -Hizmet müşterisi tedarikçi seçimini denetlemek zorundadır. -Alternatif tedarikçiler bulunmak zorundadır.” Özetle bu yaklaşım; müşteriye bağlanma temeline dayanmaktadır (Wong,Sohal,2002: 36). Özellikle üretim alanında faaliyet gösteren firmaların; tedarikçiler ve hizmet sağlayıcı firmalarla iyi ilişkiler içinde olmalarının, başarıları için gerekli olduğu saptanmıştır. Başarılı olunması durumunda; yeni ürün ve yeni süreçler geliştirilmesi,kalitenin arttırılması, ürün ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi, enerji tasarrufu sağlanması,maliyetlerin düşürülmesi,iletişim ve bilgi paylaşımı etkinliği, teslim süresinin kısalması ve dağıtım verimliliği gibi faydalar elde edilecektir (Kaynak,2003:90). Pazarlama ilişkilerinin başarısının anlaşılabilmesi için “değişim ilişkisinde var olan güven seviyesi algısı” önemli bir kriterdir. Güven; bir ilişkinin temelinde bulunması gereken faktördür (Wong,Sohal,2002:36). Ayrıca; bir işletmenin satın alma ve lojistik alanındaki başarısı, rekabetçi üstünlük sağlayabilmesi konusunda da belirleyici etkendir. Dolayısıyla bir işletmenin bu alanda kurduğu ilişkiler ve bu ilişkilerin başarısı da rekabet gücünün doğrudan etkileyecektir (Noordewier,John, Nevin,1990:80). İlişkide sağlanacak başarı ise taraflar arası güven düzeyine bağlıdır. Güven hem kişiler arası hem gruplar arası hem de işletmeler arası örgütsel ve sosyal ilişkilerle davranış sistemlerine dayanmaktadır. İşletmeler arası ilişkilerde farklı sistemler mevcuttur. Sprague ve McNurlin(1993) tarafından işletmeler arası sistemlerin özellikleri belirtilmiştir; -İşbirliği yapmak isteğinde olan, işbirliği yapma yetisine sahip olan ve harekete geçmek için hazır olan ortakların varlığı gerekmektedir. -İlişkiye dair standartlar önemli bir role sahiptir. -İlişki içinde üçüncü partiler de yer almaktadır. -Gerçekleştirilmesi gereken görev uyumlu hale getirilmelidir. -İş süreçleri yeniden değerlendirilmelidir (Grossman,2004:391). “Güven; bireyler arası ve bireylerden oluşan gruplar arası tüm ilişkileri etkilemektedir (Martins,2002:754).” Araştırmacılar; güven ile güvensizlik farkını belirtirken; güvenin belirli sınırlar içerisinde değiştiğini vurgulamaktadırlar. Güven, farklı ilişkiler içerisinde farklı biçimler alabilmektedir. Örneğin engel-temelli güven; faydalı düşünceleri vurgulamaktadır. Bu düşünceler; bir tarafın, diğer tarafın güvenilir olduğunu düşünmesine olanak tanır. Çünkü güvenin zedelenmesi durumunda ortaya çıkacak olan zararlı sonuçlar, potansiyel faydayı aşacaktır. Hesap temelli güven; rasyonel bir seçime dayanmaktadır. Ekonomik değişime dayanan etkileşimin bir özelliğidir. Güven duyulacak olan tarafın fayda sağlayacak bir faaliyette bulunulacağının düşünülmesi halinde “güven” doğacaktır. Bu tip güvenin oluşumunda potansiyel bir engel sebep değildir. Temel neden; karşı tarafın sahip olduğu “güvenilirlik” ve “ün”dür. İlişkisel güven ise; her iki tarafın birbiri arasındaki tekrar eden etkileşimleri sonucunda gelişir. Güven duyacak olan tarafın; ilişki ve karşı taraf hakkında edineceği her bilgi, ilişkisel güveni etkileyecektir. İlk ilişkilerde oluşan güvenilirlik ve bağımlılık, gelecekte de olumlu beklentiler içerisinde olunmasını sağlayacaktır (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998:398-399). İşletmeler arasındaki ilişkilerde güvenin önemi ve etkisi birçok disiplinin çalışma alanı içinde yer almaktadır. Genellikle bu alandaki araştırmalar; tedarikçi ve müşterisi arasındaki ilişkilere dayanmaktadır. Güven alanında yapılan araştırmalar (Doney,Cannon:1997) temel olarak iki çeşit güven üzerinde durmaktadır; “tedarikçiye duyulan güven” ve “satış yetkilisine duyulan güven”. Bu çalışmada; işletmeler arası güven, yani tedarikçilere duyulan güven incelenmiştir. Tedarikçi konumundaki işletme, 3. parti lojistik firması; müşteri konumundaki işletme de lojistik alanında dış kaynak kullanan işletme olarak kabul edilmiştir. Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi için, taraflar arası güven ve buna bağlı olarak bilgi paylaşımının rolü büyüktür (Kwon,Suh,2004:4). Dolayısıyla; tedarik zinciri boyunca oluşan işletmeler arası ilişkilerde güven çok önemli bir faktördür. Tedarik zincirinin genel performansı, etkinliği ve verimliliği ilişkilerdeki güven faktörüne bağlıdır. Literatürde “güven”e dair çok çeşitli tanımlar yer almaktadır. Farklı araştırmacılar tarafından “güven” sözcüğü farklı anlamlarda kullanılmış ve bir takım sorunların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Güvenin anlamı konusunda hemfikir olunup olunmadığını ortaya koyabilmek için zaman içinde farklı yazarların farklı ifadelerini incelemekte fayda vardır. Güven, en sık olarak; “zarar görmeyi göze alma” olarak tanımlanır. Bu tanım Mayer, Davis, Schoorman tarafından 1995 yılında yapılmıştır. Daha sonra ise; “bir başkasına itimat etme isteği ve bir başkası hakkında olumlu beklentiler içinde olma durumu” olarak ifade edilmiştir (Rousseau,Sitkin, Burt,Camerer,1998:394). En geniş tanımıyla güven “muhatabın davranışı ya da amaca dair olumlu beklentilerine bağlı olarak zarara görme ihtimalini göze almayı kapsayan psikolojik durumdur (Rousseau,Sitkin, Burt,Camerer,1998: 395).” Bu konuda yapılmış diğer tanımlar ise şöyledir: Güven; karşı taraf hakkındaki inanılmaya layık olma düşüncesi ve iyi niyet algısıdır (Doney,Cannon, 1997,36). “Güven; değişim ilişkisi içerisinde olunan itimat sahibi tarafa istinat etmeye gönüllü olmadır (Moorman,Despande,Zaltman, 1993:82)” Örneğin “A” ve “B”’nin birlikte iş yapan iki işletme olduğu kabul edildiğinde; “B’nin A hakkında, onun kendisi için faydalı sonuçlar üreteceğine veya zararlı sonuçlar üretmeyeceğine inanması ve itimat etmesi, B’nin A’ya güveni olarak açıklanabilir. Dolayısıyla güven; bir tarafın karşı tarafın yükümlülüğü altındaki faaliyetleri ileride gerçekleştireceğine olan inancıdır şeklinde tanımlanabilir (Kaynak,2003:90).” Güven; “paylaşılan değerler, müşterek hedefler, faydacı davranışlar, karşılıklı sözlerin verilip tutulması ve belirsizlik” gibi ifadelerle açıklanabilir (Wong,Sohal,2002: 37). İşletmeler arasında güvenin oluşabilmesi için diğer tarafın doğru, tutarlı, konusunda ehil, dürüst, sorumluluk sahibi ve yardımcı gibi niteliklere sahip olduğu inancı büyük önem taşımaktadır (Morgan, Hunt, 1994:23). Güven, kişilerin ya da firmaların talep edebileceği ya da sipariş edebileceği bir şey değildir. Güven ancak kazanılabilir. Bir firma yetkilisinin diğer firma yetkilisine güvenebilmesi için, güvene değer olduğunu kabul etmesi gerekir (Peterson,1998:414). Bireyler arası ve işletmeler arası güven farklıdır. Çünkü odaklanılan amaçlar farklıdır. Güveni etkileyen faktörler çeşitli araştırmalarda ve çeşitli alanlarda farklı şekilde belirlenmiştir. Bir ilişkide, taraflar arası güven olması durumunda belirli seviyede “risk” ve “karşılıklı bağımlılığın” varlığı da gerekmektedir. Karşılıklı bağımlılık sebebiyle; taraflar amaçlarına, birbirlerine güvenmeden ulaşamazlar. Bu karşılıklı bağımlılığın derecesi; güvenin de derecesini etkilemektedir. Güven bir davranış biçimi değil; birçok nedenle ortaya çıkabilecek ve birçok sonuca sebep olabilecek “psikolojik durum”dur (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998: 395). Tablo 3.1:Güven Oluşum Süreci, Temel Süreçler, Temel Süreçleri Etkileyen Faktörler Güven Oluşum Süreci Süreç Oluşumunun Güven Sebepleri Sürecini Oluşturma Etkileyen Faktörler Hesap Süreci Tedarikçi ilişkiye özel -Tedarikçi firmanın ünü yatırımlara girerse -Tedarikçi firmanın maliyetler artacaktır. büyüklüğü -Tedarikçi firmanın müşteriye odaklılık isteği -Tedarikçi firmanın gizli bilgileri paylaşım eğilimi -Tedarikçi firma ile kurulan ilişkinin ömrü Tahmin Süreci Tekrarlanan ve daha geniş -Tedarikçi firma ile bir alanda kurulan kurulan ilişki süresinin ilişkilerle edinilen tecrübe uzunluğu ile karşı taraf hakkında -Tedarikçi firma ile iletşim bilgi edinilir. Yeterlilik Süreci kurma süreci Tedarikçinin verdiği sözü -Tedarikçinin tecrübesi ve yerine getirebilme gücü yeterliliği Amaçlılık Süreci Tedarikçinin söylem ve -Tedarikçinin müşteriye davranışları hizmet alan odaklı olma isteği taraf açısından önem taşımaktadır. büyük -Tedarikçi firmanın gizli bilgilerini paylaşma eğilimi Yöneltme Süreci Tedarikçiye güvenilmesini -Tedarikçinin ünü sağlayan belirlenir. kaynaklar -Tedarikçinin firma büyüklüğü -Tedarikçinin firmanın güveni Kaynak: Doney,Cannon, 1997: 38 Güven süreci çeşitli alt süreçlerden oluşmaktadır. Tablo 3.1’de de belirtildiği üzere bu alt süreçler: “hesap süreci, tahmin süreci, yeterlilik süreci, amaçlılık süreci ve yöneltme süreci”dir. Hesap sürecinde; karşı taraf ile ilişkinin devam ettirilmesi durumunda oluşacak maliyet ve faydalar hesaplanır. Tahmin sürecinde; karşı tarafın ilişki boyunca ne şekilde davranacağı öngörülmeye başlanır. Yeterlilik sürecinde; karşı tarafın sorumluluklarını yerine getirebilirliği belirlenir. Bu aşamada güvenilirlik konusuna yoğunlaşılır. Güven, karşı tarafın istekleri ile de şekillenebilmektedir. Amaçlılık sürecinde; karşı tarafın davranış ve eylemlerinin değişim amacı yönünde olup olmadığı belirlenir. Son olarak; yöneltme süreci ile, karşı tarafın önceki faaliyetleri ya da üçüncü partilerle ilişkileri esnasında kazandığı güvenin bu ilişkiye de taşınmasını içerir. Bu süreçler yardımıyla, bir satıcı-alıcı ilişkisinde güvenin nasıl oluştuğu analiz edilebilmektedir (Doney,Cannon,1997:37). İşletmeler arası güven konusu, belirsizlik ve bağımlılık temeline dayanan yönetimsel bir mekanizmadır. Özellikle dağıtım kanalı ilişkilerinde, güven faktörü ile “taraflar arası işbirliği” birlikte yer almaktadır (Doney,Cannon, 1997:35). P. Drucker’ın(1990) da ifade ettiği gibi tüm örgütler güven temelline dayanmaktadır ve güven karşılıklı anlayıştır. Güven duymak ya da duymamak; riske girebilme ve denetime devam etme durumlarına bağlı şekilde oluşan sonuçtur. İşletmeler arası problemlerin çözümü güven ve güç faktörlerine bağlıdır (Knights,Noble,Vurdubakis,Willmott,2001:313). 1980’lerin ortalarına kadar alıcı-satıcı ilişkileri genel anlaşmalara bağlı olarak yürütülmektedir. İlişki, pazar fiyatına dayanmaktaydı. 1990’larda ise ilişkiler güven temelli işbirliklerine ve bilgi paylaşımına bağlı hale gelmiştir (Hoyt,Huq,2000:750). Güven temeline bağlı ilişkilerin hakimiyeti arttıkça; işletmelerin, yönetim yapılarında ve yönetim süreçlerinde önemli değişiklikler gerçekleştirmesi gerekli hale gelmiştir. Ayrıca; pazar fiyatı temeline dayalı geleneksel süreçler yerini, değişimlerin toplam maliyet temeline dayanan sistematik bakış açısına dayandırıldığı ilişkilere bırakmıştır (Hoyt,Huq,2000:751). Güven faktörü, özellikle sosyal psikoloji alanında önemle üzerinde durulan konular arasında yer almaktadır. Birçok firma, kaliteyi arttırma ve daha yüksek derecede işbirliği sağlayabilme amacıyla, daha az sayıda tedarikçi ile çalışmayı tercih etmektedir. Buna rağmen bir çok firma da, çok sayıda tedarikçi ile çalışmalarını sürdürmektedir. Özellikle endüstriyel satın alma davranışında her yeni satın alma ilişkisinde risk artacaktır (Doney,Cannon, 1997:36). Müşteri-tedarikçi ilişkilerinde etkinliğin sağlanabilmesi için “güven”in varlığı şarttır. Tedarikçilerle kurulan ilişkilerde güven faktörü hakkında, özellikle son yıllarda, çok fazla araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda; genellikle güvenin yönetimsel açıdan önemi vurgulanmaktadır. Müşteri-tedarikçi ilişkilerinde, başarılı teslimat gibi lojistik faaliyetler konusunda oluşan karşılıklı güven önem taşımaktadır (Laseter, 1997:23). Lojistiğin misyonu olan doğru ürün veya hizmetin; doğru yere, doğru zamanda ve doğru miktarda ulaştırılması ancak işletmeler arası güvenin varlığı ile gerçekleştirilebilecektir. Güvenin sağlanabilmesi için temel olarak üç unsurun varlığı gereklidir: karşılıklı bağımlılık, ortak amaçları gerçekleştirme konusundaki istek, yetkinlik konusundaki bilgi. Karşılıklı bağımlılık, ancak her iki tarafın da mevcut ilişki yardımıyla işletmelerine fayda sağlayacağına inanması ile mümkündür. Bazı işletmeler, kendilerine çok dar bir tedarikçi ağı kurabilir ve sadece bir kaç tedarikçiye sahip olabilir. Her müşteri için amaç; bu tedarikçilerinin en önemli müşterileri konumunda olabilmektir. Aynı zamanda, söz konusu işletmenin müşterileri ile olan ilişkisinde de tam ters yönlü bir eğilim mevcuttur. Sonuçta; gerek tedarikçileri ile gerekse müşterileri ile karşılıklı bağımlılık anlayışı içinde mümkün olduğunca uzun vadeli ilişkiler kurulması amaçlanmaktadır. Karşılıklı bağımlılık ilişki, başarısı için yeterli olmayacaktır. Aynı zamanda ortak amaçların varlığı da gerekmektedir. Böylece; her iki taraf da ilişkinin başarısı için azami çaba göstereceklerdir. Çünkü ortak amaçlara ulaşmak her iki taraf açısından da büyük önem taşımaktadır. Her iki tarafın da kazanacağı anlaşmalar kurulması zorunludur. Örneğin; müşteriler için bir ürünün fiyatında sağlanabilecek bir indirim, satış miktarını arttıracaksa bu konuda hem üreticiye hem de tedarikçiye görev düşmektedir. Tedarikçinin ürünün fiyatının düşürülebilmesi için daha uygun fiyatlı ürün sunması durumunda, sonuçta her iki taraf da son ürünün satış miktarının artışından fayda sağlayacaktır. Şüphesiz eğer bir tedarikçi müşterisinin ihtiyaçlarına gerektiği gibi cevap verebilme yetkinliğine sahip değilse ortak amaçların ya da karşılıklı güvenin hiçbir anlamı kalmamaktadır. Güvene dayalı bir ilişkinin kurulabilmesi ve güven duyulabilmesi için öncelikle müşterinin tedarikçisinin yetkinliği hakkında emin olmalıdır. Tedarikçi konumundaki işletmenin yetkinliğinin test edilebilmesi için de “rekabetçi konumunun” belirlenmesi gerekmektedir. Tedarikçi seçiminde kıyaslama tekniği, bu analize imkan tanımaktadır (Laseter,1997:23-27). Tedarikçi-müşteri ilişkilerinin en uç noktası olarak kabul edilen stratejik ortaklıklara ulaşılabilmesi için bu üç temel güven faktörün varlığı şarttır. Ancak bu şekilde ilişki, güven temeline bağlı olarak gelişebilecektir. İşletmeler arası ilişkilerde güvenin sağlanabilmesi için şunlar gerekmektedir: -Taraflar ilişki esnasında diğer tarafa sağladıkları kaynak, fırsat ve faydaları alternatiflerine göre çok daha iyi bir koşullarda sunabilmelilerdir. -Kurumsal değerlerin standartları korunmalı, diğer tarafla ortak değerler belirlenmelidir. -Beklentiler, pazar şartları ve diğer tarafın performansı konusundaki önemli bilgiler edinilmelidir. -Değişim ilişkisinde tek taraflı fayda sağlama çabasından kaçınılmalıdır (Morgan, Hunt, 1994:34). Sherman’ın(1992) da belirttiği üzere, yapılan bir araştırmada stratejik ortaklıkların üçte birinin güven eksikliği sebebiyle son bulduğu ortaya çıkmıştır. Tedarik zinciri içerisindeki ilişkilerde rakipler arası yüksek bağımlılığın varolması sebebiyle, güven konusu da büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla tedarik zinciri boyunca oluşan stratejik ortaklık ilişkilerinde güven, temel belirleyici unsur olmaktadır. Oluşan güven sonucunda aradaki bilgi paylaşımı sürecek ve ilişkinin ömrü uzayacaktır. Güvenin sağlanamadığı ilişkilerde ise verimlilik, etkinlik ve etkenlik kaybedilir ve tedarik zinciri amaçlarına ulaşmakta zorlanılır. Tedarik zinciri içinde oluşan ilişkilerdeki taraflarda katma değer sağlayan faaliyetlerde bulunabilmek imkansız hale gelmekte ve ortak faaliyetler sürdürülmektedir (Kwon,Suh, 2004:4). Tedarikçi(hizmet sağlayıcı) ve müşterisi arasındaki ilişkinin verimliliğini etkileyen dört temel faktör grubu mevcuttur. Birinci faktör grubu olan; tedarikçinin sağladığı hizmet, temel işi temsil etmektedir. İkinci faktör grubu ise, işin yapılış biçimini temsil eder. Tedarikçi ve müşterinin nasıl birlikte çalıştığı, ne şekilde koordinasyon ve iletişim sağladığı önem taşımaktadır. Üçüncü faktör grubu içinde; her iki tarafın personel tecrübesi, kurumsal politikaları, örgüt yapıları ve pazarlama stratejileri yer almaktadır. Dördüncü faktör grubu ise ilişkinin kimyası ya da iklimi olarak tanımlanabilir. İşte bu ilişki iklimini tedarikçi ve müşterisi arasındaki “güven” faktörü belirlemektedir (Wackman, Salmon, Salmon, 1987:24). Güven faktörünün tedarikçi-müşteri ilişkilerinde bu kadar önem taşımasının temel sebepleri şunlardır: - İlişki esnasında her iki taraf açısından da mevcut ilişkinin korunması açısından önemli bir yatırımdır. - Mevcut ilişki ortağı ile beklenen uzun vadeli ilişki yerine alternatif kısa vadeli ilişkileri değerlendirme olasılığını azaltır. - Yüksek risk içeren faaliyetlerde riskin birlikte göğüsleneceği düşüncesi ile daha cesaretli davranılmasını sağlar. Tüm bu sebeplerle “ taahhüt ve güvenin bir arada yer alması durumunda; etkinlik, verimlilik ve etkililik sonuçlarının değerini arttırıcı sonuçlar yaratacaklardır (Morgan, Hunt, 1994:22).” İşletmeler arası ilişkilerde güvenin sağlanabilmesi için karşılıklı açık fikirli olabilmek şarttır. Açık fikirli olabilmek ve belirli kuralların dışına çıkabilmek; her zaman, her yönetici için kolay olmayacaktır. İlişkideki güvenin oluşabilmesi zamana bağlıdır. İlk dönemlerde güvenin oluşması çok mümkün olmayabilir (Bowersox,1990:44). Hızla değişen rekabetçi çevre sebebiyle işletmeler daha yaratıcı ve daha esnek uygulamalarla rekabet etmeye başlamışlardır. Birçok işletme, bu çabalarını müşteri ve tedarikçiler arasındaki işbirliğine dayanan ilişkilere yoğunlaştırmıştır. Bu ilişkiler de yüksek derecede güven gerektirmektedir. Böylece uzun vadeli faydalar sağlanabilecek, rekabetçi özellikler arttırılabilecektir. Kişiler ve işletmeler fırsatçı davranma eğilimindedirler. Dolayısıyla aradaki ilişkiler de bu fırsatçı davranışlardan etkilenmektedir. Özellikle uzun süreli ilişkilerde fırsatçı davranışların zararları ancak iki taraflı güvenin varlığı ile ortadan kaldırılabilecektir (Ganesan,1994:3). Tedarikçi ilişkileri ile belirli maliyet avantajları ve gizli yaratıcılığın ortaya çıkması gibi sayısız faydalar sağlanabilir. Ancak bu ilişkiler sürmekteyken; her iki tarafın birbirine güvenmek konusunda temkinli davranacağı kesindir. Gerekli süre içerisinde bu güvenin sağlanamaması durumunda ise kazanılan avantajların sürekliliğinden de bahsedilemeyecektir (Laseter, 1997: 23). Ayrıca güvenin, sosyal karmaşıklığı azalttığı, stratejik esnekliği arttırdığı ve uyum kolaylığı sağladığı kabul edilmektedir. Buna rağmen; güvenin belirli bir risk içerdiğini de vurgulamak gerekir (Kirsimarja,Sanna,Marti,2001:1). Hem psikolojik, hem sosyolojik, hem de ekonomik bakış açısına göre “risk” güvenle birlikte yer alır. Risk güven konusunda sağladığı fırsat nedeniyle üstlenilir (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998: 395). Tedarikçiye ya da hizmet sunumunda bulunan işletmeye güven duyulması ilişkinin sürekliliğini şu şekillerde etkileyebilir: -Tedarikçinin fırsatçı davranışları konusunda üstlenilen risk algısını azalır. -Kısa vadeli sıkıntıların uzun vadede çözümlenebileceği konusundaki güven artar. -Değişim ilişkisi içersinde işlem maliyetleri azalır (Ganesan,1994:3). Güvenin yeterli olmadığı ilişkilerde karar vericiler; faaliyetlerin optimizasyonuna yoğunlaşmak yerine ortaklarının güvenilirliğini analiz etmeye zaman harcamak durumundadır. İşletmenin diğer tarafa güven duyması durumunda, diğer işletmenin faaliyetleri sonucunda olumlu sonuçlara ulaşılacağı kabul edilir. Ayrıca; beklenmeyen faaliyetlerde bulunulmayacağı ve sonucunda da olumsuz sonuçlarla karşılaşılamayacağı beklenir. İşlem maliyetlerinin, güvenin olmadığı ilişkilerde arttığı gözlemlenmiştir. Bunun sebebi güven duyulmayan bir ilişki sonrasında beklenen olumlu sonuçlara ulaşılamamasıdır. Karşı firmaya güven duyan bir işletme, iletişime açık ve risk almaya istekli durumda olacaktır. Çünkü, aradaki güven, işletmeler arası özel bilgilerin paylaşılması konusunda rahatlık sağlamaktadır. Temelde işletmeler arası ilişkilerde aradaki “taahhüt” öncelikli önem taşıyan konudur. Güven faktörü aradaki taahhüt ile birlikte ele alınmalıdır (Kwon,Suh, 2004:5). Müşteri edinmek ya da müşterilerle ilişki başlatmak kadar bu ilişkinin sürekliliği de önem taşır. Sürekli yeni müşteriler bulmaktansa mevcut müşteriler ile ilişkilerin etkinliğinin arttırılması daha az maliyetli bir yoldur (Boles,Braksdale,1997:255). Mevcut müşteriler ile kurulan ilişkilerin etkinliğinin sağlanabilmesi de ancak o ilişki içerisinde güvenin var olmasıyla mümkündür. Her ilişkide, güven oluşum süreci zaman alır. İşletmeler arası ilişkiler; güven ve taahhüt temelinde paylaşılan işlemler bütünüdür. Güven ve taahhüt seviyesi arttıkça mevcut müşterinin korunabilmesi ve örgütsel karlılığın artması mümkün olur (Wong,Sohal,2002: 34). Güven, ilişkinin başlangıcında minimum düzeydedir. Güven zaman içinde kademeli bir şekilde artar (McKnight,Cummings,Chervany,1998:473). İşletmeler arası güvenin,işletmeler arası ilişkilerin başlaması ile hayata geçmesinin yanında; zaman içinde geliştiği, büyüdüğü ve azaldığı görülmektedir (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998: 396). Güven oluşumu kadar güvenin korunması da önem taşımaktadır. Dolayısıyla, ortaklıklarda sadece güvenin oluşturulması değil güvenin korunması da önem taşır. Güven duyacak tarafın beklentileri güven duyulacak tarafın davranışları ile gerçekleştirildiği sürece aradaki güven sürer. Güvenin oluşabilmesi ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için “belirli bir süre” yanında her iki tarafın göstereceği “özen” de önem taşır (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:18). İşletmeler arası ilişkilerde güvenin öneminin tecrübe edilebilmesi için uzun süreye ihtiyaç vardır. Çünkü; ilişki esnasında kazanılacak karşılıklı faydalar yanında üstelenilmesi gereken karşılıklı sorumluluklar da mevcuttur. Sorumluluklar kısa vadede de hissedilebilirken; her iki tarafın da fayda sağlaması için uzun bir dönem gerekebilir. Bu sebeple; uzun vadeli ilişkilerin geliştirilmesinde “güven” faktörü önem taşır. Güvenin varlığı ile her iki taraf da kısa vadede oluşabilecek eşitsizlikleri ve sorumluluklardan kaynaklanan olumsuzlukları görmezden gelebilir (Kaynak,2003:90). Güvenin varlığı, denetim gereğini gereksiz kılsa da, sistematik denetimin gerçekleştirilmesi gerekliliği tartışılmazdır. Güvenin sürekli yenilenmesi gerekir. Hiçbir işletme, ilişkiler yardımıyla güvenin yeniden üretimini sağlamadan güvenilir kalamaz. Kısacası, güvenli olabilme ününü korumak büyük önem taşır (Knights,Noble,Vurdubakis,Willmott,2001:314). Lojistik yönetimi amacı yönünde bir stratejik ortak bulmak, zor bir süreçtir. Bu ortaklık ilişkisinin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için güvenin varlığı ve sürekliliği şarttır. Güvenin mevcut olduğu işletmeler arası ilişkilerle; temel yetenek alanları ve lojistik hizmet sağlayıcıların içinde yer aldığı kurulan stratejik ortaklıklar gelişebilir (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:18). Lojistik alanda dış kaynak kullanımı ilişkilerinde, 3. parti lojistik firması seçimi önemli bir süreçtir. Temel yetenekler, ün ve güven üçüncü parti lojistik sağlayıcı seçiminde kritik öneme sahiptir. Bu tip ilişkilerde karşı tarafın müşteri referansları ya da birlikte çalıştığı firmaların listeleri, güvenilirlik sağlama konusunda önem taşır (Sink, Langley,Gibson,1996:46). Genellikle tedarikçi ya da üçüncü parti lojistik firma seçimi güvenilen bir işletmenin referansı yönünde gerçekleştirilir. Üçüncü parti lojistik firma seçiminde, iki işletme arasındaki iletişim ve etkileşim birincil önem taşıyan konulardır. Tüm bunları takiben “güven” son kararın verilmesinde en önemli unsurdur (Sink,Langley,1997:179). Sonuç olarak; lojistik alanda dış kaynak hizmeti veren tüm işletmelerin potansiyel müşterilerinin güvenini kazanmaları şarttır. Ancak bu şekilde, hem işletmelerinin, hem de müşterileri ile kurdukları ilişkilerin başarılı olmasını sağlayabilirler. 3.2. ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVEN ETKİLEYEN FAKTÖRLER Lojistik hizmet sağlayıcı ve hizmet alan işletme arasındaki güven, çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bu değişkenler; “lojistik hizmet sağlayıcısının sahip olduğu ün, lojistik hizmet sağlayıcısının firma büyüklüğü, lojistik hizmet sağlayıcısı ile kurulan ilişkideki tatmin düzeyi, lojistik hizmet sağlayıcısının esnekliği” olarak düşünülmüştür. Söz konusu ilişkilerde güvenin varlığı durumunda; lojistik hizmet sağlayıcısı ile kurulan ilişkinin sürekliliğine dair algı ve lojistik hizmet sağlayıcı firmayı diğerlerine tavsiye etme eğiliminin de yüksek olacağı kabul edilmiştir. Araştırmalar; güvenin hem bağımsız değişken(neden), hem bağımlı değişken(etkisonuç) hem de sebep sonuç ilişkisi içerisinde diğer faktörleri etkileyen değişken olarak kabul edilebileceği belirtilmektedir (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998:396). 3.2.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Sahip Olduğu Ün Lojistik hizmet sağlayıcısının, müşterisi konumundaki firmanın sahip olduğu ün hakkındaki algısının ölçülmesine yönelik bir değişkendir. Bir işletmenin ünü, faaliyetlerindeki başarısı konusundaki genel algıyı temsil ettiğinden önemli bir referans aracı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca; bir işletmenin sahip olduğu ün; sektördeki diğer firmalar ve kişiler tarafından ne kadar dürüst ve müşterilerini önemseyerek hareket ettiği yönündeki inancı temsil eder. Hem olumlu hem de olumsuz ün işletmeler arasında kolaylıkla aktarılabilir. Bu sebeple, hizmet sağlayıcı durumundaki işletmelerin de güvenilirliği doğrudan etkilenir. Yaratılan olumlu ün ancak uzun vadeli bir çabanın sonucunda ortaya çıkabilir (Ganesan,2001:5). Bir işletmenin, belirli bir tedarik zinciri içerisindeki faaliyetleri, gelecekte yer alacağı farklı tedarik zincirlerinde göstereceği faaliyetlerin niteliği hakkında ipuçları verir. Aynı şekilde geçmişteki faaliyetleri de şu anda gerçekleşmesi olası faaliyetlerini etkilemektedir. Belirli bir ilişki içinde fedakarlıklarda bulunmak, o ilişki içerisindeki müşterilere gerekli ilgiyi göstermek benzeri ilişkilerde de benzer şekilde davranılacağı (Anderson,Weitz,1992:22). taahhüttünü de içerir şekilde algılanır Hizmet sağlayıcının olumlu bir üne sahip olduğunu düşünen bir müşterisi, o firmanın geçmiş faaliyetlerindeki ilişkilerine dayanan olumlu bir kanıya sahiptir. Ün; söz konusu firma hakkındaki diğer firma ve kişilerin sözleri ve davranışlarına göre oluşmaktadır. Ampirik araştırma sonuçları (Ganesan,1994;Anderson,Weitz,1989) tedarikçinin yani hizmet sağlayıcının ünü ile bu işletmeye duyulan güven arasında ilişki olduğunu göstermektedir (Doney,Cannon,1997:37-38). Özellikle sektörde henüz yeni olan işletmeler, herhangi bir lojistik firmasıyla çalışmaya başlamadan önce diğer işletmelerle görüşürler. Bu görüşmelerde, benzer konulardaki hizmetleri lojistik firmalarından temin eden işletmelerden olumlu üne sahip olanlar öğrenilir (Oates,1998:81). 3.2.2.Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Firma Büyüklüğü “Tedarikçi firmanın büyüklüğü, işletmenin genel büyüklüğü ile pazar payını kapsamaktadır. Tedarikçi büyüklüğü, satın alan konumundaki işletmeye hizmet sağlayan firmanın güvenilir olduğunu işaret eder (Doney,Cannon,1997:38).” Bir işletmenin genel büyüklüğü ve pazar payı; diğer işletmeler tarafından birlikte çalışılabilecek bir firma olduğunun düşünüldüğü ve bu firmaya güven duyulduğunun göstergesidir. Dolayısıyla bir hizmet sağlayıcı firmanın büyüklüğü o firmaya duyulan güveni de arttırır. 3.2.3. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkideki Tatmin Düzeyi Eğer halen sürmekte olan bir ilişki, geçmişte tatmin edici bir ilişki ise gelecekte de fayda sağlayan bir ilişki olacaktır. Kazanılan faydalara hem hizmet sağlayıcı hem de hizmeti alan tarafından adil bir şekilde paylaşılacaktır. Bu durumda her iki taraf da ilişkide avantaj sağlarken, karşı tarafın refahını da göz önünde bulundurmaktadır. Bir ilişkide taraflardan herhangi birisi, adil bir şekilde avantaj elde edilmediğini düşünebilir. Bu tip olumsuz düşünceler; ilişki hakkında tatmin olmamışlık duygusuna sebep olur. İlişkideki tatminsizlik de diğer taraf hakkında güvensizlik ve kuşku duygularını yaratacaktır. Bu olumsuzlukların devamı sonucunda güvensizlik artar ve ilişki sona erer (Ganesan,2001:5). İlişkide her iki tarafın da karşılıklı paylaşılabilir tatmin edici sonuçlar elde etmeleri durumunda, arada güven sağlanabilir (Kwon,Suh,2004:7).” Dış kaynak kullanımı ilişkisinde de; hizmet alan tarafın, 3. parti lojistik firmasının sağladığı hizmetten tatmin olması gerekir. Aksi halde öncelikle bu firmaya karşı duyulan güven azalacak, daha sonra da dış kaynak kullanımına dayalı ilişki ortadan kalkar. Böyle bir ilişkide hizmet alan tarafın tatmin olması durumunda ise hizmet sağlayıcı firmanın güvenilirliği hakkındaki algı da olumlu yönde fark eder. Tatmin düzeyinin güvenilirlikle doğrudan ilintili olmasının sebebi; ilişkinin verimliliği ve performansını etkiliyor olmasından kaynaklanır (Ganesan, 2001: 5). 3.2.4. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Esnekliği Tedarikçiler sık sık öngörülmeyen değişmelere, önceden bilinmesi mümkün olmayan olasılıklara maruz kalmaktadırlar. Tedarikçinin mevcut ilişkilerde alıcının istediği şekilde uyum göstermesi, “esneklik” olarak tanımlanır. Aynı şekilde tedarikçi esnekliği; satıcı firmanın, müşterinin farklılaşan ihtiyaçlarına uyum için değişiklikler yapmaya istekli olmasıdır (Kaynak,2003:91). Hizmet alıcının; fiyat değişikliği, korunması gereken stok seviyeleri, acil teslim gibi konularda ki talepleri sayesinde hizmet sağlayıcı firma açısından esnekliğini gösterme imkanını doğurmaktadır (Noordewier,John,Nevin,1990:83). 3.3.ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVENİN SONUÇLARI 3. parti lojistik firması ve bu firmadan hizmet alan işletme arasında kurulan ilişkide güven sağlanabilirse, hizmet alan firma açısından olumlu beklentiler oluşabilir. Bu çalışmada; 3. parti lojistik firmasına güven duyulması halinde, aradaki ilişkinin süreceğinin düşünüleceğini kabul edilmektedir. Öte yandan;hizmet alan işletme, 3. parti lojistik firması hakkında olumlu görüşlerini dile getirir. Buna bağlı olarak; dış kaynak kullanan firmanın, lojistik alanında dış kaynak kullanımı niyetinde olan firma yetkililerine, söz konusu firmayı tavsiye etme eğiliminde olacağı kabul edilmektedir. 3.3.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkinin Sürekliliğine Dair Algı İşletmeler arası ilişkilerde mevcut müşterilerin kaybedilmemesi başarılı ilişkilerin sonucu olarak görülür. Mevcut müşterilerin kaybedilmemesi ve onlarla uzun süreli ilişkiler kurulması oldukça zor fakat karlı bir yoldur (Boles,Braksdale,1997:255). Bu tip ilişkilerin devamının sağlanabilmesi için müşterinin aldığı hizmetten memnun olması ve karşı tarafa güvenmesi gerekir. Böylece müşteri aradaki ilişkinin devam edeceğini düşünür ve bu yönde hareket eder. İşletmeler arası alışverişler ilişkisel bir boyut kazanmaya başladıkça; aradaki ilişkinin ömrü de daha uzun hale gelir. Özellikle hizmet alan işletme, aradaki ilişkinin tekrarlanacağı yönünde düşünceye sahip olmaya başlar (Noordewier,John,Nevin,1990: 84). 3.3.2. Lojistik Hizmet Sağlayıcı Firmayı Diğerlerine Tavsiye Etme Eğilimi Mevcut müşterilerin memnuniyetinin sağlanması ve bu müşterilerin korunmasının yanında yeni müşteri edinme süreci de çok önemlidir. Yeni müşteri edinme sürecinde belirleyici olan ise mevcut müşterilerin sizin işletmeniz,ürünleriniz ve hizmetleriniz hakkında düşündükleri ve dile getirdikleridir (Boles,Barksdale,1997:256). Bu sebeple; bir işletmenin mevcut müşterilerinin olumlu ya da olumsuz tavsiyeleri, potansiyel müşterileri doğrudan etkilemektedir. Lojistik alanında ilk defa dış kaynak kullanacak firmalar uzun süredir bir lojistik firmasıyla çalışan işletmelerin fikirlerine,karşılaştırmalarına ve tavsiyelerine ihtiyaç duyar. Bu tavsiye esnasında belirleyici olan; müşterilerine odaklı faaliyetlerde bulunan tedarikçiler ve hizmet sağlayıcıların özellikleridir (Oates,1998:81). Benzer şekilde 3. parti lojistik firmaları ve müşterileri arasındaki ilişki sürecinde diğerlerine tavsiye etme eğiliminin yüksek olması durumunda, yeni müşteri edinmek de kolaylaşacaktır. Bu çalışmada; 3. parti lojistik firmalarının, ilişki esnasında gerekleri yerine getirerek güven sağlamaları durumunda, müşterilerinin de bu işletmeyi diğer hizmet sağlayıcılara tavsiye etme eğiliminin artacağı kabul edilmektedir. BÖLÜM 4. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ ÜZERİNE TÜRKİYE UYGULAMASI 4.1. ARAŞTIRMANIN AMAÇ VE KAPSAMI Araştırmanın amacı; işletmelerin lojistik faaliyetlerini devrettikleri 3. parti lojistik firmalarıyla kurdukları ilişkilerdeki güven faktörünü, sebeplerini ve etkilerini açıklamaktır. Bu ilişkilerde güvenin oluşmasını sağlayan değişkenlerin belirlenmesinin ardından güvenin varlığı test edilmiştir. 3. parti lojistik firmasına güven duyulmaktayken, dış kaynak kullanan işletme yöneticilerinin ilişkinin sürekliliği hakkındaki algılarının hangi düzeyde olduğunu ortaya koymak bir değer amaçtır. Aynı şekilde; hizmet sağlayıcı durumundaki 3. parti lojistik firmasını, benzer konuda hizmete ihtiyaç duyan diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi seviyesinin de ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmanın bir diğer amacı ise; Türkiye’de halen gelişimi sürmekte olan lojistik sektörü ve bu sektörün önemli bir alanı olarak kabul edilen lojistik dış kaynak kullanımı ilişkilerinin incelenmesidir. Bu ilişkilerin özelliklerinin ve belirleyicilerinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Çalışma ile; Türkiye’de faaliyet gösteren 3. parti lojistik firmaları açısından faaliyetleri hakkında yol gösterici olabilecek sonuçlara ulaşılması ve hizmet verdikleri işletmelerle kuracakları ilişkilerde önem taşıyan faktörler ve ilişkide güvenin kuvvetlenmesini sağlayan değişkenler ve sonuçların belirlenmesi amaçlanmıştır. 4.2. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ Çalışmada araştırma yöntemi olarak, örnekleme dayalı inceleme yöntemi belirlenmiştir. Araştırma anket yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Ulaşılmak istenen sonuç; işletmelerin 3. parti lojistik firmaları ile kurdukları ilişkilerdeki güven faktörünü ortaya koymaktır. Güven faktörünün belirleyicisi olabilecek temel değişkenler belirlenmiştir. Bu konuda hazırlanmış olan anket formunun belirli bir örneklem tarafından doldurulması sağlanmıştır. 4.2.1. Araştırma Modeli Çalışmada temel alınan araştırma modelinde, işletmelerin lojistik alanda dış kaynak kullandıkları firmalara duydukları güven faktörünü; 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, işletme büyüklüğü ve hizmet esnekliği ile bu firmayla kurulan ilişkilerdeki tatmin düzeyi gibi değişkenlerin etkileyebileceği düşünülmüştür. Böyle bir ilişkide güven sağlanmış ise 3. parti lojistik firmasıyla kurulan ilişkinin sürekliliğine dair algı ile bu firmanın diğer işletmelere tavsiye edilmesi arasında ilişki olduğu düşünülmüştür. Şekil 4.1: Araştırma Modeli Güveni Etkileyen Faktörler İŞLETMENİN SAHİP OLDUĞU ÜN FİRMA BÜYÜKLÜĞÜ ESNEKLİK TATMİN DÜZEYİ GÜVEN Güvenin Sonuçları İLİŞKİNİN SÜREKLİLİĞİNE DAİR ALGI DİĞERLERİNE TAVSİYE ETME Araştırma modeli ve değişkenler arasındaki varsayılan ilişki Şekil 4.1’de belirtilmiştir. 4.2.2. Anketin İçeriği ve Araştırmada Kullanılan Ölçekler Anket temel olarak iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde temel lojistik faaliyet alanları sıralanmıştır. Bu bölüm ile temel lojistik faaliyetler olan; taşımacılık/nakliye, müşteri hizmeti, depolama ve antrepoculuk, satın alma/tedarik, malzeme elleçleme, paketleme, sipariş yönetimi, bilgi teknolojileri, atık madde imhası, üretim/imalat, kalite kontrolü, ekipman ayarları, iade edilmiş veya tarihi geçmiş ürünlerin değerlendirilmesi gibi alanlardan en az birisinin lojistik alanda hizmet veren dış kaynak firmasından temin edilip edilmediği ortaya konulmuştur. Bu alanların en az birisinin 3. parti lojistik firmasına devredilmediği ifade edilen anket formlarının ikinci bölümünün doldurulması mümkün olmadığından bu formlar araştırmaya dahil edilmemiştir. Bu alanların en az birinde dış kaynak kullanan firma yetkilisinden, anketin ikinci bölümünde yer alan soruları; dış kaynak hizmeti aldıkları firmalardan en sık çalıştıkları tek bir firmayı düşünerek cevaplandırmaları istenmiştir. İkinci bölümde; temel lojistik faaliyetlerin en az birisini, 3. parti lojistik firmalarından temin ettiği belirlenen işletmenin lojistik hizmeti sağlayan firmaya duyduğu güven ölçülmektedir. Bu bölümde; güveni etkilediği düşünülen 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, bu firmanın büyüklüğü, 3. parti lojistik firmasıyla kurulan daha önceki ilişkilerde sağlanan tatmin ve 3. parti lojistik firmasının esnekliği güveni etkileyen temel değişkenler olarak belirlenmiştir. Ayrıca bu bölümde; ilişkide güvenin varlığı durumunda yer alması gerektiği düşünülen “ilişkinin sürekliliğine dair algı” ve “3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi”ne ilişkin sorular da yer almaktadır. Anket formu Ek-1’de yer almaktadır. Tüm değişkenlerin ölçümü için kullanılan sorularda 5’li Likert Ölçeği kullanılmıştır. Türk dil yapısına uygunluğu nedeniyle 7’li ölçek yerine 5’li ölçek tercih edilmiştir (http://yunus.hacettepe.edu.tr/~alerbas/Likert.doc,15.08.2004). Bu çalışmada güven, bağımlı değişken olarak kabul edilmekte ve güvenin belirtilen diğer faktörlerle ilişkisi ölçülmüştür. Güven değişkeni, ankette bulunan 26 sorudan ilk 9’u ile ölçülmüştür. Bu sorular; Cannon ve Doney’in (1997) ve Ganesan’ın (1994) yılındaki çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün değişkeni 10,11 ve 12. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Cannon ve Joseph’in (1997) ve Anderson Erin, Lodish ve Weitz’in (1992) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmanın büyüklüğü değişkeni, 14. ve 15. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Cannon ve Joseph’in(1997) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firma ile kurulan ilişkide elde edilen tatmin düzeyi değişkeni; 16., 17. ve 18. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Kwon ve Suh’un (2004) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmanın esnekliği değişkeni, 19., 20. ve 21. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Noordewier, George ve Nevin’in(1990) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcısı ile kurulan ilişkinin sürekliliğine dair algı değişkeni 22., 23. ve 24. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Noordewier, George ve Nevin’in(1990) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcısını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi değişkeni 25. ve 26. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Boles, Barksdale’in (1997) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır. 4.2.3.Araştırma Örneklemi ve Veri Toplama Süreci Araştırma örneklemi; İzmir, Ankara, İstanbul’da faaliyet gösteren, üretim ve hizmet işletmeleri olarak belirlenmiştir. Anket formları; işletmelerin lojistik ya da satın alma departmanlarının yöneticileri tarafından doldurulmuştur. Söz konusu işletmelere anketler; yüz yüze görüşmelerle ve elektronik posta, faks gibi elektronik araçlar vasıtasıyla uygulanmıştır. İrtibat kurulan toplam 103 firmadan 32 kullanılabilir anket formu elde edilmiştir. Anket geri dönme oranı %31’dir. 4.2.4.Araştırmada Temel Alınan Hipotezler Hipotezlerin ilk bölümlerini oluşturan 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, firma büyüklüğü ve esnekliği gibi değişkenler müşterilerin algılarına göre şekillendirilmiştir. Örneğin firma büyüklüğü, arttıkça güvenin arttığına dair kurulan hipotezde firma büyüklüğü, müşterinin algısına göre değerlendirilmektedir. Bu algı sonuçlarına, anket formundaki sorulara verilen cevaplar ile ulaşılmıştır. H1 : Lojistik hizmet sağlayıcı işletmenin sahip olduğu ün seviyesi arttıkça; - bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır. H2 : Lojistik hizmet sağlayıcı işletmenin firma büyüklüğü arttıkça; - bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır. H3 : Lojistik hizmet sağlayıcı işletme ile kurulan ilişkideki tatmin düzeyi arttıkça; -bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır. H4 : Lojistik hizmet sağlayıcı işletmenin esneklik düzeyi arttıkça; -bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır. H5 : Lojistik hizmet sağlayıcı işletmeye duyulan güven düzeyi arttıkça; -ilişkinin sürekliliğine dair algı eğilimi artacaktır. H6 : Lojistik hizmet sağlayıcı işletmeye duyulan güven düzeyi arttıkça; -hizmet sağlayıcı işletmeyi diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi artacaktır. 4.2.5.Araştırmanın Kısıtları Araştırma sonucunda 32 kullanılabilir anket üzerinden analiz yapılabilmiştir. Gerekli analizlerin yapılabilmesi için yeterli bir örneklem sayısı olmasına rağmen, kullanılabilir anket sayısının daha yüksek olması durumunda güvenrilirlik seviyeleri artabilecektir. Türkiye’de lojistik sektörünün halen gelişim içinde olması, işletme yetkililerinin lojistik ve lojistik yönetimi kavramlarına hakim olmamaları, dış kaynak kullanımı faaliyetlerinin benimsenmemiş olması örneklemin sınırlı tutulmasını zorunlu kılmıştır. 4.3.ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANALİZLER VE ELDE EDİLEN BULGULAR Verilerin ve hipotezlerin analizi için “SPSS 10.0 for Windows” istatistik programı kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler, güvenilirlik analizi, korelasyon analizi, faktör analizi ve çoklu regresyon analizleri gerçekleştirilmiştir. Tablo 4.2:Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler Değişkenler Güven Ün Büyüklük Tatmin Esneklik N 32 32 32 32 32 Min. 26,00 11,00 3,00 6,00 5,00 Max. 45,00 20,00 10,00 15,00 15,00 Ortalama 33,6875 16,5000 6,8750 12,3750 12,0000 Standart Sapma 4,4099 2,4363 2,0439 1,9797 2,1402 32 32 32 32 İlişkinin Sürekliliği. Tavsiye Etme Eğilimi Güven /Güvenilirlik Güven /İlgi 6,00 2,00 13,00 8,00 15,00 10,00 25,00 20,00 10,8438 8,1250 19,7500 13,9375 2,6041 1,6412 2,9730 3,2621 Tablo 4.3:Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenler Arasındaki Korelasyon Analizi 1,000 ,435 ,200 ,332 İlişkinin Tavsiye Etme Sürekliliği Eğilimi ,295 ,057 ,237 , ,013 ,274 ,064 ,102 ,755 ,191 32 ,435 32 1,000 32 ,324 32 ,173 32 ,361 32 ,226 32 ,363 ,013 , ,071 ,343 ,042 ,213 ,041 32 ,200 32 ,324 32 1,000 32 ,170 32 ,124 32 ,348 32 ,207 ,274 ,071 , ,353 ,500 ,051 ,256 32 ,332 32 ,173 32 ,170 32 1,000 32 ,632 32 ,492 32 ,735 ,064 ,343 ,353 , ,000 ,004 ,000 32 ,295 32 ,361 32 ,124 32 ,632 32 1,000 32 ,556 32 ,769 ,102 ,042 ,500 ,000 , ,001 ,000 32 ,057 32 ,226 32 ,348 32 ,492 32 ,556 32 1,000 32 ,624 ,755 ,213 ,051 ,004 ,001 , ,000 32 32 32 32 32 32 32 Güven Pearson Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Pearson Ün Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Pearson Büyüklük Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Pearson Esneklik Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Pearson Tatmin Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Pearson İlişkinin Sürekliliği Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Güven Ün Büyüklük Esneklik Tatmin Pearson Tavsiye Etme Korelasyon Eğilimi Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N ,237 ,363 ,207 ,735 ,769 ,624 1,000 ,191 ,041 ,256 ,000 ,000 ,000 , 32 32 32 32 32 32 32 Korelasyon analizinde değişkenler arası ilişkilerin anlamlılık düzeyleri 0,05’e eşit veya daha küçük olmalıdır. Örneklem sayısının görece düşük olması sebebiyle; 0,06’lık anlamlılık düzeyine sahip olan değişkenler arasındaki ilişkinin de anlamlı olduğu kabul edilmiştir. Korelasyon analizine göre; 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün ile bu firmaya duyulan güven arasından anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Aynı şekilde, parti lojistik firmasının sahip olduğu esneklik ile bu firmaya duyulan güven arasında da anlamlı ve pozitif yönde korelasyon ilişkisi vardır. Korelasyon analizi sonucuna göre; Hipotez 1 ve Hipotez 4 doğrulanmaktadır. Bu analizde dikkat çekici diğer sonuçlar ise; 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu esneklik ve ün arasında; -ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi ve firma ünü arasında, -firma büyüklüğü ve firma ünü arasında, -firma büyüklüğü ve ilişkinin sürekliliğine dair algı düzeyi arasında, -firma esnekliği ve ilişkiden elde edilen tatmin arasında, -firma esnekliği ve 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi arasında, -firma ünü ve 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. İkinci aşamada güven değişkeni üzerine faktör analizi yapılmıştır. Bu analizle amaçlanan; güven ölçeği içinde başlangıçta öngörülmemiş olan farklı boyutların yer alıp almadığının test edilmesidir. Toplam 9 sorudan oluşan güven ölçeğine ait faktör analizi sonuçları Tablo 4.2 ve Tablo 4.3’te sunulmaktadır. Tablo 4.4: Güven Faktörü Üzerine Faktör Analizi-Korelasyon Matrisi G1 G1 1,000 G2 ,199 G3 ,635 G4 G5 G6 -,366 -,080 -,103 G7 ,545 G8 ,168 G9 ,377 G2 ,199 1,000 ,276 -,111 -,008 -,013 ,361 -,030 ,145 G3 ,635 ,276 1,000 -,270 ,044 -,107 ,593 ,419 G4 -,366 -,111 -,270 1,000 ,469 G5 -,080 -,008 ,044 G6 -,103 -,013 -,107 G7 ,545 ,361 G8 ,168 G9 ,377 ,100 ,584 -,102 ,343 -,181 ,487 ,088 ,375 ,419 ,584 ,487 1,000 -,096 ,447 ,006 ,593 -,102 ,088 -,096 1,000 ,332 ,448 -,030 ,100 ,343 ,375 ,447 ,332 1,000 ,488 ,145 ,419 -,181 ,419 ,006 ,448 ,469 1,000 Tablo 4-5: Faktör Analizi- Boyut Matrisi BOYUT1 GÜVEN 7 ,818 GÜVEN 3 ,809 GÜVEN 1 ,784 GÜVEN 9 ,715 BOYUT 2 ,488 1,000 GÜVEN 2 ,421 GÜVEN 6 ,798 GÜVEN 5 ,781 GÜVEN 4 -,331 ,767 GÜVEN 8 ,374 ,701 Tablo 4.4. ve Tablo 4.5.’de de belirtildiği üzere güven ölçeği iki farklı boyut barındırmaktadır. Güven ölçeğinde yer alan birinci boyut; 1.,2.,3.,7. ve 9. soruları içermektedir. İkinci boyut ise; 4.,5.,6. ve 8. soruları içermektedir.Boyutlara ait sorular incelendiğinde; birinci boyutun 3. parti lojistik firmasının soruları cevaplayan yetkilinin mensubu olduğu işletmenin tarafında yer alması, emin ve güvenilir bir firma olmasını ölçmeye yönelik olduğu ortaya çıkmıştır. Bu boyut “güvenilirlik” olarak adlandırılmıştır. İkinci boyut ise; 3. parti lojistik firmasının soruları cevaplayan yetkilinin mensubu olduğu işletme ile ilgili olması, işletmenin kötü duruma düşmesi hakkında kaygı duyması, refahının artması yönünde iyi niyete sahip olması gibi özellikleri ölçmeye yönelik olduğu ortaya çıkmıştır. İkinci boyut da “ilgililik” olarak adlandırılmıştır. Güvenin ilk boyutu; karşı tarafın sözlü ya da yazılı olarak belirttiği hususların gerçekleşmesi konusundaki güvenilirliktir. İkinci boyutta ise; ilişki içindeki tarafların birbirlerinin refahları ile ilgilenip ilgilenmedikleri ve birlikte kazanç sağlama güdüsünün varlığıdır. (Doney,Cannon, 1997:36) Tablo 4.6.:Güven Boyutlarının Bağımsız Değişkenler İle Korelasyon Analizi Ün Büyüklük Tatmin Esneklik İlişkinin Tavsiye Sürekliliği Pearson Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Pearson İlgililik Korelasyon Katsayısı Anlamlılık Düzeyi (iki kuyruklu) N Güvenilirlik ,539 ,499 ,323 ,330 ,145 Etme Eğilimi ,291 ,001 ,004 ,071 ,066 ,429 ,106 32 ,097 32 -,185 32 ,104 32 ,148 32 -,054 32 ,056 ,596 ,311 ,572 ,419 ,768 ,762 32 32 32 32 32 32 Güven değişkeninin güvenilirlik ve ilgililik boyutlarına göre yapılan korelasyon analizinde ise güvenilirlik ile 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, esneklik, büyüklük ve ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu araştırmada; ikinci boyut olan ilgililiğin, hiçbir değişkenle anlamlı ilişki içinde olmaması güven ölçeğinin güvenilirlik boyutuyla sınırlı tutulması gerekliliğini açığa çıkarmaktadır. Güven ölçeğinin oluşturulması aşamasında her iki boyuta ait sorulara yer verilmiştir. Başlangıçta “güven” faktörünün, her iki boyuta dair soruların birlikte kullanılması yöntemiyle ölçülebileceği düşünülmüştür. Cannon ve Joseph’in(1997) ve Ganesan’ın (1994) yılındaki çalışmalarında yer alan “güven” ölçeklerine ait soruların birlikte kullanılması ile oluşturulan yeni ölçeğinin farklı ve anlamlı boyutlar barındırdığı öngörülmemiştir. Çalışmada; faktör analizi ve korelasyon analizi sonuçları ile ulaşılan güven ölçeğinin “güvenilirlik” boyutuna ait sorularla sınırlı tutulmasının daha doğru olduğu kanısına varılmıştır. Her değişken için güvenilirlik analizi yapılmıştır. Değişkenlere ait alfa katsayıları şöyledir; Güven: 0,64 Tatmin: 0,81 Güven I/Güvenilirlik: 0,70 Esneklik: 0,87 Güven II/İlgililik: 0,76 İlişkinin Sürekliliğine Dair Algı:0,61 Ün: 0,52 Tavsiye Etme Eğilimi: 0,91 Büyüklük: 0,63 Tüm değişken ölçeklerin güvenilir sayılabilmesi için 0,70’e eşit ya da büyük olması gerekmektedir. 6 değişken 0,70’in üzerinde alfa katsayısına sahiptir. Diğer değişkenlerin alfa katsayıları ise 0,52 ile 0,91 arasında değişmektedir. Bu değişkenlere ait ölçeklerde soru sayısının sınırlı olması sebebiyle araştırmada kullanılan tüm değişkenlerin oldukça iyi seviyede güvenilirlik değerlerine sahip oldukları görülmüştür. Tablo 4.7: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları R2 R ,563 Standart Hata ,317 4,0584 Tablo 4.8: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıANOVA Tablosu Kareler Toplamı Serbestlik Derecesi Ortalama Kare Regresyon 191,103 6 Artan Toplam 411,772 602,875 25 31 F Anlamlılık Düzeyi 31,851 1,934 ,114 16,471 Tablo 4.9: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları- Katsayı Tablosu Sabit Ün Büyüklük Tatmin Esneklik İlişkinin Sürekliliği Algısı Tavsiye Etme Eğilimi Standardize Standardize Edilmemiş Edilmiş Katsayılar Katsayılar B Standart Beta Hata 14,264 6,329 ,722 ,347 ,399 ,227 ,403 ,105 ,401 ,606 ,180 ,844 ,518 ,409 -,391 ,382 -,231 -,604 ,863 -,225 t Anlamlılık Düzeyi 2,254 2,084 ,564 ,662 1,629 -1,023 ,033 ,048 ,578 ,514 ,116 ,316 -,699 ,491 Regresyon analizi sonucunda; ün bağımsız değişkeninin, güven bağımlı değişkenini açıklamada anlamlı katkı sağladığı ortaya çıkmıştır. Böylece korelasyon analizi ile ulaşılan Hipotez 1’in doğrulanması sonucu, regresyon analizi ile de desteklenmiştir. Tablo 4.10: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları R2 R ,708 Standart Hata ,502 2,3368 Tablo 4.11: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-ANOVA Tablosu Kareler Toplamı Serbestlik Ortalama Derecesi Kare Regresyon 137,483 6 22,914 Artan Toplam 136,517 274,000 25 31 5,461 F Anlamlılık Düzeyi 4,196 ,005 Tablo 4-12: Güvenilirlik Boyutunun Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı Tablosu Sabit Ün Büyüklük Tatmin Esneklik İlişkinin Sürekliliği Algısı Tavsiye Etme Eğilimi Standardize Standardize Edilmemiş Edilmiş Katsayılar Katsayılar B Standart Beta Hata 4,324 3,644 ,481 ,200 ,394 ,603 ,232 ,415 ,297 ,349 ,198 ,424 ,298 ,306 -,285 ,220 -,250 -,288 ,497 -,159 t Anlamlılık 1,186 2,411 2,600 ,851 1,423 -1,296 ,247 ,024 ,015 ,403 ,167 ,207 -,579 ,568 Güvenilirlik bağımlı değişkenini açıklamada ün ve firma büyüklüğü bağımsız değişkenlerinin anlamlı katkıları olduğu görülmektedir. Faktör analizi ile ulaşılan sonuca paralel olarak “güvenilirlik” bağımlı değişkeninin, ölçülmek istenen “güven” faktörünü temsil ettiği kabul edilmektedir. Böylece; firma büyüklüğü ve güven faktörü arasındaki ilişkiye dayanan Hipotez 2 de doğrulanmıştır. Korelasyon analizi sonuçları ile, güven faktörünün ilgililik boyutunun güveni temsil etmediği görülmektedir. İlgililik boyutunun güveni yansıtmaması sebebiyle, ilgililik boyutunun bağımlı değişken olarak kabul edildiği çoklu regresyon analizi sonuçları da anlamlı çıkmamıştır. Dolayısıyla bu boyuta ilişkin analiz sonuçları genel değerlendirmeye dahil edilmemiştir. Bu ilişkinin görülebilmesi için ilgilik değişkenine ait çoklu regresyon analizi sonuçları Tablo 4.13, Tablo 4.14 ve Tablo 4.15’de sunulmaktadır. Tablo 4.13: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları R2 R ,323 Standart Hata ,104 3,4382 Tablo 4.14: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıANOVA Tablosu Kareler Toplamı Serbestlik Ortalama Derecesi Kare Regresyon 34,337 6 5,723 Artan Toplam 295,538 329,875 25 31 11,822 F Anlamlılık Düzeyi ,484 ,814 Tablo 4.15: İlgililik Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı Tablosu Standardize Edilmemiş Standardize Edilmiş t Anlamlılık Düzeyi Katsayılar B Sabit Ün Büyüklük Tatmin Esneklik İlişkinin Sürekliliği Algısı Tavsiye Etme Eğilimi 9,940 ,241 -,376 ,104 ,419 -,106 Standart Hata 5,362 ,294 ,341 ,513 ,439 ,324 -,316 ,731 Katsayılar Beta ,180 -,236 ,063 ,275 -,085 1,854 ,821 -1,101 ,203 ,955 -,327 ,076 ,419 ,281 ,841 ,349 ,746 -,159 -,432 ,670 Güven,güvenilirlik ve ilgililik bağımlı değişkenlerine regresyon analizleri sonucunda sırasıyla R2 değerleri; 0.317, 0.502,.0.104; F değerleri ise; 1.934, 4.196, 0.484 olarak gerçekleşmiştir. Modelde belirtilen bağımsız değişkenlerin güven bağımlı değişkenini açıklama oranı %32, güvenilirlik bağımlı değişkenini açıklama oranı %50, ilgililik bağımlı değişkenini açıklama oranı ise %10’dur. SONUÇ Türkiye’de lojistik sektörünün ve lojistik dış kaynak kullanımı alanının hızla büyüdüğü gözlemlenmekte ve bu büyümenin süreceği tahmin edilmektedir. Eğer bu gelişim döneminde; sektördeki faaliyetler olması gerektiği gibi gerçekleşirse, lojistik alanı sağlam bir temel oturmuş olacaktır. Dolayısıyla, gelecek yıllardaki gelişmeler ve potansiyel 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmaların faaliyetleri, mevcut gelişmelere bağlı olarak şekillenecektir. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların hizmet etkinliği ve kalitesi, bu sektörün gelişiminde belirleyici olacaktır. Bu alandaki hizmet başarısı; 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firma ve müşterisi arasındaki ilişkiye bağlıdır. Endüstriyel pazarların temelleri, işletmeler arası (alıcı-satıcı, tedarikçi-müşteri, hizmet sağlayıcı-müşteri arası) ilişkilere dayanmaktadır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı ile müşterisi arasındaki ilişkinin başarısı, sürekliliği ve tatmin edici olması; 3. parti lojistik firmasının hizmet sunum başarısına bağlıdır. Bu ilişkilerin başarılı olması, söz konusu 3. parti lojistik firmalarının olduğu kadar sektörün genelinin başarısını da yansıtmaktadır. Türkiye’de faaliyette bulunan 3. parti lojistik firmalarının başarısının en önemli etkenlerinden olduğu düşünülen “müşteriler ile kurulan ilişkilerde sağlanan güven” faktörü ve güveni etkileyen diğer faktörler üzerine araştırma ve uygulama çalışması yapılmıştır. 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, firma büyüklüğü firma esnekliği ve 3. parti lojistik firması ile geçmişte kurulan ilişkilerde elde edilen tatmin düzeyi değişkenlerinin 3. parti lojistik firmasına duyulan güveni pozitif yönde etkilediği düşünülmüştür. Ayrıca, 3. parti lojistik firmasına güven duyuluyorsa, hizmetten faydalanan işletmenin, ilişkinin gelecekte de devam edeceğini düşüneceği ve söz konusu 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğiliminin yüksek olacağı düşünülmüştür. Bu hipotezlerin test edilebilmesi amacıyla yapılan korelasyon analizi sonucunda, 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, büyüklük, esneklik ve ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi ile 3. parti lojistik firmasına duyulan güven arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmıştır. Çoklu regresyon analizi sonucunda, ün ve büyüklük ile güven faktörü arasında var olan anlamlı ilişki desteklenmiştir. 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, büyüklük, esneklik ve ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi dışında kalan; ilişkinin sürekliliğine dair algı, 3. parti lojistik firmasını diğerlerine tavsiye etme eğilimi değişkenleri ile güven arasında anlamlı bir ilişkilerin ortaya çıkmaması, bu faktörlerin güveni etkilemediği anlamına gelmemektedir. Bu sonuçlarda, değerlendirilebilir anketlerin temsel ettikleri işletmelerin ortak eğilimlerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Korelasyon analizi ile ortaya çıkan diğer sonuçlar; 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu esneklik ve ün arasında, ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi ve firma ünü arasında, firma büyüklüğü ve firma ünü arasında, firma büyüklüğü ve ilişkinin sürekliliğine dair algı düzeyi arasında, firma esnekliği ve ilişkiden elde edilen tatmin arasında, firma esnekliği ve 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. 3.parti lojistik hizmet sağlayıcı firmalar; sahip oldukları ün, firma büyüklüğü ve esneklik ile hizmet verdikleri işletmelerin güvenini kazanabileceklerdir. Ayrıca; 3. parti lojistik firmasından hizmet alan işletmenin geçmiş ilişkilerdeki tatmin düzeyleri yüksek olursa, 3. parti lojistik firmasına duyulacak güven seviyesinin de yüksek olacağı sonucuna varılmıştır. Türkiye’de 3. parti lojistik faaliyetlerinin gelişiminin hala sürdüğü düşünülürse, özellikle “firmaların sahip oldukları ün ve esneklikleri” konusunda önlemler alınması yerinde olacaktır. 3. parti lojistik firmalarının sahip oldukları ün faktörü, referanslara ve bu firmalar hakkında edinilen bilgilere bağlı olarak gelişmektedir. Bu sebeple; 3. parti lojistik firmalarının, özellikle faaliyetlerinin ilk yıllarında olumlu bir firma ününe sahip olmalarını sağlayacak şekilde hizmet sağlamaları gerekmektedir. Aynı zamanda; olumlu bir firma ününe sahip olunabilmesi için tutundurma faaliyetlerine de gerekli zaman ve bütçenin ayrılması büyük önem taşımaktadır. 3. parti lojistik firmasının; müşterilerinin ihtiyaçlarına yönelik olarak değişiklikler yapabilme becerisine sahip olması, esneklik seviyesinin yüksek olduğunu gösterir. Bu gibi beceriler, 3. parti lojistik firmasının güvenilir bir firma olarak algılanmasını sağlamaktadır. Faaliyetlerin müşteriye odaklı olarak gerçekleştirilmesi, müşterilerin beklenmeyen istek ve ihtiyaçlarına kolaylıkla cevap verilebilmesinin sağlanması, hem faaliyette bulunulan dönem hem de gelecek dönemlerdeki başarı açısından belirleyici olacaktır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmaların; müşterilerini tanımak, müşterilerinin mevcut istek ve ihtiyaçlarının farkında olabilmek ve beklenmeyen talepler karşısında değişiklikler yapabilmek konusunda çaba harcaması gerekmektedir. 3. parti lojistik firmalarının büyük ölçekli olmaları durumunda; müşterilerin, bu firmalara duydukları güvenin arttığı görülmektedir. Zaman içinde, hem sektörün hem de söz konusu 3. parti lojistik firmalarının faaliyet hacimleri arttıkça 3. parti lojistik firmalarının büyüme eğiliminde olacağı beklenmektedir. Ayrıca; güveni etkilediği düşünülerek, analizde bağımsız değişken olarak kullanılan faktörlerin aralarındaki korelasyonların anlamlı çıkması ilgi çekicidir. Bu ilişkiler üzerine gelecekte yapılacak araştırmalar ile 3. parti lojistik faaliyetlerin gelişimine yönelik olarak anlamlı sonuçlar elde edilebilecektir. KAYNAKÇA Anderson, E., Weitz, B,(1992) “The Use of Pledges to Build and Sustain Commitment in Distribution Channels”, Journal of Marketing Research, Vol.19, (February 1992),18-34 Ballou,R.,H.,(2004),Business Logistics/Supply Chain Management: Planning, Orginizing, and Controlling the Supply Chain, Pearson-Printice Hall Ed., 5th Ed.,New Jersey. Boles, J., S., Barksdale, H., C.,(1997), “Business Relationships: An Examination Of The Effects Of Buyer-Salesperson Relationships On Customer Retention And Willingness To Refer And Recommend”, Journal of Business and Industrial Marketing, Vol. 12, No.3/4, 255-265 Bowersox, D.,J.,(2000), “The Startegic benefits of Logistics Alliances”, Harvard Business Review, July-August, 36-45 Bowersox, D., J., Closs, D., J., Cooper, M.,B.,(2002), Supply Chain Logistics Management, McGraw Hill Ed., New York. Christopher, M, (1998), Logistics and Supply Chain Management:Strategies For Reducing Cost And Improving Service, 2nd Edition, Printice Hall-Pearson Ed.,London. Cooper, M.,C., Lambert, D.,M., Pagh, J.,D.,(1997) ‘Supply Chain Management; More Than a New Name for Logistics’, The International Journal of Logistics Management, Vol. 8, No.1,1-15 Corbett, M., (2004), ‘Nelerin Outsource Edileceğine Karar Verme Konusunda Başarılı Uygulamalar’, Outsourcing Dergisi, Şubat –Mart 2004,12-13 Coyle, J., J., Bardi, E., J., Langley, C., J., (2003), The Management of Business Logistics: A Supply Chain Perspective,7th Ed., Thompson and Thompson Co. Çancı, M., Erdal, M.,(2003), Lojistik Yönetimi”,Freight Forwarder El Kitabı-1, UTİKAD Yayınları, 1. Baskı, İstanbul. Dapiran, P., Lieb, R., Millen, R., Sohal, A.,(1996), ‘Third Party Logistics Services Used By Large Australian Firms’, International Journal of Physical Distribution and Logistics Management, Vol.26, No.10, 36-46 Daugherty, P., J., Dröge, C.,(1997), ‘Organizational Structure In Divisionalized Manufacturers: The Potantial For Outsourcing Logistical Services, International Journal of Physical Distribution and Logistics Management,Vol.27, No.5/6, 337349 Davis Jr, F.,W., Manrodt, K., B, (1991), “Service Logistics: An Introduction”, Physical Distribution and Materials Management , Vol.21, No.7, 59-69 Doney, P., M., Cannon, J., P., (1997), “An Examination of the Nature of Trust in Buyer-Seller Relationships”, Journal of Marketing ,Vol. 61, April 1997, 35-51 Farris,M.,T.,(1997), “Evolution of Academic Concerns With Transportation and Logistics”,Transportation Journal, Vol. 37, Iss.1, 42-51 Ganesan, S., (1994), ‘Determinants of Long-Term Orientataion in Buyer-Seller Relationship’,Journal of Marketing ,Vol.58 (April 1994), 1-19 Gene,M,(2002), ‘The ABCs of 4PLs’, IEE Solutions , May-June 1990, 79-86 Grossman, M., (2004), “The Role of Trust and Collaboration in the Internet-Enabled Supply”, The Journal of American Academy of Business, September-2004, 391396 Huges,D., (2003), ‘Reverse Thinking In The Supply Chain’, Logistics and Transport Focus, Vol. 5, Issue 7, 30-36 John Jr., J.,L, K., Flint D.,J.,(1997), “Perspectives on The Evolution of Logistics Thought”, Journal of Business Logistics, Vol.18, No.2, 15-30 Kaynak, R, (2003), “Tedarikçilerle Lojistik İlişkilerde Güvenin Önemi: Proje İmalat Sektöründe Deneysel Bir Araştırma”, International Logistics Congress Proceedings-2003, İstanbul, 90-95 Kirsimarja, B., Sanna, S., Soininen, M, (2001) “Towards Measuring Interorganizational Trust: Some Isuues in Conceptualization and Operationalization of Trust in Recent Research on Inter-organizational Trust”, European Academy of Management Trust 2nd Annual Conference on Innovative Research in Management Proceedings, 1-10 Knights, D., Noble, F., Vurdubakis, T., Willmott, H., (2001) “Chasing Shadows: Control,Virtuality and the Production of Trust”, Organization Studies , 22/2, 311336 Koçel, T., (2001), İşletme Yöneticiliği, 8.Baskı, Beta Basım, Mart-2001, İstanbul Kwon, I, G, Suh,T.,(2004), “Factors Affecting The Level Of Trust Ad Commitment In Supply Chain Relationships”, The Journal of Supply Chain Management, Spring-2004, 4-15 Lambert, D., M, Stock, J., R., Ellram, L., M., (1998), Fundamentals of Logistics, Irwin Mc. Graw-Hilll Ed., Singapore. Lambert, D., M., Cooper ,M.,C., Pagh, J.,D.,(1998),”Supply Chain Management: Implementation Issues and Research Opportunities”, The International Journal of Logistics Management, Vol. 9, No.2, 1-20 Lambert, D., M., Emmelhainz, M., A., Gardner, T., J., (1988), “Developing and Implementing Supply Chain Partnership”, Journal of Marketing, Vol.52, No.1, 2035 Langley Jr, C., J., Morice, W., D.,(1982), “Strategies For Logistics Management: Reactions To A Changing Environment”, Journal Of Business Logistics, Vol:3, No:1,1-16 Langley, C., J., Allen, R., G., Colombo, M., J.,(2003), “Third Party Logistics Study Results and Findings of the 2003 Eight Annual Study”, www.tli.isye.gatech.edu/downloads/3PLStudy_2003.df,05.03.2004. Laseter, T., M., (1997), “You Need More Than Trust”, Purchasing ,September1997, 23-27 Leenders, M., R., Fearon, H., E, Flynn, Johnson, P, F, (2002), Purchasing and Supply Managment ,12th Ed., Mc Graw Hill. McKnight, D. H., Cummings, L. L.,Chervany, N. L., (1998), “Initial Trust Formation in New Organizational Relationships”, Academy of Management Review ,Vol.23, Iss.3., 473-490 Murphy Jr, P., R., Wood, D., F.,(2004),Contemporary Logistics, Pearson-Printice Hall Ed., 8th Ed.,New Jersey. Noordewier, T., G., John, G., Nevin,J., R., (1990), “Perforance Outcomes of Purchasing Arrangements In Industrail Buyer-Vendor Relationship”, Journal of Marketing, October 1990, 80-93 Oates, D, (1998), Outsourcing and The Virtual Organization:The Incredible Shrinking Company, Random House Co., UK-London Orhan,O.,Z.,(2003), Dünyada ve Türkiye’de Lojisitk Sektörünün Gelişimi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İTO Yayınları, İstanbul Prahald, C., K., Hamel, G.,(1990), “The Core Competence Of The Corporation”, Harvard Business Review, May-June 1990, 79-86 Rabinovich, E., Windle R., T. Mdresner, Corsi,(1999), “Outsourcing of Integrated Logistics Functions: An Examination of Industry Practices”, International Journal of Physical Distribution and Logistics Management, Vol.29, No.6, 353-375 Sheffi,Y.,(1990), “Third Party Logistics: Present and Future Prospects”, Journal of Business Logistics, Vol.11, No.2, 27-39 Sink, H., L., Langley,C.,J., (1997), “A Managerial Framework For The Acquisition of Third-Party Logistics Services”, Journal of Business Logistics, Vol.18, No.2, 163-189 Sink, H., L., Langley Jr, C., J., Gibson, B., J., (1996), “Buyer Observations Of The US Third-Party Logistics Market”, International Journal of Physical Distribution and Logistics Management, Vol. 26, No.3, 38-47 Sitkin, B., S., Rousseau, D., M., Burt, R., S., Camarer, C., (1998) “Not So Different After All: A Cross Discipline View of Trust”, The Academy Management of Review , Vol.23, No.3, 393-405 Stock, J.,R., Lambert, D., M.,(2001) “Strategic Logistics Management”,5th Ed., USA Tuna, O, Özer, D, (2002), “Pazarlama Faaliyetlerinde Etkinliğin Sağlanmasında Üçüncü Taraf Lojistik Hizmetlerinin Rolü:Türkiye’ye Yönelik Bir Delphi Çalışması”, 7. Ulusal Pazarlama Kongresi-21. Yüzyılın Pazarlama Paradigması Bildiriler Kitabı,171-184 Ülengin, F, Uray, N., (1999), “Current Perspectives in Logistics: Turkey As a Case Study”, International Journal of Physical Distribution and Logistics Management,Vol.29-1, 22-49 Yıldıztekin,A.(2004), “Outsourcing’in Vazgeçilmediği Sektör:Lojistik”, Outsourcing Dergisi, Şubat –Mart,18-19 Wackman, D., B., Salmon, C., T., Salmon,C.,C., (1987), “Developing An Advertısıng Agency-Client Relationship”, Journal of Advertising Research, December1986-January1987, 21-28 Wong, Y., Maher, T., Nicholson, J., D., Gurney, N., P, (2000), “Strategic Alliances in Logistics Outsourcing”, Asia Pasific Journal of Marketing and Logistics, Vol.12, No.4, 3-21 Wong, A., Sohal, A, (2002), “An Examination of the Relationship Between Trust, Commitement and Relationship Marketing”, International Journal of Retail, Vol.30, No.1, 34-50 http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=499) http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=499,01.04.2004 http://www.btinsan.com/133/04.asp,10.08.2004 http://www.clm1.org/Website/AboutCLM/Definitions/Definitions.asp(25.03.2004) http://www.disasterinfo.net/SUMA/pdfs/MISEManualEnglish.pdf,26.03.2004(Manu al of Humanitarian Supply Management System, (Eylül 2000) http://www.lojistik.org/,(02.07.2004) http://yunus.hacettepe.edu.tr/~alerbas/Likert.doc,15.08.2004 http://www.yurticilojistik.com/tr/?lojistiksozlugu&r, (26.03.2004) ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1.1:Lojistik Yönetiminin Kapsamı ve Faaliyet Alanları 5 Şekil 1.2: Bir İşletmenin Mevcut Tedarik Zincirinde Yer Alan Lojistik Faaliyetler 6 Şekil 1.3:Lojistik Felsefesi Gelişiminin Kronolojik Modeli 19 Şekil 2.1: Rekabetçi Avantaj ve İşletme Çevresi 24 Şekil 2.2: Lojistik ve Rekabetçi Avantaj İlişkisi 25 Şekil 2.3:Dış Kaynak Kullanım Karar Süreci 30 Şekil 2.4: Fortune 500 Şirketlerinin 3PL Hizmet Kullanım Oranları 46 Şekil 2.5: Üçüncü Parti Lojistik Hizmeti Satın Alma Süreci 49 Şekil 84 4.1: Araştırma Modeli TABLO LİSTESİ Tablo 2.1. 3PL Firmalarından Temin Edilen Lojistik Faaliyet Alanları ve Temin Oranları 45 Tablo 3.1:Güven Oluşum Süreci, Temel Süreçler, Temel Süreçleri Etkileyen Faktörler 66 Tablo 4.2:Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler 89 Tablo 4.3: Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenler Arasındaki Korelasyon Analizi 90 Tablo 4.4: Güven Faktörü Üzerine Faktör Analizi-Korelasyon Matrisi 92 Tablo 4.5: Faktör Analizi- Boyut Matrisi 92 Tablo 4.6.:Güven Boyutlarının Bağımsız Değişkenler İle Korelasyon Analizi 93 Tablo 4.7: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları 95 Tablo 4.8: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-ANOVA 95 Tablosu Tablo 4.9: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı Tablosu 96 Tablo 4.10: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları 96 Tablo 4.11: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıANOVA Tablosu 96 Tablo 4-12: Güvenilirlik Boyutunun Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı Tablosu 97 Tablo 4.13: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları 98 Tablo 4.14: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-ANOVA Tablosu 98 Tablo 4.15: İlgililik Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıKatsayı Tablosu 98