LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMINDA GÜVEN FAKTÖRÜ

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMINDA GÜVEN FAKTÖRÜTürkiye Uygulaması
Yüksek Lisans Tezi
Öznur Yurt
Ankara-2004
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMINDA GÜVEN FAKTÖRÜTürkiye Uygulaması
Yüksek Lisans Tezi
Öznur Yurt
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. Akın KOÇAK
Ankara-2004
İÇİNDEKİLER
ŞEKİL LİSTESİ
I
TABLO LİSTESİ
II
GİRİŞ
BÖLÜM 1. LOJİSTİĞİN TANIMI, KAPSAMI, ÖNEMİ VE GELİŞİMİ
1
1.1. LOJİSTİĞİN TANIMI VE KAPSAMI
1
1.1.1.Lojistik Yönetiminin Faaliyet Alanları
4
1.1.2.Tedarik Zinciri Yönetimi Ve Lojistik Yönetimi Kavramlarının İlişkisi 8
1.2.TEDARİK ZİNCİRİ VE LOJİSTİK YÖNETİMİNİN GELİŞİM SÜRECİ
10
1.3.TÜRKİYE’DE LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ
22
BÖLÜM 2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİ
24
2.1.LOJİSTİK ALANDA REKABETÇİ AVANTAJ YARATABİLME
24
2.1.1. Temel Yetenek Kavramı
26
2.1.2.Dış Kaynak Kullanımı Kavramı
28
2.2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI VE ÜÇÜNCÜ PARTİ/
TARAF(3PL) KAVRAMI
2.2.1.Dördüncü Parti/Taraf Lojistik(4PL) Faaliyetleri
34
51
2.3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA GELİŞEN
İLİŞKİLER VE ÖNEMİ
54
BÖLÜM 3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİNDE GÜVEN
FAKTÖRÜ
60
3.1.İŞLETMELER ARASI İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ
60
3.2. ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE
MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVENİ
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
76
3.2.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Sahip Olduğu Ün
76
3.2.2.Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Firma Büyüklüğü
78
3.2.3. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkideki Tatmin Düzeyi
3.2.4. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Esnekliği
78
79
3.3. ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE
MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVENİN
SONUÇLARI
80
3.3.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkinin Sürekliliğine Dair
Algı
80
3.3.2. Lojistik Hizmet Sağlayıcı Firmayı Diğerlerine Tavsiye Etme
Eğilimi
81
BÖLÜM 4. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA
OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ-TÜRKİYE
UYGULAMASI
82
4.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI
82
4.2. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ
83
4.2.1. Araştırma Modeli
83
4.2.2. Anketin İçeriği ve Araştırmada Kullanılan Ölçekler
85
4.2.3.Araştırma Örneklemi ve Veri Toplama Süreci
87
4.2.4.Araştırmada Temel Alınan Hipotezler
88
4.2.5.Araştırmanın Kısıtları
89
4.3. ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANALİZ YÖNTEMLERİ
89
SONUÇ
100
KAYNAKÇA
104
EK-1.Anket Formu
TEZ ÖZETİ
ABSTRACT OF THE THESIS
GİRİŞ
Öncelikle askeri alanda kullanılmaya başlayan ve önemi kısa bir sürede artan
“lojistik” terimi artık tüm işletmeler için stratejik önem taşıyan faaliyetler bütününü
temsil eder duruma gelmiştir. Pazarlamanın fiziksel dağıtım alanının ve nakliye
faaliyetlerinin öneminin anlaşılması ve bu alanların kısa sürede gelişimi ile lojistik
faaliyetlerin ve lojistik sektörünün de temelleri atılmıştır.
Günümüzde işletmeler arası rekabetin temeli, lojistik faaliyetlerin başarılı bir
şekilde gerçekleştirilmesine dayanmaktadır. Rekabetçi avantaj, işletmenin içinde yer
aldığı tedarik zincirinin etkinliği tarafından belirlenmeye başlanmıştır. Bu sebeplerle
işletmeler, lojistik faaliyetlerini en başarılı şekilde gerçekleştirmek amacıyla, bu
alandaki faaliyetlerini temel yetenekleri lojistik olan işletmelere devretmeye
yönelmektedirler. Böylece, lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetleri de
artmaya ve gelişmeye başlamıştır.
Türkiye, dünya lojistik pazarında önemli bir potansiyele sahiptir. Bu pazarda
gerekli paya sahip olabilmesi için sektörün hızlı gelişiminin devam ettirilmesi
gerekmektedir. Aynı şekilde, lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetlerinin
etkinliği ve yoğunluğunun da kısa sürede aratacağı kesindir.
Lojistik pazarının gelişimi için; lojistik şirketlerinin sundukları hizmetin
kalitesi ve müşterileri ile kurulan ilişkiler büyük önem taşımaktadır. Bu ilişkilerin
oluşumu ve gelişimi sürecinde, ilişkinin başarısını etkileyen bir çok faktör vardır.
İlişki esnasında hizmet sunan lojistik firmasına güven duyulmasının
sağlanabilmesi, başlıca önem taşıyan konular arasında yer almaktadır.
Bu çalışmada “lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetlerinde güven
faktörü” konusu incelenmiştir. Türkiye’de yapılan uygulama çalışması ile mevcut
durum tespiti yapılmış ve sektörün gelişimine yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde; lojistiğin ve
tedarik zincirinin tanımı, kapsamı ve önemi incelenmiş ve “lojistik” ile “lojistik
yönetimi” terimlerinin zaman içinde ne şekilde gelişim gösterdiği üzerinde
durulmuştur. Türkiye’de ve dünyada lojistik sektörünün gelişimi değerlendirilmiştir.
İkinci
bölümde;
lojistik
alanında
dış
kaynak
kullanım
süreci
değerlendirilmiştir. Öncelikle; lojistik alanında rekabetçi avantaj yaratabilme
gerekleri ortaya konulmuş, temel yetenek ve dış kaynak kullanımı kavramları
incelenmiştir. Lojistikte dış kaynak kullanımı ile birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü
parti lojistik faaliyetleri tanımlanmış ve lojistik dış kaynak kullanımı esnasında
gelişen ilişkiler ve bu ilişkilerin önemi değerlendirilmiştir.
Üçüncü bölümde; lojistik alanında dış kaynak kullanımı sürecinde güven
faktörünün önemi ve etkileri incelenmiştir. Ayrıca, üçüncü parti lojistik firması ve
hizmet verdiği işletme arasında oluşan ilişkilerde güveni etkileyen faktörler
incelenmiş, bu ilişkide işletmeler arası güvenin oluşması durumunda gelişecek
sonuçlar değerlendirilmiştir.
Dördüncü bölümde; lojistik alanında dış kaynak kullanımı esnasında oluşan
ilişkilerde güven faktörü üzerine uygulama çalışması yer almaktadır. Uygulama
çalışması Türkiye'de gerçekleştirilmiştir.
TEZ ÖZETİ
Günümüzde, rekabetçi avantaj elde edebilmek büyük ölçüde
lojistik
yönetiminin etkinliğine bağlıdır. Genellikle lojistik faaliyetler, işletmelerin temel
yetenekleri arasında yer almamaktadır. Bu sebeple, işletmeler lojistik faaliyetlerini
lojistik hizmet sağlayıcılardan temin etmektedirler.
Lojisitk hizmet sağlaycıların faaliyetleri, Türkiye’de lojistik sektörünün
gelişimini sağlamaktadır. Lojistik hizmet sağlayıcılar ve müşterileri arasındaki
ilişkiler büyük bir öneme sahiptir. Güvenin, bu ilişkileri etkileyen temel faktör
olduğu düşünülmüştür.
Bu tez ile, lojistik dış kaynak kullanımı ilişkilerinde güveni etkileyen ve güvenin sonucu olarak
ortaya çıkan faktörler araştırılmıştır. Türkiye’de faaliyet gösteren işletmeler arasında yapılan anket
çalışmasından elde edilen sonuçlar ile, 3. parti lojistik firması ve bu firmanın müşterileri arsındaki
ilişkide güven faktörü incelenmiştir.
ABSTRACT OF THE THESIS
Today, gaining competitive advantage is largely dependent on the
effectiveness of the logistics management. Generally, logistics functions are not the
core competencies of businesses. Thus, companies tend to outsource their logistics
activities from logistics service providers.
Logistics service providers’ activities develop the logistics sector in Turkey.
The relationship between logistics service providers and their customers has great
importance. It is considered that the trust is essential factor that affects these
relationships.
This thesis explores the factors that affect trust and the consequences of trust
within the logistics outsourcing relationships. The factor of trust within the
relationships between 3th party logistics firms and their customers is examined
through the results obtained from a survey study of companies in Turkey.
BÖLÜM 1. LOJİSTİĞİN TANIMI, KAPSAMI, ÖNEMİ VE GELİŞİMİ
1.1. LOJİSTİĞİN TANIMI VE KAPSAMI
Değişen rekabet ortamı, işletmelerin stratejilerini tekrar değerlendirmelerine
ve bu stratejileri farklılaştırmalarına sebep olmaktadır. Müşterilerin istek ve
ihtiyaçlarına en doğru şekilde cevap verilebilmesi gün geçtikçe zorlaşmaktadır.
İşletmelerin rekabet avantajı sağlama çabalarında “lojistik faaliyetlerin yönetimi”
büyük bir öneme sahiptir. Bu sebeplerle “lojistik ve lojistik yönetimi” kavramları
hem dünyada hem de Türkiye’de hızla önem kazanan ve gelişen kavramlar olarak
karşımıza çıkmaktadır.
İşletmeler
tarafından
alınması
gereken
dağıtım
kararları,
kurumsal
stratejilerin ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi sürecinde gün geçtikçe daha da
önem kazanmaktadır (Langley,Morice,1982:9). Daha önceki yıllarda dağıtım
problemleri, bir çok farklı yerde envanter tutma yoluyla çözülebilmekteydi. Zaman
geçtikçe, pazarların doğal dinamizmi sebebiyle envanter tutmak riskli ve maliyetli
faaliyetler haline gelmiştir (Lummus,Vokurka,1999:12). Bu sorunlara çözüm bulma
çabaları sonucunda; dağıtım fonksiyonunun birçok firma açısından sorun yaratan bir
faaliyet olduğu yönündeki kabuller yerini, dağıtım yeteneğinin önemli bir rekabet
aracı olduğu bakış açısına bırakmıştır (Langley,Morice,1982:9). Pazarlamanın
dağıtım alanındaki gelişmelerin ve bu faaliyet alanının öneminin zaman içindeki
artışının, lojistik faaliyetlerin gelişiminin temel sebepleri olduğu söylenebilir. Ayrıca,
günümüzde yeni teknolojilerin yoğun bir şekilde kullanılması, sistemlerin
karmaşıklığının artması, endüstriyel bazda kaynakların azalması, maliyeti azaltıcı
yeni destek ve bakım sistemlerinin geliştirilmesi ve rekabetin artışı beraberinde
lojistiğe duyulan ihtiyacın da artmasını sağlamaktadır (Orhan,2003:12).
Lojistik kavramı çok genel olarak; “bir ürünü kaynağından(tedarikçiler), nihai
tüketicisine(müşteriler) ulaştırmak için gerekli tüm faaliyetler” olarak tanımlanabilir.
Bu
faaliyetler, tedarik zinciri olarak adlandırılan bir akış içinde gerçekleştirilir
(Orhan,2003:7).
Bugün “lojistik” ve “lojistik yönetimi” olarak kullanılan kavramlar,
geçmişten bu yana çok farklı isimlerle ifade edilmiştir. “İşletme lojistiği, kanal
yönetimi, dağıtım yönetimi, endüstriyel lojistik, lojistik yönetimi, malzeme yönetimi,
fiziksel dağıtım, hızlı cevap sistemi, tedarik yönetimi, tedarik zinciri yönetimi”
kavramları “lojistik” ve “lojistik yönetimi” kavramları yerine kullanılmıştır. Aslında
tüm bu ifadeler incelendiğinde tek bir ortak nokta ile karşılaşılmaktadır. Bu
ifadelerin tümü; ürün ve malzemelerin çıkış noktasından tüketim merkezine doğru
akışının yönetimi ile ilgilidir (Lambert,Stock,Ellram1998:2). Elbette zaman geçtikçe
tüm bu terimlerin lojistik kavramı ile ilişkilerinin sınırları ortaya konulmuş ve
lojistiğin hangi bölümünü oluşturdukları ya da hangi bölümü ile ilgili oldukları daha
anlaşılır hale gelmiştir.
Birçok kaynakta, lojistiğin tanımı olarak da kabul edilen lojistiğin misyonu;
doğru ürün ve hizmetleri, doğru yere/pazara, doğru zamanda, doğru koşullarda ve
doğru maliyetlerle ulaştırmaktır. Literatürde lojistik ve lojistik yönetimi kavramlarına
ait birçok tanım yer almaktadır. Bazı kurum ve yazarlara ait tanımlar şöyledir;
“Müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürün, servis hizmeti ve
bilgi akışının; hammaddenin başlangıç noktasından, ürünün tüketildiği son
noktaya kadar olan tedarik zinciri içindeki, ileriye doğru ve tam tersi yöndeki,
hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması,
depolanması
ve
kontrol
altında
tutulması
hizmetidir
(http://www.clm1.org/Website/AboutCLM/Definitions/Definitions.asp,
25.03.2004).”
“Lojistik tedarik zinciri boyunca envanterin konumlanması ve hareketinin
gerçekleştirilmesi için gerekli çalışmaların tümüdür (Bowersox,Closs,
Cooper, 2002:4).”
“Askeri alanda lojistik; nakliye faaliyetlerini, yiyecek ve gerekli eşyaların
hazır edilmesini ve askerlerin harekete geçebilmesini sağlayan teknik
anlamına gelmekteydi. Günümüz sivil uygulamalarında ise lojistik; içerisinde
yer alan, karşılıklı ilişki içindeki farklı bölümlerin ortak amaca daha hızlı,
daha düzenli ve daha verimli bir şekilde ulaşmalarını sağlayan sistem
anlamına
gelmektedir
(www.
disaster-info.net/
SUMA/
pdfs/
MISEManualEnglish.pdf, 26.03.2004).”
“Askeri açıdan bakıldığında lojistik; istenilen yer ve zamanda, yeteri kadar ve
kesintisiz olarak personel, hizmet ve kolaylık imkanı sağlamak suretiyle
barışta, krizde ve savaşta askeri kabiliyetin oluşturulması, idamesi ve
geliştirilmesi için yapılan; her türlü silah, araç, gereç ve malzemenin temin,
tedarik, depolama, ulaştırma, dağıtım, bakım, onarım, eğitim, tahliye ve
malzemenin hizmet dışı bırakılması ile inşaat, emlak, sağlık ve iletişim
faaliyetlerinin ihtiva eden işlemlerin tümüdür (Orhan, 2003:11).”
1.1.1.Lojistik Yönetiminin Faaliyet Alanları
Lojistik yönetiminin başarılı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi
durumunda elde edilecek faydalar şunlardır;gelir ve kar artışı, lojistik hizmet
performansının geliştirilmesiyle hem müşteri hem de tedarikçi açısından değer
yaratama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, pazar payının arttırılması, müşterilerin
bireysel taleplerine cevap verilebilmesi, etkin bir müşteri yanıtlama sisteminin
oluşması, farklılaştırılmış bir rekabetçi üstünlük yaratılması ve müşterilerin etkin bir
şekilde bölümlendirilmesi (Mentzer,Flint,Hult,2001:82). Dikkat edilecek olursa
lojistik faaliyetlerin başarılı bir şekilde yönetilmesi durumunda elde edilecek faydalar
pazarlama faaliyetleri çerçevesinde sağlanan faydalardır. Pazarlamanın yer alt
bileşeninin içinde yer alan fiziksel dağıtım, lojistik yönetiminin önemli bir bölümünü
oluşturmaktadır. Bu sebeple sağlanılan faydaların, hem lojistik faaliyetleri hem de
pazarlama alanını etkilemesi doğaldır (Tuna,Özer,2002:171).
Tedarikçilerin sağladığı hammaddelerin; işlemdeki envanter ve bitmiş ürün
biçimine geçiş süreçlerinin yönetimi lojistik faaliyetler aracılığı ile yönetilmektedir.
Yönetimsel faaliyetler ise lojistik faaliyetlerin planlaması, uygulaması ve denetimini
sağlamaktadır.
Lojistik Yönetim Kurulu’na (Council of Logisitics Management) göre tipik
bir lojistik sistemin bileşenleri şunlardır: Müşteri hizmeti, talep tahmini, dağıtım
iletişimi, envanter kontrolü, fabrika ve depo yer seçimi, satın alma, paketleme, iade
edilen ürünlerin elleçlenmesi, hurda imhası, trafik ve nakliye, depolama ve
antrepoculuk vb. faaliyetler. (Ballou, 2004:10).
Şekil 1.1:Lojistik Yönetiminin Kapsamı ve Faaliyet Alanları
Lojistik Yönetiminin
Bileşenleri
:
Lojistiğin
Girdileri
Doğal Kaynaklar
(arazi , tesis , ve
ekipmanlar )
İnsan Kaynakları
Finansal
Kaynaklar
Bilgi Kaynakları
Yönetimsel Faaliyetler
Planlama
Uygulama
Lojistiğin
Çıktıları
Kontrol
Lojistik Yönetimi
Tedarikçiler
Ham
maddeler
İşlenen
envanter
Mamül
ürünler
Lojistik Faaliyetleri
• Müşteri Hizmeti
• Talep Tahmin
• Dağıtım İletişimi
• Envanter Kontrolü
• Malzeme
Elleçleme
• Sipariş Yönetimi
• Parça ve Hizmet
Desteği
•Depo yer seçimi
•Satınalma
•Ambalajlama
•İade Yönetimi
•Hurda ve Defo İmha
•Trafik ve Nakliye
•Depolama ve
Antrepoculuk
Müşteriler
Tüketici
odaklılık
(rekabet
avantajı )
Zaman ve yer
faydası
Müşteriye
verimli akışın
sağlanması
Rekabetçi
üstünlük
Kaynak: Ellram, Lambert, Stock, 1998: 4 (Uyarlanmıştır)
Şekil 1.1’de, lojistiğin kapsamı içinde yer alan faaliyetler yer almaktadır. Bu şekilde
de belirtildiği gibi lojistik faaliyetler; doğal kaynaklar, insan kaynakları, finansal
kaynaklar ve bilgi kaynakları gibi girdilere bağlıdır.
İşletme Lojistiği
Fiziksel Dağıtım
Fizikisel Tedarik
(Malzeme Yönetimi)
Fabrikalar/
İşlemler
Tedarik
Kaynakları
•Nakliye
•Envanter
Yönetimi
•Sipariş Yönetimi
•Koruyucu
Paketleme
•Antrepoculuk
•Elleçleme
•Bilgi Yönetimi
•Tedarik
Planlaması
Müşteriler
•Nakliye
•Envanter
Yönetimi
•Sipariş Yönetimi
•Ürün Planlaması
•Koruyucu
Paketleme
•Antrepoculuk
•Elleçleme
•Bilgi Yönetimi
TERS LOJİSTİK
Şekil 1.2: Bir İşletmenin Mevcut Tedarik Zincirinde Yer Alan Lojistik Faaliyetler
Kaynak: Ballou, 2004, s.10(Uyarlanmıştır)
Lojistik faaliyetlerin tümünü “fiziksel tedarik” ve “fiziksel dağıtım” olarak
ikiye ayırmak mümkündür. Şekil 1.2’de de belirtildiği gibi Lojistik çevresinde temel
olarak “tedarik kaynaklarından müşteriye doğru bir akış” mevcuttur. Bu akış içinde
hem tedarik faaliyetleri hem de dağıtım faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Bu
faaliyet alanlarından bazıları şunlardır: Nakliye, envanter yönetimi, sipariş yönetimi,
paketleme, antrepoculuk, malzeme elleçleme, bilgi yönetimi, tedarik planlaması vb.
alanlar.
Lojistik Yönetim Kurulu’nun (Council of Logistics Management)
tanımında “ürünün tüketildiği son noktadan
başlangıcına
doğru
akışın
etkili
ve
verimli
hammaddenin
bir
şekilde
gerçekleştirilmesi gereği vurgulanmaktadır (Murphy,Wood,2004:7).
Bu ifade
ile “ters lojistik” anlayışının lojistik alanındaki önemi
belirtilmektedir.
“Ters lojistik; yeniden değer kazanmasını sağlamak veya
uygun şekilde elden çıkarmak amacıyla hammaddelerin,
üretimdeki malların, mamul malların ve ilgili bilgilerin
tüketileceği noktadan çıkış noktasına kadar verimli ve
pahasına-değer akışını planlama, uygulama ve kontrol etme
sürecidir
(http://www.yurticilojistik.com/tr/?lojistiksozlugu&r,
26.03.2004).”
Çok yakın geçmişe kadar, lojistik alanında, iade ve geri kazanım konuları
üzerinde durulmuyordu. Bu konuların tedarik zinciri içinde önem ve önceliğe sahip
olmadıkları, sadece maliyet sebebi oldukları ve kesinlikle fayda sağlamadıkları
kabulü yaygındı (Huges, 2003:30). Oysa son zamanlarda çevre bilincinin artması,
Avrupa ve tüm dünyada “yeşil pazarlama” kavramının benimsenmesi, yeniden
kullanma ve işleyerek yeniden kullanma uygulamalarının da yoğunlaşması ile “ters
lojistik” kavramı daha da önem kazanmıştır. Bir çok kaynakta “ters lojistik” kavramı
“yeşil lojistik” olarak ifade edilse de yeşil lojistik;
“.....çevreye en az zarar verecek şekilde lojistik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla tüm
lojistik faaliyetlerin çevre üzerindeki olumsuz etkisini ölçmek ve en aza indirmeye çalışmaktır
(Loder,2003:61).”
1.1.2.Tedarik
Zinciri
Yönetimi
Ve
Lojistik
Yönetimi
Kavramlarının İlişkisi
Günümüzde; tedarik zinciri yönetimi ve lojistik yönetimi kavramlarının
benzerlikleri, farklılıkları, aralarındaki ilişki ve kapsamları halen tartışılmaktadır. Bu
ilişkiyi doğru bir şekilde ortaya koyabilmek için, öncelikle “tedarik zinciri yönetimi”
kavramının tanımının doğru bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Temel
olarak tedarik zinciri; sadece birebir ilişki içindeki işletmeler zinciri değil, birçok
işletme ve bu işletmeler arasındaki ilişkiler ağı anlamına gelmektedir (Cooper,
Lambert, Pagh, 1998: 1).
Lojistik Yönetim Kurulu’nun (Council of Logisitics Management) tanım ise
şöyledir;
“Tedarik zinciri yönetimi; kaynak sağlama, satın alma ve hammaddenin
ürüne dönüştürülmesi süreçlerini de içeren tüm planlama ve yönetim
faaliyetlerini ve tüm lojistik yönetimi faaliyetlerini kapsamaktadır. Ayrıca;
tedarikçiler, aracılar, üçüncü parti hizmet sağlayıcılar ve müşteriler gibi kanal
ortaklarının koordinasyonu ve işbirliğini de içermektedir. Tedarik zinciri
yönetimi, işletmeler içindeki ve işletmeler arasındaki tedarik(arz) ve talep
yönetimini entegre etmektedir (http:// clm1.org/ Website/ AboutCLM/
Definitions/ Definitions.asp, 02.07.2004)”
LODER’in (Lojistik Derneği) yapmış olduğu tanıma göre;
“Tedarik zinciri yönetimi; tedarik zincirinin ve bu zincir içinde yer alan tüm
şirketlerin uzun vadeli performanslarını arttırmak amacıyla, sözkonusu
şirketlere ait işletme fonksiyonları ve planlarının, zincirdeki tüm şirketleri
kapsayacak
şekilde,
sistematik
ve
stratejik
koordinasyonudur
(http://www.lojistik.org/,02.07.2004).”
Literatürde ilk kez 1980’lerin ortalarında görülmeye başlanan “tedarik zinciri
yönetimi” kavramı çoğu zaman lojistik yönetimi kavramı ile eş anlamlı olarak
kullanılmaktadır. Aslında tedarik zinciri, lojistik kavramını aşan bir takım işletme
faaliyetlerinin entegrasyonunun gerçekleştirilmesini içerir. Özetle; önemli ve temel
işletme süreçlerinin tedarik zinciri ile bütünleştirilmesi, “tedarik zinciri yönetimi”
olarak adlandırılmaktadır (Cooper, Lambert, Pagh, 1997:1).
Temel tedarik zinciri yönetimi eğilimleri incelendiğinde, bu kavram açık bir
şekilde anlaşılmaktadır. Bu eğilimler;
“1. Uluslararası pazarlarda şirketler değil tedarik zincirleri rekabet eder.
2. Maliyetin azaltılması ve yeni katma değerlerin yaratılması tedarik zinciri
ortakları arasındaki işbirliğine bağlıdır.
3. Tedarik zinciri rekabeti, “katma değerli bilgi değişimi” üzerinde
kurulmuştur.
4. Tedarik zinciri entegrasyonu, süreç entegrasyonu anlamına gelmektedir.
5. Tedarik zinciri rekabeti, ortak stratejinin kararlılıkla sürdürülmesini
gerektirir.
6. “Üretici sevkıyat ve yönetimden”, “ perakendeci sevkıyat ve yönetimine”
geçiş ağırlık kazanmaktadır. Tedarik zinciri yönetiminde “itme sistemi”
anlayışı, yerini “çekme sistemi” anlayışına bırakmaktadır (Çancı, Erdal, 2003:
53).”
Tedarik zinciri yönetimi yaklaşımında bağımsız birçok fonksiyonun
yönetiminin tedarik zinciri süreci ile bütünleştirilmesi esastır. Bu yönetim esnasında
“müşteri” temel odak noktasıdır (Stock,Lambert,2001:67). Bu sebeple; işletmelerin
pazarlama fonksiyonları ve tedarik zinciri yönetimi faaliyetlerinin koordineli bir
şekilde gerçekleştirilmesi genel faydanın maksimizasyonu açısından önem
taşımaktadır.
1.2.TEDARİK
ZİNCİRİ
VE
LOJİSTİK
YÖNETİMİ
KAVRAMLARININ GELİŞİM SÜRECİ
Lojistik ve tedarik zinciri yönetimi alanlarının gelişim ve değişimi, işletme ve
yönetim kavramlarının tarihsel gelişimine paralel olarak gerçekleşmiştir. Zaman
içinde işletmelerin, özellikle endüstriyel müşterilerin istek ve ihtiyaçlarına daha iyi
ve doğru bir şekilde cevap verdiği görülmektedir.
Temelde, lojistik alanın sürekli gelişiyor olması ve bu alana ilginin artıyor
olması,
A.B.D.’nde
endüstrinin
karmaşık
bir
şekilde
gelişmesinden
kaynaklanmaktadır (Orhan,2003:15). Bu gelişim seyri tüm dünyayı etkilemiştir.
Düzenli bir işletme yönetimi yaklaşımının benimsendiği endüstri devrimi
yıllarında ürünlere ulaşmak çok daha zordu(Davis,Manrodt,1991:60). Bu süreci
takiben, 1900’lü yıllarda fabrikaların satılabileceklerden daha fazla üretebiliyor
olmaları sebebiyle “kitle üretim yaklaşımı” benimsenmiştir (Orhan,2003:16). “Kitle
üretim” aşamasında üç temel yaklaşım mevcuttu. Birincisi, Smith tarafından ortaya
atılan ve lojistiğin ortaya çıkma sebepleri arasında yer alan “işgücünde uzmanlaşma”
ve “mukayeseli avantajlar” yaklaşımıdır. İkincisi ise; ürünlerin standardizasyonuna
imkan tanıyan “değiştirilebilir parçalar yaklaşımıdır”. Bu yaklaşım; standart
birimlerin kitle üretimi ve zarar gören ürünlerin sadece gerekli parçasının değişimi
ve tamiri temeline dayanmaktadır. Üçüncüsü de; H. Ford tarafından geliştirilen
montaj hattı yaklaşımıdır (Davis,Manrodt,1991:60). Üretim ve montaj hattı
uygulamalarının sıkça kullanılması üretimi arttırmış ve bu nedenle bir darboğaz
oluşmuştur.
Malın
üreticiden
tüketiciye
ulaştırılması
giderek
zorlaşmıştır
(Orhan,2003:16). Tüm bu problemlerin çözümü ise ancak dağıtım alanına
yoğunlaşılarak çözülebilmiştir.
Pazarlama faaliyetleri bir süre, sadece satış ve dağıtım olarak algılanmıştır.
Bu dönemde yöneticiler, ürünlerinin satışının gerçekleştirilebilmesi için satış
elemanlarını mevcut pazarın dışına göndermektedir. Ürünlerin üretim hattından
müşteriye doğru akışının gerçekleştirilebilmesi için işletmeler, toptancı ve
perakendecileri kullanmaya ve dağıtım kanalları kurmaya başlamışlardır (Davis,
Manrodt,1991:60). Bu uygulamanın ardından “depolama” ve “nakliye” ihtiyacı
doğmuştur. Hatta bazı firmalar kendi nakliye şirketlerini kurmaya başlamışlardır
(Orhan,2003:16). Bir yandan da müşterilerin satın alma amacıyla mağaza ve
dükkanlara çekilebilmesi için reklam ve tutundurma faaliyetlerinin geliştirilmesi ile;
işletmeler ürünlerini müşterileri için daha ulaşılabilir hale getirmeye çalışmıştır
(Davis, Manrodt, 1991:60).
Pazarlamanın 4P’si içinde yer alan “dağtım”ın önemi kısa sürede artmış
(Farris,1997:46) ve buna bağlı olarak, lojistik alanına olan ilgi artmaya başlamıştır.
(Lummus,Vokurka,1999:12). Lojistik faaliyetler; bir çalışma alanı olarak, 1900’lerde
tarım ürünlerinin dağıtımında, örgütlerin işletme stratejilerini destekleyen araç olarak
ve hem zaman hem de mekan avantajı sağlayan bir yol olarak dikkat çekmeye
başlamıştır (Ellram, Lambert, Stock,1998:5). Müşteriler için temelde önem taşıyan
“fayda”nın iletimi ürünlerle yapılabileceği gibi ürün olmadan, doğrudan hizmet
yoluyla da gerçekleştirilebilmektedir. Bu sebeple; yoğunlaşılması gereken süreç;
ürün tasarımından çok dağıtım sürecidir. Bu aşamada hem ürün hem de hizmet
dağıtımının geliştirilmesine odaklanmak gerekmektedir (Davis, Manrodt,1991:63).
Lojistik terimi uzun yıllar askeri alanda kullanılan bir terim olarak kalmıştır.
Lojistik alanındaki ilk metinler, yine bu yıllarda, Peter Drucker gibi düşünürler
tarafından yazılmıştır. Daha sonra, ‘lojistik’ terimi; bazen ‘dağıtım’,‘fiziksel dağıtım
yönetimi’ veya ‘trafik yönetimi’ kavramları ile bağlantılı olarak, bazen de tamamen
ayrı bir terim olarak ders kitaplarında da görülmeye başlamıştır (Farris,1997:47).
Peter Drucker’ın 1962’de Fortune dergisinde yayımlanan makalesinde;
“Bizim dağıtım konusunda bildiğimiz Napolyon’un Afrika hakkında
bildiğinden azdır. Orada olduğunu ve büyük olduğunu biliyoruz işte hepsi bu
kadar” ifadesi yer almaktadır.
Peter Drucker aynı zamanda; lojistiğin firma verimliliği konusunda, özellikle üst
yönetim açısından kritik önem taşıyan bir kavram olduğunu belirtmektedir. Ayrıca,
1900’lü yılların başından beridir yaşanan gelişim ve değişimlerin lojistiğin önem
kazanmasına yardımcı olduğunu belirtmektedir (Orhan,2003:10).
II.
Dünya
Savaşı
sonrasında
tüketiciler,
kazandıkları
parayı
harcayamamaktaydılar. Buna bağlı olarak, tüketicilerin tatmin edilmemiş birçok
ihtiyacı oluşmuştur. Fabrikalar talepleri karşılayabilmek için zorlu bir baskı altında
kalmıştır. 1950’lerle birlikte işletmeler yine her ürettiklerini satamaz hale
gelmişlerdir. Bu ortam da pazarlamanın ve pazarlama temelli alanların daha da
gelişmesine olanak tanımıştır. Artık işletmeler sadece nasıl üretildiğini bildikleri
ürünleri
üretmek
yerine
tüketicilerin
istediklerine
göre
üretim
yapmaya
başlamışlardır. Müşteri tercihlerini ortaya koyabilmek amacıyla pazar araştırmaları
yapılmaya başlanmasıyla birlikte ürün planlamasının temelleri de oluşmuştur.
Pazarın tümüne aynı ürünü sunma yerine, pazar bölümlendirilerek her bir bölüme
uygun ürünün sunumu başlamıştır. Ayrıca işletmeler; müşterilerin talepleri
doğrultusunda ürün ve hizmetlerini çeşitlendirmişlerdir. Böylece yönetim vizyonu,
üretim ve dağıtım yanında pazarda satılacak olan ürünün tasarımını da içerir hale
gelmiştir (Davis,Manrodt,1991:61).
1990’lara gelindiğinde; lojistik yönetimi ve tedarik zinciri yönetimi
kavramlarının daha da önem kazanmasının temel nedeni işletmelerin yatay
entegrasyon
uygulamalarını
gerçekleştirmeleridir
(Lummus,Vokurka,1999:12).
Zaman içinde tedarik zinciri bakış açısı içinde, “uzmanlaşma” temeline dayanan “dış
kaynak kullanımı” kavramı da önem kazanmaya başlamıştır. Böylece işletmeler,
temel yeteneklerini belirleyerek, en iyi oldukları faaliyet alanlarına yoğunlaşmaya
başlamışlardır. Öz yetkinlikleri dışında kalan ihtiyaçlarını ise kendilerine dış kaynak
sağlayan işletmelerden satın alma yoluna gitmişlerdir.
İşletmelerin kendi kaynaklarını kullanmak yerine daha düşük maliyetli ve
daha kaliteli malzemeyi sağlayan tedarikçiyi aramaları ve genel faydayı optimize
etmek amacıyla tedarik ağının yönetimi konusu, işletmeler açısından kritik önem
taşımaya başlamıştır. Zaman içinde işletmeler tarafından, tedarik zinciri içindeki
diğer bir işletme ile ilişki içine girilmesi durumunda birbirlerinin başarısından fayda
sağlanacağının farkına varılmıştır (Lummus,Vokurka,1999:12).
İşletmeler tarafından, sadece bir departmanın ya da bir fonksiyonun
performansının maksimize edilmesine çalışılmasının, tüm firmanın optimal
performansından daha düşük bir genel performans düzeyinin oluşmasına sebep
olacağının fark edilmesi tedarik zinciri yönetimi bakış açısının önem kazanmasını
sağlamıştır. Örneğin; satın alma kararında belirli bir bileşen için daha düşük bir
fiyata ulaşılabilirken, mamulün üretim maliyeti üretim merkezindeki verimsiz
faaliyetler nedeniyle yükselebilmektedir. Procter and Gamble’ın ürün tedariki ve
müşteri hizmetinden sorumlu genel müdür yardımcısı Ralph Drayer’ın da belirttiği
gibi;
“1990’larda pazarda başarılı olabilmek için farklı bir ilişkinin varlığını
gerekmektedir. Başarılı olanlar, perakendeci ve üretici faaliyet sisteminin
karşılıklı bağımlılığını anlayabilenler ve üstün tüketici değerini sağlayacak
fırsatları arttırabilmek için beraberce çalışabilenler olacaktır. Temel amaç
tedarik zincirini rekabetçi hale getirebilmektir (Lummus,Vokurka,1999:12).”
Tüm bu sebeplerle birlikte hem ulusal hem de uluslararası alandaki rekabetin
artışı da lojistik faaliyetlere duyulan ihtiyacı arttırmıştır. Rekabetin artışıyla birlikte
en doğru ürüne en düşük maliyetle ulaşabilmek daha da önem kazanmaya
başlamıştır.
Müşteri
taleplerinin
değişkenliği,
işletmeleri
stok
tutmaya
yönlendirmiştir. Stok tutma maliyeti sebebiyle firmalar, düşük maliyetli ürün
sunamaz hale gelmişlerdir. Temel sebep, işletme kaynaklarının büyük bir kısmının
stoğa bağlı olmasıdır (Lummus,Vokurka,1999:12). Oysa, etkili bir envanter yönetimi
ancak lojistik yönetiminin doğru bir şekilde gerçekleştirilmesiyle mümkün
olabilecektir.
1950’li ve 1960’lı yıllarda dünyadaki ekonomik konjonktür ve değişen
eğilimler de lojistik kavramının gelişmesi için uygun bir zemin hazırlamıştır
(Orhan,2003:17). Ürün tasarımı faaliyetlerinin arttırılmasıyla “kalite” kavramına
yoğunlaşılmıştır. Müşteriler, seçenekler sunuldukça, güvendikleri ve inandıkları
ürünleri satın almaya yönelmişlerdir. Aslında; kalite kavramı ile müşterilerin ürüne
dair fayda beklentilerinin ne kadar iyi bir şekilde karşılandığı belirlenebilmektedir.
Kalite yaklaşımı “Juran, Crosby, Deming ve Taguchi” tarafından geliştirilmiştir.
Deming’in “üretici ve müşteri arasındaki ilişkisinde üretici müşterinin ne istediğinin
anlamalı ve bilmelidir” ifadesiyle birlikte tedarikçilerin sadece fiyat temeline göre
seçilmesinin yanlış olduğu vurgulanmıştır. Bu seçimin; tedarikin toplam maliyetine
göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş, az sayıda tedarikçi ile uzun süreli
ilişkilerin geliştirilmesi desteklemiştir (Davis,Manrodt,1991:61).
İlk kez 1960’larda dikkat çekmeye başlayan “fiziksel dağıtım yönetimi”
alanındaki temel yaklaşım “maliyet dengesini sağlamaktır.” Bu yaklaşıma göre; hava
nakliyesi gibi mukayeseli olarak daha pahalı bir nakliye modu kullanımı dağıtımın
özellikle pazarlama alanında olmak üzere, diğer alanındaki maliyetlerini (stok ya da
paketleme maliyetini) düşürebilecektir (Farris, 1997: 44).
1963’te lojistik sektörü ve lojistik çalışma alanı açısından önemli bir gelişme
gerçekleşmiş ve ABD’de ‘Fiziksel Dağıtım Yönetimi Ulusal Konseyi’ kurulmuştur.
Bu sayede konu ile ilgili akademisyenler sektördeki uygulayıcılarla birlikte olabilme
imkanına sahip olmuşlardır. 1985’te konseyin ismi ‘Lojistik Yönetimi Konseyi
(Council of Logistics Management-CLM) olarak değiştirilmiştir (Farris, 1997:46).
Günümüzde ‘Lojistik Yönetimi Konseyi (Council of Logistics Management-CLM)
tarafından yapılan araştırmalar ve tanımlar, lojistik ve tedarik zinciri alanında
çalışanlar için yol gösterici olmaya devam etmektedir.
Günümüz modern lojistik anlayışının temelleri 1970’li yıllarda atılmıştır. Bu
yıllarda,
işletmeler
tarafından
lojistik
faaliyetlerin
daha
az
maliyetle
gerçekleştirilebilmesi için çalışmalar yapılmış ve lojistik yönetiminin önemi
anlaşılmıştır. Önceki yıllarda “fiziksel tedarik” ve “fiziksel dağıtım” olarak ayrı ayrı
ele alınan işletme faaliyetlerinin, aslında ortak faaliyetlerden oluştuğu ve bir arada
düşünülmesi gerektiği fark edilmiştir. Bu faaliyetler; taşıma, stok takibi, sipariş
işlemleri, tedarik, paketleme, depolama, malzeme elleçleme ve bilgi iletimidir
(Orhan,2003:17). Görüldüğü gibi bu faaliyetler hem işletme içinde hem de işletme
dışında yer alan hareketleri temsil etmektedir. 1970’lerin ortalarına kadar
organizasyonların karakteristik özelikleri ise; “uzun ürün ömürleri, yeni buluşlarla
ürün farklılaştırma, yüksek stok düzeyleri, verimliliği sadece üretimde artırmak;
tedarikçiler ile üreticiler, üreticilerle taşımacılar arasında birbirine zıt düşen ilişkiler
ve amaçlardır.” Bu yıllarda lojistiğin işletme için önemi doğru olarak tanımlanmış ve
üzerinde çalışmalar yapılmış olsa da müşteriye yönelik organizasyon yapısı
oluşturulmamış ve fonksiyonlar arası koordinasyon
da yeterli düzeyde
gerçekleştirilememiştir (Farris,1997:47).
1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında taşımacılık endüstrisinin gelişimi ve
hükümetlerin piyasaların işleyişinden kontrolü kaldırması sayesinde, işletmelere bir
çok fırsat sunulmuştur. Böylece, hem farklı taşımacılık modları arasındaki rekabet
artmış hem de nakliye firmaları daha yaratıcı, esnek, müşteri-odaklı ve rekabetçi hale
gelmiştir. Tüm bu sebeplerin yanında 1970’lerde faiz oranlarının ve enerji
maliyetlerinin artmasıyla birlikte “lojistik”, temel maliyet belirleyicisi olarak daha
fazla önem taşımaya başlamıştır. Zaman içinde küreselleşmenin de etkisiyle, lojistik
maliyetler bir çok işletme için daha kritik bir öneme sahip olmaya başlamıştır. Bu
durum lojistiği; iki temel açıdan etkilemiştir. Öncelikle diğer ülkelerden dünya
standardında rakiplerin doğması; işletmelerin kendilerini, ürün ve hizmetlerini
farklılaştırmak amacıyla yeni yollar aramalarına neden olmuştur. İkinci olarak da;
işletmelerin dış ticaret faaliyetleri arttıkça, işletmelerin ilişki içinde oldukları diğer
firmaların dahil oldukları tedarik zinciri faaliyetleri daha maliyetli, daha uzun ve
daha karmaşık bir hal almıştır (Ellram,Lambert, Stock, 1998:6). İşte bu sebeplerle
küresel alandaki fırsatların yakalanabilmesi için mükemmel bir lojistik ve tedarik
zinciri yönetimi gerekmektedir.
Telgraf, telefon ve son olarak elektronik veri değişimi gibi teknolojik
gelişmeler, geleneksel lojistik yaklaşımı ve yapısında önemli değişiklikler
gerektirmektedir. Bu alandaki her değişim lojistik algısını da değiştirmektedir
(Davis,Manrodt,1991:59).
Bu gelişmelere bağlı olarak şekillenen ve lojistik faaliyetler açısından büyük
bir öneme sahip olan bilgi teknolojisi alanının gelişimi sürmektedir. Böylece;
malzeme ve ürünlerin siparişinin verilmesi, hareketinin sağlanması ve bu ürünlerin
saklanması gibi işlem yoğunluklu faaliyetler daha etkin bir şekilde gerçekleştirilebilir
hale gelmiştir (Lambert,Stock,Ellram,1998:6). Bilgi teknolojilerinin ve bilgisayara
dayalı niceliksel yöntemlerin kullanımının artmasıyla tüm lojistik faaliyetlerin
optimizasyonu da daha doğru ve daha kısa sürede gerçekleştirilebilmiştir.
Malzeme gereksinimleri planlaması ve üretim gereksinimleri planlaması
(MRP I, MRP II), dağıtım gereksinimleri planlaması (DRP,DRP II) ve tam zamanlı
üretim(JIT) gibi sistemler işletmelere; sipariş sürecinden stok yönetimine, öngörü ve
üretim planlamasına kadar birçok malzeme yönetimi faaliyetlerinin birleştirilmesine
olanak sağlamış (Lambert,Stock,Ellram,1998:6) ve bu sayede “lojistik” 1986 yılında
işletmeler ve yöneticiler tarafından doğru bir şekilde anlaşılan bir kavram haline
gelmiştir.
“Langley(1986) ‘Sonunda, lojistik yönetimi ile neyi kastettiğimiz konusunda
bir konsensusa varmayı başarabildik’ ifadesini kullandıktan sonra CLM
tarafından kullanılan tanımı vermiştir (Farris, 1997:48).”
Başlangıçta lojistik ifadesinin kapsamı; satıcılar, müşteriler ve üçüncü partiler
arasındaki ortaklıklarla sınırlandırılmıştır. Bu sürede lojistik eğitim programları
sürdürülmüş ve lojistik alanında uzmanlaşma devam etmiştir (Farris, 1997:48).
Zaman içinde müşteri odaklı yaklaşım, sistem yaklaşımı ve toplam maliyet
yaklaşımları ile lojistiğin önemli bir rekabet avantajı aracı olduğu anlaşılmıştır.
Şekil 1.3:Lojistik Felsefesi Gelişiminin Kronolojik Modeli
Kaynak: John, Flint,1997:22
1.Dönem: Tarladan Pazara İletim(1916-1940)
Temel Özellikler
-Tarladan Pazara
-Nakliye
-Buhar Makinası
2.Dönem: Bölümlendirilmiş Fonksiyonlar
(1940-1960’ların başları)
Temel Özellikler
-Bağımsız Fonksiyonel Alan:iç nakliye,dış
nakliye,toptancılık, envanter
Temel
Etki
Tarım
Ordu
6.Dönem: Davranışsal Gelişim ve Sınırların Genişlemesi
(1970’lerın başları-.....)
Temel Özellikler
-Hizmet Lojistiği
-İşletmeler Arası Davranışsal Yaklaşımlar
-Gelişim Teorisi
Pazarlama
Sosyal Bilimler
Altıncı dönem geleceği temsil etmektedir. Şu andaki gelişmeler ve çalışmalar
Önceki yıllarda dağıtım kanalındaki güç üreticide iken, zamanla toptancıya,
daha sonra ise aracılara geçmiştir (Lambert,Stock,Ellram,1998:7). Aslında bu
değişim sayesinde, tedarik zincirinde yer alan her eleman açısından doğal bir
denetim yaratılmış ve her elemanın daha etkin çalışması gerekliliği vurgulanmıştır.
Lojistik alanının hala değişim içinde olması ve bu konudaki çalışmaların devam
etmesi 1980’li yıllardan itibaren şirketler ve yöneticiler tarafından benimsenen
geleneksel yönetim anlayışının değişmesi gereğinin de bir sonucudur. Zaman içinde,
kullanılan
lojistik sistemlerin tamamen yenilenmesi teorileri hayat geçirilmeye
başlanmıştır ve bu süreç halen gelişmektedir (Orhan,2003:10). Lojistik sistemindeki
gelişmeler
işletmelerin
her
departmanında
değişimler
ve
yenilikler
gerçekleştirilmesini gerekli kılmış, bu duruma bağlı olarak örgüt sistemleri ve
işletme stratejileri de farklılaştırılmıştır.
Şekil 1.3’te lojistik felsefesinin gelişiminin kronolojik modeli verilmiştir.
Şekilde belirtilen birinci dönemde; ürünlerin tarladan satış noktasına nakliyesi temel
ilgi alanı iken, II. Dünya Savaşı’na kadar zirai ekonomi önemli bir etkiye sahip
olmuştur (Flint, John, 1997:21).
İkinci dönem iki alanı kapsamaktadır; iş dünyası ve ordu. II. Dünya Savaşı bu
dönemin başlangıcını ve 1950’ler de bitişini belirlemektedir. Savaş süresince ortaya
çıkan askeri gereksinimler, taşıma mühendisliği ve fiziksel dağıtımın alanlarının
gelişimini sağlamıştır. 1945’ten 1950’lerin sonlarına kadar işletmeler; fiziksel
dağıtımı, pazarlamanın bir alt dalı olarak görmüşler ve fiziksel dağıtımı fonksiyonel
bakış
açısı
ile
değerlendirmişlerdir.
Antrepo
ve
toptancılık
araştırılıp
bölümlendirilmiş; stok kontrolü, elleçleme ve nakliye fonksiyonları ayrılmıştır (Flint,
John, 1997:23).
Üçüncü dönemde; lojistik fonksiyonları bütünleşme sürecine girmiştir.
1960’ların başlarında “toplam maliyet” ve “sistem” yaklaşımlarının benimsenmesiyle
birlikte “bütünleşik(entegre) lojistik” kavramı işletme alanında kullanılmaya
başlanmıştır. Gelişen bu kavramların, özellikle endüstriyel ekonomi alanında önemli
etkileri görülmüştür (Flint, John, 1997:23).
Dördüncü dönem 1970’lerde başlar. Bu yıllarda, işletmelerin temel
odaklanmaları gereken alanın “müşteri” olduğu vurgulanmıştır (John,Flint, 1997:24).
Müşteri hizmetinin, dağıtım alanının önemli bir bileşeni olduğu kabul edilmiştir.
Dolayısıyla, pazarlamanın lojistik alanındaki etkisi de artmıştır. Ayrıca; envanter
tutma maliyeti, verimlilik ve nokta bağlantıları kavramları lojistik alanı kapsamında
araştırılıp uygulanmaya başlamıştır.
Beşinci dönemde lojistiğin bir işletmenin farklılık yaratmasında temel silahı
olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. 1980’lerde başlayan bu dönemin etkileri günümüze
kadar sümektedir. Bu yaklaşımın etkisiyle; bütünleşik tedarik zinciri yönetimi,
lojistik kanal yönetimi, örgütler üstü etkinlik, çevresel lojistik, ters lojistik kavramları
doğmuş ve kavramlara yoğunlaşılmaya başlanmıştır.
ışığında, lojistik alanının geleceği hakkında yapılabilecek yorumlara göre;
gelecekte davranışsal alanlara yoğunlaşılacak ve işletmelerin dahil oldukları lojistik
sistemlere dair müşteri algısı en önem taşıyan çalışma alanı olarak karşımıza
çıkacaktır (Flint, John, 1997:25).
1.3.TÜRKİYE’DE LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ
Ülkemiz gerek insan kaynakları potansiyeli, gerek coğrafi konumu, gerekse
hızla iyileştirilmesi planlanan altyapı imkanları ile önemli bir lojistik merkez olma
potansiyeline sahiptir. Çevresindeki 350 milyonluk nüfusa, lojistik alanda hizmet
verebilecek tek ülke konumundadır (Orhan,2003:95).
Türkiye’de 1980’lerde ve serbest pazar ekonomisi ve ihracata dayalı büyüme
stratejisi
benimsenmiştir.
Bu
stratejiye
paralel
olarak
lojistik
faaliyetleri
gerçekleştirecek işletmelere ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Böylece lojistik
hizmetler alanındaki talep de artmıştır (Ülengin,Uray,1999:24;Tuna,Özer,2002:173).
Halen gelişimi hızla sürmekte olan lojistik sektöründe gerçekleştirilen faaliyetlerin
öneminin farkına ilk defa bu şekilde varılmıştır.
Türkiye’nin lojistik hizmetleri pazarının büyüklüğü 2000 yılı itibariyle 1,5
milyar
dolar
iken
lojistik
faaliyetlerin
GSMH
içindeki
payı
%1,5’tir
(Tuna,Özer,2002:173).
“Dünya Bankası varsayımlarına göre18-20 Milyar dolara yaklaşan Türkiye
lojistik potansiyelinin sadece 3-3,5 Milyar doları pazar haline gelebilmiştir.
Bu yaklaşımla ülkemizde %25 oranında bir dış kaynak kullanım oranından
söz edebilmekteyiz. Avrupa Birliği normlarına göre, bu potansiyelin 50
milyar dolara çıkması; yani pazarın 20-25 kat büyümesi söz konusudur. Bu
büyüme de sadece üretici kuruluşların lojistik hizmetleri kendilerinin yapması
yerine dışarıdan temin etmeleri ile gerçekleştirilebilir (Yıldıztekin,2004:19).”
Ayrıca 2005 yılı içerisinde lojistik pazarının 7 milyar dolarlık bir pazar haline
dönüşmesi beklenmektedir (Tuna,Özer,2002:173).
BÖLÜM 2. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİ
2.1.LOJİSTİK ALANDA REKABETÇİ AVANTAJ YARATABİLME
İşletmelerin temel amaçları arasında “rekabet avantajı elde edebilmek” yer
almaktadır (Lambert,Emmelhainz,Gardner,1999:176). Etkili bir lojistik yönetimi,
rekabetçi avantaj sağlamanın temel kaynağıdır. Lojistik yönetimini başarılı bir
şekilde gerçekleştirebilen işletmeler, potansiyel müşteriler tarafından tercih edilebilir
hale gelecekleridir.
Şekil 2.1: Rekabetçi Avantaj ve İşletme Çevresi
MÜŞTERİLER
Kabul edilebilir fiyatlarla fayda sağlamaya çabalarlar
Değer
Mevcut varlık ve
Değer
Maliyet Farklılıkları
İŞLETME
Mevcut varlık ve
RAKİP İŞLETME
Kaynak: Christopher,1998:5(Uyarlanmıştır)
Bir işletmenin rekabetçi avantaj sağlama sürecine dair model Şekil 2.1’de
sunulmuştur.
Rekabetçi avantajın temeli işletmenin kendisini müşterinin gözünde
farklılaştırabilme yeteneğine dayanmaktadır. Rekabet avantajı sağlayabilmede ikinci
temel amaç ise maliyetleri düşürmektir. Başarılı işletmeler, “verimlilik” avantajı ve
“değer” avantajından en az birisine sahiptir. İdeal olan her ikisine de sahip
olunmasıdır. “Verimlilik” avantajı maliyetlerin düşürülmesi temeline dayanırken;
“değer” avantajı ise ürün ya da hizmetlerin farklılaştırılması temeline dayanmaktadır
(Christopher,1998:4-5).
Küreselleşen dünya pazarında ürünler arasında fiyat rekabeti, tutundurma,
ürün farklılaşması gibi faaliyetler artık çok benzeşmektedir. Bu sebeple; rekabetçi
avantaj yaratacak en önemli konu tedarik zincirindeki ve lojistik faaliyetlerin
yönetimindeki farklılaşmadır. Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi ile hem hizmet
farklılaşması hem de daha uygun maliyetlere ulaşmak mümkün olabilecektir
(http://www.btinsan.com/133/04.asp,10.08.2004).
Dolayısıyla;
lojistik
yönetimi
etkinlik ve verimliliğin arttırılması yolu ile rekabetçi avantaj sağlanmasına olanak
tanır.
Şekil 2.2: Lojistik ve Rekabetçi Avantaj İlişkisi
Yüksek
Düşük
Hizmet
Lideri
Ürün
Pazarı
Maliyet
ve Hizmet
Lideri
Maliyet
Lideri
Düşük
Yüksek
VERİMLİLİK AVANTAJI
Kaynak: Christopher,1998:8
DEĞER
AVANTAJI
Lojistik alanı ile rekabetçi avantaj ilişkisi Şekil 2.2 ile açıklanabilir. Şekil
2.2’deki matrisin sol tarafında yer alan işletmelerin maliyet avantajı sağlayamamaları
sebebiyle faaliyette bulundukları alan zorlayıcıdır. Klasik ürün pazarlarında
uygulayacakları stratejiler ile matrisin sağ tarafına geçmeye çalışırlar. Maliyet lideri
olma çabası sürecinde yeni teknolojiler önemli bir silah olarak kullanılabilmektedir
(Christopher,1998:8). Lojistik yönetimi ile amaçlanan hem verimlilik hem de değer
avantajına ulaşabilmektir. Verimlilik avantajı sağlamak için; kapasite kullanımı, stok
yönetimi, tedarikçilerle entegrasyon gibi lojistik faaliyetlere yoğunlaşılmaktadır.
Değer
avantajı
sağlamak
için
ise;
müşteriye
verilen
lojistik
hizmetler
farklılaştırılmaktadır (Christopher,1998:12).
2.1.1. Temel Yetenek (Core Competence) Kavramı
Rekabetçi avantaj elde etme çabasında bulunmak; işletmelerin temel yetenek
alanlarına
yoğunlaşmalarını
gerekli
kılmaktadır
(Lambert,Emmelhainz,Gardner,1999:176). İşletmeler arasındaki rekabet artık, temel
yeteneklerini
ne
kadar
geliştirebildiklerine
bağlı
hale
gelmiştir
(Prahald,Hamel,1990:83). Temel yetenek; işletmelerin en iyi bildikleri faaliyetleri ve
en iyi oldukları alanları temsil eder. İşletmelerin temel yetenek alanlarına
yoğunlaşmalarının güçlü sebepleri arasında; yeniden yapılandırma, yalın üretim gibi
yönetim uygulamaları da yer almaktadır (Sink, ,Langley, Gibson,1996:38).
“Temel yetenek; bir işletmeyi başka işletmelerden ayıran, işletmenin
vizyonunu gerçekleştirmede temel rol oynayan, rakipler tarafından kolayca
taklit
edilemeyen
bilgi,
beceri
ve
yeteneği
ifade
etmektedir
(Koçel,2001:313).”
Temel yetenek hakkında birçok tanım yapılmış olmasına rağmen Prahalad ve
Hamad’a göre temel yetenek sınırlarını belirlemek için üç konunun belirlenmesi
gerekmektedir. Öncelikle; temel yetenek faaliyetleri geniş çeşitlikteki pazarlara
ulaşılabilme potansiyeli sağlar. İkinci olarak; işletmelerin temel yetenek alanları
müşterilerin bitmiş ürüne dair algıladıkları faydayı etkiler. Ayrıca; temel yetenek
faaliyetlerinin
rakipler
tarafından
taklit
edilmesi
kolay
değildir
(Prahald,Hamel,1990:83).
Bir bilgi, beceri veya yeteneğin temel yetenek sayılabilmesi için yukarıda
belirtilen üç temel özellik dışında şu özellikleri taşıması gerekmektedir:
“-İşletmenin kısa ve uzun dönemli yaşamı için temel sayılmalı,
-İşletmenin vizyon ve stratejik hedeflerini gerçekleştirmede vazgeçilmez
nitelikte olmalı,
-Belirli bilgiler, kaynaklar ve süreçlerden oluşan bir karışımı temsil etmeli,
-Sonunda temel ürün niteliği taşıyacak nihai ürünlerin üretiminde
kullanılabilmeli,
-İşletmenin küçülme, stratejik birlikler oluşturma, şebeke organizasyonuna
katılma, dış kaynaklardan yararlanma gibi kararlar vermesinde temel rol
oynamalıdır (Koçel,2001:313).”
Büyümenin ancak temel yeteneğe yoğunlaşma ile mümkün olabileceği kabulü
ile birlikte işletmeler tüm süreçlerini tekrar gözden geçirmek durumunda
kalmaktadırlar (Prahald,Hamel,1990:19).
Tüm bu sebeplerle işletmeler, temel yetenek alanları dışında kalan
faaliyetleri, farklı bir firmadan temin etmeye yani dış kaynak yoluyla sağlamaya
yönelmektedirler.
2.1.2. Dış Kaynak Kullanımı(Outsourcing) Kavramı
Dış kaynak kullanımı, ürün ya da hizmetin işletme dışından temini faaliyetleri,
özellikle son yıllarda önemle üzerine durulan konulara arasında yer almaktadır
(Daugherty,Dröge,1997:337).
“İşletmelerin sadece kendi sahip oldukları yetenek ve becerileri esas alan
işleri
yapmak
istemeleri,
organizasyon dışındaki
temel
yeteneklerin
kullanılmadığı
işleri,
başka işletmelerden almak eğilimi, yaygın bir
“outsourcing” veya “dış kaynaklardan yararlanma” uygulamasını ortaya
çıkarmıştır (Koçel,2001:315).”
Başka bir tanıma göre dış kaynak kullanımı;
“Şirketlerin temel faaliyetlerine daha fazla odaklanmak, maliyetlerini
azaltmak, kaliteyi yükseltmek, verimliliğini arttırmak, sabit maliyetleri
değişken maliyetler haline dönüştürmek, ilgili tedarikçinin uzmanlık, yatırım
ve yaratıcılık gücünden yararlanmak, pazara tepki hızını yükseltmek
amaçlarından bir ya da bir kaçından yararlanmak üzere, mevcut şirket
faaliyeti veya faaliyetlerinin gereğinde ilgili varlıkları ile birlikte üçüncü parti
şirketlere devredilmesi sürecidir (Loder, 2003:43).”
Farklı bir firmadan temin edilen faaliyetin de o işletmenin temel yeteneği
olduğu düşünülürse; işletmeler arası “dış kaynak kullanımı” ilişkilerinin aslında öz
yetkinlik değişimi olduğu söylenebilir. Bu nedenle bazen ‘outsourcing-dış kaynak
kullanımı’ yerine ‘co-sourcing’ kavramının kullanıldığına rastlanmaktadır.
“‘Co-sourcing’, temel yetenek bazında, işletmeler arasında oluşan bir çeşit
ortaklığı(partnership) ifade etmektedir. Yani işletmeler faaliyetlerini “en iyi
bildikleri konu ile sınırlamaya, diğerlerini dışarıdan almaya yönelmektedir
(Koçel, 2001, s.316).”
Dış kaynak kullanımın karar verilirken hangi faaliyetlerin ve süreçlerin dış
kaynak kullanımı yöntemiyle temin edilebileceği belirlenmelidir. Değer yaratabilme;
bu belirlemenin doğru yapılabilmesine bağlıdır.
Dış kaynak kullanımı için en uygun alanların saptanması için altı yol önerilmektedir;
1. Kilit önemde olmayan yetkinlik alanları seçilmelidir.
2. Değişim karşısındaki direncin en az, değişim gereksiniminin en fazla olduğu iş
süreçleri seçilmelidir.
3. Başarı şansı yüksek olan iş süreçleri belirlenmelidir.
4. Değişimin zaten yol almakta olduğu bir iş süreci seçilmelidir.
5. Kuruluşta dönüşüm yaratacak iş süreçleri seçilmelidir.
6. Kesintili ve ayrılabilir iş süreçleri seçilmelidir (Corbett,2004:12).
İşletmelerin temel yetenek dışındaki bir takım faaliyetlerini dış kaynakla
temin etmeleri durumunda, “stratejik alt sistemler” oluşmaktadır. Genellikle, dış
kaynak kullanımı ile ürün ve hizmetler hakkında müşteri algılarının iyi yönde
değişeceği
ve
ölçek
ekonomilere
ulaşılacağı
düşünülmektedir
(Rabinovich,Windle,Mdresner, Corsi, 1999: 357).
“İşletmeler dış kaynak kullanımı yolu ile kaynak tasarruf yapabilmekte, yapı
olarak küçülmekte ve daha yalın hale gelebilmektedir (Koçel, 2001:315).
Şekil 2.3:Dış Kaynak Kullanım Karar Süreci
Söz konusu faaliyet işletme için
stratejik bir faaliyet mi? Rekabetçi
EVET
HAYIR
avantaj sağlayabilir
mı?
Bu faaliyet stratejik olmamasına
rağmen kritik bir öneme sahip
Faaliyeti işletme
içinde
gerçekleştiriniz.
EVET
Faaliyeti işletme
içinde
gerçekleştiriniz.
HAYIR
Faaliyeti işletme
içinde
gerçekleştiriniz.
HAYIR
Bir teklif mektubu hazırlanır.
Çeşitli tedarikçilerden teklifler
Tedarikçinin
açıdan;
açısından
teklifinin
maliyet
ve
finansal
kaynaklar
değerlendirilmesi
sonucunda, aynı faaliyeti işletme
EVET
Tedarikçi yardımı alınmadığı
durumda, işletme içi faaliyetlerle
EVET
Faaliyeti işletme
içinde
gerçekleştiriniz.
HAYIR
Beklentilerinizin karşılanacağına
inandığınız bir anlaşma yapınız.
Kaynak: Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:307
Sağladığı yararlara rağmen, dış kaynak kullanımı kararının verilmesi ilgili
yöneticiler açısından zor bir süreçtir. İşletmeler açısından büyük önem taşıyan bu
karar verilirken bir çok faktörden etkilenilmektedir. Dış kaynak kullanımının
gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi ile ilgili karar süreci Şekil 2.3’te tüm aşamaları
ile gösterilmiştir.
Dış kaynak kullanımı faaliyetleri temel olarak “üret ya da satın al” kararına
bağlıdır. Bu karar; işletmeler ve yöneticiler için stratejik bir öneme sahiptir ve
işletmenin verimliliğini ve hatta
rekabetçiliğini
etkileyecek bir güce sahiptir.
Küreselleşmenin, maliyetlerin düşüşü eğilimi ile temel yeteneğe yoğunlaşmanın
etkisiyle yönetim yaklaşımları da değişmektedir (Fearon, Flynn, Leenders, Johnson,
2002:295). Dışarıdan satın almak yerine işletme içinde üretme sebepleri şunlardır;
“-
Üretilecek miktarın az olması sebebiyle veya ürün sağlamaya istekli
tedarikçinin bulunmaması.
-
Tedarikçilerin yeterli kalite düzeyinde üretim yapamayacaklarının
düşünülmesi.
-
Teknolojik sırların korunmasının amaçlanması.
-
Üretmenin daha düşük bir maliyet gerektireceğinin düşünülmesi.
-
Atıl
kapasite
ve
işgücünün
avantajlarından
yararlanılması
ve
dezavantajlarından kaçınılması.
-
Kurumun kendine ait imkanlarının sürdürülmesinin sağlanması.
-
Ani talep değişimlerine daha rahat cevap verilebileceğinin düşünülmesi.
-
Kaynak bağımlığından kaçınılmasının amaçlanması.
-
İşletmelerin dışarıdan satın alma eğilimi olmasına rağmen; rekabetçi,
politik, sosyal ve çevresel sebeplerin işletme içinde üretime zorlaması
(Fearon, Flynn, Leenders, Johnson, 2002:2).”
Tüm bu sebeplerin yanında işletme içinde üretim yapmak yerine dışarıdan satın
alma kararının da bir takım sebepleri mevcuttur. Bunlar;
-
Ürün ve hizmet üretimi konusunda teknik ve yönetimsel tecrübe
yetersizliği.
-
Temel yetenek dışındaki faaliyetler için
uzun vadeli teknolojik ve
ekonomik kapasitenin korunmasına yönelik rekabetçi çabalar.
-
Uygun kaynakların seçimi ve ikame ürünlerin seçimi için daha fazla
esnekliğe sahip olunması.
-
Yüksek bir tedarik yönetimi tecrübesine sahip olunması.
-
Daha
düşük genel giderlere sahip olunacağı kabulü (Fearon, Flynn,
Leenders, Johnson, 2002:297).”
Dış kaynak kullanımının temel sebepleri; “maliyetleri düşürme eğilimi ve temel
yeteneğe yoğunlaşma, dış kaynak kullanan firmanın dağıtım sürecinin kısalması,
sevkıyatın doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi, hizmet sağlayıcılar arasında rekabet
oluşumudur.” Bu karşılıklı fayda sağlama süreci, her iki tarafın birlikte büyüyüp
gelişmesini
ve
yeni
pazarlara
açılmasını
sağlar
(Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:10). Dış kaynak kullanımı kararı alınmasının
diğer nedenleri ise şunlardır;
-
İşletme maliyetini kontrol etmek.
-
İşletme faaliyetlerinin denetimine hakim olmak.
-
Geliştirilmiş müşteri hizmeti sağlamak.
-
Pazar ve kanallara çabuk giriş ve çıkış sağlayabilmek.
-
Sermayeyi koruyabilmek.
-
Temel işletme faaliyetlerine odaklanmak.
-
Dünya standartlarında yeteneklere ulaşabilmek.
-
İşletme içindeki kaynakların etkinliğini arttırmak.
-
Yeniden yapılandırma uygulamalarınım kolaylaştırmak.
-
Yönetilmesi ve kontrol altında tutulması güç fonksiyonları devredebilmek.
-
Riski paylaşmak.
-
Nakit akışını etkinleştirmek.
-
Belirli konularda gereken uzmanlığa sahip olmamak.
-
Özellikle iletişim ve bilgi teknolojileri gereklerini yerine getirememek
(Wong, Maher, Nicholson,Gurney,200:9, Fearon, Flynn, Leenders, Johnson,
2002:302,Sink, Langley, Gibson, 1996, s. 43).
Görüldüğü gibi; dış kaynak kullanımı nedenlerinin bir kısmı satın alma kararının
yararları arasında da yer almaktadır. Dış kaynak hizmeti sağlayan firmalar ile
çalışmak her zaman zannedildiği kadar faydalı ve risksiz değildir. Bu risklerin
bazıları şunlardır;
-
İşletme faaliyetleri üzerindeki kontrolün kaybedilmesi.
-
Maliyetin artması.
-
Yeni uygulama sonuçlarının müşteri tarafından kabul edilmemesi
ihtimali.
-
İşletme içi uzmanlığın kaybedilmesi.
-
Tedarikçiye bağımlı hale gelme.
-
Müşterilerin güveninin kaybedilmesi.
-
Tedarikçi riskleri; finansal güçlük yaşanması, yavaş uygulamalar, söz
verilen imkanların sağlanamaması, uyumun kaybedilmesi ve gerekli
kalitenin sağlanamıyor olması.
-
Beklenmeyen ödemeler ve “ekstra kullanım” ücretleri.
-
Maliyetlerin ve fiyatlamanın zorluğu.
-
Tepe yönetimin sürece yoğunlaşmasının gerekliliği.
-
Tedarikçi tarafından kullanılan teknolojinin güncel olmaması.
-
Uzun
dönemli esneklik ve değişen iş gereklerinin karşılanabilmesi
konularındaki
endişeler
(Fearon,
Flynn,
Leenders,
Johnson,
2002:303Sink, Langley, Gibson, 1996, s. 43).
2.2.
LOJİSTİK
DIŞ
KAYNAK
KULLANIMI
VE
ÜÇÜNCÜ
PARTİ/TARAF(3PL) KAVRAMI
Dış kaynak kullanımı konusu lojistik sektöründe, diğer tüm sektörlerde
olduğundan daha fazla önem taşımaktadır.
1980’li yıllarda “ürün-tutundurma-fiyatlama” , işletmelerin rekabetçi avantaj
sağlayabilmeleri için yoğunlaşmaları gereken temel pazarlama alanları idi. O yıllarda
zaman ve mekan faydası, temel yoğunlaşılan konu idi. Bu gereğin zamanla değişmesi
ile birlikte işletmeler “lojistik yetenekleri” ile rekabet avantajı kazanabileceklerinin
farkına vardılar. Bu avantajı sağlayabilmek için de lojistik alanında belirlenen temel
amaç; müşteriye mümkün olduğunca katma değerli ve müşteriler tarafından tercih
edilir bir hizmet sağlayıcı konumunda olabilmektedir (Bowersox, 1990: 40).
Lojistik, dış kaynak kullanımı için en uygun alanlardan biridir.1980’lerden
itibaren dağıtım firmaları, işletmelerin sabit maliyetlerini değişken maliyetlere
dönüştürebilmeleri için büyük fırsatlar olarak görülmüştür (Oates,1998:53). Lojistik
faaliyetler işletmeler arası ilişki ve alışverişi gerekli kılmaktadır. Dış kaynak
kullanımı faaliyetleri;hem bu ilişki içerisinde yer alan işletmeleri hem de tüm tedarik
zincirini de etkilemektedir.
“Dış kaynak kullanımı,tüm küresel tedarik zinciri boyunca sağlanacak olan
performans kalitesini arttırır (Wong, Maher, Nicholson,Gurney,2000:10).”
Dış kaynak kullanımı faaliyetleri, özellikle lojistik sektöründe etkili bir
rekabet aracı olması sebebiyle önem taşımaktadır.
“Rekabet artık daha ucuz hammadde teminiyle, daha ucuz enerji kullanımıyla
veya daha ucuz işgücü bulunmasıyla, ürün maliyetinin indirilmesiyle
sağlanılmaktadır. Rekabet son satış noktasında ürünün hazır bulunması, son
satış fiyatında payı olan taşıma, depolama, ambalajlama, dağıtım gibi gider
kalemlerinin azaltılması ile satış fiyatının aşağıya çekilmesiyle elde
edilebilmektedir. Kısaca lojistik giderler diye nitelendirebileceğimiz bu
vazgeçilmez giderleri minimuma indirebilecek olan kuruluşlar pazarda büyük
payı alacaklardır (Yıldıztekin,2004: 18).”
Lojistik giderlerin ortaya çıkmasına neden olan faaliyetler; üreticilerin temel
yetkinlikleri arasında yer almamaktadır. Dolayısıyla bu faaliyetlerin, alanında uzman
işletmelere devredilmesi gerekmektedir. Bu faaliyetleri gerçekleştirecek olan
işletmelerin başarısı, hizmet alan firmanın başarısını da doğrudan etkileyecektir.
Sayıları hızla artmakta olan bir çok işletme, kendilerini rakipleri karşısında
üstün lojistik destek hizmetleri ile farklılaştırma çabasındadır. Bu hizmetler zaman
içinde artan bir şekilde dışarıdan sağlanmakta ve yönetilmektedir. Belirtildiği üzere
eğer bir işletme için lojistik faaliyetler temel yetenekleri arasında yer almıyorsa,
dışarıdan temin edilip edilemeyeceği analiz edilmelidir. Dış kaynak kullanımının ana
nedeni olan temel yeteneğe yoğunlaşma eğilimi; tüm işletme stratejilerini etkilerken,
lojistik yönetimine ve lojistik alanda dış kaynak sağlayıcılara duyulan talebi de
arttırmaktadır (Sink,Langley,Gibson,1996:38). Bu nedenle, lojistik sektöründeki
gelişmeleri, bu sektördeki dış kaynak kullanımı faaliyetlerine; dış kaynak kullanımı
faaliyetlerinin gelişimini de temel yetenek kavramının önemine bağlamak doğru
olacaktır.
Lojistik yönetimi kavramının öncelikle askeri alanda doğmasını takiben dış
kaynak kullanımı faaliyetleri de ilk kez askeri alanda görülmüştür. Ticari firmalar da,
tıpkı askeri alandaki gibi küresel çözümlere ihtiyaç duymakta ve benzer
uygulamaları gerçekleştirmektedir. Lojistik faaliyetlerin karmaşık olduğu ve yoğun
uzmanlık gerektirdiği açıktır. Bu sebeple işletmeler açısından lojistik faaliyetler, hem
riskli hem de maliyetli faaliyetlerdir (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:3).
Lojistik alanında dış kaynak kullanımı eğiliminin gün geçtikçe artışı temel
olarak; işletmelerin maliyetleri düşürme eğilimi ve öz yetkinlik alanlarına
yoğunlaşmaları
ve
bu
yolla
rekabetçi
avantaj
sağlama
çabalarından
kaynaklanmaktadır (Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:353). Bu artışa rağmen;
hala birçok sektörde, lojistik faaliyetlerini dış kaynak yolu ile temin etmeyi tercih
etmeyen önemli bir kesim vardır. Bu direnişin birincil nedenleri; lojistik faaliyetlerin
dışarıdan temin edilemeyecek kadar önemli olduğu düşüncesi, lojistik işlemlerin
temel yetenekleri arasında bulunması, maliyetlerin bu yolla düşürülemeyeceği
kabulü, denetimin sağlanamayacağı ve işletmelerin lojistik hizmet sağlayıcılardan
daha fazla lojistik tecrübesine sahip olduklarını düşünmeleridir. Aslında, tüm bu
sebepler birçok işletmenin neden dış kaynak kullanmadığını açıklarken, bir yandan
da bazı işletmelerin dış kaynak kullanma sebepleri olarak gösterilmektedir. Örneğin
bazı yöneticiler; lojistik faaliyetlerin dışarıdan temin edilemeyecek kadar önemli
olduğu düşünürlerken diğerleri; lojistik faaliyetlerin önemi dolayısıyla dışarıdan
temin edilmesi gerektiğini savunabilmektedir (Langley,Allen, Colombo,2003:11).
Lojistik alanında hizmet sağlayan firmaların hizmetlerini iyileştirmeleri
gereken temel alanlar şunlardır; hizmet seviyesinin yükseltilmesi, düzenli bir
iyileştirmenin gerçekleştirilememesi, stratejik yönetim yeteneklerinin yetersizliği ve
ilişki
oluştuktan
sonra
maliyet
ve
fiyat
artışının
olması
(Langley,Allen,Colombo,2003, s.28).
Lojistik alanında dış kaynak kullanımı faaliyetleri çoğu zaman “3. parti
lojistik faaliyetleri” olarak ifade edilmektedir. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar ve
bu firmalardan dış kaynak hizmeti alan işletmeler arasındaki ilişkiler büyük önem
taşımaktadır. Bu firmalar, dış kaynak hizmeti vermekte oldukları işletmelerle uyumlu
bir şekilde ve müşterilerinin pazarlama stratejilerini gerçekleştirmek amacına yönelik
olarak çalışmak durumundadırlar (Orhan,2003:34). Üçüncü parti lojistik firmalarına
ait sektörün hızla gelişmesinin ana nedenleri ekonomik ve teknolojik gelişimlerdir
(Sheffi,1990:28).
Uzmanlaşma ve üçüncü parti hizmet sağlayıcı ile kurulan ilişki sonucunda
kazanılan tecrübe; lojistik sektörünün etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılabilmesini
sağlamaktadır (Sink,Langley,1997:172).
“3. Parti Lojistik (3PL)” kavramının anlaşılabilmesi için, öncelikle birinci ve
ikinci parti ifadelerinin açıklanmasında fayda vardır:
“Birinci Parti: Üretici,toptancı, perakendeci veya gönderici,
İkinci Parti: Birinci partinin doğrudan müşterisi(tedarikçisi) konumundaki
işletmedir (M. Çancı, M. Erdal,2003:43).”
“3. parti lojistik hizmet sağlayıcısı; tedarik zinciri içerisindeki birçok bağlantı
arasındaki lojistik fonksiyonların koordinasyonunun sağlayan firmadır. Bu
firma “ 1. parti(üretici) ve 2. parti(hizmeti satın alan) arasındaki faaliyetleri
kolaylaştıran üçüncü taraf gibi hareket eder (Lieb, Randall, 1996:51).”
Başka bir tanıma göre 3. parti lojistik;
“Müşterilerinin tedarik zinciri içindeki temel lojistik faaliyetlerinden birkaçını
üstlenen (ardışık olarak en az üç farklı faaliyet-örneğin depolama, nakliye ve
stok
yönetimi)
ve
konusunda
uzman
olan
lojistik
şirketlerdir
(Loder,2003:60).”
Genellikle 3. parti lojistik firmaları tarafından sunulan hizmetler birden çok
alandaki faaliyetlerle ilgilidir. 3 parti lojistik firmaları, sadece taşımacılık ya da
sadece depolama hizmeti veren ve bazı yönetimsel sorumlulukları da üstlenen
firmalardan farklıdır (Lieb,Randall,1996:52).”
Aslında 3.parti lojistik firmaları tarafından sunulan taşımacılık hizmetleri “dış
kaynak kullanımı” terimi ortaya çıkmadan önce de gerçekleştirilmekteydi. Bu
durumun
temel sebebi taşımacılık faaliyetinin söz konusu işletmeler için temel
yetenek alanları içinde yer almamasıdır (Oates,1998:54).”
Müşterilerin 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıları nasıl algıladıkları ile ilgili
Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde yapılan araştırma sonuçları şöyledir: Dış
kaynak kullanıcısı olan işletmelerden %79’u üçüncü parti lojistik hizmet sağlayan
firmaları “kaynak sağlayıcı”, % 39’u “kaynak yöneticisi”,
% 37’si “problem
çözücü”, % 31’i “nakliye stratejisti” , % 23’ü “dağıtım stratejisti”, % 15’i “tedarik
zinciri
stratejisti”,
%
11’i
de
“lider/yönetici”
olarak
görmektedir
(Langley,Allen,Colombo,2003:18). Tüm bu sebeplerle, günümüzde en az tedarik
zinciri yönetimi kadar lojistik alanda dış kaynak kullanımı ve kontrat ilişkileri de
önem taşımaktadır (Sink, Langley,Gibson,1996:38).
3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar genellikle; kaynaklara yatırım yapma
eğiliminde olan, kapasite ve personel sağlayan, müşterilerinin daha verimli
çalışmasını sağlamak amacıyla özellikle bilgi sistemi ve müşteri ilişkileri alanında
destekte bulunan işletmelerdir. Tüm bu sebeplerle, 3. parti lojistik firmaları hem
kendi faydaları hem de müşterilerinin faydasını göz önünde bulundurarak mümkün
olduğunca uzun-vadeli ilişkiler içinde olmak istemektedirler (Sink, Langley, Gibson,
1996:39). Aslında, 3. parti lojistik faaliyetleri; daha önce işletme içinde
gerçekleştirilen bir takım lojistik faaliyetlerin, dışarıdaki bir firmadan teminini içerir.
3. parti tarafından sadece bir lojistik faaliyet gerçekleştirilebileceği gibi tüm lojistik
süreç de bu firmaya devredilebilmektedir (Dapiran, Lieb, Millen, Sohal, 1996, s.36).
3. parti hizmet sağlayıcıların gelişimi ve işletmeler arası ilişkiler, yatay entegrasyon
yapısına paralel olarak gerçekleşmiştir. Dış kaynak kullanımının artmasıyla birlikte
bu alanda oluşan ortaklıklar da artmıştır. Böylece işletmeler; daha esnek ve temel
yetenek ile karşılıklı yarar sağlanan ilişkiler temeline daha bağımlı hale gelmişlerdir
(Rabinovich,Windle, Mdresner, Corsi, 1999: 353).
Alanında uzman, profesyonel şekilde çalışan üçüncü parti lojistik firmaları;
“-Süreç yönetimi odaklı hareket eder.
-Müşteriye özgün çözümler üretir.
-Riski paylaşan firmalardır.
-Uzun dönemli işbirliğine yatkındırlar (Çancı, Erdal, 2003, s.43).”
3. parti lojistik firmalarının nitelik ve yetenekleri ile ilgili Fed-Ex, Cap Gemini ve
Earnst and Young tarafından gerçekleştirilen ankete dayalı araştırma sonucunda
ortaya konulan önemli noktalar şunlardır;
“- 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların nitelikleri ve özellikleri her zaman
açık bir şekilde ortaya konulmalıdır.
- 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların sektörlere özel tecrübeleri gün geçtikçe
daha önemli hale gelmektedir.
-
Bu firmalar açısından bilgi teknolojisi entegrasyonu ve uygulanabilirliği
önemlidir.
-
3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar sundukları hizmetler vasıtasıyla temel
yeteneklerini açıkça gösterebiliyor olmalılardır.
-
3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların yetenekleri ile, müşterilerin
ihtiyaçlarının çakışıyor olması çok önemlidir.
-
3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar, işletmelerin değişen ihtiyaçlarına
zamanında cevap verebilir nitelikte olmalılardır.
-
Dış kaynak kullanıcısı durumundaki işletmeler; kendi yeteneklerinin
farkında olmalı, temel yeteneklerini ve bu yeteneklerin işletmenin
stratejik
hedefleri
yönünde
nasıl
kullanılacağını
belirlemeleri
gerekmektedir.
-
Dış kaynak kullanıcısı durumundaki işletmeler, eğer gerçekten dış kaynak
kullanımının faydalarını kazanmak istiyorlarsa en yalın hale gelebilmek
için çaba göstermelidirler (Langley,Allen,Colombo,2003:18).”
3. parti lojistik hizmet sağlayıcılardan müşterilerinin beklentileri, oldukça
yüksektir. Özellikle Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde birincil aranan
özellik, lojistik faaliyetleri ve süreçlerin yürütülebilmesi için bilgi teknolojilerine
hakimiyettir. Buna karşılık, yapılan araştırmalar göstermektedir ki; 3. parti lojistik
firmalarının sağladığı bilgi teknolojisi yetenekleri tatmin edici değildir. Özellikle
internetin lojistik alanında etkili bir şekilde kullanımı, hem lojistik hizmet sağlayıcısı
hem de dış kaynak kullanan işletme açısından önemli bir konudur. Açıktır ki;
gelecekteki 3. parti lojistik hizmet sağlayıcıların başarısı; bütünleşik ve sonuca odaklı
olarak finansal ve operasyonel performans iyileştirme yetilerine bağlı olacaktır
(Langley,Allen,Colombo,2003:6). Bu özelliklerin yanında, 3. parti lojistik firmaları
genellikle; kaynaklara yatırım yapma eğiliminde olan, kapasite ve personel sağlayan,
müşterilerinin daha verimli çalışmasını sağlamak amacıyla özellikle bilgi sistemi ve
müşteri ilişkileri alanında destekte bulunan işletmelerdir (Sink, Langley, Gibson,
1996:39).
3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar “taşımacılık varlıklarına sahip olanlar” ve
“taşımacılık varlıklarına sahip olmayanlar” olmak üzere iki temel gruba ayrılabilirler.
Birinci gruptaki işletmeler; daha önce işletme içi faaliyetler için kullanılan varlıklara
yatırım yaparlar ve bu varlıkların ekstra kapasitesini, diğer işletmelerin kullanımına
sunarlar. Bu işletmeler büyüdükçe daha fazla varlığa yatırım yapar ve dolayısıyla
daha fazla varlığı kullanıma çıkarırlar. Taşımacılık varlıklarına sahip olmayan
firmalar ise; kişiler ve sistemleri temel varlıklar olarak ele alırlar. Bu firmalar hizmet
sağlama aşamasında, tüm diğer işletmelerin taşımacılık varlıklarını kullanabilme
imkanına sahiptirler. Bu yolla, ölçek ekonomisine ulaşma gibi çeşitli avantajlar elde
edilmektedir. Örneğin; her iki grupta da yer alan 3. parti lojistik firmasının ortak
özelliği “uzmanlık ve çalışma sistemi”dir. Başarı, ancak bu iki özelliğin varlığı ile
mümkün olmaktadır. Klasik taşımacılık firmaları ile 3. parti lojistik firmalarını
ayıran temel özellikler de bunlardır (Sheffi,1990: 34).
3. parti lojistik firmalarının müşterileri onlardan alabilecekleri hizmetlerden
çok daha fazlasını beklemektedirler. Bu firmalar; müşterilerin beklentileri karşılamak
amacıyla, 3. parti lojistik firmaları elde ettikleri karı işletmeye yatırım amaçlı olarak
kullanmak durumunda kalmaktadırlar. Ancak bu yolla; lojistik yetenekleri
geliştirilebilecektir (Langley,Allen,Colombo,2003:29).
Başka bir ayırıma göre 3. parti lojistik firmaları beş farklı başlık altında
incelenebilmektedir; taşımacılık temelli 3PL, depolama ve dağıtım temelli 3PL,
aracılık temelli 3PL, nakliye yönetimi temelli 3PL, finansal temelli 3PL ve bilgi
temelli 3PL.
Taşımacılık temelli lojistik hizmet sağlayıcıların 1 ortak özellikleri; büyük
taşımacılık firmalarının büyük bölümlerine ya da şubelerine sahip olmalarıdır. Bu tip
3. parti lojistik firmalarının ana hizmetleri taşımacılık olsa da bu çok daha kapsamlı
lojistik hizmetler sunmaktadırlar. Depolama ve dağıtım ve temelli lojistik hizmet
1
Başlıca “taşımacılık temelli lojistik hizmet sağlayıcı firmalar”; FedEx Logistics,
UPS Logistics, Ryder, Schnider Logistics gibi firmalardır.
sağlayıcılar 2 başlangıçta kontrata bağlı depolama hizmeti verirlerken zaman içinde
faaliyetlerini çok daha çeşitli lojistik alanlarına kaydırmışlardır. Bu tip lojistik hizmet
sağlayıcılar süreç içerisinde; envanter yönetimi, depolama ve dağıtım gibi lojistik
faaliyetleri bir arada gerçekleştirmektedirler. Aracılık temelli lojistik hizmet
sağlayıcılar 3,
aracılık
görevlerini
ve
komisyonculuk
faaliyetlerini
de
gerçekleştirmektedirler. Bu tip lojistik hizmet sağlayıcıların kendi bünyelerinde
varlıkları yoktur. Bir çok hizmet sağlayıcı ve tedarikçi ile çalışarak kaynak sağlarlar.
Finansal temelli lojistik hizmet sağlayıcılar; 4 navlun denetimi, maliyet muhasebesi
ve denetimi ile envanter yönetimi gibi çeşitli alanlarda hizmet sağlarlar. Bilgi temelli
lojistik hizmet sağlayıcılılar ise internet temelli, B2B ve elektronik pazar faaliyetleri
ile ilgili kaynakları kullanarak hizmet verirler (Bardi,Coyle,Langley,2003:426-427).
Pazara ve işletmeye ait özellikler de 3. parti lojistik firmaları ile çalışma
şekillerini ve hangi alanlarda çalışılacağı ile ilgili kararları etkilemektedir. Bu
alanlar; sadece taşımacılık fonksiyonunu içerebildiği gibi antrepoculuk ve envanter
yönetimi gibi farklı faaliyetlerin tümünü
entegre bir şekilde içerebilmektedir
(Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:353). ABD lojistik pazarında Gibson,
Langley, Sink(1996) tarafından yapılan araştırmaya göre, ABD’de üçüncü parti
2
Başlıca “depolama ve dağıtım temelli lojistik hizmet sağlayıcı firmalar”; DSC
Logistics, USCO, Exel, Caterpillar Logistics, IBM Logistics gibi firmalardır.
3
Başlıca “aracılık temelli lojistik hizmet sağlayıcı firmalar”; Kuehne&Nagel, Fritz,
C.H. Robinson gibi firmalardır.
4
Finansal temelli lojistik hizmet sağlayıcılar arasında; Cass Information Systems,
CTC, GE Information Services gibi firmalar yer almaktadır.
lojistik sektöründe yer alan lojistik fonksiyonlar ve bu fonksiyonlara ait faaliyet
alanları şunlardır:
-Taşımacılık; nakliye, aracılık, konsolidasyon, kontrata dayalı teslim, navlun
denetimi, ürünlerin geri iletilmesi, yükleme, komisyonculuk.
-Depolama; muhafaza, ürünlerin teslim alınması, montajlama, markalama ve
etiketleme.
-Envanter yönetimi; öngörü faaliyetleri, yer analizi, ağ denetimi, yerleşim tasarımı.
-Sipariş yönetimi; sipariş işlemleri.
-Bilgi sistemleri; Elektronik Veri Değişimi, planlama, yapay zeka, uzmanlık
sistemleri.
-Paketleme: tasarım ve yeniden dönüşüm (Gibson, Langley, Sink,1996:41).
2003 yılında “Giorgia Institute of Technology, Cap Gemini Earnst and Young
ve FedEx Corporate Services” tarafından yapılan bir araştırmaya sonuçlarına göre
lojistik faaliyetler ve çeşitli coğrafyalarda kullanım yüzdeleri belirlenmiştir
(Langley,Allen,Colombo,2003:6).
Tablo 2.1. 3PL Firmalarından Temin Edilen Lojistik Faaliyet Alanları ve Temin
Oranları
KUZEY
BATI
ASYA-
LOJİSTİK FAALİYETİ
AMERİKA%
AVRUPA% PASİFİK%
Depolama ve
73
91
46
Çıkış Nakliyesi
71
95
87
Gümrükleme
66
57
-
Giriş Nakliyesi
62
71
62
Gümrük Komisyonculuğu
62
67
33
Aracılık
57
67
41
Navlun Denetimi
54
24
8
Havuzlama
37
43
33
Navlun Konsalidasyonu
37
62
16
Danışmanlık Hizmetleri
29
14
10
Ters Lojistik
28
38
-
Taşıyıcı Seçimi
24
24
19
Sipariş Yönetimi
23
24
19
Satın Alma
23
29
-
Temel Üretim Faaliyetleri
23
19
-
Markalama ve Etiketleme
20
33
17
Fiyatlama
19
10
6
Envanter Yönetimi
19
14
24
İade ve Onarım
16
43
5
Bilgi Teknolojileri
16
24
13
Filo Yönetimi
12
38
21
Antrepoculuk
Sipariş İşlemleri
10
10
6
Ürün Montajı
9
14
8
Dağıtım Denetimi
9
5
11
Müşteri Hizmeti
9
14
14
4PL Hizmetleri
7
10
-
Envanter Sahipliği
6
0
-
Faktoring
2
5
5
Tedarik Zinciri Enetgratörlüğü-
-
6
Kaynak:Langley,Allen,Colombo,2003:9
Tablo 2.1’de de belirtildiği üzere 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmalardan
en sık temin edilen faaliyetler, depolama ve antrepoculuk, çıkış nakliyesi, gümrük
komisyonculuğu, giriş nakliyesi, gümrükleme, aracılık ve navlun denetimidir
(Langley,Allen,Colombo,2003:6).
Şekil 2.4: Fortune 500 Şirketlerinin 3PL Hizmet Kullanım Oranları
80
3PL Kullanım %
70
60
50
40
30
20
10
0
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
Kaynak: Yıldıztekin,2004:18
Fortune 500 şirketlerinin dış kaynak kullanım oranı da yıllar içinde hızlı bir
artış göstermiştir.
3. parti lojistik firmalarının bulunduğu pazar, sürekli bir değişim ve gelişim
içindedir. Bu sebeple; hem dış kaynak kullanıcıları hem de dış kaynak hizmeti
sağlayanlar daha rekabetçi hale gelmektedir. Bu işletmeler, kendi gelişimlerini
sürdürürken birbirlerinden beklentileri de hızla artmaktadır. Pazardaki temel amaç,
lojistik hizmet sağlayıcıdan beklenen ile bu firma tarafından sunulan hizmet
arasındaki farkın mümkün olduğunca azaltılmasıdır. Dolayısıyla, 3. parti lojistik
hizmet sağlayıcılar; bilgi teknolojilerine hakim olmak, etkili bir ilişki ve süreç
yönetimi sağlayabilmek, hizmet ve teknolojilerinin küresel bütünleşme içinde
olmasını sağlamak, tedarik zinciri içerisinde değer yaratıcı konumunda olabilmek
gibi temel amaçlara yoğunlaşmak durumundadırlar (Langley, Allen, Colombo,
2003:5).
3. parti lojistik sektörü hızla uluslararası ölçeğe yayılmaktadır. Taşımacılık
hizmetleri, depolama ve katma değer sağlayan hizmet alanları sektörün en önemli
gelir sağlayıcı alanlarıdır. Birçok üçüncü parti lojistik firması, belirli sektörleri niş
pazarlar olarak belirlemektedirler. Örneğin bazıları sadece otomotiv, elektronik,
yiyecek ve perakende sektöründe hizmet vermektedirler. Sektörde hızlı bir değişim
yaşandığından bir çok farklı dinamikten etkilenilir. Lieb ve Randall tarafından 1996
yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya katılan işletmelerin genel müdürleri
tarafından bu dinamikler şöyle sıralanmıştır; lojistik alanında dış kaynak kullanımına
ilginin artışı, tek bir yerden alış veriş etme eğiliminin artışı, üçüncü parti seçeneğine
karar verilirken katılımcı kara süreci (Lieb, Randall, 1996:65).
3. parti lojistik hizmet sağlayıcılar müşteri ihtiyaçlarına ve değere odaklı
hizmet sunmaya çalışmaktadır. Lojistik destek, temel öncelikli bir faaliyet olarak
algılanmasa da, bir çok işletme açısından kritik önem taşımaktadır. Bu sebeple
lojistik alanda dış kaynak kullanımı faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yönetilmesi
gerekmektedir (Sink, Langley, 1997: 173).
Rekabetin küreselleşmesi ve faaliyet sınırlarının tüm dünya ölçeğine
genişlemesi sebebiyle, 3. parti lojistik firmalarının küresel alanda rekabetçi olmayı
amaçlamaları gerekmektedir (Langley,Allen,Colombo,2003:29).
Üçüncü parti lojistik hizmetinin satın alınması
durumunda
stratejik bir
taahhüt oluşur. Bu süreçte; farklı temellere, güdülere ve amaçlara sahip olan karar
alıcılar yer almaktadır. Üçüncü parti lojistik hizmet satın alma sürecinin temel
aşamaları şunlardır; örgütlerde stratejik karar verme aşaması, endüstriyel satın alma
davranışı, nakliye satın alışı, tedarikçi seçimi ve lojistik ilişkilerdir (Sink, Langley,
1997: 167).
Gelecekte; 3.parti lojistik firmalarını şekillendirecek birçok gelişme
yaşanacaktır:
•
Öncelikle; küresel pazarlar, 3. parti lojistik firmalarını ortaklıklara
zorlayacaktır. Çünkü tek bir lojistik hizmet sağlayıcının, küresel tedarik
zincirinin gerektirdiği üstün tecrübe ve uzmanlığa sahip olması
beklenemez.
•
İkinci olarak; 3. parti lojistik firmaları, daha fazla değer yaratarak
kazançlarını da arttırabileceklerdir. Ayrıca en son teknolojinin kullanımı
yolu ile daha etkili bir maliyet yönetimi gerçekleştirebileceklerdir.
•
Üçüncü olarak; lojistik hizmet sağlayıcılar teknoloji kapasitelerin
arttırabildikleri sürece daha fazla değer yaratabileceklerdir. Böylece
müşterileri, 3. parti lojistik firmalarına daha fazla bağımlı hale gelecektir.
•
Dördüncü olarak;
3. parti lojistik firmaları ile müşterileri arasındaki
karşılıklı fayda ilişkisinden memnuniyet arttıkça,
uzayacaktır (Orhan,2003: 36-379).
Şekil 2.5: Üçüncü Parti Lojistik Hizmeti Satın Alma Süreci
I.Aşama: Lojistik Alanında Dış Kaynak Kullanımı
İhtiyacının Belirlenmesi
-Problem ve fırsatların farkına varılması
-Tepe yönetimin onayının alınması
-Satın alma takımının oluşturulması
II. Aşama: Alternatiflerin Belirlenmesi
-
İşletme içi tecrübe ve uzmanlığın, bilginin ve
tecrübenin kullanılması
Dışarıdan bir uzmanın görevlendirilmesi ve/veya
tedarikçinin nüfuzundan yararlanılması
ilişkinin ömrü de
III. Aşama:Adayların Değerlendirmesi
-Kriterlerin oluşturulması
-Gerekli bilginin toplanması
-Tedarikçi seçimi
IV. Aşama: Hizmetin Sağlanması
-İlişki planının hazırlanması
-Değişimin desteklenmesi amacıyla eğitim sağlanması
-Hizmete adptasyonun başlaması
V.Aşama: Devam Etmekte Olan Hizmet Değeri
-Niteliksek ve niceliksel ölçümler
-Performansın ve sürekli gelişimin denetimi
-İlişkinin gelişmesi veya tedarikçinin değiştirilmesi
Kaynak: Sink, Langley, 1997: 175
Şekil 2.5’de yer alan lojistik hizmet satın alma süreci beş temel aşamadan
oluşmaktadır. Birinci aşamada;
lojistik alanında dış kaynak kullanımı ihtiyacı
belirlenir. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı ile ilişki kurma süreci; problemin çözümü
ya da fırsatın değerlendirilmesi için dış kaynak kullanımının uygun bir yönetim
seçeneği olduğunun anlaşılması ile başlar. Bu aşamanın dört temel alt aşaması
bulunmaktadır. Öncelikle işletme içinden ya da dışından bir kişinin “değişim
sorumlusu” olarak görevlendirilmesi gerekmektedir (Sink, Langley, 1997: 175).
İkinci olarak, tepe yönetimin desteğinin alınması şarttır. Bütünleşik lojistik
hizmetlerin değerlendirilmesi ve satın alınması süreci genellikle bu gruba bağlıdır.
Üçüncü olarak, satın alma sürecinin yürütülebilmesi için, bir satın alma takımının
oluşturulması gerekmektedir. Oluşturulabilecek en etkin takımlar, fonksiyonlar arası
olanlar ve birçok farklı kademeden yönetici barındıranlar olacaktır. Ayrıca; üçüncü
parti seçeneklerinin amaçları hakkında hat yönetim ile iletişim içinde olunması
yararlıdır. Bu kişilerin sürecin çok başında satın alma sürecine dahil edilmeleri
gerekmektedir. İkinci aşama, olası alternatiflerin belirlenmesi aşamadır. Oluşturulan
satın alma takımının birincil görevi, lojistik dış kaynak kullanımı kapasitesini
belirlemektir. Bu aşamada; tüm geçerli maliyetler göz önünde bulundurularak bir
“satın al ya da üret” analizine ihtiyaç vardır. Üçüncü aşamada seçim kriterlerinin
belirlenmesinden sonra adayların değerlendirilmesine geçilir. Kalite, maliyet,
kapasite ve teslim yeteneği geleneksel dağıtıcıların değerlendirilmesinde kullanılan
faktörlerdir. Üçüncü parti lojistik sağlayıcıların seçimine gelindiğinde, kriterler daha
çetinleşmektedir. Mevcut müşterilerin referansları, kültürel uyumluluk, finansal güç,
yönetim tecrübesinin derinliği, işlem ve fiyatlama esnekliği ve bilgi sistemi
yetenekleri gibi faktörler seçim aşamasında önemli rol oynamaktadır. Satın alma
sürecinin dördüncü aşaması; iş ortaklığının başlangıcını ve uygulamasını içerir. Dış
kaynak kullanım ilişkisi uygulamanın formal kontratta belirtilen tarih ve zamanda
başlayacağı düşünülse de her zaman böyle olmaz. Bu süreç; tedarikçinin seçimi
devresinde başlar ve birlikte çalışılacak işletmeye karar verilene kadar devam eder.
Beşinci
aşama; hizmet alışverişinin devam ettiği aşamadır. Lojistik iş ortaklığı
devam ettikçe bu aşama da sürecektir. Bu aşamanın sonucunda; satın alan
konumundaki tarafın başka bir çözüm seçeneği arayıp aramayacağı, zorunlu
tedarikçiyi diğeriyle değiştirip değiştirmeyeceği, hizmetlerin işletme içine kaydırılıp
kaydırılmayacağı, ya da mevcut anlaşmanın devam ettirilip ettirilmeyeceği belirlenir.
Hizmet gerekleri ve müşteri hizmet politikasını belirtilir (Sink, Langley, 1997:176181).
2.2.1. Dördüncü Parti/Taraf Lojistik (4PL) Faaliyetleri
Tedarik zinciri boyunca faaliyet gösteren çeşitli üretici ve perakendeciler; ele
geçirmeler, ortaklıklar, stratejik işbirlikleri ile büyümeye davam etmektedirler. Bu
alanda lojistik hizmet sağlayıcı pozisyonunda faaliyet gösterecek olan firma
açısından fırsatlar büyüktür. Ancak bu fırsatların yakalanabilmesi için lojistik hizmet
sağlayıcıların, küresel ölçekte hizmet sağlayıcılar olarak faaliyet gösterebilmeleri
gerekmektedir. Gerçek anlamda küresel ölçekte lojistik hizmet sağlayıcısı olarak
faaliyet gösteren işletmelerin sayısı azdır. Bu nitelikteki lojistik hizmet sağlayıcılar
sadece otomotiv ve kimya gibi bazı özellikli endüstrilerde faaliyet göstermektedir.
Küresel bir 3. parti lojistik firma eksikliği durumunda ilk seçenek “lider lojistik
sağlayıcısı”(Lead Logistics Provider) olmaktadır. Bu tip hizmet sağlayıcı,bir
işletmeye hizmet veren diğer 3. parti lojistik firmalarının faaliyetlerinin
koordinasyonunu sağlayarak, işletmenin tüm lojistik hizmet alanını yöneten lojistik
hizmet sağlayıcı firmadır. LLP firması diğer 3PL firmalarının kaynaklarını
kullanmak yerine gerekli faaliyetlerin çoğunu kendi kaynakları ile gerçekleştirme
eğiliminde olabilmektedir. İşte bu sebeple 4. parti lojistik firmalarına ihtiyaç
duyulmaktadır (Love,2003:18).
“Müşterilerine kapsamlı tedarik zinciri çözümleri sunmak için, kendi
organizasyonunun kaynaklarını, yeteneklerini ve teknolojisini üçüncü taraf
lojistik şirketleri ile bir araya getiren ve tüm zincirin tasarımını ve yönetimini
üstlenen şirketlerdir. 4PL şirketleri tüm tedarik zinciri boyunca değer katabilme
uzmanlığına ve yeteneğine sahip olmak zorundandır (Loder,2003: 43).”
4. parti lojistik kavramı 1990’larda doğmuştur. 4. parti lojistik firmaları,
öncelikle “3. parti lojistik firmalarına danışmanlık hizmeti veren firmalar” olarak
tanımlanmıştır. Zaman geçtikçe farklı tanımlar yapılmaya başlanmıştır. Öncelikle, 3.
parti lojistik ve 4. parti lojistik kavramlarının farkını ortaya koymak daha doğru
olacaktır. Her iki durumda da dışarıdan sağlanan bir lojistik hizmetin varlığı
tartışılmazdır. Temel fark bu hizmeti sağlayan taraftan ne şekilde faydalanıldığıdır. 4.
parti lojistik hizmetinin temelinde; lojistik bütünleştirici rolüne sahip olması yer
almaktadır. Ayrıca; bu firma tedarik zincirinde stratejik fayda elde edilebilmesi
yönünde hizmet vermesi yer almaktadır. Bu anlamda, 4. parti lojistik faaliyetlerinin
daha
büyük
bir
resme
odaklandıklarını
vurgulamak
doğru
olacaktır
(Marino,2002:23). 4PL uygulamalarında işletme süreçleri; dışarıdaki firmanın bilgi,
deneyim ve teknolojisinden de yararlanılarak işletme süreçlerinin yeniden
tasarlanması temeline dayanmaktadır (Çancı, Erdal,2003:48).
“4PL yaklaşımının günümüzde popüler olan dış kaynak kullanımından farkları;
bütüncül tedarik zinciri çözümleri sunması ve tüm arz zincirini etkileyecek bir
değer yaratabilmesidir (http:// www. bilgiyonetimi. org/ cm/ pages/ mkl_gos.
php?nt=499,15.05.2004).”
“4. parti lojistik işletmeleri aşağıdaki hizmetleri sunabilmektedir;
-Taşıma hizmetlerinin yanında dağıtım ve depolama gibi diğer lojistik
faaliyetlerini de bütünleşik bir biçimde sağlayabilmektedir.
-Lojistik
alanındaki değişimlerle
birlikte
organizasyonel
konulardaki
gelişmeleri de birleştirerek, işletme yönetimine sunabilirler.
-4PL sağlayıcılar, çalıştıkları firmaların işlerini kısa bir süre içinde öğrenerek,
firma müşterileri için daha iyi lojistik çözümler üretirler.
-4PL şirketleri güçlü teknoloji alt yapılarıyla, başarılı bir tedarik zinciri
uygulaması meydana getirirler (Çancı,Erdal,2003:48-49).”
Çoğu
zaman
4PL
firmaları
kendilerini
tedarik
zinciri
içerisinde
konumlamakta zorlanmaktadırlar. 4PL firmalarının; sundukları teknoloji, gerekli
kaynaklar, optimizasyon, yönetim ve danışmanlık kombinasyonu gibi özelliklerinin
temellerinin çok farklı alanlara dayandığını doğrulamaktadır. Bir 4. parti lojistik
firmasının temel yeteneği yönetim tecrübesi iken, diğerininki teknoloji avantajı
olabilmektedir (Love,2003:20).
Bir 4. parti lojistik sağlayıcının önemli çözümleri etkin olarak sunabilmesi için
bazı kritik yetenek ve bilgilere sahip olması gereklidir. Bir 4PL’yi değerlendirmek
için gerekli kriterler şu şekilde sıralanabilir:
•
Tedarik zinciri entegrasyon teknolojilerinde ve dış kaynak kullanımı
imkanlarında etkili olmalı.
•
Global kaynaklara erişebilme yeteneğine sahip olmalı.
•
Tedarik zinciri stratejisi, süreçlerin yeniden dizaynı, teknolojik entegrasyon
ve yönetim alanlarında etkin olmalı.
•
Bünyesinde iş süreçleri yönetimi ve dış kaynak kullanımı konularında
tecrübeli arz zinciri profesyonelleri barındırmalı.
•
Çok sayıda ve farklı alanlarda bulunan servis sağlayıcıları yönetebilme ve
organize edebilme yeteneğine sahip bulunmalı.
•
Organizasyonel değişim gereksinimlerini karşılayabilmelidir (http:// www.
bilgiyonetimi. org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=499,24.05.2004).
2.3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA GELİŞEN
İLİŞKİLER VE ÖNEMİ
Dış kaynak kullanımı esnasında oluşan ilişkinin temel amacı, karşılıklı fayda
sağlayabilmek ve bu ilişki ile sinerji yaratabilmektir. Lojistik hizmet sağlayıcılar,
faaliyetlerinin özelliği sebebiyle yüksek derecede müşteri odaklı çalışmak
durumundadırlar. Genellikle bu ilişki ile yaratılan sinerjinin olumlu etkisi, katlanılan
riskten çok daha fazla olmaktadır. Bu anlamda lojistik ilişkileri; “tarafların birlikte
çalışmalarından dolayı sağlayacakları sinerji avantajı amacı ile oluşmuş özel iş
anlaşmaları” olarak tanımlamak doğru olacaktır (Bowersox,1990:37). Böyle bir
ilişkinin oluşturulabilmesi için temel fayda sağlanabilecek alanlar; varlık ve maliyet
etkinliği, müşteri hizmet gelişimleri, pazarlama avantajları, kar istikrarı
ve
büyümedir (Lambert, Emmelhainz, Gardner,1996:5).
“İşletmeler arasında dayanışma yeni bir konu değildir. İktisat teorisi ve iktisat
tarihi işletmeler arasındaki bu tür “dayanışma” ilişkilerinin piyasa
mekanizması üzerindeki konusunda teoriler ve örneklerle doludur. Ancak
konunun günümüzdeki yeni olan yanı, bu tür ilişkilerin ‘istisna’ sayılmak
yerine neredeyse ‘kaide’ haline gelmiş olmasıdır (Koçel, 2001:318).”
Dış kaynak kullanımı esnasında oluşan ilişki süreci ve ilişkinin niteliği her
iki işletmenin başarısını doğrudan etkilediği gibi, söz konusu işletmelerin faaliyette
bulunduğu sektörün genel performansını da etkileyecektir. Bu
sebeple, lojistik
alanında dış kaynak kullanımı ve bu esnada oluşan ilişkiler halen gelişimi sürmekte
olan lojistik sektörünün geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.
“Perakendeciler, üreticiler ve lojistik hizmet sağlayıcı firmalar bir takım
halinde
çalışmaya
başladıklarında,
tüm
üyeler
kazanacaktır
(Bowersox,1990:36)”
Genellikle, lojistik faaliyetlerin dış kaynak yolu ile temini esnasında oluşan
ilişkinin sürekliliği ana hedeftir. Dış kaynak kullanımı ilişkileri; ilişkinin amacına
yönelik olarak, taraflara orta veya uzun vadeli faydalar sağlayan bir çeşit lojistik
kanal ilişkileri olarak tanımlanmaktadır (Sink,Langley,1997:172). Dolayısıyla; 3.
parti lojistik firmaları hem kendi faydaları hem de müşterilerinin faydasını göz
önünde bulundurarak mümkün olduğunca uzun vadeli ilişkiler içinde olmak
istemektedirler (Sink,Langley,Gibson,1996:39). Çünkü ilişkinin sürekliliği genel
tatminin göstergesidir. Bu ilişkide hizmet sağlayıcı tarafın 3. parti lojistik firması
olması nedeniyle ilişkinin sürekliliği, söz konusu 3. parti lojistik firmasının
performansının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu anlamda, başarılı ilişkiler
kurma ve devamını sağlama 3.parti lojistik firmalarının rekabet avantajları arasında
yer almaktadır.
“Lojistik alanda dış kaynak kullanımı, aslında olağan hale gelmiş olan
ilişkileri temsil eder. Bu ilişki içerisinde doğal ve olağan olmayan yön
‘tarafların karşılıklı fayda sağlayabilmek amacıyla ortak hareket etmesidir
(Bowersox,1990:36)”
2002 ve 2003 yıllarında “Giorgia Institute of Technology,Cap Gemini Earnst
and Young
ve FedEx Corporate Services” tarafından gerçekleştirilen araştırma
sonuçları karşılaştırıldığında; dış kaynak kullanıcısı ve 3. parti lojistik hizmet
sağlayıcısı arasındaki ilişki yapısında; risk ve ödül paylaşımı ile maliyet paylaşımı
yaklaşımlarının benimsendiği görülmektedir (Langley,Allen,Colombo,2003:20).
Bu alanda sürdürülen ilişkiler “lojistik ortaklığı” olarak da ifade edilmektedir. La
Londe ve Cooper’ın tanımına göre lojistik ortaklığı; “belirlenen bir zaman aralığında,
fayda ve sorumlulukların paylaşıldığı bir lojistik kanalındaki iki taraf arasında
ilişkidir” Ellram ise bu tanıma; “bilgi paylaşımı”nı eklemiştir; “belirli bir zaman
periyodu içerisinde taahhüt içeren ve alıcı satıcı arasındaki anlaşmadır.” Bu ilişki
risk
ve
ödül
paylaşımının
yanında
bilgi
paylaşımını
da
içerir
(Lambert,Emmelhainz,Gardner,1999:166). Lojistik faaliyetler esnasında tarafları bir
arada tutan birleştirici etken bilgi paylaşımıdır (Bowersox, 1990: 41). Her iki taraf
da, bu ilişkinin ortak stratejisine uygun davranmalıdır.
3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firma ve müşterisi arasındaki ilişki bir ortaklıktan
ziyade miktar garantisi sağlayan uzun vadeli kontrat ilişkisi olduğunda dahi, aradaki
ilişkiyi ortaklık olarak algılama eğilimi mevcuttur. İki tarafın da aralarındaki ilişkiyi
ortaklık olarak tanımlamalarının temel nedeni; her iki tarafın da beklediği sonuca
ulaşabiliyor, beklediği hizmeti alıyor olmasından kaynaklanmaktadır (Lambert,
Emmelhainz,Gardner,1996:1). Bu esnada işletmeler arası farklı ortaklık ilişkilerinin
belirtilmesinde fayda vardır. Temel olarak üç tip ortaklık mevcuttur;
I.
İlişki içindeki firmalar birbirlerini “ortak” olarak algılarlar. İlişkileri
sınırlara dayalıdır ve koordine faaliyetler ve planlamaya dayalı bir ilişki
mevcuttur. Ortaklık süresi kısadır. Ortak işletmelerin sadece bir
departmanı veya bir alanını ilgilendiren bir ilişkidir.
II.
İşletmeler tarafından; faaliyetlerin koordinasyonundan faaliyetlerin
entegrasyonuna doğru geçiş başlamıştır. Sonsuza kadar süreceğine
inanılmasa da ilişkinin uzun süreceği düşünülür. İlişki, ortak işletmelerin
sadece birkaç departmanını veya alanını ilgilendirir.
III.
İşletmeler, belirli bir aşamada operasyonel entegrasyona sahiptirler. Her
iki taraf da diğerini kendi firmalarının uzantısı olarak görürler. Mevcut
ortaklığın hiç sona ermeyeceği düşünülür (Lambert,Emmelhainz,
Gardner,1996:2).
Bu temel ayrım lojistik alanda kurulan ilişkiler için de geçerlidir. Lojistik iş
ortaklıklarının oluşmasının ve sayılarının hızla artıyor olmasının sebepleri şunlardır:
-
1980’lerin politik ve yasal düzeni, entegre hizmet uygulamalarının
gelişimini desteklemiştir. Taşımacılığın ve iletişimin serbestleştirilmesi
ve atitröst uygulamaları, gelişime açık bir ortam yaratmıştır.
-
Bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişim, bilgisayara dayalı olarak çalışmayı
daha az maliyetli hale getirmiş ve böylece lojistik iş ortaklığı ilişkileri de
daha etkin çalışır hale gelmiştir.
-
Zamanla işletmelerin daha yalın hale gelmiştir. Böylece, yöneticiler
faaliyetleri ile ilgili gerekli olan uzmanlık ihtiyaçlarını dışarıdan temine
yönelmektedir.
-
Rekabetçi çevre sebebiyle başta “maliyet” olmak üzere çeşitli alanlarda
rekabetçi
avantaj
kazanabilmek
için,
lojistik
iş
ortaklıklarına
başvurulduğu görülmeye başlanmıştır (Bowersox,1990: 39-40).
Dış kaynak kullanımı esnasında oluşan işletmeler arası ilişkilerin her zaman
başarılı olduğu ve uzun sürdüğü söylenemez. Bu başarısızlığın temel sebepleri
olarak; açık bir şekilde belirlenmemiş olan amaçlar, dış kaynak kullanımına yeni
başlayan işletme yöneticileri tarafından gerçekleştirilen işletme içi engellemeler ve
iki tarafı bağlayan sözleşmeye dayalı anlaşmalarda yapılan hatalar gösterilebilir
(Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:354). Ellram’ın ifadesine göre; bu tip
ilişkilerin başarısızlığının diğer sebepleri ise; zayıf iletişim, yetersiz üst yönetim
desteği, güven eksikliği, tedarikçilerin toplam kalite yönetimi uygulamasındaki
eksiklikleri, başarısız planlama, ortaklık için stratejik yön belirleme eksikliği ve
paylaşılan amaç eksikliği yer almaktadır (Lambert,Emmelhainz,Gardner, 1999:167).
Bu ilişkilerde başarılı olunması, ancak 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı
firmalar ile yeni ilişki kurmaya başlayan işletmelerin yönetim becerilerinin
geliştirilmesi ile mümkün olabilecektir. Lojistik faaliyetlerin dış kaynakla bütünleşik
bir şekilde temin edilmesinin, ayrı ayrı temin edilmelerinden çok daha etkili bir
yöntem olacağı ve tüm tedarik zincirinin daha verimli hale gelmesini sağlayacağı
vurgulanmaktadır (Rabinovich,Windle,Dresner,Corsi,1999:354).
Ayrıca, her alım satım ilişkisinde olduğu gibi lojistik alanda da ürün ve
hizmet farklılığı önem taşımaktadır. Bilindiği gibi; temel farklılık hizmetin
depolanamıyor olmasıdır. Bu sebeple kalite garantisi konusunda da sorunlar
çıkmaktadır. Çünkü, hizmet teslim alındıktan ya da yerine ulaştırıldıktan sonra
sonucu etkileyici bir şey yapmak için çok geç olmaktadır. Aynı zamanda doğru
kaynağı seçmek, ürün satın alımına göre hizmet satın alımında çok daha zor bir
süreçtir. Bu alanda temel sorunlar, hizmet sağlayıcının her zaman etkin bir pazar
ortamında seçilmiyor olmasından kaynaklanmaktadır (Sink,Langley,1997:17).
Başarısızlığı önleyebilmek için; ilişki devam ederken her iki taraf da ileride
yaşanabilecek problemler ile ilgili olarak düşünmeli ve tahminde bulunmalıdır. Bu
ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için “iletişimin” güçlü olması
gerekmektedir.
BÖLÜM 3. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIM SÜRECİNDE GÜVEN
FAKTÖRÜ
3.1. İŞLETMELER ARASI İLİŞKİLERDE GÜVEN FAKTÖRÜ
Tedarikçiler ve müşterileri arasındaki ilişkiler pazarlama literatüründe en sık
tartışılan konular arasında yer almaktadır (Boles,Braksdale,1997:255). Tedarik
zinciri boyunca kurulan ilişkiler ve bu ilişkilerde önem taşıyan faktörler “ilişkisel
pazarlama yaklaşımı” temeline dayanmaktadır. Özellikle, işletmeler arası ilişkilerde
gelişen güven, ilişkisel pazarlamanın da temelini oluşturmaktadır. Bu sebeple tedarik
zinciri içerisinde yer alan işletmeler arası ilişkiler ve lojistik alanda dış kaynak
kullanımı amacıyla kurulan ilişkilerde güven faktörü incelenirken, ilişkisel pazarlama
yaklaşımından uzaklaşılmaması gerekmektedir (Morgan, Hunt, 1994:22).
Son yıllarda ilişkisel pazarlama; işletme stratejisinin temeli olarak kabul
edilmektedir. Bu durumun sebepleri arasında; pazarlar arası net olmayan engeller,
kısalan ürün hayat eğrileri, hızla değişen tüketici satın alma davranışları ve daha
bilgili müşteriler yer almaktadır.
Temel amaç olan rekabetçi üstünlük sağlayabilmek için ilişkisel pazarlama
stratejilerinin doğru bir şekilde adaptasyonu, işletmeler açısından önem taşımaktadır.
İlişkisel pazarlama için yapılmış birçok tanım bulunmaktadır.
“Berry(1983)’nin tanımına göre ilişkisel pazarlama; müşteri ilişkilerini
oluşturmak, korumak ve özellikle bir çok alanda hizmet sağlayan işletmelerde
bu ilişkileri geliştirmektir. Ayrıca Berry, temel hizmet stratejisi,müşteriye
odaklılık, ilişki fiyatlaması ve içsel pazarlama gibi ilişkisel stratejileri
savunmaktadır (Wong,Sohal,2002: 35).” İlişkisel pazarlama yaklaşımında yer
alması gereken üç temel koşul şöyledir:
“-Müşteri, hizmet için sürekli ve periyodik bir istek duymak zorundadır.
-Hizmet müşterisi tedarikçi seçimini denetlemek zorundadır.
-Alternatif tedarikçiler bulunmak zorundadır.”
Özetle
bu
yaklaşım;
müşteriye
bağlanma
temeline
dayanmaktadır
(Wong,Sohal,2002: 36).
Özellikle üretim alanında faaliyet gösteren firmaların; tedarikçiler ve hizmet
sağlayıcı firmalarla iyi ilişkiler içinde olmalarının, başarıları için gerekli olduğu
saptanmıştır.
Başarılı
olunması
durumunda;
yeni
ürün
ve
yeni
süreçler
geliştirilmesi,kalitenin arttırılması, ürün ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi, enerji
tasarrufu sağlanması,maliyetlerin düşürülmesi,iletişim ve bilgi paylaşımı etkinliği,
teslim süresinin kısalması ve dağıtım verimliliği gibi faydalar elde edilecektir
(Kaynak,2003:90).
Pazarlama ilişkilerinin başarısının anlaşılabilmesi için “değişim ilişkisinde
var olan güven seviyesi algısı” önemli bir kriterdir. Güven; bir ilişkinin temelinde
bulunması gereken faktördür (Wong,Sohal,2002:36). Ayrıca; bir işletmenin satın
alma ve lojistik alanındaki başarısı, rekabetçi üstünlük sağlayabilmesi konusunda da
belirleyici etkendir. Dolayısıyla bir işletmenin bu alanda kurduğu ilişkiler ve bu
ilişkilerin başarısı da rekabet gücünün doğrudan etkileyecektir (Noordewier,John,
Nevin,1990:80). İlişkide sağlanacak başarı ise taraflar arası güven düzeyine bağlıdır.
Güven hem kişiler arası hem gruplar arası hem de işletmeler arası örgütsel ve
sosyal ilişkilerle davranış sistemlerine dayanmaktadır. İşletmeler arası ilişkilerde
farklı sistemler mevcuttur. Sprague ve McNurlin(1993) tarafından işletmeler arası
sistemlerin özellikleri belirtilmiştir;
-İşbirliği yapmak isteğinde olan, işbirliği yapma yetisine sahip olan ve harekete
geçmek için hazır olan ortakların varlığı gerekmektedir.
-İlişkiye dair standartlar önemli bir role sahiptir.
-İlişki içinde üçüncü partiler de yer almaktadır.
-Gerçekleştirilmesi gereken görev uyumlu hale getirilmelidir.
-İş süreçleri yeniden değerlendirilmelidir (Grossman,2004:391).
“Güven; bireyler arası ve bireylerden oluşan gruplar arası tüm ilişkileri
etkilemektedir (Martins,2002:754).”
Araştırmacılar; güven ile güvensizlik farkını belirtirken; güvenin belirli
sınırlar içerisinde değiştiğini vurgulamaktadırlar. Güven, farklı ilişkiler içerisinde
farklı biçimler alabilmektedir. Örneğin engel-temelli güven; faydalı düşünceleri
vurgulamaktadır. Bu düşünceler; bir tarafın, diğer tarafın güvenilir olduğunu
düşünmesine olanak tanır. Çünkü güvenin zedelenmesi durumunda ortaya çıkacak
olan zararlı sonuçlar, potansiyel faydayı aşacaktır. Hesap temelli güven; rasyonel bir
seçime dayanmaktadır. Ekonomik değişime dayanan etkileşimin bir özelliğidir.
Güven duyulacak olan tarafın fayda sağlayacak bir faaliyette bulunulacağının
düşünülmesi halinde “güven” doğacaktır. Bu tip güvenin oluşumunda potansiyel bir
engel sebep değildir. Temel neden; karşı tarafın sahip olduğu “güvenilirlik” ve
“ün”dür. İlişkisel güven ise; her iki tarafın birbiri arasındaki tekrar eden etkileşimleri
sonucunda gelişir. Güven duyacak olan tarafın; ilişki ve karşı taraf hakkında
edineceği her bilgi, ilişkisel güveni etkileyecektir. İlk ilişkilerde oluşan güvenilirlik
ve bağımlılık, gelecekte de olumlu beklentiler içerisinde olunmasını sağlayacaktır
(Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998:398-399).
İşletmeler arasındaki ilişkilerde güvenin önemi ve etkisi birçok disiplinin
çalışma alanı içinde yer almaktadır. Genellikle bu alandaki araştırmalar; tedarikçi ve
müşterisi arasındaki ilişkilere dayanmaktadır. Güven alanında yapılan araştırmalar
(Doney,Cannon:1997) temel olarak iki çeşit güven üzerinde durmaktadır;
“tedarikçiye duyulan güven” ve “satış yetkilisine duyulan güven”.
Bu çalışmada; işletmeler arası güven, yani tedarikçilere duyulan güven
incelenmiştir. Tedarikçi konumundaki işletme, 3. parti lojistik firması; müşteri
konumundaki işletme de lojistik alanında dış kaynak kullanan işletme olarak kabul
edilmiştir.
Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi için, taraflar arası güven ve buna bağlı
olarak bilgi paylaşımının rolü büyüktür (Kwon,Suh,2004:4). Dolayısıyla; tedarik
zinciri boyunca oluşan işletmeler arası ilişkilerde güven çok önemli bir faktördür.
Tedarik zincirinin genel performansı, etkinliği ve verimliliği ilişkilerdeki güven
faktörüne bağlıdır.
Literatürde “güven”e dair çok çeşitli
tanımlar yer almaktadır. Farklı
araştırmacılar tarafından “güven” sözcüğü farklı anlamlarda kullanılmış ve bir takım
sorunların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Güvenin anlamı konusunda hemfikir
olunup olunmadığını ortaya koyabilmek için zaman içinde farklı yazarların farklı
ifadelerini incelemekte fayda vardır.
Güven, en sık olarak; “zarar görmeyi göze alma” olarak tanımlanır. Bu tanım
Mayer, Davis, Schoorman tarafından 1995 yılında yapılmıştır. Daha sonra ise; “bir
başkasına itimat etme isteği ve bir başkası hakkında olumlu beklentiler içinde olma
durumu” olarak ifade edilmiştir (Rousseau,Sitkin, Burt,Camerer,1998:394). En geniş
tanımıyla güven “muhatabın davranışı ya da amaca dair olumlu beklentilerine bağlı
olarak zarara görme ihtimalini göze almayı kapsayan psikolojik durumdur
(Rousseau,Sitkin, Burt,Camerer,1998: 395).”
Bu konuda yapılmış diğer tanımlar ise şöyledir:
Güven; karşı taraf hakkındaki inanılmaya layık olma düşüncesi ve iyi niyet algısıdır
(Doney,Cannon, 1997,36).
“Güven; değişim ilişkisi içerisinde olunan itimat sahibi tarafa istinat etmeye
gönüllü olmadır (Moorman,Despande,Zaltman, 1993:82)”
Örneğin “A” ve “B”’nin birlikte iş yapan iki işletme olduğu kabul edildiğinde;
“B’nin A hakkında, onun kendisi için faydalı sonuçlar üreteceğine veya
zararlı sonuçlar üretmeyeceğine inanması ve itimat etmesi, B’nin A’ya güveni
olarak açıklanabilir. Dolayısıyla güven; bir tarafın karşı tarafın yükümlülüğü
altındaki faaliyetleri ileride gerçekleştireceğine olan inancıdır şeklinde
tanımlanabilir (Kaynak,2003:90).”
Güven; “paylaşılan değerler, müşterek hedefler, faydacı davranışlar, karşılıklı
sözlerin
verilip
tutulması
ve
belirsizlik”
gibi
ifadelerle
açıklanabilir
(Wong,Sohal,2002: 37).
İşletmeler arasında güvenin oluşabilmesi için diğer tarafın doğru, tutarlı, konusunda
ehil, dürüst, sorumluluk sahibi ve yardımcı gibi niteliklere sahip olduğu inancı büyük
önem taşımaktadır (Morgan, Hunt, 1994:23).
Güven, kişilerin ya da firmaların talep edebileceği ya da sipariş edebileceği
bir şey değildir. Güven ancak kazanılabilir. Bir firma yetkilisinin diğer firma
yetkilisine güvenebilmesi için, güvene değer olduğunu kabul etmesi gerekir
(Peterson,1998:414).
Bireyler arası ve işletmeler arası güven farklıdır. Çünkü odaklanılan amaçlar
farklıdır. Güveni etkileyen faktörler çeşitli araştırmalarda ve çeşitli alanlarda farklı
şekilde belirlenmiştir. Bir ilişkide, taraflar arası güven olması durumunda belirli
seviyede “risk” ve “karşılıklı bağımlılığın” varlığı da gerekmektedir. Karşılıklı
bağımlılık sebebiyle; taraflar amaçlarına, birbirlerine güvenmeden ulaşamazlar. Bu
karşılıklı bağımlılığın derecesi; güvenin de derecesini etkilemektedir. Güven bir
davranış biçimi değil; birçok nedenle ortaya çıkabilecek ve birçok sonuca sebep
olabilecek “psikolojik durum”dur (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998: 395).
Tablo 3.1:Güven Oluşum Süreci, Temel Süreçler, Temel
Süreçleri Etkileyen
Faktörler
Güven Oluşum Süreci
Süreç
Oluşumunun Güven
Sebepleri
Sürecini
Oluşturma
Etkileyen
Faktörler
Hesap Süreci
Tedarikçi ilişkiye özel
-Tedarikçi firmanın ünü
yatırımlara girerse
-Tedarikçi firmanın
maliyetler artacaktır.
büyüklüğü
-Tedarikçi firmanın
müşteriye odaklılık isteği
-Tedarikçi firmanın gizli
bilgileri paylaşım eğilimi
-Tedarikçi firma ile
kurulan ilişkinin ömrü
Tahmin Süreci
Tekrarlanan ve daha geniş -Tedarikçi
firma
ile
bir
alanda
kurulan kurulan
ilişki
süresinin
ilişkilerle edinilen tecrübe uzunluğu
ile karşı taraf hakkında -Tedarikçi firma ile iletşim
bilgi edinilir.
Yeterlilik Süreci
kurma süreci
Tedarikçinin verdiği sözü -Tedarikçinin tecrübesi ve
yerine
getirebilme gücü
yeterliliği
Amaçlılık Süreci
Tedarikçinin söylem ve -Tedarikçinin
müşteriye
davranışları hizmet alan odaklı olma isteği
taraf
açısından
önem taşımaktadır.
büyük -Tedarikçi firmanın gizli
bilgilerini
paylaşma
eğilimi
Yöneltme Süreci
Tedarikçiye güvenilmesini -Tedarikçinin ünü
sağlayan
belirlenir.
kaynaklar -Tedarikçinin
firma
büyüklüğü
-Tedarikçinin
firmanın
güveni
Kaynak: Doney,Cannon, 1997: 38
Güven süreci çeşitli alt süreçlerden oluşmaktadır. Tablo 3.1’de de belirtildiği
üzere bu alt süreçler: “hesap süreci, tahmin süreci, yeterlilik süreci, amaçlılık süreci
ve yöneltme süreci”dir. Hesap sürecinde; karşı taraf ile ilişkinin devam ettirilmesi
durumunda oluşacak maliyet ve faydalar hesaplanır. Tahmin sürecinde; karşı tarafın
ilişki boyunca ne şekilde davranacağı öngörülmeye başlanır. Yeterlilik sürecinde;
karşı tarafın sorumluluklarını yerine getirebilirliği belirlenir. Bu aşamada güvenilirlik
konusuna yoğunlaşılır. Güven, karşı tarafın istekleri ile de şekillenebilmektedir.
Amaçlılık sürecinde; karşı tarafın davranış ve eylemlerinin değişim amacı yönünde
olup olmadığı belirlenir. Son olarak; yöneltme süreci ile, karşı tarafın önceki
faaliyetleri ya da üçüncü partilerle ilişkileri esnasında kazandığı güvenin bu ilişkiye
de taşınmasını içerir. Bu süreçler yardımıyla, bir satıcı-alıcı ilişkisinde güvenin nasıl
oluştuğu analiz edilebilmektedir (Doney,Cannon,1997:37).
İşletmeler arası güven konusu, belirsizlik ve bağımlılık temeline dayanan
yönetimsel bir mekanizmadır. Özellikle dağıtım kanalı ilişkilerinde, güven faktörü ile
“taraflar arası işbirliği” birlikte yer almaktadır (Doney,Cannon, 1997:35).
P. Drucker’ın(1990) da ifade ettiği gibi tüm örgütler güven temelline
dayanmaktadır ve güven karşılıklı anlayıştır. Güven duymak ya da duymamak; riske
girebilme ve
denetime devam etme durumlarına bağlı şekilde oluşan sonuçtur.
İşletmeler arası problemlerin çözümü güven ve güç faktörlerine bağlıdır
(Knights,Noble,Vurdubakis,Willmott,2001:313).
1980’lerin ortalarına kadar alıcı-satıcı ilişkileri genel anlaşmalara
bağlı
olarak yürütülmektedir. İlişki, pazar fiyatına dayanmaktaydı. 1990’larda ise ilişkiler
güven
temelli
işbirliklerine
ve
bilgi
paylaşımına
bağlı
hale
gelmiştir
(Hoyt,Huq,2000:750). Güven temeline bağlı ilişkilerin hakimiyeti arttıkça;
işletmelerin, yönetim yapılarında ve yönetim süreçlerinde önemli değişiklikler
gerçekleştirmesi gerekli hale gelmiştir. Ayrıca; pazar fiyatı temeline dayalı
geleneksel süreçler yerini, değişimlerin toplam maliyet temeline dayanan sistematik
bakış açısına dayandırıldığı ilişkilere bırakmıştır (Hoyt,Huq,2000:751).
Güven faktörü, özellikle sosyal psikoloji alanında önemle üzerinde durulan
konular arasında yer almaktadır. Birçok firma, kaliteyi arttırma ve daha yüksek
derecede işbirliği sağlayabilme amacıyla, daha az sayıda tedarikçi ile çalışmayı tercih
etmektedir. Buna rağmen bir çok firma da, çok sayıda tedarikçi ile çalışmalarını
sürdürmektedir. Özellikle endüstriyel satın alma davranışında her yeni satın alma
ilişkisinde risk artacaktır (Doney,Cannon, 1997:36).
Müşteri-tedarikçi ilişkilerinde etkinliğin sağlanabilmesi için “güven”in varlığı
şarttır. Tedarikçilerle kurulan ilişkilerde güven faktörü hakkında, özellikle son
yıllarda, çok fazla araştırma yapılmıştır. Bu
araştırmalarda; genellikle güvenin
yönetimsel açıdan önemi vurgulanmaktadır. Müşteri-tedarikçi ilişkilerinde, başarılı
teslimat gibi lojistik faaliyetler konusunda oluşan karşılıklı güven önem taşımaktadır
(Laseter, 1997:23). Lojistiğin misyonu olan doğru ürün veya hizmetin; doğru yere,
doğru zamanda ve doğru miktarda ulaştırılması ancak işletmeler arası güvenin varlığı
ile gerçekleştirilebilecektir.
Güvenin sağlanabilmesi için temel olarak üç unsurun varlığı gereklidir:
karşılıklı bağımlılık, ortak amaçları gerçekleştirme konusundaki istek, yetkinlik
konusundaki bilgi. Karşılıklı bağımlılık, ancak her iki tarafın da mevcut ilişki
yardımıyla işletmelerine fayda sağlayacağına inanması ile mümkündür. Bazı
işletmeler, kendilerine çok dar bir tedarikçi ağı kurabilir ve sadece bir kaç tedarikçiye
sahip olabilir. Her müşteri için amaç; bu tedarikçilerinin en önemli müşterileri
konumunda olabilmektir. Aynı zamanda, söz konusu işletmenin müşterileri ile olan
ilişkisinde de tam ters yönlü bir eğilim mevcuttur. Sonuçta; gerek tedarikçileri ile
gerekse müşterileri ile karşılıklı bağımlılık anlayışı içinde mümkün olduğunca uzun
vadeli ilişkiler kurulması amaçlanmaktadır. Karşılıklı bağımlılık ilişki, başarısı için
yeterli olmayacaktır. Aynı zamanda ortak amaçların varlığı da gerekmektedir.
Böylece; her iki taraf da ilişkinin başarısı için azami çaba göstereceklerdir. Çünkü
ortak amaçlara ulaşmak her iki taraf açısından da büyük önem taşımaktadır. Her iki
tarafın da kazanacağı anlaşmalar kurulması zorunludur. Örneğin; müşteriler için bir
ürünün fiyatında sağlanabilecek bir indirim, satış miktarını arttıracaksa bu konuda
hem üreticiye hem de tedarikçiye görev düşmektedir. Tedarikçinin ürünün fiyatının
düşürülebilmesi için daha uygun fiyatlı ürün sunması durumunda, sonuçta her iki
taraf da son ürünün satış miktarının artışından fayda sağlayacaktır. Şüphesiz eğer bir
tedarikçi müşterisinin ihtiyaçlarına gerektiği gibi cevap verebilme yetkinliğine sahip
değilse ortak amaçların ya da karşılıklı güvenin hiçbir anlamı kalmamaktadır.
Güvene dayalı bir ilişkinin kurulabilmesi ve güven duyulabilmesi için öncelikle
müşterinin tedarikçisinin yetkinliği hakkında emin olmalıdır. Tedarikçi konumundaki
işletmenin yetkinliğinin test edilebilmesi için de “rekabetçi konumunun”
belirlenmesi gerekmektedir. Tedarikçi seçiminde kıyaslama tekniği, bu analize
imkan tanımaktadır (Laseter,1997:23-27). Tedarikçi-müşteri ilişkilerinin en uç
noktası olarak kabul edilen stratejik ortaklıklara ulaşılabilmesi için bu üç temel
güven faktörün varlığı şarttır. Ancak bu şekilde ilişki, güven temeline bağlı olarak
gelişebilecektir.
İşletmeler arası ilişkilerde güvenin sağlanabilmesi için şunlar gerekmektedir:
-Taraflar ilişki esnasında diğer tarafa sağladıkları kaynak, fırsat ve faydaları
alternatiflerine göre çok daha iyi bir koşullarda sunabilmelilerdir.
-Kurumsal
değerlerin
standartları
korunmalı,
diğer
tarafla
ortak
değerler
belirlenmelidir.
-Beklentiler, pazar şartları ve diğer tarafın performansı konusundaki önemli bilgiler
edinilmelidir.
-Değişim ilişkisinde tek taraflı fayda sağlama çabasından kaçınılmalıdır (Morgan,
Hunt, 1994:34).
Sherman’ın(1992) da belirttiği üzere, yapılan bir araştırmada stratejik
ortaklıkların üçte birinin güven eksikliği sebebiyle son bulduğu ortaya çıkmıştır.
Tedarik zinciri içerisindeki ilişkilerde rakipler arası yüksek bağımlılığın varolması
sebebiyle, güven konusu da büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla tedarik zinciri
boyunca oluşan stratejik ortaklık ilişkilerinde güven, temel belirleyici unsur
olmaktadır. Oluşan güven sonucunda aradaki bilgi paylaşımı sürecek ve ilişkinin
ömrü uzayacaktır. Güvenin sağlanamadığı ilişkilerde ise verimlilik, etkinlik ve
etkenlik kaybedilir ve tedarik zinciri amaçlarına ulaşmakta zorlanılır. Tedarik zinciri
içinde
oluşan
ilişkilerdeki
taraflarda
katma
değer
sağlayan
faaliyetlerde
bulunabilmek imkansız hale gelmekte ve ortak faaliyetler sürdürülmektedir
(Kwon,Suh, 2004:4).
Tedarikçi(hizmet sağlayıcı) ve müşterisi arasındaki ilişkinin verimliliğini
etkileyen dört temel faktör grubu mevcuttur. Birinci faktör grubu olan; tedarikçinin
sağladığı hizmet, temel işi temsil etmektedir. İkinci faktör grubu ise, işin yapılış
biçimini temsil eder. Tedarikçi ve müşterinin nasıl birlikte çalıştığı, ne şekilde
koordinasyon ve iletişim sağladığı önem taşımaktadır. Üçüncü faktör grubu içinde;
her iki tarafın personel tecrübesi, kurumsal politikaları, örgüt yapıları ve pazarlama
stratejileri yer almaktadır. Dördüncü faktör grubu ise ilişkinin kimyası ya da iklimi
olarak tanımlanabilir. İşte bu ilişki iklimini tedarikçi ve müşterisi arasındaki “güven”
faktörü belirlemektedir (Wackman, Salmon, Salmon, 1987:24).
Güven faktörünün tedarikçi-müşteri ilişkilerinde bu kadar önem taşımasının
temel sebepleri şunlardır:
-
İlişki esnasında her iki taraf açısından da mevcut ilişkinin korunması
açısından önemli bir yatırımdır.
-
Mevcut ilişki ortağı ile beklenen uzun vadeli ilişki yerine alternatif kısa
vadeli ilişkileri değerlendirme olasılığını azaltır.
-
Yüksek risk içeren faaliyetlerde riskin birlikte göğüsleneceği düşüncesi
ile daha cesaretli davranılmasını sağlar.
Tüm bu sebeplerle “ taahhüt ve güvenin bir arada yer alması durumunda; etkinlik,
verimlilik ve etkililik sonuçlarının değerini arttırıcı sonuçlar yaratacaklardır
(Morgan, Hunt, 1994:22).”
İşletmeler arası ilişkilerde güvenin sağlanabilmesi için karşılıklı açık fikirli
olabilmek şarttır. Açık fikirli olabilmek ve belirli kuralların dışına çıkabilmek; her
zaman, her yönetici için kolay olmayacaktır. İlişkideki güvenin oluşabilmesi zamana
bağlıdır.
İlk
dönemlerde
güvenin
oluşması
çok
mümkün
olmayabilir
(Bowersox,1990:44).
Hızla değişen rekabetçi çevre sebebiyle işletmeler daha yaratıcı ve daha esnek
uygulamalarla rekabet etmeye başlamışlardır. Birçok işletme, bu çabalarını müşteri
ve tedarikçiler arasındaki işbirliğine dayanan ilişkilere yoğunlaştırmıştır. Bu ilişkiler
de yüksek derecede güven gerektirmektedir. Böylece uzun vadeli faydalar
sağlanabilecek, rekabetçi özellikler arttırılabilecektir.
Kişiler ve işletmeler fırsatçı davranma eğilimindedirler. Dolayısıyla aradaki
ilişkiler de bu fırsatçı davranışlardan etkilenmektedir. Özellikle uzun süreli
ilişkilerde fırsatçı davranışların zararları ancak iki taraflı güvenin varlığı ile ortadan
kaldırılabilecektir (Ganesan,1994:3). Tedarikçi ilişkileri ile belirli maliyet avantajları
ve gizli yaratıcılığın ortaya çıkması gibi sayısız faydalar sağlanabilir. Ancak bu
ilişkiler sürmekteyken; her iki tarafın birbirine güvenmek konusunda temkinli
davranacağı kesindir. Gerekli süre içerisinde bu güvenin sağlanamaması durumunda
ise kazanılan avantajların sürekliliğinden de bahsedilemeyecektir (Laseter, 1997: 23).
Ayrıca güvenin, sosyal karmaşıklığı azalttığı, stratejik esnekliği arttırdığı ve uyum
kolaylığı sağladığı kabul edilmektedir. Buna rağmen; güvenin belirli bir risk
içerdiğini de vurgulamak gerekir (Kirsimarja,Sanna,Marti,2001:1). Hem psikolojik,
hem sosyolojik, hem de ekonomik bakış açısına göre “risk” güvenle birlikte yer alır.
Risk
güven
konusunda
sağladığı
fırsat
nedeniyle
üstlenilir
(Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998: 395).
Tedarikçiye ya da hizmet sunumunda bulunan işletmeye güven duyulması
ilişkinin sürekliliğini şu şekillerde etkileyebilir:
-Tedarikçinin fırsatçı davranışları konusunda üstlenilen risk algısını azalır.
-Kısa vadeli sıkıntıların uzun vadede çözümlenebileceği konusundaki güven artar.
-Değişim ilişkisi içersinde işlem maliyetleri azalır (Ganesan,1994:3).
Güvenin
yeterli
olmadığı
ilişkilerde
karar
vericiler;
faaliyetlerin
optimizasyonuna yoğunlaşmak yerine ortaklarının güvenilirliğini analiz etmeye
zaman harcamak durumundadır. İşletmenin diğer tarafa güven duyması durumunda,
diğer işletmenin faaliyetleri sonucunda olumlu sonuçlara ulaşılacağı kabul edilir.
Ayrıca; beklenmeyen faaliyetlerde bulunulmayacağı ve sonucunda da olumsuz
sonuçlarla karşılaşılamayacağı beklenir. İşlem
maliyetlerinin, güvenin olmadığı
ilişkilerde arttığı gözlemlenmiştir. Bunun sebebi güven duyulmayan bir ilişki
sonrasında beklenen olumlu sonuçlara ulaşılamamasıdır. Karşı firmaya güven duyan
bir işletme, iletişime açık ve risk almaya istekli durumda olacaktır. Çünkü, aradaki
güven, işletmeler arası özel bilgilerin paylaşılması konusunda rahatlık sağlamaktadır.
Temelde işletmeler arası ilişkilerde aradaki “taahhüt” öncelikli önem taşıyan
konudur. Güven faktörü aradaki taahhüt ile birlikte ele alınmalıdır (Kwon,Suh,
2004:5).
Müşteri edinmek ya da müşterilerle ilişki başlatmak kadar bu ilişkinin
sürekliliği de önem taşır. Sürekli yeni müşteriler bulmaktansa mevcut müşteriler ile
ilişkilerin
etkinliğinin
arttırılması
daha
az
maliyetli
bir
yoldur
(Boles,Braksdale,1997:255). Mevcut müşteriler ile kurulan ilişkilerin etkinliğinin
sağlanabilmesi de ancak o ilişki içerisinde güvenin var olmasıyla mümkündür.
Her ilişkide, güven oluşum süreci zaman alır. İşletmeler arası ilişkiler; güven ve
taahhüt temelinde paylaşılan işlemler bütünüdür. Güven ve taahhüt seviyesi arttıkça
mevcut müşterinin korunabilmesi ve örgütsel karlılığın artması mümkün olur
(Wong,Sohal,2002: 34).
Güven, ilişkinin başlangıcında minimum düzeydedir. Güven zaman içinde
kademeli bir şekilde artar (McKnight,Cummings,Chervany,1998:473). İşletmeler
arası güvenin,işletmeler arası ilişkilerin başlaması ile hayata geçmesinin yanında;
zaman
içinde
geliştiği,
büyüdüğü
ve
azaldığı
görülmektedir
(Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998: 396).
Güven oluşumu kadar güvenin korunması da önem taşımaktadır. Dolayısıyla,
ortaklıklarda sadece güvenin oluşturulması değil güvenin korunması da önem taşır.
Güven duyacak tarafın beklentileri güven duyulacak tarafın davranışları ile
gerçekleştirildiği sürece aradaki güven sürer. Güvenin oluşabilmesi ve sürekliliğinin
sağlanabilmesi için “belirli bir süre” yanında her iki tarafın göstereceği “özen” de
önem taşır (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:18).
İşletmeler arası ilişkilerde güvenin öneminin tecrübe edilebilmesi için uzun
süreye ihtiyaç vardır. Çünkü; ilişki esnasında kazanılacak karşılıklı faydalar yanında
üstelenilmesi gereken karşılıklı sorumluluklar da mevcuttur. Sorumluluklar kısa
vadede de hissedilebilirken; her iki tarafın da fayda sağlaması için uzun bir dönem
gerekebilir. Bu sebeple; uzun vadeli ilişkilerin geliştirilmesinde “güven” faktörü
önem taşır. Güvenin varlığı ile her iki taraf da kısa vadede oluşabilecek eşitsizlikleri
ve
sorumluluklardan
kaynaklanan
olumsuzlukları
görmezden
gelebilir
(Kaynak,2003:90).
Güvenin varlığı, denetim gereğini gereksiz kılsa da, sistematik denetimin
gerçekleştirilmesi gerekliliği tartışılmazdır. Güvenin sürekli yenilenmesi gerekir.
Hiçbir işletme, ilişkiler yardımıyla güvenin yeniden üretimini sağlamadan güvenilir
kalamaz.
Kısacası,
güvenli
olabilme
ününü
korumak
büyük
önem taşır
(Knights,Noble,Vurdubakis,Willmott,2001:314).
Lojistik yönetimi amacı yönünde bir stratejik ortak bulmak, zor bir süreçtir.
Bu ortaklık ilişkisinin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için güvenin varlığı ve
sürekliliği şarttır. Güvenin mevcut olduğu işletmeler arası ilişkilerle; temel yetenek
alanları ve lojistik hizmet sağlayıcıların içinde yer aldığı kurulan stratejik ortaklıklar
gelişebilir (Wong,Maher,Nicholson,Gurney,2000:18).
Lojistik alanda dış kaynak kullanımı ilişkilerinde, 3. parti lojistik firması
seçimi önemli bir süreçtir. Temel yetenekler, ün ve güven üçüncü parti lojistik
sağlayıcı seçiminde kritik öneme sahiptir. Bu tip ilişkilerde karşı tarafın müşteri
referansları ya da birlikte çalıştığı firmaların listeleri, güvenilirlik sağlama
konusunda önem taşır (Sink, Langley,Gibson,1996:46). Genellikle tedarikçi ya da
üçüncü parti lojistik firma seçimi güvenilen bir işletmenin referansı yönünde
gerçekleştirilir. Üçüncü parti lojistik firma seçiminde, iki işletme arasındaki iletişim
ve etkileşim birincil önem taşıyan konulardır. Tüm bunları takiben “güven” son
kararın verilmesinde en önemli unsurdur (Sink,Langley,1997:179).
Sonuç olarak; lojistik alanda dış kaynak hizmeti veren tüm işletmelerin
potansiyel müşterilerinin güvenini kazanmaları şarttır. Ancak bu şekilde, hem
işletmelerinin, hem de müşterileri ile kurdukları ilişkilerin başarılı olmasını
sağlayabilirler.
3.2. ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK HİZMET SAĞLAYICI FİRMA VE
MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN
İLİŞKİLERDE GÜVEN ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
Lojistik hizmet sağlayıcı ve hizmet alan işletme arasındaki güven, çeşitli
faktörlerden etkilenmektedir. Bu değişkenler; “lojistik hizmet sağlayıcısının sahip
olduğu ün, lojistik hizmet sağlayıcısının firma büyüklüğü, lojistik hizmet sağlayıcısı
ile kurulan ilişkideki tatmin düzeyi, lojistik hizmet sağlayıcısının esnekliği” olarak
düşünülmüştür. Söz konusu ilişkilerde güvenin varlığı durumunda; lojistik hizmet
sağlayıcısı ile kurulan ilişkinin sürekliliğine dair algı ve lojistik hizmet sağlayıcı
firmayı diğerlerine tavsiye etme eğiliminin de yüksek olacağı kabul edilmiştir.
Araştırmalar; güvenin hem bağımsız değişken(neden), hem bağımlı değişken(etkisonuç) hem de sebep sonuç ilişkisi içerisinde diğer faktörleri etkileyen değişken
olarak kabul edilebileceği belirtilmektedir (Sitkin,Rousseau,Burt,Camerer,1998:396).
3.2.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Sahip Olduğu Ün
Lojistik hizmet sağlayıcısının, müşterisi konumundaki firmanın sahip olduğu
ün hakkındaki algısının ölçülmesine yönelik bir değişkendir. Bir işletmenin ünü,
faaliyetlerindeki başarısı konusundaki genel algıyı temsil ettiğinden önemli bir
referans aracı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca; bir işletmenin sahip olduğu ün;
sektördeki diğer firmalar ve kişiler tarafından ne kadar dürüst ve müşterilerini
önemseyerek hareket ettiği yönündeki inancı temsil eder. Hem olumlu hem de
olumsuz ün işletmeler arasında kolaylıkla aktarılabilir. Bu sebeple, hizmet sağlayıcı
durumundaki işletmelerin de güvenilirliği doğrudan etkilenir. Yaratılan olumlu ün
ancak uzun vadeli bir çabanın sonucunda ortaya çıkabilir (Ganesan,2001:5).
Bir işletmenin, belirli bir tedarik zinciri içerisindeki faaliyetleri, gelecekte
yer alacağı farklı tedarik zincirlerinde göstereceği faaliyetlerin niteliği hakkında
ipuçları verir. Aynı şekilde geçmişteki faaliyetleri de şu anda gerçekleşmesi olası
faaliyetlerini etkilemektedir. Belirli bir ilişki içinde fedakarlıklarda bulunmak, o
ilişki içerisindeki müşterilere gerekli ilgiyi göstermek benzeri ilişkilerde de benzer
şekilde
davranılacağı
(Anderson,Weitz,1992:22).
taahhüttünü
de
içerir
şekilde
algılanır
Hizmet sağlayıcının olumlu bir üne sahip olduğunu düşünen bir müşterisi, o
firmanın geçmiş faaliyetlerindeki ilişkilerine dayanan olumlu bir kanıya sahiptir. Ün;
söz konusu firma hakkındaki diğer firma ve kişilerin sözleri ve davranışlarına göre
oluşmaktadır. Ampirik araştırma sonuçları (Ganesan,1994;Anderson,Weitz,1989)
tedarikçinin yani hizmet sağlayıcının ünü ile bu işletmeye duyulan güven arasında
ilişki olduğunu göstermektedir (Doney,Cannon,1997:37-38).
Özellikle sektörde henüz yeni olan işletmeler, herhangi bir lojistik firmasıyla
çalışmaya başlamadan önce diğer işletmelerle görüşürler. Bu görüşmelerde, benzer
konulardaki hizmetleri lojistik firmalarından temin eden işletmelerden olumlu üne
sahip olanlar öğrenilir (Oates,1998:81).
3.2.2.Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Firma Büyüklüğü
“Tedarikçi firmanın büyüklüğü, işletmenin genel büyüklüğü ile pazar payını
kapsamaktadır. Tedarikçi büyüklüğü, satın alan konumundaki işletmeye
hizmet
sağlayan
firmanın
güvenilir
olduğunu
işaret
eder
(Doney,Cannon,1997:38).”
Bir işletmenin genel büyüklüğü ve pazar payı; diğer işletmeler tarafından
birlikte çalışılabilecek bir firma olduğunun düşünüldüğü ve bu firmaya güven
duyulduğunun göstergesidir. Dolayısıyla bir hizmet sağlayıcı firmanın büyüklüğü o
firmaya duyulan güveni de arttırır.
3.2.3. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkideki Tatmin
Düzeyi
Eğer
halen sürmekte olan bir ilişki, geçmişte tatmin edici bir ilişki ise
gelecekte de fayda sağlayan bir ilişki olacaktır. Kazanılan faydalara hem hizmet
sağlayıcı hem de hizmeti alan tarafından adil bir şekilde paylaşılacaktır. Bu durumda
her iki taraf da ilişkide avantaj sağlarken, karşı tarafın refahını da göz önünde
bulundurmaktadır. Bir ilişkide taraflardan herhangi birisi, adil bir şekilde avantaj
elde edilmediğini düşünebilir. Bu tip olumsuz düşünceler; ilişki hakkında tatmin
olmamışlık duygusuna sebep olur. İlişkideki tatminsizlik de diğer taraf hakkında
güvensizlik ve kuşku duygularını yaratacaktır. Bu olumsuzlukların devamı
sonucunda güvensizlik artar ve ilişki sona erer (Ganesan,2001:5). İlişkide her iki
tarafın da karşılıklı paylaşılabilir tatmin edici sonuçlar elde etmeleri durumunda,
arada güven sağlanabilir (Kwon,Suh,2004:7).”
Dış kaynak kullanımı ilişkisinde de; hizmet alan tarafın, 3. parti lojistik
firmasının sağladığı hizmetten tatmin olması gerekir. Aksi halde öncelikle bu
firmaya karşı duyulan güven azalacak, daha sonra da dış kaynak kullanımına dayalı
ilişki ortadan kalkar. Böyle bir ilişkide hizmet alan tarafın tatmin olması durumunda
ise hizmet sağlayıcı firmanın güvenilirliği hakkındaki algı da olumlu yönde fark
eder. Tatmin düzeyinin güvenilirlikle doğrudan ilintili olmasının sebebi; ilişkinin
verimliliği ve performansını etkiliyor olmasından kaynaklanır (Ganesan, 2001: 5).
3.2.4. Lojistik Hizmet Sağlayıcısının Esnekliği
Tedarikçiler sık sık öngörülmeyen değişmelere, önceden bilinmesi mümkün
olmayan olasılıklara maruz kalmaktadırlar. Tedarikçinin mevcut ilişkilerde alıcının
istediği şekilde uyum göstermesi, “esneklik” olarak tanımlanır. Aynı şekilde
tedarikçi esnekliği; satıcı firmanın, müşterinin farklılaşan ihtiyaçlarına uyum için
değişiklikler yapmaya istekli olmasıdır (Kaynak,2003:91).
Hizmet alıcının; fiyat değişikliği, korunması gereken stok seviyeleri, acil
teslim gibi konularda ki talepleri sayesinde hizmet sağlayıcı firma açısından
esnekliğini gösterme imkanını doğurmaktadır (Noordewier,John,Nevin,1990:83).
3.3.ÜÇÜNCÜ
PARTİ
LOJİSTİK
HİZMET
SAĞLAYICI
FİRMA
VE
MÜŞTERİSİ ARASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE GÜVENİN SONUÇLARI
3. parti lojistik firması ve bu firmadan hizmet alan işletme arasında kurulan
ilişkide güven sağlanabilirse, hizmet alan firma açısından olumlu beklentiler
oluşabilir. Bu çalışmada; 3. parti lojistik firmasına güven duyulması halinde, aradaki
ilişkinin süreceğinin düşünüleceğini kabul edilmektedir. Öte yandan;hizmet alan
işletme, 3. parti lojistik firması hakkında olumlu görüşlerini dile getirir. Buna bağlı
olarak; dış kaynak kullanan firmanın, lojistik alanında dış kaynak kullanımı niyetinde
olan firma yetkililerine, söz konusu firmayı tavsiye etme eğiliminde olacağı kabul
edilmektedir.
3.3.1. Lojistik Hizmet Sağlayıcısı İle Kurulan İlişkinin Sürekliliğine
Dair Algı
İşletmeler arası ilişkilerde mevcut müşterilerin kaybedilmemesi başarılı
ilişkilerin sonucu olarak görülür. Mevcut müşterilerin kaybedilmemesi ve onlarla
uzun
süreli
ilişkiler
kurulması
oldukça
zor
fakat
karlı
bir
yoldur
(Boles,Braksdale,1997:255). Bu tip ilişkilerin devamının sağlanabilmesi için
müşterinin aldığı hizmetten memnun olması ve karşı tarafa güvenmesi gerekir.
Böylece müşteri aradaki ilişkinin devam edeceğini düşünür ve bu yönde hareket
eder.
İşletmeler arası alışverişler ilişkisel bir boyut kazanmaya başladıkça; aradaki
ilişkinin ömrü de daha uzun hale gelir. Özellikle hizmet alan işletme, aradaki
ilişkinin
tekrarlanacağı
yönünde
düşünceye
sahip
olmaya
başlar
(Noordewier,John,Nevin,1990: 84).
3.3.2. Lojistik Hizmet Sağlayıcı Firmayı Diğerlerine Tavsiye Etme
Eğilimi
Mevcut müşterilerin memnuniyetinin sağlanması ve bu müşterilerin
korunmasının yanında yeni müşteri edinme süreci de çok önemlidir. Yeni müşteri
edinme sürecinde belirleyici olan ise mevcut müşterilerin sizin işletmeniz,ürünleriniz
ve
hizmetleriniz
hakkında
düşündükleri
ve
dile
getirdikleridir
(Boles,Barksdale,1997:256). Bu sebeple; bir işletmenin mevcut müşterilerinin
olumlu ya da olumsuz tavsiyeleri, potansiyel müşterileri doğrudan etkilemektedir.
Lojistik alanında ilk defa dış kaynak kullanacak firmalar uzun süredir bir
lojistik firmasıyla çalışan işletmelerin fikirlerine,karşılaştırmalarına ve tavsiyelerine
ihtiyaç duyar. Bu tavsiye esnasında belirleyici olan; müşterilerine odaklı faaliyetlerde
bulunan tedarikçiler ve hizmet sağlayıcıların özellikleridir (Oates,1998:81).
Benzer şekilde 3. parti lojistik firmaları ve müşterileri arasındaki ilişki
sürecinde diğerlerine tavsiye etme eğiliminin yüksek olması durumunda, yeni
müşteri edinmek de kolaylaşacaktır. Bu çalışmada; 3. parti lojistik firmalarının, ilişki
esnasında gerekleri yerine getirerek güven sağlamaları durumunda, müşterilerinin de
bu işletmeyi diğer hizmet sağlayıcılara tavsiye etme eğiliminin artacağı kabul
edilmektedir.
BÖLÜM 4. LOJİSTİK DIŞ KAYNAK KULLANIMI ESNASINDA OLUŞAN İLİŞKİLERDE
GÜVEN FAKTÖRÜ ÜZERİNE TÜRKİYE UYGULAMASI
4.1. ARAŞTIRMANIN AMAÇ VE KAPSAMI
Araştırmanın amacı; işletmelerin lojistik faaliyetlerini devrettikleri 3. parti
lojistik firmalarıyla kurdukları ilişkilerdeki güven faktörünü, sebeplerini ve etkilerini
açıklamaktır.
Bu
ilişkilerde
güvenin
oluşmasını
sağlayan
değişkenlerin
belirlenmesinin ardından güvenin varlığı test edilmiştir. 3. parti lojistik firmasına
güven duyulmaktayken, dış kaynak kullanan işletme yöneticilerinin ilişkinin
sürekliliği hakkındaki algılarının hangi düzeyde olduğunu ortaya koymak bir değer
amaçtır. Aynı şekilde; hizmet sağlayıcı durumundaki 3. parti lojistik firmasını,
benzer konuda hizmete ihtiyaç duyan diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi
seviyesinin de ortaya konulması amaçlanmıştır.
Çalışmanın bir diğer amacı ise; Türkiye’de halen gelişimi sürmekte olan
lojistik sektörü ve bu sektörün önemli bir alanı olarak kabul edilen lojistik dış kaynak
kullanımı
ilişkilerinin
incelenmesidir.
Bu
ilişkilerin
özelliklerinin
ve
belirleyicilerinin ortaya konulması hedeflenmiştir.
Çalışma ile; Türkiye’de faaliyet gösteren 3. parti lojistik firmaları açısından
faaliyetleri hakkında yol gösterici olabilecek sonuçlara ulaşılması ve hizmet
verdikleri işletmelerle kuracakları ilişkilerde önem taşıyan faktörler ve ilişkide
güvenin
kuvvetlenmesini
sağlayan
değişkenler
ve
sonuçların
belirlenmesi
amaçlanmıştır.
4.2. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ
Çalışmada araştırma yöntemi olarak, örnekleme dayalı inceleme yöntemi
belirlenmiştir. Araştırma anket yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Ulaşılmak istenen
sonuç; işletmelerin 3. parti lojistik firmaları ile kurdukları ilişkilerdeki güven
faktörünü ortaya koymaktır. Güven faktörünün belirleyicisi olabilecek temel
değişkenler belirlenmiştir. Bu konuda hazırlanmış olan anket formunun belirli bir
örneklem tarafından doldurulması sağlanmıştır.
4.2.1. Araştırma Modeli
Çalışmada temel alınan araştırma modelinde, işletmelerin lojistik alanda dış
kaynak kullandıkları firmalara duydukları güven faktörünü; 3. parti lojistik
firmasının sahip olduğu ün, işletme büyüklüğü ve hizmet esnekliği ile bu firmayla
kurulan
ilişkilerdeki
tatmin
düzeyi
gibi
değişkenlerin
etkileyebileceği
düşünülmüştür.
Böyle bir ilişkide güven sağlanmış ise 3. parti lojistik firmasıyla kurulan
ilişkinin sürekliliğine dair algı ile bu firmanın diğer işletmelere tavsiye edilmesi
arasında ilişki olduğu düşünülmüştür.
Şekil 4.1: Araştırma Modeli
Güveni Etkileyen
Faktörler
İŞLETMENİN
SAHİP
OLDUĞU ÜN
FİRMA
BÜYÜKLÜĞÜ
ESNEKLİK
TATMİN
DÜZEYİ
GÜVEN
Güvenin Sonuçları
İLİŞKİNİN
SÜREKLİLİĞİNE DAİR
ALGI
DİĞERLERİNE
TAVSİYE ETME
Araştırma modeli ve değişkenler arasındaki varsayılan ilişki Şekil 4.1’de
belirtilmiştir.
4.2.2. Anketin İçeriği ve Araştırmada Kullanılan Ölçekler
Anket temel olarak iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde
temel
lojistik faaliyet alanları sıralanmıştır. Bu bölüm ile temel lojistik faaliyetler olan;
taşımacılık/nakliye, müşteri hizmeti, depolama ve antrepoculuk, satın alma/tedarik,
malzeme elleçleme, paketleme, sipariş yönetimi, bilgi teknolojileri, atık madde
imhası, üretim/imalat, kalite kontrolü, ekipman ayarları, iade edilmiş veya tarihi
geçmiş ürünlerin değerlendirilmesi gibi alanlardan en az birisinin lojistik alanda
hizmet veren dış kaynak firmasından temin edilip edilmediği ortaya konulmuştur.
Bu alanların en az birisinin 3. parti lojistik firmasına devredilmediği ifade edilen
anket formlarının ikinci bölümünün doldurulması mümkün olmadığından bu formlar
araştırmaya dahil edilmemiştir. Bu alanların en az birinde dış kaynak kullanan firma
yetkilisinden, anketin ikinci bölümünde yer alan soruları; dış kaynak hizmeti
aldıkları firmalardan en sık çalıştıkları tek bir firmayı düşünerek cevaplandırmaları
istenmiştir.
İkinci bölümde; temel lojistik faaliyetlerin en az birisini, 3. parti lojistik
firmalarından temin ettiği belirlenen işletmenin lojistik hizmeti sağlayan firmaya
duyduğu güven ölçülmektedir. Bu bölümde; güveni etkilediği düşünülen 3. parti
lojistik firmasının sahip olduğu ün, bu firmanın büyüklüğü, 3. parti lojistik firmasıyla
kurulan daha önceki ilişkilerde sağlanan
tatmin ve 3. parti lojistik firmasının
esnekliği güveni etkileyen temel değişkenler olarak belirlenmiştir. Ayrıca bu
bölümde; ilişkide güvenin varlığı durumunda yer alması gerektiği düşünülen
“ilişkinin sürekliliğine dair algı” ve “3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere
tavsiye etme eğilimi”ne ilişkin sorular da yer almaktadır. Anket formu Ek-1’de yer
almaktadır.
Tüm değişkenlerin ölçümü için kullanılan sorularda 5’li Likert Ölçeği
kullanılmıştır. Türk dil yapısına uygunluğu nedeniyle 7’li ölçek yerine 5’li ölçek
tercih edilmiştir (http://yunus.hacettepe.edu.tr/~alerbas/Likert.doc,15.08.2004).
Bu çalışmada güven, bağımlı değişken olarak kabul edilmekte ve güvenin
belirtilen diğer faktörlerle ilişkisi ölçülmüştür. Güven değişkeni, ankette bulunan 26
sorudan ilk 9’u ile ölçülmüştür. Bu sorular; Cannon ve Doney’in (1997) ve
Ganesan’ın (1994) yılındaki çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır.
3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün değişkeni 10,11 ve 12. sorularla
ölçülmüştür. Bu sorular; Cannon ve Joseph’in (1997) ve Anderson Erin, Lodish ve
Weitz’in (1992) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır.
3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmanın büyüklüğü değişkeni, 14. ve 15.
sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Cannon ve Joseph’in(1997) çalışmalarındaki
sorulardan uyarlanmıştır.
3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firma ile kurulan ilişkide elde edilen tatmin
düzeyi değişkeni; 16., 17. ve 18. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Kwon ve Suh’un
(2004) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır.
3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmanın esnekliği değişkeni, 19., 20. ve 21.
sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Noordewier, George ve Nevin’in(1990)
çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır.
3. parti lojistik hizmet sağlayıcısı ile kurulan ilişkinin sürekliliğine dair algı
değişkeni 22., 23. ve 24. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Noordewier, George ve
Nevin’in(1990) çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır.
3. parti lojistik hizmet sağlayıcısını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi
değişkeni 25. ve 26. sorularla ölçülmüştür. Bu sorular; Boles, Barksdale’in (1997)
çalışmalarındaki sorulardan uyarlanmıştır.
4.2.3.Araştırma Örneklemi ve Veri Toplama Süreci
Araştırma örneklemi; İzmir, Ankara, İstanbul’da faaliyet gösteren, üretim ve
hizmet işletmeleri olarak belirlenmiştir. Anket formları; işletmelerin lojistik ya da
satın alma departmanlarının yöneticileri tarafından doldurulmuştur. Söz konusu
işletmelere anketler; yüz yüze görüşmelerle ve elektronik posta, faks gibi elektronik
araçlar vasıtasıyla uygulanmıştır.
İrtibat kurulan
toplam 103 firmadan 32 kullanılabilir anket formu elde
edilmiştir. Anket geri dönme oranı %31’dir.
4.2.4.Araştırmada Temel Alınan Hipotezler
Hipotezlerin ilk bölümlerini oluşturan 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu
ün, firma büyüklüğü ve esnekliği gibi değişkenler müşterilerin algılarına göre
şekillendirilmiştir. Örneğin firma büyüklüğü, arttıkça güvenin arttığına dair kurulan
hipotezde firma büyüklüğü, müşterinin algısına göre değerlendirilmektedir. Bu algı
sonuçlarına, anket formundaki sorulara verilen cevaplar ile ulaşılmıştır.
H1
: Lojistik hizmet sağlayıcı işletmenin sahip olduğu ün seviyesi arttıkça;
- bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır.
H2
: Lojistik hizmet sağlayıcı işletmenin firma büyüklüğü arttıkça;
- bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır.
H3
: Lojistik hizmet sağlayıcı işletme ile kurulan ilişkideki tatmin düzeyi
arttıkça;
-bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır.
H4
: Lojistik hizmet sağlayıcı işletmenin esneklik düzeyi arttıkça;
-bu işletmeye duyulan güven seviyesi artacaktır.
H5
: Lojistik hizmet sağlayıcı işletmeye duyulan güven düzeyi arttıkça;
-ilişkinin sürekliliğine dair algı eğilimi artacaktır.
H6
: Lojistik hizmet sağlayıcı işletmeye duyulan güven düzeyi arttıkça;
-hizmet sağlayıcı işletmeyi diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi artacaktır.
4.2.5.Araştırmanın Kısıtları
Araştırma sonucunda 32 kullanılabilir anket üzerinden analiz yapılabilmiştir.
Gerekli analizlerin yapılabilmesi için yeterli bir örneklem sayısı olmasına rağmen,
kullanılabilir anket sayısının daha yüksek olması durumunda güvenrilirlik seviyeleri
artabilecektir.
Türkiye’de lojistik sektörünün halen gelişim içinde olması, işletme
yetkililerinin lojistik ve lojistik yönetimi kavramlarına hakim olmamaları, dış kaynak
kullanımı faaliyetlerinin benimsenmemiş olması örneklemin sınırlı tutulmasını
zorunlu kılmıştır.
4.3.ARAŞTIRMADA KULLANILAN ANALİZLER VE ELDE EDİLEN
BULGULAR
Verilerin ve hipotezlerin analizi için “SPSS 10.0 for Windows” istatistik
programı kullanılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler, güvenilirlik analizi, korelasyon
analizi, faktör analizi ve çoklu regresyon analizleri gerçekleştirilmiştir.
Tablo 4.2:Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler
Değişkenler
Güven
Ün
Büyüklük
Tatmin
Esneklik
N
32
32
32
32
32
Min.
26,00
11,00
3,00
6,00
5,00
Max.
45,00
20,00
10,00
15,00
15,00
Ortalama
33,6875
16,5000
6,8750
12,3750
12,0000
Standart Sapma
4,4099
2,4363
2,0439
1,9797
2,1402
32
32
32
32
İlişkinin Sürekliliği.
Tavsiye Etme Eğilimi
Güven /Güvenilirlik
Güven /İlgi
6,00
2,00
13,00
8,00
15,00
10,00
25,00
20,00
10,8438
8,1250
19,7500
13,9375
2,6041
1,6412
2,9730
3,2621
Tablo 4.3:Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenler Arasındaki Korelasyon Analizi
1,000
,435
,200
,332
İlişkinin Tavsiye Etme
Sürekliliği
Eğilimi
,295
,057
,237
,
,013
,274
,064
,102
,755
,191
32
,435
32
1,000
32
,324
32
,173
32
,361
32
,226
32
,363
,013
,
,071
,343
,042
,213
,041
32
,200
32
,324
32
1,000
32
,170
32
,124
32
,348
32
,207
,274
,071
,
,353
,500
,051
,256
32
,332
32
,173
32
,170
32
1,000
32
,632
32
,492
32
,735
,064
,343
,353
,
,000
,004
,000
32
,295
32
,361
32
,124
32
,632
32
1,000
32
,556
32
,769
,102
,042
,500
,000
,
,001
,000
32
,057
32
,226
32
,348
32
,492
32
,556
32
1,000
32
,624
,755
,213
,051
,004
,001
,
,000
32
32
32
32
32
32
32
Güven
Pearson
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Pearson
Ün
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Pearson
Büyüklük
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Pearson
Esneklik
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Pearson
Tatmin
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Pearson
İlişkinin
Sürekliliği Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Güven
Ün Büyüklük Esneklik Tatmin
Pearson
Tavsiye
Etme Korelasyon
Eğilimi Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
,237
,363
,207
,735
,769
,624
1,000
,191
,041
,256
,000
,000
,000
,
32
32
32
32
32
32
32
Korelasyon analizinde değişkenler arası ilişkilerin anlamlılık düzeyleri 0,05’e
eşit veya daha küçük olmalıdır. Örneklem sayısının görece düşük olması sebebiyle;
0,06’lık anlamlılık düzeyine sahip olan değişkenler arasındaki ilişkinin de anlamlı
olduğu kabul edilmiştir.
Korelasyon analizine göre; 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün ile bu
firmaya duyulan güven arasından anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Aynı şekilde, parti
lojistik firmasının sahip olduğu esneklik ile bu firmaya duyulan güven arasında da
anlamlı ve pozitif yönde korelasyon ilişkisi vardır. Korelasyon analizi sonucuna
göre; Hipotez 1 ve Hipotez 4 doğrulanmaktadır.
Bu analizde dikkat çekici diğer sonuçlar ise;
3. parti lojistik firmasının sahip olduğu esneklik ve ün arasında;
-ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi ve firma ünü arasında,
-firma büyüklüğü ve firma ünü arasında,
-firma büyüklüğü ve ilişkinin sürekliliğine dair algı düzeyi arasında,
-firma esnekliği ve ilişkiden elde edilen tatmin arasında,
-firma esnekliği ve 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi
arasında,
-firma ünü ve 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğilimi
arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir.
İkinci aşamada güven değişkeni üzerine faktör analizi yapılmıştır. Bu analizle
amaçlanan; güven ölçeği içinde başlangıçta öngörülmemiş olan farklı boyutların yer
alıp almadığının test edilmesidir. Toplam 9 sorudan oluşan güven ölçeğine ait faktör
analizi sonuçları Tablo 4.2 ve Tablo 4.3’te sunulmaktadır.
Tablo 4.4: Güven Faktörü Üzerine Faktör Analizi-Korelasyon Matrisi
G1
G1
1,000
G2
,199
G3
,635
G4
G5
G6
-,366 -,080 -,103
G7
,545
G8
,168
G9
,377
G2
,199
1,000
,276
-,111 -,008 -,013
,361 -,030
,145
G3
,635
,276
1,000
-,270
,044 -,107
,593
,419
G4
-,366
-,111
-,270
1,000
,469
G5
-,080
-,008
,044
G6
-,103
-,013
-,107
G7
,545
,361
G8
,168
G9
,377
,100
,584 -,102
,343 -,181
,487
,088
,375
,419
,584
,487 1,000 -,096
,447
,006
,593
-,102
,088 -,096 1,000
,332
,448
-,030
,100
,343
,375
,447
,332 1,000
,488
,145
,419
-,181
,419
,006
,448
,469 1,000
Tablo 4-5: Faktör Analizi- Boyut Matrisi
BOYUT1
GÜVEN 7
,818
GÜVEN 3
,809
GÜVEN 1
,784
GÜVEN 9
,715
BOYUT 2
,488 1,000
GÜVEN 2
,421
GÜVEN 6
,798
GÜVEN 5
,781
GÜVEN 4
-,331
,767
GÜVEN 8
,374
,701
Tablo 4.4. ve Tablo 4.5.’de de belirtildiği üzere güven ölçeği iki farklı boyut
barındırmaktadır. Güven ölçeğinde yer alan birinci boyut; 1.,2.,3.,7. ve 9. soruları
içermektedir. İkinci boyut ise; 4.,5.,6. ve 8. soruları içermektedir.Boyutlara ait
sorular incelendiğinde; birinci boyutun 3. parti lojistik firmasının soruları cevaplayan
yetkilinin mensubu olduğu işletmenin tarafında yer alması, emin ve güvenilir bir
firma olmasını ölçmeye yönelik olduğu ortaya çıkmıştır. Bu boyut “güvenilirlik”
olarak adlandırılmıştır. İkinci boyut ise; 3. parti lojistik firmasının soruları
cevaplayan yetkilinin mensubu olduğu işletme ile ilgili olması, işletmenin kötü
duruma düşmesi hakkında kaygı duyması, refahının artması yönünde iyi niyete sahip
olması gibi özellikleri ölçmeye yönelik olduğu ortaya çıkmıştır. İkinci boyut da
“ilgililik” olarak adlandırılmıştır.
Güvenin ilk boyutu; karşı tarafın sözlü ya da yazılı olarak belirttiği hususların
gerçekleşmesi konusundaki güvenilirliktir. İkinci boyutta ise; ilişki içindeki tarafların
birbirlerinin refahları ile ilgilenip ilgilenmedikleri ve birlikte kazanç sağlama
güdüsünün varlığıdır. (Doney,Cannon, 1997:36)
Tablo 4.6.:Güven Boyutlarının Bağımsız Değişkenler İle Korelasyon Analizi
Ün Büyüklük
Tatmin
Esneklik
İlişkinin
Tavsiye
Sürekliliği
Pearson
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Pearson
İlgililik
Korelasyon
Katsayısı
Anlamlılık
Düzeyi (iki
kuyruklu)
N
Güvenilirlik
,539
,499
,323
,330
,145
Etme
Eğilimi
,291
,001
,004
,071
,066
,429
,106
32
,097
32
-,185
32
,104
32
,148
32
-,054
32
,056
,596
,311
,572
,419
,768
,762
32
32
32
32
32
32
Güven değişkeninin güvenilirlik ve ilgililik boyutlarına göre yapılan
korelasyon analizinde ise güvenilirlik ile 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün,
esneklik, büyüklük ve ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi arasında pozitif ve anlamlı
bir ilişkinin olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu araştırmada; ikinci boyut olan ilgililiğin,
hiçbir değişkenle anlamlı ilişki içinde olmaması güven ölçeğinin güvenilirlik
boyutuyla sınırlı tutulması gerekliliğini açığa çıkarmaktadır.
Güven ölçeğinin oluşturulması aşamasında her iki boyuta ait sorulara yer
verilmiştir. Başlangıçta “güven” faktörünün, her iki boyuta dair soruların birlikte
kullanılması yöntemiyle ölçülebileceği düşünülmüştür. Cannon ve Joseph’in(1997)
ve Ganesan’ın (1994) yılındaki çalışmalarında yer alan “güven” ölçeklerine ait
soruların birlikte kullanılması ile oluşturulan yeni ölçeğinin farklı ve anlamlı
boyutlar barındırdığı öngörülmemiştir. Çalışmada; faktör analizi
ve korelasyon
analizi sonuçları ile ulaşılan güven ölçeğinin “güvenilirlik” boyutuna ait sorularla
sınırlı tutulmasının daha doğru olduğu kanısına varılmıştır.
Her değişken için güvenilirlik analizi yapılmıştır. Değişkenlere ait alfa
katsayıları şöyledir;
Güven: 0,64
Tatmin: 0,81
Güven I/Güvenilirlik: 0,70
Esneklik: 0,87
Güven II/İlgililik: 0,76
İlişkinin Sürekliliğine Dair Algı:0,61
Ün: 0,52
Tavsiye Etme Eğilimi: 0,91
Büyüklük: 0,63
Tüm değişken ölçeklerin güvenilir sayılabilmesi için 0,70’e eşit ya da büyük
olması gerekmektedir. 6 değişken 0,70’in üzerinde alfa katsayısına sahiptir. Diğer
değişkenlerin alfa katsayıları ise 0,52 ile 0,91 arasında değişmektedir. Bu
değişkenlere ait ölçeklerde soru sayısının sınırlı olması sebebiyle araştırmada
kullanılan tüm değişkenlerin oldukça iyi seviyede güvenilirlik değerlerine sahip
oldukları görülmüştür.
Tablo 4.7: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
R2
R
,563
Standart Hata
,317
4,0584
Tablo 4.8: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıANOVA Tablosu
Kareler
Toplamı
Serbestlik
Derecesi
Ortalama
Kare
Regresyon
191,103
6
Artan
Toplam
411,772
602,875
25
31
F
Anlamlılık
Düzeyi
31,851 1,934
,114
16,471
Tablo 4.9: Güven Bağımlı Değişkeninin
Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-
Katsayı Tablosu
Sabit
Ün
Büyüklük
Tatmin
Esneklik
İlişkinin
Sürekliliği
Algısı
Tavsiye
Etme
Eğilimi
Standardize
Standardize
Edilmemiş
Edilmiş
Katsayılar
Katsayılar
B Standart
Beta
Hata
14,264
6,329
,722
,347
,399
,227
,403
,105
,401
,606
,180
,844
,518
,409
-,391
,382
-,231
-,604
,863
-,225
t
Anlamlılık
Düzeyi
2,254
2,084
,564
,662
1,629
-1,023
,033
,048
,578
,514
,116
,316
-,699
,491
Regresyon analizi sonucunda; ün bağımsız değişkeninin, güven bağımlı değişkenini
açıklamada anlamlı katkı sağladığı ortaya çıkmıştır. Böylece korelasyon analizi ile
ulaşılan Hipotez 1’in doğrulanması sonucu, regresyon analizi ile de desteklenmiştir.
Tablo 4.10: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
R2
R
,708
Standart Hata
,502
2,3368
Tablo 4.11: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-ANOVA
Tablosu
Kareler
Toplamı
Serbestlik Ortalama
Derecesi
Kare
Regresyon
137,483
6
22,914
Artan
Toplam
136,517
274,000
25
31
5,461
F Anlamlılık
Düzeyi
4,196
,005
Tablo 4-12: Güvenilirlik Boyutunun Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı Tablosu
Sabit
Ün
Büyüklük
Tatmin
Esneklik
İlişkinin
Sürekliliği
Algısı
Tavsiye
Etme
Eğilimi
Standardize
Standardize
Edilmemiş
Edilmiş
Katsayılar
Katsayılar
B Standart
Beta
Hata
4,324
3,644
,481
,200
,394
,603
,232
,415
,297
,349
,198
,424
,298
,306
-,285
,220
-,250
-,288
,497
-,159
t
Anlamlılık
1,186
2,411
2,600
,851
1,423
-1,296
,247
,024
,015
,403
,167
,207
-,579
,568
Güvenilirlik bağımlı değişkenini açıklamada ün ve firma büyüklüğü bağımsız
değişkenlerinin anlamlı katkıları olduğu görülmektedir. Faktör analizi ile ulaşılan
sonuca paralel olarak “güvenilirlik” bağımlı değişkeninin, ölçülmek istenen “güven”
faktörünü temsil ettiği kabul edilmektedir. Böylece; firma büyüklüğü ve güven
faktörü arasındaki ilişkiye dayanan Hipotez 2 de doğrulanmıştır.
Korelasyon analizi sonuçları ile, güven faktörünün ilgililik boyutunun güveni
temsil etmediği görülmektedir. İlgililik boyutunun güveni yansıtmaması sebebiyle,
ilgililik boyutunun bağımlı değişken olarak kabul edildiği çoklu regresyon analizi
sonuçları da anlamlı çıkmamıştır. Dolayısıyla bu boyuta ilişkin analiz sonuçları
genel değerlendirmeye dahil edilmemiştir. Bu ilişkinin görülebilmesi için ilgilik
değişkenine ait çoklu regresyon analizi sonuçları Tablo 4.13, Tablo 4.14 ve Tablo
4.15’de sunulmaktadır.
Tablo 4.13: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
R2
R
,323
Standart Hata
,104
3,4382
Tablo 4.14: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıANOVA Tablosu
Kareler
Toplamı
Serbestlik Ortalama
Derecesi
Kare
Regresyon
34,337
6
5,723
Artan
Toplam
295,538
329,875
25
31
11,822
F Anlamlılık
Düzeyi
,484
,814
Tablo 4.15: İlgililik Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı
Tablosu
Standardize
Edilmemiş
Standardize
Edilmiş
t
Anlamlılık
Düzeyi
Katsayılar
B
Sabit
Ün
Büyüklük
Tatmin
Esneklik
İlişkinin
Sürekliliği
Algısı
Tavsiye Etme
Eğilimi
9,940
,241
-,376
,104
,419
-,106
Standart
Hata
5,362
,294
,341
,513
,439
,324
-,316
,731
Katsayılar
Beta
,180
-,236
,063
,275
-,085
1,854
,821
-1,101
,203
,955
-,327
,076
,419
,281
,841
,349
,746
-,159
-,432
,670
Güven,güvenilirlik ve ilgililik bağımlı değişkenlerine regresyon analizleri
sonucunda sırasıyla R2 değerleri; 0.317, 0.502,.0.104; F değerleri ise; 1.934, 4.196,
0.484 olarak gerçekleşmiştir.
Modelde belirtilen bağımsız değişkenlerin güven bağımlı değişkenini
açıklama oranı %32, güvenilirlik bağımlı değişkenini açıklama oranı %50, ilgililik
bağımlı değişkenini açıklama oranı ise %10’dur.
SONUÇ
Türkiye’de lojistik sektörünün ve lojistik dış kaynak kullanımı alanının hızla
büyüdüğü gözlemlenmekte ve bu büyümenin süreceği tahmin edilmektedir.
Eğer bu gelişim döneminde; sektördeki faaliyetler olması gerektiği gibi
gerçekleşirse, lojistik alanı sağlam bir temel oturmuş olacaktır. Dolayısıyla, gelecek
yıllardaki gelişmeler
ve potansiyel 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firmaların
faaliyetleri, mevcut gelişmelere bağlı olarak şekillenecektir. 3. parti lojistik hizmet
sağlayıcıların hizmet etkinliği ve kalitesi, bu sektörün gelişiminde belirleyici
olacaktır. Bu alandaki hizmet başarısı; 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı firma ve
müşterisi arasındaki ilişkiye bağlıdır. Endüstriyel pazarların temelleri, işletmeler
arası (alıcı-satıcı, tedarikçi-müşteri, hizmet sağlayıcı-müşteri arası) ilişkilere
dayanmaktadır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı ile müşterisi arasındaki ilişkinin
başarısı, sürekliliği ve tatmin edici olması; 3. parti lojistik firmasının hizmet sunum
başarısına bağlıdır. Bu ilişkilerin başarılı olması, söz konusu 3. parti lojistik
firmalarının olduğu kadar sektörün genelinin başarısını da yansıtmaktadır.
Türkiye’de faaliyette bulunan 3. parti lojistik firmalarının başarısının en
önemli etkenlerinden olduğu düşünülen “müşteriler ile kurulan ilişkilerde sağlanan
güven” faktörü ve güveni etkileyen diğer faktörler üzerine araştırma ve uygulama
çalışması yapılmıştır. 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, firma büyüklüğü
firma esnekliği ve 3. parti lojistik firması ile geçmişte kurulan ilişkilerde elde edilen
tatmin düzeyi değişkenlerinin 3. parti lojistik firmasına duyulan güveni pozitif yönde
etkilediği düşünülmüştür. Ayrıca, 3. parti lojistik firmasına güven duyuluyorsa,
hizmetten faydalanan işletmenin, ilişkinin gelecekte de devam edeceğini düşüneceği
ve söz konusu 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme eğiliminin
yüksek olacağı düşünülmüştür. Bu hipotezlerin test edilebilmesi amacıyla yapılan
korelasyon analizi sonucunda, 3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, büyüklük,
esneklik ve ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi ile 3. parti lojistik firmasına duyulan
güven arasında anlamlı ilişki olduğu ortaya çıkmıştır. Çoklu regresyon analizi
sonucunda, ün ve büyüklük ile güven faktörü arasında var olan anlamlı ilişki
desteklenmiştir.
3. parti lojistik firmasının sahip olduğu ün, büyüklük, esneklik ve ilişkiden
elde edilen tatmin düzeyi dışında kalan; ilişkinin sürekliliğine dair algı, 3. parti
lojistik firmasını diğerlerine tavsiye etme eğilimi değişkenleri ile güven arasında
anlamlı bir ilişkilerin ortaya çıkmaması, bu faktörlerin güveni etkilemediği anlamına
gelmemektedir. Bu sonuçlarda, değerlendirilebilir anketlerin temsel ettikleri
işletmelerin ortak eğilimlerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Korelasyon analizi ile ortaya çıkan diğer sonuçlar; 3. parti lojistik firmasının
sahip olduğu esneklik ve ün arasında, ilişkiden elde edilen tatmin düzeyi ve firma
ünü arasında, firma büyüklüğü ve firma ünü arasında, firma büyüklüğü ve ilişkinin
sürekliliğine dair algı düzeyi arasında, firma esnekliği ve ilişkiden elde edilen tatmin
arasında, firma esnekliği ve 3. parti lojistik firmasını diğer işletmelere tavsiye etme
eğilimi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir.
3.parti lojistik hizmet sağlayıcı firmalar; sahip oldukları ün, firma büyüklüğü
ve esneklik ile hizmet verdikleri işletmelerin güvenini kazanabileceklerdir. Ayrıca; 3.
parti
lojistik firmasından hizmet alan işletmenin geçmiş ilişkilerdeki tatmin
düzeyleri yüksek olursa, 3. parti lojistik firmasına duyulacak güven seviyesinin de
yüksek olacağı sonucuna varılmıştır. Türkiye’de
3. parti lojistik faaliyetlerinin
gelişiminin hala sürdüğü düşünülürse, özellikle “firmaların sahip oldukları ün ve
esneklikleri” konusunda önlemler alınması yerinde olacaktır. 3. parti lojistik
firmalarının sahip oldukları ün faktörü, referanslara ve bu firmalar hakkında edinilen
bilgilere bağlı olarak gelişmektedir. Bu sebeple; 3. parti lojistik firmalarının,
özellikle faaliyetlerinin ilk yıllarında olumlu bir firma ününe sahip olmalarını
sağlayacak şekilde hizmet sağlamaları gerekmektedir. Aynı zamanda; olumlu bir
firma ününe sahip olunabilmesi için tutundurma faaliyetlerine de gerekli zaman ve
bütçenin ayrılması büyük önem taşımaktadır.
3. parti lojistik firmasının; müşterilerinin ihtiyaçlarına yönelik olarak
değişiklikler yapabilme becerisine sahip olması, esneklik seviyesinin yüksek
olduğunu gösterir. Bu gibi beceriler, 3. parti lojistik firmasının güvenilir bir firma
olarak
algılanmasını
sağlamaktadır.
Faaliyetlerin
müşteriye
odaklı
olarak
gerçekleştirilmesi, müşterilerin beklenmeyen istek ve ihtiyaçlarına kolaylıkla cevap
verilebilmesinin sağlanması, hem faaliyette bulunulan dönem hem de gelecek
dönemlerdeki başarı açısından belirleyici olacaktır. 3. parti lojistik hizmet sağlayıcı
firmaların; müşterilerini tanımak, müşterilerinin mevcut istek ve ihtiyaçlarının
farkında olabilmek ve beklenmeyen talepler karşısında değişiklikler yapabilmek
konusunda çaba harcaması gerekmektedir.
3. parti lojistik firmalarının büyük ölçekli olmaları durumunda; müşterilerin,
bu firmalara duydukları güvenin arttığı görülmektedir. Zaman içinde, hem sektörün
hem de söz konusu 3. parti lojistik firmalarının faaliyet hacimleri arttıkça 3. parti
lojistik firmalarının büyüme eğiliminde olacağı beklenmektedir.
Ayrıca; güveni etkilediği düşünülerek, analizde bağımsız değişken olarak
kullanılan faktörlerin aralarındaki korelasyonların anlamlı çıkması ilgi çekicidir. Bu
ilişkiler üzerine gelecekte yapılacak araştırmalar ile 3. parti lojistik faaliyetlerin
gelişimine yönelik olarak anlamlı sonuçlar elde edilebilecektir.
KAYNAKÇA
Anderson, E., Weitz, B,(1992) “The Use of Pledges to Build and Sustain
Commitment in Distribution Channels”, Journal of Marketing Research, Vol.19,
(February 1992),18-34
Ballou,R.,H.,(2004),Business Logistics/Supply Chain Management: Planning,
Orginizing, and Controlling the Supply Chain, Pearson-Printice Hall Ed., 5th
Ed.,New Jersey.
Boles, J., S., Barksdale, H., C.,(1997), “Business Relationships: An Examination Of
The Effects Of Buyer-Salesperson Relationships On Customer Retention And
Willingness To Refer And Recommend”, Journal of Business and Industrial
Marketing, Vol. 12, No.3/4, 255-265
Bowersox, D.,J.,(2000), “The Startegic benefits of Logistics Alliances”, Harvard
Business Review, July-August, 36-45
Bowersox, D., J., Closs, D., J., Cooper, M.,B.,(2002), Supply Chain Logistics
Management, McGraw Hill Ed., New York.
Christopher, M, (1998), Logistics and Supply Chain Management:Strategies For
Reducing Cost And Improving Service, 2nd Edition, Printice Hall-Pearson
Ed.,London.
Cooper, M.,C., Lambert, D.,M., Pagh, J.,D.,(1997) ‘Supply Chain Management;
More Than a New Name for Logistics’, The International Journal of Logistics
Management, Vol. 8, No.1,1-15
Corbett, M., (2004), ‘Nelerin Outsource Edileceğine Karar Verme Konusunda
Başarılı Uygulamalar’, Outsourcing Dergisi, Şubat –Mart 2004,12-13
Coyle, J., J., Bardi, E., J., Langley, C., J., (2003), The Management of Business
Logistics: A Supply Chain Perspective,7th Ed., Thompson and Thompson Co.
Çancı, M., Erdal, M.,(2003), Lojistik Yönetimi”,Freight Forwarder El Kitabı-1,
UTİKAD Yayınları, 1. Baskı, İstanbul.
Dapiran, P., Lieb, R., Millen, R., Sohal, A.,(1996), ‘Third Party Logistics Services
Used By Large Australian Firms’, International Journal of Physical Distribution
and Logistics Management, Vol.26, No.10, 36-46
Daugherty, P., J., Dröge, C.,(1997), ‘Organizational Structure In Divisionalized
Manufacturers: The Potantial For Outsourcing Logistical Services, International
Journal of Physical Distribution and Logistics Management,Vol.27, No.5/6, 337349
Davis Jr, F.,W., Manrodt, K., B, (1991), “Service Logistics: An Introduction”,
Physical Distribution and Materials Management , Vol.21, No.7, 59-69
Doney, P., M., Cannon, J., P., (1997), “An Examination of the Nature of Trust in
Buyer-Seller Relationships”, Journal of Marketing ,Vol. 61, April 1997, 35-51
Farris,M.,T.,(1997), “Evolution of Academic Concerns With Transportation and
Logistics”,Transportation Journal, Vol. 37, Iss.1, 42-51
Ganesan, S., (1994), ‘Determinants of Long-Term Orientataion in Buyer-Seller
Relationship’,Journal of Marketing ,Vol.58 (April 1994), 1-19
Gene,M,(2002), ‘The ABCs of 4PLs’, IEE Solutions , May-June 1990, 79-86
Grossman, M., (2004), “The Role of Trust and Collaboration in the Internet-Enabled
Supply”, The Journal of American Academy of Business, September-2004, 391396
Huges,D., (2003), ‘Reverse Thinking In The Supply Chain’, Logistics and
Transport Focus, Vol. 5, Issue 7, 30-36
John Jr., J.,L, K., Flint D.,J.,(1997), “Perspectives on The Evolution of Logistics
Thought”, Journal of Business Logistics, Vol.18, No.2, 15-30
Kaynak, R, (2003), “Tedarikçilerle Lojistik İlişkilerde Güvenin Önemi: Proje İmalat
Sektöründe
Deneysel
Bir
Araştırma”,
International
Logistics
Congress
Proceedings-2003, İstanbul, 90-95
Kirsimarja, B., Sanna, S., Soininen, M, (2001) “Towards Measuring Interorganizational Trust: Some Isuues in Conceptualization and Operationalization of
Trust in Recent Research on Inter-organizational Trust”, European Academy of
Management Trust 2nd Annual Conference on Innovative Research in
Management Proceedings, 1-10
Knights, D., Noble, F., Vurdubakis, T., Willmott, H., (2001) “Chasing Shadows:
Control,Virtuality and the Production of Trust”, Organization Studies , 22/2, 311336
Koçel, T., (2001), İşletme Yöneticiliği, 8.Baskı, Beta Basım, Mart-2001, İstanbul
Kwon, I, G, Suh,T.,(2004), “Factors Affecting The Level Of Trust Ad Commitment
In Supply Chain Relationships”, The Journal of Supply Chain Management,
Spring-2004, 4-15
Lambert, D., M, Stock, J., R., Ellram, L., M., (1998), Fundamentals of Logistics,
Irwin Mc. Graw-Hilll Ed., Singapore.
Lambert, D., M., Cooper ,M.,C., Pagh, J.,D.,(1998),”Supply Chain Management:
Implementation Issues and Research Opportunities”, The International Journal of
Logistics Management, Vol. 9, No.2, 1-20
Lambert, D., M., Emmelhainz, M., A., Gardner, T., J., (1988), “Developing and
Implementing Supply Chain Partnership”, Journal of Marketing, Vol.52, No.1, 2035
Langley Jr, C., J., Morice, W., D.,(1982), “Strategies For Logistics Management:
Reactions To A Changing Environment”, Journal Of Business Logistics, Vol:3,
No:1,1-16
Langley, C., J., Allen, R., G., Colombo, M., J.,(2003), “Third Party Logistics Study
Results
and
Findings
of
the
2003
Eight
Annual
Study”,
www.tli.isye.gatech.edu/downloads/3PLStudy_2003.df,05.03.2004.
Laseter, T., M., (1997), “You Need More Than Trust”, Purchasing ,September1997, 23-27
Leenders, M., R., Fearon, H., E, Flynn, Johnson, P, F, (2002), Purchasing and
Supply Managment ,12th Ed., Mc Graw Hill.
McKnight, D. H., Cummings, L. L.,Chervany, N. L., (1998), “Initial Trust Formation
in New Organizational Relationships”, Academy of Management Review ,Vol.23,
Iss.3., 473-490
Murphy Jr, P., R., Wood, D., F.,(2004),Contemporary Logistics, Pearson-Printice
Hall Ed., 8th Ed.,New Jersey.
Noordewier, T., G., John, G., Nevin,J., R., (1990), “Perforance Outcomes of
Purchasing Arrangements In Industrail Buyer-Vendor Relationship”, Journal of
Marketing, October 1990, 80-93
Oates, D, (1998), Outsourcing and The Virtual Organization:The Incredible
Shrinking Company, Random House Co., UK-London
Orhan,O.,Z.,(2003), Dünyada ve Türkiye’de Lojisitk Sektörünün Gelişimi,
Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İTO Yayınları, İstanbul
Prahald, C., K., Hamel, G.,(1990), “The Core Competence Of The Corporation”,
Harvard Business Review, May-June 1990, 79-86
Rabinovich, E., Windle R., T. Mdresner, Corsi,(1999), “Outsourcing of Integrated
Logistics Functions: An Examination of Industry Practices”, International Journal
of Physical Distribution and Logistics Management, Vol.29, No.6, 353-375
Sheffi,Y.,(1990), “Third Party Logistics: Present and Future Prospects”, Journal of
Business Logistics, Vol.11, No.2, 27-39
Sink, H., L., Langley,C.,J., (1997), “A Managerial Framework For The Acquisition
of Third-Party Logistics Services”, Journal of Business Logistics, Vol.18, No.2,
163-189
Sink, H., L., Langley Jr, C., J., Gibson, B., J., (1996), “Buyer Observations Of The
US Third-Party Logistics Market”, International Journal of Physical Distribution
and Logistics Management, Vol. 26, No.3, 38-47
Sitkin, B., S., Rousseau, D., M., Burt, R., S., Camarer, C., (1998) “Not So Different
After All: A Cross Discipline View of Trust”, The Academy Management of
Review , Vol.23, No.3, 393-405
Stock, J.,R., Lambert, D., M.,(2001) “Strategic Logistics Management”,5th Ed.,
USA
Tuna, O, Özer, D, (2002), “Pazarlama Faaliyetlerinde Etkinliğin Sağlanmasında
Üçüncü Taraf Lojistik Hizmetlerinin Rolü:Türkiye’ye Yönelik Bir Delphi
Çalışması”, 7. Ulusal Pazarlama Kongresi-21. Yüzyılın Pazarlama Paradigması
Bildiriler Kitabı,171-184
Ülengin, F, Uray, N., (1999), “Current Perspectives in Logistics: Turkey As a Case
Study”,
International
Journal
of
Physical
Distribution
and
Logistics
Management,Vol.29-1, 22-49
Yıldıztekin,A.(2004),
“Outsourcing’in
Vazgeçilmediği
Sektör:Lojistik”,
Outsourcing Dergisi, Şubat –Mart,18-19
Wackman, D., B., Salmon, C., T., Salmon,C.,C., (1987), “Developing An
Advertısıng Agency-Client Relationship”, Journal of Advertising Research,
December1986-January1987, 21-28
Wong, Y., Maher, T., Nicholson, J., D., Gurney, N., P, (2000), “Strategic Alliances
in Logistics Outsourcing”, Asia Pasific Journal of Marketing and Logistics,
Vol.12, No.4, 3-21
Wong, A., Sohal, A, (2002), “An Examination of the Relationship Between Trust,
Commitement and Relationship Marketing”, International Journal of Retail,
Vol.30, No.1, 34-50
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=499)
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=499,01.04.2004
http://www.btinsan.com/133/04.asp,10.08.2004
http://www.clm1.org/Website/AboutCLM/Definitions/Definitions.asp(25.03.2004)
http://www.disasterinfo.net/SUMA/pdfs/MISEManualEnglish.pdf,26.03.2004(Manu
al of Humanitarian Supply Management System, (Eylül 2000)
http://www.lojistik.org/,(02.07.2004)
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~alerbas/Likert.doc,15.08.2004
http://www.yurticilojistik.com/tr/?lojistiksozlugu&r, (26.03.2004)
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1.1:Lojistik Yönetiminin Kapsamı ve Faaliyet Alanları
5
Şekil 1.2: Bir İşletmenin Mevcut Tedarik Zincirinde Yer Alan Lojistik Faaliyetler 6
Şekil 1.3:Lojistik Felsefesi Gelişiminin Kronolojik Modeli
19
Şekil 2.1: Rekabetçi Avantaj ve İşletme Çevresi
24
Şekil 2.2: Lojistik ve Rekabetçi Avantaj İlişkisi
25
Şekil 2.3:Dış Kaynak Kullanım Karar Süreci
30
Şekil 2.4: Fortune 500 Şirketlerinin 3PL Hizmet Kullanım Oranları
46
Şekil
2.5:
Üçüncü
Parti
Lojistik
Hizmeti
Satın
Alma
Süreci
49
Şekil
84
4.1:
Araştırma
Modeli
TABLO LİSTESİ
Tablo 2.1. 3PL Firmalarından Temin Edilen Lojistik Faaliyet Alanları ve
Temin Oranları
45
Tablo 3.1:Güven Oluşum Süreci, Temel Süreçler, Temel Süreçleri
Etkileyen Faktörler
66
Tablo 4.2:Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı
İstatistikler
89
Tablo 4.3: Güven ve Güveni Etkileyen Değişkenler Arasındaki Korelasyon
Analizi
90
Tablo 4.4: Güven Faktörü Üzerine Faktör Analizi-Korelasyon Matrisi
92
Tablo 4.5: Faktör Analizi- Boyut Matrisi
92
Tablo 4.6.:Güven Boyutlarının Bağımsız Değişkenler İle Korelasyon Analizi
93
Tablo 4.7: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
95
Tablo 4.8: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi
Sonuçları-ANOVA
95
Tablosu
Tablo 4.9: Güven Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi
Sonuçları-Katsayı
Tablosu
96
Tablo 4.10: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
96
Tablo 4.11: Güvenilirlik Boyutunun Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıANOVA
Tablosu
96
Tablo 4-12: Güvenilirlik Boyutunun Regresyon Analizi Sonuçları-Katsayı
Tablosu
97
Tablo 4.13: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi Sonuçları
98
Tablo 4.14: İlgililik Bağımlı Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi
Sonuçları-ANOVA
Tablosu
98
Tablo 4.15: İlgililik Değişkeninin Çoklu Regresyon Analizi SonuçlarıKatsayı Tablosu
98
Download