AACB A baac›lar, kaleme al›nan kitaplar›n ve bask›s› yap›lacak yap›tlar›n finansman›n› yükümlenecek bir patron ararlard›. William Caxton, The Myrrour of the World’u ç›kar›rken, bir yenilik olarak ilk kez okuyacak kiflileri önceden al›c› listesine yazm›flt›r. 17. yy’da oldukça genifl ölçüde uygulanan bu usulden yararlanan doland›r›c›lar ç›km›flt›r. Bas›lacak kitaplar için para toplayan kimi yay›nc›lar listeye yaz›larak paras›n› önceden ödeyenlere ya de¤ersiz risaleler yollam›fllar ya da hiçbir fley vermemifllerdir. Ciddi giriflimcilere beslenen güven, önceden listeye yaz›lma yöntemini 18. yy’da yeniden canland›rm›flt›r. Encyclopaedia Britannica 1768’de önceden sat›fl yöntemiyle gerçeklefltirilmifltir. Al›c› listesine önceden yaz›lma, sermaye piyasas›nda tahvil ve hisse senedi emisyonu dolay›s›yla da baflvurulan bir usuldür. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra önceden yaz›lma yöntemi televizyon yay›nlar›nda uygulanm›flt›r. Reklam verecek firmalar, ay›rtacaklar› zaman› ve ödeyecekleri ücreti önceden kaydettirmeye bafllam›fllard›r. Yay›nlar› seyredecekler de abone yazd›r›lm›flt›r. Yay›nlar› yaln›z listeye yaz›lanlar›n seyredebilecekleri özel ek aletler abonelere da¤›t›lm›flt›r. F. Ergin (Bkz. Afrika Merkez Bankalar› Birli¤i) AABFI (Bkz. Afrika Geliflme Bankas›) Abboot, Grace (1757- 1849) ‹ngiliz siyaset adam›d›r. Gelir vergisi tasar›s›n› haz›rlam›fl olan komisyonun baflkan›d›r. ‹lk nüfus say›m›, 1801’de onun giriflimiyle gerçeklefltirilmifltir. F. Ergin Abbott, Grace (1878- 1939) Abonman Kredisi Amerikal› sosyal reform öncülerindendir. Çocuklar›n çal›flt›r›lma koflullar›na iliflkin koruyucu yasalar ç›kar›lmas› için büyük çaba harcam›flt›r. Göçmenlerin sömürülmelerini önlemek ve durumlar›n› düzeltmek amac›yla kampanyalar düzenlemifltir. ‹flçilikle geçimlerini sa¤layan çocuklar›n ve göçmenlerin sorunlar›na bakan devlet dairelerinin yönetimlerini üstlenmifltir. Yay›nlar› kamuoyunu harekete geçirecek derecede etkili olmufltur. Chicago Üniversitesinde befl y›l profesörlük yapm›fl ve “sosyal refah” dersini okutmufltur. F. Ergin [Alm. Abonnement Kredit] [Fr. Crédit D’abonnement] [‹ng. Abonnement credit] Resmi olmayan bir ifade olup özellikle tar›msal kredi alan›nda kullan›lmaktad›r. Pek çok örgütlenmifl tar›msal kredi piyasas› kurumlar›ndan küçük çiftçilerin her y›l belli zamanlarda topluca gelip, küçük miktarda ald›klar› çevirme (iflletme) kredisine verilen add›r. Bu kredi, üretim amac›yla kullan›lmayan ve dolay›s›yla artan gelirlerle ödenme olana¤› bulunmayan borçlar›n her y›l otomatik olarak yenilenmesiyle ortaya ç›kmaktad›r. Bu terim kredileme program›n›n zaaf›n› ifade için kullan›ld›¤›ndan daha çok tar›msal kredi politikas›n›n elefltirisinde geçmektedir. S. Cingi ABEDA (Bkz. Afrikan›n Ekonomik Kalk›nmas› ‹çin Arap Bankas›) Abonman (Sigorta) Poliçesi Abone (Abonman) [Alm. Versicherungs police] [Fr. Police (d’assurance ] flottante] [‹ng. Floating policy] Abonman poliçesi, tek bir iflleme ait olmay›p ileride meydana gelebilecek çeflitli ifllemleri de kapsayan poliçedir. Özellikle yang›n ve tafl›ma sigortalar›nda bu çeflit poliçeler kullan›l›r. Türkiye’de sigorta uygulamas›na göre: Hükümet, tekel idareleri ile bankalar, silolar, trenler, antrepo ve umumi ma¤azalar için fas›lal› beyannemeler verilmesi esas›na dayal› olarak cari hesapl› abonman sigorta sözleflmesi yap›labilir. S›nai ve ticari di¤er önemli kurulufllar ile de böyle bir sözleflme yap›labilmesi için baz› koflullar (limit, prim, denetim gibi) önceden saptan›r. [Alm. Pauschalierung ] [Fr. Abonnement [‹ng. Lumpsam tax] Bir mal veya hizmetin al›c›s› ile sat›c›s› aras›nda yap›lan süreli ya da sürekli anlaflmad›r. Sat›c› özel firma olabilece¤i gibi bir kamu kuruluflu da olabilir. Gazete, elektrik, havagaz›, tiyatro abonmanlar› gibi... Yabanc› dillerde abonman ve souscription (ya da subscription) ayr› kavramlard›r. Subcription’un karfl›l›¤›, listeye yaz›lmal›d›r. Yaz›lan kifli, bir mal ya da hizmetin efektif talebini gerçeklefltirmeyi önceden taahhüt eder. Bedelini de peflin ödeyebilir. Al›c› listesine önceden yaz›lma, 15. yy’dan beri yay›n ifllerinde rastlanan bir yöntemdir. Yöntemi ilk uygulayan William Caxton’dur. Daha önce yazarlar ve mat- • • 1 Accepting House Acente Abonman poliçesinin prim hesaplar› günlük tarife •esaslar›na göre yap›l›r. konusunda özel bir hüküm öngörmüfltür. Buna göre, arac›l›k eden acentelere tellall›k, sözleflme yapan acentelere ise komisyon hükümleri uygulan›r. (TK m. 116/2) Acentelik sözleflmesi herhangi bir flekle tabi de¤ildir, sözlü olarak da yap›labilir. Fakat acenteye sözleflme yapma yetksi yaz›l› olarak verilmeli ve bu ticaret siciline tescil olunarak ilan edilmelidir. Acentenin bizzat kendisi, TK’nun 12/12. maddesi uyar›nca tacirdir. Ticaret Kanunu, yerli ve yabanc› bir iflletme hesab›na ve kendi ad›na sözleflme yapmaya daimi surette yetkili olanlarla sigorta sözleflmesinin yap›lmas›nda arac›l›k edenlere ve Türkiye Cumhuriyeti içinde merkezi ve flubesi olmayan yabanc› ticari iflletmelerin ad ve hesab›na ülke içinde ifllem yapanlara da acentelik hükümlerinin uygulanmas›n› öngörmüfltür. (TK m. 117/1/1, 2, 3) Acente, faaliyetiyle ilgili konularda ihbar, ihtar ve protesto gibi haklar› koruyucu ifllemler yapabilir, daval› ve davac› olabilir, teslim etti¤i mal›n bedelini tahsil ve paras›n› ald›¤› mallar› teslim edebilir. (TK m. 119 1, 2) Acente, temsil etti¤i kiflinin ç›karlar›n› korumal› ve kendisine verilen eflyay› saklamal›d›r. (TK m. 123/1) Bunun yan› s›ra, müvekkilinin talimat› do¤rultusunda hareket etmek, piyasa koflullar› hakk›nda bilgi vermek gerekti¤inde mal› satt›rmak gibi yükümleri vard›r. Acente bütün bu yükümlerini yerine getirirken basiretli bir tacir gibi davranmak zorunlulu¤undad›r. (TK m. 124/1,2) Acente, tekel halinde çal›fl›r. Bunun anlam›, acentenin ayr› bölgede ayr› dalda faaliyet gösteren birden fazla iflletmeyi temsil edemeyece¤i, müvekkilin de kendisini temsil etmek üzere birden fazla acente tayin edemeyece¤idir. (TK m. 118) Acente yapt›¤› ifl karfl›l›¤›nda ücret isteyebilir ve yapt›¤› ola¤anüstü nitelikteki masraflar› talep edebilir. (TK m. 12) Müvekkili, kendisine alacaklar›n› ödemezse, hapis hakk›n› kullanabilir (TK m. 132/1) Acente sözleflmesi, sürenin dolmas›, müvekkil ya da acentenin ölümü, iflas› ya da haciz alt›na al›nmas›yla sona erer. (TK m. 133/2) Belirsiz süreli acentelik sözleflmesiyse, taraflardan her birinin üç ay önceden feshi ihbar da bulunmalar› kofluluyla sona erebilir. (TK m. 133/1) Hukukumuzda, Ticaret Kanunu d›fl›nda di¤er baz› kanunlarda da de¤iflik acentelik iliflkileri düzenlenmifltir. Örne¤in, Menkul K›ymetler ve Kambiyo Borsalar› Kanununun 5/2. maddesine göre, borsalar›n asli üyeleri olan acenteler, hisse senedi ve tahviller ile kambiyo ve nakdin al›m sat›m›nda arac›l›k eden kiflilerdir. Bununla beraber bu acentelerin faaliyetleri asl›nda ticari ifller tellall›¤›na yak›nd›r. Borsa acenteleri, borsa meclisinin seçimi, borsa komiserinin inhas› üzerine Maliye Bakanl›¤› taraf›ndan atan›rlar. Bunlar›n Menkul K›ymetler ve Kambiyo Borsalar› Kanunu’ndaki (m.6) koflullar› gerçeklefltirmifl olmalar› gerekir. Bunun yan› s›ra, turizm alan›nda faaliyette bulunan seyahat acenteleri de özel bir kanunla düzenlenmifltir. Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birli¤i Kanu- S. Abaç Accepting House [Alm. Akzepthaus] [Fr. Crédit par acceptation ] [‹ng. Accepting House] ‹ngiltere’de baz› büyük firmalar geçmifl yüzy›llarda taflral› ve yabanc› müflterilerinin senetlerine gerektikçe bir komisyon karfl›l›¤› kefil olurlard›. Bu ifllemler, zamanla önem kazanm›fl ve kabul kredisi terimi do¤mufltur. 19. yy’da kabul kredisinde uzmanlaflan ve yaln›z kredi aletlerini garanti ederek faaliyetini sürdüren firmalara accepting house denilmifltir. Accepting house güvencesine dayanan çekler, poliçeler ve benzeri senetler, dünyan›n neresinden gelirse gelsin, Londra piyasas›nda itibar görmüfltür. Büyük Britanya’da, Commonwealth’de ve öbür ülkelerde çal›flan firmalar›n bir accep ting house imzas›yla desteklenmifl senetlerini mevduat bankalar› tercihen iskonto etmifllerdir. Accepting house’lardan baz›lar› 20. yy’da merchant banker statüsüne geçmifllerdir. 1976’da Londra’da 18 accepting house vard›. Accep ting Houses Committee denilen bir organ, hem bu firmalar aras›nda, hem de bu firmalar ile Hazine ve Bank of England aras›nda koordinasyon sa¤lamaktayd›. (Bkz. Merchant Banks, Akseptans, Kabul Kredisi, Bankac›l›k ta Uzmanlaflma) F. Ergin Acente [Alm. Handlungsagent ) [Fr. Agent, Agence) [‹ng. Mer cantile agent ] Ticari mümessil, ticari vekil, sat›fl memuru ya da müstahdem gibi bir s›fat› olmaks›z›n, bir sözleflmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli bir flekilde ticari iflletmeyi ilgilendiren akitlerde arac›l›k etmeyi ya da bunlar› o iflletme ad›na yapmay› meslek edinen kimsedir. (Ticaret Kanunu, m. 116) Acente, ticari mümessil ve ticari vekil gibi tacir yard›mc›lar›n›n aksine, ba¤›ms›z çal›fl›r. ‹kinci olarak acente ancak bir ticari iflletmeyi ilgilendiren sözleflmelerde arac›l›k edebilir ya da bu gibi sözleflmeleri müvekkili ad›na ve hesab›na yapabilir. Acentenin bir esnaf iflletmesini temsil etmesi mümkün de¤ildir. Bunun yan› s›ra, acente ile temsil etti¤i kifli aras›ndaki iliflki sürekli olmal›d›r. Acente belli bir bölge içinde faaliyette bulunur ve bu faaliyeti meslek edinmifl olmas› gerekir. Acente kural olarak arac›l›k yapar, yani müvekkiliyle sözleflmenin di¤er taraf›n› karfl› karfl›ya getirir. Fakat acenteye sözleflmeyi do¤rudan do¤ruya müvekkili ad›na ve hesab›na yapmak yetkisi de verilebilir. Acentenin sözleflme yapma yetkisinin bulunmamas›na ra¤men bir sözleflme yapmas› halinde, müvekkil derhal di¤er tarafa bu sözleflmeyle ba¤l› olmad›¤›n› bildirmek zorunlulu¤undad›r. Aksi takdirde sözleflme ile ba¤l› say›l›r. Acente iliflkisi esas itibariyle TK’nun 116. ve sonraki maddelerinde düzenlenmifltir. Fakat kanun boflluklar›n doldurulmas› 2 A Cetveli Aciz Aciyo Faiz Teorisi nu’nun 1. maddesi, bu kiflileri “kâr amac› ile turistlere ulaflt›rma, konaklama, gezi, spor ve e¤lence imkânlar› sa¤l›yan, onlara turizmle ilgili bilgi veren, bu konuya iliflkin tüm hizmetleri gören ve turizm ekonomisine ve ödemeler dengesine katk›da bulunan ticari kurulufllar” olarak tan›mlam›flt›r. Seyahat acenteleri Turizm ve Tan›tma Bakanl›¤›’n›n iflletme belgesiyle kurulur ve gördükleri hizmetlerin türüne göre gruplara ayr›l›r. Kanun, bunlar›n bir birlik oluflturmalar›n› da öngörmektedir. Ö. Teoman [Alm. Agiotheorie des zinses] [Fr. Théorie de L’agio de (l’intérêt] [‹ng. Agio theory of interest] Aciyo, ‹talyanca’dan gelme bir sözcüktür. Asl› aggi o’dur. Bankalar›n yapt›klar› operasyonlar dolay›s›yla müflterilerinden ald›klar› ücreti ifade eder. Banka hizmetleri, zaman ve “mekan” boyutlar›nda olabilir. “Mekan” boyutunda hizmete bir örnek transfer ifllemleridir. Böhm-Bawerk’in Aciyo Faiz Teorisi’nde, aciyo terimi zaman boyutu aç›s›ndan kullan›lm›flt›r. Aciyo Faiz Teorisi “zaman tercihi” kavram›na dayanmaktad›r. Bu teoriye göre, zaman sorunu faizin a¤›rl›k merkezidir. ‹nsanlar, genellikle güncel gereksinmelerini ön planda tutarlar ve gelece¤i ayn› ölçüde önemsemezler. Güncel gereksinmelerin ön plana al›nmas›n›n nedeni, iyimserliktir; ilerde her fleyin daha iyi olaca¤›na beslenen inançt›r. Önemli olan bugünün gereksinmesi, bugünün f›rsat› oldu¤undan, elimizde bulunan para, yar›n elimize geçece¤ini umdu¤umuzdan daha büyük de¤er tafl›r. fiimdiki para, insanlara gelece¤in paras›ndan daha iyi görünür. Bugünün haz›r paras› ile yar›n›n belirsiz paras› aras›nda, bir zaman tercihi vard›r. Böhm-Bawerk de, Jean Baptiste Say gibi, paran›n arz ve talep aras›nda bir saydam perde oldu¤unu düflünmüfltür. Asl›nda mallar›n parayla de¤il birbirleriyle de¤ifltirildiklerini yazm›flt›r. Kredi, bugünkü mallar›n yar›nki mallarla mübadelesini sa¤layan, mübadelelerle zaman boyutunu devreye sokan araçt›r. Elimizdeki paran›n ya da bu parayla alaca¤›m›z mal›n yarar›, yar›n›n paras›na ve mal›na üstündür. Baflka bir deyiflle, bugünkü mallar›n yar›nki mallarla, bugünün paras› ile yar›n›n paras›n› mübadele edebilmek için agio fark›n›n giderilmesi gereklidir. Faiz, bu fark› gidermektedir. (Bkz. Böhm- Bawerk, Aciyo, Zaman Arbitraj›, Fa iz Teorileri) F. Ergin A Cetveli Bütçe kanunlar›nda ödene¤in da¤›l›m›n› göstenen cetveldir. Türk Devlet Bütçesi’nde genel ve katma bütçe kanunlar›n›n birinci maddeleri, “Gider Bütçesi” tan›m› alt›nda genel veya o katma bütçeye giren dairelerin harcamalar› için “(A) iflaretli cetvelde gösterildi¤i üzere...... liral›k ödenek verilmifltir”, ifadesiyle o mali y›l›n bütçesindeki bütçe giderlerini gösterir. Bu maddede gösterilen toplam gider rakam›n›n kurulufllar itibariyle ayr›nt›l› da¤›l›m› A cetvellerinde yer al›r. Muhasebe-i Umumiye Kanunu’nun 29’ncu maddesi, “genel bütçe kanunu bir metinden ve afla¤›da yaz›l› cetvellerden meydana gelir” hükmü ile bütçe kanununun fleklini belirler ve ilk cetvel olarak, “A cetveli, giderlere iliflkin ödenekleri gösterir cetveldir”, diye tan›mlar. Her y›l bütçe kanununun ilgili maddesi ile de “1050 say›l› M.U.K.’nun de¤iflik 29. maddesine göre, a) Birinci madde ile verilen ödene¤in da¤›l›m› (A) iflaretli cetvelde gösterilerek yap›l›r hükmü getirilir. (Bkz. Bütçe, Transfer Harcamalar› ) G. Coflkun Achenwall, Gottfried (1719-1772) Alman istatistikçisidir. ‹statistik terimini ilk kullanan bilim adam›d›r. F. Ergin Aciyotaj [Alm. Agiotage, Börsenspiel] [Fr. Agiotage] [‹ng. Agio tage] Ticaret ve kambiyo senetleri al›m sat›m ifllemleridir. Kamu sektörü senetleri trafi¤i de bu terimin kapsam›na girer. (Bkz. Aciyo) F. Ergin Aciyo [Alm. Agio, Aufgeld] [Fr. Agio] [‹ng. Agio] Eskiden madeni sikkelerin gerçek ve nominal de¤erleri aras›ndaki ayr›l›k, aciyo sözcü¤ü ile belirtilirdi. Metal fiyat›n›n yükselmesi ya da düflmesi yüzünden bir sikkenin eksi¤ine veya fazlas›na ifllem görmesinden do¤an farka aciyo denilirdi. Ayn› terim alt›n paran›n afl›nmas›ndan ötürü u¤rad›¤› de¤er kayb›n› da ifade etmektedir. Günümüzde, senetli kredi ifllemleri dolay›s›yla bankalar›n müflterilerinden yapt›klar› tahsilat aciyo kelimesiyle ifade edilmektedir. Senetli kredi ifllemlerinden bankalar›n yapt›klar› tahsilat, a) Senedin faiz tutar›ndan. b) Hizmete karfl›l›k al›nan komisyondan, c) Senedin ibraz› ve tahsili dolay›s›yla yap›lan muhaberat giderlerinden ve sair harcamalardan oluflmaktad›r. (Bkz. Aciyo Faiz Teorisi. Aciyotaj) Aciz [Alm. Zahlungsunfähigkeit] [Fr. Insolvabilité, Déconfi ture] [‹ng. Insolvency] Bir icra takibinin sonuçsuz kalmas› durumunda, borçlunun borçlar›n› ödeyecek malvarl›¤›n›n bulunmad›¤›n›n anlafl›lmas›d›r. Aciz durumu, aciz belgesiyle ya da haciz zab›t varakas› yla tespit edilir. Aleyhine iflâs davas› aç›lan bir kiflinin gönderilen depo emrini süresinde yerine getirmemesi ya da ilama dayanan bir takibe giriflilmesi ve gönderilen icra emrine süresinde uyulmamas› da takibin sonuçsuz kald›¤› ve aciz halinin ortaya ç›kt›¤› durumlard›r. (Bkz. Aciz Belgesi) Ö. Teoman H. B. Belli 3 Aciz Belgesi Aç›k Art›rma Aciz Belgesi 1877’de, ‹lkça¤ özgürlü¤ü ve H›ristiyanl›k özgürlü¤ü tarihini konu alan iki inceleme yapm›flt›r. Üç y›l sonra, gerçek özgürlü¤ü “eriflilmez bir sevgili”ye benzetmifltir. Özgürlük anlay›fl› çeliflkiliydi. Bafllang›çta özgürlü¤ü tarih, gelenek, koflullara uyum, kendini kontrol ve dengeli davran›fl “ürünü” olarak tan›ml›yordu. Daha sonra salt özgürlük üzerinde durmufl, metafizik tahlillere kaym›fl, özgürlü¤ü politika ve tarih etkisinden ay›rm›flt›r. Milletvekili iken üyesi oldu¤u Liberal Parti’nin disiplinini umursamam›flt›r. 1869’da Lordlar Kamaras›’na geçince, partisini güçlü kalemiyle desteklemeye koyulmufltur. Diplomasiye kaymak istemifl, ancak istedi¤i göreve atanmam›flt›r. 1891’de Cambridge Üniversitesi’nde tarih profesörlü¤üne atanm›flt›r. Düflüncelerin olaylara yön verdi¤ini, insanlara hedef çizdi¤ini ve tarihi oluflturdu¤unu savunmufltur. Düflünce ak›mlar›n›n devrimleri, yasalar›, ekonomi koflullar›n› ve iktidar modellerini do¤urdu¤unu belirtmifltir. Hak ve hukuk doktrinlerinin ça¤lar boyunca sürekli devrim kayna¤› olduklar›na iflaret etmifltir. Devrimci rolünde bir tarihçi idi. Gerçek tarihçinin sorumlular› objektif bilimsel aç›dan yarg›lanmas› gerekti¤ini ifade etmifltir. “‹ktidar›n irtikâp e¤ilimli oldu¤unu ve mutlak iktidar›n irtikâba daha da bataca¤›n› ” yazm›flt›r. Normal bir rejimin alelâde yöneticiler elinde kalabilece¤ini, ideal bir hükümetin ise yapaca¤› üstün hizmetlere karfl›n kuvvete dayanmak zorunlulu¤unda oldu¤unu düflünmüfltür. F. Ergin [Alm. Besserungsschein] [Fr. Certificat de défaut de pa iement] [‹ng. Certificate of insolvency] ‹cra ve iflâs ifllemlerinde, paralar›n paylaflt›r›lmas› sonucunda alaca¤›n› tümüyle tahsil edememifl olan alacakl›ya, elde edemedi¤i miktar için verilen belgedir. Aciz belgesine alacakl› ve borçlunun kimlik ve adresleri, takibin haciz yoluyla m› iflâs yoluyla m› yap›ld›¤›, paylaflt›rma iflleminin sonucu, belgenin ne miktar alacak için verildi¤i ve bunun yasal dayana¤›, takip iflâs yoluyla yap›l›yorsa müflisin alaca¤› kabul edip etmedi¤i yaz›l›r. ‹cra memuru, hiçbir resim ve harca tâbi olmayan bu belgeyi düzenleyip alacakl›ya vermekle görevlidir. Aciz belgesinin kesin ve geçici olmak üzere iki türü vard›r. Paralar›n paylaflt›r›lmas›ndan sonra verilen aciz belgesine kesin aciz belgesi denir. Borçlunun haczedilebilir herhangi bir mal›n›n bulunmad›¤›n› gösteren haciz tutana¤› da kesin aciz belgesi niteli¤inde say›lm›fl ve ayr›ca yeni bir belge düzenlenmesine gerek görülmemifltir. Öte yandan, haciz s›ras›nda borçlunun haczedilebilir herhangi bir mal› oldu¤u halde bunun de¤eri takip konusu alaca¤› ödemeye yeterli de¤ilse, bu konuda tutulan haciz tutana¤› geçici aciz belgesi olarak kabul edilmifltir. Aciz belgesi, borcun kabul edilmesi anlam›n› da tafl›d›¤› için, itiraz›n kesin olarak kald›r›lmas›n› sa¤lar. Alacakl› bu belgeyi ald›¤› tarihten itibaren bir y›l içinde, yeni bir ödeme emri tebli¤ ettirmeksizin takipte bulunabilir. Bunun d›fl›nda, aciz belgesine dayan›larak, borçlunun haczinden ya da iflas›n aç›lmas›ndan önce yapt›¤› ifllemler hakk›nda iptal davas› aç›labilece¤i gibi, hacze de kat›l›nabilir. Aciz belgesine ba¤lanan bir borç, as›l alacakl›ya karfl› zaman afl›m›na u¤ramaz. Mirasç›lar ise, miras› kabul etmelerinden itibaren bir y›l içinde alacakl› taraf›ndan takip edilmemifllerse, borcun zaman afl›m›na u¤rad›¤›n› ileri sürebilirler. Aciz belgesinde gösterilen alacak miktar› için faiz is tenemez. Kefiller de, alacakl›ya ödedikleri faizi sonradan as›l borçludan isteyemezler. Aciz belgesi al›nmas› borcun yenilenmesi sonucunu do¤urmad›¤› için, alaca¤›n karfl›lanmayan k›sm› varl›¤›n› sürdürür. (Bkz. ‹flâs, Haciz) Ö. Teoman A盤a ‹mza [ A l m . Blanko unterschrift] [ F r . Signature en blanc ] [‹ng. Blank Signature] Bir senet veya belge metninin tamamen veya k›smen yaz›lmas›ndan önce ilgililere imzalat›lmas›d›r. Mali portesi, vadesi ya da ödeme koflullar› sonra yaz›lmak üzere aç›k b›rak›larak sözleflme imzalanmas›na, ifl hayat›nda rastlanabilir. Yahut sözlü anlaflma yap›ld›ktan sonra, taraflardan biri bofl ka¤›d› imzalay›p di¤er tarafa tevdi edebilir. A盤a imza, karfl› tarafa mutlak güven beslendi¤i ya da zorunluluk nedeniyle baflka türlü harekete imkân bulunmad›¤› durumlarda söz konusu olabilir. ‹lkel psikolojili kiflilerin gösterifl arzusu veya sorumsuz zihniyet etkisi alt›nda a盤a imza verdikleri de, tatbikatta görülmüfltür. (Bkz. Aç›k Çek, Aç›k Keflide) H. B. Belli Acton, John Emerich Edward Delberg (1834-1902) Ünlü ‹ngiliz düflünürüdür. Avam Kamaras›’nda alt› y›l görev yapm›flt›r. Lordlar Kamaras›’nda parlamento kariyerini sürdürmüfltür. Cambrigde Üniversitesi’ndeki dersleri ve konferanslar›, ça¤›n› derinden etkilemifltir. ‹nanç ve bilginin, din ve bilimin her türlü bask›dan ar›nm›fl tam bir özgürlük ortam›nda olmas›n› savunmufltur. Devlet ve kilisenin karfl›l›kl› sayg› ortam›nda birbirlerine ba¤l› olmaks›z›n görevlerini yapmalar› gerekti¤ini ileri sürmüfltür. Papa’n›n yan›lmaz olmad›¤›n› yazmaktan çekinmemifltir. Aç›k Artan Oranl› Tarife (Bkz. Artan Oranl› Tarife ) Aç›k Art›rma [Alm. Auktion, Versteigerung] [Fr. Enchères publiques] [‹ng. Auction, Open bidding] Aç›k art›rmada tek sat›c› vard›r. Al›c› birkaç kifli olabilece¤i gibi birçok kifli de olabilir. Tek sat›c›, mal sahibi ad›na hareket eden bir profes4 Aç›k Art›rma Aç›k Art›rma yonel arac›d›r. Aç›k art›rmada mal, en yüksek fiyat› veren müflteriye sat›l›r. Aç›k art›rma, ‹lkça¤’dan beri al›c›lar aras›nda rekabeti tahrik ederek fiyat› yükseltmektir. Sat›fl kurallar›, ilk zamanda örf ve âdete göre saptan›rd›. Kamu otoritesinin aç›k art›rmaya ilgisi, bir vergi kayna¤› olmas›ndan ileri geçmezdi. Eski zamanlar›n sat›c›lar›, aç›k art›rmay› uzatmay› ç›karlar›na uygun görürlerdi. Sat›fl esnas›nda, verilmifl son fiyat› hemen ard›ndan art›ran biri ç›kmazsa, müflterilerini bekletirlerdi. Mallar›n› agora ’da (pazar yerinde) sat›fla ç›karan bu sat›c›lar, aç›k art›rma yerine u¤rayacak yeni al›c›lar›n fiyat› yükseltebileceklerini ya da oradakilerden birinin fikir de¤ifltirip daha iyi fiyat verebilece¤ini hesaba katarlard›. Aç›k art›rman›n müflteriler aras›nda yar›flmaya dönüfltü¤ü de olurdu. Heyecan, gurur ya da prestij sa¤lama nedenleriyle fiyat› alabildi¤ine yükseltmekten çekinmeyenler ç›kard›. Aç›k art›rman›n silahl› çat›flmayla sonuçland›¤›na da rastlan›rd›. Müflterilerin bekletilmelerini ve art›rman›n flirazeden ç›kmas›n› önlemek için süre k›s›tlamas›na gidilmifltir. Önceleri art›rma bir çocu¤un gösterilen hedefe koflturulmas›yla bafllat›lm›flt›r. Mal, çocuk geriye döndü¤ü anda son fiyat› verene b›rak›lm›flt›r. Daha sonra mum yak›lmas› tecih edilmifltir. Mum kendilinden söndü¤ünde ya da iflaretlenmifl yere kadar yand›¤›nda aç›k art›rma tamamlanm›fl say›lm›flt›r. Günümüzde uygulanan yöntem, mezatç›n›n çekicini masaya vurarak satt›¤›n› aç›klamas›d›r. Yaz›l› hukukun geliflmesiyle kanun koyucu aç›k art›rma kurallar›n› saptamaya yönelmifltir. ‹lk kararnamelerden biri Fransa’da 17. yy’›n ikinci yar›s›nda ç›km›flt›r ve Colbert’in imzas›n› tafl›maktad›r. Napolyon, borçlar ve ticaret hukukunun kodifikasyonunu gerçeklefltirmifltir. ‹ngiltere’de aç›k at›rmaya iliflkin ilk kanun 1845’de Sir Robert Peel’in teflebüsüyle ç›kar›lm›flt›r. Sat›fl› gerçeklefltiren arac›lar›n ruhsat almalar›, sat›fl yerleri, hileli ifllemlerin cezaland›r›lmas›, al›c›n›n vazgeçme olas›l›¤›na karfl› teminat yat›r›ma usulü, sat›fl kurallar›n›n önceden aç›klanmas›, sahibinin mal› sat›fltan geri çekebilece¤i haller yasalarla düzenlenmifltir. Cebri ve serbest aç›k art›rma: Aç›k art›rma, serbest veya cebri olabilir. Cebri aç›k art›rma, kanun otoritesine ya da idari karara dayanarak mülkiyet hakk›n›n el de¤ifltirmesini sa¤layan bir sat›fl türüdür. Gümrüklerde kalm›fl, icraya verilmifl ya da müsadere edilmifl mallar›n aç›k art›rmaya ç›kar›lmas› cebri sat›fllara birer örnektir. Sahibi belli olmayan bulunmufl mallar ile kamu mallar› da aç›k art›rmayla sat›labilir. Sahibinin kendi r›zas›yla aç›k art›rmaya ç›kard›¤› mallar›n sat›lmas›, serbest sat›fl t›r. Serbest sat›fllar özel arac› firmalar ya da kamu iflletmeleri taraf›ndan yürütülebilir. Paris’teki Hotel Drouot ve ‹stanbul’daki Sandal Bedesteni, arac› kamu iflletmelerine örnektir. Kamu iflletmeleri hükümet organlar›na ya da mahalli idarelere ba¤l› olabilir. Resmi, yar› resmi veya ba¤›ms›z bir sta- tüyle iflletilebilir. Kamu iflletmeleri arac›l›¤›yla yap›lan sat›fl›n maliyeti nispeten ucuzdur. Ancak mal›n sürüm kolayl›¤› ve gerçeklefltirilen fiyat aç›s›ndan, özel arac› firmalar›n üstünlükleri göze çarpmaktad›r. Aç›k art›rma, piyasa fiyat› çok de¤iflik olabilen ve bekletilmeden sat›lmak istenen mallar için uygun bir sat›fl türüdür. Bal›k, sebze, tütün, çay, kürklü hayvan derileri ve çiçekler, aç›k art›rmayla sat›lmas› çok kez tercih edilen mallard›r. Sanat yap›tlar›, antikalar, “ikinci el” mücevherler, hal›lar, biblolar de¤erli mobilya ve pul koleksiyonlar› ile gayr›menkullerin aç›k art›rma ile daha k›sa zamanda ve daha iyi fiyatla sat›lmas› mümkün olmaktad›r. Sat›fltan iyi fiyat elde edilebilmesi, al›c›lar›n ilgisine ba¤l›d›r. Al›c›lar›n ilgisi, her fleyden önce sat›fltan bilgi edinmelerini sa¤lamakla mümkündür. Sebze ve meyve gibi maddelerde, 19. yy. ortalar›ndan bafllayarak Amerika’da FOB aç›k art›rma sistemi uygulanm›flt›r. FOB aç›k art›rmada , arac› firma periyodik mal ak›m›n› sa¤lar. Müflterilerinin gereksindikleri miktarda standart mal›n belirli aral›klarla gönderilmesi hususunda üretici ve d›flsat›mc›larla anlafl›r. Mal sevkedilmek üzere gemilere ya da kamyonlara yükletildi¤inde, telgraf ve telefon ba¤lant›s› olan müflterilere miktar› ve niteli¤i bildirilir. Art›rma, telekomünikasyon araçlar›yla yürütülür. Her müflteri, mal› almak isteyen rakiplerinin önerdi¤i fiyat› an›nda ö¤renir. Fiyat, ödemeye haz›r oldu¤u düzeyi aflm›fl ise, çekildi¤ini haber verir. Aksi takdirde, aç›k art›rmada pey sürmeye devam eder. Kürklü hayvan derileri, tütün, çay ya da çiçeklerde aç›k art›rman›n yap›laca¤› yerler ve zamanlar belirlidir. Al›c›lar, bu ifllerin ticaretini ve imalat›n› yapan firmalar ya da mal› onlara devretmek için aç›k art›rmaya giren kiflilerdir. Sat›c›lar ve al›c›lar birbirlerini az çok tan›rlar. Haberleflme genellikle yörelerdeki üretim miktar› ve kalitesiyle s›n›rl›d›r. Gayr›menkullerde ve de¤erli eflyada muhtemel al›c›lar genifl ve da¤›n›k bir kitle içinden ç›kar. Aralar›nda profesyoneller bulunmakla beraber, ço¤unlu¤u baflka iflyerlerindeki kazançlar›yla sat›lan mal› edinmeyi isteyebilecek kiflilerdir. Genifl ve da¤›n›k gruplara sat›fl›n duyurabilmesi, aç›k art›rman›n ilan edilmesiyle mümkündür. Arac› firma gazetelere, dergilere ilan verir. Ayr›ca kataloglar›nda mal›n niteliklerini aç›klar ve ekspertiz raporlar›n› özetler. Özellikle sanat yap›tlar›nda, biblolarda, antikalarda, mücevherlerde ve kitaplarda ekspertiz raporlar› önemlidir. Anlayanlar›n ço¤u, eksper’in imzas› üzerinde dururlar. ‹mzalar› sahtekârl›k ya da de¤er abart›lmas› tehlikesine karfl› güvence say›lan eksperlere haz›rlatt›r›lm›fl raporlar, az›msanmayacak avantaj sa¤lar. Aç›k art›rman›n koflullar› kataloglarda ve müzayede yerine as›lm›fl yaz›larda ayr›nt›lar›yla belirtilir. Al›c›n›n gerekiyorsa yat›raca¤› teminat ve verilen fiyat›n eksper raporu ile saptanm›fl miktar alt›nda kalmas› halinde sahibinin hangi oranlarda mal› geri çekebilece¤i ayr›nt›l› aç›klamalarda gösterilir. Arac› firma, eksperi seçer. An5 Aç›k Bono Aç›k Bütçe Politikas› Aç›k Bütçe Politikas› cak mal›n kusurundan mali sorumluluk alt›na girmez. Mal›n sorumlulu¤unu üzerine alan arac›ya commis saire priseur denilmektedir. Commissaire priseur’le sat›fl daha masrafl›d›r. Yüksek de¤erli mallarda mal sahibi, normal arac› firmalara baflvurabilece¤i gibi commis saire priseur hizmetini de isteyebilir. Sat›fl› yönetene Osmanl›ca’da mezatç› denilirdi. Geçekte bir takdimci (animatör )’dir. Özel arac› firma takdimcisi, mal› en çekici biçimde sunar. K›sa konuflmalarla al›c›lar› tahrik eder. Her fiyat art›ran gerçek al›c› olmayabilir. Arac› firma ya da mal sahibi kiral›k art›r›c›lar kullanabilir. Profesyonel al›c›lar›n kartelleflmelerine en çok cebri aç›k art›rmalarda karfl›lafl›l›r. Bunlar, birbirlerine karfl› art›rmazlar ve kâr› aralar›nda paylafl›rlar. D›flar›dan kat›lanlar olunca, küçük ya da orta mebla¤lar söz konusu ise, zarar› göze alarak “bast›r›rlar”. Önemli sat›fllarda “hava paras›” önerirler, tehdit ederler. Normal sat›fllarda, arac› firma, ifl hayat›nda rakip kiflileri karfl›laflt›rma f›rsatlar›n› ihmal etmez. Bir zengin, sosyetedeki prestijini düflünerek kendi çap›nda sayd›¤› bir öbürüne üstünlük u¤uruna gerçek de¤erin çok üstüne ç›kabilir. Birçok ülkede, kamu kurulufllar›na ve genel yarara hizmet eden kurumlara hibeler vergi kapsam› d›fl›nda b›rak›lmaktad›r. Aç›k art›rmada, kanunlar›n “lâfz›na”. uyarak sat›n al›nm›fl ve müzelere verilmifl tablolar, heykeller ve benzeri “harcama” gösterilebilmektedir. Birkaç yüz bin dolarl›k bir mal›n aç›k art›rmada -uygulamada örnekleri görüldü¤ü gibi- 12 milyon veya 20 milyon dolara sat›larak fiyat fark›n›n al›c› ve sat›c› aras›nda paylafl›lmas› gayr›meflru bir kazanç f›rsat› do¤urmaktad›r. Baz› sanatç›lar ve de¤erli eflya sat›c›lar›, aç›k art›rmaya kendi mallar›n› ç›kartarak yüksek fiyatla ihalenin üzerlerinde kalmas›n› sa¤lamaktad›rlar. Böylece, ellerindeki ayn› kategoriye giren mallar› de¤erlendirmeye teflebbüs etmektedirler. (Bkz. Eksiltme, Aç›k Eksiltme) Aç›k Bono [Alm. Offene- Budget- Politik] [Fr. Déficit budgétaire] [‹ng. Deficit financing] Devletin ekonomik durgunlu¤u ve iflsizli¤i önlemek üzere bütçe a盤›n› bir ekonomi politikas› arac› olarak benimsemesidir. Aç›k veren ya da ekonomik politika çerçevesinde aç›k verdirilen bütçede kamu harcamalar› ile normal devlet gelirleri (vergi, resim, harç, vb. ) aras›ndaki fark borçlanma ile karfl›lan›r. Dolay›s›yla munzam harcama karfl›l›¤› borçlanma olmaktad›r. Borçlanma yolu ile devlet harcamalar›n›n ekonomik etkileri, borcun kimlerden al›nd›¤›na ba¤l› olarak de¤ifliklik gösterir. Borçlanma Merkez Bankas›’ndan yap›l›yorsa, bu emisyona, munzam para arz›na yol açar. Merkez Bankas›’ndan al›nan borç ödenmeyebilir. Özel ekonomi birimlerinden yap›lan borçlanman›n vadesi geldi¤inde ödenmesi gerekir. Devletin özel ekonomi birimlerinden yapt›¤› borçlanma, ana paran›n ve faizinin geri ödenmesi dolay›s›yla gelir da¤›l›m›n› de¤ifltirmektedir. Klasik iktisatç›lar denk bütçe yanl›s›yd›lar. Bunun sebebi ekonominin kendi mekanizmalar› sayesinde her zaman dengeye gelece¤i konusundaki inançlar›yd›. Bu iktisatç›lara göre ekonomik durgunluk ve iflsizlik ar›zi durumlar olup, devletin müdahalesi gerekmeden düzelebilir. Devlet bütçesinin aç›k vermesi ise ekonominin normal iflleyifline bir müdahale, dengeyi bozucu bir husus say›ld›¤›ndan, kesinlikle benimsenmemekteydi. 1920’lerin sonuna rastlayan büyük Dünya Ekonomik Krizi, klasik iktisatç›lar›n yan›ld›klar›n› göstermifltir. Ancak teorik aç›dan ekonominin neden kendi kendine dengeye gelemedi¤inin ispatlanmas› için J.M. Keynes’in Genel Teori adl› eserini beklemek gerekmifltir. Keynes bu eserinde getirdi¤i yeni kavramlar ve analizi ile bir ekonominin düflük istihdam seviyesinde de dengeye gelebilece¤ini ispat etmifltir. Durgunluk ve iflsizli¤in yayg›n oldu¤u, kapasitenin kullan›lmad›¤› bir ekonomide munzam harcamalar yap›larak gelirlerin art›r›lmas› gerekir. Bu munzam harcamalar›n yap›lmas› ise devlete düflmektedir. Devlet Merkez Bankas›’ndan ya da özel ekonomi birimlerinden elde etti¤i paray› harcad›¤›nda, bu harcaman›n ekonomi üzerinde canland›r›c› bir etkisi olmaktad›r. Devletin yapt›¤› munzam harcama vas›tas› ile gelir yarat›lmas› ve sa¤lanan canlanma, yap›lan ilk harcamalar›n çok üzerinde olmaktad›r ki, bu olguya “çarpan etkisi” denir. Aç›k bütçe politikas› ya da borçlanma karfl›l›¤›nda harcama yap›larak ekonominin canland›r›lmas›n›, normal kamu gelirlerinin yetersizli¤inden dolay› bütçe a盤› meydana gelmesinden ay›rmak gerekir. Aç›k bütçe politikas›, iktisadi durgunluk ortam›nda bilinçli olarak uygulanan bir politikad›r. Oysa hükümetler, vergi sistemlerinin yetersizli¤inden dolay›, öngörülen harcamalar› karfl›lamak üzere tam çal›flma ve hatta enflasyon ortam›nda bile aç›k finansman yoluna gitmektedirler. Günümüzde çok görülen bu husus enflasyonu büsbütün körüklemektedir. Son y›llarda dünya ülkelerinde gözlenen ekonomik bunal›m çeflidi, 1920’lerdeki büyük depres- E. Ergin [Alm. Blank- Bono] [Fr. Billet à ordre en blanc ] [‹ng. Blank bill] Bir k›ymetli evrak olan bononun tafl›mas› gereken unsurlardan birisi, kay›ts›z flarts›z muayyen bir bedeli ödeme vaadinin bulunmas›d›r. Bu nedenle belirli bir miktar ödeme vaadi tafl›mayan bomolar geçerli de¤ildir. Ticari hayatta çeflitli nedenlerle bononun tafl›mas› gereken di¤er unsurlar› tafl›yan, ancak ödeme vaadinin miktar (para) k›sm› bofl b›rak›lan bonolar düzenlenebilmektedir. ‹flte para k›sm› ileride doldurulmak üzere bofl b›rak›larak düzenlenen bonolara aç›k bono denir. Taraflar›n anlaflmalar›na ve hüküm ba¤lad›klar› olaylar›n gerçekleflmesine göre, aç›k bononun para k›sm› doldurularak flekli unsurlar› tamamlanmaktad›r. (Bkz. Bono) A. ‹. Karacan 6 Aç›k Ciro Aç›k Eksiltme Aç›k Eksiltme yondan farkl›d›r. Büyük depresyonda üretimin düflmesinin yan› s›ra fiyatlar ve gelir düzeyi de düflmekteydi. Oysa günümüzde üretim düflmesine, iflsizli¤in artmas›na ra¤men fiyatlar yükselmeye devam etmektedir ki, bu duruma “stagflasyon” ad› verilmifltir. Stagflasyon ortam›nda ekonomiyi canland›rmak için aç›k bütçe politikas›na baflvurulursa fliddetli bir enflasyonla karfl›lafl›l›r. Bu nedenle aç›k bütçe politikas› yerine bunun tam z›dd› olan s›k› para politikas› uygulanmaktad›r. S›k› para poli tikas› enflasyonu frenlemekle beraber, durgunlu¤u büsbütün art›rmaktad›r. Bu nedenlerle, durgunluk ve enflasyonun bir arada oldu¤u bir ortama hangi ekonomi araçlar›yla müdahale edilmesi gerekti¤i kesinlik kazanmam›flt›r. (Bkz. Çarpan, H›zland›ran, Stagflasyon ) B. Ocakc›o¤lu [Alm. Verkauf im Abstreich] [‹ng. Enchères au rabais ] [‹ng. Dutch auction, Tender] Üç tür aç›k eksiltmeye rastlanmaktad›r: 1) Normal aç›k eksiltme, monopson koflullar› alt›nda yap›l›r. Monopson, tek al›c› ile birkaç ya da birçok sat›c›n›n karfl›laflmas›d›r. Sat›c›lar rekabet halindedir ve fiyat k›rarak birbiriyle yar›fl›rlar. Aç›k eksiltme, mal ve hizmet al›mlar› için baflvurulan yöntemlerdendir. Tafl›mac›l›k, mal al›m› ve inflaat gibi ifller aç›k eksiltmeye ba¤lanabilir. Haz›r bir mal ya da ilerde temin edilecek bir mal veya hizmet aç›k eksiltmeye ç›kart›labilir. Aç›k eksiltmede genellikle en düflük fiyat› veren mal›n› ya da hizmetini satar yahut kiralar: Standart kalitede olmayan ya da kalitesi müteahhidin tutumuna ba¤l› olan mal ve hizmetlerde, al›c› en düflük de¤er veren sat›c›ya bir baflkas›n› tercih etmek yetkisini sakl› tutabilir. Ya da müflteri al›mdan vazgeçebilir. En düflük fiyat› verene ihalenin yap›lmas› halinde söz konusu olabilecek sak›ncalar, taahhüdün yerine getirilmemesi ve kalitesizliktir. Resmi aç›k eksiltmelerde al›c›n›n en düflük fiyat› verenden baflkas›n› tercih yetkisi ise, rüflvetçili¤e ve politik etki ticaretine yol açabilir. 2) Aç›k eksilmeye giren sat›c›lar, aralar›nda anlaflabilirler. Sat›c›lar›n aralar›nda anlaflmalar›, fiili kartellefl me’dir. Tek al›c› ile fiili kartelleflme halinde sat›c›lar›n ayn› piyasada karfl›laflmalar›yla monopson durumu ortadan katkar ve iki yanl› monopol oluflur. Fiili kartelleflme, sat›c›lar›n birbirleriyle fiyat k›rma yar›fl›na girmeyerek dayan›flmalar›yla gerçekleflir. Dayan›flma grubu fiyat› yüksek tutarak, elde edilen kâr› paylaflabilir. Ya da müteahhitler, birbirlerine karfl›l›kl› ödün vermeyi kabul ederler. Araya d›flar›dan kar›flacak rakiplere de çekilmeleri için avanta verilebilir, ya da menfaatlerinin aç›k eksiltme d›fl›nda kalmak oldu¤u zorlay›c› ve inand›r›c› yollardan anlat›labilir. 3) Aç›k eksiltmede tek sat›c› ile çok say›da al›c› da olabilir. Tek sat›c› ile çok say›da al›c›n›n aç›k eksiltemede karfl›laflmas›na Hollonda’daki Aalsmeer ilginç bir örnektir. Her gün, yeni getirilmifl çiçekler müflterilere mezat yerinde teflhir edilir. Sat›fl›n bafllayaca¤› saatte müflteriler bir salonda toplan›rlar. Salonda herkesin yeri bellidir ve her iskemlenin yan›nda bir alet vard›r. Bu alet, bir saati and›r›r. Ancak i¤nesi zaman› de¤il, fiyat› gösterir. Mezatç›, önce saatleri kendi masas›ndaki merkezi ayar cihaz› ile en yüksek fiyat düzeyinde iflletir. Çiçekleri partiler halinde gerekli aç›klamalar yaparak takdim eder. Saatin ibresi yavafl yavafl en yüksek fiyat düzeyinden afla¤› inmeye bafllar. Müflterilerden biri dü¤meye bas›nca, oturdu¤u iskemlenin numaras› ve verdi¤i fiyat salondaki büyük ›fl›kl› tabloya yans›r ve bütün saatler durur. Mezatç›, ödenecek bedeli al›c›n›n hesab›ndan düflerek çiçekçi hesab›na geçirir. (Bkz. Aç›k Art›rma, Mo nopson, ‹ki Yanl› Monopol, Kartelleflme) F. Ergin Aç›k Ciro [Alm. Blanko-Giro, Blanko Indossament] [Fr. Endorse ment en Blanc] [‹ng. Blank Endorsement] Genellikle emre yaz›l› senetlerde sakl› haklar›n üçüncü bir flahsa devredilmesine “ciro” denir. Aç›k ciro ya da daha yayg›n terimle Beyaz ciro, hâmilin ad›n›n belirtilmedi¤i cirodur. Senedin hamile yaz›l› senet gibi tedavül etmesine imkân sa¤layan aç›k ciro, ya yaln›z ciro edilenin ad› bofl b›rak›lmak suretiyle ya da sadece cirantanan›n imzas›yla yap›l›r. Aç›k ciroda hâmil: Aç›k ciroyu ya kendi ad›na ya da baflka bir flah›s nam›na doldurarak tam ciro haline getirebilir. Aç›k cironun alt›na yaln›z imzas›n› koyarak yeni bir aç›k ciro yapabilir. Aç›k cironun alt›n› imzalayarak senedi tam ciro ile devredebilir. Üzerine hiçbir fley yazmadan senedi hâmile imifl gibi devredebilir. (Bkz. Ciro, Aç›k Çek) M. Berk • • • • Aç›k Çek [ A l m . Blanko- Scheck] [ F r . Chèque en Blanc] [ ‹ n g . Blank Check] Konulmas› zorunlu tüm unsurlar›n (çek kelimesi, tediye emri, muhatab›n ad›, tanzim tarihi, keflidecinin imzas›) yer ald›¤›, ancak ödenecek mebla¤›n belirtilmedi¤i çeklere denir. Ticaret Kanunu’nun 692. maddesindeki “kay›ts›z ve flarts›z muayyen bir mebla¤›n tediyesi” hükmü, Türkiye’de aç›k çek düzenlenmesini engellemektedir. Ancak pratikte ender olarak çok yak›n, sürekli ve güvenilir iliflkiler içerisinde bulunan kurulufllar aras›nda baz› aç›k çek uygulamalar›na rastlanmaktad›r. (Bkz. A盤a ‹mza, Adi Çek, Çizgili Çek) M. Berk Aç›k Ekonomi [Alm. Aufgeschlossene Volkswirtschaft] [Fr. Economie ouverte] [‹ng. Open economy] ‹ktisat teorisinde, di¤er ekonomilerle iliflki içinde bulunma durumunu belirten bir terimdir. E. Alkin 7 Aç›k Finansman Aç›k ‹flsizlik Aç›k Finansman Asl›nda iflsizik, tarifi ve ölçülmesi çok güç, karmafl›k bir ekonomik ve sosyal olayd›r. Bu güçlük geliflmekte olan ülkeler için geçerli oldu¤u gibi geliflmifl sanayi ülkeleri aç›s›ndan da geçerlidir. Aç›k iflsizli¤in nedeni, emek piyasalar›ndaki dalgalanmalar sonucu istihdam hacminde görülen daralmalard›r. ‹stihdam hacmindeki bu daralmalar›n nedeni mevsimlik dalgalanmalar olabilece¤i gibi, konjonktürel dalgalanmalar da olabilir. Teknolojik geliflmelerin üretime uygulanmas› ya da ülkedeki faktör bilefliminde dengesizlik hali aç›k iflsizli¤in ortaya ç›kma nedenleri aras›nda say›labilir. Baz› hallerde aç›k iflsizlik, iflverenlerin daha uygun nitelikte iflçileri istihdam etmek üzere bir k›s›m iflçilerin ifllerine son vermelerinden ya da emek sahiplerinin daha uygun çal›ma koflullar› bulmak amac›yla çal›flt›klar› iflyerini, çal›flt›klar› iflkolunu veya co¤rafi bölgeyi de¤ifltirme isteklerinden de kaynaklanabilir. fiu halde aç›k iflsizlik, gizli iflsizlik ya da eksik istihdam durumunda olanlar d›fl›nda bütün iflsizlik türlerini içine alan bir kavramd›r. Bir ülkede belli bir zaman birimi içinde piyasada geçerli olan ücret haddinde ifl aray›p da bulamayanlar›n say›s›n› gösterir. Genellikle yeterli ifl imkânlar›n›n varolmamas›ndan ya da emek arz ve talebinin karfl›laflt›¤› ifl piyas›n›n iyi düzenlenmemifl olmas›ndan dolay› iflgücünün katlanmak zorunda kald›¤›, ih tiyari olmayan boflgezerlik halini ifade etmektedir. Fakat ifl uyuflmazl›klar› nedeniyle, hastal›k nedeniyle ya da tatil yapt›¤› için istihdam edilmeme halleri kavram›n d›fl›nda kalmaktad›r. Aç›k iflsizlerin tesbitinde ve ölçülmesinde birçok teknik sorunla karfl›lafl›lmaktad›r. Örne¤in “çal›flmaya elveriflli ve istekli” grubun belirlenmesinde çeflitli güçlüklerle karfl›lafl›labilir. Buna benzer birçok teknik soruna ra¤men “aç›k iflsizlik” ya da “tam süreli iflsizlik” hali oldukça aç›kl›¤a kavuflturulmufl ve ölçülebilir hale sokulmufl bir kavramd›r. Bu tür iflsizlik halini ölçmek üzere birtak›m k›staslar getirilmifltir. Nitekim Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün “Çal›flma ‹statistikleri 8. Uluslararas› Konferans› ”nda getirilen k›staslar kimlerin iflsiz kabul edilebilece¤ini aç›kça göstermektedir. Buna göre: Say›m›n yap›ld›¤› gün ya da hafta içinde, iflgücüne dahil bulunan afla¤›daki kategorilere giren kimseler iflsiz kabul edilmektedir. a) ‹fl sözleflmesi sona erdi¤i için ya da iflyerinde çal›flma geçici olarak belirsiz bir süre için tatil edildi¤inden dolay› istihdama elveriflli olanlar, herhangi bir ifle sahip olmayanlar ve ücretli ifl arayanlar; b) Daha önce hiçbir zaman istihdam edilmemifl olanlar ya da bundan önce meslekteki mevkii itibariyle ba¤›ml› çal›flanlar grubuna girmeyenler, yahut emekli olmufl fakat henüz çal›flma istek ve yetene¤inde olan kifliler; c) Say›m›n yap›ld›¤› gün ya da haftaya nazaran ilerideki bir tarihte yeni bir ifle bafllamak üzere sözleflme yapm›fl olup da, say›m s›ras›nda bir ifle sahip olmayan, fakat çal›flma istek ve yetene¤inde olanlar; [Alm. Offene finanzierung] [Fr. Finances déficitaires ] [‹ng. Deficit financing] Kamu harcamalar›n›n vergi gelirlerinden fazla olmas› halinde, hükümetler iflsizli¤in önüne geçmek ve piyasay› canland›rmak amac›yla aç›k finansman olay›na baflvururlar. Ekonomide kullan›lmayan kapasitenin var olmas› halinde, devlet aç›k finansmana dayanarak harcamalar›n› art›r›rsa, bunun milli gelir üzerindeki etkisi harcama art›fl›n›n belirli bir kat› olur. Aç›k finansman›n milli geliri ço¤alt›c› etkisi flu formülle aç›klanmaktad›r. ∆G 1−e ∆Y, aç›k finansmana ba¤l› olarak meydana gelen gelir art›fl›d›r. ∆G, aç›k finansmana ba¤l› olarak yap›lan harcama art›fl›d›r. e, marjinal harcama e¤ilimidir. Bir ekonomide marjinal tüketim (özel ve kamu), marjinal yat›r›m harcamas› ve marjinal ihraç e¤ilimi ne kadar yüksekse, baflka bir deyiflle marjinal tasarruf e¤ilimi, marjinal vergileme e¤ilimi ve marjinal ithalat e¤ilimi ne kadar düflükse yukar›daki formülde belirtildi¤i gibi aç›k finansmana ba¤l› kamu harcamalar›n›n gelirleri art›r›c› etkileri o kadar yüksek olur. Aç›k finansman metodlar›na tam istihdam ya da benzer durumlarda baflvurulmas›, enflasyona yol açar. Aç›k finansmana Türkiye'de ‹kinci Dünya Savafl›’nda milli savunma harcamalar›n›, 1960'l› y›llarda kalk›nma harcamalar›n›, 1970'li y›llarda iktisadi devlet teflekkülleri zararlar›n› ve yat›r›mlar›n› karfl›lamak için baflvurulmufltur. Günümüzde bütçe a盤›n›n karfl›lanmas› için esasen borçlanma yöntemine baflvurulmaktad›r. (Bkz. John Maynard Keynes) D. Demirgil/fi.Akkaya ∆Y= Aç›k Hesap [Alm. Offenstehende Rechnung, Offenes Konto] [Fr. Compte ouvert] [‹ng. Open account] ‹flletmelerin normal faaliyetleri içinde mal ve hizmet sat›fllar›ndan do¤mufl talep haklar›, ço¤u zaman “ticari alacaklar ” diye tan›mlan›r. Ticari alacaklar›n en önemli kalemlerinden biri de normal alacak hesaplar›d›r. Bu alacak hesaplar›, sat›fl iflleminin yap›ld›¤› an bir senede ba¤lanmad›¤› için “aç›k hesap” olarak adland›r›l›r. (Bkz. Ticari Alacaklar, Alacak Hesaplar› ]. F. Bilgino¤lu Aç›k ‹flsizlik [Fr. Chomage ouvert] [‹n. Open Unemployment] Çal›flma istek ve yetene¤inde olup da piyasada oluflmufl bulunan ücret düzeyinde ifl arad›klar› halde ifl bulamayanlar›n toplam› aç›k iflsizli¤i gösterir. Aç›k iflsizlik, iflsizlik sorununun en belirgin olarak görünen k›sm›d›r ve kiflinin tam süreli iflsiz olmas› halini ifade eder. 8 Aç›k Kabul Aç›klay›c› De¤iflken d) Geçici ve belirsiz süreyle kendisine herhangi bir ödeme yap›lmadan tensikata tâbi tutulanlar iflsiz say›lmakta ve aç›k iflsizlere dahil edilmektedir. Buna karfl›l›k, a) Halen ücretli bir ifl aramayanlar ve kendi hesab›na bir iflletme kurmay› düflündü¤ü halde bunu henüz organize edememifl olanlar; b) Daha önce ücretsiz olarak yard›mc› aile bireyleri grubu içinde istihdam edilmifl olan, halen bir iflte çal›flmayan ve ücret karfl›l›¤› bir ifl aramayan kifliler iflsizler kategorisine girmezler; dolay›s›yla aç›k iflsizlik rakamlar› içinde gösterilmezler. Esasen bugün kullan›lmakta olan iflsizlik istatistikleri sadece tam süreli iflsizlik halini (aç›k iflsizlik) göstermektedir. Hemen ekleyelim ki iflsizlik istatistikleri genelikle ecirlerle yani ücret karfl›l›¤› çal›flan grupla ilgilidir. Hatta ücret karfl›l›¤›nda çal›flanlar aç›s›ndan da genellikle sanayi kesimiyle ilgili bulunmakta, tar›mda, ulafl›mda, ticaret vb. iflkollar›nda çal›flanlar› s›n›rl› bir flekilde kapsamaktad›r. Aç›k iflsizli¤e karfl› al›nacak önlemler, iflsizli¤in nedenine göre de¤iflmektedir. (Bkz. ‹flsizlik, Gizli ‹flsizlik, Yap›sal ‹flsizlik, Devrevi ‹flflizlik, Friksiyonel ‹flsizlik, Uluslararas› Çal›flma Örgütü ) N. Ekin/fi.Akkaya Poliçe ya da bononun geçerli olmas› için bulunmas› zorunlu olan unsurlardan bir k›sm›n›n doldurulmadan keflideci veya borçlu taraf›ndan imza edilerek lehdara verilmesidir. Aç›k keflidede, poliçe ya da bono hakk›n dermeyan› s›ras›nda yap›lan anlaflmaya uygun bir flekilde lehdar taraf›ndan doldurulur. Ticaret Kanunu’nda aç›k poliçe ve aç›k bono diye adland›r›lan bu poliçe ve bonolara beyaz poliçe ve beyaz bono da denilmektedir. Bu poliçe ve bonolar genellikle ödenecek mebla¤›n kesin olarak belli olmad›¤› hallerde kullan›lmaktad›r. Hâmil, poliçe veya bonoyu kötü niyetle iktisap etmedi¤i ya da iktisap s›ras›nda kendisine a¤›r bir kusur yüklenemeyece¤i hallerde, hâmile karfl› bu senetlerin anlaflmaya ayk›r› flekilde dolduruldu¤u ileri sürülemez. Burada ispat yükümlülü¤ü, hâmilin kötü niyetli oldu¤unu ileri süren kifliye düflmektedir. (Bkz. Aç›k Çek, A盤a ‹mza, Aç›k Kabul) H. B. Belli Aç›k Kredi [Alm. Offener Kredit] [Fr. Crédit à découvert ] [‹ng. Open credit] Bir gerçek ya da tüzel kifliye kiflisel taahhüde dayanan ve tek imza karfl›l›¤›nda verilen kredi türüdür. Bankalar Yasas›'n›n 45/1 maddesi, bu tür kredilerin 25 milyon TL'ye kadar olanlar›n›n, genel müdürlükler ya da yönetim kurulu taraf›ndan verilen yetki içerisinde, bölge ya da flube müdürlüklerince; 250 milyon liraya kadar olanlar›n›n, genel müdürlüklerin yaz›l› önerisi üzerine kredi komitesi karar›yla; 250 milyondan fazla olanlar›n›n, genel müdürlü¤ün yaz›l› önerisi üzerine yönetim kurulu karar›yla aç›labilece¤ini öngörmüfltür. Aç›k kredilerde yetki s›n›rlar›n›n saptanmas›nda bir kifliye ve onun s›n›rs›z sorumlulukla kat›ld›¤› ortakl›klara aç›lan kredilerin toplam› birlikte dikkate al›n›r (Bnk. Yasas› m. 44/3) ve bir gerçek veya tüzel kifliye aç›lacak kredi s›n›r›n›n saptanmas›nda, yönetim kurulu, en fazla kredi komitesine özkaynaklar›n %5'i, di¤er organlara %1'i tutar›nda kredi açma yetkisini devredebilir (Bnk. Yasas› m. 44/2) Yasa koyucu, banka yöneticilerinin aç›k kredi verme yetkilerini teminatl› kredilere oranla daha fazla kay›t alt›na alm›flt›r. Bu sistem, genelde Anglosakson bankac›l›¤›nda yayg›n olmakla birlikte, 1980'lerin ikinci yar›s›ndan sonra Türkiye'de geliflmeye bafllam›flt›r. Tüketici kredisi alanlar, kredi kart› kullananlar, kasa kolayl›¤› sa¤layacak fonlara gereksinme duyanlar bu sistemden yararlanmaktad›r. H.B.Belli/A.Erhan Aç›k Kabul [Al. Blanko-Akzept] [Fr. Accceptation en blanc] [‹ng. Blank acceptance] Ticaret Kanunu uyar›nca uygulanan bir usuldür. Tamam›yla doldurulmam›fl bir poliçenin muhatap taraf›ndan kabul edilmesidir. Beyaz kabul de denilir. Böylece bir poliçe aradaki anlaflmaya ayk›r› bir biçimde doldurulursa, ancak kötü bir niyetle iktisap etmifl ya da iktisap s›ras›nda a¤›r bir kusur ifllemifl bulunan hâmile karfl› bir hak ileri sürülebilir. (TK m. 592) (Bkz. A盤a ‹mza, Aç›k Keflide) H. B. Belli Aç›k Kap› Politikas› [Alm. Politik der Offenen Tür] [Fr. Politique de la Porte Ouverte ] [‹ng. Open-door Policy] Temeli, bu politikan›n uygulanmas›n›n söz konusu oldu¤u ülkeyle ticaret yapan ve ekonomik iliflkilerde bulunan ülkeler aras›nda ticari aç›dan f›rsat ve imkân eflitli¤i sa¤lanmas›d›r. 19. yy’›n sonlar›na do¤ru Çin’i ekonomik bak›mdan parçalamaya kadar giden sömürgeci Avrupa ülkelerinin bu davran›fllar›na karfl› Amerika Birleflik Devletleri taraf›ndan ortaya at›lm›flt›r. Bu politika, insan haklar›na sayg› artt›kça ve milli fluurun yayg›nlaflmas›, sömürgecili¤in giderek tasfiyeye u¤ramas› sonucu, 20. yy’›n ilk yar›s›nda uygulama alan›n› kaybetmifltir. (Bkz. Afyon Savafl›, Emperyalizm) M. Berk Aç›klay›c› De¤iflken [Alm. Regressor, Die erklaerende Variable ] [Fr. Rég resseur] [‹ng. Explanatory variable, Regressor ] En genel tan›mda, bir ba¤›ml› de¤iflkendeki de¤iflmeleri aç›klamak, bu de¤iflmelerin sebeplerini belirlemek için kullan›lan de¤iflkenlerdir. Aç›k Keflide [Alm. Blanko-Trassierung] [Fr.Tirage en blanc ] [‹ng. Drawing in blank] 9 Aç›klay›c› Model Aç›k Piyasa ‹fllemleri Aç›k Pazar (Y) ba¤›ml› de¤iflkeni, (X i)ler de aç›klay›c› de¤iflkenleri göstersin. Y=f (Xi...Xk,ε) stokastik bir regresyon iliflkisidir. Konuya iktisattan örnekler verelim: Özel Tüketim = f (Kullan›labilir gelir, önceki dönem tüketim düzeyi, likit aktifler, ε) Özel konut yat›r›m›= f(Kullan›labilir gelir, konut kredileri, kira indeksi/inflaat maliyeti indeksi, yeni aile oluflumu, ε) Üretim= f(iflgücü, sermaye, zaman, ε) Bu örneklerin hepsinde ba¤›ml› de¤iflkeni aç›klama gücü oldu¤u düflünülen bir tak›m de¤iflkenler ay›rdedilmifltir. Bu de¤iflkenlerin seçimi, her bilim dal› ile ilgili hipotezleri oluflturanlar›n sorunudur. ‹statistik metodlarla katsay›lar›n tahmini ise ortak istatistik metodlarla gerçekleflir. Bir regresyon denkleminde aç›klay›c› de¤iflkenlerin her biri ile ilgili katsay›lar yan›nda bu katsay›lar›n stan dart hata lar›n›n da verilmesi gerekir. Katsay›lar daima ba¤›ml› de¤iflkenin ölçü birimleri ile yorumlan›r. De¤iflkenler farkl› ölçü birimleri ile ifade edilmifl olmalar› halinde bu noktan›n bilinmesi, katsay›lar›n yorumunu do¤ ru olarak yapabilmek için bir zorunluluktur. (Bkz. Ba ¤›ml› De¤iflken, Stokastik, Standart Hata, Regresyon Katsay›s›) U. Korum [Alm. Offener Markt] [Fr. Marché Ouvert] [‹ng. Open market] Al›c›lar ya da sat›c›lar üzerinde herhangi bir s›n›rlaman›n bulunmad›¤› bir piyasad›r. Bu tür bir piyasada fiyatlar›n teorik olarak arz ve taleple oluflmas› gerekmektedir. Ancak aç›k pazar, daha çok yabanc› sat›c›lar›n oligopolcu ya da monopolcu uygulamalar›na, söz konusu ülke hükümetinin veya di¤er otoritelerinin k›s›tlama koymamas› anlam›na gelmektedir. D. Demirgil Aç›k Piyasa ‹fllemleri [Alm. Offen-Markt-Operationen, Offen-Markt-Politik] [Fr. Operations de marché ouvert, Politique de marché ouvert] [‹ng. Open market operations] Bir ekonomide, kantitatif kredi kontrolu araçlar›ndan biridir. Ekonominin gereksinimlerine göre, devletin, toplam kredi hacmini daraltmak ya da geniflletmek amac›yla ve Merkez Bankas› arac›l›¤›yla tahvil, hisse senedi gibi menkul de¤erler al›m› veya sat›fl› yapmas› demektir. Bu tür menkul de¤erler, genellikle devlet tahvili ya da hazine plasman bonosu olup, merkez bankalar›n›n bu tür de¤erleri satmas›, bir borç senedi karfl›l›¤›nda piyasadan likit de¤er çekmesi, yine bu tür de¤erleri sat›n almas›, piyasaya likidite zerketmesi anlam›na gelir. Aç›k piyasa ifllemleri ile devlet, ekonomide ödünç verilebilecek fonlar› hem azaltabilmekte hem de art›rabilmekte ve toplam kredi hacmi üzerinde etkili olabilmektedir. Türkiye'de aç›k piyasa ifllemleri, 1970 y›l›nda kabul edilen 1211 say›l› T.C. Merkez Bankas› Kanunu'nun 52. maddesinde (28.5.1986 tarih, 3291 say›l› kanun ile de¤ifltirilen flekli) düzenlenmifltir. Söz konusu maddeye göre; I- Banka, para arz›n› ve ekonominin likiditesini düzenlemek amac›yla kendi nam ve hesab›na; a) 45. maddenin (a) ve (b) bendinde yaz›l› flartlar› havi senetleri, b) Her nevi devlet iç borçlanma senetlerini, kamu idare ve müesseseleri tahvillerini, c) Ödenmifl sermayesi en az 500 milyon Türk Liras› olan anonim flirketlerin, borsada kay›tl› tahvillerini ve Sermaye Piyasas› Kurulu taraf›ndan ihraç izni verilen borç senetlerini, d) Banka mevduat sertifikalar›n›, e) Vadelerine en çok 120 gün kalm›fl gelir ortakl›¤› senetlerini ve kâr-zarar ortakl›¤› belgelerini, al›p satabilir. f) Banka ayr›ca, vadeleri dikkate al›nmaks›z›n yukar›da sözü edilen senetleri, geri satma anlaflmas› imzalayarak sat›n alabilir veya geri alma anlaflmas› imzalayarak satabilir. Anlaflma süresi 91 günü aflamaz, sürenin bafllang›ç tarihi al›m veya sat›m tarihidir. c bendinde yaz›l› sermaye miktarlar›, toplam eflya genel endekslerindeki de¤iflmeler, aç›k piyasa ifllemlerine dahil edilecek veya ifllem d›fl› b›rak›lacak senet türleri ise ekonomik geliflmeler gözönünde tutularak Banka Meclisi taraf›ndan yeniden belirlenebilir. Aç›klay›c› Model [Alm. Explikationsmodel] [Fr. Modèle explicatif] [‹ng. Explitiv model] ‹flletmecilikte klasik yönetim kuramc›lar›n›n ortaya att›klar› ilkelerle Max Weber’in ideal bürokratik örgüt tipi kurallar›n›n ba¤daflt›r›lmas› sonucunda ortaya ç›kar›lm›fl sentez bir yönetim görüflüdür. Bu ortaklafla katk›lardan oluflan model, daha çok, organizasyonlar›n çevre ile iliflkilerinin hemen hemen hiç olmad›¤› ve belirlilik koflullar›n›n egemen oldu¤u teknik düzeydeki sorunlar›n çözümüyle ilgilidir. Bu modelde, yöneticilerin bütün de¤iflkenleri kontrol edebilecekleri varsay›lmakta ve onlara verilen amaç ve hedeflere ulaflmak için elde bulundurulan kaynaklar› (do¤al, befleri ve sermaye kaynaklar›) etkili biçimde kullanma sorumlulu¤u verilmektedir. Örgütün mekanik biryap›ya sahip oldu¤u düflünülmekte ve bu yap›da temel ve ifllevsel birtak›m amaçlara uygun yönetsel ve teknik görevler ile planlama ve uyumlaflt›rma için uyulmas› gereken kural ve süreçler belirlenmekte; bunlar›n uygulanmas› kat› bir otorite yap›s› ile gerçeklefltirilmektedir. Haberleflme kanallar›, bireysel roller inceden inceye saptanm›fl, bireysel ve keyfi davran›fllar kesinlikle yasaklanm›flt›r. Kontrol ve revizyon sistemleri arzulanan örgütsel davran›fllar› güçlendirmek için dizayn edilmifl, örgütsel çat›flmalar, amaçlar ve araçlar konusundaki tart›flmalar kesinlikle yasaklanm›flt›r. Bu yönetim ve örgüt biçimi rasyonelli¤e, aç›kl›¤a ve düzenlili¤e dayanmakta ve bunlarla ilgili kurallara s›k› s›k›ya ba¤l› bulunmaktad›r. E. Eren 10 Aç›k Poliçe Aç›k Teminat Aç›k piyasa ifllemleri Hazine'ye, kamu idare ve müesseselerine veya di¤er kurum ve müesseselere kredi yard›m› amac›yla yap›lamaz ve vadesi 12 ay› aflan senetler (f bendindeki ifllemler hariç) aç›k piyasa ifllemine dahil edilemez. Yukar›daki f›kralar gere¤ince yap›lacak ifllemlere iliflkin esas ve flartlar Banka Meclisi taraf›ndan tayin ve tespit olunur. Banka, bu madde kapsam›na giren ifllemlerle ilgili kurum ve kurulufllar›, Bankalar ve 2499 say›l› Sermaye Piyasas› Kanunu'na göre belirlenen arac› kurumlar aras›ndan ifllemin özelli¤ini göz önünde bulundurarak tespit etmeye yetkilidir. Banka para piyasas›n›n iflleyifliyle ilgili düzenleyici tedbirler alabilir. II- Banka'n›n Hazine'nin mali ajan› olarak yapabilece¤i ifllemler: Banka, Hazine taraf›ndan gerekli provizyonlar›n tesis edilmesi halinde Hazine ad›na her nevi Devlet iç borçlanma senetlerinin tanzim al›fl ve sat›fllar›n› yapabilir. T. Artun/A.Erhan rünün zarar› 200 bin frank tutacakt›r. Dolar›n yükselmek olas›l›¤›n› göze alarak 7 Aral›k’ta vadeli sat›fl yapan bir kambiyo operatörü aç›k pozisyondad›r. Dolar kurunun yükselmesine karfl› korunmas›zd›r. Vadeli sat›fl yaparken bir risk alt›na girmifltir. Vadeli piyasada al›m veya sat›m yapanlar, aç›k po zisyon riskini hedging denilen bir yöntemle önleyebilirler. (Bkz. Hedging) F. Ergin/fi.Akkaya Aç›k Sistem Kuram› [Alm. Offenes-System-Theorie] [Fr. Théorie de système ouvert] [‹ng. Open system theory] Bir örgütün çevresindeki yaflamdan ayr›lm›fl, ama onunla karfl›l›kl› etki ve tepki iliflkilerinde bulunan ve bu iliflkilerin örgütün yaflama, geliflme ve büyümesinde çok önemli rolleri bulundu¤unu savunan yönetim görüflüne “aç›k sistem görüflü” denir. ‹flletme, insan, sermaye ve teknoloji gibi üretim faktörleri ile do¤al kaynaklar, hammadde, enerji ve bilgi gibi faaliyetlerini sürdürmesini sa¤layacak girdileri çevresiyle düzenli iliflkiler kurarak sa¤lamaktad›r. O halde meydana getirilen ürün, iflletmenin çevresiyle karfl›l›kl› iliflki ve etkileflimlerinin bir sonucudur. Üretilen ürünler ya da hizmetler çevre taraf›ndan istenip talep edildi¤i için iflletme faaliyetine devam eder. Baflka bir deyiflle iflletme, girdileri bu de¤iflim sürecine sokarak birtak›m ç›kt›lar meydana getirir ve bunlar› çevresine ihraç eder. Çevre, bazen iflletmenin gereksindi¤i kaynak ve araçlara ters düflerek baflar›y› engellerken, bazen de kaynak ve araçlar›na uygun gelen f›rsat ve olanaklar sa¤layarak geliflme ve baflar›lar›n› art›rmaktad›r. Aç›k sistemlerin ortak özellikleri k›saca flunlard›r: a) Çevreden devaml› girdi ve enerji ithal etme; b)Girdi ve enerjileri iflleyerek ç›kt›lara dönüfltürme; c) Elde edilen ç›kt›lar› çevreye ihraç etme ya da sunma; d) Girdi ithali, ifllenmesi ve ç›kt› ihrac›n› sürekli olarak tekrarlayarak devam ettirme; e) Sistemi da¤›lma ve yok olmaya götürecek önlemleri önceden alma (negatif entropi); f) Sistemi çevreye uygun ve uyumlu hale getirmek için çevre taramas›na girme ve çevreden bilgi toplama; g) Karmafl›k çevrenin girdilerinin sisteme kabulünde seçici olma yarars›z ve tehlikeli bilgileri sisteme sokmayacak bir kodlama sistemine sahip olma; h)Enerji de¤iflimi ve girdi ç›kt› iliflkileri aras›ndaki oranlarda sürekli bir dengeyi koruma.; i) Gittikçe büyüyen sistemlerin ayr›mlaflarak alt ifllevlere ya da sistemlere bölünmesi. j) Her sistemin bir bafllang›çtan büyüme ve yokolmaya yönelmesi, yani eflsonuçluluk özelli¤ini tafl›ma. E. Eren Aç›k Poliçe [Alm. Blanko Police, Offene Police ] [Fr. Police non evaluée] [‹ng. Inchoate bill of exchange] Tedavüle ç›kar›l›rken tamamen doldurulmam›fl olan poliçedir. Beyaz poliçe olarak da adland›r›l›r. Ticaret Kanunu’nun 592. maddesinde aç›k poliçenin aradaki anlaflmaya ayk›r› bir flekilde tamamland›¤›nda, poliçeyi kötü niyetli iktisap eden ya da iktisap s›ras›nda kendisine a¤›r bir kusur yüklenebilen hamil d›fl›nda, senedi elinde bulunduran kifliye karfl› ileri sürülemeyece¤i öngörülmüfl ve bu durum bir kiflisel “def’i” olarak kabul edilmifltir. Aç›k poliçede senedin poliçe oldu¤unu belirten bir ibare ile keflidecinin ya da kabul eden muhatab›n imzas›n›n bulunmas› zorunludur. (TK m. 583) Belge bu flekil flartlar›n› tafl›m›yorsa bir poliçenin varl›¤›ndan söz edilemez (TK m. 584) Aç›k olarak imzalanm›fl bir poliçe gerek anlaflmaya taraf olan lehdar, gerekse senedi ondan devralan di¤er bir hâmil taraf›ndan doldurulabilir. En geç borçluya ödeme için ibraz edildi¤inde tamamlanm›fl olmal›d›r. Hâmiller, anlaflmaya taraf olan lehdar gibi aç›k poliçeyi kararlaflt›r›lan flartlara uygun olarak doldurmal›d›rlar. Borçlu, senetteki vade, bedel vb. gibi eksikliklerin anlaflmaya ayk›r› bir biçimde tamamland›¤›n› ileri sürerse bunu ispat etmekle yükümlüdür. O. Teoman Aç›k Pozisyon [Alm. Offenpozisition] [Fr. Position ouverte] [‹ng. Open position] Vadeli piyasa ifllemlerinde fiyat de¤iflikli¤inden zarara u¤rayabilecek bir al›c› veya sat›c› aç›k pozisyondad›r. Bir örnek verelim : 7 aral›k tarihinde Zürih'te bir ay vadeli dolar kuru 1,5 frank olsun. Bir kambiyo operatörü, bir ay vade ile 1 milyon dolar sats›n. Vade tarihine de¤in dolar kuru 1,7 franga yükselirse, kambiyo operatö- Aç›k Teminat [Alm. Offene Deckung] [Fr. Garantie ouverte ] [‹ng. Open Cover] Reasürör taraf›ndan muayyen hudutlar içinde verilmifl 11 Aç›k Uçlu Yat›r›m Ortakl›klar› Adat aç›k bir teminat flekli olup reasürans devri tamamen sedan›n insiyatifine b›rak›lm›flt›r. Poliçenin tanzim flekli itibariyle abonman mukavelesine benzemekle beraber, sigorta müddeti esnas›nda yap›lacak sigorta ihbarlar›n›n bir gûna tahtide tâbi olmamas› ve primlerin ancak sigorta kat’tileflip, poliçeler veya zeyiller tanzim edildikten sonra tediyenin gerçekleflmesi flart›yla aktedilen mukavelelere veya verilen sigorta taahütlerine aç›k teminat (Open Cover) veya aç›k ku vertür denilir. Di¤er bir deyimle, baz› belirli menafaatlerin sigorta edildi¤ine dair delil olmak üzere, sertifikalarla tanzim olunan, belirli bir s›n›f rizikoyu sigorta eden de¤eri bildirilmemifl, poliçedir. Bu sistem bilhassa son senelerde genifl miktarda tatbik sahas› bulmufltur. Aç›k teminat muayyen bir müddet için olabilece¤i gibi, mahiyet itibariyle daimi de olabilir. Böyle bir kuvertürde fesih, ihbar flart›na olan ihtiyaç çok mühimdir. Bilhassa afl›r› riziko birikmesine ve kümül teflkiline mani olmak için, yap›lacak sevkiyat›n önceden sigortac›ya ihbar› mecburidir. Herhangi bir sevkiyatta temin olunacak azami miktar önceden tayin edilmifl bir mebla¤la tahdit edilmifl olmakla beraber sigortac›lar kendilerine düflecek tazminat miktar›n› metne ithal ettikleri (Location Clause) ile tahdit etmektedir. Bu kloz “Sigorta mevzuunun sevkiyattan evvel bir hasara veya zarara u¤ramas› halinde, mukavele metninde bunun aksine bir hüküm olsa bile sigortac›, bir hadiseden do¤an eden tek veya müteaddit kazalar dolay›s›yla ....... s›ndan kendi hissesine düflecek mebla¤dan fazlas› için mes’ul olmayacakt›r. Sigorta mevzuunun iç sular vas›tasiyle veya karadan yollanmas› bu kloz ahkâm› bak›m›ndan sevkiyat addedilmeyecektir.” hükmünü ihtiva etmektedir. G. Uras r›nda sermaye ya da toplam yat›r›labilir fon her gün de ¤iflikli¤e u¤rayabilir. Aç›k uçlu yat›r›m kurumlar›nda kat›lma belgelerinin sermaye pazar›nda al›n›p sat›lmas› söz konusu olmay›p, bunlar sadece ihraç eden kurum taraf›ndan al›n›r ve sat›l›r. Belgelerin fiyatlar›, pazarda arz ve talebe göre belirlenmez; yat›r›m ortakl›¤›n›n o günkü net aktif de¤erine göre saptan›r. Fiyat›n bulunabilmesi için, kurumun aktiflerinin pazar de¤erinden borçlar› düflüldükten sonra bulunan net aktif de¤er, kat›lma belgesi say›s›na bölünür. Aç›k uçlu yat›r›m ortakl›klar›n›n kat›lma belgelerinin günlük pazar fiyat› kurum taraf›ndan bu yolla hesaplanarak kamuya aç›klan›r ve al›m sat›m bu fiyat üzerinden yap›l›r: (Bkz. Finansal arac›lar, Net Ak tif De¤er, Kat›lma Belgesi, Yat›r›m Ortakl›klar›) fi. Türen Aç›l›fl Bilançosu [Alm. Eröffnungsbilanz] [Fr. Bilan d’ouverture] [‹ng. Opening balance sheet ] Bir iflletmenin muhasebe dönemi bafl›ndaki bilançosudur. Dolay›s›yla, aç›l›fl bilançosu, iflletmenin muhasebe dönemi bafl› itibariyle finansal durumunu, yani varl›klar›n›, borçlar›n› ve özvarl›¤›n› gösterir. (Bkz. Bilanço) Y. Ercan Aç›l›fl Maddesi [ A l m . E r ö f f n u n g s b u c h u n g] [ F r . Article d’ouverture] [‹ng. Opening entry] Aç›l›fl bilançosunun dönem bafl›nda, bir günlük defter maddesi olarak kaydedilmesidir. Di¤er bir deyiflle bu maddede aç›l›fl bilançosundaki aktif hesaplar borçland› r›l›p, pasif hesaplar alacakland›r›l›r. Di¤er günlük defter kay›tlar› gibi bu kay›t da büyük defter hesaplar›na ifllenir. Aç›l›fl kayd›na duyulan ihtiyaç, önceki muhasebe dönemi sonunda bir kapan›fl maddesi ile bütün hesaplaAç›k Uçlu Yat›r›m Ortakl›klar› r›n kapat›lm›fl olmas›n›n sonucudur. ( B k z . K a p a [Alm. Open-end fonds trust] [Fr. Société d’investisse - n›fl Maddesi) ment] [‹ng. Open end investment companies] Y. Ercan Geliflmifl sermaye pazar› olan ülkelerde görülen bir fi - Adapazar› ‹slâm Ticaret Bankas› nansal arac› kurum türüdür. Yat›r›m fonu olarak da 9 Mart 1913’te “Hac› Adem Beyzade ‹brahim- Sipahiisimlendirilen bu finansal arac›lar, çok say›da tasarruf zade Hamid ve fiürekâs› Adapazar› ‹slâm Ticaret Bansahibine kat›lma belgeleri satarak elde ettikleri fonlar› kas›” ad› ile kurulmufltur. “Eshaml› komandit flirket” pay senedi ve tahvillere yat›ran kurumlard›r. Daha tek- fleklinde kurulan bu banka, ilk özel milli bankad›r. 1937 nik bir tan›mlama ile konusu menkul de¤er potföyü ifllet- y›l›nda Türk Ticaret Bankas› ad›n› alm›flt›r. (Bkz. Türk mek olan arac›lard›r. Bunlar›n belli bafll› amaçlar›, bu Ticaret Bankas›.) fondan kat›lma belgesi olan ortaklar›n tasarruflar›n› risA. ‹lkin ke karfl› korumak ve yüksek kârl›l›k sa¤layabilecek alternatiflere yat›rmakt›r. Bu amac› gerçeklefltirmek için, Adat her kiflisel yat›r›mc›n›n kendi bafl›na sa¤layamayaca¤› [Alm. Zinszahlen] [Fr. Nombres] [‹ng. Numbers] portföy çeflitlendirmesini bilimsel yöntemlere uygun Faiz hesaplanmas›nda kullan›lan ve faize esas olacak olarak sa¤larlar. para miktar› ile gün say›s›n›n çarp›lmas›ndan elde ediAç›k uçlu yat›r›m ortakl›klar›nda sermaye esnektir. len rakam. Yani ortakl›¤a yeni yat›r›mc›lar›n kat›lmak istemesi ve Ticari yaflamda iflletmeler aras› iliflkilerde ve bankabunun sonucunda yeni kat›lma belgelerinin sat›lmas› or- c›l›k ifllemlerinde faizin genellikle kategorik ifllem türletakl›¤›n portföy oluflturmaya haz›r fonlar›n› art›r›r; fakat rine göre, ayn› faiz oranlar›yla hesapland›¤› gözlenmekmevcut yat›r›mc›lardan baz›lar›n›n ortakl›ktan ayr›lmak tedir. Bu nedenle faizin hesaplanmas›n› kolaylaflt›rmak istemesi ve kat›lma belgelerini iade etmesi durumunda için faiz formülü de¤iflen ve de¤iflmeyen unsurlar› içerfonlar azalacakt›r. Böylece aç›k uçlu yat›r›m ortakl›kla- mek üzere iki bölüme ayr›labilir. 12 Adabank A.fi. Adi Hisse Senedi Faiz formülü flöyledir: Faiz = sa ve para iktisadi birimlerin (fertler, gruplar, devlet) birbirinden ayr› olarak yapt›¤› birçok plan›n uyuflmas›n› sa¤lar. Devlet, uygulad›¤› para ve mali ve sosyal politikas›yla ekonomik geliflimi etkilemekle yetinir. Fiyat oluflumunda piyasa ve firmalar›n oynad›¤› role müdahale etmez. Devletin müdahalesi global ve dolayl› bir mahiyet arzeder; çeflitli iktisadi birimlerin kararlar›na müdahale etmez. Kapitalist ülkeler, ayr› yap›da da olsa, ademi merkeziyet rejimini uygularlar. D. Demirgil Ana Para x Gün Faiz Oran› 100 x Gün Say›s› (360 veya 365) Bu formülü flu flekilde ikiye bölebiliriz: Faiz = Ana Para x Gün Faiz Oran› 100 (360 veya 365) ‹flte bu formülün “Ana Para x Gün: 100”den oluflan birinci k›sm›na adat, “Faiz Oran› / 360 veya 365”den oluflan ikinci k›sm›na sabit çarpan ad› verilmektedir. Sabit çarpan›n bulunmas›nda genellikle alacakl› hesaplarda 365, borçlu hesaplarda 360 rakam› esas al›nmaktad›r. Sabit çarpan rakamlar› önceden belirli oldu¤undan, adat›n bulunmas› ve sabit çarpanla çarp›lmas›yla faiz miktar› oldukça kolay bir flekilde hesaplanabilmektedir. (Bkz. Valör, Faiz Oran› ) A.‹.Karacan ADF (Bkz. Afrika Kalk›nma Fonu) Adi Artan Oranl› Tarife (Bkz. Artan Oranl› Tarife ) Adi Çek [Alm. Offener Scheck] [Fr. Chèque Ouvert ] [‹ng. Open Cheque] Çizgili ya da bloke olmayan çek anlam›n› tafl›maktad›r. Adi çek, aç›k ve basit bir ödeme emri niteli¤inde olup çizgili ya da bloke çeklerden ödeme biçim ve yöntemi aç›s›ndan ayr›l›r. Adi çekin bedeli, ibraz an› nda karfl›l›¤›n›n bulunmas› kofluluyla nakden ve hesaben ödenebilir. Karfl›l›¤›n›n olup olmad›¤›n›n bilinmemesi aç›s›ndan bloke çekten (bloke çekte karfl›l›k garanti edilmifltir), hem nakden ve hem de hesaben ödenebilmesinden dolay› da çizgili çekten (çizgili çek yaln›zca hesaben ödenir) fakl›d›r. (Bkz. Bloke Çek, Çizgili Çek) T. Artun Adabank A.fi. 1985’te Kemal Uzan taraf›ndan özel sermayeli ticaret bankas› olarak ‹stanbul’da kuruldu. Bankan›n ana orta¤› Uzan ailesidir. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 335 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 1.581 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 839 milyar TL’ye; net kâr› 11 milyar TL’ye ulaflm›flt›r. fiube Say›s›:40 Personel Say›s›: 274 A.Erhan ADB (Bkz. Afrika Kalk›nma Bankas›) Adi Hisse Senedi [Alm. Stammaktien] [Fr. Actions ordinaires ] [‹ng. Or dinary shares ] Yasada kullan›lan bir terim olmay›p, uygulamada imti yazl› (ayr›cal›kl›) hisselerin karfl›s›nda yer alan paylar› ifade etmek üzere benimsenmifl bir kavramd›r. Ticaret Kanunu’nun 401. maddesinde, esas sözleflme ile baz› tür hisse senetlerine kâr pay›na ya da tasfiye art›¤›na kat›lma gibi “sair” hususlarda ayr›cal›k tan›nabilece¤i kabul edilmifltir. Gerçekten de anonim ortakl›kta baz› paylar sahiplerine di¤erlerine oranla daha fazla oy hakk› verebilir ya da örne¤in, ortakl›k tesislerinden yararlanma olana¤› sa¤layabilir. ‹flte bu durumda üstün hak sa¤layan paylara imtiyazl›, di¤erlerine adi hisse (pay› temsil etmek üzere senet ç›kar›lm›flsa adi hisse senedi) ad› verilir. Ancak, adi pay- imtiyazl› pay ayr›m› bazen yan›lg›lara yol açabilir. Çünkü bir anonim ortakl›kta bir grup hisse senedi örne¤in, kârdan, di¤er grup hisse senedi ise tasfiye art›¤›ndan yararlanmada üstün hak sa¤l›yorsa, art›k ayr›cal›kl› hisseden de¤il, de¤iflik haklar veren pay gruplar›ndan (pay kategorilerinden) söz etmek do¤ru olur. (Bkz. ‹mtiyazl› Hisse Senedi) Ö. Teoman ADB (Bkz. Asya Kalk›nma Bankas›) Ademi Merkezileflme [Alm. Dezentralisierung ] [Fr. Décentralisation ] [‹ng. Decentralization ] Merkeze ait genel hizmetlerden bir k›sm›n› merkeze karfl› ba¤›ms›z, fakat merkez murakabesi alt›nda mahalli idarelere b›rakan sistemin ad›d›r. ‹dare bölümlerinin kendi kendilerini yönetme sistemidir. Bu sistem, merkezi idarenin bölge temsilcilerine ba¤›ms›z olarak karar verme yetkisi tan›yan déconcentration (da¤›tma) sisteminden, di¤er taraftan, bütün karar yetkisini idare merkezindeki idarecilere b›rakan merkeziyet sisteminden farkl›d›r. Ademi merkeziyet esas›na göre yönetilen ekonomi hiç bir emredici devlet plan›n›n, tek karar merkezinin, çeflitli iktisadi birimleri kendi amaçlar›na zorlamad›¤› ekonomi tipidir. Ademi merkeziyete göre yönetilen ekonomide piya13 Adi ‹flâs Adi Komandit fiirket Adi ‹flâs esnaf iflletmesi büyüklü¤ündeki iflletmeler komandit ortakl›k aç›s›ndan yeterli de¤ildir. b) Ticaret unvan›: Komandit ortakl›k, faaliyetini bir ticaret unvan› alt›nda yürütmek zorundad›r. Ticaret Kanunu’nun 44/2. maddesi uyar›nca unvanda komanditer ortaklardan hiç olmazsa birinin ad ve soyad› ile ortakl›¤› ve türünü göstenen bir ibarenin yer almas› gerekir. Komandit ortakl›¤›n unvan›nda komanditer orta¤›n ad› yer alamaz. Ad› flirket unvan›na giren komanditer üçüncü kiflilere karfl› bir komandite ortak gibi sorumlu olur (Tk m. 259) c) En az iki orta¤›n varl›¤› : Bu ortakl›k türü de bir sözleflme iliflkisine dayand›¤›ndan, en az iki orta¤›n varl›¤›n› gerektirir. Kanun, sorumluluklar› aç›s›ndan iki tür ortak aras›nda ayr›m gözetmifltir: Komandite ortak: Sorumlulu¤u üçüncü kiflilere karfl› s›n›rland›r›lmam›fl ortakt›r. Kollektif flirket orta¤› gibidir. TK’nun 243/3. maddesi uyar›nca ancak gerçek kifliler komandite ortak olabilirler. Komanditer ortak: Sorumlulu¤u, koymay› taahüt etti¤i sermaye ile s›n›rl› olan ortakt›r. Komanditer orta¤›n sorumlulu¤u, anonim ortakl›k pay› sahibinin sorumlulu¤una benzer. Ancak bu sorumluluk bazen genifller, bazen de s›n›rs›z hale gelebilir (TK. m. 259, 260) Tüzel kifliler ancak komanditer ortak olabilirler (Tk. 243/3) Kollektif ortakl›k ile yak›n ba¤lant› ve benzerli¤i nedeniyle, Ticaret Kanunu sadece komandit ortakl›¤a özgü hükümler getirmekle yetinmifl, di¤er konularda ise kollektif flirkete iliflkin hükümlere yollama yapm›flt›r. Bir ortakl›¤›n komandit olup olmad›¤›, ortaklar taraf›ndan verilen ada bak›lmaks›z›n, ana sözleflmeye göre belirlenir. Baflka bir söyleyiflle, bir komandit ortakl›ktan söz edebilmek için, yukar›da aç›kland›¤› üzere, en az bir komandite, bir de komanditer ortakl›k bulunmal›d›r. Hukukumuzda sadece komanditerlerden oluflan bir ortakl›¤›n kurulmas› mümkün de¤ildir. Sadece komanditerlerden meydana gelen bir flirket ise kollektif say›labilir. Bir ortakl›¤›n komandit oldu¤u saptanamazsa, o flirket kollektif say›l›r. Komandit flirket flu aflamalardan geçerek kurulur: a) Sözleflmenin haz›rlanmas›: Sözleflmeye, kollektif flirketlere iliflkin 155. maddede yer alan hususlardan baflka komanditerlerin ad ve soyadlar› ve her birinin koyduklar› ya da koymay› taahhüt ettikleri sermaye miktarlar› yaz›l›r. Komanditerlerin kiflisel emek ya da ticari itibarlar›n› sermaye olarak koymalar› mümkün de¤ildir. b) ‹mzalalar›n noterce onaylanmas›. c) Ticaret siciline yaz›m: Yaz›m ile komandit ortakl›k tüzel kiflilik kazan›r. Komandit ortakl›k, kural olarak komandite ortaklar taraf›ndan yönetilir. TK’nun 249. maddesi uyar›nca, komanditerler ortakl›¤›n yönetimi konusunda herhangi bir hakka sahip olmad›klar› gibi, yükümleri de yoktur. Bununla beraber ola¤an yönetim faaliyetinin d›fl›nda kalan ve ortakl›¤›n temelini etkileyen önemli kararlar›n al›nmas›nda onlar›n da oy hakk› vard›r. Yönetime kat›lmamakla beraber her komanditerin [Alm. Einfacher Konkurs] [Fr. Faillite simple] [‹ng. Non- fraudulent bankruptcy] Taksiratl› ve hileli olmayan, yani müflisin (iflâs edenin) kusuruna ya da alacakl›lar›n› zarara sokmak amac› ile giriflti¤i hileli ifllemlerine dayanmayan iflâst›r. Adi iflâsta iflâs eden borçluya “adi müflis” denilir. Herhangi bir kusuru ya da hilesi söz konusu olmad›¤› için, taksiratl› ve hileli iflâs hallerinin aksine, adi müflise ceza verilmez. Bununla beraber adi müflis, itibar› yerine getirilmedikçe, baz› meslek ya da görevleri icra edemez. Örne¤in avukat, noter, banka yönetim kurulu üyesi veya baflkan›, genel müdürü vb. olamaz. Bir müflisin itibar›n›n yerine getirilmesini isteyebilmesi için, bütün iflâs alacakl›lar›na karfl› borçlar›n› yerine getirmesi gerekir. Bu karar› iflâsa hükmeden ticaret mahkemesi verir ve karar Resmi Gazete’de yay›nlan›r. Adi iflâs yoluna “genel iflâs yolu” da denilir. Terimin bafl›nda yer alan “adi” kelimesi, bu yolu kambiyo senetlerine özgü iflâs yolundan ay›rmak içindir. Adi iflâs yolu, flu aflamalardan geçer: Önce alacakl› icra dairesinde bir iflâs takip talebinde bulunur. Bunun üzerine icra memuru borçluya bir iflâs ödeme emri gönderir. Borçlu yedi günlük süre içinde borcunu öderse iflâs takibi sona erer; ödemezse alacakl› ticaret mahkemesine iflâs davas› açarak borçlunun iflâs›na hükmedilmesini ister. (Bkz. ‹flas) Ö. Teoman Adi Kefil [Alm. Einfacher Bürgung] [Fr. Caution simple ] [‹ng. Ordinary surety] Kavram›n bafl›nda yer alan adi kelimesi, bu tür kefili müteselsil (zincirleme) sorumlu olan kefilden ay›rdetmek için kullan›lmaktad›r. Kefil, borçlunun, iflâs etmesi ya da aleyhindeki icra takibinin sonuçsuz kalmas› durumunda alacakl› taraf›ndan kendisine baflvurulabilecek kiflidir. (Bkz. Kefalet) Ö. Teoman Adi Komandit fiirket [Alm. Einfache Kommanditgesellschaft] [Fr. Société en commandite simple ] [‹ng. Limited partnership] Komandit flirketin as›l türüdür. “Adi” kelimesi, uygulamada komandit flirketi Ticaret Kanunu’nun 475-484. maddelerinde düzenlenmifl olan “sermayesi paylara bölünmüfl komandit ortakl›k”tan ay›rt edebilmek için kullan›lmaktad›r. TK’nun 243/1. maddesine göre, ticari bir iflletmeyi bir ticaret unvan› alt›nda iflletmek amac›yla kurulan ve flirket alacakl›lar›na karfl› ortaklardan bir ya da birkaç›n›n sorumlulu¤u s›n›rland›r›lmam›fl ve di¤er ortak ya da ortaklar›n›n sorumlulu¤u belirli bir sermaye ile s›n›rlanm›fl olan ortakl›k, komandit flirkettir. Bu tan›mdan yola ç›karak komandit flirketin unsurlar›n› flöyle belirleyebiliriz: a) Ticari iflletme: Komandit ortakl›k ancak bir ticari iflletme iflletmek amac›yla kurulabilir. Di¤er bir deyiflle, 14 Adi Komandit fiirket Adil Vergi denetleme hakk› vard›r. Bu hak ifl y›l› sonunda yap›lan ve ortakl›¤›n envanteri ile bilançosunu kapsayan ola¤an denetim hakk› ile önemli nedenlerin varl›¤› halinde mahkemece tan›nan ola¤anüstü denetim hakk› olarak ikiye ayr›l›r. Ortakl›kla rekabet etmek konusundaki yasak (rekabet yasa¤›), sadece komanditerler için öngörülmüfltür. Baflka bir söyleyiflle komanditerler flirket konusuna giren bir ticari ifli kendi ad ve hesaplar›na yapabilirler, fakat bu son durumda denetleme hakk›ndan yararlanamazlar. Komanditerler, koyduklar› sermayeler herhangi bir nedenle azalm›fl ise, noksan tamamlan›ncaya kadar kâr ve faiz alamazlar. Bunun d›fl›nda ifl y›l› sonunda gerçekleflen kâr paylar› ile sözleflmede kararlaflt›r›lm›fl olan faizleri nakden alabilirler. Bir komanditer ortak flirketteki pay›n› üçüncü kiflilere devredebilir. Bunun için di¤er ortaklar›n devri onaylamalar› gereklidir. Yukar›da belirtildi¤i üzere, komanditerlerin sorumlulu¤u koyduklar› ya da taahhüt ettikleri sermaye mikta r› ile s›n›rl›d›r. Bununla beraber ad› flirket unvan›na giren komanditer, üçüncü kiflilere karfl› bir komandite gibi, yani s›n›rs›z sorumlu olur. Ayn› flekilde ticari mümessil, ticari vekil ya da ticari memur olarak davrand›¤›n› aç›kça bildirmeksizin ortakl›k ad›na ifllemlerde bulunan komanditer ortak, bu ifllemlerinden dolay› iyiniyetli üçüncü kiflilere karfl› komandite gibi sorumlu olur. (TK.m. 259, 260) Öte yandan komanditer ortak flirkete koymay› taahhüt etti¤i sermayeyi aflan bir miktarda sorumlu olaca¤›n› yaz› ile belirtebilir ya da ilan edebilir. Bu durumda da sorumluluk genifller (TK. m. 261/ 31) Komandit ortakl›¤›n yönetim ve temsili komandite ortaklara ait bulunmakla birlikte, komanditerler de sadece ticari mümessil, ticari vekil ya da ticari memur olarak atanabilirler (TK. m. 257/ 2) Bunun gibi, komanditerlerin ortakl›k yönetimine kat›lmay› gerektirmeyecek tarzda oy ve nasihat vermeleri, denetim hakk›n› kullanmalar› ve yöneticilerin atanma ve iflten el çektirilmelerine kat›lmalar› ya da ortakl›kta yan nitelikte hizmet ve görevler üslenmeleri komanditer ortak olma niteliklerini etkilemez (TK. m. 260/2) Komandit ortakl›klar›n infisah›na (kendili¤inden sona ermesine) ve malvarl›¤›n›n tasfiyesine, ortaklar›n flirketten ç›kma ya da ç›kar›lmalar›na kollektif ortakl›klara iliflkin hükümler uygulan›r. Fakat s›n›rl› sorumlu olan komanditerin ölümü ya da vesayet alt›na al›nmas›, flirketin sona ermesini gerektirmez. (TK. m. 267) Bir kollektif ortakl›k, tüm ortaklar›n oybirli¤iyle verecekleri ve Ticaret Sicili’ne tescil ettirilecek bir kararla tasfiye edilmeksizin de komandit ortakl›¤a dönüfltürülebilir. Bu durumda komanditer ortak s›fat›n› kazananlar, s› n›rl› sorumluluklar›n› ancak karar›n tescil ve ilan›n› izleyen ifllemlerde ileri sürebilirler. Buna karfl›l›k, bir komandit ortakl›k tasfiye edilmeksizin bütün ortaklar taraf›ndan oybirli¤iyle verilecek bir kararla kollektif flirkete dönüfltürülürse komanditer s›fat›n› yitiren ortaklar, bu s›fat› yitirmelerinden önce meydana gelmifl olsa bile, ortakl›¤›n borçlar›ndan, önceden komandite durumunda bulunup da flimdi kollektif ortak olanlarla birlikte, bütün mallar› ile ve zincirleme (müteselsil) sorumlu olurlar. (TK. m. 178/2 ve 268/2) Bütün ticaret ortakl›klar›nda oldu¤u gibi komandit flirkette de alacakl›lara karfl› önce tüzel kiflili¤e sahip flirketin malvarl›¤› sorumludur. Alacakl›lar ancak bu malvarl›¤›na baflvurup birfley elde edememeleri halinde s›n›rs›z sorumlu olan ortaklara baflvurabilirler. Bu nedenle komandite ortaklar›n s›n›rs›z ve kiflisel sorumluluklar›n›n ikinci derece oldu¤u aç›kt›r. Ö. Teoman Adil Vergi [Alm. Gerechte Steues] [Fr. Impôt juste] [‹ng. Equitable tax) Bir toplumda mevcut adalet anlay›fl›na uygun düflen vergidir. Adalet, hakkaniyet sadece vergilerde de¤il di¤er konularda da mutlak de¤il, göreli veya dereceli kavramlard›r. Vergilerde de bir verginin mutlak olarak adil oldu¤u söylenemez; ancak bir verginin di¤er bir vergiye k›yasla veya bir vergi uygulamas›n›n di¤er bir uygulamaya k›yasla daha adil oldu¤u söylenebilir. Maliye biliminde adil vergi kavram› yoktur, buna karfl›n vergi ada leti ilkesi vard›r. Bu ilke Adam Smith taraf›ndan konulmufl ve her zaman tart›fl›lmadan kabul edilmifltir. Bir verginin veya vergi sisteminin gayr›adil olmas› esas› hiç kimse taraf›ndan hiçbir zaman resmen ve aç›kça ileri sürülemez. Ancak gerek uygulama yetersizlikleri, gerekse iktisadi baz› mülahazalarla vergi sistemlerinin veya münferit vergilerin adalet ilkesine uymayabildikleri bilinmektedir. 1982 Anayasas›'n›n 73. maddesi herkesin kamu giderlerini karfl›lamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü oldu¤unu belirtmifltir. Mali güce göre vergi ödenmesi vergilemede adelet ilkesinin benimsendi¤i anlam›na gelir. Buna karfl›l›k Anayasa mali gücün ne oldu¤unu belirlememifltir. Ayr›ca vergi adaletinin sa¤lanmas› konusunda devlete bir görev yüklememifl olmas› önemli bir eksikliktir. Çünkü vergi adaletinin sa¤ lanmas› görevi do¤al olarak vergi alacakl›s› veya aktif vergi süjesi olan devlete aittir. 1970’li ve 1980’li y›llar boyunca Türk Vergi Sistemi gerek enflasyon, gerekse uygulama yetersizlikleri nedeni ile gayr›adil bir duruma gelmifltir. Buna karfl›n adaletin tesisi konusunda yeterli giriflimlerede bulunulmam›flt›r. Anayasan›n bu konuda aç›k ve kesin hükmü olsa idi bu durum de¤iflebilirdi. Maliye teorisinde vergi adaletinin gerçekleflmesi için iki yard›mc› ilkenin gerçekleflmesi gerekti¤i ileri sürülmüfltür. Bunlardan birincisi yatay vergi adaleti, ikincisi dikey vergi adaletidir. Yatay vergi adaleti, eflit durumda olanlar›n eflit oranda vergi ödemesi, dikey vergi adaleti farkl› durumda olanlar›n farkl› oranlarda vergi ödemesi anlam›na gelmektedir. Dolay›s› ile vergi adaletinin sa¤lanmas› için münferit vergilerin veya tümü ile vergi sisteminin bu ilkelere uymas› gerekmektedir. Artan oranl› 15 Adi Ortalama Adi fiirket gelir vergisi hem yatay hem de dikey adaletin gerçekleflmesine görünüflte uygundur. Vas›tal› vergilerin ise bu iki ilkeye uymad›klar› ileri sürülegelmifltir. Günümüzde maliyeciler dikkatlerini münferit vergilere iliflkin vergi adaletinden ziyade gelir da¤›l›m› adaletine kayd›rm›fllard›r. Devlet vergi adaleti ilkesine tam olarak uymamakla beraber bol varidat sa¤layan bir verginin (örne¤in, Katma De¤er Vergisi) sa¤lad›¤› imkânlardan faydalanarak menfi vergiler, sübvansiyonlar, ücret politikalar› ile gelir da¤›l›m› adaletini sa¤layabilir. (Bkz. Vergi Adaleti, Dikey ve Yatay Vergi Adaleti, Vergileme ‹lkeleri ) B. Ocakc›o¤lu/fi. Akkaya y›laca¤› kabul edilmifltir. Bununla beraer bunun aksi ispat olunabilir. (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, m. 300) Ö. Teoman Adi fiirket [Alm. Einfache Gesellschaft] [Fr. Société simple] [‹ng. Ordinary partnership ] ‹ki ya da daha fazla say›da kiflinin emek ve sermayelerini ortak bir amaca eriflmek üzere birlefltirmeleri durumunda ortaya ç›kan ortakl›kt›r. Adi ortakl›k, Borçlar Kanunu’nun 520 - 541. maddelerinde düzenlenmifltir ve tüzel kiflili¤e sahip de¤ildir. Taraflar do¤rudan do¤ruya bir adi flirket kurabilecekleri gibi, kanun da, Ticaret Kanunu’nda tan›mlanan ortakl›klar›n belirgin niteliklerini bünyesinde toplamayan flirketleri adi flirket saym›flt›r. (Borçlar Kanunu m. 520/3) Bu nedenle, ticaret flirketlerinin aksine, bir ticari iflletmeyi iflleten adi flirketlerin ortaklar› bizzat tacir say›l›rlar (Ticaret Kanunu, m. 14/1) Adi ortakl›¤›n sadece iç iliflkilerde geçerli olmak üzere kuruldu¤u durumlarda bir iç ya da hususi flirketten söz edilir. Borçlar Kanunu’nda adi ortakl›¤›n kuruluflu özel olarak düzenlenmemifltir. Baflka bir deyiflle iki kifli aralar›nda sadece sözlü olarak bir adi ortakl›k kurmay› kararlaflt›rabilir. Kurucu ve ortak s›fat›n› kazananlar›n gerçek ya da tüzel kifli olmalar› önemli de¤ildir. Yaz›l› flekil, zorunlu olmamakla birlikte, uyuflmazl›k ç›kmas› durumunda baz› ispat kolayl›klar› sa¤lamas› aç›s›ndan, tercih edilmektedir. Adi ortakl›kta her orta¤›n sermaye koyma borcu vard›r. Bu sermaye nakit para, alacak, tafl›n›r ve tafl›nmaz eflya ya da sadece emek olabilir. Kural olarak her orta¤›n sermayesi birbirine eflit olmal›d›r. Bununla birlikte sözleflme ile bunun aksi kararlaflt›r›labilir (BK. m. 522/1) Borçlar Kanunu, ortaklar›n kendi iç iliflkilerini diledikleri gibi belirleyebilmelerini mümkün k›lan ve emredici nitelikte olmayan (yedek hukuk kural› niteli¤inde) bir dizi kural getirmifltir. Buna göre, örne¤in, ortaklar nitelikleri gere¤i flirkete ait olan tüm kazançlar› aralar›nda paylaflt›rmakla yükümlüdürler (BK. m. 522) Sözleflmede aksine bir aç›kl›k yer almad›kça, ortaklar›n kâr ve zarara kat›lma oranlar›, getirdikleri sermayenin tutar›na bak›lmaks›z›n birbirine eflittir. (BK. m. 533/1) Sözleflmede ortaklar›n yaln›zca kâra ya da yaln›zca zarara kat›lma oranlar› gösterilmifl olabilir. Bu durumda saptanan oranlar hem zarara, hem kâra kat›lmaya uygulan›r. Bir orta¤›n sadece kâra kat›lmas› ve zarar› paylaflmamas› öngörülemez. Bunun tek istisnas›, sermaye olarak sadece eme¤ini getiren ortakt›r. (BK. m. 523/2) Adi ortakl›¤›n iç iliflkideki, yani yönetim alan›ndaki ifllemleri, kural olarak tüm ortaklar taraf›ndan birlikte yürütülür. Ancak sözleflme ile ya da sonradan al›nacak bir kararla yönetim görevi tek bir orta¤a, birden fazla orta¤a ya da ortak olmas› gerekmeyen üçüncü bir kifliye Adi Ortalama (Bkz. Aritmetik Ortalama) Adi Senet [Alm. Privaturkunde] [Fr. Acte sous signe privé] [‹ng. Simple contract, deed] Resmi bir makam ya da memur kat›lmaks›z›n, taraflarca özel biçimde haz›rlanan yaz›l› belgelerdir. Adi senetlerde yaz› k›sm› el ile ya da makine ile haz›rlanm›fl olabilece¤i gibi daha önceden bas›lm›fl da bulunabilir. Adi senedin borçlu taraf›ndan imzalanmas› gerekir. ‹mza atamayanlar senedi mühürleyebilecekleri gibi, parmak izi ile de iflaretleyebilirler. ‹spat aç›s›ndan adi senede pul yap›flt›r›lmas› ya da tarih at›lmas› önemli de¤ildir. Fakat imza ve mühürün senet metninin yaz›lmas›ndan sonra konulmas› ve yap›lacak ekler ile kaz›nt› ve silintilerin ayr›ca imzalanarak onaylanmas› gereklidir. Aksi takdirde senet geçersiz say›labilir. (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, m. 297, 298) Adi bir senedin geçerlili¤ine hükmedilebilmesi için, bir belgenin kendisine izafe olunan kifli taraf›ndan imzalanm›fl olunmas› gerekir. Bir kifli senedi imzalamad›¤›n› ileri sürer, yani imzas›n› inkar ederse, aksini ispat etmek di¤er tarafa düfler. Yarg›ç karar›n› verirken gerekirse taraflar› da dinler ve imzas›n› inkar edenle karfl›laflt›rma yapabilmek amac› ile yaz› yazd›rabilir. Bunlardan da bir sonuç alamazsa bilirkifli incelemesi yapt›rabilir ve tan›k dinleyebilir. Bir senedin imzas› ikrar (kabul) olunmufl ya da mahkeme taraf›ndan ilgili kifliye ait oldu¤u saptanm›flsa, bu art›k onu imzalayan ile “külli halefi” hakk›nda hüküm ifade eder; üçüncü kiflilere karfl›ysa hüküm do¤urmaz. Bir senet kendisine ibraz olunan noter ya da di¤er bir yetkili memur taraf›ndan onaylanm›flsa ibraz tarihi ya da imza edenlerden birinin ölümü tarihi veya imza etmesine engel olan olay›n gerçekleflme tarihi veya o senedin resmi bir iflleme esas al›nd›¤› tarih, üçüncü kifliler hakk›nda da hüküm ifade eder. Bu tür senetlerde, sözü edilen di¤er senetlerin tarihleri üçüncü kifliler hakk›nda ancak son senet tarihinin onaylanm›fl say›ld›¤› tarihten itibaren hesaplan›r. Fakat ibray› ve kabz› gerektiren adi senetlerle tüccarlar›n ticari ifllemleri hakk›ndaki senetlerin, yukar›daki usule göre resmiyet kazanmam›fl olmas› durumunda bile üçüncü kiflilere karfl› geçerli sa16 Adi fiirket Adi fiirket b›rak›labilir. Bu durumda da kanun (BK. m. 525/ c. 2), her orta¤›n tek bafl›na, yani di¤er ortaklar›n kat›lmas› olmaks›z›n ortakl›¤› yönetebilece¤ini hükme ba¤lam›flt›r. Fakat yönetici s›fat›n› tafl›yan her ortak, di¤er yönetici orta¤›n yapt›¤› her iflleme, bunun tamamlanmas›ndan önce itiraz etmek hakk›na sahiptir. Buna karfl›l›k, ortakl›¤a genel vekil atanmas› ve ola¤an (günlük) ifllemler d›fl›nda kalan ola¤anüstü ifllemlerde (örne¤in, yeni ortak al›nmas› vb.; BK. m. 532) oybirli¤inin sa¤lanmas› zorunludur. Esasen kanun (BK. m. 524), kural olarak ortakl›k kararlar›n›n bütün ortaklar›n oybirli¤iyle al›naca¤›n› öngörmüfltür. Ortakl›k sözleflmesi ile ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi ancak hakl› nedenlerin varl›¤› durumunda di¤er ortaklar taraf›ndan s›n›rland›r›labilir ya da tümüyle kald›r›labilir. Tek bafl›na her ortak taraf›ndan kullan›labilecek olan bu yetki, özellikle yönetici orta¤›n görevlerini afl›r› biçimde savsaklamas› ya da yöneticilik için gereken yetene¤i yitirmesi, örne¤in, hacir alt›na al›nmas› durumunda söz konusu olur. (BK. m. 529) Kanun, ortakl›¤› yöneten ve yönetmeyen ortaklar aras›ndaki iliflkiyi de, sözleflmede aç›k bir hüküm yer almad›kça, vekâlet sözleflmesi hakk›ndaki kurallara ba¤lam›fl ve yönetici olmad›¤› halde flirketin yönetimine kar›flan ya da kendisine tan›nan yönetim yetkisini aflan orta¤›n vekâlet olmaks›z›n baflkas› ad›na hareket eden kifli say›laca¤›n› öngörmüfltür. (BK. m. 530/1) Yöneticilerin di¤er ortaklara hesap verme yükümü de vard›r. Ortak s›fat›n› tafl›s›n ya da tafl›mas›n, her yönetici en az y›lda bir kez di¤er ortaklara hesap vermek ve gerçekleflen kâr paylar›n› ödemek zorundad›r. Hesap verme yükümünü bir y›ldan fazla bir döneme uzatan anlaflmalar geçersizdir (BK. m. 530/2) Bunun gibi, yönetici olsun olmas›n, her ortak ortakl›¤›n ifllemleri hakk›nda bilgi alabilir. Bilgi alma hakk› sözleflme ile kald›r›lamaz ve ortakl›k defterleri ile evrak›n› incelemek ise mali durum hakk›nda özet ç›karmay› da kapsar. (BK. m. 531) Adi ortakl›¤›n üçüncü kiflilerle iliflkileri temsilciler arac›l›¤›yla yürütülür. Temsilcilerin kimler olaca¤› sözleflme ile gösterilmifl bulunabilir. böyle bir kural yoksa, BK m. 538/ c.3’teki kural uyar›nca, yönetici olan ortaklar ayn› zamanda temsilci de say›l›rlar. Üçüncü kiflilerle ifllem yapan bir ortak, ortakl›k hesab›na davranmakla birlikte, bunu aç›klamam›fl, yani kendi ad›na davranm›fl ise, ifllemi yapt›¤› üçüncü kifliye karfl› sadece kendisi alacakl› ya da borçlu olur. Buna karfl›l›k ortaklardan biri ortakl›k ya da di¤er ortaklar ad›na üçüncü bir kifli ile ifllem yapm›flsa, di¤er ortaklar ancak temsil hakk›ndaki hükümlere göre üçüncü kiflinin alacakl›s› ve borçlusu olurlar. (BK. m. 533) Sözleflme ile aksi kararlaflt›r›lm›fl olunmad›kça, ortaklar üçüncü kiflilere karfl› girifltikleri taahhüt ve üstlendikleri borçlar nedeniyle zincirleme (müteselsil) olarak sorumludurlar. Adi ortakl›¤›n tüzel kiflili¤i bulunmad›¤› için, ortaklar birinci derecede sorumludurlar. Zincirleme sorumlulu¤un sonucu olarak, alacakl›lar ilk aflamada ortaklara baflvurabilirler. Bu baflvurmada herhangi bir s›ra gözetilmesi de zorunlu de¤ildir. Bir orta¤›n kiflisel alacakl›lar› ise, sözleflmede aksine hüküm bulunmad›kça, haklar›n› ancak o orta¤›n tasfiye pay› üzerinde kullanabilirler. (BK. m. 534/1) Adi ortakl›k, sözleflmede öngörülen amac›n elde edilmesi ya da bu amac› elde etmenin imkâns›z oldu¤unun anlafl›lmas› ya da ortaklardan birinin ölmesi halinde sona erer. Ancak taraflar daha önceden ortaklardan birinin ölümü halinde ortakl›¤›n ölen orta¤›n mirasç›lar› ile devam edece¤ini kararlaflt›rm›fl bulunabilirler. Bunun gibi, ortaklardan birinin tasfiye pay› hakk›nda cebri icra takibi yap›lmas›, bir orta¤›n iflâs etmesi ya da hacir alt›na al›nmas›, daha önceden öngörülen sürenin dolmas› da sona erme nedenleridir. Kendili¤inden gerçekleflen bu sona erme halleri d›fl›nda ortaklar oybirli¤iyle alacaklar› bir kararla da ortakl›¤› sona erdirebilirler. (BK. m. 535/1-2 bentler) Öte yandan hakl› nedenlerin varl›¤›nda her ortak mahkemeye baflvurarak sona erme karar› verilmesini isteyebilir. Belirsiz süreli ortakl›klar ile ortaklardan birinin hayat› süresince devam etmek üzere oluflturulan adi ortakl›klarda her ortak alt› ay önceden ihbar etmek kofluluyla ortakl›¤›n feshini isteyebilir. (BK. m. 536/1) Bu ihbar iyiniyet koflullar›na uygun bir biçimde ve elveriflli bir zamanda yap›lmal›d›r. Fakat ortakl›kta hesaplar y›ll›k dönemler için tutuluyorsa, fesih ancak hesap y›l› sonu için istenebilir. Taraflar sözleflmede öngörülen sürenin dolmas›na ra¤men ses ç›karmayarak ifllere devam etmifllerse bu takdirde ortakl›k belirsiz süreli hale gelmifl say›l›r. (BK. m. 536/2) Sona eren ortakl›k tasfiye haline girer. Tasfiye s›ras›nda, varsa borçlar›n ödenmesinden sonra, ortaklara daha önce koymufl bulunduklar› sermayeleri geri verilir. Ortakl›¤a getirilen sermayeler aynen de¤il, nakdi olarak iade edilir. (BK. m. 538/1) Sözleflme ile herhangi bir de¤er saptanmam›flsa sermayenin getirildi¤i tarihteki de¤eri esas al›n›r. (BK. m. 538/2) Ancak ortakl›¤›n borçlar› ödendikten, ortaklardan her birinin verdi¤i avanslar ile yapt›¤› masraflar ve sermayeleri iade edildikten sonra, bir fazlal›k kal›rsa, bu ortaklar aras›nda da¤›t›l›r. (BK. m. 539/1) Ayn› ilke ortaya ç›kan zarar aç›s›ndan da geçerlidir. (BK. m. 539/2) Tasfiye sonucuna kat›lma oran› sözleflmede gösterilmifl olabilir. Sözleflmede bu konuda bir aç›kl›k yoksa, kâr ve zarara kat›lma oranlar› burada da uygulanabilir. Hiçbir aç›kl›k bulunmayan durumlarda ortaklar tasfiye sonucuna eflit olarak kat›l›rlar. Tasfiye ifllemleri, kural olarak, yönetici s›fat›n› tafl›y›p tafl›mad›klar›na bak›lmaks›z›n, tüm ortaklar taraf›ndan birlikte yürütülür. (BK. m. 540/1) Ortakl›¤›n son bulmas›na ra¤men ortaklar›n alacakl›lara karfl› sorumlulu¤u devam eder. Baflka bir söyleyiflle, tasfiye ilk planda ortaklar aras›ndaki iç iliflkinin sona erdirilmesine yönelik olup, ortaklar›n alacakl›lara karfl› genel zamanafl›m› süreleri içinde söz konusu olabilecek sorumluluklar›n› ortadan kald›rmaz. (BK. m. 540/2) Ö. Teoman/A. Erhan 17 Adi Yedek Akçe Afrika Geliflme Bankas› (AABFI) Adi Yedek Akçe Bu vergilere spesifik vergiler ad› verilmektedir. Ad valorem vergilerde ise fizikî ölçüler vergilemede gözönüne al›nmaz; bunun yerine mal›n de¤eri matral› olarak al›n›r. Yurt içi tüketim vergilerinde ad valorem vergi uygulamas› kolayd›r. Vergi matrah› olarak teslim bedeli al›n›r. Teslim bedelinin olmad›¤› hallerde, Vergi Usul Kanunu’nun getirdi¤i ilkeler çerçevesinde “emsal bedel” uygulamas› geçerlidir. Tafl›ma, sigorta vb. gibi müteferrik masraflar›n söz konusu oldu¤u durumlarda bunlar›n da vergi matrah›na uygun bir flekilde girmesini sa¤layacak kurallar konulur. Ad valorem-Spesifik vergi uygulamas› tercihi gümrük vergilerinde çok daha önemlidir. Çünkü oldukça güç bir ifllemdir. Bu güçlük ithalat›n hangi usulde yap›ld›¤›ndan (F.O.B., C. L. F. vb) döviz kurlar›n›n de¤iflmesine kadar birçok unsurdan kaynaklanmaktad›r. Spesifik vergilerde fizikî ölçü-gerçek de¤er iliflisi baz› hallerde çok zay›flad›¤›ndan çarp›kl›klar meydana gelir. Spesifik vergi tarifeleri de¤er ya da nitelik farklar›n› da gözönünde tutacak flekilde düzenlendi¤inde ise tarifeler son derecede karmafl›k hale gelebilir. Fizikî ölçü esas›na göre al›nan spesifik vergilerde, vergi gelirlerinin fiyatlardaki geliflmeleri izlemesi güçtür. Gerek genel fiyat seviyesi yükselmelerinde, gerekse nispi de¤iflmelerinde vergi geliri de¤er art›fllar›n›n gerisinde kal›r. Bir baflka deyiflle, devletin vergi has›lat› giderek düfler. Bu nedenle, fiyat art›fllar›n›n devaml›l›k kazand›¤› bir ortamda, de¤er üzerinden al›nan ad valorem vergi uygulamas›na yönelmek gerekmektedir. Nitekim günümüzde bütün ülkeler spesifik vergi uygulamas›ndan vazgeçerek ad valorem vergi uygulamas›na yönelmifllerdir. Ancak flu kadar› belirtilmelidir ki, bu iki sistem aras›ndaki tercih özel durumlara göre de¤ifliklik gösterebilir. De¤erin gizlenebildi¤i, vergi idaresinin zay›f oldu¤u durumlarda -iyi ayarlanmak flart› ile- spesifik vergiler, ad valorem vergilere k›yasla daha verimli olabilir. (Bkz. Gümrük Tarifeleri, Spesifik Gümrük Vergile ri) B. Ocakc›o¤lu [Alm. Ordentliche Rücklage] [Fr. Réserves ordinaires ] [‹ng. Reserves] Yedek akçeler, net kâr›n, iflletmenin öz kaynak bünyesini sa¤lam tutmak, iflletmenin devaml›l›¤›n› ve geliflmesini, sahipler ile alacakl›lar›n korunmas›n› sa¤lamak ve öz kaynaklarda faaliyet sonunda do¤abilecek azal›fllar› (zararlar›) karfl›lamak amac› ile da¤›t›lmayarak iflletmede al›konulan k›s›md›r. Yedek akçeler, Ticaret Kanunu, ‹ktisadi Devlet Teflekkülleri kurulufl kanunlar› ve statüler gere¤ince ayr›l›r. Türk Ticaret Kanunu’nun 466. maddesi ve 467. maddesinin birinci f›kras› gere¤ince ayr›lan yedek akçeler adi ya da genel yedek akçeler diye tan›mlanmaktad›r. Ayn› kanunun 467. maddesinin ikinci f›kras›na göre de ola¤anüstü yedek akçe ayr›l›r. Anonim ortakl›klarda y›ll›k net kar›n % 5’i kanuni yedek akçe olarak ayr›l›r ve kanuni yedek akçe ayr›lmas›, ödenmifl sermayenin beflte birine ulafl›lana kadar sürdürülür. Ayr›ca, yasada belirtilen koflullar›n varl›¤› halinde, yasal yedek akçe tutar›na ulafl›ld›ktan sonra da yedek akçe ayr›m› yap›l›r. Söz konusu adi yedek akçeler dönem kâr›ndan ayr›larak iflletmede al›konulan bir kalem oldu¤u için, sahiplerin ve pay sahiplerinin bunlar üzerinde paylar› oran›nda sahiplik haklar› vard›r. (Bkz. Yedek Akçeler, Ola¤a nüstü Yedek Akçe) F. Bilgino¤lu Adler, Victor (1852 - 1918) Avusturyal› sosyal demokrat’t›r. T›p ö¤renimi görmüfltür. Sosyal Demokrat Partisi’ne girdikten sonra sanayi sigortas› sorunlar›na e¤ilmifltir. Friedrich Engels ve August Bebel ile tan›flm›flt›r. Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin bafll›ca organ› olan Arbeiterzeitung adl› gazeteyi ç›karm›flt›r. 1888 Aral›k ve 1889 Ocak aylar›ndaki giriflimleriyle Sosyal Demokratlar› bölen hizipleflmeye son vermeyi ve partinin tek bir gövde halinde bütünleflmesini baflarm›flt›r. Politik faaliyeti dolay›s›yla on sekiz ay hapse mahkûm edilmifltir. 1905’de parlamentoya seçilmifl ve burada seçim sistemi reformunun gerçekleflmesini sa¤lam›flt›r. ‹kinci Enternasyonal ortam›n› de¤erlendirerek genifl bir bar›fl kampanyas› açm›flt›r. Birinci Dünya Savafl› sonlar›na do¤ru Almanya ile Avusturya’n›n birleflmesini öngören giriflimlere kat›lm›fl ve geçici Avusturya yönetiminde görev alm›flt›r. (Bkz. Freidrich Engels, August Bebel, Sosyal Demokratlar) F. Ergin AET (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) AFL (Bkz. American Federation of Labor ) Afrika Geliflme Bankas› (AABFI) Ad Valorem Vergi [Alm. Afrikanische Entwicklungs-and Finanz Gesell sc haft] [Fr. Association des Institutions Africaines pour le Financement du Développement ] [‹ng. Association of African Development Finance Institution] 2 May›s 1975’de Senegal’in baflkanti Dakar’da kurulmufltur. Afrika Geliflme Bankalar›n›n bölgesel bir organ›d›r. Merkezi Abican’dad›r. [Alm. Advalorem Steuer] [Fr. Taxes ad - valorem] [‹ng. Ad valorem duties] Mal ve hizmetlerden al›nan vergilerde, vergi matrah›n›n (vergi nispetinin) uyguland›¤› ölçünün gerçek de¤er olmas›d›r. Baz› dolayl› vergiler a¤›rl›k, hacim, kilovat / saat tutar› vb. gibi fizikî ölçü birimleri üzerinden al›n›r. 18 Afrika Kalk›nma Bankas› (ADB) Aftalion, Alber Amaçlar›; 1)Afrika ülkelerinin ekonomik ve sosyal geliflmelerinin finansman› için iflbirli¤ini h›zland›rmak; 2) Üyeleri aras›nda bilgi al›flveriflini bir sistem içinde düzenlemek; 3) Ortak sorunlar›n çözümünde araflt›rma faaliyetlerini teflvik etmek; 4) Afrika Ekonomik Birli¤i’nin kuruluflunu h›zland›mak. AADFI’nin yetkili organlar›, Genel Kurul, Yürütme Komitesi ve Genel Sekreterlik’tir. G. Uras nik yard›m transfer etmek suretiyle bu ülkelerin ekonomik kalk›nmalar›n› teflvik için 1975’de kurulmufl bir kalk›nma bankas›d›r. Afrika Kalk›nma Bankas› ile proje koordinasyonu ve ortaklafla finanse edilen projeler konusunda iflbirli¤i halindedir. D. Demirgil Aftalion, Alber (1874- 1956) Rumeli Osmanl› Devleti egemenli¤inde iken Tuna boylar›nda do¤mufl ünlü bir Frans›z iktisatç›s›d›r. Lille ve Paris üniversitelerinde okumufltur. Birinci ve ‹kinci Dünya savafllar› aras›nda yetiflmifl Frans›z iktisatç›lar Afrika Kalk›nma Bankas› (ADB) kufla¤›nda büyük etki sahibiydi. Bir Türk dostudur ve [Alm. Afrikanische Entwiklungsbank] [Fr. Banque pour Paris’te okuyan Türklere daima bilimsel çal›flmalar›nda le développement de I’Afrique] [‹ng. African Develop - yak›n ilgi göstermifltir. ment Bank]. Birinci Viyana Ekolü’nün görüfllerini benimsemifltir. 1963 y›l›nda ba¤›ms›z Afrika ülkelerinin ekonomik kal- Konjonktür dalgalanmalar›n› üretim süreci istikrars›zl›kk›nmas›n› ve bütünleflmesini h›zland›rmak için kurulan lar›yla aç›klam›flt›r. At›f Teorisi’ne dayanarak sosyalist bölgesel bir kalk›nma bankas›d›r. Ana fonksiyonu kal- üretim sisteminin kapitalizme üstün olamayaca¤›n› ileri k›nma projelerinin de¤erlendirilmesi, koordinasyonu ve sürmüfltür. Paran›n marjinal yarar› ve gelir teorileri, iktifinansman›d›r. sadi düflünce tarihinde yeni ufuklar açm›flt›r. TahlillerinD. Demirgil de istatistikleri ifllenmemifl halde yorumlamay› tercih etmifltir. Meslektafllar›n›n datay› çeflitli yöntemlerle iflleAfrika Kalk›nma Fonu (ADF) yifllerine güvensizlikle bakm›flt›r. Lag (gecikme) kavra[Alm. Afrikanische Enfwicklungsfonds] [Fr. Fonds pour m›n› en iyi tahlil edenlerdendir. le développement de I’Afrique] [‹ng. African Develop Konjonktür teorisinin ana fikri, üretim sistemindeki ment Found]. zamanlama ve koflullara göre ayarlama uyumsuzluklar›1972 y›l›nda Afrika Kalk›nma Bankas›’na üye ülkelerin d›r. Sermaye mallar› üretimi, tüketim maddeleri talebine ekonomik kalk›nmas› ve bütünleflmesi ifllevine yard›mc› çok kez gecikerek ayak uydurabilmektedir. Üretim orolmak için kurulan devletler aras› bir kurulufltur. Fon ganizasyonu piyasan›n isteklerini zaman›nda karfl›layabafllang›çta, sermaye ihraç eden ülkelerin verdikleri fon- mamakta, bu yüzden talep k›z›flmaktad›r. Fabrikalar ürelar› kontrol etmelerini sa¤lamak için kurulmufltur. Fon, timlerini art›rd›klar›nda ise, yükselen fiyatlar talebi daAfrika Kalk›nma Bankas›’n›n yat›r›m portföyünde Afri- raltm›fl ve arz, gereksinmelere k›yasla afl›r› düzeye ç›kka d›fl›ndan fon bulundurmaya imkân vermektedir. m›fl bulunmaktad›r. D. Demirgil Aftalion, h›zlanma prensibi ve h›zland›ran terimlerini kullanmam›flt›r. Konjonktür dalgalanmalar›na iliflkin aç›klamalar›yla ilk kez h›zlanma prensibi denilecek olan Afrika Merkez Bankalar› Birli¤i (AACB) olaya iktisatç›lar›n dikkatini çekmifltir. [Alm. Afrikanische Staatsbankenbund] [Fr. Association Sosyalizmi elefltirirken eflit gelir ve servet da¤›l›m›africaine des banques centrales ] [‹ng. Association of Af - n›n giriflim ve çal›flma e¤ilimini zay›flataca¤›n›, özel rican Central Banks ] mülkiyetin kald›r›lmas›yla tasarrufun anlam›n› kaybedeAfrika’da para, banka ve finans konular›nda iflbirli¤ini ce¤ini ve sermaye birikiminin yavafllayaca¤›n› ileri sürsa¤lamak için 1968’de kurulan bir birliktir. Afrika ülke- müfltür. Sosyalist ekonomi sisteminde cebri tasarrufla leri aras›ndaki ödemeler politikalar›n› ve finansal anlafl- sermaye oluflturulabilece¤ini dikkate almam›flt›r. malar› oluflturmak için Afrika Merkez Bankalar›’na ve Aftalion, Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra Almanya finansal kurulufllar›na yard›mc› olmakta ve ihracat fi- ve Fransa’da karfl›lafl›lan enflasyonlar› incelemifltir. Bu nansman›, bölge içindeki ödemeler sistemi konular›nda incelemelerle, (a) fiyat dalgalanmalar›n›n para miktar› bilgi toplamakta ve yaymaktad›r. ile orant›l› olmad›¤›n›, (b) para miktar› ile fiyatlar›n ayn› D. Demirgil anda ters yönde de¤iflebilece¤ini, (c) fiyatlar›n para miktar›ndaki art›fltan önce bafllayabilece¤ini ortaya koymuflAfrikan›n Ekonomik Kalk›nmas› ‹çin tur. Kambiyo kurlar›n›n fiyat hareketlerine para miktaArap Bankas› (ABEDA) r›ndan daha etkili olabilece¤i durumlara iflaret etmifltir. [Alm. Arabische Wirtschafts-Entwicklungsbank in Afri Para birimi de¤erinin paran›n marjinal yarar› na ba¤ka] [Fr. Banque arabe pour le développement de I’Afri - l› oldu¤unu savunmufltur. Paran›n marjinal yarar›n› mik que] [‹ng. Arab Bank for Economic Development in Af- tar›n›n de¤il, ekonomi süjesi gelirinin belirledi¤ini yazrica ] m›flt›r. Ancak gelirin de kesin bir etken olmad›¤›n› ileri Arap olmayan Afrika ülkelerine Arap sermayesi ve tek- sürmüfltür. Psikolojik koflullar›n paraya atfedilen de¤eri 19 Afyon Savafl› A¤aç Eflya Sanayii Agroekonomi oluflturdu¤unu düflünmüfltür. Gelenek ve al›flkanl›¤›n, tecrübelerin, güven duygusunun ve prestijin para de¤erini belirleyen faktörler aras›nda yer ald›¤›n› savunmufltur. Yaln›z miktar de¤ifliklikleriyle para de¤erinin aç›klanamayaca¤›n› ispatlam›flt›r. Aftalion, Birinci ve ‹kinci Dünya savafllar› aras›ndaki uluslaras› alt›n piyasas›n› da izlemifltir. Ödemeler dengesi ve hesaplar dengesi kavramlar›n› ay›rm›flt›r. Ödemeler dengesinin daima eflit miktarda döviz girifl ve ç›k›fllar›yla ba¤land›¤›n›, hesaplar dengesi nin ise çok kez aç›k ya da fazlal›k verdi¤ini söylemifltir. Hesaplar dengesini “ödemeler dengesi eksi alt›n ve sermaye hareketleri” olarak tan›mlam›flt›r. David Ricardo ’nun Otomatik Denge Teorisi’ni istatistikler üzerinde denemifltir. Alt›n hareketlerinin yaln›z hesaplar dengesine de¤il, para istikrars›zl›¤› ve d›fl krediler gibi çeflitli etkenlere ba¤l› oldu¤unu görmüfltür. Fiyat hareketleri ile alt›n stoku aras›nda etkileflme bulundu¤unu saptam›flt›r. Çeflitli ülkelerdeki fiyat ve faiz koflullar› ile hesaplar dengesi iliflkisinin ikinci derece önem tafl›yan bir faktör oldu¤u sonucuna varm›fl ve Otomatik Denge Teorisi’nin ifllemedi¤ini yazm›flt›r. Albert Aftalion’a göre, gelirlerin hesaplar dengesinde oynad›¤› rol önem tafl›maktad›r. Hesaplar dengesi a盤›n›n nedeni, gelirlerin üretimden h›zl› art›fl›d›r. Gelir art›fl› üretim art›fl›n› geride b›rakt›¤›nda, d›flal›m mallar› talebi genifllemekte ve sermaye ç›k›fllar› h›zlanmaktad›r. (Bkz. At›f Teorisi, Psikolojik Marjinalist Ekol, Veri, Lags, H›zlanma Prensibi, H›zland›ran, Psikolojik Para Teorisi, Otomatik Denge Teorisi, Ödemeler Dengesi) F. Engin [Alm. Landökonomie] [Fr. Agroéconomie] [‹ng. Agroe conomy] Frans›zca’dan dilimize geçen kavram, agro ve economie sözcüklerinin birleflmesinden do¤mufltur. Agro sözcü¤ü, “tar›m bilimi” anlam›na gelen agronomienin k›salt›lm›fl fleklidir. Agroekonomi, ekonomi biliminin tar›m alan›na uygulanmas›yla ortaya ç›km›fl bir bilim dal›d›r. Türkiye’de iktisat fakültelerinde ve ekonomi bölümlerinde ba¤›ms›z Tar›m Ekonomisi ya da Tar›msal Ekonomi d e r s l e r i , programlarda yer almaktad›r. Tar›msal üretim ve da¤›t›m›n dünya düzeyindeki dengesizli¤inin sürmesi, agroekonomi alan›ndaki çal›flmalara ilginin giderek artmas›na yol açmaktad›r. Bu alandaki bilimsel çal›flmalar, disiplinler aras› yak›nlaflmay› ve iflbirli¤ini zorunlu k›lmaktad›r. (Bkz. Tar›m Ekonomisi) E. Tokgöz A. Grubu Hisse Senetleri [Alm. A Gruppe Aktionen] [Fr. Titres d’action du gro upe A] [‹ng. Group A shares] Baz› hisse senetleri tahvil faizine benzeyen bir dividant garantisi tafl›r. fiirketin kâr etti¤i y›llarda önceden belirlenen oranda bir kâr pay› da¤›t›l›r. Bu kâr pay› da¤›t›lmadan di¤er hisse senetlerine ödemede bulunulmaz. Öncelikli hisse senedi olarak adland›r›lan ve gerek kâr gerekse oy hakk› bak›m›ndan farkl›laflt›r›labilen (A,B,C, vb.) bu hisse senetlerinin en önemlilerini A Grubu hisse senetleri oluflturur. Ticaret hukukunda ana ilke, da¤›t›lan kâr ne olursa olsun, ayn› kategorideki hisse senedi sahipleri aras›ndaki eflitli¤in bozulmamas›d›r. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 455/2. maddesi ana sözleflmede hisse senetlerinin baz›lar›na öncelik hakk› tan›maktad›r. Bu hak, senetlerin sahiplerine ço¤u kez flirket kâr›ndan pay almakta öncelik tan›d›¤› gibi baz› durumlarda, di¤er gruplardan daha yüksek kâr pay› almak fleklinde de ortaya ç›kmaktad›r. A grubu hisse senetleri öncelik hakk›n›n iflletme tasfiye paylar› üzerinde bulundu¤u anonim flirketlere bile rastlanmaktad›r. (Bkz. Dividant) Afyon Savafl› [Alm. Opium-Krieg] [Fr. Guerre de l’Opium ] [‹ng. Opi um War] XIX yy’da afyon ticareti, Avrupal›lara ve Amerikal›lara yüksek kazançlar sa¤lamaktayd›. Afyon ticaretinin en yo¤un yap›ld›¤› yerlerden biri Çin’di. Çin Hükümeti 1839’da afyon ithalini durdurdu. Ancak afyon ticareti devam etti. Meydana gelen halk hareketleri sonucu afyon stoklar› atefle verildi. Bunun üzerine ‹ngiliz donanmas› Çin limanlar›n› bombard›man etti. fianghay iflgal edildi. Çin yenilgiye u¤rat›ld› ve Nanking Antlaflmas› imzaland›. Bu antlaflma sonucu Çin’in büyük bir k›sm› afyon ticaretine aç›ld›. Hong Kong, ‹ngiltere’ye verildi. Di¤er bat›l› ülkeler de bu imtiyazlardan yararland›. D. Demirgil S Abaç A¤aç Eflya Sanayii [Alm. Holz und Holzerzeugnisse Industrie] [Fr. Indus trie des produits de bois ] [‹ng. Manufacture of wood and cork products] ‹malat sanayii ana sektörü içinde ekonomik faaliyet kollar› s›n›fland›rmas›nda, 33 bölüm kodunun, 331 ana grubunda yer alm›flt›r. Sektörün bafll›ca girdisi odundur. Faaliyet konusu kereste b›çk› ifllemleri, kereste üretimi, parke yap›m›, do¤rama, a¤açtan haz›r ev, kaplama, kontrplak, a¤aç f›ç›, a¤aç talafl›, a¤aç ya da sepet ambalaj malzemesi, mantar eflya üretimidir. A¤açtan mobilya baflka bir ana grupta yeralmaktad›r. (Bkz. Ekonomik Fa aliyet Kollar›) E. Özötün Agresif Banka [Alm. Agressive Bank] [Fr. Banque Aggressive ] [‹ng. Agressive bank] Fazla at›lgan olan, riski yüksek ifllemlere giriflmekten çekinmeyen, klasik bankac›l›k ilkelerine pek uymayan, bankalar aras› centilmenlik anlaflmalar›na girmeyen bankalar bu s›fatla nitelenir. S. Abaç 20 A¤›rl›kl› ‹ndeks A¤›r ve Tehlikeli ‹fller A¤›rl›kl› ‹ndeks 275.000.000 = 1,5865 173.333.333 (Bkz. A¤›rl›kl› Ortalama, Bileflik ‹ndeksler, Fiyat ‹n deksleri) yani yaklafl›k % 59 olacakt›r. A¤›rl›kl› ortalaman›n hesaplanmas›nda a¤›rl›k olarak oran, yüzde ya da mutlak de¤er kullan›lmas› sonucu etkilemez. Önemli olan a¤›rl›klar›n toplam›n› belirten de¤erin (formülün) paydas›n›n do¤ru olarak belirlenmesidir. (Bkz. Aritmetik Ortalama, ‹ndeksler) A¤›rl›kl› Ortalama [Alm. Gewogene Mittel] [Fr. Moyenne réglée] [‹ng. We ighted mean] Bir serideki de¤erlerin nisbi önemleri farkl› ise, her de¤ere önemi ile orant›l› bir a¤›rl›k ya da tart› verme yoluyla hesaplanan aritmetik ortalama türüne “a¤›rl›kl› (veya tart›l› ) ortalama ” denilmektedir. A¤›rl›kl› ortalaman›n hesaplanmas›nda serideki her de¤er önce o de¤erin nisbi önemini temsil eden a¤›rl›kla çarp›l›r ve bu çarp›mlar›n toplam› a¤›rl›k de¤erlerinin toplam›na bölünür Xi ile serideki de¤erler, W i ile de a¤›rl›klar belirtilirse a¤›rl›kl› ortalaman›n formülü A¤›rl›kl› ortalama = B.A. Köksal/fi. Akkaya A¤›rl›kl› Toplam (Bkz. A¤›rl›kl› Ortalama, Bileflik ‹ndeksler, Fiyat ‹n deksleri) A¤›r ve Tehlikeli ‹fller ∑ Xi Wi [Alm. Anstrengende und gefährliche Arbeiten] [Fr. Tra vail dur et dangereux ] [‹ng. Hard and dangerous works ] ‹flçilerin sa¤l›¤› ve ifl güvenli¤i aç›s›ndan önem tafl›yan, çal›flanlar›n özel hükümlerle korunmalar›n› zorunlu k›lan ifller hakk›nda kullan›lan bir terimdir. A¤›r ve tehlikeli ifller daha fazla ifl kazalar› na ve meslek hastal›klar›na sebep olduklar›ndan, birçok ülkenin yasalar›nda bu gibi ifllerde çal›flan iflçileri koruyan özel hükümlere yer verilmifltir. A¤›r ve tehlikeli ifllerin hangi iflkollar›nda yap›lan ne gibi ifller oldu¤unu belirlemek teknik bir çal›flmay› gerektirdi¤inden, bunlar yasalardan çok tüzüklerde say›lm›fl ve tasnif edilmifltir. Ülkemizde de ‹fl Yasas›’n›n 78. maddesinde hangi ifllerin a¤›r ve tehlikeli ifllerden say›laca¤›n›n bir tüzükte gösterilece¤i belirtilmifltir. Bu tüzük 7/6174 say›l› kararname ile yürürlü¤e konulmufltur (R.G., 9. 4. 1973, No. 14502) Gerek ‹fl Yasas›’na, gerekse A¤›r ve Tehlikeli ‹fller Tüzü¤ü’ne göre 16 yafl›n› doldurmam›fl çocuklar kesinlikle bu gibi ifllerde çal›flt›r›lamazlar. 16 yafl›n› doldurmufl fakat 16 yafl›n› bitirmemifl çocuk iflçilerin ise hangi tür a¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flt›r›labilecekleri ad› geçen tüzü¤e ba¤l› cetvelde gösterilmifltir. Örne¤in, metal ve metalden mamul eflya sanayiinde esas itibariyle 18 yafl›n› bitirmemifl çocuklar›n çal›flt›r›lmas› yasaklanm›fl iken çivi, zincir, vida gibi demir tel ve çubukla malzeme yap›m›nda 16 yafl›n› bitirmifl çocuklar›n çal›flt›r›lmas›na tüzük izin vermifltir. A¤›r ve tehlikeli ifllerden en fazla etkilenen bir baflka grup da kad›n iflçilerdir. Nitekim ana sa¤l›¤›n› koruyabilmek, daha insani bir çal›flma düzeni kurabilmek için ‹fl Yasas›’nda ve A¤›r ve Tehlikeli ‹fller Tüzü¤ü’nde kad›n iflçileri koruyan birçok hüküm bulunmaktad›r. Örne¤in ad› geçen tüzü¤e göre, aç›kça belirtilmedikçe, kad›nlar a¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flt›r›lamazlar. Bunun gibi, izin verilmifl olan a¤›r ve tehlikeli ifllerde dahi kad›n iflçinin befl gün süre ile, ay hali günlerinde çal›flt›r›lmas› yasaklanm›flt›r. A¤›r ve tehlikeli ifllerde çal›flacak iflçilerin ifle girifllerinde hekim muayenesinden geçirilmeleri ve bedence bu ifllere elveriflli ve dayan›kl› olduklar›n›n bir raporlasaptanmas› da ‹fl Yasas›’n›n 79. maddesi gere¤idir. Wi olacakt›r. Bir ders program›ndaki derslerin, bir fiyat indeksi içindeki mallar›n ya da uluslararas› bir para birimini oluflturan ülke paralar›n›n nisbi önemleri farkl› olabilece¤i için, not ortalamas›n›n, fiyat indeksinin ya da çok say›da ülke paras›n› dikkate alan bir para biriminin hesaplanmas›nda a¤›rl›kl› ortalamalardan yararlan›lmaktad›r. Örne¤in bir fabrikan›n sat›n ald›¤› hammaddelerin fiyatlar›nda son bir y›l içinde ortaya ç›kan ortalama art›fl›n belirlenmesinde ilk ve ikinci y›ldaki, çeflitli hammaddelerin nisbi miktarlar›na göre hesaplanm›fl a¤›rl›kl› fiyat ortalamalar› birbirine oranlanarak fiyatlardaki de¤iflmenin saptanmas› gerekecektir. Söz konusu fabrikan›n her y›l A, B ve C olmak üzere üç çeflit hammadde sat›n ald›¤›n› ve bu hammaddelerin ilk y›ldaki fiyatlar›n›n ton bafl›na s›ras›yla 500.000.000, 150.000.000 ve 80.000.000 lira, ikinci y›lda ise 800.000.000, 200.000.000 ve 150.000.000 lira oldu¤unu düflünelim. E¤er fabrikan›n ihtiyac› A’dan 5, B’den 10 ve C’den 15 ton olmak üzere her iki y›l için de ayn› ise, hammadelerin ortalama fiyatlar›n›n hesaplanmas›nda gerek birinci gerekse ikinci y›l için bu miktarlar a¤›rl›k (tart›) olarak kullan›labilir. Bu örnekteki miktarlar 5, 10 ve 15 ton olmak üzere toplam 30 tondur. A¤›rl›k olarak bu de¤erler do¤rudan kullan›labilece¤i gibi A hammedesinin a¤›rl›¤›n›n 1 olarak B, C ve toplam›n ise 2, 3 ve 6 olarak kabul edilmesi ile a¤›rl›kl› ortalaman›n hesab› kolaylaflabilir. Bu a¤›rl›klara dayanarak hesaplanan ortalama fiyatlar birinci y›l için, Ortalama Fiyat = (500.000.000x1)+(150.000.000x2)+(80.000.000x3) 6 = 173.333.333.- TL ve ikinci y›l için, Ortalama Fiyat = (800.000.000x1)+(200.000.000x2)+(150.000.000x3) 6 = 275.000.000 .- TL olacakt›r. Ortalama fiyattaki nisbî art›fl ise, 21 A¤nam Ahlak ve Adaba Ayk›r›l›k Ahdî Tarife ‹flçilerin çal›flt›klar› süre içinde hekim muayenesinden geçirilmeleri ve bununla ilgili raporlar›n esasen ‹fl Yasas›’nda belirtilen hekimlerce verilmesi de yasal bir zorunluluktur. Nitekim A¤›r ve Tehlikeli ‹fller Tüzü¤ü’ne göre çocuk iflçiler alt› ayda bir, yetiflkin iflçiler en az y›lda bir hekim muayenesinden geçirilecek ve bu muayeneyi, s›ras›yla iflyeri hekimi, iflçi sa¤l›¤› dispanserleri, bunlar›n bulunmad›¤› yerlerde s›ras›yla en yak›n Sosyal Sigortalar Kurumu sa¤l›k kurulufllar›, sa¤l›k oca¤›, hükümet ve belediye doktorlar› yapacakt›r. A¤›r ve tehlikeli ifllerin yap›laca¤› iflyerlerinin kurulmas› ve iflletmeye aç›lmas› da ‹fl Yasas›nda özel baz› kurallara ba¤lanm›flt›r. (Bkz. Kad›n ‹flçiler, ‹flçi Sa¤l›¤›, ‹fl Kazas›, Meslek Hastal›¤›) M. Kutal (Bkz. Asgari Tarife) Ahiler [Alm. Ahitum] [Fr. Ahi] [‹ng. Ahiship] Ahiler, önemleri ve özellikle kurulufl dönemindeki Osmanl› Devleti içinde etkinlikleri herkesce kabul edilmifl olmakla birlikte, ne olduklar› tam aç›klanam›yan bir tür esnaf örgütü dürler. Bu yayg›n örgütü kimi yazarlar, salt bir esnaf örgütü olarak kabul ederken, kimi yazarlar›m›z ise Ahileri dinsel bir topluluk olarak de¤erlendirmektedirler. Asl›nda onikinci ve onüçüncü yüzy›llarda Anadolu, Azerbaycan ve k›smen Irak’ta yay›lm›fl bulunan ve kendilerine fütüvveti ilke edinen topluluklar genel olarak kentlerde görülmektedir. Fütüvvet sözcü¤ünün Arapça asl› “futuvva” da çeflitli anlamlara gelebilmektedir. Bu çeflitli anlamlar aras›nda “gençlik, erginlik ça¤›, delikanl›l›k, gençlikten kaynaklanan hafifmeflreplik, yi¤it bir delikanl›da bulunan iyi tav›rlar›n hepsi ve cömertlik” say›labilir. Ancak Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun kurulufl döneminde kurucu niteli¤iyle çok etkin bir rol içinde gördü¤ümüz Ahilerin, ‹slâm Dünyas›’nda görülen di¤er fütüv vet örgütleri nin bir uzant›s› olup olmad›¤› konusundaki bilgilerimiz de eksiktir. Hatta “ahi” sözcü¤ünün Arapçada “kardefl” anlam›na gelen sözcükten mi, yoksa Türkçe’de cömertlik anlam›na gelen “ak›” sözcü¤ünden mi türedi¤i konusunda ciddi tereddüdler vard›r. Ahilerle ilgili en somut bilgileri bu yüzy›llar›n Anadolu gezginlerinden ‹bni Battuta vermektedir. ‹bni Battuta’n›n ifadesiyle, Ahi, evlenmemifl, bekar ve sanat sahibi olan gençlerle, di¤erlerinin aralar›nda bir topluluk meydana getirip, içlerinden seçtikleri bir kimseye denilir. Bu toplulu¤a da “fütüvve gençlik” ad› verilir. Kardefller gündüzleri geçimlerini sa¤l›yacak kazanc› elde etmek üzere çal›fl›rlar ve o gün kazand›klar› paray› ikindiden sonra topluca getirip öndere verirler. Bu para ile tekkenin ihtiyaçlar› karfl›lan›r, topluca yaflama için gerekli yiyecek ve meyveler sat›n al›n›r. Mesela o s›ralarda beldeye bir yolcu gelmiflse onu tekkede misafir ederler ve al›nan yiyeceklerden ikram ederler. Bu tutum yolcunun ayr›l›fl›na kadar sürer gider. Bir misafir olmasa bile yemek zaman›nda yine hepsi bir araya gelip topluca yerler, rakslar ederler, türküler ça¤›r›rlar. Tarihi oldukça karanl›k olmakla birlikte, bizim aç›m›zdan Ahilerin önemi lonca örgütü ne temel olmufl olmalar›ndan gelir. Gerçekten Franz Teaschner’in belirtmifl oldu¤u gibi (Birinci Murad’›n duhulundan sonra) Ahiler hakk›ndaki malumat yavafl, yavafl azal›p kaybolmaktad›r. Bu kurum bir yandan dervifllik kurumuna, di¤er taraftan lonca örgütüne s›¤›nm›flt›r. T. Atefl A¤nam (Bkz. Hayvanlar Vergisi) A¤nam Resmi ‹slâm vergi sisteminde hayvanlar resmine Zekât-› Seva im denilirdi. Sevaim, y›l›n yar›s›ndan ço¤unu otlaklarda geçiren eti yenilir evcil hayvanlard›. Ticaret amac›yla yetifltirilmeyen at, kat›r ve eflekten vergi al›nmazd›. Vergi kapsam›na girenler, emzirdi¤i yavrusu olmayan deve, s›¤›r, manda, koyun ve keçi idi. A¤nam, “koyunlar” demektir. Koyunlar Vergisi, bu ad alt›nda Osmanl› Devleti kurulduktan sonra uygulanm›flt›r. A¤nam Vergisi bafllang›çta aynen al›n›rd›. Sonralar›, hayvan bafl›na 1 akçe tahsil edilmifltir. 17. yy’da Âdet A¤nam Resmi yürürlü¤e girmifl ve Koyunlar Vergisi’ne A¤›l Resmi eklenmifltir. Verginin miktar›, her y›l fermanla belirtilmifltir. Asakir-i Mansure-i Muhammediye kurulurken masraflar› karfl›lamak için Sultan Mahmut Ondal›k A¤nam R e s m i’ni ihdas etmifltir. Y›ll›k say›mlarla belirlenen hayvanlardan onda biri mal ya da para olarak al›nm›flt›r. Uygulama iyi sonuç vermedi¤inden Adet A¤nam Resmi ile Ondal›k A¤nam Resmi birlefltirilerek mültezimlere maktu miktarlar üzerinden befl ya da on y›l için ihale edilmifltir. Tanzimat ilan edildi¤inde, uygulama 盤r›ndan ç›km›fl durumda idi. Tanzimat döneminde her iki vergi de kald›r›lm›flt›r. Yerine koyun ve keçi bafl›na befl kurufl maktu resim ve yirmi para mübaniriye tahsil edilmifltir. ‹stanbul’a ve ordu birliklerine sat›lanlar d›fl›ndaki hayvanlardan yaylak, k›fllak, toprak bast› resimleri al›nm›flt›r. 1855’de, servet vergisi niteli¤inde say›lan bu resimler yerine hayvan gelirlerinin vergilendirilmesi yoluna gidilmiflse de, vergi miktar›n›n bir bölgeden öbürüne de¤iflik olmas› önlenememifltir. 1881 ve 1908’de, iki kez, Yemen’den baflka yerlerde vergi indirilmifltir. Meflrutiyet’te de vergi yükünü hafifletmeye teflebbüs edilmiflse de, sistemin aksakl›klar› düzeltilememifltir. (Bkz. Hay vanlar Vergisi) F. Ergin Ahlâk ve Âdaba Ayk›r›l›k [Alm. Verstoss gegen die guten Sitten, Sittenwidrigkeit] [Fr. Acte contraire à la morale et aux bonnes moeurs ] [‹ng. Acts against good morals] Hukuk düzeni, genel ahlâk ve âdaba ayk›r› hukuki ifl22 Ahmet Mithat Efendi Aile Planlamas› Ahz- ü Kabz lemlerin mutlak butlanla yani kesin hükümsüzlük yapt›r›m› ile malul bulundu¤unu kabul etmektedir. (BK. md. 19, 20) Hukuki anlamda ahlâk, bir toplumun düzeni ve varl›¤›n› koruyup sürdürebilmesi için uyulmas› zorunlu say›lan etik kurallar›n tümüdür, denilebilir. Bu anlam› ifade etmek üzere “genel ahlâk ve âdab”dan da söz edilir. Yukar›da belirtildi¤i gibi, ahlâk ve âdaba ayk›r› hukuki ifllem bat›ld›r, yani kendisine hukuki bir sonuç ba¤lanamayan, ölü do¤mufl bir ifllemden ibarettir ve do¤al olarak taraflar aras›nda borç do¤urmaz (BK. m. 19, 20) Yine Borçlar Kanunu’nun 41/II. maddesine göre, ahlâka ayk›r› bir eylem ile baflka bir kimsenin zarara u¤ramas›na bilerek yol açan kiflinin sorumlulu¤u kabul edildi¤i gibi, ayn› yasa, ahlâka ayk›r› bir maksad›n gerçeklefltirilmesi için verilen bir fleyin geri istenemiyece¤ini hükme ba¤lam›flt›r (BK. m. 65) Keza Bk. m. 155’e göre, ahlâka ayk›r› bir flart›n bat›l olaca¤› hükme ba¤lanm›fl, BK. m. 161/II, ahlâka ayk›r› bir flart› teyid için konulan cezai flart›n bat›l say›laca¤›n› öngörmüfltür. Medeni Kanun’umuzun 456/II. maddesi hükmüne göre, ahlâka ayk›r› bir amaca sahip olan dernek, kiflilik kazanamaz. Keza yine Medeni Kanun’umuza göre, amac› ahlâka ayk›r› olan bir dernek fesholunur (MK. m. 71) Yine Medeni Kanun’umuza göre, ahlâka ayk›r› bir flart veya mükellefiyet içeren vasiyetnameler bât›ld›r (MK. m. 462 / II ve 499 / III) ‹. Ulusan [Alm. Einziehung] [Fr. Encissement] [‹ng. Collection, encashment] Ahz ve kabz kelimelerinin her ikisi de almak anlam›na gelir. Bu terim bir sözleflme gere¤i teslimi gerekli fleyin ya da bir miktar paran›n al›nmas› konusunda verilen yetkiyi ifade etmek için kullan›l›r. Ö. Teoman Aile Bütçesi Anketleri [Alm. Familienhaushaltserhebungen ] [Fr. Enquête sur les budgets familiaux] [‹ng. Household surveys, Family budget inquiries] Çeflitli gelir dilimlerinden ailelerin harcama kal›plar› hakk›nda bilgi sahibi olabilmek amac›yla yap›lan soruflturmalara denilmektedir. Bu anketler sosyal bir gös terge oldu¤u kadar önemli ekonomik konularda da ›fl›k tutabilmektedir. Örne¤in tüketimde hangi maddelerin daha fazla yer tuttu¤unun saptanarak geçinme indekslerindeki tart›lar›n belirlenmesinde, çeflitli mallarla ilgili gelir esnekliklerinin hesaplanmas›nda, ekonometrik ana lizler yard›m›yla tüketim fonksiyonlar›n›n belirlenmesinde aile bütçesi anketleri nden genifl ölçüde yararlan›lmaktad›r. Harcama birimleri olarak, kifliler yerine harcama kararlar›n› birlikte veren hane halklar› ele al›nd›¤›nda, aile bütçesi anketleri de hane halklar›n›n harcama kal›plar›n› saptamak amac›yla düzenlenir. Ayr›ca bir ülke ya da flehirdeki hanelerin tamam›n›n incelenmesinin maliyeti yüksek olaca¤›ndan, bu anketler k›smi flekilde, yani grubun tamam› yerine örnekleme yoluyla seçilmifl bir k›sm› incelenerek yap›l›r. Türkiye’de ilk olarak 1938 y›l›nda ‹sanbul ve ‹zmir için düzenlenmifl olan aile bütçesi anketleri 1954 ve 1964 y›llar›nda tekrarlanm›flt›r. 1967 y›l›ndan bu yana ise Devlet ‹statistik Enstitüsü, bazen Milli E¤itim Bakanl›¤› ve Devlet Planlama Teflkilât› ’n›n da iflbirli¤i ile, hane halk› araflt›rmalar› düzenlemektedir. Hanehalklar› ile ilgili çeflitli anketlere ek olarak gelir ve tüketim harcamalar› anketlerini de kapsayan bu çal›flmalar belirli aral›klarla ve sistemli olarak yap›lmaktad›r. Bu araflt›rmalarda hanehalklar› 30 ayr› gelir dilimine ayr›lmakta ve her gelir dilimindeki ailelerin toplam gelirleri ve gelirlerinin ne kadar›n›n g›da, ev eflyas›, giyim, konut, sa¤l›k ve kiflisel bak›m, ulaflt›rma haberleflme, kültür-e¤itim-e¤lence ve di¤er alanlara harcand›¤› belirlenerek sonuçlar Enstitü taraf›ndan yay›nlanmaktad›r. Ancak bu anketlerde sadece parasal gelirin hangi alanlara harcand›¤› saptanabildi¤inden, özellikle k›rsal kesimde a¤›rl›k kazanan ailelerin kendilerinin üretip tüketti¤i mal ve hizmetler anlaml› bir flekilde anket kapsam›na al›n›p, de¤erlendirilememektedir. (Bkz. Anket, Fiyat ‹ndeksle ri) B. A. Köksal Ahmet Mithat Efendi (1844- 1912) Tan›nm›fl gazeteci ve romanc›d›r. Ekonomi alan›nda da Ekonomi Politik ve Hallülûkad adl› bir kitab› vard›r. Gazetecili¤e Rumeli’nde bafllam›flt›r. ‹stanbul’a geldikten sonra Ceride-i Askeriye baflyazar› olmufltur. Bir matbaa kurarak kendi gazetesini ç›karm›flt›r. Yaklafl›k iki yüze yak›n roman, hikâye ve tiyatro yap›t› kaleme alm›flt›r. Tanzimat’›n liberal iktisat politikas›na karfl› ç›km›flt›r. “Milli ekonomi doktrini’nin Türkiye’de ilk temsilcisidir. ‹ç piyasan›n yabanc› rekabetinden korunmas›n› istemifltir. (Bkz. Milli Ekonomi Doktrini) F. Ergin Ahmet Veli Menger Holding A.fi. 1969 y›l›nda kurulan flirketler grubu. Ticari hayat›m›zda toplulu¤un ilk flirketi olan Mengerler Ticaret T.A.fi’nin kurucusu Ahmet Veli Menger’in ismi ile an›lmaktad›r. Ahmet Veli Menger Holding A.fi’nin maksad› ifltirak etti¤i ve yönetimine kat›ld›¤› flirketlerin kendi alanlar›nda üretmi ve etkinliklerini günümüz iflletmecilik metotlar› ile art›rmalar›n› temin etmektir. Ahmet Veli Menger Holding A.fi. esas itibariyle otomotiv, elektrikli aletler, turizm ve ziraat sektörlerinde faaliyet gösteren flirkelteri bünyesinde toplam›fl bulunmaktad›r. fi. Özgencil Aile Planlamas› [Alm. Geburtskontrolle] [Fr. Planification de famille] [‹ng. Family planning] Ekonomik refah düzeyinin yükselmesini çabuklaflt›rmak 23 Aile Reisi Beyan› Aile fiirketi ve toplumun yap› itibariyle daha sa¤l›kl› ve kültürlü bireylerden oluflmas›n› sa¤lamak amaçlar›yla do¤um oran›n›n düflürülmesine yönelik giriflimlerin bütününe “aile planlamas›” ad› verilmektedir. Sanayileflmifl ülkelere oranla geliflmekte olan toplumlarda do¤um oranlar›n›n yüksek oluflu, bu ülkelerde “nüfus patlamas›” ad› verilen olaya, yani h›zl› bir nüfus art›fl›na neden olmaktad›r. Bu durum ise milli gelir art›fllar›n›n önemli bir k›sm›n›n nüfus art›fl› taraf›ndan yutulmas›na yol açmaktad›r. H›zl› nüfus art›fl›n›n gelecekte dünya çap›nda sorunlara neden olabilece¤inin anlafl›lmas›, gerek uluslararas› kurumlar› gerekse geliflmekte olan ülkelerin hükümetlerini do¤um kontrolu yoluyla aile planlamas› politikas›n› uygulamaya yönelmifltir. Politikan›n bedeli propaganda yoluyla ya da gebeli¤i önleyici ucuz araç ve usullerin araflt›r›larak yay›lmas› ile ailelerin diledikleri say›da çocuk sahibi olmalar›n› sa¤lamakt›r. Tarihte ve günümüzde dinsel ve siyasal nedenlerle aile planlamas›na karfl› görüfllerin ileri sürülmüfl olmas›na karfl›l›k, Türkiye dahil birçok geliflmekte olan ülke resmen nüfus kontrolu uygulamaktad›r. Bu do¤rultuda Türkiye’de kalk›nma planlar›nda nüfus kontrolu amaç olarak yer alm›fl ve Nisan 1965 tarih ve 577 say›l› Nüfus Planlamas› Kanunu ç›kar›larak Sa¤l›k ve Sosyal Yard›m Bakanl›¤› bünyesinde kurulan Nüfus Planlamas› Genel Müdürlü¤ü, kanunun uygulanmas› ile görevlendirilmifltir. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Araflt›rma Enstitüsü ile Aile Planlamas› Dernekleri’nin de bu alanda olumlu katk›lar› olmaktad›r. Türkiye'de do¤um haddinin 1960'ta binde 43'ten 1990'da binde 30'a düflmüfl olmas›, kentleflmenin yan› s›ra aile planlamas› çabalar›n›n da etkili oldu¤unu ortaya koymaktad›r. (Bkz. Do¤um Oran›) beyannamede ayr› ayr› gösterilip, beyannamede gösterilen bütün gelirler toplan›r. Vergi, bu toplam üzerinden aile reisi ad›na tarh olunur. Gelir Vergisi Yasas›’nda anonim ve limitet flirketlerden al›nan kâr paylar› ile komanditerlerin komandit flirketlerden ald›klar› kâr paylar› hariç olmak üzere, efllerin ve çocuklar›n elde etti¤i flu gelirler için ihtiyari toplama olana¤› tan›nm›flt›r. Bunlardan birincisi kar› koca aras›nda mal ayr›l›¤› sisteminin geçerli bulunmas› halinde, kad›n›n evlenmeden önce mevcut ya da evlilik s›ras›nda miras veya vasiyet yoluyla elde etti¤i mallardan sa¤lad›¤› menkul ve gayr›menkul sermaye iratlar›d›r. ‹kincisi, çocuklar›n üçüncü bir flah›stan miras ya da vasiyet yoluyla elde ettikleri mallardan dolay› sa¤lad›klar› menkul ve gayr›menkul sermaye iratlar›d›r. Bu üç tür menkul ve gayrimenkul sermaye irad› zorunlu aile reisi beyan›na ba¤l› de¤ildir. Aile reisi, efller için koca, çocuklar için baba, baba ölmüfl ya da velâyeti kald›r›lm›flsa anad›r. Çocuk ise, mükellefle birlikte oturan ya da mükellef taraf›ndan bak›lan 18 yafl›n› doldurmam›fl evlatlard›r. (Bkz. Birlefltirip Bölme Usulü) Y. Öncel/fi. Akkaya Aile fiirketi [Alm. Familiengesellschaft] [Fr. Société de famille] [‹ng. Family partnership ] Ortaklar› bir ailenin bireylerinden oluflan flirkettir. Daha çok kollektif ve komandit ortakl›klar gibi kifli ortakl›klar› bu görünümdedir. Fakat anonim ve limited gibi sermaye ortakl›klar›n›n da aile ortakl›¤› olarak kurulmalar› mümkündür. Aile anonim ortakl›klar›, halka aç›k, çok pay sahipli ortakl›klar›n karfl›s›nda yer al›r ve yürürlükteki hukukumuzda 28.7.1981 tarih ve 2499 say›l› Sermaye Piyasas› Kanunu'nun 2. maddesi (De¤iflik 1. F›kra: 3794 - 29.4.1992), halka aç›k olmayan aile anonim ortakl›klar›n›n hisse senedi ihrac› ve kay›tl› sermaye sistemini kabul edebilmelerini (SPK m. 3/d bendi) yasaklam›flt›r. Pay sahipleri ile yöneticiler de genellikle ayn› kiflilerden oluflur ve örne¤in, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmeleri gibi yasan›n öngördü¤ü baz› sorumluluklar fiilen uygulanmayabilir. Ayn› flekilde oydan yoksunluk hakk›ndaki kurallar›n da aile anonim ortakl›klar›nda uygulanmas› güçlük yaratabilir. Aile anonim ortakl›klar›nda pay sahiplerinin ayn› ailenin bireyleri aras›nda kalmas› istenildi¤inden, paylar da ba¤l› nama yaz›l› olur ve pay sahiplerine, paylar›n üçüncü kiflilere devredilmek istenilmesi durumunda ana sözleflme ile paylar› öncelikle sat›n alabilme hakk› tan›n›r. Kural olarak, anonim ortakl›k kavram›na yabanc› olan ba¤l›l›k yükümü de, kapal› nitelikteki aile anonim ortakl›k pay sahipleri aç›s›ndan daha kolayl›kla savunulabilir. Aile flirketlerinin bafll›ca kurulma nedeni, sorumlulu¤un belirli bir malvarl›¤› ile s›n›rland›r›lmak istenilmesidir. Gerçekten de, örne¤in, bir tacir tek kifli iflletmesi açacak ve s›n›rs›z kiflisel sorumlulu¤a tâbi olacak yerde, bir anonim ortakl›k kurarak ve ailesinin bireylerine de (yasada öngörülen asgari pay sahibi say›s› kadar) pay taahhüt ettirerek, tüzel kiflili¤in ve s›n›rl› sorumlulu¤un B.A. Köksal/fi. Akkaya Aile Reisi Beyan› [Alm. Haushaltungs vorstand deklaration system ] [Fr. Déclaration du chef de famille] [ ‹ n g . Single return system] Aile gelirlerinin vergilendirilmesinde çeflitli sistemler vard›r. Bunlardan birincisi ve çok yayg›n olarak uygulanan›, zorunlu toplama sistemidir. Bu sisteme göre kar› koca gelirleri ile çocuklar›n gelirleri toplanarak vergilendirilmektedir. ‹kinci sistem, aile gelirlerinin ayr› ayr› vergilendirilmesidir. Sistem zorunlu toplama ile birlikte de uygulanabilmektedir. Bu uygulamada bir k›s›m gelirlerin toplanmas› aile bireylerinin tercihine b›rak›labilir. Aile gelirlerinin vergilendirilmesinde üçüncü sistem de birlefltirerek bölme esas›d›r. Zorunlu toplama sisteminde genellikle “aile reisi beyan›” geçerlidir. Aile reisi, aile gelirlerini bir beyannamede toplayarak idareye bildirimde bulunmaktad›r. Türk Gelir Vergisi sistemi de “aile reisi beyan›” esas›n› kabul etmifltir. Buna göre, “efllerin ve velâyet alt›ndaki çocuklar›n y›ll›k beyanname ile bildirilmesi gereken gelirleri belirli esaslara göre aile reisi taraf›ndan tek beyanname ile bildirilir.” Efllerin ve çocuklar›n gelirleri 24 Aile Yard›mlar› Akbank T.A.fi. sa¤lad›¤› imkânlardan yararlanmak isteyebilir. Ugulamada aile anonim ortakl›klar›n›n her y›l büyük miktarda kâr da¤›tmak yerine, kârlar›n› yedek akçelere ay›rd›klar› ve sadece yönetici olarak ortakl›ktan huzur hakk› sa¤lad›klar› gözlenmektedir. (Bkz. Nama Yaz›l› Hisse Senedi) Ö. Teoman/A. Erhan Akaryak›t Tüketim Vergisi, bir özel tüketim vergisidir. Rafineri flirketleri ve ithalat› gerçeklefltiren kurulufllar taraf›ndan yap›lan benzin, likit petrol gaz›, gazya¤›, motorin ve fuel-oil sat›fllar› verginin konusunu oluflturmaktad›r. Verginin mükellefleri bu sat›fllar› gerçeklefltiren rafineri flirketleri ile ithalat› gerçeklefltiren kurulufllard›r. Verginin matrah› ise verginin söz konusunu oluflturan maddelerin sat›fl bedelidir. Verginin oran› benzin, gazya¤› ve motorin için %70, kalorifer yak›t›, fuel-oil çeflitleri ile likit petrol gaz› için %40't›r. Ancak, Bakanlar Kurulu bu oranlar›, söz konusu ürünler itibariyle ayr› ayr› ya da topluca % 300'e kadar art›rmaya veya s›f›ra kadar indirmeye yetkilidir. fi. Akkaya Aile Yard›mlar› [Alm. Familien zulage] [Fr. Allocations familiales] [‹ng. Family allowances] Ailenin toplum içinde korunmas›, aile yükünün toplumun deste¤iyle hafifletilmesi amac›yla sa¤lanan yard›mlard›r. Toplumsal amaçlar› yan›nda nüfus art›fl›n› h›zland›rmak, en az›ndan nüfusun gerilemesine engel olmak gibi amaçlarla da aile yard›mlar› yap›lmaktad›r. Aile yard›mlar› çocuk say›s›na göre artan biçimde ya da çocuk bafl›na ödenmektedir. Sosyal güvenlik sistemi içinde önce Belçika (1930) ve Fransa’da (1932) kabul edilen aile yard›mlar› ‹kinci Dünya Savafl› içinde yirmiye yak›n ülke taraf›ndan benimsenmifl ve özellikle savafl›n sona ermesinden sonra h›zla yayg›nlaflm›flt›r. Aile yard›mlar›n› sosyal sigortalar kapsam› içinde düzenleyen ülkeler, bunun finansman› için iflverenler den prim almaktad›r. Baz› ülkelerde buna devletin de katk›s› bulunmaktad›r. Aile yard›mlar› sosyal yard›mlar içinde ele al›narak düzenlenmiflse, bu durumda finansman› vergilerle yap›lmaktad›r. Sosyal sigortalar içinde aile yard›mlar›n›n sa¤land›¤› ülkelerde, aile reisinin bir iflte ücret karfl›l›¤› çal›flmas› aranmaktad›r. Ancak bu kiflinin iflsiz kalmas› ya da yafllanmas›, sigorta kapsam›na al›nan aile üyeleri için aile yard›m›n›n kesilmesine neden olmamaktad›r. Türkiye, aile yard›mlar› sisteminin yürürlükte oldu¤u ülkeler aras›nda yer almamaktad›r. Buna karfl›l›k ülkemizde memur statüsü ile çal›flan devlet personeline çocuk zamm› yap›lmaktad›r. Ayr›ca sendikalar taraf›ndan imzalanan birçok toplu ifl sözleflmesinde çocuk zamm›, tahsil yard›m› gibi baz› ödemeler öngörülmüfltür. Durum böyleyken aile yard›mlar› ülkemizde ne sosyal sigortalar, ne de sosyal yard›m sistemi içinde kendine özgü bir kurum olarak yer alm›flt›r. Bunun nedeni, Türkiye’de binde otuza yak›n gerçekleflen nüfus art›fl›d›r. (Bkz. Sosyal Yard›mlar, Çocuk Zamm›) M. Kutal Akbank T.A.fi. 27.12.1947'de Adana'da, baflta Hac› Ömer Sabanc› olmak üzere, Çukuroval› ve Kayserili 83 ifladam› taraf›ndan özel sermayeli ticaret bankas› olarak kurulmufltur. Merkezi, 1954'te ‹stanbul'a tafl›nm›flt›r. Kuruluflunda bir bölge bankas› olarak 5,7 milyon TL sermayeyle hizmete giren banka, günümüzde Türkiye'nin en büyük özel mevduat ve ticaret bankalar›ndan biri konumuna yükselmifltir. Her türlü bankac›l›k ifllemlerinin yan› s›ra, genel müdürlük bünyesinde kurulan ‹hracat Kredileri ve Yurt D›fl› ‹flçi Hizmetleri Müdürlükleri ile d›flsat›m ve döviz ifllemleri yürütülmektedir. ‹flçi sorunlar›n› yerinde saptamak ve iflçi dövizlerinin daha büyük bölümünün sistemli bir biçimde ülkeye ak›fl›n› sa¤lamak amac›yla baflta Almanya Federal Cumhuriyeti olmak üzere Avrupa'n›n çeflitli ülkelerinde irtibat bürolar› kurmufltur. Yan› s›ra, iç ve d›fl piyasalardan k›sa ve uzun vadeli fon sa¤lanmas›na yönelik 1981'de Londra'da 5 milyon pound sermayeli "Ak International Ltd.", ayn› y›l ‹stanbul'da 6224 say›l› Yabanc› Sermayeyi Özendirme Yasas› uyar›nca kurulan Shell Overseas Holding Ltd'nin yabanc› ortak olarak kat›ld›¤› Susa S›v› Maddeleri Sanayi ve Pazarlama A.fi.'ye %15 sermayeyle kurucu s›fat›yla kat›lm›flt›r. Bunu, 1985'te Banque National de Paris (BNP) ile Türkiye'de kurulan BNP-AK Bankas› A.fi. (1988'de F. Almanya'n›n en büyük bankalar›ndan D r e s d n e r Bank'›n da kat›l›m›yla BNP-AK-Dresdner Bank A.fi.'ye dönüfltü) izlemifltir. S›nai yat›r›m ve ifltiraklere önem veren bankan›n 26 trilyon TL'lik 36 ifltirakinin bafll›calar› flunlard›r: Türkiye S›nai Kalk›nma Bankas›, S›nai Yat›r›m ve Kredi Bankas›, Sabanc› Bank PLC, BNP-AK-Dresdner Bank A.fi., BNP-AK-Dresdner Fin. Kir. A.fi., Bossa Tic. ve San. A.fi., Kordsa A.fi., Yünsa Yünlü San. A.fi., Olmuksa Mukavva A.fi., Toyotasa A.fi., Brisa Bridgestone A.fi., Sasa Suni ve Sentetik Elyaf San., Ere¤li Demir ve Çelik Fabrikalar› T.A.fi., Nasafl Alüminyum San. ve Tic. A.fi., Temsa Termo Mekanik, Türk Philips San. A.fi., Adana Çimento San. T.A.fi., Philsa Philip Morris, Aknet Bilgi ‹fllem, Bankalararas› Kart Merkezi A.fi., ‹MKB Takas ve Saklama A.fi., Philip Morris SA Philip Morris, vb. Ajur [Alm. Bilanzpünklichkeit] [Fr. Mettre à jour ] [‹ng. To bring up to date] Dilimize Frans›zca’dan geçen bu terim, günü gününe, haz›r, gecikmesiz anlam›na gelir. Ajur, bir terim olarak, muhasebe açs›ndan günlük ifllerin yap›ld›¤›n› ve bitirildi¤ini, kay›tlar›n günü gününe defterlere geçirilmifl oldu¤unu ifade eder. ‘Defterimiz ajur”, “kay›tlar›m›z ajur” ifadelerinde oldu¤u gibi.. A.‹. Karacan Akaryak›t Tüketim Vergisi 7.11.1984 tarih ve 3074 say›l› yasayla yürürlü¤e giren 25 Akçe Akit Ak›lc›l›k 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 6 trilyon TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 154,430 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 54,404 trilyon TL'ye, net kâr› 14,703 trilyon TL'ye ulaflm›flt›r. Günümüzde banka hisselerinin %43,94'lük bölümü borsada ifllem görmektedir. fianj bürosu say›s› : 4 Temsilcilik say›s›: 9 fiube say›s› : 484 Personel say›s›: 7209 Bankac›l›k etkinliklerinin yan› s›ra, ekonomi ve sanat alanlar›ndaki çeflitli yay›nlar, sergiler, konserler ve düzenledi¤i seminerlerle sosyal ve kültürel yaflama katk› sa¤lamaktad›r. A. ‹lkin/A. Erhan [Alm. Rationalität ] [Fr. Rationalité] [‹ng. Rationality] Ekonomi gibi sosyal bir birimde varsay›mlar kiflilerin davran›fl›yla ilgilidir. Herkesin iktisadi faaliyette bulunurken ak›lc› flekilde hareket etti¤i varsay›l›r. Hayatta bu her zaman böyle olmayabilir. Ancak bu varsay›m olmadan ekonomi teorisini kurmak mümkün de¤ildir. Di¤er bir varsay›m, müteflebbislerin daima kârlar›n› maksimize etmeye çal›flt›klar›d›r. Oysa hayatta müteflebbisler baflka düflüncelerle hareket edebilirler. Öte yandan, sorunlar›n ekonomik cephesini ay›rabilmek için, di¤er bütün faktörlerin de¤iflmedi¤i gerçek hayatta birtak›m flartlar hiçbir zaman sabit kalmayabilir. D. Demirgil Türkçede gümüfl demektir. Para kelimesi de ayn› anlama gelmektedir. Osmanl› devletinin kuruluflundan sonra ilk sikkenin 729 (1314) y›l›nda Bursa’da darbedildi¤i bilinmektedir. ‹smi “beyaz para” anlam›na “akçe” olan bu madeni paran›n 1,5 dirhem a¤›rl›¤›nda oldu¤u saptanm›flt›r (ayar› 90 idi) 1100 (1700) tarihine, yani 18. yy’›n bafl›na kadar tedavülde kalan bu gümüfl akçelerin yerini yavafl yavafl kurufl denilen ve de¤eri üç akçeye varan yeni bir madeni para birimi alma¤a bafllam›flt›r. 1232 (1839) tarihinden sonra (Sultan II. Mahmut dö neminde) meflhur Darphane Amiri Artin Kazaz’›n giriflimi ile akçeler tedavülden kald›r›lm›flt›r: Artin Kazaz, Rusya’ya ödenecek savafl tazminat› için devlete gelir sa¤lamak amaç›yla befl akçelik para bast›rm›fl ve ad›na “befllik” denilen bu paran›n gümüfl ayar›n› düflürerek gelir sa¤lam›flt›r. 729 (1314) tarihinde piyasaya ç›kar›lma¤a bafllanan akçelerin ayar› bozulmam›flt›r. Ancak 848’de (1433) ayar› bir krat düflürülerek befl krata, daha sonra da iki buçuk krata kadar indirilmifltir. Devlete ek varidat sa¤lamak için akçenin ayar›n›n düflürülmesi iktisadi ve siyasi hayat› büyük ölçüde etkilemifl, bu sebeple baz› mallarda darl›k görülmüfl, yeryer isyanlar ç›km›flt›r. 1000 (1585) y›l›nda bu kargaflal›¤› önlemek için bir dirhem gümüflten sekiz akçe darb›na bafllam›flt›r. Buna ra¤men noksan ayarl› akçeler tedavülden kald›r›lmam›flt›r. 1028’de (1613) on akçe de¤erinde ve ad›na Onluk-u Osmani denilen bir dirhem ayar›nda sikkeler bas›lm›fl; noksan a¤›rl›k ve ayar› düflük akçeler toplanm›flt›r 1032 (1617) y›l›nda ilk olarak 5,5 krat vezninde, 4 akçe de¤erinde gümüfl para bas›larak ad›na kurufl denilmifl ve bir kurufl k›rk para olarak kabul edilmifltir. Fakat Avrupa ile olan ticarette de geçerli olmas› için, darbedilen bu kurufllar imparatorlu¤un mali ve iktisadi durumunun bozulmas› sonucu, akçelerin yerini alamam›flt›r. Böylece akçeler türlü ayar ve a¤›rl›klarda ve zaman zaman cebri tedavül gücüne ba¤l› olarak piyasada ifllem görmüfltür. Ancak 1234 (1829) tarihinden sonra akçe darb› yasaklanm›fl ve böylece kurufl, akçenin yerini alm›flt›r. (Bkz. Kurufl) H. Kazgan [Alm. Vertrag] [Fr. Contrat, convention] [‹ng. Contract, agreement] Karfl›l›kl› ve birbirine uygun irade aç›klamalar›ndan meydana gelen hukuki ifllemdir. Mukavele ya da sözlefl me de denilir. Sözleflmenin do¤mas›na yol açan irade aç›klamalar›ndan birincisine icap, bu aç›klamalarda bulunan kifliye icapç› (mucip), bunun karfl›s›nda yer alan irade aç›klamas›na ise kabul ve bunu yapana kabulcü ad› verilir. Baflka bir söyleyiflle, icap bir sözleflme yapma önerisi, kabul ise bu önerinin benimsenmesidir. Her sözleflmede en az iki taraf›n bulunmas› ve bunlar›n iradelerini aç›klamalar› zorunludur. Bir sözleflmenin ortaya ç›kabilmesi için bu iki iradenin karfl›l›kl› ve birbirine uygun olmas› gerekir. Hukukumuzda akitlerin yap›lmas›, yasada yer alan baz› istisnalar d›fl›nda, kural olarak bir flekle ba¤l› de¤ildir. Bunun gibi, taraflar akdin içeri¤ini saptamada da özgürdürler. Ancak, yap›lacak sözleflmenin ahlâka, âdaba ve yasan›n emredici kurallar›na ayk›r› olmamas› gerekir. Öte yandan, hiç kimse bir di¤eri ile herhangi bir sözleflme yapmaya zorlanamaz. Buna akit (ya da sözleflme) serbestisi ad› verilir. Akitler de¤iflik aç›lardan ayr›mlara tâbi tutulabilir. Hukuki olanaklar›na göre medeni hukuk akitleri-Borçlara iliflkin akitler ayr›m› yap›l›r. Medeni hukuk akitleri aile, miras, eflya hukuku akitleri ve borçlara iliflkin akitlerdir. Borçlara iliflkin akitler de yasada düzenlenmifl olup olmad›klar›na, hükümlerine göre (borç do¤uran, borcu de¤ifltiren, borcu kald›ran akitler) ayr›labilir. Hukuki niteliklerine göreyse, as›l sözleflme ve ön sözleflme ayr›m› yap›labilir. Akitler, hükümlerine göre de, borç do¤uran akitler olarak ayr›l›r. Borç do¤uran akitler ya karfl›l›kl› ya da karfl›l›ks›z (tek yanl›) olur. Karfl›l›kl› sözleflmeler de, her iki taraf›n bir edimi yerine getirmek zorunda olup olmad›klar›na göre, tam karfl›l›kl› ve eksik karfl›l›kl› olarak ayr›labilir. Karfl›l›ks›z sözleflmeler taraflardan birini kesinlikle borç alt›na sokan, di¤erlerine ise bir yükümlülük getirmeyen sözleflmelerdir. Ö.Teoman Akçe Akit 26 Akitten Dönme Hakk› AKP Ülkeleri Akitten Dönme Hakk› ürünün kalitesinin önem tafl›d›¤› iflletmelerde bu sistem pek az uygulanmaktad›r. Akord ücret sistemi tek bir iflçi ile iflveren aras›nda yap›lan hizmet sözleflmesinde kararlaflt›r›labilece¤i gibi, bir grup iflçi ile iflveren aras›nda da geçerli k›l›nabilir. Bu son durumda grup akordu ndan söz edilmektedir. Günümüzde akord ücret sisteminin birçok türüne rastlanmakla beraber, bu sistemin ‹.Ö. beflinci yüzy›lda eski Yunanl›lar’da duvarc› iflçilere uyguland›¤› bilinmektedir. XIX. yüzy›lda, h›zla yayg›nlaflan sanayi devriminden sonra, maden ocaklar› ve tekstil iflkollar›nda akord sistemden genifl ölçüde yararlan›lm›flt›r. Akord sistemin her iflletmeye uygulanmas› mümkün olmad›¤› gibi, leh ve aleyhine görüfller ileri sürülebilir. Bu sistemin yararlar› iflçiyi daha fazla çal›flmaya yöneltmesi, böylece üretim ve verimlili¤i artt›rmas›d›r. Sistemin sak›ncalar›ysa daha çok, iflçi çevrelerince ortaya at›lm›flt›r. ‹flçinin daha fazla ücret alabilmek için kendisini afl›r› derecede zorlad›¤›, böylece fizyolojik ve psikolojik sorunlar ve hastal›klarla karfl›laflt›¤› ileri sürülmektedir. Bunun gibi, yap›lacak ifl tutar›na göre ayarlanan bir akord ücretin iflçinin azami kapasitesi dikkate al›narak saptand›¤›, iflçinin bu miktar üretime ulaflabilmesinin de önemli bir çabay› gerektirdi¤i öne sürülmektedir. ‹flçinin daha fazla ücret alabilmek için daha h›zl› çal›flmas›n›n ürünün kalitesini düflürebilece¤i, bu s›rada ifl kazalar› olabilece¤i, böylece iflçinin hem sa¤l›¤›n›, hem de iflyerindeki makine ve teçhizat› zarara sokabilece¤i hat›rlat›lmaktad›r. Öte yandan, 7.11.1982 tarih ve 2709 say›l› ‹fl Yasas›'n›n 16. maddesinin 2. f›kras›n›n e bendi (ücretin parça bafl›na ya da ifl tutar› üzerinden ödenmesi kararlaflt›r›l›p da iflveren taraf›ndan iflçiye, yapabilece¤i say› ve tutardan az ifl verildi¤i durumlarda, aradaki ücret fark› zaman esas›na göre ödenerek iflçinin eksik ald›¤› ücret karfl›lanmazsa, veya ifl koflullar› esasl› bir biçimde de¤iflir, baflkalafl›r ya da uygulanmazsa, "sözleflmelerle bu f›kradaki durumlar hakk›nda baflka türlü kay›t konmamak kofluluyla"), iflçiye hizmet sözleflmesini bildirimsiz fesih hakk› tan›maktad›r. Yasan›n 62. maddesinin 1. f›kras›n›n c bendi de iflçinin, iflinde ve iflverenin her an buyru¤una haz›r bir durumda bulunmas›na karfl›n, çal›flt›r›lmaks›z›n ve ç›kacak ifli bekleyerek bofl geçirdi¤i süreleri, ifl süresinden say›lan haller aras›nda tan›mlam›flt›r. Akord ücret esas›na göre çal›flt›r›lan iflçilerin k›dem tazminatlar›n›n ve di¤er sosyal haklar›n›n ödenmesi gibi özel hükümler de ‹fl Yasas›'nda öngörülmüfltür (Bkz. Ücret, Ücret Sistemleri, Grup Akordu) M. Kutal/A. Erhan [Alm. Rückritt] [Fr. Résolution] [‹ng. Cancellation ] Taraflardan birinin tek yanl› bir irade aç›klamas› ile bir sözleflmeyi (akdi) geçmifle etkili olarak sona erdirme ve sözleflmenin kurulmas›ndan önceki hukukî durumu tekrar sa¤layabilme yetkisine, “dönme hakk›” denir. Dönme hakk›, bozucu yenilik do¤uran bir hakt›r ve tek yanl› bir hukukî ifllemle kullan›l›r. Yenilik do¤urucu özelli¤inin bir gere¤i olarak, dönme hakk›n›n kullan›lmas› mevcut borç iliflkisini ortadan kald›rmaktad›r. Bu sonuç, dönme aç›klamas› borçluya ulaflt›¤› anda meydana gelir. Dönme hakk›n›n kullan›lmas› ile sözleflme, feshi ih bar ve geri alma’ dan farkl› olarak geçmifle etkili bir biçimde (ex tunc) yani bafltan itibaren sona erdirilmifl olur. Dönme hakk› sonucu, taraflar birbirlerine verdikleri fleyleri sebepsiz zenginleflme hükümlerine dayanarak, varl›¤› sona ermifl hukukî sebep gere¤ince geri vermekle yükümlüdürler. Dönme hakk› sözleflmeye dayand›¤› gibi ayr›ca yasadan da kaynaklanabilir. Bu son duruma, yani yasadan do¤an dönme hakk›na örnek olarak, alacakl›n›n temerrüdü durumunda borçluya tan›nan dönme hakk› (BK.md.94), borçlu temerrüdünde alacakl›ya tan›nan dönme hakk› (BK. m.106 vd.); sigortal›n›n yanl›fl bilgi vermesi olas›l›¤›nda sigortac›n›n dönme hakk› (TK. m.1290) gibi durumlar zikredilebilir. ‹.Ulusan Aklama (Bkz. ‹bra) Akorde Krediler [Alm. Akkordkrediten] [Fr. Crédits accordés ] [‹ng. Aut horized credits] Frans›zca kökenli accordé sözcü¤ünün anlam› “uzlaflt›rma, izin verme, r›za gösterme”dir. Akorde krediler ise banka flubelerinin, müflterileri için yapt›klar› kredi önerilerinin genel müdürlükleri, idare komiteleri ya da yönetim kurullar› taraf›ndan onaylanmas› sonucu verilen kredilerdir. Banka flubelerinin özel kredi verme yetkileri d›fl›nda kalan bu kredilere “otorize kredi” de denilmektedir. T. Artun Akord Sistem [Alm. Akkordlohn] [Fr. Salaire aux pièces ] [‹ng. Piece work system] ‹flçiye üretilen parça üzerinden ücret verilmesi esas›n› ifade eden genel bir terimdir. Almanca’dan Türkçe’ye geçmifl ve iflçiler aras›nda yayg›nlaflm›fl bir ücret sistemidir. ‹flçiyi daha fazla üretime özendiren, verimlili¤i teflvik eden bir ücret sistemidir. ‹fl süresi içinde iflçinin iflveren taraf›ndan denetlenmesine ihtiyaç duyurmamas› bak›m›ndan baz› iflyerlerinde yayg›nlaflm›flt›r. Ancak AKP Ülkeleri [Alm. AKP Staaten] [Fr. Etats ACP] [‹ng. ACP Countri es] Avrupa Toplulu¤u’na Lome Anlaflmas›’yla ba¤l› olan Afrika, Karaib ve Pasifik ülkelerinin k›salt›lm›fl ad›d›r. (Bkz. Lome Antlaflmas›) K. Mortan 27 Akreditif Aksu ‹plik Dokuma ve Boya Apre Fabrikalar› T.A.fi. Akreditif laras› mali iliflkilerde baflvurulmaktad›r. D›fl pazarlarda poliçe keflide eden firmalara dair tam bilgi sahibi olmayan ya da d›flardaki alacaklar› kovalamak güçlü¤ünü hesaba katan sat›c›lara, bir banka imzas› gerekli güveni sa¤lamaktad›r. ‹ç ya da d›fl pazarlarla ilgili ifllemlerde, bir bankan›n poliçeyi kabul etmesi, imzas›yla itibar sa¤lama niteli¤indedir. Bir bankan›n kabul etti¤i poliçe, genellikle di¤er bir müesseseye zorluk çekilmeksizin sunulabilir. Geçmifl yüzy›llarda ilk akseptans ifllemleri, iskonto ifllemlerine öncülük yapm›flt›r. Tecrübeler, itibarl› bir imzan›n senetlere daha kolay ve ucuz flartlarla paraya çevrilme imkân› haz›rlad›¤›n› ö¤retmifltir. 1914’e kadar Londra’da Accepting House denilen ve bu tip ifllemlerde uzmanlaflm›fl bulunan bankalar yo¤un bir faaliyet göstermekteydiler. Günümüzde, her yerde bankalar menfaat gördükçe poliçeleri kabul ederek muhatap yerine geçmektediler. (Bkz. Accepting House) H. B. Belli [Alm. Akkreditiv][Fr. Accréditif] [‹ng. Letter of credit, Commercial letter of credit] ‹hraç edilen mallar›n bedelleri genellikle akreditif denilen kredi mektuplar› arac›l›¤›yla yap›l›r. ‹thalatç› firma, kendi bankas›na emir vererek, almay› kararlaflt›rd›¤› mal›n karfl›l›¤›n›, ihraç eden firman›n bankas›na bir ödemeyi taahhüt etti¤ini bildirir. ‹flte bu taahhütün yap›ld›¤› belgeye “akreditif” ya da “kredi mektubu ” denir. Bu flekilde ihracatç› firma mal› ihraç ettikten sonra, ödemenin yap›laca¤›n› garanti etmifl olur. Kredi mektubunda, ihraç edilecek (ithal edilecek) mallar›n özellikleri ve di¤er koflullar da esasa ba¤lanabilir. Örne¤in, ihraç s›ras›nda haz›rlanacak ve ithalatç› firmaya gönderilecek menfle flahadetnamesi, ambalaj flekli, mal›n kaç partide ve hangi aral›klarda gönderilece¤i kredi mektubunda belirtilebilir. Bu durumda kendi bankas›, belirtilen hususlara uymamas› halinde, ödemenin garanti edilemeyece¤ini belirterek ihracatç›y› uyar›r. ‹hracatç›, mal› ihraç ettikten sonra, akreditifte belirtilen hususlar› yerine getirdi¤ini kendi bankas›na belgeler. Banka bunlar› ithalatç›n›n bankas›na ulaflt›r›r. Bu flekilde uyuflma sa¤land›ktan sonra kredi mektubunda yaz›l› karfl›l›k sat›c›n›n bankas›na transfer edilerek ödeme gerçeklefltirilir. Akredif geri çevrilebilir (kabili rücu) ya da geri çevrilmeyen (gayri kabili rücu ) olmak üzere iki flekilde aç›labilir. Geri çevrilebilen akreditif türünde, ihracatç› firmaya herhangi bir uyar›da bulunulmaks›z›n aç›lan kredinin durdurulabilece¤i ya da koflullar›n›n de¤ifltirilebilece¤i taraflarca kabul edilmektedir. Bu tür akreditif sat›c› firmaya yeterli güvence sa¤lamad›¤› için fazlaca benimsenmez. Geri çevrilemeyen mektup türü daha fazla kulan›lan türdür. Sat›c› firma belli koflullara uydu¤u takdirde mektubun iptal edilemeyece¤i ya da de¤ifltirilebilmeyece¤i taraflarca bilinir. (Bkz. Kabili Rücu Akreditif, Gayri Kabili Rücu Akreditif) T. Çiller Aksigorta 25.4.1960'ta kurulmufltur. Tüm alanlarda (yang›n, nakliye, kaza, mühendislik, tar›m, sa¤l›k, hayat) sigortac›l›k etkinliklerinde bulunmas›na karfl›n, 1995 y›l› prim tahsilat›na göre, ana çal›flma dallar› kaza (2,7 trilyon TL), yang›n (987 milyar TL), nakliye (547 milyar TL) sigortac›l›k dallar›ndan oluflmaktad›r. 1995 y›l›nda ödenmifl sermayesi 500 milyar TL olan ve net kâr› (1995'in ilk alt› ay›nda) 296 milyar TL'ye ulaflan Aksigorta, bünyesinde 237 personel istihdam etmektedir. Sigorta prim üretimi (4,572 trilyon TL) aç›s›ndan, ülkenin 4. büyük flirketi olan Aksigorta'n›n en büyük orta¤› H. Ömer Sabanc› Holding’dir (%79,55), halka aç›lan %20,42'lik pay borsada ifllem görmektedir. fi. Özgencil/fi. Akkaya Aksiyon [Alm. Aktie] [Fr. Action] [‹ng. Share] Dilimizde bazen pay senedi karfl›l›¤› olarak kullan›lan yabanc› bir terimdir. Ortakl›k sermayesinin belirli bir parças›n› ifade eden, k›ymetli evrak niteli¤inde bir senettir. (Bkz. Adi Hisse Senedi, Hisse Senedi, ‹mtiyazl› Hisse Senedi) Ö. Teoman Aksak Rekabet (Bkz. Eksik Rekabet) Akseptans [Alm. Akzept] [Fr. Acceptation] [‹ng. Acceptance] ‹ngilizce’den al›nm›fl bir kelimedir. Türkçe karfl›l›¤› “ka bul ”dür. Akseptans ifllemlerine tacirler aras›ndaki iliflkilerde ve bankac›l›kta rastlan›r. Bir poliçe, muhatap durumundaki tacir taraf›ndan kabul edilip bu kay›t konulup imzaland›¤› takdirde, daha kolay ve uygun flartlarla iskonto ettirilebilir. Bankalar da, poliçeleri kabul ederek gere¤inde borçlunun yerine ödeme yapmay› taahhüt edebilirler. Banka taraf›ndan kabul edilmifl bir poliçe, birinci derecede sa¤laml›ktad›r. Aksepstans ifllemlerine en fazla d›fl ticarette ve ulus- Aksu ‹plik Dokuma ve Boya Apre Fabrika lar› T.A.fi. - 1.10.1952'de ‹stanbul / Bak›rköy-Osmaniye'de kurulmufl ve strayhgarn iplik dairesinin aç›l›fl›yla üretime geçmifltir. Bunu, boya ve apre (1953), kamgarn (1955) ve dokuma (1960) daireleri izlemifltir. Günümüzde, yünlü ve sentetik tekstil alanlar›nda ülkenin önde gelen kurulufllar›ndan biri olan Aksu'nun Tekirda¤/Çerkezköy ve Yalova'daki modern tesislerinde, 1995 ilk yar› y›l› itibariyle 4 375 ton iplik, 1 490 milyon metre kumafl; 125 000 ton battaniye üretimi gerçekleflti28 Aktif Aktif Nüfus rilmifltir. Bünyesinde 1776 personel istihdam eden kuru lufl, ayn› y›l›n ilk alt› ay›nda gerçeklefltirdi¤i d›flsat›mlarla ülkeye 507,6 milyon dolar döviz girdisi sa¤larken, net kâr› 218,5 milyar TL olmufltur. Kay›tl› sermaye tavan›: 1,5 trilyon TL. Ödenmifl sermayesi: 577,6 milyar TL. ‹fltirakleri: Akpa Tekstil ‹hr. Paz. A.fi., Aksa Akrilik Kimya San. A.fi., T. ‹mar Bankas› A.fi., T. Vak›flar Bankas› TAO, Yap› Kredi A.fi., Ak Enerji, Ak Havac›l›k Ulflt. Hizm. A.fi. Günümüzde, flirket hisselerinin % 16,7'lik bölümü borsada ifllem görmektedir. fi. Özgencil/A. Erhan n›ld›¤› istatistikler göz önüne al›nd›¤›nda, zaman içinde aktif nüfusun toplam nüfus içindeki pay›n›n küçük de olsa azald›¤› göze çarpmaktad›r (Tablo 2) Tablo I Türkiye'de Aktif Nüfusun Toplam Nüfusa Oran› (%) 1985 1990 42,59 43,78 Tablo II Türkiye’de Aktif Nüfusun Toplam Nüfusa Oran› (%) Aktif 1965 43,2 [Alm. Aktiv] [ Fr. Actif] [‹ng. Assets] Bilançonun varl›klar taraf›d›r. Bilançoda borçlar ve özvarl›k kalemlerinin yer ald›¤› tarafa ise pasif denir. Aktifler, yani varl›klar, bilançoda genellikle “cari var l›klar” ve “sabit varl›klar ” olarak iki grupta toplan›r. Cari varl›klar yaklafl›k bir y›l içinde nakte çevrilmesi beklenen varl›klard›r. Sabit varl›klar ise daha uzun ömürlü varl›klard›r. Varl›klar, aktifte en likit varl›ktan (kasa) bafllayarak likidite derecelerine göre s›ralan›r. (Bkz. Pasif, Cari Varl›klar, Sabit Varl›klar ) Y. Ercan 1970 42,5 1975 40,7 Çal›flan nüfusla ilgili önemli göstergelerden biri, bu nüfusun ne kadar›n›n hangi sektörlerde istihdam edildi¤idir. Tablo 3'te çal›flan nüfusun 1985 ve 1990 y›llar› itibariyle sektörlerce da¤›l›m› oransal olarak gösterilmektedir. Tablo III Türkiye'de Çal›flan Nüfusun Sektörlere Da¤›l›m› (%) Aktif Nüfus [Alm. Berufstätige Bevölkerung] [Fr. Population active ] [‹ngl. Economically activ population, Active population] Bir ülke nüfusunun kazanç elde etmek amac›yla ekonomik faaliyet gösteren bölümüne “aktif nüfus ”, “çal›flan nüfus ” ya da “iktisaden faal nüfus” denilmektedir. Bu tan›m›n kapsam›na çal›flabilecek yafla gelmifl (Türkiye’de bu yafl 12 olarak kabul edilmektedir) ve bir iflte fiilen çal›flmakta olanlar›n yan› s›ra ifl aramakta olanlar da l›nmaktad›r. Ancak, tan›m›n gere¤i olarak, ö¤renciler ve ev kad›nlar› gibi kazanç amac›yla çal›flmakta olmayanlar ile emekliler ve küçük çocuklar çal›flan nüfusun d›fl›nda kalmaktad›r. Aktif nüfusun gerek toplam nüfusa oran›, gerekse kendi içinde yafl, ö¤renim durumu ya da ifl alan› gibi çeflitli kriterlere göre bileflimi geliflmifl ve geliflmekte olan ülkelere göre farkl›l›k gösterdi¤inden, aktif nüfusun incelenmesi ülkelerin geliflmifllik düzeyleri ile ilgili önemli ipuçlar› verebilmektedir. Aktif nüfusun toplam nüfusa oran› geliflmekte olan ülkelerde geliflmifl ülkelere oranla biraz daha yüksektir. Bunun nedenleri aras›nda bu ülkelerde verimlili¤in düflük oluflu, özellikle k›rsal kesim aile iflletmelerinde çal›flan kad›nlar›n önemli bir yer tutmas› ve ileri yafltaki kiflilerin geçimlerini sa¤lamak için çal›flmak ihtiyac›nda olmalar› gösterilebilir. Türkiye'de çal›flabilecek yafl›n 12 olarak kabul edildi¤i istatistiklerde aktif nüfusun toplam nüfus içindeki pay›n›n 1990 y›l›nda, 1985 y›l›na göre az da olsa artt›¤› görülmektedir (Tablo 1) Ancak çal›flabilecek yafl olarak 15 yafl›n kulla- Y›llar Tar›m Endüstri ‹nflaat Hizmetler Di¤er 1985 58,9 11,4 3,6 25,4 0,7 1990 53,6 12,8 5,0 27,8 0,8 Tabloda da görüldü¤ü gibi, tar›m sektöründe çal›flan nüfusun pay› kalk›nmayla birlikte azalmakta, di¤er sektörlerde çal›flan nüfusun pay› artmaktad›r. Ö¤renim durumuna göre aktif nüfusun da¤›l›m› da bir ülkenin kalk›nma düzeyi hakk›nda fikir verebilmektedir. Bilindi¤i gibi, geliflmekte olan ülkelerde yafl› 15’in üzerinde olan nüfusun içinde okur-yazar olamayanlar›n oran› yüksek (Brezilya % 38,9, Pakistan % 81,2, Hindistan % 72,2, ‹ran % 77,2), geliflmifl ülkelerde ise bu oran oldukça düflüktür. (ABD. % 2,2, Rusya %1,5, ‹talya % 9,3, ‹spanya % 14,4) Bu durum do¤al olarak aktif nüfusa da yans›maktad›r. Türkiye'de çal›flan nüfusun ö¤renim durumlar›na göre da¤›l›m› da Tablo 4'te gösterilmifltir. Tablo IV Türkiye'de Çal›flan Nüfusun Ö¤renim Durumuna Göre Da¤›l›m› 1990 (%) Ö¤renim Okur- Kurumundan Yazar Mezun Olmayan Olmayan ‹lkokul Ortaokul Lise Yüksek Bilinmeyen 18,3 4,4 56,3 6,7 8,9 5,2 5,4 Geliflmekte olan ülkelerde ücretsiz aile iflçilerinin 29 Aktif Sigortas› Aktivite Analizi önemli bir yer tutmas› ve birçok halde iflsizlerle bu kifliler aras›ndaki ayr›m›n kesin olmay›fl›, geleneksel kesimlerin a¤›rl›k tafl›d›¤› bu ülkelerde aktif nüfus istatistiklerinin güvenilirli¤ini azaltmaktad›r. Nüfusun önemli bir k›sm›n› (%79) ilkokul mezunlar›yla, okur-yazar olmayan ve herhangi bir ö¤renim kurumundan mezun olmayanlar oluflturmaktad›r. B.A. Köksal/fi.Akkaya ABD’de eyaletler, anayasa gere¤ince belirli vergileri salma yetkisini de bölüflmüfllerdir. Buna karfl›l›k merkezi devletlerde, merkezi devlet ancak vergi toplama yetkisini devreder. Örne¤in Türkiye’de yerel yönetimlerin vergi salma yetkileri yoktur. Bunlar ancak yasalaflm›fl bulunan vergileri toplamak hakk›na sahiptirler. Vergilerde de¤ifliklik yapamazlar, yetki verilmedikçe vergi oranlar›n› art›ramazlar. Günümüzde vergilendirme yetkisi milli devletlere ait olmakla beraber, uluslararas› organlar›n, örgütlerin ortaya ç›kmas› ile bir baflka vergi alacakl›s› aday› ortaya ç›km›flt›r: uluslar üstü tüzel kifliler. Bu, uluslar›n belirli biçimlerde de bir araya gelmesi ile ortak olarak finanse edilmesi gereken harcamalar›n ortaya ç›kmas›n›n sonucudur. Örne¤in, Avrupa Toplulu¤u bütçesinin finansman› her üye devletin Katma De¤er Vergisi gelirinin bir k›sm›n›n (%14) ayr›lmas› yoluyla sa¤lanmaktad›r. Ancak bu ortak finansman tarz›na vergi ad› verilip verilemeyece¤i flüphelidir (Bkz. Vergi) B. Ocakc›o¤lu /fi. Akkaya Aktif Sigortas› [Alm. Aktivversicherung] [Fr. Assurance de l’actif] [‹ng. Asset insurance] Aktif, bir gerçek ya da tüzel kiflinin malvarl›¤›nda yer alan de¤erlerdir. Örne¤in bir ev, otomobil, de¤erli tablo ya da mücevher gibi de¤erle ifade olunabilen varl›klar aktif say›l›r. Sigortan›n konusu ise menfaattir. Sigorta hukuku aç›s›ndan, belirli bir de¤er ile belirli bir kifli aras›ndaki iliflkidir. Aktif sigortas› da bir menfaat sigortas› d›r. Baflka bir deyiflle asl›nda sigortal› mal eflya de¤il, bir kiflinin bu eflya üzerindeki menfaatidir. Nitekim h›rs›zl›¤a karfl› da sigorta yap›labilmesi, sigorta edilenin eflya de¤il, menfaat oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Ayn› flekilde, de¤iflik kiflilerin tek bir eflya üzerinde, ayr› ayr› kendi menfaatlerini sigorta ettirebilmeleri de, sigortan›n konusunun eflya üzerindeki menfaat oldu¤unu göstermektedir. Aktif sigortas›n›n karfl›s›nda pasif sigortas› yer al›r. Her iki sigorta türü de zarar sigortas›n›n de¤iflik uygulamalar›d›r. (Bkz. Pasif Sigortas› ) Ö. Teoman Aktivite Analizi [Alm. Täigkeitsanalyse] [Fr. Analyse de l’activité] [‹ng. Activity analysis] Do¤rusal programlama metodlar›n›n genel denge teorisine uygulanmas›na denilir. Genel denge teorisi 1930’lu y›llara kadar Walras’›n b›rakt›¤› yerde kalm›fl, daha sonra bu konuda üç önemli geliflme olmufltur: Walras’›n denklemlerinin çözüme kavuflturulmas›, genel dengeye dayanan büyüme modellerinin gelifltirilmesi ve genel denge teorisinin refah ekonomisine uygulanmas›. Do¤rusal progmlama iktisadi faaliyetin flu sahalar›nda da kullan›lmaktad›r: Siparifllerin en uygun flekilde makinelere da¤›t›lmas›; Mevsimlik sat›fllara uygun bir üretim planlamas› yapmak; Toplam maliyeti asgaride tutmak için depolar›n optimum yerlerini tespit etmek; Yeni teçhizat al›m›n›n ve yat›r›mlar›n planlanmas›; Mevcut kapasite ve mevcut piyasalar için en kârl› ürün kar›fl›m›n›n tespit edilmesi; Mevsimlik gerekleri en düflük maliyetle gerçeklefltirmek için gerekli üretim ve stok oranlar›n›n tespiti; Ücretlerin tespiti; Hayvan yeminin asgari maliyet sa¤layacak bileflimini tespit etmek. Ekonomik büyümenin genel denge analizi ile ele al›nmas›, Von Neumanntaraf›ndan baflar›lm›flt›r. Bu modelde sabit nokta (fixed-point) teoremi kullan›larak va rolufl teoremi gelifltirilmifltir. Buna ek olarak do¤rusal programlaman›n ikilik (duality) teoremi ve oyun teorisi kullan›lm›flt›r. Modelin basit bir yap›s› vard›r. Von Neumann, do¤rusal homojen bir üretim fonksiyonu olan bir ekonomiyi tan›mlamaktad›r. Meydana gelen has›la (output), daha sonraki üretimin hammadesini oluflturmaktad›r. Tüke- • • • • • • • • Aktif Vergi Süjesi [Alm. Steuerhoheit] [Fr. Autorité fiscale] [‹ng. Tax aut hority] Bir toplumda vergi koymaya yetkili organd›r. Vergileme olgusunda hukuki aç›dan iki taraf vard›r. Vergi borç lusu (vergi mükellefi) ile vergi alacakl›s›. Vergi iliflkisi çerçevesinde vergi borçlusu ve alacakl›s›n›n karfl›l›kl› haklar› ve ödevleri vard›r. Aktif vergi süjesi terimi, ver gi alacakl›s› karfl›l›¤› olarak kullan›lm›flt›r, ancak yanl›flt›r. Süje (özne), böyle bir iliflki ile ilgili olarak kullan›lmaz. Vergi alacakl›s›n›n kimli¤i zaman içinde de¤iflmifltir. Eskiden krallara, derebeylerine ya da toplumda siyasal egemenli¤i elinde bulunduranlara ait olan vergilendirme yetkisi. Demokratik haklardan bütçe hakk›n›n elde edilmesi ile birlikte halka ve onun temsilcisi olan parlamentolara geçmifltir. Günümüzde vergi alacakl›s› ya da vergilendirme yet kisini tafl›yan organ, devlettir. Ancak bu yetkiyi belirli kamu kurulufllar›na devredebilir. Vergi koyma yetkisinin devrini iki durumu gözönüne alarak incelememiz gerekmektedir. Federal devletlerde merkezi yönetimle yerel yönetim, siyasal yetki bölüflümüne paralel olarak, vergilendirme yetkisini de bölüflmüfllerdi. Örne¤in, 30 Aktüer Alacak Haklar› tim, nihai mallar›n eme¤in üretiminden kullan›lan girdiler olarak yorumlanmaktad›r. Böylelikle tüketim de teknolojik bir fenomen haline gelmekte ve al›fl›lm›fl talep iliflkileri modelde yer almamaktad›r. Aktivite analizi, “Refah Ekonomisi”nin baz› teoremlerini farkl› bir metotla ispat emek için de kullan›lm›flt›r. (Bkz. Refah Ekonomisi, Oyun Teorisi) D. Demirgil ne¤in, bir kirac›, sözleflmede aksine hüküm yoksa kiralanan› bir üçüncü kifliye kiralayamaz. Bazen de taraflar, temliki önceden yapt›klar› bir sözleflme ile önleyebilirler. Son bir durumda da alaca¤›n, iflin niteli¤i gere¤i devri mümkün de¤ildir. Örne¤in, eser (istisna) sözleflmesinde ifli taahhüt edenin kiflisel bilgi ve yetene¤ine ba¤l› olan iflleri baflkalar›na yapt›ramamas› gibi. Yaz›l› olarak yap›lmas› gereken ve devredenin imzas›n›, hangi alaca¤›n ne gibi koflullarda devredildi¤ine iliflkin hususlar›n belirtilmesi gereken alaca¤›n temliki sözleflmesi ile, bu kimsenin flahs›na özgü olanlar d›fl›ndaki rüçhan (öncelik) haklar› ile di¤er yan haklar da devralana geçer. Bu sonunculara örnek olarak faizler gösterilebilir. Karfl›l›kl› (ivazl›) temlikte, devreden yeni alacakl›ya kural olarak sadece alaca¤›n varl›¤›n› garanti eder, fakat aç›kça taahhüt etmifl olmak koflulu ile, borçlunun ödeme gücü konusunda da garanti verebilir. Devreden, borçlu borcunu ödemezse, yeni alacakl›ya ondan ald›¤› ana paray›, bunun faizlerini ve devralan›n yapt›¤› masraflar› ödemek zorunlulu¤undad›r. Buna karfl›l›k bir kimse, alaca¤›n› herhangi bir karfl›l›k almaks›z›n üçüncü kifliye devrederse, bu durumda alaca¤›n varl›¤›n› da garanti etmifl say›lamaz. Yeni alacakl›, sözleflmeyi yapt›ktan sonra kendisine alaca¤›n temlik edilmesini isteyebilece¤i gibi, borçludan da borcun yerine getirilmesini talep edebilir. Bu talebe karfl› borçlu, temlik edene, yani eski alacakl›ya karfl› öne sürebilece¤i kiflisel def’ileri de ileri sürebilir. Kambiyo senetlerinde geçerli olan “mücerretlik” ve kiflisel def’ileri devralana karfl› ileri sürememe olana¤› burada yoktur. Fakat borçlu temliki ö¤rendikten sonra do¤an def’ileri yeni alacakl›ya ileri süremez. Öte yandan borçlu, alaca¤› temlik eden kimseden olan bir alaca¤›na karfl›, yeni alacakl›ya takas def’ini ileri sürebilir. Ö. Teoman Aktüer [Alm. Versicherungsmathematiker, Versicherungs sta tistiker] [Fr. Actuaire] [‹ng. Actuary] Hayat sigortalar› yapan, riyazi ihtiyat hesaplar›na göre ölüm tablolar› (Mortality Table) haz›rl›yan kifli, C. Gömeç Akümülasyon (Bkz. Birikim.) Alaca¤›n Temliki [Alm. Abtretung von Forderungen ] [Fr. Cession de cré ance] [‹ng. Transfer of claims, Assignment of contracts] Alacakl› ile onu devralan üçüncü kifli aras›nda, borçlunun r›zas›na ihtiyaç olmaks›z›n yap›labilen ve sadece kazand›r›c› bir tasarruf ifllemi niteli¤ini tafl›yan flekle ba¤l› bir sözleflme ya da yasayla veya yarg›sal kararla gerçekleflen bir devirdir. Alaca¤›n temliki bir sözleflmedir ve bunun taraflar› alaca¤›n› devreden ile alaca¤› devralan d›r. Bunlara eski ve yeni alacakl› da denilebilir. Bu sözleflme ile borçlunun herhangi bir ilgisi yoktur; yani borçlunun r›zas› olmasa bile bir kimse alaca¤›n› üçüncü bir kifliye devredebilir. Devir ile birlikte devralan›n mal varl›¤› artt›¤› için, alaca¤›n temliki bir kazand›r›c› ifllemdir (tasarruf ifllemidir) Alaca¤›n temlikinin geçerlili¤i, bunun hukuki sebenin geçerli bulunmas›na ya da varolmas›na ba¤l› de¤ildir. Alaca¤›n temliki iste¤e ba¤l› (r›zai), yasal (kanuni) ve yarg›sal (kazai) olmak üzere üçe ayr›l›r. ‹ste¤e ba¤l› temlikte eski alacakl›, herhangi bir zorlama olmaks›z›n, sözleflme yaparak alaca¤›n› üçüncü bir kifliye (yeni alacakl›ya) devreder. Bir kifli bu yoldan bütün alaca¤›n› veya bunun bir k›sm›n› devredebilir. Devrederken bir karfl›l›k alabilece¤i gibi almayabilir de. Ya sal temlikte ise bir alacak, yasa gere¤i bu kimseden di¤erine intikal eder. Örne¤in, Borçlar Kanunu’nun 109. maddesindeki “halefiyet”te, 147/1 maddesindeki zincirleme (müteselsil) borçlulukta ve 496. maddesindeki kefalette bu yasal temlik söz konusudur. Yarg›sal temlikte yarg›ç, alacakl›n›n yerine geçerek verdi¤i hükümle alaca¤›n bir kifliden di¤erine temlikini sa¤lar. Temlik vaadini yerine getirmeyen alacakl›n›n alaca¤›n›n devri ile feshedilen bir tüzel kiflinin mallar›n›n hangi kamu hukuku tüzel kiflisine geçece¤i konusundaki yarg›ç karar› bu sonucu do¤urur. Ne var ki, baz› alacaklar›n temliki yasa taraf›ndan yasaklanm›flt›r. Ör- Alacak [Alm. Forderung ] [Fr. Créance ] [‹ng. Claim] Bir kiflinin bir baflka kifliyi bir mal›n teslimi, bir hizmetin gerçeklefltirilmesi, bir miktar paran›n borç olarak verilmesi vb. nedenler sonucu belli bir zamanda bir fley yapmaya ya da yapmamaya zorlama hakk›. Alacaklar k›sa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli olarak s›n›flanabilir. Alacaklar senetli olabilece¤i gibi se netsiz de olabilir. Senetsiz alacaklar aç›k hesap olarak tan›mlanm›flt›r ve ugulamada ço¤unlukla cari hesap biçiminde ifllenmektedir. Alacaklar›n faizli olmas› bir koflul de¤ildir. (Bkz. Borç, Alacakl› Bakiye, Alacak Sene di) T. Atefl Alacak Haklar› [Alm. Forderungsrechte ] [ Fr. Droits de créance ] [‹ng. Personal claim ] Nisbi haklar içinde en önemli grubu alacak haklar› teflil eder. Bir kifliye, baflka bir kifliden belirli bir edimi, yani daha somut bir deyiflle, bir fleyin verilmesini, yap›lmas›31 Alacak Hesaplar› Alacakl› Bakiye n› veya bir davran›fltan kaç›n›lmas›n› isteme yetkisi veren haklara alacak haklar› denir. Uygulamada alacak haklar› genellikle bir borç iliflkisinden kaynaklanmakla birlikte, bunun d›fl›nda haks›z eylemlerden, sebepsiz zenginleflmeden de do¤abilirler. Ayr›ca bir kimsenin yasa hükümleri gere¤ince de alacak hakk›na sahip olabilmesi mümkündür. Alacak haklar›n›n temel niteli¤i yaln›zca alacakl› ile borçlu aras›nda hüküm ifade etmesidir. Alacakl› ile borçlu aras›ndaki söz konusu ba¤a “borç iliflkisi” ad› verilmektedir. ‹. Ulusan o dönemde ticari ifllemlerden dolay› ortaya ç›kan alacak hesaplar› ile alacak senetleri toplam›na bölünerek alacaklar›n dönme çabuklu¤u hesaplan›r. Alacaklar›n Dönme Çabuklu¤u = Kredili Sat›fllar Toplam Ticari Alacaklar Oran›n büyük ç›kmas›, iflletmenin alacaklar›n›n paraya dönüflüm h›z›n›n fazla oldu¤unu, dolay›s›yla alacaklar›n› k›sa bir sürede tahsil etti¤ini ve likiditesinin yüksek oldu¤unu gösterir. fi. Türen Alacak Hesaplar› Alacaklar›n Yaflland›r›lmas› [Alm. Forderungen ] [Fr. Comptes créditeurs ] [‹ng. Ac counts recevivable] Alacak hesaplar›n›n konusunu oluflturan alacaklar, bir mal›n teslimi, bir hizmetin görülmesi, bir para miktar›n›n borç verilmesi ya da di¤er nedenlerle ortaya ç›kan ve borçlu-alacakl› aras›ndaki iliflkiyi kuran bir davran›fl ile do¤mufl bulunan bir talep hakk›n›n varl›¤›d›r. ‹flletmenin cari varl›klar› aras›nda yer alan bu hak, genel olarak belirli bir para miktar›n›n talep edilmesi hakk›d›r. Alacak hesaplar›n›n en önemli kalemini, iflletmenin normal faaliyetleri içinde, mal ve hizmet sat›fl› karfl›l›¤›nda do¤an talep hakk› oluflturur. Bu tür alacaklar “ticari alacaklar” olarak da adland›r›l›r. Senede ba¤lanm›fl alacaklarda, tahvilden do¤an alacaklarda, ipotekli alacak senetlerinde oldu¤u gibi baz› tür alacaklarda aç›k bir flekilde faiz yürütülür. Baz› koflullarda ticari alacaklara da faiz yürütüldü¤ü görülebilirse de normal olarak ticari alacaklar faizsizdir. Alacaklar›n teminat alt›na al›nmas› da mümkündür. Borçlunun borcunu önceden saptanm›fl koflullara uygun olarak ödeyemedi¤i durumlarda, alacakl›n›n talep hakk›n› karfl›lamak üzere baz› aktiflerini bu amaca tahsis veya rehin eder. Alacaklar genellikle çok say›da müflteriyi kapsad›¤›ndan, bunlar›n dökümünü izleyebilmek için “alacaklar yard›mc› defteri” tutulur. Bu defterde yer alan yard›mc› hesaplardan yararlan›larak her müflteriden talep edilecek miktar ayr› ayr› izlenebilir. Alacak türleri aras›nda alacak senetleri, tahviller, ipotekli alacak senetleri, avanslar, peflin ödemeler, depozitolar, cari hesaplar vard›r. Vadeleri bir y›la kadar olan alacaklara ülkemizde genellikle “k›sa vadeli alacakla r ”, vadeleri bir y›ldan fazla olanlara “uzun vadeli alacakla r ” denilmektedir. (Bkz. Ticari Alacaklar, K›sa Vadeli Alacaklar, Uzun Vadeli Alacaklar) F. Bilgino¤lu [Alm. Aufgliederung der debitorensalden nach dem Al ter] [Fr. Vieillissement des créances] [‹ng. Ageing of ac counts] Bu yöntemde, iflletmenin her aya ait henüz tahsil edilmemifl alacaklar› dönem sonundaki alacak toplam›na oranlanarak her aya ait olan alacaklar›n toplam içindeki yüzdesi bulunur. Alacaklar› yaflland›rabilmek için her aya ait alacak tutar›n› ve alacaklar›n toplam›n› bilmek gerekir. Örne¤in bir firman›n Temmuz sonu itibariyle defterlerindeki alacak hesaplar›n›n yafll›l›k durumu afla¤›daki gibidir. Temmuz Haziran May›s Nisan Yafll›l›k 0 - 30 gün 30 - 60 gün 60 - 90 gün 90 - 120 gün Tutar 360.000.000 TL 120.000.000 TL 60.000.000 TL 70.000.000 TL 610.000.000 TL % 59 20 10 11 Firman›n kredili sat›fllar›nda vade genellikle 60 gün ise, çizelgeye göre, alacaklar›n % 79’unun vadesi henüz gelmemifl, buna karfl›l›k vadelerin dolmas›ndan itibaren alacaklar›n % 10’unda bir ay ve % 11’inde ise iki ay tahsilat gecikmesi gözükmüfltür. Alacaklar›n yaflland›r›lmas›, iflletmenin alacaklar›n›n likiditesi hakk›nda fikir sahibi olmada kullan›labilecek önemli bir yöntemdir. Vadelerinin dolmas›na ra¤men tahsil edilmemifl alacaklar›n varl›¤›, iflletmenin alacak tahsil politikas›n›n etkin olmad›¤›n› ve dolay›s›yla alacaklar›n likiditesinin düflük oldu¤unu gösterir. fi. Türen/fi. Akkaya Alacakl› Bakiye [Alm. Balanz kredit ] [Fr. Solde créditeur ] [‹ng. Credit balance] Bir hesab›n alacak taraf›n›n borç taraf›ndan fazla olmas› durumunda oluflan bakiyedir. Karfl›t› borçlu bakiyedir. ‹lgili hesab›n niteli¤ine göre süreklilik gösterir ya da göstermez. Örne¤in, mevduat hesaplar›, türü ne olursa olsun özünde süreklili¤i bulunan alacakl› bakiye vermek durumundaki hesaplard›r. Genelde bilançonun pasif k›sm›ndaki hesaplar alacakl› bakiye verir. Özkaynak ve borçlara iliflkin bu he- Alacaklar›n Dönme Çabuklu¤u [Alm. Umschlagsgeschwindigkeit der Debitorensalden] [Fr. Vitesse de retour des créances ] [‹ng. Receivable’s turnover] Bir iflletmenin faaliyetlerinin baflar›l› olup olmad›¤›n› belirlemede kullan›lan oranlardan biridir. ‹flletmenin belli bir dönemde yapm›fl oldu¤u toplam kredili sat›fllar, 32 Alacak Senedi Alarko Holding A.fi. saplar›n alacakl› bakiye vermesine karfl›l›k bilançonun aktifinde yer alan varl›k ve alacaklara iliflkin hesaplar borçlu bakiye verir. Baz› hesaplar ise, nitelikleri gere¤i, hem borçlu hem de alacakl› bakiye verebilir. Naz›m hesaplar, geçici ve arac› hesaplar gibi. (Bkz. Bakiye, Bakiyeler Mizan›) ve T.C. Merkez Bankas› Banknot Matbaas›'n›n klima santrallar›n› yerli gereç kullanarak gerçeklefltirmifltir. Süreç içerisinde çeflitli klima santrallar›n›n yap›mlar›n›n üstlenilmesiyle organizasyon ve teknik alanlarda sa¤l›kl› bir büyüme göstermifltir. 1963'te sermayesini 3,5 milyon TL'ye ç›kartarak anonim flirkete dönüflmüfl ve "Alarko Sanayi ve Ticaret A.fi." ad›n› alm›flt›r. Ayn› y›l Rami'de 14 bin m 2'lik arsa üzerinde kurulan modern fabrikada, ›s›tma-klima-pompa ve brülör tesisat› için gerekli araç ve gereçlerin yap›m›na bafllam›flt›r. Türkiye'de s›nai tesis yap›m›n› gerçeklefltiren ilk flirketlerden biri olmufl, 1973'te 65 milyon sermayeli halka aç›k holding konumu kazanm›flt›r. Günümüzde, anahtar teslimi komple tesis taahhüdünden turizme, a¤›r makine sanayiinden konut yap›m›na, su ürünlerinden enerji üretimine kadar uzanan çok genifl bir alanda etkinliklerini sürdürmektedir. Holding'in bafll›ca etkinlik alanlar› flunlard›r: 1) Yurt içi ve yurt d›fl›nda her türlü komple anahtarteslimi taahhüt iflleri (flehiriçi do¤algaz da¤›t›m flebekeleri, havaalanlar›, petro-kimya tesisleri ve rafineriler, at›ksu ar›tma tesisleri, ifl merkezleri, restorasyon vb.); 2) Arazi gelifltirme ve inflaat: Ofis binalar›, ifl merkezleri, konutlar ve uydu kentlerin infla ve pazarlamas›; 3) ‹malat ve pazarlama: - Is›tma, klima ve havaland›rma ayg›tlar›; - S›v› ve do¤algazl› brülörler, dalg›ç, sirkülasyon ve santrifüj pompalar; - A¤›r ekipmanlar (vinçler, kreynler, bas›nçl› kaplar, küresel tanklar ve endüstriyel f›r›nlar, ›s› de¤ifltirme elemanlar›, güç kazanlar› vb.); 4) Elektrik santrallar›n›n tesisi ve iflletilmesi; 5) D›flal›m-d›flsat›m ve mümessillik hizmetleri; 6) Turistik tesislerin inflaas› ve iflletilmesi; 7) Su ürünleri. Holding bünyesinde, söz konusu alanlarda etkinlik gösteren 25 flirketin 1995 y›l›nda 18,876 trilyon TL olan cirosunun 1996'da 40,472 trilyon T L olmas› hedef al›nm›flt›r. Yurt içi ve yurt d›fl›nda (Almanya, Rusya Federasyonu, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Filipinler) dev taahhüt ve inflaat ifllerine imza atan holdingin sanayi grubu taraf›ndan ISO 9001'e uygun olarak üretilen sanayi ürünleri, Avrupa Birli¤i standartlar›n› yakalam›fl bulunmaktad›r. 1995 y›l›nda ödenmifl sermayesi 498 milyar TL olan ve bünyesinde 4839 personel istihdam eden holdingin yine ayn› dönemde net kâr› 400 milyar TL olmufltur. Günümüzde, holding hisselerinin %23,80'i (118,5 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir. ‹fltirakleri: Alarko Sanayi ve Ticaret A.fi., Alamsafl Alarko A¤›r Makine Sanayi A.fi., Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.fi., Alarko Fenni Malzeme Sat›fl ve ‹malat A.fi., Attafl Alarko Turistik tesisler A.fi., Aletafl E¤itim tesisleri A.fi., Aletim Elekrik Tesis ve ‹nflaat T. Artun Alacak Senedi [Alm. Schuldschein, Schuldurkunde] [Fr. Titre de cré ance] [‹ng. Note receviable] Bir alaca¤›, baflka bir deyiflle bir ana para borcunu temsil eden belgedir. Anonim ortakl›klar taraf›ndan ç›kar›lan tahvillerle develete mali kaynak sa¤lamak amac›yla ihraç olunan devlet tahvilleri ve hazine bonolar›, “kambiyo senedi” olarak adland›r›lan poliçe, bono (ya da emre yaz›l› senet) ve çek alacak senetleridir. Alacak senetleri, hukuki nitelikleri yönünden, havale niteli¤inde olanlar ve borç taahhüdü niteli¤inde olanlar olmak üzere ikiye ayr›l›r. Anonim ortakl›k pay› senetleri ise, pay sahipli¤inden do¤an haklar› temsil etti¤inden, alacak senedi say›lmaz. Alacak senetleri grubuna konflimento, tafl›ma senedi ve makbuz senedini sokanlar da vard›r. Ancak bunlar›n mal senetleri ad› alt›nda ve ayr› bir senet çeflidi olarak incelenmeleri gerekti¤i görüflü egemendir. Ö. Teoman Alaca Piyasa (Bkz. Fahifl Fiyat ) Alâettin Pafla (?- 1333) Osmanl› devlet adam›. Osman Gazi ile Balâ Hatun’un o¤ludur. Orhan Gazi’nin büyük kardefli olarak bilinmektedir. Ancak küçük kardefli oldu¤unu ileri süren tarihçiler de vard›r. Ça¤›n›n bilginleri aras›ndad›r. Osmanl› devleti örgütünün kurulmas›na hizmet etmifltir. Yaya denilen Yeniçerilerin ilk oca¤›n› Çandarl› ile beraber açm›flt›r. Osmanl› Devleti’nin ilk paras›n› kestirmifltir. Asker’in ücretini para birimi olarak kabul etmifltir. Kestirdi¤i gümüfl paraya, rengi dolay›s›yla akçe denilmifltir. (Bkz. Akçe, Gümüfl Sikkeler, Gümüfl Standard›) F. Ergin Alarko Holding A.fi. 1954'te, ‹stanbul'da ‹shak Alaton ve Üzeyir Garih taraf›ndan ›s›tma-klima-so¤utma tesislerini taahhüt etme amac›yla 20 bin TL sermayeli kolektif flirket olarak kurulmufltur. 1956'da Rami'deki küçük fabrikan›n iflletmeye aç›lmas›yla sanayicili¤e ilk ad›m at›lm›flt›r. ‹lk önemli projelerini, 1950'lerin ikinci yar›s›nda Sümerbank Malatya Bez Fabrikas› ilave dokuma tesisini 33 Alel Hesap Al›c› Fazlas› Malzeme A.fi., Alkrom Kimya Sanayi A.fi., Almüt Alarko S›nai Gereç ve Mümessillik A.fi., Gönen G›da Sanayi A.fi., Tüketim Mallar› Pazarlama A.fi., T. Tütüncüler Bankas› A.fi., Yaflar D›fl Ticaret A.fi., Altek Elektrik Santralleri Tes. ‹fll. Tic. A.fi., Alis Alarko Biliflim Hizmetleri A.fi., Alser Alarko Servis Hizmetleri San. ve Tic. A.fi., Alfarm Alarko Su Ürünleri Sanayi ve Tic. A.fi., Ufuk Turizm ‹flletmeleri Sanayi ve Ticaret A.fi., Yap› Endüstri ve Ticaret A.fi., Madeks ‹thalat, ‹hracat ve Ticaret A.fi., Aldem Konut ‹nflaat ve ticaret A.fi., ABB Alamsafl A¤›r Sanayi A.fi., Algür Alarko Konut ‹nflaat ve Golf ‹flletmeleri A.fi., Mosalarko J.V. fi. Özgencil/A. Erhan Alfa hatas› ihtimali araflt›rmac› taraf›ndan belirli ihtimal bölünmeleri yard›m›yla önceden %10, %15 ya da %1 gibi düzeylerde belirlenebilmekte ve anlaml›l›k testleri bu hata paylar› gözönüne al›narak yap›lmaktad›r. Uzaktaki örnek ortalamalar›n›n da kabul bölgesi içine al›nmas› ile Alfa hatas› küçültülebilmekte ise de bu sorunlar›n tümünün çözümlenmesinde yeterli olamamaktad›r. Çünkü bu durum beta hatas› denilen bir baflka tür hataya düflülmesi ihtimalinin yükselmesine neden olmaktad›r. Alfa hatas› istatistikte testin anlaml›l›k düzeyi ya da ihtimal efli¤i olarak da tan›mlanmaktad›r. (Bkz. Alterna tif Hipotez, Anlaml›l›k, Ana Kitle, Beta Hatas›, Bölün me, Örnekleme Teorisi, Hipotez Testleri) B. A. Köksal Alel Hesap [Alm. Akontozahlung] [Fr. Acompte] [‹ng. Down pay ment] Ortaya ç›kan bir kârdan bir k›sm›n›n ileride tamam› üzerinden hesaplafl›lmak üzere önceden ödenmesi. Alel hesap ifadesi ayn› zamanda bir borcun bir bölümünün k›smen ödenmesi karfl›l›¤› olarak da kullan›l›r. N. Topçuo¤lu Alfa Hatas› [Alm. Fehler ersten Art, α−fehler (Fehler 1. Art) [Fr. Erreur de première espèce ] [‹ng. Level of significance, Type 1 error, αerror ] Yap›lan bir anlaml›l›k testi sonucunda, ana kitle ile ilgili bir iddian›n ya da varsay›m›n do¤ru olmas›na karfl›l›k yanl›fl diye reddedilmesi riski istatistikte Alfa hata s› olarak tan›mlanmaktad›r. Tesadüfî nedenlerden ileri gelen bu hataya düflülmesi ihtimali önceden belirlenebildi¤inde, yap›lan testin sonucu bu hata pay› ile birlikte belirtilmektedir. Ana kitle ile ilgili olarak ileri sürülen varsay›m ya da hipotez ana kitleye ait bir özelli¤in (parametrenin) belirli bir de¤ere eflit oldu¤u fleklinde olabilir. Örne¤in ana kitle ortalamas›n›n µ 30 cm oldu¤u varsay›m› s›f›r hipotezi olarak tan›mlanacak ve H0=µ= 30 cm. olarak ifade edilecektir. ‹statistik hipotezler -di¤er hipotezlerden farkl› olarak- bir tek ihtimal bölünmesinin ortalamas›n› belirtmektedir. Baflka bir anlat›mla, örne¤in bir ana kitle ortalamas› 30 cm olsa bile, bu kitle içinden seçilecek bir örnek ortalamas› tesadüfî nedenlerden ötürü 30 cm’in alt›nda ya da üstünde bir de¤ere sahip olabilecektir. Ancak bir örnek ortalamas›n›n 30 cm’e yak›n olmas› ihtimalinin yüksek, 30 cm’den uzak olmas› ihtimalinin ise düflük olmas›ndan ötürü, test sonucunda uzakta bulunan bir örnek ortalamas›n›n söz konusu kitleye ait oldu¤u sonucuna var›lmas› ihtimali, yani alfa hatas›n›n riski de düflük olacakt›r. 34 Al›c› Fazlas› [Alm. Käuferüberschuss] [Excédent d’acheteurs] [‹ng. Excess of buyers] Bir mal›n toplam iktisadi de¤eri ya da sa¤lad›¤› gelir (fiyat x miktar), yaratt›¤› toplam refah dan farkl›d›r. Havan›n toplam iktisadi de¤eri s›f›rd›r; refaha yapt›¤› katk› ise çok büyüktür. Ayn› flekilde, bir mal›n üretimi artt›r›ld›¤› takdirde toplumun refah› da artar; ancak bu mal bu¤day gibi talebi esnek olmayan bir malsa, iktisadi de¤erinin bir k›sm› yok edilmifl olur. Bu fazlal›¤›n nas›l meydana geldi¤ini anlamak güç de¤ildir. Al›c›n›n sat›n ald›¤› mal›n her biriminin maliyeti son birimin de¤erine eflitttir. Oysa esas azalan marjinal fayda kanununa göre, önceki birimlerin de¤eri sonucundan daha fazlad›r. Demek ki, son birimden önceki birimlerde mübadele al›c›ya bir fazlal›k getirmeye bafllad›¤› anda al›c› mal› sat›n almaktan vazgeçer. Tüketici rant gibi bir kavram bazan do¤ru sosyal kararlar vermemize yard›mc› olur. Farzedelim ki yeni bir yol, belediyeye 100 milyar liraya mal oluyor. Herkese serbest oldu¤u için, bu yoldan bir gelir beklenmemektedir ve yolun her kullanana verdi¤i fayda, onun tüketici fazlas› olmaktad›r. Fertler aras›ndaki karfl›laflt›rmalar›n ortaya ç›kard›¤› güçlüklerden kaç›nmak için yoldan ayn› yarar› ve geliri sa¤layan 100 insan var oldu¤unu varsayal›m. Bu insanlardan her biri yoldan bir milyar liral›k tüketici rant› sa¤l›yorlarsa hepsi yolun yap›lmas› lehine oylar›n› kullanacakt›r. E¤er tüketici rant› bir milyar liradan daha azsa, böyle bir kamu projesi için kendi kendilerine ek bir vergi yüklemeleri iktisadi olmayacakt›r. Paran›n fayday› ölçen bir ölçü birimi niteli¤inde oldu¤u özel durumda tüketici rant›n› kolayca ölçebiliriz. Tüketici ON fiyat›ndan OM miktar›nda fleker sat›n al›rsa OMDN dikdörtgenine eflit bir toplam has›lat ödemektedir; fakat bu kadar flekerin kendisine sa¤lad›¤› toplam fayda (para ile ifade edilen) OMDR alan›d›r. Bu iki alan aras›ndaki fark NDR üçgeni olup tüketici fazlas›na eflittir. Dolay›s›yla, fiyat düfltükçe bu alan artm›fl olacakt›r. Al›c› Fiyatlar›yla Milli Gelir 10 Al›m Gücü Tek al›c› durumunda olan firma, rekabet halinde olan çok say›daki sat›c›lar karfl›s›nda bir üstünlü¤e sahiptir. Örne¤in belli bir bölgede bir tane salça fabrikas› varsa, çok say›da domates üreticisi karfl›s›nda tek al›c› durumundad›r. Salça üreten bu firma sat›n alaca¤› domates miktar›n› azalt›p ço¤altarak piyasa fiyat› üzerinde etkili olur. Genellikle tek al›c› durumunda olan firmalar ürettikleri mallar› rekabet koflullar› içinde satmak durumunda d›rlar. Salça üreten firman›n durumunun da gerçe¤e uygun olarak böyle oldu¤unu kabul edelim. Böylece salça firmas›, iki farkl› piyasa koflulunu gözönüne alarak, birim bafl›na en yüksek kâr› sa¤layacakt›r. Hammadde al›rken tek al›c›, buna karfl›l›k üretti¤i mal› satarken rekabet koflullar› içinde olan bu salça firmas›n›n durumunu afla¤›daki flekilde görmek mümkündür. R t 5 TF D N TH 0 t M 2 m H Vergilerin, zirai kotalar›n ve monopolcü müdahalelerin sosyal verimsizlik ve zarar yaratt›¤›n› bu geometrik kavramla gösterebiliriz. (Bkz. Tüketici Rant›) Yatay eksende mal miktar›, dikey eksendeyse fiyatlar gösterilmektedir. TT’ e¤risi “al›c› monopolü” duru- D. Demirgil P M T Al›c› Fiyatlar›yla Milli Gelir [Alm. Volkseinkommen zu Marktpreis] [Fr. Produit na tional aux prix de marché ] [‹ng. National income at market prices] D P2 N P1 P0 Mal ve hizmet fiyatlar›n›n dolayl› vergileri kapsay›p kapsamad›klar›na göre faktör fiyatlar›yla milli gelir ya da al›c› fiyatlar›yla milli gelir kavramlar›n› ifade edebiliriz. Tüketicilerin ödedikleri dolayl› vergileri de ekledi¤imiz takdirde piyasa ya da al›c› fiyatlar›yla ifade edilen milli gelire ulaflm›fl oluruz. Sübvansiyonlar›n negatif vergi say›lmas› sonucu, al›c› fiyatlar›yla milli gelirin hesaplanabilmesi için sübvansiyonlar›n bulunan tutardan ç›kar›lmas› gerekmektedir. E M T A 0 Q0 Q1 Q munda olan firman›n talebini ya da marjinal gelir e¤risini temsil etmektedir. AA’ e¤risi tek al›c› firman›n karfl›laflt›¤› sat›c›lar›n arz e¤risidir. MM’ e¤risi firman›n marjinal maliyet e¤risidir. Kâr›n› art›rmay› amaçlayan tek al›c› durumundaki salça firmas› için en elveriflli nokta, D noktas›d›r. Firma bu denge noktas›nda OQokadar mal ald›¤›nda, fiyat düzeyi OP o olacakt›r. Firma, marjinal maliyetinin marjinal gelire eflit oldu¤u bu D noktas›nda kâr›n› maksimize etmifl olmaktad›r. Bu analizden flu sonuç ortaya ç›kmaktad›r. Firman›n sat›n ald›¤› mal miktar› rekabet piyasas›ndaki miktardan daha azd›r. (OQo < OQ1); Fiman›n sat›c›lara kabul ettirdi¤i fiyat düzeyi, rekabet fiyat düzeyinden daha düflüktür. (OPo < OP1); Firman›n sa¤lad›¤› kâr, rekabet piyasas›ndakinden daha yüksektir. (Bkz. Monopson) E.Tokgöz Al›c› Fiyatlar›yla Milli Gelir 1994 Milyar TL (Cari Fiyatlarla) Milli Gelir (faktör fiyatlar›yla) 3.333.318,6 Dolayl› Vergiler 432.083,8 "Eksi" Sübvansiyonlar 89.001,4 Milli Gelir (al›c› fiyatlar›yla) 3.676.400,9 (Bkz. Milli Gelir, Faktör Gelirleriyle Milli Gelir ) D. Demirgil/fi. Akkaya Al›c› Monopolü Al›m Gücü [Alm. Nachfrage monopol, Monopson] [Fr. Monopole, Le Monopsone] [‹ng. Buyer’s Monopoly, Monopsony] Bir mal ya da hizmet piyasas›nda çok say›da sat›c› karfl›s›nda tek al›c› varsa, bu piyasa flekline “al›c› monopo lü ” ya da “monopson” ad› verilir. [Alm. Kanfskraft] [Fr. Pouvoir d’achat ] [‹ng. Purcha sing power] Yurttafl›n ulusal para ile sat›n al›m kapasitesine verilen ad. Ancak al›m gücünün kavram olarak aç›kl›k kazan35 Al›m Vergisi Allen, Roy George Douglas Al›nd› mas› için baz› k›staslara gerek vard›r. Amerikan ekonomisinde ulusal gelirin bir uygulama arac› ve analiz biçimi olarak kullan›labilmesi için kiflisel gelir ve harcanabilir gelir olarak iki kavram gelifltirilmifltir. Bunun için, bir y›l içinde ortaya ç›kan ulusal gelire devletin çeflitli araçlarla yapt›¤› transfer harcamalar› eklenerek kiflisel gelire ulafl›l›r. Burada kiflisel tasarruflar gelir içinde yer almaz. Buna karfl›l›k kiflinin tüm faiz gelirleri hesaplanmaya al›n›r. Ancak, kiflinin ödeyece¤i kiflisel vergilerin ay›klanmas› ve da¤›t›lmam›fl kurum gelirlerinin de ç›kar›lmas› sonucu kiflinin harcanabilir geliri ne ulafl›lm›fl olunur. Ancak kiflisel harcanabilir gelirin ortaya ç›kar›lmas› için ulusal gelir hesaplar›n›n üretim faktörleri yönüyle yap›lmas› gerekmektedir. Türkiye’de ulusal gelir hesaplar› sektörel düzeyde yap›ld›¤›ndan kiflisel gelir ölçütü yerine kifli bafl›na brüt gelir veya gelir da¤›l›m› k›staslar› kullan›l›r. Al›m gücünün belirlenmesinde kullan›lan bir baflka araç da en az ücret kavram›d›r. En az ücret, bir kiflinin günde 2500 kalori almas› esas›yla edinmesi gerekli geliri vermektedir. Bu amaçla, Türkiye’de iki y›lda bir Asgari Ücret Tespit Komisyonu arac›l›¤›yla ücret geliri sa¤layan kesimler için yeni bir taban belirlenir. Ancak en az ücret vergiden ba¤›fl›k olmad›¤› için bu baz kiflisel olarak harcanabilir geliri vermemektir. Al›m gücü, devletin iktisat politikas›na da müdahale etmek için kulland›¤› önemli bir araç durumundad›r. Fiyatlar genel art›fl seviyesinin y›ll›k seyrinin yüksek olmas›, ulusal paran›n di¤er konvertibl dövizlere göre daha yüksek oranl› de¤er yitirmesi halinde devlet kifli ve kurum baz›nda baz› iktisat politikalar›n› yürürlü¤e koyar. Bunlar kiflisel geliri korumak için yap›lan devlet transferleridir (konut yard›m› gibi) Devlet bunun yan›nda kamu ve/veya yar› kamusal ürünlerin fiyatlar›n› maliyet alt› düzeyde piyasaya arz ederek aradaki fark› Hazine'den sübvanse eder. Bunun yan›nda al›m gücünün düflük oldu¤u, bir baflka anlat›mla gelir da¤›l›m›n›n genel ortalamaya göre düflük oldu¤u bölgelerde yap›lacak yat›r›mlar› çeflitli ba¤›fl›kl›klar ile özendirir. K. Mortan/fi. Akkaya [Alm. Quittung] [Fr. Quittance] [‹ng. Receipt] Makbuz da denilir. Para ya da di¤er bir de¤erin al›nd›¤›n› gösterir belgedir. Ö.Teoman Alivre Sat›fllar [Alm. Lieferungsverkauf] [Fr. Vente â livrer] [‹ng. Sale of future goods] Sat›fl akdi belli bir tarih ve fiyatta mal›n teslimini flart koflan sat›fllara “alivre sat›fllar ” denir. Bu tür sat›fllar üretimi ile teslimi aras›nda belli bir süre olan mallar için geçerlidir. Alivre sat›fllar, genellikle tar›msal ürünler gibi üretimleri mevsim flartlar›na ba¤l› olan mallarda söz konusu olmaktad›r. Sat›c›lar fazla ürün elde edilece¤ini tahmin ettikleri dönemlerde piyasada oluflacak fiyat›n çok düflük olmas›n› önlemek amac› ile alivre sat›fllar yaparlar. Bununla birlikte sat›c›n›n üreticiye ürün al›m s›ras›nda ödedi¤i fiyat bazen alivre sat›fltan yüksek olabilir. Sat›c› taahhüt etti¤i zamanda ve fiyattan mal› teslim etmek zorunda oldu¤undan, bu durumda sat›c› için zarar söz konusudur. A.‹lkin Allen Raporu [Alm. Allen Bericht] [Fr. Rapport Allen] [‹ng. Allen Re port] Mesken vergisinin hane halk› geçimine yans›mas›n› Profesör A.G.D. Allen baflkanl›¤›nda inceleyen bir komisyonun vard›¤› sonuçlara Allen Raporu denilmifltir. ‹ngiltere’de 1965 y›l›nda yap›lan bu araflt›rmaya göre, mesken vergisi yükü “tersine müterakki”dir: Gelir artt›kça vergi yükü azalmaktad›r. Ortalama vergi yükü kullan›labilir gelirin %2,9’udur. Ancak alt gelir gruplar›nda %6,2 olup %8,2’ye dek ç›kmaktad›r. Komisyon, verginin geçim koflullar›na bask›s›n› hafifletmek için tahsilat›n aydan aya yap›lmas›n› ve yükümlüler yarar›na baz› yeni hükümler getirilmesini önermifltir. (Bkz. Kullan›labilir Gelir, Bina Vergisi) F.Ergin Al›m Vergisi [Alm. Einkaufssteuer] [Fr. Taxe de facture] [‹ng. Purc hase tax] Mal teslimleri ve hizmetler dolay›s›yla al›nan dolayl› bir vergidir. Dolays›z vergilerin aksine, dolayl› vergilerde ortak bir terminoloji yerleflmifl de¤ildir. Mal ve hizmetlerden al›nan vergilere çok de¤iflik adlar verilmektedir: Tüketim vergisi, iflletme vergisi, sat›fl vergisi, ciro vergisi, üretim vergisi, muamele vergisi, katma de¤er vergisi, toptan sat›fl vergisi, perakende sat›fl vergisi, vb. Al›m vergisi, dolayl› (mal ve hizmete iliflkin olarak al›nan) vergilere verilen adlardan biridir. Ülkemizde al›m vergisi ad› alt›nda bir tüketim vergisi uygulanm›fl de¤ildir. (Bkz. Dolayl› Vergi, Tüketim Vergisi, Katma De¤er Vergisi, Sat›fl Vergisi, Ciro Vergisi, Üretim Vergisi, Mu amele Vergisi, Toptan Sat›fl Vergisi) B. Ocakc›o¤lu Allen, Roy George Douglas (1906–) 1982 y›l›nda London Scholl of Economics’de hocal›¤a bafllad›. Hazinede çal›flt›. 1994 y›l›nda Londra Üniversitesi’nde ‹statistik profesörü olarak atand›. En önemlisi eserleri Mathematical Analyssis for Econo mists (1938), Statistics for Economists (1949), Mathe matical Economics (1956), Macroeconomic Theory. A Mathematical Treatment (1967) 1934 y›l›nda tüketici teorisine önemli bir katk›da bulunmufltur. John R. Hicks ile ortaklafla yay›nlad›klar› bir makalede kay›ts›z e¤rileri kullanarak talep e¤risinin afla¤›ya e¤imini aç›klamak için mallar›n ordinal bir flekilde s›ralanmas›n›n mümkün oldu¤unu varsayman›n yeterli oldu¤unu kan›tlam›flt›r. (Bkz. Kay›ts›zl›k E¤rileri) D. Demirgil 36 All Risks Sigortas› Alman Mucizesi All Risks Sigortas› canland›rm›flt›r: “Bir milyon mark› olan bir kimse, 1920’de fabrika alabilirdi. 1921’de, bu kadar para bir villa almaya yetiyordu. 1922’de bir milyona otomobil edinebilirdi. Ayn› y›l›n ikinci yar›s›nda ise, bir milyon mark, hurda k⤛t y›¤›n›ndan baflka bir de¤er tafl›m›yordu.” Enflasyon y›llar›nda dolafl›mdaki paran›n toplam reel sat›n alma gücü artaca¤› yerde azalm›flt›r. Global sat›n alma gücü, 1913’dekinin yirmide birine kadar düflmüfltür. Paran›n dolafl›m h›z› giderek artm›flt›r. Halk, bafl döndürücü h›zla düflen paray› eline geçti¤i anda harcamaya bakm›flt›r. 1922’de, banka mevduat›n›n dolafl›m h›z› günde 0,6’ya eriflmifltir. Enflasyon bafllang›c›nda yat›r›m faaliyeti oldukça hareketliydi. Durum 1922’de de¤iflmeye bafllam›flt›r. ‹stihdam hacmi daralm›fl ve üretim azalm›flt›r. Hyperinfla tion ya da afl›r› enflasyon, istihdama ters etki yapm›flt›r. Hisse senedi kurlar›, enflasyon süresince düflük bir düzeyde kalm›flt›r. Borsa rayiçleri 1922’de 1913 reel de¤erinin %3’üne dek düflmüfltür. Ancak bu tarihte düflük fiyatla ald›klar› senetleri tutanlar, Para Reformu ’ndan sonra kazançl› ç›km›fllard›r. Spekülasyon hareketleri, enflasyon paralelinde yo¤unlaflm›flt›r. Birçok ifl adam›, iflletmecilikten çok spekülasyondan kazanm›flt›r. Orta s›n›f ile köylüler de, fiyat yükselifllerinden yararlanmak umuduyla reel de¤erler edinmeye çal›flm›fllard›r. Tasarruf, hiçe inmifltir. Korkunç bir israf ve sorumsuzluk zihniyeti k›sa zamanda ortal›¤a yay›lm›flt›r. Görev ve ahlâk duygusu zay › f l a m › fl t › r . Yolsuzluklar, haks›z iktisaplar ve fliddet olaylar› ço¤alm›flt›r. Çocuklar aras›nda raflitizm ve bak›ms›zl›k ar›zalar› artm›flt›r. Politik fanatizm e¤ilimleri kuvvetlenmifltir. Kumara, içkiye ve sigaraya ra¤bet genifllemifltir. Aile ba¤lar› gevflemifltir. 1923’de Reichsmark ne mübadele arac›, ne de¤er ölçüsü ve ne de tasarruf aleti olarak kullan›labiliyordu. Gelirlerin ve servetlerin bölünüflü büyük de¤iflikli¤e u¤ram›flt›. Banka hesaplar›nda duran tahvillere yat›r›lm›fl tasararruf s›f›na inmiflti. Orta tabaka ezilmiflti. Yafll›lardan ço¤u, hayatlar›n› sefalet içinde tamamlayacaklard›. Spitzmüller ve Einaudi, Alman enflasyonu hakk›ndaki tahlillerinde, enflasyonun politik ve sosyal düzeni savafltan da fazla sarst›¤›n› yazm›fllard›r. Olaylar, bu iki iktisatç›n›n görüfllerinde hakl› olduklar›n› ortaya koymufltur. F.Ergin [Alm. Versicherung gelen alle gefahren ] [Fr. Assuran ces tous risques] [‹ng. All risks insurance] Sigortal›y› bilhassa hariç tutulmufl sebeplerden baflka di¤er bütün sebepler dolay›s›yla meydana gelecek kay›plara karfl› koruyan sigorta flekli. Bu tip poliçeler teminat alt›na al›nan tehlike veya tehlikeleri ismen tan›mlayan adi poliçelerin d›fl›ndad›r. Mevcut bir poliçeye ilave edilebilen tehlike miktar›n›n son elli y›l içinde gösterdi¤i art›fl nihayet, istisna edilenler d›fl›nda her türlü teminat› veren all risks poliçelerinin ortaya konmas›n› temin etmifltir. Ancak bugün için bu tip poliçeler sadece muayyen nitelikteki eflya ve mallar için verilmektedir. Bu tip poliçelerde yer alan istisnalar: Harp rizikolar› Radyoaktif kirlenmeler Normal y›pranma ve afl›nmalar Elkoyma müsadere, istimlak ve benzeri haller Makine k›r›lmas› rizikolar›d›r. Bu tip poliçelerde tehlikeyle ilgili hiç bir tarif ve k›s›tlama yer almay›p sadece hasar›n ispat› mükellefiyeti sigortal›n›n üstünde b›rak›lm›flt›r. Poliçenin verilmesinden evvel eflyan›n k›ymeti konusunda mutab›k kal›narak, de¤erinin sigortal› taraf›ndan ispat› flart› aran›r. All Risks poliçelerinde her bir tehlike müstakilen de¤il, bir bütünün parçalar› olarak mütalaa edilmektedir. Adet artt›kça normal d›fl› gibi görünen tehlikenin yaz›lmas›nda fazla tereddüt gösterilmez. G. Uras • • • • • Alman Enflasyonu [ A l m . Deutsche ‹nflation] [ F r . ‹nflation allemande ] [‹ng. German inflation] Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra Almanya’n›n politik, sosyal ve ekonomik ortam› istikrars›zl›¤a sürüklenmifltir. Galip devletler ticaret filosuna, d›fl alacaklar›na ve alt›n stokuna el koymufllard›r. Ayr›ca 132 milyar alt›n Mark savafl tazminat› istenilmifltir. Yenilginin moral çöküntüsüne iktisadi güçlükler eklenmifltir. Savafl y›llar›nda emisyon miktar› 2,9 milyar Reich smark’tan 22,1 milyara ç›km›flt›r. Mütarekeden sonra, durumun bozulmas›yla banknot dolafl›m hacmi daha da geniflletilmifltir. Emisyon miktar› 1919’da 49 milyara, 1920’de 81 milyara, 1921’de 122 milyara, 1922’de 1 280 milyara ve 1923’de (92.800.000)3 milyara ç›km›flt›r. Fiyat hareketleri bafllang›çta nispeten yavafl olmufl, zamanla artan bir h›z kazanm›flt›r. Toptan eflya fiyatlar› 1920’de savafl öncesinin sadece 14 kat› idi. Pahal›l›k 1922 Temmuzuna de¤in bir önceki y›la oranla 7 kat artm›flt›r. Enflasyon döneminin sonunda ise, endekslerdeki yükselifl bafllang›ç düzeyinin 7 5 milyar kez üstüne ç›km›flt›r. Ça¤›n ünlü istatistikçilerinden Ernst Wagemann, Mark’›n sat›nalma gücündeki y›pranmay› bir örnekle Alman Gümrük Birli¤i (Bkz. Zollverein) Alman Mucizesi [Alm.Deutsches Wirtschaftsunder] [Fr. Miracle écono mique allemand] [‹ng. German economic miracle] ‹kinci Dünya Savafl› sonras› Federal Almanya Cum37 Alman Para Reformu Alman Tarihçi Okulu huriyetinde uygulanan ekonomik politikalar sonucu ortaya ç›kan genel refah dalgas›na verilen ad. Alman Mucizesi olarak adland›r›lan politikan›n yarat›c›s› savafl sonras› Alman ‹ktisat bakanl›¤› yapm›fl olan Ludwig Erhard oldu¤undan kimi yerlerde Erhard Mucizesi olarak da an›l›r. Savafl sonras›n›n yenik Almanya’s›nda ilk ifl savafl y›llar›nda de¤eri h›zla düflen Reichsmark yerine Deutsche Mark’›n ikame edilmesi olmufltur. Bu düzenleme 1948 y›l›n›n Haziran ay›nda gerçeklefltirilen Alman Pa ra Reformu içinde yap›lm›flt›r. Eski paran›n ve paraya dayal› tüm nakdi servetin bir gecede iptal edilmesi sonucu, ekonomik düzen yeni bir politika perspektifi alt›nda uygulanmaya bafllanm›flt›r. Savafl sonras› Alman ‹ktisat bakanl›¤›na getirilen H›ristiyan Demokrat Partisi üyesi iktisat profesörü Dr. Ludwig Erhard “Sozialer Markwirtschaft” ad›yla kurumsallaflm›fl serbest piyasa ekono misini uygulamaya bafllam›flt›r. Bu politikan›n ana ö¤eleri, bir yandan herhangi bir devlet müdahalesi olmaks›z›n üretim omurgas›n›n tümüyle özel kesim taraf›ndan kurulmas›n›, öte yandan tüketicilerin çeflitli devlet kurulufllar› arac›l›¤›yla korunmas›n› öngörmekteydi. Bu amaçla plan fikri tümüyle ortadan kald›r›lm›fl, iç piyasada tekelleflmeye yol açan tüm kartellere yasaklamalar konulmufltur. Bu arada ücretlerin gönüllü olarak belli bir nakdi art›fl oran›na ba¤lanmas›, yüksek bir teknolojik birikime dayanan Alman ihraç ürünlerine özellikle makine, motor sanayi alanlar›nda büyük bir potansiyel yaratm›flt›r. Kurumsallaflm›fl serbest piyasa ekonomisine uygulanma olana¤› yaratan bu nesnel koflullar d›fl›nda kuflkusuz önemli bir etken de, Alman savunma harcamalar›n›n müttefik ülkelerin (ABD, SSCB, Fransa ve ‹ngiltere) bask›s›yla s›n›rlanm›fl olmas›d›r. Bu yolla kamu harcamalar›n›n daha çok alt yap› projelerine tahsis edilmesi ve bu arada araflt›rma ve gelifltirme harcamalar›na daha büyük paylar ayr›lmas› Alman Mucizesi’nin geliflini h›zland›ran di¤er yan etkenler olmufltur. 1948 y›l›nda bafllat›lan kurumsallaflm›fl serbest piyasa ekonomisi 1960 y›l›nda olgunlaflm›fl sonuçlar›n› vermifltir. Alman Mucizesi somut anlamda kifli bafl›na gayri safi ulusal has›lan›n savafl sonras› dönemle k›yaslanmayacak biçimde artm›fl olmas›, ihracat›n toplam›, Alman Mark›n›n en güçlü paralar aras›na girmesi ve yeniden konvertibl olmas› olarak anlafl›lmaktad›r. Erhard savafl sonras›nda ‹ktisat bakan› olarak görev al›rken, daha sonra 1963 y›l›nda K. Adenauer’in yerine Baflbakan olmufl ve bu görevini 1966 sonuna dek sürdürmüfltür. Alman Mucizesi günümüzde bir ekonomik politika deyimi olmaktan çok Federal Almanya’n›n savafl sonras› gösterdi¤i ekonomik geliflmeyinitelemek için kullan›lmaktad›r. (Bkz. Alman Para Reformu) K.Mortan Almanya’n›n ‹kinci Dünya Savafl› masraflar›n›, Miami Üniversitesi profesörlerinden Ernest Herman Hahne ile Martin Brofenbrenner, paran›n o zamanki de¤eriyle 272 milyar dolar olarak hesaplam›fllard›r. Askeri harcamalar›n a¤›rl›¤›, emisyon fliflkinli¤ine yol açm›flt›r. Reichsmark, savafl sonuna do¤ru de¤erini yitirmifltir. Harp sonu Alman ekonomi mucizesinin yarat›c›s› Prof. Ludwig Erhard, icraat›na bir para reformu ile bafllam›flt›r. Reichsbank denilen eski merkez bankas›n›n yerine Bank Deutscher Lander ’i kurmufltur. Reichsmark dolafl›mdan kald›r›lm›fl ve yerine Deutsche Mark emisyonu yap›lm›flt›r. Eski paralar, yenileri ile de¤ifltirilmifltir. Banknot miktar› 1948 Haziran›nda 2 milyar 174 milyon Deutsche Mark’a indirilmifl ve Alman paras› dünyan›n en sa¤lam dövizlerinden biri durumuna getirilmifltir. F. Ergin Alman Romantik Hareketi [Alm. Romantische Bewegung] [Fr. Mouvement roman tique allemand] [‹ng. German romantic movement] Bafll›ca temsilcisi Adam Müller’dir. “Milliyetçi Elefltirmenler” denilen daha genifl bir grubun parças›d›r. Klasik ekonomik doktrinler dünyaya süratle yay›ld›. Ancak bu yay›lma, her yerde kabul edildikleri anlam›na gelmemekteydi. Adam Smith’in Wealth of Nations (Uluslar›n Serveti) adl› kitab› yay›nlan›r yay›nlanmaz metod ve içeri¤i, yorum ve a¤›rl›¤›, hedefi ve amac› üzerine elefltiriler bafllad›. Bu tepkileri Almanya’da izleyen hareket, “Romantik Hareket” olarak bilinmektedir. Sosyal düflünceyi oldu¤u kadar sanat ve edebiyat› da kapsamaktad›r. Romantik düflünce, Kant ve Fichte’nin görüfllerinden yararlanm›flt›r. Müller, babaerkil aile, lonca ve feodal malikane gibi Ortaça¤ müesseselerine dönmek isteyen bir gerici idi. De¤iflmeden nefret ederdi. Milli ekonomiyi her türlü yabanc› nüfuzundan tecrit etmeyi önermifltir. Ekonomi anlay›fl› klasiklerin elefltirisiyle mistik görüfllerin kar›fl›m›ndan meydana gelmifltir. Fikirleri Nazi Devleti’nin temellerini oluflturmak için kullan›lm›flt›r. D.Demirgil Alman Tarihçi Okulu [Alm. Deutche Historische Schule] [Fr. Ecole historique allemande] [‹ng. German Historical School ] ‹ngiliz ve Frans›z kaynakl› olan Klasik Okul’a karfl› 19. yy’n›n ortalar›na do¤ru Almanya’da kurulan bir okuldur. ‹ktisadi düflünceye salt Alman kökenli olan özgün katk›n›n bu okuldan kaynakland›¤› söylenebilir. Klasik ve daha sonra Neo-klasik okula karfl› bu okul mensuplar›n›n ileri sürdü¤ü elefltiriler, birincilerin ekonomiyi incelerken kulland›klar› yöntem üzerinde yo¤unlaflm›flt›r. Fakat, yöntem elefltirisinden hareket ederken, vard›klar› iktisat politikas› da farkl› olmufltur. Klasik ve Neo-klasik okullar›n genelde benimsedikleri laisser-fai re politikas›na karfl›, Alman Tarihçi Okulu mensuplar› devlet müdahalecili¤ini savunmufllard›r. Alman Para Reformu [Alm. Wöhrungsreform in Deutschland] [Fr. Réforme monétaire allemande ] [‹ng. German Currency Reform] 38 Alman Tarihçi Okulu Alternatif Hipotez Alman Tarihçi Okulu mensuplar› iktisadi olaylar›, insanl›¤›n evrim tarihinde tekil olaylar olarak incelediler; Klasik ve Neo-klasik okul mensuplar›n›n kulland›klar› “soyutlama ile evrensel gerçeklerin mekanizmas›n›n kanunlar›n› bulma ” yöntemini kabul etmediler. Bu yöntemi redderken, zaman ve mekan boyutundan ba¤›ms›z iktisat kanunlar›n›n bulunamayaca¤›, çünkü toplumdaki kurumlar›n zaman ve mekan içinde de¤iflti¤i iddias›na dayan›yorlard›. Ayr›ca, bireyin davran›fl güdüsünün salt kiflisel ç›kar olamayaca¤›n›, bu güdülerin çok farkl› olabilece¤ini de ileri sürüyorlard›. ‹ddialar›na göre, evrensel iktisat kanunlar› bulunam›yorsa, bunlar zaman ve mekan içinde toplum kurumlar›ndaki farklara göre de¤iflik olabiliyorsa, toplum kurumlar› de¤ifltirilerek iktisat kanunlar› da de¤ifltirilebilirdi. Devlet müdahalecili¤ini kabul ederken, bu iddiadan yola ç›k›yorlard›. Alman Tarihçi Okulu’nun düflünce kayna¤› k›smen Alman romantizmi idi; Klasik ve Neo-klasik okuldan farkl› olarak, toplumu tek tek bireylerin toplam› de¤il de kendi içinde organik varl›¤› olan bir bütün olarak görüyorlard›. Bafllang›çta düflünce kaynaklar› Alman kökenli olsa da, savunduklar› tarihçi yöntem her ülkede kendisine yandafl buldu. Böylece, kapitalizmin temel kurumlar›n› kabul etmekle beraber Klasik ve Neo-klasik okulun ne teorilerini ne de bunlardan ç›kard›klar› iktisat politikas›n› kabul etmeyen ak›m, Alman düflünce dünyas›na özgü olmaktan ç›kt›. F. List (1978 – 1846), Klasik okulun “mübadele de ¤eri” kavram›na karfl› üretim gücü teorisini gelifltiriyor, toplumlar›n vahfli olduklar› dönemden sanayici-tüccar olduklar› döneme kadarki geliflme aflamalar›n› inceliyordu. Bu sonuncu incelemesinden Almanya’n›n sahip oldu¤u insan kaynaklar›na ve di¤er kaynaklar›na dayanarak en yüksel aflamaya ulaflabilece¤ini söylüyordu. Ne var ki Alman Konfederasyonu birbirinden iç gümrüklerle ayr›lm›fl küçük devletlere bölünmüfltü; oysa (daha önce sanayileflmifl ‹ngiltere karfl›s›nda) bunlar› koruyacak d›fl gümrükler yoktu. F.List, terbiyeci gümrük koruma teorisini de bu amaçla gelifltirdi. Klasik Okul’un serbest d›fl ticaret teorisine karfl› ç›kt›. F.List’in Alman Tarihçi düflüncesinin kaynaklar›n›, görüfllerini paylaflmas›na ra¤men, okulun W.Bocher’in “Tarihçi Metoda göre ‹kti sat Politikas› Dersleri ” (1984) bafll›kl› kitab› ile kuruldu¤u kabul edilir. Okulun günümüzde de tan›nan düflünürleri aras›nda W. Sombart (1863-1941) ve Max Weber (1864-1920) say›labilir. Bu okul mensuplar› devlet müdahalecili¤ini kabul ettikleri için sosyal içerikli kanunlar›n geçirilmesinde de etken olmufllard›r. Günümüzde bu okuldan kalan miras ise iktisat tarihi araflt›rmalar›na dünyan›n her taraf›nda görülen yayg›n bir ilgidir. Ayr›ca, iktisat teorisinin evrensel geçerlili¤i konusundaki kuflkular, toplum kurumlar›n›n zaman ve mekan içindeki farklara göre iktisat teorisinin evrensel geçerlili¤i konusundaki kuflkular, toplum kurumlar›n›n zaman ve mekan içindeki farklara göre iktisat teorisi kurma denemeleri ve ekonominin iç ve d›fl dengesinde devlet müdahalesinin olumlu rolü konu- sundaki görüfller art›k yayg›nlaflmaktad›r. (Bkz. Alman Romantik Hareketi, Friedrich List, Max Weber) G.Kazgan Almafl›k Maliyet (Bkz. Alternatif Maliyet) Alonj [Alm. Allonge] [Fr. Allonge] [‹ng. Allonge] Bir fleyi uzatmak için yap›lan ilavedir. Kambiyo senetlerinin (Poliçe, bono, çek) arka yüzüne yap›lacak ifllemler için yer kalmad›¤› zaman, senede uzunlamas›na eklenen k⤛da alonj denmekte ve alonj üzerinde yap›lacak her türlü ifllem senedin arkas›na yaz›lm›fl say›lmaktad›r. Bu terim dilimize Frans›zca’daki okunufl flekliyle girmifltir. Kambiyo senetlerinde cironun alonj üzerinde yapabilece¤i gibi aval flerhinin de alonj üzerinde yaz›labilece¤i Türk Ticaret Kanunu’nun 595, 613, 690 ve 730. maddelerinde öngörülmüfltür. (Bkz. Bono, Poliçe) H.B.Belli Alternatif Bank 1991'de özel sermayeli ticaret bankas› olarak Do¤an fiirketler Grubu Holding A.fi. taraf›ndan kurulmufltur. 1996'da Anadolu Endüstri Holding A.fi.'ye sat›lm›flt›r.1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 900 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 10,345 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 3,074 trilyon TL'ye, net kâr› 921 milyar TL'ye ulaflm›flt›r. Bafll›ca ifltirakleri: Ray Sigorta A.fi., Ditafl Do¤an Yedek Parça ‹malat A.fi. fiube say›s›: 7 Personel say›s›: 261 Günümüzde, banka hisselerinin % 20'lik bölümü borsada ifllem görmektedir. A. Erhan Alternatif Hipotez [Alm. Alternativ-Hypothese] [Fr. Hypothèse d’alternan ce] [‹ng. Alternative hypothesis] Ana kitle içinden seçilen örneklerle ilgili bilgilere dayanarak ana kitleler hakk›nda ileri sürülen iddialar›n test edilmesi ifllemleri, istatistik karar teorisinin kapsam›na girmektedir. Do¤rulu¤u ileri sürülen ana kitle parametresi ile ilgili iddia ya da varsay›m s›f›r hipotezi olarak tan›mlanmakta ve (H0) ile belirtilmektedir. Örnekleme teorisine dayal› metodlar yard›m›yla yap›lan test sonucunda s›f›r hipotezinin reddedilmesi durumunda kabul edilecek olan varsay›m (hipotez) ise alternati f ya da karfl›t hipotez olarak bilinmekte ve (H1) ile gösterilmektedir. Yap›lan araflt›rman›n niteli¤ine ba¤l› olarak üç çeflit alternatif hipotezden söz edilebilmektedir. E¤er ana kitle ile ilgili iddian›n belirli bir de¤erin (C) alt›nda olup olmamas› önem tafl›makta ise, s›f›r hipotezinin reddi halinde kabul edilecek olan alternatif hipotez, µ=ana kitle ortalamas› olmak üzere, 39 Alternatif Maliyet Alt›n H1 = µ < C olanaklar› afla¤›daki tabloda gösterilmifltir. olacak, yani (Ho) reddedildi¤inde ana kitle ortalamas›n›n (C)’den daha küçük bir de¤ere sahip oldu¤u sonucuna var›lacakt›r. Öte yandan ana kitle ortalamas›n›n belirli bir de¤erin üzerinde olup olmad›¤› test edilmekte ise s›f›r hipotezin reddi halinde kabul edilecek olan alternatif hipotez, H1 = µ > C olacakt›r. Bu iki durumdan farkl› olarak araflt›rmac› ana kitleye ait bir ortalaman›n belirli bir de¤ere eflit olup olmad›¤›n› araflt›rmakta olabilir. Bu durumda s›f›r hipotezi reddedildi¤inde kabul edilecek hipotez, ana kitle ortalamas›n›n (C)’den farkl› oldu¤u yani (C)’ye eflit olmad›¤›d›r: H1 = µ ≠ C Olanaklar x mal› y mal› A B C D E F 0 1 2 3 4 5 20 18 15 11 6 0 Bu tabloya göre (y) mal›ndan 20 birim üretilmesi için bütün kaynaklar›n ad› geçen mal üretiminde kullan›lmas› gerekmekte ve sonuç olarak (x) mal› üretimi s›f›r olmaktad›r. (y) mal›ndan 2 birim özveri, (x) mal›n 1 birim üretilmesine olanak vermektedir. (y) mal›ndan özveri artt›kça, (x) mal›n›n üretimi de geniflleyebilmektedir. Sonunda (x) mal›ndan 5 birim üretebilmek için tüm kaynaklar›n kullan›lmas› gerekti¤inden, (y) mal›n›n üretimi s›f›r olmaktad›r. fiu halde, örne¤in A ve B fl›klar› aras›nda, 1 birim (x) mal›n›n üretiminin alternatif maliyeti 2 birim (y) mal› olmaktad›r. Yukardaki tabloda yer alan alternatif maliyet fl›klar›n› gösteren e¤riye üretim olanaklar› e¤risi ad› verilmektedir. Bu e¤riyi çizebilmek için dik eksende (y) mal›n›n, yatay eksende (x) mal›n›n üretim miktarlar› iflaretlenmifltir. Örne¤in bir fabrikan›n üretti¤i konservelerin ortalama a¤›rl›klar›n›n 500 g olmas› beklenmekte ise s›f›r hipotezi, Ho = µ = 500 g olacak ve iddian›n do¤rulu¤unun testi için istenilen bilginin niteli¤ine göre alternatif hipotezler, H1 = µ ≠ 500 g H1 = µ> 500 gm ya da H1 = µ < 500 g olacakt›r. S›f›r hipotezi ana kitleye ait bir ortalama ya da varyans gibi bir özelli¤in belirli bir de¤ere eflitli¤i ile ilgili olabilece¤i gibi, birden fazla ana kitle ortalamas›n›n ya da oran›n›n birbirlerine eflit oldu¤unun ileri sürülmesi fleklinde de olabilir. Bu durumda s›f›r hipotezi, H0 = µ1 =2 µ = .....µn olacak, ortalamalar›n birbirlerine eflit olmad›¤›n› belirten alternatif hipotez ise, H1 = µ1 ≠ µ2 ≠.....µ ile belirtilecektir. Hipotezlerin do¤ruluklar›n›n araflt›r›lmas›nda kullan›lan testlere anlaml›l›k testleri denilmekte ve sonucun isabet derecesi ihtimallerle belirtilerek, testlerde göze al›nan hata paylar› önceden saptanabilmektedir. (Bkz. Alfa Ha tas›, Ana Kitle, Anlaml›l›k, Beta Hatas›, Hipotez Testle ri, Örnekleme Teorisi) B.A. Köksal Üretim Olanaklar› E¤risi Üretim olanaklar› fl›klar› birer noktayla belirtilip bu noktalar birlefltirilirse üretim olanaklar› e¤risi çizilmifl olur. E. Alkin Alternatif Maliyet [Alm. Alternative costen] [Fr. Coût Alternative] [‹ng. Alternative cost] Üretim faktörlerini bir mal›n üretiminde kullanmakla, sonuç olarak vazgeçilmifl olan di¤er mallar›n üretim miktarlar›, söz konusu mal üretiminin alternatif maliyetini oluflturur. Alternatif maliyet kavram› fiilen yap›lm›fl bir gidere iflaret etmemekte, vazgeçilmifl bir üretimi aç›klamaktad›r. Alternatif maliyetler üretim olanaklar› (dönüflüm) e¤risi yard›m›yla aç›k bir flekilde gösterilebilir. Ekonomide üretim faktörlerinin tümünün kullan›lmas› sonunda iki tür mal üretildi¤i varsay›ls›n. Bu iki mal›n üretim Alt›n [Alm. Gold] [Fr. Or] [‹ng. Gold] Yedi bin y›ldan beri din, dil, kültür, gelenek, sanat ve politik rejim konular›nda sürekli anlaflmazl›k içinde bulunan insanlar›n birlefltikleri tek görüfl, alt›n›n de¤eridir. Alt›n her ça¤da de¤er ölçüsü ve tasarruf arac› kabul edilmifltir. Bütün piyasalarda ayn› de¤erde ifllem gören ve kolay sat›labilen metallerin ön s›ras›nda alt›n yer almaktad›r. 40 Alt›n Alt›n Fiyatlar› Dünyan›n en eski alt›n madenleri Ortado¤u’dad›r. ‹.Ö. 2900’lerde, M›s›r’da alt›n madenleri iflletilirdi. Argonotlar›n Toison D’or veya Golden Fleece denilen ef sanevi Alt›n Post’u aramak için Kuzeydo¤u Anadolu’ya düzenledikleri sefer, ‹.Ö. 1200 y›llar›na rastlamaktad›r. Efsanenin kökeni, o bölgede derelerden ç›kart›lan cevheri kumdan ay›rmak için koyun postlar›ndan yararlan›lmas›d›r. Lidya’da, Ege’de ‹ran’da, Çin’de zengin alt›n madenleri bulundu¤u da bilinmektedir. Ortaça¤ Avrupas›’n›n alt›n talebi ‹spanya, Avusturya ve Saksonya madenlerinden karfl›lanm›flt›r. Amerika’n›n keflfinden sonra Avrupa’da alt›n stoku büyük art›fl kaydetmifltir. Yeni dünyada yerliler madenlerde ölesiye çal›flt›r›lm›fl, saray ve tap›naklar ya¤ma edilmifl ve ele geçirilen alt›n Avrupa’ya tafl›nm›flt›r. 1493-1600 aras›nda Amerika’dan Avrupa’ya alt›n ak›m› 8 milyon ounce (ons) tahmin edilmektedir. 18. yy. üretimi ise 48 milyon ounce’dur. Yeni dünyadan Avrupa’ya alt›n ak›m›, kuvvetler dengesini de¤ifltirmifltir. K›ymetli maden stoklar›n›n h›zl› art›fl› Bat›’n›n sanat, teknoloji ve askerlikte üstünlük kurmas›na az›msanm›yacak ölçüde yard›mc› olmufltur. Finansman kaynaklar› büyüyen Avrupa ülkelerinde iktisadi geliflme h›zlanarak Ortado¤u’yu ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu geride b›rakm›flt›r. Rusya, 1823’de en çok alt›n üreten ülke durumuna geçmifltir. 1847–1875 aras›nda alt›n üretiminde büyük art›fl kaydedilmifltir. Avustralya ve Kanada’da zengin madenler iflletmeye aç›lm›flt›r. 1890–1915 y›llar›nda Alaska, Yukon ve Transvaal’de yeni madenler bulunmufltur. “Alt›n’a hücum” denilen olaylara sahne olan bir ülke, Birleflik Amerika’d›r. ‹lk hücum Sacramento River bölgesinde 1847’de, ikincisi on y›l sonra Arkansas River’de bafllam›flt›r. Klondike, 1898’de alt›n aray›c›lar›n› çekmifltir. Güney Afrika madenleri 1901’den beri sürekli geliflme halindedir. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra yeni madenler iflletmeye aç›lm›flt›r. Günümüzde y›ll›k ortalama alt›n üretimi 1200 ton civar›ndad›r. Güney Afrika, Rusya, Kanada ve Amerika Birleflik Devletleri bafll›ca üretici ülkelerdir. Alt›n ç›kart›lan öbür ülkeler aras›nda ‹sveç, Gana, Meksika, Avustralya, Kore, Nikaragua, Japonya, Filipinler, Hindistan, Kolombiya ve Kongo say›labilir. Alt›n üretiminin maliyeti yüksektir. Maliyet yüksekli¤inden iflletilemeyen madenler vard›r. Fiyatlar›n artt›¤› dönemlerde üretim kontrollü bir flekilde geniflletilmektedir. Firmalar, fiyatlar›n düflmesini önlemek gerekti¤inde, arz› ve üretimi daraltmaktad›rlar. Saf alt›n 24 ayard›r. Ancak piyasadaki külçeler binde 995 oran›nda saf alt›nda ihtiva etmektedir. 12 ayarl›k külçe veya mücevherde % 50 saf alt›n bulunmaktad›r. Bafllang›çtan günümüze kadar piyasalarda külçe, sikkeden ucuza al›n›p sat›lm›flt›r. Sikke fiyatlar›nda da psikolojik etkenlerin rol oynad›¤› görülmüfltür. Örne¤in ayn› a¤›rl›k ve ayarda sikkeler farkl› fiyatlara al›n›p sat›lm›flt›r. Yak›n zamanlara kadar küçük tasarruf erbab› külçe yerine sikke almay› tercih etmekteydi. Ancak baz› bankalar ve üretici firmalar da, yar›m veya bir ounce’luk küçük külçeler arzederek talebi çekmeyi baflarm›fllard›r. (Bkz. Osmanl› Alt›nlar›, Electrum) F. Ergin Alt›n’a Konvertibl Döviz [Alm. Gold-Konvertibl- Devisen] [Fr. Devises conver tibles en or] [‹ng. Gold exchange standard ] Bu sistem uluslararas› ödemelerde uzun süre kullan›lm›fl olan bir dolayl› konvertibilite yöntemidir. Sistemde, talep edildi¤inde alt›na çevrilebilir bir döviz cinsi, uluslararas› ifllemlerde de¤er ölçüsü ve ödeme arac› ifllevini görür. E. Alkin Alt›n’a Konvertibl Para [Alm. Gold-Konvertibl-Geld] [Fr. Monnaie convertible en or] [‹ng. Gold standard ] Merkez Bankalar›n›n dolan›ma ç›kard›¤› banknotlar›n talep edildi¤inde serbestçe alt›na çevrilebildi¤i emisyon sistemine verilen add›r. E. Alkin. Alt›n Ankesi [Alm. Goldreserven, Goldvorrat ] [Fr. Enscvaisse d’or] [‹ng. Gold reserve] Merkez Bankalar›n›n veya hazinenin aktifinde tutulan alt›n stokuna ankes veya rezerv denilir. Alt›n ankesi uluslararas› ödemelerde bulundurulan ihtiyatt›r. 1994 y›l›nda T.C. Merkez Bankas›'n›n alt›n stokunun de¤eri 56.048,5 milyar TL olmufltur. F. Ergin/fi. Akkaya Alt›n Bloku [Alm. Goldblockländer] [Fr. Block de I’or] [‹ng. Gold block countries] 1934’de Fransa, ‹sviçre, Hollanda ve Belçika taraf›ndan kurulmufltur. Alt›n Bloku’nu oluflturan dört ülke paralar›n› uluslararas› piyasalarda karfl›l›kl› olarak desteklemeyi ve aralar›ndaki ticari mübadeleleri gelifltirmeyi hedef tutuyorlard›. Alt›n Bloku, çok k›sa ömürlü olmufltur. 1935’de Belçika’n›n paras›n› düflürmesiyle anlaflma geçerli¤ini yitirmifl ve Alt›n Bloku da¤›lm›flt›r. F. Ergin Alt›n Bonolar› ve Tahvilleri [Alm. Goldbonds und Obligationen] [Fr. Bons et obli gations d’or ] [‹ng. Gold bonds and securities] Alt›n bonolar› ve tahvilleri Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra ilk kez kullan›lm›flt›r. Bu tür senetler, ana para ile faiz gelirini enflasyondan korumak amac›yla ç›kar›lm›flt›r. Özellikleri, senet ve kupon de¤erlerinin alt›n fiyatlar›na göre endekslenmifl olmas›d›r. F. Ergin Alt›n Fiyatlar› [Alm. Goldpreis] [Fr. Prix de I’or ] [‹ng. Gold price] Alt›n fiyatlar›, 20. yy’›n ikinci yar›s›nda büyük dalgalanmalar kaydetmifltir. 41 Alt›n Kambiyo Sistemi Alt›n Rehni Karfl›l›¤› Kredi 1934’de 31, 104 gram ya da 1 ounce (ons) saf alt›n›n fiyat› 35 dolard›. ‹kinci Dünya Savafl›’n› izleyen dönemlerde alt›n fiyatlar›nda kaydedilen ilk art›fllar, Amerika Birleflik Devleti’nin d›fl ödeme aç›klar›yla bafllam›flt›r. 1970’li y›llar›n bafllang›c›nda 40 dolar› aflan ounce fiyat› 1974’de 200 dolara yaklaflm›fl, 1976’da 104 dolara kadar inmifl ve 1980’in ilk günlerinde 850 dolara ç›km›flt›r. O tarihten sonra, alt›n fiyatlar›nda yeniden önemli bir düflüfl görülmüfltür. Günümüzde alt›n fiyatlar› 400 dolar civar›nda de¤iflmektedir ve 21 May›s 1996 itibariyle alt›n›n ounce (ons) fiyat› 391,30 dolard›. F. Ergin Birinci ve ‹kinci Dünya savafllar› aras›nda, Bat› ülkelerinde yarg›çlar genellikle alt›n kayd›n› kamu düzenine ayk›r› görmekte ve geçersiz saymaktayd›lar. Günümüzde bu içtihat de¤ifltirilmifltir. F. Ergin Alt›n Külçe Sistemi [ A l m . Goldkernwährung, Goldbarrenwährung ] [ F r . Systeme d’or métallique] [‹ng. Gold bullion standard ] Alt›n Külçe Sistemi’ni ilk öneren iktisatç›, David Ricardo’dur. Sistem Birinci Dünya Savafl›’n› izleyen y›llarda alt›n standard›na yeniden dönen ülkelerde k›sa bir süre uygulanm›flt›r. Alt›n Külçe Sistemi’nde, dolafl›mdaki ödeme arac› banknottur. Para biriminin de¤eri alt›na göre saptan›r. Örne¤in Sterling de¤erinin 22 k›rat 7,988 gram alt›na eflit oldu¤u belirtilir. Ancak küçük mebla¤lar halinde banknotlar alt›na çevrilemez. Banknot karfl›l›¤›nda de¤ifltirilebilecek asgari miktar, 1920’li y›llarda yaklafl›k 12 kiloluk külçe bedeli idi. Alt›n külçe sisteminin özellikleri flöyle özetlenebilir; a) Alt›n sikkeler art›k dolafl›mda de¤ildir ve alt›n iç piyasada ödeme arac› olarak kullan›lmaz; b) Alt›n iç piyasada ödeme arac› niteli¤ini kaybetmekle beraber gerekti¤inde d›fl ödemelerde kullan›l›r; c) Alt›n paran›n de¤er ölçüsü fonksiyonunu eskisi gibi yürütür. F. Ergin Alt›n Kambiyo Sistemi [Alm. Golddevisenwährung] [Fr. Etalon de change-or ] [‹ng. Gold exchange standard ] Alt›n kambiyo sisteminde banknotlar yurt içinde alt›n sikkelere ya da külçelere çevrilmez. Ancak para biriminin de¤eri do¤rudan do¤ruya alt›na ba¤l› olabilir veya alt›na konvertibl bir döviz paraya göre saptanabilir. Alt›n kambiyo sistemine iki örnek gösterilebilir; a) Alt›n Kambiyo sistemini ilk uygulayan ülke, Çarl›k Rusyas›’d›r. Ülkede alt›n ve gümüfl paralar dolafl›m› devam etmekle beraber, banknotlar do¤rudan do¤ruya alt›na konvertibl de¤ildi. Konvertibilite dolayl› biçimde Almanya merkez bankas› olan Reichsbank arac›l›¤›yla gerçeklefltiriliyordu. Ruble, o zamanlar Reichsmark denilen ve alt›na ba¤›l› bulunan Alman paras›na çevrilebiliyordu. Alt›na ba¤l› bir paraya çevrilebilir olmas›, Ruble’ye d›fl piyasalarda istikrar ve geçerlik sa¤lamaktayd›. Baz› Güney Amerika ülkeleri de geçen yüzy›l sonlar›nda bu sistemi uygulam›fllard›. b) ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra alt›n kambiyo sistemi uluslararas› genifl bir uygulama alan› bulmufltur. Bretton Woods sistemine göre, para de¤eri alt›na ya da dolara ba¤lanabilirdi. Dolar, bafll›ca uluslararas› ödeme arac›, de¤er ölçüsü ve tasarruf aleti durumuna geçmiflti. Merkez bankalar›n›n talebi üzerine alt›na çevrilebilir tek döviz, dolar idi. Federal Reserve , yabanc› ülkelerin dolar rezervlerini önce tamamen ve sonralar› k›smen alt›na çevirmeyi yükümlenmiflti. Alt›n kambiyo sistemi 15 A¤ustos 1971’de Amerika’n›n d›fl ödeme aç›klar› dolay›s›yla yürürlükten kald›r›lm›flt›r. F. Ergin Alt›n Noktalar› [Alm. Goldpunk] [Fr. Points d’or ] [‹ng. Gold points, Speice points] Alt›n standard›nda iki alt›n noktas› vard›r; alt›n ç›k›fl noktas› ve alt›n girifl noktas›. Alt›n standard›na ba¤l› paralar›n kambiyo piyasalar›nda dalgalama s›n›rlar›na alt›n noktas› denilir. Bir örnek verelim: 1931 Eylül’ünden önce, Londra ve Paris darphanelerinin listelerinde bir ‹ngiliz liras›n›n de¤eri 124,21 frank idi. ‹ki kent aras›nda alt›n nakil maliyeti, sterlin bafl›na 0,285 frank tutuyordu. Paris borsas›nda arz ve talep dalgalanmalar› dolay›s›yla sterlin 123,925 franga kadar inebilirdi. Sterling kuru bu fiyat›n alt›na indi¤i takdirde, ‹ngiltere’den Fransa’ya yap›lacak ödemelerde, alt›n transfer maliyeti frank al›m›ndan ucuza gelmekteydi. Ödemeler, döviz yerine alt›n ile yap›lmaya bafllan›rd› (Sterling= 123,925 frank) ‹ngiltere’de alt›n ç›k›fl noktas› idi. Sterling kuru 124,495 franga yükselince, bu defa Fransa’dan ‹ngiltere’ye yap›lacak ödemelerde, alt›n nakil maliyeti sterling al›m›ndan ucuza gelmekteydi. Ödemelerde (Sterling=124,495 frank) Fransa, alt›n girifl noktas› idi. F. Ergin Alt›n Karfl›l›kl› Emisyon (Bkz. Emisyon) Alt›n Kayd› Alt›n Para [Alm. Goldklausel] [Fr. Clause or] [‹ng. Gold clause] Zamanla para de¤erinde meydana gelen düflüfle karfl› alacakl›lar› korumak için sözleflmelere “alt›n kayd›” denilen bir hüküm konulabilir. Bu hükme göre, ödeme tarihinde borç miktar› alt›n fiyatlar›nda kaydedilmifl de¤ifliklik esas tutularak de¤erlendirilir. (Bkz. Osmanl› Alt›nlar›, Cumhuriyet Alt›nlar›, Napole on, Florin ) Alt›n Rehni Karfl›l›¤› Kredi [Alm. Kredit gegen Gold] [Fr. Crédit contre hypothèque d’or] [‹ng. Credit aganist gold mortgage ] 42 Alt›n Rezervi Amaç Sikke ya da külçe halinde alt›n, kredinin güvencesini oluflturmaktad›r. Geçici bir süre için nakit gereksinimi duyan ekonomik birimler, alt›nlar›n› satmadan, bankaya rehin ederek sat›n alma gücü sa¤layabilmektedirler. Alt›n karfl›l›¤› krediler, bankalar aç›s›ndan güvencesi yüksek olan kredilerdir. Alt›n›n fiyat› kredinin güvencesini oluflturabilecek di¤er iktisadi varl›klar›n de¤erine oranla daha kararl› oldu¤u gibi, nakte çevrilme kabiliyeti de daha yüksektir. Bu nedenle bankalar alt›n karfl›l›¤› kredilerde emniyet marj›n› dar tutabilecekleri gibi, kredi flartlar›n› da borç alan lehine daha elveriflli olarak saptayabilirler. Alt›n karfl›l›¤› krediler, bankalar aç›s›ndan riski daha az krediler olduklar›ndan, 3182 say›l› Bankalar Yasas›'n›n 46/2 maddesi, alt›n rehni karfl›l›¤› kredi ifllemlerinde hesap durumunun aranmamas›n› uygun görmüfltür. Ancak, bu kredi ifllemlerinin T.C. Merkez Bankas› ile Türkiye Bankalar Birli¤i'nin görüflü al›narak Hazine Müsteflarl›¤› taraf›ndan ilan olunaca¤› hükme ba¤lanm›flt›r. (Bkz. Emtia Karfl›l›¤› Avans) Ö. Akgüç/A. Erhan Alt›n standard›n› uygulayan ülkelerde, bu metal tek de¤er ölçüsü olarak kabul edilmifltir. Kamu otoritesi, para biriminin alt›n karfl›l›¤›n› saptam›flt›r. Merkez Bankas›, giflelerinde alt›n ve banknotu resmî de¤eri üzerinden de¤ifltirmekle görevlendirilmifltir. Alt›n standard›n›n üç flekli vard›r: a) Alt›n sikke standard›; b) Alt›n külçe standard›; c) Alt›n kambiyo standard›. F. Ergin Alt›n Stoklar› [ A l m . G o l d b e s t a n d ] [ F r . Stocs d’or] [ ‹ n g . B u l l i o n stocks] Alt›n konusunda tan›nm›fl uzmanlardan George MillingStanley'e göre dünyada 1980 y›l›na kadar ç›kart›lm›fl alt›n miktar› 100 bin ton tahmin edilmektedir. Merkez bankalar› ve Uluslararas› Para Fonu ile hükümetlerin elindeki miktar 30-40 bin ton aras›ndad›r. Ç›kart›lm›fl alt›n›n bir k›sm› muhafaza edilememifltir. Batan gemiler dolay›s›yla kaybedilmifl alt›n miktar› bilinmemektedir. Diflçilikte her y›l 70 ton alt›n kullan›lmaktad›r. Mücevherat, meskûkat ve külçelerde afl›nma oran› ise, y›lda ortalama 1/ 8000 olarak kabul edilmektedir. F. Ergin/fi. Akkaya Alt›n Rezervi (Bkz. Alt›n Ankesi) Alt›n Sikke Standard› Alt› Yap› [Alm. Goldmünzwährung] [Fr. Système de pièces d’or] [ing. Gold species standard ] Alt›n sikke standard›nda devletin resmi paras› “sar› liralar” d›r. Öbür madeni paralar, yard›mc› ödeme arac› niteli¤inde kabul edilir. Banknot, temsilî para stüsündedir. Yaln›z alt›ndan para kesimi serbesttir. Özel kiflilerde de darphaneye baflvurarak ellerindeki alt›n külçelerinden para kestirebilir ya da bast›rabilir. Merkez Bankas›, giflelerine sunulan banknotlar› alt›n sikkelerle de¤ifltirmek yükümlülü¤ündedir. Gümüfl sikkelerle ve ufakl›kla yap›lacak ödemeler kabul haddine ba¤l›d›r ve kamu otoritesinin saptad›¤› bir s›n›r ötesinde kabul edilmesi zorunlu de¤ildir. Bat› Avrupa’da alt›n sikke standard› n› ilk uygulayan ülke, ‹ngiltere’dir. ‹ngiltere 1816 Coinage Act ile alt›n sikke ayar›n› 22 krat ve a¤›rl›¤›n› 7,988 g olarak kabul etmifltir. Ayr›ca 5,23 g a¤›rl›¤›nda ve de¤eri Sterling’in yirmide biri olan gümüfl Shilling’ler bast›r›lm›flt›r. Gümüfl sikkelere 2 Sterling tutar›nda kabul haddi konulmufltur. ‹lk Osmanl› alt›n› Fatih Sultan Mehmet ad›na 1478’de kestirilmifltir. Ancak Osmanl› Devleti’nde al t›n sikke standard› uygulanmam›flt›r. 1879 y›l›na dek uygulanm›fl olan sistem, bimetallizm ya da çift metal standard› ’d›r. 1879’da ç›kar›lan Meskûkat Kararnamesi ile klasik bimetallizm’den unsurlar› eksik olan topal bi metallizm denilen sisteme geçilmifltir. (Bkz. Çift Maden Sistemi) F. Ergin (Bkz. Enfrastrüktür ) Amaç [Alm. Ziel] [Fr. Objektif] [‹ng. Goal, objective] Kifli veya kurulufllar›n belirli bir tak›m faaliyetler sonucunda ulaflmak istedi¤i gelecekle ilgili durumu ifade eder. Bu nedenle amaçlar, hareket ve tepkileri yönlendiren kiflisel ya da sosyal olarak saptanm›fl güçlerdir. Her insan sosyal bir varl›k olarak yaflam›n› sürdürürken baz› hususlar› elde etmek için çal›fl›r ve bunlara ulaflmak için hareket ve davran›fllar›n› düzenler. ‹nsan arzu ve ihtiyaçlar› bütünüyle maddesel ve parasal olmad›¤› için, amaçlardan baz›lar› da maddi olmayan (sosyal) özellik ve nitelikte olabilir. Kurulufl ya da iflletmeler aç›s›ndan ise amaçlar, onlar›n meydana getirilmesinin ve faaliyette bulunmalar›n›n nedenini oluflturan kaynaklard›r. Örgütsel amaç, kuruluflun bir bütün olarak gerçeklefltirmek istedi¤i gelece¤e iliflkin bir husustur. fiu halde, iflletme ya da örgütler sos yal bir varl›k olarak yaflayabilmek için t›pk› insanlar gibi birtak›m amaçlar saptamak ve onlara eriflmek zorundad›rlar. Amaçlar iflletmenin projelerine veya planlar›na yol gösteren birer unsur olduklar› gibi, hedeflerine ne ölçüde ulaflt›¤›n› yönetime bildiren birer araç ifllevindedir. Amaçlar sürekli ve de¤iflmez unsurlar olarak, iflletmeyi di¤er organizasyon tiplerinden ay›r›r, onun yap› özelli¤ini oluflturur. ‹flletme bütün faaliyetlerini amaçlar›n› gerçeklefltirmek için yapar; bu aç›dan baflar›s›zl›k, iflletmenin varl›¤›n› tehlikeye düflürücü bir durum yara- Alt›n Standard› [Alm. Goldwährung, Goldstandard ] [Fr. Etalon or ] [‹ng. Gold standard ] 43 Amaç Amaçlara Göre Yönetim t›r. Amaçlar, planlama ile elde edilmeye çal›fl›lan hedeflerin aç›klanmas›yla, planlama süreci içinde ulafl›lacak bir hedef olarak aç›kl›¤a ve kesinli¤e kavuflmufl olur. Yukar›daki aç›klama ve tan›mlardan ç›karaca¤›m›z en önemli sonuç, iflletmenin, sosyal bir kurulufl olarak varl›k ve yaflam›n›n nedenini oluflturan amaçlara ulaflmak için bir araç oldu¤udur. Yani amaçlar ortadan kalkt›¤› zaman, onlara eriflmek için bir araç rolünü oynayan iflletme de kendili¤inden ortadan kalkar. Amaçlar zamanla nitelik ve nicelik bak›m›ndan de¤iflirse, bu durum do¤rudan do¤ruya onlara ulaflmak için bir araç rolünü oynayan iflletme ya da örgütün de nitelik ve nicelik yönünden de¤iflmesini gerektirir. Örne¤in, iflletmenin faaliyet sahalar›nda (üretti¤i ürünler ya da hizmetlerde), çal›flt›¤› pazarlarda de¤ifliklikler meydana gelir. ‹flletme de toplumsal bir birim olarak birtak›m araçlar elde etmek için kuruldu¤una göre, onu kuran ve çal›flt›ran birtak›m kiflilerin ve hatta gruplar›n amaçlar›na hizmet etmekte ya da araç olmaktad›r. Bu aç›dan, toplumsal bir organizasyon olarak iflletme amaçlar› onu kuran ya da ondan ç›kar (menfaat) bekleyen kifli ve gruplar›n amaçlar›n›n bir koalisyonudur. ‹flletmelerin varolufl nedeni, baflta hissedarlar›n ya da sahiplerin tasarlad›klar› amaçlard›r. Bu arac› çal›flt›rmak için yetenekli ve bilgili yönetici ve ifllere ihtiyaç vard›r. Yönetici ve iflçiler de, birer insan olmak s›fat›yla, kendi amaçlar› ile patronlar›n›n arzular›n› gerçeklefltirme arac› olarak iflletmeyi yönetir ve çal›flt›r›rlar. Dolayl› olarak da, iflletmenin devaml› olarak mal ya da hizmetler sundu¤u genifl halk topluluklar› ve özelllikle müflteriler, iflletmeyi amaçlar›n› gerçeklefltirici bir araç olarak de¤erlendirirler. fiu halde iflletme, bazan birbiriyle çeliflen bazan da birbirine paralel olan birtak›m amaçlar›n dengelendi¤i genel amaçlar sistemidir. Bu amaçlara ne ölçüde baflar› ile ulafl›l›rsa, iflletmeden ç›kar bekleyen kifli ve gruplar›n arzu ve istekleri ile mutluluklar› da o ölçüde gerçekleflir. Bu kadar genifl bir koalisyonu oluflturan üyelerin arzu ve ihtiyaçlar› karfl›s›nda iflletme için genel amaçlar› saptaman›n zorlu¤u aç›kça kendisini göstermektedir. Bu nedenle çok büyük say›da iflletmeler aç›kça belirlenmifl amaçlara sahip bulunmadan yaflarlar. Yönetim kademelerini dolduran yöneticiler iflletmenin amaçlar› aç›s›ndan birbirlerinden tamamen z›t fikirlere sahiptirler. Bu durum eksik koordinasyon ve haberleflme sonucu meydana geliyorsa da, as›l neden, ç›kar gruplar› aras›nda iflletmenin genel amaç dengesini sa¤layamama güçlü¤ünden do¤maktad›r. Zaman›m›zda çok say›da ortaklar› olan, bunlar›n d›fl›nda çok say›da yönetici taraf›ndan yönetilen, çok say›da iflçi çal›flt›ran ve genifl bir tüketiciler toplulu¤unun ihtiyaçlar› için mal üreten iflletmeler, amaçlar›n› saptarken her ç›kar grubunu mennun edecek flekilde davranmaktad›r. ‹flletmelerde amaç saptan›rken iflletme yöneticilerinin, iflçi temsilcilerinin oluflturdu¤u bir grup ile ortaklar› temsil eden iflletme yönetim kurulunun birlikte hareket etmeleri zorunludur. Bu gruplar›n d›fl›nda kalan müflterilerin ve halk topluluklar›n›n arzu ve ihtiyaçlar›n› bil- mek, bu amaçla araflt›rmalara ve kamuoyu yoklamalar›na giriflmek de zorunludur. Amaçlar saptan›r ya da yeniden gözden geçirilirken bu hususlar›n da gözönünde bulundurulmas› gerekir. E. Eren Amaçlara Göre Yönetim [Alm. Führung durch Vorgabe von Zielen] [Fr. (gesti on) Administration par objectifs] [‹ng. Management by objectives) Yöneticilere örgütün amaçlar›n› belirleme, amaçlara ulaflt›racak faaliyet planlar›n› haz›rlama, çeflitli faaliyetler aras›nda uyum sa¤lama, faaliyetleri ve bunlardan elde edilen sonuçlar› de¤erleyerek amaçlarla karfl›laflt›racak denetleme görev ve sorumlulu¤unu veren bir yönetim biçimidir. Bu yönetim biçim, yöneticilerin yetki ve sorumluluklar›n› güçlendirici, ekip çal›flmas›n› sa¤lay›c›, bireysel amaçlarla örgütsel amaçlar› ba¤daflt›r›c› araçt›r. Ayr›ca bu araç, yöneticilere iflletmelerin kâr ve büyüme amaçlar›n› daha iyi benimsetirken, onlar›n bu amaçlara ulaflmak için kendilerini de¤erleme ve eksik kald›klar› hususlarda gelifltirme olanaklar›n› da sa¤lamaktad›r. Amaçlara göre yönetim (AGY) günümüzde üç önemli geliflme evresi geçirmifltir. Bunlar: a) AGY’in ortaya at›ld›¤› 1954-1960 y›llar› aras›ndaki dönem. Bu dönemde AGY, objektif yönetici bafla r›s›n› de¤erlendirme arac› olarak kabul görmüfltür. Böylece, yönetici kiflilik özelliklerini dikkate alan sübjektif de¤erlendirme yerine önceden belirlenen hedeflere ulaflma derecelerine (etkinliklerine) göre de¤erlendirmifltir. b) 1960 y›l›ndan sonra çok boyutlu örgüt kavram›n›n ve yönetimde sistem yaklafl›m›n›n geliflmesi üzerine AGY, örgütsel amaçlarla kiflisel amaçlar› ba¤daflt›ran ve bütünlefltiren bir araç olmufltur. c) 1965 y›l›ndan sonra, özellikle 1970’li y›llarda ve günümüzde AGY bir k›sa vadeli yönetsel araç durumundan ç›karak stratejik ve uzun dönemli planlamaya dayanan bir yönetim biçimi olmufltur. Buradan uzun dönemli amaçlar belirlenerek buna dayal› planlar yap›lmakta ve bu planlar›n ›fl›¤›nda k›sa vadeli amaçlarla operasyonel planlar haz›rlan›p yürürlü¤e konmaktad›r. Her yönetim biçiminde oldu¤u gibi amaçlara göre yönetimin de birtak›m yarar ve sak›ncalar› vard›r. AGY’in bafll›ca yararlar› flöyle aç›klanabilir: a) AGY örgütlerde bireylerin güç ve enerjilerini israf etmeden temel amaçlar do¤rultusunda kullanmalar›n› sa¤lar. b) AGY, yönetici ve bireylerin güdülenmesine ve otokontrol olanaklar›na kavuflarak kendilerini gelifltirmelerine yard›mc› olur. c) AGY, yetki devrini kolaylaflt›r›r, yönetim sorumlulu¤unu alt kademelerdeki yöneticilerle bölüflme olanak ve kolayl›klar› getirir. d) Yenilik, esneklik, tak›m çal›flmas› ve çal›flma ihtiyaçlar› aras›nda uygun bir denge meydana getirir. e) AGY, yönetici de¤erlendirmede objektif bir ölçme yöntemi olarak hizmet görür. 44 Ambar American Fedaration of Labor (AFL) f) Daha adil ödüllendirme ve terfi planlar› meydana getirmede yard›mc› olur. g) Örgütsel haberleflme ve rapor sistemini h›zland›r›r ve alt üst kademeler aras›ndaki koordinasyonu güçlendirir. Buna karfl›l›k AGY’in bafll›ca sak›nca ve s›n›rlar›n› flu flekilde belirlemek mümkündür: a) AGY, dikey koordinasyonu kolaylaflt›r›rken bölümleraras› yatay koordinasyonu güçlefltirebilir. Bölüm ve kifliler kendi amaç ve hedeflerine ulaflmak için temel örgütsel amaçlar› hiçe say›p onlara ayk›r› tutum ve davran›fl gösterebilirler. b) Temel amaçlarla bölüm, k›s›m ve kifli amaçlar› aras›ndaki uyumsuzluklar bazen dikey koordinasyonu da zorlaflt›rabilir. c) AGY, kademeler aras›nda s›k s›k görüflme ve raporlama nedeniyle zaman israf›na ve bürokrasiye neden olabilir. Zaman kay›plar› ifllerin etkinli¤ini azaltabilir. d) AGY, yöneticinin sadece belirli koflullarda ve belirli bir mevkideki baflar›s›n› s›n›rl› olarak de¤erlendirmektedir. e) AGY, ileriye iliflkin ve uzun vadeli planlama düflüncesinde olan yöneticiler için uygundur. Planlamaya karfl› isteksiz olan yöneticiler için uygun bir sistem de¤ildir. E Eren cekleri zararlardan ve karfl›laflabilecekleri tehlikelerden korumak için uygulanan ambargodur. Yabanc› bir ülkeye ait gemi, uçak ya da TIR kamyonlar› ile bunlar›n tafl›d›klar› yüke el konulmas›, hasmane (zarar vermeyi öngören) ambargo türüdür. Ambargo, “mukabele–i bilmisil” niteli¤inde olabilir. Napolyon savafllar›nda ‹ngiltere, Fransa’ya karfl› deniz ablukas› ve Fransa da ‹ngiltere’ye karfl› kara ablukas› uygulamaktayd›. ‹ki ülke aras›ndaki mücadele, ABD’nin d›fl ticaretine de zarar vermekteydi. ABD’nin u¤rad›¤› zarara tepkisi, 1087’de Fransa ve ‹ngiltere’ye karfl› ayn› zamanda ambargo ilan etmek olmufltur. Ambargo, bask› yapmak ve cezaland›rmak amac›yla da konulabilir. 1974 K›br›s Harekât›’ndan sonra ABD’nin Türkiye’ye askeri alanda uygulad›¤› ambargo gibi. ‹spanya ‹ç Savafl› dolay›s›yla Birleflik Devletler’in 1973’de koydu¤u ambargo ’nun hedefi, tarafs›zl›¤›n korunmas› ve savafl›n uzamas›n› önlemekti. Bu ambargo, General Franco ’nun zaferini fiilen kolaylaflt›rm›flt›. Birleflik Devletler, 1940’da Japonya’ya stratejik maddeler ihrac›n› durduran bir karar alm›flt›r. Karar›n as›l hedefi, Çin’i iflgal etmekte olan ve silahlar›n› Amerika’ya çevirmek üzere bulunan bir ülkeye yararl› olabilecek sevkiyat› önlemekti. O tarihte Birleflik Devletler’in karar› Lahey Antlaflmas›’na ayk›r› say›lm›flt›. Savaflan ülkeler, tarafs›z ülkelerin bayra¤›n› tafl›yan gemilere ambargo koyabilirler. Tarafs›z ülkeler de, saAmbar [Alm. Lager, Lagerhaus ] [Fr. Dépôt] [‹ng. Warehouse, vaflan ülkelere karfl› benzer önlemler alabilirler. Birinci Dünya Savafl›’nda ‹ngiltere ve Fransa düflmana yarayaStore house) Ambar kavram› alt›nda, miktar ve de¤er olarak depola- bilecek maddeler tafl›yan tarafs›z gemilere ambargo uynan mallar ya da mallar›n depoland›¤› yap› ve tesisler gulam›fllard›r. Arjantin ve fiili ise, savafl ilan etmeksizin Alman gemilerine el koymufllard›r. anlafl›lmaktad›r. Ambar ifllemleri üç grupta toplanabilir: Ambargo, uluslararas› süpranasyonal organizasyonMallar›n ekonomik bir flekilde teslim al›nmas›, saklar›n karar›yla uygulanabilir. 1934 Bolivya-Paraguay lanmas› ve verilmesi, Üretim ve sat›fl faaliyetleri gereksinmelerinin en az Savafl›’nda Milletler Cemiyeti’nin ça¤r›s›na uyarak yaklafl›k otuz ülke Paraguay’a ambargo uygulamay› kabul stokla karfl›lanmas›, Muhasebe ve sigorta kay›tlar›na temel olacak bilgi- etmifltir. 1935–1936 Habefl-‹talyan Savafl›’nda ise Milletler Cemiyeti’nin ambargo karar› ifllememifltir. Birlefllerin sa¤lanmas›. Ambarlar genellikle depolanan mallar›n türüne göre mifl Milletler 1951’de Kuzey Kore’ye, Çin’e karfl› amadland›r›l›r. Hammadde ambar›, yard›mc› malzeme am- bargo karar› alm›fl ve befl tanesi Birleflmifl Milletler bar›, yar› mamul ambar› gibi. Di¤er ayr›mlar ise tekno- örgütü d›fl›nda bulunan otuzsekiz ülke bu karar› benimlojik niteli¤e (çelik, metal, kereste gibi) veya tehlike tü- semifltir. Birleflmifl Milletler'in koydu¤u ambargoya en rüne (yan›c›, patlay›c›, zehirli gibi) olabilmektedir. Ay- son örnek olarak 1990 y›l›nda Irak'a karfl› al›nan ambarr›ca bir alt ay›r›m olarak da,“ana ambar” ve“koltuk am- go karar›n› göstermek mümkündür. Irak'›n Kuveyt'i iflbar›” ayr›m› kullan›labilir. (Bkz. Antrepo, Umumi Ma - gal etmesinin hemen ard›ndan, 6 A¤ustos 1990 tarihinde, BM Güvenlik Konseyi, Irak'a karfl› ekonomik ve as¤azalar ) F. Bilgino¤lu keri ambargo uygulanmas› karar›n› alm›flt›r. Bir baflka kollektif ambargo örne¤i 1921 Cenevre Ambargo Anlaflmas›na dayanmaktad›r. Cenevre Anlaflmas›, nar[Alm. Embargo] [Fr. Embargo] [‹ng. Embargo] kotik trafi¤ini önlemeye yöneliktir. Ambargo teriminin kökeni, ‹spanyolca’daki e m b a r F. Ergin/fi. Akkaya gar ’d›r. Durdurmak, k›s›tlamak, önlemek anlam›nda kullan›lmaktad›r. Askerî, iktisadî ve politik nedenlerle American Fedaration of Labor (AFL) mal al›m sat›m ve naklini yasaklayan ya da k›s›tlayan Amerika Birleflik Devletleri’nde üst düzeyde bir iflçi önlemler ambargodur. örgütüdür. 1881’de alt› meslek sendikas›n›n bir araya En s›k rastlanan ambargo örne¤i, kitap–dergi–gazete gelmesi ile kurulmufltur. Amerikan iflçi hareketinin en ithal ve sat›fl›n›n kamu otoritesince yasaklanmas›d›r. önemli örgütü olan AFL, Samuel Gompers’in önderliAmbargo, korumak ya da zarar vermek amac›yla ko- ¤inde (ölümü 1924) Birinci Dünya Savafl› sonunda dört nulabilir. Ulusal ticaret filosu gemilerinin güvenlik ge- milyon iflçiyi temsil etmifl, ancak 1930 ekonomik krizini rekçesiyle limanlarda al›konulmas›, bunlar› u¤rayabile- izleyen y›llarda üye say›s› 2,1 milyona düflmüfltür. 1933 45 American Fedaration of Labor (AFL) American Stock Exchange (AMEX) ve özellikle 1935 y›l›nda kabul edilen iki önemli yasa ile iflçilere örgütlenme ve toplu pazarl›k yapma haklar›n›n tan›nmas›ndan sonra Amerikan iflçi hareketinde h›zl› bir geliflme kaydedilmifl, üye say›s›nda büyük art›fllar görülmüfltür. Meslek sendikac›l›¤›n›n yeni teknolojik geliflmelere yeterince cevap verememesi sonucu AFL içinde iflkolu sendikac›l›¤›na taraftar bir grup oluflmufl ve bu görüfl ayr›l›¤› Kas›m 1938’de S›nai Kurulufllar Kongresi (CIO) ad› alt›nda yeni bir üst kuruluflun do¤mas› ile sonuçlanm›flt›r. CIO çeflitli iflkollar›ndan 32 komite kurmufl, böylece AFL’a rakip kuruluflun iflçileri örgütleme çabalar› 1950’li y›llarda sendikal› üye say›s›n› 18 milyona ç›karm›flt›r (bu say› 1941 y›l›nda 11 milyon dolay›ndayd›) Üye say›s›ndaki bu h›zl› art›flta ‹kinci Dünya Savafl›’n›n da önemli bir rolü oldu¤u kabul edilmektedir. Bunun nedeni, savafl›n ›rk, din, milliyet gibi ay›r›mlar› dikkate almadan bütün iflçilerin bir araya gelmesini, sendikalaflmas›n› kolaylaflt›rmas›d›r. 1947 y›l›nda kabul edilen Taft-Hartley yasas› iflçi sendikalar›n›n geliflmesini yavafllatm›flt›r. 1950’den sonra AFL ile CIO aras›nda yak›nlaflmalar bafllam›fl, bu iki büyük federasyonunun amaçlar› aras›nda bir fark bulunmad›¤› anlafl›lm›flt›r. ‹flkolu ya da meslek sendikac›l›¤› tart›flmalar› da zamanla önemini kaybetmifl, AFL’a ba¤l› birçok sendika fabrikalardaki tüm iflçileri kapsayacak biçimde örgütlenmeye bafllam›flt›r. Nitekim AFL i l e CIO aras›nda 1953 y›l›nda bafll›yan temaslar 1955’te sonuçlanm›fl ve her iki federasyon eski isimlerini korumakla birlikte yeni kuruluflun çat›s› alt›nda bir araya gelmifllerdir. AFL-CIO’nun kurulmas› ile Amerikan sendikac›l›k hareketinde yeni bir dönem bafllam›flt›r. Toplam sendikal› iflçilerin 2/3’ünden fazlas› AFL-CIO’ya ba¤l› sendikalar›n üyesidir. 1955 y›l›ndaki birleflme gerçekleflmeden önce her iki federasyonunun uluslararas› sendikal kurulufllara kat›lmalar› ve bu örgütler içindeki faaliyetleri oldukça farkl› olmufltur. Örne¤in AFL, 1945 y›l›nda kurulan Dünya Sendikalar Federasyonu’na (WFTU) kat›lmay› reddetmifl, CIO ise ad› geçen kuruluflu desteklemifltir. Ancak 1949’da CIO da birçok Avrupa sendikas› gibi Dünya Sendikalar Federasyonu’nun uluslararas› komünizmin aleti oldu¤u gerekçesiyle bu kurulufltan ayr›lm›flt›r. Ayn› y›l (1949) kurulan Uluslararas› Hür Dünya ‹flçi Sendi kalar› Konfederasyonu (ICFTU) Amerikan sendikalar›n›n da bir araya gelmesine olanak vermifltir. Nitekim AFL, CIO ve ba¤›ms›z Birleflik Maden ‹flçileri Sendikas›, ICFTU’nun kuruluflunda birlikte hareket etmifllerdir. AFL-CIO’nun birleflmesi ICFTU taraf›ndan çok olumlu karfl›lanm›flt›r. AFL-CIO’nun amac›, iflçi hareketini klasik demokrasi içinde gelifltirmek, dünyaya egemen olmaya çal›flan totoliter rejemlere karfl› demokratik rejimi korumakt›r. AFL-CIO ile Uluslararas› Hür Dünya ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu aras›nda zaman zaman görüfl ayr›l›klar› ortaya ç›kmaktad›r. Bu yüzden AFL-CIO, ICFTU’dan bir süre önce ayr›lm›flsa da Kas›m 1981’de yeniden ICFTU’ya dönme karar› alm›flt›r. Bu karar 1 Ocak 1982’den geçerli olmak üzere kabul edilmifltir. 1933 y›l› itibariyle örgüte üye iflçi say›s› 14,5 milyondu. (Bkz. Uluslararas› Hür ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonu, Sendika) M. Kutal American Stock Exchange (AMEX) Amerika Birleflik Devletleri’nde “New York Menkul K›ymetler Borsas›’ndan (NYSE) sonra ikinci büyük menkul k›ymetler borsas›d›r. Faaliyetine Amerikan ‹ç Savafl›’ndan önce bafllam›flt›r. 1921 y›l›na kadar faaliyetlerini gayr›resmi olarak sürdürmüfl ve bu nedenle de New York Curb Exchange diye adland›r›lm›flt›r. AMEX’in 1953 y›l›na kadar süren tarihi oldukça renkli idi. Wall Street’te “broker” lar rengarenk giysileri ile sokakta dolafl›rlard› ve halk onlar› bu giysilerinden tan›rd›r. Bir “broker”›n ofisine telefonla bir siparifl geldi¤inde, ofistekiler bunu penceresinden afla¤›daki “broker”a el ile veya di¤er iflaretlerle iletirlerdi. Bugün tekni¤in sa¤lad›¤› olanaklardan AMEX de en genifl flekilde yararlanmaktad›r. AMEX, menkul k›ymetleri borsa listesine kaydetmek için NYSE kadar titiz seçici davranmamaktad›r. Bu nedenle, genellikle küçük ve yeni flirketlerin menkul k›ymetleri AMEX’de borsa listesine al›nmaktad›r. fiirketlerin birço¤u için AMEX, NYSE ile Over-the-Counter (OTC-borsa d›fl› ifllemlerin yap›ld›¤› piyasa) aras›nda bir geçici basamak niteli¤i tafl›maktad›r. Örne¤in, General Motors ve Dupont bu basamaktan geçmifllerdir. Öte yandan NYSE y›llarca varantlar› borsa listesine almam›fl iken AMEX aksi yönde davranm›flt›r. Ancak, NYSE de art›k baz› flirketlerin (American Telephone and Telegraph Company gibi) varantlar›n› borsa listesine almaya bafllam›flt›r. AMEX 32 üyeli bir Baflkanlar Meclisi taraf›ndan yönetilmektedir. Borsa taraf›ndan belirlenmifl politikalar› uygulayan meclis baflkan›d›r. Baflkanlar Meclisi, AMEX’i oluflturan sürekli (regular) ve yard›mc› (asso ciate) üyeleri, yönetim, menkul k›ymetler, ifllemler, salon denetimi ve halkla iliflkiler olmak üzere befl bölüm vard›r. AMEX’de 499 yer (seat) ya da sürekli üyelik vard›r. Sürekli üye olabilmek için Amerikan vatandafl› olmak, 21 ve daha yukar› yaflta olmak, Baflkanlar Meclisi’nin üçte ikisi taraf›ndan üyeli¤e kabul edilmek gerekir. Üyelik fiyat› ve y›ll›k aidat› NYSE’ye k›yasla daha düflüktür. Borsada, say›s› k›s›tlanmam›fl olmakla birlikte, 400 yard›mc› üye vard›r. Ayr›ca, AMEX’de salonlarda muamele yapan (spesiyalist, broker ve arac› olmak üzere) üç tür üye daha vard›r. Borsada, hem borsa listesine al›nm›fl hem de al›nmam›fl menkul k›ymetler ifllem görebilmektedir. Borsa listesine al›nm›fl firmalar bir listeye al›nma ücreti (listing fee) öderler. Borsa listesine al›nacak flirketlerin belirli niteliklere sahip olmalar› gerekir: Bir flirketin borsa listesine al›nmas›na Baflkanlar Meclisi karar verir. AMEX’de ifllem gören menkul k›ymetlerin yaklafl›k % 4’ü borsa listesinde kay›tl› de¤ildir. AMEX, yabanc› menkul k›ymetlerin ifllem görmesi aç›s›ndan öncü borsa durumundad›r (Bkz. New York Menkul K›ymetlerBor sas›, Borsa, Borsalar Tarihi ) A. ‹. Karacan 46 Amerikal›lararas› Geliflme Bankas› Amortisman Amerikalararas› Geliflme Bankas› s›n›rl›d›r. Ancak sabit varl›klar›n amortisman süresini s›n›rlayan, baflka faktörlere ba¤l› ömürleri de vard›r. Bunlar› k›saca flöyle aç›klayabiliriz: Fiziksel (Teknik) Ömür: Sabit varl›¤›n fiziksel (teknik) olarak hizmet görebildi¤i süreye denir. Fiziksel ömür, bir sabit varl›¤›n yaflayabilece¤i en uzun ömürdür. Hiçbir teknoloji, moda ve ekonomi unsuru ortaya ç›kmasa dahi sabit varl›¤›n çal›flmaya devam edebilece¤i en uzun süreyi ifade eder. Ekonomik Ömür: Sabit varl›¤›n kullan›lmas›n›n gelifltirilen yeni teknolojiler ya da de¤iflen modalar nedeniyle ekonomik olmaktan ç›kt›¤› ana kadar geçen süreyi kapsayan ömrüne ekonomik ömür ad› verilir. Hukuksal Ömür: Sabit varl›¤›n hukuk aç›s›ndan aidiyetinin devam etti¤i süreye denir. ‹mtiyazl› flirketlerde bazen imtiyaz süresi, ilgili sabit varl›¤›n fiziksel ve / veya ekonomik ömründen k›sa olabilir. ‹flte bir sabit varl›¤›n fiziksel, hukuksal ve ekonomik ömürlerinden en k›sa olan›, o sabit varl›¤›n amortisman süresi olur. Bu flekilde önceden saptanm›fl süre içinde ayr›lan amortismanlara normal amortisman denir. “Normal amortisman” terimi do¤rusal amortismanlar için özel bir ad olarak da kullan›l›r. E¤er yang›n deprem, su basmas› vb. do¤al afetler nedeniyle bir sabit varl›¤›n de¤erinde ani ve büyük bir düflme olursa bu de¤er düflüklü¤ü o y›l›n amortisman› olarak giderlefltirilebilir. Buna fevkalade amortisman (ola¤anüstü amortisman ) denir. Türk mevzuat›nda (V.U.K. m. 317) fevkalade amortisman müessesesi kabul edilmifltir. Beklenmeyen olaylar nedeniyle yap›lan fevkalâde amortisman ifllemine, sabit varl›¤›n de¤eri bir defa da yok edildi¤i taktirde “ani amortisman” da denir. Amortismana ‹liflkin Mevzuat: Türk Vergi Usul Kanunu (V.U.K), vergi aç›s›ndan amortisman› tan›mlamakta ve kullan›labilecek yöntemleri s›ralamaktad›r. (313–321) Söz konusu maddeye göre bu yöntemde uygulanacak amortisman oran›, %40'› geçmemek üzere, normal amortisman oran›n›n iki kat›d›r. Bir sabit varl›k için do¤rusal amortisman uygulanmaya bafllanm›flsa h›zland›r›lm›fl amortismana geçilemez. Ancak, h›zland›r›lm›fl amortisman uygulan›yorsa, do¤rusal amortismana geçilebilir. V.U.K’nun 317. maddesi fevkalade amortisman› tan›mlamakta ve kullan›lma koflullar›n› düzenlemektedir. 321. maddesi ise amortisman hesaplar›na iliflkindir. Amortisman›n Amaçlar›: Amortisman›n ayr›lmas› ile ulafl›lmak istenen hedeflere denir. Bafll›ca iki ana grupta toplan›r: 1 Do¤ru maliyet belirleme, 2)Mali bir araç olarak kullanma.... Bu iki amaca göre de amortismanlar maliyet amaçl› amortisman ve mali amaçl› amortisman olarak iki grupta toplan›r. Maliyet Amaçl› Amortisman: Gerçek de¤er kay›plar›n› saptay›p faaliyet maliyetlerine yükleme amaçl› amortismanlard›r. Bu amaçla uygulanan amortismanlarda, sabit varl›¤›n üretim s›ras›nda gerçekten u¤rayaca¤› y›pranmay› [Alm. Interamerikanische Entwicklungsbank] [Fr. Ban que Interaméricaine de Développement] [‹ng. Interame rican Development Bank) Merkezi Washington’da olup, 1959 da kurulmufltur. Üye ve ortak say›s› 20’dir. Bunlar, Küba d›fl›nda, Orta ve Güney Amerika Devletleri ile Amerika Birleflik Devletleri’dir. Amac› iktisadi geliflmenin h›zland›r›lmas›na katk›da bulunmak, üyelerine kredi vermek ya da kredileri garanti etmektir. S. Abaç Amerikan ‹kraz› [Alm. Amerikanisches Darlehen] [Fr. Prêt américain ] [‹ng. American loan] ‹ngiltere ve ABD aras›nda imzalanan bir ikraz anlaflmas› bu adla an›lmaktad›r. Aral›k 1955’de imzalanan anlaflma ‹ngiltere’nin savafl sonras› ekonomik durumundaki kötüleflme gözönüne al›narak ABD’ye olan 25 milyar dolarl›k borcunun silinmesini öngörmektedir. Ayr›ca ABD, 3,7 milyar dolarl›k bir borç vermeyi kabul etmektedir. Anlaflma bazen “Washington Anlaflmas›” olarak da an›lmaktad›r. K.Mortan Amerikan Sistemi Defter Tutma (Bkz. Defter Tutma Sistemleri) Amerikan Yard›m› [Alm. Amerikanische Hilfe] [Fr. Aide Américaine] [‹ng. American Aid] ‹kinci Dünya Savafl›’nda ekonomileri tahrip olan ülkelerle, azgeliflmifl ülkelere ekonomik ve siyasal amaçlarla yap›lan mal-döviz yard›mlar›yla teknik yard›m› kapsamaktad›r. ABD 1948 y›l›ndan itibaren Bat› Avrupa’da Marshall Plan›’n›, Türkiye ve Yunanistan için de Dördüncü Nokta Program›’n› uygulam›flt›r. (Bkz. Azgelifl mifl Ülkeler, Marshall Plan› ) D. Demirgil AMF (Bkz. Arap Para Fonu ) Amortisman [Alm. Abschreibung] [Fr. Amortissement] [‹ng. Depre ciation] Sabit varl›klarda fiziksel, teknolojik, hukuksal nedenlerle ya da modan›n etkisiyle ortaya ç›kan de¤er aza l›fllar› n›n saptanmas› ifllemidir. Sabit varl›klar ekonomik ömürleri aç›s›ndan iki grupta toplan›rlar: 1) S›n›rl› ömürlü sabit varl›klar 2) S›n›rs›z ömürlü sabit varl›klar. Amortisman, s›n›rl› ömürlü sabit varl›klar›n, bu s›n›rl› ömürleri içinde, yukar›da belirtilen nedenlerle ortaya ç›kan de¤er kay›plar›n› muhasebelefltirme ifllemi olmaktad›r. Amortisman Süresi: Amortisman, sabit varl›¤›n yararl› olabildi¤i süre boyunca ayr›l›r. Genellikle sabit varl›klar›n amortisman süresi, onlar›n ekonomik ömrü ile 47 Amortisman Amortisman tahmin ve hesaplanan y›pranmay› temsil edecek bir amortisman yöntemi seçilmeye çal›fl›l›r. Mali Amaçl› Amortisman: Yat›r›mlara fon yaratma, vergi tasarrufu sa¤lama, sabit sermaye mallar›na yap›lm›fl yat›r›mlar› gelece¤in risklerine karfl› h›zla geri çekme, yenilemeler için fon yaratma... gibi amaçlarla amortisman politkika ve uygulamalar›n›n yap›lmas› durumudur. Amortisman›n Çeflitleri: Amorti edilecek sabit var l›klar›n fiziksel özelliklerine göre amortismanlar üç grupta toplan›r. Maddi Sabit Varl›klarda Amortisman: Sabit varl›¤›n ekonomik ömrü boyunca, y›ll›k ekonomik y›pranma paylar›n›n saptanmas› ve muhasebelefltirilmesi ifllemidir. Gayri Maddi Sabit Varl›klarda Amortisman: ‹lk tesis giderleri, imtiyaz haklar›, ihtira beratlar› (patentler) vb. gibi s›n›rl› ömürlü haklar›n ve gelece¤e dönük harcamalar›n elde edilmesi için yap›lm›fl parasal fedakârl›klar›n belirlenen süre içinde giderlefltirilerek yok edilmesi ifllemidir. Madenlerde Amortisman: Madenlerin tahmin edilen rezervlerini ç›karma hakk›n› elde etme ve ç›karma ile ilgili toprak alt› yat›r›mlar›n fiilen elde edilen maden miktarlar›yla ba¤lant›l› olarak giderlefltirilmesi ifllemine denir. Tahvillerin Amortisman›: Amortisman sözü ayr›ca tahvil borçlar›n›n ödenme planlar› için de kullan›l›r. Tahvimlerin amortisman›na tahvil itfas› da denir. Amortisman Yöntemleri: Her y›l ayr›lacak amortisman miktarlar›n› tespit düzenlerine amortisman yöntemi denir. Amortisman yöntemleri afla¤›da belirtilen gruplarda toplanabilir; A- Serbest Amortisman: Her y›l ilgili sabit varl›¤›n ekonomik de¤erinde fiilen gerçekleflti¤i hesaplanan tutarca amortisman ayr›lmas› ifllemidir. B- Sistematik Amortisman: Amortisman ay›rma iflleminin belirli bir sistematik içinde yap›lmas› durumudur. Sistematik amortisman ay›rma ifllemi çeflitli biçimlerde yap›labilir. Bunlar kendi aralar›nda afla¤›daki bafll›klarda toplanabilir? 1. Do¤rusal (Sabit) Amortisman): Sabit varl›¤›n maliyetinin (varsa hurda de¤eri düflüldükten sonra) ekonomik ömrüne bölünerek her y›l eflit miktarlarda amortisman ayr›lmas› ifllemine denir. Örnek: 110.000.000 TL defter de¤erli ve 5 y›l ömürlü bir sabit varl›¤›n, ekonomik ömrü sonundaki hurda de¤eri 10.000.000 TL olacakt›r. Do¤rusal amortisman yöntemine göre y›ll›k amortismanlar: Maliyet 110.000.000 TL Hurda De¤eri 10.000.000 TL Amortisman Matrah› 100.000.000 TL Ekonomik Ömür 5 y›l 1 = %20 Y›ll›k Amortisman Oran› 5 Y›ll›k Amortisman 100.000.0000x% 20 = 20.000.000 TL.'dir. 2. Artan Amortisman: ‹lk y›ldan bafllayarak ekonomik ömür sonuna kadar artan bir seyirle amortisman ay›rma ifllemidir. Bu görüflü savunanlar, amortismanlarla kârlar aras›nda ba¤lant› kurarak ilk y›llarda kâr az olaca¤› için az amortisman ayr›lmas›n›n; y›llar ilerledikçe artan kâr elde etme gücüne paralel olarak da amortisman oran›n›n yükseltilmesinin yararl› olaca¤›n› öne sürerler. Bu, çok az uygulama alan› bulan bir görüfltür. ‹ki tür uygulamas› vard›r. a)Artan miktarlarda amortisman, b)Artan oranlarda amortisman. Örnek: Yukar›daki örne¤e bu yöntem uygulan›rsa; Amortisman Matrah› Amortisman Süresi Amortisman Oranlar› 1.y›l 2. y›l 3.y›l %10 %15 %20 100.000.000 TL 5 y›l 4. y›l %25 Y›ll›k Amortismanlar 1.y›l 2.y›l 10.000.000 15.000.000 4.y›l 25.000.000 5.y›l 30.000.000 5. y›l %30 Toplam %100 3.y›l 20.000.000 Toplam 100.000.000 3. Azalan Amortisman: Özellikle mali amaçlarla kullan›lan amortisman yöntemleridir. H›zland›r›lm›fl amortisman da denir. Bafll›ca üç çeflit yöntem bu grupta yer al›r; a) Azalan Oranl› Amortisman: Örnek: Ayn› örne¤e azalan oranl› amortisman yöntemi uygulan›rsa 1.y›l 2. y›l 3.y›l 4. y›l 5. y›l Toplam %30 %25 %20 %15 %10 %100 1.y›l 30.000.000 2.y›l 25.000.000 3.y›l 20.000.000 4.y›l 5.y›l Toplam 15.000.000 10.000.000 100.000.000 Amortismanlar›n ilk y›llardan son y›llara do¤ru azalan oranlarla amorti edilmesi ifllemidir. b) Azalan Bakiyeli Amortisman: Bu yöntemde amortisman oran› sabit (y›llar boyunca ayn›) kal›r. Ancak amortisman matrah›, her y›l bafl›ndaki net defter de¤eri olur. Azalan bakiyeli amortismanlar›n da farkl› uygulama biçimleri vard›r. En yayg›n olan› do¤rusal amortisman›n çift kat› oranl› amortisman yöntemidir. Bu yöntem uygulan›rken genellikle amortisman oran› için bir tavan konulur. Örne¤in, Türk mevzuat›na göre (VUK mükerrer m. 315) azalan bakiyeli amortisman oran› en fazla %40 olabilir. Bu s›n›r içinde kalmak kofluluyla, oran, do¤rusal amortisman›n iki kat› olarak saptan›r. Örnek: 200.000.000 TL maliyetli, s›f›r hurda de¤erli, 10 y›l ekonomik ömürlü bir sabit varl›k "Azalan bakiyeli" amortisman yöntemine göre amorti edilirse: 48 Amortisman Ana Bütçe Amortisman oran› %10 x 2 = %20 olur. Y›llar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Bafll. De¤eri 200.000.000 160.000.000 128.000.000 102.400.000 81.920.000 65.536.000 52.429.000 41.943.000 33.554.000 26.844 Amor. Or. %20 %20 %20 %20 %20 %20 %20 %20 %20 ...... Y›ll›k Amortismanlar 1. y›l 200.000.000 x 10 = 36.363,0636 TL 55 2. y›l 200.000.000 x 9 = 32.727.272 TL 55 200.000.000 x 1 = 3.636.364 TL 10. y›l 55 Amortisman 40.000.000 32.000.000 25.600.000 20.480.000 16.384.000 13.107.000 10.486.000 8.389.000 6.710.000 26.844.000 Amortisman Matrah›: Amortismana konu olan de¤ere denir. Amortisman matrah› en fazla sabit varl›¤›n maliyet de¤eri kadar olur. Ancak, e¤er amortisman süresi sonunda sabit varl›¤›n pozitif bir de¤eri (Hurda de¤e ri) olaca¤› hepaslan›yorsa, amortisman matrah› maliyet de¤eri ile bu hurda de¤er aras›ndaki farka eflit olur. Yukar›daki örnekte görüldü¤ü gibi, son y›la kadar amorti edilmifl bakiye bütünüyle son y›l amorti edilerek yok edilir. Azalan bakiyeli amortisman yöntemi kullan›l›rken, gerek kuramsal, gerekse pratik olarak bir uygulama önerilir. Bu öneriye göre azalan bakiyeli sistem, y›ll›k amortismanlar›n bakiye de¤erin bakiye ekonomik ömre bölünmesi ile bulunacak do¤rusal amortismana denk oldu¤u y›la kadar devam ettirilir. Amortisman miktar›n›n bu flekilde bulunmufl do¤rusal amortisman miktar›ndan daha küçük kalaca¤› y›lda azalan bakiyeli sistem terk edilerek do¤rusal amortismana geçilir. Yukardaki örnekte azalan bakiyeli yönteme göre 6’nc› y›lda amortisman 13.107.000 TL olmaktad›r. Ayn› y›l azalan bakiyeli sistem terk edilerek bakiye di¤er (65.536.000) kalan ekonomik ömre (5 y›l) bölünürse (65.536.000:5) 13.107.000 TL bulunmaktad›r. fiu halde 6. y›lda do¤rusal amortismana geçilerek her y›l 13.107.000 TL'l›k amortisman ayr›l›r. Azalan bakiyeli amortisman Türk mevzuat›nca da kabul edilmifltir. (V.U.K. mükerrer m. 315) c) Y›llar›n Toplam› Yöntemi: Bu yöntemde y›l say›s› toplan›r. Bu toplam, payda say›l›r. Pay olarak en yüksek y›l say›s›ndan bafllanarak y›ll›k amortisman oranlar› bulunur. Örnek: Yukar›daki örnek bu yönteme göre flöyle çözülür: Amortismana Tâbi Varl›¤›n Hurda De¤eri: Sabit varl›¤›n amortisman süresi sonundaki likidasyon de¤eridir. Bu de¤er söz konusu sabit varl›¤›n demontaj giderlerinden fazla olursa bir “pozitif hurda de¤eri” söz konusu olur. Hurda de¤er pozitif olursa bu sabit varl›k maliyetinden düflülerek amortisman matrah› bulunur. Hurda de¤er demontaj giderlerine eflitse s›f›ra eflit demektir. Hurda de¤erin demontaj giderlerinden daha düflük olmas› durumunda, bu de¤erle demontaj giderleri aras›ndaki fark o y›l›n dönem giderlerine eklenir. Bu negatif de¤erin, sabit varl›¤›n kullan›lmaya baflland›¤› y›l tahmin edilmifl olsa bile, amortisman matrah›na eklenmemesi pratik aç›dan uygun olur. Teorik hesaplamalarda bu fark›n da amortisman matrah›na eklenmesi kabul edilebilir. (Bkz. Sabit Varl›klar) A. Peker/fi. Akkaya Amsterdam - Rotterdam Bank N. V. Merkezi Hollanda’n›n Amsterdam flehrindedir. 27 Temmuz 1964’te Amsterdamsche Bank N.V. (kuruluflu 1871) ile Rotterdamsche Bank N.V.’nin (kuruluflu1863) birleflmesi ile kurulmufltur. 12 Temmuz 1975’te Pierson, Held’ing and Pierson N.V. ile Bank Vlaer and Kol N.V.’yi bünyesine katm›flt›r. S. Abaç Y›llar›n Toplam›: 1 x 2 x 3 x 4x 5 x 6 x 7 x 8 x 9 x 10 +55 Amortisman Oranlar›: 1. y›l 2. y›l 3. y›l 4. y›l 5. y›l 10 55 8 55 8 55 7 55 6 55 6.y›l 7.y›l 8.y›l 9.y›l Ana Bütçe [Alm. Haupt-Budget] [Fr. Budget general ] [‹ng. Master budget] Bir iflletmede ana bütçe, planlama ve kontrol amac›yla faaliyetleri planlanan bir dönem (genellikle bir y›l) için haz›rlanan çeflitli bütçelerden oluflur. Di¤er bir deyiflle ana bütçe, bir bütçeler toplulu¤udur. Bir ana bütçe afla¤›daki bütçelerden oluflur. Bütçelenmifl gelir tablosu Sat›fl bütçesi Üretim bütçesi Direkt malzeme bütçesi Direkt iflçilik bütçesi Genel ‹malat Maliyetleri büt.çesi Stok seviyeleri bütçesi Sat›lan mallar›n maliyeti bütçesi 5 55 3 55 3 • 55 2 55 1 10.y›l 55 49 Anadolu Anonim Türk Sigorta fiirketi Ana Kitle Ana Hesap Sat›fl giderleri bütçesi Yönetim giderleri bütçesi Nakit bütçesi Tahsilat bütçesi Ödemeler bütçesi Bütçelenmifl bilanço Bütçelenmifl finansal durumdaki de¤iflmeler tablosu (fon ak›fl tablosu) [Alm. Sammelkonto, Hauptbuchkonto] [Fr. Compte mè re] [‹ng. Controlling account, Control account ] Muhasebede kay›t konusu olan ayn› tür ifllemlerin art›fl ve azal›fllar›n›n kaydedildi¤i çizelgelere muhasebe dilinde “hesap” denilmektedir. ‹ki bölümden oluflan bir hesab›n bir bölümüne art›fllar di¤erine de azal›fllar kaydedilerek ayn› tür ifllemlerin bir gruplamas› yap›lm›fl olur; örne¤in kasa hesab› bir dönem içinde iflletme kasas›na giren ve ç›kan nakitleri toplu olarak gösterir. Ana hesap ise büyük defterde yer alan hesaplara verilen add›r. Muhasebede hesap konusu olaylar›n ayr›nt›l› olarak izlenebilmesi için hem toplam kay›t hem de ayr›nt›l› kay›t yap›l›r. Toplamlar› gösteren özet hesaba ana hesap ya da kontrol hesab› denir. Ayr›nt›y› gösteren hesaplar ise,“yard›mc› hesap ”, “tali hesap ”, “müfredat he sab›” olarak adland›r›l›r. Örne¤in bir iflletmenin alacaklar hesab›, o iflletmenin herhangi bir andaki müflterilerinden alacaklar›n›n listesinin toplam›n›, yani tek tek müflteri adlar›na göre aç›lm›fl yard›mc› hesaplar›n toplam›n› gösterir. (Bkz. Büyük Defter, Yard›mc› Hesap) F.Bilgino¤lu • • • Yat›r›m bütçeleri özel (rutin faaliyetlerin d›fl›nda) bir bütçe türü ise de, bu bütçelerin ana bütçesinin baz› ö¤eleri (nakit bütçesi, bütçelenmifl bilanço, sabit varl›klar kalemi ve bütçelenmifl fon ak›fl tablosu) ile iliflkilerinin ana bütçe haz›rlan›rken gözönüne al›nmas› gerekir. Di¤er bir deyiflle yürürlükteki yat›r›m bütçeleriyle ilgili olarak faaliyet bütçesi dönemi (y›l›) zarf›nda yap›lan nakti harcamalar, sabit varl›klardaki art›fllar vb. ana bütçeyi oluflturan ilgili yan bütçelerde yer al›r. Y. Ercan Anadolu Anonim Türk Sigorta fiirketi 31.3.1925'te kurulmufltur. Günümüzde, hayat d›fl› tüm alanlarda sigortac›l›k etkinliklerinde bulunmaktad›r. 1995 y›l› prim tahsilat›na göre, ana çal›flma dallar› kaza (2,866 trilyon TL), yang›n (1,309 trilyon TL), nakliye (610 milyar TL) sigortac›l›klar›ndan oluflmaktad›r. 1995 y›l›nda ç›kar›lm›fl sermayesi 750 milyar TL olan ve net kâr› (1995'in ilk alt› ay›nda) 257 milyar TL'ye ulaflan Anadolu Anonim Türk Sigorta fiirketi, bünyesinde 331 personel istihdam etmektedir. Sigorta prim üretimi (5,015 trilyon TL) aç›s›ndan, ülkenin en büyük 2. sigorta flirketi olan Anadolu Anonim Türk Sigorta fiirketi'nin en büyük ortaklar› T. ‹fl Bankas› A.fi. (%45,91), Destek Reasüranst›r (%21.78). Halka aç›lan %25,11'lik pay borsada ifllem görmektedir. A. Erhan/fi. Akkaya Ana Kitle [Alm. Grundgesamtheit, Ausgangsgesamtheit] [Fr. Po pulation] [‹ng. Population, Universe ] Kollektif nitelikte (tesadüfi nedenlerden etkilenen) ve ayn› cinsten birim, gözlem ya da ölçülerin oluflturdu¤u topluluklar›n tamam›na istatistikte “ana kitle” ad› verilmektedir. Ana kitleler niteliklerine göre çeflitli s›nflara ayr›labilir. Sonu belirli (birimleri say›labilen) ve sonsuz, ger çek ve farazî kitlelelerden sözedilebilir. Bir ülkenin ya da flehrin nüfusu, bir fabrikadan belirli bir dönem içinde yap›lan sevkiyat miktar› ya da bir bölgedeki (X) gazetesi okurlar›n›n say›s› sonu belirli ve gerçek ana kitlelere örnek olarak gösterilebilir. buna karfl›l›k, içinde belirli say›da top bulunan bir kutu içinden iadeli olarak yap›labilecek çekifllerin say›s› ya da bir madeni para ile arka arkaya yap›labilecek at›fllar›n oluflturdu¤u yaz› ve tura sonuçlar› toplululu¤u ise sonsuzdur. Öte yandan, çok say›da birimden oluflan bir grup içinden seçilebilecek n birimlik örneklerin tamam›n›n oluflturaca¤› ana kitlenin kaç örnek içerece¤i teorik olarak hesaplanabilse bile, bu ifllem çok zor olaca¤›ndan, kitle farazî olarak düflünülebilmektedir. Bunun gibi, bir meyve bahçesindeki mevyelerin tamam›n›n say›lmas› olanaks›z oldu¤undan, bunlar›n oluflturduklar› kitle gerçek bir kitle olmas›na karfl›l›k farazî ve sonsuz kabul edilebilir. Ana kitleler çeflitli say›sal özelliklere de sahiptirler. Ortalama, standart saptama, varyans gibi say›sal özellikler bir ana kitleye aitseler, bunlara parametre denilmektedir. Ana kitlenin çok büyük, sonsuz farazi oldu¤u durumlarda tamam›n›n incelenmesi olanaks›z ya da çok pahal› oldu¤undan, bu say›sal özelliklere iliflkin do¤rudan bilgi edinilememektedir. Bu durumlarda sondaj (ör nekleme) metoduna baflvurularak ana kitleye ait baz› bi- Anadolu Bankas› Muhabank, Türk Ekspres Bankas› ile Bu¤day Bankas›'n›n birlefltirilmeleri ve Hazine'nin kat›l›m›yla oluflturulan ticaret bankas›. ‹lk kuruluflta Hazine'nin pay› % 33 iken, bu oran ilerleyen y›llarda % 99'a ulaflt›. 1985 y›l› sonunda, ödenmifl sermaye ve ihtiyatlar toplam› 25.5 milyar TL, toplam mevduat› 140 milyar TL, da¤›tt›¤› kredi tutar› 104 milyar TL'yi buldu. 4'ü yurt d›fl›nda olmak üzere, 128 flubesinde çal›flan personel say›s› 2900 kifliydi. Ayn› y›l, d›fl ticaret sektör bankas› statüsü verildi. 1987'de, Bankalar Yasas›'nda yap›lan bir de¤ifliklikle gayrimenkul al›m sat›m yetkisine sahip oldu. Bu ba¤lamda, 26 bin konutluk Anatepe-Uydukent Projesi'ni uygulamaya koyarken, elinde bulunan 100'ün üzerindeki gayrimenkulünü sat›fla ç›kard›. 1988'de, Türkiye Emlak Kredi Bankas› ile birlefltirildi ve Türkiye Emlak Bankas› ad›n› ald›. (Bkz. Türkiye Emlak Bankas›) A. ‹lkin / A. Erhan Anadolu Sigorta (Bkz. Anadolu Anonim Türk Sigorta fiirketi) 50 Anal›k Sigortas› Ana fiirket rimler seçilip bir örnek oluflturulur ve bu örne¤e iliflkin olarak hesaplanan say›sal de¤erlerin analizi ile ana kitle parametreleri hakk›nda tahmin yapma, karar verme yoluna gidilir. (Bkz. Da¤›lma, Ortalamalar, Örnekleme Teorisi) B. A. Köksal bas›n mesle¤inde çal›flan fikir iflçileri, kad›n gazetecilerdir. Bas›n ‹fl Yasas›’n›n 16. maddesine göre kad›n gazeteci gebeli¤i halinde, gebeli¤in 7. ay›ndan bafllayarak do¤umu izleyen 2. ay›n sonuna kadar izinli say›l›r. Bu müddet zarf›nda, gazete iflvereni, ücretin yar›s›n› ödemekle yükümlüdür. Gazetecinin sigortadan alaca¤› yard›m da bu ödemeyi etkilememektedir. Öte yandan ülkemizde iflçi sendikalar› ile iflverenler aras›nda imzalanan birçok toplu sözleflmede do¤um yapan kad›n iflçiye iflveren taraf›ndan ek bir ödeme yap›lmas› yolunda hükümler bulunmaktad›r. Analar›n korunmas› ve do¤umlar›n teflviki için, baz› yabanc› ülkelerde sigortal› kad›n iflçinin kazanc›n›n yüzde yüzünün ödendi¤ine de rastlanmaktad›r. M. Kutal Anal›k Sigortas› [Alm. Mutterschaftsversicherung] [Fr. Assurance ma ternité] [‹ng. Maternity insurance ] Sigortal› kad›n iflçinin ya da sigortal› erke¤in eflinin gebelik ve do¤um s›ras›nda muayene, bak›m ve tedavi giderleri ile emzirme ve iflgöremezlik yard›mlar›n› kapsayan bir sosyal sigorta dal›d›r. Anal›k sigortas›, niteli¤i bak›m›ndan hastal›k sigor tas›na benzemektedir. Bu nedenle uluslararas› belgelerde hastal›k ve anal›k sigortalar› bir arada gösterilmektedir. Anal›k, kad›n iflçi için fizyolojik bir risk olmas› aç›s›ndan hastal›k sigortas›na yaklaflt›¤›ndan, nüfus politikas› gere¤i do¤umlar› teflvik eden birçok ülke, anal›k halinin aileye yükleyece¤i ek harcamalar› dikkate alarak sosyal sigortalar›n deste¤ini kabul etmifltir. Ayr›ca genel sa¤l›k politikas› içinde ana sa¤l›¤›n›n özel bir yeri oldu¤undan kuflku duyulamaz. Anal›k sigortas› sigortal› kad›n›n ya da sigortal› erke¤in sigortas›z eflinin gebelik döneminde gerekli muayenelerin ve sa¤l›k yard›mlar›n›n yap›lmas›na olanak vermektedir. Ayr›ca do¤um s›ras›nda sa¤l›k yard›mlar›n›, do¤umdan sonra çocuk için emzirme yard›m›n›, do¤umdan önce ve sonraki dönemlerde kad›n iflçinin çal›flmad›¤› günler için iflgöremezlik ödene¤ini içermektedir. Anal›k sigortas› ülkemizde 1946 y›l›ndan itibaren uygulanmaya bafllam›flt›r. Önceleri ifl kazalar› ve meslek hastal›klar› sigortalar› ile birlikte ele al›nm›fl, daha sonra normal yeri olan hastal›k, anal›k sigortas› içinde düzenlenmifltir. 17.7.1964 tarihinde kabul edilen 506 say›l› Sosyal Sigortalar Yasas›’nda ise anal›k sigortas›na ayr› bir bölüm (4. bölüm, m. 43-51) ayr›lm›flt›r. Ayn› yasan›n 73. maddesinde sigortal›n›n kazanc›n›n % 1’i oran›nda anal›k sigortas› pirimi ödenmesi öngörülmüfltür. Bu pirimin sadece iflveren taraf›ndan ödenece¤i de yasada belirtilmifltir. Do¤umdan önceki bir y›l içinde en az 120 gün kendisi için prim ödenmifl olan sigortal› kad›n›n anal›¤› halinde, do¤umdan önceki ve sonraki alt›flar haftal›k sürede çal›flmad›¤› her gün için geçici iflgöremezlik ödene¤i verilece¤i de (m. 49) 506 say›l› yasan›n bir hükmüdür. Ancak sigortal› kad›n›n, hekim ya da ebenin gerekli gördü¤ü tedbirleri almamas› yüzünden hastaland›¤› veya hastal›¤›n›n artt›¤› uzman hekim raporu ile saptanmas› halinde iflgöremezlik ödene¤inin %50’sinin verilmeyece¤i de (m. 50) ilgili yasan›n bir emridir. Geçici iflgöremezlik ödene¤i, sigortal› iflçinin günlük kazanc› ölçüsünde de¤ildir. 506 say›l› yasan›n 89. maddesine göre günlük iflgöremezlik ödene¤i, sigortal› kad›n›n kazanc›n›n sadece üçte ikisidir. Bu 2/3'lük oran, 89. maddede yap›lan 20.6.1987 tarih ve 3395 say›l› yasa de¤iflikli¤inde de aynen korunmufltur. Bu kural›n istisnas› Analiz Raporu [Alm. Analysebericht] [Fr. Rapport d’analyse ou d’ex pertise] [‹ng. Analysis report] Bir akreditif belgesidir. ‹thalatç›, mal›n analizini ve niteliklerinin bilirkifli taraf›ndan belirlenmesini gerekli gördü¤ü takdirde resmî merciler ya da al›c›n›n gösterece¤i kifli veya firma taraf›ndan yap›lan analiz ve ekspertiz sonuçlar›n› belirleyen belgedir. Di¤er akreditif belgeleriyle birlikte al›c›ya gönderilir. Damga puluna tâbi de¤ildir. (Bkz. Akreditif) S. Abaç Anamal (Bkz. Sermaye) Ana Mallar (Bkz. Temel Mallar) Ana Para (Bkz. Sermaye) Ana fiirket [Alm. Muttergesellschaft] [Fr. Société Mère] [‹ng. Pa rent Company] Bir flirketi kontrol alt›na alabilmek için bu flirketin pay senetlerinin tamam›na ya da yeterli bir ço¤unlu¤una sahip olan flirkete, “ana flirket” ad› verilir. Yani ana flirket, di¤er flirketlerin pay senetlerine sahip olma yoluyla, bu flirketlerin politikalar›n› kontrol alt›na alan flirket olmaktad›r. Pay senetlerini elinde bulunduran flirket, ana flirket, söz konusu pay senetlerini ihraç eden flirket de ba¤l› flirket olarak nitelenir. Genellikle, ticari veya s›nai bir faaliyette bulunmayan, kontrol etmek amac›yla baflka firmalar›n pay senetlerine sahip olan ve hukuken ba¤›ms›z flirket olarak tan›mlanan holding kurulufllarda, holding piramidinin en tepesinde yer alan flirkete de ana flirket ad› verilir. Dolay›s›yla herhangi bir üretimde bulunmayan, sadece di¤er flirketlerin faaliyetlerini kontrol eden ve yöneten flirket 51 Anatosizm Anderson, Oskar Nikolayeviç pür bir ana flirket olarak kabul edilir. Ayr›ca, di¤er flirketlerin pay senetlerine sahip olmak suretiyle bunlar›n politikalar›n› kontrol alt›na alman›n yan›s›ra, kendi sahip oldu¤u varl›klar› da çal›flt›rarak faaliyette bulunan üretici ana flirket türü de vard›r. (Bkz. Holding, Ba¤l› fiirket) fi. Türen önemlileri, 1876 Anayasas›’nda 1909’da yap›lan de¤ifliklik ile, 1961 Anayasas›’nda 12 Mart 1971 sonras›nda yap›lan de¤iflikliklerdir. Günümüzde yürürlükte olan Anayasam›z, Dan›flma Meclisi Anayasa Komisyonu taraf›ndan haz›rlanm›fl ve Dan›flma Meclisi Genel Kurulu ve Milli Güvenlik Konseyi’nde baz› de¤iflikliklerden sonra, 7 Kas›m 1982’de halkoyuna sunulmufltur. %91,3 evet oyu ile halk taraf›ndan onaylanan “1982 Anayasas›” yasama-yürütme dengesinde, yürütmeden yana a¤›rl›k hissettiren bir çat›ya sahipti. T. Atefl Anatosizm [Alm. Anatozismus] [Fr. Anatocisme] [‹ng. Anatocism] Eski Yunancadaki ana ve tokos sözcüklerinin bileflimidir. Ana “yineleyen-do¤urgan” demektir. Tokos, “faiz”dir. Anatosizm, “faizin faiz do¤urmas›” anlam›ndad›r. Anatosizm, faizin hesap dönemi sonunda ana paraya eklenerek iflletilmesidir. Bir baflka deyiflle, faizin kapitalizasyonudur. Bileflik faiz yönteminin iflletilen paraya uygulanmas›d›r. (Bkz. Faiz, Bileflik Faiz, Net Faiz, De ¤iflken Faiz Oranlar› ) F. Ergin Andean Pakt› [Alm. Andenpakt] [Fr. Pacte Andean ] [‹ng. Andean Pa et] 1969 y›l›nda Güney Amerika ülkelerinden Bolivya, Kolombiya, Ekvador, Peru ve fiili'nin kurdu¤u ortak pazar anlaflmas›na verilen ad Andean Pakt›, üye ülkeler aras›nda bir ortak gümrük tarifesi uygulanmas›n› ve ticaretin serbestlefltirilmesini öngörmektedir. Ayr›ca baz› özel sanayi kollar›nda ortak geliflme çal›flmalar›na gidilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r. Pakt›n üye say›s› 1973 y›l›nda Venezuela'n›n kat›lmas›yla alt›ya yükselmifl; ancak 1976 y›l›nda fiili'nin pakttan ayr›lmas›yla yeniden befle düflmüfltür. Halen baz› gümrük konular›nda ifllerli¤ini sürdürmektedir. (Bkz. Latin Amerikan Ortak Pazar› ) Anayasa [Alm. Grundgesetz] [Fr. Constitution] [‹ng. Constitutio] Bir devletin en üstün ilkelerini kapsayan bir yasad›r. Di¤er yasalardan fark›, anayasan›n bu yasalar karfl›s›ndaki üstünlü¤ü ve anayasan›n ba¤lay›c› niteli¤idir. Gerçekten di¤er yasalar›n anayasaya ayk›r› olmas› mümkün olmad›¤› gibi, “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yar g› organlar›n›, idare makamlar›n› ve kiflileri ba¤layan temel hukuk kurallar›d›r.” Eski dilimizde anayasa sözcü¤ü yerine “Kanun-› Esasî” denilirdi. Ayn› anlama gelmek üzere Alman’ca da da “Verfassung” sözcü¤ünün yan›s›ra, “Grundgesetz” sözcü¤ü kullan›lmaktad›r. Frans›zca’da eskiden kullan›lan “ Loi Fondamentale ” sözcü¤ü de, günümüzde kullan›lmakta olan “constitution” sözcü¤ü gibi temel yasa anlam›na gelmektedir. Tüm bu aç›klamalar›n ›fl›¤› alt›nda anayasa, “di¤er yasalardan farkl› bir biçimde haz›rlanan, yürürlü¤e sokulan ve onlara üstün olan, bir devletin temel yap›s›n› hükümetin kurulufl ve iflleyiflini belirten, yönetenler karfl›s›ndaki vatandafllar›n hak ve özgürlüklerini düzenleyen, gösteren ve güvenceye ba¤layan bir yasad›r” diye tan›mlanabilir. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ilk anayasa 23 Aral›k 1876 tarihinde yürürlü¤e girmifltir. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun gücünü k›s›tlayan daha eski kimi belgeleri, örne¤in “Sened-i ittifak”, “Tanzimat ferman›” gibi belgeleri bir anayasa olarak de¤erlendirmek ve nitelemek mümkün de¤ildir. Ankarada Türkiye Büyük Millet Meclisi aç›ld›ktan sonra 20 Ocak 1921’de yürürlü¤e giren çok k›sa bir anayasa, 20 Nisan 1924’de yeni haz›rlanan bir anayasaya yerini b›rakm›fl ve “24 Anayasas›” diye adland›r›lan bu Anayasa 27 May›s 1960’a dek yaflam›fl ve daha sonra yerini 9 Temmuz 1961 tarihli Anayasaya b›rakm›flt›r: “1961 Anayasas›” da 12 Eylül 1980’ de yürürlükten kalkm›flt›r. Tüm bu anayasalarda zaman zaman de¤ifliklikte yap›lm›flt›r. Bunlar aras›nda en K. Mortan/fi. Akkaya Anderson, James (1739 - 1808) Malthus ve Ricardo’dan önce nüfus art›fl› ve toprak ran t› sorunlar›n› tahlil eden bir düflünürdür. Toprak rant› n›n büyük arazi sahiplerine yarayan bir “prim” oldu¤unu düflünmüfltür. Topra¤› iflleyenlerin de¤il, tapusunu ellerinde tutanlar›n rant farklar›ndan ç›kar sa¤lad›klar›n› ileri sürmüfltür. Tar›m alanlar›n›n k›s›tlanmas›yla üretim maliyetinin artt›¤›na iflaret etmifl, dife ransiyel rant kavram›n› incelemifltir. Üretim birimi maliyeti bu üründen elde edilecek net gelire eflit düzeye yükselince üretimin limitine varaca¤›n› belirtmifltir. Rant›n ürün fiyat›n› de¤il, ürün fiyat›n›n rant› belirledi¤ini aç›klam›flt›r. Nüfus art›fl›na paralel olarak teknolojinin geliflece¤ine, toprak veriminin yükselece¤ine ve teknolojik geliflmenin rant ayr›l›klar›n› önemli ölçüde ortadan kald›rabilece¤ine inanm›flt›r. Malthus ve Ricardo’nun tersine toprak rant› ve nü fus art›fl› konular›nda yapt›¤› tahlillerden iyimser sonuçlara var›lm›flt›r. (Bkz. Malthus, Ricardo, Rant, Toprak Rant›) F. Ergin Anderson, Oskar Nikolayeviç (1887-1960) Alman as›ll› Rus istatistikçisidir. Kiev Ticaret Enstitüsünde doçentlik yapm›flt›r. Sovyet Devrimi’nden sonra Romanya, Bulgaristan ve Almanya’da ö¤retim üyelikle52 And’lar Pakt› Ani Faiz rinde bulunmufltur. Almanya’da Kiel ve Münih Üniversitelerinin istatistik profesörlü¤üne getirilmifltir. Markoff ve Tschuprow’un temsil ettikleri Rus ‹sta tistik Ekolü ile Anglo-Amerikan istatistikçileri aras›nda bir “halka” say›lmaktad›r. Örnekleme, zaman serileri, kantitatif analiz ve olas›l›klar teorisi gibi konularda de¤erli bilimsel katk›lar› olmufltur. F.Ergin 29.7.1983-2869, 12.4.1989-3528 ile de¤iflik) ücretin tan›m›na "Genel anlamda ücret, bir kimseye bir ifl karfl›l›¤›nda iflveren veya üçüncü kifliler taraf›ndan sa¤lanan ve nakden ödenen mebla¤› kapsar" biçiminde yer verilmifltir. Bu yasal düzenlemelerin sonucu olarak, iflçilerin faz la çal›flmalar›n›n gerekli oldu¤u durumlarda kesinlikle zaml› ücret ödenece¤i kabul edilmifltir (m. 35) Ancak, fazla çal›flma süresi günde üç saati geçemez. Her bir fazla saat için verilecek ücret, normal çal›flma ücretinin saat bafl›na düflen miktar›n›n %50 yükseltilmesi yoluyla ödenir (35. madde (c) bendi) Ayr›ca zorunlu nedenle (örne¤in, günlük normal ifl süresi sona ermesine karfl›n, iflyerinde makine ve tesisatlarda meydana gelen ar›zalar, yang›n, deprem, su bask›n› vb. m. 36) ve ola¤anüstü hallerde (örne¤in, seferberlik s›ras›nda, m. 37) fazla çal›flt›r›lan iflçilere her bir fazla saat için verilecek ücret hakk›nda 35. maddenin (c) bendi hükmü uygulan›r. 1961 Anayasas›’ndan önce ülkemizde uzun süre yürürlükte kalan 1936 tarihli ‹fl Kanunu’nda (no. 3008, m.38), iflyerinde zorlay›c› bir nedenin ortaya ç›kmas› halinde bir saatlik zorunlu çal›flma karfl›l›¤›nda iflçiye ücret ödenmeyece¤i hükmü vard›. Anayasan›n kabulünden sonra bu hükmün Anayasa’n›n 42. maddesine ayk›r› oldu¤u iddias› ile dava aç›lm›fl ve Anayasa Mahkemesi 21.10.1963 tarihli karar›nda (Resmi Gazete, 1.2.1964, no:11622) ‹fl Yasas›’n›n 38. maddesinin bir k›sm›n› angarya yasa¤›na ayk›r› oldu¤u gerekçesiyle iptal etmifltir. Yüksek Mahkeme’ye göre “iflçi, günlük normal ifl saatleri d›fl›nda ve mecburi olarak çal›flt›r›ld›¤› halde kendisine fazla çal›flt›¤› ilk saat için herhangi bir ücret verilmemektedir. 38. madde hükmü bu bak›mdan angarya niteli¤i tafl›maktad›r.” Anayasa Mahkemesi’nin bu karar› 1967 y›l›nda ‹fl Yasas› yenilenirken dikkate al›nm›fl ve iflçi –hangi koflul alt›nda olursa olsun- fazla çal›flt›r›ld›¤› takdirde kendisine zaml› ücret ödenece¤i hükme ba¤lanm›flt›r. Bu haklar, 25.8.1971 tarih ve 1475 say›l› yeni ‹fl Yasas›'nda da müktesep hak olarak korunmufltur. And’lar Pakt› (Bkz. Andean Pakt›) Angajmanl› Hesaplar [Fr. Comptes à engagement] [‹ng. Engagment accounts] Bankalarca krediler ya senetler plasman›nda oldu¤u gibi vadeli ya da bütün borçlu cari hesaplarda oldu¤u gibi bankaca talep edildi¤inde kapanmak üzere vadesiz aç›l›r. Vadeli kredilerde banka plasman›na egemendir. Diledi¤i kadar plasman yapar, plasman›n› geniflletir ya da daralt›r. Vadesiz kredilerde belirli bir kredi limiti ile sözleflme yapt›ktan sonra, ola¤anüstü zorunluluklar olmad›kça banka, senetlerde oldu¤u gibi kolayl›kla kredi iliflkisine son veremez. Çünkü angajman alt›na girmifltir. Bu nedenle, bu gibi hesaplara” angajmanl› hesap” denir. S.Abaç Angarya [Alm. Zwangsarbeit] [Fr. Corvée] [‹ng. Forced Labour ] Eme¤i ile geçinen kiflinin ücret verilmeksizin, genellikle zorla çal›flt›r›lmas›d›r. Angarya terimi birbirinden nisbeten farkl› iki durum için kullan›lmaktad›r. Bunlardan birincisinde kifliye üc ret ödenmeksizin ifl yapt›r›lmaktad›r. Eme¤i karfl›l›¤› üc ret alamayan kifli ifli kendi iste¤iyle yapsa bile yapt›r›lan ifl bir angarya olmaktad›r. ‹kinci durumda ise ücret karfl›l›¤› olmayan ifli iflçiye iflveren ya da devlet zorla yapt›rmaktad›r. Angarya genellikle iflçiler için söz konusu olmakla beraber köylülere ve di¤er kimselere angarya yüklendi¤i de görülmüfltür. Örne¤in Ortaça¤’da köylülerin senyörlere ya da devlete karfl› ücretsiz çal›flma yükümlülükleri bulunuyordu. Kifli hak ve özgürlüklerini güvence alt›na almay› amaçlayan Frans›z Devrimi’nden sonra birçok Avrupa ülkesinde angarya yasaklanm›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti Anayasas›'n›n (1982) ‹kinci K›s›m, Üçüncü Bölümü'nde, çal›flma herkesin hakk› ve ödevi olarak belirlenmifl (m. 49); ‹kinci K›s›m, ‹kinci Bölüm'de, angarya kesin olarak yasaklanm›flt›r (m. 18) Ancak, ayn› maddede "fiekil ve koflullar› yasayla düzenlenmek üzere, hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çal›flt›rmalar; ola¤anüstü durumlarda yurttafllardan istenecek hizmetler; ülke gereksinimlerinin zorunlu k›ld›¤› alanlarda öngörülen, yurttafll›k ödevi niteli¤indeki beden ve fikir çal›flmalar›n›n, zorla çal›flt›rma say›lmayaca¤›" belirtilmifltir. ‹fl Yasas›'n›n 26. maddesinde de (4.7.1975-1927, M. Kutal/A. Erhan Ani Faiz [Alm. Augenblicks verzinsung] [Fr. Intérêt instantané ] [‹ng. Instant interest] Bileflik faiz uygulamas›nda bir yöntemdir. Bir y›ll›k dönem içinde, faiz oran›n›n sonsuz say›da bileflik de¤eri ile ulaflaca¤› nihai faiz oran›n› gösterir. J=Logn ( 1+ i) formülü ile gösterilir. Yukar›daki formüle göre, bir y›ll›k ödenim sonunda ulafl›lan faiz oran›n›n ani faiz yöntemi ile hangi faiz oran›n›n uyguland›¤› bulunur. Örnek: Y›ll›k % 5 faiz oran›na eflde¤er ani faiz yöntemine göre y›ll›k faiz oran›n› bulmak için, J=Logn (1,05) formülü ile do¤al logaritmik de¤eri bulunur.1,05’in do¤al logaritmas›, %4,879’dur. Demek ki y›ll›k yüzde 5 faiz oran›na eflde¤er ani faiz yöntemindeki y›ll›k faiz oran› yüzde 4,879 olmaktad›r. 53 Ani Grev Ani Kurulufl Ani faiz oran›, do¤al logaritman›n yan›nda Briggs logaritmas› yolu ile de hesaplanabilir. Bu durumda Briggs logaritmas› ile bulunan de¤erin (0,4343)’e bölünmesi gerekir. Bu iliflki flöyle gösterilebilir. J= J= di¤i ülkelerde genellikle ani grevler yasa d›fl› hareketler say›lm›flt›r. Ani grevler bazen mesleki amaç u¤runda yap›ld›klar› halde, baz› hallerde de politik amaçlarla yap›lmaktad›r. Grevin iflletme üzerindeki etkisini art›rmak, iflvereni zarara u¤ratmak, ülke ekonomisini sarsmak gibi amaçlarla bu tür hareketlere baflvuran sendikalar›n daha çok mevcut ekonomik ve politik düzeni y›kmay› düflünen kurulufllar oldu¤u görülmektedir. Nitekim Latin Avrupa ülkeleri olarak bilinen ‹talya ve Fransa’da, özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra, politik amaçl› ani grevlere rastlanm›flt›r. Grev hakk›n›n ne flekilde kullan›laca¤›n›n yasalarla belirlenmedi¤i, baflka bir deyiflle grev özgürlü¤ünün geçerli oldu¤u ülkelerde iflçi sendikalar› grevin birdenbire ve iflletmenin en fazla iflçiye muhtaç oldu¤u bir s›rada bafllamas›na önem vermektedirler. ‹flverenler kadar vatandafllar› da rahats›z eden ani grevler giderek azalmaktad›r. Özellikle bir sedikan›n deste¤i olmaks›z›n bir grup iflçinin iflverene haber vermeden topluca ifli b›rakmas›na oldukça seyrek rastlanmaktad›r. ‹flletmeler için oldu¤u kadar iflçiler için de çok sak›ncal› olan bu tür grevlere Bat› literatüründe vahfli grevler de denilmektedir. Ülkemizde 1982 Anayasas›'n›n güvencesi alt›nda olan grev hakk›n›n s›n›rlar› ve nas›l kullan›laca¤›, 5.5.1983 tarih ve 2822 say›l› yasayla belirlenmifltir. Toplu ‹fl Sözleflmesi Grev ve Lokavt Yasas› ad›yla düzenlenen bu yasaya göre, grev karar› alma hakk›, toplu pazarl›¤a yetkili iflçi sendikas›na tan›nm›flt›r. Böylece sorumsuz iflçi kitlelerinin greve giriflmeleri yasal çerçevenin d›fl›nda b›rak›lm›flt›r. Ayn› yasaya göre, yetkili sendikan›n ald›¤› grev karar›n›n iflyerinde ilan edilmesi ve iflverene duyurulmas› gerekmektedir. Bu ilan üzerine, iflçilerin ço¤unlu¤u greve kat›lmak istemiyorlarsa grev oylamas› istemek ve sendikan›n ald›¤› grev karar›n› etkisiz b›rakmak olana¤›na sahiptir. Uyuflmazl›¤›n zorunlu olarak bar›flç› bir çözüm yolu olan uzlaflt›rmadan geçirilmesi, uzlaflt›rma kurulunda iflverenin tarafs›z arac›s›n›n bulunmas›, grev karar›n›n resmî makamlara bildirilmesi Türk yasa koyucusunun ani grevleri önlemeyi amaçlad›¤›n› göstermektedir. Yukar›da da belirtildi¤i gibi, 2822 say›l› yasada grevin bafllat›lmas›na kadar uzunca yasal bir ifllemler dizisi öngörülmüfltür. Bunlar aras›nda, grev karar›n›n iflverene bildirilmesi de yer almaktad›r. Yarg›tay Hukuk Genel Kurulu, “grevin bafllama tarihinin iflverene bildirilmesi, grevin etkisini azaltabilece¤inden, zorunlu de¤ildir” yönünde görüfl bildirmesine karfl›n, 2822 say›l› yasan›n 37. maddesi, “grev karar›n›n karfl› tarafa tebli¤inden itibaren noter arac›l›¤›yla 6 iflgünü önce bildirilecek tarihte uygulamaya konulabilir” yapt›r›m›n› getirmifltir. (Bkz. Grev, Grev Çeflitleri, Toplu Sözleflme) log10 (1+i) 0,4343 log10 (1,05) 0,4343 = 0,02119 0,4343 = 4,879 Belli bir faiz oran›n›n ani faiz yöntemine göre y›ll›k bilefltirilmifl eflde¤erinin bulunmas› için temel formülün tersi kullan›l›r. Di¤er deyimle ani faiz yöntemine göre bulunan de¤erin antilog’u al›n›r. Örnek: Y›ll›k %5 faiz oran›n›n ani faiz yöntemine göre bilefltirilmifl de¤eri nedir? Yüzde 5 faiz oran›n›n do¤al logaritmaya göre antilog’u al›n›rsa ani faize göre yap›lan bilefltirme ifllemi sonunda ulafl›lacak de¤er bulunur. Buna göre y›ll›k ani faiz yöntemi ile bileflik de¤er %5,1271 olur. Bileflik faiz uygulamas›nda en s›k bilefltirme dönemi ani faiz yöntemi ile hesaplanabildi¤i için, bileflik faiz de¤eri en yüksek sonuca ulafl›lm›fl olacakt›r. Ani faiz baz› Bat› ülkeleri bankac›l›k uygulamalar›nda de¤erlendirilmekte ve mevduat hesaplar›na tatbik edilmektedir. Ani faiz yöntemi, daha ziyade, iflletmelerin farkl› dönemlerdeki rantabilite hesaplar›n›n yap›lmas›nda yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. Böylece, ayn› dönem içinde daha küçük dönemler itibariyle yap›lan rant hesaplar›nda iflletmelerin gerçek kârl›l›k durumunu sa¤l›kl› hesaplamak mümkün olmad› ¤›ndan nihai rantabilite hesaplar›ndan sapmalar görülür. Bu olumsuz izlenim ve yorumu gidermek amac›yla nihai rantabilete oran›n›n ani faize tekabül eden de¤eri bulunmak suretiyle dönemsel rant hesaplar›n›n gerçek de¤eri bulunur. Örnek: Üçer ayl›k dönemler itibariyle rantlar› s›ras›yla % 22, % 26, %27, % 25 olan bir iflletmenin y›ll›k rant oran› nedir? Çözüm için y›ll›k % 25’e tekabül eden rant oran›n›n, ani faiz yöntemine göre efl de¤er büyüklü¤ü bulunsa y›ll›k rant oran› bulunmufl olunur. J= Log (1+0,24) = % 22,73 Y. Karakoyunlu Ani Grev [Alm. Blitzstreik] [Fr. Grève surprise ] [‹ng. Spontaneous strike] ‹flçilerin aralar›nda anlaflarak (koalisyon) ya da bir sendikan›n emrine uyarak, iflverene haber vermeksizin birdebire ifli topluca b›rakmalar›d›r. ‹flverenin beklemedi¤i bir s›rada grev uygulamas› ile karfl›laflmas› nedeniyle buna sürpriz grev de denilmektedir. ‹flverenler ve iflletmeler üzerinde do¤urdu¤u olumsuz etkiler nedeniyle, grev hakk›n›n yasalarla düzenlen- M. Kutal/A. Erhan Ani Kurulufl [Alm. Simultangründung] [Fr. Fondation simultanée ] [‹ng. Simultaneous foundation] 54 Ani Kurulufl Ankara Antlaflmas› Anonim ortakl›klar›n kurulufl türlerinden biridir. Ticaret Kanunu’na göre ani kurulufl, flirket paylar›n›n kurucular taraf›ndan tamamen taahhüt edilmesiyle olur (TK m. 276/2) Ani kuruluflta da anonim flirket gibi flirkette pay sahibi en az befl kurucunun bulunmas› zorunludur (TK m. 277) Tedrici kuruluflun aksine, ani kuruluflta, paylar› taahhüt ettirmek amac›yla halka baflvurulmas› söz konusu de¤ildir. Ani kurulufl flu aflamalardan geçerek gerçeklefltirilir: Esas mukaveleyi tanzim ve imza eden ve sermaye olarak esas mukavelede muayyen paray› veyahut paradan baflka bir fleyi koymay› taahhüt eden pay sahipleri kurucu say›l›rlar (TK m. 278/1) Esas sözleflmenin yaz›l› flekilde yap›lmas› ve bütün kurucular›n imzalar›n›n noterce onaylanm›fl bulunmas› zorunludur (TK m. 279) Esas sözleflmeye afla¤›daki hususlar yaz›l›r: 1. fiirketin ticaret unvan›yla merkezinin bulunaca¤› yer; 2. fiirketin maksadiyle mevzuunu teflkil eden muamelelerin nev'i ve mahiyeti; 3. fiirketin esas sermayesinin miktar› ile her pay›n itibari k›ymeti, ödeme suret ve flartlar›; 4. Paradan baflka sermaye olarak konan haklar ve mallarla bunlara mukabil verilecek hisse senetlerinin miktar› ve mevcut bir iflletmenin veya baz› ay›nlar›n devir al›nmas› bahis mevzuu oldu¤u takdirde, onun bedeli ve kurucular taraf›ndan flirketin kurulmas› için flirket hesab›na sat›n al›nan di¤er fleylerin bedelleriyle flirketin kurulmas› hususunda hizmetleri görülenlere verilmesi gereken ücret veya tahsisat yahut mükâfat›n miktar›; 5. Kurucularla idare meclisi azalar›na ve di¤er kimselere flirket kazanc›ndan sa¤lanacak hususi menfaatler; 6. fiirket ifllerini idare ve murakabe ile mükellef olanlar›n ne suretle seçilecekleri ve bunlar›n hak ve vazifeleri ve imza koymaya salahiyetli olanlar; 7. Umumi heyetlerin ne suretle davet edilece¤i; toplant›lar›n vakti ve rey verme ile müzakere icras› ve karar verilmesi hususlar›n›n tâbi oldu¤u kay›t ve flartlar; 8. fiirket bir müddet ile tahdit edilmiflse bu müddet; 9. fiirkete ait ilanlar›n ne suretle yap›laca¤›; 10. Ani kurulufl halinde, her orta¤›n taahhüt etti¤i sermayenin nev'i ve pay miktar›. Geçen maddede yaz›l› esas sözleflme, flirket esas sermayesinin yüzde onunun tediye veya temin edildi¤ini gösteren bir vesika ile birlikte ‹ktisat ve Ticaret Vekâletine verilerek flirketi kurmak için izin al›n›r (TK m. 280/1) Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› esas mukavelelerin kanunun müfessir hükümlerinden ayr›ld›¤›n› ileri sürerek izinden imtina edemez (TK m. 280/2) Bununla, beraber Ticaret Kanunu, ani olarak kurulan bir anonim ortakl›¤›n pay sahiplerinin, kurulufl formalitelerinden kaç›nabilmek amac›yla, sonradan paylar›n› halka baflvurmak suretiyle elden ç›karabileceklerini düflünmüfl ve befl y›l içinde söz konusu yola baflvuran pay sahiplerinin tedrici kuruluflta uygulanan izahname, sirküler, ifltirak taahhütnamesi gibi zorunluluklara uymalar›n› öngörmüfltür. (TK m. 281-284) Ö. Teoman/A. Erhan Ankara Antlaflmas› [Alm. Ankara- Abkommen] [Fr. Accord d’Ankara] [‹ng. Ankara agreement] Avrupa Ekonomik Toplulu¤u (AET) ile Türkiye aras›nda ortakl›k iliflkilerini bafllatan ve ortakl›¤›n temel ilkelerini, aflamalar›n›, kurumlar›n› belirleyen anlaflmad›r. Türkiye, gümrük birli¤i ve giderek ekonomik bütünleflme sa¤lamak amac›yla AET’ye 31 Temuz 1959’da baflvurmufltur. Topluluk ile Türkiye’nin ortakl›k ilkelerini belirlemek ve karfl›l›kl› tavizler konusundaki farkl› tutumlar›n› uzlaflt›rmak dört y›ll›k bir görüflme sürecini gerektirmifl ve sonuçta Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’na o tarihte üye olan alt› ülke ile Türkiye aras›nda 12 Eylül 1963’de Ankara’da “Ankara Antlaflmas›” imzalanm›flt›r. Antlaflma 1 Aral›k 1964’te yürürlü¤e girmifltir. Ankara Antlaflmas›’n›n temel hedefi, taraflar aras›nda bir gümrük Birli¤inin aflamal› olarak gerçeklefltirilmesi ve sonuçta ekonomik politikalar›n›n uyumunun sa¤lanmas›, bir ekonomik bütünleflmeye gidilmesidir. Anlaflma bu hedefe üç dönemden geçilerek ulafl›lmas›n› öngörmektedir. 1) Haz›rl›k Dönemi: Bu dönem, Türkiye’nin ilerde ortakl›ktan do¤acak yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için - AET’nin de katk›s›yla- ekonomisini güçlendirmesi için zorunlu görülen süreyi kapsamaktad›r. Haz›rl›k döneminin 5 y›l sürmesi öngörülmüfl, ancak 12 y›la kadar uzat›labilece¤i kabul edilmifltir. Bu dönemde Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun tek tarafl› tavizlerle Türkiye’ye yard›m etmesi kararlaflt›r›lm›flt›r. Haz›rl›k döneminin temel ekonomik ve mali koflullar› AnkaraAntlaflmas› ile buna ekli Mali ve Geçici Protokollarla düzenlenmifltir. 2) Geçifl Dönemi: Bu dönemde taraflar›n karfl›l›kl› tavizler vererek bir gümrük birli¤i gerçeklefltirmeleri amaçlanm›flt›r. Geçifl döneminin süresi 12 y›l olarak saptanm›fl ve taraflar›n aflamal› olarak gümrük ve ticaret s›n›rlamalar›n› kald›rmalar› öngörülmüfltür. Ankara Antlaflmas›’na göre dönemler aras› geçifl otomatik de¤ildir. Her dönemin sonunda taraflar›n görüflmeler yoluyla bir sonraki aflaman›n temel ilke ve koflullar›n› belirlemeleri öngörülmüfltür. Nitekim, haz›rl›k dönemi için öngörülmüfl olan sürenin sonunda 23 Kas›m 1970’de Türkiye ile AET aras›nda geçifl dönemi koflullar›n› belirleyen “Katma Protokol” imzalanm›flt›r. 3) Son Dönem: Geçifl dönemi içinde gerçeklefltirilecek olan gümrük birli¤i üzerine son dönemde ekonomi politikalar›n›n da eflgüdümü sa¤lanarak ekonomik bütünleflme gerçeklefltirilecek ve Türkiye, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’na tüm üye olacakt›r. Ankara Antlaflmas› ve ek protokollerle temel ilkeleri belirlenen haz›rl›k dönemi içinde topluluk tek tarafl› tavizler vererek Türk ekonomisinin güçlendirilmesine katk›da bulunmay› kabul etmifltir. Buna göre, topluluk Tür55 Ankara Sigorta Ankonsinyasyon kiye’nin dört ana ihraç mal›na (tütün, kuru üzüm, kuru incir ve f›nd›k) tarife kotalar› çerçevesinde düflük gümrük uygulamay› ve Avrupa Yat›r›m Bankas› kanal›yla befl y›ll›k bir süre için 175 milyon dolarl›k proje kredisi niteli¤inde mali yard›m sa¤lamay› taahhüt etmifltir. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) T. Berksoy ile sanayi ve iflyerleri say›mlar› tümel anketlerdir. Buna karfl›l›k bir mamulün piyasaya sürülmesinden önce bir grup muhtemel al›c›n›n fikirlerine baflvurularak yap›lan pazar araflt›rmalar›, belirli sosyal ve siyasal konulara iliflkin olarak yap›lan kamuoyu yoklamalar›, seçimlerden önce temsili bir gruba soru yöneltilerek yap›lan seçim tahminleri, televizyon programlar› ile ilgili seyirci de¤erlendirmeleri ve Türkiye’de her y›l Devlet ‹statistik Enstitüsü'nün 25 ve daha fazla say›da kiflinin çal›flt›¤› iflletmeleri kapsayan imalat sanayii anketleri, k›smi anketlere örnek olarak gösterilebilir. Anket yard›m›yla elde edilen bilgilerin sa¤l›kl› olmas›nda iki unsur önemli rol oynamaktad›r. Bunlardan ilki, bültenlerin (soru ka¤›tlar›n›n) amaca uygun ve istenilen bilgileri yans›tabilecek nitelikte olmas›d›r ki, burada sosyal ve psikolojik yönleri ile özel bilgi gerektiren soruflturma tekniklerinden yararlan›lmaktad›r. Anketlerin sa¤l›kl› olabilmesi için dikkat edilmesi gereken di¤er nokta, bu anketlerin k›smi olmas› halinde, seçilen birimlerin inceleme konusu grubu yani kitlenin tamam›n› iyi temsil edebilmesidir. K›smi anketlerin kitlenin özelliklerini iyi yans›tabilmesi için çeflitli sondaj (örnekleme) metodlar›na baflvurulmaktad›r. Sondajda tesadüfilik kurallar›na uygun olarak birimlerin seçilmesi, bir yandan k›smi anketin temsili olmas›n› sa¤lamakta, di¤er yandan anketteki ham bilgilerin ifllenerek de¤erlendirilmesinde istatistik metodlar›n›n baflar› ile kullan›lmas›na olanak vermektedir. Anket yard›m›yla toplanan bilgilerin nitel olmalar› durumunda bile, birçok halde bu bilgiler tasnif edilerek frekanslar›n saptanmas› ya da sonuçlar›n s›ralanmas› ile istatistik metolar›n uygulanmas›na elveriflli duruma getirilebilir. ‹nsan davran›fllar›n›n ve tepkilerinin incelenmesine a¤›rl›k veren sosyal bilimlerde ancak çok say›da olay›n incelenmesi ile genel e¤ilimler belirlenebildi¤i için, bu bilim dallar›nda kiflilerin fikirlerine baflvuran anket türündeki derlemelerden genifl ölçüde yararlan›lmaktad›r. (Bkz. Ana Kitle, Derleme, Sondaj) B.A. Köksal Ankara Sigorta 1936 y›l›nda kuruldu. Günümüzde, sa¤l›k d›fl›nda tüm alanlarda sigortac›l›k etkinliklerinde bulunmaktad›r. 1995 y›l› prim tahsilat›na göre ana çal›flma dallar› kaza (590 milyar TL), yang›n (217.5 milyar TL) sigortac›l›klar›ndan oluflmaktad›r. fiirketin en büyük orta¤› % 84,51'lik payla Etibank't›r. Ankara Anonim Türk Sigorta fiirketi Memur ve Hizmetliler Sa¤l›k ve Emeklilik Vakf› ise %12,39'luk payla ikinci s›radad›r. Türk Ticaret Bankas› ise sadece %3'lük bir paya sahiptir. fi. Özgencil/fi. Akkaya Ankes [Alm. Kassenbestand] [Fr. Encaisse] [‹ng. Reserve] Taahhütleri karfl›lamak üzere bulundurulan nakit rezervdir. Türk bankac›l›k uygulamas›nda ankes oran› disponibilite oran›ndan farkl› anlamda kullan›lmakta ve disponibilite oran›ndan daha dar bir likidite nispetini ifade etmektedir. Disponibilite kapsam›na kasa mevcutlar› yan›nda T.C. Merkez Bankas› nezdinde tutulan serbest tevdiat, Devlet ‹ç ‹stikraz Tahvilleri, kullan›lmam›fl reeskont kredileri vb. gibi baz› aktif de¤erler de dahil olurken ankes durumu daha ziyade sadece banka kasas›ndaki nakit imkân› kapsam›na almaktad›r. 14.1.1970 tarih ve 1211 say›l› T.C. Merkez Bankas› Kanunu'nun 40. maddesi (6.12.1984 tarih, 3098 say›l› Kanun ile de¤ifltirilen flekli) ile bankalar›n taahhütlerine karfl› bulunduracaklar› umumi disponibilitenin nitelik ve oran›n›n gerekti¤inde T.C. Merkez Bankas› taraf›ndan tespit edilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r. Faaliyetteki bankalar tespit edilen oranlara uymak zorundad›rlar. Buna uyulmamas› durumunda, T.C. Merkez Bankas›, disponibilite oran›n› eksik tesis eden bankalara eksik tesis olunan disponibl de¤erler üzerinden, bu hususta belirleyece¤i esas ve flartlara göre cezai faiz tahakkuk ettirir. “Alt›n ankesi” merkez bankalar›n›n emimsyona karfl›l›k olarak bulundurduklar› k›ymetli maden rezervidir. N. Topçuo¤lu/A. Erhan Ankonsinyasyon [Alm. Konsignation] [Fr. En consignation] [‹ng. An consignement] Mal›n, komisyon karfll›¤›nda, komisyoncuya ya da tüccara b›rak›lmas› anlam›na gelir. Mallar sat›l›ncaya kadar vedia akti hükümleri uygulan›r. Mallar› emanet alan kimse bunlar› kendi ad›na ve mal› b›rakan kifli hesab›na satar. Bazen bir iflletmenin acentesi de, iflletme taraf›ndan verilen mallar› ankonsinyasyon al›r ve hatta bir miktar para da öder. Mallar sat›l›nca hesaplafl›l›r ve komisyonunu al›r. ‹hracat sisteminde, konsinye sat›fllarda, yani kesin olarak sat›fl yap›lmadan komisyoncuya mal gönderilmesi hallerinde, minimum fiyat›n sat›c›ya garanti edilmesi aran›r. Minumum fiyatla sat›fl fiyat› fark›ndan giderlerin düflürülmesinden sonra kalan tutar, komisyoncu ile sat›c› aras›nda paylafl›l›r. Bundan ötürü bu ifllem, “ortak hesap ile sat›fl” fleklinde nitelendirilir. (Bkz. Konsinye) S. Abaç Anket [Alm. Befrangung] [Fr. Enquête] [‹ng. Survey] Bir olay ya da olaylar grubu hakk›nda bilgi toplama ifllemi soru listeleri yard›m›yla gerçeklefltiriliyorsa bu tür derlemeye, baflka bir deyiflle bilgi toplama medoduna istatistikte “anket” ad› verilmektedir. Anketler araflt›rma konusu tüm birimleri kapsamalar› halinde tümel, kitle içinden sadece bir k›sm›n› kapsamalar› durumunda ise k›smi olarak nitelendirilir. Örne¤in, sorularla gerçeklefltirilmekte olan genel nüfus say›mlar› 56 Anlaml›l›k Anonim fiirket Anlaml›l›k Anonim ortakl›klar küçük halk birikimlerinin toplanarak büyük sanayi yat›r›mlar›na yöneltilmesinde, sermaye piyasas›na kanalize edilmesinde ve mülkiyetin yayg›nlaflt›r›lmas›nda da önemli bir rol oynarlar. Anonim ortakl›klar›n kapal› ve halka aç›k olmak üzere de¤iflik türleri vard›r. Halka aç›k anonim ortakl›klar hukukumuzda “Sermaye Pisasas› Kanunu” ile düzenlenmifltir. Anonim ortakl›klar kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir. Esas sözleflmelerinde amaç ve konular›n›n aç›kça gösterilmesi gerekir. (TK m. 271/2) Kurulufl ani ve tedrici olmak üzere ikiye ayr›l›r. (TK m. 276/1) Anonim fiirket, Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› taraf›ndan verilecek izinle kurulur. (TK m. 273) Anonim flirketlerin ifllemleri, bir tüzükle atanacak biçimde Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› ticaret müfettiflleri taraf›ndan denetlenir. Denetim, bilançonun aç›kl›k ve do¤ruluk esaslar› çerçevesinde yap›lacak incelemeyi de kapsar. (TK m. 274/1, de¤iflik madde: K H K / 5 5 9 27.6.1995) Bir anonim flirketin kurulabilmesi için, flirkette pay sahibi kuruculardan en az beflinin bulunmas› zorunludur. (TK m. 277) Devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kiflilerinden birisine, esas sözleflmeye geçirilecek bir kay›tla pay sahibi olmasa dahi, konusu kamu hizmeti olan anonim flirketlerin yönetim ve denetleme kurullar›nda temsilci bulundurmak hakk› verilebilir. (TK m. 275/1) Birinci f›krada yaz›l› flirketlerde pay sahibi olan kamu tüzel kiflilerinin, yönetim ve denetleme kurullar›ndaki temsilcileri, ancak bunlar taraf›ndan görevden al›nabilir. (TK m. 275/2) Özel yasalarda aksine hüküm olmad›kça, esas sermaye tutar› befl milyar TL'den afla¤› olamaz. Bu tutar, Bakanlar Kurulu taraf›ndan on kat›na kadar artt›r›labilir. (TK md. 272, de¤iflik madde: KHK/55927.6.1995) Anonim ortakl›klarda yasaca öngörülen zorunlu organlar›n say›s› üçtür: Yönetim kurulu, denetleme kurulu, genel kurul. Bu kurullar›n oluflturulmalar›, görev, yetki ve hukuksal konumlar›; Ticaret Kanunu’nun 312346. (Yönetim kurulu), 347-359. (Denetleme kurulu), 360-398. (Genel kurul) maddelerince düzenlenmifltir. Ortakl›¤› yönetim kurulu, yönetir ve temsil eder. Genel Kurul, pay sahiplerinin bir araya geldikleri ve ortakl›k iradesinin belirlenmesi anlam›na gelen kararlar›n al›nd›¤› en yetkili organd›r. Ortakl›¤›n içeriden denetimi denetçiler arac›l›¤› ile gerçeklefltirilir. Anonim ortakl›kta pay mevkilerini temsil etmek üzere senetler ç›kar›labilir. Bunlara “pay senedi” ad› verilir. Pay senetleri arac›l›¤› ile pay sahipli¤i kolayca el de¤ifltirebilir. Pay senetleri ya nama (ada) ya da hamili ne olur. Esas sözleflmede aksine hüküm bulunmad›kça hisse senetlerinin nama yaz›l› olmas› gereklidir. (TK m. 409/1) Nama yaz›l› senetler, esas sözleflmede aksine hüküm olmad›kça devrolunabilir. (TK m. 416/1) Devir, ciro edilmifl senedin devralana teslimiyle ger- [Alm. Signifikanz] [Fr. Signification] [‹ng. Significance] Tesadüfilik kurallar›na uygun olarak seçilmifl örnekler yard›m›yla ana kitle hakk›nda karar verme ifllemlerinde anlaml›l›k olarak tan›mlanan istatitik kriterlerden yararlan›lmaktad›r. Bir örne¤in incelenmesi sonunda bulunan bir de¤erin ana kitle ile ilgili olarak önceden belirlenen bir de¤ere uzakl›¤›n›n öneminin belirlenmesinde anlaml›l›k kriterine baflvurulmaktad›r. Böylece, örne¤e ait de¤er tesadüfi nedenlerle aç›klanamayacak kadar uzakta ise aradaki fark istatistik aç›dan anlaml› olarak nitelendirilecektir. Bu esasa göre yap›lan testlere anlaml›l›k testleri denilmektedir. Örne¤in, bir mahalledeki aileler aras›ndan tesadüfi olarak 200 ailelik bir örnek seçilerek bu örne¤e dahil ailelerin ayl›k gelir ortalamas› olan 30.000.000 liran›n 50.000.000 liradan farkl› olup olmad›¤› araflt›r›labilir. Aradaki fark›n tesadüfi nedenlerden dolay› ortaya ç›kamayacak kadar büyük olmas› bu fark›n anlaml› oldu¤una, yani söz konusu mahallenin ortalama gelir düzeyinin 50.000.000 liran›n alt›nda bulundu¤una iflaret edecektir. (Bkz. Alfa Hatas›, Alternatif Hipotez, Beta Hatas›, Hi potez Testleri) B. A. Köksal Anlaflmal› Ülkeler [Alm. Bilateralle Handel ] [Fr. Echanges bilatéraux ] [‹ng. Bilateral trade ] Bu ticaret çok tarafl› de¤il iki tarafl› olarak iki ülke aras›nda yürütülür. ‹ki ülke aras›nda özel anlaflmalar çerçevesinde yap›lan ticarete bu nedenle ikili ticaret anlafl mas› denilmektedir. D›fl ticaret analizlerinde bu türden ticaretin yap›ld›¤› ülkeler grubu, anlaflmal› ülkeler grubu olarak an›lmaktad›r. Özellikle ithalat›n› serbest dövizle ödemekte güçlük çeken ülkeler, ihtiyaçlar›n› iki tarafl› anlaflmalar içinde çözümlemeye çal›fl›rlar. Ancak bu konuda objektif olarak fiyat› karfl›layacak birimin tespiti güç oldu¤undan, bu türden ticaret, günümüzde önemini yitirmifltir. Anlaflmal› ülkeler ticareti, mal›n mal ile de¤ifltirilmesi fleklinde cereyan eder. De¤iflme takas ya da kliring yöntemiyle yap›l›r. Bu tip anlaflmalarda taraflar hangi mallardan ne miktarda vereceklerini y›l bafl›nda ya da anlaflman›n bafllang›ç tarihinde bir protokolle tespit ederler. (Bkz. Kliring, Takas, Serbest Döviz, Protokol) T. Çiller Anonim fiirket [Alm. Aktiengesellschaft| [Fr. Société anonyme] [‹ng. Joint stock company] Bir unvana sahip, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüfl olan, borçlar›ndan dolay› yaln›z malvarl›¤› ile sorumlu bulunan ortakl›kt›r (TK m. 269/1) Anonim ortakl›k bir sermaye ortakl›¤›d›r ve paylar›miktar ile s›n›rl›d›r (TK m. 269/2) Bundan baflka bir fley ödemeye zorlanmayacaklar› için, bu ortakl›k “tek borç flirketi” olarak da tan›mlan›r. 57 Ansiaux, Maurice Antagonizm Teorisi çekleflir. fiöyle ki; devir flirkete karfl› ancak pay defterine kay›tla hüküm ifade eder. (TK m. 416/2) Hamiline yaz›l› senetlerin devriyse, flirket ve üçüncü kifliler hakk›nda ancak teslimle hüküm ifade eder. (TK m. 415) Pay sahiplerinin mali nitelikte ve yönetime kat›lmaya iliflkin haklar› vard›r. Mali nitelikte haklar, kâr pay› alma, tasfiye art›¤›na kat›lma, yeni pay alma (rüçhan) ve ortakl›¤›n tesislerinden yararlanma hakk›d›r. Yönetimsel haklar ise oy kullanma, genel kurula kat›lma, bilgi alma ve iptal davas› açma gibi haklard›r. Anonim ortakl›klarda pay senetlerinin yan› s›ra, genel kurul, esas sözleflme gere¤ince ya da esas sözleflmeyi de¤ifltirerek, bedeli itfa olunan paylar›n sahipleri, alacakl›lar, kurucular ya da bunlara benzer bir nedenle flirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri ç›kar›lmas›na karar verebilir. (TK m. 402/1) Ancak, ilk esas sözleflmede öngörülmüfl olmad›kça kurucular lehine intifa senetleri ç›kar›lamaz. (TK m. 402/2) Ayr›ca, mali kaynaklara gereksinim duyan anonim flirketler, ödünç para bulmak için, itibari de¤erleri eflit ve ibareleri ayn› olmak üzere, tahviller (borç senetleri) de ç›karabilirler. (TK m. 420) Ancak, ç›kar›lan tahvillerin bedelleri tamamen al›nmad›kça ikramiyeli ya da ikramiyesiz yenileri ç›kar›lamayaca¤› (TK md. 421) gibi, ç›kar›lacak tahviller esas sermayenin ödenen ve onaylanm›fl son bilançoya göre varl›¤› anlafl›lan tutar›n› aflamaz. (TK m. 422) Anonim flirketlerin hesaplar›, Ticaret Kanunu’nun 455-474. maddelerince düzenlenmifltir. Anonim flirketlerde ortakl›k, TK md. 434-435'te öngörülen durumlarda son bulur ve tasfiye sürecine girer. Tasfiyenin tamamlanmas› (TK m. 441-448) ve unvan›n›n ticaret sicilinden sildirilmesiyle (TK m. 449), anonim flirketlerin tüzel kiflilikleri son bulur. (Bkz. Ani Ku rulufl, Tedrici Kurulufl Sermaye Art›r›m›, Sermayenin Azalt›lmas›) Ö. Teoman/A. Erhan lanan ve tan›mlayan Thomson Elyot’dur. Frans›zcada ise 1533’de Rabelais kullanm›flt›r. Elyot ve Rabelais’ye göre ansiklopedi, inceleme alan›na giren konularda bütün bilgileri sistemli bir flekilde ve liberal anlay›flla bir araya toplayan bir kitapt›r. 17. yy’da encypopaedia teriminin yanl›fl oldu¤u ve yerine cyclopaedia sözcü¤ünü koymak gerekti¤i ileri sürülmüfltür. 16. yy’da pedagojik yap›tlara ansiklopedi denirdi. 17. yy’da baz› ansiklopedilere sözlük ya da lexicon bafll›¤› konuldu¤u dikkate çarpm›flt›r. Yunan filozoflar›ndan Sofistler ile Demokritos, Pla ton ve Aristo’nun düflünce sistemlerinin ansiklopedik oldu¤u söylenmifltir. Roma’da Varro’nun yap›tlar›nda tarih, sanat, biyografi ve terim aç›klamalar› bir aradad›r. Plinius (‹.S. 2379), 2493 maddelik bir kitap yazm›flt›r. Cornelius, Le pus, Sortonius, Martianus Capella da Roma kültüründe ansiklopedik yaz›lar›yla iz b›rakm›fllard›r. Ortaça¤da kanonistler aras›nda ansiklopedik yap›tlar kaleme alm›fl birçok düflünür vard›r. ‹slâm düflünce tarihindeki bafll›ca ansiklopedik yap›tlar flunlard›r: Farabi’nin (870-950) ‹hfla-al Ulum ya da Bilimler Katalo¤u; El Mes’udi’nin 947 tarihli Alt›n ve De¤erli Tafllar Kitab› ; El Kvarissimi’nin 976’da yaz›lm›fl Bilimlerin Anahtar› bafll›kl› yap›t›; El Nedim’in 987-988’de kaleme ald›¤› Bilimler Endeksi: ‹bni Sina’n›n (980-1037) Hekimlik Yasas›; El Gazali’nin (1058-1111) ‹hya-› Ulum’u. ‹bni Rüflt’ün (1126-1198) Külliyat’›; ‹bni Haldun’un (1322-1406) Tarihten Örnek ler’i. Çin ve Hindistan’da, Ortaça¤’da ansiklopediler kaleme al›nm›flt›r. Geçmifl yüzy›llarda yaflam›fl bat›l› bafll›ca ansiklopedi yay›nc›lar› ve yaz›lm›fl bafll›ca ansiklopediler afla¤›da s›ralanm›flt›r. 16. yy: Gregory Reisch (Margarita Philosophica ); Raphael Maffei (Commentarii); Caxton (Dünyan›n Ay nas›) 17. yy: Moréri (Dictionnaire ); Homann (Lexicon universale); Bayle (Dictionnaire historique et critique ); Furetière (Dictionnaire universel ); Chauvin (Lexicon rationale ) 18. yy. Harris (Lexicon technicum); Jablonski (All gemeines Lexicon); Chambers (Cyclopaedia); Zedler (Universal Lexicon); Frans›z Ansikklopedileri; Britanni ca. Türkiye’de Yirminci Yüzy›lda bas›lm›fl bafll›ca ansiklopediler aras›nda Hayat Ansiklopedisi, ‹slâm Ansik lopedisi, Türk Ansiklopedisi, ‹ktisat ve Ticaret Ansiklopedisi, Ak ‹ktisat Ansiklopedisi Meydan-Larousse, Bü yük Larousse, Ana Britannica, Anadolu Uygarl›klar› say›labilir. F. Ergin Ansiaux, Maurice (1869-1943) Belçikal› iktisatç›d›r. Ça¤›nda para sorunlar› üzerinde bir otorite say›lmaktayd›. Kredi enflasyonunu ilk araflt›ran iktisatç›lardan biridir. Büyük ‹ktisadi Buhran ve Depresyon y›llar›nda konjonktür ak›mlar›n› incelemifltir. F. Ergin Ansiklopedi [Alm. Enzyklopädie] [Fr. Encylopédie] [‹ng. Encyclope dia] Yunanca’da enkylios tam devre ya da tam sistem, paide ia ö¤renim, bilgi edinme demektir. Ça¤›m›zdaki “genel e¤itim” kavram›n›n karfl›l›¤›d›r. ‹.S. 1. ve 2. yy. yazarlar›, yap›tlar›n›n ansiklopedik karakter tafl›mas›na önem vermifllerdir. Plinius, Quintili anus, Plutarkhos, Lukianos ve Galenos kendi ça¤lar›nda bu gelene¤i izlemifllerdir. Ansiklopedi sözcü¤ünü ‹ngilizcede 1531’de ilk kul- Antagonizm Teorisi [Alm. Theorie der Antagonismus] [Fr. Théorie de I’An tagonisme] [‹ng. Antagonism theory] Gelirlerin paylafl›lmas›nda iflverenle iflçinin rakip du58 Antbirlik Anti-Enflasyonist Politika rumda olduklar›n› iddia eden teoridir. Ricardo’ya göre, ücretle kâr›n kayna¤› ayn› oldu¤undan, bu gelirlerden birini art›rmak di¤erinin azalmas›yla mümkündür. Paul Leroy-Beaulieu bu teorinin statik karakterine dikkati çekerek has›lan›n sabit olmay›p de¤iflti¤ini; üretimden iflçi ve iflverenden baflka kimselerin de pay ald›klar›n› vurgulam›fl ve antagonizmin zannedildi¤i kadar kat› olmad›¤›n› belirtmifltir. D.Demirgil Antbirlik (Antalya Pamuk ve Narenciye T r›m Sat›fl Kooperatifleri Birli¤i) Genel müdürlük, kooperatifler, iflletmeler ve fabrikalarda istihdam edilen personel say›s› 2 000 dolay›ndad›r. E. Tokgöz/A. Erhan Anti-Damping Vergi [Alm. Antidumpingzoll] [Fr. Tarif antidumping] [‹ng. Antidumping tax] Haks›z rekabete karfl› ve yerli mallar› korumak amac›yla, yabanc› kaynakl› mallar›n fiyat düflüfllerine karfl› bu mallara gümrüklerde uygulanan vergidir. Baz› ülkeler ihracatlar›n› art›rabilmek amac›yla ihracata prim, vergi iadesi, ucuz kredi gibi çeflitli yard›mlar yaparlar. Bu tür yard›m alan ihraç mallar›, dünya piyasalar›nda rakiplerine oranla daha ucuz sat›l›r. Genellikle devletin verdi¤i primler, mallar›n fiyatlar›n› indirmeye oldukça elverifllidir. Bu durumda mevcut gümrük vergi ve resimleri de yerli ürünlerin rekabet etmesini sa¤lamaya yetmez. ‹hracatç› ülkelerin bu tür haks›z rekabeti, yabanc› kaynakl› mallar›n yerli ürünler karfl›s›nda daha avantajl› duruma geçmesine yol açar. Bu durumda, korumas›z kalan yerli mallar da himayeyi yeniden kurmak için, yabanc› kaynakl› mallarda yap›lan fiyat düflüflüne en az eflit bir gümrük vergisi koymak ya da mevcut vergiyi yükseltmek gerekir. ‹flte bu vergiye “anti-damping vergi” denir. Böylelikle ülke hem yerli üretimi himaye etmifl olur, hem de haks›z rekabete karfl› pazarl›k gücü sa¤lar. Di¤er ülke yaratt›¤› bu haks›z rekabetten vazgeçerse anti-damping vergi de kald›r›l›r. Uluslararas› ticarette haks›z rekabetin kamu oylar›ndan tasvip görmemesi dolay›s›yla, bir çeflit savunma olan anti-damping vergi uygulamas› da hoflgörü ile karfl›lanmaktad›r. Ancak baz› ülkeler ya da ülke gruplar›, kamuoyunun bu hoflgörüsünü istismar ederek, bu kez de yabanc› kaynakl› mallara, bunlarda haks›z rekabet do¤uracak fiyat düflüflleri olmasa bile, s›rf politik amaçlarla anti-damping vergi uygulamaktad›rlar. (Bkz. Damping, Gümrük Vergileri) E.Korkmaz a- 2834 say›l› Tar›m Sat›fl Kooperatifleri ve Birlikleri Yasas› uyar›nca, 28.7.1952'de 5 kooperatifin (Antalya, Alanya, Finike, Manavgat, Serik) kat›l›m›yla "Antalya Pamuk, Muz ve Narenciye Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Birli¤i" ad› alt›nda kuruldu. 1968 y›l›na kadar bu ad alt›nda etkinliklerini sürdüren kurulufl, Alanya Muz ve Narenciye Kooperatifi'nin ayr›lmas› ve Antalyabirlik'in kurulmas›yla Antalya Pamuk Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Birli¤i ad›n› alarak yaln›zca pamuk üreticilerine yönelik hizmet vermeye bafllad›. Kumluca Yeniköy ve K›n›k kooperatiflerinin de birlik bünyesine kat›lmas›na karfl›n, Finike ve Kumluca yörelerinde pamuk ekimine son verilmesi sonucunda, ad› geçen kooperatiflerin kapat›lmas›yla üye say›s› 5'e düfltü (1992) 1993'te, Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› karar›yla Antbirlik ve Antalya Birlik tek çat› alt›nda topland›. Bu tarihten itibaren Antalya Pamuk ve Narenciye Tar›m Sat›fl Kooperatifleri ad›yla ve bünyesindeki 6 kooperatif (Antalya, Alanya, K›n›k, Manavgat, Serik, Yeniköy) arac›l›¤›yla Antalya bölgesi pamuk ve narenciye üreticilerine hizmet vermeye bafllad›. Üreticilerin tar›msal üretim girdilerini (tohum, gübre, tar›m ilac›, akaryak›t, kredi) ucuz ve vadeli olarak karfl›lamas›n›n ve elde edilen ürünleri gerçek de¤eri üzerinden sat›n alarak de¤erlendirmesinin yan› s›ra, üretim aflamas›nda karfl›laflt›¤› sorunlara, kadrosundaki tar›m mühendisleri gözetiminde ve uçakla tar›msal mücadele iflletmesiyle yard›mc› olmaktad›r. 16936's› faal, toplam 27848 pamuk ve narenciye üreticisi ortaktan sat›n al›nan ürünler, birli¤in Antalya bölgesindeki fabrikalar› (5 ç›rç›r ve prese fabrikas›, 1 iplik fabrikas›), ya¤ kombinas› ve narenciye tasnif, paketleme, sarartma tesisinde hammadde olarak de¤erlendirilmekte, fazlas›n› iç ve d›fl piyasalarda satmaktad›r. Etkinlik alan›n›n bölgedeki en büyük sanayi kuruluflu konumunda olup, hammaddelerin ifllenmesinden pamuk ipli¤i, preseli pamuk, pamukya¤› ve yan ürünler elde edilerek pazarlanmaktad›r. 1995/1996 mevsiminde üreticiden 61,806 ton kütlü pamuk sat›n alan ve karfl›l›¤›nda 2,680 trilyon TL ödeyen kuruluflun cirosu, 1994/1995'te 1,4 trilyon TL'ye, net kâr› 559 milyar TL'ye ulaflm›flt›r. 10 y›ll›k bir aran›n ard›ndan, 1995 y›l›n›n sonlar›na do¤ru yeniden d›flsat›ma bafllanm›flt›r ve 1996 y›l›n›n ilk yar›s›na de¤in 8 milyon dolarl›k d›flsat›m gerçeklefltirilmifltir. Anti-Enflasyonist Politika [Alm. Anti-Inflationspolitik] [Fr. Politique anti-inflati onniste] [‹ng. Anti-inflation policy] Enflasyona karfl› al›nan önlemlerin tümü “anti-enflasyonist politika”y› oluflturur. Bu politikan›n uygulanmas›nda ve baflar›l› olmas›nda zamanlama büyük önem tafl›maktad›r. Anti-enflasyonist politika, enflasyonun ilk belirtileri ortaya ç›kt›¤›nda, ekonomik dengenin bozulmas›n› önlemeye yöneliktir. Enflasyon bütün sonuçlar›yla ortaya ç›km›flsa bu durumda anti-enflasyonist politika, bozulmufl ekonomik dengeyi yeniden kurmay› hedef almak zorundad›r. Belirlenen bu iki farkl› durumda, al›nacak önlemlerin ölçüsü de farkl› olabilecektir. Enflasyonun temel göstergesi, fiyatlar genel düzeyinin sürekli ve h›zl› olarak yükselmesidir. Ancak bu h›z hakk›nda kesin bir ölçü belirleme olana¤› henüz yoktur. Genel e¤ilim olarak y›lda % 5’in üstündeki fiyat art›fllar› enflasyonist sürece girildi¤ini göstermektedir. Bu du59 Anti-Kartel Politika Antrepo rumda anti-enflasyonist politikay› oluflturacak önlemler paket olarak yürürlü¤e konulmal›d›r. Söz konusu önlemlerin bafll›calar› flunlard›r: a) Toplam para arz›n›n ve kredi hacminin azalt›lmas›, b) Reeskont oran›n›n yükseltilmesi, c) Devlet bütçesinin denklefltirilmesi, d) Tüketim mallar›n›n taksitle sat›fl›n›n s›n›rland›r›lmas›, e) Selektif ve kontrollü kredi politikas›n›n uygulanmas›, f) Vergi gelirleri içinde “dolays›z vergiler”e a¤›rl›k verilmesi, g) Üretimin ve ithalat›n art›r›lmas›, h) Ücret ve fiyatlar›n kontrol alt›na al›nmas›. Yaflan›lan enflasyonun fliddet derecesi, belirlenen bu önlemlerin ya da di¤er yan önlemlerin dozaj›n› belirlemekte etkili olabilecektir. Anti-enflasyonist politikan›n k›sa süre içinde fiyatlar genel düzeyindeki art›fl› h›zla düflürmesi istendi¤inde, ekonomide toplam talebin azalmas› nedeniyle, durgunluk meydana gelir. Bu durgunluk giderek aç›k iflsizli¤in yayg›nlaflmas›na yol açar. 1980'li y›llarda Türkiye ve baz› Avrupa ülkeleri çift rakaml› enflasyonla mücadele ederken, durgunlu¤u ve iflsizli¤i kabullenmek zorunda kalm›fllard›r. Hatta, 1990'l› y›llarda (1994) Türkiye üç rakaml› enflasyonu bile yaflam›flt›r. (Bkz. Enflasyon, Dolay›s›z Vergi) E. Tokgöz/fi. Akkaya uyduramayaca¤›n› ileri sürmektedir. (Bkz Nicolas Kal dor, Monetarist’ler ) F. Ergin Anti-Tröst Politika [Alm. Anti-trustspolitik] [Fr. Politique antitrust ] [‹ng. Anti-trust policy] Belli bir mal ya da hizmet piyasas›nda tekelci güç kazanm›fl dev firmalar›n haks›z kârlar›n› engellemeyi ve tüketicileri korumay› amaçlayan politikad›r. 19.yy’›n sonunda, önce ABD’de sonra Bat› Avrupa’da, ayn› alanda çal›flan firmalar›n piyasada üstünlük kurmak ve kârlar›n› art›rmak için rekabetten vazgeçerek ortak bir yönetim alt›nda birleflmelerine karfl› “antitröst p o l i t i k a ” do¤mufl oldu. ‹lk uygulama, 1890 y›l›nda Sherman Act ad›yla an›lan anti-tröst yasan›n ABD’de yürürlü¤e konulmas›yla bafllam›flt›r. Bu yasa, “yabanc› ülkelerle ya da federe devletler aras›nda sanayii ve tica reti s›n›rlamak için tröst biçiminde her türlü sözleflme ve antlaflmay›” geçersiz saym›flt›r. 20. yy’›n hemen bafl›nda ABD baflkanl›¤›na gelen Th. Roosevelt anti-tröst politikay› sürdürmüfltür. Ancak daha sonraki dönemde yarg› organlar›n›n, tröstleri topluma yararl› ve zararl› diye ikiye ay›rmas›, sürdürülen elefltirilerin azalmas›na yol açm›flt›r. Bu geliflme 1941 y›l›nda ç›kar›lan bir yasa (Clayton Act) ile sonuca ba¤land›. Yasa, tekelleflmeyi yasaklarken kamu denetimine de aç›kl›k getirdi. Bat› Avrupa’da ilk anti-tröst yasa ‹kinci Dünya Savafl› sonras› dönemde F. Almanya’da yürürlü¤e konmufltur. Bu yasa, Ruhr havzas›ndaki kömür ve çelik sanayiinin yeniden, savafltan önceki gibi tek elde toplanmas›n› önlemekteydi. Avrupa Ekonomik Toplulu¤uantlaflmas› (1957), topluluk içinde firmalar›n rekabet giriflimlerini düzenlemifltir. Bu konuda denetim ve karfl› önlem alma yetkisi, toplulu¤un yürütme organ› olan komisyona verilmifltir.Komisyon rekabet kurallar›n› bozan iflletmelere bir milyon dolar ya da y›ll›k gelirin % 10’una varan düzeyde ceza verebilmektedir. (Bkz. Clayton Act) E. Tokgöz Anti-Kartel Politika [Alm. Anti-Kartellspolitik] [Fr. Politique anticartel ] [‹ng. Anti-cartel policy] Kartel sözleflmeleriyle birleflmeleri önlemeye ve piyasada rekabet koflullar›n›n egemen olmas›n› sa¤lamaya yönelik önlemlerin tümüdür. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra Bat› Avrupa ülkelerinde daha çok ve kolay kazanma güdüsüyle hareket eden ve rekabeti engelleyen firmalara karfl› etkili yasal önlemler al›nm›flt›r. A¤ustos 1953 kararnamesiyle Fransa’da, 1956’da ‹ngiltere’de ve Temmuz 1975’de Bat› Almanya’da “anti-kartel” yasalar yürürlü¤e konulmufltur. Haks›z kazançlar› önlemeyi ve tüketicileri korumay› amaçlayan benzer önlemler, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nu kurumlaflt›ran Roma Antlaflmas›’nda da yer alm›flt›r. Bu antlaflman›n 85-90. maddelerinde rekabeti k›s›tlayan her türlü sözleflme, birleflme ve benzeri uygulamalar›n üye ülkelerde yasaklanmas› öngörülmüfltür. (Bkz. Kartel) E. Tokgöz Antrepo [Alm. Zollager, Entrepot ] [Fr. Entrepôt] [‹ng. Warehou se] Gümrük vergisine ya da yaln›z gümrük kontrolüne tâbi mallar›n ülkeye girifl, transit veya aktarma için beklemesine ve bu bekleme an›nda belli ifllemlerin yap›lmas›na izin verilen yerlerdir. Antrepoya girifl bir vergi yükümlülü¤ünü kapsamamaktad›r; ayr›ca mallar›n antrepoya giriflteki flekil ve niteli¤inin korunmas› zorunlulu¤u da söz konusudur. Bu özellikleri nedeniyle antrepo bir gümrük d›fl› bölge ya da s›n›rl› bir serbest yer say›lmaktad›r. Belirli bir gümrük rejiminin uygulama arac› ve yeri olan antrepolar, tüm girifl mallar›na aç›k tutulur. Ülkemizde de, girifli ve transit geçifli yasak olmayan yabanc› Anti-Monetaristler [Alm. Monetäristengegnern ] [Fr. Anti-Monétaristes] [‹ng. Anti-Monetarists] Anti-Monetaristlerin temsilcilerinden biri Nicholas Kal dor’dur. Nicholas Kaldor, para politikas›n›n yarar ve etkinli¤ine inanmamaktad›r. Fiyatlar›n talebe de¤il, maliyete ba¤l› oldu¤unu düflünmektedir. Maliyetlere ba¤l› oldu¤u için fiyatlar›n de¤iflen koflullara esneklikle ayak 60 Antrepo Liman› Apel Anüitelerin Bugünkü De¤eri ülkelerin mallar› antrepo rejiminden yararlan›r. (Bkz. Ambar, Umumi Ma¤azalar) F. Bilgino¤lu [Alm. Tageswert der Annuität] [Fr. Valeur appelée des annuités] [‹ng. Present valuel of an annuity ] Anüite, belirli bir zaman süresi boyunca ya da sonsuza kadar her y›l sabit tutarda ödenen paralar›n oluflturdu¤u bir seri olarak tan›mlanabilir. Her ödemenin y›l sonlar›nda yap›ld›¤› kabul edilir. E¤er ödemeler y›l bafllar›nda gerçeklefliyorsa hesaplamalar bir y›l geri gidilerek yap›l›r. Her y›l sonunda ödenen bir anüitenin bugünkü de¤erini (iskonto edilmifl toplam›n›) bulmak için flu formül kullan›l›r. A. [(1+i)t-1] H= i. (1+i)t Antrepo Liman› [Alm. Entrepotshafen] [Fr. Port d’entrepôt ] [‹ng. Entre pot] Reeksport ticaret için kullan›lan limana verilen add›r. Bu özelli¤i tafl›yan bir limanda mal gümrü¤e girmez. Hollanda’n›n Rotterdam liman› bu anlamda dünyan›n en büyük antrepo liman›d›r. Gümrüklendirme olmaks›z›n antrepoya al›nan mallar, daha sonra yap›lan ticaret ba¤lant›lar› çerçevesinde bir baflka ülkeye ihraç edilir. Zaman ve paradan büyük tasarruf sa¤lamas› aç›s›ndan d›fl ticarette büyük ifllerli¤i olan sistemin Türkiye’de uygulamas› yoktur. K. Mortan (A) burada her dönemde ödenecek anüite tutar›n›, (i) faiz oran›n›, (t) dönem say›s›n› ve (H) de anüitelerin bugünkü de¤er toplam›n› gösterecektir. Formül üslü fonksiyonlara dayand›¤› için logaritma cetvelleri kullan›lmas› gerekmektedir. Bu nedenle çözümü kolaylaflt›rmak için anüite tutarlar›n›n de¤iflik faiz ve dönemler için bugünkü de¤erini veren tablolar düzenlenmifltir. Anüite günlük ekonomik hayatta s›k s›k karfl›m›za ç›kt›¤› gibi (taksit ödemeleri, yat›r›m kararlar› vb) kiflilerin ba¤›flta bulunmalar› ya da b›rakt›klar› vasiyetnameler dolay›s›yla da söz konusu edilebilir. (Bkz. Anüite, Anüitelerin Toplu Son De¤eri) fi. Türen Antrepo Rejimi (Antrepo Sistemi) [Alm. Zoll speicherwirt schatt] [Fr. Système des entre pôts, Réjime de I’entrepôt] [‹ng. Warehousing system] Bir mal ve eflya ülke içine girerken, gümrüklerden geçti¤inde vergiye tâbi tutulur. Baz› durumlarda bu tür vergiye tâbi olmas› gereken bir mal ve eflya, ülke içinde -adeta milli s›n›rlar d›fl›ndayken gibi- vergi al›nmadan tutulabilmektedir. Bu mal ve eflyan›n tutuldu¤u yerlere “antrepo” ad› verilmektedir. Antrepolar, devletin ve gümrük idaresinin mutlak kontrolu alt›ndad›r. Mal ve eflya antrepolarda, üzerinde herhangi bir de¤ifliklik yap›lmadan tutulabilece¤i gibi, anlaflmalar ve ülkenin izni al›nmak flart›yla, baz› s›n›rl› de¤iflikliklere de tâbi tutulabilir. Örne¤in bu mallar ambalajlanabilir, ambalajlar› de¤ifltirilebilir, üzerinde k›smi imalat veya montaj ifllemi yap›labilir. Antrepodaki mallar ülkeye it hal edilebilece¤i gibi menfle ülkeye iade de edilebilir ya da üçüncü bir ülkeye sat›labilir. Antrepolar genel ya da geçici nitelikte olabilece¤i gibi, özel mal ve eflya için de olabilir. Genel ya da geçici antrepolarda mallar›n bekleme süreleri ülkelere göre de¤iflebilirse de, bu süre ortalama 5-6 y›l dolay›ndad›r. Di¤er taraftan (akaryak›t depolar› gibi) özel antrepolar da vard›r. Antrepo sistemi, d›fl ticareti gelifltirme aç›s›ndan yararl› bir sistemdir. (Bkz. Gümrük Rejimleri, Güm rük Vergileri, Serbest Bölge, Serbest Liman, Transit Draw-Back) E. Korkmaz Anüitelerin Toplu Son De¤eri [Alm. Zinseszinsen der Annuität] [Fr. Valeur totale à terme d’une annuité] [‹ng. Total value of’an Annuity] Anüitelerin toplu son de¤eri ile, belli bir zaman süresi boyunca aralar›ndaki fas›la ayn› kalmak üzere, her dönem sonunda yap›lan sabit tutardaki ödemelerin bileflik faizleriyle beraber tutarlar›n›n bulunmas› kastedilir. Bu nedenle anüitenin toplu son de¤eri, bileflik faiz formülünü kullanarak kurulan bir serinin toplam›ndan oluflur. Formül ile belirtecek olursak: S= A. [(1+i)t–1] veya S= i fleklinde olabilir. A(qn+1) q–1 (A) burada anüite tutar›n›, (i) faiz oran›n›, (t) ödemelerin yap›ld›¤› dönem say›s›n› ve (S) de anüitelerin toplu son de¤erini göstermektedir. Bu formülde de logaritma kullanman›n gereklili¤i ortaya ç›kt›¤›ndan, güçlü¤ü gidermek için çeflitli faiz oranlar›na ve dönem say›s›na göre bir liral›k anüitenin toplu son de¤erini veren tablolar gelifltirilmifltir. (Bkz. Anüite, Anüitelerin Bu günkü De¤eri) fi. Türen Anüite [Alm. Die Rente, Jahresrente ] [Fr. Annuité] [‹ng. Annu ity] Latince kökenli olan ve “y›l” anlam›na gelen “annus”tan kaynaklanan bu sözcük, borçlanma ifllemlerinde o y›l ödenmesi gereken borcun faizle birlikte tutar›n› ifade eden bir terim olarak kullan›lmaktad›r. Örne¤in 1.000.000.000 liral›k, 10 y›l vadeli ve %50 faizli bir borçlanma iflleminde ilk anüite, 100.000.000 + 50.000.000 = 150.000.000 lirad›r (itfa tutar› + y›ll›k faiz). T. Artun/fi. Akkaya Apel [Alm. Einforderung von Kapital auf Aktien] [Fr. Appel de fonds] [‹ng. Calls] 61 Aplikasyon Aquinas, Thomas Aquinas, Thomas (1225-1274) “Ödeme ça¤r›s›” demektir. Anonim ortakl›klar tek borç ortakl›¤›d›r. Baflka bir deyiflle, pay sahibinin tek borcu vard›r, o da taahhüt edilen pay bedelini ödemektir. Kuruluflta ya da sermaye art›r›m›nda nakdi sermaye taahhüt olunmuflsa, esas sözleflmeyle ya da genel kurul karar›yla daha yüsek bir oran saptanmad›¤› takdirde, pay bedelinin dörtte birinin hemen ödenmesi gerekir. Ticaret Kanunu’nun 406. maddesi uyar›nca, esas sözleflmede baflka bir hüküm bulunmad›kça paylar›n bedeli pay sahiplerinden ilan yoluyla istenir. Pay bedelinin taksitle ödenmesinin söz konusu oldu¤u böylesi durumlarda yönetim kurulu taraf›ndan yap›lacak olan bu ödeme ça¤r›s›na “apel” denir. Ödeme ça¤r›s›nda eflitlik ilkesine uygun davran›lmal› ve baz› pay sahiplerinin daha az bir tutar ödemelerini ya da borçlar›n› daha uzun bir sürede yerine getirmelerini olanakl› k›lan davran›fllardan kaç›n›lmal›d›r. Apelin zaman›nda ve istenilen miktarda ödenmemesi pay sahibinin “temerrüdüne” yol açar ve hakk›nda iskat (ç›karma) iflleminin uygulanmas›n› gerektirir. Ö. Teoman Ortaça¤’›n din felsefesinde derin iz b›rakm›fl düflünürleri aras›ndad›r. Düflünce sistemi Aristo’nun etkisi alt›nda kalm›flt›r. Teolojiye berrakl›k, anlafl›l›rl›k ve ak›lc›l›k getirmeye çal›flm›flt›r. Yap›tlar›n›n bafll›klar› Summa theologica, Opera omnia, On Kingship:To the King of Cyprus’t›r. 12.yy’da din adamlar› “befleri” günahlar›n kayna¤›nda mülkiyet’in bulundu¤unu ileri sürmeye devam ediyorlard›. H›ristiyan felsefesine göre, yaln›z “hiç kimse nin bir fleyi kendi mal› saymad›¤› ve her fleyin herkese ait olaca¤›” bir düzen, ideal say›labilirdi. Özellikle Franciscan mezhebindekiler, mülkiyet müesesesine karfl›yd›lar. 12.yy sonlar›na do¤ru hukukçular use yani kullanma hakk› ile dominium yani sahiplik kavramlar›n› ay›rmaya bafllam›fllard›. Aristo’nun Poltika adl› mülkiyeti kaç›n›l maz bir gereksinme olarak tan›mlayan yap›t› 1250’de Latince’ye çevrilmiflti. Aquinas, mülkiyeti kabul eden Aristo’nun görüflünü savunmufl, toplumun huzur, düzen ve istikrar› için mülkiyetin zorunlu oldu¤unu aç›klam›flt›r. Yaln›z ola¤anüstü hallerde “her fleyin herkese ait olabilece¤ini” yazm›flt›r. “Zorunlu gereksinmenin a¤›r bask›s› alt›nda olan›n hiç kimseden yard›m görmezse baflkas›na ait mal› alabilece¤ini” ve “bu tür h›rs›zl›¤›n günah say›lmayaca¤›n›” ileri sürmüfltür. 1139-1150 aras›nda Kilise yasalar›n› Decretum Gra tiani bafll›kl› büyük bir yap›tta toplayan din adam› Gratien, hiçbir H›ristiyan›n ticaret yapmamas› gerekti¤ini söylemifl ve tacirlerin ald›klar›n› daha yüksek fiyata satan günahkarlar olduklar›n› iddia etmifltir. Aristo da, ticaret ve dürüstlü¤ün birbiriyle ba¤daflabilece¤ine inanmam›flt›. Aquinas ayn› görüfl paralelinde kalmaya çal›flarak devletin kendine yeterli olmas›n› istemifltir.Savafl zaman›nda yabanc›lar›n yiyecek maddeleri vermeyebileceklerini hat›rlatm›flt›r. Tacirlerin kendi ç›karlar›n› ülke savunmas›na tercih ettiklerine, rüflvet verdiklerine, kaçakç›l›k yapt›klar›na ve para h›rs›na kap›ld›klar›na iflaret etmifltir. Ancak hiçbir ülkenin bütün gereksinme maddelerini yeterince üretmedi¤ini ve baz› mallar› iç piyasada tüketilebilece¤inden fazla üreten ülkeler oldu¤unu dikkate alarak, d›fl ticaretten tümüyle vazgeçilemeyece¤ini anlatm›flt›r. Ülkede ne kadar az tacir bulunursa, o kadar iyi olaca¤›n› söylemifltir. Ortaça¤’da, “adil fiyat” doktrini benimseniyordu. Aquinas, sat›c›ya maliyetin adil fiyata eflit oldu¤unu düflünmüfltür. Ancak mal› ald›¤› ve satt›¤› tarihler aras›nda sat›c›n›n geçimini ve öbür masraflar›n› maliyet unsuru olarak kabul etmifltir. Faiz, Ortaça¤ din adamlar›n› u¤raflt›ran, kördü¤üm olmufl bir sorundu. Yüzy›llardan beri din adamlar› faizi “haram” say›yorlard›. Aristo da faize karfl›yd›. Aquinas, varl›klar› iki gruba ay›rm›flt›r: Kullan›mla tükenenler ve kullan›mla tükenmeyenler. Yaln›z kullan›mla tükenmeyenlerin ödünç verilebilece¤ini belirtmifltir. Ancak, anlafl›lmaz bir gerekçeyle, paray› “kullan›nca tükenen bir varl›k” olarak yorumlam›flt›r.Buna karfl›l›k gerekiyorsa ve iyi bir amaca kullan›lacaksa, profesyonel tefecilerden Aplikasyon [Alm. Aplikation] [Fr. Application] [‹ng. Application] Aplikasyon ya da uygulama kavramlar›, bilgi ifllem sistemleri terminolojisinde özel bir ifllevi yerine getirmek ya da belli bir problemi çözmek amac›yla gelifltirilmifl bilgisayar programlar›n› ifade etmektedir: Ücret bordrosu aplikasyonu, senetler aplikasyonu gibi. (Bkz. Bilgi ‹fl lem Sistemi) F. Bilgino¤lu Apor [Alm. Kapitalgegenstande] [Fr. Apports] [‹ng. Apports] fiirketlere koyulan her türlü sermayeyi ifade eden Frans›zca kökenli bir terim, Türk Ticaret Kanunu’na göre (m. 139), ticaret flirketlerine afla¤›da say›lanlar sermaye olarak konulabilir: 1) Para, alacak, k›ymetli evrak ve menkul fleyler, 2) ‹mtiyaz ve ihtira beratlar› ve alameti farika ruhsatnameleri gibi s›nai haklar, 3) Her nevi gayrimenkul, 4) Menkul ve gayrimenkullerin faydalanma ve kullanma haklar›, 5) fiahsi emek, 6) Ticari itibar, 7) Ticari iflletmeler, 8) Telif haklar›, maden ruhsatnameleri gibi iktisadi de¤eri olan sair haklar. Ticaret Kanunu’nun ticaret flirketlerine konulacak sermaye türlerini s›n›rlay›c› olmaks›z›n sayd›¤› kabul edilmektedir. Buna karfl›l›k baz› alanlarda u¤rafl›da bulunan flirketlere ne tür sermayelerin konulaca¤› ilgili mevzuat hükmü ile özel olarak belirlenmifl olabilir. Örne¤in, Bankalar Kanunu’nun 5. maddesinin (De¤iflik: KHK/538-16.6.1994) (d) bendi uyar›nca, bankalara sermaye, ancak nakit (para) olarak konulabilir. (Bkz. Ser maye) A.‹. Karacan/A. Erhan 62 Arab Bank Limited Arac› Kurumlar borç al›nabilece¤ini kabul etmifltir. Günah›n borç alanlara de¤il, tefecilere yüklenece¤ini düflünmüfltür. (Bkz. Aristo, Gratien, Faiz ) F. Ergin arabulma denilmesi daha uygundur. Bununla beraber 275 say›l› yasada kurul karar›na uymayan taraf için herhangi bir yapt›r›m öngörülmüfl de¤ildir. Oysa ‹sviçre’de kurulun, karar› kabul etmeyen taraf› etkin araçlarla kamuoyuna aç›klama yetkisi bulunmaktad›r. 275 say›l› yasan›n 15. maddesinde öngörülen ara bulma genellikle baflar›l› olamam›fl ve toplu ifl uyuflmazl›klar›n›n bar›flç› yollarla çözümüne önemli bir katk›da bulunamam›flt›r. Özellikle taraflar›n seçtikleri arabulucular›n verimli bir çal›flma örne¤i verememeleri, arabulman›n yüksek kazanç sa¤layan bir faaliyet gibi görülmesi, yarg› organlar›n›n yetersiz kararlar› ve yasal düzenlemenin eksikleri bu sonuç üzerinde etkili olmufltur. 275 say›l› yasa, 5 May›s 1983 tarih ve 2822 say›l› Toplu ‹fl Sözleflmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun 82. maddesiyle yürürlükten kald›r›lm›flt›r. Yeni kanunun 22. ve 23. maddeleri arabuluculuk ile ilgilidir. 22. maddenin birinci f›kras› 27.5.1988 tarihli 3451 say›l› kanunla, di¤er f›kralar› 3.6.1986 tarihli 3299 say›l› kanunla de¤ifltirilmifltir. Buna göre, taraflar, toplu görüflmenin bafllamas›ndan itibaren otuz gün geçmesine ra¤men, anlaflamam›fllar ise, taraflardan biri, arabulucu tayin edilmesini isteyebilir. 23. maddeye göre de arabulucuk normal olarak on befl gün sürmektedir. Bu süre, taraflar›n anlaflmas› ile en çok alt› iflgünü uzat›labilmektedir. Arabulucu, taraflar›n anlaflabilmeleri için her türlü çabay› göstermek ve önerilerde bulunmakla görevlidir. (Bkz. Uzlafl t›rma) M. Kutal/fi. Akkaya Arab Bank Limited Merkezi Ürdün’ün Amman flehrindedir. 21 May›s 1930’da kurulmufltur. Sermayesi 11.000.000 Ürdün Dinar›’d›r. Ürdün’de 11, di¤er ülkelerde 39 flubesi vard›r. S. Abaç Ara Bilanço [Alm. Zwischenbilanz] [Fr. Bilan provisoire] [‹ng. Inte rim financial statement] Bir hesap dönemi içinde, herhangi bir tarihte, iflletmenin iktisadi ve mali yap›s›n› belirtmek amac› ile düzenlenen bir bilanço türüdür. Ara bilanço, genellikle ayl›k, üç ayl›k ve alt› ayl›k dönemler için haz›rlan›r. ‹ste¤e ba¤l› olarak haz›rlanan bu tür bilançolarla, iflletme yönetimine yard›mc› bilgi üretilmesi amaçlan›r. (Bkz. Bilanço) F. Bilgino¤lu Arabulma [Alm. Vermittlung] [Fr. Médiation] [‹ng. Mediation] Belirli bir çözüm önererek uyuflmazl›k halindeki taraflar›n anlaflmalar›n› sa¤layan bar›flç› giriflimdir. Arabulma ifl hukuku ve endüstri iliflkileri bilimlerinde iflçi sendikalar› ile iflverenler ya da iflveren sendikalar› aras›nda toplu ifl iliflkilerinden do¤an uyuflmazl›klarda taraflar›n anlaflmalar›n› sa¤layan bir tür bar›flç› çözüm yolunu ifade etmektedir. Arabulma, en fazla uzlaflt›rmaya benzemektedir. Ancak uzlaflt›rmada taraflar›n görüfllerini birbirine yaklaflt›rarak çözüme ulaflmalar›na çal›fl›l›rken, arabulmada taraflara çözüm için bir öneride bulunulmaktad›r. Bu yönü ile arabulma, uzlaflt›rmadan daha dinamik bir bar›flç› yoldur. Arabulucunun taraflara yapt›¤› önerinin kabul edilmesi zorunlu de¤ildir. Bu özelli¤i ile de arabulma, tahkimden ayr›lmaktad›r. Arabulma ile uzlaflt›rma aras›ndaki yak›n benzerlik nedeniyle Bat› ülkelerinde bu kurumlara verilen isimler ve kavramlar›n kapsam› de¤iflmektedir. Nitekim Fransa’da arabulma, uzlaflt›rmaya göre daha etkili bir çözüm yolu olarak kabul edildi¤i halde, ‹ngiltere’de arabulma denilince uzlaflt›rma anlafl›lmaktad›r. Öte yandan, ‹sviçre, Amerika Birleflik Devletleri ve Türkiye’de uzlaflt›rma ile arabulman›n birbiri içine girdi¤i görülmektedir. Türk hukukunda, özgür toplu pazarl›k düzenini ülkemize getiren 275 say›l› yasada “uzlaflt›rma” bafll›¤› alt›nda tarafs›z arabuluculardan oluflan bir kurul öngörülmüfltür. ‹sviçre yasas›ndan esinlenilerek Türk hukukuna geçirilen bu bar›flç› çözüm yolu, grev ve lokavt gibi toplu ifl mücadelelerine geçilmeden önce taraflar›n baflvurmak zorunda olduklar› bir aflamad›r. Ad› geçen kurul verdi¤i karar› taraflar›n kabulüne sundu¤undan, buna Arac› [ A l m . Vermittler, Makler ] [ F r . I n t e r m é d i a i r e ] [ ‹ n g . Middleman, Intermediary] Arz edenler ve talep edenler, üreticiler ve da¤›t›c›lar, satanlar ve alanlar aras›nda ba¤lant› kuran piyasa ajanlar›na denilir. Modern ekonomide arac›lar mübadeleleri kolaylaflt›ran birer “katalizör” durumundad›rlar. Üretimin anonim bir tüketici kitlesi için yap›lmas› ve üretici ile tüketici aras›nda direkt iliflki bulunmamas›, arac›lara baflvurmay› zorunlu k›lmaktad›r. (Bkz. Mali Arac›, Borsa Bankeri, Komisyoncu, Gümrük Komisyoncusu, Reklamc›l›k ) F. Ergin Arac› Banka [Alm. Transaktionäre Bank ][Fr. Banque intermédiaire] [‹ng. Intermediary Bank] Bir yurtiçi ya da uluslararas› ticari ifllemde ifli bizzat kendisi yapmayan, komisyon karfll›¤›nda taraflar aras›na üçüncü flah›s olarak kat›lan ve genellikle garantör rolü oynayan bankaya denir. Bankalar›n, flirketlerin tahvil ihrac› ve pazarlamas›na iliflkin çal›flmalar›, özellikle d›fl ticarete ait kredi ifllemlerinde aval vermeleri ve kontrgaranti ifllemleri, arac› banka faaliyetlerinin örnekleridir. M. Berk Arac› Kurumlar [Alm. Stock-Broker] [Fr. Agent de change] [‹ng. Stock broker] 63 Arac› Mükellef Aral›k Tahmini 28.7.1981 tarih ve 2499 say›l› Sermaye Piyasas› Kanu nu'nun 33. maddesine (De¤iflik: 3794 - 29.4.1992) göre, menkul k›ymetler al›m, sat›m, emisyon ve plasman ifllemleriyle u¤raflacak arac› kurumlar›n kurulufllar›na Sermaye Piyasas› Kurulu (SPK) taraf›ndan izin verilebilmesi flu koflullara ba¤lanm›flt›r: a) Anonim ortakl›k fleklinde kurulmalar›, b) Hisse senetlerinin tamam›n›n nama yaz›l› olmas›, c) Hisse senetlerinin nakit karfl›l›¤› ç›kar›lmas›, d) Sermayelerin, SPK taraf›ndan belirlenen miktardan az olmamas›, e) Esas sözleflmelerinin bu kanun hükümlerine uygun olmas›, f) Kurucular›n›n müflis olmad›¤›n›n ya da yüz k›zart›c› bir suçtan dolay› hükümlülüklerinin bulunmad›¤›n›n saptanm›fl olmas›. (Bkz. Finans Arac›lar› ) F. Ergin/A. Erhan b) Dört saatten fazla ve yedi buçuk saate kadar (yedi buçuk saat dahil) süreli ifllerde yar›m saat, c) Yedi buçuk saatten fazla süreli ifllerde bir saat ara dinlenmesi verilir. Ancak bu dinlenmenin çal›flma süresinin ortalama bir zaman›nda verilmesi yasa gere¤idir. Uygulamada, ara dinlenme saatleri toplu ifl sözleflmeleri ile düzenlenmektedir. Toplu sözleflmenin yap›lmad›¤› iflyerlerinde ise dinlenme saati iflverence saptanmaktad›r. ‹fl Yasas›’nda öngörülen ara dinlenmeler, ifl hukukunun genel ilkeleri gere¤i, iflçi aleyhine sözleflmelerle k›salt›lamaz; bu haktan iflçilerin vazgeçmeleri de geçerli say›lamaz. Buna karfl›l›k, ara dinlenmesi iflçiler yarar›na uzat›labilir ve daha genifl bir hakka dönüfltürülebilir. Örne¤in, ‹fl Yasas›’na göre ara dinlenmeler ifl süresinden say›lmamaktad›r ve dolay›s›yla iflverenin bu süreler için iflçiye ücret ödemesi söz konusu de¤ildir. Bu hükümler toplu sözleflme ile iflçi yarar›na de¤ifltirilebilir ve ara dinlenmeler uzat›labilir. Sonuçta günlük ve haftal›k ifl süreleri k›salm›fl olabilece¤i gibi, iflçinin iflyerinde kald›¤› tüm süre için ücret ödenmesi de öngörülebilir. Yasada ara dinlenme sürelerinin iflçilere aral›ks›z olarak verilmesi de öngörülmüfltür. Ancak bu kural iklim, mevsim, iflin niteli¤i, o yerdeki gelenekler dikkate al›narak toplu sözleflmelerle ya da hizmet sözleflmeleri ile de¤ifltirilebilir ve bu dinlenme aral› olarak da kulland›r›labilir. Örne¤in, günlük bir saatlik ara dinlenmesi on befler dakikal›k iki çay molas› ile yar›m saatlik yemek paydosu biçiminde düzenlenebilir. Ara dinlenmelerinin bir iflyerinde ayn› bölümde çal›flan bütün iflçilere önceden belirtilmifl saatte verilmesi esast›r. fiu kadar ki, ‹fl Yasas›’nda belirtildi¤i gibi iflin gere¤ine göre nöbetlefle dinlenme yap›lmas› olana¤› da vard›r. Örne¤in, iflyerinin güvenli¤inden sorumlu olanlar›n, telefon santral›nda çal›flanlar›n ayn› anda ara dinlenmesini kullanmalar› mümkün olmayabilir. Önemli olan, günlük çal›flma süresinin ortalar›nda bütün iflçilerin bu haktan yararlanmas›d›r. M. Kutal/A. Erhan Arac› Mükellef [Alm. Steuerpflichtiger Wegen Vermittlung] [Fr. Contri buable intermédiaire ] [‹ng. Intermediary tax subject] Kanunlar›n kendisine vergi borcu yükledi¤i vergi yükümlüsüdür. Bu yükümlü gerçek ya da tüzel kifli olabilir. Bu kiflinin vergiyi ödemekle yükümlü olmas›, onun ayn› zamanda vergi yüklenicisi olmas›n› gerektirmez. Di¤er bir ifade ile, bu kifli vergiyi ödemekle birlikte vergi yükü kendisi üzerinde kalmayabilir. Ödedi¤i vergiyi bir baflka kifliye aktar›rsa, verginin nihai yükümlüsü olmaktan kurtulur ya da verginin sadece bir k›sm›n› bir baflka kifliye aktar›r, bir k›s›m›n›n ise yüküne katlan›r. Kanunen kendisine vergi borcu yüklenen gerçek ya da tüzel kifli, ödedi¤i bu vergiyi fiyat mekazizmas› kanal›yla, yani satt›¤› mal›n fiyat›na eklemek suretiyle baflkas›na aktarabilir. Bu olaya verginin yans›mas› (in’ikas›) olay› denir. Burada ödemifl oldu¤u vergiyi baflkas›na yans›tan kifliye de arac› mükellef ad› verilir. (Bkz. Ver ginin Yans›mas›) E. Korkmaz Ara Dinlenmesi Aral›k Tahmini [Alm. Fause ] [Fr. Repos] [‹ng. Break] ‹flçilerin günlük çal›flmalar› s›ras›nda yemek vb. zorunlu ihtiyaçlar›n› giderebilmeleri ve yorgunluklar›n› hafifletmeleri için ‹fl Yasas›’nda öngörülmüfl bir hakt›r. Haftal›k çal›flma süresinin 48 saate kadar ç›kabildi¤i ülkemizde iflçiler ortalama günde 8 saat çal›flmaktad›rlar. ‹flin aral›ks›z yap›lmas› insan yarad›l›fl›na ayk›r›d›r. Bu yüzden, günlük ifl süresi içinde iflçinin dinlenmesine, bu arada yemek, tuvalet gibi zorunlu ihtiyaçlar›n› gidermesine olanak vermek gerekmektedir. ‹fl Yasas›'n›n 64. maddesi (29.7.1983-2869, 29.11.19832965 ile de¤iflik), çal›flma süresinin ortalama bir zaman›nda o yerin âdet ve iflin gere¤ine göre ayarlanmak suretiyle iflçilere ara dinlenmesi verilece¤i koflulunu getirmifltir. Yasa hükmü gere¤ince iflçilere: a) Dört saat ya da daha k›sa süreli ifllerde on befl dakika, [Alm. Intervalleschatzung] [Fr. Estimation d’intervalle ] [‹ng. Interval estimate] Ana kitlenin büyük oldu¤u ya da baflka nedenlerle ana kitleye ait özelliklerin do¤rudan hesaplanmas›n›n mümkün olmad›¤› durumlarda, kitlenin örnek ad› verilen bir k›sm›n›n incelenmesi ile parametreler hakk›nda istatistik tahminler yap›lmas› yoluna baflvurulmaktad›r. Örnek bir aritmetik ortalama, ana kitle ortalamas›n›n bir tahmini olarak kabul edildi¤inde, bu tahmine tek de¤er tahmini ad› verilmektedir. Tahminler bir de¤er olarak de¤il, örnekten yararlan›larak hesaplanm›fl iki de¤er aras›ndaki uzakl›klar fleklinde belirtilmekte ve parametrelerin belirli ihtimallerle bu aral›klar›n içinde bulunmalar› beklenmekte ise, aral›k tahminleri söz konusu olacakt›r. Bir fabrikan›n üretti¤i mamuller içindeki kusurlu oran›, bir bölgedeki ailelerin sahip olduklar› ortalama 64 Ara Mallar Arap Türk Bankas› A.fi. çocuk say›s› ya da üniversiteye baflvuran ö¤renci adaylar›n›n yafl ortalamas› bilinmiyorsa, ilgili kitlelerin bir k›sm›n›n incelenmesi ile bu parametreler tahmin edilebilir. K›smi gruplarla ilgili olarak hesaplanan kusurlu oran›, ortalama çocuk say›s› ya da yafl ortalamas› birer tek de¤er tahminidirler ve ana kitle ile ilgili tutarl› bir fikir verebilmektedirler. Ancak, tek de¤ere ba¤l› olan bu tahminlerin sak›ncas›, tahmin edilmesi amaçlanan ana kitle parametrelerine ne ölçüde yaklafl›ld›¤›n› belirtemeyiflleridir. Aral›k tahminleri ile bu sak›nca giderilebilmekte ve yüzde kaç ihtimalle ana kitle parametrelerinin aral›¤›n içinde bulunabilece¤i belirtilerek tahminlerin güvenilirli¤i art›r›labilmektedir. Hesaplar›n yap›lmas›ndan önce belirlenen bu ihtimal, aral›¤›n güven düzeyi olarak tan›mlanmakta ve aral›¤›n bafllang›ç ve bitifl de¤erleri (s›n›rlar›) ise güven s›n›rlar› olarak bilinmektedir. Bir örne¤e ait ortalamadan X, (+) ve (-) yöndeki uzakl›klar, (e’ler) yard›m›yla belirlenen güven aral›klar› X±e ya da tahmini istenilen ana kitle ortalamas› (µ) sembolü ile gösterilirse x-e <µ<x+e fleklinde gösterilmektedir. Örne¤in bir örnek ortalamas› 50 cm. ise ve (e) ler ±5cm. olarak hesaplanm›fl ise, güven s›n›rlar› 45 cm. ve 55. cm. olacak ve aral›k 50 cm ve 55 cm. 45 cm <µ <55cm olarak belirlenecektir. Tahmin hatas› olarak da bilinenen e’ler (uzakl›klar), aral›¤›n güven düzeyine ve örne¤e dahil olan birim say›s›na ba¤l› olarak de¤iflmektedir. Güven düzeyinin yükseltilmesi aral›¤› geniflletmekte, azalt›lmas› ise daraltmaktad›r. Güven düzeyini sabit tutarak (sonuca olan güvenimizin derecesini de¤ifltirmeden) aral›¤› daraltmak tahminin isabet derecesini yükseltecektir. Ancak bu, örne¤e dahil olan birim say›s›n› art›rmakla olas›d›r. Güven aral›klar›n›n belirlenmesinde örnekleme teorisine dayal› metodlar kullan›lmaktad›r. (Bkz. Ana Kitle, Aritmetik Ortalama, Güven S›n›rlar›, Tahminler, Örnek leme Teorisi) B.A. Köksal Arap ülkelerinin ekonomik ve sosyal kalk›nmalar›na yard›mc› olmak için 1968’de kurulan devletleraras› bir kurulufltur. Fonun faaliyetleri aras›nda kalk›nma projeleri için sermaye ve teknik yard›m sa¤lamak ve üye ülkelerde yat›r›m için teflvikler de yer almaktad›r. D. Demirgil Arap-Latin Amerika Kalk›nma Bankas› [Alm. Arabisch-Lateinamerikanische Bank] [Fr. Banque Amérique latine-arabe pour le développement] [‹ng. Arab-Latin American Development Bank] Arap kurumlar›n›n sa¤lad›¤› sermayeyi kullanarak Latin Amerika’da s›nai kalk›nma alanlar›nda projeler finanse etmek için kurulmufl bir bölgesel kalk›nma bankas›d›r. D. Demirgil Arap Ortak Pazar› [Alm. Arabischer Gemeinsamer Markt] [Fr. Marché commun arabe] [‹ng. Arab Common Market] Arap Ekonomik Konseyi taraf›ndan 1964’de önerilen ve M›s›r, Irak, Ürdün, Sudan ve Suriye’den oluflan bir pazard›r. Üyeleri aras›ndaki d›fl ticaret ve sermaye k›s›tlamalar›ndan baz›lar›n›n kalkm›fl olmas›na ra¤men üye ülkeler henüz tam bir gümrük birli¤i kuramam›fllard›r. (Bkz. Arap Para Fonu ) D. Demirgil Arap Para Fonu (AMF) [Alm. Arabischer Wahrungsfonds] [F. Fonds monétaire arabe ] [‹ng. Arab Monetary Fund] Arap ülkeleri aras›nda ekonomik bütünleflmeyi ve kalk›nmay› amaçlayan ve 1976’da kurulan bir finansal kurulufltur. Fonun ana faaliyetleri, destekleme kredileri sa¤lamak suretiyle üye ülkelerin ödemeler bilançolar›ndaki dengesizlikleri düzeltmek, Arap paralar› aras›nda sabit kambiyo sa¤lamak, kalk›nma projelerinden kaynaklanan aç›klar›n ortadan kalkmas› için Arap ülkelerine kredi garantisi vermek ve ortak Arap paras›n›n kabulünü teflvik etmektir. (Bkz. Arap Ortak Pazar› ) D. Demirgil Arap Türk Bankas› A.fi. Ara Mallar 1977'de, Kuveyt-Libya-Türk ortak sermayesiyle kurulan özel ticaret bankas›. Merkezi ‹stanbul'dad›r. Söz konusu ülkeler aras›nda ticaret ifllemlerini finanse etmek ve Arap dünyas›na yönelik bankac›l›k etkinliklerine a¤›rl›k vermek amac›yla kurulmas›na karfl›n, günümüzde her türlü iç ve d›fl bankac›l›k ifllemleriyle u¤raflmakta, Türkiye'de ifltirakler kurmaya yönelmifl bulunmaktad›r. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 400 milyar TL (% 60'› Kuveyt-Libya, %40'› Türk) olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 6,904 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 1,796 trilyon TL'ye, net kâr› 124 milyar TL'ye ulaflm›flt›r. fiube say›s›: 4 Personel say›s›: 202 S. Abaç /A. Erhan [Alm. Innerbetriebliche güter ] [Fr. Biens intermédiai res] [‹ng. Intermediate goods] Üretim sürecinde nihai mallar› üretmek için kullan›lan yar› mamullerdir. Mallar üretim süreci yönünden genellikle üç kümede toplan›r: Hammaddeler, ara mallar, nihai mallar. Hammadeler ve ara mallar, üretim sürecine input olarak girerler. (Bkz. Ara Talep, Nihai Talep, Gir di Ç›kt› Analizi) E. Alkin Arap Ekonomik ve Sosyal Kalk›nma Fonu [Alm. Arabischer Fonds für wirtschafliche und soziale Entwicklung] [Fr. Fonds arabe pour le développement économique et sociale] [‹ng. Arab Fund for Economic and Social Development] 65 Araflt›rma Araya Girme Araflt›rma rinde yenilik, de¤ifliklik ve çeflitlilik yap›p çevrelerine, müflterilerine daha iyi hizmet sa¤layarak amaçlar›na daha etkin biçimde ulafl›rlar. Bu ifllev, iflletmenin bütün faaliyetlerinde önemli görevler üstlenmekte, iflletmeyi de¤iflen çevre koflullar›na uydurabilen ve sorunlar›na çözüm bulan, yaflam›n› sürdürüp büyüme ve geliflmesini sa¤layan destekleyici bir özellik tafl›maktad›r. (Bkz. Araflt›rma) E. Eren [Alm. Versuchung, Forschung] [Fr. Recherche] [‹ng. Research] Daha çok bilinmeyen bir teknoloji, ürün ya da o güne kadar keflfedilmemifl bir bilgiyi ortaya ç›karma ve mümkünse bunlar› uygulamaya yönelterek ekonomik biçimde kullan›lma olanaklar›n› bulma faaliyetleridir. Araflt›rma kavram›, keflfetmek, bulufl, teknoloji ve yenilik gibi kavramlarla çok yak›ndan iliflkilidir. Araflt›rma faaliyetleri kendi içinde dereceli ve y›¤›fl›ml› bir s›n›fland›rmaya tâbi tutulabilir. Bafll›ca araflt›rma çeflitleri “uygula mal› araflt›rma”, “özel saha araflt›rmas›” ve “temel araflt›rma” olmak üzere üç k›s›mda incelenebilir. Uygulamal› araflt›rma, ifl veya meslek hayat›nda bir uygulamay› gerçeklefltirmek amac›yla teknik bilgi art›rma için giriflilen araflt›rma türüdür. Bu araflt›rmada temel hareket noktas›n› ekonomik uygulama olanaklar› oluflturmaktad›r. Bu nedenle örgütlerde gelifltirme faaliyetlerine en yak›n, hatta onlarla yanyana ve iç içe baflar›lan bir araflt›rma faaliyetidir. Pratik sonuçlar veren ve ekonomik yararl›l›¤› daha çok olan bir araflt›rma oldu¤undan, iflletmeler düzeyinde çok ra¤bet görmekte, önemsenen bir yenilik kayna¤› olarak bilinmektedir. Özel saha araflt›rmas›. Bu araflt›rma çeflidiyle çok özel bir alanda bilgi da¤arc›n›n geniflletilmesi amaçlanmakta, ancak elde edilen bilgilerin uygulanma de¤erleri üzerinde fazla durulmamaktad›r. fiu halde pratik yarar ikinci plandad›r; elde edilen bilgilerin uygulama flans› belirsizdir. Bu nedenle uygulamal› araflt›rmaya k›yasla ekonomik niteli¤i çok zay›ft›r. Özel saha araflt›rmalar›n›n temel amac›, zaman› gelince kullan›lmak üzere dar bir alanla ilgili bilgi eksikli¤ini tamamlamakt›r. Temel araflt›rma, özel bir ekonomik uygulama amac› olmaks›z›n, teknik bilgi da¤arc›¤›n› geniflletmek ve bilinmeyenleri keflfetmek amac›yla yap›lan faaliyetlerle ilgilidir. Bu tip araflt›rma ile iflletmenin ifllevsel (fonksiyonel) amaçlar› aras›nda iliflki yoktur. Tek amaç bilgi stokunu ya da teknoloji potansiyelini art›rmakt›r. Evrende olup bitenleri, do¤a kanunlar›n›, canl› ve cans›z varl›klar› incelemek, yeni bilgi ve teknolojiler elde etmek bafllang›çta uygulamayla ve ekonomik araflt›rmalarla ilgili olmasa da zamanla bir çok uygulama sorunlar›nda kullan›larak yeniliklerin kayna¤›n› oluflturmaktad›r. (Bkz. Araflt›rma ve Gelifltirme ‹fllevi ) E. Eren Ara Talep [Alm. Inneretriebliche nachfrage ] [Fr. Demande inter médiare ] [‹ng. Intermediate demand] Girdi-ç›kt› analizinde, ekonomideki her kesimin di¤er kesimlerden ald›¤› hammaddeleri ve ara mallar› belirtmek için kullan›lan bir terimdir. Örne¤in tar›m kesimi, üretimde bulunmak için sanayi kesiminden yapay gübre, traktör, akaryak›t gibi mallar› talep eder. Ayr›ca ulaflt›rma kesiminin hizmetlerinden de yararlan›r. Do¤al olarak sanayi kesiminin de tar›m kesiminden talep etti¤i hammadeler ve yard›mc› mallar olacakt›r. Bu kesimler aras› mal girdi ç›kt›lar›n›, nihai mallar›n talebinden ya da baflka bir deyiflle nihai talepten ay›rt edilmek için ara talep terimi kullan›lmaktad›r. E. Alkin Araya Girme Ticaret Kanunu’nun 646-654. maddeleri aras›nda düzenlenmifltir. Poliçe hamilinin baflvuru haklar›n›n do¤mas› halinde, kabulü ya da ödemeyi sa¤layabilmek amac› ile getirilmifl, baflka bir söyleyiflle rücu mekanizmas›n›n ifllemesi durumunda ortaya ç›kabilecek masraflar daha bafllang›çta önlenmek istenilmifltir. Araya girecek kiflinin, senet üzerinde esasen imzas› bulunan bir kimse, örne¤in keflideci, ciranta ya da aval veren taraf›ndan gösterilmesi mümkündür (TK m. 646/1) Bunun d›fl›nda poliçe, baflvuru hakk›n›n do¤mas›ndan sonra, kendisine baflvurulabilecek bir kifli yarar›na araya girmek suretiyle kabul edilebilir ya da ödenebilir (TK m. 646/3) Poliçeyi kabul etmemifl olmak flart› ile, muhatap, poliçe nedeniyle esasen sorumlu olan bir kifli ya da poliçe iliflkisine tümüyle yabanc› bir üçüncü kimse, araya girmek suretiyle senedi kabul edebilir ya da ödeyebilir. Buna karfl›l›k kabul eden muhatap ile daha önceden bu kifli lehine aval vermifl olan bir kimse araya giremez. Ticaret Kanununun 646/4. maddesi uyar›nca, araya girmek suretiyle kabul ya da ödemede bulunan kimse, lehine araya girdi¤i kifliye durumu iki ifl günü içinde bildirmek zorundad›r. Bu süre içinde ihbar yükümünü yerine getirmezse, do¤an zarardan sorumlu olur. Fakat tazminat›n miktar› poliçe bedelini aflamaz. TK, “araya girme suretiyle kabul” ve “araya girme suretiyle ödeme”yi ayr› ayr› düzenlemifltir. a) Araya girme suretiyle kabul: Kabul için ibraz edilmeleri yasaklanananlar d›fl›nda kalan bütün poliçeler, vadenin gelmesinden önce hamilin baflvuru hakk›n› kullanabilece¤i hallerde araya girme suretiyle kabul edilebilir. (TK. m. 647 f.1) Araflt›rma ve Gelifltirme ‹fllevi [Alm. Forschung und Entwicklung funktion] [Fr. Fonc tion de développement et Recherche] [‹ng. Research and development function] Belli bafll› iflletme ifllevlerinin (pazarlama, üretim, finans, personel tedarik, muhasebe vb.) daha etkin ve verimli biçimde yürütülmesi için bilinmeyen bir tak›m bilgi, teknik ve yöntemleri keflfederek ekonomik uygulama olanaklar›n› sa¤lamak, mevcut bilgi ve teknolojileri yeni uygulamalara do¤ru yönlendirmek ve mevcudu kullanmak amac›yla giriflilen faaliyetlerdir. Araflt›rma ve gelifltirme faaliyetleri sonucunda iflletmeler, ifllevle66 Araya Girme Arazi Vergisi Poliçede, gerekti¤i takdirde ödeme yerinde kabul edecek ya da ödeyecek bir kifli gösterilmiflse, hamil o kifliye poliçeyi ibraz etmifl ve araya girme suretiyle kabulden kaç›nma halinde bu durumu bir protesto ile tespit ettirmifl olmad›kça, o kifliyi gösterene ve ondan sonra gelen borçlulara karfl› vadenin gelmesinden önce baflvuru hakk›n› kullanamaz (TK. m 647, f.2) Bunun d›fl›nda kalan araya girme hallerinde ise, hamil araya girme suretiyle kabulü reddedebilir. Fakat araya girme suretiyle kabulü onaylayan hamil, kimin lehine araya girilmiflse bu kifliye ve ondan sonra gelen borçlulara karfl› vadeden önce baflvuru hakk›n› kullanamaz (TK m. 647, f. 3) Araya girme suretiyle kabul durumu poliçe üzerine yaz›lmal› ve araya giren taraf›ndan imza edilmelidir. Kural olarak kabul eden, kimin lehine araya girdi¤ini de belirtmelidir. Fakat bunun gösterilmesi, araya girmenin geçersizli¤ine yol açmaz, çünkü TK. m. 648’de herhangi bir aç›kl›k yoksa, araya girme suretiyle kabulün keflideci yarar›na gerçekleflti¤i varsay›lm›flt›r. Araya girme suretiyle kabul eden bir kifli, hamile ve lehine araya girdi¤i kifliden sonra gelen borçlulara karfl› lehine araya girilen kifli gibi sorumlu olur. Lehine araya girilen kifliyle ondan önce gelen borçlular, TK. M. 637’de gösterilen tutar› ödemek flart›yla hamilden poliçenin, varsa protesto evrak›n›n ve makbuzunun verilmesini isteyebilir. b) Araya girme suretiyle ödeme: Hamilin vadenin gelmesinden önce baflvuru haklar›n› kullanabilece¤i bütün hallerde, araya girme suretiyle ödeme yap›labilir. Ancak bu tür bir ödemenin, en geç ödememe protestosunun çekilmesi için belirlenmifl olan son günün ertesi günü yap›lmas› gerekir. (TK. m. 650, f. 1 ve f. 3) Araya girme suretiyle ödeme, lehine ödencek kimsenin ödemek zorunda oldu¤u, bütün tutarlar› kapsar (TK. m. 650, f. 2) Hamil araya girme suretiyle kendisine yap›lan ödemeyi reddederse, ödeme durumunda borçtan kurtulmas› söz konusu olan kiflilere karfl› baflvuru haklar›n› yitirir. (TK. m. 652) Araya girme suretiyle ödeme durumu, kimin lehine ödeme yap›ld›¤› da gösterilerek, poliçe üzerinde belirtilir. T›pk› araya girme suretiyle kabulde oldu¤u gibi, burada da kimin lehine ödemenin yap›ld›¤› gösterilmezse, bunun keflideci için gerçekleflti¤i kabul edilir TK. m. 653, f.1) Araya girme suretiyle ödeyen kiflinin, poliçe ile varsa protesto evrak›n› alma hakk› vard›r (TK. m. 63, f. 2) Bu kifli, lehine ödemede bulundu¤u kimseye ve poliçeden dolay› ona borçlu olanlara karfl› poliçeden do¤an haklar› iktisap eder, fakat yeni bir ciro yapamaz (TK. m. 654, f.1) Araya girme suretiyle ödemede bulunmak konusunda birden fazla öneri yap›lm›flsa, bu öneriler içinde borçlulardan en ço¤unu borçtan kurtaracak olan› seçilir. Bir kimse daha uygun bir önerinin bulundu¤unu bildi¤i halde, araya girerek borcu ödemiflse, en iyi öneri tercih edilmifl olsayd›, kimler borçtan kurtulacak idiyseler, on- lara karfl› baflvuru hakk›n› yitirir (TK m. 654/3) (Bkz. Ciranta ) Ö. Teoman Arazi Vergisi [Am. Landsteuer] [Fr. Impôt Fonder, ‹mpôt sur la prop riété non batie] [‹ng. Land tax, tax on land] Arazi de¤eri üzerinden al›nan özel servet vergisidir. Genel servet vergilerinin gerçek ve tüzel kiflilerin tüm malvarl›klar› üzerinden al›nmalar›na karfl›l›k özel servet vergileri bu malvarl›klar›n›n baz›lar›ndan al›n›r. Malik olunan arazi bunlardan biridir. Arazi vergilerinin hakl› sebepleri ve gerekçeleri farkl› aç›lardan ele al›nabilir. Arazi fleklindeki servet, vergi ödeme gücünün bir göstergesi say›labildi¤i kadar, bu servet biçimine sahip olan kiflinin kamu hizmetlerinden yararlanma ölçüsü olarak da düflünülebilir. Araziye sahip olan kifli genellikle vergi ödeme gücüne de sahiptir. Ancak bu genelleme her zaman geçerli olmayabilir. Gelir ak›m› sa¤lamayan, yani üretime katk›s› olmayan araziye sahip kiflinin vergi ödeme gücü bulunmayabilir. Bu durumda bile arazi vergisinin bir di¤er gerekçesi ortaya ç›kmaktad›r. ‹flletilmeyen arazinin vergi yolu tazyikiyle bu üretim unsurunun verimli olarak kullanacak kiflilere devrinin sa¤lanmas›. Sahip olunan arazi kamu hizmetlerinden, özellikle yerel kamu hizmetlerinden yararlanman›n bir ölçüsü olarak da görüldü¤ünden, genellikle yerel idare vergisi olarak kullan›lmaktad›r. Arazi vergisinin bir di¤er uygulanma sebebi, arazinin tar›msal kazanc›n bir göstergesi olarak kabul edilebilmesidir. Gelir vergisi tar›m kesiminde çok güçlükle uyguland›¤›ndan, bunun yerine ürün çeflidi yönünden farkl›laflt›r›lm›fl arazi vergisi konulmas› önerilmifltir. Arazi vergilerinin gerek dünyada gerekse Türkiye’de eski bir geçmifli vard›r. Piyasa ekonomisine ba¤l› vergi kaynaklar›n›n olmad›¤› ça¤larda arazi vergileri önem tafl›maktayd›. Yeni ve verimli vergi kaynaklar›n›n zamanla ortaya ç›kmas› ile arazi vergilerinin önemi azalm›flt›r. Türkiye’de ilk arazi vergisi 1858’de kanunlaflm›fl ve 1863’ten itibaren uygulanmaya bafllanm›flt›r. Bu vergi uygulamas›ndan önce binalar da arazi ile birlikte vergilendirilmifl, ancak 1910’dan itibaren bina vergisi “Musakkafat Vergisi” ad› alt›nda ayr›lm›flt›r. 1931’de yeni bir Arazi Vergisi Kanunu ç›kar›lm›flt›r. Amaç, dolayl› olarak arazinin sa¤lad›¤› tar›msal kazanc› vergilendirmek ve âflar›n kald›r›lmas›n›n meydana getirdi¤i bofllu¤u doldurmakt›. Arazi vergisi uygulamas›na esas olacak tahrir (yaz›m) 1936’da yap›lm›fl, daha sonra tahrir de¤erleri katsay›larla çarp›larak yenilenmifltir. Arazi vergisi 1970’e, Emlak Vergisi uygulamas›na kadar devam etmifltir. Arazi vergileri idarece takdir ve beyan usullerinde uygulanmaktad›r. 1970’e kadar genel yaz›mla uygulanmakta idi. ‹darenin komisyonlar vas›tas› ile de¤er takdir etmesi anlam›na gelen bu usul masrafl› ve verimsiz olmufltur. Bu sebeple 1970’te kabul edilen Emlak Vergisi’nde beyan esas› getirilmifltir. Beyan esas›nda yükümlü, maliki oldu¤u arazinin de¤erini kendisi belirleyerek 67 Arbitraj Arçelik A.fi. idareye bildirmektedir. Bu de¤ere “rayiç bedel” ya da “vergi de¤eri” ad› verilmifltir. (Bkz. Aflar, Emlak Vergi si, Bina Vergisi) B. Ocakc›o¤lu g› satarak Florin almak, daha sonra da Florini satarak dolar almak kârl› olacakt›r. Bu konuda yap›lan di¤er bir tasnif flekli ise flöyledir: a) Mekan arbitraj›: Burada, farkl› piyasalarda ayn› zamanda mevcut kur farklar› aras›ndaki farklardan yararlanmak amac›yla arbitraj yap›lmas› söz konusudur. Yukar›da dolays›z ve dolayl› arbitraja iliflkin olarak verdi¤imiz örnekler böyledir. b) Zaman arbitraj›: Burada, farkl› vadeler için olas› marjlar aras›ndaki farkl›l›klardan yararlanmak amac›yla arbitraj yap›lmas› söz konusudur. c) Faiz arbitraj›: Farkl› paralar›n k›sa süreli yat›r›mlar›n›n gelirleri aras›ndaki farkl›l›klardan yararlanmak amac›yla yap›lan arbitraj ifllemidir. Bu tür arbitraj da a)Covered ve b) Uncovered (spekülatif) olmak üzere ikiye ayr›l›r. Serbest piyasa ekonomisinin geçerli oldu¤u bir dünyada faiz oranlar› teorik olarak bütün dünyada birbirine eflitlenir. Ancak böylesi bir dünya varsay›msal oldu¤undan, bir paran›n faiz oran› baflka bir paran›n faiz oran›ndan yüksek olabilir. Böylece, paras›n› daha yüksek faiz oran›na sahip paraya yat›rmak isteyenler arbitraj ifllemine baflvuracaklard›r. Kambiyo kontrol rejiminin uyguland›¤› ülkelerde arbitraj ifllemleri kontrol rejiminin s›kl›¤›na koflut olarak ya yap›lamaz ya da çok k›s›tl› bir flekilde yap›l›r. Ülkemizde bankalar, kendilerine döviz pozisyonu tutma yetkisinin tan›nmas› ile birlikte arbitraj yapma olana¤›na sahip olmufllard›r. Bankalar›m›z arbitraj ifllemlerini ya kendileri için ya da müflterilerinin d›fl ticaret ifllemleri için gereksinme duyduklar› döviz türünü sa¤lamak amac›yla yapmaktad›rlar. Teknik anlamda, yukar›da aç›klanan arbitraj niteli¤inde olmamakla birlikte, kelime olarak yine arbitraj biçiminde ifade edilen hukuki bir terim olarak, tahkim (arbitrasyon) terimi vard›r. Tahkim, terim olarak, bir anlaflmazl›¤›n çözümünü hakeme havale etmek ya da etmeyi kararlaflt›rmak anlam›ndad›r. (Bkz. Faiz Arbitraj›, Kur Arbitraj›, Çapraz Kurlarla Arbitraj, Zaman Arbit raj› ) Arbitraj [Alm. Arbitrage] [Fr. Arbitrage] [‹ng. Arbitrage] Menkul K›ymetler, k›ymetli madenler, para, k›ymetli evrak gibi de¤erlerin, iki piyasa aras›ndaki fiyat farklar›ndan yararlanmak amac›yla fiyatlar›n düflük oldu¤u yerlerden al›nmas›, fiyatlar›n yüksek oldu¤u yerlerde sat›lmas›d›r. Ancak, arbitraj denildi¤i zaman genellikle kambiyo arbitraj› anlafl›lmaktad›r. Kambiyo arbitraj› çeflitli piyasalarda kote edilen dövizlerin kurlar› aras›ndaki farktan yararlanmak amac›yla yap›lan al›m-sat›m ifllemidir. Arbitraj ifllemi genellikle k›sa süreli bir ifllem olup, bir dövizin bir piyasadan al›nmas› ile baflka bir piyasada sat›lmas› aras›nda geçen zaman dönemi oldukça k›sad›r. Arbitraj ifllemi döviz borçlar›n›n en az maliyetle ödenmesi, alacaklar›n›n ise en fazla para ile tahsili olana¤›n› sa¤lar. Arbitraj ifllemi ile sa¤lanan kâr ço¤unlukla oldukça küçüktür. Bankalar bu tür ifllemlere çok ra¤bet ettiklerinden, çeflitli piyasalar›n kurlar›, arbitraj ifllemleri sonucu birbirine yaklaflmakta, aradaki fark ço¤unlukla ulafl›m giderlerini karfl›layacak düzeylere düflmektedir. Bu bak›mdan arbitraj iflleminden önemli ölçüde kâr sa¤lanabilmesi, ifllemin büyük ölçeklerde yap›lmas›na ba¤l›d›r, ancak bu da arbitraj iflleminin riskini art›r›r. Arbitraj› çeflitli flekillerde tasnif etmek olas›d›r. Bir tasnif flekli flöyledir: 1) Dolays›z (vas›tas›z) arbitraj: ‹ki piyasa aras›nda karfl›l›kl› olarak ve kendi paralar› üzerinden do¤rudan do¤ruya yap›lan arbitraj ifllemine “dolays›z arbitraj” denir. Bunu bir örnekle aç›klayal›m. 1 ‹ngiliz Sterlini’nin (Pound) ABD Dolar› karfl›s›ndaki kuru New York’ta, 1,8000 ABD Dolar›, Londra’da ise 1,8001 ABD Dolar›d›r. Bu durumda ‹ngiliz Sterlini’nin ABD Dolar› karfl›s›ndaki fiyat› Londra’da, New York’takinden daha yüksektir. Bunun sonucu olarak, New York’ta dolar satarak sterlin almak ve Londra’da sterlin satarak dolar almak kârl› bir ifltir. New York’ta sterlin sat›n al›nmas› bu piyasada dolara karfl› sterlinin fiyat›n› art›racakt›r. Londra’da ise, aksi yönde geliflme olarak, sterlinin dolar karfl›s›ndaki fiyat› düflecektir. Bu süre, her iki yerde, iki dövizin fiyat› (kuru) eflitlenene kadar sürecektir. ‹ki farkl› yerde dövizlerin al›m ve sat›m ifllemi esas olarak “düflük al-yüksek sat” ilkesine dayanmaktad›r. 2) Dolayl› (vas›tal›) arbitraj: Dolays›z arbitrajda iki olan ülke ve para say›s› dolayl› arbitrajda en az üçe yükselir. Ayn› paran›n, de¤iflik yabanc› piyasalardaki kurlar›n›n birbirlerinden farkl› olmas›ndan yararan›larak, baflka bir piyasadan al›n›p di¤er bir piyasada sat›lmas›d›r. Örne¤in, Amsterdam’da ‹sviçre Frang›’n›n Florin cinsinden fiyat› New York’ta dolar olarak ifade edilmifl olan fiyat›ndan yüksekse New York’da dolar ile ‹sviçre Frang› sat›n almak ve Amsterdam’da ‹sviçre Fran- A.‹. Karacan Arçelik A.fi. 21.1.1955'te kuruldu. 1956'da Sütlüce'deki fabrikas›nda çelik büro eflyas›, sac radyatörü üretimiyle faaliyete geçti. Daha sonraki y›llarda çamafl›r makinesi (1959), buzdolab› (1960), elektrik süpürgesi, LPG oca¤›, klima ayg›tlar›, elektrikli f›r›n ve bulafl›k makinesi (1968'den itibaren ve bunu izleyen y›llarda) gibi dayan›kl› tüketim mallar› üretimine yöneldi. 1967'de Bulgaristan ve Pakistan'a sat›lan 718 adet buzdolab›yla Türk sanayi ürünlerinin d›flsat›m›n› gerçeklefltiren ilk kurulufl oldu. Günümüzde Çay›rova, Eskiflehir, ‹zmir, Ankara tesislerinde ça¤dafl teknolojilerle gerçeklefltirilen ürünler, ISO 9001 ödülüne de¤er görüldü. 1995'te Eskiflehir Buzdolab› ‹flletmesi'nde, 56 milyon ABD dolar› tutar›ndaki tevsi ve modernizasyon yat›r›m›n›n 1998 y›l›na kadar kademeli olarak tamamlanmas› 68 Ar›zi Gelir Aristo öngörülmekte ve buzdolab› üretiminin 1.4 milyon adede ulaflmas› planlanmaktad›r. Ayr›ca, Çay›rova ‹flletmesi'nde d›flsat›ma yönelik düflük maliyetli yeni çamafl›r makinesi serisi için yat›r›ma bafllanm›flt›r. 1995 y›l›nda 863 bin adet buzdolab›, 844 bin adet çamafl›r makinesi, 205 bin adet bulafl›k makinesi, 380 bin adet elekrik süpürgesi, 30 bin 500 klima ayg›t› üretimi gerçeklefltirilirken, d›flsat›m› 74,6 milyon ABD dolar›na net kâr› 3,010 trilyon TL'ye ulaflm›flt›r. Kay›tl› sermayesi: 8 trilyon TL Ç›kar›lm›fl sermayesi: 4,5 trilyon TL Personel say›s›: 3158 ‹fltirakleri: Ardem Piflirici ve Is›t›c› Ayg›tlar San. A.fi., Bekoteknik San. A.fi., Bozkurt Mensucat San. A.fi., Destek Ev Ayg›tlar›, San. ve Tic. A.fi., Is›t›c› Ayg›tlar San. A.fi., Koçbank A.fi., Otosan Otomobil A.fi., Ram D›fl Ticaret A.fi., Türk Elektrik Endüstrisi A.fi. Günümüzde, Arçelik A.fi. hisselerinin % 31.2'lik bölümü (1,4 trilyon TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir. fi. Özgencil /A. Erhan Makedonya bölgesine yak›nd›r. Babas›, Makedonya kral› Philippos’un hekimidir. Platon’un Akedemi’sinde yirmi y›l ö¤renim görmüfltür. Hocas›n›n ölümünden sonra Makedonya’ya gitmifl ve ‹skender’i yetifltirmekle görevlendirilmifltir. ‹.Ö. 335334’de Lise’yi kurmufltur. Makedonya’l›lara yak›nl›¤› dolay›s›yla Atina’l›lar›n düflmanl›¤›n› kazanm›flt›r. ‹skender’in ölümüyle bafllayan Makedonya aleyhinde tepkiler, kendisini hedef alm›fl ve ölüm cezas›na çarpt›r›lm›flt›r. Atina’dan ayr›ld›ktan bir y›l sonra ölmüfltür. Hemen bütün alanlarda araflt›rma ve tahlil yapm›flt›r. Lojik, fizik, biyoloji, psikoloji, metafizik, ahlâk, iktisat, estetik, politika ve hatiplik konular›nda incelemeleri vard›r. Çal›flmalar› yüzy›llar boyunca bilim ve kültür alanlar›ndaki geliflmelere temel olmufltur. Dante, onun hakk›nda “hocalar›n hocas›”, “bilginlerin ustas›” demifltir. Aristo’yu Ortaça¤’da Avrupa’ya tan›tan ‹bn-i Rüfld ile baz› Arap bilginleridir. Ortaça¤ kanonist’leri Aristo’nun izinde yürümüfllerdir. Düflünce sistemi Thomas Aquinas’› kuvetle etkilemifltir. Aristo’nun düflünceleri flöyle özetlenebilir: “ Do¤a, her fleyi görünmeyen bir elle ve bir sanatç› gibi ifllemifltir.” Olaylar› incelerken dört soruya yan›t aramak gerekti¤ini belirtmifltir: “Nas›l oldu?”, “Nedir?”, “Nereden kaynaklan›yor?”, “Nas›l bir sonuç verebilir?” Esas ile ar›zi olan› birbirinden ay›rm›flt›r. Düzeni esas ve kargaflal›¤› ar›zi durum olarak kabul etmifltir. ‹nsan›n davran›fllar›nda ak›lc› oldu¤unu varsaym›flt›r.” “‹nsanlar›n yaflam boyunca eriflmek istedikleri mut luluk’tur. Toplumu hedefine götürecek yolu ahlâk ve politika çizer. Ahlâk ve politika, her ikisi de süreklidir. Bireyler davran›fllar›n› ‘yarar’, ‘zevk’, ‘ortak ülküler’ do¤rultusunda ayarlarlar. Politika’n›n konular› ‘efendiköle’, ‘kar›-koca’ , ‘baba-çocuk’ ve ‘yöneten-yönetilen’ iliflkileridir. ‹deal yönetim, aristokrasi ’dir. Soylular›n egemenli¤idir.” ‹ktisadi faaliyeti ahlâk aç›s›ndan ikiye ay›rm›flt›r. Aile ve mülk yönetiminin kurallar›na oikonomia demifltir. Para kazanmay›, daha do¤rusu geçim gereksinmesinden öteye s›rf zenginleflmek için kazanmay› amaçlayan faaliyete krematistik demifltir. Oikonomia’y› meflru ve ahlâka uygun bir faaliyet olarak nitelendirmifltir. Krematistik’in yak›fl›ks›z, ahlâkla ba¤daflmayan ve reddedilmesi gereken bir faaliyet türü oldu¤unu ileri sürmüfltür. Ticaretin krematistik alan›na girdi¤ini düflünmüfltür. Oikonomia’y› Arap ve Osmanl› düflünürler ilm-i ted bir-i menzil terimiyle ifade etmifllerdir. Aristo, ekonomiye adil fiyat kavram›n› sokmufltur. Ona göre, topra¤› iflleyerek veya eliflleri yaparak üretilen de¤erler sat›labilirdi. Ancak elde edilecek kazanç, üreticinin geleneksel yaflam›n› sürdürmesi için gerekli olan miktarla s›n›rl› tutulmal›yd›. Üretim maliyetini ve geçimi sa¤layacak sat›fl bedeli, adil fiyat idi. Aristo’nun felsefesinde, paran›n fonksiyonlar›na ger- Ar›zi Gelir [Alm. Betriebsfremder Ertrag ] [Fr. Revenu fortuit] [‹ng. Non-Operating income, Other income] Bir iflletmenin normal faaliyet konusuyla ilgili olmayan nedenlerden kaynaklanan gelirlerdir. Bir sabit varl›¤›n net defter de¤erinin üzerinde bir fiyatla sat›lmas› sonucu elde edilen kazanç, faiz geliri ya da iflletmenin sahip oldu¤u bir arsay› kiraya vererek elde etti¤i kira geliri, ar›zi gelir örnekleridir. Ar›zi gelir kalemleri, gelir tablosunda genellikle net rakamlar olarak, faaliyet kâr›ndan sonra yeral›r. (Bkz. Ar›zi Gider) Y. Ercan Ar›zi Gider [Alm. Betriebsfremder Aufwand] [Fr. Frais fortuit ] [‹ng. Non-Operating expenses, Other expenses] Bir iflletmenin normal faaliyetleriyle ilgili olmayan giderlerdir. Bir sabit varl›¤›n sat›fl›ndan do¤an zarar, bir ar›zi gider örne¤idir. Gerek ar›zi gelirler, gerek ar›zi giderler, gelir tablosunda genellikle faaliyet d›fl› gelir ve giderler ya da di¤er gelir ve giderler gibi bir bafll›kla, faaliyet kâr›ndan sonra rapor edilir. Böylece faaliyet kâ r› kaleminin, iflletmenin yaln›zca normal faaliyetlerinden elde edilen kâr› göstermesi sa¤lanm›fl olur. (Bkz. Ar›zi Gelir) Y. Ercan Ar›zi ‹flsizlik (Bkz. Friksiyonel ‹flsizlik) Aristo (‹.Ö. 384- 322) ‹lkça¤›n en büyük düflünürüdür. Bir felsefe sistemi kurmufltur. Platon ’un (Eflatun) ö¤rencisidir. Do¤um yeri 69 Aritmetik Ortalama Aritmetik Ortalama çekçi bir yaklafl›m göze çarpmaktad›r. Trampa’n›n sak›ncalar›n› gördü¤ünden, paray› gerekli bir araç say›yordu. Paran›n yaln›z de¤iflim arac› olmas›n› yeterli görmüyor, de¤erleri ölçen bir alet olarak kullan›lmas›n› savunuyordu. Xenophon gibi, para de¤erinin istikrarl› oldu¤unu ve de¤iflenin para de¤eri de¤il, fiyatlar oldu¤unu san›yordu. Platon ’un tersine, öz de¤eri yani mal fiyat› düflük madenlerden para bas›lmas›na taraftar de¤ildi. Sikkelerde resmi de¤erine eflit miktarda gümüfl bulunmas›n› istiyordu. Aristo’ya göre faizle para verilmesi adaletsiz bir fiildi. Para faizle iflletildi¤inde de¤iflim arac› ve de¤er saklama aleti olmaktan ç›kmakta, krematistik arac› haline gelmekteydi. Faiz, “paran›n yavrulamas›” demekti ve “tabiat-› eflyaya ayk›r›” idi. “Tefecilik, ahlâk d›fl› bir” meslekti. Çünkü “borç alanlar, tefeciler elinde sömürülüyorlard›.” (Bkz. Thomas Aqunias, Kanonistler), F. Ergin lanm›fl olan ö¤rencilerden 30’u 18, 50’si 19 yafl›nda ise bu 80 ö¤rencinin yafl ortalamas› (18x30) + (19x50) X= = 18,63 80 olacakt›r. c) Gruplanm›fl serilerde aritmetik ortalama: Gruplanm›fl, yani baz› fl›klar› alt ve üst s›n›rlar aras›nda toplanarak s›n›flara ayr›lm›fl serilerde (n i) ile s›n›flara ait gözlem say›lar› belirtilmekte, ancak her bir gözlemin tafl›d›¤› de¤er bilinmemektedir. Bu tür serilerde bir s›n›fa dahil tüm gözlemlerin o s›n›f›n orta noktas›na (mi) tekabül eden de¤ere eflit oldu¤u varsay›l›r ve aritmetik ortalaman›n hesaplanmas›nda frekanslarla orta noktalar›n›n çarp›larak toplanmas› ve sonucun toplam frekansa bölünmesi yoluna baflvurulur: Σmi ni X= N Aritmetik Ortalama [Alm. Arithmetisches Mittel] [Fr. Moyenne arithméti Böylece, örne¤in 10-20 cm olmak üzere iki ayr› s›que] [‹ng. Arithmetic mean] n›fta toplanm›fl bir uzunluk serisinde söz konusu s›n›fBir serideki tüm de¤erlerden yararlan›larak hesaplanan lar›n frekanslar› s›ras›yla 8 ve 10 ise, aritmetik ortalaortalama türlerinden en yayg›n olarak kullan›lan›, adi man›n bulunmas› için s›n›f orta noktalar› olan 15 ve 25 ortalama olarak da bilinen aritmetik ortalamad›r. Seri- cm de¤erlerinin önce ilgili frekanslarla çarp›larak topdeki de¤erlerin toplanarak toplam de¤er ya da gözlem lanmas› ve daha sonra bu toplam›n (N) ye bölünmesi say›s›na (frekansa) bölünmesi esas›na dayanan aritme- gerekecektir. tik ortalaman›n önemi, di¤er ortalama türlerine benzer flekilde, çok say›da de¤er içeren bir seriyi tek de¤erle (15x8) + (25x10) X= = 20,55 temsil edebilmesinden kaynaklanmaktad›r. 18 Aritmetik ortalaman›n hesaplanmas›nda kullan›lan formül, istatistik verilerin düzenlenifl tarz›na ba¤l› olarak Serideki de¤erlerin büyük rakamlardan olufltu¤u halbaz› farkl›l›klar göstermektedir. lerde hesaplar› kolaylaflt›r›c› bir baflka metoda baflvurula) Basit serilerde aritmetik ortalama: Çok say›da maktad›r. Bu metoda göre seriye dahil herhangi bir dede¤erden oluflan bir basit serinin aritmetik ortalamas›, ¤er itibari ortalama (A) olarak kabul edilir ve serinin dü(X) serideki de¤erlerin toplam›n›n toplam de¤er veya zenlenmifl biçimine göre her (X ) de¤erinin veya s›n›f i gözlem say›s›na (N) bölünmesi ile elde edilir; orta noktas›n›n A’dan uzakl›¤› (d ) hesaplanarak (X i X= i A=di veya m i-A=di) bu uzakl›klar ilgili kategori ya da s›n›fa ait frekans ile çarp›l›r. Elde edilen de¤erlerin toplam›n›n (N) ye bölünerek sonuca itibari ortalaman›n eklenmesi ile aritmetik ortalamaya ulafl›lm›fl olur. ΣXi N Bir yöredeki ailelerin ayr› ayr› belirlenmifl y›ll›k gelirlerinin biraraya toplanmas› ve bu toplam›n araflt›rma konusu ailelerin say›s›na bölünerek ortalama aile gelirinin hesaplanmas› bu formülün uygulanmas›na bir örnek olarak gösterilebilir. b)Tasnif edilmifl serilerde aritmetik ortalama: Tasnif edilmifl (kategorilere ayr›lm›fl), yani vasf›n her fl›kk›n›n kaç kere ortaya ç›kt›¤› bilinen serilerde ayn› de¤erin birkaç kez toplanmas›n› önleyerek hesaplar› basitlefltirmek amac›yla her de¤er, önce o de¤erin kaç kez ortaya ç›kt›¤›n› belirten say› yani frekans (n i) ile çarp›l›r ve daha sonra bu çarp›mlar toplanarak toplam gözlem say›s›na bölünür: ΣX› ni X= N X=A+ Σndi N Baz› hallerde (Xi) de¤erleri ve frekanslar (n i) ayr› ayr› bilinmeyebilir ve sadece çarp›mlar›n toplam› ∑x i verilmifl olabilir. Bu gibi hallerde yine aritmetik ortalama formülünün kullan›lmas› ve toplam›n gözlem say›s›na bölünmesi ile birimlerle ilgili ortalama de¤er hesaplanabilmektedir. Bir ülkenin milli gelirinin nüfusa bölünmesi ile elde edilen kifli bafl›na gelirin ya da bir firman›n toplam maliyetinin ürün miktar›na bölünmesi ile belirlenen birim bafl›na ortalama maliyetin saptanmas› bu yaklafl›m›n tipik örneklerindendir. Aritmetik ortalama, serideki tüm de¤erleri dikkate almas› ve toplamlara göre hesaplanmas› nedeniyle has- Örne¤in 18 ve 19 olarak iki yafl kategorisinde top70 Armand, Louis Artan Maliyetler Artan Maliyetler sas, yani afl›r› de¤erlerden kolay etkilenen bir ortalama türüdür. Bu sak›ncas› karfl›l›¤› basit oluflu ve sahip oldu¤u baz› matematik özellikler aritmetik ortalamay› di¤er ortalamalara k›yasla üstün k›lmaktad›r. (Bkz. Bölünme, Frekans, Ortalamalar ) B.A. Köksal [ A l m . Progressivlaufende Kosten] [Fr. Coûts crois sants] [‹ng. Increasing costs ] D›flsal ve içsel eski ekonomilerin do¤al bir sonucudur. Firma büyürken, üretim faktörlerine yap›lan ödemeler üretimden daha h›zl› art›yorsa, mal birimi bafl›na maliyet yükselir. Artan maliyetlerle çal›flan bir firmada uzun dönem maliyetleri, flekilde görüldü¤ü gibi, k›sa dönem ortalama maliyet e¤rilerinin zarf e¤risi ile belirtilebilir. Armand, Louis (1905-1971) Frans›z bilim adam› ve iflletme organizatörüdür. Yüksek mühendisti. Fransa’da demiryolu sistemini düzene sokmufltur. Académie des Sciences morales et politiques üyeli¤ine seçilmifltir. Euratom’un kurulufl tasar›s›n› haz›rlam›fl ve örgütün ilk baflkanl›¤›n› yapm›flt›r. Bu kuruluflun çal›flma ve gelifltirilmesini planlam›flt›r. Jacques Rueff ile iflbirli¤i yaparak De Gaulle rejiminde gerçeklefltirilen iktisadi ve idari reform projeleri üzerinde çal›flm›flt›r. ‹ktisadi büyüme ve iktisadi durgunluk konular› üzerindeki araflt›rmalar› uygulama alan›nda iyi sonuçlar vermifltir. (Bkz. Rueff, Avrupa Atom Enerji si Toplulu¤u) F. Ergin Aron, Raymond (1905-1983) Yirminci yüzy›l›n tan›nm›fl Frans›z sosyolog ve iktisatç›s›d›r. Paris Üniversitesi’nde profesörlük yapm›flt›r. Fransa Enstitüsü’ne seçilmifltir. Ça¤dafl sosyal ve ekonomik doktrinler üzerinde bir otorite olarak tan›nm›flt›r. Tarih felsefesi, sosyoloji, iktisat kitaplar› ve makaleleri Fransa’da genifl ilgi toplam›flt›r. F. Ergin Artan Maliyetler E¤risi fiekilde, yatay eksende üretim hacmi, dik eksende birim bafl›na maliyet gösterilmektedir. M 1, M2 ve M3 firman›n k›sa dönem ortalama maliyet e¤rileridir. Üretim hacmi geniflledikçe k›sa dönem maliyet e¤rileri yukar› do¤ru kaymaktad›r. M1, M2 ve M3’e te¤et olan uzun dönem maliyet e¤risi MM 1, ortalama maliyetlerdeki art›fla uyarak sol afla¤›dan sa¤ yukar› do¤ru yükselmektedir. Belirli bir büyüklü¤ü aflan firman›n sorunlar› gitgide daha karmafl›k bir durum al›r ve koordinasyon güçlükleri belirir. Firma içindeki bürokrasi yo¤unlafl›r. Maliyet yükseltici niteli¤i olan bu olumsuz etkilere firma içi güçlükler ya da yerleflmifl bir terim olarak “içsel eksi ekonomiler” ad› verilmektedir. ‹fl kolunun toplam üretimindeki de¤ifliklikler firman›n maliyetlerini etkileyebilir. Artan maliyetli endüstrilerde, geniflleyen toplam üretim hacmi, firmalar›n maliyetlerini yükseltir. Bu endüsrilerde, firmalar›n büyümesiyle birlikte faktör talebinin artmas›, emek ve sermaye arz›n›n elastik olmad›¤› durumlarda, ücretleri ve faiz oran›n› yükseltebilir. Firmalar›n genifllemesi baflka bir tak›m güçlüklere (örne¤in, ulaflt›rma olanaklar›n›n daralmas›na) yol açabilir. “Firma d›fl› güçlükler” ya da “D›flsal ekonomiler” ad› verilen bu olumsuz etkiler, maliyetlerin uzun dönemde artmas›na neden olabilir. (Bkz. Artan Maliyetler, Azalan Verimler Kanunu, Parkinson Kanunu, D›flsal Ekonomiler, D›flsal Eksi Ekonomiler), Arrow, Kenneth J. (1921- ) Amerikal› bir ekonomist olup 1972 y›l›nda John Hicks’le ortaklafla ekonomide Nobel Ödülü’nü kazanm›flt›r. Genel Denge sistemleri ve bu sistemin tek ve ekonomik bak›mdan anlaml› bir çözümü olmas› için gerekli olan matematiksel flartlar konusunda katk›lar›yla bilinmektedir. Belirsizlik flartlar› alt›nda karar verme konusunda yapt›¤› öncü çal›flmalarla da tan›nmaktad›r. Social Choice and individual Values (1951) kitab›nda refah ekonomisine bir ikilem getirmifl, kiflisel tercihlerle müspet olarak iliflkili olan bir sosyal refah fonksiyonunu çizmenin mümkün olmayaca¤›n› ispat etmifltir. Arrow büyüme teorisine prodüktivite art›fl›n›n kayna¤› olarak, yaparak ö¤renme hipotezini dahil etmifltir. En önemli yap›tlar›: Studies in Mathematical Theory of Inventory and Production (1958); Social Choices and Individual Values (1951); Essays in the Theory of-RiskBearing (1970); General Competitive Analysis (F.H. Hahn ile ortak çal›flmalar›, 1971). (Bkz. Refah Ekonomi si) D. Demirgil Artan Amortisman (Bkz. Amortisman) E. Alkin 71 Artan Oranl› Tarife Artan Oranl› Tarife Artan Oranl› Tarife [Alm. Progressive-Steuer-Raten-Tarif ] [Fr. Tarif d’im pôt progressif][‹ng. Progressive tax rate schedul ] Artan oranl› vergi tarifelerinde matrah artt›kça vergi oran› da yükselmektedir. Matrah›n artmas›yla birlikte al›nan vergi miktar›n›n yükselmesi yeterli de¤ildir. Örne¤in tek oranl› (mütenasip) tarifelerde vergi matrah› ile birlikte al›nan vergi miktar› da yükselmektedir. Ancak ortalama vergi oran› matrah›n yükselmesiyle de¤iflmemekte ve verginin matrah› oran›na sabit kalmaktad›r. Artan oranl› tarifelerde ise matrahla birlikte sadece vergi miktar› de¤il, ortalama vergi oran› da artmaktad›r. Söz konusu orandaki artma matrahtaki yükselmeye k›yasla daha fazla, daha küçük ya da eflit olabilir. Bu durumdaki artan oranl› tarifelere ise s›ras›yla ço¤alan, aza lan ve düz artan oranl› tarifeler denilmektedir. Artan oranl› tarifeler için baflka ayr›mlar da yap›lmaktad›r. Bunlardan birincisi basit artan oranl›l›k-Dilim usulü artan oranl›l›k ayr›m›d›r. Her iki tarife yap›s›nda da matrah belirli dilimlere ayr›labilmektedir. Söz konusu dilimlerin karfl›s›nda da artan oranl› tarife yer almaktad›r. Basit (adi) artan oranl› tarifelerde , giderek artan dilimlere yer ayr›lm›fl bulunan matrah, artan oranlar›n uyguland›¤› gruplardan hangisine ulafl›yorsa, daha önceki dilimleri içerecek flekilde (bir bütün olarak tamam›na), o dilim için öngörülmüfl vergi oran› uygulanacakt›r. Basit oranl› tarifeye afla¤›da bir örnek verilmifltir. Matrah Vergi Oran› (%) 100.000.000 liraya kadar 5 100.000.0001-200.000.000 liraya kadar 10 200.000.0001-400.000.000 liraya kadar 20 400.000.0001-600.000.000 liraya kadar 30 600.000.0001-1.000.000.000 liraya kadar 40 Matrah artt›kça vergi oran› da artan tarifede, örne¤in, 250 milyon liran›n vergisi 50 milyon lira olarak saptanacakt›r (250.000.000 x 0,20) Örnekte görüldü¤ü üzere, 250 milyon lira 3. s›radaki rakamlar aras›na girdi¤inden, söz konusu grubun karfl›s›ndaki % 20 oran› matrah›n bütününe uygulanmaktad›r. Bu tarifenin en büyük sak›ncas›, artan oranl›l›¤›n seyrinde (geliflmesinde) sert köfleye (ya da s›çramalara) yol açmas›d›r. Örnekte 200 milyon liran›n vergisi %10 oran›na göre 20.000.000 lira, 200.000.001 liran›n vergisi ise 40.000.000 lira (+20 kurufl) olacakt›r (tarifede %20'lik dilime geçildi¤inden) Bu durumda tarifedeki dilim de¤ifliklikleri, vergi borcunda büyük s›çramalara yol açacakt›r. Dilin usulü artan oranl› tarifede ise vergi matrah› bir bütün olarak de¤il, ayr›lm›fl bulunan dilimlerin her birine bu tarifedeki oranlardan sadece karfl›l›k teflkil edeni uygulanarak saptanmaktad›r. Burada önce dilimlerin karfl›s›nda yeralan oran uygulanarak her dilimin ayr› ayr› vergisi hesaplanmakta, daha sonra bunlar, ayr› ayr› toplanarak matrah›n bütününün vergisine ulafl›lmaktad›r. 72 Afla¤›da dilim usulü artan oranl› bir tarifeye örnek verilmektedir. Dilimler Vergi Oran› Dilim Vergisi ‹lk 300.000.000 TL için %25 75.000.000 TL Sonraki 300.000.000 TL için %30 90.000.000 TL Sonraki 600.000.000 TL için %35 210.000.000 TL Sonraki 1.200.000.000 TL için %40 480.000.000 TL Sonraki 2.400.000.000 TL için %45 1.080.000.000 TL Sonraki 4.800.000.000 TL için %50 2.400.000.000 TL 9.600.000.000 liradan fazlas›n›n, 9.600.000.000 liras› için 4.335.000.000 lira, fazlas› için yüzde 55 oran›nda vergi ödenir. 1996 takvim y›l›na ait gelir vergisine tâbi gelirler için uygulanmas› öngörülen tarife, dilim tekni¤ine dönüfltürülerek gösterilmektedir. Bu tarifede örne¤in, 600 milyon liran›n vergisi, ilk iki dilimin vergisi toplanarak (165 milyon lira) hesaplanmaktad›r. Artan oranl› tarifelerde baflka bir ay›r›m da s›n›rl› ve s›n›rs›z artan oranl›l›k fleklinde yap›lmaktad›r. S›n›rs›z artan oranl›l›k ta tarife sürekli artmakta ve oran gelir üzerinden al›nan vergilerde % 100’e, bir k›s›m tüketim vergilerindeyse daha yukar›ya da ç›kabilmektedir. S›n›r l› artan oranl›l›k ta ise artan oranl›l›k belirli bir yerde durmaktad›r. Teorik olarak gelir ve servet vergilerinde artan oranl›l›k % 100’e var›r ve orada durur. Ancak uygulamada artan oranl›l›k bu rakam›n alt›ndaki bir oranda s›n›rland›r›lmaktad›r. Örne¤in, Türk Gelir Vergisi sisteminde 9.600.000.000 liran›n üstündeki matrah k›sm›na tek (düz) oran olarak %55 uygulanmaktad›r. Böylece, gelir vergisi tarifesi 9.600.000.000 liraya kadar olan gelirler için artan oranl›, daha yukar›s›ndaki gelirlerde ise tek oranl› (%55) olarak uygulanacak flekilde s›n›rland›r›lm›flt›r. Artan oranl›l›k uygulamas›nda esas itibariyle para de¤erleri k›stas al›nmaktad›r. Ancak akrabal›k derecesi ya da zaman gibi faktörler de artan oranl› tarifelerde k›stas olarak uygulanmaktad›r. Örne¤in veraset ve intikal vergisi tarifesi bir taraftan para tutar›n›n yükselme durumuna göre artan oranl›l›k gösterirken, di¤er taraftan ölenle ilgili akrabal›k derecesine göre de yine artan oranl›l›¤›n yer ald›¤› veraset ve intikal vergisi tarifesinde, dikey sütunda para tutar›na, yatay sütundaysa akrabal›k k›stas›na göre artan oranl›l›k sa¤lanm›flt›r. Artan oranl›l›kta genellikle basit ve dilimli usulde oldu¤u gibi vergi matrah› artt›kça ortalama vergi tarifesi de yükseliyor ve söz konusu art›fl aç›kça izlenebiliyorsa, böyle tarifelere “aç›k artan oranl› tarife” denilmektedir. Bu tarifelerde artan oranl›l›k aç›k ve dolays›z flekilde görülmektedir. Aç›k artan oranl› tarifenin karfl›t› olarak gizli (dolayl›) artan oranl› tarife kavram› kulan›lmaktad›r. Gizli artan oranl› tarifeler esas itibariyle görünüflte düz (mütenasip) oranl› olmas›na ra¤men, vergi matrah›na ya da vergi borcuna kimi ekler yap›larak ya Artan Yoksulluk Art›k De¤er Art›k De¤er da indirimler uygulanarak “artan oranl›”ya dönüflmektedir. Afla¤›daki örnekte, görünüflte mütenasip (% 10 oranl›) olan bir tarifenin gizli artan oranl›l›k sonuçlar› gösterilmektedir. 1 Esas matrah 50.000.000 75.000.000 100.000.000 150.000.000 2 ‹ndirim 25.000.000 25.000.000 25.000.000 25.000.000 3 ‹ndirimli matrah 25.000.000 50.000.000 75.000.000 125.000.000 [Alm. Mehrwetr] [Fr. Plus value] [‹ng. Surplus value] Bir mal›n de¤erini o mala kat›lm›fl olan toplam zaruri sosyal emek süresi belirledi¤ine göre, bir ifl günlük emek süresinde üretilen bütün de¤erlerin toplam›, o günkü ve ayn› gayretle üretilen mallar›n toplam mübadele de¤erine eflit olacakt›r. O günkü iflgücünün de¤eri de, emekçileri bir gün boyunca idame ettirebilmek için gerekli olan mallara kat›lm›fl zaruri sosyal emek süresi ile belirlenecektir. Gelgelelim, ücretli iflçilerin filen çal›flacaklar› ya da çal›flt›klar› saatlerin asgari geçimlerini temine yetecek zaruri sosyal emek süresi ile s›n›rlanmas› diye ne bir kay›t, ne de bir kural vard›. Emekçi, iflgücünü kapitalist iflverene satt›¤› zaman, bir iflgününün uzunlu¤unu belirleme hakk›n› da ona vermektedir. ‹flveren taraf›ndan belirlenen ifl günü süresi ücretli iflçinin bir günlük asgari geçimini temine yetecek zaruri sosyal emek süresinden fazla olursa ortaya flöyle bir durum ç›kacakt›r. ‹flveren taraf›ndan iflçiye verilen ücret asgari geçimi sa¤layacak süre ile s›n›rl› oldu¤undan, iflçinin yaratt›¤› toplam bir günlük de¤er iflçinin ald›¤› ücretten fazla olacakt›r; zira yarat›lan de¤erin miktar›n› fiilen çal›fl›lan ifl saati belirlemektedir. Marx’a göre kapitalist düzende iflgücünün uzunlu¤u, iflçinin asgari geçimini sa¤lamak için gerekli olan ortalama emek süresinden (ya da ald›¤› ücretten) fazla olmal›d›r. Bu fazla saatler içerisinde üretilen (yarat›lan) de¤er, art›k de¤eri meydana getirmektedir. Yani, iflçilerin ücretleri asgari geçimlerinin de¤erine eflit olaca¤›ndan, yaratt›klar› (ürettikleri) fakat alamad›klar› de¤erler. Kuram›n denklem olarak ifadesi. Art›k de¤er kuram›n› flu basit denkleme indirgemek mümkündür: AB= C. Bu denklemde (A) bir ifl gücünde üretilen mallar›n toplam›n›, (B) asgari geçim için gerekli olan mallar›n toplam›n›, (C) de de¤eri art›k de¤er olan mal fazlas›n› temsil etmektedir. Ayn› flekilde (A)’y› bir iflgününde üretilen toplam de¤er, (B)’yi de bir günlük asgari geçimin de¤eri olarak kabul edersek, (C) art›k de¤er olmaktad›r. Ya da, (A)’y› bir günlük asgari geçimin de¤eri olarak kabul edersek (C) art›k de¤er olmaktad›r. Ya da, (A) saat hesab› üzerinden bir ifl gününü, (B) de bir iflçinin asgari geçimini sa¤lamak için gerekli olan sosyal emek süresini (yine saat hesab› ile) temsil ediyorsa, (C) iflçinin art›k de¤er yaratmakla meflgul oldu¤u ifl saatlerini gösterecektir. Baflka bir anlat›mla, (A) bir iflgünlük emek gayreti ile yarat›lan (üretilen) toplam de¤eri, (B) de ücret olarak iflçiye ödenmifl olan de¤er miktar›n› gösteriyorsa, (C) de, dolay›s›yla, emekçi taraf›ndan üretilen (yarat›lan) ve fakat kapitalist iflveren taraf›ndan al›konan (el konan) toplam de¤eri temsil edecektir. Veya (A) ortalama iflgücünü, (B) de bu iflgücünün asgari geçimi sa¤lamak için gerekli olan k›sm›n› temsil ederse, (C) iflçinin o ifl gününde karfl›l›ks›z olarak çal›flt›¤› süreyi gösterecektir. Bu örnekleri baflka görüfl aç›lar›ndan de gelifltirmek mümkündür. Örne¤in, (C) iflçinin kendisi için de¤il de kapitalist iflveren için çal›flt›¤› 4 5 6 Vergi Ödenen Gerçek oran› vergi oran (5/1%) %10 2.500.000 5 %10 5.000.000 6,6 %10 7.500.000 7,5 %10 12.500.000 83 Aç›k artan oranl› tarifeler de ise vergi matrah›yla birlikte vergi oran›n›n da art›fl› do¤rudan görülmektedir. Ancak uygulamada aç›k ve gizli artan oranl› tarife flekilleri ço¤u kere birlikte uygulanmaktad›r. Aç›k artan oranl› bir tarife, vergi matrah› ya da vergi borcuna ayr›ca kimi ekler yap›larak ya da indirimler uygulanarak, göründü¤ünden daha farkl› bir “artan oranl›” duruma gelebilir. Örne¤in gelir vergisi tarifesi aç›k artan oranl› bir tarifedir. Ancak tarife, özel indirim ya da en az geçim indirimi uygulamas› ile göründü¤ünden daha dik ya da yumuflak hale getirilebilir. Bu sonuncu durum tarifede aç›kça izlenemez. Y. Öncel/fi. Akkaya Artan Yoksulluk [Alm. Wachsend Verelendung ] [Fr. Pauvreté croissan te] [‹ng. Increasing pauperisation ] Marksist ekonomi politikde, kapitalizmin afl›r› üretim bunal›mlar› s›ras›nda, iflsizlik yayg›nlafl›rken ücretler düflerken, gitgide daha çok say›da orta ve küçük üretici mahvolurken emekçilerin yaflam koflullar› daha da a¤›rlafl›r. Böylesi bunal›m ve durgunluk dönemlerinde Marksist ekonomistlere göre ücretli eme¤in sermayeye ba¤›ml›l›¤› artar, iflçi s›n›f›n›n durumu göreli, hatta bazen mutlak kötüleflir. ‹flçi s›n›f›n›n durumunun göreli kötüleflmesi, bir baflka deyiflle ulusal gelirden ald›¤› pay›n azalmas› kapitalizme özgü kaç›n›lmaz bir olayd›r. Marx, kapitalizmin gelimesiyle birlikte iflçi s›n›f›n›n durumunun kötüleflmesini kapitalist birikimin genel yasas› olarak ileri sürmüfl fakat bu kanunun, iflçi s›n›f›n›n durumunun mutlak ve her yerde kötüleflmesi fleklinde yorumlanmamas› gerekti¤ini belirtmifltir. Bu konuda “Di¤er bütün kanunlar gibi bu kanun da geçekleflirken çeflitli flartlar taraf›ndan de¤ifltirilir” demifltir. T. Atefl Art› De¤er (Bkz. Art›k De¤er), Art›k (Kal›nt›) (Bkz. Art›k Metodu) 73 Art›k De¤er Art›k Reasürans süreyi, bir baflka deyiflle kapitalist iflverinin sömürdü¤ü iflgücü pay›n› temsil etmektedir. Art›k de¤er denkleminin son bir yorumu da flu flekilde olabilir. (A) mübadeleye konan toplam mallar›n iflçiye ücret olarak ödenmesi gereken ve de dolay›s›yla iflçide kalan k›sm›d›r. Bu durumda (C), kapitalist iflverenin mübadele süresinden ald›¤› pay›n k›smen kendi tüketimi, k›smen de (döner sermaye fonu olarak) art›k de¤er üretecek yeni iflçileri istihdam etmek için kulland›¤› k›s›m olacakt›r. Eme¤in (mal olarak) mübadele ve kullan›m de¤erleri aras›ndaki bu ayr›m (bir baflka deyiflle iflgücü sat›n alma ve emek sat›n alma aras›ndaki fark) Marx’›n art›k de¤er kuram›na temel teflkil etmektedir. Kapitalist iflveren iflgücü sat›n al›r, emek teflkil eder, ücret olarak iflgücünün de¤erini (asgari geçim) öder ve eme¤in kullan›m de ¤erini dile¤ince kullanma hakk›n› sa¤lar. Bilindi¤i gibi, iflgücünün mübadele de¤eri (ücret), iflgücünün üretim maliyeti (asgari geçim) taraf›ndan belirlenmektedir. Kapitalist iflveren taraf›ndan sat›n al›nd›¤› andan itibaren eme¤in kullan›m de¤eri s›n›rs›zd›r. Bir baflka deyiflle, eme¤in kullan›m de¤erini sat›n alan kapitalist iflveren, bu kullan›m de¤erini diledi¤i gibi kullanabilir ve bundan dile¤ince yararlanabilir. ‹flveren için eme¤in kullan›m de¤erinden yararlanman›n çeflitli yollar› vard›r. Eme¤e ödenen mübadele de¤erinden fazla miktarda mübadele de¤eri yaratman›n en akla yak›n yolu fludur: ‹flçiyi, ödenen ücretle yarat›lan mübadele de¤erinin denkleflti¤i süreden fazla çal›flt›rmak. Kapitalist iflverenler bunu yaparlar ve böylelikle ortaya art›k de¤er ç›kar. Marx’a göre art›k de¤er, kapitalist düzenin ayr›lmaz bir parças› ve kaç›n›lmaz bir sonucudur. Mal de¤erleri ve ücretlerin bu flekilde belirlendi¤i, emekçinin de iflgücünü bir “iktisadi” mal olarak kapitalist iflverene satmakta özgür oldu¤u düzenlerde art›k de¤er mutlaka yarat›lacakt›r. Bunun tüm sorumlulu¤u nas›l kapitalist iflverenin açgözlülü¤üne ait de¤ilse, ayn› flekilde, emekçilerin direnmeleri de bu oluflumu engelleyemez. Kapitalist bir düzen çerçevesinde art›k de¤erin ortadan kald›r›labilmesi için flu iki kofluldan birinin gerçeklefltirilmesi gerekir. Kapitalist iflverenin belirleyece¤i iflgünü uzunlu¤u (ifl saati hesab› ile), emekçinin asgari geçim araç ve gereklerini üretmesi için gerekli olan emek süresinden (yine ifl saati hesab› ile ) fazla olmayacak... Ya da, iflçiler ücretler tavan›n› yukar›ya do¤ru zorlayarak art›k de ¤eri yutan bir düzeye ulaflacaklar.. Marx’a göre ilk olas›l›¤›n gerçekleflmesi imkâns›zd›r, zira böyle bir durum kapitalist iflverenin tek geçim kayna¤›n› kurutacak ve intihardan farks›z olacakt›r. ‹kinci koflulun da gerçekleflmesi zay›f bir olas›l›kt›r, zira kapitalist düzenin içinde faaliyette bulunan kuvvetler ve ekonomik ilkeler ücretlerin asgari geçim düzeyini aflmas›n› engellemektedir. (Bkz. Kapitalizm, Asgari Geçim Haddi Teorisi) D. Demirgil 74 Art›k Metodu [Alm. Residuum Methode] [Fr. Méthode des residus] [‹ng. Method of residuals] Bir de¤iflken, de¤eri birden fazla unsurun toplam›ndan ya da çarp›m›ndan oluflabilir. Bu gibi durumlarda belirli bir unsurun toplama veya çarp›ma olan katk›s›, di¤er unsurlar›n de¤erlerinin önceden belirlenerek toplamdan ya da çarp›mdan ç›kar›lmas› sonucu, art›k metodu ile hesaplanabilir. Yayg›n olarak zaman serilerindeki konjonktürel ya da mevsimden ileri gelen dalgalanmalar›n, ayr›larak serinin ana temayülünün (trendinin) belirlenmesinde kullan›lmas›n›n yan› s›ra, bir ekonomi ya da endüstrideki üretim art›fllar›ndan ileri geldi¤inin araflt›r›lmas›nda da art›k metodundan yararlan›lmaktad›r. (Bkz. Zaman Seri leri) B. A. Köksal Art›k Reasürans [Alm. Exzedenten Ruckversicherung] [Fr. Réassurances en excédentes] [‹ng. Surplus reinsurance ] Eksedan reasürans› olarak bilinen ve rizikonun flirketin tafl›yabilece¤i k›sm›ndan fazlas›n› eksedan anlaflmalarla di¤er reasürörlere devretmesi yolu ile yap›lan reasürans flekli. Bölünmeli reasürans sözleflmelerinin en fazla uygulama alan› bulan çeflitlerinin bafl›nda Eksedan ve Kotpar anlaflmalar› gelir. Bunlar›n aras›ndan da bir s›ralama yamak gerekirse, Eksedan fleklinin daha ziyade yayg›n oldu¤u ileri sürülebilir. Eksedan sisteminde, önceden mutab›k kal›nan limiti geçen mesuliyetlerin reasüröre devri ve reasürörce kabulü mecburiyeti vard›r ve bu esaslar dahilinde devir ve kabul, otomatik olarak hüküm ifade eder. Reasürör, teminat›n tamam› üzerinden hissesini teflkil eden nisbet dahilinde ödenecek hasarlara ifltirak eder. Sedan flirketin saklama pay› (retansiyonu) mutlak olarak kendi bünyesinde tutulmas› gereken miktar› ifade eder ve her bir riziko itibariyle Eksedan anlaflmas›na devir yap›lmadan evvel saklama pay›na (retansiyona) eflit k›s›m sedan için bafllang›çta ayr›lmal›d›r. Bir Eksedan anlaflmas›n›n azami kapasitesi sedan›n saklama pay› eflit miktarlar›n (lines-dilim) adedi ile ölçülür. E¤er saklama pay› 50.000 ve line (dilim) adedi de 10 ise, o Eksedan kapasitesi 500.000 olarak (50.000x10=500.000) ifade edilir. Bir Eksedan tretesinde normal olarak de¤iflik miktarlarda sa¤lama paylar› mevcuttur. Bu do¤rudan do¤ruya rizikolar›n s›n›fland›r›lmas› konusunda sedan›n teknik anlay›fl›na uygun olarak tesbit edilmektedir. Tabiat›yla bu anlay›fl›n uluslararas› uygulamaya tamamen ters düflmesi düflünülemez. Hasara en az maruz kalaca¤› düflünülen rizikolar birinci s›n›f olarak kabul edilir ve en yüksek saklama pay› onlarda tutulur. Müteakiben hasara ikinci derecede maruz olan rizikolar, daha düflük saklama pay› grubunu teflkil eder ve bu böylece kademe ka- Art›ks›z Toplama Art›ks›z Toplama deme devam eder. Tüm rizikolar›n, tesbit edilen saklama paylar› gruplar›ndan birine girmesi gerekir. Eksedan anlaflmalar›n›n en bariz özelli¤i trete’ye devredilen nispetin sesyondan sesyona de¤iflebilmesidir. Bunun sebebi, saklama pay› miktar›n›n sabit bir mebla¤ ile tesbit edilmifl olufludur. Reasürörün Eksedan tretesindeki ifltiraki line-dilim esas› üzerinden tesbit edilece¤i gibi, “line” miktar›n›n ifade etti¤i mebla¤›n bir yüzdesi ile de belirtilebilir. Birinci flekilde e¤er reasürör bir buçuk “dilim” kabul edilmiflse, mesuliyeti sedan›n hissesinin yüzde elli fazlas› demektir. ‹kinci flekilde ifade tarz›nda ise, e¤er 10 line (dilimin) bir trete ise, reasürörün hissesi % 15’dir. G. Uras bu fonksiyonlara birinci dereceden türdefl fonksiyonlar denir. Ba¤l› de¤iflkendeki art›fl, ba¤›ms›z de¤iflkenlerdeki art›fl oran›n›n iki kat› ise, bu fonksiyonlar ikinci dereceden türdefl fonksiyonlar olarak tan›mlan›r. Daha yukar› dereceden türdefllikler de paralel flekilde tan›mlanabilir. Birinci dereceden türdeflli¤i say›sal bir örnekle aç›klamaya çal›flal›m. Bir firman›n üretim fonksiyonu O= aL + bK olsun. Bu fonksiyonda, kullan›lan emek ve sermaye miktarlar› iki kat›na ç›kar›l›rsa toplam ürün de iki kat›na ç›kar: a(2L)+b (2K)=2aL+ 2bk= 2(aL+bK)=2,0 Bir baflka örnek verelim. Yine bir firman›n üretim fonksiyonu O= aLn K1-n olsun. Bu üretim fonksiyonunda da, kullan›lan emek ve sermaye miktarlar› iki kat›na ç›kt›¤›nda toplam ürün de iki kat›na ç›kar: a(2L)n . (2K)1-n = a2n Ln 21-n K1-n = 2n 21-n a Ln K1-n = 2 a Ln K1-n = 2,0 Art›ks›z Toplama [Alm. Aggregationsproblem] [Fr. Problème de somma tion] [‹ng. Adding up problem] Üretimde kullan›lan her üretim faktörünün toplam üretime katk›s›, faktörün (fiyat›na eflit olan) marjinal ürünüyle kullan›lan miktar›n›n çarp›m›na eflittir. Mant›k gere¤i, faktörlerin bu flekilde tan›mlanan katk›lar›n›n toplam› da toplam ürüne eflit olacakt›r. Ancak bu nokta üstünde daha ayr›nt›l› olarak duracak olursak mant›k gere¤i var›lan bu sonucun her zaman geçerli olamayaca¤› anlafl›l›r. Örne¤in, bir firman›n kulland›¤› üretim faktörlerini ayn› oranda art›rmas› halinde faktörlerin katk›s› daha h›zl› yükseliyorsa bu durumu nas›l aç›klayaca¤›z? Toplama sorunu ad› verilen bu sorunu çözmek için yukardaki yöntemi kullanacak olursak, yani faktörlerin ayr› ayr› katk›lar›n› marjinal ürünleriyle kullan›lan miktarlar›n› çarparak hesaplarsak, katk›lar›n›n toplam›, toplam ürünü aflacakt›r. Böyle çeliflik bir durumun ortaya ç›kmamas› için gerekli olan koflullar› daha aç›k görebilmek amac›yla, üretim fonksiyonu kavram›na biraz daha yak›ndan bakal›m. Üretim fonksiyonu, faktörlerin üretimde kullan›lan miktarlar›yla sonuç elde edilen toplam ürün aras›ndaki iliflkiyi belirtir. Örne¤in, O= f (L,K) üretim fonksiyonunda O toplam ürünü, L ve K ise bu ürünü elde etmek için kullan›lan emek ve sermaye miktarlar›n› göstermektedir. Emek ve sermayenin marjinal ürünü, tan›m gere¤i, üretim fonksiyonunun emek ve sermayeye göre birinci türevleridir. fiu halde üretim fonksiyonu öyle bir biçimde olmal›d›r ki, marjinal ürünlerle ilgili faktörlerden kullan›lan miktarlar›n çarp›m› toplam ürüne eflit olsun: dO dO O= L+ K dL dK fiimdi hangi tür cebirsel ifadenin böyle bir sonuç verebilece¤ini tart›flal›m. Matematik kitaplar›nda türdefl (homojen) fonksiyonlar’a bir bölüm ayr›lmaktad›r. Bu bölümde, ba¤›ms›z de¤iflkenlerdeki ayn› oranda bir de¤iflikli¤in ba¤l› de¤iflkeni de belli bir oranda de¤ifltirdi¤i varsay›lan fonksiyonlar ele al›n›r. Ba¤l› de¤iflkendeki art›fl, ba¤›ms›z de¤iflkendeki art›flla ayn› orandaysa, Demek ki yukardaki iki fonksiyon da birinci derece den türdefl’tir. fiimdi bu iki fonksiyonda, emek ve sermayenin marjinal ürünleri ile kullan›lan miktarlar› çarp›m›n›n toplam ürüne eflit olup olmad›¤›n› tart›flal›m. Birinci fonksiyonda marjinal ürünleri, ilgili faktörlere göre, birinci türevler olarak tan›mlayal›m: dO dL = a ; dO dK =b Marjinal ürünlerle ilgili faktörlerden kullan›lan miktarlar çarp›m› toplam›n›n toplam ürüne eflit olaca¤› aç›kça anlafl›l›yor: dO L + dO K = a L + b K = O dL dK ‹kinci fonksiyonda ayn› ifllemleri yapal›m: dO dL = a n Ln-1 K1-n dO = a (1-n) Ln K-n dK dO dL L+ dO K dK = a n Ln-1 K1-n L + a(1-n) Ln K-n, K = a n LnK1-n + a Ln K1-n – a n Ln K1-n = a Ln K1-n = O Bütün bu anlat›mlardan flöyle bir sonuç ç›karabiriz: Toplama sorununun çözümü, yaln›zca bir tür üretim fonksiyonu için geçerlidir. Üretim fonksiyonu birinci dereceden türdefl ise, faktörlerin marjinal ürünleri ile kullan›lan miktalar› çarp›mlar›n›n toplam› toplam ürüne eflit olur. Di¤er bütün karmafl›klar için bu eflitli¤in sa¤lanmas› olanaks›zd›r. 75 Art›rma Eksiltme Kanunu Arz fiimdi birinci dereceden homojenli¤i ekonomik yönden yorumlamaya çal›flal›m. Belli bir firmada ya da sanayi kolunda üretim fonksiyonunun birinci dereceden türdefl olmas› demek, firma ya da endüstride kullan›lan üretim faktörleri art›r›larak kapasite genifllemesine gidildi¤inde üretimdeki art›fl oran› ile faktörlerin art›fl oranlar›n›n›n ayn› olmas› demektir. Kapasite ya da ölçe¤in belli oranda genifllemesi, üretimin bu oranda daha h›zl› ya da daha yavafl genifllemesine yol açmam›flt›r. Bu duruma, ölçe¤e göre de¤iflmeyen getiri ad› verilir. Özetlenecek olursa, baz› iktisatç›lara göre toplam üretime her faktörün katk›s›, bu faktörün marjinal ürünü ile kullan›lan miktar›n›n çarp›m›na eflittir. Ancak, bu flekilde hesaplanan faktör katk›lar›n›n toplam› da toplam ürünü aflmamal›d›r. Bunun biricik koflulu, üretim fonksiyonunun birinci dereceden türdefl olmas›d›r. E. Alkin C Ortalama maliyeti, V Arz› etkileyen ve ölçüye gelmeyen di¤er bütün de¤iflkenleri göstermektedir. Bireysel arzlar›n toplam› olan piyasa arz› da do¤al olarak yukar›daki ifadeye paralel olarak SA= G (PA, C, V) biçiminde yaz›labilir. Söz konusu mal›n kendi fiyat›n›n (P A) piyasa arz› üzerindeki etkisi potizitiftir. δ SA δ PA O Di¤er de¤iflkenler de¤iflmezken, PA art›kça S A artar, PA azald›kça SA da azal›r. Bu pozitif etki, yükselen fiyatlar›n daha yüksek ortalama maliyetlerle çal›flmay› teflvik ederek firmalar› daha çok mal üretmeye ve satmaya itmesi ve yeni firmalar› da piyasaya girmeye özendirmesi ile aç›klanabilir. Maliyetlerin arz üzerindeki etkisi negatiftir. Ortalama maliyetlerin yükselmesi firmalar›n üretimlerinin k›s›lmas›na ve hatta baz›lar›n›n piyasadan çekilmesine yol açar. Ölçüye gelmeyen de¤iflkenlerin de arz üzerinde çeflitli etkileri vard›r. Örne¤in hava koflullar›n›n tar›msal mal arz› üzerindeki etkisi aç›kt›r. Grev lokavt gibi ifl uyuflmazl›klar›n›n piyasa arz›n› daraltaca¤›, toplu pazarl›k sisteminin düzgün ifllemesinin arz üzerinde olumlu etkiler yarataca¤› söylenebilir. Art›rma Eksiltme Kanunu (Bkz. ‹hale Kanunu) Arusha Antlaflmas› [Alm. Arusha -Abkommen] [Fr. Accord Arusha] [‹ng. Arusha Agreement] 1975 y›l›nda AET ile 46 Afrika, Karaib ve Pasifik ülkeleri aras›nda imzalanan ticaret antlaflmas›. As›l ad› Lome Konvansiyonu’dur. Daha önce imzalanan Arusha Anlaflmas›’n›n yerini alan Lome Konvansiyonu ile AET ülkeleri, daha çok Afrika’n›n sömürge ülkeleri ile imzalad›klar› ticaret anlaflmalar›n› iptal etmifllerdir. Konvansiyon, tüm sanayi ürünleri ile tar›m ürünlerinin büyük bir k›sm›n›n AET’ye gümrüksüz ihrac›n› öngörmektedir. Ayn› anlaflma uzant›s›nda, Avrupa Geliflme Fonu arac›l›¤›yla, bu ülkeler grubuna teknik ve mali yard›m yap›lmas› kabul edilmifltir. (Bkz. Lome Konvansiyonu) S = g (p) dS dp K. Mortan O Fonksiyonun birinci türevinin pozitif olmas›, arz edilen miktarlarla fiyatlar aras›nda ayn› yönde bir iliflki oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Baflka bir deyiflle, yukarda yaz›l› basit flekliyle arz fonksiyonu, “artan” bir fonksiyondur. Say›sal bir örnek yard›m›yla, bu durum daha iyi aç›klanabilir. A mal›n de¤iflken fiyatlar› ile piyasada bu maldan arz edilen miktarlar aras›nda flöyle bir iliflki olsun: Arz [Alm. Angebot] [Fr. Offre] [‹ng. Supply] Piyasada sat›c›lar›n davran›fllar›na arz ad› verilir. Bir sat›c›n›n arz›, belli bir zaman süresi içinde elinde bulundurdu¤u maldan de¤iflik koflullarda satmaya raz› oldu¤u miktard›r. Sat›c›n›n arz›n› belirleyen bafll›ca etkenler, söz konusu mal›n fiyat›, ortalama maliyeti ve hava koflullar›, endüstri iliflkilerindeki de¤iflmeler vb’dir. Di¤er mallar›n fiyatlar›n›n ve sat›c›n›n fiyatlarla ilgili ileriye ait bekleyifllerinin arz› etkileyece¤i aç›kt›r. Bununla birlikte, bu de¤iflkenlerin arz üzerindeki etkilerinin belirli bir flekilde saptanmas› çok güçtür. Sonuç olarak belli bir mal›n sat›c›lar›ndan bir tekinin arz›n› etkileyen de¤iflkenler, bir arz fonksiyonu çerçevesi içinde flöyle yaz›labilir: SA‹= G(PA, C, V) Burada SA‹ i sat›c›s›n›n A mal›ndan arz›n›, PA A mal›n›n fiyat›n›, A mal›n›n fiyat› (TL) A mal›n›n piyasa arz› (TL) 1 2 3 4 5 0 25 40 60 75 Yukardaki tablonun dik eksenler sisteminde çizilen grafi¤i arz e¤risini gösterir. 76 Arz Elastikli¤i Arz Enflasyonu S S P 5 4 3 S 2 O O S 1 Elastik arz 25 50 100 S R Arz E¤risi fiekilde dik eksende fiyatlar, yatay eksende arzedilen miktarlar yeralmaktad›r. Fiyatlar ile arzedilen miktarlar aras›ndaki iliflkiyi S e¤risi göstermektedir. Örne¤in mal›n fiyat› 1 liradan 2 liraya ç›kt›¤›nda, arz edilen miktar da 25 tondan 40 tona genifllemektedir. (Bkz. A r z Elastikli¤i, Arz ve Talep Kanunu, Firma Dengesi) E. Alkin [Alm. Angelotselistizitat] [Fr. Elasticité de I’offre] [‹ng. Elasticity of supply] Bir mal›n arz›n›n mal›n kendi fiyat›na göre elasti¤i, arz elastikli¤i olarak tan›mlan›r. Arz ile mal›n kendi fiyat› aras›ndaki do¤rusuna iliflki dolay›s›yla birinci türev ve arz elasti¤i pozitif iflaret tafl›r. Buna göre arz elastikli¤i flöyle yaz›labilir: S Ünite arz elasti¤i Elastik arz yat›k bir do¤ru ile, inelastik arz ise dik bir do¤ru ile belirtilir. Arz e¤risi orjinden geçiyorsa elastiklik “üniyete” eflittir. (Bkz. Arz, Talep Elastikli¤i) E. Alkin P S Burada: S arz› P Fiyat› Es arz elastikli¤ini göstermektedir. Arz elastikli¤i fl›klar› çeflitli e¤rilerle gösterilebilir. Sonsuz elastik arz yatay eksene paralel, s›f›r elastikli¤e sahip arz ise yatay eksene dik bir do¤ru ile gösterilir. P Arz Enflasyonu [Alm. Kosteninflation] [Fr. Inflation de l’offre] [‹n. Supply side inflation] Enflasyonun bafllat›lmas›n›n nedeni, birçok durumda toplam arzdaki kaymalardan kaynaklanmaktad›r. Bu flekilde meydana gelen enflasyonlara maliyetin itti¤i ya da arz flokunun yaratt›¤› enflasyon denir. Toplam arz e¤risi yukar›ya do¤ru kayd›¤› zaman denge noktas› toplam talep e¤risi üzerinde sol yukar›ya do¤ru hareket eder. Böylelikle fiyat düzeyi yükselirken reel milli gelir gerilemifl olur. Arz taraf›ndan kaynaklanan enflasyona ait çeflitli teoriler öne sürülmüfltür. Teoriler aras›ndaki fark, toplam arz e¤risinin yukar›ya kaymas›na neden olan ana faktörden kaynaklanmaktad›r. Ana faktör ücretler, iç fiyatlar, ithal fiyatlar› ya da yap›sal esneklikler olabilir. Ücretlerin maliyeti itici enflasyonu: Talep fazlas›yla ilgisi olmayan ücret art›fllar› enflasyonun bafllang›c›n› oluflturabilir. Kuvvetli sendikalar›n, emek için talep fazlas› olmad›¤› hallerde de ücret art›fllar› elde ettikleri gözlenmektedir. ‹flverenler genellikle bu talepleri kabul etmekte ve ücret art›fllar›n› yükseltilen fiyatlarla tüketi - P S S S Sonsuz arz elasti¤i S O Arz Elastikli¤i Es = dS dP S ‹nelastik arz O S S›f›r arz elasti¤i 77 Arz› K›sma Güdüsü Arzulanan Ankes Arz fioku [Alm. Angebotsschoks] [Fr. Choques de l’offre] [‹ng. Supply shocks] Toplam arz e¤risinin kaymalar›ndan kaynaklanan bir etkidir. 1973 y›l›ndan önce ekonomik dalgalanmalar› yaratan en önemli etken toplam talepti. Talep yüksek oldu¤u zaman, üretim yüksek, iflsizlik düflük olmakta ve ekonomide kuvvetli enflasyoncu bask›lar oluflmaktayd›. Toplam talep düflük oldu¤u zaman üretim düflük, iflsizlik yüksek düzeylere varmakta, enflasyoncu bask›larsa zay›f olmakta ya da bask› hissedilmemekteydi. Bu iliflkiler o kadar genifl bir kabul gördü ki, s›radan vatandafltan, ekonomistlere ve ekonomi politikas›n› yönetenlere kadar birçok kifli 1974 ve 1975 y›llar›nda, Bat› ülkeleri ekonomilerinin 1930’lardaki BüyükDepresyon’dan beri görülmeyen ölçülere varan depresyonunu aç›kl›yamad›lar. Üretim düflerken ve iflsizlik artarken enflasyon da artmaktayd›. Yak›n tarihte ilk defa olmak üzere ekonomi, kayna¤› toplam talep fazlas› olm›yan toplam arz kaymalar›ndan etkileniyordu. Toplam arz kaymalar›na arz floku denilmifltir. En büyük arz floku 1973 y›l›ndaki petrol ambargosu ve onu izleyen OPEC’in petrol fiyat art›fllar› ile bafllam›flt›r. Petrol fiyatlar›yla beraber plastik ve gübre gibi petrole ba¤l› birçok mallar›n fiyatlar› da yükselmifl, bu temel maddelerin fiyatlar›ndaki art›fllar, birçok firmalar›n maliyetlerini yükseltmifltir. Maliyet art›fllar› mamul mallar›n fiyatlar›n› da yükseltti¤i için, toplam arz e¤risi yukar›ya do¤ru kaym›flt›r. ciye yans›tmaktad›r. Bu suretle enflasyonun temel nedeni sendika kuvvetiyle iflvrenlerin ücret art›fl› talepleri kurfl›s›ndaki zay›f mukavemeti olmakta, fiyatlar›n yükselme nedeni talep taraf›ndan de¤il, maliyet ve arz taraf›ndan kaynaklanmaktad›r. (Bkz. Enflasyon) D. Demirgil Arz› K›sma Güdüsü [Alm. Angebotseinschränkung] [Fr. Limitation de l’of fre] [‹ng. Limiting supply] Kapitalizmin bir zay›f yan› da ekonomi birimlerini adeta üretimi azaltmaya ve mal arz›n› k›s›tlamaya, teflvik etmesidir. Kâr güdüsü nü, böylelikle, hizmet etmesi gereken amaçtan tamamen uzaklaflt›rmakta, hatta karfl›t bir yola sürüklemektedir Müteflebbisler ç›kt›y› azalt›p birim bafl›na büyük kârlar sa¤lama f›rsatlar›n› kolay kaç›rmazlar, kaç›rmam›fllard›r. Bu zay›fl›¤› rakamlarla kan›tlamak oldukça güçtür; ama çeflitli iflleyifl flekillerini k›saca görürsek durumun önemini daha iyi kavrayabiliriz. Yüzy›l›m›z›n bafl›ndan bu yana ifl hayat›nda görülen belli bafll› k›s›nt›lar flunlard›r: Fiyat öncülükleri, tekel hakimiyetleri, piyasa hakimiyeti, taban fiyatlar› tayini, makine icarlar›, ticari birliklerin kontrolu, piyasa ve pazarlar›n paylafl›lmas›, anonim flirketler aras› hisse iliflkileri, iç içe geçmifl yönetim kurullar›, karteller, rekabete meydan vermemek için mal fiyatlar›n› yöneten ticaret birlikleri, belirli kiflileri kapsam›na alan sat›fl mukaveleleri, üretim temerküzü, üretim kaynaklar›n›n tahsisi, patentlerin ortak kullan›m›, fiyat anlaflmalar›, fiyat hadleri, aç›k fiyat (open price ) birlikleri, üretimin do¤rudan kontrolu ve hammaddeler ile kaynaklar›n›n denetimi. Bütün bu, “k›s›nt›”lar kendi kendilerini aç›klar niteliktedir. ‹fl adamlar›, yukar›da s›ralad›¤›m›z araçlara baflvurarak üretimi k›smakta, fiyatlar›n yükselmesine sebep olmakta ve böylelikle normalin üstünde kârlar sa¤lamaktad›rlar. Yak›n dönemde bu k›s›nt› flekillerinden bir ya da birkaç›na baflvurmam›fl imalat, madencilik, pazarlama ve mali teflebbüs birimi yok gibidir. D. Demirgil TT TA F1 F0 TT O G G Reel Milli Gelir Benzer bir durum tar›m kesiminden de kaynaklanabilir. Hasad›n kötü gitmesi ya da büyük boyutta tar›msal mal ihrac›, arz e¤risinde bir flok meydana getirerek yukar›ya kaymas›na neden olabilir. Arz floklar›n›n devam etti¤i bir dönemde, toplam talepte bir gerileme olursa arz flokunun reel milli gelir üzerindeki olumsuz etkileri daha büyür. (Bkz. Toplam Talep, Stagflasyon) D. Demirgil Arzulanan Ankes [Alm. Kasenhaltung] [Fr. Encaisse désirée] [‹ng. Cash balance ] 78 Arz ve Talep Kanunu Arz Talep Kanunu Para sahibinin para d›fl› servet haline getirmek istemedi¤i para miktar›n›n bütününü kapsamaktad›r. Arzulanan ankes iki k›sma ayr›l›r: Birincisi birikimde toplanan an kes iddihar edilen, gerçek olarak arzulanan ankestir. Di¤eri gerekli ankes olup, piyasadaki ifllemlerin yap›labilmesi için gerekli para miktar›na eflittir. Bu iki ankes türü aras›nda önemli farklar bulunmaktad›r. Gerekli ankes ekonomik ve mali faktörler taraf›ndan tayin edilmekte ve ne al›c›n›n ne de sat›c›n›n malvarl›¤›nda görülmektedir. Muhasebeci diliyle, bunlar yolda olan meblâ¤lard›r. Gerekli ankesin miktar›n› al›flkanl›klar fiyat düzeyi ve ifllemleri hacmi belirlemektedir. (Bkz. Ankes) D. Demirgil tilmifltir. Dik koordinat sisteminde fiyat rakamlar› dik eksende, miktar rakamlar› yatay eksende gösterilir; talep ve arz tablolar›ndaki miktar fiyat çiftleri teker teker iflaretlenip birlefltirilirse talep ve arz e¤rileri elde edilmifl olur. (fiekil 1 ve 2) Talep Tablosu Miktar (ton) 110 70 40 20 10 Fiyat (TL) 1 2 3 4 5 Arz ve Talep Kanunu [Alm. Angebolt-un-nachfrage-gesetz] [Fr. Loi de l’offre et de la demande] [‹ng. Law of supply and demand] Bir mal›n de¤erinin ya da bu de¤erin para ile ifadesi demek olan fiyat›n›n, arz ve talep taraf›ndan belirlendi¤ini belirten bir tümcedir. Arz ve talebin fiyat› nas›l belirlendi¤i en aç›k flekilde tam rekabet piyasa modeli yard›m›yla tart›fl›labilir. Bu model flöyle yaz›lm›fl olsun: 1) D = f(p) dD < O dp 2) S = g(p) dS > O dp 3) fiekil 1. Talep E¤risi D=S Fiyat (TL) Burada, Arz Tablosu Miktar (ton) 1 2 3 4 5 D talep edilen mal miktar›n› S arz edilen mal miktar›n› P mal›n fiyat›n› göstermektedir. Birinci denklemde bir mal›n piyasa talebi o mal›n fiyat›n›n fonksiyonu olarak yaz›lm›flt›r. Fiyat ile talep aras›ndaki tersine iliflki, birinci türevin negatif oluflu ile belirtilmifltir. Baflka bir deyiflle fiyat› yükselen mal›n talebi daralmakta, fiyat› düflen mal›nki ise artmaktad›r. ‹kinci denklemde ise bir mal›n piyasa arz›, söz konusu mal›n fiyat›n›n fonksiyonu olarak ele al›nm›flt›r. Fiyat ile arz aras›nda do¤rusuna iliflki, birinci türevin pozitif oluflu ile belirilmifltir. Fiyat yükseldikçe arz artmakta, fiyat düfltükçe arz da daralmaktad›r. Son denklem denge kofluludur. Bu denklemin anlam› fludur: Piyasada oluflacak fiyat›n bir denge fiyat› olmas› için bu fiyattan sat›lmak istenen miktarlarla sat›n al›nmak istenen miktarlar›n, yani arz ve talebin birbirine eflit olmas› gerekir. Bu durum say›sal bir örnek yard›m›yla aç›klanabilir. Bir mal›n de¤iflen fiyatlar› karfl›s›nda piyasada talep ve arz olunan mal miktarlar› afla¤›daki tablolarda belir- 0 25 40 60 75 S P 5 4 3 2 1 0 25 50 100 fiekil 2. Arz E¤risi 79 S Arz Talep Kanunu Arz Yan›na A¤›rl›k Veren Ekonomi Talep e¤risi, fiyat ile talep edilen miktarlar aras›ndaki iliflkiyi belirtir bir flekilde sol yukar›dan sa¤ afla¤› do¤ru inmektedir. Arz e¤risi ise fiyat ile arzedilen miktarlar aras›ndaki do¤rusuna iliflkiyi, sol afla¤›dan, sa¤ yukar›ya yükselerek belirtmektedir. oldu¤u 3 liral›k fiyat düzeyine ç›kacakt›. (Bkz. Arz, Ta lep, Rekabet) E. Alkin Arz Yan›na A¤›rl›k Veren Ekonomi [Alm. Angebotsorientierte Wirtschaftslehre] [Fr. Econo mie de I’offre] [‹ng. Supply side economics] 1970’li y›llar›n sonuna do¤ru, ciddi tart›flmalarda olsun, popüler konuflmalarda olsun, ekonominin arz taraf›na a¤›rl›k veren bir yaklafl›m önem kazanmaya bafllad›. Arz taraf›na a¤›rl›k vermek yeni bir kavram de¤ildir. ‹lk iktisat kitab›n›n yazar› Adam Smith, Uluslar›n Serveti (We alth of Nations) adl› kitab›nda bu konuya genifl çapta yer vermifltir. Bugünkü yorumu ile birçok kimseye birçok fleyleri ifade etmektedir. Enflasyonu ve deflasyonu aç›klarken toplam talep üzerinde durmak anlam›na gelmektedir. Nitekim 1973 y›l› sonundan itibaren ekonomilerde meydana gelen olaylar› aç›klamak bak›m›ndan, arz-taraf›ndaki floklar aç›klaman›n önemli bir k›sm›n› oluflturmaktad›r. Enflasyonu kontrol alt›na almak bak›m›ndan bir tercih ifade etmek için “arz taraf›” terimi kullan›lmaktad›r. K›sa dönemli istikrar politikas› olarak toplam talebi içe do¤ru dizginlemek yerine toplam arz e¤risini d›fla do¤ru itmek üzerinde durmay› ifade etmektedir. Hayat standartlar› bak›m›ndan toplam talep üzerinde oynamak yerine toplam arz e¤risini, art›fl yönünde itmek anlam›na gelmektedir. Bu tür bir iktisat politikas› uzun dönemli büyümeyi hedef almaktad›r. Tam istihdam geliriyle fiili gelir aras›ndaki sapmalarla u¤raflmak yerine tam istihdam milli gelirini art›rma yönünde çaba sarfedilmelidir. Bu iflin özel sektöre gereken teflvikleri verme yoluyla yap›lmas›nda yarar vard›r. Bu konuda flunlar yap›lmal›d›r: a) Tasarruflar›n teflvik edilmesi. Keynes’çi yaklafl›m, tasarruflar›n toplam talep üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde durmufltur. Arz yan›na a¤›rl›k veren iktisat, tasarruflar›n yat›r›m ve dolay›s›yla üretim kapasitesini ve tam istihdam gelirini art›rmak bak›m›ndan olumlu etkileri üzerinde durmaktad›r. b) ‹flgücü kat›lma oran›n›n yükselmesini teflvik etmek, iflgücü arz›n›n ve tam istihdam gelirinin artmas›na olanak vermek. c) Müteflebbislerin daha fazla riziko alt›na girmelerini teflvik etmek suretiyle yeni yat›r›mlara ve inovasyona yönelmelerini sa¤lamak. Yeni ürünler ve yeni metotlar bafllatmak için sermayesini riziko alt›na sokmak, tarihi bak›mdan da iktisadi büyümenin en etkin mekanizmas›d›r. Bu tür yat›r›mlar teflvik edildi¤i ölçüde tam istihdam milli geliri daha h›zl› büyütecektir. d) Eme¤in mobilitesini, ak›flkanl›¤›n› teflvik etmek. ‹flçilerin gerileyen bölgelerde ve sektörlerde kalmas›n› teflvik eden iflsizlik sigortas› gibi sosyal güvenlik projelerinden çok, daha verimli olabilecekleri bölgelere ve sektörlere kaymalar›n› teflvik etmek gerekir. e) ‹nsanlar› sosyal bak›mdan verimsiz baz› hizmet faaliyetlerinden mal üretimine do¤ru yönlendirmek, toplam üretimin artmas›na yol açacakt›r. Binlerce yetenekli Piyasa Tablosu Fiyat (TL) Talep (ton) Arz (ton) 1 2 3 4 5 110 70 40 20 10 0 25 40 60 75 • Bu tablo incelendi¤inde, 3 liral›k fiyat düzeyinde talep ve arz edilen miktarlar›n eflit oldu¤u görülür. fiu halde A mal›n›n piyasada belirlenen fiyat› 3 lira olacakt›r. Çünkü ancak bu fiyatta al›c›lar›n talep ettikleri miktarla sat›c›lar›n talep ettikleri miktar birbirine eflit olmaktad›r. Talep ve arz e¤rileri ayn› koordinat sisteminde çizilerek durum geometrik olarak da gösterilebilir. • • fiekil. 3 Tam Rekabet Piyasas›nda Fiyat Teflekkülü Fiyat 3 lira iken A mal›nda talep ve arzolunan miktarlar 40 ton olarak eflitlenmifltir. Daha aç›k bir ifade ile talep ve arz e¤rilerinin kesiflti¤i nokta denge fiyat› ile al›m-sat›m düzeyini vermektedir. 3 liral›k fiyat›n kararl› bir denge düzeyi oldu¤u aç›kt›r. Fiyat 3 liradan afla¤›da ya da yukarda olsayd›, al›c› veya sat›c›lar›n rekabeti fiyat› yine denge düzeyine itecekti. Örne¤in, fiyat 4 lira olsayd› arz edilen miktar 60 ton, talebedilen miktar 20 ton olacak ve piyasada 40 tonluk bir arz fazlal›¤› (CD) belirecekti. Bu arz fazlal›¤› sat›c›lar› fiyat k›rma yolunda birbirleriyle rekabete itecek, fiyat düfltükçe arz azal›p talep artacak ve tekrar arz ve talebin eflit oldu¤u 3 liral›k fiyat düzeyine inecekti. Fiyat 2 lira olsayd› bu kez talep 70 ton, arz 25 ton olarak belirece¤inden piyasada 45 tonluk bir talep fazlal›¤› (AB) ortaya ç›kacakt›. Bu talep fazlal›¤› al›c›lar› fiyat art›rma yolunda birbiriyle rekabete itecek, fiyat yükseldikçe arz art›p talep azalacak ve yine arz ile talebin eflit 80 ASEAN Asgari Geçim ‹ndirimi hukukçu, muhasip, uzman, müteflebbis firmalar› yüksek vergilerden kurtarmak için çaba sarfetmektedir. Bu kaynaklar›n üretime yönlenmesi daha fazla ihtiyac›n karfl›lanmas›na yol açacakt›r. D. Demirgil hadde indi¤i ve bu yüzden ücret sahiplerinin ancak yaflamlar›na yetecek bir para almakta olduklar› fikrindeydi. Fizyokrat Turgot ise, sanayi iflçilerine ancak yaflamalar›n› devam ettirmeleri için gerekli miktarda ücret verildi¤ini, buna karfl›l›k tar›mda çal›flan iflçiler için böyle bir s›n›rlaman›n mevcut bulunmad›¤›n› söylemiflti. Sanayideki ücretlerin düflük olmas›n›n nedeni, iflçiler aras›ndaki fliddetli rekabettir. Adam Smith, ücrete iliflkin asgari geçim haddi teori sini kabul etmifl gibi görünür. Ancak yaflama düzeyinin düflük olmas›, ücretlerin düflük bulunmas›n›n nedeni de¤il, bir sonucudur. ‹flçinin ve ailesinin asgari geçim haddi, ücretlerin asgari düzeyini belirler. Bu nedenle, ücretlerin art›fl› iflçinin daha fazla çocuk yetifltirmesine imkân verir, fakat onun yaflama flartlar›nda büyük bir düzelme yaratamaz. Böyle olunca, yüksek ücretler iflçilerin say› s›n› art›r›r; düflük ücretler ise iflçi miktar›n›n azalmas› na neden olur. Malthus’a göre, asgari geçim haddi, ücret düzeyini belirler; fakat asgari geçim haddi denilen fley, gelenek lerin etkisi alt›ndad›r. Ricardo’nun bu doktrine yapt›¤› ek, tabii ücret ve piyasa ücreti teorisi olmufltur. Onun fikrine göre tabii ücret, iflçilere yaflamak ve soylar›n› devam ettirmek imkân›n› veren ücret düzeyidir. Asgari geçim düzeyi geleneklere ve toplumun farkl› tabakalar›na göre farkl› olur. Marx’›n görüflüne göre iflbölümü ve mekanik araçlar kullan›lmas› suretiyle eme¤in verimi artt›kça, vas›fl› iflçiler de vas›fs›z iflçilerin durumuna düflecek ve ücret düzeyi farklar› ortadan kalkacakt›r. Sonuç olarak bütün ücretler en düflük hayat flartlar› düzeyine kadar düflecektir. (Bkz. Asgari Ücret, Asgari Geçim ‹ndirimi) D. Demirgil ASEAN (Bkz. Güney Asya Ülkeleri Birli¤i) Asgari Faiz Efli¤i [Alm. Minimal Zinsenstufe] [Fr. Le seuil du taux d’inté rêt minimum] [‹ng. Minimum interest rate level] Asgari faiz efli¤i, faiz oran›n›n inebilece¤i en alt düzeyi ifade etmektedir. Piyasa faiz oran› bu efli¤e ulaflt›¤›nda, Keynes’e göre, ekonomik birimler faiz oran›n›n art›k daha fazla düflemeyece¤i, ileride yeniden yükselece¤i inanc›yla para taleplerini sonsuza ç›karmakta, finasal aktif taleplerini de s›f›ra indirmektedirler. Böylelikle sermaye kayb›na u¤rama riskini bertaraf etmekte ve asgari faiz düzeyinde para tutman›n maliyetini (gelir kayb› riskini) önemsememektedirler. Para talebinin faize sonsuz elastik oldu¤u bu asgari faiz efli¤i, Keynes’çi Likidi te Kuram›n›n temel özelliklerinden birini oluflturmaktad›r. Robertson’un deyifliyle, “asgari faiz efli¤ine ulafl›lmas›, ekonominin likidite tuza¤›na yakalanmas›n› ifade etmektedir.” (Bkz. Likidite Tuza¤›). S. Abaç Asgari Fiyat [Alm. Mindestpreis] [Fr. Prix minimum] [‹ng. Minimum price] Asgari fiyat ya da taban fiyat›, bir mal›n (genellikle bir tar›msal ürünün) belirli bir fiyat›n alt›nda sat›lmas›na engel olmak için tespit edilen bir taband›r. Fiyatlar›n, serbest piyasa denge düzeninin üstünde stabilize edilmesi asgari fiyata örnek olarak verilebilir. Böylelikle, sat›c›lar›n satmak istedikleri miktar, al›c›lar›n o fiyata sat›n almaya haz›r olduklar› miktardan daha fazlad›r. Bu flartlar alt›nda ya sat›lmayan bir stok oluflacak ya da devlet üretim fazlas›n› sat›n alacakt›r. Zaman içinde destekleme al›mlar› yapan kuruluflun elinde stoklar birikmektedir. Sat›fl geliriyle karfl›lanmayan ödemelerle depolama masraf›, tafl›ma masraf› ve idari masraflar›n vergilerle karfl›lanmas› gerekti¤inden, bunlar vergi ödeyenlerin üzerinde kalmaktad›r. Ancak stoklar›n iç piyasada sat›lmas› destek fiyat› amac›n› zedelemeyecek flekilde yap›lmal›d›r. Stoklar›n imhas› ise ülkenin k›t üretim faktörlerinin, toprak, emek ve sermayenin israf edilmesine yol açmaktad›r. (Bkz. Destekleme Politikas›) D. Demirgil Asgari Geçim ‹ndirimi [Alm. Steuerfreiheit des Existenzminimums] [Fr. Déduc tion d’existence minimum] [‹ng. Minimum living allo wance, Exemptions for dependents] Gelir vergisi mükellefi gerçek kiflinin, en az düzeyde geçimini sa¤layabilmesi için gerekli miktar›n vergi d›fl› tutulmas›d›r. Tüm gelir vergisi sistemlerinde kabul edilmifl olan bu uygulaman›n en yal›n gerekçesi, kiflinin as gari düzeyde yaflam›n› devam ettirmek için gerekli gelirin vergilendirilmesi halinde bu yaflam› devam ettiremeyece¤idir. Asgari geçim indiriminin hangi esaslara göre saptanmas› gerekti¤i yo¤un tart›flmalara sebep olmufltur. Bu konuda ileri sürülen iddialar›n hepsi de¤er yarg›lar›na ba¤l›d›r. Baz› maliyeciler asgari geçim indiriminin fizyolojik asgariye ba¤lanmas› gerekti¤ini ileri sürmüfller, di¤erleri kültürel ve yerel farkl›l›klar›n da gözönünde tutulmas› gerekti¤ini iddia etmifllerdir. Asgari geçim indirimi hususunda ileri sürülen bir baflka iddia bu miktar›n her toplumda bir ortalamas› olabilecek medeni asgari ye ba¤lanmas›d›r. Asgari geçim indiriminin vergi toplama masraflar›n› azaltmak üzere toplumun asgari düzeyde gelir sa¤layan kiflilerine uygulanmas› gerekti¤ini baz› maliyeciler ileri sürmüfllerse de bu gerekçe ile uygulanan indirimi idari bir istisna saymak gerekir. Asgari Geçim Haddi Teorisi [Alm. Theorie der minimumsubsistenzniveau] [Fr. Théo rie du niveau d’existence minimum] [‹ng. Minimum sub sistence level theory] Merkantilistlere ve Fizyokratlara göre, ücretler, iflçinin yaflayabilmesi için gerekli bir düzeyde oluflur. Fizyokratlardan Quesnay, rekabet zoru ile ücretlerin asgari bir 81 Asgari Maliyet Asgari Tarife Asgari geçim indiriminin saptanmas› esaslar›na iliflkin farkl› görüfllere ra¤men uygulamada götürü bir miktar ay›r›ms›z herkesin gelirine uygulanmaktad›r. B u miktar, asgari geçim ile her zaman uyum göstermeyebilir. Ülkemizde asgari geçim indirimi olarak göz önüne alabilece¤imiz bir indirim uygulamas› yoktur. Sadece ücret gelirlerinden yap›lan özel indirim ve 1994 y›l›nda uygulanmaya bafllanan özel gider indirimi mevcuttur. Bat› ülkelerinde götürü bir flekilde uygulanan asgari geçim indiriminin yan›s›ra baz› kiflisel giderlerin gerçek olarak indirilmesi kabul edilmifltir. E¤itim ve sa¤l›k giderlerinin gerçek olarak indirilmesi bu alandaki olumlu bir geliflmeyi teflkil etmektedir. Ülkemizde asgari ücre tin vergi d›fl› b›rak›lmas›, iste¤i eskiden beri ileri sürülmektedir. Asgari ücretin asgari geçim ile teorik olarak bir iliflkisi yoktur. Bu konudaki en uygun geliflme asgari geçim indiriminin giderek gerçek usule kayd›r›lmas›d›r. Di¤er bir ifade ile, Bat› ülkelerinde oldu¤u gibi götürü indirimin yan›s›ra baz› giderlerin gerçek olarak indirimi hem vergi adaletine hizmet edebilecek hem de gelir vergisinde oto-kontrolu destekleyebilecektir. Asgari geçim indirimi, matrahtan matrah ve vergiden vergi indirimi olarak iki usulde uygulanabilmektedir. Matrahtan matrah indiriminde asgari geçim indirimi gelirden indirilir. Vergiden vergi indiriminde, asgari geçim indirimi tutar›na tekabül eden vergi mükellefin vergi borcundan düflülür (décôte sistemi) B. Ocakc›o¤lu/fi.Akkaya malar›n›n olabildi¤ince düflük tutulmas›n› savunmaktayd›lar. Bunlara göre, devletin savunma, iç güvenlik ve adalet hizmetleri gibi as›l fonksiyonlar› d›fl›na taflmas› kamu harcamalar›n›n artmas›na, bu ise halk› haks›z ola rak vergilendirmeye yol açmaktad›r. Bu görüflün temelinde, devlet harcamalar›n›n toplum için bir kay›p oldu¤u düflüncesi yatmaktad›r. Daha sonralar›, devlet harcamalar›, ekonomide gerekli oldu¤u yerde ve de¤erde ele al›n›p tarif edilebilmifltir. Asgari masraf prensibi, bugün kamu ekonomisinde, belirli bir mal ve hizmet üretimini en az masrafla yapmay› ifade eden etkinli¤in sa¤lanmas› kavram› içinde kullan›lmaktad›r. Vergileme alan›nda ise, Adam Smith taraf›ndan ileri sürülen dört ünlü vergileme prensibinden biri olan “‹ktisadilik prensibi”ni de ifade eder. Buna göre, devletin bir vergiden sa¤lad›¤› gelir ile bu vergiyi almak için yapt›¤› masraf aras›ndaki fark en yüksek seviyede olmal›d›r. Asgari Sermaye [Fr. Détient minimal de Capital ] [‹ng. Minimum Capital Requirement] Türk Bankalar Kanunu’nun 5. maddesi d bendine göre “Türkiye’de kurulmufl bankalar ile flube açmak suretiyle Türkiye’de faaliyet göstermek üzere sermaye tahsisinde bulunan yabanc› bankalar›n ödenmifl sermaye ve ihtiyatlar› toplam› 1 trilyon liradan az olamaz.” Ayr›ca bankalar, nüfusu bir milyonun üzerinde olan flehirlerde açacaklar› her flube için 2 milyar, 500 bin ile 1 milyon nüfuslu flehirlerde açacaklar› her flube için bir milyar, 50 bin ile 500 bin nüfuslu flehirler için 500 milyon Türk Liras› sermaye yat›rmakla yükümlü tutulmufl, ama bu yükümlülük 23.8.1993’te (KHK 512/43 m.) kald›r›lm›flt›r. ‹stanbul Emniyet Sand›¤›’na ve nüfusu 250 binden az olan flehirlerde faaliyet gösteren ve baflka herhangi bir yerde flubesi bulunmayan bankalara kanunun bu maddesi uygulanmaz. Bankalar Kurulu, bu maddede yaz›l› miktarlar› gerekti¤inde üç misline kadar at›rmaya yetkilidir. (Bkz. Banka Sermayesi) M. Berk/fi.Akkaya Asgari Maliyet [Alm. Mindestkosten] [Fr. Coût minimum] [‹ng. Mini mum cost] Birim bafl›na düflen toplam maliyetin en düflük oldu¤u üretim düzeyinde asgari ortalama maliyet elde edilmektedir. Asgari maliyet noktas›, ayn› zamanda, marjinal maliyet e¤risinin ortalama maliyet e¤risini alttan kesti¤i noktada oluflmaktad›r. De¤iflken maliyetlerin birim bafl›ndaki maliyeti için de asgari maliyetten söz edilebilir. Buna göre, marjinal maliyet e¤risinin ortalama de¤iflken maliyet e¤risini alttan kesti¤i nokta ortalama de¤iflken maliyet e¤risinin asgari noktas›n› göstermektedir. Efl-ürün e¤risi nin efl-maliyet e¤risine te¤et oldu¤u noktada asgari maliyet sa¤lanm›fl olmaktad›r; çünkü bu nokta, belirli bir ürün meydana getirmek için gereken asgari toplam maliyeti göstermektedir. D. Demirgil Asgari Tarife [Alm. Minimum-Tarif] [Fr. Tarif minimum] [‹ng. Mini mum tariff] ‹thal edilecek mallardan al›nmas› öngörülen vergilerin en düflük s›n›r›d›r. Gümrük vergilerinde çift tarife uyguland›¤› zaman asgari ve azami tarifeler söz konusu olur. Azami tarifedeki vergi hadleri, ticari görüflmelerde pazarl›k konusu olmakta ve bunun üzerinde birtak›m indirimler yap›labilmektedir. Fakat bu indirimlerin düflebilece¤i en alt s›n›r, asgari tarife s›n›r›d›r. Asgari tarife, ülke ürünlerini himaye edebilen vergilerin alt s›n›r›n› çizmektedir. Ticaret yap›lan ülke ile var›lan ticaret anlaflmalar›n›n niteli¤ine göre azami tarife üzerinde yap›lan indirimler, pra- Asgari Masraf Prensibi [Alm. Prinsip der Minimalkosten] [Fr. Principe de la rationalité des dépenses ] [‹ng. Least sacrifice principle ] Klasik Okul tarafl›lar›n›n, kamu harcamalar›n›n s›n›rl› tutulmas›n› sa¤lamak amac›yla ileri sürdükleri prensiplerdendir. Ayr›ca vergileme prensipleri içinde iktisadilik prensibi ile ayn› anlamda da kullan›lmaktad›r. Klasik Okul tarafl›lar› ve liberaller, devlet faaliyetlerinin genifllemesini “piyasa ifllerli¤ini bozan bir geliflme” olarak görmekteydiler. Bunun için de devlet harca82 Asgari Ücret Asgari Zirai Kazanç Esas› tikte ahdi tarife denilen üçüncü bir tarife yaratmaktad›r. Dolay›s›yla ticaret anlaflmas› olmayan ülkelere azami tarife, ticaret anlaflmas› olan ülkelere ise ahdi tarife uygulanmakta ve asgari tarife de uygulanacak gümrük vergilerinin en alt s›n›r›n› gösteren tarife olmaktad›r. Gümrük vergilerinde tek tarife uyguland›¤› zaman ise asgari tarife özel bir anlam kazan›r. Burada ticaret anlaflmalar› ile saptanan tarifeden yap›lan indirimler asgari tarifeyi oluflturur. Yani ahdi tarife ile asgari tarife ayn› anlama gelir. Türkiye’de 1929 ve 1955 y›llar›nda yürürlü¤e konulan tarife sistemleri tek tarife sistemine dayanmaktad›r. Her ikisinde de, anlaflmalarla bu tarife üzerinden yap›lan indirimler asgari tarifeyi oluflturmufltur. (Bkz. Azami Ta rife) E. Korkmaz ret Tesbit Komisyonu arac›l›¤› ile ücretlerin asgari hadleri en geç iki senede bir tesbit olunur.” Ayr›ca ‹fl Kanunu’nun geçici 4. maddesindeki Tar›m ‹fl Kanunu ç›kar›l›ncaya kadar tar›m iflçilerinin de asgari ücretlerinin 33. maddedeki esaslara göre ayr›ca tesbit edilece¤i kabul edilmifltir. ‹fl Kanunu’nun 33. maddesi uyar›nca ç›kar›lan Asgari Ücret Yönetmeli¤i’ne göre (m.1) “Asgari ücret, iflçilere normal bir çal›flma günü karfl›l›¤› olarak ödenen ve iflçinin g›da, konut, giyim, sa¤l›k, ulafl›m ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlar›n› günün fiyatlar› üzerinden asgari düzeyde karfl›lamaya yetecek ücrettir.” Ayn› yönetmeli¤in 5. maddesinde asgari ücretin saptanmas›nda Asgari Ücret Tesbit Komisyonu’nun: a) Sosyal durumu b) Ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, c) Fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel seyrini, d) ‹flkolu ve iflkollar›n›n niteli¤ini gözönünde bulundurmas› öngörülmektedir. Bu düzenlemeler çerçevesinde iflçilere, yasa ve yönetmelik uyar›nca saptanan ve temel ücrete iliflkin olan asgari ücret miktar›n›n alt›nda ücret ödenmesi veya sözleflmelerde asgari ücretin alt›nda bir ücretin kararlaflt›r›lmas› mümkün de¤ildir. ‹flveren, asgari ücretin üzerinde bir ücret ödenmesi ayr›ca kararlaflt›r›lmam›flsa, asgari ücreti ödemek zorundad›r. Ancak asgari ücret günlük olarak saptand›¤›ndan ücret ödenmesinde iflçinin tamgün veya haftan›n tüm iflgünlerinde çal›fl›p çal›flmad›¤›n›n da dikkate al›nmas› gerekir. Haftan›n tüm günleri ve tamgün çal›flmayan iflçiler bak›m›ndan ödenecek ücret, bir günlük normal çal›flma karfl›l›¤› olarak belirlenen günlük asgari ücretin çal›fl›lan zaman birimine (gün veya saat) göre hesaplanmas› sonucu bulunacak miktardan az olmamas› gerekir. (Bkz. Ücret) D. Ulucan/A.Erhan Asgari Ücret [Alm. Mindestlohn] [Fr. Salaire minimum] [‹ng. Mini mum wage] 1982 Anayasas›'n›n ‹kinci K›s›m (Temel Haklar ve Ödevler) Üçüncü Bölümü'nde (Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler) 49/2. madde flu flekilde düzenlenmifltir: “Devlet, çal›flanlar›n hayat seviyesini yükseltmek, çal›flma hayat›n› gelifltirmek için çal›flanlar› korumak, çal›flmay› desteklemek ve iflsizli¤i önlemeyi elveriflli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri al›r” Yine ayn› bölümün 55/2. maddesinde de “Devlet çal›flanlar›n yapt›klar› ifle uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve di¤er sosyal yard›mlardan yararlanmalar› için gerekli tedbirleri al›r” hükmüne yer vermifltir. Bu düzenlemelerden de anlafl›laca¤› gibi 1982 Anayas› Devleti, çal›flma yaflam›n›n oluflumunda çal›flanlardan yana baz› yükümlülükler alt›n sokmaktad›r. Bu yükümlülüklerden bir tanesi de asgari ücretin saptanmas›d›r. Anayasa’n›n 55. maddesinin son f›kras› “Asgari ücretin tesbitinde, ülkenin ekonomik ve sosyal durumu gözönünde bulundurulur” hükmü bu konuyu düzenlemektedir. Asgari ücretin anayasa kurumu haline gelmesi ile yasa koyucunun veya yürütme organ›n›n tercihine b›rak›lmaks›z›n, ülkenin ekonomik ve sosyal durumu gözönünde tutulmak kofluluyla çal›flanlar için asgari ücretin yasal düzenlemeler çerçevesinde saptanmas› zorunlu k›l›nmaktad›r. Bu yoldan devlet çal›flanlar ile çal›flt›ranlar aras›ndaki iliflkide, ücret miktar›n›n saptanmas›na do¤rudan kat›lmaks›z›n, sadece en az ücretin belirlenmesinde etkin olacakt›r. Bu etkinlik yaln›zca 49. ve 55. maddeler gere¤i de¤il ayn› zamanda 1982 Anayasas›’n›n 2. maddesinin kabul etti¤i sosyal devlet ilkesinin de do¤al bir sonucudur. 1475 say›l› ‹fl Kanunu da 33. maddesinde asgari ücreti düzenlemifl bulunmaktad›r. Bu madde uyar›nca “Hizmet akdi ile çal›flan ve ‹fl Kanunu’nun kapsam›na giren her türlü iflçi ile gemi adam› ve gazetecilerin ekonomik ve sosyal durumlar›n›n düzenlenmesi için Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤› taraf›ndan Asgari Üc- Asgari Zirai Kazanç Esas› Tar›m kazançlar›na uygulanan bir vergi, bir güvenlik önlemidir. Gelir Vergisi’nin yürürlü¤e konulmas›ndan bu yana, verginin tar›m kesimine uygulanamamas› her dönemde önemli bir sorun olmufltur. Gerek teoride gerekse uygulamada, verginin tar›m kesiminde verimlili¤ini art›rmak için birçok önlemler düflünülmüfltür. Asgari zirai kazanç esas› bunlardan biridir. Gelir Vergisi Kanunu'nun 112. maddesine göre, zirai kazançlar›n› bilanço veya zirai iflletme hesab›na göre belirleyen mükelleflerin bildirdikleri has›lat ve giderler ile götürü gider usulüne tâbi mükelleflerin beyan ettikleri has›latlar, yap›lan ekim ve say›m beyanlar› gözönüne al›narak zirai kazanç ölçüleri esas tutulmak suretiyle hesaplanacak has›lat veya giderlere göre 2.000.000 liradan (1996 y›l› için) fazla bir farkl›l›k gösteriyorsa ve bu farkl›l›¤›n nedeni hakl› nedenlere dayand›r›lam›yorsa, zirai kazanç ölçüleri esas al›narak hesaplanan has›lat ve giderlere göre ikmalen vergi tarh› yap›lacakt›r. V.U.K.'nun 46. maddesine göre, Zirai Kazançlar Merkez Komisyonu taraf›ndan haz›rlanacak yönetmelik esaslar› çerçevesinde zirai kazançlar, il komisyonlar›nca belirlenmektedir. 83 Asgari Zirai Vergi Asimetri Asgari zirai kazanç esas›, di¤er vergi güvenlik önlemlerinde oldu¤u gibi, vergilemede dolayl› bir götürülü¤e neden olmaktad›r. Yükümlünün beyan edece¤i has›lat ve giderler, verilen ekim ve say›m beyanlar›na göre, zirai kazanç ölçüleri esas al›narak hesaplanacak has›lat ve giderlerden az oldu¤u takdirde, mükellefler beyan edecekleri has›lat ve giderleri, zirai kazanç ölçülerine göre hesaplanacak has›lat ve gider tutarlar›na göre ayarlayacaklard›r. fi.Akkaya Kürsü Sosyalizmine kat›lmam›fllard›r. ‹çlerinden Alman Tarihçi Okulu’na ba¤lanan yaln›z William James Ashley’dir. (Bkz. Alman Tarihçi Okulu, Kürsü Sosyalistleri, Schmoller, Arnold Toynbee) F. Ergin Asil Çelik Sanayi ve Ticaret A.fi. Yüksek karbonlu ve alafl›ml› çelik madde üreten sanayi kuruluflu. 1974’te Koç Holding A.fi., Uzel Makine Sanayii A.fi. ve Türkiye S›nai Kalk›nma Bankas› A.fi. ortakl›¤›yla 40 milyon TL sermaye ile kuruldu. 1977’de halka aç›larak sermayesi 1 milyar TL’ye yükseltildi. Ayn› y›l, Orhangazi’de 430 bin m 2’lik bir alan üzerinde temeli at›lan fabrika, Eylül 1979’da 105 bin m2 kapal›, 15 bin m2 aç›k tesislerin iflletmeye girmesiyle %13 kapasiteyle üretime bafllad›. Çelikhane, blok ve kütük haddehanesi, orta kesit haddehanesi, tamamlama hatlar›, kalite kontrol üniteleri, yard›mc› tesisler, sosyal ve idari ünitelerden oluflan fabrikan›n kuruluflunda, F. Almanya, ABD ve Japonya’dan teknoloji, donan›m, müflavirlik yard›mlar› sa¤land›. Ancak, uluslararas› mali kurulufllar›n açt›klar› kredilerin kur garantisinin kald›r›lmas› üzerine, d›fl borçlar› 10 kat artarak 900 milyon TL’den 9 milyar TL’ye yükseldi. T.C. Ziraat Bankas›’n›n deste¤ine (700 milyon TL) karfl›n, içine düfltü¤ü mali krizden kurtulamamas› üzerine, Devlet Planlama Teflkilat›’ndan devletin ortakl›¤a kat›lmas› istendi. T.C. Ziraat Bankas› (%20), T. ‹fl Bankas› (%20), T. Halk Bankas› (%12) sermaye ortakl›¤›yla Sanayi ve Ticaret Bakanl›¤› bünyesindeki A¤›r Sanayi ve Otomotiv Kurumu’na ba¤land›. ‹lk kez 1985 y›l›nda tam kapasiteyle çal›flt›r›larak 140 bin ton çelik üretildi. 1984’te 140 bin ton/y›l olan üretim kapasitesi; pota f›r›n ve vakumla gaz alma ünitelerinin (1988), otomatik gereç kontrol donan›m›n›n ve ›fl›l ifllem tesislerinin montaj›yla (1990) y›lda 220 ton/y›la ç›kart›ld›. Enerji ve maliyet tasarrufu sa¤lanmas› amac›yla, sistemde, fuel oil’den do¤al gaz çevrimine geçildi (1993) fi. Özgencil/A. Erhan Asgari Zirai Vergi [Alm. Minimum Agrar Steuer] [Fr. Impôt agricole mini mum] [‹ng. Minimum agricultural tax] Asgari zirai kazanç esas› gibi, tar›m kazançlar›na uygulanan bir vergi güvenlik önlemidir. Asgari zirai vergi, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 112. maddesinde yer almaktad›r. Buna göre, çiftçilerin, bu kanunun 94. maddesine göre zirai mahsullerinin sat›fl has›lat› üzerinden stopaj yoluyla ödedikleri vergi asgari zirai vergi kabul edilmektedir. Böylece, vergilendirilmesi güç olan tar›m kesimi, k›smen de olsa kaynakta stopaj yoluyla vergilendirilmektedir. Stopaj yoluyla al›nan asgari zirai vergi, mükellef y›ll›k beyanname vermek zorunda ise, bildirilen gelir üzerinden hesaplanan gelir vergisinden indirilmektedir. fi.Akkaya Ashley, William James (1860-1927) 20.yy bafl›ndaki ‹ngiliz ‹ktisat Tarihi Okulu’nu temsil eden bilim adam›d›r. ‹ngiliz ‹ktisat Tarihi Okulu’nu 1870’li ve 1880’li y›llarda kuranlar Thorold Rogers ve Arnold Toynbee’dir. William James Ashley,‹ngiltere, Kanada ve Amerika Birleflik Devletleri Üniversitelerinde profesörlük yapm›fl, Alman Tarihçi Okulu iktisatç›lar›yla iliflki kurmufltur. Alman Tarihçi Okulu’nun lideri Gustav Schmoller idi. William James, klasik ‹ngiliz iktisatç›lar›n›n tahlil yöntemlerini elefltiren Alman bilim adamlar›na kat›lm›flt›r. Liberalizmden koparak nasyonalist ve himayeci ekonomi politikalar›n› benimsemifltir. Almanya’da “Kathe dersozialismus” denilen Kürsü Sosyalistlerinin doktrinine kat›lm›flt›r. Klasiklerin ve yaflad›¤› ça¤ iktisatç›lar›n›n yan›ld›klar› noktalar› ortaya koymaya çal›flm›flt›r. Ekonomiyi tarih olaylar›na, istatistiklere dayanarak tümevar›m yöntemiyle incelemek gerekti¤ini savunmufltur. Ekonomiye teorilerden çok tarihin ›fl›k tutabilece¤ini düflünmüfltür. ‹flçi ve iflverenlerin karfl›l›kl› “korporatif” organizasyonlar kurmalar›n› ve korporatif organizasyonlar›n kamu ç›karlar› yaklafl›m›ndan devletçe düzenlenmesini ve denetlenmesini istemifltir. Tarih araflt›rmalar› de¤erli ve ilginçtir. Ancak doktrin aç›s›ndan Alman devletçili¤inin Britanya’ya bir uzant›s› say›labilir. ‹ngiliz ‹ktisat Tarihi Okulu’nun öbür ünlü temsilcileri, görüfllerinde ba¤›ms›z kalmay› tercih etmifller ve Asimetri [Alm. Schiefe, Aysmmetrie] [Fr. Aysmétrie] [‹ng. Skew ness] Bir seride nispeten küçük ya da nispeten büyük de¤erlere sahip gözlemler say› bak›m›ndan ço¤unlukta oldu¤u takdirde bu serinin grafi¤i simetrik de¤il asimetrik olacakt›r. Gözlemlerin (frekans›n) ço¤unlu¤unun serinin aritmetik ortalamas›ndan daha küçük ya da daha büyük de¤erlere sahip olmalar›na ba¤l› olarak serinin asimetrisi pozitif veya negatif olabilir. fiekilde (s.85) görüldü¤ü gibi, gözlemlerin ço¤unlu¤u aritmetik ortalaman›n alt›nda ise pozitif asimetri söz konusu olacak ve grafik sa¤a do¤ru çarp›k, yani kuyru¤u sa¤a do¤ru uzanm›fl olacakt›r. Öte yandan gözlemlerin ço¤unlu¤unun aritmetik ortalaman›n üzerinde toplanm›fl oldu¤u negatif asimetri 84 Asiste Edilen Bölgeler Ast durumunda ise grafik sola do¤ru çarp›k, yani kuyruk sola do¤ru uzanm›fl olacakt›r. ‹ngiltere’de iflsizli¤in özellikle yo¤un oldu¤u bölgelerde uygulanan iktisadi politikaya verilen ad. Baz› yerlerde geliflme halindeki bölgeler olarak an›lan bu alanlara merkezi devlet özel bir iktisadi politika uygular. 1930 y›l›ndan bu yana uygulamaya sokulan, ancak 1969 y›l›nda Hunt Komitesi’nin raporuyla gerçek anlamda yürürlü¤e giren bu destekleme politikas›n›n alan›na ‹skoçya, Kuzey ve Kuzeybat› ‹ngiltere, Yorkshire ve Derbyshire girmektedir. Bu bölgelere yap›lan yard›m, nakdi yard›m (yat›r›m), vergi indirimleri, özel teknik e¤itim olanaklar› ve yeni yat›r›m olanaklar› gibi araçlarla gerçeklefltirilir. Söz konusu yard›m›n uygulanmas›nda ‹ngiliz merkezi yönetimi, “Özel geliflme bölgesi”, “Geliflme bölgesi” ve “Orta geliflme bölgesi” olarak üç türlü bölge ay›r›m› yapm›flt›r. Bu ayr›mlara göre bölgelerin ald›¤› yard›mlar da de¤iflir. Ayr›ca ‹ngiltere'nin AET'nin tam üyesi olmas› sonras›nda geri kalm›fl bölgelerde uygulanan her projenin yüzde 30'luk dilimi, 1975 y›l›ndan itibaren AET Bölgesel Kalk›nma Fonu taraf›ndan karfl›lanmaktad›r (Bkz. AET Bölgesel Kalk›nma Fonu) K.Mortan Pozitif Asimetri Asli Teminat [Alm. Hauptsichesheit] [Fr. Garantie principale ] [‹ng. Principal guarantee ] Tafl›nmaz mal üzerine borç verme konusunda yetkili k›l›nm›fl bankalar d›fl›ndaki bankalar›n, açt›klar› krediler için baflkaca bir teminat aramaks›z›n ald›klar› ipote¤e asli teminat denilmektedir (Bkz. ‹potek) S.Abaç Negatif Asimetri Bir ülke veya yöredeki ailelerin y›ll›k gelirlerine göre da¤›l›m›, bir firmada çal›flanlar›n ücretlerine göre da¤›l›m›, bir endüstrideki firmalar›n ya da bir ülkedeki tar›m iflletmelerinin büyüklüklerine göre da¤›l›mlar› pozitif asimetriye örnek olarak gösterilebilir; çünkü bu örneklerde gelirleri düflük olan aileler, ücretleri düflük olan çal›flanlar ile küçük firmalar ve tar›m iflletmeleri ço¤unluktad›r. Sanayileflmifl ülkelerde nüfusun yafla göre da¤›l›m› negatif asimetri gösterecektir; çünkü bu ülkelerde gerek do¤um gerekse ölüm oranlar›n›n düflük olmas› nedeniyle nüfusun önemli bir k›sm›n› ileri yafltaki kifliler oluflturmaktad›r. Asimetrisi pozitif olan serilerde aritmetik ortalama, mod ve medyan aras›nda, Aritmetik ortalama > Medyan > Mod fleklinde; asimetrisi negatif serilerde ise, Mod> Medyan>Aritmetik ortalama fleklinde bir iliflki bulunmaktad›r. Bu iliflkiden yararlan›larak bir serinin asimetrisinin ölçülmesini sa¤layan metodlar gelifltirilmifltir ki bunlar›n en yayg›n olarak kullan›lan› Pearson Asimetri Katsay›s›’d›r. (Bkz. Aritmetik Ortalama, Frekans, Medyan, Mod, Pearson Katsay›s›). Assignat [Alm. Assignat] [Fr. Assignat] [‹ng. Assignat] 1789 y›l›nda Fransa’da ihraç edilen ve assignat olarak bilinen borç senetleri dalgal› borçlar›n bir k›sm›n› oluflturmaktayd›. Bu senetler, faiz getirmeleri öngörüldü¤ünden, k⤛t de¤ildi. Assignatlar›n ihraç nedeni, devrimin eski rejimden devrald›¤› ve Kurucu Meclis döneminde daha da artan mali s›k›nt›lar› karfl›lamakt›. Devlet, krall›¤›n ve din adamlar›n›n servetine el koymakla önemli aktif de¤erlere sahip olmufltu. Bu aktifi seferber etmek düflünülmüfl ve 1 000 liral›k, %5 faiz getiren assignatlar ihraç edilmiflti. Ancak sistem bu flekliyle 15 Nisan 1790’a kadar sürmüfl bu tarihten sonra assignatlar ka¤›t para haline getirilmifltir. Tedavüle ç›kar›lan assignatlar 1795 y›l›nda 45 milyar› bulmufltur. Assignatlar›n de¤eri, miktarlar›n›n art›fl›yla beraber süratle azald›. Ve 1795 y›l›nda 100 frankl›k assignat›n de¤eri yar›m franka indi. Bir ödeme arac› olma niteli¤ini kaybeden assignatlar spakülasyonu besledi. Böylelikle, çok miktarda ihraç edilen ka¤›t paran›n de¤erini kaybetmesinin bir örne¤i oldu. D. Demirgil Ast B.A. Köksal [Alm.Untergebene] [Fr. Subordonné] [‹ng. Subordinate] Bir örgütte bulundu¤u durum itibariyle bir üst mevkideki yöneticiden emir alan ve yapt›¤› faaliyetlerin sonuçlar›ndan emir ald›¤› yöneticiye sözlü ya da yaz›l› biçim- Asiste Edilen Bölgeler [Alm. Hilfsaktions Regionen] [Fr. Régions assistées] [‹ng. Asisted areas] 85 Asya Kalk›nma Bankas› Âflar lerde rapor ve hesap verme sorumlulu¤u olan kimseye denir. Ast kavram› izafidir ve örgütün her kademesindeki insan ba¤l› bulundu¤u üst makama göre ast, kendisine ba¤l› olan alt makamlara göre üst rolündedir E. Eren Asya Tipi Üretim Tarz› zamanla belirli bir dinamizm kazanabilir. Önce büyük flehirler oluflmaya bafllar; flehirleflme, toplumdaki üretim güçlerini gelifltirir ve ticaret, murahabac›l›k vb. faaliyet kollar› canlan›r. Ticari sermaye birikimi h›zlan›r. Tacirler, devleti temsil eden s›n›f›n yan›nda önem kazanan yeni bir zümre durumuna geçerle. Ekonomide art› de¤er yaratan tek üretim faktörü top rak oldu¤undan, ayr›ca bu faktör rant geliri de getirdi¤inden, devlete ait toprak iflgale bafllan›r. Asya Tipi Üretim Tarz›’na ba¤l› ekonomiler Bat› ka pitalist medeniyeti ile temasa geçince devlet, kamu hizmetlerinde reformlar yapma¤a ve bu yoldan Bat› kapitalizminin geliflmesine ayak uydurmaya çal›fl›r: Bir çeflit devletçilik do¤ar. Devlet, iktisadi faaliyetleri bir yandan kendi yürütürken öte yandan yeni beliren kapitalist s›n›f, devlet ekonomisinin yan›nda geliflmeye bafllar. Her iki sektör karma bir düzende paralel faaliyet gösterir. Özel sektör, bafll›ca kazanc›n› devletle yapt›¤› ifllerden elde eder. D›fl ticaret iliflkileri ve d›flar›ya borçlanma sonucunda yabanc›lar›n ülke ekonomisi üzerindeki tesirleri ve müdahaleleri artar, Ticari kazançlar sanayi yat›r›mlar›na akarken yabanc› sermaye de demiryollar›, elektrik santralleri, havagaz› tesisleri, tramvay iflletmeleri, madenler vb. alanlara yerleflmeye bafllar. fiehirler h›zla de¤iflirken köyler geleneksel hayat tarz›n› devam ettirir. Bu yüzden piyasalar gerekti¤i gibi geniflleyemez ve iktisadi bünye Bat› anlam›nda kapitalizmin geliflmesine uygun ortam bulamaz. Ayr›ca devletçilik e¤ilimleri özel sanayinin geliflmesini uzun süre engeller. (Bkz. Art›k De¤er, Karl Marx, Devletçilik, Kapitalizm) E. Alkin Asya Kalk›nma Bankas› [Alm. Asiatische Entwicklungsbank] [Fr. Banque pour le développement de I’Asie] [‹ng. Asian Development Bank] 1966 Kas›m’›nda Birleflmifl Milletler Ekonomik Komisyonu’nun önerisi üzerine kurulan banka, Güney Asya ülkeleri aras›nda ekonomik ve mali iflbirli¤ini gelifltirmeyi amaçlamaktad›r. Üye ülkelerin sanayi projelerini bankadan onaylatma haklar› vard›r. Bankan›n 1,1 milyar dolarl›k bafllang›ç sermayesi 19 Asya ülkesi taraf›ndan karfl›lanm›flt›r. Ancak sermayesinin yüzde 40’l›k dilimi Almanya, Kanada, ABD ve ‹ngiltere’nin katk›s›yla sa¤lanm›flt›r. Sermayesi sonradan 3,33 milyar dolara yükselmifltir. Daha sonra da sanayi projelerindeki maliyet art›fl› gözönüne al›narak banka sermayesinin en k›sa zamanda 8,6 milyar dolara yükseltilmesi de karara ba¤lanm›flt›r. Ancak bankan›n gerçek oranlarda (piyasa oranlar›yla) çal›flmas› nedeniyle üye ülkelerin bankadan gerçek anlamda yarar sa¤lamad›¤› öne sürülmektedir. (Bkz. Colombo Plan›) K. Mortan Asya Tipi Üretim Tarz› [Alm. Asiaticshe Produktionsweise] [Fr. Mode De Pro duction Asiatique] [‹ng. Asian Mode Of Pruduction] Bu terimi Karl Marx, ilk olarak 1853 y›l›nda New York Daily Tribune’de yay›mlad›¤› bir makale dizisinde, Çin ve Hindistan’›n ekonomik durumlar›n› incelerken kullanm›flt›r. Yazara göre, Asya Tipi Üretim Tarz›’n› and›ran yak›n benzerliklere baz› Latin Amerika ülkelerinde de rastlanmaktad›r. Asya Tipi Üretim Tarz›’na daha çok iflbölümü oldukça ilerlemifl ve kendi kendine yeter duruma gelmifl ekonomilerde rastlanmaktad›r. Bu ülkelerde ihtisaslafl ma geliflirken art› de¤er ço¤almakta, gereken ürünün üretimden art› ürün üretimine geçilmekte ve kendi kendine yeterlik flartlar› ötesinde fazla mal üretilmektedir. Asya Tipi Üretim Tarz›’n›n di¤er bir özelli¤i, bu üretim biçiminin söz konusu oldu¤u ülkelerde kamu hizmetlerini yöneten ve kamu yat›r›mlar›n› gerçeklefltiren bir otoriter devlet sisteminin varl›¤›d›r. Köylerin da¤›n›k oldu¤u bu ülkelerde devletin kamu ifllerini yürütmek için toprak mülkiyetini elinde tutmas›na ihtiyaç vard›r. Böyle bir toplumda s›n›flaflma e¤ilimi zay›flar. Sadece devleti temsil eden din adamlar›, askerler, “ulema” ve memurlar halk karfl›s›nda ayr› imtiyazl› gruplar halindedirler. Devlet, kamu hizmetlerini yürütmek ve dayand›¤› teflkilat› beslemek için kapal› köy ekonomisinin yaratt›¤› art› de¤eri vergi yoluyla kendine al›r; ayr›ca ya¤ma, baç ve haraç yolu ile d›fl âlemden gelir sa¤lar. Afla¤› Mallar (Bkz. Düflük Mallar) Âflar [Alm. Zehntel] [Fr. Dîme] [‹ng. Tithe] Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda, tar›m ürünleri üzerinden aynî olarak al›nan geleneksel bir dolays›z vergi idi. Âflar veya öflür, Arapça’da “onda bir” anlam›na gelmektedir. Vergi esasen ve genel olarak onda bir oran› üzerinden tahsil edilmekle beraber bölgeye, vergi yükümlülü¤üne ve ürün türüne göre de¤iflen oranlar›n uyguland›¤› da görülmüfl, yüzde elliye varan oranlar›n uyguland›¤› olmufltur. Verginin aynî olarak, di¤er bir ifade ile ürünün belirli bir k›sm›n› almak suretiyle tahsil edilmesi, ‹mparatorluk dönemindeki ekonomik ve sosyal yap›ya uygun düflmüfltür. Çünkü, pazar›n geliflmedi¤i kapal› bir ekonomide, ürünün fiyat›n›n tespiti ve nakde çevrilmesi, dolay›s›yla verginin para olarak tahsili çok zor olacakt›. Bu bak›mdan âflar, uzun dönem baflar›l› bir vergi yap›s› göstermifltir. Daha sonralar› uygulanmas›nda ve tahsilinde bir tak›m haks›zl›klar yap›lm›fl, vergi halk üzerinde bir bask› ve zulüm arac› haline gelmifltir. Yap›lan de¤ifliklikler ve iyilefltirmeler de bir sonuç vermemifl, vergi86 Afl›r› Enflasyon Afl›r› Kazanç Vergisi nin uygulamadaki sak›ncalar›n› gidermek mümkün olmam›flt›r. Âflar, Cumhuriyet döneminde de (bir süre) uygulamada kalm›fl, 1925 y›l›nda kald›r›lm›flt›r. Kald›r›lmadan bir y›l önce, 1924 y›l›nda 27,5 milyon lira gelir ile bütçenin %25’ini oluflturuyordu. Âflar›n bu önemli katk›s›na ra¤men kald›r›lmas›n›n nedeni, verginin köylü ve tar›m ürünleri üzerinde yo¤ulaflan afl›r› yükünü indirmek ve tahsilinden do¤an bir tak›m haks›zl›klar› engellemekti. Ancak âflar›n kald›r›lmas›, uzun süre vergi has›lat›nda bir boflluk do¤urmufltur (Bkz. Arazi Vergisi, Cizye, Osmanl› Ekonomisi) ihracat› yükselen fiyatlardan olumsuz yönde etkilenece¤inden d›fl ticaret aç›klar› kabarmaya bafllar. Günümüzde baz› geliflmifl sanayi ülkeleri ekonomik konjonktürün yükseldi¤i ve emek talebinin emek arz›n› aflt›¤› dönemlerde bu dengesizli¤i gidermek için tam istihdam s›n›r›na oynakl›k kazand›rmaya çal›flm›fllard›r. Örne¤in Federal Almanya emek arz›ndaki bofllu¤u ya banc› iflçi istihdam etmekle doldurma yoluna gitmifltir. Böylece Federal Almanya tam istihdam s›n›r›n› emek talebine uygun bir flekilde geniflleterek uzun y›llar h›zl›, sürekli ve dengeli bir ekonomik geliflmeyi para de¤erini y›pratmaks›z›n ve afl›r› istihdam›n do¤urdu¤u s›k›nt›lar ile karfl›laflmaks›z›n gerçeklefltirebilmifltir. (Bkz. Tam ‹stihdam) N. Ekin E. Korkmaz Afl›r› Enflasyon (Bkz. Hiper Enflasyon) Afl›r› Kapasite [Alm. Überkapazität ] [Fr. Surcapacité ] [‹ng. Excess ca pacity] Monopolcu rekabet flartlar› alt›nda, girifl ve ç›k›fl serbestisinden yararlanarak piyasaya yeni firmalar›n girmesi sonucu üretim düzeyi, kapasite noktas› olan asgari orta lama maliyetin alt›na düflmesiyle yarat›l›r. Geliflmekte olan ülkelerde, yaln›zca iç talep hesaba kat›larak kurulan fabrikalarda -talebin ilerde atmas› ihtimali dikkate al›narak- sat›labilecek miktardan daha fazlas›n› imal edecek tesisler kurulabilir. Bu tür tesislerde uzun süre afl›r› kapasite durumu meydana gelir. Devletçe sa¤lanan destekleme fiyatlar›n›n yüksek tutulmas›, söz konusu ürünün üretim kapasitesini art›rmakta, afl›r› kapasite yarat›lmas›na neden olmaktad›r. (Bkz. Monopolcü Rekabet, Destekleme Politikas›) Afl›r› ‹stihdam [Alm. Überbeschaftigung] [Fr. Suremploi] [‹ng. Over employment] Reel ücretlerin düflük olmas› nedeniyle emek piyasas›nda iflçi talebinin enflasyonist bask› uyand›racak kadar geniflledi¤i bir durumdur. Afl›r› istihdam, geliflmifl sanayi ülkelerinde karfl›lafl›lan bir dengesizliktir. Ekonomide büyümenin h›zland›¤› ve emek talebinin emek arz›n› aflt›¤› konjoktürlere has bir durumdur. Ekonomide tam istihdam s›n›r›na yaklafl›ld›¤› halde reel ücretlerin düflük olmas›, firmalar› daha çok iflçi çal›flt›rmak üzere iflçi talebini geniflletmeye yöneltir. Tam istihdam s›n›r›na varm›fl bir ekonomide istihdam› daha fazla geniflletmek mümkün olamayaca¤›ndan, genellikle emek talebi ile emek arz› aras›nda bir boflluk meydana gelir. Bu durumda firmalar bofl kadrolar›n› doldurmakta güçlükle karfl›lafl›r. Bu ise iflçi ücretlerinin enflasyonist bask› yapacak derecede yükselmesine neden olur. Sonuçta yükselen ücretler emek talebinin daralmas›na ve emek piyasas›n›n tam istihdam düzeyinde dengeye gelmesine yol açar. Ancak emek piyasas›nda denge sa¤lanmas›na karfl›l›k mal piyasas›ndaki enflasyonist bask› en yüksek seviyeye ç›kar. Bu ise reel ücretlerin düflmesi anlam›na gelir. Reel ücretlerin düflmesi karfl›s›nda firmalar›n emek talebinde yine art›fllar bafllar ve faktör piyasas›nda emek arz›n› art›racak önlemler al›nmazsa yeniden afl›r› istihdam durumu ile karfl›lafl›l›r. Afl›r› istihdam dengesizli¤i gerek iktisatç›lar, gerek sosyal politikac›lar aç›s›ndan endifleyle karfl›lanan bir durumdur. Emek faktörünün k›t olmas› nedeniyle güçlü duruma geçen sendikalar ücretlere zam yapt›rmaya çal›fl›rlar. Ücretlerin yükselmesi mal piyasas›nda talebin artmas› sonucunu verir. Teknolojinin prodüktiviteyi art›r›c› etkisi ücret zamlar›n›n alt›nda kald›¤› takdirde sanayi ülkelerinde enflasyonist bask› ile ilgili s›k›nt›lar bafllar. Nominal ücretler yükselirken artan maliyetler fiyatlar› yükselterek reel ücretleri düflürür. Reel ücretlerin düflmesi emek-sermaye iliflkilerinin gerginleflmesine neden olur ve çal›flma bar›fl›n›n sürdürülmesi güçleflir. Ülkenin D. Demirgil Afl›r› Kapitalizasyon [Alm. Die Überkapitalizierung ] [Fr. Capitalisation ec cessive] [‹ng. Overcapilatization ] Bir iflletmenin sermayesi olarak görülen rakam›n, iflletmenin varl›klar›n› temsil etmemesi halidir. fiu üç halde, bir iflletmenin gere¤inden fazla sermeyaye sahip oldu¤u söylenir; 1) Kapitalizasyon de¤erinin net aktiflerin gerçek ekonomik de¤erini aflmas›, 2) Kapitalizasyon üzerinden makul bir kârl›l›k realize edilmesi, 3) ‹flletmenin ihtiyac›ndan fazla net aktife sahip olmas›. (Bkz. Kapita lizasyon) fi. Türen Afl›r› Kazanç Vergisi [Alm. Sondergewinnsteuer, Steuer auf Übermässige Ge winne] [Fr. Impôt sur les bénéfices excédentaires] [‹ng. Excess profits tax, Excess profits duty] Sürekli uygulanan bir vergi karakteri tafl›maz. Daha çok ola¤anüstü durumlarda baflvurulan bir vergidir. Devletin gelir ihtiyac›n›n artt›¤› ya da kârlar›n çok yükseldi¤i dönemlerde uygulanabilen bu vergi, kurum karlar›ndan al›n›r. Ekonomide, normal kârlar›n üzerine ç›km›fl bulunan kurum kârlar›na uygulan›r. Di¤er bir ifade ile vergi, 87 Afl›r› Nüfus Afl›r› Yat›r›m kurumun elde etti¤i fiili kârdan ekonomide kabul edilen normal kâr›n ç›kar›lmas› sonucu kalan k›s›m üzerine sal›n›r. Dolay›s›yla vergi matrah› bu kalan k›s›md›r. Birinci ve ‹kinci Dünya savafllar› s›ras›nda ‹ngiltere’de Kore Savafllar› s›ras›nda ABD’de uygulanm›flt›r. Bu verginin bir tak›m sak›ncalar› bulunmaktad›r. Bir kere, baflar›l› firmalar› cezaland›rmaktad›r. Firman›n kazanc› kârl›l›¤› ile ölçüldü¤ünden, -daha az kâr eden sermaye kurumlar›na göre- kârl› firmalar›n cezaland›r›lmas› gibi bir sorun ortaya ç›kmaktad›r. Sonuçta, sermaye birikimini ve yat›r›mlar› olumsuz etkilemektedir. Ayr›ca firmalar vergiden kaç›nmak için kâr marjlar›n› düflürmekte ve bunun için de gereksiz ve afl›r› masraflar yapmaktad›rlar. (Bkz. Kurumlar Vergisi) E. Korkmaz lepteki daralman›n tüketimin üretimin gerisinde kalmas›ndan kaynakland›¤›n› öne sürmüfltür. Depresyonda üretim azl›¤› olmas› bizi yan›ltmamal›d›r. Dikkatle incelendi¤i takdirde depresyona yol açan durumun bir dönem önceki afl›r› tüketim mal› üretiminin sonucu oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Boom y›llar›nda meydana gelen afl›r› faaliyet düzeyi, cari fiyatlarla sat›lamayacak kadar yüksek bir üretim hacmi oluflturmaktad›r. Oluflan stoklar› satabilmek için fiyatlar›n düflürülmesi gerekmekte, fiyatlar›n üretim maliyetinin alt›na inmesiyse üretim ve yat›r›m›n k›s›lmas›na yol açmaktad›r. Meydana gelifl s›ras›yla ele al›rsak, afl›r› üretimi piyasan›n doymas›, onu da üretimin durmas› izlemektedir. Tüketim, neden üretimin gerisinde kalmaktad›r? Baflka bir deyiflle, neden üretim tüketimden daha h›zl› artmaktad›r? Çünkü, tüketim e¤ilimi çok istikrarl› bir fonksiyondur ve çok düflüktür. Bu istikrar, al›flkanl›klar›n ve geleneklerin etkisinden ve tüketicinin hayal gücünün s›n›rl› olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Tüketimin bu tutuculu¤una karfl›n ekonomik sistemin üretim taraf›n›n teknolojik ilerlemeleri ve teflebbüs gücü, süratle yükselen bir produktivite düzeyine imkân vermektedir. Üretimin özellikleriyle tüketimin özellikleri aras›ndaki bu önemli fark, afl›r› üretime yol açmaktad›r. Baz› yazarlar afl›r› üretim yerine tüketim azl›¤› terimini kullanmaktad›rlar. Tüketim kal›plar›n›n tutuculu¤undan daha önemlisi, gelir bölüflümündeki eflitsizli¤in düflük düzeyde bir tüketim e¤ilimine yol açmas›d›r. Tüketimin üretimin gerisinde kalmas›n›n ana nedeni budur. Milli gelirin çok büyük bir oran› toplam nüfusun çok düflük bir k›sm›n›n eline geçmektedir. Bu yüksek gelirli s›n›flar›n, ekonomik arzular›n› tamamen karfl›lad›ktan sonra, ellerinde çok büyük miktarlarda gelir fazlalar› toplanmaktad›r ki bunlar da tasarrufu oluflturmakta ve yat›r›ma yol açmaktad›r. Yat›r›mlar›n artmas›yla tüketim mallar› ak›n› da artmaktad›r. Fakat eflit olmayan gelir bölüflümü sonucu, varl›kl› s›n›flar gelirlerinin büyük bir k›sm›n› tasarrufa ay›rd›klar› için, toplam tüketim harcamalar›, artan hacimdeki mallar› piyasadan massedememektedirler. Ücretlerin artan fiyatlar› bir gecikme ile izlemesi, durumun ciddiyetini art›rmaktad›r. (Bkz. Boom) Afl›r› Nüfus [Alm. Überbevolkerung] [Fr. Surpopulation] [‹ng. Ex cess population] Klasik iktisatç›lar aras›nda isim yapm›fl olan Thomas Robert Malthus, nüfus konusunda kötümser teorisiyle bilinmektedir. Afl›r› nüfus sorunu Malthus’tan önce birçok yazar ve düflünür taraf›ndan de¤iflik bak›fl aç›lar›ndan ele al›nm›flt›: Adam Smith,nüfusun arz ve talebe yans›d›¤›n› düflünmüfltü. Ücretler çok düflük oldu¤u zaman çocuklarda ölüm oran› yükselmekte, nüfus azalmakta ve iflçi k›tl›¤› ücretleri yükseltmektedir. Malthus, tar›mda azalan rand›manlar kavram›ndan hareket ederek, nüfusun yaflam için gerekli besin maddelerinden daha süretli artaca¤›n› ileri sürmüfltür. Tar›msal üretimdeki art›fl› nüfustaki art›fl tüketecek, yeni ve verimsiz topraklar ekildikçe topraklar›n verimlili¤i azalacak ve insanlar geçimlerini sa¤layabildikçe daha fazla çocuk dünyaya getirme e¤ilimi gösterecektir... Savafllar ve açl›k ölüm oranlar›n› aktif olarak art›r›rken insanlar›n kendi iradeleriyle do¤um oranlar›n› azaltmalar› da nüfusun s›n›rl› artmas›na neden olabilmekte idi. Ancak bu s›n›rlamalar etkili olmad›¤› sürece nüfus her 25 y›lda bir kat artacakt›. Aç›k olarak ifade etmemekle beraber Malthus, nüfusun geometrik dizi fleklinde, g›da maddelerinin ise a-ami olarak aritmetik bir dizi fleklinde artaca¤›n› ifade etmifltir. Malthus’un tahminleri birçok ülke için gerçek olmamakla beraber, Çin, Hindistan, Puerto Rico ve hatta Japonya için geçerlili¤ini koruyor. (Bkz. Robert Malthus, Akti Nüfus) D. Demirgil D. Demirgil Afl›r› Yat›r›m [Alm. Überinvestition] [Fr. Surinvestissement] [‹ng. Overinvestment] Kapitalist ekonomilerde görülen konjonktürel dalgalan malar›n afl›r› yat›r›mla ilgili olduklar›n› öne süren teoriler vard›r. Bunlar›n bir k›sm› parasal faktörlere a¤›rl›k vermifller, di¤er baz› iktisatç›lar ise parasal olmayan faktörler üzerinde, daha çok da üretim süreçleri üzerinde durmufllard›r. Parasal afl›r› yat›r›m Teorileri: Konjonktür dalgalanmalar› s›ras›nda sermaye mallar› endüstrileri, tüketim mallar› endüstrilerinden daha fliddetli bir flekilde de¤ifl me e¤ilimi göstermektedir. Bu hem genifllemede hem de Afl›r› Üretim [Alm. Überproduktion] [Fr. Surprodution] [‹ng. Over production] Konjoktür dalgalanmalar› s›ras›nda meydana gelen depresyon, toplam parasal talebin daralmas›yla ilgilidir. Tasarruf yat›r›mdan farkl› oldu¤u zaman milli gelir ak›m›nda bir de¤ifliklik meydana gelmektedir: Tasarruf yat›r›mlardan fazla oldu¤u zaman milli gelir daralmak tad›r. Bu görüflten hareket eden Hobson, toplam efektif ta88 Aflk›n Hasar Reasürans› Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri daralmada do¤rudur. ‹ki mal grubunun nispi de¤iflmeleri aras›ndaki oran farklar›n›n konjonktür dalgalanmas›n› meydana getirdi¤ini iddia eden teoriler vard›r. F.A, Hayek, L. Mises, F. Machlup, W. Röpke ve K.L Robbins’ten oluflan Avusturya Okulu, iki farkl› endüstri grubunun de¤iflme oranlar› aras›ndaki nispi farklar›n bankac›l›k sisteminden kaynakland›¤›n› öne sürmektedir. Geniflleme ve yükselme: Banka sistemi belirli bir yeni paran›n birkaç kat› oran›nda kredi genifllemesi sa¤layabilir. Bu geniflleme iki nedenle olabilir: Yeni icatlar ve keflifler, yeni pazarlar, yeni hammadde kaynaklar›... Bu ve buna benzer imkânlar sermayenin marjinal etkinli¤ini yükseltir. Faiz oran› sabit kald›¤› takdirde daha büyük bir yat›r›m hacmine ulaflmak mümkün olmaktad›r. Ancak bu art›fl, tek bafl›na, yat›r›m faaliyetinde afl›r› bir art›fl› aç›klamaya yeterli de¤ildir. Yat›r›m faaliyetinin afl›r› derecede genifllemesi için, bu faaliyetin, cari gelirden sa¤lanan gönüllü tasarruflar›n ötesinde, banka kredilerindeki art›fllarla finanse edilmesi gerekmektedir. Müteflebbisler, sermayenin marjinal etkinli¤indeki bir yükselmenin uyar›s›yla, ticaret bankac›l›¤› sisteminden borç alabilirler. Ancak, sermayenin marjinal etkinli¤i de¤iflmese bile, faiz oran›ndaki bir azalma, yat›r›m faaliyetini uyarabilir O ana kadar cari olan faiz oranlar›n›n alt›nda kârl›l›¤› olan projeler, faiz oranlar›n›n düflmesiyle kârl› duruma gelirler. ‹fladamlar› sermaye mal› siparifllerini art›r›rlar. Yat›r›lan fonlar cari gönüllü tasarruflardan, yani toplumun tüketimlerini gönüllü olarak azaltmas›ndan kaynaklan›yorsa yat›r›m olumsuz etki yapmaz. Belirli bir dönemde cari gelir den daha fazla tasarruf ediliyor ve yat›r›ma dönüfltürülüyorsa tüketim mallar› talebinde bir azalma, sermaye mallar› talebinde bir art›fl olur. Üretimde üretim birimi bafl›na daha fazla sermaye mal› kullan›lacakt›r. Tam istihdam halinde bu art›fl tüketim mallar› üretimin azalmas› sonucunu do¤urur. Toplumun reel tüketim e¤ilimi afla¤›ya do¤ru zorlanm›flt›r. Tüketiciler, tüketim mal› k›tl›¤› oldu¤u için, tasarruf etmek zorunda kalm›flt›r. Sermaye mallar› üretimi artt›kça tüketicilerin eline geçen gelir, tüketim mal› taleplerini art›rmalar›na olanak verecektir. Ancak, bankalar yat›r›mc›lara kredi verdikçe, üretim faktörlerinin sermaye mallar› sanayilerinden, tüketim mal› sanayilerine kaymas›na imkân verilmeyecektir. Bankac›l›k sistemi rezerv s›n›r lar›na vard›ktan sonra kredi genifllemesi sona erecektir. Sermaye k›tl›¤› ile birlikte faiz oranlar› yükselecek, sermayenin marjinal etkinli¤i azalacak t›r. Sermaye mallar› üretimi gerilemekte, üretim faktörleri iflsiz kalmaktad›r. Tüketim mallar› sanayileri için de genel bir iflsizlik meydana gelmektedir. (Bkz. Avusturya Okulu) D. Demirgil r›n ne miktar›n› kendisinin karfl›layaca¤›n› tesbit eder ve bu miktar› geçecek hasarlar için teminat verecek bir reasürör bulur. Bu tip reasüransta reasürör yaln›zca flirket taraf›ndan tesbit edilen limiti geçen hasarlardan mesul olur ve bunun için bir prim tahakkuk ettirip 12 ayl›k süre için sigorta flirketinden al›r. Hasar fazlas› anlaflmalar›n›n birbiri üzerinde çal›flacak flekilde, birden ziyade yap›lmas› mümkün ve bu tip reasürans fleklini ana sistem olarak uygulayan flirketler bak›m›ndan geçerlidir. Hasar fazlas› anlaflmalar› mahiyetlerine göre, a)Working (çal›flan), b) Catastrophic (katastrofik) diye baz› ay›r›mlara tabi tutulurlar. Ancak sistem ve mahiyetleri farkl› de¤ildir. Modern reasürans tatbikat›nda bu çeflit anlaflmalar son derece büyük geliflme kaydetmifltir. Primlerinin tesbiti veya fiyatland›r›lmas›, sigortan›n muayyen bir nisbeti reasürans teminat› konusu olmad›¤› için, bölüflmeli anlaflmalardan farkl›l›k arzeder. Di¤er bir ifade ile bu anlaflmalar orijinal sigorta priminin muayyen bir nisbetini otomatik olarak almazlar. Maruz kal›nabilecek olan hasar miktar› esas al›narak yap›lan bir hesaplama sonucu bulunacak prim reasüröre ödenir. Bu hesaplamada, korunan portföy afla¤› yukar› ayn› kalm›fl olmak kayd›yla asgari 5 senelik geçmifl devre neticelerinden de istifade edilir. Working ve Catasrophic hasar fazlar› anlaflmalar›n›n fiyatland›r›lmas›nda sistem ve mahiyet fark› vard›r. ‹lkinde eflelli (Burning Cost) fiyatland›rma al›fl›lm›fl yoldur. Böylece reasürörün muayyen hududlar içinde, ödedi¤i hasara göre prim alabilmesi, buna mukabil hasar›n beklenen ilt›nda kalmas› halinde de, sigorta flirketinin ödeyece¤i primden tasarruf sa¤lanmas› mümkündür. ‹flleyifli ve maliyeti son derecede basit ve ucuz olan hasar fazlas› (Excess of Loss) anlaflmalar› tatbikat›, yard›mc› korunma yolu olarak, son derece yayg›nlaflm›flt›r. Ancak gözden uzak tutulmamas› gereken baz› hususlar vard›r. Bu tip anlaflmalar sigorta dallar›n›n hepsinde ayn› flekilde uygulanamayaca¤› gibi, nisbeten küçük ve dengesiz portföyler için ana reasürans program› olarak öngörülemez. Bir flirketin bu sistemi esas reasürans program› olarak benimsemesinden evvel teferruatl› ve teknik ön çal›flmalar yapmas› zorunludur. Bu sistem flirketlerin di¤er bölüflmeli reasürans flekilleriyle hiç bir zaman elde edemeyecekleri kadar büyük saklama pay› tutmalar›n› sa¤lad›¤› gibi, flirketi teknik aç›dan büyük bir açmaz›n içinde de itebilir. G. Uras AT (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) Ata Alt›n› (Bkz. Cumhuriyet Alt›nlar›) Aflk›n Hasar Reasürans› [Alm. Schadenexcedent rückversicherung] [Fr. Réassu rance en excédent de sinistres ] [‹ng. Excess of loss rein surance ] Sigorta flirketi, hadise bafl›na meydana gelen hasarla - Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri Atatürk’ün yaflam öyküsünü anlatan bir çok yay›n vard›r. Bunlar›n hepsinde, sosyal ve iktisadi konulara 89 Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri sürekli ilgisinin gençlik y›llar›nda bafllad›¤› ve yaflam› boyunca sürdü¤ü ›srarla yaz›l›d›r. ‹lerletme olana¤›n› buldu¤u Frans›zca’s› ile, devrinin iktisat ve iktisadi düflünce tarihi üzerinde yaz›lm›fl baz› eserleri Frans›zca asl›ndan okudu¤u gibi, bu alanda Türkçe’ye çevrilmifl yabanc›, özellikle ‹ngilizce kitaplar› izledi¤i anlafl›lmaktad›r. Bilindi¤i gibi, sosyal bilimlerin ve iktisad›n laboratuvar niteli¤inde kulland›¤› tek kaynak, tarihtir. Atatürk’ün genellikle tarihe, çeflitli uluslar›n tarihinin yan› s›ra, özellikle Osmanl› tarihine a¤›rl›kl› önemle merak duymas›, iktisadi düflüncesinin oluflmas›nda ve uluslar›n tarihinde iktisad›n tafl›d›¤› önemi alg›lamas›nda büyük etken olmufltur. Atatürk iktisatç› de¤ildi. Ancak, iktisad›n önemini aç›kça görebilecek bir fikir oluflumuna sahipti, diyebiliriz. Bunu gerek sözlerinde, gerek tutum ve davran›fllar›nda görmek olanakl›d›r. Atatürk, yaln›z bizim de¤il, insanl›k tarihinin de en büyük isimlerinden biridir. Dünya tarihinde bir çok büyük adam vard›r. Bunlar, devlet adam›d›r, komutand›r, devrimcidir ya da dünya egemenli¤ine göz dikmifl cihangirdir. Hepsi çeflitli aç›lardan büyüktür ve tarihte yerlerini alm›fllard›r. Atatürk de bunlardan biridir. Yaln›z, tarihin bu büyükleri toplu olarak ele al›nd›¤›nda, Atatürk’ün bir özelli¤i belirgin biçimde ortaya ç›kar. Bu de¤iflik özellik, di¤er büyüklerin bir küçümsenmesi ya da Atatürk’ün bu “büyük”ler içinde “en büyük” oldu¤unun ileri sürülmesi anlam›na al›nmamal›d›r. Sadece bir “olgu”nun belirtilmesidir. Bu ayr›l›k fludur: Atatürk mücadelesine -deyim yerindeyse- bir bak›ma s›f›rdan bafllam›fl, arka arkaya savafllardaki sürekli yenilgilerle gücünü ve daha önemlisi moralini tüketmifl bir halk› yeniden at›l›ma geçirmifl, giderek artan gücünün s›n›r›n› daima en gerçekçi biçimde saptam›fl, kesinlikle düfl ve serüvene kap›lmam›fl, inan›lmaz zorluklar ve olanaks›zl›klar içinde yeni bir devletin temellerini atm›fl, hep ileriye bakarak bu yeni devletin ça¤›n gereklerine uyarak uygarl›k düzeyini yükseltmesini amaçlam›fl, ça¤›m›z›n büyük gerçe¤i azgeliflmifl ülkelerin gerek ulusal, gerek uluslararas› planda yoksulluk çemberini nas›l k›racaklar›n› bir “bütün” içinde göstermeye çal›flm›flt›r. Atatürk’ün de¤iflik büyüklü¤ü, iktisadi ve sosyal olaylar› etki ve tepki örgüsü içinde görmesi, karfl›l›kl› ba¤lar›n› sezmesi ve bu tür olaylar› “izole” olarak ele almamas›d›r. K›sacas›, bütün bu olaylar›n gerisinde ya da temelinde ekonomi’nin yatt›¤›n› kesinlikle görmesi ve belirtmesidir. Ana Amaç: ‹ktisadi Kalk›nma. Bütün çabalar, iktisadi kalk›nman›n gerçeklefltirilmesine ve ça¤dafl uygarl›k düzeyine ulaflabilmesine yöneliktir. Çünkü, “Büyük davam›z, en uygar ve en kalk›nm›fl ulus olarak varl›¤› m›z› yükseltmektir.” (1937) Bu alanda baflar›s›zl›k, ulusu nereye götürür? “Zaferinin arac› yaln›z k›l›çtan oluflan bir ulus, bir gün girdi¤i yerden kovulur, afla¤›lan›r, yoksul ve peri flan olur. Öyle uluslar›n yoksullu¤u, periflanl›¤› o kadar büyük ve ac› olur ki, kendi ülkesinde bile mahkûm ve tutsak kalabilir.” Bu nedenle, özgür, ba¤›ms›z, daha güçlü ve daha gönençli bir Türkiye’nin yarat›lmas›, iktisadi kalk›nmas›na ba¤l›d›r. Çünkü, “‹ktisadi kalk›nma, ba¤›ms›z ve özgür Türkiye’nin, daima daha güçlü, daima daha gönençli Türkiye idealinin belkemi¤idir.” (1937) Türkiye, idealini belirlemifltir. Her fley bu ideale yönelik olacakt›r, olmal›d›r. Bütün faaliyetlerde amaç tektir: “Yurdumuzu dünyan›n en bay›nd›r ülkeleri düzeyine ç›karmak, ulusumuzu en genifl gönenç yolu ve kaynakla r›na sahip k›lmakt›r.” Ulusal Alanda ‹ktisadi Kalk›nma Atatürk’ün iktisadi yaklafl›m›n› rahatl›kla ortaya koyabilmek, iktisadi düflüncesinin a¤›rl›k merkezini ve ana niteli¤ini sergileyebilmek için, iktisadi kalk›nma olay›n› nas›l gördü¤ünü, bu konuda amaç-yöntem-araç olarak nas›l bir tutum ve davran›fl içinde oldu¤unu belirtmek gerekir. Atatürk’ü düflünce ve eylem plan›nda incelerken ortaya ç›kan tutarl›, ça¤dafl ve insanc›l yaklafl›m gerçekten flafl›rt›c›d›r. Ulusal alanda ana amaç, ülkenin iktisadi kalk›nmas›n› gerçeklefltirmektir. Bütün çabalar, bu ana amaca yönelik olacakt›r. Ancak, iktisadi kalk›nma, bir bütün’dür. Karmafl›k bir yap›ya sahip olan ekonominin, etki-tepki örgüsü içinde, sorunlar›n› bir bütün olarak görmek ve bir bütün olarak ele almak zorunlulu¤u aç›kt›r. Bu zorunlulu¤u gözetmeden yap›lacak herhangi bir müdahalenin nas›l sonuç verece¤ini kestirmek güçtür. Ülkelerde uygulanan iktisat siyasetlerinin baflar› derecesinin düflük olmas›nda en büyük etken, bu olgu’nun unutulmas›d›r. Çeflitli kesimler, ekonominin bütünlü¤ü içinde yer al›r. Bu kesimlerin birlikte geliflmesini sa¤layacak çabalara yönelirken, aralar›ndaki etki-tepki mekanizmas›n›n varl›¤› daima hat›rlanmal›d›r. Geliflmeleri birlikte ele al›nmas› gereken kesimler nelerdir? S›ras›yla görmeye çal›flal›m: Atatürk’ün tar›ma verdi¤i önem son derece büyüktür. Ülkenin içinde bulundu¤u yoksulluk ve felaketin tek nedeni, tar›m›n ihmal edilmesi ve kendi ifadesiyle, “Türkiye’nin as›l sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür” gerçe¤inin bilinmemesidir. Azgeliflmifl bir ekonomide tar›m kesiminin a¤›rl›kl› önemini belirten Atatürk, ayr›ca, tar›m faaliyetlerini küçümseyen, tar›mda çal›flanlar› hor gören yerleflmifl ve yayg›n anlay›fla bütün gücüyle karfl› ç›km›flt›r. Atatürk’ün bu alandaki düflünce ve uyar›lar› dört ana grupta toplanabilir: • Topraks›z çiftçi b›rakmamak; • ‹fl araçlar›n› art›rmak, iyilefltirmek ve korumak; • Tar›m bölgelerine göre özel önlemler almak; • Çok iyi ve ucuz ürün elde etmek, Ancak, tar›m kesimine verdi¤i büyük öneme ra¤men, Atatürk’te ülke kalk›nmas›n›n sanayileflmeye ba¤l› oldu¤u düflüncesi a¤›r basar. Hatta, tar›mdaki geliflmenin “tar›msal sanayi” biçimine dayanaca¤›n› 1924 y›l›nda aç›kça vurguluyordu. Tar›m›n büyük önem tafl›mas› karfl›s›nda sanayileflme, ülke kalk›nmas› için bir zorunluluktur. Sözleri son derece aç›kt›r: “En baflta vatan savunmas› olmak üzere, ürünlerini de¤erlendirmek ve en k›sa yoldan, en ileri ve 90 Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri refahl› Türkiye ülküsüne ulaflabilmek için bu zorunlu luktur.” Ana düflüncesinin temel noktalar›n› açaklamak zor de¤ildir. fiöyle ki: Sanayileflme, her fleyden önce bir zorunluluktur; Büyük, küçük her çeflit sanayie ülkenin gereksinmesi vard›r; Bu sanayi kurulufllar› kurulacak ve iflletilecektir. Bu kurulufllar›n kullanacaklar› elemanlar (ham madde, iflçi, vb.) ülkede bulunmal›d›r. Ve nihayet, sanayileflme en ileri ve refahl› Türkiye’ye ulaflmak için en k›sa yoldur. Vatan savunmas› da buna ba¤l›d›r. Atatürk, bir yandan sanayileflmenin gerçekleflmesinde izlenecek yolu belirtmifl, di¤er yandan da bu yolda Devlet’in öncülük etmesi gere¤ini ileri sürmüfltür. Sanayileflmenin planl› biçimde ele al›nmas› için befl y›ll›k sanayi planlar› haz›rlanm›fl ve uygulamaya konmufltur. Yöntemolarak planl› sanayileflme seçilmifltir. Planl› sa nayileflmenin gerçekleflmesinde kullan›lan araç ise ‹kti sadi Devlet Teflekkülleri’dir. Böylece, devlet müdahalesinin iktisadi içeri¤ini planl› sanayileflme ve kamu iktisadi teflebbüsleri oluflturur. Uygulamaya konulan ilk 1. Befly›ll›k Sanayi Plan›’n›n tarihi 1934’tür. 2. Befly›ll›k Sanayi Plan› ise 1937 tarihini tafl›r. Burada, çok önemli iki özelli¤in belirtilmesi gerekir. Birincisi, bu planlar›, iktisadi kalk›nma tarihinde, azgeliflmifl ülkelerin kuland›klar› “ilk plan” olarak nitelemek gerekir. Bu abart›lm›fl bir yarg› de¤ildir. ‹kincisi, zaman›ndan önce bitirilmesi nedeniyle, ikincisi 1939 de¤il 1937 tarihini tafl›r. Burada gözden kaçmamas› gereken çok önemli bir nokta daha vard›r. Ekonomide kamu kesimi-özel kesim’in beraberli¤i daima söz konusu olacakt›r. Kamu kesiminin veya özel kesimin mutlak egemenli¤i kesinlikle yoktur. ‹ktisadi kalk›nman›n bunal›m ve darbo¤azlara düflmeden sa¤l›kl› yürümesini sa¤layacak temel koflullar›n bafl›nda yeterli ve dengeli bir altyap›’n›n varl›¤› yeral›r. Özellikle geliflmekte olan ülkelerde yetersiz bir altyap›dan kaynaklanan ve ekonomiyi zora sokan s›k›nt›lar›n s›k s›k ortaya ç›kmas› bilinen, yayg›n bir olgudur. Atatürk’ün bu konudaki anlay›fl› flafl›rt›c›d›r: “Ekonominin geliflmesinde en baflta gerekli olan yollar, demiryollar›, limanlar, kara ve deniz ulafl›m araçlar›, ulusal varl›¤›n maddi ve siyasi kan damarlar›d›r. Refah ve güç araçla r›d›r.” Altyap›ya ekonomik gelece¤in güvencesi olarak bakmakta ve bu nedenle al›nacak önlemlerin iktisadi düzenlemenin bafl›nda say›lmas› gerekti¤i inanc›n› belirtmektedir. Bilindi¤i gibi, iktisadi kalk›nma ile e¤itim aras›ndaki iliflki aç›k ve kesindir. Atatürk’ün e¤itime verdi¤i önem yan›nda as›l dikkati çeken özellik, e¤itimin iktisadi kalk›nmaya olan olumlu ve vazgeçilmez etkisini ›srarla belirtmesidir: “fiimdiye kadar izlenen e¤itim ve ö¤retim usullerinin ulusumuzun gerileme tarihinde en önemli bir neden oldu¤u kan›s›nday›m,” diyen Atatürk’ün e¤itimden neler bekledi¤i aç›kt›r; • • • • • 91 “E¤itim, bir ulusu ya özgür, ba¤›ms›z, onurlu, yük sek bir topluluk biçiminde yaflat›r ya da bir ulusu tut sakl›k ve yoksullu¤a götürür.” Bunun sebebi de aç›kt›r: Çünkü, “E¤itimde h›zla yüksek bir düzeye ç›kacak bir ulusun yaflam savafl›nda maddi ve manevi bütün güçle rinin artaca¤› kesindir.” Bunu sa¤layacak e¤itimin temel niteliklerini Atatürk, iki noktada toplar. Sosyal hayat›m›z›n gereksinmesine uygun olmas›; Yüzy›l›n gereklerine uymas›. Ve nihayet, e¤itimin uygulamal› olmas› ve e¤itim gören k›zlarla erkeklerin beceri sahibi k›l›nmas› daima ön planda gözetilmelidir. Atatürk’te temel kural ve amaç, ça¤dafl olmakt›r. Bunun da yolu bilim ve teknikten geçer; “Dünyada her fley için, uygarl›k için, hayat için, baflar› için en gerçek yol gösterici bilimdir, tekniktir.” Bu konuda kesin kararl›d›r: “Ulus, bugünkü uygar uluslar›n yaflam düzeyi ve araçlar›n›, içerik ve biçim aç›s›ndan oldu¤u gibi kabul etmeye kesin olarak karar vermifltir.” Uluslar ayr› olmas›na karfl›n, uygarl›k dünyas› bir’dir. Bu dünyaya kat›lmak, bu uygarl›k alan›nda yaflamak gerekir. Onun için, “Uygarl›¤a girmeyi arzula y›p, Bat›’ya yönelmemifl bir ulus gösterilemez.” Bütün bu sözlerde, iki büyük özelli¤i belirtmek gerekir. Birincisi, ça¤dafl olmak, ça¤dafl uygarl›k düzeyine ulaflmak. Ancak, burada bir noktan›n ayd›nlanmas› gerekir. Atatürk, Bat›’c› de¤ildir. Amaçlad›¤› ça¤dafl uygar l›kt›. Bat›y› uygar dünya olarak benimsemesi nedeniyle kimi kiflilerin kendisini bat›c› olarak yorumlamas›, bu önemli özelli¤in gözden kaçmas›n›n bir sonucudur. ‹kinci özellik ise, “Uygar uluslar›n yaflam düzeyi ve araçlar›n›, içerik ve biçim aç›s›ndan oldu¤u gibi kabul etmeye” kesin kararl› oldu¤unu 1925 y›l›nda söylerken, gerçeklefltirece¤i çeflitli devrimlerin ilk belirtilerini de vermifl olmas›d›r. ‹ktisadi kalk›nman›n gerçeklefltirilmesi yolunda giriflilen bütün çabalar, halk›n katk›s›n› kazanmad›kça, halkta heyecan yaratmad›kça baflar›l› ve istenilen sonuçlar› veremez. ‹ktisadi geliflme ve kalk›nma, her fleyden önce bir inanç iflidir. Halk›n bunu duymas› ve inanmas› gerekir. Bu nedenle, halkta kalk›nma bilincinin yarat›lmas›, hareketin itici gücünü oluflturur. Halkta bu yolda bir zihniyet de¤iflikli¤i uyanmam›flsa, u¤runa u¤rafl›lagelen bütün çabalar›n sonuçlar›, k›s›r ve güdük kalmaya mahkûmdur. Zihniyet de¤iflikli¤i, iktisadi kalk›nman›n temel ve öncelikli kofluludur. Atatürk, bu gerçe¤i yak›ndan görmüfltür. Çünkü savaflta da benzer durum vard›r. Savafl, ulusun bütün varl›¤›n› ortaya koymas›n› gerektirir. Büyük Nutuk’ta flu kesin anlat›m dikkati çeker: “Onun için bütün Türk ulusunu cephede bulunan ordu kadar, düflünce, duygu ve eylem yönünden ilgilendirme liydim.” • • Kalk›nma Modelinin Temel Nitelikleri Buraya kadarki aç›klamalarla, iktisadi kalk›nma modelinin temel nitelik ve özelliklerini kapsayan çerçeve Atatürk’ün ‹ktisadi Görüflleri At›f Teorisi Atfedilen Maliyet ana çizgileriyle ortaya ç›km›flt›r diyebiliriz. K›sa ve toplu olarak beliren ilkeleri sergilemek mümkündür. Müdahalecidir; az geliflmifl bir ülkenin iktisadi kalk›nmas›n› gerçeklefltirmesinde, devlet müdahalesi bir zorunluluktur. Ancak, bu müdahale gelifligüzel yap›lmamal›d›r. Bu nedenle, P l a n c › d › r ; bütün çabalar etkin biçimde koordine edilmeli, k›s›tl› kaynaklar israfa u¤ramamal›d›r. Gerçekçidir; eldeki olanaklar daima gözönünde tutulmal›, hayal peflinde koflulmamal›, enflasyonun kifliyi ve toplumu yan›ltan ve aldatan ortam›ndan uzak durulmal›d›r. Eklektiktir; kamu ve özel kesim iktisadi kalk›nma hareketinde birlikte yer almal›, kamu veya özel kesim, ekonominin tümüne egemen olmamal›d›r. Eflitlikçidir; kifli ç›karlar›n›n “ayn› derecede ve ayn› eflitlik duygular› ile sa¤lanmas›na çal›fl›lmal›, ulusal servetin da¤›t›m›nda daha mükemmel bir adalet ve emek harcayanlar›n daha yüksek refah›” ulusal birli¤in korunmas›nda koflul say›lmal›d›r. Ba¤›ms›zl›kç›d›r; ulusal ba¤›ms›zl›k hem amaç olarak hedef al›nmal›, hem de korunmas› için ulusun bilinci duyarl› ve uyan›k tutulmal›d›r. Aç›k rejimcidir; özgürlükçü ve demokratik ilkelerin yer ald›¤› siyasal içerik, aç›k rejimin alternatifi bile olmayan unsurlar› say›lmal›d›r. Hümanisttir; insan sevgisi temel al›nmal›, insan› yüceltmeli ve bar›flç› olmal›d›r. ‹çte ve d›flta sömürüye karfl›d›r; tam bir aç›kl›kla gerek s›n›f emperyalizmine gerek ulus emperyalizmine karfl› ç›k›lmal›, her iki alanda eme¤in üstünlü¤ü benimsenmelidir. Bununla beraber, Uluslararas› iflbirli¤i ve dayan›flma ’dan kesinlikle kaç›lmamal›, dünya bir bütün, çeflitli uzuvlar›n oluflturdu¤u bir “vücut” say›lmal›d›r. ‹ktisadi sistemlerin iktisadi kalk›nma ile ilgili geliflmeleri ve e¤ilimleri dikkate al›n›rsa model: Kal›c›d›r, geçici de¤ildir. Ayn› zamanda, dinamik ve ça¤daflt›r. Günümüzdeki sistemlerin ulaflt›klar› nokta, modelin dinamik niteli¤ini göstermekte, ça¤›n d›fl›nda kalmad›¤›n› aç›klamaktad›r. Atatürk, ilk cumhurbaflkan› seçildikten sonra flöyle der: “Milletin teveccühünü daima dayanak noktas› saya rak, hep beraber ileri gidece¤iz. Türkiye Cumhuriyeti, mutlu, baflar›l› ve muzaffer olacakt›r.” Ve bütün bunlar, kifliye sayg›y› amaçlayan, kiflinin kiflili¤ini sa¤layan, ›rk, din, dil ve cinsiyet ay›r›m› gözetmeyen, hak ve özgürlüklere dayal› bir ortamda, demokrasi dedi¤imiz aç›k rejimde gerçeklefltirilecektir. Bugün dünyada iktisadi kalk›nmas›n› aç›k rejimle beraber yürüten tek ülke Türkiye’dir. Sadece Atatürk Türkiyesi, dünyada bu onur’a sahiptir. A. Toynbee, herhalde bunun için Atatürk hakk›nda flu ifadeyi kullan›r; “Bir insan ömrünün boyutlar› içinde Frans›z ihtilali ve Sanayi ihtilali çak›flm›flt›r.” Y. Ülken [Alm. Zugerechnete Kosten] [Fr. Coût imputé] [‹ng. Imputed cost] Firman›n kulland›¤›, ancak sat›n almad›¤› ve kiralamad›¤› üretim faktörleri için bir maliyet hesaplanmas› gerekmektedir. Firma d›fl›na bir ödeme yap›lmad›¤› için, bu tür maliyetler çok aç›k de¤ildir. Bu nedenle bu tür maliyetlere “atfedilen maliyetler” ad› verilir. En kârl› üretim faaliyetlerinin keflfedilmesi için firma bu üretim faktörlerinin f›rsat maliyetini, bunlar› ikinci en iyi kullan›ma kayd›rd›¤› takdirde elde edebilece¤i kazanc›na eflit olacak flekilde hesaplamal›d›r. Önemli baz› atfedilen maliyetler mal sahibinin kendi paras›n›n kullan›lmas›ndan, sermaye teçhizat›n›n amortisman›ndan, riziko tafl›man›n tazmin edilmesi gere¤inden ve firman›n sahip oldu¤u patentlerin de¤erlerinin hesaplanmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Paran›n maliyeti: Bir firman›n kendisine ait 10 milyar liray› firmada kulland›¤›n› varsayal›m. Firma bu paray› faize vermifl olsayd› 400 milyon faiz elde edecekti. Bu nedenle 400 milyonun üretimde kullan›lan fonlar›n maliyeti olarak, firman›n gelirlerinden indirilmesi gerekmektedir. E¤er firma 300 milyon liral›k gelir elde ettiyse firman›n 300 milyon kâr elde etti¤ini de¤il, 100 milyon liral›k zarar etti¤ini söylemek gerekir. Çünkü faaliyetini tamamen durdurup 1 milyar liras›n› faize vermifl olsayd› 400 milyon gelir sa¤layacakt›. Paran›n maliyeti % 40’›n da üstünde olabilir; flayet paran›n en iyi alternatifi piyasa faiz oran›ndan daha yüksekse, örne¤in % 60 ise. Birçok firma istedikleri kadar borç para bulamayabilirler. Bir firma borç alabilecek fonlar bak›m›ndan s›n›rlanm›flsa, sahip oldu¤u fonlara çok yüksek bir de¤er atfedilecektir. Amortisman: Alternatif bir kullan›m imkân› olmayan bir makinenin bir süre önce 100 milyon liraya sat›n al›nd›¤›n› varsayal›m. Makinelerin ömrü 10 y›ld›r. Firman›n muhasebecisi makinenin amortisman›n› do¤rusal metotla y›lda 10 milyon olarak hesaplamaktad›r. Makineler demonte edilip baflka bir firmaya kiralanamad›¤› gibi, hurda fiyat› da çok düflüktür. Di¤er bir deyiflle, firman›n cari ifllemlerinin d›fl›nda makinelerin hiçbir de¤eri yoktur. Bu flartlar alt›nda 25 milyon liraya üretilen mallar 29 milyon liraya sat›labilmektedir. Muhasebecinin yapt›¤› amortisman hesaplar›na göre 10 milyon liral›k amortisman 25 milyon liral›k cari masraflara eklenirse toplam masraflar 35 milyon liraya yükselmektedir. 6 milyon liral›k zarar vard›r. Üretimden vazgeçmek mi gerekir? Makinelerin alternatif maliyeti s›f›r oldu¤una göre 6 milyon liral›k zarar de¤il, 4 milyon liral›k kâr vard›r ve üretime devam etmek gerekir. Üretim yap›ld›¤› takdirde 4 milyon liral›k net gelir sa¤lanmaktad›r. D. Demirgil/fi.Akkaya • • At›f Teorisi [Alm Zurrechnungstheorie ] [Fr. Théorie De I’ imputati on] [‹ng. Theory Of Imputation] Bir firman›n üretiminde etkili olan, tek bir faktörün kullan›m› de¤il, çeflitli faktörlerin katk›lar›d›r. Ancak, bu çeflitli faktörlerden her birinin ayr› ayr› toplam üretime katk›s›n› belirleyebilmek olanakl› m›d›r? E¤er firma kat92 At›f Teorisi Ât›l Para Mevcutlar› k›s›n› (verimini) ölçmeye çal›flt›¤› faktörün kullan›m›n› de¤ifltirirken kulland›¤› di¤er faktörleri sabit tutma olana¤›na sahip bulunsayd›, salt o faktörün toplam üretime katk›s›n› hesaplayabilirdi. Ancak, faktörler kombine edilerek üretim sa¤land›¤›na göre, böyle bir olana¤›n bulundu¤unu varsaymak gerçekçi de¤ildir. Bu güç problemi çözmek ve her faktöre atfedilen katk›y› aç›klayabilmek için çeflitli görüfller ileri sürülmüfltür. At›f teorisi ad› verilen bu görüfllerden baz›lar›n› bu maddede özetleyece¤iz. Bir firman›n kulland›¤› faktörlerden birinin kullan›m›n› durdurmas› halinde toplam üründe meydana gelen azalma, söz konusu faktörün kullan›ld›¤› zamanki katk›s›n› verir. Dikkat edilecek olursa bu aç›klama bir yöntem yanl›fll›¤› tafl›maktad›r. Faktörler birbirleriyle kombine edilerek toplam ürünü yaratt›klar›na göre, bir faktörün kullan›m›n›n durdurulmas› sonunda ortaya ç›kan üretim azal›fl› yaln›zca söz konusu faktörün de¤il, o faktörle birlikte kullan›lan di¤er faktörlerin kullan›m›nda da bir miktar azalma meydana gelmesinden do¤mufltur. fiu halde toplam üründeki azalman›n say›sal de¤eri yaln›zca kullan›m› durdurulan faktörün kullan›ld›¤› zamanki katk›s›n› de¤il, onunla birlikte kullan›lan di¤er faktörlerin de belli oranda katk›s›n› kapsamaktad›r. Mallar›n üretiminde faktör kullan›m oranlar› sabitse, bu mallar›n üretim de¤erleri çeflitli faktörler aras›nda katk›lar› oran›nda da¤›l›r ve böylece faktörlerin toplam ürüne katk›lar› da belirlenmifl olur. Bu sonucun elde edilmesi için, üretim koflullar› ile talebin ayn› kald›¤›, tam rekabet koflullar›n›n varl›¤›, tam faktör mobilitesi ve fiyatlar›n maliyetlere eflit (kârlar›n s›f›r) oldu¤u varsay›lmaktad›r. Bu varsay›mlar alt›nda at›f sorunu (sabit faktör kullan›m oranlar›n›n do¤al sonucu olarak), bir do¤rusal efl-anl› denklem sisteminin çözümü haline gelmektedir. Örne¤in, 1 birim A mal›, 2 birim toprak ve 4 birim emek kullan›larak, 1 birim B mal› ise 3 birim toprak ve 5 birim toprak kullan›larak üretilmektedir. A mal›n›n fiyat› 50 bin lira, B mal›n›n fiyat› 70 bin lirad›r. Kâr›n s›f›r oldu¤u varsay›ld›¤›ndan, maliyetler ile fiyatlar birbirine eflittir. Maliyetleri oluflturan, söz konusu faktörlere yap›lan ödemelerdir. Faktörlere yap›lan ödemeler ise üretimde kullan›lan (sabit) oranlar›na göre belirlenecektir. Demek ki, toprak rant› R ile ve ücret W ile gösterilecek olursa, A ve B mallar› için maliyet-fiyat eflitlikleri Dikkat edilecek olursa, bu aç›klamada, her faktöre yap›lan ödemenin o faktörün katk›s›na göre belirlendi¤i varsay›lmaktad›r. Baflka bir deyiflle faktörün toplam katk›s›, söz konusu faktörün marjinal ürün de¤eri ile kullan›lan faktör miktar›n›n çarp›m› sonucu belirlenmektedir. Örne¤in A mal›n›n bir biriminin üretilmesinde eme¤in marjinal ürün de¤eri 5 bin lira, kullan›lan emek miktar› 4 birim ve eme¤in toplam katk›s› 20 bin lirad›r. Sonuç olarak kullan›lan eme¤e yap›lan toplam ödemeler de 20 bin lira olmaktad›r. Bu aç›klama iki tür güçlük tafl›maktad›r. Birinci güçlük, sabit faktör oranlar› varsay›m›ndan do¤maktad›r. Faktörlerin sabit oranda kombine edilmesi durumunda, teorik olarak herhangi birinin majinal ürününü ölçmenin olana¤› yoktur. Çünkü bir faktörün yaln›zca kendi marjinal ürününü izleyebilmek için di¤erinin kullan›lan miktar›n› sabit tutup söz konusu faktörün kullan›lan miktar›n› de¤ifltirmek gerekecektir. Oysa sabit oran varsay›m› bu olana¤› -teorik olarak- kald›rmaktad›r. fiu halde efl-anl› denklem sisteminin çözümüyle elde edilen sonuçlar›n denetlenme ve kan›tlanma olana¤› yoktur. Bu güçlü¤ü gidermek için sabit oran varsay›m›ndan vazgeçilmifl ve di¤er faktörlerden kullan›lan miktarlar de¤iflmezken, bir faktörün, kullan›lan miktar› bir birim art›r›ld›¤›nda, toplam üretime katk›s› ölçülmek istenmifltir. Bu katk›n›n marjinal ürün olarak tan›mlanabilece¤i aç›kt›r. ( Bkz. Marjinalizm) E. Alkin Ât›l Kapasite (Bkz. Kapasite) Ât›l Para [Alm. Brachliegende Gelder ] [Fr. Argent oisif, Liquidité inemployée] [‹ng. Idle money] Gelir getirici aktiflere plase edilmeyen likiditeler için kullan›l›r. Bankalar için ât›l para, iflletilmeyen Merkez Bankas› paras› rezervleri olufltu¤unda söz konusu olur. ‹flletmelerin çeflitli nedenlerle kullanmad›klar› likiditeler ât›l para say›l›r. Bireylerin spekülasyon güdüsüyle talep ettikleri ankesler de ât›l para depolar›n› olufltururlar. Bunlara gö müleme (iddihar) denir. (Bkz. Gömüleme) S. Abaç 2R + 4W = 50.000 3R + 5W = 70.000 Ât›l Para Mevcutlar› do¤rusal efl-anl› denklem sistemi fleklinde yaz›labilir. Bu sistem çözüldü¤ünde, W= 5 bin, R = 15 bin lira bulunur. fiu halde A ve B mallar›n›n s›ras›yla 50 bin ve 70 bin lira de¤erindeki birer birimlik üretimlerine toprak ve emek birimleri 15 bin ve 5 bin liral›k katk›da bulunmufllard›r. A mal›n›n 50 bin liral›k üretiminde topra¤a atfedilen toplam katk› 30 bin lira, eme¤e atfedilen toplam katk› 20 bin lirad›r. B mal›n›n 70 bin liral›k üretiminde topra¤a atfedilen toplam katk› 45 bin lira, eme¤e atfedilen toplam katk› 25 bin lira olmaktad›r. [Alm. Gehorteten Gelder, Liquidiat beider Kassenhal tung] [Fr. Monnaie oisive] [‹ng. Idle Balances] Tedavülden çekilip bir servet birikimi olarak muhafaza edilen parad›r. Keynes, paran›n spekülatif amaçlarla da talep edildi¤ini ve finansal mevcutlar›n gelecekteki fiyatlar› hakk›nda belirsizlik oldu¤u zaman paran›n ât›l mevcutlar fleklinde tutulaca¤›n› öne sürmüfltür. (Bkz. Ât›l Para) D. Demirgil 93 Ât›l Sermaye Avans Ât›l Sermaye Aval [Alm. Untätiges Kapital, Totes Kapital ] [Fr. Capital oi sif, capital dormant] [‹ng. Idle capital ] ‹flletme aktifinde yer almakla beraber üretime katk›da bulunmayan, gelir getirici faaliyette kullan›lmayan varl›klar ât›l sermaye olufltururlar. Kullan›lmayan veya noksan kullan›lan bir makine, bir fabrika binas› iflletmeler için ât›l sermaye say›l›rlar ve önemli sabit maliyetler yüklerler. S. Abaç [Alm. Wechselbürgschaft, Aval] [Fr. Aval] [‹ng. Aval, Surety] Ticari senetlerden do¤an bir borca kefil olunmas›n› sa¤lamak üzere senet yüzüne flerh ve imza konulmas›d›r. Aval flerhi, senet ya da buna ait alonj üzerine yaz›l›d›r. “Aval içindir” kayd›n› düflerek ya da benzeri bir ifade kullanarak veren kimse taraf›ndan senedin imza edilmesiyle aval do¤mufl olur. Aval veren kimse, kimin için taahhüt alt›na girmiflse onun gibi sorumludur. Aval veren kimsenin, kefalet etti¤i kiflinin ad›n› flerhte belirtmesi gerekir. Kimin için verildi¤i aç›klanmayan aval, keflideci veya bonoyu düzenleyen kimse hesab›na verilmifl say›l›r. Muhatap veya keflideciden baflka senet yüzüne imza koyan kimse aval vermifl kabul olunur. Aval veren kefil s›fat›yla senedi ödedi¤i takdirde, ödedi¤i paray› kefil oldu¤u kifliden ve onun kefillerinden isteyebilir. H.B. Belli Atik-i Adlî Alt›n› 1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lm›fl olan bu alt›n para 8 krat a¤›rl›¤›nda, 19 milimetre çap›nda ve 830 ayard›r. Bir de Atik-i Adlî N›sfiyesivard›r ki, bu da 4 krat a¤›rl›¤›nda ve 15 milimetre çap›nda olup, yine 830 ayar idi. H. Kazgan Atik-i Rumi Alt›n› 1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lm›fl olan Osmanl› alt›n paras›d›r. Bu paran›n piyasada üç türü vard›: 1) Atik-i Rumi 23 krat a¤›rl›¤›nda olup çap› 26 milimetre, ayar› 956 idi. 2) Atik-i Rumi N›sfiyesi’nin a¤›rl›¤› 11,5 krat çap› 22 milimetre, ayar› 956 idi. 3) Atik-i Rumi Rabiyesi’nin a¤›rl›¤› 5,75 krat, çap› 19 milimetre, ayar› 956 idi. Avans [Alm. Vorschüsse] [Fr. Avances] [‹ng. Advances] ‹lerde tediyesi kararlaflt›r›lm›fl bir borcun peflin ödenen k›sm›d›r. Belirli bir süre sonunda geriye al›nmak üzere verilen paraya da “avans” denir. Avans teminatl› ve temisats›z olmaküzere ikiye ayr›l›r. Bankac›l›kta cari hesap fleklindeki maddi teminatl› kredilere avans denir. Bankalar›n kredi faaliyetlerinin büyük bir k›sm›n› avans ifllemleri teflkil eder. Bu ifllemler yap›l›rken menkul ya da gayri menkul k›ymetler garanti gösterilebilir. Türkiye'de, 3182 say›l› Bankalar Yasas›'n›n 50/4. (De¤iflik: KHK/538-16.6.1994) maddesinde bankalar›n, münhas›ran gayrimenkul ticareti yapan ortakl›klara kat›lmalar› ve bu konuda ifl yapan gerçek ve tüzel kiflilere kredi açmalar› yasaklanm›flt›r. Buna karfl›n, bankalara gayrimenkul üzerine borç verme konusunda yetki veren özel yasa hükümleri sakl› tutulmufl (Bnk. Y. 50/6 De¤iflik: 3332-25.3.1987), Bakanlar Kurulu taraf›ndan gayrimenkul üzerinde bu maddede belirtilen konularda görev verilen bankalarla ana statülerinde bu maddede belirtilen konularda kendilerine görev verilen Kamu ‹ktisadi Teflebbüsü statüsündeki bankalar hakk›nda 50. maddenin 1., 2., 4. f›kra hükümlerinin uygulanamayaca¤› belirtilmifltir. Bankalarca menkul teminat karfl›l›¤›nda yap›lmakta olan avans ifllemlerinin bafll›calar› flunlard›r: 1) Emtia karfl›l›¤› avans, ticari mal rehini karfl›l›¤›nda aç›lan cari hesap fleklindeki krediler. Mal rehin edilmesi durumunda, bankan›n mal› teslim alm›fl olmas›, üzerinde zilyed bulunmas› gerekir. Ancak mal›n fabrikasyonu, manipülasyonu ya da özel depolarda korunmas› zorunlulu¤u oldu¤u takdirde bankalar rehin edilmifl mal› üçüncü bir flahs›n “yed-i emanetine” b›rak›rlar. Avans›n karfl›l›¤› olan mal›n çabuk bozulmayan, mu- H. Kazgan Atipik Kay›ts›zl›k E¤rileri (Bkz. Efl Fayda Analizi) Atomisite [Alm. Atomisitat] [Fr. Atomicité] [‹ng. Atomicity] Tam rekabet koflullar›ndan biridir. Al›c› ve sat›c›lar›n fiyatlar› tek bafllar›na etkileyemeyecek kadar çok say›da olmalar›na atomisite denir. (Bkz. Tam Rekabet) E. Alkin Augustus Yasalar› [ A l m . Lex Julia de maritandis ordinibus ] [ F r . L o i s d’Auguste] [‹ng. Lex Julia de maritandis ordinibus ] Roma ‹mparatorlu¤u’nda hüküm sürdü¤ü y›llarda (M.Ö. 27 - M.S. 14) Augustus’un iktidar›, Do¤u’da zafer kazanan demokratik ve kozmopolit e¤ilimlere karfl› aristokratik ve milliyetçi bir tepkiyi temsil eder. Augustus insanlar aras›nda eflitlik oldu¤unu kabul eden demokratik teorilere karfl›yd› ve kendince üstün ›rk olan Romal›lar›n do¤ufltan egemen olma hakk›na sahip oldu¤una inanmaktayd›. Ve bu kendince üstün ›rka say›ca üstünlük sa¤lamak için bir nüfus art›fl politikas› izledi. Bekarlar› miras hakk›ndan yoksun b›rakt›. Üç çocu¤u olmayan kad›nlar› vatandafll›k haklar›ndan yararland›rmad›. Üç çocuklu aile reislerine vergi kolayl›klar› sa¤lad›. Baz› yazarlar bu yasalar› sosyal adalet politikas›n›n en eski örne¤i sayarlar. T. Atefl 94 Avarya Avarya Teminat› hafazas› kolay, süratle paraya çevrilmesi mümkün maddelerden olmas› gerekir. 2) Senet karfl›l›¤› avans, henüz vadeleri gelmemifl poliçe ya da bonolar›n bankaya rehin edilmesi karfl›l›¤›nda kredi al›nmas›na imkân veren bir ifllemdir. Senetteki imzalar yeterli görülmedi¤i takdirde ifllem, di¤er muteber kiflilerin verecekleri imza kefaletleriyle garanti edilebilir. 3) Alaca¤›n temliki karfl›l›¤› avans, müflterilerin üçüncü flah›slardan olan alacaklar›n› devralmak yoluyla bankalar›n verdikleri cari hesap fleklindeki kredidir. Tamamen tahakkuk etmifl alaca¤›n as›l ve yan haklar› ile, tümüyle bankaya kay›ts›z flarts›z ve geri dönülmemek üzere devir ve temlik edildi¤ini ve bankan›n bunu tahsile yetkili vekil oldu¤unu gösterir bir temlik senedi al›n›p, bu durum borçluya bildirildikten sonra hesap aç›l›r. 4) Esham, tahvilat ve alt›n karfl›l›¤› avans , borsaya kote edilmifl esham ve tahvilat›n ya da alt›n›n rehin edilmesi karfl›l›¤›nda borçlanmad›r. 5) Tevdiat karfl›l›¤› avans, bankadaki mevduat›n bloke edilip rehin edilmesi karfl›l›¤›nda verilen cari hesap fleklindeki kredidir. Bankadan paras›n› çekmek istemeyen, buna karfl›l›k krediye ihtiyaç duyan mudilere bir kolayl›k sa¤lamak üzere bu ifllem yap›l›r. 6) Vesaik karfl›l›¤› avans, ihraç ya da ithal edilmek üzere yolda bulunan emtian›n konflimento, sigorta poliçesi, çek veya poliçenin bankaya cirosu yoluyla aç›lan borçlu cari hesapt›r. Hesab›n aç›labilmesi için, belgelendirilmifl sat›fl›n kesin olmas› gerekir. Avans hesaplar›nda, karfl›l›k teflkil eden menkul k›ymetin ekspertiz ya da nominal yahut borsa de¤erinden belirli bir indirim (genellikle % 10 - 25 aras›) yap›ld›ktan sonra geriye kalan de¤erine kadar borçlan›r. Memleketimizde bankalar›n avans ifllemlerinden alacaklar› komisyonun ve baflka masraflar›n azami oran ve tutarlar› Bakanlar Kurulu karar› ile tespit edilmifltir. (Bkz. Kredi Çeflitleri, Emtia Karfl›l›¤› Avans, Vesaik Karfl›l›¤› Avans, Alt›n Rehni Karfl›l›¤› Kredi) H. B. Belli Türk Ticaret Kanunu’nun 1179/1. maddesinde yer alan tan›m uyar›nca, müflterek bir deniz sergüzefltine at›lm›fl olan gemi ve yükü tehdit eden bir tehlikeden onlar› korumak amac›yla makul bir hareket tarz› say›labilecek flekilde bile bile yap›lan fevkalâde fedakârl›k veya fevkalede masraflar, gemi veya yükün tamam› ya da k›smen kurtulmufl olmalar› halinde müflterek avarya niteli¤i tafl›r. Görüldü¤ü gibi, bir müflterek avaryadan söz edebilmek için gemi ve yük ortak bir deniz sergüzefltine at›lm›fl olmal› ve her ikisinin de ortak bir tehlikeye u¤ramalar›, bu tehlikeden gemi ve yükü korumak amac› ile ola¤anüstü bir fedakârl›k ya da masraf, istenilerek ve makul bir ölçüde yap›lm›fl olmal›d›r. Müflterek avaryan›n son bir koflulu da, gemi ya da yükün tümüyle ya da k›smen kurtulmufl bulunmalar›d›r. Müflterek avaryan›n bafll›ca türleri flunlard›r: Denize mal atma (TK m. 1184), hafifletme (TK m. 1185), karaya oturtma (TK m. 1186), yüzdürme (TK m. 1187), yang›n söndürme (TK m. 1188), bar›nma (TK m. 1190), geçici onar›m (TK m. 1191), geminin müdafaas› (TK m. 1193), para tedariki (TK m. 1195) Ö. Teoman/A.Erhan Avarya Masraflar› [Alm. Havarieausgaben ] [Fr. Frais généraux de l’ava rie] [‹ng. General average expenditure ] Müflterek avaryada, ortaya ç›kan tüm masraf ve zararlar de¤il, sadece avaryan›n do¤rudan do¤ruya sonucu olan masraf ve zararlar paylaflmaya girer. Ticaret Kanunu’nun 1180. maddesi uyar›nca, gerek yolculuk s›ras›ndaki gerekse yolculuktan sonraki bir gecikmeden do¤an bütün zararlar ile bir müflterek avaryan›n dolay›s›yla sonucu olan (örne¤in, rayiç fark›ndan do¤an) zararlar hususi avaryad›r. Ticaret Kanunu’nun 1179 / 3. maddesine göre, müflterek avaryadan say›lacak bir masraf›n yap›lmas› için göze al›nan her fazla masraf da, di¤er ilgili kifliler bu fazla masraftan yararlanmasalar bile, önlenmifl olan masraf›n tutar›nca müflterek avarya garamesine kabul olunur. Bu tür masraflara “ikame masraf›” denilir. Bu durumda müflterek avarya masraf›, daha az baflka bir masraf yap›larak önlenmektedir. Müflterek avarya say›lan zarar ve masraflar›n gemi, yük ve navlun aras›nda paylaflt›r›lmas› ifllemine “dispeç” denilir. Söz konusu hesaplar dispeç raporu denilen bir belge ile saptan›r. (Bkz. Avarya, Dispeç) Ö. Teoman Avarya [Alm. Havarie, Haverei ] [Fr. Avaries] [‹ng. Average] Avarya terimi Arapça kökenli avar kelimesine dayan›r ve gemi ile yükün u¤rad›¤› ola¤an d›fl› zarar ziyanla yolculuk s›ras›nda yap›lan ola¤anüstü masraflar› ifade eder. Ola¤an d›fl› zararla kastedilen, gemi ya da yükteki normal afl›nma d›fl›ndaki zararla gemi ya da yükü bir tehlike ya da kazadan korumak amac›yla yap›lan fedakârl›klard›r. Avarya, genel olarak müflterek ve hususi avarya olmak üzere ikiye ayr›l›r. Müflterek avarya durumunda ola¤an d›fl› zarar ve masraflar gemi, yük ve navlun aras›nda paylafl›l›r. Hususi avaryada ise zarar ve masraf›n paylaflt›r›lmas› söz konusu olmay›p, her ilgili kendi zarar›na katlan›r. Uluslararas› alanda avarya York-Avers kurallar›yla düzenlenmifltir. Bu kurallar de¤iflik tarihli kongrelerde yeniden gözden geçirilmifltir. Avarya Teminat› [Alm. Havarie Garantie ] [Fr. Avarie couverture] [‹ng. Average Bond] Bir müflterek avaryada alâkal›lar›n dispeç neticesi alacakl› masaya karfl› hisselerine düflecek pay› önceden ödemeyi peflinen taahhüt ettiklerini ispat için verdikleri vesika. Müflterek bir deniz sergüzefltine at›lm›fl olan gemiyi ve yükü tehdit eden bir tehlikeden onlar› korumak maksad›yla ve makul bir hareket tarz› teflkil edecek flekilde 95 Avenel, Georges Avrupa Ekonomik Toplulu¤u (AET) Avrupa Belediyeler Konseyi ve bile bile, fevkalâde bir fedakârl›k yap›lmas› veya fevkalâde bir masrafa katlan›lmas›d›r. Bu hareketin ancak do¤rudan do¤ruya neticesi olan zarar veya masraflar büyük avaryad›r. Büyük avarya kapsam›na giren de¤erler gemi, yük ve navlun aras›nda paylafl›l›r. (Bkz. Avarya) G. Uras [Alm. Rat der europäischen Stadtverwaltungen ] [Fr. Conseil européen des municipalités] [‹ng. European Council of municipalites] 1951’de kurulmufltur. Özellikle Avrupa ülkelerinin belediyeleri aras›nda kardefl-kentleri özendirmeyi amaçlayan Ulusal Belediyeler Derne¤i’nin bir federasyonudur. Avenel, Georges (1855- 1939) E. Çam Frans›z iktisatç›s› ve tarihçisidir. Yazd›¤› iktisat tarihinde 1200 y›l›ndan 1800 y›l›na kadar mülkiyetin geçirdi¤i evreleri, ücretler ile zahire ve eflya fiyatlar›n› incelemifltir. F. Ergin Avrupa Bilim Vakf› [Alm. Europäische Wissenschaft Stiftung] [Fr. Fondati on européenne de Science] [‹ng. European Science Fo undation] 1974 Kas›m›nda Strasbourg’da 15 Avrupa devletinin araflt›rma örgütleri ve akademilerinden oluflmufltur. Bu ülkeler Federal Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, ‹ngiltere, ‹rlanda, ‹spanya, ‹sveç, ‹sviçre, Norveç, Portekiz, Yugoslavya, Yunanistan’d›. AET, temel araflt›rma konular›nda iflbirli¤ini özendirmeyi amaçlayan Avrupa Bilim Vaf› ile yak›n bir iflbirli¤i içindedir. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) Avrupa Atom Enerjisi Toplulu¤u (EURATOM) [Alm. Europäischen Atomgemeinschaft] [Fr. Commu nauté européenne de l’energie atomique ] [‹ng. Europe an Atomic Energy Community] Euratom, ‹kinci Dünya Savafl› sonras› Avrupa ülkeleri aras›nda bafllat›lan iflbirli¤i sürecinde oldukça önemli bir ad›m olmufltur. Bu ad›m›n at›lmas›ndan önce 9 May›s 1950 tarihinde Fransa D›fliflleri Bakan› Robert Schuman, öteki Avrupa ülkelerine ça¤r›da bulunarak savafl sanayiinin ana maddeleri olan kömür ve çeli¤in üretiminde ve kullan›m›nda uluslar-üstü bir organ›n oluflturulmas›n› önerdi. Bu öneriye olumlu yan›t veren ülkeler, gelecekte savafl sanayilerini birbirleri aleyhine gelifltirme ve kullanmak olana¤›n› bulamayacaklard›. Bir y›l süren görüflmelerden sonra, 18 Nisan 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u’nu kuran antlaflma Paris’te imzaland›. Bu ayn› zamanda, Avrupa düzeyindeki ilk örgütlenmeydi. Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u, üye devletlerin kendi aralar›nda kömür ve çelik konular›nda bir ortak pazar oluflturarak silah yap›m›nda temel maddeler olarak kabul edilen bu iki ilkel maddenin kontrolünü sa¤lamay› amaçlamaktad›r (Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u, art›k ifllevsel önemini yitirmifl ve Avrupa Birli¤i’nin bünyesine kat›lm›flt›r). Paris Antlaflmas›’n› imzalayan ve “Alt›lar” olarak adland›r›lan ülkeler (Fransa, Federal Almanya, ‹talya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg), kömür ve çelikte bafllatt›klar› ortakl›¤› yaflant›lar›n›n öteki kesimlerine de yaymak için çabalar›n› sürdürdüler. Çeflitli görüflmeler ve teknik çal›flmalardan sonra, 25 Mart 1957’de Roma’da imzalanan antlaflma ile, 1 Ocak 1958’de EURATOM kuruldu. Bu ortakl›¤›n görevi, nükleer sanayilerin h›zla kurulmas› ve gelifltirilmesi için gereken koflullar›n oluflturulmas› ve karfl›l›kl› iflbirli¤inin gelifltirilmesidir. Anlaflma, araflt›rmalar›n yap›lmas›n›, bilgilerin yay›lmas›n›, sa¤l›¤›n korunmas›n›, mineral, ilkel madde ve parçalanabilir özel maddelerin sa¤lanmas›n› öngörmektedir. 1967 y›l›nda yürürlü¤e giren füzyon anlaflmas› ile Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u, EURATOM ve AET'nin organlar› birlefltirilmifl ve bu birlik Avrupa Topluluklar› olarak adland›r›lm›flt›r. (Bkz. Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u) E. Çam E. Çam Avrupa Ekonomik Toplulu¤u (AET) [Alm. Europäischen Wirtschaftgemeinschaft (EWG) [Fr. Communauté Economique Européenne, CEE] [‹ng. Eu ropean Economic Community, EEC)] Avrupa Kömür Çelik Toplulu¤u’nu 18 May›s 1951’de kuran alt› üye ( Belçika, Federal Almanya, Fransa, ‹talya, Lüksemburg ve Hollanda) 25 Mart 1957’de k›saca Roma Anlaflmas› olarak an›lan Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nu kurdu. AET resmen 1958 y›l›n›n bafl›nda faaliyete geçti. Daha sonra Avrupa Toplulu¤u olarak an›lan bu birlik Avrupa Kömür Çelik Toplulu¤u, EURATOM ve AET’den kuruludur. Avrupa Toplulu¤u’nun merkezi Brüksel’dir. 1 Temmuz 1987 tarihli Tek Avrupa Senedi ile Roma Antlaflmas› önemli ölçüde de¤ifltirilmifltir. 1991'de imzalanan Maastricht Antlaflmas› ile Topluluk'a Avrupa Birli¤i ad› verilmifl ve Roma Antlaflmas› ikinci defa de¤iflikli¤e u¤rat›lm›flt›r. Toplulu¤un hedefi, ekonomik ve parasal birli¤in oluflturulmas›d›r. Bu çerçevede üye ülkeler aras›nda mallar›n, hizmetlerin, sermaye ve iflgücünün serbest dolafl›m›n›n sa¤lanmas›, tek para biriminin kabul edilmesi, ortak para politikas›n›n uygulanmas› ve ekonomi politikalar›n›n uyumu amaçlanmaktad›r. Toplulu¤un temel organlar› Avrupa Parlamentosu, Topluluk Konseyi, Topluluk Komisyonu, Adalet Divan›, Ekonomik ve Sosyal Komite ile Bölgeler Komitesi'dir. Bunlar›n yan› s›ra Avrupa Yat›r›m Bankas›, Avrupa Para Enstitüsü ve Say›fltay gibi yard›mc› kurumlar› bulunmaktad›r. Topluluk bütçesinin gelir kaynaklar› gümrük vergileri, tar›msal vergiler gibi geleneksel kaynaklar, katma de¤er vergisi paylar›, GSMH'ya dayal› kaynaklar ve üye ülke katk›lar› gibi di¤er kaynaklard›r. Avrupa Birli96 Avrupa Ekonomik Toplulu¤u (AET) AET Anonim fiirket Hukuku ¤i’nin 1994 y›l›ndaki toplam bütçe gelirleri 72.366,5 milyon ECU olarak gerçekleflmifltir. 1 Ocak 1995 tarihi itibariyle Finlandiya, ‹sveç ve Avusturya'n›n Topluluk'a üye olmas›yla üye say›s› on befle yükselmifltir. Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, ‹rlanda, ‹talya, Lüksemburg, Hollanda, ‹ngiltere, Yunanistan, Portekiz, ‹spanya, Finlandiya, ‹sveç ve Avusturya Topluluk'a halen üye ülkelerdir. AET yasas› gere¤i "ortak üyelik" anlaflmalar› yapabilmektedir. AET ile Ankara'da imzalanan 12 Eylül 1963 tarihli Ankara Antlaflmas› ile 1 Aral›k 1964 tarihinden itibaren "ortak üye" statüsü kapsam›na girilmifltir. Tam üyeli¤e geçebilmek amac›yla, haz›rl›k dönemi, Gümrük Birli¤i'ne geçifl dönemi ve son dönem öngörülmüfltür. 1970 y›l›nda imzalanan Katma Protokol ile Gümrük Birli¤i'ne geçifl dönemine iliflkin koflullar saptanm›flt›r. 14 Nisan 1987 tarihinde de Türkiye, Avrupa Toplulu¤u'na tam üyelik için baflvurmufltur. Ancak, Türkiye'nin tam üyelik talebine iliflkin olarak Topluluk Komisyonu, Avrupa Konseyi'ne olumsuz görüflünü bildirmifl, daha sonraki dönemde 6 Mart 1985 tarihindeki Ortakl›k Konseyi toplant›s›nda Gümrük Birli¤i karar› al›nm›fl ve bu karar Avrupa Parlamentosu taraf›ndan 13 Aral›k 1995 tarihinde onaylanm›flt›r. Böylece 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren Türkiye, Avrupa Toplulu¤u ile Gümrük Birli¤i'ne geçmifltir. Ancak, Türkiye'nin nihai hedefi Avrupa Birli¤i’nin tam üyesi olmakt›r. Uluslararas› siyasal düzeyde ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda Türkiye Bat› dünyas› yan›nda yer alm›flt›r. Uluslararas› politika arenas›ndaki So¤uk Savafl dönemi, varolan tarihsel bir yönelifli kolaylaflt›rm›fl ve karfl›l›kl› politika, ekonomik, askeri yarar nedenleriyle bu yönelifl bat›l›larca da benimsenmifltir. Bat› dünyas›yla iliflkilerimizi artt›rmak ve bütünlefltirmek amac›yla bat›l›lar›n kurdu¤u siyasal, askeri ve ekonomik kurulufllara kat›lma yoluna gidilmifl, bu yönde çaba harcanm›flt›r. OECD, Avrupa Konseyi, NATO ve AET’ye “ortak üye” olma giriflimleri “yurtta bar›fl dünyada bar›fl” ilkesine dayal› bu endifle ve çabalar›n ürünü olarak saymak mümkündür. AET, iktisadi, politik ve askerî planda “Bat› Bloku” sistemi içinde kalmakla birlikte, toplulu¤un geliflme düzeyinin giderek yükselmesiyle uluslararas› politik sistemdeki a¤›rl›¤› ve etkinli¤i artmaktad›r. Yunanistan’›n ekonomik verilerden fazla politik nedenlerle, özellikle Fransa’n›n deste¤iyle tüm üye olarak toplulu¤a kat›lmas›yla, ülkemizin Bat› dünyas› içinde bir yere sahip olabilmesi için AET seçene¤inin tam de¤erlendirilmesi gere¤i vard›r. Toplulu¤a tam üye olarak kabul edilebilmemiz, Yunanistan için oldu¤u gibi, ekonomik durumumuzun elverirli¤i yerine uluslararas› politika konjonktürüne ba¤›nt›l› politik nedenlerin etkisiyle gerçekleflebilir. Bunun d›fl›nda, Yunanistan’›n veto hakk› nedeniyle, tam üyeli¤imizin gerçekleflece¤i konusunda fazla iyimser olmamak gerekir. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun federal (milletler üstü bir siyasal otorite) ya da konfederal (milletler üstü bir siyasal otoritenin olmamas›) bir sistemle siyasal bir- li¤ini gerçeklefltirmesi belki uzun zaman› gerektirebilir. Ancak geleneksel olarak bir sald›r› politikas› izlemeyen, sadece milli ç›karlar›n› koruyarak ba¤›ms›z yaflama ve uygarl›k düzeyini sürekli yükseltme çabas› içinde olan ülkemizin, ekonomik verileri tart›flmal› da olsa, gelece¤e yönelik olan bu siyasal birli¤e karfl› kay›ts›z kalmas› düflünülemez. Avrupa Toplulu¤u’nu oluflturan geliflmifl Bat› Avrupa ülkeleri, siyasal liberal demokrasiye yüzy›llar boyu köklü bir biçimde inanm›fl ve s›k›ca ba¤lanm›fl bulunmaktad›r. Toplulu¤a tam üye olmak, kuflkusuz, üye ülkenin siyasal sistemi üzerinde etki yaparak ülke içinde demokrasinin son bulmas›n› amaçlayan siyasal hareketleri büyük ölçüde engelleyebilir. Yap›sal aç›dan trans-nasyonal görünümlü bir iflbirli¤ini üye ülkelerin iflveren ve iflçi kurulufllar› aras›nda da görmekteyiz. Önemli sektöryel kararlar›n hükümetler aras› komisyonlar taraf›ndan Brüksel’de al›nmas› ve bu kararlar sürecinde bask› gruplar›na baflvurulmas›, üye ülkeler aras›nda sektörel yak›nlaflmay› h›zland›ran bir olgudur. Bu olgu ile topluluk içinde iflçi ve iflveren sendikalar› transnasyonal birer güç haline dönüflmekte ve böylece siyasal yap›lar aras›ndaki yak›nlaflman›n boyutlar› büyümektedir. Bunun yan›nda kültür kurulufllar› aras›nda da ülkeden ülkeye yak›nlaflma güçlenmekte ve böylece siyasal tamlaflma için gerekli olan yak›nlaflman›n tabana indirilmesi yolunda yavafl fakat emin bir biçimde mesafe katedilmektedir. Topluluk karfl›s›nda seçeneklerimizi s›ras›yla tam üye olma talebinde bulunma, toplulu¤a girmeme biçiminde belirleyebiliriz. Bu seçeneklerden ikincisini Türkiye’nin gerçeklefltirme olana¤› kalmam›flt›r. Ancak gelecekte topluluk üyelerinin say›s›n›n artmas›yla üyeli¤e kabul kararlar›nda oybirli¤i yerine ço¤unluk aranmas› ilke olarak benimsenebilir. Üçüncü seçenekte, yani toplulu¤a girmeyi reddetmemiz durumunda, Yunanistan’a toplulu¤a girmedeki politik ç›karlar› yan›nda ekonomik, sosyal ç›karlar› aç›s›ndan da ayr›cal›k yaratabilir. Ülkemiz tarihsel geçmifli, toplumsal de¤iflimde h›zl› geliflim göstermesi, demokratik gelenek ve yap›ya sahip olmas› nedenleriyle Bat› tipi demokrasi yolunda ilerlemifl ülkelerden biri olmakla beraber, bu yolda ilerlemenin tehlikesiz ve s›hhatli biçimde devam etmesi topluluk içinde tam üyelikle daha iyi sa¤lamlaflt›r›labilir. E. Çam /fi. Akkaya AET Anonim fiirket Hukuku [Alm. EWG- Gesellschaftsrecht] [Fr. CEE-Droit de soci été anonyme] [‹ng. European Economic Community’s Company Legislation] Avrupa Toplulu¤u, birleflmifl bir Avrupa hedefi do¤rultusunda, ulusal flirketleflme biçimlerini etkileyecek düzenlemeler yapmaktad›r. 1976’da bu alanda yap›lan son düzenlemeyle kurulacak flirket sermayesinin asgari 25.000 hesap birimi olmas› kabul edilmifltir. Ayr›ca bir flirketin hisse senetlerini borsa koduna ald›rabilmesi için tüm hissenin % 25’inin halka aç›k olmas› gerekmektedir. Bu düzenle97 AET Bakanlar Konseyi AET Bilimsel ve Teknik Araflt›rma Komitesi melerin hedefi, flirketlerin belli sermaye gruplar›na geçiflini önlemek oldu¤u gibi, flirket personeline hisse senetlerinin da¤›t›lmas›n› ya da sat›lmas›n› özendirmektedir. Ayn› düzenlemeyle, flirketlerin sermaye art›fllar›nda yeni hisse senetlerinin özellikle eski hisse senedi sahiplerine sat›lmas› hedeflenmektedir. AET ayr›ca bir Avrupa Anonim fiirketi tipi ortaya ç›karmak için 1964 y›l›ndan bu yana çal›flmalar yapmaktad›r. Çal›flmalar›n odak noktas› sermaye, denetim, yönetime kat›lma ve vergilendirme konular›nda yo¤unlaflmaktad›r. K. Mortan Bakanlar Konseyi’nde oybirli¤i koflulu baz› önemli kararlar için söz konusu olup bu koflul ortak karar alma sürecini yavafllatan bir etken olmaktad›r. Konsey’in inceledi¤i konular, oybirli¤iyle gündeme almay› kararlaflt›rd›klar› d›fl›nda, Komisyon’un yapm›fl oldu¤u önerilerdir. Hükümet ve devlet baflkanlar›ndan oluflan ve 1975 tarihinden bu yana düzenli olarak toplanan Avrupa Konseyi'ne, Maastricht Antlaflmas› ile ortak d›fl politika ve güvenlik politikas›n› oluflturma görevi verilmifltir. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, AET Daimi Temsilciler Komitesi) E. Çam/fi. Akkaya AET Bakanlar Konseyi [Alm. Ministerrat ] [Fr. Conseil des Ministres] [‹ng. The Council of Ministers] Avupa Ekonomik Toplulu¤u’na üye 15 devletin bakanlar›ndan oluflmakta ve toplant›lar›n› Brüksel’de, bazen de Lüksemburg’da yapmaktad›r. Konular›n niteli¤ine göre, hükümetler Konsey toplant›lar›na konu ile ilgili bir bakan› delege olarak gönderebilirler. Baflkanl›k s›ras›yla ülkelere göre her alt› ayda bir de¤iflir. Birçok konuda Komisyon’un görüflünü almaks›z›n karar alamaz. Konsey, kararlar›n› basit ço¤unlukla, nitelikli ço¤unluklu ya da oybirli¤iyle alabilmektedir. Karar›n niteli¤ine göre, nitelikli ço¤unlu¤u gerektiren kararlarda oy hakk›n›n da¤›l›m› flöylerdir: Almanya, Fransa, ‹talya ve ‹ngiltere 10'ar oy, ‹spanya 8 oy, Belçika, Yunanistan, Hollanda ve Portekiz 5'er oy, Danimarka ve ‹rlanda 3'er oy, Avusturya 4 oy, Finlandiya 3 oy, ‹sveç 4 oy ve Lüksemburg 2 oy. Böylece, Komisyon'un önerisi olmaks›z›n Konsey'in karar alabilmesi için en az sekiz üye ülkenin kat›ld›¤› 62 oyun sa¤lanmas› gerekmektedir. Toplulukla ilgili giriflim, karar ve uygulama konular›nda yetkili organlardan ilki Konsey’dir. Görevi, toplulu¤un ekonomik politikas› ile üye devletlerin ekonomik politikalar› aras›nda koordinasyon kurmakt›r. Konsey, kararlar›n› Komisyon’un önerisi üzerine oybirli¤iyle al›r. Antlaflman›n özgür bir niteli¤i olan bu sistemin amac›, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun iflleyiflinin yaflamsal önemi olan alanlar›nda üye devletler temsilcilerinin düflüncelerini söylemelerini sa¤lamak, bu düflüncelerin tasar›lar›n temelinde zorunlu olarak bulunmas›na katk›da bulunmakt›r. Konseye kat›lan bakanlar incelenecek soruna göre de¤iflmektedir. Örne¤in tar›m bakanlar›n›n, tar›msal ürünlerin fiyatlar›yla, maliye bakanlar›n›n mali sorunlarla ilgilenmek için biraraya gelmelerine karfl›l›k d›fliflleri bakanlar› di¤er bakan meslektafllar›n›n yapt›klar› çal›flmalar›n koordinasyonunu sa¤lamaktad›rlar. Konsey çal›flmalar›n›n haz›rl›¤›n› Daimi Temsilciler Komitesi yapar. Konsey’de esas olarak uluslar›n ç›karlar› temsil edilir. Uluslarüstülük fikrini gelifltiren as›l bürokratik örgüt, Komisyon’dur. Konsey, çal›flmalar›nda, topluluk kararlar› için gerekli olan yüksek dereceli memurlar›n yapt›¤› ön çal›flmalar› koordine eden Daimi Temsilciler Komitesi ile Genel Sekreterlik’ten yararlanmaktad›r. AET Bankalar Federasyonu [Alm. Banken Federation der EWG] [Fr. Fédération bancaire de la communauté économique européenne] [‹ng. Banking Federation of the Common Market) 1960 y›l›nda kurulmufltur. Topluluk üyesi devletlerde kurulu tüm bankalar bu federasyonun do¤al üyesi kabul edilmektedir. AET Bankalar Konseyi’nin 1977 y›l› sonunda kabul etti¤i önerge ile bankalar›n sürekli olarak denetlenmesi karara ba¤lanm›flt›r. Bu denetim, Dan›flmaKurulu arac›l›¤›yla yap›lmaktad›r. K. Mortan AET Bilimsel ve Teknik Araflt›rma Komitesi [Alm. Das Komitee für die wissenschaftlichen und tech nischen Forschungen von EWG] [Fr. Comité de rec herches scientifiques et techniques de la communauté économique européenne] [‹ng. Scientific and Technical Research Committee of the EEC] 1972’de toplanan Paris Zirve Konferans›, üye devletlerin ortak bir bilim ve teknoloji politikas› gelifltirmelerini ve bu amaçla bir yandan ulusal politikalar› aras›nda koordinasyon sa¤larken öte yandan da toplulu¤un ortak ç›karlar›na hizmet edecek araflt›rma projelerine katk›da bulunulmas›n› kararlaflt›rm›flt›r. Bu amaç çerçevesinde Ocak 1974’te Bakanlar Konseyi, ortak bir teknoloji politikas› izlenmesi önerisini kabul etmifltir. Üye devletlerin ve Komisyon’un temsilcilerinden oluflan Komite’nin flu görevleri vard›r. Bilimsel ve teknik araflt›rma konusunda, özellikle potansiyel olanaklar›, amaçlar›, program tasar›lar›, bütçeleri önlem ve yöntemleriyle ilgil olarak ulusal politikalar›n incelenmesi ve karfl›laflt›r›lmas›, Ortak hedeflerin belirlenmesi amac›yla üye devletlerin hedeflerinin tan›mlanmas›, incelenmesi ve karfl›lat›r›lmas›, Üye devletlerin ulusal politikalar›n›n koordine edilmesi, Ortak ç›kar›n gerçeklefltirilmesine yönelik eylemlerlerin belirlenmesi, Bu eylemlerin gerçeklefltirilmesi için yöntem ve araçlar›n seçilmesi, Üye devletlerin üçüncü ülkeler ya da uluslararas› örgütlerle iflbirli¤i konusunda birlikte hareket etmesi. • • • • • • 98 AET Bölgesel Kalk›nma Fonu AET Geçici Protokolü AET Bilimsel ve Teknik Araflt›rma Komitesi, iflbirli¤i konular› olarak öncelikle “bilgisayarlar ”, “haberle” “gürültüyle ve öteki çevre kirlenmesi türleriyle mücade le” ve “meteoroloji” konular›n› seçmifltir. E. Çam vb. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, AET Ekonomik ve Sosyal Komite) E. Çam AET Ekonomik ve Sosyal Komite [Alm. Wirtschafts und Sozialaussachuss] [Fr. Comité économique et social] [‹ng. Economic and Social Com mittee] AET dan›flma organlar›n›n en önemlisi, AET ve EURATOM için kurulmufl olan Ekonomik ve Sosyal Komi te’dir. Bu komite, ortak tar›m politikas›, iflçilerin serbest dolafl›m›, ulafl›m›, ulaflt›rma politikas› ve ulusal yasalar›n uyumlaflt›r›lmas› alanlar›ndaki eylemlerde, Konsey ya da Komisyon’un zorunlu olarak dan›flmas› gereken bir organd›r. Komite ayn› zamanda kendi bafl›na da görüfl ileri sürebilir. Komiteye üye ülkelerin ekonomik ve sosyal yaflant›lar›n› temsil eden çeflitli gruplardan özellikle iflçi, iflveren, üretici ve tüketicilerden 222 üye kat›lmaktad›r. Komite'nin konsey taraf›ndan dört y›l için seçilen 222 üyesi ülkelerin ekonomik ve politik durumlar› ile nüfuslar›na göre ülkeler aras›nda paylaflt›r›lm›flt›r. Komisyon ve Bakanlar Konseyi, ekonomik ve sosyal politika aç›s›ndan önem tafl›yan her tasar› üzerinde, önceden Ekonomik ve Sosyal Komite’nin görüflünü almak zorundad›r. Ancak, al›nan görüfller Konsey ve Komisyon taraf›ndan uyulmas› zorunlu nitelikte de¤ilse de topluluklar›n güçlü kesimlerinin e¤ilimlerini yans›tt›klar›ndan, belirli bir a¤›rl›k tafl›r. Uygulamada üç alt komis yon kurulmufltur. ‹flverenler alt komitesi, genellikle sanayici ve tar›m, ticaret ve ihracat kesiminin temsilcilerinden oluflmaktad›r (67 üye) ‹kinci grubu, sendika temsilcileri oluflturmaktad›r (78 üye) Üçüncü grup ise, çiftçi, küçük ve orta sanayi serbest meslek sahipleri ve tüketicilerin temsilcilerinden oluflmaktad›r (77 üye) (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, Avrupa Atom Enerjisi Toplulu¤u) E. Çam AET Bölgesel Kalk›nma Fonu [Alm. Europaische Fonds für Reginale Etwicklung] [Fr. Fonds de Développement Régional] [‹ng. Regional Development Fund] AET’nin bölgesel politika arac› olarak, topluluk üyelerinin geliflmemifl bölgelerine yard›m amac›yla kullan›lmaktad›r. 1975 y›l›nda oluflturulmufltur. 1987 y›l›nda yürürlü¤e giren tek Avrupa Senedi bölgesel politikalar ve fon ile ilgili düzenlemeler yapm›flt›r. Bu düzenlemelerle fona, üye ülkelerin bölgesel politikalar›n› koordine etme ve geliflme programlar›na kaynak sa¤lama görevi verilmifltir. Fondan en çok yararlanan ülkeler ‹talya, ‹ngiltere, Fransa, Yunanistan, ‹spanya ve Portekiz'dir. Yunanistan 1981, ‹spanya ve Portekiz ise 1986 y›l›ndan itibaren fondan yararlanmaya bafllam›flt›r. Fonun ifllemesi için, fondan yararlanacak üye devletin katk› bekledi¤i yat›r›m projesine mutlaka kendisinin de kat›lmas› gerekmektedir. Ayr›ca, fon katk›s›n›n yat›r›m›n %20’sini aflmamas› da öngörülmüfltür. Altyap› projesine yönelik yat›r›mlar için bu oran % 30’a yükselmektedir. K. Mortan/fi.Akkaya AET Daimi Temsilciler Komitesi [Alm. Ausschuss der Ständigen Vertreter] [Fr. Comité Permanent Representatif] [‹ng. Permanent Representa tives Committee] AET Komisyonu’nca haz›rlanan tasar›lar, “Konsey”den önce üye devletleri topluluklar içinde temsil eden büyük elçilerden oluflan teknik bir organ niteli¤indeki Daimi Temsilciler Komitesi’nce görüflülür. Daimi Temsilciler Komitesi’nde böylece üye devletlerin esas tutumlar› belli olur. Daimi Temsilciler Komitesi’nde üzerinde görüfl birli¤ine var›lan konularda Bakanlar Konseyi’nde genellikle yeniden görüflme aç›lmaz; var›lan karar›n onaylanmas› ile yetinilir. Daimi Temsilciler Komitesi, baz›lar› sürekli nitelikte olan çok say›da çal›flma grubuna ve komitelere dayanarak çal›flmalar›n› yürütmektedir (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) E. Çam AET Geçici Anlaflmas› [Alm. EWG Temporare Alkommenschaft] [Fr. Accord provisoire] [‹ng. EEC temporary agreement] 1 Eylül 1971’de yürürlü¤e giren Katma Protokol’ün uygulanmaya bafllamas›yla sona eren anlaflma. 1 Ocak 1973’de yürürlü¤e giren Katma Protokol’ün taraflara karfl›l›kl› olarak getirdi¤i yükümlülükleri ve ticari hükümleri uygulanmas›n› zaman aç›s›ndan öne almaktad›r. Geçici anlaflmaya göre Türkiye, gümrük vergilerini ve ithalat güvencelerini yüzde 10 oran›nda düflürecekti. Bunun d›fl›nda 1967 y›l›nda AET’den yap›lan ithalat›n yüzde 35’i libere edilecekti. AET ise s›nai ürünlerden gümrük vergisi almamay› yükümlenmektedir. Buna karfl›l›k tekstil endüstrisi kapsam›na giren üç üründe kontenjan uygulamas› sürecektir. K. Mortan AET Dan›flma Komiteleri [Alm. Beratende Institutionen] [Fr. Comités consulta tifs] [‹ng. Consultative Committees] AET, gereken konularda uzmanlaflm›fl komitelere baflvurabilir. Dan›flma komiteleri içinde en önemlilerinden biri, Ekonomik ve Sosyal Komite’dir. Öteki dan›flma organlar› ise flunlard›r: Para Komitesi, Bölgeler Komitesi Ekonomik Politika Komitesi, Göçmen ‹flçilerin Sosyal Sigortas› için AET Yönetim Komitesi, Enerji Komitesi, AET Geçici Protokolü [Alm. Provisorisches Protokoll ] [Fr. Protocole provi soire] [‹ng. Provisional Protocol ] 99 AET Geçifl Dönemi Türkiye-AET ortakl›¤›n›n haz›rl›k dönemindeki uygulama yöntemlerini saptayan Ankara Antlaflmas›’na ek olarak imzalanan bir belgedir ve haz›rl›k dönemi boyunca AET’nin Türkiye’ye sa¤layaca¤› ticari tavizleri kapsamaktad›r. (Bkz. Ankara Antlaflmas›). K. Mortan AET Geçifl Dönemi [ A l m . Ü b e r g a n g s p h a s e ] [ F r . Période de transition ] [‹ng. Transitional perriod ] Türkiye ile AET aras›nda imzalanan Ankara Anlaflmas› uyar›nca, haz›rl›k döneminin tamamlanmas› sonras›ndaki 12 y›ll›k geçifl süresini kapsayan döneme ve bu dönemdeki uygulamaya verilen ad. 12 y›ll›k geçifl dönemi öngörülmesindeki temel amaçlar, s›nai ürünlerde gümrük birli¤i, tar›m ürünlerinde serbest dolafl›ma haz›rl›k ve üretim faktörü hareketlerinde serbestiye geçifltir. Dönem boyunca uygulanacak temel ilkeler Ankara Anlaflmas›’yla yürürlü¤e giren Katma Protokol’de yeralm›flt›r. Katma Protokol’ün geçifl dönemine iliflkin hükümleri flöyle özetlenebilir: S›nai ürünlerde gümrük resim ve vergilerinin ithalat ve ihracat ifllemleri s›ras›nda s›f›ra düflürülmesi hedeflenmifltir, S›nai ürünlerde her türlü miktar k›s›tlanmas› kald›r›lacakt›r. Üçüncü ülkelerden yap›lan ithalatta ortak d›fl tarife uygulamas›na geçilecektir. Ayn› dönemde Türkiye’nin yükümlülükleri ise flunlar olacakt›r. Türkiye, AET’nin ortak gümrük tarifesine uyum gösterecektir. Türkiye, AET ç›k›fll› mallara ithal güvenceleri uygulamas›n› durduracakt›r. Türkiye’nin uygulad›¤› miktar k›s›tlamalar› kald›r›lacakt›r. Türkiye bu do¤rultuda 1985 y›l›nda AET ç›k›fll› mallar›n yüzde 80’i libere edecektir. Buna karfl›l›k AET, Türkiye’nin bunal›m içindeki sektörlerinde özel koruma önlemleri almas›na izin verecektir. Ancak Katma Protokolün 60. maddesi uyar›nca Türkiye’nin alaca¤› önlemleri daha önceden AET’ye bildirmesi gerekmektedir. K. Mortan • • • • • • AET Ortak Tar›m Politikas› [Alm. Gemeinsame Agrorpolitik] [Fr. Politique agricole commune] [‹ng. Common agricultural policy] AET’nin kurulmas›n› sa¤layan Roma Anlaflmas›’n›n 39. maddesi, üye ülkelerin tar›m sorunlar›n›n üretici ve tüketici ç›karlar›n›n gözetilmesiyle çözümlenmesi amac›yla üç temel hedef çizmifltir:1) Tüketici için elveriflli fiyat, 2) Üretici için uygun gelir, 3) Tar›msal ürün fazlal›klar›n›n ve k›tl›klar›n önlenmesi. AET’nin ortak tar›m politikas›n›n yürütülmesi için Avrupa Tar›msal Yönverme ve Garanti Fonu kurulmufltur. Fon, piyasa fiyatlar›n› destekleme, ithalata finansman sa¤lama ve tar›msal yap›y› yenilefltirme çal›flmala- Avrupa Hareketi r›na dönük olarak kullan›lmaktad›r. (Bkz. Avrupa Ta r›msal Yönverme ve Garanti Fonu) K. Mortan AET Ticaret Anlaflmas› [ A l m . H a n d e l s a b k o m m e n] [ F r . Accord commercial] [‹ng. Commericial agreement] Avrupa Ekonomik Toplulu¤u bünyesinde ticaret anlaflmalar› ile ilgili tüm görüflmeler üye devletler ad›na topluluk taraf›ndan yürütülmektedir. AET Ticaret Anlaflmas›’na göre tüm GATT ülkeleri, tercihli olmayan anlaflmalarla tamamlanan genellefltirilmifl tercihlerden yararan›rlar. Ayr›ca geliflmekte olan ülkeler grubu içindeki baz› ticare kontenjanlar vergiden muaf tutulur. K. Mortan AET-Türkiye Karma Parlamento Komisyo nu - [Alm. Der gemischte Parlamentsansschuss der EWG für die Türkei] [Fr. Commission mixte de parlement Turquie et CEE] [‹ng. Commettee of parliament Turkey and EEC] Türkiye ile AET aras›nda ortakl›k yaratan Ankara Anlaflmas› 12 Eylül 1963’de imzalanm›fl ve onayland›ktan sonra, 1 Aral›k 1964 tarihinde yürürlü¤e girmifltir. Bu anlaflman›n 27. maddesinde TBMM ile Avrupa Parla mentosu aras›nda iflbirli¤inin s›k›laflt›r›lmas› öngörülmüfltür. Türkiye-AET Karma Parlamento Komisyonu, anlaflman›n bu hükmüne dayan›larak, ortakl›k Konseyi’nin 27 Temmuz 1965 tarihli karar›yla kurulmufltur. Ortakl›¤›n demokratik denetim organ› olan Karma Parlamento Komisyonu, TBMM ve Avrupa Parlamentosu’nun 18’er üyesinden oluflmaktad›r ve y›lda en az iki kez toplanmas› öngörülmüfltür. Komisyon, ortak›k çerçevesinde beliren tüm sorunlara e¤ilmekte ve Ortakl›k Konseyi taraf›ndan kendisine sunulan raporlar›, özellikle y›ll›k faaliyet raporunu incelemektedir. Ancak Komisyon yaln›zca tavsiye kararlar› alabilmektedir; kesin karar alma yetkisine sahip de¤ildir. (Bkz. Ankara Anlafl mas›) E. Çam Avrupa Toplulu¤u (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) Avrupa Fonu [Alm. Europäische Fonds ] [Fr. Fonds européen ] [‹ng. European Fund ] 1958 y›l›nda kurulan Avrupa Para Fonu’nun 500 milyon dolarl›k bafllang›ç sermayesiyle bir Avrupa Fonu oluflturulmufltur. Fon, cari ödeme a盤› bulunan ülkelere iki y›l süreli destek kredisi verir. (Bkz. Uluslararas› Para Fo nu) K. Mortan Avrupa Hareketi [Alm. Europäische Bewegung] [ Fr. Mouvement euro péen] [‹ng. European Movement] 100 Avrupa Hesap Birimi Avrupa Konseyi 1947 y›l›nda Avrupa’n›n bütünleflmesini desteklemek amac›yla kurulmufltur. Birleflik ve demokratik bir Avrupa için çaba gösteren tüm hükümet d›fl› uluslararas› kurulufllar bu hareketin üyesidir. Örne¤in; Avrupa Federalistleri Birli¤i, Avrupa Belediyeler Konseyi, Avrupa Ekonomik ‹flbirli¤i, Birleflmifl Avrupa için Liberal Hareket, vb. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, Avrupa Belediyeler Konseyi) E.Çam Avrupa Hesap Birimi [Alm. Europäischer Rechnungseinheit (ERE)] [Fr. Uni té de Compte Européen] [‹ng. European Unit of Acco unt] Avupa Hesap Birimi, ka¤›t ya da madeni para gibi maddesel bir varl›¤› olmayan ilk soyut resmi para birimidir. Paran›n yaln›zca hesap birimi ifllevini gören bu referans paras› 1950 y›l›nda Avrupa Ödemeler Birli¤i taraf›ndan yarat›lm›flt›r. Daha sonra bu birli¤in yerini alan Avrupa Para Anlaflmas› ile Avrupa Yat›r›m Bankas›’nda, Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i’nde ve Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun bütçesinde kullan›lm›flt›r. Bafllang›çta alt›na ba¤lanan Avrupa Hesap Birimi’nin de¤eri, 1975 y›l›nda, 9 Topluluk ülkesi paralar›ndan oluflan bir sepete ba¤lanm›flt›r. Buna göre 1 Avrupa Hesap Birimi’nin de¤eri (0,828 DM+1,15 FF= 0,0885 £+109 Liret= m 0,26 HFL+ 3,66 FB+0,14 Flux+0,217 DKr+0,00759 £ ‹rlanda) idi. 1972-79 y›llar› aras›nda topluluk ülkelerinin paralar› aras›nda iliflkileri belirleyen y›lan rejiminin baflar›s›zl›¤a u¤ramas› üzerine yerini, 13 Mart 1979’da yürürlü¤e giren Avrupa Para Sistemi’nin yeni birimi ECU’ya (Avrupa Para Birimi’ne) b›rakm›flt›r. (Bkz. Avrupa Para Antlaflmas›, Avrupa Yat›r›m Bankas›, Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, Avrupa Pa ra Birimi) S. Abaç Avrupa ‹ktisadi ‹flbirli¤i Teflkilat› (OEEC) [Alm. Organisation für Europäische Wirtschaftliche Zu sammenarbeit] [Fr. Organisation Européenne de Co opération Economique] [‹ng. Organization for Europe an Economic Cooperation] Avrupa ‹ktisadi ‹flbirli¤i Teflkilat›, ‹kinci Dünya Savafl›’ndan büyük zarar gören Avrupa ülkelerinin yeniden imar edilmelerini amaçlayan A.B.D, yard›mlar›n› (Marshall Yard›m›) düzenlemek ve üye ülkeler aras›nda ekonomik iflbirli¤ini sa¤lamak gayesiyle, 16 Nisan 1948 tarihinde aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 16 Avrupa ülkesinin aras›nda kurulmufltu. Teflkilat, 19481961 y›llar› aras›nda söz konusu iki alanda da üye ülkeler yarar›na baflar›l› çal›flmalar gerçeklefltirdi. Bunun üzerine 30 Eylül 1961 tarihinde, Teflkilat’›n statüsünde de¤ifliklik yap›larak Avrupa ülkeleri d›fl›nda kalan A.B.D., Kanada ve Japonya’n›n tam üyeliklerinin sa¤lanmas›na olanak verildi. 1961 y›l›nda yeni statüyle “Ekonomik ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü” ad›n› alm›flt›r. (Bkz. Ekonomik ‹flbir li¤i ve Kalk›nma Örgütü) E. Tokgöz 101 Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi (Bkz. ‹nsan Haklar› Sözleflmesi) Avrupa ‹fl ve ‹flçi Bulma Sistemi (Bkz. Eme¤in Serbest Dolafl›m›) Avrupa Konseyi [Alm. Europarat ] [Fr. Conseil d’Europe ] [‹ng. Council of Europe] 5 May›s 1949’da on Avrupa devletinin (Belçika, ‹ngiltere, Danimarka, Fransa, Hollanda, ‹rlanda, ‹sveç, ‹talya, Lüksemburg, Norveç) kat›lmas›yla kurulan Bat› Avrupal›lar örgütüdür. Konsey’in amac›, üye devletler aras›nda iflbirli¤ini güçlendirmektir. Bu amaç, karfl›l›kl› yükümlenmeler çerçevesinde a) Ortak normlar, düzenlemeler ve uygulamalar sa¤layan sözleflmeler (Avrupa sözleflmeleri) haz›rlanarak, b) Tüm üye hükümetlerin birlikte kararlaflt›rd›klar› eylemlere giriflilerek, c) Sürekli olarak üyeler aras›nda bilgi ve tecrübe al›flveriflinde bulunularak greçeklefltirilmeye çal›fl›l›r. Avrupa Konseyi’nin çal›flmalar›n›n ana hedefi, kifli hak ve özgürlüklerinin korunmas› ve savunulmas›d›r. Bu ilke Konsey’in tüm çal›flmalar›na yans›t›l›r. Örgütün amac› kurulufl statüsünün birinci maddesinde flöyle belirlenmifltir; “Üyeler aras›nda onlar›n ortak miras› olan ideal ve ilkeleri korumak ve de¤erlendirmek; onlar›n ekonomik ve sosyal ilerlemelerini kolaylaflt›rmak için s›k› bir iflbirli¤ini gerçeklefltirmek.” Bu amaca, 1) Konsey’in organlar› arac›l›¤› ile ortak ç›karlar› ilgilendiren sorunlar›n tart›fl›lmas›, 2) Anlaflmalar yap›lmas›, 3) Sosyal, kültürel, hukuk ve yönetim alanlar›nda birlikte hareket edilmesi, 4) ‹nsan haklar›n›n ve ana özgürlüklerin korunup gelifltirilmesi gibi faaliyetler gerçeklefltirilerek var›lacakt›r. Konseye demokratik yönetim koflullar›na uyan tüm Avrupa ülkelerinin kat›labilmeleri öngörülmüfltür. Konsey'in üyeleri Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya, Fransa, Hollanda, ‹ngiltere, ‹rlanda, ‹spanya, ‹sveç, ‹sviçre, ‹talya, ‹zlanda, K›br›s, Lüksemburg, Malta, Norveç, Portekiz, Yunanistan, Türkiye, Liechtenstein ve Finlandiya'd›r. Örgütün mali olanaklar›n› üye devletler sa¤lamakta, bütçeye nüfuslar› ve zenginlikleri oran›nda kat›lmaktad›rlar. Y›ll›k bütçe Genel Sekterliklik’çe haz›rlan›r ve örgütün Bakanlar Komitesi’nin onay›na sunularak kesinleflir. Merkezi Strasbourg’da bulunan Avrupa Konseyi’nin resmi dili ‹ngilizce ve Frans›zca’d›r. ‹talyanca ve Almanca da Dan›flma Meclisi’nin ve komisyonlar›n›n çal›flma dili olarak kabul edilmifltir. Konseyin bayra¤›, mavi zemin üzerine daire fleklinde s›ral› alt›n rengi 12 y›ld›zdan oluflmaktad›r. Konsey, ço¤u kez hükümetler arac›l›¤›yla ifl görür; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Avrupa Konseyi ‹skân Fonu gerçeklefltirdi¤i ifllerin ço¤u da halka, yeni kanunlar ya da reformlar olarak yans›r. Organlar›, Bakanlar Komitesi, Dan›flma Meclisi ve Genel Sekreterlik’tir. Avrupa Konseyi’nce gerçekletirilen baz› önemli faaliyetler flöyle özetlenebilir: Kültür ve e¤itim alanlar›ndaki ilifliler Konsey’in haz›rlad›¤› uluslararas› standartlar niteli¤indeki sözleflme ve anlaflmalar, Kifli hak ve özgürlüklerini etkin flekilde koruyan normlar. Avrupa Konseyi, bu üç alanda yo¤unlaflan faaliyetleri sonucu uluslararas› iflbirili¤ine hizmet eden evrensel belgelerin oluflturulmas›n› sa¤lam›flt›r. Bu faaliyetler, uluslararas› hukukun yerleflmesine olumlu etkide bulunan bir dizi bar›flç› giriflimler biçiminde nitelendirilmekte olup s›ras›yla flunlard›r: a) Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi, b) Baz› ekonomik ve sosyal haklar› garanti eden Sosyal Yasa, c) Sosyal güvenlik alan›nda en düflük normlar› saptayan Sosyal Güvenlik Yasas› d) Çeflitli devletlerin yasalar›n› koordine eden Sosyal Güvenlik Sözleflmesi, e) E¤itim ve kültür alanlar›nda iflbirli¤inin esas›n› düzenleyen Kültür Sözleflmesi, f) Tedhiflçili¤in önlenmesine iliflkin Avrupa Sözlefl mesi, g) Göçmen iflçilerin hukuki statüsüne iliflkin Avrupa Sözleflmesi. (Bkz. Avrupa Konseyi ‹skan Fonu) • • • ma Komite, Bakanlar Komitesi ile Dan›flma Meclisi aras›nda s›k› bir iflbirli¤ini sa¤lamakla görevlidir. (Bkz. Av rupa Konseyi, AET Bakanlar Konseyi) E. Çam Avrupa Konseyi ‹skân Fonu [Alm. Europarat Wiederingliederungsfonds ] [Fr. Fonds de Réétablissement pour les Refugiés Nationaux et les Excédents de populatino en Europe] [‹ng. The Council of Europe Resettlement Fund for National Refugees and Over-Population in Europe ] 1954’te, Federal Almanya’daki 9 milyon göçmenin durumu ve Türkiye, Yunanistan, ‹talya gibi ülkelerdeki yüzbinlerce kiflinin iflsizli¤i üzerine, Avrupa Konseyi Özel Temsilcisi Pierre Schneider, Konsey’in Bakanlar Komitesi’ne bir rapor sundu. Buna göre söz konusu sorun iki aç›dan çözümlenebilirdi: 1) Ülkelerde ifl alan› açmak için ulusal kaynaklar›n ak›lc› ve tutarl› biçimde kullan›lmas›, 2) Avrupa içindeki iflgücü hareketinin düzene kavuflturulmas›. O tarihte de, bugün de en iyi çözümün birinci fl›k oldu¤u belirtilmifltir. Bu görüfle göre, insanlar›n köklerinden kopmalar›n›n önlenmesi, kiflilerin do¤duklar› topraklarda yaflay›p çal›flabilmeleri için her çareye baflvurulmal›d›r. Bu iki önerinin gerçeklefltirilmesi, mali olanaklar›n sa¤lanmas›na ba¤l›d›r. Bu nedenle Avrupa Konseyi, 1956’da Bakanlar Komitesi’nin ald›¤› bir kararla “‹skân Fonu” adl› finansman kuruluflunu oluflturmufltur. Yukarda belirtilen konulardaki mali ihtiyaçlar›n bir Ö. Ar› /fi. Akkaya bölümü, 1955 y›l›ndan beri “sosyal alanda pratik ted birlerin finansman›” ad› alt›nda, Avrupa Konseyi üyesi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi olan devletlerin kat›ld›¤› ‹skân Fonu taraf›ndan sa¤lan[Alm. Europa-Ministerrat-Komitee ] [Fr. Comité des Mi - maktad›r. nistres du Conseil d’Europe ] [‹ng. Ministerial Commi Gerçekte örgüt, üye devletlerde ifl yaratan ve ucuz tee of the Council of Europe] mesken sa¤layan projeleri desteklemek için kurulmuflAvrupa Konseyi’ne üye ülkelerin d›fliflleri bakanlar›n- tur. Örgüt arac›l›¤›yla afla¤›da belirtilen alanlarda çeflitli dan oluflur. Avrupa Konseyi’nin yürütme organ›d›r. Çe- projeler finanse edilmifltir: flitli antlaflmalar yapar, ba¤lay›c› kararlar al›r. AET BaMilli mültecilerin sosyal yaflama uymas›, kanlar Konseyi ile kar›flt›r›lmamas› gerekir. Üye devletAvrupa’n›n, ekonomik aç›dan geliflmemifl bölgelelerin d›fliflleri bakanlar›, biri Dan›flma Meclisi’nin ilkba- rinde okullar, yollar gibi ana tesislerin kurulmas› ya da har toplant› döneminde, di¤eri Aral›k ay›nda olmak gelifltirilmesi. Bu bölgelerin modern ve ça¤a uygun koüzere y›lda iki defa toplanmaktad›r. Bu toplant›lar ara- flullara sahip k›l›nmas› için gereken çok yönlü önlemles›nda geçen sürede, ço¤unlu¤u Strasbourg’da oturan ba- rin gerçeklefltirilmesi, kan delegeleri ortalama alt› haftada bir Avrupa Evi’nde Yabanc› iflçiler için okul, mesleki formasyon ve toplant›lar yapmaktad›r. Bu delegeler önemli politik so- dil ö¤retimi merkezlerinin kurulmas›. runlar d›fl›ndaki konularda karar alma yetkisine sahiptir. Ucuz kiral›k lojmanlar ve misafirhaneler yapt›r›lBakanlar Komitesi baflkan›, her toplant› devresinde, mas›. di¤er bir deyiflle y›lda iki defa de¤iflmektedir. Bakanla‹skân Fonu kurulur kurulmaz Avrupa Konseyi üyesi r›n ve bakan delegelerinin çal›flma düzeni gizlidir. sekiz devlet (Belçika, Fransa, Federal Almanya, YunaBakanlar›n en baflta gelen ödevlerinden biri, Dan›fl- nistan, ‹zlanda, ‹talya, Lüksemburg, Türkiye) antlaflmama Meclisi’nin gönderdi¤i önerileri incelemek ve gere- ya kat›lm›flt›r. Bunlar› daha sonra K›br›s, Malta, ‹sveç, ¤ini yapmakt›r. ‹sviçre, Lichtenstein, ‹spanya, Portekiz, Danimarka, Bakanlar Komitesi’nin kararlar› ele al›nan konunun Norveç, ‹sveç, Hollanda ve ve Avrupa Konseyi üyesi türüne göre ya basit ço¤unlukla ya da üçte iki ço¤unluk- olmayan Vatikan izlemifltir. la al›nmaktad›r. D›fliflleri bakanlar› ile delegelerinden ve Avrupa ‹skân Fonu kredi ya da kredi teminat› vereeflit say›da Dan›flma Meclisi üyesinden oluflan bir Kar - rek nüfus fazlal›¤›ndan do¤an sorunlar›n çözümlenmesi- • • • • 102 Avrupa Konseyi Parlamenterler (Dan›flma) Meclisi Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i ne yard›mc› olmay› amaçlamaktad›r. Kredi ya da kredi teminat› bafll›ca iki hedefe yöneliktir: 1) Yeni ifl olanaklar› yaratmay› hedefleyen programlar düzenler, 2) Avrupa’da yaflay›p da Avrupa d›fl› bir ülkeye ya da Avrupa’n›n bir baflka ülkesine yerleflmek isteyen ve aç›lan kredileri ödeme taahhüdünde bulunanlara, giriflimlerinde mali destek sa¤lar. Kâr amac› gütmeyen ‹skân Fonu, faaliyetlerini baflar›yla yürütmesinin sonucu olarak, ayr›ca % 1 faizli “Sosyal Krediler” fonu açm›flt›r. Bu sosyal amaçl› olanak çerçevesinde geri kalm›fl yörelerin düzenlenmesi, sosyal merkezlerin yap›m›, sosyal altyap›lar›n tamamlanmas› ve anayurtlar›na dönen göçmen iflçilere yard›m gibi projeler finanse edilmifltir. Göçmen iflçilerin karfl›laflt›klar› baz› sorunlar da ‹skân Fonu arac›l›¤›yla çözümlenebilmifltir. ‹skân Fonu'nun Türkiye'de kredi verdi¤i projeler aras›nda Bat›kent, Oyak toplu konut, Çukurova Üniversitesi, deprem konutlar› gibi önemli projeler yer almaktad›r. ‹skân Fonu ilgilileri, göçmen iflçiler sorununa en iyi çözüm kabul ettiklerinden, yard›mc› ülkelere iflgücü transferinden çok anayurtta istihdam olanaklar› yaratma politikas›na önem verilmektedir. (Bkz. Avrupa, Konse yi) Ö. Ar›/fi. Akkaya Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (Dan›flma) [Alm. Europarat Parlamentarische Versammlung ] [Fr. Assemblée des parlamentaires du Conseil d’Europe ] [‹ng. Assembly of Parliamentaries of the Council of Eu rope] Avrupa Konseyi’ne üye devletlerin ulusal parlamentolar› taraf›ndan seçilen temsilcilerden oluflmaktad›r. Merkezi Strasbourg’dad›r. Avrupa Parlamentosu ile kar›flt› r›lmamas› gerekmektedir. Bu meclis, üye devletlerin parlamentolar›n›n seçti¤i 170 temsilciden oluflmaktad›r. Her üyenin toplant›ya kat›lmama durumlar›nda yerini dolduracak yedek üyesi vard›r. Belirli bir ölçüde üye ülkelerin nüfusuna göre üye ülkelerin temsilci say›s› saptam›flt›r. Her üye ülke, meclisi bünyesindeki siyasi partiler aras›ndaki sandalye da¤›l›m›na göre, temsilcilerden oluflan bir delegasyon göndermektedir. Konseyin statüsüne göre her y›l dört hafta süreyle toplanmas› gereken meclis, genellikle ilkbahar, sonbahar ve k›fl dönemlerinde birer haftal›k toplant›lar yapmaktad›r. Meclis her May›s ay›nda baflkanl›k divan›n› oluflturmak üzere bir baflkan ve sekiz baflkan yard›mc›s› seçer. Çal›flma gündemini baflkanl›k divan› saptar. Meclis oturumlar›nda tart›fl›lacak olan konular, milli parlamentolarda oldu¤u gibi, önce ilgili oldu¤u siyasi, ekonomik, bilim ve teknoloji, sa¤l›k vb komisyonlar›nda incelenir. Mecliste konu hakk›ndaki tart›flma, bir raportör taraf›ndan yap›lan aç›klama ile bafllar. Meclisin üçte iki ço¤unlukla oylad›¤› tavsiye kararlar› Bakanlar Komitesi’ne sunulur. Avrupa birli¤ini sa¤layacak önerileri yapmakla görevlidir. Avrupa birli¤ine yard›mc› olabilecek di¤er kurulufllarla (OECD, UNESCO vb.) yak›ndan ilgilenir, Bat› Avrupa ülkelerinin sorumluluklar›n› ve durumlar›n› di¤er ülkelere aktarmak için çaba harcar. (Bkz. Bat› Avrupa Birli¤i, Avrupa Parlamentosu) E. Çam/fi. Akkaya • • • Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i [Alm. Europäische Gemeinschaft für Kohle und StahlMontanunion] [Fr. Communauté Européenne de char bon-acier (C.E.C.A)] [‹ng. European Coal and Steel Community] 1951 y›l›nda imzalanan Paris Anlaflmas› ile kurulmufl ve 1952 y›l›nda faaliyete geçmifltir. Avrupa Ekonomik Top lulu¤u’nun çekirde¤i say›lmaktad›r. Birli¤in dört temel amac› vard›r: 1)Kömür ve çelik için ortak pazar açarak birleflme ortam› haz›rlamak, 2) Bu alanda yap›lacak yat›r›mlar› h›zland›rmak, 3) Bu sektördeki iflçisini ç›kartma efli¤ine gelmifl flirketlerin özendirilmesini sa¤lamak, 4) ‹stihdam edilen iflçilerin konut sorununu çözümlemek. Anlaflma “Schumann Plan›” olarak da an›lmaktad›r. Anlaflmaya imza koyan ülkeler, birbirlerine kömür ve çelikte kota s›n›rlamas› ve ithal yasaklar› koymamay› taahhüt etmifllerdir. Ancak ‹talya’n›n özel durumu dikkate al›narak bu ülkenin yükümlükleri 1958’e dek ertelenmifltir. 1958 y›l›ndan bafllayarak, AKÇB üyesi ülkeler kendi aralar›nda üçüncü ülkelere karfl› ortak bir tarife politikas› izlemeye bafllam›fllard›r. Anlaflman›n önemli bir yan› bu sektörlerde serbest rekabeti önleyen mono pollere ve kartel türü birleflimlere karfl› denetim öngörmesidir. Ancak uygulamada bu denetim yap›l›rken büyük zorluklarla karfl›lafl›lmakta ve topluluk üyesi kimi ülkeler kendi ulusal politikalar› do¤rultusunda bu uygulamaya karfl› ç›kmaktad›rlar. AET’nin kurulmas› sonras› birlik genifllemifl, 1964 y›l›nda “enerji” alan›nda üye devletlerin uygulad›klar› politikalar› yak›nlaflt›rmay› öngören bir protokol imzalanm›flt›r. Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i çerçevesinde düzenlenen protokola göre: Uzun vadeli olarak ucuz ve bol enerji sa¤lanmas›, Tüketicilerin enerji kayna¤› seçiminde serbest olmas›, Enerji kaynaklar› aras›nda ikame nedeniyle ortaya ç›kan sosyal sorunlar›n çözüme ba¤lanmas›, öngörülmekteydi. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun devlet ve hükümet baflkanlar›, Ekim 1972 Paris toplant›s›nda, “enerji politikas›n› yeniden ele alarak güvenilir ve sürekli kaynaklardan uygun ekonomik koflullarla, enerji sa¤lamaya olanak verecek bir “ortak politikan›n” belirlenmesini istediler. Ancak bir y›l sonra, Aral›k 1973’deki Kopenhag zirvesinde, topluluk üyesi dokuz ülke, petrol krizi diye an›lan ham petrol fiyatlar›ndaki art›fllar karfl›s›nda, ortak 103 Avrupa Para Antlaflmas› Avrupa Para Birli¤i enerji politikas›n›n ilkelerini yeniden belirlediler. Aral›k sal tutarlar›n toplam›, ECU’nun de¤erini belirlemekte1974 y›l› sonunda da, topluluk Bakanlar Konseyi’nde dir. Ulusal paralar›n ECU içindeki a¤›rl›klar›n› yans›tan kararlaflt›r›lan ilk eylem plan› yürürlü¤e kondu. Önce- bu tutarlar sabit olmakla beraber, her befl y›lda bir ya da likle toplulu¤un enerji ürünleri ithalat›na ba¤›ml›l›¤›n› paralardan herhangi birinin efektif döviz kurunda % 25 azalatacak önlemlerin araflt›r›lmas› ve uygulanmas› ka- oran›nda bir de¤iflme oldu¤u zaman talep üzerine yenirarlaflt›r›ld›. Örne¤in bir yandan enerji tasarrufu sa¤la- den gözden geçirilebilir. Ancak bu konuda bir de¤iflikliyan olanaklar gelifltirilirken, di¤er yandan petrol yerine ¤in yap›labilmesi için, bütün üye ülkelerin onay› gerekdo¤al gaz ve nükleer enerji kullan›m›n› h›zland›r›c› yat›- mektedir. Ulusal paralar›n sepet içindeki sabit tutarlar› r›mlar bafllat›ld›. ile Avrupa Para Sistemi’ne kat›lan paralar›n ECU’ya 1967 y›l›nda yürürlü¤e giren füzyon anlaflmas›yla göre belirlenen merkezi kurlar›, her ulusal paran›n sepet Avrupa Kömür ve Çelik toplulu¤u, Euratom ve AET'nin içindeki pay›n›n hesaplanmas›n› sa¤lamaktad›r. Ne var organlar› birlefltirilmifl ve bu birlik Avrupa Topluluklar› ki, her ulusal paran›n ECU içindeki efektif pay›, zaman olarak adland›r›lm›flt›r. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplu - içinde döviz kurlar›nda gözlenen geliflmenin fonksiyolu¤u, Avrupa Atom Enerjisi Toplulu¤u) nunda de¤iflecektir. ECU, kendisine verilen ifllevlerden ötürü Avrupa PaE. Tokgöz/fi. Akkaya ra Sistemi’nin temel dire¤ini ve önceki y›lan sistemine göre en büyük yenili¤ini oluflturmaktad›r. Avrupa Para Antlaflmas› ECU’nun birinci ifllevi, hesap birimi olarak kullan›l[Alm. Europäisches Währungsabkommen ( EWA)] [Fr. mas›d›r. ECU Avrupa Para Sistemi’ nin iflleyifli ile ilgili Accord Monétaire Européen (AME)] [‹ng. European ifllemlerde, k›sa vadeli parasal destek ve orta vadeli fiMonetary Agreement (EMA)] nansal yard›m mekanizmalar›nda kullan›lan yegane heAvrupa Para Anlaflmas›, önceki Avrupa Ödemeler Birlisap birimidir. ¤i’nin yerini alarak, 27 Aral›k 1958’de yürürlü¤e gir‹kinci ifllevi, ödeme arac› olarak AET’nin para otorimifltir. Bu anlaflmayla 11 Avrupa ülkesi konvertibiliteye teleri aras›nda kullan›lmas›d›r. Buna ek olarak, Avrupa geçmifl ve görevi geçici ödeme güçlükleri içindeki ülkePara Birimi'nin özel olarak kullan›m› da yayg›nlaflmaklere k›sa vadeli kredi açmak olan Avrupa Fonu kurulta, ECU cinsinden tahviller ç›kar›ld›¤› gibi, bankalar›n mufltur. Söz konusu antlaflman›n önemli yan›, kambiyo ECU ile ifade edilen mevduat ve kredi ifllemleri yapt›¤› kurlar› aras›ndaki dalgalanma marjlar›n› hükümetler görülmektedir. Yine, faturalar›n ECU cinsinden düzenaras›ndaki kararlara ba¤layarak, Avrupa’da parasal islendi¤i ve ödemelerin buna göre yap›ld›¤› gözlenmektetikrar› sa¤lama yolunda ilk ad›m› oluflturmas›d›r. dir. S. Abaç ECU oluflturulurken, ilk aflamada üye devletlerin alt›nlar›n›n %20'si ile dolar rezervlerinin %20'sini Avrupa Avrupa Para Birimi (ECU) Parasal ‹flbirli¤i Fonu'na (FECOM'a) yat›rmalar› ve bun[Alm. Europäischen Währungeinhenheit (EWRE) ] [Fr. lar karfl›l›¤›nda FECOM'un ECU yaratmas› öngörülmüflUnité Monétaire Européenne ] [‹ng. European Currency tür. Bu flekilde yarat›lan ECU'lar, üye devletlerce ödeUnit] meler bilançosu aç›klar›n›n finansman›nda ya da kambiAvrupa Para Sistemi’nin yeni birimi ECU’dur. Bu para yo piyasalar›ndaki müdahale ifllemleri sonucunda do¤an birimi, Avrupa Hesap Birimi (EUROPA) ve Özel Çekme karfl›l›kl› alacaklar›n tasfiyesinde kullan›lacakt›. Ancak, haklar› (SDR) gibi maddesel varl›¤› olmayan soyut bir FECOM'un yerine Avrupa Para Enstitüsü'nün kurulmareferans paras›n› temsil etmekte ve bir “paralar sepeti” s›yla FECOM'un görevlerini Avrupa Para Enstitüsü devtekni¤ine dayanmaktad›r. Buna göre ECU, Avrupa Eko- ralm›flt›r. nomik Toplulu¤u’na üye ülkelerin a¤›rl›kl› paralar›n› ECU, ayr›ca Avrupa Para Sistemi’nin kambiyo kuriçeren bir sepetin temsil etti¤i hesap birimi olarak ta- lar›nda kararl›l›k sa¤lay›c› müdahale mekanizmas›nda n›mlanabilir. Topluluk paralar›n›n merkezi kurlar›n› ve zorunlu mü1 ECU’nun de¤eri, sepeti oluflturan 12 AET ülkesi dahale s›n›rlar›n› belirlemek için ortak payda, sapma paralar›n›n sabit tutarlar›n›n toplam›d›r (1 ECU = efliklerini belirlemek için de sapma göstergesi olarak 10,624 Dm + 1,33 FF + 0,0878 £ + 151,8 Liret + 0,219 kullan›lmaktad›r. HFL + 3,301 BFR + 6,885 PTA + 0,197 DKR + Bu sepette a¤›rl›¤› büyük olan üye ülke paras›n›n 0,00855 Irl + 1,393 DR + 1,440 ESC + 0,130 LFR) sapma efli¤i küçük, buna karfl›l›k a¤›rl›¤› küçük olan ülECU sepetinin içeri¤i ise Maastricht Antlaflmas›’n›n ke paras›n›n sapma efli¤i büyük olmaktad›r. Sapma efli¤i 1993 y›l›nda yürürlü¤e girmesiyle birlikte dondurulmufl- ise her üye ülke para birimi için, ECU'ya göre olas› daltur. Bu sabit tutarlar her üye ülke paras› için bir a¤›rl›k galanman›n %75'i olarak saptanm›flt›r. katsay›s›n›n saptanmas› sonucu elde edilmifltir. Ulusal S. Abaç/fi. Akkaya paralar›n a¤›rl›k katsay›lar›ysa objektif ekonomik kriterlere göre belirlenmektedir. Bu kriterler ülkelerin a) gayri Avrupa Para Birli¤i safi milli has›lalar›, b) Topluluk içindeki ticaret paylar› [Alm. Europäische Gold (Währungs) Union ] [Fr. Union c) k›sa vadeli parasal destekleme sistemi içindeki payla- Monétaire de I’Europe] [‹ng. European Monetary Uni r›d›r. K›saca, ekonomik kriterlere dayanan a¤›rl›kl› para- on] 104 Avrupa Para Enstitüsü Avrupa Para Sistemi Avrupa’n›n parasal aç›dan bütünleflmesini ifade eden Avrupa Para Birli¤i fikri, tek bir Avrupa Para Birimi’nin yarat›lmas›n›, tüm AET ülkeleri için tek bir Merkez Bankas›’n›n oluflturulmas›n› öngörmektedir. Bu konuda ilk giriflim Barre Plan› olmufltur. 1969’da AET Konseyi taraf›ndan kabul edilen I. Barre Plan› ’n› Wer ner Plan› izlemifltir. Bu plan 1971-81 y›llar› içinde ekonomik ve parasal birli¤in aflamal› olarak oluflturulmas›n› öngörmekte idi. Baz› yazarlarca “büyük düfl” olarak nitelenen Avrupa Para Birli¤i kurulmas› düflüncesi, günümüzde önemli ad›mlar›n at›lm›fl olmas›na karfl›n, topluluk ülkelerinin ekonomilerindeki farkl›l›klar nedeniyle gerçekleflebilmifl de¤ildir. Avrupa Para Birli¤i yolunda at›lan önemli giriflimlerden birisi, 1979'da yürürlü¤e giren Avrupa Para Sistemi'dir. Bu alandaki en son ve en önemli giriflim de 1991 y›l›ndaki Maastricht Antlaflmas› ile olmufl ve en geç 1999 y›l›nda tek paraya geçilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r. (Bkz. Avrupa Para Sistemi) S. Abaç/fi. Akkaya Avrupa Para Enstitüsü 9-10 Aral›k 1991 tarihlerinde Hollanda'n›n Maastricht flehrinde yap›lan zirvede ekonomik ve parasal iflbirli¤inin 1.1.1994'te bafllayacak ikinci aflamas›nda Avrupa Para Enstitüsü'nün kurulmas› ve çal›flmalar›na bafllamas› öngörülmüfltür. Bu anlaflmada öngörüldü¤ü gibi Avrupa Para Enstitüsü 1994 y›l›nda kurulmufltur. Enstitü Konsey taraf›ndan idare edilmektedir. Konsey ise 1 baflkan, bir baflkan yard›mc›s› ve üye ülkelerin merkez bankas› guvernörlerinden oluflturulmufltur. Avrupa Para Enstitüsü'ne verilen görevleri befl bafll›k alt›nda toplamak mümkündür: ‹lk olarak, Enstitü'nün üye ülkelerin merkez bankalar› aras›ndaki iflbirli¤ini güçlendirme görevi vard›r. ‹kinci olarak, f›rsat istikrar› hedefine yönelik olarak üye ülkelerin para politikalar›n›n koordinasyonunu sa¤lamaktad›r. Üçüncü olarak, Avrupa Para Sistemi'nin iflleyiflini gözetleme görevi verilmifltir. ECU'nun kullan›m›n› kolaylaflt›racakt›r. Son olarak, üye ülkelerin merkez bankalar›n›n talebi üzerine onlar›n döviz rezevlerini tutup yönetecektir. Ayr›ca, Avrupa Para Enstitüsü tek paraya geçifl için belirlenen flartlara üye ülkelerin uyup uymad›klar›n› belirleyerek Bakanlar Konseyi'ne rapor vermektedir. Ekonomik ve parasal birli¤in üçüncü aflamas›na geçiflle birlikte Avrupa Para Enstitüsü, Avrupa Merkez Bankas›'na dönüfltürülece¤i için, Enstitü'nün bu konuda gerekli haz›rl›klar› yapma görevi bulunmaktad›r. fi. Akkaya • • • • • Avrupa Parasal ‹flbirli¤i Fonu (FECOM) [Alm. Europäische Monetar Koordinations fond ] [Fr. Fonds Européen de Coopération Monétaire ] [‹ng. Euro pean Monetary Cooperation Fund ] 3 Nisan 1973’de kurulmufltur. Döviz piyasalar›na müdahale etmekle yükümlü olan Merkez Bankalar›’n›n birbi- rine açt›klar› çok k›sa vadeli kredilerde arac›l›k yapmaktad›r. Avrupa Para Sistemi'nin yürürlü¤e girmesiyle yetkileri geniflletilmifltir. 1991 y›l›nda Maastricht Antlaflmas› ile para birli¤i konusunda önemli ad›mlar at›lm›fl, ekonomik ve parasal birli¤in ikinci aflamas›nda Avrupa Para Enstitüsü'nün kurularak Avrupa Parasal ‹flbirli¤i Fonu'nun görevlerini devralmas› öngörülmüfltür. Avrupa Para Enstitüsü de 1.1.1994 tarihinde bafllayan ikinci aflamayla kurulmufl ve çal›flmalar›na bafllam›flt›r. Üçüncü ve son aflamada ise Avrupa Para Enstitüsü'nün Avrupa Merkez Bankas›'na dönüfltürülmesi planlanm›flt›r. (Bkz. Avrupa Para Enstitüsü ) S. Abaç/fi. Akkaya Avrupa Para Sistemi [Alm. Europäische Monetar System] [Fr. Système Mo nétaire Européen (SME)] [ ‹ n g . European Monetary System (EMS)] Avrupa Para Sistemi, 13 Mart 1979’da Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’na üye ülkeler aras›nd yürürlü¤e giren bir parasal ve finansal mekanizmalar toplulu¤udur. Önceki “y›lan” (veya parasal y›lan) rejiminin baflar›s›zl›¤a u¤ramas› üzerine oluflturulmufltur. ‹ngiltere, bafllang›ç aflamas›nda sistemin döviz piyasalar›na müdahale mekanizmas›na kat›lmam›flt›r. Avrupa Para Sistemi’nin k›sa dönemdeki hedefi, “kararl› bir Avrupa para bölgesi” yaratmakt›r. Uzun dönemdeki hedefiyse, Avrupa’da bir para birli¤i nin kurulmas› için uygun ortam gerçeklefltirmektir. Bu hedeflere ulaflmak için de toplulu¤a üye ülkeler paralar›n›n döviz kurlar› aras›ndaki dalgalanmalar›n s›n›rland›r›lmas›, ekonomi politikalar› aras›ndaki farkl›l›klar›n giderilmesi öngörülmüfltür. Avrupa Para Sistemi üç temel mekanizmaya dayanmaktad›r. Bunlar, yeni Avrupa Para Birimi’ni ifade eden ECU, kambiyo kurlar›nda kararl›l›k sa¤lay›c› müdahale mekanizmas› ile kredi ve yard›m mekanizmas›d›r. ECU, sistem içinde hesap birimi, ödeme arac›, kambiyo kurlar›nda kararl›l›k sa¤lay›c› mekanizmada topluluk paralar›n›n ortak paydas› ve kambiyo kurlar›ndaki dalgalanmalar›n sapma göstergesi olarak dört ifllev görmektedir. Sistemin müdahale mekanizmas› flu flekilde ifllemektedir.: Her devlet, paras›na ECU’ya göre bir “merkezi kur” tayin etmektedir. Örne¤in 13 Mart 1979’da 1 ECU = 2,51064 DM, 1 ECU+ 5,79831 FF vb. olarak ilgili devletler taraf›ndan saptanm›fl idi. Karfl›l›kl› anlaflma ile de¤ifltirilebilen bu merkezi kurlardan, daha sonra ikili kur lar (veya partiler ) seti, yani sisteme kat›lan paralar aras›nda ikili merkezi kur iliflkileri oluflturulmaktad›r. Örne¤in, 1 ECU = 1,511 DM ve 1 ECU = 5,798 FF, Alman Mark› ve Frans›z Frank›’n›n merkezi kurlar› oldu¤una göre, bu iki para aras›ndaki ikili merkezi kur iliflkisi 1 DM = 2.3095 FF fleklinde olacakt›r. Her ikili merkezi kur etraf›nda ± % 2.25’lik bir dalgalanma marj› bulunmaktad›r. Ancak geçici olarak bu marj›n isteyen ülkeler için maksimum ± % 6’ya ç›kabilece¤i kabul edilmifl ve bu olana¤› da yaln›z ‹talya kullanm›flt›r. Böylece 105 Avrupa Para Sistemi Avrupa Parlamentosu sisteme kat›lan her ülke paras›n›n di¤er paralar karfl›s›nda bir merkezi kur ve bu kurun -izin verilen dalgalanma marjlar›na göre- piyasalarda alabilece¤i bir üst ve alt s›n›r de¤eri bulunmaktad›r. Bu s›n›rlar› aflma tehlikesi belirdi¤inde, ilgili Merkez Bankas› döviz kurunu s›n›rlar içinde tutabilmek için ülke paras›n› s›n›rs›z miktarda satmakla ya da sat›n almakla yükümlüdür. Bu nedenle ikili pariteler setinin üst ve alt s›n›rlar›, zorunlu müdahale eflikleri olarak kabul edilmektedir. Ancak bir ülke paras›n›n zorunlu müdahale efliklerine ulaflmas›n› önlemek ve müdahale yükünü azaltmak için, daha en üst ve en alt dalgalanma s›n›rlar›na ulafl›lmadan, s›n›r-içi müdahale zorunlulu¤u getirilmifltir. Bunun için de ECU, bir paran›n sapt›¤›n›, yani di¤er paralar›n ortalamas›ndan farkl› bir geliflme gösterdi¤ini ortaya ç›karmak için sapma göstergesi olarak kullan›lm›fl ve her paran›n ECU’ya göre sapma efli¤i hesaplanm›flt›r. Her para için bu sapma efli¤i, ECU’ya göre mümkün olan en fazla sapmas›n›n % 75’i olarak belirlenmifltir. Sapma efliklerinin afl›lmas› (ç›ng›ra¤›n çalmas›) durumunda, ilgili devletler, döviz piyasalar›na müdahalede bulunarak, faiz oranlar›nda de¤ifliklikler yap›lmas› gibi para politikas› önlemlerine baflvurarak, merkezi kurlar›n›n de¤ifltirilmesini sa¤layarak ya da yap›sal türden dengesizliklerin gerektirdi¤i di¤er ekonomi politikas› önlemlerini alarak bu durumu düzelteceklerdir. Avrupa Para Sistemi’nin üçüncü temel mekanimas›n› oluflturan kredi olanaklar› ve yard›mlar, önceki y›lan sistemine k›yasla büyük ölçüde art›r›lm›fl ve daha düflük refah düzeyinde bulunan ülkeler lehine yeni bir “finan sal transferler” sistemi öngörülmüfltür. 1991 y›l›nda Maastricht Antlaflmas› ile ekonomik ve parasal birlik yolunda çok önemli ad›mlar at›lm›fl ve en geç 1999 y›l›nda ulusal paralar›n yerini "Avrupa Paras›"n›n (ECU) almas› öngörülmüfltür. Maastricht Antlaflmas› ile kurulmas› planlanan Avrupa Para Enstitüsü de 1994 y›l›nda kurulmufl ve çal›flmalar›na bafllam›flt›r. Anlaflmayla tek "Avrupa Paras›"na geçifl için üye ülkelerin yerine getirmeleri gereken befl kriter belirlenmifltir. Bu kriterler enflasyon, bütçe a盤›, faiz oran›, devlet borçlar› ile üye ülkelerin paralar›n›n istikrar›na iliflkindir. Enflasyon kriterine göre, Topluluk'ta en iyi performans gösteren üç ülkenin bir y›ll›k enflasyon oranlar›n›n ortalamas› ile herhangi bir üye ülkenin bir y›ll›k enflasyon oran› aras›ndaki fark›n %1,5'tan fazla olmamas› gerekmektedir. Devlet borçlar› kriterine göre, üye ülkelerin devlet borçlar›n›n GSY‹H's›na oran› %60'›n› aflmamal›d›r. Bütçe a盤› kriterine göre, üye devletlerin bütçe aç›klar›n›n GSY‹H'lar›n›n %3'ünü geçmemesi gerekmektedir. Döviz kurunun istikrar›na iliflkin koflula göre de, son iki y›l içinde üye ülke paralar›n›n di¤er üye ülke paralar› karfl›s›nda devalüe edilmemesi zorunludur. Son kriter olan faiz oran› kriterine göre de, üye ülkelerin bir y›ll›k devlet tahvili faiz oranlar›n›n en düflük faiz uygulayan üç üye ülkenin bir y›ll›k faizlerinin ortalamas›n› %2'den daha fazla geçmemesi gerekmektedir. • • • • • Tek paraya geçiflle birlikte (en geç 1 Ocak 1999) ekonomik ve parasal birli¤in son aflamas›na gelinecek ve Avrupa Para Enstitüsü ba¤›ms›z Avrupa Merkez Bankas›'na dönüfltürülecektir. Avrupa paras›na geçifl için 1 Temmuz 1998 tarihinden önce hangi ülkelerin belirlenen flartlar› yerine getirdi¤ini Konsey'in tavsiyesi üzerine devlet ve hükümet baflkanlar›, nitelikli oy ço¤unlu¤u ile belirleyecektir. Tek paraya geçifl konusunda ço¤unluk flart› aranmayaca¤› için, bu koflullar›n en az dört ülke taraf›ndan yerine getirilmesi tek paraya geçiflte yeterli olacakt›r. Görüldü¤ü gibi, Avrupa Para Sistemi'nin parasal bütünleflme hedefi, ancak sisteme kat›lan ülke ekonomilerinin birbirlerine yak›n hale gelmeleri ile gerçekleflebilecektir. Bunun için de enflasyon oranlar› ve ekonomik yap›lar aras›ndaki farkl›l›klar›n giderilmesi gerekmektedir. Ancak, üye ülkelerin söz konusu kriterlere iliflkin performanslar› nedeniyle, tek paraya geçifl için belirlenen en son tarihin ertelenmesi ihtimal dahilindedir. (Bkz. Avrupa Para Birimi, Ç›ng›rakl› Y›lan) S. Abaç/fi. Akkaya Avrupa Parlamentosu [Alm. Europäiscehes Parlament ] [Fr. Parlement euro péen] [‹ng. European Parliament ] Bafllang›çta “Avrupa Parlamenter Meclisi” olarak adland›r›lan Avrupa Parlamentosu , ilk kez 19.3.1958 tarihinde toplanm›flt›r. 1979 y›l›na dek üye ülkelerin ulusal parlamentolar› taraf›ndan atanm›fl 198 milletvekilinden oluflmaktayd›. Bu dönemde Avrupa Parlamentosu’nun üye da¤›l›m› flöyle olmufltur. Federal Almanya, Fransa, ‹talya ve ‹ngiltere’den 36’flar, Belçika ve Hollanda’dan 14’er, ‹rlanda ve Danimarka’dan 10’ar, Lüksemburg’dan 6 üye olmak üzere toplam 198 parlamenter. Ancak, Roma ve Paris antlaflmalar› n›n Avrupa Parlamentosu’nun gelecekte do¤rudan ve genel seçimle oluflturulmas›n› öngörmesi nedeniyle, 1960 y›l›ndan itibaren bu konuda görüflmelere baflland›. Görüflmeler 1975 y›l›nda sonuçland› ve 1979 y›l›n›n Haziran ay›nda yap›lacak seçimlerin do¤rudan halkoyuna dayanmas› karar› verildi. 7-10 Haziran 1979’da do¤rudan seçimlerin yap›lmas› ile birlikte üye say›s› 410’a yükseltildi. Daha sonra, 1981'de Yunanistan'›n, 1986'da Portekiz ve ‹spanya'n›n AT üyesi olmalar›yla Parlamento'nun üye say›s› 518'e yükselmifltir. En son olarak da Avusturya, Finlandiya ve ‹sveç'in 1.1.1995 tarihinden itibaren Avrupa Toplulu¤u'na üye olmas›yla bu say› 626'ya yükselmifltir. 626 üyenin ülkelere göre da¤›l›m› flu flekildedir: Almanya 99, Fransa, ‹ngiltere ve ‹talya 87'fler, ‹spanya 64, Hollanda 31, Belçika, Yunanistan ve Portekiz 25'er, Danimarka 16, ‹rlanda 15, Lüksemburg 6, Avusturya 21, Finlandiya 16, ‹sveç 22 üye. Parlamento üyeleri ulusal nitelikleri yans›tmak yerine politik gruplar oluflturmaktad›r. Örne¤in sosyalist grup, liberal grup, yefliller grubu, sol birlik grubu, H›ristiyan demokrat grup gibi (toplam on grup vard›r). Seçim sistemi, devletten devlete farkl›l›klar göstermekle birlikte, dar bölge 106 Avrupa Parlamentosu sisteminin yürürlükte oldu¤u ‹ngiltere d›fl›nda genellikle nispi temsil biçimindedir. Kuruluflu yönünden tümüyle bütünleflmifl ve topluluk niteli¤i a¤›rl›k tafl›yan bir organ olan parlamentonun ulusal meclislere benzeyen yasama gücü yoktur. ‹nisiyatif Komisyon’a aittir ve Konsey, toplulu¤un yasama ifllevinin büyük bir k›sm›n› yerine getirir. Avrupa Parlamentosu üyeleri, ulusal ç›karlar› savunmak üzere atanmam›fllard›r. Parlamento, topluluk, ç›karlar›n›n bir bütün olarak temsil edilmesi için, Komisyon’u gözetim ve denetim alt›nda bulundurur ve Komisyon’un hükümetlerin isteklerine boyun e¤di¤i izlenimini edindi¤i takdirde uyar›da bulunarak bu organ›n dikkatini her an çekebilir. Kuramsal olarak Parlamento’nun Komisyon faaliyetlerini denetlemesi mümkün oldu¤u halde, uygulamada bu denetleme ulusal parlamentolarda görülenden daha s›n›rl›d›r. Roma Antlaflmas› hükümleri uyar›nca, Komisyon taraf›ndan haz›rlanacak bafll›ca öneriler hakk›nda Konsey’in karar vermeden önce Parlamento’ya dan›flmas› gerekmektedir. Parlamento’nun görüflü ba¤lay›c› nitelikte de¤ildir. Ancak genellikle Konsey’in son kararlar›n› etkileme gücüne sahiptir. Maastricht Antlaflmas› ile Avrupa Parlamentosu'nun yetkileri biraz da olsa art›r›lm›flt›r. Parlamento, Konsey'in nitelikli ço¤unlukla ald›¤› kararlar› oldu¤u gibi kabul edebilir, veto edebilir veya de¤ifliklik önerisinde bulunabilir. Parlamento bu konuda hiçbir karar almama yetkisini de kullanabilir. Avrupa Parlamentosu’nda en büyük görev çeflitli konular etraf›nda oluflturulan komisyonlara (19 sürekli komisyon) düflmektedir. Parlamento her y›l yaklafl›k olarak 12 oturum yapar. Parlamento komisyonlar›, bu oturumlar süresince bir ya da birkaç kez toplan›rlar. Her komisyon, üzerinde çal›fl›lan konu hakk›nda yürütme organ›n›n ilgili üyesini aç›klamalarda bulunmaya davet eder. Komisyonlar›n faaliyetleri genellikle günlük ifllerin yürütülmesinde Avrupa Parlamentosu’nun etkisinin geniflletilmesine büyük ölçüde yard›mc› olmaktad›r. Avrupa Parlamentosu üyeleri çeflitli konularla ilgili sorunlar›n› bu komisyonlara ya da Bakanlar Konseyi’ne yöneltebilmektedirler. Bu amaçla 1973 y›l› bafl›ndan bu yana, Parlamento’nun her oturumu s›ras›nda sorulara ayr›lan bir zaman süresinin konulmas›yla uygulamada yeni ve umut verici bir geliflme sa¤lanm›fl bulunmaktad›r Parlamento’nun denetimi Komisyon’un ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤layabilmekte ve Konsey, bu ba¤›ms›z›k sayesinde, ço¤unluk kural›n›n avantajlar›ndan yararlan›rken bir yandan da olanaklar ölçüsünde sak›ncalar›ndan korunmaktad›r. Parlamento’nun en önemli yetkileri aras›nda bütçe yetkileri yer almaktad›r. 1996 y›l› için topluluk bütçesi 86 280,4 milyon ECU'dür. AET Konseyi ve Komisyonu’nun faaliyetleri üzerinde kontrolünü sürdüren Parlamento’nun bütçe yetkisinin içeri¤i giderek genifllemektedir. Parlamento bütçenin serbest harcamalar k›sm›na iliflkin olarak en son söz sahibi olan organ iken, zorunlu harcamalar k›sm› üzerinde tadil önerileri getirebilmektedir. Bu tadil önerileri Konsey taraf›ndan a¤›rl›kl› oy usulüne göre reddedilmedi¤i takdirde kabul edilir. Avrupa Serbest Ticaret Toplulu¤u (EFTA) Bu nedenle bütçe uygulamas›, Parlamento’nun etkinlikleri aras›nda ayr›cal›kl› bir yer tutmakt›r. Parlamento ayr›ca siyasal bir denetim de uyular. Topluluk yaflam›na iliflkin tüm önemli sorunlar› görüflür ve düzenli olarak Komisyon’un ve Bakanlar Konseyi’nin yürüttü¤ü politikay› inceler. Daha önce de belirtildi¤i gibi sözlü ya da yaz›l› soru önergeleri verebilir. Bir gensoru önergesini 2/3 ço¤unlukla oylayarak Komisyon’u devirme güç ve yetkisine sahiptir. Bu uygulama, Parlamento denetiminin etkinli¤ini art›rmaktad›r. Ayr›ca Parlamento, d›fl politika alan›nda üye devletler aras›ndaki iflbirli¤ini yönlendirmektedir. Parlamento, genel bir kural olarak, ayda bir hafta toplan›r. Toplant›lar normal olarak Strasbourg’da yap›ld›¤› gibi, Lüksemburg’daki Avrupa merkezinde de yap›lmaktad›r. E. Çam/fi. Akkaya Avrupa Prodüktivite Ajans› (EPA) [Alm. Europaeische Produktivitaetsageutur ] [Fr. Agen ce Européenne de Productivité ] [‹ng. European Produc tivity Agenc] Avrupa ‹ktisadi ‹flbirli¤i Teflkilat› taraf›ndan 1953 y›l›nda üye ülkelerin ekonomilerinin çeflitli sektörlerinde faaliyette bulunan tek tek iflletmelerin ve ekonomilerinin bütünün verimlili¤inin (prodüktivite) artt›r›lmas› için en uygun yöntemlerin aranmas›, gelifltirilmesi ve desteklenmesi amac›yla kurulmufl olan bir teflkilatt›r. Avrupa Prodüktivite Ajans›, yönetim bak›m›ndan Avrupa ‹ktisadi ‹flbirli¤i Teflkilat›’n›n genel sekreterine ba¤l›, mali bak›mdan özerk ve genel çal›flmalar› bak›m›ndan konseye karfl› sorumludur. (Bkz. Avrupa ‹ktisadi ‹flbirli ¤i Teflkilat›, Ekonomik ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü [OECD] ). D. Demirgil Avrupa Serbest Ticaret Toplulu¤u (EFTA) [Alm. Eropäische Freihandelszone ] [Fr. Association européenne de commerce libre] [‹ng. European Free Trade Association] 1959 y›l›nda Stockholm anlaflmas› ile Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, ‹sveç, ‹sviçre, ‹ngiltere taraf›ndan kuruldu. Finlandiya 1961'de, ‹zlanda 1970 y›l›nda EFTA'ya dahil oldu. Ancak, ‹ngiltere, Danimarka, Portekiz, Avusturya, Finlandiya ve Norveç Avrupa Toplulu¤u'na üye olduktan sonra EFTA üyeli¤inden ayr›lm›fllard›r. EFTA’da Avrupa Ekonomik Toplulu¤u gibi bir ekonomik entegrasyon amaçlamaktad›r. Ancak EFTA’n›n AET’den ayr›ld›¤› nokta, entegrasyonun k›smi olmas› ve bu arada üye ülkeler aras›nda tar›m ürünlerinin serbest dolafl›ma kapal› olmas›d›r. EFTA’n›n amaçlar› aras›nda bir gümrük birli¤i yoktur. Bunun yerine ticaretin serbestlefltirilmesi ilkesine dayanan bir serbest ticaret bölgesi uygulamas› sürdürülmektedir. Bu arada, üye ülkelerin özel durumlar›na göre, ticarette özel istisna hükümleri uygulanabilir. Toplulu¤un en üst organ› Ekonomik Konsey olup, üye ülkelerin ata107 Avrupa Sosyal Fonu Avrupa Sosyalizmi d›¤› bakanlardan oluflmaktad›r. Ekonomik Konsey’in alt›nda ekonmik hayata yön veren etkili kiflilerden oluflan bir “Gözetim Meclisi” bulunmaktad›r. ‹sviçre’nin Cenevre kentinde bulunan bir Sekreterya da üye ülkeler aras›nda koordinasyonu sa¤lar. Anlaflmada, EFTA’n›n kurulufl biçiminde ve statüsünde ancak mutlak oy ço¤unlu¤uyla de¤ifliklik yap›labilmesi öngörülmüfltür. K. Mortan/fi.Akkaya Avrupa Sosyal Fonu [Alm. Europäische Sozialfond] [Fr. Fonds Social Euro péen] [‹ng. European Social Fund ] Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun (AET) sosyal politika araçlar›ndan biridir. Toplulu¤a dahil ülkelerde çal›flanlar›n istihdam olanaklar›n›n iyilefltirilmesi ve böylelikle yaflam düzeylerinin yükseltilmesi, gelir adaletinin sa¤lanmas› gibi amaçlar›n gerçeklefltirilmesinde önemli bir araç ve destek olmak üzere kurulmufl özel bir fondur. 20 Eylül 1960’da faaliyete geçmifltir. Fon, iflgücünün AET içinde serbestçe dolafl›m› ilkesinin ifllerlik kazanmas›na da yard›mc› olmaktad›r. Ro ma Anlaflmas› gere¤ince, iflgücünün topluluk içinde op timum da¤›l›m›n› sa¤layabilmek, yani iflgücünün niteliklerine en uygun olan, dolay›s›yla en verimli olaca¤› iflin bulunmas› için, toplulu¤un baz› hizmetleri üstlenmesi gerekir. Ayr›ca yer ve meslek de¤ifltiren kiflilere çeflitli maddi yard›mlar›n yap›lmas› da iflgücünün ak›c›l›¤›n› sa¤lamak aç›s›ndan zorunludur. AET’nin kuruluflunda üye devletler, ekonomik yap› de¤iflikli¤inden etkilenen iflçilerin yeni iflyerleri bulmas› ve topluluk içinde yer ve bölge de¤ifltirerek buralara yerleflmesi amac›yla, yapacaklar› harcamalara katk›da bulunmak üzere, Avrupa Sosyal Fonu’nu kurmufllard›r. Fon bu harcamalar›n % 50’sini topluluk ad›na karfl›lamaktad›r. Fonun faaliyete geçti¤i y›llarda yer ve meslek de¤ifltirme amac›yla yap›lan yard›mlar esas itibariyle kömür ve çelik sektörlerinde iflsiz kalan iflçilerin baflka sektörlerde istihdam olana¤› bulmalar›n› ve yeni ifllerine uygun bir mesleki e¤itim görmelerini sa¤lamak üzere yap›l›yordu. Ancak bu yard›mlardan yararlanabilmek baz› koflullara ba¤l›yd›. Örne¤in “meslek de¤ifltirme yard›m›’n›n” yap›labilmesi için, iflsiz kalan iflçinin yeni bir mesle¤e yöneldi¤i takdirde istihdam olana¤›na kavuflabilmesi, en az alt› aydan beri bu mesle¤i ö¤renmesi ve e¤itilmesi gereken meslekte verimli bir ifl bulabilmifl olmas› koflullar› aran›yordu. Ayn› flekilde “yer de¤ifltirme yard›m›” n›n yap›labilmesi için bir iflyerinde çal›flmakta olan iflçilerin iflsiz kalmalar›, yeniden tam süreli istihdam olana¤› bulabilmek için AET ülkeleri içinde baflka bir yer seçmek zorunda kalmalar› ve en az alt› aydan beri yeni bir iflte istihdam edilmeleri gerekiyordu. Fonun yard›mlar›na sadece yeni bir ifl bulmufl olup da bu iflte alt› aydan beri çal›flmakta bulunanlar›n hak kazanmas› ve ilgili devletin bunlar için yapt›¤› masraflar›n sadece % 50’sini kapsamas› elefltirilmifltir. Bu yar- d›mlar›n, toplulu¤un dengeli bir ekonomik ve sosyal geliflmenin, tam istihdam›n ve adil bir gelir da¤›l›m›n›n sa¤lanmas› amaçlar›n›n gereklefltirilmesi aç›s›ndan yetersiz kald›¤› belirtilmifltir. 1971 y›l›nda, uygulamadan edinilen tecrübelerden de yararlan›larak, fonun görev alan›n›n geniflletilmesi ve kaynaklar›n›n art›r›lmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. Yeniden düzenleme çal›flmalar›ndan sonra yukar›da say›lanlardan farkl› durumlarda da yard›mlar yap›lmaya bafllanm›flt›r. Toplulu¤un uygulad›¤› ortak ekonomi politikas›n›n bir sonucu olarak tar›m kesiminden sanayie ya da gerilemekte olan tekstil kesiminden di¤er kesimlere geçenlere ve bölgesel geliflme programlar›na da katk›da bulunulmaktad›r. 1974 y›l›nda yap›lan yeni bir düzenleme ile fon geniflletilmifl, fonun göçmen iflçiler sorununa özel bir flekilde e¤ilmesi ve onlar›n yaflama ve çal›flma koflullar›n›n iyilefltirilmesi için mali yard›mda bulunmas› kararlaflt›r›lm›flt›r. Göçmen iflçilere yap›lacak yard›mlar bunlar›n mesleki e¤itimi ve çocuklar›n›n yabanc› dil e¤itimi gibi konular› da içermektedir. Ayr›ca gençlerin mesleki e¤itimi, kad›nlar›n mesleki e¤itimi, özürlü (sakat) kimselerin rehabilitasyonu için özel programlar haz›rlanmaktad›r. Bu faaliyetleri nedeniyle yenilenmifl olan Avrupa Sosyal Fonu, toplulukta gerçek anlamda aktif emek piyasas› önlemlerinin al›nmas›na olanak veren bir sosyal politika arac› niteli¤ini kazanm›flt›r. Fon, AET Komisyonu’nun yönetimindedir. Komisyon, sendikalar›n ve ilgili kamu organlar›n›n görüfllerini ald›ktan sonra topluluk çap›nda projeler haz›rlamakta ve her y›l hangi alanlara ne miktarda yard›m yapaca¤›n› saptamakta, Bakanlar Konseyi’nin onay›ndan sonra da bu yard›mlar› gerçeklefltirmektedir. Fonun toplulukta tam istihdam›, daha iyi çal›flma ve yaflama koflullar›n› gerçeklefltirmek üzere yapt›¤› yard›mlar giderek artmaktad›r; 1983 y›l›ndan itibaren fonun kredilerinin büyük bir k›sm› yirmi befl yafl›ndan küçüklerin istihdam›n›n art›r›lmas›na yönelik olarak kulland›r›lm›flt›r. (Bkz. Avru pa Ekonomik Toplulu¤u) G. Kutal Avrupa Sosyalizmi [Alm. Europäische Sozialismus] [Fr. Socialisme Euro péen] [‹ng. Europen Socialism] Fransa, Almanya ve Benelüks ülkelerindeki sosyalist düflünce ve eylemlerin tarihçesi 19. yy’›n bafllar›na kadar uzan›r. ‹ngiltere için Robert Owen ne ise, Fransa için Kont Henri de Rouvoy de Saint-Simon ayn› fleydir. Saint-Simon, s›nai kapitalizmin temel toplumsal ve ekonomik iliflkileri de¤ifltirdi¤ini görmüfl, emekleri karfl›l›¤›ndan çok düflük ücretler alan ve sömürülen sanayi iflçilerinin toplum nimetlerinden en çok yararlanmas› gereken s›n›f oldu¤unu savunmufltur. Sanayi iflçilerine her fleyden önce f›rsat eflitli¤i verilmesini istemifltir. Owen gibi Saint-Simon da kaydedilen teknolojik geliflmelerin büyük bir hayran›d›r. Bu teknolojik geliflmelerin kurulu toplumsal düzeni, anlams›zl›k derecesine indirdi¤ini se- 108 Avrupa Toplulu¤u Komisyonu Avrupa Tar›msal Yönverme ve Garanti Fonu (FEOGA) zinlemifltir. Bu noktadan hareketle, toplumu dev bir fabrika gibi yönetecek, çal›flmalar› örgütleyecek bir devlet otoritesini öngörmüfltür. Teknolojik geliflmeler ve tüm ilerlemeler böylesine bir yeni düzeni gerçeklefltirme olas›l›¤›n› yaratm›flt›. Saint-Simon’a göre, devletin ekonomik ve ruhsal bir otorite olmas›, bilimsel tasar›lar çerçevesinde s›nai mülkiyeti kamusal ellere devretmesi gerekiyordu. B›rak›n›z yaps›nlar (Laissez-faire) ekonomisini reddedip, kooperatifçili¤i ve birlikleri savunan Charles Fourier ve Louis Blanc gibi düflünürler, temellerini Saint-Simon’un att›¤› görüflleri sonraki nesillere ulaflt›rm›fllard›r. Demek oluyor ki sosyalizmin temelleri eflitlik, kardefllik ve kaynaklar›n ortak mülkiyeti ve tasarrufu ilkelerine dayanmaktad›r. Sosyalizmde devlet mülkiyeti kavram› ancak Marx’tan sonra ortaya ç›km›fl, o zaman da ‹ngiltere’den çok Avrupa’da taraftar bulmufltur. Marx’›n ç›k›fl› tüm sosyalistleri büyük ölçüde etkilemifltir. Buna ek olarak Fransa ve ça¤dafl Almanya’daki devletçi (etatist ) gelenek ve e¤ilimler, devlet ya da kamu mülkiyeti kavram›n› bu ülkelerde ‹ngiltere’ye k›yasla daha köklü bir hale getirmifltir. Bir baflka deyiflle, devlet ya da kamu mülkiyeti Fabian Sosyalizmi’nden çok K›t’a (Avrupa) Sosyalizmi’nin bir parças›d›r. Kamu (devlet) sanayilerinin yönetimi konusunda Frans›z, Alman ve ‹talyan sosyalistleri, klasik sosyalist okula çok çok daha yak›nd›rlar. Tarihsel do¤rultusunda inceledi¤imiz takdirde, vermifl oldu¤umuz “demokratik sosyalizm” tan›m›n› daha iyi anlayabiliriz. Büyük üretimde kullan›lan tüm üretim mallar› üzerinde devletin ya da benzeri kamu organlar›n›n mülkiyetini savunmak, daha çok Avrupa sosyalistlerinin benimsedikleri bir görüfltür. Ekonomik ve toplumsal eflitli¤i sa¤laman›n yan› s›ra temel kiflisel özgürlük ve güdüleri korumak da Fabian Sosyalistleri’nin benimsedikleri yoldur. Bugün ise, hangi ulustan olurlarsa olsunlar, tüm sosyalistler her iki görüflü de modern sosyalizmin tan›m› kapsam›na almaktad›rlar. (Bkz. Sosyalizm, Bilimsel Sosyalizm) D. Demirgil 259,3 milyon ECU) ve ‹talya'n›n (55 562 milyon ECU) faydaland›¤› görülmektedir. K. Mortan/fi.Akkaya Avrupa Toplulu¤u (Bkz Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) Avrupa Toplulu¤u Komisyonu Avrupa Tar›msal Yönverme ve Garanti Fo nu (FEOGA) [Alm. Europäische Ausgleiches-und Garantiefonds für die Landwirtschaft] [Fr. Fonds européen pour l’orienta tion et la garantie agricole ] [‹ng. European agricultural guidance and guarantee fund ] AET’nin ortak tar›m politikas›n› yönlendirme arac› olan bu fon iki bölümden oluflur. Birinci bölüm olan Garanti Fonu, tar›msal pazarlara müdahalede bir finansman kayna¤›d›r. Yönverme Fonu ise tar›msal yap›n›n de¤ifltirilmesi ve iyilefltirilmesine katk›da bulunur. 1970-1980 döneminde 1800’e yak›n projeyle ‹talya, 1000’e yak›n projeyle Almanya ve 800’e yak›n pojeyle Fransa Garanti Fonu’ndan en fazla yararlanan üç AET ülkesi olmufltur. 1976-1993 döneminde de Feoga - Garanti Fonu'ndan en çok Fransa (73 615,8 milyon ECU), Almanya (57 [Alm. Europäisches Kommission] [Fr. Commission Eu ropéenne] [‹ng. European Commission] Almanya, Fransa, ‹ngiltere, ‹talya ve ‹spanya'dan ikifler, di¤er üye ülkelerden de birer üye olmak üzere toplam 20 üyeden oluflmaktad›r. Bu üyeler, üye devletlerin hükümetleri taraf›ndan ortak bir kararla dört y›ll›k bir süre için atan›rlar. Ancak, Maastricht Antlaflmas› ile komisyon üyelerinin çal›flma süresi befl y›l olarak belirlenmifltir. Bu süre içinde baflka bir mesleki faaliyette bulunamayacaklar› gibi, sadece toplulu¤un ç›karlar› için hareket edeceklerinden, herhangi bir hükümetten ya da kurulufltan talimat alamazlar. Komisyon do¤rudan Avrupa Parlamentosu’nun denetimi alt›ndad›r. Seçimle iflbafl›na gelen Komisyon baflkan ve baflkan yard›mc›lar›n›n görev süreleri iki y›l olup, yeniden seçilebilmeleri mümkündür. Yine Maastricht Antlaflmas› ile Komisyon baflkan›n›n yard›mc› say›s› iki ile s›n›rland›r›lm›flt›r. Yürütme s›ras›nda Komisyon hükümetlerden ba¤›ms›z hareket eder; topluluk politikas›n› uygulamaya koyar ve üye ülkelerin ç›karlar›n› tek tek gözetmek yerine bir bütün olarak Avrupa Toplulu¤u’nun ç›karlar›n› savunur. Komisyon bir kurul olarak hareket eder ve kararlar üye tam say›s›n›n ço¤unlu¤uyla al›n›r. Bu özellikle politik yönü a¤›r basan kararlar için geçerlidir. Ancak, Komisyon’un di¤er herhangi bir önerisini onaylamak söz konusu oldu¤unda, antlaflman›n tan›d›¤› ortak ve eflit hak, nispi ço¤unluktur. Komisyonun görevleri flunlard›r: Topluluk kurallar›na ve ortak pazar ilkelerine sayg›y› güvence alt›na almak. Komisyon, yap›lan anlaflmalar›n uygulanmas›na ve ortak kurumlar›n kararlar›n›n yerine getirilmesine bekçilik eder. Soruflturma gücüne sahiptir ve özellikle Avrupa rekabet kurallar› çerçevesinde para cezas› bile verebilir. Ayn› flekilde, yükümlülüklerine uymayan devletleri Adalet Mahkemesi önüne ça¤›ra bilir. Komisyon, bir devletin hatal› davrand›¤›n› düflündü¤ü takdirde, bu devletten genifl bilgi isteyebilir ve nesnel bir karar alabilir. E¤er söz konusu devlet al›nan karara uymazsa, Adalet Divan›’n›n verdi¤i karar›n uygulanmas›n› gerektiren önlemlere uymak zorundad›r. Toplulu¤un Bakanlar Konseyi’ne, topluluk politikalar›n›n geliflimi için (tar›msal, sosyal, endüstriyel, bölgesel, vb. aç›dan) gerekli önlemlerin al›nmas›n› önerebilir. Konsey kararlar› ya da anlaflmalar uyar›nca topluluklar›n politikalar›n› uygulamaya koyar; Komisyon’un özellikle kömür ve çelik alan›nda özel yetkileri vard›r (Yat›r›mlar›n koordinasonu, fiyatlar›n denetimi vb.). Ayr›ca rekabet (tekellerin s›n›rland›r›lma- 109 Avrupa Vakf› Avusturya Okulu s›, kamu yard›mlar›n›n kontrolü) ve nükleer enerji (nükleer tesislerin kontrolü, vb.) konular›nda da genifl yetkilere sahip bulunmaktad›r. Baz› koflullarda Komisyon, Konsey’in vekaletini yüklenebilir. Örne¤in, üçüncü ülkelerle ticari anlaflmalar yapabilir. Konsey, topluluk bütçesinin büyük bir bölümünü içeren ortak fon ve programlar› yönetir. Özellikle tar›m› destekleyen ve modernlefltiren fon ve programlar› yönetir (Avrupa Tar›msal Yönverme ve Garanti Fonu ); s›nai, mesleki ve bölgesel de¤iflimleri destekler (CEGA kredileri, sosyal fonlar, Avrupa Bölgesel Kalk›nma Fonu). Bilimsel araflt›rmalar› yönlendirir ve Üçüncü Dünya karfl›s›nda toplulu¤un dayan›flmas›n› kan›tlar (Avrupa Kal k›nma Fonu, yiyecek ve yard›m programlar›). Komisyon’un yönetim birimi Brüksel’dedir. ‹kinci derecede önemli bir baflka yönetim merkezi ise Lüksemburg’da bulunmaktad›r. Bu iki merkez’de 20 kadar alt birim yer almaktad›r. Komisyon’un bölümleri flunlard›r: Genel Sekreterlik, Hukuk Servisi, ‹statistik Ofisi, Gümrük Birli¤i Servisi, Çevre ve Tüketicilerin Korunmas› Servisi. (Bkz. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i) E. Çam/fi.Akkaya Avrupa Vakf› [Alm. Europäische Stiftung] [Fr. Fondation Europénne ] [‹ng. European Foundation]. Avrupa Vakf› konusu. ‹lk kez Avrupa Eokonomik Toplulu¤u’na üye ülkelerin devlet ve hükümet baflkanlar›n›n 26 Mart 1977 tarihinde Roma’da yapt›klar› toplant›da ele al›nm›flt›r. Öneri, toplant›ya “Avrupa Birli¤i’yle ilgili bir rapor sunan Belçika baflbakan› Léo Tindemans taraf›ndan getirilmifltir. ‹lgiyle karfl›lanan bu öneri toplulu¤un yürütme organ› olan komisyona havale edilmiflti. Tindemans raporunda vakf›n görevleri üç grupta toplanmaktad›r. 1) Toplulu¤a üye ülkelerin vatandafllar› aras›nda yak›nlaflmay› art›rmak, 2) Toplulu¤un faaliyetlerinin daha iyi anlafl›lmas›n› ve daha genifl bir destek bulmas›n› sa¤lay›c› etkinliklerde bulunmak, 3) Toplulu¤u ve çal›flmalar›n› dünyan›n di¤er ülkelerine ve insanlar›na duyurmak. Böylece, Avrupa Toplulu¤u’nun kurumlar›n›n ya da üye ülkelerin do¤rudan üstlenmedikleri faaliyetleri kurulacak Avrupa Vakf› yerine getirebilecekti. 3 Aral›k 1981 tarihinde AET’nin Daimi Temsilciler Komitesi, vakf›n kurulufluyla ilgili hukuki ve mali konularla yerleflme konular›n› içeren raporunu vemeyi ve Fransa’n›n beelsiz bina tahsisi önerisini kabul etti. Kurulufl çal›flmalar› tamamlanan Avrupa Vakf› AET’nin bir yan kuruluflu olarak faaliyet göstermektedir. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) E. Tokgöz Avrupa Yat›r›m Bankas› [Alm. Europäische Investitionsbank ] [Fr. Banque euro péenne d’Investissement] [‹ng. European Investment Bank] Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’na üye ülkelerin dengeli ve sürekli kalk›nmas›na yard›m etmek için Roma Anlafl mas› ile 1958 y›l›nda kurulmufltur. Görevi, topluluk menfaatleri dahilinde ve Ortak Pazar flartlar›na ayk›r› olmayacak flekilde, sermaye piyasalar›na ve kendi kaynaklar›na baflvurarak dengeli bir kalk›nmaya katk›da bulunmakt›r. Banka, topluluk içinde ba¤›ms›z bir kamu ku rulufludur ve kâr amac› gütmeden tüm sektörlerdeki projelerin finansman›na destek olmaktad›r. Özellikle altyap› ve sanayi yat›r›mlar› için kamu sektörüne ve özel sektöre kredi vermektedir. Avrupa Yat›r›m Bankas›’n›n faaliyet alan› Yunanistan’›, 17 Afrika devletini, Madagaskar ve Mois Adas›n›, çeflitli deniz afl›r› ülkeleri ve Türkiye’yi de kapsayacak biçimde zamanla giderek geniflletilmifltir. Topluluk ile Türkiye aras›nda 1965 y›l›nda imzalanan “Ortakl›k Anlaflmas›”na göre Avrupa Yat›r›m Bankas›, Türkiye’nin toplulu¤a tam üye olmas›na kadarki haz›rl›k dönemlerinde krediler biçiminde finansal yard›m sa¤lamakla görevlidir. Bankan›n 1994 y›l›nda verdi¤i topluluk içi kredilerinden %17,5'u ‹talya, %14'ü ‹spanya, %13,9'u Hollanda ve %13,6's› Almanya taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Bankan›n verdi¤i kredilerin toplam› 1990 y›l›nda 13 393,4 milyon ECU iken, 1994 y›l›nda 19 927,5 milyon ECU olmufltur. Bankan›n merkezi Lüksemburg’dad›r. Yetkili organlar› Guvernörler Konseyi, ‹dare Konseyi ve ‹dare Komitesi’dir. G. Uras/fi. Akkaya Avusturya Okulu [Alm. Österreichische Schule ] [Fr. Ecole Autrichienne] [‹ng. Austrian School] Von Thünen, Dupuit, Cournot, Ellet ve Jevons, marjinal analizi birbirinden ba¤›ms›z olarak formüle etmifllerdi. Marshall’dan önceki neo-klasik iktisatç›lar aras›ndaki tart›flmada marjinal analiz ve özellikle marjinal fayda konusunda önemli katk›larda bulunan bir grup yazar daha yer almaktad›r. Avusturya Okulu olarak bilinen bu okulun ilk yazar› Carl Menger ’dir (1840-1921) ‹ki ö¤rencisi Friederich von Wieser (1851-1926) ve Eugen von Böhm-Bawerk (1851-1913), onunla birlikte Viyana Üniversitesi’nde çal›flm›fllard›r. Daha genifl bir aç›dan ele al›nd›¤› takdirde, bu üçlü gruptan sonra ikinci bir kufla¤› oluflturan Joseph Schumpeter ve Ludwig von Mi ses’i, üçüncü bir kufla¤› oluflturan Fritz Machlup, Gottfried Haberler, Friedrich von Hayek ve Oskar Marges tern’i de Avusturya Okulu’ndan etkilenenler olarak ele almak gerekir. Avusturya Okulu’nun üçlüsünü birarada incelemekte özel bir zorunluk vard›r. Menger’in fayda teorisini ba¤›ms›z olarak ortaya koymas›ndan sonra Böhnm-Bawerk ve özellikle von Wieser, Menger’in katk›s›n› genifllettiler, gelifltirdiler. Her üç yazar›n ekonomik analiz yaklafl›mlar›nda önemli 110 Ayakbast› Paras› Ay›ba Karfl› Tekeffül Borcu ortak unsurlar yer almaktad›r. At›f teorisi, yani sermaye mallar›n›n de¤erlerini ürettikleri tüketim mallar›ndan elde ettiklerini aç›klayan teori her üçü taraf›ndan gelifltirilmifltir. De¤er hakk›ndaki bu yaklafl›m, Adam Smithtaraf›ndan öne sürülen ve Alfred Marshall taraf›ndan gelifltirilen de¤erlerin arz ve talebin karfl›l›kl› oluflumu teorisiyle çat›flmaktad›r. Her üç yazar da, ekonomik analiz yaparken, fonksiyonel matematiksel bir yaklafl›mda bulunmak yerine, edebi sözlere dayanan bir ifade kullanm›fllard›r. Menger’in bafllang›çtaki popülaritesine matematik formül kullanmamak hususundaki afl›r› e¤ilimi yard›mc› olmufl tur. Fayda, talep ve üretim fonksiyonlar›nda süreksizlik ve aral›k (fas›la) fikrini her üçü de kullanm›flt›r. Demek ki fayda fonksiyonu bir seri merdiven basama¤›ndan oluflmaktad›r. Matematik analizi ve sürekli fonksiyonlar kullanm›fl olan Jevons, Dupuit, Cournot ve Marshall, bu konuda farkl› bir yaklafl›m kullanm›fllard›r. (Bkz. At›f Teorisi, Eugen von Böhm Bawerk, Fritz Machlup, Gott fried Haberler Friedrich von Hayek ) D. Demirgil Ayakbast› Paras› Bir ülkeye ya da bögeye giriflte tahsil edilen resimdir. Eski ça¤lardan beri hemen her yerde de¤iflik adlarla bu resim al›nm›flt›r. Osmanl› Devleti’nde bir yere getirilen ya da geçit yerlerinden nakledilen hayvanlardan “selâmet akçesi” yahut “geçit resmi” al›n›rd›. Halk bu iki resme de “top rak bast› paras›” derdi. Toprak paras›na t e k â l i f - i fler”iye dendi. D›flar›dan gelen mallardan ise “âmediye” tahsil edilirdi. “Âmed”, gelifl anlam›na kullan›lan bir sözcüktü. “  m e d i y e ”ye de, “tekâlif-i fler’iye d e n d i . (Bkz. Tekalif-i fieriye Tekalif-i Örfiye) F. Ergin Ayarlama Kay›tlar› [Alm. Abgrenzeungen] [Fr. Ecritures ] [‹ng. Adjusting entries] Hesaplar›n iflletmenin finansal durumunu ve faaliyet sonuçlar›n› do¤ru olarak yans›t›r duruma getirilmesi amac›yla dönem sonunda yap›lmas› gereken kay›tlard›r. Bu kay›tlara düzeltme kay›tlar› da denir. Ayarlama kay›tlar› yap›lmas›n› gerektiren bafll›ca durumlar flunlard›r. 1) Döneme ait oldu¤u halde, ödenmedi¤i için dönem içerisinde kaydedilmemifl giderlerin bulunmas› (dönemin son günlerine ait ödenmemifl iflçilik gibi), 2) Dönem içinde tümü bir gider hesab›na kaydedildi¤i halde bir k›sm› gelecek döneme varl›k olarak devredecek kalemlerin bulunmas› (gelecek dönemi de kapsayan bir kira ödemesinin, dönem zarf›nda kira gideri hesab›na kaydedilmifl olmas› gibi), 3) Gerçekleflmifl fakat tahsil edilmedi¤i için kaydedilmemifl gelirlerin bulunmas› (iflletmenin banka hesab›na tahakkuk ettirilmifl faiz gibi), 4) Bir k›sm› gelecek dönem ya da dönemlere ait oldu¤u halde, tahsil edildi¤inde tümü gelir veya önceden tahsil edilmifl gelir kaydedilmifl kalemlerin bulunmas› (gelecek dönemi de kapsayan kira tahsilat› gibi), 5) Varl›k maliyetlerinde, döneme ait oldu¤u halde dönem süresince kaydedilmemifl tükenmeler bulunmas› (flüpheli alacaklar, amortismanlar, önceden ödenmifl giderlerin döneme ait k›sm› gibi). Y. Ercan Ayarlanm›fl Bütçe [Alm. Flexibles Budget] [Fr. Budget prospectif] [‹ng. Adjusted budget] Bir faaliyet dönemiin fiili üretim miktar› için bütçelenmifl maliyetleri gösterir. Ayarlanm›fl bütçe, esnek bütçede (fiili üretim miktar›na tekabül eden sütun olarak) içerilmifl olabilece¤i gibi, esnek bütçenin haz›rlanmas›nda temel al›nm›fl olan maliyet-faaliyet hacmi iliflkilerine dayan›larak da kolayca haz›rlanabilir. Ayarlanm›fl bütçe, esnek bütçenin di¤er herhangi bir sütununda oldu¤u gibi de¤iflken ve sabit maliyet kalemlerinin fiili üretim miktar›na tekabül eden bütçelenmifl tutarlar›n› içerir. Di¤er bir deyiflle, ayarlanm›fl bütçe, fiili üretim miktar› için normal koflullarda katlan›lmas› gereken maliyetleri gösterir. Bu maliyetlerde dönem içerisinde fiilen katlan›lm›fl olan maliyetler aras›ndaki farklar, maliyet kontrolü ve baflar› de¤erlemesi amaçlar› aç›s›ndan önemli ipuçlar› sa¤layabilir. (Bkz. Baflar› De¤erleme) Y. Ercan Ay›p [Alm. Sachmängel] [Fr. Défauts de la chose] [‹ng. De fect] Hukuk ö¤retisinde “bozukluk ” ya da “noksanl›k ” olarak da deyimlendirilen ay›p kavram› hukuk dilinde dar ve teknik bir anlamda kullan›l›r. Buna göre ay›p bir sat›m sözleflmesinde, sat›ma konu oluflturan fleyin (sat›lan›n) do¤mas›nda veya niteliklerinde var olan ya da o fleyden gerekti¤i gibi yararlan›lmas›na engel olan ve sözleflmenin kurulmas›nda al›c›n›n bilmedi¤i eksiklik veya bozukluktur. (BK. md. 194) ‹. Ulusan Ay›ba Karfl› Tekeffül Borcu [Alm. Gewähreistungspflicht wegen Sach-und Rechts mängel aneiner Sache ] [Fr. Garantie en raison de défa uts de la cause] Sat›landaki hukuki ve maddi ay›plar›n al›c› aleyhine do¤urabilece¤i zararlara ve olumsuz sonuçlara karfl›, al›c›y› korumak amac› ile sat›c› sorumlu tutulmufltur. Hukuki ay›plara iliflkin olarak al›c›n›n tekeffül borcu, “zapta karfl› tekeffül” bafll›¤› alt›nda Borçlar Kanunu’nda özel olarak düzenlenmifltir. (BK. m. 189 vd.) Sat›c›n›n maddi ay›plara karfl› tekeffül borcunun gerçekleflmesi için afla¤›daki koflullar›n gerçekleflmesi aran›r: (BK. m. 194 vd.) 1) Ay›plar sözleflmenin akdedildi¤i (kuruldu¤u) anda mevcut bulunmal›d›r. Bu durumda sat›c› ya malda varl›¤›n› zikr ve vaadetti¤i nitelikleri sa¤lamakla yükümlüdür veya böyle bir beyan› bulunmasa dahi, sat›lan maddi 111 Ay›rma Prensibi ya da hukuki bir nedenle de¤erini veya ondan beklenen yarar› yok eden veya önemli bir flekilde azaltan eksikliklerin (bozukluklar›n) bulunmamas›n› sa¤lamakla yükümlüdür. (BK. m. 194) Birinci olas›l›kta sözleflmesel (akdi), ikinci durumda ise yasal (kanuni) bir tekeffül borcu söz konusudur. 2) Sat›landa varl›¤› varsay›lan niteliklerin mevcut bulunmad›¤›n›, sözleflmenin kurulmas› esnas›nda al›c› bilmiyor olmal›d›r (BK. m. 197) 3) Bir gizli ay›p mevcut olmal›d›r; yani al›c›n›n yeterince muayene etmekle farkedebilece¤i bir ay›p söz konusu olmamal›d›r. (BK. m. 197), TTK. m. 25/b.3) 4) Ay›plar, sat›m konusu fleyin de¤erini veya ondan beklenen yarar› ortadan kald›racak ya da önemli ölçüde azaltacak düzeyde olmal›d›r. 5) Sözleflmede sat›c›n›n tekeffül borcunu kald›ran bir sorumsuzluk kayd› bulunmamal›d›r. 6)Al›c›, yasan›n kendisine yükledi¤i sat›lan› muayene ve sat›c›ya “ihbar” borcunu yerine getirmelidir. (BK. m. 198) (Bkz. Zapta Karfl› Tekeffül Borcu) ‹. Ulusan Ay›rma Prensibi [ A l m . D i f f e r e n z i a t i o n s p r i n z i p] [ F r . D i s c r i m i n a t i o n ] [‹ng. Principle of differentation] Vergi yasalar›na göre vergilendirilen çeflitli gelir unsurlar› vard›r. Ay›rma prensibi, temelde, söz konusu unsurlar›n gelir olarak tutarlar› ayn› olsa bile, sahipleri aç›s›ndan farkl› ekonomik iktidar ve vergi ödeme gücü ifade etti¤i düflüncesine dayanmaktad›r. Buna göre, vergilendirmede iktidar prensibinin gerçeklefltirilmesi için gelirin miktar› kadar kayna¤›n›n da önemi vard›r. Üretim faktörleri gelirleri ikili bir s›n›fland›rmaya tâbi tutularak emek gelirleri ve sermaye gelirleri fleklinde bir ay›r›m yap›lmaktad›r. Ay›rma prensibiyle emek gelirlerinin ayn› miktardaki sermaye gelirlerine oranla daha az bir vergi ödeme iktidar› gösterdi¤i savunulmaktad›r. Vergi ödeme iktidar› bak›m›ndan emek gelirlerinin daha güçsüz olmas›, çeflitli nedenlerle aç›klanmaktad›r. Bunlardan birincisi, sa¤lanan gelirlerin süreklili¤i ve düzenlili¤i aç›s›ndand›r. Buna göre sermaye gelirlerinin devaml› ve düzenli olmas›na ra¤men, emek gelirlerinin -kiflinin flahs›na olan s›k› ba¤lar› nedeniyle- söz konusu süreklili¤i ve düzeni gösteremedi¤i ileri sürülmektedir. ‹leri sürülen ikinci neden ise, üretim faktörlerinin bofl zaman kullanabilmeleri aç›s›ndand›r. Sermaye geliri elde edenler, bunun d›fl›nda ayr›ca bir baflka iflte çal›flarak da gelirlerini art›rma imkân›na sahiptirler. Kuflkusuz, çal›flmasalar da, sermayeleri gelir getirmeye devam edecektir. Emek gelirlerinde ise bu mümkün de¤ildir. Ay›rma prensibi lehine olarak ileri sürülen iddialar çeflitli flekillerde elefltirilmesine ra¤men, vergi sistemlerinde bu prensibe -yumuflat›lm›fl ölçülerde de olsa- yer verilmifltir. Emek gelirlerinde çeflitli indirimler uygulan›rken sermaye gelirleri gelir vergisinin yan› s›ra kurumlar vergisi, emlâk vergisi gibi vergilerle do¤rudan ya Ayl›k Faiz da dolayl› olarak ek vergilendirmeye tâbi tutulabilmektedir. Türk gelir vergisi sisteminde, ücret gelirleri için, di¤er gelir unsurlar›ndan farkl› olarak özel indirim ve özel gider indirimi uygulanmaktad›r. Gelir Vergisi Yasas›'na göre, gerçek ücretler vergilendirilirken günde 60.000, ayda 1.800.000, y›lda 21.600.000 TL özel indirim alt›nda indirilecektir. Bunun yan› s›ra, 1994 y›l›nda ücretlilere özel gider indirimi hakk› tan›nm›flt›r. Yükümlünün kendisi, efli ve çocuklar› ile ilgili e¤itim, sa¤l›k, g›da, giyim ve kira harcamalar›n›n y›ll›k toplam tutar›n›n 1/3'ünü matrahtan indirilebilecektir. Ancak, hesaplanan indirim tutar›n›n, harcaman›n yap›ld›¤› y›la iliflkin ücretin y›ll›k vergi matrah›n›n % 35'ini geçmemesi gerekmektedir. (Bkz. Emek Geliri) Y. Öncel/fi.Akkaya Aylak Kapasite Maliyeti [Alm. Leerkosten] [Fr. Coût de la capacité oisive] [‹ng. Cost of idle capacity] Genel üretim maliyetlerinden üretim birimlerine pay verilmesi, maliyet yükleme haddi yard›m› ile olur. Bu haddin hesaplanabilmesi için iflletmenin tüm genel üretim maliyetlerinin ya da maliyet yerinin genel üretim maliyetlerinin ayn› dönemin faaliyet hacmine oranlanmas› gerekir. Ancak, maliyet yükleme haddinin hesaplanmas›nda fiili faaliyet hacimlerinin kullan›lmas›, dönemin sonuç hesaplar›nda ve envanter de¤erlemesinde hatal› ve rasgele sonuçlara yol açabilir. ‹flte bu gibi sonuçlar› önleyebilmek için, maliyet yükleme haddinin hesaplanmas›nda planlanan bir faaliyet hacmi kullan›l›r. Fiili faaliyet hacminin planlanan kapasitenin alt›nda gerçekleflmesi halinde de, üretim birimlerine yüklenememifl sabit genel üretim maliyeti tutar› ortaya ç›kacakt›r. Aylak kapasite maliyetini ifade eden bu tutar, emilmemifl sabit maliyet ya da absorbe edilmemifl sabit maliyet diye de tan›mlanmaktad›r. (Bkz. Faaliyet Hacmi ) F. Bilgino¤lu Ayl›k Faiz [Alm. Monatlichczinsen] [Fr. ‹ntérêt mensuel] [‹ng. De posit Accounts of One-Month Maturity] Vade aç›s›ndan, bir ayl›k tasarruf mevduat› kabulü ve bu tür mevduata verilen faiz anlam›ndad›r. 1 Temmuz 1980 tarihinde Türk bankac›l›k sistemi serbest faiz uygulamas›na geçince, mevduat kabul eden bankalar aras›nda, faizlerin bafl›bofl kalmamas› amac›yla bir “Centilmenlik Anlaflmas› ” yap›lm›flt›r. Belirli aral›klarla bir araya gelen banka genel müdürleri, de¤iflen ekonomik flartlara göre vade ve faizleri tespit etmeye bafllam›fllard›r. Bu arada, serbest faiz uygulamas› sonucu tasarruf sahibine reel (enflasyon oran›n›n üzerinde) faiz verilmesi, bankalar›n faiz yükünü önemli ölçüde art›rm›flt›r.Bu nedenle bankalar, Centilmenlik Anlaflmas› yoluyla, vade k›saltmaya yönelmifllerdir. Bu geliflmelerin sonucu olarak, 1982 y›l› bafl›ndan itibaren ayl›k faiz uygulamas› bafllam›flt›r. Ayl›k faiz uygulamas› halen devam etmekte 112 Ayl›k Ortalamalar Metodu Aynî Sermaye Aynî Hak ve yaflanan yüksek oranl› enflasyon nedeniyle bir ay vadeli mevduata y›ll›k brüt % 50 ile % 89 aras›nda de¤iflen oranlarda faiz verilmektedir. M.Berk/fi.Akkaya Ayl›k Ortalamalar Metodu [Alm. Methode der Monatsmittel] [Fr. Méthode de mo yennes mensuelles] [‹ng. Method of monthly averages] Y›l›k toplamlar fleklinde verilmifl zaman serilerinin ayl›k olarak belirtilmesinde ve y›ldan y›la ayl›k de¤iflmelerinin trend denklemleri yoluyla ifade edilmesinde baflvurulan metoda “ayl›k ortalamalar metodu ” ad› verilmektedir. Üretim, ihracat, para arz› ya da banka mevduat› gibi birçok de¤iflkenle ilgili veriler y›ll›k toplamlar halinde aç›klanabilir. Örne¤in, bir firman›n üretimi 1993, 1994 ve 1995 y›llar›na ait toplamlar olarak 6000, 7500, 9000 ton ise, bu geliflmenin trend denklemi, Y=üretim, X=1 y›l birimi olmak üzere, Y = a+bX Y = 6 000 + 1 500 X fleklinde belirtilecektir. Denklemde 6 000 de¤eriyle fonksiyonun (Y) eksenini kesti¤i nokta, yani bafllang›ç y›l›ndaki üretim miktar›, 1 500 ile fonksiyonun e¤imi, yani üretimdeki ortalama y›ll›k art›fl gösterilmektedir. Bu denklem y›ldan y›la y›ll›k toplamlarda ortaya ç›kan de¤iflmeleri yans›tmakta, ancak bir y›ldan di¤erine ayl›k geliflmelerle ilgili bilgi verememektedir. Söz konusu firman›n y›ll›k verilere göre düzenlenmifl ortalama ayl›k üretimi ile bu ortama ayl›k üretimdeki y›ll›k art›fl›n saptanabilmesi için yukar›daki trend denkleminin de¤erlerinin 12’ye bölünmesi gerekmektedir: Y = 6 000 + 1 500 X 12 12 Y = 500 + 125 X [Alm. Sachenrechte] [Fr. Droits réels ] [‹ng. Real rights] Aynî hak, bir kimseye bir mal üzerinde do¤rudan do¤ruya egemenlik sa¤layan ve bu nedenle de herkese karfl› ileri sürülebilen hakt›r. Aynî haklar ancak yasada öngörülen tiplerde kurulabilir, yani burada s›n›rl› say› (nume rus clausus ) ilkesi geçerlidir. Aynî haklar, belirli bir mal üzerinde hak sahibine sa¤lad›¤› yetkiye göre ikiye ayr›l›r. Hak tam anlam›yla bir yetki sa¤l›yor, yani mal› kullanma, tüketme ya da semerelerinden yararlanma yetkisi veriyorsa buna “mülki yet hakk› ” denilir. Mülkiyet hakk› da, mülkiyete konu olan mal›n türüne göre menkul (tafl›n›r) ve gayr›menkul (tafl›nmaz) mülkiyet olarak, hak sahibinin say›s› aç›s›ndan ise tek kifli mülkiyeti ve toplu (birlikte) mülkiyetolarak iki grupta ele al›nabilir. Aynî hakk›n kifliye mal üzerinde sa¤lad›¤› yetki s›n›rl› ise, s›n›rl› (mahdut) aynî haktan söz edilir. Bunlar da, mal›n malikine mülkiyete iliflkin baz› yetkileri kullanmama ya da bu yetkiyi s›n›rl› aynî hak sahibinin kullanmas›na izin verme yükümü yükleyen irtifak haklar› (intifa, sükna, inflaat, kaynak hakk› gibi), hak sahibinin bir alaca¤›n› güvence alt›na alan ve borç ödenmedi¤i takdirde rehnedilen mal sat›larak elde edilen para ile alaca¤›n karfl›lanmas›na yarayan rehin haklar› ve bir tafl›nmaz malikinin, sahibi bulundu¤u tafl›nmaz dolay›s›yle o tafl›nmaz karfl›l›k olmak üzere di¤er bir kifli lehine bir fley yapmaya veya vermeye zorunlu tutuldu¤u gayr›menkul mükellefiyetidir. Aynî haklar›n sa¤lad›¤› egemenlik, tafl›n›rlarda zilyetlikle, tafl›nmazlarda ise tapu siciline kay›tla gerçekleflir. Herkes bu hakka uymak ve onu ihlâl etmemekle yükümlüdür. Hakk› ihlal edilen aynî hak sahibi istikhâk, istirdat, müdahalenin önlenmesi ve tazminat davalar› açabilir. Ö. Teoman Aynî Kredi Bu denklemde 500 ile bafllang›ç y›l›ndaki ayl›k ortalama üretim, 125 ile de bu ayl›k ortalama üretimin ortalama y›ll›k art›fl› belirtilmektedir. E¤er ayl›k ortalama üretimin ortalama y›ll›k yerine ortalama ayl›k art›fl›n›n belirlenmesi gerekiyorsa, bu de¤er y›ll›k ortalama art›fl›n 12 yerine 12 x 12’ye bölünmesi ile elde edilecektir; Y = 6 000 + 1 500 X 12 12x12 Y = 500 + 142 X Denklemde (X) ile y›l de¤il aylar belirtilmekte; 142 ile ortalama ayl›k üretimin ortalama ayl›k art›fl› ifade edilmektedir. Ayl›k ortalamalar metodunun kullan›lmas›nda yan›lg›lara yol aç›lmamas› için aç›klanan üç ayr› trend denkleminden hangisine uydu¤unun dikkatli bir flekilde saptanmas› gerekmektedir. (Bkz. Trend, Zaman Serileri) B.A. Köksal [Alm. Warenkredit] [Fr. Crédit réel ] [‹ng. Credit in kind] Müflteriye parasal ya da nakdi olmayan türde, bir baflka deyiflle, mal cinsinden aç›lan kredi olup, vadesi sonunda geri ödeme parasal olarak gerçeklefltirilmektedir. Aynî kredilere daha çok Tar›msal Bankac›l›k’ ta ve Tar›msal Kredi Kooperatifçili¤i’nde rastlanmaktad›r. Örne¤in Türkiye’de de gerek TC Ziraat Bankas› gerekse Tar›m Kredi Kooperatifleri kanal›yla aç›lan tar›msal kredilerin önemli bir bölümü (gübre, ilaç, ekipman, canl› hayvan vb.) aynî kredi türündedir. Bu yolla, aç›lan kredinin amac›na uygun kullan›m› olas›l›¤› art›r›ld›¤› gibi, kredi kurumunun arac›l›¤›yla mal›n seçimi ve tedarikinde kalite, miktar, fiyat, yer ve zaman aç›s›ndan daha elveriflli koflullar›n sa¤lanma flans› art›r›lmaktad›r. (Bkz. Nakdi Kredi, Tar›msal Kredi, Tar›msal Kredileme ‹lkeleri) S. Cingi Aynî Sermaye [Alm. Sacheinlage] [Fr. Apport en nature ] [‹ng. Capital in Kind] 113 Aynî Tevdiat Aynî Yard›mlar Ortaklarca kurulufl ya da sermaye art›r›m› s›ras›nda konulan, bir malvarl›¤› de¤eri tafl›yan, devredilebilen ve aktif olarak bilançoya geçirilebilen eflya ve bütün hak lar d›r. Örne¤in bir ticari iflletme, tafl›nmazlar, tafl›n›rlar, k›ymetli evrak, alacaklar, imtiyazlar, ihtirâ beratlar›, telif haklar›, markalar, icatlar, know-how, good-will gibi nakit para d›fl›nda kalan de¤erler aynî sermayedir. Aynî sermayenin de¤erinin biçilmesi ve bunun ortakl›k ana sözleflmesinde göserilmesi gerekir. Anonim ortakl›¤a aynî sermaye konulmas›, kuruluflu mevsuf (özellikli) hale getirir. Ani kuruluflta “ay›n”lar›n de¤eri mahkemece biçilir. Tedrici kuruluflta ise de¤er biçecek bilirkiflileri ortakl›¤›n genel kurulu atar. Aynî sermaye getiren pay sahipleri bunlara de¤er biçilirken oy kullanamazlar. Ortakl›¤›n kuruluflundan sonra aynî sermaye say›lan de¤erlerin devral›nmas› (kurulufltan sonra malvarl›¤› de¤erlerinin devral›nmas›, TK. m. 311) ise baz› flartlara ba¤l›d›r. Aynî sermaye karfl›l›¤›nda ç›kar›lan paylar ortakl›¤›n sicile yaz›m› üzerinden iki y›l geçmedikçe baflkalar›na devredilemez (TK. m. 404) Aynî sermayenin de¤erinin biçilmesinde yolsuzluk yapanlar cezaland›r›l›rlar. (TK. m. 307, Ceza Kanunu m. 343) Sözleflmede aksine hüküm yoksa, ortakl›¤a aynî sermaye olarak konulan mallar›n mülkiyeti ortakl›¤a ait say›l›r. (TK. m. 143/2) Sermaye olarak tafl›nmaz mülkiyeti ya da tafl›nmaz üzerinde varolan ya da ilerde kurulacak aynî bir hakk›n konulmas› taahhüdünü içeren ortakl›k sözleflmesi hükümleri, resmi flekil aranmaks›z›n geçerli say›l›r. (TK. m. 140/2) Ö. Teoman Günümüzde aynî ödemeler daha çok ücretin d›fl›nda, iflverence iflçiye sa¤lanan sosyal yard›mlarda karfl›m›za ç›kmaktad›r. Türk toplu pazarl›k düzeninde aynî nitelikteki bu ödemeler çok çeflitlenmifltir. En yayg›n› iflçilere verilen bir ö¤ün yemektir. Birçok toplu sözleflmede ayr›ca süt, yo¤urt, havlu, eflarp, ayakkab›, elbise, odun, kömür gibi birçok aynî ödemeye yer verilmifltir. Nakten ödenmesi gereken ücreti tamamlamak amac›yla çeflitlendirilen bu ödemeler ülkemiz toplu pazarl›k düzeninde birçok sorunun do¤mas›na, pazarl›k sürecinin uzamas›na neden olmaktad›r. Ayr›ca bu aynî ödemeler ‹fl Yasas› gere¤i k›dem tazminat›n›n hesab›nda da dikkate al›nmakta, ancak bu hesab›n yap›lmas›nda güçlükler do¤urmaktad›r. (Bkz. Ücret) M. Kutal/A.Erhan Aynî Vergiler [Alm. Effektendepot] [Fr. Dépôt en nature ] [‹ng. Real deposit] Saklanmak ya da bir hizmete konu olmak amac›yle bankalara tevdi edilen (b›rak›lan] alt›n, hisse senedi ve tahvil gibi ay›nlard›r. (Bkz. Aynî Kredi) T. Artun [Alm. Realsteuer] [Fr. ‹mpôt en nature, Impôt Réél] [‹ng. Tax in kind] Mal ve hizmet flekillerinde ödenen vergilerdir. Piyasa ve para ekonomisinin mecut olmad›¤›, özellikle tar›m kesiminde öztüketim ve takas›n geçerli oldu¤u dönemlerde vergilerin tar›m ürünleri olarak tahsil edilmesinden baflka çare bulunmamaktayd›. Nakit yerine tar›m ürünlerinin toplanmas›n›n ve bunlar›n idare taraf›ndan piyasada paraya çevrilmesinin son derecede güç oldu¤u aç›kt›r. Piyasa ve para ekonomisinin geliflmesiyle bu tür vergilerden giderek vazgeçilmifltir. Türkiye’de bu tür vergilerin uygulanmas›na verilecek en önemli örnek, âflar ’d›r. Toprak mahsullerinden aynî olarak al›nan bu vergi büyük haks›zl›klara yol açt›¤›ndan 1925’te kald›r›lm›flt›r. Buna ra¤men ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda uygulanan Toprak Mahsulleri Vergi si aynî olarak tahsil edilen bir vergiydi. Yine bu s›ralarda uygulanan Yol Vergisi, bedensel yükümlülü¤e, fiili hizmete dönüfltürülebildi¤inden bir bak›ma aynî vergi say›labilirdi. (1951 y›l›nda kald›r›lm›flt›r.) Vergilerini ödemeyen k›rsal kesim yükümlülerinin yol inflaatlar›nda çal›flt›r›lmalar› çok kötü izler b›rakm›flt›r. (Bkz. Nakdi Vergiler, Âflar) B. Ocakç›o¤lu Aynî Ücret Aynî Yard›mlar [Alm. Sachlohn, Zahlung in Waren] [Fr. Salaire financi er] [‹ng. Payment in kind] Bir iflin karfl›l›¤› olarak iflçiye iflveren taraf›ndan para yerine mal ile yap›lan her türlü ödemedir. Ücret kavram›, ifl karfl›l›¤› ödemenin para ile yap›lmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Di¤er modern ifl yasalar› gibi 1475 say›l› Türk ‹fl Kanunu da ücretin yurtta geçerli para ile ödenmesini zorunlu tutmufltur. Ücretin mal veya eflya (ay›n) yerine para (nakit) ile ödenmesi zorunlulu¤u, Bat› ülkelerinde XIX. yüzy›lda yap›lan kötü uygulamalar›n bir sonucu olarak yasalara konulmufltur. ‹flçiye eme¤inin karfl›l›¤› olarak para yerine bir miktar mal verilmesi ya da belirli ma¤azalarda geçerli olan fifllerin kullan›lmas› iflçilerin çok yönlü flikâyetlerine neden olmufltur. [Alm. Sachzuschlag] [Fr. Aide financière] [‹ng. Fringe benefits in kind] Para olarak de¤il, mal fleklinde yap›lan yard›mlar› ifade eden genel bir terimdir. Aynî yard›mlar›n kayna¤› bir yasa olabilece¤i gibi hizmet akdi ya da toplu ifl sözleflmesi olabilir. Hiçbir yasal veya ba¤›tsal zorunluluk olmad›¤› halde korunmas› amaçlanan kiflilere devlet ya da çeflitli kurumlar taraf›ndan sosyal amaçlarla aynî yard›mlar›n yap›lmas› da mümkündür. Ülkemizde aynî yard›mlar›n en fazla toplu ifl sözleflmelerinde öngörüldü¤ü bilinmektedir. Böylece iflçilerin günlük yaflant›s›nda özel bir önem tafl›yan mallar iflveren taraf›ndan sa¤lanmaktad›r. Örne¤in birçok toplu sözleflmede iflçiye iflvereen taraf›ndan yemek, giyim efl- Aynî Tevdiat 114 Ayr›nt›l› Para Bütçesi Azalan Kâr Haddi yas›, yakacak sa¤lanaca¤› yolunda hüküm bulunmaktad›r. Aynî yard›mlar, iflçinin önemli ihtiyaçlar›n› do¤ru dan karfl›lamas› bak›m›ndan yararl›d›r. Ancak iflçi ücretinin para yerine mal ile (ay›n) ödenmesi modern ifl yasalar›nda yasaklanm›flt›r. Birçok ülkede aynî yard›mlar›n toplumsal amaçlarla korunmaya muhtaç kiflilere yap›ld›¤›na da rastlanmaktad›r. Bu durumda yap›lan aynî yard›mlar sosyal yard›m niteli¤ini kazanmaktad›r. Örne¤in çocuk, yafll›, malul ve destekten yoksun vatandafllara özel kurulufllarca ya da kamu kurumlar›nca sa¤lanan yemek, konut, giyim gibi aynî yard›mlar, sosyal amaçlarla yap›lmaktad›r. (Bkz. Sosyal Yard›mlar) M.Kutal Ayr›nt›l› Para Bütçesi (Bkz. Nakit Bütçesi) Ayr› Vergilendirme [Alm. Stener differanzierung] [Fr. Imposition séparée] [‹ng. Tax spilitting method] Gelir vergisi uygulamas›nda kar› ve kocan›n gelirlerinin birlefltirilip artan oranl› bir tarifeye tâbi tutulmas› yerine ayr› ayr› vergilendirilmesidir. Üniter gelir vergilerinde aile reisi kendisinin, kar›s›n›n, velayet alt›ndaki çocuklar›n›n gelirlerini toplayarak beyan eder. Artan oranl› bir tarifenin uyguland›¤› durumda vergi borcu ayr› vergilendirmeye k›yasla daha fazlad›r. Aile gelirlerinin toplanmas›n›n nedenlerinden biri, ailenin vergi ödeme iktidar› birimi olarak al›nmas›d›r. Di¤er bir nedeni ise aile reisinin yüksek vergiden kaç›nmak için gelirini aile fertlerine bölmesini engellemektir. Aile fertlerine yeterli indirimlerin uygulanabildi¤i bir durumda gelirlerin birlefltirilmesi önemli haks›zl›klar yaratmaz. ‹ndirimler yetersizse bu uygulama aile aleyhine büyük haks›zl›klara yol açmaktad›r. 1981 vergi düzenlemelerinden önce özellikle serbest meslek sahibi kar› koca için durum böyle idi. Ayr› vergilendirme iki flekilde uygulanmaktad›r. Bunlardan birincisi, kar› ve kocan›n gelirlerini ayr› ayr› beyan etmeleridir. Vergiden kaç›nmalara ve eflitsizliklere neden olan bu uygulama ra¤bet görmemifltir. ‹kinci uygulama, birlefltirip bölme usulüdür. Bu usulde kar› ve kocan›n gelirleri önce toplanmakta, sonra ikiye bölünmektedir. ‹kiye bölme sonucu ortaya ç›kan matraha vergi oran› uygulanmas› suretiyle hesaplanan vergi borcu iki ile çarp›larak ailenin nihai vergi borcu bulunur (Bkz. Üniter Gelir Vergisi, Zorunlu Toplama Usulü, ‹htiyari Toplama Usulü, Birlefltirip Bölme Usulü, Artan Oranl› Tarife, Aile Reisi Beyan›). B. Ocakc›o¤lu Azalan Amortisman (Bkz. Amortisman) Azalan Kâr Haddi [Alm. Tendenzielle Fall der Profitrate ] [Fr. Taux décro issant du profit] [‹ng. Falling rate of Profit ] Marx’a göre bir mal›n de¤erini o mal›n üretimi için gerekli emek-zaman birimleri belirlemektedir. Y›lda iflçi bafl›na yarat›lan de¤er (p), ayn› y›l içinde yeniden üretilen sabit sermaye (c) ile de¤iflken sermaye (v) ve iflçi bafl›na art› de¤erden (s) ibarettir: p= c + v +s Sabit sermaye (c), eme¤e fizik yard›m› dokunan makine ve aletler, ulaflt›rma ve enerji teçhizat›, binalar ve stoklar gibi çeflitli araç gereç ve mallardan meydana gelmifltir. Bu tür sermaye de¤er yaratmaz; buna karfl›l›k, de¤erin yarat›lmas› için varl›¤› gereklidir. Ayr›ca, sabit sermaye eme¤in fizik verimlili¤ini de art›rabilir. Ancak, Marx bu durumu fayda yaratma olay› ile ayn› anlamda görmemektedir. De¤iflken sermaye (v), iflgücü kiralamak, yani emek istihdam etmek için kullan›lan sermayeyi ya da istihdam edilen eme¤e ödenen ücretleri göstermektedir. De¤er yaratan sermaye türü, de¤iflken sermaye denilen bu unsurdur. Art› de¤er (s), toplam de¤er ya da gayrisafi milli has›la ile bu has›lay› yaratmak için yap›lan gerekli harcamalar (sabit sermaye ile de¤iflken sermaye toplam›) aras›ndaki farkt›r. Klasik kavramlarla aç›klanmak istenirse, art› de¤er, gayrisafi kâr ve rant ile faiz gelirlerinin toplam›na eflittir. Ekonominin tümü için safi has›la, toplam de¤iflken sermaye (V) ile toplam art› de¤erden (S) oluflmufltur. Marx modelinde üç önemli oran vard›r. Art› de¤er oran›: a=S/V, kâr haddi: k=S/C+V, sermayenin organik bileflimi: b= c/v veya b= c c+v Kâr haddi oran›n›n pay ve paydas›ndaki terimler de¤iflken sermaye ile bölündü¤ünde k= s = s/v = a c+v (c/v)+1 b+1 c kabul edilirse, ifadesine ya da b= c+v k= s = s/v = a = a(1-b) c+v (c/v)+1 b/1(1-b) + 1 ifadesine var›l›r. Bu ifadenin anlam› fludur: Kâr haddinin seyrini art› de¤er oran› ile sermayeninin organik bileflimindeki de¤iflmeler belirlemektedir. Art› de¤er oran› sabitken sermayenin organik bileflimi yükselirse kâr haddi düflecektir. Asl›nda, c+v ifadesinin yukardaki aç›klamalar göre tek bafl›na toplam sermayeyi temsil edebilmesi için, sabit ve de¤iflken sermaye mallar›n›n ömrünün bir y›l olmas› gerekir. Fakat gerçek hayatta genellikle durum böyle de¤ildir. Özellikle baz› sabit sermaye unsurlar›n›n ömrü oldukça uzun olup, mevcut sermayenin ancak küçük bir k›sm›, ilgili y›l içinde yeniden üretilmektedir. 115 Azalan Maliyetler Azalan Maliyetler Di¤er baz› sermaye türleri (hammadde ve malzeme gibi) ise, çabucak üretilip kullan›ld›klar›ndan, k›sa ömre sahiptirler. Bu nedenle, toplam sermayeyi bulmak için, sabit ve de¤iflken sermaye unsurlar› yan›nda, bu tür sermayelerin ortalama (y›l olarak) ömürlerini de çarpan olarak koymak gerekir. fiu halde, art› de¤er oran› sabitken, sadece sermayenin organik bileflimi de¤il, sermayenin ortalama ömrü de yükselirse kâr haddi düfler: E. Alkin Azalan Maliyetler [Alm. Degressivlaufende Kosten] [Fr. Coûts décrois sants] [‹ng. Decreasing costs ] Azalan maliyet, kapasite de¤ifliminin sonucudur. Firma büyürken, üretim, üretim faktörlerine yap›lan ödemelerden daha h›zl› art›yorsa, mal birimi bafl›na maliyet düfler. Azalan maliyetlere çal›flan bir firmada uzun dönem maliyetleri, afla¤›daki gibi, k›sa dönem ortalama maliyet e¤rilerini kapsayan zarf e¤risi ile belirtilebilir. fiekil 1. Azalan Maliyetler Görüldü¤ü gibi flekilde, yatay eksende üretim hacmi, dik eksende birim bafl›na maliyet gösterilmektedir. M1, M2 ve M 3 firman›n k›sa dönem ortalama maliyet e¤rileridir. Üretim hacmi geniflledikçe k›sa dönem maliyet e¤rileri afla¤›ya do¤ru kaymaktad›r. M1, M 2, ve M3’e te¤et olan uzun dönem maliyet e¤risi MM, ortalama maliyetlerdeki azal›fla uyarak sol yukar›dan sa¤ afla¤›ya do¤ru inmektedir. Firma genifllerken, büyük çapta üretimden baz› yararlar sa¤lar. Bu yararlar flunlard›r: ‹fl bölümünün genifllemesi, ham maddelerin ucuza al›nabilmesi, kredilerin düflük faizle ve kolay sa¤lanabilmesi vs. “‹çsel ekonomi ler ” ad› verilen bu yararlar ortalama maliyetlerin düflmesine neden olur. ‹fl kolunun toplam üretimindeki de¤ifliklikler firman›n maliyetlerini etkileyebilir. Azalan maliyetli endüstrilerde, geniflleyen toplam üretim hacmi, firmalar›n maliyetlerini düflürür. fiekil 2. Uzun Dönem Ortalama Maliyet E¤risi Bir ifl kolundaki firmalar, genellikle karfl›l›kl› iliflkiler kurarlar. Örne¤in, bir firman›n üretti¤i mallar baflka bir firman›n ham maddesi olabilir. Birinci firman›n mallar› ucuzlarsa, ikinci firman›n maliyetleri düfler. Ayr›ca, ifl kolu genifllerken firmalar yol, su, elektrik, vs. gibi gereksinmelerini birlikte daha kolay gidermek olana¤›n› elde edebilirler. Maliyet düflürücü niteli¤e sahip bu etkilere d›fltan yararlanmalar ya da d›flsal ekonomiler ad› verilmektedir. D›fltan yararlanmalar ya da d›fl güçlükler firmalar›n ortalama maliyet e¤rilerini afla¤›ya ya da yukar›ya kayd›r›rlar. Firmalar›n maliyet e¤rilerinde meydana gelen bu kaymalar, endüstri maliyet e¤risinin biçimini belirler. Firmalar d›fltan tasarruflardan yararlan›yorlarsa endüstri azalan maliyetlerle çal›fl›yor demektir. D›fl güçlüklerin belirmesi durumundaysa, artan maliyetli bir ifl kolu söz konusudur. Maliyetlerin sürekli azalmas› düflünülemez. ‹çten ve d›fltan yararlanmalar belli bir noktaya kadar birim bafl›na maliyetin düflmesini sa¤lar. Bu noktadan sonra firma içi ve d›fl› güçlükler a¤›r basar ve uzun dönem maliyet e¤risi yükselmeye bafllar. O halde, uzun dönem ortalama maliyet e¤risi, k›sa dönemde oldu¤u gibi, U biçimindedir. Bu sayfada 2 No’lu flekilde, yatay eksende üretim hacmi, dik eksende birim bafl›na maliyet gösterilmektedir. M 1, M 2, M 3, M 4, ve M5 firman›n k›sa dönem ortalama maliyet e¤rileridir. Üretim hacmi geniflledikçe k›sa dönem maliyet e¤rileri önce afla¤›ya sonra yukar›ya kaymaktad›r. M1, M2, M3, M4 ve M5’e te¤et olan uzun dönem maliyet e¤risi MM, ortalama maliyetlerdeki de¤iflmelere uyarak önce sol yukar›dan sa¤ afla¤›ya do¤ru inmekte, sonra, sa¤ yukar› do¤ru yükselmektedir. (Bkz. Maliyetler, ‹çsel Ekonomiler, ‹çsel Eksi Ekonomiler, D›flsal Ekonomiler, Artan Maliyetler, Uzun Dönem Ma liyet E¤rileri) E. Alkin 116 Azalan Marjinal Fayda Kanunu Azalan Marjinal Fayda Kanunu Azalan Marjinal Fayda Kanunu [ A l m . Fallende Tendenz des Grenznutzens] [ F r . L o i d’utilité décroissant marjinal [‹ng. Law of diminishing marginal utility] Geçen yüzy›lda iktisatç›lar temel bir kavram olan marjinal fayday› buldular, talep e¤risini ilk defa bu tahlillerden ç›kard›lar ve niteliklerini ilk defa bu vesileyle ortaya koydular. Bir müflteri olarak bir mal›, sizi tatmin etti¤i ya da size fayda verdi¤i için al›rs›n›z. Bir mal›n ilk birimi size belli miktarda psikolojik fayda verir. Bu maldan ikinci bir birimi tüketti¤inizi düflünelim. Toplam faydan›z artmaktad›r, çünkü mal›n ikinci birimi size ek bir fayda vermektedir. Ayn› maldan üçüncü ve dördüncü birimleri eklersek ne olur? Mal›n tüketilen miktar› (1) 0 1 2 3 4 5 Toplam fayda (2) 0 4 7 9 10 10 Marjinal fayda (3) 4 3 2 1 0 Tabloda görüldü¤ü gibi, tüketimle birlikte toplam faydan›n artmas›na ra¤men art›fl h›z› azalmaktad›r. Di¤er bir deyiflle, marjinal fayda (mal›n son ek biriminin katt›¤› fayda) azalmaktad›r. Bu psikolojik olaydan hareket eden eski iktisatç›lar talebin afla¤›ya do¤ru e¤imli olmas› ile ilgili kanunun ispat›n› yapmaya çal›flm›fllard›r. fiekil 1 fiekil.2 fiekilde bloklar her yeni birimin katt›¤› ek fayday› göstermektedir. Toplam faydan›n art›fl h›z›n›n azald›¤›n›, sa¤daki marjinal basamaklar›n k›salmas›ndan anl›yoruz. Birimlerimizi küçültürsek toplam faydan›n basamaklar› sürekli e¤rinin fleklini al›r. Bu takdirde marjinal fayda fiekil 1’deki sürekli e¤rinin e¤imini ya da fiekil 2’deki afla¤›ya do¤ru meyilli e¤rinin fleklini almaktad›r. Yüzy›l kadar önce iktisatç›lar azalan verimler kanununa benzer önemli bir kanun ortaya koymufllard›r; fakat bu kanun birbirini izleyen girdi birimlerinin hâs›laya yapt›¤› katk›larla de¤il, bir maldan daha fazla birimler sa¤lad›kça pisikolojik faydan›n davran›fl›yla ilgilidir ve bir tablo ile ve iki e¤ri ile gösterilebilir. Azalan marjinal fayda kanunu, ayn› maldan daha fazla tüketirsek toplam (psikolojik) faydam›z›n artt›¤›n› belirtmektedir. “Bir mal›n son ilave biriminin katt›¤› ek fayda”y› “marjinal fayda ” terimiyle ifade edersek, mal›n birbirini izleyen yeni birimleri ile toplam faydam›z her defas›nda daha yavafl artacakt›r; çünkü mal›n fazlal›¤› karfl›s›nda psikolojik tepkilerimiz keskinli¤ini kaybetme e¤ilimi göstermektedir. ‹ktisatç›lar toplam faydaya yap›lan katk›lar›n azalmas› olay›n› flu flekilde aç›klamaktad›r. Bir mal›n tüketilen miktar› artt›kça mal›n marjinal faydas› (ya da mal›n son biriminin getirdi¤i ek fayda) azalma e¤ilimi gösterir. Tablonun 2. sütunu, M artt›kça toplam faydan›n artt›¤›n›, fayda art›fl h›z›n›n azald›¤›n› göstermektedir. 3. sütun marjinal fayday› mal›n son birimi eklendi¤inde toplam faydada meydana gelen art›fl flekilde ölçmektedir. Tabloda marjinal faydalar›n azalmas› olay› azalan marjinal fayda kanununu aç›klamaktad›r. fiekil 1’deki diyagram, toplam faydan›n azalan bir h›zla artt›¤›n› göstermektedir. Bunlar faydaya yap›lan eklerdir (toplam faydan›n kendisi de¤ildir) Mal›n büyükçe birimleri ile ifl gördü¤ümüz takdirde, fayday› bloklar fleklinde ölçer ya da sürekli bir e¤riyle gösterirsek, azalan marjinal fayda kanununun anlam› de¤iflmektedir. Buna göre, fiekil 2’deki iliflkilerin afla¤›ya do¤ru e¤imli ve fiekil 1’deki toplam iliflkilerin yukar›dan bak›ld›¤› zaman faydan›n art›fl h›z› azald›kça d›flbükey oldu¤u görülmektedir. Önceki kufla¤›n iktisatç›lar›na azalan marjinal fayda kanunu akla yatk›n geliyordu; zira bunlar ek tüketim konusunda kendi psikolojik davran›fllar›n› esas alm›fllard›. Geçen yüzy›lda yaflam›fl psikologlar›n yapt›¤› say›s›z laboratuvar deneyleri hakk›nda bilgi sahibi olunca, kendine dönüfl yoluyla varm›fl olduklar› sonuçlar daha da kuvvetlenmifltir. Farzedelim ki bir insana gözlerini kapay›p elini avucunun içi yukar›ya bakacak flekilde tutmas›n› söylüyorsunuz. Avucuna bir a¤›rl›k koydu¤unuz takdirde flüphesiz ki bunu hissedecektir. A¤›rl›¤› art›rd›¤›n›z takdirde ekleri de hissedecektir. Fakat a¤›rl›k epeyce artt›ktan sonra, avucuna baflta koydu¤unuz a¤›rl›¤a eflit bir a¤›rl›k koydu¤unuz takdirde bu yeni eki hissetmedi¤ini söyleyecektir. Di¤er bir deyiflle, tafl›d›¤› toplam a¤›rl›k ne kadar fazlaysa ek ya da marjinal a¤›rl›k o kadar az olacakt›r. Eski kufla¤›n iktisatç›lar› ses, ›fl›k gibi sezilerin azalan marjinal etki kanununa benzer flekilde uydu¤unu gördükten sonra, azalan marjinal faydaya ait ekonomik yasaya daha güvenle ba¤land›lar. Gelirini farkl› fiyatlardaki mallara harcayan bir tüke117 Azalan Marjinal Fayda Kanunu ticinin fayda ya da refah bak›m›ndan en iyi durumda olmas› için hangi temel denge flart›n›n sa¤lanmas› gerekir? fiüphesiz, bu tüketici, sat›n ald›¤› son yumurtan›n sa¤lad›¤› marjinal faydan›n son pirzolan›nkine t›pat›p eflit olaca¤›n› bekleyemez. Zira her bir kuzu pirzolas›n›n maliyeti bir yumurtan›nkinden çok daha fazlad›r. Tüketicinin birim fiyat› baflka bir mala nazaran iki kat› olan bir maldan, bu mal›n marjinal faydas› di¤er mal›nkine nazaran iki kat›na ç›kt›¤› ana kadar daha fazla sat›n almas› beklenir; bu noktada tüketici dengede olacakt›r. K›saca, tüketilen her mal›n getirdi¤i marjinal fayda bu mal›n fiyat› ile orant›l› ise, bu dengeden ayr›larak daha iyi bir duruma geçmek imkâns›z hale gelmektedir. Bu flart› flu flekilde de söyleyebiliriz. Her mal›n sa¤lad›¤› marjinal faydan›n mal›n fiyat› ile orant›l› olmas›, her mal›n marjinal faydas› bölü fiyat› aras›nda eflitlik oldu¤unu göstermektedir. Bu MF/F oranlar›na, tüketicinin paras›n› bir mala harcarken lira bafl›na elde etti¤i marjinal fayda denilmektedir. Böylece son denge her mal›n lira bafl›na marjinal faydas›n›n eflit olmas›n› gerektirmektedir. Sabit bir geliri olan ve ve çeflitli mallar›n piyasa fiyatlar› karfl›s›nda bulunan bir tüketicinin azami tatmin fayda dengesine eriflmesi için flu flartlar›n sa¤lanmas› gerekir: Lira bafl›na eflit marjinal faydalar kanunu: Her mal›n, örne¤in flekerin tüketim düzeyi, buna harcanan her liraya düflen marjinal faydan›n di¤er herhangi bir mala (örne¤in tuza) harcanan lira bafl›na marjinal faydas›na eflit olmal›d›r. E¤er baflka bir mal lira bafl›na daha fazla marjinal fayda getiriyorsa, di¤er mallara giden paray› geri al›p bu mala harcar›z -ta ki azalan marjinal fayda kanunu lira bafl›na marjinal fayday› bütün mallar için eflit hale getirsin. E¤er herhangi bir mal›n lira bafl›na marjinal faydas› di¤erlerine nazaran daha azsa, bu maldan daha az tüketileektir -ta ki buna harcanan son liran›n marjinal faydas› ortak düzeye ç›ks›n. Tüketici dengesinin bu temel flart› çeflitli mallar›n marjinal faydalar› ile flu flekilde yaz›labilir: 1. Mal›n MF F1 Azalan Marjinal ‹kame Oran› mala harcanan paran›n getirdi¤i marjinal fayda artm›fl bulunmaktad›r. Demek ki eflitli¤e do¤ru hareket etmekteyim ve do¤ru marjinal eflitlikle birlikte, dengede olana kadar, ufak bir toplam fayda kazanmaya devam edece¤im flart› yaln›zca bir ekonomi yasas› de¤ildir; ayn› zamanda bir mant›k yasas›d›r. D. Demirgil Azalan Marjinal ‹kame Oran› [Alm. Regressive Marginal Substitution Rate] [Fr. Taux décroissant de substitution marginale ] [‹ng. Diminis hing marginal substitution rate ] Üretim fonksiyonu, firman›n kulland›¤› üretim faktörleri girdileri ile elde etti¤i üretim aras›ndaki iliflkiyi vermektedir. Uzun dönemde firma ayn› üretim miktar›n› sa¤layan çeflitli girdi bileflimleri aras›ndan birini seçer. Ayn› ürün miktar›n›n üretilmesine yarayan sermaye ve emek bileflimlerini bir e¤ri ile birlefltirdi¤imiz zaman bir efl ürün (isoquant ) elde ederiz. Sermaye a b c d e f g 18 12 9 6 4 3 2 Sermayedeki Emek de¤iflme 2 3 4 6 9 12 18 -6 -3 -3 -2 -1 -1 Emekteki de¤iflme 1 1 2 3 3 6 Marjinal ikame oran› -6,0 -3,0 -1,5 -0,67 -0,33 -0,17 = 2. Mal›n MF = 3. Mal›n MF F2 F3 = Gelirdeki her lira bafl›na ortak MF Bu denge flart›n›n do¤rulu¤unu sa¤duyu ile de göstermek mümkündür. fiekerin marjinal faydas› fiyat›n›n iki kat›, tuzun marjinal faydas› fiyat›n›n üç kat› ise, denge halinde olamaz m›y›m? Dengede olamam, çünkü tuza harcanan son para biriminden daha fazla sa¤lanmaktad›r. Bu flartlar alt›nda bir miktar paray› düflük marjinal fayda sa¤lad›¤›m flekerden geri al›p, daha yüksek bir marjinal fayda sa¤lad›¤›m tuza kayd›r›rsam sonuç ne olacakt›r? ‹ki marjinal fayda aras›ndaki fark› kazanm›fl olaca¤›m; fakat daha fazla tuz sat›n almakla bu mal üzerine harcanan son liran›n getirdi¤i marjinal fayda azalm›fl bulunmaktad›r. Daha az fleker tüketilmekle, bu Emek miktar› Efl ürün e¤risinin bir noktas›ndan di¤er bir noktas›na hareket etti¤imiz zaman, ürün miktar›n› sabit tutmak flart›yla, bir üretim faktörünü di¤er faktör ile ikame etmifl oluruz. Marjinal ikame oran›, üretim sabit kalmak flart›yla, bir üretim faktörünün di¤er bir üretim faktörü ile hangi oranda ikame edildi¤ini göstermektedir. Grafikte marjinal ikame oran›, efl ürün e¤risinin her noktas›ndaki e¤imi ile ölçülmektedir. D. Demirgil 118 Azalan Marjinal ‹kame Oran› Hipotezi Azalan Verim Azalan Marjinal ‹kame Oran› Hipotezi [Alm. Regressive Marginal Substitution Rate Hypothe se] [Fr. Hypothèse du taux décroissant de substitution marginale] [‹ng. Diminishing marginal rate of substitu tion hypothesis] Marjinal ikame oran›, tüketicinin bir maldan bir birim daha elde etmek için di¤er bir maldan vazgeçmeye haz›r oldu¤u miktard›r. Kay›ts›zl›k teorisinin ilk temel varsay›m›, marjinal ikame oran›n›n daima negatif oldu¤udur. Grafik ile marjinal ikame oran›, kay›ts›zl›k e¤rilerinin afla¤›ya do¤ru e¤ilimleriyle ifade edilmektedir. bilir: Do¤al kaynaklar, emek, sermaye ve giriflim (tefleb büs) Do¤al kaynaklar , insan eliyle yarat›lmam›fl faktörlerdir. Toprak, denizler, akarsular, göller gibi. ‹ktisat biliminde genellikle do¤al kaynaklar içinde belli birimlerle ölçülebilen ve en büyük önemi tafl›yan toprak unsuru ele al›nmaktad›r. Emek , her türlü insan çabas›na verilen add›r. Eme¤ini üretim için arzeden kifliye iflçi denir. Sermaye , insan eliyle yarat›lm›fl üretim unsuru demektir. Makineler, fabrikalar, yollar, köprüler, barajlar, binalar vb. gibi. Bu üretim unsurlar›na sahip olan kiflilere sermayedar denir. Giriflim , di¤er üç faktörü üretim sürecinde bir araya getiren unsurdur. Üretimi organize eden kifliye giriflimci ad› verilir. Giriflimcinin, belli bir üretim tekni¤ine göre do¤al kaynaklar (N) ile emek (L) ve sermayeyi (K) belli oranlarda bir araya getirmesiyle üretim bafllam›fl olur. fiu halde üretim fonksiyonu flöyle ifade edilebilir: O = g (N, L, K) Kay›ts›zl›k teorisinin ikini temel varsay›m› ise, iki mal aras›ndaki marjinal ikame oran›n›n aile taraf›ndan tüketilen mallar›n miktarlar›na ba¤l› olmas›d›r. Kumafl ile besin maddeleri aras›ndaki marjinal ikame oran› a’dan b’ye b’den c’ye c’den d’ye d’den e’ye e’den f’ye Kumafltaki de¤iflme -12 -5 -3 -2 -1 Besindeki de¤iflme 5 5 5 5 5 Marjinal ikame oran› -2,4 -1,0 -0,6 -0,4 -0,2 Örnek olarak bir ailenin çok miktarda kumafla, çok az g›da maddelerine sahip oldu¤unu varsayal›m. Bu ailenin, elinde k›t olan besin maddelerinden bir birim elde edebilmek için çok miktarda kumafl vermeye haz›r oldu¤u kuflkusuzdur. D. Demirgil Azalan Verim [Alm. Abnehmenden entrages] [Fr. Rendements décrois sants] [‹ng. Diminishing returns] Sat›lmak istenen mal miktar›n› belirleyen, firmalar›n üretim fonksiyonlar›d›r. Üretim fonksiyonu, belli bir üretim tekni¤ine göre üretimde bulunabilmek için üretim faktörlerinin nas›l biraraya getirildi¤ini gösterir. Önce üretim faktörü kavram›ndan ne anlafl›ld›¤›n› gözden geçirelim. Üretim faktörü, üretimde kullan›lan her türlü unsura verilen add›r. Faktörler dört grupta toplana- Burada; O Üretim miktar›n›, N Do¤al kaynaklar› L Eme¤i K Sermayeyi göstermektedir. Üretim tekni¤inin de¤iflmesi, üretim fonksiyonunu da de¤ifltirecektir. Örne¤in, emek-yo¤un bir üretim tekni¤inden sermaye-yo¤un bir üretim tekni¤ine geçildi¤inde, bir önceki duruma göre daha az emek, daha çok sermaye kullan›lacak demektir. Sonuç olarak faktörler aras›ndaki oranlar ve dolay›s›yla üretim fonksiyonu da de¤iflecektir. Firma belli bir üretim tekni¤ine göre üretimde bulunurken belli bir üretim düzeyini yükseltmek isterse ya bütün faktörleri ayn› oranda art›racak, ya da kendisi için elde edilmesi kolay olan baz› faktörlere a¤›rl›k vererek faktör bileflim oranlar›n› bozacakt›r. Bu durumda, optimal (en uygun) faktör bileflim oran›na var›ncaya kadar de¤iflen faktörlerin verimi artacakt›r. Optimal seviyeye var›ld›ktan sonra, baz› faktörlerin kullan›lan miktarlar› sabit tutulup di¤erlerinden kullan›lan miktarlar artt›kça, de¤iflken faktörlerin verimi azalmaya bafllayacakt›r. Bu duruma iktisatta azalan verim kanunu denir. Azalan verim hali basit olarak flöyle aç›klanabilir: Baz› faktörler sabit tutulup di¤erlerinden kullan›lan miktarlar›n artmas›, de¤iflen faktörlerin her birimi bafl›na düflen sabit faktör miktarlar›n›n gitgide azalmas› sonucunu do¤rur. Böylece, belli üretim tekni¤inin gerektirdi¤i optimum faktör bileflim noktas›ndan sonra de¤iflen faktörlerden her yeni birimin verimi de devaml› düflecektir. Durumu bir örnekle gösterebiliriz. Kolayl›k olmak üzere sadece sermaye ve eme¤in dikkate al›nd›¤› bir üretim fonksiyonu düflünelim. Örnek olarak kullanaca¤›m›z firma, su testisi üreten bir imalathane olsun. Bu testi imalathanesinde sermaye sabit tutulup kullan›lan 119 Azalan Verim Azalan Verimler Kanunu iflçi say›s› artt›kça, optimum faktör bileflim oran›na var›ncaya kadar, çal›flmaya bafllayan her yeni iflçinin toplam ürüne katk›s› ( marjinal ürü n ) bir öncekine göre da ha yüksek olacakt›r (artan verim hali). ‹flçi bafl›na üretilen testi say›s› da ( ortalama ürü n ) paralel bir seyir gösterecektir. Optimum faktör bileflim oran› geçildikten sonra, çal›flan iflçi say›s› art›kça marjinal ürün (MP) ve ortalama ürün (AP) sürekli olarak düflecektir. Afla¤›daki tabloda toplam ürün (TP), marjinal ürün ve ortalama ürünün seyri gösterilmektedir. ‹flçi Say›s› x 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 TP 0 3 8 15 20 22 22 20 15 8 0 AP =TP/x 0,0 3,0 4,0 5,0 5,0 4,4 3,6 2,8 1,9 0,9 0,0 MP 0 3 5 7 5 2 0 -2 -5 -7 -8 Tabloya dikkat edilecek olursa, çal›flan iflçi say›s› 3 oluncaya kadar (AP) ve (MP) yükselmektedir. Sabit tutulan sermaye ile optimum faktör bileflim oran›n› belirleyen bu noktadan sonra hem (AP), hem de (MP) devaml› azalmakta, hatta 6 iflçiden sonra ifle girenlerin toplam ürüne katk›s› negatif bile olmaktad›r. Toplam ürün sütunu incelendi¤inde, (MP) artarken (TP)’nin artan bir h›zla yükseldi¤i, 3 iflçiden sonra (MP) azald›kça (TP)’nin art›fl h›z›n›n düfltü¤ü ve en sonunda (MP)’nin s›f›r oldu¤u noktadan bafllayarak (TP)’nin azald›¤› görülmektedir. Ürün Fonksiyonlar› Durum say›sal olarak flöyle yorumlanabilir: (AP)’nin maksimum oldu¤u noktada (iflçi say›s› =4, AP=5), (AP) ile (MP) birbirine eflit olmaktad›r. Yani (MP) e¤risi, (AP)’yi maksimum noktas›nda kesmektedir. (MP) yükseldikçe (TP)’nin art›fl h›z› da yükselmektedir. (MP) maksimumuna (iflçi say›s› = 3, MP=7) var›ld›ktan sonraysa düflmekte ve (TP)’nin art›fl h›z›n› da düflürmektedir. (MP)’nin s›f›r oldu¤u noktada (TP) ve (AP) beraberce s›f›r olmaktad›r. Anlat›lanlar bir flekil üzerinde de gösterilebilir. (Yan sütunda altta) (MP)’nin maksimum oldu¤u noktaya kadar (x=3) içbükey yükselen (TP), bu noktada bükülmekte ve d›flbükey olarak seyretmektedir. x= 6 noktas›nda MP = 0 olmakta ve (TP) maksimumuna (22) ulaflmaktad›r. Daha sonra (MP) negatif bir de¤er almakta ve (TP) düflmektedir. Nihayet x = 10 iken hem (AP) hem de (TP) s›f›r olmaktad›r. Ayr›ca (AP)’nin maksimum oldu¤u noktada (x = 4, AP = 5), (MP) e¤risi (AP) e¤risini kesmektedir. (Bkz. Artan Maliyetler) E. Alkin Azalan Verimler Kanunu [Alm. Gesetz des abnehmenden Ertrages ] [Fr. Loi des rendements décroissants ] [‹ng. Law of diminishing Re turns] Serbest piyasa ekonomi düzeni içinde firmalar, seçtikleri üretim teknolojisine uygun biçimde, üretim araçlar›n›n bileflimini belirler. ‹lke olarak her firma, üretim araçlar›n›n her birinin (toprak, sermaye ve emek) veriminin en yüksek düzeye vard›¤› noktada optimal bilefli me ulaflm›fl say›l›r. Firma yönetimi kullan›lan girdilerin -bileflim oranlar›n› bozmadan- miktarlar›n› art›rma yoluna gitti¤inde, toplam ürün de ayn› oranda ço¤almaktad›r. Uygulamada, çeflitli mallar›n üretiminde üretim girdilerini de¤iflik oranda kullanmak, fakat ayn› ürünü elde etmek mümkündür. Örne¤in, bir dokuma fabrikas›nda üretimi düflürmeden iflçi say›s›n› azalt›p makine kapasitesini art›rmak olana¤› vard›r. Firma yönetimi için bir baflka yol da, üretim girdilerinden sadece birinin miktar›n› ço¤alt›p di¤erlerininkini sabit tutmakt›r. Bu durumda toplam ürün miktar› birnoktaya kadar sürekli artacak, sonra azalmaya bafllayacakt›r. Ortaya ç›kan bu genel e¤ilim kural›na “Azalan Verimler Kanunu ” ad› verilmektedir. Bu üretim kanunu ilk kez Frans›z iktisatç›s› Turgot (1727-1781) taraf›ndan, tar›msal iflletmelerle ilgili üretim analizlerinde kullan›lm›flt›r. Daha sonra ekonomi biliminin kurucular›ndan ‹ngiliz iktisatç›s› D. Ricardo ünlü Rant Kuram›n› büyük çapta Azalan Verimler Kanunu ile aç›klam›flt›r. Bu kanun tar›msal iflletmelerin üretim yap›s› ya da bütünüyle tar›m kesimi üzerinde yap›lm›fl çal›flmalara dayand›r›lm›flsa da, günümüzde her alanda ve her firma için geçerli oldu¤u kabul edilmektedir. Yukar›daki kuramsal aç›klamay› yans›tan bir tar›msal iflletmede durumun nas›l geliflti¤ini karfl› sayfadaki tablodan izleyebiliriz. ‹flletmede 100 hektar toprak ve belli bir miktar sermaye kullan›larak üretim yap›l›rken, çal›flt›r›lan iflçi say›s› ya da iflgücü miktar›n›n artt›r›ld›¤›n› varsayal›m. 120 Azami Kapasite Toprak (Hektar) Sermaye (TL) 100 100 100 100 100 100 100 100 10.000.000 10.000.000 10.000.000 10.000.000 10.000.000 10.000.000 10.000.000 10.000.000 Azgeliflmifl Ülkeler Emek (‹flçi) Toplam Ürün (Bu¤day, Kg) 1 2 3 4 5 6 7 8 500 900 1250 1500 1600 1600 1400 1150 Görülüyor ki, toprak ve sermaye sabit tutulurken iflçi say›s›n› art›rmak beflinci iflçiye kadar ürün miktar›nda art›fla yol açmaktad›r. Ek bir iflçinin üretime kat›lmas›yla, yani alt›nc› iflçiden itibaren, toplam ürün miktar›nda ek bir art›fl meydana gelmiyor. Yedinci ve sekizinci iflçiye ç›k›ld›¤›nda toplam ürün miktar› h›zla azalmaya bafllamaktad›r. Bu iflçilerin ücreti s›f›r bile olsa, ak›ll› bir firma yöneticisi alt›nc› yedinci ve sekizinci iflçiyi istihdam etmeyecektir. Çünkü alt›nc› iflçinin üretime katk›s› 0, yedincininki (-200), sekizincininkiyse (-250)’dir. (Bkz. Gizli ‹flsizlik) E. Tokgöz Azami Kapasite [Alm. Voll ausgenutzte Kapazität] [Fr. Capacité maxi mum] [‹ng. Maximum capacity] Bir makinan›n, bir tesisin ya da bir maliyet yerinin teorik veya maksimum verimle çal›flmakla belirli bir zaman dönemi içinde ulaflabilece¤i azami üretim gücüdür. Bu düzeydeki bir kapasitenin hesaplanmas›nda yaln›zca teknik ölçülere dayan›l›r; tatil, ar›za, bekleme gibi çeflitli nedenlerle ortaya ç›kabilecek faaliyet kesilmeleri göz önünde bulundurulmaz. (Bkz. Kapasite) F. Bilgino¤lu Azami Tarife [Alm. Maximum Tarif] [Fr. Tarif maximum] [‹ng. Maxi mum tarif] Gümrük vergilerinde çift tarife sistemi uyguland›¤› zaman, ithal edilen mala genel ve yasal hadlere göre konulan en üst vergi s›n›r›d›r. Bu en üst s›n›r genellikle ticaret anlaflmas› bulunmayan ülkelere uygulan›r. Anlaflmal› bir ülkeden yap›lan ithalatta bu haddin alt›na düflülebilir ki, bu durumda ahdî tarife söz konusudur. Anlaflmal› olmayan ülkelerle yap›lan ticarete uygulanan azami tarife ise kanunî tarif e olarak adland›r›l›r. (Bkz. Asgari Ta rife) E. Korkmaz Azgeliflmifl ülkeler, literatürde “geri kalm›fl ”, “kalk› nan ”, “geliflmekte olan ” ya da genel olarak “üçüncü dünya ülkeleri ” gibi de¤iflik terimlerle ifade edilmektedir. Asya, Afrika ve Güney Amerika’da yer alan bu ülkeler farkl› yap›sal özellik ve sorunlara sahiptir. Bu ülkelerdeki azgeliflmifllik nedenlerini aç›klamak için kullan›lan kriterlerin en sa¤l›kl›s› “sanayileflme ”dir. Bu kriter yard›m›yla farkl› az geliflmifl ülkeler aras›ndaki durumu aç›klamak mümkün olabilmektedir. Böylelikle sanayileflme süreci analizi ile azgeliflmifl ekonomiler ikiye ayr›labilir: 1) Geliflmemifl ekonomiler: Yoksulluk derecesinin çok yüksek oldu¤u bu ülkelerin temel özellikleri, h›zla artan nüfus nedeniyle tar›msal üretimin yetersiz olmas›, kurakl›k, açl›k, do¤al afetler, do¤al kaynaklar›n yetersizli¤i, ihraç gelirlerinin son derece az olmas›, sürekli hibe ve mali yard›m ihtiyac›d›r. Kifli bafl›na düflen ulusal gelir 500 dolar›n alt›ndad›r. 2) Geliflmekte olan ekonomiler: Sanayileflme sürecine girmifl ekonomilerdir. Orta ve yüksek düzeyde gelire sahip olan bu ülkelerin bir k›sm› tar›msal yap›ya sahiptir. Teknik ve mali yard›m d›fl›nda teknolojik iflbirli¤i bu ülkeler için önem tafl›r. Belirgin örne¤ini OPEC’in teflkil etti¤i di¤er bir grup geliflmekte olan ülke ise petrol vb. piyasalar üzerinde pazarl›k gücüne sahiptir. Bu ülkeler ellerinde biriken fonlar› genellikle yat›r›m yaparak kullanmaktad›rlar. Azgeliflmifl ülkelerin genel sorunlar›n› ve özelliklerini flöyle özetlemek mümkündür: Kifli bafl›na ulusal gelir düflük düzeydedir. Tek bafl›na yetersiz bir k›stas olmakla beraber, kifli bafl›na geliri 1000 dolar›n alt›nda bulunan ülke azgeliflmifl say›lmak tad›r. Bu ülkeler toprak alt› zenginlikleri, hammadde rezervleri ve topra¤›n jeolojik yap›s› gibi do¤al koflullar yönünden yetersizdir. Nüfus art›fl h›z›n›n yüksek olmas›, azgeliflmiflli¤in ana nedenlerinden biridir. Yüksek do¤um oranlar›na (‰ 40+) nazaran ölüm oranlar›n›n düflük (‰10-15) olmas› nedeniyle nüfus art›fl› çok h›zl›d›r (‰25+). Nüfusun % 40’›n› genç nüfus, % 55’ini ise faal nüfus oluflturur. Bu oran geliflmifl ülkelerde s›ras›yla % 30 ve % 65’tir. Çocuk ölümleri ekonomik, sosyal ve kültürel gerili¤in bir sonucu olarak çok yüksektir. Azgeliflmifl ülkelerde okuma-yazma oran› çok düflük tür. Bunun temelinde e¤itim ve ö¤retim fonlar›n›n yetersiz olmas› ve e¤itim kaynaklar›n›n sosyal adalet ilkelerine uygun flekilde da¤›t›lmamas› yatmaktad›r. Ayr›ca kad›n-erkek aras›nda ve ülke içindeki geliflmifl ve azgeliflmifl bölgeler aras›nda da okuma-yazma oran› aç›s›ndan büyük farkl›l›klar vard›r. Azgeliflmifl ülkelerin en önemli sorunlar›ndan biri ye tersiz ve sa¤l›ks›z beslenmedir. Bu ülkelerde kifli bafl›nadüflen günlük kalori miktar› 2500’ün alt›ndad›r. Dengeli beslenmenin göstergesi olan hayvansal protein tüketimi h›zl› nüfus art›fl› nedeniyle gerileme göstermektedir. Tar›msal yap› iflgücünün kayna¤›d›r. Ücretlerin tar›ma k›yasla sanayi kesiminde daha yüksek olmas› nedeniyle • • • • • Azgeliflmifl Bölgeler (Bkz. Geliflmekte Olan Bölgeler) Azgeliflmifl Ülkeler [Alm. Unterentwickelte Länder] [Fr. Pays sous dévelop pés] [‹ng. Underdeveloped countries] • 121 Az›nl›k Haklar› Az›nl›k Haklar› iflgücü tar›mdan sanayie kaymaktad›r. Bununla birlikte, ücret ve maafl geliri elde edenlerin iflgücüne oran› % 50’nin alt›ndad›r. Ayr›ca iflsizlik oranlar› da yüksektir. Tar›m kesiminin toplam ürün içindeki pay› büyüktür. Aktif nüfusun yar›dan fazlas› bu kesimde çal›flmaktad›r; bunun büyük k›sm› da gizli iflsiz durumundad›r. Azgeliflmifl ülkelerin kendine özgü sorunlar›n›n temelinde gelirin eflitsiz da¤›l›m› vard›r. Bu eflitsiz da¤›l›m tar›m kesimiyle tar›m d›fl› kesimler aras›nda ve kesimlerin kendi içindedir. Genellikle tar›msal nitelik gösteren azgeliflmifl ülkelerde sanayi kesiminin pay› % 20’nin alt›ndad›r. Tar›m ve sanayi üretimi iç piyasaya dönük ve gelenekseldir. Ticaret kesiminin pay› ise nisbi olarak çok büyüktür. Yüksek tüketim e¤ilimi nedeniyle tasarruflar azd›r . Yat›r›mlar tüketim mal› üreten imalat sektörüne yöneliktir. Teknolojik seviye düflüklü¤ü nedeniyle sermaye birikiminin olmamas› sanayileflmeyi engelledi¤inden, teknolojinin kullan›m alan› s›n›rl›d›r. Do¤al kaynaklar bu ülkelerin kendileri taraf›ndan ya hiç kullan›lmamakta ya da teknolojik gerilik nedeniyle yabanc›lar taraf›ndan iflletilmektedir. Tar›msal yap› nedeniyle ihracatlar› çok s›n›rl› d›r. ‹hracat ürünlerinin büyük ço¤unlu¤unu tar›msal ürünler ve madenler teflkil etmektedr. Buna karfl›l›k ithalatlar› çeflitlidir ve s›nai ürünlere dayan›r. Ayr›ca birçok üründe azgeliflmifl ülkeler kendi aralar›nda rakip durumundad›r. ‹hraç edilen hammadde fiyatlar›n›n ithal edilen sanayi ürünlerinin fiyatlar›ndan düflük olmas›, d›fl ticaret hadlerinde sürekli aç›k vermelerine neden olmaktad›r. Azgeliflmifl ülkelerde sosyal gruplar aras›ndaki fark çok büyüktür. Gruplar aras›ndaki bu fark, gruplar aras›nda organik ba¤ kurulmas›n› engellemektedir. Geleneksel yap› ekonomik geliflmeyle birlikte çözülmeye bafllamaktad›r. Fakat bu geleneksel yap›, sosyo-ekono mik yap›n›n modern üretim tarz›ndaki geliflmeye ayak uydurmas›n› engellemektedir. Geleneksel demokratik kurulufllar yok denecek kadar azd›r. Ça¤dafl düzeye ulaflabilmek amac›yla oluflturulan sosyal kurumlar ise flekilsel olmaktan öteye gidememektedir. Örne¤in, sosyo-ekonomik aç›dan güçsüz olan kad›n ço¤unlukla tüke ticidir ve ekonomik olarak erke¤e ba¤›ml›d›r. ‹fl hayat›nda baflar›ya ulaflma olanaklar› s›n›rl› olan azgeliflmifl ülke kad›n›, k›rsal kesimde çocuklar ile birlikte yard›mc› iflgücü niteli¤indedir. Gelir düzeyinin yetersizli¤i nedeniyle, çocuklar okula gidecek yerde aile için bir gelir kayna¤›, ifl hayat› için ucuz bir iflgücü olmaktad›r. Devlet memuru ve ba¤›ms›z çal›flanlardan oluflan orta s›n›f “geliflmekte olan” azgeliflmifl ülkelerde yeni oluflmaya bafllam›flt›r ve ancak nüfusun % 5-10’u aras›ndad›r. Geliflmifl ülkelerin aksine, güçlü bir burjuvazi yoktur. (Bkz. Geliflmekte Olan Ülkeler) A. ‹lkin • • • • • • Az›nl›k Haklar› [Alm. Rechte der Minderheit] [Fr. Droits de la minorité ] [‹ng. Minority rights] Anonim ortakl›kta ço¤unlu¤un bask›s›na engel olmak amac› ile esas sermayesinin onda birini temsil eden pay sahiplerine tan›nan haklard›r. Ana sözleflmeyle bu oran›n azalt›lmas› ve örne¤in sermayesinin yirmide birine sahip bulunanlar›n da sözü edilen haklardan yararlanaca¤›n›n öngörülmesi mümkün, buna karfl›l›k an›lan oran›n yükseltilmesi geçerli de¤ildir. Ticaret Kanunu’nda genellikle ço¤ul ibareler kullan›lmas›na karfl›l›k, esas sermayesinin onda birinden fazlas›n› tek bafl›na elinde bulunduran bir ortak dar az›nl›k oluflturabilir. Az›nl›k haklar› ö¤retide olumlu ve olumsuz olarak ikey ayr›l›r. Olumlu az›nl›k haklar›: Az›nl›¤›n, yasa taraf›ndan tan›nan bir konuda, istemde bulunmas›na olanak veren olumlu haklar› flunlard›r. a) Yönetim kurulu üyeleri ile denetçiler aleyhine so rumluluk davas› aç›lmas›n› istemek hakk› (TK m. 341/1): Genel kurul, yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davas› aç›lmas›na karar verebilir. Genel kurulun bu konudaki bir öneriyi reddetmesine ra¤men esas sermayenin onda birini temsil eden ortaklar›n dava aç›lmas›n› istemeleri halinde, flirket istem tarihinden itibaren bir ay içinde davay› açmaya zorunludur. Kural olarak ortakl›k ad›na dava açmak denetçilerin görevidir; fakat az›nl›¤›n dava aç›lmas›n› istemesi durumunda denetçiler d›fl›nda bir vekil atanmas› da mümkündür. Az›nl›k, sorumluluk davas›nda esasa giriflilmeden önce, paylar›n› ortakl›¤›n muhtemel bir zarar›na karfl›l›k muteber bir bankaya teminat olarak yat›rmak zorunlulu¤undad›r. Bu paylar dava sonuna kadar bankada kal›r. Davan›n reddedilmesi halinde az›nl›k sadece ortakl›¤a karfl› tazminat ile yükümlüdür.(TK m. 341/3) b) Özel denetçi atanmas› istemi: Az›nl›¤›n bu istemde bulunabilmesi için esas sermayenin en az onda birine eflit de¤erde paylara, genel kurulun toplant› tarihinden geriye do¤ru alt› aydan beri sahip olmas› gerekir. Özel denetçi gerek genel kurulca gerekse - bunun reddi halinde- mahkeme taraf›ndan seçilebilir. Bunun için az›nl›¤›n son iki y›l içinde ortakl›¤›n kurulufluna ya da yönetim ifllerine iliflkin bir suistimalin gerçekleflti¤ini ya da yasa veya ana sözleflme hükümlerine ayk›r› davran›ld›¤›n›, bilançonun gerçe¤i yans›tmad›¤›n› ileri sürmesi gerekir. Tart›flmal› olmakla beraber, az›nl›¤›n -gündemde yer almasa bile- genel kuruldan özel denetçi olmasa bile seçilmesini isteyebilece¤inin kabul edilmesi gerekir. Yasa, isterse yüzde 90 oran›ndaki ço¤unluk taraf›ndan reddedilsin, az›nl›¤›n olumsuz genel kurul karar› üzerine iki aflamada da mahkemeye baflvurabilmesini kabul etmifltir. Bunun için de az›nl›¤›n gerekli masraflar› peflin ödemesi ve paylar›n› dava sonuna kadar güvence olarak kalmak üzere bir bankaya yat›rmas› zorunludur. (TK m. 348/2) Az›nl›¤›n isteminin mahkemece kabul edilebilmesi için, ileri sürülen hususlar hakk›nda yeterli kan›t ve belirtiler gösterilmelidir. (TK m. 348/3) ‹stem mahkemece reddedilir ya da yerinde görülmesine ra¤men özel denetçi raporunda iddialar› kabul etmezse, az›nl›¤›n, kötü niyetle davrand›¤› kan›tlamak ko- 122 Az›nl›k Haklar› Azot Sanayii T.A.fi. fluluyla ortakl›¤›n u¤rad›¤› zarar› tazmin etmekle yükümlüdür. (TK m. 348/4) Genel Kurul’un özel denetçi atanmas› istemini reddeden karar›ndan sonra, az›nl›¤›n yukar›da aç›klanan yoldan baflka, ayn› zamanda karar aleyhine TK’n›n 381. maddesi uyar›nca iptal davas› açabilip açamayaca¤› hukukumuzda tart›flmal›d›r. c) Denetçilere flikayet hakk› (TK md. 356,1, 2, 3): Az›nl›k, ortakl›¤›n yönetim kurulu üyeleriyle müdürleri aleyhine denetçilere baflvurabilir. Denetçiler, bu baflvuru hakk›ndaki görüfllerini raporlar›nda bildirmek ve gerek duyuyorlarsa genel kurulu derhal ola¤anüstü toplant›ya ça¤›rmakla yükümlüdürler. (TK m. 356/4) Kanun, az›nl›¤›n sözü edilen flikayet hakk›n› kullanabilmesini, paylar›n ilk genel kurul toplant›s›na kadar teminat olarak kalmak üzere muteber bir bankaya yat›r›lmas› kofluluna ba¤lam›flt›r. d) Genel kurulu ola¤anüstü toplant›ya ça¤›rma ya da gündeme madde eklettirme hakk› (TK m. 366 ve 367): Esas sermayenin onda birini elinde bulunduran az›nl›k, gerektirici nedenlerini göstermek kofluluyla, yönetim kuruluna yaz›l› olarak baflvurarak anonim ortakl›k genel kurulunun ola¤anüstü genel kurul toplant›s›na ça¤r›lmas›n› ya da -kurulun yak›n zamanda toplanmas› söz konusu ise- bu toplant›n›n gündeminde görüflülmesini istedi¤i hususun madde olarak eklenmesini isteyebilir. Bu durumda yönetim kurulu gecikmeksizin ça¤r›y› yapmakla yükümlüdür. Fakat, ad› geçen kurul, az›nl›¤›n iste¤ine uymazsa, bu takdirde onda bir oran›nda paya sahip olanlar ikinci aflamada denetçilere baflvurmak zorunlulu¤undad›r. Az›nl›k ayn› zamanda hem yönetim kuruluna hem de denetçilere baflvuramaz, kanunda gösterilen s›raya uymak zorundad›r. Denetçiler de az›nl›¤›n iste¤ini yerine getirmezlerse bu kez makemeye baflvurulabilir. Mahkeme, istemi hakl› görürse az›nl›¤a genel kurulu toplant›ya ça¤›rma yetkisi verebilir. Toplant› ça¤r›s›nda ya da gündeme eklenen konulara iliflkin ilana mahkemenin izni yaz›lmal›d›r. Mahkemeye baflvuran az›nl›k esas sermayenin onda biri oran›ndaki paylar›n› muteber bir bankaya rehin olarak b›rakmak zorunlulu¤undad›r. Bu senetler genel kurul toplant›s›n›n sonuna kadar bankada kal›r. (TK m. 356/4) Bu az›nl›k hakk› nedeniyle ortaya ç›kan bir di¤er sorun da yönetim kurulunun az›nl›¤›n iste¤ini ne kadar süre içinde cevaplamak zorunlulu¤unda oldu¤udur. Kanunda belirli bir süre öngörülmemesi bir eksiklik olarak nitelendirilebilir. e) Az›nl›¤›n bilanço görüflmelerinin ertelenmesini is teme yetkisi (TK m. 377): Esas sermayenin en az onda birini elinde bulunduran pay sahipleri her y›l sonunda yap›lan bilanço görüflmelerinin ertelenmesini isteyebilirler. ‹lk erteleme talebinde az›nl›¤›n herhangi bir gerekçe göstermesi zorunlu de¤ildir. Sadece bu istemin ileri sürülmesi durumunda görüflmeler bir ay sonraya ertelenir. Bir ayl›k süre azalt›lamaz, fakat art›r›labilir. Sözü geçen erteleme isteminin oylan›p reddolunmas› ve görüflmelere devam edebilmesi de söz konusu de¤ildir. Az›nl›k, bir ayl›k sürenin geçmesinden sonra yap›lan ikinci toplant›da da, yeniden erteleme isteyebilir. Fakat bunun için ilk toplant›da bilançonun belirli noktalar›na itiraz edilmifl bulunulmal› ve bunu izleyen ikinci toplant›da da bu konularda az›nl›k yeterince ayd›nlat›lmam›fl olmal›d›r. Olumsuz az›nl›k haklar›: Ticaret Kanunu’nun 310. maddesinde düzenlenen ve kurulufltan dolay› sorumlu olanlar›n sulh ve ibralar›na engel olabilme olana¤› veren olumsuz bir az›nl›k hakk›d›r. Buna göre, kurulufl ifllemleri nedeniyle sorumlu olanlar, ortakl›¤›n tescilinden itibaren dört y›l geçmedikçe sulh ve ibra yolu ile sorumluluktan kurtar›lamazlar. Bu süre geçtikten sonra da, e¤er az›nl›k, kurucular›n sorumluluklar›n›n kald›r›lmas›na karfl›ysa, yani sermayenin onda birini temsil edenler sorumlulu¤un kald›r›lmas› hakk›ndaki karara olumsuz oy kullan›rlarsa, sorumluluk ortadan kald›r›lamaz. Ö¤retide az›nl›¤›n olumsuz oy kullanarak bu karar›n oluflmas›n› engelleyebildi¤i durumlarda, yani özellikle yeter (mevsuf) say›lar›n aran›ld›¤› hallerde de olumsuz az›nl›k haklar›n›n varl›¤›ndan söz edilmekteyse de, ayn› yetki ço¤unluk aç›s›ndan da varoldu¤u için, burada gerçek anlamda bir az›nl›k hakk› yoktur. (Bkz. Muteber Banka, Gündeme Ba¤l›l›k ‹lkesi) Ö. Teoman Azil [Alm. Widerruf, Abberufung] [Fr. Révocation] [‹ng. Dismissal] Bir kimseye verilmifl bulunan temsil yetkisinin geri al›nmas›d›r. Borçlar Kanunu’muzun çeflitli maddelerinde azil hakk›ndan önceden vazgeçmenin (feragatin) hüküm ifade etmeyece¤i öngörülmüfltür (BK. m. 34 / III, BK. m. 396 / I) Azil tek yanl› yönetilmesi gerekli, bozucu yenilik do¤uran bir irade aç›klamas›d›r ve karfl› tarafa ulaflmas› ile hukukî sonuçlar›n› do¤urur. ‹dare Hukuku anlam›nda azil, idarenin yapt›¤› ve memurun (idari ajan›n) kamusal görevle iliflkisinin sona erdirilmesine yönelik idari tasarrufu ifade eder. ‹. Ulusan 123 Azot Sanayii T.A.fi. (Bkz. Tügsafl)