-- --·-·····- ------,· · ::!r.::-lv ·..esı' Scl?u};. t' •··~V İlahiyat F:>.icü~t~ıd Kitaplı~ Demirb::ş Ho. Tasnil llo. lı_!./~(}...L!!ııı..,__---ı ·ı SELCUK O.NIVERSITESi ILAHIYAT. FAKULTESI DERGiSi • Yıl A : 1990 • . •• • Sayı : 3 EVRiM TESADÜFÜNE KARŞI MANTlK VE RUHCU GÖRÜŞ Dr. Abdulkadir ETÖZ Evrimin Doğusu : Ortaçağ Avrupasındaki itim düşmanlığı, hak nômına bir haksızlıktı. BöyleE:e kızgın inkarcıla-ra pirirrı verilmiş, bir hatasına bedel, bin kefôret öder gibi maddenin dışında hiçbir şeye hayat hakkı tanımayan tantanalı pozitivizme (1) ·kapı aralamış, materyalist doğmatikliğe (2} ve peşin hükümlülüğe zemin hazırlamıştır. (3) Değişik ilim ve usullerle didiklenen «Hayat Nazariyesi» (4) pozitivistlerin - bin gürültü ·ile- ileri sürdükleri kadar Hmen lsbôt edilememiştir: (5) Yapılan binlerce mutasyon tecrübelerinde ve tabii olarak meydana mutasyonlarda bir canlıdan başka bir canlı türün organı veya dokusu ortoya çıkmamıştır. (6) Eğer evrimleşme tesôdüfen olsa bile birbirlerinin organlarını taşımaları gerekmez miydi? Meselô, yüzgecli kuşlara veya ayaklı balıkiara aracı fosiller olarak rastlamalıydık. geleiı Varlık, hayat ve ruh nazariyeleri hakikôt itibôrf ile ilimierin özüdür. inanç itibôri ile de inkôr. vehim ve imani tavırlar halinde bir kanaat meselesidir. Bu ·konuda materyalist düşünce ile ruhçu görüş arasında asır­ lar ve nesiller boyu sürüp gelen bir münakaşo vardır. (7) Popülerize edilen bu görüşlere göre. maddeciler tecrübe sahasına girmeyen he ~şeyi inkar ederken (8) ruhçu görüşd·e «görünenler. görülmeyen ôlem üzerinde tenten-eli bir perde ve yine görÜlemeyen ôlem. bu ôlemin bir boyutudunı der (9) «Madde- ölçü (kanun) ve ruh» ter·kibine ·karşı ayaklanan <<.madde - enerii ve tesadüf» terkibi birbiri ile çatışma halindedir. Daha ocık bir ifôde ile: inanon bir bilimci nazarında madde ve canlı bir hikmete göre, {1) <2> {3) (4) (5) (6) (7) Balahan CM. Rahmi) : İlim-Ahlak-lman Ank. 1969 «Psikoloji ve Tanrıiçinde, s. 77. A.g.e., s. 77. İzmirli (İ. Hakkı) : Yeni İlmi .Kelam Ank. 1981, s. 251. Cresson <Andr•D : Filozofik sistemler, Tre. S. J . -Becorana, İst. 1962, s. 68. Bilim ve T ekn ik, C. 4, Sayı : 40. Kroll (Paul) : The Plain Truth, vol: 51, no: 10, 1986, s. 23- 26 içinde. Tre. İ. GUrbüzer. . Ülker CH. Ziya) : Tarih! maddeciliğe Reddiye: İst. 1951, s. ı - 23. cılıb A-bdülkadir ETÖZ 412 Allah tarafından tekômül eUirilir. Evrimciye göre, madde ve kendine tesôdüfen gelişi r. Hayatm canlı kendi Kaynağt: Madden ın ve enerjinin değiştiğini herkes bilmektedir. Ama değişme­ yen ortjinlyle hayat. canlının mahiyetlni korumaktadır. Kaba ve sôde maddenin môhlyeti hôlô tam olarak bllinemezken; sınırsız bir nizarn ve ölçüyü gerektiren. en küçük canlı birimi sandığımız. virüslerdeki bilginin kaynağı nedir? On elemantı bir sayı dizisinin sıra ve tertibe göre cekilmesi mümkün olamazken ; nüklelk ve omino asitlerin. organik (DNA) ve (RNA) zinci rlerin, dinamik n·ızômı ve bilgi dizisi nereden gelmiştir? DNA mofe·külü, môziyi muhafaza ·eden ve istikbôle bilgi taşıyan ve kopye eden, canlı bir bilgisayar gibi çalışıyor. Bu kadar ·küçük ve harika komputeri. güneş kadar bir lamboyı ve dünya kadar bir uçağı kim yaparsa galaksimize de o hükmeder. Zerre kadar mantığı olana göre; Eserden müessire doğru görünen bu kudret ve şuura rağmen insa~lar ne s ineğin kanadını yapabiliyorlar ne de inkardan dönüyorlar.( 10) Tesôdüfler ·karmaşasında. son derece komplike ·insanın zaman rüzönünde. evren in kaos cenderesinden kurtularak; ve bir mekan tezgahında kendi kendine maydana geldiğini iddia etmek, gülüne değil­ se hangi bilimseilikle (!) bağdaşabil l r? Hayatın beşiğ i sayılan suyun; ·kör, sağır ve duygusuz ·kollarında ; şuursuz ve ölü bir meka·nda; akılsız atomlar oturup bir ·konferans tertip edecekler, sonra da bir anlaşmaya varıp molekül koord inasyonları halinde örgütlenecekler, (tesadüfen) sonsuz başıbozukluk icinden birdEmbir·e veya zamanla, • bir merkezden yönetill· yormuş gibi- sonsuz bir ölçü, nizarn ve kanunlar halinde insan kendi 'kendine doğacak ... Bu saçmalığa ·ınanacak bir çocuk görernesak de bütün bunları iHm adına açıklamak icin olmadık carelere başvuran fanati·k bil· giçlere (1) rstlar ve şaşanz . gôrları Darwin Sendromu : Evrimciler kend i düşünceleri ne ters düşenleri dini utopyalara ·körü körüne bağlanmış ahmaklar olarak nitelediler. Bunlardan bir·i olan Amerikalı Ruth Moore 1964 de neşretti ğ i « Evolutlon ıı adlı 'kitabında : «Darwin araştırmasına başladığı zaman. yaratılış ·i noncından şüphe edenler sade(8) (9) Topaloğlu (Bek ir) : Allah 'ın Varlı~ı (İsbat-ı Vaclb ) s . 158. Tecrid -1 Sar ih ... Diya n et 2. C. 227. Hadis ve Şerh!. (lO) Kur'an-ı Ker im, Hacc : 73. Evrim Tesadüfüne ce Karşı Mantık ve Ruhcu inkarcılardı. Araştırmasını tamamladığı Görüş 413 ------------------- zaman olayı sadece aklın terkiyle inkar edilebildi.» (11) artık Evalutian (evrim) «Tanrı yaratını fikir ve inancında olanlar ·icin «aklı terkedenler» tabirini kullanan evrimcilere göre: Her canl ı , «Tabiat Kanunu» çercevesinde basit bir evrimle oluşmuş. Tanrı müdahalesi olmadan «yaşayan her şey tesadüfen evrimin ürünü olmuştur.» Böylece Allah'a inanan bilimcil·erle inanmayan evrimeller arasında bitmeyen bir savaş başlamıştır. Amerikalı Peter Bowler bunu şöyle izah eder: «.. . çağdaş evrim, dünyadaki tabiat üstü müdahaleyi (Tanrıyı) ve rolünü dışlamek icin tasa-rlanmış­ tır.» (12) Af<11 ve M:sal : «Süleymôniye Camii ve kubbesi, vaktiyle, kayaparçalarının · kuvvetli bir rüzgôrın tesiri lle belli şekilde sürtüşmesi ve tesadüfen uçuşarak o şe­ kilde dizilmesi sonucunda meydana gel miştir.» desem. yediden-yetmişe, bu masala inanocak bir ·kimse bulamazdım . Ya göz bebeklerimin kubbesini oluşturan; o s·anatlı hücre diz ilişlerini (13) şuursuz maddeye nasıl havôle edebilirim? Fakat, tatemin ilahlarınci inanan môsum côhiller yanın­ da. evrimin sonsuz tesadüf ve ihtimallerine güvenenler elbette ınanacak­ tır. Kısacası, atomların gül olup güzel bir koku ile gamze cakan tebes·sümüne ôşık olan moleküllerin bülbül olup tat!ı bir nôme ile ötme~i; maddedeki hangi şuurla, nasıl izôh edilebilir? «Kendikendinecilik» : Maddenin, hayatın ve ruhun tesôdüf tanrı ları elinde ·evrimleşip meydana geld iğ ini iddia etmek, aklın görevinden ·istifa etmesi-demektir. Çünkü «herşey kendi kendine· oluyor» fikri: safsatanın enson haddi, cehlin en bayağı bir ifôdesi ve idraksiz bir inadın son doruk noktasıd ır. «Kendi·kendl necilikıı, cocuk kandırmacılığından öte bir sapiantı ve bilim adına bir aldatmaoadır. Birşeyin kendi kendine olabileceğine inanmak için şu dört dörtlük muhôller dizisini ardarda kabul etmek gerekir. 1 - Birşeyin kendisi olmadan önce, ·kendisi var olmalıdır. 2 - Birşey, kendisini meydana getirirken; içinde veya dışında olmalıdır. 3 - Birşey, mekan olarak ya ·kendi zincirleme bir kademe ile ·kendini meydana getirecekse; (ll) Krool (Paul) : Plain Truth, vol: 51 n o: 10 1986 s. 23-26 içinde. . 02) Evolutlon, The History of An İdea, Berkeley, 1984, s. 5 - 6. (13) Hayat Ansiklopedisi, Göz Maddesi C. 3, s. 1394. İst . 1982. Abdülkadir. ETÖZ 414 başka şeylere ihtiyacı var demektir. Öyleyse, diğer {şuurlu) maddelerle (!) geniş kapGamlı, . p!anlt ve projell bir . anlaşmaya varmış olmalıdır. 4 - Bi·rşey, k:md i id~al varlığına ulaşmak ·icin, önceden, sonsuz bir ilim ve nihayetsiz bir güce -sahib o~ması gereklidir. Meselô, en azından güneşi oraya ve dünyayı da buraya ·koyması gerekir. Zihnimlz bir ·lik sebeb, bir ilk şuur ve bir Ilk kudret arama·ktadır. Aramıyor diyen, bize kübik bir küre tarifi yapar gibi abtal gelir. {14) Bütün, bu gibi muholleri kabul ·e ttikten sonra, canlı bir şeyin kendi kendine meydana geldiğini iddia etmek, abesle mantığı iğdişlamek olur. Zirô, cocuk kendikendini meydana getiremediği gibi (kanun olmadon öte bir görevleri olmayan) anne- babası ve diğer sebebler de yarotomaz. Cünkü, sanotkôr olmoyanın el; duymayanın ·kulak; görmeyenin göz; bilmeyenin akıl; anlamayanın dil v.s. yaratması ve yapması düşünülemez. Kromozomdaki (DNA) bir bilgi deposu olarak durmadan kendini kopyo edebiliyor. {15) Fokat dehôyı, sanatı, güzellik, -iyilik ve doğruluk gibi duyguları do yarotabiliyor mu? Mutosyonlarlo her defasında daha ileri gidebiUyor mu? Bu bilginin ·kendikendine oluşması ·i mkansızdır. Hormon mu, Ruh mu? diyebilir: «Annelik duygusu, bir hormon ·işidir. Cesaret ve korkaklık hôli. böbreküstü bezinin od·r>enalin salgısı ile değişir. Seksüel güç, hormonol ve otomatik bir duygudur. Hatta, cok yorgun bir bedenden icsalgılar enjektörle alınıp dinc bir bedene şırıngo edilse; birdenbire, o beden de bitkin bir hôle gelebilir. Bütün bunlar gösteriyor ki, bir organizma ayr.ıı cins organizmaları etkileyebilir. O halde oluşumların nedeni maddi şeylerdir.» (16) ~iyebilir. Birisi şöyle işte, bu gibi olayların coğu doğru. Fakat hüküm her zaman yanlıştır. Maddelerin bilgisi nötr ve tarofsızdır. Yorumlar nizma şuur ve ldrak~en yoksun bir kanundur. yanlış olur. Zira bu meka- Kadındaki annelik hissi. seks gücü, odrenalin ve sütasidi gibi şeyler hormonal birer •k ônundur. Fakat. oslô asıl etken değildir. Meselô gözü olmayan bir adam göremez, göz takınce görecektir. Çünkü görme özelliği onun mahiyetinde (ruhunda) vardır. Cocuk doğunca annelik hormenu doha etkili çalışır. Cünkü, annelik özelliği kadında zôtidir. Doğurmadon koyun süt veremez. Bunun -icin, ya ·kuzu değmalıdır veya kuzu doğmuş gibi hormon takviyesi yapılmalıdır. Çünkü süt verme özelliği koyunda zôtidir. (14) Cresson <Andr6> : Filozofik sistemler, s. 41. (15) Sızıntı, Kasım 1986, S. 94, s. 41. (16) Cresson. A.g.e., s. 33.' Evrim Tesadüfüne Karşı Mantık ve Ruhcı,ı Görüş 415 Ancak, aynı hormon devekuşuna verilse; süt veremiyecektir. Çünkü, devekuşunda bunu etkili hôle getire_cek bir özellik veya hormonal bir kônun . programlanma mıştır.... Kısacası, Ilim. ·eşyada kanun halinde, saklı olarak bulunmaktadır. (17) Bu de.ğ işmez kanun (18) hükmündeki tabii bilgileri herkes niyet ve anlayışına göre yorumluyor. Ancak, Hakkı kabul edip hakikat! orayanlar en sonunda sof gerçeğe kavuşuyor. Serbest halde bulunan ve her kişiye özel bir şahsiyet kazandıran ruhun konunları ·ise daha başkadır. insanların en az bilgisi de bu ·konudadır. (19) Meselô, yukarda bahsi geçen hormonol işlemler burada geçersizdir. Cemiyetin üstün sayılan inaonlarından elde edilen hormonal enieksiyon veya slperm He arzu edilen insan tiplerı elde edilemez. (Beyin yapısı. kahtım ve şekli benzerlik dışında bu çok iddialı bir spe·külasyondır.) Çünkü, tek bir insan. bir hayvon cinsi kadar komplekstir. Meselô, ot ile aslan cinsi orasında ne kadar fark varsa; iki insan arasında da (taşıdığı rOh sebebiyle) - _karakter bakımından - o kadar fark vardır. Yôni her insan bir ôlemd.ir .. . (20) Tesadüfün ilmihaline Karş1 YaratlCI irade Evrim teorisi bir çeşit <dlmihal» olmuş. Gercekten bir mübtedi bilimsel bir topluluğa üye olmak ve onlar arasinda hüsnü kabul görmek istiyorsa. evrimi . kabul edip ezberlemeli ve ona inanmaltd ır. (21) Bir evrimciye göre bu t~ori dünyo görüşü olarak ulaşılan en son sı­ Bilimsel bir teorinin doğruluğuno inanmak icin, her zaman ve mekanda tekrarlanabilir ve ısbatlanabilir olmalıdır. Halbuki geçmişte vuku bulduğu iddia edilen şeylerin (yani evrimin) tekran mümkün değildir. Tesadüf saçmalığı ile göz boyarnakla do isbatı yapılamaz. Geçmişte vuku bula-n yaratılış do isbat edilemez. Çünkü geçmişe ve yaratılışına hic kims~ şahid olmadı. (22) Anco·k mantığımız eşyada bir şuur ararken; ruhumuz do ono bir ölçü koyan (23) ve herşeyi bilen bir nôzımı hisseder. Z.irô, bir kemik için yedi sokok yeldiren keskin dişli köpekler, bir balya ot icin sütünü midemize, etini dişimize ve deris:n de işimize armağan eden inekler, bunca evrim zahmetine ne hikmetle kotlonmışlar? Bitkiler ve hayvanlar bunca vazife taksiminde rol alırken bu senaryoyu hangi ·kör tesadüf yozobilir? nırdır. (Abdurrahman) : Sibernetlk (Sızıntı 69 s. 347 - 48 içinde) . Kerim Fatır : 43, Feth : 33. (19) Kur'an-ı Kerim, tsra.: 85. (20) Kur'an-ı Kerim, Al-i İmran : 33. .(21) Kroll (Paul) : Plain Truth, vol: 51, No : 10, 1986, s. 23 - 26 içinde. .(22). Kur'an-ı Kerim, Kehf : 51. (23) Kur'an-ı Kerim, Rahman : 5 - 9. 07) 08} Ispartalı Kur'an-ı AbdUlkadir ETÖZ 416 Ancak, mücerret hakikati arayon ciddi bilginierin kolbini tatmin eder'\. aklına kanaat veren ve fikrini selômete erdiren üc şey vardır. Kalbi, haber-i sodıkla; oklı, tarafsız ·ilmi araştırmanın vesllesiyle ve fikri de m<ln- · tıkla uyum ve doyum soğlar. Bir ôlim icin bu üç şeyin ormanisinden mutluluk doğar. Kaoston do mutsuzluk! Darwin, bir türden diğer türlerin gelişmesi ve kalıcı yeni tartierin ortaya cıkmasını açıklarken, «rastlantıya bağlı değişim ile çevreye uyum Için doğal ayıklanma ~ diye bahsetmiştL· Buna göre evrimci, fosil kayaları­ na başını vura vura parcalasa da mutasyonlar ve evrim tesadüfüyle tedr7cen; canlı türterin •kendiliğinden oluştuğunu · ·isbot edememiştir. Şi mdi­ kiler de bundan vazgeçip yeni bir acıklom<J ileri sürdüler. «Punctuated Equillbrium» (=Noktalı Denge veya sıçramalı evrim) diye göklere çıkardık­ ları yeni evrim itikadına göre: Çok küçük sayıdaki grublar arasında evrimin ôniden, çabuk ve çarpıcı olarak vuku bulduğl!nu ve milyonlarca yıldır (yok oluncaya kador) değiş meden türlerin devam ettiğini söylemektedirler. (24) Bu -evrimsel sıçrama ile inkar ettikleri yaratılışa ·yaklaşırlar. Fakat burada do fail, şuu r ve kudret tesôdüftUr. Bence, her.kesin tanıdığı mQcizenin bir anlamı da; eşi, b-enzeri ve örneği ortaya koyulamayan bir şeydir. Ne tuhaf! Eskiden yaratılışa zıt ve uzak bir yolda kimsenin gözlem .ve deneyle isbotını yapamadığı evrim teorisi bu sefer yaratılışın burun dibine kadar gelip ona diş gıcırdatıyor. inadm kör mantığı lle bir ütopyayı realize etmeyi düşünüyor. Bu, failsiz( suiesiz) bir bilincin varlığını kabul etmek ve ondan da birdenbire, ôniden sonsuz bir intizam ve bilginin doğduğuna inanmak gibi bir saçmalıktır. Halbuki. bu konuda Yaratıcı bir fôili, ilmi ve irôd~sı sonsuz bir kudreti kobul etmemek, dört köşe bir i<üre tasavvur etmekten daha mantıksız ve obestlr. «Evrim Kuramlan» ve insanm Yeri : Artık, evrim teorisi değil «evrim kuramları» (25) adıyla bu hastalık bütün ilimiere bulaştırıldı. Trafiğin «dur» dediğ i yerde inatcılar yeni bir cık­ m<lZ' yola saparak atışa devam ediyorlar.. . Hakikatın yaşı sonsuzdur. Yalanın yaşı ise sonsuzda (0,0 ... n ...01) kadardır. Fen, felsefe Ve Dlnin ittifakı ile canlılar içinde en üstün varlık insanBir evrim sonunda meydana geldiği iddia edilen bu insan en kompleks ve ·en üstün kobiliyetlerle donatılmıştır. insan grubları arasında m~vcut olon rekabet düşlinülecek olursa hayva.nlardan fa-rklı olarak ·insanın tek dır. (24) Kroll (Paul) : Plain Truth s. 23- 26. (25) Bllim ve Teknik S. 226, s. 23. E'vrim Tesa.dU!üne Kar,şı Mantık ve Ruhcu GörUş 417 cınsli ve tek türlü olması ne kadar anlamlı ve hlkmetlldir. Hatta o kadar ki eşini de (Havva'yı) ayrı y<natmoyıp aynı vucuddan (Ademden) tek bir nefisten çıkarmıştır. (26) ideôl yaratılış ve mavzun vucudları Itibariyle (27) e.şit olan ·insanların; :kablliyetleri ayrı ayrıdır. {28) Bitki ve hayvon l a rı n müşterek hizmetine muhtoc olon insanların ga~eri ve ihtiyacları da sonsuzdur. Evrime göre, en gelişmiş canlı olan ln'sonın, şimdiki mükemmelliğine ulaşahilmesi ·icin aslı ve atası en önce var olmalı ve bunun. fsbatı icin de tarih öncesi cağo kadar arocı fosiller bulunmalıydı. Evrlmciler, metafizik ôleme kör · bir bakışla, semôdaki ncıkışların manasını görüp anla·yamıyor ve ruhlar öteminden gelen mantıklı me~ojı do duyurmamak icin; mçıteryalieit kösler gürültü çıkarıyorlar. Mant1k ve Ruhcu · Görüşe Göre Hay(Jtm Menşei Yaratmadtr: Semavı dfnlerin ' ittifakı ·He en son yaratılan insandır. (29) insanlardan (yani psikolojik öte'mden) önce cins ve türler halinde hayvanlar (yani zoolojik ôlem) (30) onlardan önce de sayısız cins ve türler halinde bitkiler (yani botonlk ôlem) yar<ıtılmıştı. (31) Günümüzün Hml de côresiz bunu ·teslim etmeğe mecbur kalmıştır. Botan ik ôlem, zoolojik ôleme, onlar da Psikolojik ôleme hizmet lc~n yaratıldılor. Hangi ilim ve carpık mantık bunu reddedebillr. Kuşların ·kendilerini havaya fırlata tırlota kanat sahibi olduklorını söyleyebilir miyiz? Ve gene bazı kuşların ·erkeklerinin harlkOiôde güzel görünüşlü tüylere sahib oluşlarını onların akıl ve becerllerine nasıl havale edeblleceğiz? (3) Bir erkan-ı harbiye üyesi pilotton daha mükemmel . Inip-kalkan, düşmonı kollayan ve harika at-raksiyonrarla maMvro yapan · sinekl~rin ucuşunu nasıl Izah edebiliriz? Insanlardan minik bir damla pekmezi .veya kon ı kapsa; ondan geri olamazlar. (Çünkü ·k•mvevı terkibi hemen değişir) . Ve onun ka-nadının benzerini de yapomczlar. Bu konuda sinek de ·Insan do ôcizdir. (33) Cünkü yaratanlan aynıdır. Yaratanın en büyük sıfatı hoyottır. Hayatımin kaynağı olon ruhumun mantığına göre acziml ·imôn ile takviye etmeliyim. Işte benim postülam budur. Kuvvet, ve hak.ikat, tevhlde meddr olan ilimdedir. (26> Kur'an-ı Kerım, Araf: 189 ve Zümer: 6. (27) Kur'an-ı Kerim, Ttn : 4. (28) Kur'an-ı Kerim, İsra.: 84. (29) Tevrat. Tekvtn, Bab 1 ll.yet 26, Kur'an-ı Kertm., Bakara: 30 ve EnMı: 165. (30) Tevra.t, Tekvtn : Bab 1 Ayet 24- 25, Kur'an-ı Kerim, EnMı: 143 ve ŞürA. : 11. (31) Tevrat, Tekvtn: Bab 1, Ayet ll- 24, Kur'an-ı Kerim, Yastn: 36 ve T4hA. : 63. (32) Cresson <Andr~) : a.g.e., g_ 67. (33) Kur'an:-ı Kerim, Ha<:c : 73. · (F. : 27j A'bdUlkadlr ETÖZ 418 Bir kısım evrimcller, biyolojin-In temel uzmanlık dallarından bazılarını temsil eden billmcilerdir. Bunu· teslim etmemiz gerekir.. Ancak.. yanlış. temele dayanan postülaları ve çevre baskılan sebebiyle- · çıkmoz~an kurtulamıyorlar. Teorilerini ·ilmen ~sbot etme yolunda :korkunç çelişkilere saplomyorlar. Meselô, insan - maymun ilişkisi lle yola çıkıp . türleri n birbirinden tirediğini söylerken; ilk türün nasıl meydana geldiğini Izah edemiyorlar. insan -.maymun- ayı- balık- kuş akrabalığını ilk canlı blr!mi tek hücrey~ dayadıktan sonra ... «,Peki, bu tek hücrell caniıyı kim yaptı?ı) diye sorunoa: Bu sorunun cevabı maalesef mantığı rafa kaldırmaktır .Kestirme oovobları: «Organi·k madde, Inorganik maddeden bi-r rasiantı · sonucu oluştu.» Yanı, canlı bir hücre cansız maddeden tesadüfen meydana geldi derken hiç sıkılmazlar. Cünkü ·Işin zor olan püf noktası burasıdır. Mantık dJnden yana olursa ona saygı duymaz ve bir Imkanı reddedip yüz muhôli kabul ederler~ ~Onlar, hep o zulüm ve kibirleri yüzünden delillerlmizi bile bile i·nkar ederler.» (34) Nakışlı ve sanatlı murassa bir ipek halıyı ne dut yaprağına, ne ipek ve ne de toprak boyasına havôfe edemeyiz. Bir derece sebebIere nisbet etse k de nasıl ·kendi ·kendin-e ve tesadüfe bırokabiHriz. ınsan­ dan öne~ bu tesadüf (holmın yapılışı) neden gerçekleşmemiş? böceğine Evrimin Sebeb Olduğu Psikolojik Bozukluklar : Ilmi problemleri bu oarpı·k hipotez ile ·Izah etme.ğe kalçözülmeleri ve davranış bozuk.Jukları dağıtıyor. Devamlı Isyan halinde ve zararlı denemelerle ebediyet icin yaratılmış rOhunu kirle· tıyor. imanla tatmin olamayan gönüller bunarime düşüyor. Fontazi yorumlario fikirler bulanıyor. Bu görüşıe yapılan tıbbi tedaviler de ayrı bir hastolık hallnde ıruhlan örseliyor. Inanan insan. ebediyet aşkı, adalet tutkusu ve sürekli mutluluk arzusu duyor. Evrimcl tesodüfün çekici ile bu arzuyu !J<ırıp atar. Temelinde ·mataryaHst -bir postulanın yan geUp yattığı, Ölümden önce bencllllği ve maddi "zevkleri ön plana alan dev bir anaforla dünyası :karorır. Evrtm bağnazlığı, hakkı batı!., batılı· da hak gibi gösteren bir körWğe sürükledi. Göklerin a·ktarını • . yerin tabqkalonnı, deniz diblni ve yer üstü varfıkları kolaçan eden bilginler. ruhlarını ihmal ·ffe kendileri hak· kında ilgisiz ve yabancı kaldılar. Teknoloji ve elektronik cağda ınsan ha·kkında bir adım öteye gidemedilei". insanı, fizik ve biyolojik yapı itibariyle biraz daha tanıma imkanı bulan XX. yüzyılın bfl.fmi. onun ruh dünyasına büsbütün ıkör ve sağır duyulorla yaklaştı. Hatta eski hükeml] ve ürefônın ·insonı tanıırıloyan sözlerin! bile anlayamaz oldular. ·_ ilim-din çatışmasını gündemde tutup ôleriıde bir kudret gördü, Kodiri inkôr etti. Bir nizarn Evrimci sayısız kınoa şahsiyet (34) Kur'an-ı Kerim, Neml: 14. Evrlm TesadüfUne Karşı Mantık ve Ruhcu Görüş 419 gördü, nôzımı Inkar etti. Rızkı gördü, Rezzôkı inkar etti. Bilgiyi gördü, her-. şeyi bileni umursamadı. Sunnların sebebleri kadar uydurma ilahlar arad ı . Bfr ensrümanın fa rklı tellerinden çıkan ahengi dinledi, ôlemde eşi tlik istedi. Kôinatın uzak ufuklarına ulaşamadığımız gibi, kendi Içimizdeki derin ôleme de nüfuz edip dolamadık. Bu ôlemi Oedipus Kompleksi ile acık· lamek isteyen Freud, baba baskısı ile şuur altına ' itilen psikoseksüel düşüncen in zamanla dini otorite şekl ine dönüştüğünü iddia etti. Böylece o, psikanalizinde dinin yüceliğini ve insanın haysiyetini, ôdi hayvôni hislerle ocıklamak ·istemişti. Çünkü insan ruhunun önemini anlamamıştı. O'nun gibi, genetik bilmeyen Darwin'ln: «Tobii seleksiyon (ayıklanma) Kanun.J:J (!) keşfedild lkten sonra, tabiatın bir plôn neticesi var olduğu fikri artık cü rütülmüştür» sözüne Inanan evrimciler, önce tabii seleksiyonu «yaratıcı» bir mekanizma olarak Ileri sür:rüp şımardılar. Sonra da bu tabunun yanlışlığı ortaya konunca hırcınlaştılar. Evrim ·inancı taraftarı W. D. Harnilton «tabii . seleksiyon un neyi ortaya koyduğunu henüz bilmiyoruz» demek le yetind ı. (35) Evrimcilerin Tanrı tanımaz isyankarları arasında, «... Metafizik düşünce ve Tanrıbi lim bir kez daha yalanlanmış, tek tek yaratı lma masal ı kıesin olarak çürütülmüştür.» (36) diyen ·kibirli ·t ipleri de vardır. Bu gururla evrrmci sahtekarlar, çene kemiği bir orangutana: diş ve ·kafatası bir insana ait olan «Piltdown Adamı ı~ diye sahte bir kafatasını 40 sene British Museum'da sergilediler. ilim dünyasını 50 yıl alddtan yalan, çöpe atılıncaya kadar, ev~lmci bilim odernları bunu, tarih öncesi devirler hak k ında biiQi veren sonsuz öneml haiz... ve beyin gelişiminde 500 bin yıllık bir delil saydı­ lar. (37) · Ne yazık ·ki, 1972 yılında Kenya'nın Turkana ·kasabası civarında muôsır insanımızdan hic bir fa·rkı olmayan, hatta daha büyük bir beyin hacmine sahlbolan 2.8 milyon yaşındaki «Skull 1470» insanı katatasım bulan meşhur ev·rimci antrapolog Rıchart Leakey şunları söylüyordu: «Ya bu ·kafatasınr, ya do ·ilkel Insan hakkındaki teorllerimizi atmalıyız.ıı (38) Öyle anlaşılıyor ki ilimler semôvi gerçeğe yak !aştıkça çağdaş evrimcl de ya Allah'o ima·n edecek yahut da muhCili isbat etme yolunda klinik vak'a olacaktır. Çünkü gökleri, yerı ve kendilerini yaratan, kimseyi şCihid etmemişti. (39) Bu hususta aklına ve hissine güvenerek ileri ve geri ko· nuşmak hokikate uygun düşmez. Ancak, ilim ·i lerledikçe hakikat daha iyi (35) Bedir Ya.yınevı,· Canlılar ve Evrim, s. 80, İst., 1987. (36) Hançe rUo~ lu (Orhan) : Felsefe Ansiklopedlsi, C. 2, s. 270. (37) Glsh (Duane T .) Evoluslon, s. 24, (Çev. A. Tatlı). {38) Leakey <Rıchart T .) National Geographlc, cSkull 1470•, vol. 143, s. 819, 1973, (39) Kur'an-ı Kerlm, Kehf : 41. A!bdülkadir ETÖZ 420 anlaşılocaktır. Hak olduğunu (4{)) Hem dış dünyada, hem de Insanın kendisinde · O'nun ilerde göreceklerdir. (41) Tabiatm Kemô/i de ZevtJJi de ROh'a Hizmet icindir : 1 . Tablot ve kanunları ilah olmadığı gibi, her şey hayota hizmet icin yaratılmıştır. Ruhu He aziz insanı, ôdi hayvan soyuna bağlayan çarpık teorilerle. semôvi dinlerin müşterek nassı olan «Adem Ataıı ınancını yıkmak isteyen evrimeller «gerçek» adına, sadece bilgi ve okıica olgunluğo erememiş kimse~eri saptırıp imandan çevirdiler. Yaratıcı olan «doğa » mı, yoksa Tanrı mı? Nedir Tabiat? TABiAT, bir sanat eseridir. Fakat o, asla bir sanatkor değildir. Kor, sağır, dilsiz ve şuursuz tabiatın <ıtomlan nasıl olup da bülbül olup ötüyor; gül olup da kokuyor. O. nasıl çiçek açıp meyve veriyor? ... Hôrikulôde bir ambalojla gözüme, dilime ve mideme koşuyor? .. TABiAT bir mOsikidir. Fakat o, asla bir mQsi kişinas değildir. Ağac­ sebze ve meyvelerin lezzetleri, Insanların deri ve şeklller·l nasıl oluvermiş? Tabiat, bir fabrlkadır. Fakat o, asla fabrikatör değildir. Göz alıcı ışıklar, akıp giden yıldızlar, galoksiler, ·kehkeşa,nlar nasıl bir nizamla var olmuşlar? Tabiat, bir ölcüdür, nizarn ve düzendir. Fakat o, asla düzenleyen bir nazım deği ld ir. Şafak ve grub vakti, her an değişen kartpostah-n renk cümbüşleri ; mevsimlerin a·kıp gideiı filimleri; ne elvanlı, ne hoştur .. . ! Tabiat, hôrikulôde bir reslmdir. Fakat o, asla ressam değ i ldir. O, bir fil imdlr. Fakat asla bir senarist ve yönetmen değildir. Balık· ları - kuşları, meyve dolu ağaçları, gülen oy·noyan çocukları ·ile dünyamız n·e güzeldir. Tabiat, bir hayattır. Fakat o, asla hayatı veren d·eğ lldir. Tab i~ at, bir kanundur. Fakat o, asla bir kanun koyucu değ ildir. Tabiat, bir kuvvettir. Fakat o, asla. kôdir değildir. O. bir _süs ve nakıştır. Fakat, süsl·eyici ve nakkaş değildir. O. bir dekor ve vitrlndir. Fakat. dekcratör değildir. O, Allah ' ın emriyle ·insona boyun eğen bi-r hizmetcldi-r. Şuur ve akıl· sahibi ·insan, onu kullanıp dururken; hôlô, neden çarpık tikiriiter «doğa yarattı .. . » .diye iddia ediyorlar? Tablot bir mahkum iken onu hakim yapıyorlar. Cürük b!lgilerle; cüce akılları kondırıyorlar. ların güzelliği, TABIAT'ın, süzülmüş özü hayattır. Hayatın özü de insandır . .insanın özü de (rQh) tur. Işte. bu ruh lle Insan, «... Yaratan Rabbinin adıyla!>> okumağa, (42) duô ve ·ibôd~te muhtaçtır. Ve mülkü. sahibine verrneğe mecburdur. Evrimeller vermeseler de Allah ôlemin sohibidlr. Çünkü O; - ilim, irô- (40) (41) (42) Kur' an - ı Kerlnı, Zatiy~t : 20- 21. Kerim, Fussnet : 38. Kur' an-ı Kerim Alak : ı. Kur'an~ı Evrim Tesadüfüne Karşı Mantık ve Ruhcu Görüş 421 de, kudret. tokdir ( = ölcü, vezin} denilen - Kader proğramını, konunla-r halinde alemin boynuna takmıştır. Mi·kro ôlemlndeki bilgi de budur. O'nun herşeye hükmü «r0h» denen emri lle geçer-'. (43) .. .Kôfnôt ağacının güneş denen küçük bir dalında, Dünya denen bir hayat çiçeği ocmış. Bu çiçeğin meyvesi, insan denen bir tohumdur. Onun do özü (rOh denen) bir emaneWr. (44) Her birinin kônunları ayrıdır. Bu rOh değer yönünden ·kôinattan üstündür. (45) Cünkü ôlem. rOho hizmet Icin yaratılmıştır. (46) {Yônl, kôinat insan (47) içindir. insan da Rabbı icindir. «...O'na ibadet ve O'na -şükredin. Dönüşünüz de O'nodır.» (4~) diye terman ediliyor.. " Netice: (Evrimcinin Rammadlf): ' ' Kôinôt, (gökler, yerler, bütün galaksller ôleml) c~ns itlbôriyle birbirine benzer. Canlı ve cansız bütün mevcOdôt, zaman· içinde mekan tutma·k için bir tertib ve düzene göre tekômül ettirilir. •Fakat bu, Kôdir'in kudretiyl~ ve Fôtır'ı Hakim'In kader dediğimiz proğramı lle oıur. Bu tekômülde değişmez blr ölçü vardır. Eşya başıboş, ·kendi hôline bırakılmoz ve tesödüfe hôvôle edilmez. Kemalden zevôle ve ölümden dirlme bir yol vo·rdır. Bu hususta aıem ve içinde bulunan herşey bi•rbiriınin benzerı ve aslı olan vorlıklardır. Tanınmaları ve biHnmeleri ve an!aşılmotarı do bu benzerlikten Ileri gelir. Halbuki - tabir caizse - Tanrı'nın cinsi ve aslı (cevheri) bu ôlemden değildir. Yônl ôtem tanrıyo · benzemediği gibi, Tanrı da dleme benzemez. Evrımci Tanrı'yı tanımadığı Icin O'nu tablot ve tesôdüf sanı­ yar. Bu zan-nı ·ile de eşyôyı tanıyoriııyor. An!ayamıyor ve ocıklayamıyor. Allah ipek böceği gibi ördüğü ·kozanın içinde oturmaz. Yôni O, bu diemin dışında ve ôlemden münezzehttr. Herşey O'nun elinde ve irôdesindedir. En uzok ve en yakın, ·en büyük ve en küçük, encok ve en ·az O'nun ·kudretine göre mOsdvidir. Bunlar bize göre bir nisbet lfôde ede-rler. Rıkat, Allah'a göre hiç · birşey O'nun zôtına nisbet ve .J<ıyos edilemez. Tanrı'yı isim ve sıfatları lle anlamo-mak en büyük hotadır. Buna rağmen evrimcilerin bir yönden faydasını do inkôr ·edemeyiz. Şöyle ki «eşyônın v.ucudu zıddı lle ·keHmdlnı fehvôsınca; imôn - ·küfür, güzel - clrkin, doğ·ru eğ-ri, gercek-yolan gibi mefhumlar icin bir alternatif ola-rak; «vartı·k», hakikat adına incelenmektedlr. Biz de, bu alternotitin bir tarafı olarak; ôle(43) Kur'an-ı Kerim, tsra.: 85. (44) Kur'an-ı Kerim, Ahz;ab: 72. (45) Kur'an-ı Kerim, İsra: 70. (46) Kur'an-ı Kerim. ArM: 54, Hacc : 65. <47) Kur'an-ı Kerim, Lokm~n : 20. {48) Kur'an-ı Kerim, Ankeb6d: 17. AbdUlkad.ir ETÖZ 422 ve devamı Allah'o dayanır diyoruz. O. dilediğini var eder ve di~ de yok eder. Kôinat Allah'ın kudret elindedir. Allah kôinôtda de~ ğildir. O, misli olmayan Tek'dir derfz. min halkı led iğ l ni LA LOGIOUE ET L'OPiNiON SPRiTUELLE CONTRE LE HASARD D'EVOLUTiON Resuma En Europe .moyenôgeuse, l'hostilite cantre fa science etalt une iniustice au nom de la verite, De nouvelles ·invention scientifiques qui s'opposent o la doctrine ecc!esiastlfique se sont transtormees l'exces au positivisme dogmatique. Ainsi, /'opin.o.n materiofiste nfe tout ce qui h'entte pas dans le domaine d'experience. Les matef'lalistes ont attribue la vie et son origlne a la matiere et au hasar au /ieu de Dieu. lls ont expose la . theor/e d'evolution en donnant une conscfence et une rafson au determinisme. Cette idee n'etant soutenue ni par /es ·mutations, ni par /es fossi/es mediateurs (fes formes) a ete consideree comme une loi. ils ont _propage cette croyance popu/arisee comme une nouvelle fo/ dans tout le monde. a a Une lutte . interminable s'est- produlte entre /es materiafistes, partisants de «matiere- energle- hasard» et /es croyants en D.ieu, ceux qul gardent l'idee de ((mat/ere- segularite- esprit.» Se/on /es materlalistes, l'origlne de la vie a comnrence par le fait qu' en trouvant fes anino ac;des, elements formateurs de la cellule. Apres cefa, la seule eellu/e avait forme fes organismes p/us supflrieurs et plus comp/exes en evoluant de plus en plus par fes .mutations. Mais /es mater/olistes n'ont pas pu mettre en evidence le Regulateur des lois de rexistence et de la vie' la subfime conscience qui fait le plan des correspondances l'orlglne de la connaissance g{metique dans /'etre vlvant. lls ont considere tout cela corrim~ hasard. · a Se/on /es croyants l'opinion spritua/iste, La ıife a flte cree par un Dieu omniscient, omnipotent, omnipresent, transcendant pour apprendre la verite. S'il ya une regufarite dans l'univers, il existe un Regulateur, s'il existe la beaute, il ya un Artisant, s'-i/ ya une, il existe un Legislateur, Les etres vivants ne pouvaient pas se creer d'eux-memes. La nature etalt impuissante. ll n'etait pas possible de creer la nature sans f'oreffle qui Evrim Tesadüfüne Karşı Mantık ve Ruhcu Gö rüş 423 entend, la main qui talt, l'ae/1 qui voit, la ralson qul sait. La Jogique cela. n~cessite Se/on le ca/cu/ des probabilit~s, meme s'il ya des mutations aussl que des atomes dan_s le monde, H est imposslble que la structure. de D.N.A. se soit spontanet7Jent torm~e. La fo/ d revolution s'est cotendee d'attribuer cette imposibilite au dieu de hasard. Pour la Volonte creatrlce, cela est tres taeile et logique. L'evolutionnisme a r~xe/~ un anormal cas phsycho/ogique. Ce sont des cas comme l'obstination, la nevrosite, /'orgeuil, l'atheisme. Se/on l'opinion spritualiste, il est impossible que la nature et sa beaute se sont ' sp~ntanement formees d'eux • memes. La nature est une scene disposee .· pour le maitre qu'on appelle l'homme. L'evo/ution dans l'obiet est faite par Dieu se/on le programme de destlnee, la nature rend_ service d l'homme par la volonte de Dieu et le seenar/o de vie est pris au filme.pour l'homme, Le retour d Allah qu/ n'a pas de semblable ...