Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Migren

advertisement
Araştırma Makalesi / Research Article
263
Doi: 10.4274/npa.y6611
Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Migren, Travma ve
Aleksitimi
Post-Traumatic Stress Disorder in Migraine Patients: Migraine, Trauma and Alexithymia
Süreyya KARŞIKAYA1, Önder KAVAKCI2, Nesim KUĞU2, Ayşegül Selcen GÜLER2
1Numune Hastanesi, Psikiyatri Kliniği, Sivas, Türkiye 2Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Sivas, Türkiye
ÖZET
Giriş: Son dönemdeki çalışmalarda migren baş ağrıları ile travma sonrası stres
bozukluğu (TSSB) arasında bir ilişki olduğu ileri sürülmektedir. Yayınlarda TSSB
tanısı klinisyen tarafından konulmamış, tarama ölçekleri ile değerlendirme
yapılmıştır. Migren ve diğer kronik ağrılı bozukluklar ile aleksitimi arasında bir ilişki
de ileri sürülmüştür. Bu çalışmada migren hastaları arasında klinik görüşme ile tanı
konulan TSSB ve aleksitimik özelliklerin yaygınlığını araştırmak amaçlandı.
Yön­tem­ler: Nöroloji kliniğinden yönlendirilen ardışık 60 migren hastası ve benzer
özellikleri olan 60 sağlıklı kontrol çalışmanın örneklemini oluşturdu. Örnekleme
SCID-I/CV TSSB modülü, klinisyen tarafından uygulanan TSSB Ölçeği (TSSB-Ö)
uygulandı. Örneklem ayrıca sosyodemografik formu ve Toronto Aleksitimi Ölçeğini
(TAÖ) doldurdu. Migren hastalarının algıladıkları ağrı şiddeti Görsel Analog Ölçeği
(GAÖ) ile değerlendirildi.
Bul­gu­lar: Migren grubunda 17 (%28), kontrol grubunda 5 (%8,3) kişiye TSSB tanısı
konuldu. Migren grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek
oranda TSSB saptandı. Migren grubunda 25 (%41,6), kontrol grubunda 12 kişi (%20)
aleksitimik özellikler açısından TAÖ kesme puanının üzerinde puan aldı. Migren
grubunda aleksitimi istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu. Migren
grubunda TSSB tanısı olanların GAÖ puanları TSSB olmayanlara göre istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde yüksekti. Migren grubunda TSSB saptanan kişilerin %94’ü
migren başlangıç zamanını travmatik deneyim sonrası olarak bildirdi. Migren
grubunda TSSB olan kişilerde TSSB-Ö puanı ile GAÖ puanı arasında istatistiksel
olarak anlamlı korelasyon saptanmadı.
So­nuç: Migren hastalarında TSSB ve aleksitimik özellikler sağlıklı bireylerden
yüksek bulunmuştur. TSSB ve aleksitimik özelliklerin tedavisine yönelik çalışmaların
migren baş-ağrılarının tedavisine katkıda bulunup bulunmayacağını araştıran
çalışmalara gereksinim vardır. (Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­fli­vi 2013; 50: 263-268)
Anah­tar ke­li­me­ler: Migren, travma sonrası stres bozukluğu, aleksitimi
Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması
bildirmemişlerdir.
ABS­TRACT
Introduction: In recent studies, it has been suggested that there is a relationship
between migraine headaches and post-traumatic stress disorder (PTSD). The PTSD
has not been diagnosed by a clinician in these studies; the evaluation has been
carried out by the screening scales. Besides, it has also been asserted that there
was relationship of alexithymia with migraine and other chronic painful disorders. In
this study, our aim was to investigate the prevalence of clinically-diagnosed PTSD
and alexithymic features among migraine patients.
Met­hods: Sixty consecutive migraine patients sent from neurology clinic and
60 healthy controls having similar features constituted the sample of this study.
SCID-I/CV PTSD module and the Clinician-Administered PTSD Scale (CAPS) was
administered to the sample. The subjects also filled in the socio-demographic data
form and the Toronto Alexithymia Scale (TAS). The level of pain perceived by the
migraine patients was evaluated using a Visual Analog Scale (VAS).
Re­sults: 17 subjects (28%) in the migraine group and 5 individuals (8.3%) in the
control group were diagnosed with PTSD. Hence, PTSD was found to be statistically
significantly higher in the migraine group. 25 persons in the migraine group (41.6%)
and 12 in the control group (20%) scored above the TAS cutoff score in terms of
alexithymic features. Alexithymia was found to be statistically significantly higher
in the migraine group). In the migraine group, VAS scores of the ones with PTSD
were statistically significantly higher compared to that in ones without PTSD.
94% of the persons diagnosed with PTSD in the migraine group reported that their
migraine headaches started after a traumatic experience. In the migraine group, no
statistically significant correlation was detected between CAPS and VAS scores in
subjects with PTSD.
Conc­lu­si­on: In migraine patients, PTSD and alexithymic features have been found
higher than in the healthy controls. Further studies are needed to search whether
the practices aimed at treating the PTSD and alexithymic features can contribute
to the treatment of migraine headaches or not. (Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry 2013; 50:
263-268)
Key words: Migraine, post traumatic stress disorder, alexithymia
Conflict of interest: The authors report ed no conflict of interest related to this article
Ya­z›fl­ma Ad­re­si/Cor­res­pon­den­ce Ad­dress
Dr. Süreyya Karşıkaya, Numune Hastanesi, Psikiyatri Kliniği, Sivas, Türkiye Gsm: +90 507 510 68 16 E-pos­ta: sureyya.karsikaya@hotmail.com Ge­liş ta­ri­hi/Re­cei­ved: 20.04.2012 Ka­bul ta­ri­hi/Ac­cep­ted: 30.05.2012
© Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­şi­vi Der­gi­si, Ga­le­nos Ya­yı­ne­vi ta­ra­f›n­dan ba­s›l­m›fl­t›r. / © Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry, pub­lis­hed by Ga­le­nos Pub­lis­hing.
264
Karşıkaya ve ark.
Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu Bölüm 1: Migren, Travma ve Aleksitimi
Giriş
Migren ve psikiyatrik bozukluklar arasında güçlü bir ilişki olduğu
gösterilmiştir (1,2). Migrende depresyon (2,3), ikiuçlu duygulanım
bozukluğu (4,5,6), yaygın anksiyete bozukluğu (1,4,5,6) obsesif
kompulsif bozukluk (1) ve panik bozukluk (1,7) sıklığını araştıran çok
sayıda araştırma bulunmaktadır.
Yakın dönemdeki çalışmalar, migrende travma sonrası
stres bozukluğu (TSSB) yaygınlığına odaklanmıştır (8,9). Çeşitli
araştırmalarda; fiziksel, duygusal ve cinsel istismar gibi ağır
travmatik yaşantı öykülerinin migren hastalarında yaygın olduğu
öne sürülmektedir (10,11,12).
Aleksitimi duyguları fark etme, tanıma, ayırt etme ve ifade etme
güçlüğü olarak tanımlanır (13). Lanius ve arkadaşları aleksitimi ve
ruhsal travma ilşkisini değerlendirdikleri makalelerinde bu ilişkiyi
şu şekilde açıklamışlardır: Emosyonel farkındalık, kendisinde ve
başkalarında, emosyonların farkında olma ve tanımlama kapasitesi
ve içsel affektif deneyim üzerinde düşünme yeteneğidir. Erken
olumsuz deneyimler emosyonel farkındalığın gelişmesini belirgin
olarak bozarlar. Kronik olarak fiziksel ya da cinsel suistimal
uygulayan bakım veren ile birlikte yaşamak gibi tehlikeli bir ortam
içinde kıstırılmış olmak, bireyin etkili eylemler ve davranışlar
gerçekleştirebilmesine rehberlik etmesi için emosyonel uyarımlarını
kullanmasını engeller. Eğer bir çocuk bir bakım verici tarafından
suistimal ediliyorsa ve kaçması için bir uyarım hissettiğinde,
çabucak kaçmanın imkânsız olduğunu öğrenir. Öğrenilmiş
çaresizlik hissi ortaya çıkabilir. Böyle deneyimleri olan bireyler
travmatik olaylara karşı emosyonel yanıtlarının boşuna olduğunu
öğrenirler, çünkü bu durumdan kaçış yoktur. Bu nedenle, giderek
artan oranda içsel emosyonel yaşamlarıyla bağlantıları kesilir.
Aşırı emosyonlarıyla bağlantılarının kesilmesi kendi kontrolleri
dışındadır. TSSB’li bireylerin kendi affektif durumlarının farkında
olma sorunu göstermeleri ve bu durumları tanıma ve etiketleme
güçlüklerine sahip olmaları sıktır (14). Bu nedenlerle, TSSB olan
bireylerde aleksitimik özeliklerin fazla olacağı düşünülebilir.
Aleksitiminin kronik ağrılı hastalarda yaygın olduğu bildirilmiştir
(15,16). Bununla birlikte bu bulguyu desteklemeyen çalışmalara da
rastlanılmaktadır (17).
Bu çalışmada migren hastalarında, TSSB ve aleksitimi
yaygınlığının sağlıklı kontrollerden yüksek olduğu varsayımını
değerlendirmek amaçlandı. Migren aleksitimi ilişkisini
değerlendiren çalışmalarda travmatik yaşantılar ve TSSB tanısı
tarama ölçekleri ile belirlenmiştir. Ayrıca çoğunda kontrol grubunun
bulunmamaktadır. Yayınlardan farklı olarak bu çalışmada kontrol
grubu ile karşılaştırma yapılması ve TSSB tanısının klinisyen
tarafından standart görüşme ölçekleri kullanılarak konulması
amaçlanmıştır.
Yöntem
Örneklem
Çalışma için Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi etik
kurulundan onay alındı. Çalışmaya Mayıs-Ağustos 2010 tarihleri
arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji
polikliniğine başvuran, migren tanısı ile izlenmekte olan 18-50
yaş grubundaki araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar alındı.
Çalışmaya alınma ölçütleri, 18-50 yaş arasında, migren tanısı olan,
Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­fli­vi 2013; 50: 263-268
Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry 2013; 50: 263-268
yapılandırılmış görüşmeyi sürdürebilecek bilişsel yeterliliğe sahip,
çalışmaya katılmaya gönüllü olmak olarak belirlendi.
Kontrol grubu için, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesi’nde yataklı servisleri ziyaret etmekte olan 18-50 yaş
arasındaki, migren tanısının olmadığı sözel bildiriminden öğrenilen,
hasta grubu ile benzer sosyodemografik özelliklere sahip kişiler
alındı.
Veri Toplama Araçları
Sosyodemografik Bilgi Formu
Migren ve kontrol grubu için araştırmacılar tarafından iki
ayrı sosyodemografik bilgi formu hazırlandı. Bilgiler kişilerin
kendilerinden alındı. Migren tanısı olan kişilere yaş, cinsiyet,
medeni durum, eğitim düzeyi, meslek, aylık toplam gelir, aile yapısı,
sigara-alkol-uyuşturucu kullanımı, ağrı kesici kullanımı, daha
önce psikiyatrik tanı öyküsünün olup olmadığı, psikiyatrik hastalık
olanlarda migrenin başlangıç zamanı, ailede psikiyatrik tanı öyküsü
ve kronik ağrı yakınması olup olmadığı, travmaya maruziyetin
olup olmadığı (fiziksel, cinsel istismar, kaza geçirme, doğal afete
maruziyet, yakınında ani ölüm ya da ölümcül hastalık öyküsü ve
bunlara tanık olma durumu) soruldu. Kontrol grubundaki kişilere
ağrı kesici kullanımı ve migren başlangıç zamanı dışındaki diğer
sorular soruldu.
DSM-IV I. Eksen İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I)
SCID-I, DSM-IV’e göre I. Eksen bozuklukları tanılarını araştırmak
amacıyla görüşmeci tarafından uygulanan yapılandırılmış klinik
görüşme ölçeğidir. (18). First ve ark. tarafından 1997’de geliştirilen
ölçeğin Türkçeye uyarlanması ve güvenilirlik çalışması Özkürkçügil
ve ark. tarafından yapılmıştır (19). Bu çalışmada SCID-I, TSSB
açısından tanısal değerlendirme yapmak için kullanılmıştır.
Klinisyen Tarafından Uygulanan Travma Sonrası
Stres Bozukluğu Ölçeği (TSSB-Ö) (CAPS)
Ölçek Blake ve ark. tarafından gerek araştırma, gerekse klinik
ihtiyaçlara uygun olarak geliştirilmiştir (22). Testin Türkiye’de
geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Aker ve ark.’ları tarafından
yapılmıştır (22). Ölçekteki soruların 17’si DSM-III-R’deki TSSB
belirtilerini değerlendirirken, diğer 8 soru ise TSSB’ye eşlik eden
belirtiler başlığı altında yer almaktadır. Bunların dışında, ölçekte
belirtilerin toplumsal ve mesleki işlevsellik üzerine olan etkisi, bir
önceki değerlendirmeye veya 6 ay öncesine göre TSSB belirtilerinin
durumu, değerlendirmenin tahmini geçerliliği ve TSSB şiddetinin
bütünsel değerlendirilmesiyle ilgili sorular da yer almaktadır.
Toplam ölçek puanı daha çok bozukluğun şiddetiyle ilgili bir fikir
verip belirtilerin sıklık ve şiddet puanlarının toplanmasıyla elde
edilir ve 0-136 arasında değişir. Niceliksel değerlendirme dışında,
TSSB-Ö niteliksel bir değerlendirmeye de olanak veren şimdiki ve
yaşam boyu TSSB tanısını koydurabilen bir ölçektir. Herhangi bir
TSSB belirtisinin sıklığının en az 1, şiddetinin ise en az 2 olduğu
durumlarda yani o belirtiye ait sıklık ve şiddetin toplam puanı en
az 3 ise belirti “var” olarak kabul edilmektedir. En az bir tekrar
yaşantılama belirtisi, üç kaçınma veya küntleşme belirtisi ve iki tane
de uyarılmışlık belirtisinin varlığıyla TSSB tanısı konabilmektedir.
Toronto Aleksitimi Skalası (TAS-20)
Taylor, Bagby ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir (22). Kişinin
kendi duygu ve heyecanlarının farkında olmaması, tanımaması
olarak bilinen aleksitimiyi araştıran ölçektir. Likert tipi, 1-5 arası
puanlanan, 20 maddeden oluşmuş bir kendini değerlendirme
Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­fli­vi 2013; 50: 263-268
Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry 2013; 50: 263-268
Karşıkaya ve ark.
Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu Bölüm 1: Migren, Travma ve Aleksitimi
ölçeğidir. Bireyden, her madde için “Hiçbir zaman”, “Nadiren”,
“Bazen”, “Sık sık” ve “Her zaman” seçeneklerinden en uygununu
işaretlemesi istenir. 4, 5, 10, 18 ve 19 numaralı maddeler tersten
sorulmuştur. Yüksek puanlar yüksek aleksitimik seviyeyi gösterir.
Duygularını tanımada güçlük (TAÖ-1; 1, 3, 6, 7, 9, 13, 14 numaralı
maddeler), duyguları söze dökmede güçlük (TAÖ-2; 2, 4, 11, 12, 17
numaralı maddeler), dışa-dönük düşünme (TAÖ- 3; 5, 8, 10, 15, 16,
18, 19, 20) alt ölçekleri vardır. Yüksek puanlar yüksek aleksitimik
seviyeyi gösterir. Türkçe uyarlaması Sayar ve arkadaşları (23)
tarafından yapılmıştır. Yapılan geçerlilik güvenilirlik çalışmasında
kesme puanı 61 olarak bulunmuştur.
GAÖ (Görsel Analog Ölçeği, Visual Analog Scale)
Ağrı şiddetini değerlendirmek için kullanılan bir ölçektir. 0’dan
10’a kadar işaretlenmiş bir gösterge çizelgesi üzerinde kişinin ağrı
şiddetini değerlendirmesi istenir. 0; hiç ağrı yok, 1-3; hafif ağrı, 4-5;
orta derecede ağrı, 6-7; şiddetli ağrı, 9-10; çok şiddetli ağrıyı ifade
eder (24).
Uygulama
Nöroloji polikliniğinde International Headache Society (Uluslar
arası Başağrısı Derneği) tanı ölçütlerine göre migren tanısı konmuş,
çalışmaya alınma ölçütlerine uygun, ardışık 60 hasta ve kontrol
grubu değerlendirmeye alındı. Çalışmaya katılmayı kabul etmeyen
kimse olmadı. Tüm katılımcılardan yazılı bilgilendirilmiş onam
alındı. Çalışmanın ilk aşamasında katılımcılar sosyodemografik bilgi
formunu doldurdu. İkinci aşamada, Dr. SK tarafından SCID-I TSSB
modülü uygulandı. SCID-I’e göre TSSB tanısı konan hastalara
TSSB-Ö uygulandı. Görüşmeler ortalama 1-1.5 saat sürdü. TAS-20
çalışmaya dâhil edilen hastalar tarafından dolduruldu. Hastalardan
algıladıkları ağrı şiddetini 1 ile 10 arasında derecelendirmeleri
istendi.
İstatistiksel Yöntem
Parametrik değişkenler ortalama+standart sapma, kategorik
değişkenler yüzde ve sayı şeklinde ifade edilmiştir. Parametrik
değişkenler bağımsız gruplarda t testi ile kategorik değişkenler
Pearson ki-kare testi ve Fishers’s Exact testi ile değerlendirilmiştir.
p değeri <0,05 istatistiksel anlamlılık sınırı olarak kabul edilmiş olup
tüm istatistiksel işlemler Statistical Package for Social Sciences
(SPSS) 14.0 programında yapılmıştır.
Bulgular
Çalışmaya 60 migren hastasıyla, migren tanısı olmayan 60 sağlıklı
gönüllü dâhil edildi. Migren hastalarının 44’ü kadın (%73,3), 16’sı
erkekti (%26,7) ve yaş ortalamaları 33,4+8,0 yıldı. Kontrol grubundaki
hastaların 45’i kadın (%75), 15’i erkekti (%25) ve yaş ortalamaları
33,2+7,7 yıldı. İki grubun yaş ortalamaları, cinsiyet dağılımı, eğitim
düzeyleri, medeni durumları, meslek dağılımları, gelir dağılımları,
aile yapısı, yaşadıkları yer ve alışkanlıkları açısından aralarında
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.
İki grubun geçmiş psikiyatrik hastalık öyküleri, ailede psikiyatrik
hastalık öyküsü, ailede kronik ağrı öyküsü ve alışkanlıkları arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.
Migren ve kontrol grubu travma yaşantısı açısından
karşılaştırıldığında fiziksel ve cinsel istismara maruziyet ve
kaza geçirme öyküsü açısından istatistiksel olarak anlamlı fark
saptanmadı. Travmaya tanıklık öyküsü oranları migren ve kontrol
265
grubu karşılaştırıldığında migren grubunda istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde yüksekti (χ2:4,385, p=0,03) (Tablo 1).
Şimdi ve yaşam boyu TSSB tanısı varlığına göre iki grup
karşılaştırıldığında, TSSB tanısı migren grubunda istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (χ2: 8,015, p<0,001). Migren
grubunda 17 (% 28,3), kontrol grubunda 5 kişiye (%8,3) TSSB tanısı
konuldu.
Aleksitimi varlığı açısından iki grup karşılaştırıldığında migren
grubunda aleksitimi ölçeğine göre aleksitimi saptanan kişi sayısı
kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti
(χ2: 6,604, p=0,01) (Tablo 2).
Migren grubunda TSSB tanısı olan kişilerle, olmayanların GAÖ
puanları karşılaştırıldığında TSSB tanısı olanların GAÖ puanları
TSSB olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde
yüksekti (t=2,715, p<0,001).
Migren grubunda TSSB olan kişilerle TSSB olmayanlar
arasında aleksitimi varlığı açısından karşılaştırma yapıldığında iki
grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (χ2: p=0,09)
(Tablo 3).
Migren grubundaki 60 hasta daha önce aldıkları psikiyatrik
tanılar açısından değerlendirildiğinde 18’i depresyon tanısının
olduğunu, üçü anksiyete bozukluğu tanısının olduğunu bildirdi.
Migren grubunda daha önce psikiyatrik tanı konulduğunu bildiren
21 kişiden 12’si baş-ağrısı yakınmasının psikiyatrik hastalığından
sonra geliştiğini bildirdi. Daha önce psikiyatrik bozukluk tanısı
konulduğunu bildiren ve baş-ağrısı şikâyetinin psikiyatrik bozukluk
sonrasında başladığını bildiren 12 kişiden sekizi şimdi ya da yaşam
boyu TSSB tanı ölçütlerini karşılıyordu. Daha önce psikiyatrik
bozukluk tanısı konulduğunu, ancak baş-ağrısı şikâyetinin
psikiyatrik bozukluk öncesinde de olduğunu bildiren dokuz kişiden
biri TSSB tanı ölçütlerini karşılamaktaydı. Migren grubunda daha
önce herhangi bir psikiyatrik tanı konulmadığını bildiren 39 kişiden
sekizi TSSB tanı ölçütlerini karşılamaktaydı ve bu kişiler baş-ağrısı
şikâyetinin TSSB belirtileri sonrasında başladığını bildirdi.
Migren grubunda TSSB saptanan kişilere migren başlangıç
zamanı sorgulandığında 17 kişiden 16 ’sı (%94) baş-ağrısının
travmatik deneyim sonrasında başladığını bildirdi. Migren grubunda
TSSB olan ve olmayan gruplar, cinsel istismar, kaza geçirme
ve travmaya tanıklık yönünden karşılaştırıldığında istatistiksel
olarak anlamlı fark bulunmadı. Fiziksel istismar yönünden
karşılaştırıldığında, TSSB olanlarda TSSB olmayanlara göre
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fiziksel istismar bulundu (χ2:
12.137, p<0,001). Migren grubunda TSSB olanlarda travmatik olaya
maruz kalan kişi sayısı TSSB olmayanlardan istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde yüksek bulundu (χ2: 14,265; p<0.001).
Migren grubunda TSSB olan kişilerde TSSB-Ö puanı ile GAÖ
puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon saptanmadı.
Migren grubunda TSSB olan kişilerle TSSB olmayanlar ağrı kesici
kullanım miktarı açısından karşılaştırıldığında iki grup arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı.
Tartışma
Bu çalışmanın bulguları, migren hastalarında TSSB ve aleksitimik
özelliklerin sağlıklı kontrollerden yüksek olduğu yönündeki
varsayımı destekledi. Migren ve kontrol grubu karşılaştırıldığında
266
Karşıkaya ve ark.
Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu Bölüm 1: Migren, Travma ve Aleksitimi
migren grubunda travmaya tanıklık ve travmatik olaya maruziyet
sayısı bildirim oranları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti.
Şimdi ve yaşam boyu TSSB tanısı migren grubunda istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu. Migren grubunda aleksitimi
saptanan kişi sayısı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde yüksekti. Migren grubunda TSSB olan kişilerle TSSB
olmayanlar arasında aleksitimi varlığı arasında istatistiksel olarak
anlamlı fark bulunmadı. Migren grubunda TSSB tanısı olanların
GAÖ puanları TSSB olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde yüksekti. Migren grubunda TSSB olan kişilerle TSSB
olmayanlar ağrı kesici kullanım miktarı açısından karşılaştırıldığında
iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Migren
grubunda TSSB saptanan kişilerin %94’ü migren başlangıç zamanını
travmatik deneyim sonrası olarak bildirdi. Migren grubunda TSSB
olan kişilerde TSSB-Ö puanı ile GAÖ puanı arasında istatistiksel
olarak anlamlı korelasyon saptanmadı.
Baş ağrısı şikâyetiyle nöroloji polikliniğine başvuran çok
sayıda hasta olmakla birlikte bu hastaların çok azında psikiyatrik
açıdan değerlendirme yapılabilmektedir. TSSB tanısı, psikiyatrik
değerlendirme sırasında uygun olmayan taramalar ve travmatize
bireyin tedavi arayışındaki çekimserliği nedeniyle çoğu kez gözden
kaçmaktadır (25).
Bu çalışmada migren ve kontrol grubu travmatik yaşantı
bildirimi açısından karşılaştırıldı; travma çeşitlerinden fiziksel,
cinsel istismara maruziyet ve kaza geçirme öyküsü açısından
istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Travmaya tanıklık etme
ve tüm travma yaşantılar ele alındığında travmatik olaya maruziyet
sayısı bildirimi, migren grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde yüksekti. Leeuw ve ark (8), migren ve gerilim
tipi baş ağrılı hastaları kronik çene ağrılı hastalar ile karşılaştırmış,
baş ağrılı hastaların %64’ ünde bir veya birden fazla travmatik
yaşantı olduğunu, gruplar arasında fark olmadığını bildirmiştir. Bu
çalışmada migren grubunda en az bir travmatik olaya maruziyet
bildirimi %73.4, konrol grubunda ise %48,3 saptanmış olup, travmatik
yaşantı oranları, epidemiyolojik çalışmalarla karşılaştırıldığında
hasta olmayanlarda bildirilen %39-%69 oranıyla benzerdir (26,27).
Türkiye’de Balaban ve arkadaşları tıp fakültesi öğrencileri arasında
migreni olanlar arasında TSSB oranını, tarama ölçeği ile %22,5 ve
SCID değerlendirmesi ile %6 oranında buldular. Migreni olmayan
öğrenciler arasında ise TSSB oranı tarama ölçeği ile %12,9 ve
SCID değerlendirmesi ile %0 olarak bulundu (28). Bu oranların,
Breslau ve ark’ nın toplum örneklemli 2181 kişide %90 oranında
travmatik yaşantı bildirimi ile karşılaştırıldığında ise düşük olduğu
düşünülebilir (29). Breslau ve arkadaşlarının örneklerle görüşmeyi
telefon ile gerçekleştirmiş olmaları, örneklemin özellikleri sonuçları
değiştirmiş olabilir.
Cinsel istismara maruziyet bildirim oranları migren ve kontrol
grubunda %5’ti, bu oran diğer araştırmalardaki kronik baş ağrı
tanılı hastalarda bildirilen cinsel istismar bildirim oranına (%2535) göre düşüktür (11,30). Bu fark çalışmadaki örneklemin diğer
araştırmalarla karşılaştırıldığında küçük olmasına, yöntem ve
örneklemin farklılığına bağlı olabilir.
Peterlin ve ark. migren hastalarının % 2’sinin travmatik olaya
direkt olarak maruz kaldığını, %95’ inin ise travmaya tanıklık ettiğini
ya da öğrendiğini bildirmiştir (30). Peterlin ve ark. epizodik ve kronik
migren tanılı hastaları karşılaştırdığı diğer bir araştırmada ise en
az bir travmatik yaşantı bildirenlerin yüzdesinin epizodik ve kronik
Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­fli­vi 2013; 50: 263-268
Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry 2013; 50: 263-268
migren tanılı hastalarda farklı olmadığını ancak kronik migren tanılı
hastalarda travmatik yaşantı bildirim sayısının epizodik migren tanılı
hastalarla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde
yüksek olduğunu bildirmiştir (9). Bu çalışmada ise, örneklemin
bildirdiği travma deneyimleri doğrultusunda, doğrudan travmatik
olaya maruz kalma bildirimi fiziksel, cinsel istismar ve kaza geçirme
şeklinde gruplara ayrılmıştır. Travmaya tanıklık etme bildirimi ise
travmanın niteliği ne olursa olsun ayrı bir grupta değerlendirilmiştir.
Yayınlarla benzer bir gruplama kullanılmaması nedeniyle
travmaya tanıklık etmenin migrende daha sık görülüp görülmediği
karşılaştırılamadı. Ancak migren hastalarında doğrudan travma
maruziyetinin kontrol grubu ile karşılaştırılmasında fark saptanmasa
da travmaya tanıklık oranı ve birden fazla travmatik yaşantı oranının
istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunması, migren
hastalarının tanıklık etme ya da öğrenme ile daha çok travmatik
deneyiminin olduğu şeklinde yorumlanabilir.
TSSB tanısı, migren grubunda istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde yüksek bulundu. Peterlin ve ark. 767 migren tanılı hastada
epizodik migreni olanlarda TSSB yaygınlığını %22,4, kronik migreni
olanlarda %30,3 saptamış ve bu oranın genel popülasyondan yüksek
olduğunu bildirmiştir (30). Peterlin ve ark. diğer bir araştırmada 60
migren tanılı hastayı epizodik ve kronik migren olarak ayırmış ve
TSSB’ yi kronik migrende %43, epizodik migrende %9 oranında
saptamıştır (9). Peterlin ve ark’nın her iki araştırmasında da migren
tanılı hastalar kontrol grubu ile karşılaştırılmamış, bulgular genel
popülasyonda yaklaşık %9-14 olarak bildirilen TSSB yaygınlığı
ile karşılaştırılarak yorumlanmıştır (29). Bu çalışmanın bulguları,
migren hastalarında TSSB yaygınlığının yüksek olduğu sonucunu
desteklemiş ve ayrıca kontrol grubu ile karşılaştırma yapılması
nedeniyle önemlidir.
TSSB yaygınlığının araştırıldığı diğer araştırmaların
çoğunluğunda uygulanan hastaların kendilerinin doldurduğu
bir ölçek olan sivil versiyon TSSB kontrol listesi (PCL-C) yüksek
duyarlılık ve özgüllük göstermesine rağmen, klinisyen tarafından
uygulanmaması nedeniyle TSSB varlığı araştırmalarında altın
standart değildir. Bu çalışmada ise TSSB tanısının gözden
kaçırılmaması amacıyla travmatik yaşantılar, Travma Sonrası
Stres Tanı Ölçeği ile sorgulanmış, ardından SCID-I TSSB modülü
uygulanmış, SCID-I’e göre TSSB tanısı konan hastalara Klinisyen
tarafından uygulanan travma sonrası stres bozukluğu ölçeği
(TSSB-Ö) uygulanmıştır.
Bu çalışmada kesitsel inceleme yapılması nedeniyle migren
ile TSSB arasında neden-sonuç ilişkisi kurulamadı. Ancak
migren grubunda TSSB saptanan 17 kişiden 16’ sının (%94,1) başağrılarının travmatik yaşantı sonrası başladığını ifade etmesi dikkat
çekici bir bulgudur. Gretchen ve ark, migren tanılı hastalarda
çocukluk çağı travmalarını inceledikleri araştırmalarında, çocukluk
çağı travmalarının migren oluşumunda risk faktörü olabileceğini
bildirmiştir (31). Fuh ve ark. migren tanısı olan ergenlerde çocukluk
çağı fiziksel istismarının migrene yatkınlık oluşturabileceğini
bildirmiştir (32). Travma migren ilişkisinde, travmaya maruz kalınan
yaş, cinsiyet ve genetik etkilerinde migren gelişmesinde etkili
olduğunu bildirmektedir (33). Bu araştırmalarda da travma ile
migren arasındaki olası ilişki geriye yönelik araştırılmıştır. Migren
ve TSSB arasındaki olası neden-sonuç ilişkisinin aydınlatılabilmesi
için ileriye dönük araştırmalara ihtiyaç vardır.
Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­fli­vi 2013; 50: 263-268
Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry 2013; 50: 263-268
Karşıkaya ve ark.
Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu Bölüm 1: Migren, Travma ve Aleksitimi
Migren grubunda aleksitimi saptanan kişi sayısı kontrol grubuna
göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti. Kronik ağrı
ve aleksitimi arasındaki ilişkiyi gösteren çok sayıda araştırma
olmasına rağmen migrende aleksitimi yaygınlığını araştıran az
sayıda çalışma vardır (34). Okasha ve ark, 100 kronik, organik kökenli
olmayan baş-ağrısı hastasını, 50 sağlıklı kontrol ve 50 organik
kökenli baş-ağrısı hastasıyla karşılaştırdığı araştırmalarında kronik
baş-ağrısı hastalarını diğer iki gruba oranla daha fazla aleksitimik
bulmuşlardır (35). Müftüoğlu ve ark. 50 migren tanılı hastayı kontrol
grubu ile karşılaştırdığı araştırmalarında migren grubunun kontrol
grubuna göre daha depresif, anksiyöz ve aleksitimik olduğunu
ve aleksitiminin depresyonla olmasa da anksiyete ile anlamlı
korelasyonunun olduğunu bildirmiştir (36). Müftüoğlu ve ark’ nın
araştırmalarındaki migrende aleksitiminin yaygın olduğu bulgusu,
bu çalışma ile benzerdir.
Yaluğ ve ark. migren hastalarında aleksitimi, depresyon ve
anksiyete oranını araştırmış ve depresyonun kronik migrende
epizodik migrene göre daha sık görüldüğünü, her iki migren
grubunda da aleksitiminin depresyon ve anksiyete ile anlamlı
düzeyde korelasyonunun olduğunu bildirmiştir (34). Migren
hastalarında ağrının sürekli olarak algılanması yanında kişinin
günlük aktivitelerinde kısıtlanmanın da depresyona yatkınlık
oluşturduğu düşülebilir. Kişilerdeki psikiyatrik bozukluğun
aleksitimik durumu etkileyebileceği düşünülürse (37), bu çalışmada
diğer psikiyatrik bozuklukların incelenmemiş olması eksikliktir.
Migren ve kontrol grubunun depresyon ve anksiyete tanısı
açısından araştırılmaması, yayınlarda sıkça söz edilen psikiyatrik
hastalıkların aleksitimi ile birlikteliğinin kıyaslanamamasına neden
olmuştur (38,39). Ancak bu birlikteliğin gösterildiği araştırmalarda
aleksitimik kişilerin, duyguların sözel ifadesine dayanan ölçekleri
doğru uygulayabildiklerini söylemek zordur. Aleksitimik kişilerde
psikiyatrik bozuklukların değerlendirilmesinde, sözel iletişimin yanı
sıra sözel olmayan iletişim de dikkate alınmalıdır (34).
Aleksitimik kişilerde duyguları ayırt etmekte güçlük ve sıklıkla
duygusal uyarılmışlığın fiziksel hastalık olarak yorumlanması
sonucunda, psikiyatri dışındaki alanlarda tedavi arayışı olmaktadır
(40). Bu alanlardaki klinisyenler de, aleksitimik kişilerde genellikle
açıkça gözlemlenebilen psikiyatrik bozukluk olmaması nedeniyle
psikiyatri konsültasyonu istememekte ve çoğu zaman ayrıntılı
incelemeler ya da uygun olmayan tedaviler uygulanmaktadırlar.
Bu nedenle aleksitimi ve migren arasındaki neden-sonuç ilişkisine
bakılmaksızın, migrende aleksitiminin yaygın olduğu ve bu açıdan
değerlendirilmelerinin gerekli olduğu yorumu yapılabilir.
Çalışmada migren grubunda TSSB tanısı olan ve olmayanlar
arasında aleksitimi varlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı
fark bulunmadı. Bu bulgu Frewen ve ark.’nın TSSB ile aleksitimi
arasında anlamlı ve pozitif ilişki olduğunu bildirdikleri araştırmaları
ile çelişmektedir (41). Aleksitiminin, TSSB gelişiminde risk faktörü
olabileceğini bildiren araştırmalar (42,43) dikkate alınırsa, benzer
bulgunun bu çalışmada tespit edilememesinin nedeni TSSB
saptanan migren hastasının (17 kişi) karşılaştırma yapılabilmesi için
yeterli sayıda olmaması olabilir. Bu çalışmada özel olarak çocukluk
çağı travmalarına odaklanılmamıştır. Travmanın doğası gereği
özellikle aranmadığında, bu tür yaşantılar hastalar tarafından
sıklıkla ifade edilememektedir. Çocukluk çağı travmalarına özellikle
odaklanan çalışmalar aleksitimi, migren ve TSSB ilişkisi üzerine
daha fazla bilgi sağlayabilir.
267
Kısıtlılıklar
Bu çalışmada kesitsel inceleme yönteminin kullanılması
nedeniyle migrenle TSSB ve migrenle aleksitimi arasında
neden-sonuç ilişkisi kurulamamıştır. Aralarındaki olası ilişkinin
aydınlatılabilmesi için ileriye dönük araştırmalara ihtiyaç vardır.
Migren hastalarında TSSB dışındaki psikiyatrik bozuklukların
değerlendirilmemesi de çalışmanın bir eksikliğidir.
Sonuç
Sonuç olarak bu çalışmanın bulguları, migren hastalarında
TSSB’ nin sık görülmesi ve TSSB olanlarda daha şiddetli ağrı
bildirimi nedeniyle, travma öyküsünün ayrıntılı bir şekilde alınması
gerektiğini ve migren hastalarında aleksitiminin birlikteliğinin sık
görülmesi nedeniyle bu kişilerin duygusal uyarılmışlığı fiziksel
hastalık olarak yorumlanabilme ihtimali olduğunu, bu hastaların
bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerektiğini
düşündürmektedir. Ayrıca, bu çalışmanın bulguları, migren
hastalarında TSSB’nin tedavisinin migren baş ağrılarının varlığı ve
şiddetinin değiştirip değiştirmeyeceği sorusunu gündeme getirir.
Çalışmanın bulgularının genellenebilmesi için çok merkezli, büyük
örneklemli çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynaklar
1. Breslau N. Psychiatric comorbidity in migraine. Cephalalgia,1998; 18:56-61.
2. Hamelsky SW, Lipton RB. Psychiatric comorbidity of migraine. Headache
2006; 46:1327-1333.
3. Williams LA, Goodwin RD, Cox BJ. Depression and anxiety associated with
three pain conditions: results from a nationally representative sample. Pain
2004; 111:77-83.
4. Breslau N, Davis GC, Andreski P. Migraine, psychiatric disorders and
suicide attempts: an epidemiologic study of young adults. Psychiatry Res
1991; 137:11-23.
5. Merikangas KR, Angst J, Isler H. Migraine and psychopathology.Arch Gen
Psychiatry 1990; 47:849-853.
6. Merikangas KR, Merikangas JR, Angst J. Headache syndromes and
psychiatric disorders: association and familial transmission. J Psychiatr
Res 1993; 27:197-210.
7. Swartz KL, Pratt LA, Armenian HK, Lee LC, Eaton WW. Mental disorders
and the incidence of migraine headaches in a community sample: results
from the Baltimore Epidemiologic Catchment area follow-up study. Arch
Gen Psychiatry 2000; 57:945-950.
8. Leeuw R, Schmidt JE, Carlson CR. Traumatic stressors and post-traumatic
stress disorder symptoms in headache patients. Headache 2005; 45:13651374.
9. Peterlin BL, Tietgen G, Meng S, Lidicker J, Bigal M. Posttraumatic stress
disorder in episodic and chronic migraine. Headache 2008; 48:517-522.
10. Tietjen GE, Brandes JL, Digre KB. History of childhood maltreatment is
associated with comorbid depression in women with migraine. Neurology
2007; 69:959-968.
11. Peterlin BL, Ward TW, Lidicker J, Levin M. A retrospective, comparative
study on the frequency of abuse in migraine and chronic daily headache.
Headache 2007; 47:397-401.
12. Tietjen GE, Herial NA, Hardgrove J, Utley C, White L. Migraine comorbidity
constellations. Headache 2007; 47:857-865.
13. Taylor GJ. Recent developments in alexithymia theory and research. Can J
Psychiatry 2001; 45:13-142.
14. Lanius RA, Bluhm RL, Frewen PA. How understanding the neurobiology
of complex post-traumatic stres disorder can inform clinical practice: a
social cognitive and affective neuroscience approach. Actaa Psychiatr
Scand 2011; 124:331-348
15. Sayar K, Gulec H, Topbas M. Alexithymia and anger in patients with
fibromyalgia. Clin Rheumatol 2004; 23:441-448.
268
Karşıkaya ve ark.
Migren Hastalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu Bölüm 1: Migren, Travma ve Aleksitimi
16. Güleç H, Sayar K, Topbaş M, Karkucak M, Ak İ. Fibromiyalji sendromu olan
kadınlarda aleksitimi ve öfke. Türk Psikiyatri Dergisi 2004; 15:191-198
17. Çelikel FÇ, Erdemir F, Celep AM, Cumurcu BE, Erkorkmaz Ü. Kronik Pelvik
Ağrılı Erkeklerde Aleksitimi, Depresyon ve Somatizasyon Yeni Symposium
2009; 47:70-75
18. First MB, Spitzer RL, Gibbon M, Williams JBW. Structured Clinical Interview
for DSM-IV Axis I Disorders, Clinician Version (SCID-CV). Washington DC,
American Psychiatric Press, Inc, 1997.
19. Özkürkçügil A, Aydemir Ö, Yıldız M, Esen Danacı A, Köroğlu E. DSM-IV
eksen-I bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşmenin Türkçe’ye
uyarlanması ve güvenilirlik çalışması. İlaç ve Tedavi Dergisi 1999; 12:233236.
20. Blake DD, Weathers FW, Nagy LM Kaloupek DG, Gusman FD, Charney DS,
Keane TM. The development of a Clinician- Administered PTSD Scale. J
Trauma Stress 1995; 8:75-90.
21. Aker AT, Özeren M, Başoğlu M, Kaptanoğlu C, Erol A, Buran B. Klinisyen
Tarafından Uygulanan Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği (TSSB-Ö)Geçerlik ve Güvenilirlik Çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi 1999; 10:286-293.
22. Bagby RM, Parker JDA, Taylor GJ. The Twenty-Item Toronto alexithymia
scale-I; Item selection and cross-validation of the factor structure. J
Psychosom Res 1994; 38:23-32.
23. Sayar K, Güleç H, Ak İ. Yirmi maddelik Toronto Aleksitimi Ölçeği’nin geçerlik
ve güvenirliği. 37. Ulusal Psikiyatri Kongresi Kitabı, İstanbul, 2001; s. 130.
24. Chapman CR, Syrjala KL. Measurement of pain. Loeser JD, Butler SH,
Chapman CR, Turk DC. Eds. Bonica’s Management of Pain. Lippincott
Williams Wilkins, Philadelphia 2001;310-328.
25. Posner J, Eilenberg J, Friedman JH, Fullilove MJ. Quality and Use of
Trauma Histories Obtained From Psychiatric Outpatients: A Ten-Year
Follow-Up. Psychiatric Services 2008; 59:318-321.
26. Norris FH. Epidemiology of trauma: Frequency and impact of different
potentially traumatic events on different demographic groups. J Consult
Clin Psychol 1992; 60:409-418.
27. Resnick HS, Kilpatrick DG, Dansky BS, Saunders BE, Best CL. Prevalence
of civilian trauma and posttraumatic stress disorder in a representative
national sample of women. J Consult Clin Psychol 1993; 61:984-991.
28. Balaban H, Semiz M, Sentürk IA, Kavakçı O, Cınar Z, Dikici A, Topaktaş
S. Migraine prevalence, alexithymia, and post-traumatic stress disorder
among medical students in Turkey. J Headache Pain 2012;13:459-467.
29 Breslau N, Kessler RC, Chilcoat HD. Trauma and posttraumatic stress
disorder in the community: The 1996 Detroit area survey of trauma. Arch
Gen Psychiatry 1998; 55:626-632.
Nö­rop­si­ki­yat­ri Ar­fli­vi 2013; 50: 263-268
Arc­hi­ves of Neu­ropsy­chi­atry 2013; 50: 263-268
30. Peterlin BL, Tietjen GE, Brandes JL, Rubin SM, Drexler E, Lidicker JR, Meng
S. Posttraumatic Stress Disorder in Migraine. Headache 2009; 49:541-551.
31. Tietjen GE, Brandes JL, Peterlin BL, Eloff A, Dafer RM, Stein MR, Drexler E,
Martin VT, Hutchinson S, Aurora SK, Recober A, Herial NA, Utley C, White
L, Khuder SA. Childhood Maltreatment and Migraine . Emotional Abuse
as a Risk Factor for Headache Chronification. Headache, Headache 2010;
50:32-41.
32. Fuh JL, Wang SJ, Juang KD, Lu SR, Liao YC, Chen SP.Relationship Between
Childhood Physical Maltreatment and Migraine in Adolescents, Headache
2010; 50:761-768.
33. Peterlin BL, Nijjar SS, Tietjen GE. Post-traumatic stress disorder and
migraine: epidemiology, sex differences, and potential mechanisms.
Headache 2011; 51:860-868.
34. Yalug I, Selekler M, Erdogan A, Kutlu A, Dundar G, Ankarali H, Aker T.
Correlations between alexithymia and pain severity, depression, and
anxiety among patients with chronic and episodic migraine Psychiatry and
Clinical Neurosciences 2010; 64:231-238.
35. Okasha A, Ismail MK, Khalil AH, el Fiki R, Soliman A, Okasha T. A psychiatric
study of nonorganic chronic headache patients. Psychosomatics 1999;
40:233-238.
36. Muftuoglu MN, Herken H, Demirci H, Neyal A. Alexithymic features in
migraine patients. Eur. Arch. Psychiatry Clin. Neurosci 2004; 254:182-186.
37. Freyberger H. Supportive psycho therapeutic techniques in primary and
secondary alexithymia. Psychotherapy Psychosomatic 1977; 28:337-345.
38. Kirmayer LJ, Robbins JM. Cognitive and social correlates of the Toronto
Alexithymia Scale. Psychosomatics 1993; 34:41-52.
39. Brandt J. Personality and emotional disorder in a community sample of
migraine headache sufferers. Am J Psychiatry 1990; 147:303-308.
40. Lumley MA, Norman S. Alexithymia and health care utilization. Psychosom
Med, 1996; 58:197-202.
41. Frewen PA, Lanius RA, Dozois DJ, Neufeld RW, Pain C, Hopper JW,
Densmore M, Stevens TK. Clinical and neural correlates of alexityhymia
in posttraumatic stress disorder. Journal of Abnormal Psychology 2008;
117:171-181.
42. Monson CM, Price JL, Rodriguez BF, Ripley MP, Warner RA. Emotional
deficits in military-related PTSD: An investigation of content and process
disturbances. Journal of Traumatic Stress 2004; 17:275-279.
43.Badura AS. Theoretical and empirical exploration of the similarities
between emotional numbing in posttraumatic stress disorder and
alexithymia. Journal of Anxiety Disorders 2003; 17:349-360.
Download