1 T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN ABLA VE AĞABEYLERİNİN SOSYAL BECERİ DÜZEYİ VE KARDEŞ İLİŞKİLERİ Aslı Ogün BOZBEY AKALIN Danışman : Prof. Dr. Banu YAZGAN İNANÇ YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA –2005 2 ÖZET DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN ABLA VE AĞABEYLERİNİN SOSYAL BECERİ DÜZEYİ VE KARDEŞ İLİŞKİLERİ Aslı Ogün BOZBEY AKALIN Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı Danışman : Prof. Dr. Banu Yazgan İNANÇ Mayıs 2005, 79 Sayfa Bu araştırmanın amacı; Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların abla ve ağabeylerinin sosyal beceri düzeyleri ve kardeş ilişkilerinin niteliği ile DEHB’nin bu değişkenler üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Araştırmanın örneklemini, yaşları 10-16 arasında değişen, yarısı DEHB olan bir kardeşe, diğer yarısı da normal gelişim gösteren bir kardeşe sahip 60 abla/ağabey ve onların anneleri oluşturmaktadır. Annelerin doldurdukları ölçeğin sonuçlarına göre, DEHB olan kardeşe sahip çocukların sosyal yetkinlik düzeyi, normal gelişim gösteren kardeşe sahip çocuklarınkinden daha düşüktür. Yine aynı ölçekten elde edilen veriler ışığında, DEHB olan çocukların kardeşlerinin daha sık sosyal ve davranışsal sorunlar yaşadıkları anlaşılmaktadır. Ağabey/ablaların doldurdukları anketten elde edilen verilere göre, kardeş ilişkilerinin niteliği kapsamında ele alınan sevgi, kardeşin hayranlık duyması, kardeşe hayranlık duyma, baba yanlı davranışı ve benzerlik değişkenleri açısından iki grup arasında normal gelişim gösteren çocukların abla ve ağabeyleri lehine anlamlı farklılık olduğu ve DEHB olan bir kardeşin olduğu kardeş çiftlerinde tartışmanın daha sık yaşandığı belirlenmiştir. DEHB olan çocukların anne ve kardeşleriyle yapılan görüşmelerde, hem anneler, hem de ağabey ve ablalar, ebeveynlerin DEHB olan çocuğa daha çok ilgi gösterdiğini ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra, kardeş ilişkilerindeki saldırgan davranışların da sıklıkla dile getirildiği dikkat çekmektedir. Anahtar kelimeler: Kardeş ilişkileri, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, sosyal beceri. 3 ABSTRACT SOCIAL SKILLS AND SIBLING RELATIONS OF ELDER SISTERS AND BROTHERS OF CHILDREN WITH ATTENTION DEFICIT AND HYPERACTIVITY DISORDER Aslı Ogün BOZBEY AKALIN MA Thesis, Department of Educational Sciences Supervisor : Prof. Dr. Banu Yazgan İNANÇ May 2005, 79 Pages The main purpose of this study is to investigate the social skill level and sibling relationship quality of elder sisters and brothers of children with Attention Deficit Hyperactivity Disorder and the effect of ADHD on these variables. The sample of the study consisted of 60 elder sisters and brothers between the ages of 10-16, half with and half without a younger sibling with ADHD and their mothers. According to the results of the questionaire completed by the mothers, social competence level of the older sisters and brothers whose siblings had ADHD, scored lower than the control group. In the light of the data gathered from the same questionaire, it is understood that children who had a sibling with ADHD were more frequently experiencing social and behavioural problems. According to the data collected from the questionaire which the elder sisters and brothers had completed, significant differences were found in sibling relationship quality in terms of affection, admiration of sibling, admiration by sibling, paternal partiality and similarity, between the two groups in favor of the sisters and brothers with a normally developing sibling and quarrel was more frequent in sibling pairs in which one sibling had ADHD. During the interviews, both the mothers and the elder sisters and brothers mentioned that the parents payed more attention to the sibling with ADHD. Also, aggressive behaviours in sibling relationships were frequently reported. Keywords: Sibling relations, attention deficit and hyperactivity disorder, social skills. 4 ÖNSÖZ Ülkemizde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarla ilgili çalışmalarda, kardeşlerin durumunun ihmal edildiği görülmektedir. Oysa ki kardeşler, ailede engeli olan çocuğun rahatsızlığından en çok etkilenen bireylerden biridir. Bu çalışmada, DEHB olan çocukların rahatsızlığından kaynaklanan olumsuzlukların, çocukların en yakın sosyal ilişkiyi yaşadıkları kardeşleri ve kardeş ilişkilerinin niteliği üzerindeki etkilerini belirlemek hedeflenmiştir. Kültürümüzde aile ve aile yaşantısının önemli bir yeri olduğu yadsınamaz. Bu nedenle, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık alanında aile ve kardeş ilişkileri ile ilgili çalışmaların artmasını temenni ediyorum. Araştırma sürecinde heyecanıma ortak olduğu ve beni sürekli motive ettiği için danışmanım Prof. Dr. Banu Yazgan İnanç’a, nitel bulguların değerlendirilmesine yardımcı olan Yard. Doç. Meral Atıcı’ya, istatistiksel analizler konusunda yardım ve desteğini esirgemeyen Doç. Dr. Ragıp Özyürek ve Dr. Gülşah Şeyda’ya, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı alan çocukların ailelerine ulaşmamı sağlayan Doç. Dr. Fevziye Toros ve hemşire Mehtap Uzel’e, kardeş ilişkileri ile ilgili çalışmalarını benimle paylaşan Prof. Dr. Wyndol Furman’a, araştırmama katkılarından ötürü Yard. Doç. Dr. Şükrü Uğuz, Doç. Dr. Ercan Alp ve Uzman Psikolog Virna Apalaçi’ye, okullarda yaptığım uygulamalar sırasında bana her türlü yardımı sağlayan psikolojik danışmanlara, özellikle Ülkiye Koçak Delen’e, geribildirimleri için Arş. Gör. Ercüment Yerlikaya ve Arş. Gör. Oğuzhan Kırdök’e ve çalışmam boyunca bana destek olan ve görüşlerini paylaşan tüm eğitmen ve arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Her zaman olduğu gibi, araştırmam süresince de gösterdiği anlayış ve sabırla bana en büyük desteği vererek bu zorlu süreci kolaylaştıran sevgili hayat arkadaşım Emre Akalın’a, bana ablalığı doyasıya yaşatan, en iyi dostum ve araştırma konumun ilham kaynağı kardeşim Kerem Bozbey’e, hayatımın her aşamasında deneyimlerini paylaşarak bana yol gösteren, maddi - manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen ve en önemlisi kardeş ilişkimizin olumlu ve sağlıklı olmasında önemli çaba ve katkıları olan annem Nuray Somer Bozbey ve babam Faruk Bozbey’e özellikle teşekkür ederim. Aslı Bozbey AKALIN Adana, Mayıs 2005 Not: Bu araştırma Ç.Ü. Araştırma Fonu Saymanlığı’nca desteklenmiştir (EF2003YL11) 5 İÇİNDEKİLER Sayfa no TÜRKÇE ÖZET…………………………………………………………………. i İNGİLİZCE ÖZET (ABSTRACT) …………………………………………… ii ÖNSÖZ ………………………………………………………………………….. iii TABLOLAR LİSTESİ ………………………………………………………..... vi EKLER LİSTESİ ……………………………………………………………….. vii BÖLÜM I GİRİŞ ……………………………………………………………………………. 1 1.1. Problem ……………………………………………………………………… 6 1.2. Araştırmanın Amacı …………………………………………………………. 7 1.3. Araştırmanın Önemi …………………………………………………………. 8 1.4. Sınırlılıklar …………………………………………………………………… 10 1.5. Tanımlar …………………………………………………………………….... 10 BÖLÜM II KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ………….. 12 2.1. Kuramsal Açıklamalar ……………………………………………………… 12 2.1.1. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu………………………. 12 2.1.2. Kardeş İlişkileri …………………………………………………….. 17 2.1.3. Sosyal Beceriler ……………………………………………………. 26 2.1.4. Sosyal Öğrenme Kuramı …………………………………………… 27 2.2. İlgili Çalışmalar …………………………………………………………….. 29 BÖLÜM III YÖNTEM……………………………………………………………………… 35 3.1. Araştırmanın Modeli ……………………………………………………… 35 3.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ……………………………………….. 35 3.3. Veri Toplama Araçları ……………………………………………………. 39 3.3.1. Çocuklar ve Gençler İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği ……… 39 3.3.2. Kardeş İlişkileri Anketi …………………………………………... 41 3.3.3. Görüşme Formu ………………………………………………….. 43 6 3.4. Çalışma Kapsamında Yapılan Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları………… 43 3.4.1. Yapı Geçerliği ……………………………………………………… 43 3.4.2. İç Tutarlık …………………………………………………………… 46 3.4.4. Test – Tekrar Test …………………………………………………… 48 3.5. Verilerin Toplanması ………………………………………………………... 48 3.6. Verilerin Çözümlenmesi …………………………………………………….. 50 BÖLÜM IV BULGULAR 4.1. Sosyal Yeterlik Düzeyine İlişkin Bulgular …………………………………. 51 4.2. Davranışsal ve Duygusal Sorunlara İlişkin Bulgular ..................................... 51 4.3. Sosyal Sorunlara İlişkin Bulgular ………………………………………….. 52 4.4. Kardeş İlişkilerinin Niteliğine İlişkin Bulgular …………………………… 52 4.5. Nitel Çalışmaya İlişkin Bulgular ………………………………………....... 54 4.5.1. Annelerle Yapılan Görüşme Bulguları …………………………….. 54 4.5.2 Ağabey ve Ablalarla Yapılan Görüşmelere Ait Bulgular ………….. 57 BÖLÜM V TARTIŞMA VE YORUM …………………………………………………….. 60 5.1. Sosyal Yeterlik, Davranış Sorunları, Duygusal ve Sosyal Sorunlar ……… 60 5.2. Kardeş İlişkileri Niteliği …………………………………………………… 62 5.3. Görüşme …………………………………………………………………… 64 BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERİLER ……………………………………………………… 68 KAYNAKLAR …………………………………………………………………. 72 EKLER ………………………………………………………………………….. 80 ÖZGEÇMİŞ ……………………………………………………………………. 100 7 TABLOLAR LİSTESİ Sayfa No Tablo-1. Örneklemin Grup, Cinsiyet ve Klinik Bazında Dağılımı ………………. 36 Tablo-2. Araştırmaya Katılan Abla/Ağabeylerin Yaş Gruplarına Göre Dağılımı… 37 Tablo-3. Araştırmaya Katılan Abla / Ağabeylerin Kardeşlerinin Cinsiyete Göre Dağılımları………………………………………………………………. 37 Tablo-4. Kardeşlerin Yaş Gruplarına Göre Dağılımı……………………………… 38 Tablo-5. Araştırmaya Katılan Çocukların ve Kardeşlerinin Yaş Ortalamaları……. 38 Tablo-6. Araştırmaya Katılan Annelerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı…….. 38 Tablo-7. Araştırmaya Katılan Çocukların Babalarının Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı………………………………………………………………… 39 Tablo-8. Araştırmaya Katılan Annelerin Mesleki Durumlarına Göre Dağılımı….. 39 Tablo-9. Kardeş İlişkileri Anketi Faktör Analizi Sonuçlarına Göre Faktör Yükleri, Faktörlerin Özdeğerleri ve Varyans Açıklama Oranları ………………. 44 Tablo-10. Kardeş İlişkileri Anketi Faktör Analizi Sonuçlarına Göre Faktör Yükleri.. 45 Tablo-11. Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçeklerine Ait İç Tutarlılık Katsayıları…. 46 Tablo-12. Gruba Göre Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçeklerine Ait İç Tutarlılık Katsayıları …………………………………………………………….. 47 Tablo-13. Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçeklerine Ait Test-Tekrar Test Korelasyon Katsayıları …………………………………………………………….. 48 Tablo-14. Sosyal Yeterlik Alt Ölçeği Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri ………………...................................... 51 Tablo-15. Dışa Yönelim ve İçe Yönelim Alt Ölçeği Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri …………………………. 52 Tablo-16. Sosyal Sorunlar Alt Ölçeği Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri ………………………………………… 52 Tablo 17. Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçek Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri …………………………. 53 Tablo-18. Annelerin Ağabey/Ablaların Kardeşin Rahatsızlığından Etkilenme Durumlarına İlişkin Görüşleri ………………………………………… 55 Tablo-19. Annelerin DEHB’nin Ağabey/Abla Üzerindeki Etkisine İlişkin Görüşleri.55 Tablo-20. Ağabey/Ablaların Kardeşlerinin Rahatsızlığından Etkilenme Durumlarına İlişkin Görüşleri …………………………………………………….... 57 Tablo-21. Ağabey/Ablaların DEHB’nin Üzerlerindeki Etkisine İlişkin Görüşleri.. 58 8 EKLER LİSTESİ Sayfa No Ek-1. Demografik Bilgi Formu……………………………………………………… 80 Ek-2. Görüşme Formu (Anneler İçin) …………………………………………........ 81 Ek-3. Görüşme Formu (Ağabey ve Ablalar İçin)…………………………………… 82 Ek-4. Annelere Gönderilen Üst Yazı ………………………………………………. 83 Ek-5. Çocuklar ve Gençler İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği ………………….. 84 Ek-6. Kardeş İlişkileri Ölçeği ………………………………………………………. 88 Ek-7. Adana Milli Eğitim Müdürlüğü İzin Belgesi ………………………………… 98 Ek-8. Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü İzin Belgesi ………………………………. 99 9 BÖLÜM I GİRİŞ Sosyal etkileşim, çocukluktan başlayarak kişinin hayatını, hayata bakışını ve en önemlisi benlik algısını etkileyen bir kavramdır. Sosyal yaşantılar, yetişkinlerle ve akranlarla ilişkiler olmak üzere iki grupta incelenebilir. Bu durum, büyüklerle ve kardeşlerle paylaşılan yaşantılar olmak üzere çocuğun, ilk sosyal etkileşim deneyimini yaşadığı aile ortamı için de geçerlidir. Aile ortamında temelleri atılan sosyal gelişim, dolayısıyla sosyal beceriler, okul ortamına geçiş ile zenginleşmeye ve şekillenmeye başlar. Ancak, çocuğun sosyal yaşamında daima ilk deneyimlerinin, yani aile içi etkileşimin izleri görülecek ve yeni kazanılan beceriler bu temellerin üzerine oturtulacaktır. Dolayısıyla, bu temellerin sağlam ve sağlıklı olması çok önemlidir. Gülerce (1996), Türkiye’deki ailelerin psikolojik örüntüleri ile ilgili yaptığı bir çalışmada, Aile Yapısını Değerlendirme Aracı sonuçlarına göre, küçük ve büyük çocukların birlikte bir sistem oluşturduklarını ortaya koymuştur. Ortalama Türk ailesinde çocuk konumunda olanlar arasında, sınırları anne ve babadan belirgin bir şekilde ayrılmış ortak bir yapısal düzlemden bahsedilebilir (Gülerce, 1996). Kardeş altsistemi, çocukların ilk defa bir arkadaşlık, destek, paylaşma, işbirliği ve koruma duygularını yaşadıkları gruptur. Bu sayede ilk sosyal becerilerini öğrenme fırsatı bulurlar. Kardeşler, çocukların sosyal yaşamlarının ayrılmaz bir parçasını oluştururlar. Farklı dönemlerde farklı şiddetlerde çatışmalar yaşasalar da (Furman ve Buhrmester, 1985), kardeşler yakın arkadaşlık, yardım ve duygusal destek kaynağıdırlar. Yetişkinlik dönemlerinde de bu destek, yoğunluğu azalsa da devam eder. Furman ve Buhrmester (1985), kardeşlerin birbirleriyle olan ilişkileri sayesinde, sağlıklı sosyal gelişimin temeli olan birçok sosyal ve bilişsel beceriyi edinebildiklerine dikkat çekmişlerdir. Stoneman ve Brody (1993), kardeş ilişkisini, ikinci çocuğun doğumuyla başlayan ve kardeşlerden birinin ölümüne kadar süren, olabilecek en yakın ve en uzun 10 süreli ilişkilerden biri olarak tanımlamışlar ve bazı kardeşler birbirlerinin “en iyi arkadaşı” iken, diğer kardeşlerin neden sık sık kavga ettikleri ya da birlikte zaman geçirmekten kaçındıklarını anlamanın önemli olduğunu savunmuşlardır. Furman ve Buhrmester’e göre (1985), arkadaşlıklarda ilişkinin sürmesi için çatışmadan ve tartışmalardan kaçınılabilir. Ailenin kurumsal yapısı kardeş ilişkisinin devamının garantisidir. Bu durum kardeşler arasındaki çatışmaların sık sık ifade edilmesine neden olur. Kardeşler arasındaki kronik çatışmaların genellikle çocuk ve ergenlerin psikososyal gelişimleri üzerinde olumsuz etkisinin olduğu düşünülmüştür (Brody, 1998). Oysa ki; hem aile (Grotevant ve Cooper, 1986), hem de gelişim (örn. Erikson, 1968) kuramcıları aslında çatışmanın zararlı olmadığını ileri sürmüşlerdir (akt.Brody,1998). Patten (2001) ve Brody (1998) de bu görüşü desteklemiş ve tartışmanın kardeşlerin duygularını ifade etmelerine ve açık iletişim kurabilmelerine olanak sağladığını belirtmişlerdir. Çocuklar, tartışmalar yoluyla günlük anlaşmazlıkları nasıl çözeceklerini, uzlaşmayı, ortak çözüm bulmayı ve başkalarının görüşlerini dikkate almayı öğrenirler (Dunn,1995). Brody (1998), bir destek ve çatışma dengesi kurulduğu takdirde, kardeş ilişkisinin psikososyal yetkinliği arttırma konusunda olumlu bir etkisi olabileceğini ve bu dengenin çocukların çatışmayla başa çıkma, öfkeyi kontrol etme gibi sosyal-bilişsel ve davranışsal yetkinliklerini arttıracağını savunmuştur. Diğer yandan, Stocker, Burwell ve Briggs (2002), sürekli çatışma yaşanması ve kardeşlerin birbirlerine karşı düşmanca duygular beslemelerinin, çocukların psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ileri sürmüşlerdir. Freud’dan bu yana klinisyenler, kardeşler arasındaki rekabetin kişilik gelişimi üzerinde çok önemli etkisi olduğunu savunmuşlardır (Adler, 1928, 1959; Levy, 1934,1937; Winnicott 1977; akt.Dunn 1991). Bedford da (1989), psikodinamik yaklaşıma göre; rahatsızlıkların ve bozuklukların en önemli nedeninin kardeş rekabeti olduğunu öne sürmektedir. Kardeşin doğumu, ölümü, engeli olan bir kardeşe sahip olma gibi durumlar çocuklarda kişilik bozukluğu ve duygudurum bozukluğuna yol açabilirken, aynı koşullar bazı çocukların erken olgunlaşmalarına ve çevrelerindekilere karşı adil ve iyi niyetli davranmalarına da neden olabilir (Bank ve Kahn,1982a; Colonna ve Newman, 1983; Rosner,1985; akt.Bedford,1989). 11 Kardeş çatışmalarının, depresif duygudurum, yalnızlık ve düşük benlik saygısı gibi psikolojik problemlerin (Stocker, 1994; akt. Apalaçi, 1996) yanı sıra, arkadaşlara karşı saldırgan davranışlar (Stormshak, Bellanti, Bierman, Conduct problems prevention research group, 1996) ve davranış bozuklukları (Garcia, Shaw, Winslow ve Yaggi, 2000) ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Stocker ve diğerleri (2002), kardeş çatışmaları ve çocukların psikolojik uyumunu ele aldıkları çalışmalarında; çatışmaların kaygı, depresyon ve sorumsuz davranışlarla ilişkili olduğunu saptamış ve araştırma bulgularını 3 maddeyle özetlemişlerdir; 1. Sosyal öğrenme kuramında da belirtildiği üzere; çocuklar kardeşleriyle yaşadıkları çatışmaları ve öğrendikleri saldırgan davranışları, başka ortamlara (okul, arkadaşlarla olan ilişkiler vb. gibi) da taşıyabilirler, 2. Çatışma ortamında büyümek çocuklarda kaygı ve depresyona neden olabilir, 3. Kardeş çatışmalarının olumsuz etkilerinden biri de; çocukların sosyal biliş güçlüğü yaşamalarıdır. Sosyal biliş güçlüğü psikolojik ve davranışsal problemlere neden olabilir. Engeli olan bir çocuk tüm aileyi etkiler (Dyson,1998). Ailede engeli olan bir çocuğun olduğu durumlarda ailenin yapısı diğer ailelerden farklılık gösterecektir. Bu farklılığın aile içi iletişimi ve kardeş etkileşiminin niteliğini etkilemeyeceği düşünülemez. Minuchin’e (1974) göre, aile sisteminin işlevlerini gerçekleştirmesine müdahale eden en önemli etken, “ailenin ya da aile üyelerinin stres faktörüyle karşı karşıya kalması” dır. Bu görüşe göre, ailede kronik hastalığı olan bir bireyin varlığı, başta anne ve baba olmak üzere, tüm üyelerin yaşamlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Aile üyelerinden birindeki bir engel ya da kronik rahatsızlığın yalnızca o bireyi değil, alt sistemler olarak tanımlanan eşler, ebeveyn-çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkiyi de etkileyeceği fikri araştırmalarla da desteklenmiştir (Schreiber, 1984; Tritt ve Esses, 1988, akt. Atasoy, 2002). Engeli olan bir kardeşin bulunduğu durumlarda, kardeş ilişkilerinde farklı etkinlikler ve asimetri göze çarpmaktadır (Furman, 1993). Dyson (1993), engeli olan bir kardeşe sahip olmanın karmaşık bir etkileşim yarattığını ve ilişkilerin niteliğinin; engelin türü, aile ortamı, kardeşlerin cinsiyeti ve kardeşler arasındaki yaş farkı gibi değişik etkenler nedeniyle farklılıklar gösterdiğini belirtmiştir (akt. Erten, 1999). Meyer ve Vadasy, (2003), engeli olan bir kardeşe sahip çocukların endişelerini; kardeşin rahatsızlığından dolayı suçluluk duyma; kardeşin davranış ve/ya görünümünden utanma ve onunla iletişimden kaçınma, kendisinde de aynı rahatsızlığın 12 olabileceğine dair korku; daha az ilgi gördüğü için kıskançlık ve/ya öfke; başkalarının yaşadıklarını anlamadıklarını düşündüğü için kendini yalıtma, kardeşinin yapamadıklarını telafi etmek için çok başarılı olması gerektiğine inandığından üzerinde baskı hissetme; arkadaşları ile yaptığı planlar ve diğer sorumlulukları ile çakışsa bile kardeşe bakmak zorunda olmanın yükü; kardeşin rahatsızlığı ile ilgili bilgi ihtiyacı olmak üzere 8 başlık altında toplamışlardır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan çocukların ailelerinin, diğer ailelere kıyasla aile ilişkilerinde daha çok sorun yaşadıkları ve çeşitli güçlüklerle mücadele etmek zorunda kaldıkları anlaşılmaktadır (Hechtman, 1996; Goldstein ve Goldstein, 1992; Kendall, 1999). Bu güçlüklerin genellikle aile üyelerinin ruh sağlığı, eşler arasındaki ilişki ve evin duygusal ortamı ile ilgili olduğu görülmektedir (Goldstein ve Goldstein, 1992). Goldstein ve Goldstein (1992), Dr. Russell Barkley ile yaptıkları görüşmeden edindikleri bilgilere dayanarak, DEHB olan çocukların ailelerinde de diğer davranış bozuklukları ve süreğen hastalıklarda olduğu gibi, artan düzeyde çatışma, evlilik sorunları ve boşanmalar görüldüğünü aktarmaktadırlar. DEHB olan bir çocukla ilgilenmek, oldukça fazla zaman ve enerji gerektirir. Bu da aile bireylerinde strese, dolayısıyla da aile içi çatışmalara neden olabilmektedir (Balkwell ve Halverson, 1980; McHugh, 2003). Çocuğa ayrılan zamanın artması, eşe ve diğer aile bireylerine ayrılan zamanın azalması anlamına gelmektedir. Örneğin, eşler birlikte yapabilecekleri işleri, birinin DEHB olan çocukla ilgilenmesi gerektiğinden, çoğu zaman birlikte yapamazlar, işbölümü yapmak zorunda kalırlar. Ebeveynler genellikle, DEHB olan çocuklarını kimseyle yalnız bırakmak istemezler. Bazen de akraba ve yakınlar, çocuğun beklenmeyen davranışları ve tepkileri yüzünden sorumluluk almak istemezler (Balkwell ve Halverson, 1980). Halbuki yapısal aile terapisi kuramında vurgulandığı üzere; ailedeki ilişkilerin sağlıklı olabilmesi ve aile kurumunun devamlılığının sağlanması için, aile sistemini oluşturan en önemli alt sistemin, ebeveyn alt sisteminin, işlevsel olması gerekir (Nichols ve Schwarz, 2004). Ayrıca, çocuğun tedavisi, davranışları ile başa çıkma yöntemleri ve ebeveyn tutumları ile ilgili konularda yaşanan fikir ayrılıkları da, eşler arasında gerginliğe ve tartışmalara neden olabilmektedir (Balkwell ve Halverson, 1980). Ekonomik düzeyi düşük olan ailelerde, tedavi giderleri yüzünden bu sorunlara maddi sıkıntılar da eklenir (Selçuk, 13 2000). Dunn (1985), ailelerin ekonomik veya duygusal sıkıntılar yaşadıkları dönemlerde, kardeşler arasındaki öfke ve tartışmanın arttığını belirtmiştir (akt. Erten, 1999). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, “fark edilmeyen bozukluk” olarak sınıflandırılan rahatsızlıklar arasındadır (McHugh, 2003). Howlin (1988)’e göre, “engelin fark edilebiliyor olması kardeşin psikolojik ve davranışsal uyumunu etkileyen en önemli faktörlerden biri” dir (akt. Apalaçi, 1996). DEHB olan çocuklar çoğu zaman toplum tarafından “yaramaz” çocuklar olarak tanımlanmaktadırlar. Bu nedenle, kardeşlerin, anne babalarının DEHB olan çocuğa karşı tutumunu anlaması ve kabullenmesi, farklı engeli olan çocukların kardeşlerine kıyasla çok daha zor olmaktadır. Çocuklar bu konuda bilgilendirilmedikleri sürece, neden söz dinlemedikleri halde ebeveynlerinin kardeşleriyle daha çok zaman geçirdiğini anlamakta güçlük çekerler ve kişilik gelişimlerini önemli ölçüde etkileyebilecek duygusal ve psikolojik uyum sorunları yaşarlar. McHugh (2003), farklı engelleri olan çocukların kardeşleri ile yaptığı görüşmelerde, neredeyse hepsinin suçluluk, utanma ve öfke gibi benzer duygusal tepkiler yaşadığını saptamıştır. Bu bulgular konuyla ilgili yapılan diğer çalışmaların (Farber ve Rychman, 1965; Crocker, 1981, akt. McHale ve Gamble, 1989) bulguları ile de paralellik göstermektedir DEHB olan çocuklar sosyal beceriler yönünden oldukça zayıftırlar. Hatta bazı araştırmacılar, DEHB ‘nin bir sosyal bozukluk olduğunu belirtmektedirler (Gentschel ve McLaughlin, 2000). DEHB olan çocuklar sosyal ortamlardaki uyumsuz davranışları ile hemen göze çarparlar. Dürtüsel ve saldırgan davranışları, kurallara karşı gelmeleri, öfkelerine hakim olamamaları, vb. nedenlerden dolayı arkadaşlık ilişkilerini sürdürmekte güçlük çekerler. Anne ve öğretmenlerin gözlemlerine göre, hiperaktif çocukların sosyal sorunları dürtüsel, etkinlik dışı (off-task) ve yaşlarına uygun olmayan davranışları ile sorunları saldırganlıkla çözmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, DEHB olan çocukların yeni ortamlara uyum sağlama ve iletişim kurma konusunda da güçlük yaşadıkları anlaşılmaktadır (Goldstein ve Goldstein, 1992). Yaş ilerledikçe çocukların bu sorunlarının arttığı görülmektedir. 14 Çocuklar ilk sosyal deneyimlerini kardeşleri ile yaşarlar. Bu nedenle; sosyal açıdan uyumsuz bir kardeş hem kardeş ilişkisinin niteliğini, hem de diğer çocuğun sosyal gelişimini olumsuz etkileyecektir. Sosyal psikologlar, kardeşler ve arkadaşlar gibi yakın ilişki içinde olan insanların birbirlerinden daha çok etkilendiklerini savunurlar (Sears, Peplau, ve Taylor, 1991). Örneğin, Brody, Stoneman ve Burke (1987), kardeşlerden birinin fiziksel saldırgan davranışlarıyla, diğerinin sözel ve fiziksel saldırgan davranış oranlarının yüksek derecede ilişkili olduğuna dikkat çekmişlerdir. Bu görüşü destekleyen Patterson da (1986), kardeş ilişkilerinin bir çeşit saldırgan davranışları “öğrenme alanı” olduğunu ifade etmiştir (akt. Gentschel ve McLaughlin, 2000). Bu “öğrenme alanı” ndaki problemler, kardeşlerden birinin herhangi bir engeli olduğunda artış göstermektedir (Apalaçi, 1996; McHale ve Gamble, 1989). 1.1. Problem Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan (DEHB) çocuklar, rahatsızlıklarının özelliklerinden dolayı sağlıklı sosyal ilişkiler kurmakta zorluk çekerler. Okulda, sınıfta, evde ya da oyun sırasında sergiledikleri dürtüsel davranışları, hareketlilikleri, dikkatsizlikleri ve kurallara karşı gelmeleri yüzünden sosyal ilişkiler konusunda sıkıntılar yaşarlar. Çok çabuk arkadaş edinebilmelerine rağmen, bu ilişkileri sürdürmeyi beceremezler. DEHB olan çocukların bu özelliklerinden kaynaklanan sıkıntılar, kardeşleri ile etkileşimlerini de olumsuz etkilemektedir. Kardeşlerden birinde DEHB olması, kardeş ilişkilerinde yaşanan çatışmaların artmasına neden olur (Goldstein ve Goldstein, 1992). Sosyal becerilerin kazanılmasında önemli yeri olan kardeş ilişkilerinde yaşanan sorunlar, çocuklarda sosyal yetersizliğe ve ciddi davranışsal bozukluklara neden olabilir. Alandaki epidemiyolojik çalışmalar, zayıf kardeş ilişkileri olan çocukların ileriki yaşlarda çeşitli davranış problemleri gösterdiklerini ortaya koymuştur (Dunn,1991). Ebeveynler, gelişimsel ihtiyaçları nedeniyle çocuklarına farklı davranabilmektedirler (Bee, 1992). DEHB olan çocuklar, rahatsızlıkları nedeniyle, kardeşlerine kıyasla anne– babalarından daha çok ilgi ve destek gören taraf olacaktır. DEHB olan çocuğun anne – babadan çok sık olumlu ve olumsuz geribildirim alması (Selçuk, 2000), kardeşte kıskançlık, öfke ve değersizlik duygularına neden olabilir. 15 Sosyal öğrenme kuramına göre, çocuklar sosyal becerileri model alarak ya da taklit ederek öğrenirler. DEHB olan bir kardeşe sahip çocuklar, anne babalarından ilgi görmek için kardeşlerinin davranışlarını taklit etme yoluna gidebilirler. Dunn (1983), çocukluk dönemindeki kardeş ilişkilerini incelediğinde, kardeşlerin yaş ve doğum sırası gözetmeksizin birbirlerinin davranışlarını model aldıklarını ve aynı cinsiyetten olan kardeşlerin, farklı cinsiyetten olan kardeş çiftlerine kıyasla birbirlerinden daha çok etkilendiklerini bulmuştur. Abramovitch, Corter ve Lando da (1979), 34 eş cinsiyetli kardeş çiftini gözlemledikleri çalışmalarında, büyüklerin küçük kardeşlerini taklit etme oranını % 20 olarak tespit etmişlerdir. Kardeşle yaşanan çatışmalar sırasında öğrenilen olumsuz sosyal becerilerin diğer ortamlara aktarılması da, normal gelişim gösteren çocuğun sosyal ve dolayısıyla kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir. Putallaz (1983), Putallaz ve Gottman (1981), sosyal beceri eksikliği ya da yetersizliğinin, çocukları okul başarısızlığı, saldırganlık, suça eğilim ve çeşitli psikolojik bozukluklar gibi kısa ve uzun süreli birçok sonuca götürebildiğine dikkat çekmişlerdir. Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü; DEHB’li çocukların tedavi sürecinde ilaçla tedavinin yanı sıra kullanılan müdahale tekniklerinden biri olan aile eğitiminde, kardeşlerin durumunun ihmal edilmemesi gerekir (Selçuk, 2000). Aile eğitimine kardeşlerin de dahil edilebilmesi için, yaşadıkları sıkıntıların ve kardeş ilişkilerindeki olumsuzlukların tespit edilmesi gerekir. 1.2. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı; Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan çocukların abla ve ağabeylerinin sosyal beceri düzeyleri ve kardeş ilişkilerinin niteliği ile DEHB’nin bu değişkenler üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır : Alt Amaçlar : 1. DEHB olan ve olmayan çocukların abla ve ağabeylerinin sosyal yeterlik düzeyleri arasında anlamlı bir fark var mıdır ? 16 2. DEHB olan ve olmayan çocukların abla ve ağabeylerinin davranış sorunları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır ? 3. DEHB olan ve olmayan çocukların abla ve ağabeylerinin duygusal sorunları arasında anlamlı bir farklılık var mıdır ? 4. DEHB olan ve olmayan çocukların abla ve ağabeylerinin sosyal sorunlar açısından aralarında anlamlı bir farklılık var mıdır ? 5. DEHB olan ve olmayan çocukların abla ve ağabeylerinin kardeş ilişkilerinin niteliği farklılaşmakta mıdır? 6. DEHB olan çocukların annelerinin DEHB’nin abla/ağabeyler ve kardeş ilişkilerinin niteliği üzerindeki etkisine ilişkin görüşleri nelerdir? 7. DEHB olan çocukların abla/ağabeylerinin DEHB’nin kendileri ve kardeş ilişkilerinin niteliği üzerindeki etkisine ilişkin görüşleri nelerdir? 1.3. Araştırmanın Önemi Sosyal etkileşim, insan yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır. Yaşamını ilişkiler ağı içinde sürdüren insanın uyumunda ve mutlu olmasında sağlıklı sosyal etkileşimin büyük payı vardır. Çocuğun sosyal davranışı, etkileşimde olduğu iki önemli grubun; ailenin ve akranlarının tepkileri bağlamında ele alınmalıdır (Çetin, Alpa Bilbay ve Albayrak Kaymak, 2001). Kardeşlik ilişkisi; eşler, çocuklar ve hatta anne baba ile yaşanandan bile daha uzun süreli bir ilişkidir (Dunn,1995). Stoneman ve Brody (1993), çocukların arkadaş seçme ve istedikleri zaman arkadaşlıklarını bitirme konusunda özgür olduklarını; ancak kardeş ilişkileri için böyle bir tercih şansları olmadığını belirtmişlerdir. Bu kadar uzun süreli bir ilişkide de, tarafların birbirlerinden etkilenmesi kaçınılmazdır. Kardeşler ile olan ilişkiler ve paylaşılan deneyimler; kişinin yaşamını zenginleştirir ve kişilik gelişimine birçok yönden katkı sağlamasının yanı sıra, gelecekteki tercihlerini dahi etkileyebilir. Farklı bakış açılarına sahip psikologlar, kardeş ilişkilerinin çocukların gelişimi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu savunmuşlardır (Dunn, 1983). Bu etkileşimin nitelikleri farklılık gösterebilir. Furman ve Buhrmester (1985), kardeş ilişkilerinin niteliği ve özelliklerinde belirgin farklılıklar olduğunu ve kardeşlerin kişilik gelişimi üzerindeki etkisini anlayabilmek için kardeş ilişkilerinin araştırılmasının gerekli olduğunu savunmuşlardır. niteliğinin 17 Stormshak, Bellanti ve Bierman, (1996), engeli olan çocukların kardeş ilişkilerinin niteliğinin, sosyal beceriler üzerindeki etkisinin daha fazla olduğu görüşünü ortaya atmışlardır. Örneğin; saldırgan çocukların arkadaşlık ilişkileri zayıf olduğundan, bu çocukların sosyal becerileri akran grubundan öğrenme olanakları sınırlıdır. Bu çocuklar, kardeşleri ile yaşadıkları olumlu ilişkiler sayesinde, başkalarından göremedikleri desteği telafi etme şansı bulurlar. Bu nedenle; kardeşleriyle olan ilişkileri daha fazla önem kazanmaktadır (Stormshak ve diğerleri, 1996). Başka bir görüşe göre ise, çocukluk dönemindeki sosyal uyum sorunları, daha sonraki yaşlarda yaşanacak psikiyatrik ve ruhsal sağlık problemlerinin en önemli göstergesidir. Psikiyatrik problemleri olan kişilerin çoğunun sosyal becerilerinin yetersiz olması da, bu görüşü destekler niteliktedir (Merrell ve Gimpel, 1997). McHugh (2003), engeli olan bir kardeşle büyümenin bir çocuk için çok sıkıntılı bir süreç olduğunu ve bu durumla ilgili yaşanan suçluluk, itilmişlik, kıskançlık, başarı baskısı ve utanç duygularının uzun yıllar hayatını olumsuz etkilediğini belirtmektedir. Apalaçi (1996), bugüne kadar, engeli olan ve olmayan çocukların kardeşleriyle yapılan araştırmalarda, daha çok yaş, cinsiyet, yaş farkı, ailenin büyüklüğü ve doğum sırası gibi değişkenlerin ele alındığını, ancak bu değişkenlerin, engeli olan bir kardeşle büyümenin çocuklar üzerindeki etkilerini açıklamak için yeterli olmadığını ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu konudaki araştırmalarda kardeş etkileşiminin ve kardeş ilişkilerinin niteliğinin de ele alınması gereklidir. Engeli olan çocuklar ve kardeşleri ile ilgili yurtdışında yapılan araştırmaların bulgularının birbiriyle çeliştiği görülmektedir (Gamble ve McHale, 1989; Dyson, 1999; Kendall, 1999; Pilowsky, Yirmiya, Doppelt, Gross-Tsur ve Shalev, 2004). Ülkemizde ise, Apalaçi’nin (1996) yaygın gelişimsel bozukluğu olan çocukların abla ve ağabeylerinin psikolojik uyumu ve kardeş ilişkileri ve Atasoy’un (2002) engelli (otistik) kardeşe sahip bireylerin kardeş ilişkileri ile ilgili çalışmalarının dışında, gelişimsel engeli ya da rahatsızlığı olan çocukların kardeşlerini ve kardeş ilişkilerini ele alan başka çalışmaya rastlanmamıştır. Atasoy’a (2002) göre, ülkemizde kardeşlerle yapılan sistematik çalışmalar, eğitim çalışmaları ve verilen hizmetler yetersizdir. Yapılan çalışmaların, engeli olan çocuklar ile bu çocukların anne ve babaları üzerinde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. DEHB’nin kardeşler üzerindeki etkilerinin inceleneceği bu çalışmayla, alandaki bu eksikliğin giderilmesi amaçlanmaktadır. 18 Yurtdışında; engeli olan çocukların kardeşlerine yönelik (Sibling Support Project) psikolojik, sosyal ve duygusal destek çalışmaları yürütülmektedir. Ülkemizde de bu tip çalışmaların yapılabilmesi için, öncelikle kardeşlerin ve kardeş ilişkilerinin bu durumdan (kardeşin rahatsızlığı) nasıl etkilendiğinin incelenmesi gerekir. Atasoy’a (2002) göre; engeli olan kardeşe sahip bireylerin içinde bulundukları durumdan etkilenme biçimlerinin ve gelişimsel olarak hangi alanlarda gereksinimleri olduğunun belirlenmesi, hem bu kardeşlerin kendi gelişimlerine, hem de aile içi etkileşim ve destek sisteminin geliştirilmesine katkıda bulunacağından oldukça önemlidir. 1.4. Sınırlılıklar 1. Araştırmanın örneklemi, Çukurova Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi Çocuk Psikiyatri kliniğinde tedavi gören, 5-12 yaşlarındaki Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı almış çocukların, herhangi bir psikolojik tanı ve yardım almamış 1016 yaşlarındaki abla ve ağabeyleri ile sınırlıdır. 2. Araştırmanın karşılaştırma grubu, 2004-2005 eğitim-öğretim döneminde Adana Genç İş Adamları Derneği, Mersin 3 Ocak ve Mersin Barbaros Hayrettin İlköğretim Okullarında okuyan 6-12 yaşlarındaki çocukların herhangi bir psikolojik tanı ve yardım almamış 10-15 yaşlarındaki abla ve ağabeyleri ile sınırlıdır. 3. Araştırmanın örneklemi tek kardeşi olan çocuklar ile sınırlıdır. 4. Araştırmaya katılan anneler en az ilkokul mezunudur. 5. Araştırmada toplanan veriler, kardeş ilişkilerinin niteliğini ve ağabey / ablaların sosyal yeterlik alanları ve sorun davranışlarını belirlemek için kullanılan ölçme araçları ile sınırlıdır. 6. Araştırmada toplanan nitel veriler, araştırmacı tarafından geliştirilen görüşme formu ve anne ve çocukların bildirimleri ile sınırlıdır. 7. Davranış ve tutumlar ile ilgili bulgular uygulamanın yapıldığı dönemi yansıtmaktadır. Zaman içinde gerçekleşebilecek değişimleri göstermemektedir. 1.5. Tanımlar Kardeş İlişkileri : Kardeş ilişkisi, ikinci çocuğun doğumuyla başlayan ve kardeşlerden birinin ölümüne kadar süren, olabilecek en yakın ve en uzun süreli sosyal ilişkilerden biridir (Stoneman ve Brody, 1993, s.1786). 19 Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu: DEHB olan çocuklar; kıpır kıpır, unutkan, dikkati kolaylıkla dağılan, sonuçlarını düşünmeden tehlikeli fiziksel davranışlarda bulunan, yerinde durmakta ve sırasını beklemekte zorlanan çocuklardır (DSM IV, 2001). Sosyal Beceri: Belli bir ortamda kabul görecek ve hem kişinin kendisi, hem de karşısındaki için yararlı olacak şekilde davranabilme becerisidir (Dowrick,1986, s.5). 20 BÖLÜM II KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 2.1. Kuramsal Açıklamalar 2.1.1. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar; halk arasında kıpır kıpır, söz dinlemeyen, sorumsuz, unutkan, patavatsız, dikkati kolaylıkla dağılan, sonuçlarını düşünmeden tehlikeli fiziksel davranışlarda bulunan, yerinde durmakta ve sırasını beklemekte zorlanan çocuklar olarak tanımlanmaktadırlar. Hiperaktif çocuklar davranışsal ve zihinsel yönden yaşadıkları güçlüklerin yanı sıra, sosyal ilişkiler açısından da çeşitli sıkıntılar yaşarlar (Gentschel ve McLaughlin, 2000). Goldstein ve Goldstein (1992)’e göre, hiperaktivite, bir etkileşim bozukluğu olarak düşünülmelidir. Çünkü, DEHB olan çocuklar, davranışlarının başkaları üzerindeki etkilerinin farkında değildirler. Onlar için önemli olan isteklerinin ve ihtiyaçlarının bir an önce yerine gelmesidir (Gentschel ve McLaughlin, 2000). Bu yüzden de, ebeveynler, öğretmenler, arkadaşlar ve kardeşlerle olan ilişkiler yara almaktadır (Goldstein ve Goldstein, 1992). Barkley (1990), DEHB olan çocukların, tahminen %50-60’ının arkadaşları tarafından dışlandıklarını belirtmiştir (akt. Gentschel ve McLaughlin, 2000). DEHB bir sosyal bozukluk olarak kabul edilmektedir. Hiperaktif çocuklarla yapılan teorik ve pratik (örneğin; çocuklar ve gençler için sosyal uyum envanteri) uygulamalar da bu görüşü destekler niteliktedir (Gentschel ve McLaughlin, 2000). Saldırganlık, DEHB olan çocuklarda en sık görülen (yaklaşık %30-%40) sosyal sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Goldstein ve Goldstein, 1992). DSM IV ‘te DEHB’nin 3 tipi; bileşik tip, dikkatsizliğin önde geldiği tip ve hiperaktivite-dürtüselliğin önde geldiği tip olarak tanımlanmaktadır. DEHB tanı ölçütlerini karşılamayan, ancak belirgin dikkatsizlik ya da hiperaktivite-dürtüsellik 21 belirtileri olan bozukluklar da “başka türlü adlandırılamayan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” adı altında ele alınmaktadır. DEHB’ nin DSM IV’te “genellikle ilk kez bebeklik, çocukluk ya da ergenlik döneminde tanısı konan bozukluklar” bölümünde yer alan tanı kriterleri ise aşağıdaki gibidir. A ) Dikkatsizlik ; 1. Dikkatini ayrıntılara veremez, ya da ödevlerinde, işlerinde veya diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar, 2. Oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır, 3. Doğrudan kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi görünür, 4. Yönergeleri izleyemez, okul ödevlerini, ufak tefek işleri ve görevlerini tamamlayamaz, 5. Üzerine aldığı görevleri ve etkinliklerini düzenlemekte güçlük çeker, 6. Zihinsel çaba gerektirecek görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir, 7. Üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan eşyaları kaybeder (oyuncak, ödevler, kitap vb. gibi), 8. Dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılır, 9. Unutkandır. B ) Hiperaktivite 1. Elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur, 2. Sınıfta ya da oturması gereken yerde uzun süre oturmakta zorlanır, 3. Uygunsuz durumlarda sürekli koşar, tırmanır, 4. Sakin bir biçimde oyun oynama, etkinliklere katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır, 5. Hareket halindedir, motor takılıymış gibi davranır, 6. Çok konuşur, C ) Dürtüsellik ( Impulsivite ) 1. Sorulan soru tamamlanmadan cevabını yapıştırır, 22 2. Sırasını bekleme güçlüğü vardır, 3. Başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer (Kaynak : DSM IV, 2001, s. 55-57). DEHB tanısı konabilmesi için; bu belirtilerden en az altısının (ya da daha fazla) bulunması ve en az 6 ay süren bir bozukluğun olması koşulu aranmaktadır. Bunun yanı sıra; çocuğun davranışlarının yaşıtlarının, akranlarının davranışlarına kıyasla (gelişim düzeyine göre) daha rahatsız edici, uyumsuz ve yıkıcı özellikler göstermesi ve bu tip davranışlarının en az 2 sosyal ortamdaki (okul, ev vb. gibi) ilişkilerini olumsuz etkileyecek ve işlevsel bozulmaya neden olacak düzeyde olması gerekmektedir. Halen tartışma konusu olmakla birlikte; tüm bu belirtilerin 7 yaş öncesinde de gözlenmiş olması koşulu da tanı aşamasında ele alınan önemli kriterlerden biridir. Bu bozukluk ilk kez 1902 yılında Frederic Still adlı bir İngiliz hekim tarafından; “dikkat sürdürülmesinde eksiklik ve nörolojik anormallikler” olarak tanımlanmıştır. Still, bu bozukluğun organik ve yapısal nedenlerden kaynaklandığını ileri sürmüştür. A.B.D.’de 1917 yılında ortaya çıkan menenjit salgınında belirtilerin benzerlik gösterdiğinin fark edilmesi üzerine bu rahatsızlığa olan ilgi artmıştır (Selçuk, 2000). Yapılan ilk araştırmalar merkezi sinir sistemi iltihabı ve/ya travmadan kaynaklanan nörolojik bozuklukları olan hastaların davranışları üzerinde yoğunlaşmış ve bu insanların hiperaktif, dürtüsel ve dikkatsiz davranışlarda bulundukları tespit edilmiştir. Dolayısıyla, bu yeni bozukluğun beyindeki hasardan kaynaklandığına inanılmıştır. Ancak 1940 yılında Strauss’un bu davranışların (semptomların), nörolojik bozukluk veya iltihabik bir hastalıktan bağımsız olarak da görüldüğünü ortaya atmasıyla birlikte araştırmalar yeni bir boyut kazanmış ve yeni sendromun adı konmuştur : minimal beyin disfonksiyonu. 1960’tan sonra bu terimin klinik karşılığı öğrenme güçlüğü, genel nörolojik bozukluklar ve çeşitli davranış semptomlarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Ancak daha sonra DSM II ‘de (1968) öğrenme güçlüğü farklı bir kategori olarak ele alınmıştır. Yapılan çalışmalar ve araştırmalar neticesinde önce hiperaktivite, dürtüsellik, umursamazlık, öfke, dikkat dağınıklığı ve kısa dikkat (konsantrasyon) süresi olmak üzere 6 semptomatik davranış tanımlanmış, daha sonra bu semptomlar hiperaktivite, dürtüsellik ve dikkatsizlik başlıkları altında toplanarak ilk kez DSM III‘te (1980) dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olarak yer almıştır. 23 Yapılan çalışmaların çoğu, bir çok DEHB vakasındaki genetik geçişin çok açık olduğunu ortaya koymuştur. Genetik olmayan vakalarda ise beyin kimyasını, işlevini bozan ciddi bir hastalık veya travmaya rastlanmıştır. Ayrıca, EEG çalışmalarında DEHB olan çocukların frontal loblarında normal olmayan beyin dalgaları tespit edilmiştir (Lubar, Bianchine, Calhoun, Lambert, Brody, Nielsen 1985). Dopamin, DEHB etiolojisinde önemli biyokimyasal maddelerden biri olarak düşünülmektedir. Motor korteks ve diğer prefrontal lob’daki dopamin, frontal lob’un işleyişi açısından çok önemlidir. Frontal lobun işleyişindeki bozukluk, kan dolaşımını ve metabolizmayı olumsuz etkiler, bu da alt beynin kontrol fonksiyonlarının azalmasına ve dolayısıyla DEHB belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Kaynak:Everett ve Everett, 1999, s. 12-13). Hamilelik, doğum ve doğum sonrasında yaşanan güçlükler, kurşun zehirlenmesi, demir eksikliğinden kaynaklanan kansızlık, yiyeceklerde kullanılan katkı maddesi ve boyalara alerji, ilaçların (alerji ilaçları) yan etkileri, hipertiroid ve gizli epilepsi çocuklarda DEHB belirtilerinin görülmesine neden olabilir. Bunlardan hangisinin hiperaktiviteye neden olduğunun tespit edilmesi, doğru tedavi yönteminin belirlenmesi ve tedavinin olumlu sonuç vermesi açısından önemlidir. Bu nedenle, çocuğa tanı konmadan önce çeşitli zeka ve kişilik testleri yapılması, çocuğun geçmişi, akademik başarısı, evdeki, okuldaki davranışları, arkadaş ilişkilerinin niteliği ve kullandığı ilaçlar ile ilgili detaylı bilgi alınması ve belirtilerin bu bilgilerin ışığında değerlendirilmesi gerekir (Goldstein ve Goldstein, 1992). DEHB’ye eşlik eden (comorbid) bozukluklar arasında en yaygın olanı davranım bozukluğu (kurallara uymama, fiziksel zarar verici davranışlar, hayvanlara eziyet etme, çalma, kaçma, vb gibi) ve karşıt olma – karşı gelme bozukluğudur. Bu bozuklukların yanı sıra DEHB olan çocuklarda ; depresyon (psikotik olmayan), bipolar bozukluklar, duygudurum bozuklukları, duygulanım bozuklukları, kaygı bozuklukları ve öğrenme güçlüğüne de sıkça rastlanmaktadır (Everett ve Everett, 1999). DEHB’ne erkeklerde kızların 5 ila 9 katı daha sık rastlanmaktadır. Literatürde, cinsiyete dayalı bu farklılığın neden kaynaklandığını açıklayan bir çalışma rastlanmamıştır (Kendall, 1999). 24 Tedavi Süreci DEHB’nin tedavisi literatürde çeşitli başlıklar altında ele alınmaktadır. Bunlardan birine göre; tıbbi, psiko-sosyal müdahaleler ve ikisinin birleşiminden ortaya çıkan multimodal tedavi; başka bir sınıflandırmaya göre ise ilaçla tedavi, psikoeğitimsel müdahaleler ve alternatif tedaviler (diyet, megavitamin tedavisi, vb. gibi) DEHB’nin belirtilerini ortadan kaldırmayı hedefleyen tedavi yöntemleridir. İlaç kullanımı ile desteklenen, davranış yönetimi eğitimi, ebeveyn eğitimi, danışmanlık hizmetleri ile DEHB ve tedavi süreci ile ilgili bilgilendirmeyi içine alan multimodal tedavi en etkili yöntem olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra; okul ya da çalışma ortamı ile ilgili destekleyici düzenlemelerin yapılması da tedavi sürecine önemli katkı sağlamaktadır (Selçuk, 2000). Farmakolojik tedavi İlaçlar DEHB’yi tedavi etmez, belirtilerin azalmasına ve kontrol altına alınmasına yardımcı olurlar (Goldstein ve Goldstein, 1992). Dikkat problemlerinde genel olarak kullanılan ilaçlar uyarıcılardır. En yaygın olarak kullanılan ilaçlar arasında ritalin, dexedrine, adderall, cylert sayılabilir. İlaçların kullanım dozları günlük 15-90 mg arasında değişmektedir. İlacın hastaya uygun kullanımının belirlenebilmesi için en düşük dozla başlanır ve yan etkilerin en az olduğu oranla tedaviye devam edilir (Goldstein ve Goldstein, 1992; Selçuk, 2000). DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların en sık rastlanan yan etkileri; iştahsızlık, uykusuzluk, dalgınlık, kilo kaybı, ağızda kuruluk ve baş ağrısıdır. Bu nedenlerden ötürü, anne babalar çocuklarının tedavisinde ilaç kullanımına direnç gösterirler ve davranış yönetimi, terapi vb. gibi yöntemlerin uygulanması konusunda ısrarcı bir tavır sergilerler. Ancak, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların, hiperaktivite, dürtüsellik ve zıtlaşma belirtilerinin azalmasında ve akademik performans, sosyal ilişkiler, dikkat süresinin geliştirilmesinde belirgin olumlu etkileri olduğu gözlenmiştir (Goldstein ve Goldstein, 1992; Selçuk, 2000). 25 Psiko – eğitimsel müdahaleler Selçuk (2000), DEHB tedavisinde kullanılan psiko – eğitimsel müdahaleleri; “aile eğitimi, davranışsal terapiler, aile terapisi, psikanaliz ve problem çözme becerileri” olarak tanımlamıştır. Bireysel çalışmalarda; çocuğun duygularını ifade edebilmesi, davranışlarının sonuçlarının farkına varması ve davranışlarını kontrol etmeyi öğrenmesi hedeflenir. Aile eğitimi kapsamında ise; aile bireyleri DEHB hakkında bilgilendirilir ve DEHB olan çocuklarının ya da kardeşlerinin davranışlarını nasıl denetleyebilecekleri ve onunla nasıl iletişim kurabilecekleri konusunda yardım alırlar. Everett ve Everett (1999), DEHB tedavisindeki en etkili yöntemin, DEHB olan çocuğun aile sistemi içinde değerlendirildiği ve rahatsızlığının diğer aile bireyleri ve aile içi etkileşim üzerindeki etkilerinin de ele alındığı aile terapisi olduğunu savunmuşlardır. Aynı yazarlar, aile üyelerinin birbirlerine ve DEHB olan çocuğa karşı olan tepkilerinin, semptomların artmasında ve eşlik eden sendromların (depresyon, kaygı, vb. gibi) ortaya çıkmasında etkili olduğunu belirtmişlerdir. Okulda, sınıfta yapılabilecek düzenlemeler ve uygulamalar konusunda okul psikolojik danışmanı ve sınıf öğretmeninin bilgilendirilerek tedavi sürecine katılımının sağlanması çok önemlidir. Ev ve okul ortamındaki yaklaşımların tutarlı olması, DEHB belirtilerinin ve olumsuz davranışların azalmasını hızlandıracaktır (Goldstein ve Goldstein, 1992). Araştırmacılar, arkadaş olma ve arkadaşlığı sürdürebilme ile ilgili sosyal becerileri şöyle tanımlamışlardır: dinleme, yeni insanlarla tanışma, sohbete katılma, sohbeti uygun bir biçimde sonlandırma, kendini ödüllendirme, soru sorma, yönergeleri izleme, paylaşım, anlayış, vücut dilinin uygun biçimde kullanılması, etkinlik önerme, oyun oynama, işbirliği, yardımlaşma, teşekkür etmek, iltifat etmek, özür dilemek, empati kurmak ve davranışlarının çevresindekileri nasıl etkilediğinin farkında olmak. DEHB olan çocuğun ebeveynleri, çeşitli eğitimlere katılarak çocuklarının bu alanlardaki becerilerini geliştirmelerine katkıda bulunabilirler (Goldstein ve Goldstein, 1992). 2.1.2. Kardeş İlişkileri “Kardeşlik, psikolojik anlamda çıplak yaşamaya benzer”. Kardeşler, o kadar çok yaşantı paylaşırlar ki, birbirlerini hiç kimsenin bir başkasını tanıyamayacağı kadar iyi tanırlar (Meyer ve Vadasy, 2003). Bununla birlikte, hem ebeveynleri ile olan 26 ilişkilerinin düzeyi, hem de kardeşlerine karşı takındıkları tutum ve tavırlardan ötürü hem dolaylı, hem de doğrudan, karşılıklı olarak birbirlerinin gelişim sürecini etkilerler (Dunn, 1991). Diğer psikodinamik kuramcılar gibi, çocukluk deneyimlerinin kişiliğin şekillenmesinde önemli bir rolü olduğuna inanan Adler, çocukların ailedeki konumlarının ve kardeşlerin varlığının bu gelişimde etkili olduğu fikrini ortaya atmıştır. Adler’in Bireysel Psikoloji kuramı ortaya çıkana dek, kardeş ilişkileri çok fazla dikkat çeken bir konu olmamıştır (Furman, 1995). Adler, kuramında ebeveynin, özellikle de annenin tutumlarına ve kardeşler arasındaki ilişkinin niteliğine önem vermiştir. Bu görüşe göre; çocuğun aile üyeleriyle yakın ilişkiler geliştirmesi ve çevresindeki bu insanların oluşturduğu koşulların çocuğun gelecekteki davranışlarını belirlemesi kaçınılmaz bir durumdur (Geçtan, 2000). Adler’den sonra aile sistemleri kuramını geliştiren Minuchin de (1974), kardeş alt sisteminin önemine değinmekte ve bu alt sistemi çocukların yaşıt ilişkileri yaşadığı ilk “sosyal laboratuar” olarak tanımlamaktadır. Piaget ve Sullivan, çocukların diğer çocuklarla olan ilişkilerinin ahlaki değerler ve sosyal duyarlılık gelişiminde çok önemli olduğunu belirtmişlerdir (Dunn, 1983). Hartup (1983) da, arkadaşların ve arkadaş ilişkilerinin bu kadar önemli olduğu bir durumda, kardeşlerin de en az onlar kadar etkili olduğu fikrini savunmuştur (akt.Dunn,1991). Adler, kardeşler arasındaki ilişkinin açıklanmasında doğum sırasının, yani çocuğun aile içindeki konumunun ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. Adler’e göre; ilk doğan çocuk, aileye yeni bir bebeğin katılmasıyla tahtını kaybetmiş gibi hisseder ve konumunu koruma mücadelesine girer, üstün olmaya çabalar. İkinci çocuklar ise; hep önlerinde giden birinin olmasından rahatsızlık duyarlar ve kendilerini yetersiz hissederler. Diğer yandan, bu eksiği kapatabilmek için her türlü deneyime açıktırlar. En küçük çocuk ise, çoğu kez ailenin bebeği olur ve şımartılır (Geçtan, 2000). Ernst ve Angst (1983), yaptıkları geniş çaplı bir literatür taraması ve araştırma sonrasında, doğum sırası ve kardeşin konumunun önemli bir etkisi olmadığı sonucuna varmışlardır (akt. Dunn, 1991). Furman ve Buhrmester (1985) da, kardeş ilişkileri niteliğinin sadece aile yapısı incelenerek açıklanamayacağını öne sürmüşlerdir. 27 Furman ve Buhrmester, alanda kardeş ilişkilerinin niteliğini tanımlayan sistematik bir anlayış olmadığından hareketle, 1985 yılında yaptıkları bir çalışmayla en yaygın olarak kullanılan kardeş ilişkileri sınıflamasını ve Kardeş İlişkileri Anketini (Sibling Relationship Questionaire - SRQ) geliştirmişlerdir. Bu çalışmada öncelikle, 1113 yaşlarında 49 (20 erkek, 29 kız) 5. ve 6. sınıf öğrencisi ile 5 açık uçlu sorudan oluşan görüşmeler yapmışlar ve bu görüşmelerin değerlendirilmesi sonucunda anketin alt ölçeklerini oluşturacak 16 kategori (yardımlaşma (prosocial), kardeşle ilgilenme (nurturance of sibling), kardeşin ilgilenmesi (nurturance by sibling), kardeşin baskın olması (dominance by sibling), kardeşten baskın olma (dominance of sibling), anne yanlı davranışı (maternal partiality), sevgi (affection), arkadaşlık (companionship), düşmanlık (antagonism), benzerlik (similarity), samimiyet (intimacy), baba yanlı davranışı (paternal partiality), rekabet (competition), kardeşe hayranlık duyma (admiration by sibling), kardeşin hayranlık duyması (admiration of sibling), tartışma (quarrel))* tanımlamışlardır. Görüşmelerde en sık belirtilen olumlu nitelikler; arkadaşlık (%93), kardeşe hayranlık duyma (81), yardımlaşma (%77) ve sevgi (%65); en sık belirtilen olumsuz nitelikler ise düşmanlık (%91) ve tartışma (%79) olmuştur. Her alt ölçeğin 3 soru ile temsil edildiği anket, 95’i erkek ve 103’ü kız olmak üzere 198 5. ve 6. sınıf öğrencisine uygulanmıştır. Anket sonuçlarına uygulanan faktör analizi sonrasında 4 faktörlü bir yapı ortaya çıkmıştır. Alanda en sık kullanılan sınıflamayı oluşturan bu dört faktör; 1. sıcaklık / yakınlık (samimiyet, yardımlaşma, arkadaşlık, benzerlik, kardeşe hayranlık duyma, kardeşin hayranlık duyması, sevgi), 2. statü / güç (kardeşin bakımı, kardeşten baskın olma, kardeşin ilgilenmesi, kardeşin baskın olması), 3. çatışma ( tartışma, düşmanlık, rekabet), 4. rekabet ( anne ve babanın yanlı davranışı) olarak tanımlanmıştır. Bu sınıflamaya göre; sıcaklığın fazla, çatışmanın az olduğu kardeş ilişkileri uyumlu; hem sıcaklığın hem de çatışmanın orta seviyelerde olduğu ilişkiler tipik; sıcaklığın düşük, çatışmanın yüksek düzeyde olduğu ilişkiler de çatışmalı olarak adlandırılmıştır (Brody, 1998). * Literatürde Kardeş İlişkileri Anketi alt ölçeklerinin Türkçe karşılıklarına rastlanmadığından, bu çalışmada araştırmacı tarafından belirlenen tanımlamalar kullanılmıştır. 28 Furman ve Buhrmester (1985), kardeş ilişkilerinin niteliğini belirleyen etkenleri; a) ailenin yapısı (yaş, yaş farkı, cinsiyet, kardeşin cinsiyeti, ailenin büyüklüğü, doğum sırası), b) ebeveyn çocuk ilişkileri ( ilişkilerin niteliği, kardeş ilişkilerinin yönetimi), c) çocukların karakter özellikleri (bilişsel, sosyal, kişilik) olarak tanımlamışlardır. Bununla birlikte; kardeş ilişkilerinin, ebeveyn-çocuk ilişkileri ve çocukların karakter özellikleri üzerinde etkili olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca; ebeveyn– çocuk ilişkileri ile çocukların karakter özellikleri ve aile yapısı özellikleri arasında da bir ilişki olduğunu savunmuşlardır (Şekil 1). Aile yapısı değişkenleri Yaş farkı Cinsiyet Kardeşin cinsiyeti Ailenin büyüklüğü Doğum sırası Kardeş İlişkileri Sıcaklık/yakınlık Güç / Statü Çatışma Rekabet Çocukların Karakter Özellikleri Bilişsel Sosyal Kişilik Ebeveyn-çocuk ilişkisi İlişkilerin niteliği Kardeş ilişkileri yönetimi Şekil 1. Kardeş ilişkilerinin niteliğini belirleyen etkenler (Furman ve Buhrmester, 1985). Son yıllarda, özellikle de 1980 sonrasında, kardeş ilişkileri ile ilgili yayınların arttığı görülmektedir. Bu çalışmalarda; evlilik kalitesi ve aile çatışması (örn. Brody, Stoneman, Burke, 1987a); ebeveyn davranışı (Brody ve diğerleri., 1987b; Brody, Stoneman ve McKinnon, 1986; Bryant and Crokenberg, 1980; Stocker, Dunn ve Plomin, 1989) kardeş yaşı, cinsiyet ve yaş farkı gibi statü-konum değişkenleri (Abramovitch, Corter ve Lando,1979; Bigner,1974; Brody, Stoneman ve McKinnon,1985; Buhrmester ve Furman,1990; Cicirelli,1972,1976; Dunn ve Munn, 1986; Furman, Jones, Buhrmester ve Adler 1989; Minnet, Vandell ve Santrock,1983 ) 29 ve çocukların mizaç özellikleri (Brody ve diğerleri, 1987a, 1987b; Munn ve Dunn, 1989; Stocker ve diğerleri., 1989) gibi aile bağlamı ile ilgili değişkenler ele alınmıştır (akt. Stoneman ve Brody, 1993). Evlilik kalitesi ve aile çatışması Ebeveyn ve klinisyenlere göre kardeş ilişkilerinin aile uyumuna oldukça önemli katkıları vardır (Brody, 1998). Minuchin’in aile sistemleri kuramında da, aile sistemini oluşturan alt sistemlerin (ebeveyn alt sistemi, kardeş alt sistemi, vb.) etkileşimi ve bu etkileşimin ailenin işlevselliği üzerindeki etkileri tanımlanmıştır. Yapılan araştırmalar da, kardeş ilişkilerinin niteliği ile evlilik ilişkisinin iç içe geçtiğini göstermektedir (Brody,1998). Evlilikte mutsuzluk ve çatışmanın yaşandığı ortamlarda, kardeş ilişkilerinin daha olumsuz olduğu gözlenmiştir (McKinnon 1989; Brody, Stoneman ve McCoy, 1994b). Ebeveynlerin, birbirlerine karşı olan tutum ve davranışları çocuklar için bir model niteliği taşır (Furman, 1993). Onların etkileşimlerini gözlemleyen çocuklar, kafalarında ilişkiler hakkında genellemeler yapabilirler (Furman ve Giberson, 1995). MacKinnon (1989), olumlu kardeş ilişkisi ile ebeveynlerin eşleri hakkındaki olumlu konuşmaları arasında bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Buna göre; çocuklar ebeveynlerinin birbirlerine olumlu duygular ifade ettiklerini duydukları zaman, birbirlerine karşı daha olumlu davranmaya başlamaktadırlar. Diğer yandan, eşlerin ilişkilerindeki sıkıntılardan dolayı yaşadıkları mutsuzluk ve stres, çocuklarının ihtiyaçlarına karşı duyarsız ve ilgisiz kalmalarına ya da onlara sert davranmalarına neden olabilmektedir. Bu durum çocukları ile ilişkilerinin bozulmasına neden olmaktadır. Çocuklar hem anne babayı model aldıklarından, hem de ebeveynleriyle yaşadıkları ilişkinin üzerlerinde yarattığı baskı ve sıkıntıdan dolayı, birbirlerine karşı daha olumsuz bir tavır sergileyebilirler. Furman ve Buhrmester’in (1985) kardeş ilişkileri modeline göre; çocukların ebeveynleri ile yaşadıkları problemler, kardeşleri ile olan ilişkilerinin niteliğini de olumsuz etkileyecektir. Aynı durum kardeş ilişkileri için de geçerlidir. Kardeşler arasında yaşanan ciddi sorunlar ve huzursuzluklar, ebeveyn-çocuk ilişkisini, ebeveynleri ve dolayısıyla evlilik ilişkisini de etkileyecektir (Furman ve Giberson, 1995). 30 MacKinnon (1989), hem evli, hem de ayrılmış çiftlerin etkileşimlerinin niteliğinin, çocuklarının kardeş ilişkilerinden etkilendiğini saptamışlardır. Minuchin‘in de kuramında belirttiği üzere; aile sistemini oluşturan tüm alt sistemler içiçedir ve diğer sistemleri etkilerler (Minuchin, 1974). Ebeveyn Davranışı Bronfenbrenner iki kişi arasındaki ilişki incelenirken, 3. şahısların bu etkileşim üzerindeki dolaylı etkilerinin de dikkate alınması gerektiğini savunur (Muuss, 1996). Furman ve Giberson (1995)’a göre; ebeveynlerin kardeş ilişkileri niteliği üzerindeki etkileri 5 başlık altında incelenebilir: a) ebeveynlerin her iki çocukla da olan ilişkilerinin genel özellikleri, b) her iki çocuğun ebeveynlerle olan ilişkilerindeki farklılıklar, c) ebeveynlerin kullandıkları disiplin yöntemleri ve kardeş ilişkilerinde yaşanan problemlere verdikleri tepkiler, d) olumlu kardeş ilişkilerini geliştirme ve olumsuzlukları azaltma yolundaki çabaları, e) evlilik ilişkisi. Bryant ve Crokenberg (1980), annelerin okul çağındaki çocuklarının ihtiyaçlarına karşı olan ilgi ve duyarlılığı ile, çocukların işbirliğine açık olmaları arasında olumlu, antisosyal davranışları ile ise ters orantılı bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir (akt. Furman ve Giberson, 1995). Buna paralel olarak, Stocker, Dunn ve Plomin de (1989), annenin çocuklardan biriyle daha çok ilgilenmesi ya da birine karşı daha olumlu davranışlar sergilemesinin, kardeşler arasındaki rekabet arttırdığını gözlemlemişlerdir (akt. Furman, 1993). Ayrıca, ebeveyn-çocuk arasındaki yakınlığın, olumlu kardeş ilişkilerinin gelişmesine katkı sağladığı, çatışmaların ise diğer ilişkilere de taşındığı saptanmıştır. Örneğin, annesi ile problem yaşayan bir çocuk, öfkesini kardeşine yönlendirebilir. Bu noktada, ebeveynlerinin etkileşimde kullandıkları yaklaşımların, çocuklar için model teşkil ettiğini de hatırlamakta fayda vardır (Furman ve Giberson, 1995). Bağlılık kuramcıları, çocukların ilk bakıcıları (çoğu zaman anne) ile paylaştıkları yaşantılarından diğer sosyal ilişkilerini sürdürmekte yararlandıklarını (Bowlby, 1973; 31 akt. Furman ve Giberson, 1995) sosyal öğrenme kuramcıları ise, ebeveyn–çocuk ilişkisindeki davranış örüntülerinin kardeş ilişkisine genellendiğini ortaya koymuşlardır (Patterson,1984; Parke, 1988; akt. Brody,1998). Corter, Abramovitch ve Pepler (1983)’in, ebeveyn etkilerini farklı bir açıdan ele aldıkları çalışmada, annelerin çocuklarıyla aynı ortamda bulunduğu zamanlarda, kardeşlerin birbirlerine karşı daha sık kavgacı davranışlar sergiledikleri gözlenmiştir. Bununla birlikte, çalışmaya katılan annelerin % 72 ‘si, doldurdukları anketlerde, çocuklarının kendileri yokken daha iyi anlaştıklarını belirtmişlerdir. Bu bulgulara dayanılarak, çocukların annelerinin dikkatini çekmek için olumsuz davranışlara başvurdukları söylenebilir. Ebeveyn-çocuk ilişkisi, kardeş etkileşiminin doğasını belirleyen en önemli etkenlerden biridir (Furman ve Buhrmester, 1985). Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarına farklı yaklaşımları, kardeş ilişkilerinde çatışma ve rekabete neden olmaktadır (Furman ve Giberson; 1995, Furman, 1993). Ebeveynlerin davranışlarındaki farklılıklar, sosyal öğrenme (Bandura, 1977), psikoanaliz (Freud, 1949), kendine güvenin sağlanması (Tesser, 1980) ve eşitlik (Adams, 1965, Walster, Bercheid ve Walster, 1973) kuramlarında da yer bulmuş ve çocuklara karşı takınılan yanlı tutumun kardeş ilişkilerinde olumsuzluklara, rekabet ve öfkeye neden olduğu belirtilmiştir (akt. Brody, 1998). Brody, Stoneman, ve McCoy (1992) çalışmalarında, annenin yanlı yaklaşımlarının, kardeş ilişkilerinin niteliğini olumsuz etkilediği sonucuna varmışlardır. Literatürdeki çalışmalar da bu görüşü destekler niteliktedir (Brody, Stoneman ve Burke, 1987; Hetherington, 1988; Stocker, Dunn ve Plomin, 1989; akt.Furman, 1995). Dunn, Stocker ve Plomin (1990), kardeşlerine oranla annelerinden daha az sevgi gördüklerini ifade eden çocukların daha depresif ve kaygılı olduklarını; Daniels, Dunn, Furstenberg ve Plomin (1985) de, anneye daha yakın olan çocukların aile kararlarında söz sahibi olduklarını ve psikolojik açıdan daha uyumlu olduklarını saptamışlardır (akt. Dunn, 1993). Anneleri tarafından ihmal edildiklerini düşünen çocukların sıklıkla antisosyal davranışlar gösterdikleri ve benlik algılarının düşük olduğu anlaşılmıştır (Dunn, 1983). Bununla birlikte, babanın farklı tutum ve yaklaşımları ile ilgili çalışmaların sonuçları tutarsızdır. Ayrıca, çocukların cinsiyeti, yaşı ve doğum sırası ile farklı ebeveyn davranışı arasında bir ilişki bulunamamıştır (Daniels ve Plomin, 1985). 32 Brody (1998)’e göre, ebeveyn yaklaşımlarının çocukların gelişim süreçlerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak farklılık göstermesi normaldir. Çocuklardan birinde kronik rahatsızlık olduğu durumlarda da, ebeveyn ilgi ve davranışlarının düzeyinde ciddi farklılıklar gözlenmiştir (McHale ve Pawletko, 1992). Ancak, ebeveyn-çocuk ilişkilerinin sıcak/yakın olduğu ve kardeşin ihtiyaçları ile ilgili paylaşımda bulunulan aile ortamlarında yukarıda değinilen olumsuzlukların azaldığı gözlenmiştir (Brody, 1998). Ebeveynlerin farklı disiplin yöntemleri kullanmaları, kardeşler arasında rekabet ya da çatışmaya neden olabilir (Furman, 1993). Ayrıca, birlikte oynama davranışlarının pekiştirilmesi ve kavgalar nedeniyle verilen cezaların çatışmayı azalttığı gözlenmiştir (Allison ve Allison, 1971; Leitenberg, Burchard, Burchard, Fuller ve ve Lysaght, 1977; O’Leary, O’Leary ve Becker, 1967; akt. Furman 1993). Çocukların mizaç özellikleri Kardeşlerin her ikisinin de mizaç özellikleri, ilişkinin niteliği açısından önem taşımaktadır (Dunn, 1983). Çocukların mizaç özelliklerinin kardeş ilişkileri niteliği üzerindeki etkileri ile ilgili önceleri iki farklı görüş ortaya atılmıştır. Munn ve Dunn (1989) benzer özelliklere sahip kardeşlerin daha uyumlu olacaklarını savunurken, Brody (1987), farklı mizaçlara sahip kardeşlerin birbirlerinin olumsuzluklarını dengeleyeceğini ve bu nedenle daha iyi anlaşabileceklerini öne sürmüştür (akt. Stoneman ve Brody, 1993). Stoneman ve Brody (1993)’nin 67 eş cinsiyetli kardeş çifti ile yaptıkları çalışma, bu iki görüşten de oldukça farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Araştırma sonuçlarına göre; 1. her iki kardeşin de aktif olduğu durumlarda ilişkinin çatışma / olumsuzluk düzeyinin en yüksek olduğu, 2. her iki kardeşin de benzer aktif özellikleri olduğunda, ilişkinin daha sıcak olduğu ve olumlu özelliklerin daha sık dile getirildiği, 3. büyüğün küçük kardeşten daha aktif olduğu durumlarda ilişkideki olumsuzlukların ve çatışmanın arttığı, 4. büyük kardeş daha uyumlu ise kardeşler arasındaki sosyal bağın daha güçlü olduğu, 5. küçük kardeşin mizaç özelliklerinde ciddi olumsuzluklar varsa (difficult temperament), büyüğün daha baskın davrandığı, 33 6. küçüğün uyum sorunu yaşadığı durumlarda büyüğün güç / statüsünün daha yüksek algılandığı anlaşılmıştır. Brody, Stoneman ve McCoy (1994a) da, 71 eş cinsiyetli kardeş çifti ile yaptıkları 5 yıllık boylamsal çalışmada, kardeş ilişkilerinin niteliği ile çocukların mizaç özellikleri arasındaki ilişkinin, orta çocukluk dönemine kıyasla, ergenlik döneminde çok daha belirgin olduğunu ortaya koymuşlardır. Cinsiyet, Yaş ve Yaş Farkı Çocukların birbirlerine karşı olan davranışları kardeşin cinsiyetine göre farklılık göstermektedir. İki kız kardeşin ilişkilerinde, erkek-kız ya da erkek-erkek kombinasyonuna kıyasla daha fazla kıskançlık görülmektedir (Atasoy, 2002). Stoneman ve Brody (1993), erkek kardeşlerin diğer kardeş çiftlerine (kız-erkek, kız-kız) oranla birbirleriyle daha az etkileşime girmelerine rağmen, bu grubun olumsuz kardeş ilişkileri özelliklerinin en sık gözlendiği grup olduğunu belirtmişlerdir. Erkekler, erkek kardeşleriyle daha fazla kavga etme eğilimi göstermektedirler. Bu durum kısmen ebeveynlerin kızlara yönelik saldırgan davranışları onaylamamaları nedeniyle de ortaya çıkıyor olabilir (Atasoy, 2002). Dunn, Slomkowski ve Beardsall (1994), 39 kardeş çiftiyle yaptıkları 7 senelik boylamsal çalışmada, abla-erkek kardeş ve abla-kız kardeş çiftlerinin kardeşleriyle olan ilişkilerinin diğerlerine göre daha samimi olduğunu saptamışlardır. Stoneman, Brody ve McKinnon (1986) da, büyük kardeş kız olduğunda etkileşimin daha olumlu özellikler taşıdığına dikkat çekmişlerdir (akt. McKinnon, 1989). Buna paralel olarak Abramovitch, Corter ve Lando (1979) da, ablaların daha yardımsever ve destekleyici bir tutum sergilediklerini belirtmişlerdir. Dunn ve Kendrick (1982) ise, ağabey – kız kardeş kombinasyonun en olumsuz özellikler gösteren grup olduğunu öne sürmüşlerdir ( akt. McKinnon, 1989). Kardeş ilişkilerinin niteliğini yaş, cinsiyet, yaş farkı ve sınıf düzeyi değişkenleri (3, 6, 9 ve 12) açısından ele alan Furman ve Buhrmester da araştırmalarında; a) ergenlik döneminden önce ilişkilerinin daha samimi, arkadaşça ve sevgi dolu algılandığı, b) küçük kardeşlerin büyüklere daha çok hayranlık duydukları, c) eş cinsiyetli kardeşlerde büyük kardeşin daha baskın olduğu, 34 d) büyük kardeşlerin ebeveynin yanlı davranışını ve rekabeti daha çok dile getirdikleri, e) yaş farkı az olduğunda çatışmanın, tartışma ve düşmanca davranışların arttığı, f) 4 yaştan fazla fark olduğunda çatışmanın azaldığı ve sevgi, yardımlaşma ve hayranlık düzeyinin arttığı, g ) aralarında yaş farkı az olan eş cinsiyetli kardeş çiftlerinde yakınlık düzeyinin en düşük olduğu, h ) büyüklerle çatışmanın yaş ilerledikçe azaldığı, ı ) küçüklerle çatışmanın her yaş seviyesinde yüksek olduğu, sonucuna ulaşmışlardır (Furman ve Buhrmester,1985; Buhrmester ve Furman ,1990). Konuyla ilgili çalışmaların bulgularının çeliştiği görülmektedir. Bu durumun, yapılan çalışmalarda farklı yaş grubu ve farklı değerlendirme yöntemleri kullanılmasının bir sonucu olduğu düşünülebilir (Dunn,1983). 2.1.3 Sosyal Beceriler Sosyal beceriler ile ilgili bir çok tanım yapılmış ancak hiçbiri tek başına evrensel kabul görmemiştir. Ortak bir tanımlamanın yapılamamış olması, sosyal becerinin, kolay bir kavram gibi görünmesine rağmen, kişilik, zeka, dil, algı, tutum ve davranış-çevre etkileşimi gibi birçok kavramla ilişkili olmasından kaynaklanmaktadır. Sosyal ilişkiler, sosyal yardım, eğitim, psikoloji, psikiyatri ve özel eğitim gibi birçok alanda ilgi gören bir konudur. Sosyal beceri kavramını her disiplinin farklı bir bakış açısıyla ele alması, birden fazla tanım olmasının nedenlerinden biri olabilir (Merrell ve Gimpell, 1997). Gresham (1986), çok sayıdaki sosyal beceri tanımın akranlardan kabul görme, davranışsal ve sosyal tutarlılık olmak üzere 3 başlık altında toplanabileceğini savunur (akt. Merrell ve Gimpell, 1997). Sosyal becerinin belli başlı özellikleri şu şekilde özetlenebilir: 1. Öncelikle öğrenme (özellikle sosyal öğrenme, gözlemleme, örnek alma, canlandırma ve geribildirim) yoluyla kazanılır. 2. Belirli sözel ve sözsüz davranışlardan oluşur. 3. Etkin ve uygun girişim ve tepkileri içerir. 4. Sosyal çevreden gelen olumlu tepkilerin artmasını sağlayarak, var olan becerilerin pekişmesine olanak tanır. 35 5. Çevrenin (durum ve ortamın ) özelliklerinden etkilenir. 6. Sosyal başarıdaki yetersizlikler belirlenebilir ve duruma uygun eğitim programları hazırlanabilir (Michelson, Sugai, Wood ve Kazdin (1983); akt. Merrell ve Gimpell, 1997, s. 3). Sosyal becerilerin 5 ana boyutu ise aşağıdaki gibi tanımlanmıştır: 1. Akran ilişkileri ( sosyal etkileşim, yardımlaşma, empati, liderlik, sosyal katılım vb. gibi) 2. Öz yönetim ( öz denetim, bağımsızlık, sosyal yetkinlik, sosyal sorumluluk, vb. gibi) 3. Akademik ( okula uyum, kurallara saygı, akademik sorumluluk vb. gibi) 4. Uyum ( işbirliği, yetkinlik) 5. Kendini ortaya koyma ( girişken olmak) (Calderalla ve Merrell, 1997; akt. Merrell ve Gimpell,1997, s. 12). Uzmanların çoğu, sosyal beceri ve sosyal yetkinliğin iki ayrı kavram olduğu ve birbirlerinin yerine kullanılamayacağı konusunda fikir birliğine varmışlardır. Hops(1983)’a göre, sosyal yetkinlik, kişinin belirli bir durumla ilgili performansının nitelik açısından değerlendirilmesini özetleyen bir kavramdır (akt. Merrell ve Gimpell, 1997). Quay (1986)’e göre, sosyal becerilerle dışa yönelim bozuklukları (saldırganlık, hiperaktivite, davranış bozukluğu vb. gibi) arasında güçlü bir ilişki vardır (akt. Merrell ve Gimpell, 1997). İçe yönelim bozuklukları olarak tanımlanan sosyo-duygusal sorunlar (depresyon, kaygı, somatik yakınmalar gibi) ile sosyal beceriler arasında depresyon hariç bir ilişki bulunamamıştır. Sosyal beceriler ile psikiyatrik bozukluklar, içe yönelim ve dışa yönelim bozuklukları arasında bir neden sonuç ilişkisi olup olmadığı sorusuna yanıt aranmış ve Bandura’nın (1977) kuramında da belirtildiği gibi bir karşılıklı belirleyicilik ilişkisi olduğu anlaşılmıştır. Yani, sosyal beceri güçlükleri, bazı davranışsal ve duygusal problemlerin hem sebebi, hem de sonucu konumundadır. 2.1.4. Sosyal Öğrenme Kuramı İnsanlar her gün birbirlerinden dolaylı olarak bir şeyler öğrenirler. Sosyal öğrenme, başkalarını seyrederek çevreden öğrenme olarak tanımlanabilir. Bu şekilde öğrenmeye “örnek alma”, “gözlem yoluyla” ya da “taklit ile öğrenme” de denilmektedir 36 (Bandura, 1977). Sosyal öğrenme kuramının en önemli öğesi “model” dir. Çocuklar sosyal becerileri, oyun arkadaşları, anne-baba ve kardeşlerini gözlemleyerek öğrenirler (Bee, 1992). Model ile gözlemleyenin yaş, cinsiyet, karakter vb. gibi açılardan benzerlikleri ve modelin statü bakımından üstün olması davranışların taklit edilme oranını arttıran etkenlerden biridir (Bandura, 1977). Sosyal öğrenme kuramına göre, gözlem yoluyla öğrenmenin 4 temel süreci vardır : dikkat etme, hatırlama, davranışa dönüştürme ve güdüleme. Çocuklar bu yolla bir çok bilişsel beceri ve davranışı öğrenebilirler. Dikkatin oluşmasında, örnek alınan davranışın özellikleri (basit, açık, ilgi çekici, işlevsel ve yaygın olması) ve gözlemleyenin özellikleri (algılama kapasitesi, uyarılma düzeyi, geçmişteki güdülenme, duyusal kapasite) önemlidir. İnsanların hatırlamadıkları davranışlardan etkilenmeleri mümkün değildir. Bu yüzden, gözlem yoluyla öğrenmenin ikinci temel süreci hatırlamaktır. Gözlemlediğimiz davranışları hatırlayabilmek için sembollerden yararlanırız. Bu semboller sözel veya görsel olabilir. Hatırlama süreci, sembollerle kodlama, bilişsel düzenleme, deneme ve tekrardan oluşmaktadır. Üçüncü aşama, sembolleri davranışa dönüştürme aşamasıdır. Bu aşamada, gözlemleyenin fiziksel kapasitesi ve kendini gözlemlemesinin yanı sıra davranışa verilen geribildirimlerin açıklığı ve tepkilerin uygunluğu da önem kazanmaktadır. Davranışa dönüştürme sürecinde, model veya diğer kişilerin tepkileri ve geribildirimleri, davranışın istenilen seviyeye getirilmesinde etkilidir. İnsanlar her gördükleri davranışı öğrenmezler. Modelin gözlemlenen davranış sonunda çevreden aldığı tepki, davranışın gözlemleyen tarafından taklit edilip edilmeyeceğini belirler. Davranışın gözlemleyenin önemsediği bir şekilde sonuç vermesi aynı davranışta bulunma isteğini artırken (dolaylı pekiştireç), gözlemlenen modelin cezalandırılması, aynı davranışı tekrarlamamaya özen göstermesine (dolaylı ceza) neden olur . Gözlemlenen davranışın uygun bir şekilde ortaya konabilmesi için pekiştirece ihtiyaç vardır. Gözlenen modelin davranışı sonrasında çevreden aldığı tepki, gözlemleyenin o davranışı taklit edip etmeyeceğine karar vermesinde etkilidir (Bandura, 1977 ). Sosyal öğrenme kuramının dayandığı temel ilkeler şunlardır : 1. Üçlü karşılıklı belirleyicilik: Bandura’ya göre, çevre, birey (kişiliği, karakteristik özellikleri düşünceleri, beklentileri, biyolojik yapısı ) ve davranış karşılıklı birbirlerini etkilerler. Bireyin fizyolojik yapısı davranışları belirleyen önemli etkenlerden biridir. 37 Örneğin, bir insan kollarını kullanarak uçamaz. Bununla birlikte, diyet ve egzersiz gibi kişisel çabalar (davranışlar) fizyolojik yapı üzerinde bazı değişiklikler sağlayabilir. Çevresel faktörlerden etkilenen sosyal roller, sosyal çevrenin kişiyle ilgili algıları üzerinde de etkilidirler. Kişi kendi davranışı ile hem kendi yaşantısını, hem de diğerlerinin kendisine göstereceği tepkiyi etkiler. 2. Sembolleştirme kapasitesi: Sembolik etkinlikler, kişinin yaşantıları içselleştirmek, başkalarıyla paylaşmak, gelecekteki davranışlarını belirlemek için kullandığı bilişsel ve sözel işlemleri kapsar. 3. Öngörü kapasitesi: İnsanların davranışları genellikle ulaşmak istedikleri hedefler ve kaçındıkları sonuçlar doğrultusunda şekillenir. Diğer bir deyişle, düşünceler davranışlara yön verir. İnsanlar davranışlarının olası sonuçlarını önceden tahmin edebilirler. 4. Kendini düzenleme kapasitesi: Çocuklar sosyal davranışları, ebeveynlerinin yönlendirmeleriyle öğrenirler. Yaş ilerledikçe çocuk bu yönlendirmeler olmadan (dışsal kontrol), hayatını düzenlemeyi (kendini motive etmek, istekleri doğrultusunda hedef belirlemek, davranışlarını, hatalarını değerlendirmek, vb. gibi) öğrenir. 5. Kendini yargılama kapasitesi: Bireyler kendi davranışlarının sonuçlarını değerlendirebilir ve kendilerini yargılayabilirler. 6. Kendini güdüleme: Kendini güdüleme, kişinin yaptığı nitelikli işler ve ortaya koyduğu olumlu davranışlardan ötürü kendini ödüllendirmesidir. Kişi sosyal açıdan olgunlaştıkça, içsel ödüller (gurur duymak, kendini başarılı hissetmek vb. gibi) maddi ödüllerden (para, hediye, vb. gibi) daha önemli hale gelir (Muuss, 1996). 2.2. İlgili Çalışmalar Boyce ve Barnett, (1993), engeli olan çocuklar ve kardeşleri ile yapılan çalışmalarda, ağırlıklı olarak ele alınan konuların sırasıyla; psikolojik stres/iyi olma, benlik kavramı, etkinlikler/paylaşılan zaman, engeli olan ve sağlıklı kardeşler arasındaki etkileşim, stres ve başa çıkma olduğunu belirtmişlerdir (akt. Erten,1999). Engeli olan çocukların kardeşlerinin yaşadıkları uyum güçlükleri ile ilgili yapılan araştırmalarda; bazı kardeşlerin uyum konusunda sıkıntı yaşarken, diğerlerinin hiçbir problemlerinin olmadığı ve hatta bu deneyimden olumlu etkilendikleri, yani bu 38 durumun gelişimlerine katkı sağladığı gözlenmiştir (Seligman ve Darling,1989; Senapati ve Hayes,1988; akt.Hallahan ve Kauffman). Hallahan ve Kauffman (1994) da, engeli olan kardeşe sahip bazı çocukların olumlu, bazılarının da olumsuz etkilenmelerinin nedeni tam olarak açıklanamasa da, uzmanların, çocukların engeli olan kardeşlerine karşı olumlu tavır geliştirmelerini güçleştiren 3 konuya dikkat çektiklerini belirtmişlerdir: 1. Kardeşler arasındaki yaş farkı az olduğunda çatışma yaşanması ihtimali artmaktadır. Kardeşlerin yaşça yakın olmaları, aralarındaki farkların daha kolay anlaşılmasına neden olacaktır ( Simeonsson ve Bailey, 1986 ), 2. Aynı cinsiyetten olan kardeşler daha çok çatışma yaşarlar (Simeonsson ve Bailey, 1986), 3. Engeli olan çocukların ablaları, kardeşleri ile ilgilenmek ve bakımlarını üstlenmek zorunda olduklarından, kardeşlerine karşı ağabeylere kıyasla daha olumsuz tutum sergilerler (Stoneman, Brody, Davis ve Crapps,1988). Apalaçi (1996), literatürdeki çalışmalardan yola çıkarak, kardeşlerden birinde kronik bir rahatsızlık olduğunda ilişkinin niteliğini ve sağlıklı kardeşin psikolojik uyumunu etkileyen değişkenler ile ilgili aşağıdaki şemayı oluşturmuştur (Şekil 2). Sağlıklı kardeşin karakter özellikleri Kardeşin ev dışındaki çevresi Engeli olan çocuğun karakter özellikleri Kardeşin uyumu Ebeveyn davranışı Ebeveynlerin karakter ve kardeş ilişkileri Ailenin özellikleri özellikleri Çevresel etkenler Şekil 2. Kardeşin Psikolojik Uyumu ve Kardeş İlişkilerinin Niteliğini Belirleyen Önemli Etkenler (Apalaçi, 1996, s.108). 39 Engeli olan çocuğun karakter özellikleri arasında; yaş, cinsiyet, mizaç, engelin özellikleri, davranış özellikleri, bilişsel ve sosyal uyum yetkinlik düzeyi, saldırganlık, bağımlılık, kardeşin karakter özellikleri arasında ise yaş, cinsiyet, doğum sırası, mizaç, bilişsel ve sosyal yetkinlik düzeyi sayılabilir. Ebeveynlerin karakter özellikleri, yaş, cinsiyet, mizaç, eğitim düzeyi, fizyolojik ve psikolojik sağlık olarak belirlenmiştir. Ailenin yapısı (büyüklüğü, sosyoekonomik düzeyi, vb. gibi) ve ebeveynlerin tutum/davranışları (kardeşlere farklı davranma, kardeş ilişkileri yönetimi, tutarlılık, vb. gibi) da kardeşlerin uyumu ve ilişkilerinin niteliği üzerinde etkilidir. Cleveland ve Miller (1977) çalışmalarında; sağlıklı kardeşlerin engeli olan kardeşin eksiklerini telafi etmek için çabaladıklarını, Sullivan (1979), bu çocukların maruz kaldıkları stres ve baskı nedeniyle erken olgunlaştıklarını ortaya koymuş; Dunn (1992) ise, engeli olan bir kardeşle birlikte büyüyen çocukların sağlıklı kardeşi olan çocuklara göre daha çok psikolojik problemleri olsa da; duygusal ve davranışsal açıdan çok da ciddi problemler yaşamadıklarını öne sürmüştür (akt.Apalaçi,1996). Apalaçi (1996), yaygın gelişimsel bozukluğu (asperger, rett, otizm, dezintegratif bozukluk, başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk) olan ve olmayan çocukların ağabey ve ablalarının psikolojik uyum ve kardeş ilişkilerini incelediği çalışmasında, her iki gruptaki kardeşlerin, davranış sorunları ve sosyal uyum ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık olmadığına dikkat çekmektedir. Araştırmanın bulguları arasında; a) yaygın gelişimsel bozukluğu olan çocukların kardeşlerinin, yaygın gelişimsel bozukluğu olmayan çocukların kardeşlerine oranla, anlamlı düzeyde daha yüksek depresyon ve daha düşük benlik kavramına sahip oldukları, b) erkeklerin depresyon düzeyinin kızlardan daha yüksek olduğu, c) kardeşler arasındaki yaş farkı ile depresyon, davranış sorunları ve sosyal uyum puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı, d) yaygın gelişimsel bozukluğu olan çocukların ağabey ve ablalarının kardeş ilişkileri ölçeğindeki statü/güç alt ölçeği puanları, kontrol grubundaki kardeşlerin puanlarından daha yüksekken; sıcaklık/yakınlık ve rekabet alt ölçeklerine ait puanların daha düşük, çatışma alt ölçeği puanlarının ise benzer olduğu, e) yaş farkı ve cinsiyet ile kardeş ilişkilerinin niteliği arasında anlamlı bir ilişki olmadığı da yer almaktadır. 40 McHale ve Gamble (1989), zihinsel engeli olan ve olmayan çocukların kardeşlerinin psikolojik uyum ve kardeş ilişkilerini ele aldıkları, 8-14 yaşlarında, 62 abla ve ağabey ile yaptıkları çalışmada; engeli olan çocukların kardeşlerinin; a) annelerinin kendilerine karşı olumsuz tavırlarını (şikayet etme, kızma, vb.) daha sık dile getirdikleri, b) çalışmada kullanılan uyumla ilgili ölçeklerin çoğunda daha düşük puanlar aldıkları, c) ablaların depresyon puanlarının ağabeylerden daha yüksek, benlik saygısı puanlarının ise araştırmaya katılan tüm çocuklarınkinden daha düşük olduğu, d) çoğunlukla ablaların kardeşleri ile ilgilenmek ve bakımlarını üstlenmek zorunda oldukları, e) ablaların kardeş ilişkilerini ağabeylere kıyasla daha olumsuz değerlendirdikleri, f) kontrol ve deney grubunun kaygı, depresyon ve algılanan sosyal kabul puanları arasında anlamlı farklılıklar olduğu sonucuna ulaşılmışlardır. Dyson (1999), 37’si bir gelişimsel bozukluğu olan (fiziksel ve duyusal engel, gelişim geriliği, konuşma bozukluğu, öğrenme güçlüğü, hiperaktivite) ve 34’ü sağlıklı gelişim gösteren kardeşe sahip toplam 71 ağabey ve ablayla yaptığı çalışmada, iki grup arasında sosyal yetkinlik, davranış uyumu ve öz kavramı düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık bulamamıştır. DEHB olan çocuklarda sosyal sorunların çok yaygın olduğu görüşünden yola çıkan Hoza, Waschbusch, Pelham, Molina ve Milich (2000), 120’si hiperaktif ve 65’i kontrol olmak üzere toplam 185 erkek ile yaptıkları çalışmada, kontrol grubundaki çocukların davranışlarının sosyal açıdan daha etkili olduğu sonucuna varmışlardır. DEHB olan çocukların kardeş ilişkileri, araştırmacıların fazla ilgisini çeken bir konu olmamıştır. Kendall (1999), araştırmaların çoğunun, DEHB’li çocuğun akrabalarında görülen psikiyatrik hastalık ve genetik geçiş odaklı olduğunu belirtmektedir. Oysa, DEHB olan çocukların kardeşlerinin duygu ve davranış bozuklukları riskinin oldukça yüksek olduğu çeşitli çalışmaların bulguları ile ortaya konmuştur (Szatmari, Offord ve Boyle, 1989; akt. Kendall, 1999). Kendall’ın (1999), 11 aileden toplam 43 kişinin katılımıyla yaptığı çalışması, konuyla ilgili betimleyici nitelikteki ilk araştırma olma özelliği taşımaktadır. 41 Araştırmanın örneklemini, 5 baba, 11 anne, 2 üvey baba, 13 sağlıklı gelişim gösteren kardeş ve 12 DEHB’li çocuk oluşturmuştur. Çalışma sırasında, her aileden en az üç kişi (DEHB olan çocuk, anne, baba, kardeşlerden biri ) ile bireysel görüşmeler yapılmış ve 8 hafta boyunca günlük tutmaları istenmiştir. Günlüklere haftada en az bir kez olmak üzere, DEHB ile ilişkili, önemli olduğunu düşündükleri olayları kaydetmeleri istenmiştir. Çalışmanın sonunda, 11’i anne, 9’u kardeş, 6’sı baba ve 3’ü DEHB olan çocuklardan olmak üzere toplam 29 günlük değerlendirmeye alınmıştır. Araştırmaya katılan çocuklar, DEHB olan kardeşlerinin saldırgan davranışları ve kontrolü ele almaya yönelik davranışlarından dolayı kendilerini kurban gibi hissettiklerini, haksızlığa uğradıklarını ifade etmişlerdir. Kardeşlerden 10’u hiperaktif bir kardeşe sahip olmanın kendilerini ciddi ölçüde olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir. Ayrıca kardeşlerden 7’sinin DSM IV kriterlerine göre kaygı ve depresyon bozukluğu olduğu ve 4‘ünün de antidepresan kullandığı anlaşılmıştır. Araştırma verileri 3 ana başlık altında toplanmıştır: rahatsızlık (disruption), rahatsızlığın etkileri (haksızlığa uğradığını düşünmek, kardeşin bakımı ile ilgili sorumluluklar, üzüntü/keder), ve baş etme yöntemleri (misilleme yapmak, kaçınmak ve kendini duruma alıştırmak, kabullenmek). Kendall (1999), engeli olan bir kardeşe sahip çocukların uyumunu inceleyen diğer çalışmalardan farklı olarak, bu çalışmada DEHB çocukların kardeşlerine karşı saldırgan davranışlar gösterdiği tespit etmiş ve bu konunun araştırılması gerektiğini savunmuştur. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarla yapılan çalışmaların çoğunda, kardeşlerin kontrol grubu olarak ele alındıkları görülmektedir. Welner, Welner, Stewart, Palkes ve Wish (1977), hiperaktif çocuklar ve kardeşleri ile yaptıkları çalışmada, iki grup arasında antisosyal davranışlar açısından bir farklılık bulamamışlar; Borland ve Heckman (1976) da, kardeşleri kontrol grubu olarak ele aldıkları, yaş ortalaması 30 olan ve çocukluğunda DEHB tanısı konmuş, 20 erkek ve kardeşleriyle yaptıkları, 20-25 yıllık bir dönemi kapsayan retrospektif çalışmalarında, her iki grupta da ciddi bir sosyal ya da psikiyatrik probleme rastlamadıklarını belirtmişlerdir (akt. Hechtman, 1996). Engeli olan çocuklarla ilgili çalışmalarda, annelerin görüş ve gözlemlerine sıklıkla yer verildiği görülmektedir. Çocukların temel bakımlarının çoğu zaman anneler tarafından sağlanması, dolayısıyla çocuklarla babadan daha çok zaman geçiriyor olmaları, çalışmalarda annelerin tercih edilmesine neden olmuştur. Diler, Tamam, Avcı 42 ve Erden (1999)’in, 21’i erkek, 16’sı kız toplam 37 çocuğun anneleri ile yaptıkları çalışma da bunlardan biridir. Araştırmaya katılmayı kabul eden annelerden Çocuklar için Kişilik Ölçeği’ni doldurmaları istenmiştir. Annelerinin değerlendirmelerine göre; DEHB’li çocukların sosyal beceri, hiperaktivite, psikoz, anksiyete, depresyon, zayıf özkontrol alt ölçeklerinden yüksek puan aldıkları belirlenmiştir (Diler, Tamam, Avcı ve Erden, 1999). 43 BÖLÜM III YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Modeli Bu çalışma, D.E.H.B. ‘li kardeşi olan çocukların abla ve ağabeylerinin sosyal beceri düzeyi ve kardeş ilişkilerinin niteliğini incelemeye yönelik karşılaştırmalı bir betimleme çalışmasıdır. Araştırmada görüşmelerden de yararlanıldığından, bu yönüyle de bir nitel çalışma özelliği taşımaktadır. Veri toplama aşamasında birden fazla yöntem kullanıldığı için, bu çalışmada üçgenleme tekniğinden yararlanıldığı söylenebilir (Cohen, Manion ve Morrison, 2001, s. 112). 3.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi Araştırma Evreni : Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi ve Mersin Üniversitesi Hastanesi Çocuk Psikiyatri polikliniğinde kayıtlı bulunan (Eylül 2004 itibariyle), DEHB tanısı konmuş, 5-12 yaşındaki çocukların abla ve ağabeyleri ile bu çocukların en az ilkokul mezunu anneleri birinci grubun (DEHB grubu) evrenini, 2004-2005 eğitim– öğretim yılında Adana Genç İş Adamları Derneği, Mersin 3 Ocak ve Mersin Barbaros Hayrettin İlköğretim okullarında okuyan, 6-12 yaşındaki çocukların abla ve ağabeyleri ile bu çocukların en az ilkokul mezunu anneleri de ikinci grubun (karşılaştırma grubu) evrenini oluşturmuşlardır. Örneklem : Araştırmanın örnekleminde, yaşları 10-16 arasında, tek kardeşi olan 60 abla/ağabey ve onların anneleri (çocuklarla babalardan daha çok zaman geçirdikleri için tercih edilmiştir) yer almaktadır. Örneklem belirlenirken, amaçlı örneklem (purposive sampling) yöntemi kullanılmış ve DEHB’li çocukların, herhangi bir psikolojik tanı/yardım almamış büyük kardeşlerinden araştırmaya katılmaya gönüllü olan otuz kişi örneklemin DEHB grubunu, demografik özellikleri deney grubundakilerle benzeşen (aile yapısı, kardeşin yaşı, kardeşin cinsiyeti), küçük kardeşi herhangi bir psikolojik tanı/yardım almamış ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan çocuklar da, karşılaştırma grubunu oluşturmuşlardır. 44 Örneklemin Demografik Özellikleri Yukarıda da belirtildiği üzere, araştırmaya yaşları 10-16 arasında değişen 30 kız, 30 erkek, toplam 60 abla/ağabey katılmıştır. Her iki grup da erkek kardeşi olan 10 abla, erkek kardeşi olan 13 ağabey, kız kardeşi olan 5 abla ve kız kardeşi olan 2 ağabey çiftinden oluşmaktadır. Araştırmaya sadece 2 kardeş olan ve şehir merkezlerinde oturan çocuklar dahil edilmiştir. Her iki grupta da ebeveynler birlikte yaşamaktadır; boşanma, yeniden evlenmeye rastlanmamıştır. Çocukların okudukları okullar göz önüne alındığında, her iki grubun da üyelerinin tamamının orta sosyo-ekonomik düzeyde olduğu söylenebilir. Katılımcıların demografik özelliklerine ait bilgiler aşağıda verilmiştir. Tablo 1’de de görüldüğü üzere, her iki grup ve şehir için, araştırmaya katılan abla ve ağabeylerin sayısı eşit tutulmuştur. Sadece, DEHB grubu Mersin örnekleminde Adana grubuna göre, ablaların sayısının ağabeylerden 1 fazla olduğu görülmektedir (Tablo 1). Tablo 1. Örneklemin Grup, Cinsiyet ve Klinik Bazında Dağılımı Grup ve DEHB Grubu Karşılaştırma Grubu Cinsiyet Şehir Adana Mersin Toplam Kız 7 8 15 Erkek 8 7 15 Toplam 15 15 30 Kız 7 7 15 Erkek 8 8 15 Toplam 15 15 30 Tablo 2’de de belirtildiği gibi, araştırmaya katılan 60 abla/ağabeyden 8’i (%13.3) 10 yaşında, 9’u (%15.0) 11 yaşında, 11’i (%18.3) 12 yaşında, 11’i (%18.3) 13 yaşında, 14’ü (% 23.3) 14 yaşında,6 ‘sı (% 10) 15 yaşında ve 1’i (% 1.7) de 16 yaşındadır. Gruplar bazında incelendiğinde, DEHB grubundakilerin yaşlarının 10-16 arasında, karşılaştırma grubundakilerin ise 10-15 arasında değiştiği görülmektedir. Her iki grupta da, en çok 14 yaşındaki (% 23.3) katılımcıların yer aldığı anlaşılmaktadır. Araştırmada 16 yaşında (%1.70) sadece 1 tane katılımcı bulunmaktadır. 45 Tablo 2. Araştırmaya Katılan Abla/Ağabeylerin Yaş Gruplarına Göre Dağılımı DEHB n 4 4 6 5 7 3 1 30 Yaş 10 11 12 13 14 15 16 Toplam Grubu % 13.3 13.3 20.0 16.7 23.3 10.0 3.3 100 Karşılaştırma n 4 5 5 6 7 3 0 30 Grubu % 13.3 16.7 16.7 20.0 23.3 10.0 0 100 Toplam n 8 9 11 11 14 6 1 60 % 13.3 15.0 18.3 18.3 23.3 10.0 1.7 100 Araştırmaya katılanların kardeşlerinin 14’ü (%23) kız, 46’sı (%76.7) erkektir. Tablo 3’te de görüldüğü üzere, DEHB grubunun %23.3’nü kız, %76.7’sini ise erkek kardeşler oluşturmaktadır. Aynı rakamlar karşılaştırma grubu için de geçerlidir. Tablo 3. Araştırmaya Katılan Abla / Ağabeylerin Kardeşlerinin Cinsiyete Göre Dağılımları Cinsiyet Kız Erkek Toplam Araştırmaya DEHB n 7 23 30 Grubu % 23.3 76.7 100 katılanların Karşılaştırma Grubu n % 7 23.3 23 76.7 30 100 kardeşlerinin yaş Toplam n 14 46 60 gruplarına göre % 23.3 76.7 100 dağılımı incelendiğinde (Tablo 4), kardeşlerden 1’inin (%1.7) 5 yaşında, 2’sinin (% 3.3) 6 yaşında, 11’inin (%18.3) 7 yaşında, 7’sinin (%11.7) 8 yaşında, 13’ünün (%21.7) 9 yaşında, 14’ünün (%23.3) 10 yaşında, 6‘sının (%10) 11 yaşında ve 6’sının (%10) 12 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. DEHB grubundaki kardeşlerin yaşlarının 5-12 arasında, karşılaştırma grubundaki kardeşlerin yaşlarının ise 6-12 arasında değiştiği görülmektedir. DEHB grubunda en çok 8 yaşındaki (% 26.7) kardeşlerin, karşılaştırma grubunda ise en çok 7,9,10 yaşındaki (% 20.0) kardeşlerin yer aldığı görülmektedir. Araştırmada 5 yaşında (%1.70) sadece 1 tane kardeş bulunmaktadır. 46 Tablo 4. Yaş 5 6 7 8 9 10 11 12 Toplam Kardeşlerin Yaş Gruplarına Göre Dağılımı DEHB n 1 1 5 3 7 8 2 3 30 Grubu % 3.3 3.3 16.7 10.0 23.3 26.7 6.7 10.0 100 Karşılaştırma n 0 1 6 4 6 6 4 3 30 Grubu % 0 3.3 20.0 13.3 20.0 20.0 13.3 10.0 100 Toplam n 1 2 11 7 13 14 6 6 60 % 1.7 3.3 18.3 11.7 21.7 23.3 10.0 10.0 100 Tablo 5’ten de anlaşılacağı üzere, DEHB grubu abla/ağabey yaş ortalaması 12.7; karşılaştırma grubu yaş ortalaması ise 12.5 olarak hesaplanmıştır. DEHB grubu kardeş yaşı ortalaması 9.0 iken, karşılaştırma grubu ortalamasının 9.1 olduğu görülmektedir. Tablo 5. Araştırmaya Katılan Abla/Ağabeylerin ve Kardeşlerinin Yaş Ortalamaları Doğum sırası Abla / Ağabey Kardeş DEHB n 30 30 Grubu x 12.7 9.0 Karşılaştırma n 30 30 Grubu x 12.5 9.1 Araştırmaya katılan annelerin 23’ü (%38.3) ilkokul, 8’i (%13.3) ortaokul, 24’ü (%40) lise ve 5’i (%8.3) üniversite mezunudur. Tablo 6’da da görüldüğü üzere, karşılaştırma grubundaki annelerin eğitim düzeyi, DEHB grubundaki annelerinkinden yüksektir. Tablo 6. Araştırmaya Katılan Annelerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı Eğitim Düzeyi İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Toplam DEHB Grubu n % 13 43.3 2 6.6 14 46.7 1 3.3 30 100 Karşılaştırma n 10 6 10 4 30 Grubu % 33.3 20.0 33.3 13.3 100 Toplam n 23 8 24 5 60 % 38.3 13.3 40.0 8.3 100 47 Tablo 7’de de belirtildiği üzere, araştırmaya katılan çocukların babalarının 11’i (%18.3) ilkokul, 9’u (%15.0) ortaokul, 29’u (%48.3) lise ve 11’i (%18.3) üniversite mezunudur. DEHB ve karşılaştırma grubundaki babaların eğitim düzeylerinin ortaokul düzeyi hariç benzer olduğu görülmektedir. DEHB grubunda, ortaokul mezunu baba sayısı 6 iken (%20), karşılaştırma grubunda 3’tür (%10). Tablo 7. Araştırmaya Katılan Çocukların Babalarının Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı Eğitim Düzeyi İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Toplam DEHB n 5 6 14 5 30 Grubu % 16.7 20.0 46.7 16.7 100 Karşılaştırma n 6 3 15 6 30 Grubu Toplam % n 20.0 11 10.0 9 50.0 29 20.0 11 100 60 % 18.3 15.0 48.3 18.3 100 Araştırmaya katılan annelerin 49’unun (%81.7) çalışmadığı anlaşılmaktadır (Tablo 8). DEHB grubundaki annelerin 3’ü (%10) halen çalışmaktayken, 2’si (%6.7) emekli, 25’i (%83.3) de ev hanımıdır. Buna karşılık, karşılaştırma grubundaki annelerin 4’ü (%13.3) çalışmaktayken, 2’si (%6.7) emekli, 24 ‘ü (%80.0) de ev hanımıdır. Her iki gruptaki annelerin, mesleki durum açısından benzerlik gösterdiği görülmektedir. Tablo 8. Araştırmaya Katılan Annelerin Mesleki Durumlarına Göre Dağılımı Mesleki durum Çalışıyor Emekli Ev hanımı Toplam DEHB n 3 2 25 30 Grubu % 10.0 6.7 83.3 100 Karşılaştırma n 4 2 24 30 Grubu % 13.3 6.7 80.0 100 Toplam n 7 4 49 60 3.3. Veri Toplama Araçları 3.3.1. Çocuklar ve Gençler İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği Çocuklar ve Gençler İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği (Child Behaviour Chectlist-CBCL), 4-18 yaş grubu çocuk ve gençlerin sosyal yeterlik alanları ve sorun % 11.7 6.7 81.7 100 48 davranışlarını anne babalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda değerlendirmek amacıyla, Achenbach ve Edelbrock tarafından geliştirilmiş ve ilk kez 1983 yılında Akçakın ve Savaşır tarafından Türkçe’ye çevrilerek uyarlama çalışması yapılmıştır. Ancak farklı yaş grupları ve cinsiyet değişkenlerine göre normlar toplanamadığı için ülkemizde yaygın olarak kullanılamamıştır. ÇGDDÖ / 1991 formu Erol ve Kılıç (1991) tarafından Türkçe’ye çevrilmiş ve 1983 formu ile sürekliliğini sağlayabilmek amacıyla farklılık ve benzerlikleri gözden geçirilmiştir. Ölçek çocukların davranış sorunlarını tanımlayan 118 madde ve sosyal yeterlik ile ilgili 20 ek maddeden oluşmaktadır. Ölçekte yeterlik ile ilgili maddelerin yanı sıra, açık uçlu bazı sorular da yer almaktadır. Ölçekten, İçe Yönelim ve Dışa Yönelim olmak üzere iki ayrı davranış puanı elde edilmektedir. İçe Yönelim grubunu; sosyal içe dönüklük, somatik yakınmalar, kaygı/depresyon; dışa yönelim grubunu ise kurallara karşı davranışlar ve saldırgan davranışlar alt testlerinin toplamı oluşturmaktadır. Ayrıca her iki gruba da girmeyen; sosyal sorunlar, düşünce sorunları ve dikkat sorunları da ölçekte yer almaktadır. Ölçeğin Türkçe test-tekrar test güvenirliği toplam yeterlikte .78, toplam problemde ise .84 olarak saptanmış ve korelasyonların yüksek olduğu belirlenmiştir (Erol, Arslan ve Akçakın, 1995). Cronbach alfa katsayıları; içe yönelimde .82; dışa yönelimde .81; toplam yeterlikte .70 ve toplam problemde .88 olarak saptanmıştır (kaynak : Erol ve Şimşek, 1997, s.27-28). Psikiyatri kliniklerinde yaygın olarak kullanılan ÇGDDÖ’nün 2001 yılında, Achenbach ve Rescorla tarafından 6-18 yaş grubuna yönelik düzeltilmiş formu geliştirilmiştir. ÇGDDÖ 6-18 formunda, ÇGDDÖ 4-18 ‘de puanlanmayan 6 madde yeni maddeler ile değiştirilmiştir. Yeni formun faktör yapısı : sosyal içe dönüklük, somatik yakınmalar, kaygı/ depresyon, kurallara karşı davranışlar, saldırgan davranışlar, sosyal sorunlar, düşünce sorunları ve dikkat sorunları olmak üzere birbiriyle ilişkili 8 sendromdan oluşmaktadır. 2001 formunun sendromları ile 1991 formu karşılıkları arasındaki korelasyon .87 ile .99 arasında değişmektedir. Formdaki 118 maddenin 103’ü bu 8 faktöre yüklenmiş iken, diğer 15 madde herhangi bir faktöre dahil edilmemiş, bazıları yeni eklenen DSM kaynaklı ölçekler adı altında değerlendirilmişlerdir (Achenbach, Dümenci ve Rescorla,2003; akt. Dümenci, Erol, Achenbach ve Şimşek, 2004). Ayrıca, forma ebeveynlerin listedekiler dışındaki sorunları belirtebilmeleri için 2 açık uçlu madde eklenmiştir. Dümenci, Erol, Achenbach ve Şimşek (2004)’in, madde 49 düzeyinde doğrulayıcı faktör analizi (CFA) kullanarak, genel, klinik ve birleşik olmak üzere 3 farklı örneklemle yaptıkları çalışmanın bulguları, ÇGDDÖ / 2001 formunun ölçüm yapısının ülkemizdeki çalışmalarda kullanılmasını destekler niteliktedir. Bu araştırmada, anneler tarafından doldurulan formlar, her iki gruptaki abla/ağabeylerin davranışsal, duygusal ve sosyal sorunları ile sosyal yeterlik düzeylerini belirleyebilmek amacıyla kullanılmış ve ölçeğin araştırmanın amaçlarına uygun alt ölçeklerine (sosyal yeterlik, dışa yönelim, içe yönelim ve sosyal sorunlar) ait verilerinden yararlanılmıştır. Sosyal yeterlik alt ölçeği 20 maddeden oluşmaktadır. Yeterlik ile ilgili maddeler, çocuk ve gencin ilgilendiği ve aktif olarak katıldığı spor ve spor dışı etkinlikleri, ev ya da ev dışında yaptığı işleri kapsamaktadır. Yeterlik ile ilgili maddeler “ Çocuğunuzun yapmaktan hoşlandığı sporları sıralayınız ” gibi, çocuk ve gencin ilgilendiği ve aktif olarak katıldığı spor ve spor dışı etkinlikleri, ev ya da ev dışında yaptığı işleri kapsamaktadır. Ayrıca bu maddeler, çocuğun herhangi bir spor ya da kuruluş, kulüp ya da gruba üyeliği, arkadaş, kardeş, anne-baba ilişkileri gibi sosyal alanlardaki işlevlerini belirlemektedir. Etkinlik, Sosyallik ve Okul alt ölçekleri puanlarından Toplam Yeterlik puanı elde edilmektedir. Dışa yönelim puanlarını, kurallara karşı davranışlar (17 madde) ve saldırgan davranışlar (18 madde) alt testlerinden alınan puanların toplamı oluşturmaktadır. İçe yönelim puanları, kaygı/depresyon (13 madde), içe dönüklük (8 madde) ve somatik yakınmalar (4 madde) alt testlerinden alınan puanlar toplanarak hesaplanmaktadır. Sosyal sorunlar alt testi ise toplam 11 maddeden oluşmaktadır. 3.3.2. Kardeş İlişkileri Anketi Çocukların kardeş ilişkilerinin niteliği ile ilgili algıları; Kardeş İlişkileri Anketi ile ölçülmüştür (Furman ve Buhrmester, 1985). Bu anket Furman ve Buhrmester (1985) tarafından geliştirilmiş ve Apalaçi (1996) tarafından Türkçe’ye çevrilerek uyarlama çalışması yapılmıştır. Kardeş İlişkileri Anketi; her biri 3 soru ile temsil edilen 16 alt ölçekten (yardımlaşma, annenin yanlı davranışı, babanın yanlı davranışı, kardeşle ilgilenme, kardeşin ilgilenmesi, kardeşin baskın olması, kardeşten baskın olma, sevgi, arkadaşlık, düşmanlık, benzerlik, samimiyet, rekabet, kardeşe hayranlık duyma, kardeşin hayranlık duyması, tartışma) oluşmaktadır (Furman ve Buhrmester, 1985). Bu 50 anket ilişkilerin niteliğini; sıcaklık / yakınlık, statü / güç , çatışma ve rekabet olmak üzere dört boyutta incelemektedir (Furman ve Buhrmester, 1985) Ankette; anne ve baba yanlı davranışı alt ölçekleri hariç; 5 ‘li Likert derecelendirme formatı kullanılmıştır ( 1. Hemen hemen hiç; 2. Oldukça az; 3. Biraz; 4. Oldukça fazla; 5. Çok çok fazla). Bu iki alt ölçekte ise cevaplar; 1. Hemen hemen her zaman kardeşim ilgi görür; 2. Çoğunlukla kardeşim daha çok ilgi görür; 3. İkimiz eşit derecede ilgi görürüz; 4. Çoğunlukla ben daha çok ilgi görürüm; 5. Hemen hemen her zaman ben daha çok ilgi görürüm, şeklini almıştır (Buhrmester ve Furman, 1990). Anketteki 4 faktörün toplam varyansın %71’ini açıkladığı (sıcaklık/yakınlık %38, statü / güç %24, çatışma %27 ,rekabet %10), faktörler arasında (rekabet ve çatışma hariç; r = .35, orta düzeyde) düşük düzeyde (r =- .08 ile -.16 arasında) bir ilişki olduğu ve rekabet alt ölçeği (.63) dışındaki tüm alt ölçeklerin Cronbach alfa değerlerinin .70’in üzerinde belirlenmiştir (Furman ve Buhrmester, 1985). Aynı araştırmacılar tarafından 3, 6, 9 ve 12. sınıflara uygulanan Kardeş İlişkileri Anketi Cronbach alfa iç- tutarlılık katsayıları sırasıyla .71, .79, .77 ve .91 olarak hesaplanmış ve 3.sınıflar için rekabet (.57) ve kardeşe hayranlık duyma (.57); 9.sınıflar için kardeşin ilgilenmesi (.54); 12. sınıflar için kardeşin ilgilenmesi (.55) ve kardeşle ilgilenme (.53) dışındaki tüm alt ölçeklere ait Cronbach alfa değerleri .60’ın üzerinde bulunmuştur (N=3. sınıf : 106; 6.sınıf : 112; 9. sınıf : 85; 12. sınıf : 60 öğrenci; Buhrmester ve Furman, 1990). Anketin, Apalaçi (1996) tarafından otuz 3. sınıf öğrencisine uygulanarak yapılan uyarlama çalışmasında, alt ölçeklere ait Cronbach alfa katsayıları; yardımlaşma .35, annenin yanlı davranışı .62, babanın yanlı davranışı .79, kardeşle ilgilenme.68, kardeşin ilgilenmesi.69, kardeşin baskın olması .16, kardeşten baskın olma .12, sevgi .44, arkadaşlık .53, düşmanlık .69, benzerlik .68, samimiyet .60, rekabet .74, kardeşe hayranlık duyma .70, kardeşin hayran olması .60 ve tartışma .90 olarak saptanmıştır. Apalaçi (1996), Kardeş İlişkileri Anketi’nin uyarlama çalışması bulgularından yola çıkarak, kardeşin baskın olması ve kardeşten baskın olma alt ölçeklerinin sağlıklı gelişim gösteren kardeşlerin ilişkilerini değerlendirmede kullanılmaya uygun araçlar olmadığı sonucuna yapılmamıştır. varmıştır. Uyarlama çalışmaları sırasında, faktör analizi 51 3.3.3. Görüşme Formu DEHB’nin kardeşler ve kardeş ilişkileri üzerindeki etkilerinin daha kapsamlı betimlenebilmesi amacıyla, araştırmacı tarafından DEHB grubundaki abla/ağabeyler ve anneleriyle görüşmeler yapılmıştır. Kardeşlerden “DEHB olan bir kardeşe sahip olmanın kendilerini nasıl etkilediği ve kardeş ilişkileri”; annelerden ise “rahatsızlığı olmayan çocuklarının bu durumdan nasıl etkilendikleri ve çocuklarının ilişkileri” ile ilgili gözlem ve görüşlerini paylaşmaları istenmiştir. Görüşmelerde, araştırmacı tarafından ağabey/ablalar ve annelerle görüşmelerde kullanılmak üzere geliştirilen ve her biri 3 sorudan oluşan görüşme formlarına sadık kalınmıştır. Görüşmelerin 2’si hariç hepsi, poliklinikteki görüşme odasında bireysel olarak yapılmış ve yaklaşık 15dk. sürmüş ve anneler ile yapılan 3 görüşme haricinde, tüm görüşmelerde kayıt cihazı kullanılmıştır. Ayrıca annelerden demografik bilgi formunu doldurmaları istenmiştir. 3.4. Çalışma Kapsamında Yapılan Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmaları Uyarlama çalışmasındaki (Apalaçi, 1996) otuz kişilik örneklem grubunun yeterli olmadığı düşüncesinden hareketle, Kardeş İlişkileri Anketi geçerlik ve güvenirlik çalışmaları, Adana Genç İş Adamları Derneği (62 öğrenci) ve Mersin 3 Ocak İlköğretim (110 öğrenci) okullarının 7. sınıflarında öğrenim gören 86 kız, 86 erkek toplam 172 öğrencinin katılımıyla yeniden yapılmıştır. Çalışma yapılan okullardaki psikolojik danışmanların önerileri doğrultusunda, 8. sınıfların Lise Giriş Sınavı hazırlığı yapıyor olmaları ve 6. sınıfların da ilköğretim ikinci kademeye henüz başlamış olmaları nedeniyle, çalışmaya 7. sınıfların katılmalarının daha uygun olduğuna karar verilmiştir. 3.4.1. Yapı Geçerliği Kardeş İlişkileri Anketi’nden elde edilen verilere faktör analizi uygulanarak ankete ait alt ölçeklerin faktör yükleri hesaplanmıştır. Anketteki maddelere temel birleşenler analizi uygulanmış, herhangi bir döndürme yöntemi kullanılmadan, 4 faktörlü bir çözüm olabileceği görülmüştür. Bu faktörlerin öz değerleri sırasıyla “5.57, 1.90, 1.45 ve 1.01” dur. Bu dört faktör toplam varyansın % 66.25’ünü açıklamaktadır. Faktörlerin çizgi grafiği dağılımı (scree test) incelendiğinde; ölçeğin dört faktörlü 52 çözüme uygun bir özellik göstermediği ve kırılma noktasının 2. faktörde olduğu görülmüştür. Ancak, karşılaştırma yapabilmek amacıyla, anket geliştirme (Furman ve Buhrmester, 1985) çalışmalarına sadık kalınarak, 4 faktör için oblik promax döndürme yöntemiyle ana birleşenler analizi tekrarlanmıştır. Yine Furman ve Buhrmester (1985)’in çalışmasındaki ölçütlere göre; faktörlerdeki faktör yüklerinin en az .30 değerine sahip olması ve birden fazla faktöre yüklenen maddelerin faktör yükleri arasında en az .25 düzeyinde fark olması koşulu aranmıştır. Bu koşullar sonucunda, ölçekteki alt ölçeklerin hangi faktöre yüklendiği belirlenmiştir (Tablo 9). Bu çözüm için Kaiser-Meyer-Olkin örneklem yeterliliği değerinin .83 olduğu görülmüştür. Tablo 9. Kardeş İlişkileri Anketi Faktör Analizi Sonuçlarına Göre Faktör Yükleri, Faktörlerin Özdeğerleri ve Varyans Açıklama Oranları Faktörler Alt ölçekler Yardımlaşma Kardeşin hayranlık duyması Sevgi Kardeşe hayranlık duyma Arkadaşlık Kardeşle ilgilenme Samimiyet Benzerlik Rekabet Tartışma Kardeşten baskın olma Düşmanlık Kardeşin baskın olması Kardeşin ilgilenmesi Ebeveyn yanlı davranışı Açıklanan varyans Özdeğer Sıcaklık / Yakınlık .88 .85 .81 .81 .71 .64 .60 .59 -.65 -.60 .51 % 37.12 5.57 Statü / Güç Çatışma Rekabet .34 .69 .68 .68 .67 -.31 % 12.70 1.91 .78 .76 % 9.69 1.45 .94 % 6.74 1.01 Furman ve Buhrmester’in (1985) faktör analizi bulguları ile araştırma verileri karşılaştırıldığında, 1. ve 4. faktör yapılarının, kardeşle ilgilenme alt ölçeği hariç, tamamıyla aynı olduğu saptanmıştır. Ancak, 2. ve 3. faktörlerin yapıları incelendiğinde, 53 faktörlere yüklenen alt ölçeklerin birbirinden oldukça farklı olduğu görülmektedir (Tablo 10). Tablo 10. Kardeş İlişkileri Anketi Faktör Analizi Sonuçlarına Göre Faktör Yükleri (Furman ve Buhrmester, 1985) Faktörler Alt ölçekler Sıcaklık / Yakınlık Yardımlaşma Kardeşin hayranlık duyması Sevgi Kardeşe hayranlık duyma Arkadaşlık Kardeşle ilgilenme Samimiyet Benzerlik Rekabet Tartışma Kardeşten baskın olma Düşmanlık Kardeşin baskın olması Kardeşin ilgilenmesi Ebeveyn yanlı davranışı Açıklanan varyans % 71 .83 .67 .69 .69 .78 .28 .70 .70 Statü / Güç Çatışma .25 -.29 -.36 -.28 .85 -.65 .80 -.60 .26 Rekabet -.65 -.77 .63 .88 .41 .92 .55 .36 .96 Furman (2003), araştırmacıya anketle birlikte göndermiş olduğu üst yazıda “anketin faktör yapısı karışık olduğundan faktör puanlarının hesaplanmasının çok açık ve net olmadığını, ancak öncelikli faktör yüklerini göz önüne alarak bir puanlama sistemi oluşturduklarını“ belirtmiştir. Bu puanlama sistemine göre faktör puanları sırasıyla; a) sıcaklık/yakınlık (1. faktör) puanı; samimiyet, yardımlaşma, arkadaşlık, benzerlik, kardeşin hayranlık duyması, kardeşe hayranlık duyma ve sevgi alt ölçekleri puanları toplanarak, b) statü/güç puanı; kardeşle ilgilenme ve kardeşin baskınlığı alt ölçeği puanlarının toplamından kardeşin ilgilenmesi ve kardeşten baskın olma alt ölçeği puanlarının çıkartılmasıyla, c) çatışma puanı; tartışma, düşmanlık ve rekabet alt ölçeği puanları toplanarak, d) rekabet puanı; anne ve baba yanlı davranışı puanlarının toplanmasıyla 54 hesaplanmaktadır. Anketin faktör yapısının karışık olması ve faktör yüklerinin orijinal ankettekinden farklı olması nedeniyle, araştırmada faktör puanları yerine alt ölçek puanlarının karşılaştırılmasının daha uygun olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, çalışmada alt ölçek puanlarının kullanılması, kardeş ilişkilerinin farklı boyutlarının karşılaştırılmasına olanak sağlamıştır. Faktörler Arasındaki Korelasyon Değerleri Anketin 4 faktörü arasındaki korelasyon değerleri, düşük (r= -.22 ile .13 arasında) düzeydedir. Bu değerler; Furman ve Buhrmester ‘ın ölçek geliştirme çalışması sırasında hesapladıkları değerler ile de benzerlik göstermektedir (3. ve 4. alt ölçekler hariç (r = .35) , alt ölçekler arasındaki r = -.08 ile - .16 arasındadır). 3.4.2. İç Tutarlık Kardeş İlişkileri Anketi’nin alt ölçeklerinin iç tutarlık katsayısını sınamak amacıyla Cronbach alfa güvenirlik katsayıları hesaplanmış ve Tablo 11’de gösterilmiştir. Tablo 11. Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçeklerine Ait İç Tutarlılık Katsayıları (Cronbach Alfa) Alt ölçekler Yardımlaşma Annenin yanlı davranışı Kardeşle ilgilenme Kardeşin ilgilenmesi Kardeşin baskın olması Kardeşten baskın olma Babanın yanlı davranışı Sevgi Arkadaşlık Düşmanlık Benzerlik Samimiyet Rekabet Kardeşe hayranlık duyma Kardeşin hayranlık duyması Tartışma ( 7.sınıf; N=172 ) .62 .71 .82 .84 .41 .50 .82 .84 .73 .77 .72 .67 .83 .81 .81 .90 Apalaçi (1996) (3. sınıf; N:30) .35 .62 .68 .69 .16 .12 .79 .44 .53 .69 .68 .60 .74 .70 .60 .90 55 Alt ölçeklere ait iç tutarlık katsayıları incelendiğinde; kardeşin baskın olması (.41) ve kardeşten baskın olma (.50) alt ölçekleri dışındaki tüm değerlerin .60’ın üzerinde olduğu görülmüştür. Bu değerler, anketin uyarlama çalışmasındaki (Apalaçi,1996) bulgular ile benzerlik göstermektedir. Alt ölçek iç tutarlık katsayılarının Apalaçi’nin (1996) çalışmasındaki değerlerden daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, Apalaçi’nin (1996) bulgularından farklı olarak yardımlaşma, sevgi ve arkadaşlık alt ölçeklerinin iç tutarlık katsayıları .60 ‘ın üzerinde hesaplanmıştır. Bu durumun, iki araştırmadaki örneklem sayısı ve sınıf düzeyindeki farktan kaynaklandığı düşünülmektedir. Tablo 12. Gruba Göre Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçeklerine Ait İç Tutarlılık Katsayıları Alt ölçekler 7.sınıf ( n=172 ) DEHB Grubu (n=30) Yardımlaşma Annenin yanlı davranışı Kardeşle ilgilenme Kardeşin ilgilenmesi Kardeşin baskın olması Kardeşten baskın olma Babanın yanlı davranışı Sevgi Arkadaşlık Düşmanlık Benzerlik Samimiyet Rekabet Kardeşe hayranlık duyma Kardeşin hayranlık duyması Tartışma .62 .71 .82 .84 .41 .50 .82 .84 .73 .77 .72 .67 .83 .81 .81 .90 .75 .78 .65 .80 .18 .38 .90 .82 .58 .69 .60 .65 .83 .71 .83 .88 Karşılaştırma Grubu ( n=30 ) .73 .80 .69 .84 .59 .32 .72 .71 .82 .86 .67 .78 .89 .40 .68 .89 Kardeş İlişkileri Anketi güvenirlik çalışmaları sırasında hesaplanan iç tutarlık katsayıları incelendiğinde, kardeşten baskın olma ve kardeşin baskın olması alt ölçeklerinin uygun birer ölçüm aracı olmadıkları anlaşılmış ve araştırma bulgularından yola çıkılarak hesaplanan iç tutarlılık katsayıları ile karşılaştırıldığında, bu durumun DEHB grubu için de geçerli olduğu görülmüştür (Tablo 12). Karşılaştırma grubu, kardeşten baskın olma (.32) ve kardeşe hayranlık duyma (.40) alt ölçeklerine ait iç tutarlılık katsayılarının diğer iki grubun değerlerinden düşük ve kardeşin baskın olması 56 (.59) alt ölçeği iç tutarlılık katsayısının ise yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Sonuçların bu bulgular ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir. 3.4.4. Test – Tekrar Test Kardeş İlişkileri Anketi, 4 hafta arayla 7. sınıfta öğrenim gören 66 öğrenciye tekrar uygulanmış ve tüm maddelere ait (48 madde) test-tekrar test korelasyon katsayısı r = .70 olarak hesaplanmıştır. Alt ölçeklere ait test-tekrar test korelasyon katsayıları ise .52 - .78 arasında değişmektedir ( Tablo 13). Tablo 13. Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçeklerine ait Test-Tekrar Test Korelasyon Katsayıları Alt ölçekler Yardımlaşma Annenin yanlı davranışı Kardeşle ilgilenme Kardeşin ilgilenmesi Kardeşin baskın olması Kardeşten baskın olma Babanın yanlı davranışı Sevgi Arkadaşlık Düşmanlık Benzerlik Samimiyet Rekabet Kardeşe hayranlık duyma Kardeşin hayranlık duyması Tartışma p < 0.01, N=66 3.5. Test tekrar test korelasyon katsayıları .65 .52 .71 .62 .61 .62 .62 .71 .61 .66 .53 .68 .78 .71 .72 .74 Verilerin Toplanması Araştırmaya gönüllü 60 abla/ ağabey ve anneleri katılmıştır. Bu abla/ağabeylerin yarısı DEHB tanısı almış çocukların, diğer yarısı ise herhangi bir rahatsızlığı olmayan çocukların kardeşleridir. Ağabey ve ablalara, Kardeş İlişkileri Anketi uygulanmıştır. Ayrıca, DEHB grubundakiler ile kısa bir görüşme yapılarak kardeşlerinin rahatsızlığı ile ilgili görüşleri sorulmuştur. Anneler de Çocuk ve Gençler için Davranış Değerlendirme Ölçeği’ni doldurmuşlardır. DEHB grubundaki annelerle de bir görüşme yapılarak, 57 küçük çocuklarının rahatsızlığının ağabey/abla ve kardeş ilişkileri üzerindeki etkileri ile ilgili gözlemlerini paylaşmaları istenmiştir. DEHB grubundaki çocuklara, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri polikliniklerindeki bilgiler aracılığıyla ulaşılmıştır. Araştırmacı, anneleri telefonla arayarak onlara araştırma hakkında bilgi vermiş ve katılmak isteyip istemediklerini sormuştur. Araştırmaya katılmayı kabul eden anneler, büyük çocukları ile birlikte psikiyatri kliniklerine davet edilmiştir. Katılımcılardan ikisi kliniğe gelemeyeceklerini belirttikleri için evlerine gidilmiştir. Katılımcılara araştırmanın amacı ve yöntemi ile ilgili bir kez daha bilgi verildikten ve tüm kişisel bilgilerinin gizli kalacağı belirtildikten sonra, annelerden ÇGDDÖ’yü ve demografik bilgi formunu doldurmaları istenmiştir. Anneler ölçeği doldururken, ağabey/ablalar görüşme için farklı bir odaya alınmıştır. Abla/ağabeyler Kardeş İlişkileri Anketi’ni doldururken, yine ayrı bir odada anneler ile görüşülmüştür. Görüşmelerde kayıt cihazı kullanmak üzere katılımcılardan izin istenmiş ve anneler ile yapılan üç görüşme hariç tüm görüşmeler kayıt cihazı kullanılarak yapılmıştır. Abla/ağabeylere, doldurdukları anketin kardeşleriyle paylaştıkları yaşantılar ile ilgili olduğu ve anketteki sorulara samimi yanıt vermelerinin çalışmanın güvenirliği açısından önemli olduğu söylenmiştir. Soruların doğru ya da yanlış cevabı olmadığı belirtilmiş ve içlerinden geldiği gibi yanıtlamaları istenmiştir. DEHB grubu görüşmeleri tamamlandıktan sonra, 2’si Mersin, 1’i Adana’da olmak üzere 3 ilköğretim okulundaki okul psikolojik danışmanları aracılığıyla karşılaştırma grubu oluşturulmuştur. Araştırmacı, anneleri telefonla arayarak araştırma hakkında bilgi vermiş ve araştırmaya katılmayı kabul edenlere anketler bir bilgilendirme yazısı ile birlikte çocukları aracılığıyla iletilmiştir. Bilgilendirme yazısında, kafalarına takılan sorular olursa sorabilmeleri için araştırmacının telefon numarası da yer almıştır. Ayrıca, öğrencilere de dolduracakları anketle ilgili bilgi verilmiştir. 58 3.6. Verilerin Çözümlenmesi Bu çalışma sırasında elde edilen nicel verilerin analizi SPSS 11.5 ve ADM 4.0 paket programları kullanılarak yapılmıştır. Demografik bilgi formundan elde edilen veriler, bilgi formundaki sıraya göre kodlanmış ve frekans dağılımları ve yüzdeleri hesaplanmıştır. Grupların (DEHB ve karşılaştırma) Kardeş İlişkileri Anketi’nden aldıkları puanların ortalama ve standart sapmaları belirlenmiş ve gruplarla ilgili puanların ortalamaları arasındaki farklılaşmanın anlamlı olup olmadığı t-testi ile araştırılmıştır. Çocuklar ve Gençler İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği sosyal yeterlik, dışa yönelim, içe yönelim ve sosyal sorunlar alt ölçeklerine ait puanlar, ölçeğin verilerini değerlendirmek amacıyla Achenbach ve Rescorla tarafından geliştirilen, ADM 4.0 (Assessment Data Manager) kullanılarak hesaplanmıştır. Geçerlik ve güvenirlik çalışmalarında da SPSS 11.5 kullanılmıştır. Görüşmeler sırasında, anneler ile yapılan 3 görüşme hariç, kayıt cihazı kullanılmış ve daha sonra katılımcıların görüşme boyunca söyledikleri, winword programından yararlanılarak bilgisayar ortamında yazılı metin haline getirilmiştir. Anneler ile yapılan görüşme için 8, ağabey/ablalarla yapılan görüşme için 8 sayfa olmak üzere toplam 16 sayfalık bir yazılı metin elde edilmiştir. Bu veri tabanı üzerinde araştırma ve görüşme soruları doğrultusunda içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. İçerik analizinin ilk ve önemli aşamaları olan açık ve seçici kodlama (Strauss ve Corbin, 1990) süreci takip edilmiştir. Buna göre, katılımcıların görüşleri arasındaki benzerlik ve farklılıkları görebilmek amacıyla, her bir soruya her bir katılımcının verdiği yanıtlar bir araya getirilmiştir. Yazılı hale getirilen görüşme metni, araştırmacı tarafından birkaç kez okunmuş, literatür ve görüşme soruları dikkate alınarak kodlanmıştır. Bu aşamada uzman görüşüne başvurulmuş ve araştırmacı tarafından belirlenen tema ve kavramlar gözden geçirilmiştir. 59 BÖLÜM IV BULGULAR Bu araştırmada, anneler tarafından doldurulan Çocuklar ve Gençler için Davranış Değerlendirme Ölçeği formlarından elde edilen veriler, DEHB grubu ve karşılaştırma grubundaki abla/ağabeylerin sosyal yeterlik düzeylerini, sosyal, duygusal ve davranışsal sorunlarını belirleyebilmek amacıyla kullanılmıştır. Çocukların kardeş ilişkilerinin niteliği ile ilgili algıları Kardeş İlişkileri Anketi ile ölçülmüştür. 4.1. Sosyal Yeterlik Düzeyine İlişkin Bulgular Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere, karşılaştırma grubundaki abla/ağabeylerin sosyal yeterlik puanları (x=43.70), DEHB grubunun puanlarından (x=35.13) yüksektir (Tablo 14). Puan ortalamaları arasındaki bu farklılığın istatistiksel açıdan anlamlı olup olmadığını belirlemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi uygulaması yapılmış ve karşılaştırma grubu lehine anlamlı bir fark olduğu görülmüştür (t=3.48, p<.01). Tablo 14. Sosyal Yeterlik Alt Ölçeği Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri Ölçek Sosyal Yeterlik Grup DEHB grubu Karşılaştırma grubu n 30 30 x 35.13 43.70 Ss 10.39 8.57 t -3.48* *p < 0.01 4.2. Davranışsal ve Duygusal Sorunlara İlişkin Bulgular Tablo 15’te de görüldüğü üzere, DEHB grubundaki abla/ağabeylerin dışa yönelim (x=56.93) ve içe yönelim (x=64.53) puanları, karşılaştırma grubundakilerin dışa yönelim (x=49.63) ve içe yönelim (x=59.17) puanlarından yüksektir. Puan ortalamaları arasındaki bu farklılıkların istatistiksel açıdan anlamlı olup olmadığını belirlemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi uygulaması yapılmış, dışa yönelim 60 (t=3.19, p<.01) ve içe yönelim (t=2.92, p<.01) puanları açısından iki grup arasında karşılaştırma grubu lehine anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. Bu noktada; dışa yönelim ve içe yönelim alt ölçeğine ait puanların yükseldikçe olumsuz özellikleri temsil ettiği hatırlanmalıdır. Tablo 15. Dışa Yönelim ve İçe Yönelim Alt Ölçeği Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri Ölçek Dışa Yönelim Grup DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu İçe Yönelim n 30 30 30 30 x 56.93 49.63 64.53 59.17 Ss 7.40 10.11 6.11 8.00 t 3.19* 2.92* *p < 0.01 4.3. Sosyal Sorunlara İlişkin Bulgular Tablo 16’da da görüldüğü üzere, DEHB grubundaki abla/ağabeylerin sosyal sorunlar alt ölçeği puanları (x=60.36), karşılaştırma grubundakilerin puanlarından (x=55.63) yüksektir. Puan ortalamaları arasındaki bu farklılığın istatistiksel açıdan anlamlı olup olmadığını belirlemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi uygulaması yapılmış ve karşılaştırma grubu lehine anlamlı bir fark olduğu görülmüştür (t=2.89, p<.01). Sosyal sorunlar alt ölçeği puanları yükseldikçe olumsuz özellikleri yansıtmaktadır. Tablo 16. Sosyal Sorunlar Alt Ölçeği Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri Ölçek Sosyal Sorunlar Grup DEHB grubu Karşılaştırma grubu n 30 30 x 60.36 55.63 Ss 6.48 6.22 t 2.89* *p < 0.01 4.4. Kardeş İlişkilerinin Niteliğine İlişkin Bulgular DEHB ve karşılaştırma grubu Kardeş İlişkileri Anketi alt ölçek puanlarına ait ortalama, ranj ve standart sapma değerleri Tablo 17’de verilmiştir. Anne ve baba yanlı davranışı alt ölçekleri hariç, tüm alt ölçeklere ait puanlar yükseldikçe, ilişkinin işaret 61 edilen niteliğinin arttığı anlaşılmaktadır. Anne ve baba davranışı alt ölçeklerinde ise, 9’un altındaki puanlar “ küçük kardeşe yanlı davranışı ” ve 9’un üzerindeki puanlar da “büyük kardeşe yanlı davranışı” (çalışmanın örneklemi) göstermektedir. Tablo 17. Kardeş İlişkileri Anketi Alt Ölçek Puanlarına Göre n Değerleri, Puan Ortalamaları, Standart Sapma ve t Değerleri Alt ölçekler Yardımlaşma Anne yanlı davranışı Kardeşle ilgilenme Kardeşin ilgilenmesi Kardeşin baskın olması Kardeşten baskın olma Baba yanlı davranışı Sevgi Arkadaşlık Düşmanlık Benzerlik Samimiyet Rekabet Kardeşe hayranlık duyma Kardeşin hayranlık duyması Tartışma Grup DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEHB grubu Karşılaştırma grubu DEH B grubu Karşılaştırma grubu n 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 30 x 8.97 10.77 8.30 8.07 10.70 11.47 7.53 9.23 10.73 10.70 9.47 8.63 7.57 9.07 12.16 13.90 9.57 11.27 10.26 8.80 7.83 9.67 6.97 8.23 9.47 9.67 10.87 12.50 9.36 11.80 12.23 10.33 Ranj 3-14 5-15 3-12 4-10 3-15 7-15 3-14 4-15 7-15 4-14 5-15 4-12 3-12 7-15 3-15 11-15 3-14 6-15 3-15 4-14 3-14 4-15 3-15 3-15 3-15 3-15 3-15 8-15 3-14 5-15 3-15 6-15 Ss 2.85 2.61 1.88 1.64 2.54 1.98 3.03 3.01 1.89 2.22 2.54 2.31 2.34 1.57 2.53 1.37 2.42 2.79 2.57 3.12 2.30 2.72 2.76 3.55 3.33 3.15 2.60 1.61 3.20 2.34 2.60 2.85 t -2.55 .51 -1.30 - 2.18 .06 1.33 -2.91** -3.29* -2.52 1.99 -2.82** -1.54 -.24 -2.93** -3.36* * p < 0.003 **p < 0.01 Tablo 17’de de görüldüğü üzere, karşılaştırma grubundaki abla/ağabeylerin kardeş ilişkileri alt ölçeklerinden aldıkları puanlar DEHB grubundakilerden yüksektir. 2.70** 62 Puan ortalamaları arasındaki bu farklılıkların istatistiksel açıdan anlamlı olup olmadığını belirlemek amacıyla bağımsız gruplar için t-testi yapılmıştır. Bonferroni düzeltmesine göre (Tabachnick ve Fidell, 2001), çoklu karşılaştırmalarda p anlamlılık düzeyinin yapılan karşılaştırma sayısına bölünerek (p=0.05/n) belirlenmesi gerekir. Bonferroni düzeltmesi uygulanarak, bu karşılaştırma için anlamlılık düzeyi (p=0.05 / 16) p <0.003 olarak hesaplanmıştır. Buna göre, DEHB ve karşılaştırma grubuna ait sevgi (t=3.29, p<.003) ve kardeşe hayranlık duyma (t=3.36, p<.003) alt ölçeği puanları arasında, karşılaştırma grubu lehine anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür. Bonferroni düzeltmesi dikkate alınmadığında, bu alt ölçeklere ek olarak, baba yanlı davranışı (t=2.91, p<0.01), benzerlik (t=2.82, p<0.01), kardeşin hayranlık duyması (t=2.93, p<0.01) ve tartışma (t=2.70, p<0.01) alt ölçekleri arasında da anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir. Bu doğrultuda yorum yaparken, karşılaştırma grubu için kardeşe hayranlık duyma alt ölçeği iç tutarlık katsayısının düşük olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. 4.5. Nitel Çalışmaya İlişkin Bulgular Bu araştırma bir betimleme çalışması olduğundan, nicel verilerle sınırlı kalmak yerine, nitel veriler ile bulguların zenginleştirilmesi ve durumun daha açık bir şekilde ortaya konabilmesi hedeflenmiştir. Görüşme verileri ile var olan durumu betimlemek esas alınmış ve görüşme yapılan kişilerin görüşlerini yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara yer verilmiştir. Bulgular sunulurken, annelerden alıntı yapıldığında ‘A’ harfi ve annelere verilen numaralar (örneğin A1 gibi), ağabey/ablalardan alıntı yapıldığında ise ‘ K ’ harfi ve ağabey/ablalara verilen numaralar (örneğin K1 gibi) alıntıların sonuna eklenmiştir. 4.5.1. Annelerle Yapılan Görüşme Bulguları Tablo 18’den de anlaşılacağı üzere, annelerin 20’si (%66.7) büyük çocuklarının kardeşlerinin rahatsızlığından etkilendiğini belirtmişlerdir. 63 Tablo 18. Annelerin Ağabey/Ablaların Kardeşin Rahatsızlığından Etkilenme Durumlarına İlişkin Görüşleri Etkilenme durumu Evet Hayır Emin değilim Bilmiyorum TOPLAM Tablo n 20 5 3 2 30 % 66.7 16.7 10 6.7 100 19 incelendiğinde, ağabey ve ablaların DEHB’li kardeşlerinin rahatsızlığından çeşitli açılardan etkilendikleri anlaşılmaktadır. Tablo 19. Annelerin DEHB’in Ağabey/Abla Üzerindeki Etkisine İlişkin Görüşleri DEHB’nin ağabey/abla üzerinde etkisi - Anne/babanın kardeşe daha çok ilgi göstermesi - Ders çalışmasının engellenmesi - Anne/babanın kardeşini kayırdıklarını düşünmesi - Öfke - Kardeşten şiddet görme - Kıskançlık - Üzüntü - Sosyal etkinliklerde bulunamama - Dışlanmış/itilmiş hissetme - İçe kapanıklık - Yalan söyleme - Maddi olanakların tedavi masrafları yüzünden kısıtlı olması, dengeli olamaması - Okulda davranış problemleri - İlgi çekme ihtiyacı Frekans 10 9 6 6 4 4 3 1 1 1 1 1 1 1 Anneler görüşmelerde hem kendilerinin hem de eşlerinin, rahatsızlığından dolayı DEHB’li çocuklarına karşı daha ilgili olduklarını ve bu durumun büyük çocuklarında kıskançlık ve öfkeye neden olduğunu belirtmişlerdir. Annelerden altısı, büyük çocuklarının kardeşlerinin kayırıldığını düşündüklerini ve sıklıkla bu durumdan duydukları rahatsızlığı dile getirdiklerini ifade etmişlerdir. Bir anne, görüşme formundaki birinci soruya verdiği yanıtla bu durumu aşağıdaki gibi açıklamıştır: “Oğlumla çok ilgilendiğimiz için, bu onu çok etkiliyor. Kendisi dışlanıyormuş gibi bir hisse kapılıyor. Önceleri küçüğe yardımcı olmak istiyordu, ama son dönemlerde 64 kıskançlığa vurdu. Aşırı sinirli tepkiler gösteriyor. Oğlanın problemi var diye onunla daha çok ilgileniyoruz, daha çok üzerine düşüyoruz, kendini itilmiş hissediyor. Bir şey söylüyorsun kızıyor.”(A10) Frekanslar incelendiğinde, “ağabey/ablanın ders çalışmasının engellenmesi” en sık dile getirilen ikinci kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, büyük kardeşlerin DEHB’li kardeşlerinden şiddet gördükleri anlaşılmaktadır. Böyle durumlar, çoğu zaman ablaların alttan alması ve tepkisiz kalması, ağabeylerin ise saldırgan karşılık vermesi ile sonuçlanmaktadır. Annelerden üçü durumu aşağıdaki gibi açıklamışlardır: “Ablayı olmadık yerde döver, serviste, evde, burada bile, gördünüz zaten biraz önce. Bağırır, çağırır… “(A13) “Bir kere oğlan çok sinirli. Durduk yere kıza vuruyor, rahatsız ediyor. Ama o yine de sesini çıkartmıyor. Kız zaten içe kapanık, daha sessiz oluyor…(A26) Sürekli didişme çıkıyor. Kardeşinin en ufak dokunması onun sinirlerini ayağa kaldırıyor. Hemen şiddet uyguluyorlar birbirlerine.Birbirlerine çirkin sözler söylüyorlar. “Gerizekalısın, aptalsın” diyor kardeşine.”(A10) Annelerden biri DEHB’li çocuğunun davranışları yüzünden, ağabeyin eve arkadaşlarını davet edememesinden, bir diğeri ise maddi imkanlarının çoğunun DEHB’li çocuğun tedavi giderlerine ayrılmasından duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdir. Kardeş ilişkileri değerlendirildiğinde ise, kardeşlerin geçinemedikleri, sık sık kavga ettikleri ve bu kavgalar esnasında birbirlerine karşı şiddet uygulamaktan da çekinmedikleri anlaşılmaktadır. Anneler, çoğu zaman kavgaya DEHB’li kardeşin sözel (hakaret, tehdit, alay etme vb. gibi) ve fiziksel (vurup kaçma gibi) saldırgan davranışlarının neden olduğunu gözlemlediklerini ifade etmişlerdir. Görüşmelerde DEHB’li çocuğun abla/ağabeyinin sözünü dinlemediği ve söylediklerini dikkate almadığı ve büyük kardeşin bu durumdan rahatsızlık duyduğu da anneler tarafından sıklıkla dile getirilmiştir. Diğer yandan, annelerden ikisi, büyük çocuklarını kardeşlerinin rahatsızlığı konusunda bilgilendirdikten sonra, kardeş ilişkilerinde olumlu 65 değişiklikler gözlemlediğini belirtmiştir. Annelerden biri bu durumu aşağıdaki sözlerle aktarmıştır: “Buraya geldikten sonra ağabeyle konuştum ben durumunu. Kardeşinin böyle bir problemi var, böyle bir yere götürdüm, şöyle sorular sordular. İşte onun daha çok sevgiye, daha çok ilgiye ihtiyacı var. Senin de üzerine düşen bazı görevler var gibisinden şeyler söyledim. Ondan sonra ağabey çok farklı davranmaya başladı. Kardeşine karşı daha ılımlı, daha olumlu, daha sıcak. Bir değişiklik oldu yani kardeşine karşı.”(A23) Anneler, küçük çocuklarında DEHB olmasaydı, çocuklarının birlikte ders çalışıp, gezmeye gidebileceklerine, daha iyi geçinebileceklerine ve daha az kavga edeceklerine inandıklarını söylemişlerdir. 4.5.2 Ağabey ve Ablalarla Yapılan Görüşmelere Ait Bulgular Ağabey ve ablalara kardeşlerinin rahatsızlığından etkilenip etkilenmedikleri sorulduğunda ise, evet diyenlerin oranının %60 olduğu görülmektedir (Tablo 20). Tablo 20. Ağabey/Ablaların Kardeşlerinin Rahatsızlığından Etkilenme Durumlarına İlişkin Görüşleri Etkilenme durumu Evet Hayır Emin değilim Bilmiyorum TOPLAM n 18 10 2 0 30 % 60 33.3 6.7 0 100 Abla ve ağabeylerle yapılan görüşmelerden elde edilen verilerin içerik analizi sonucunda elde edilen tema ve kavramlar Tablo 21’de gösterilmiştir. 66 Tablo 21. Ağabey/Ablaların DEHB’in Üzerlerindeki Etkisine İlişkin Görüşleri DEHB’nin ağabey/abla üzerinde etkisi - Ders çalışmasının engellenmesi - Kardeşten şiddet görme - Rahatsız / huzursuz edilme - Anne/babanın kardeşi kayırması - Sosyal ortamlara birlikte katılmak istememe - Eşyalarının zarar görmesi - Kardeşle ilgilenmek zorunda kalmak - Üzüntü - Sosyal etkinliklerde bulunamama - Anne/babanın kardeşe daha çok ilgi göstermesi - Annenin sağlığı bozulacak diye endişelenme - Anneye karşı öfke Frekans 11 7 4 4 3 2 2 2 2 1 1 1 Tablo 21’de de görüldüğü üzere, abla ve ağabeyler en çok kardeşleri tarafından ders çalışmalarının engellenmesinden rahatsızlık duyduklarını belirtmişlerdir. Ağabeylerden biri bu durumu aşağıdaki şekilde açıklamıştır: “Ben ders yaparken sürekli içeri giriyor, top oynamak filan istiyor. Yerinde duramıyor, sürekli dolaşmak filan istiyor. Kendisi ders çalışmıyor, benim de ders çalışmamı engellemek istiyor gibi sanki. “(K22) Frekans tablosu incelendiğinde, bu görüşmelerde “kardeşten şiddet görme” davranışının annelerle yapılan görüşmelerdekinden daha sık dile getirildiği görülmektedir. Bununla birlikte, abla/ağabeyler kardeşleri tarafından sıkça rahatsız ve huzursuz edildiklerini, eşyalarına zarar verildiğini ve onların bu tip davranışları yüzünden eve arkadaş davet edemediklerini belirtmişlerdir. Ablalardan biri, kardeşi ile ilgilenmekten derslerine yeterince zaman ayıramadığını ve kardeşine farklı davrandığı için annesine karşı öfke duyduğunu aşağıdaki şekilde anlatmıştır: “Kardeşime laf anlatana kadar ödevlerimi bitiririm. Ortalığı dağıtıyor, oraya buraya çıkıyor. Onları toplayacağım diye ben ödevlerimi yetiştiremiyorum. Sürekli kardeşimle ilgilenmekten, bir de evin dağınıklığı filan oluyor kardeşimin hareketliliğinden dolayı, benim de derslerim filan oluyor, toplayamıyorum. Annem geliyor eve bana sürekli bağırıp, çağırıyor. Annemi öldüresim geliyor. Annem hep kardeşimi kayırıyor, en ufak bir şeyde hep beni suçluyor. Bir derdim olduğu zaman anlatamıyorum bazen (ağlamaya 67 başladı). Annemi neredeyse hiç sevmiyorum, arkadaşlarımı bile neredeyse annemden daha çok seviyorum. Bazen lavaboya kapanıp ağlıyorum, kimse beni sevmiyor diye.”(K13) Aşağıdaki alıntılarda da görüldüğü gibi, abla ve ağabeyler ebeveynlerinin kardeşlerine farklı davranmasından dolayı rahatsızlık, üzüntü ve kıskançlık gibi duygular yaşamaktadırlar: “Babam aşırı derecede yüz veriyor. Ben üzülüyorum. Babama kızıyorum “ bu kadar yüz verme” diye. Hatta tehdit ettim, “ böyle yaparsanız babaanneme giderim, orada kalırım” diye. Çünkü çok üzüyorlar beni, psikolojimi bozuyorlar yani. Hep onun tarafını tutuyorlar.”(K24) “Babam daha çok kardeşime ilgi gösteriyor, annem de. O yaramaz olduğu için, ‘ ben ona daha çok ilgi göstereyim yaramazlığı bitsin’ filan diyor. Bu sefer ben açıkta kalıyorum. Kardeşimin istekleri hemen oluyor, ama benim isteklerim her zaman olamıyor tabii ki. Daha çok kardeşime ilgi gösteriyorlar bence, bana fazla ilgi gösterdiklerini sanmıyorum. Eskiden hep kardeşim olsun isterdim, şimdi keşke olmasaydı diyorum.”(K8) Kavgaları çoğu zaman DEHB’li kardeşlerin sözel ve fiziksel saldırgan davranışlarının başlattığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, abla/ağabeylerinin sözünü dinlememeleri ve “çoğu zaman kendi bildiklerini okumaları” da tartışmalara ve gerginliklere yol açmaktadır. Ablalardan ikisi, deneyimlerine dayanarak artık kardeşleriyle özel konuları (sırlarını) paylaşmaktan çekindiklerini ifade etmişlerdir. Görüşme formundaki üçüncü soruya (kardeşlerinde DEHB olmasaydı ilişkileri nasıl olurdu?) verilen tepkiler çeşitlilik göstermektedir. Ağabey ve ablaların çoğu, böyle bir durumda, anlaşmazlıkların daha az yaşanacağını, ders çalışabileceklerini ve birlikte daha çok zaman geçirebileceklerini (gezmeye gitmek, oyun oynamak, vb. gibi) söylemiş ve kardeşlerinin sözlerini dinleyeceğine inandıklarını belirtmişlerdir. Buna ek olarak, görüşmeye katılanlardan ikisi “kardeşlerine karşı sevgilerinin artacağını” ve biri de “anne ve babasıyla ilişkilerinin daha iyi olacağını” vurgulamıştır. 68 BÖLÜM V TARTIŞMA VE YORUM Bu bölümde, veriler üzerinde yapılan analizler sonucunda elde edilen bulgular tartışılmış ve yorumlanmıştır. 5.1. Sosyal Yeterlik, Davranış Sorunları, Duygusal ve Sosyal Sorunlar Bulgular incelendiğinde, sosyal yeterlik puanları açısından iki grup arasında anlamlı farklılıklar olduğu, karşılaştırma grubundaki abla/ağabeylerin sosyal yeterlik düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu durum, görüşmelerde anneler ve abla/ağabeyler tarafından dile getirildiği üzere, kardeşin durumundan kaynaklanıyor olabilir. Kardeşin rahatsızlığından dolayı arkadaşlarla görüşememek, sosyal etkinliklere katılamamak, kardeşle ilgilenmek zorunda kalmak ve maddi imkanların kardeşin tedavisinden dolayı kısıtlı olması, sosyal yaşantıya, dolayısıyla sosyal becerilerin gelişimine engel oluşturuyor olabilir. Annelerin doldurdukları formlardan elde edilen verilere göre, DEHB grubundaki ağabey ve ablaların diğer gruba kıyasla daha sık içe yönelim (duygusal) ve dışa yönelim (davranışsal) sorunları yaşadıkları belirlenmiştir. Diğer bir deyişle, DEHB grubundakilerin diğer gruba oranla daha sık somatik yakınmalarda bulundukları ve kaygı-depresyon belirtileri gösterdikleri, bununla birlikte sosyal açıdan da daha içe dönük oldukları ve kontrol grubundaki abla/ağabeylere kıyasla, kurallara karşı daha kayıtsız davrandıkları, daha sık saldırgan davranışlar sergiledikleri ve daha çok sosyal sorunlar yaşadıkları anlaşılmaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere, DEHB bir sosyal bozukluk olarak kabul edilmektedir. Nielsen ve Gerber (1979); Patterson (1982); West ve Farrington (1973), sosyal açıdan olumsuz (antisosyal) davranışları olan çocukların kardeşlerinin de benzer problem davranışları gösterdiklerini savunurlar (akt. Stormshak ve diğerleri, 1996). Araştırmanın sosyal sorunlar ve dışa yönelim alt ölçeği bulguları, bu görüşü destekler niteliktedir. Bu bulgulara göre, DEHB olan çocukların abla/ağabeylerinin kardeşlerini 69 model alarak saldırgan ve olumsuz sosyal davranışları öğrendikleri söylenebilir. Diğer yandan, çocuklar ebeveynlerinin kendilerine daha çok ilgi göstermelerini sağlamak için de kardeşleri gibi davranmaya çalışıyor olabilirler. Davranış problemleri ve sosyal sorunlar söz konusu olduğunda, literatürdeki çalışmaların çelişkili olduğu görülmektedir. Borland ve Heckman (1976), kardeşleri karşılaştırma grubu olarak ele aldıkları, yaş ortalaması 30 olan ve çocukluğunda DEHB tanısı konmuş, 20 erkek ve kardeşleriyle yaptıkları, 20-25 yıllık bir dönemi kapsayan retrospektif çalışmalarında, her iki grupta da ciddi bir sosyal ya da psikiyatrik probleme rastlamadıklarını belirtmişlerdir. Welner, Welner, Stewart, Palkes ve Wish de (1977), yaş ortalaması 11 olan ve 53’ü hiperaktif kardeşe sahip, toplam 91 çocukla yaptıkları çalışmada, sosyal yönden olumsuz (antisosyal) davranışlar açısından karşılaştırma grubu ile DEHB arasında fark bulamamışlardır (akt. Hechtman, 1996). Hoza, Waschbusch, Pelham, Molina ve Milich (2000)’in bulguları, bu çalışmanın bulguları ile paralellik göstermektedir. Bu araştırmacılar, 120’si hiperaktif ve 65’i kontrol olmak üzere toplam 185 erkek çocuk ile yaptıkları çalışmada, kontrol grubundaki çocukların davranışlarının sosyal açıdan daha etkili olduğu sonucuna varmışlardır. Araştırmanın içe yönelim boyutu bulgularının, McHale ve Gamble’ın (1989) gelişimsel bozukluğu olan ve olmayan çocukların kardeşleriyle yaptığı çalışmanın bulguları ile benzer olduğu görülmektedir. McHale ve Gamble (1989), gelişimsel bozukluğu olan çocukların kardeşlerinin depresyon puanlarının daha yüksek ve psikolojik uyum puanlarının ise daha düşük olduğunu belirlemişlerdir. Hechtman (1996) da, DEHB olan bir kardeşe sahip çocukların, sağlıklı gelişim gösteren çocukların kardeşlerine kıyasla daha çok kaygı ve depresyon problemleri yaşadıklarını ortaya koymuştur. Graham – Bermann ve Cutler da (1994), çalışmalarında kardeş ilişkilerinde yaşanan tartışmalar ile kaygı ve depresyon düzeyi arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu araştırmada da, Kardeş İlişkileri Anketi’nden elde edilen veriler, kardeşlerden birinde DEHB olduğunda tartışmaların arttığını göstermektedir. Görüşmelerde sıkça dile getirildiği üzere, anne ve babanın kardeşle daha çok ilgileniyor olmaları abla/ağabeylerin kendilerini itilmiş ve dışlanmış hissetmelerine yol açmaktadır. Bu durum, içe kapanıklık, kaygı-depresyon, kıskançlık ve öfke belirtilerinin bir nedeni olarak düşünülebilir. Bununla birlikte, DEHB 70 grubundaki çocuklar, ebeveynlerinin dikkatini ve ilgisini çekebilmek için daha sık somatik yakınmalarda bulunuyor olabilirler. 5.2. Kardeş İlişkileri Niteliği Bu çalışmanın amaçlarından biri, sağlıklı gelişim gösteren ve DEHB olan kardeşi olan abla/ağabeylerin kardeş ilişkilerinin niteliği arasındaki benzerlik ve farklılıkları incelemektir. Kardeş İlişkileri Anketi verilerine bağımsız gruplar için t-testi uygulanmış, sevgi ve kardeşin hayranlık duyması puanları arasında anlamlı bir farklılık olduğu saptanmıştır. Buna göre, sağlıklı gelişim gösteren kardeşlerin birbirlerini daha çok sevdikleri ve ilişkilerinin daha sıcak olduğu söylenebilir. DEHB olan çocukların abla/ağabeyleri de görüşmelerde, kardeşlerinin rahatsızlığı olmasaydı kardeşlerine sevgilerinin artacağını ifade ederek anket verilerinden elde edilen bu bulguyu desteklemişlerdir. İlişkinin sıcak olması, kişilerin birbirlerine karşı olumlu tutum içerisinde olması olarak ifade edilebilir (Bee, 1992). Stormshak ve diğerleri (1996), kardeş ilişkilerinin sıcak ve yakın olmasının, çocuklarda yardımsever davranışların gelişmesi ve davranış kontrolü açısından çok önemli olduğunu savunmuşlardır. Kardeş ilişkilerini sıcak ve yakın olarak tanımlayan çocukların benlik algılarının yüksek olduğu ve daha az dışa yönelim problemleri yaşadıkları da, Furman ve Buhrmester, (1985) ve Erten’in (1999) çalışmalarının bulguları arasında yer almaktadır. Bu araştırmada da, sevgi alt ölçeğinden daha yüksek puan alan (karşılaştırma grubu) abla/ağabeylerin, daha az dışa yönelim problemi yaşadıkları saptanmıştır. Furman ve Buhrmester’e (1985) göre, küçük kardeşlerin büyüğe hayranlık duyması doğaldır. Ancak, bu çalışmada iki grubun puanları karşılaştırıldığında, ağabey/ablaların kardeşlerinin kendilerine hayranlık duymaları ile ilgili algılarının, karşılaştırma grubu lehine farklılaştığı anlaşılmaktadır. Begun (1989), kardeşlerden birinde gelişimsel bir bozukluk veya bir engel olduğunda, kardeş ilişkilerinde samimiyet, benzerlik ve hayranlığın daha az görüldüğünü savunmuştur (akt. Apalaçi, 1996). Bu görüş, araştırmanın sonucunu destekler niteliktedir. 71 Anlamlılık düzeyi (p<0.01) olarak alındığında, iki grubun baba yanlı davranışı, benzerlik, kardeşe hayranlık duyma ve tartışma alt ölçeklerine ait puanları arasında da karşılaştırma grubu lehine anlamlı farklılıklar bulunmuştur. DEHB grubundaki abla/ağabeyler, babalarının kardeşlerine karşı, karşılaştırma grubundaki çocuklar ise kendilerine karşı davranışlarının daha olumlu olduğunu belirtmişlerdir. Bu durum, çocukların bakım ve ihtiyaçlarıyla daha çok annelerin ilgileniyor olmasının bir sonucu olabilir. Ancak günümüzde, birçok ailede annelerin de çalışıyor olması, babaların çocukların bakımı ile ilgili daha fazla sorumluluk üstlenmesini gerektirmektedir. Hiperaktif çocuklarla ilgilenmek yorucu ve sabır gerektiren bir iştir. Babaların eşlerine destek olmak amacıyla hiperaktif çocukla ilgilenmesi, ağabey ve ablaların babalarının kardeşlerine karşı yanlı davrandıklarını düşünmelerine neden olabilir. Anket sonuçlarına göre, annelerin yanlı davranışı ile ilgili iki grup arasında anlamlı bir farklılık bulunamamasına rağmen, abla ve ağabeyler görüşmelerde annelerinin kardeşlerine karşı daha yanlı ve ilgili davrandığını ifade etmişlerdir. Karşılaştırma grubundaki ağabey ve ablaların benzerlik ölçeği puanlarının da anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu görülmektedir. İnsanlar kişilik yapısı, tutum, ilgi alanları ve değerler açısından kendilerine benzeyen insanları daha çok severler (Bee, 1992). DEHB olan kardeş ile sağlıklı gelişim gösteren kardeşin bu açılardan, özellikle de tutum açısından, pek de benzerlik gösterdikleri söylenemez. Ayrıca, ağabey ve ablalar kardeşlerinin olumsuz davranışları ve tavırları yüzünden ona benzemek ya da benzetilmekten rahatsızlık duyuyor olabilirler. DEHB olan bir kardeşe sahip abla ve ağabeylerin tartışma ölçeğinden aldıkları puanların, karşılaştırma grubu puanlarından daha yüksek olması, daha sık tartışma yaşadıklarını göstermektedir. Bu sonuç, Goldstein ve Goldstein’ın (1992) hiperaktif çocukların dürtüsel ve olumsuz davranışlarının kardeşler arasındaki tartışmayı arttıracağı görüşünü destekler niteliktedir. Araştırmanın bu bulgusunun, Apalaçi‘nin (1996) çalışmasının sonucu ile de paralel olduğu görülmektedir. Erten (1999), kardeş ilişkilerinde yaşanan çatışmalar ile problem davranışlar arasında pozitif yönde bir ilişki olduğunu tespit etmiştir. Buna göre, çatışma düzeyi arttıkça, yaşanan problemler de 72 artmaktadır. Diğer yandan, araştırmanın bu bulgusu, Miller’ın (1974), “kardeşlerden birinde bir engel olduğunda, diğerinin onunla çatışmaya girmekten kaçınacağı” yönündeki görüşü (akt. Furman 1993) ile ters düşmektedir. Aile, yaşam boyunca en önemli yardım ve destek kaynağıdır (Bee, 1992). İki grup arasında yardımlaşma ve işbirliği yönünden anlamlı bir fark bulunamaması, kardeşin hiperaktif olması ile yardımlaşma düzeyi arasında bir ilişki olmadığını göstermektedir. Diğer bir deyişle, küçük kardeşin olumsuz tutum ve davranışlarının kardeşler arasındaki dayanışmayı fazla etkilemediği söylenebilir. Bu durum, Türk aile yapısı ve kültürel özelliklerin bir sonucu olabilir. 5.3. Görüşme Görüşmeler sırasında, ağabey ve ablalar, kardeşlerin kendilerini çoğu zaman rahatsız ve huzursuz ettiğini dile getirmişlerdir. Bu rahatsızlık verme, ders çalışmayı engelleme, vurup kaçma, eşyalarına zarar verme, vb. şekilde olabilmektedir. Bu tip davranışlar, kardeşler arasında çatışmalara neden olmakta ve yakın ilişkilerin gelişmesini engellemektedir. Graham-Bermann ve Cutler (1994), üniversite öğrencileri ile yaptıkları bir çalışmada, çocukluk dönemlerinde kardeşleri tarafından rahatsız edildiklerini belirtenlerin, özgüvenlerinin düşük olduğunu ve herhangi bir konuda insanların kendilerine yardım edeceğine inanmadıklarını belirlemişlerdir. Buna dayanarak, çocukluk döneminde kardeş ilişkilerinde yaşanan olumsuzlukların, kişinin ileriki yaşamındaki görüş ve beklentilerini etkilediği söylenebilir. Kardeş ilişkileri ile ilgili soruya verilen yanıtlar incelendiğinde, hem annelerin hem de abla/ağabeylerin sıklıkla saldırgan davranışlardan ve kavgalardan bahsettikleri görülmektedir. Bu ifadelerden, DEHB olan kardeşin çoğu zaman saldırgan davranışlar sergilediği ve zaman zaman ağabey/ablaların da benzer şekilde karşılık verdikleri anlaşılmaktadır. Bu durum DEHB olan çocuğun dürtüsel davranışlarının bir sonucu olabilir. Ayrıca bu bulgu, saldırgan bir davranışla karşılaşan kişinin sinirlenip, saldırgan tepki vereceği ve bu tip davranışların gözlem yoluyla öğrenildiği görüşünü destekler niteliktedir (Bee, 1992). Aguliar, O’Brien, August, Aoun ve Hektner (2001), çalışmalarında saldırgan çocukların kardeş ilişkilerinde, saldırgan olmayan çocuklarınkine kıyasla daha çok çatışma yaşandığını, bu çocukların arkadaş ilişkilerinin 73 zayıf olduğunu ve okulda davranış problemleri gösterdiklerini bulmuşlardır. Evde yaşanan ve öğrenilen bu saldırgan (fiziksel ve sözel) etkileşim tarzı, okul vb. gibi farklı sosyal ortamlara taşınarak, sosyal sorunların yaşanmasına neden olabilir (Stocker ve ark., 2002). Bank ve Kahn (1982) ise, kardeş saldırganlığının yapıcı bir işlevi olduğunu savunur (akt. Meyer ve Vadasy, 2003). Bu görüşe göre, kabul edilebilir düzeydeki saldırganlık deneyimi, kardeşlerin çatışmalarla nasıl baş edebileceklerini “sosyal laboratuar ortamında” öğrenmelerine olanak tanıyacaktır. DEHB olan çocuklar, dikkat süreleri sınırlı olduğu için, sürekli geribildirim almaya ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden ebeveynler, çocuklarının yaptıkları işe (etkinliğe) devam edebilmelerini sağlamak amacıyla, DEHB olan çocuklarına sıkça geribildirim ve ödül verirler (Balkwell ve Halverson, 1980). Anne ve babanın rahatsızlığı nedeniyle DEHB’li çocuğun istek ve ihtiyaçlarına karşı daha duyarlı davranması, onunla daha çok ilgilenmesi, abla ve ağabeylerin ihmal edildiklerini düşünmelerine ve kendilerini dışlanmış hissetmelerine neden olmaktadır. Görüşmelerde anneler, rahatsızlıklarından dolayı küçük çocuklarına farklı davrandıklarını ve bu durumun büyük çocuklarının kıskanç, hırçın ve öfkeli davranmalarına neden olduğunu gözlemlediklerini belirtmişlerdir. Brody (1998), ebeveynlerinin taraflı davrandığını düşünen çocukların öfkelerinin kardeşe yönelebildiğini savunmaktadır. Howe ve Ross (1990) çalışmalarında, annenin yanlı davranışının kardeş ilişkilerinin niteliğini olumsuz yönde etkilediğini saptamışlardır. Engeli olan çocukların kardeşlerinin kızgınlık ve öfke duyguları, birçok çalışmanın bulguları arasında yer almıştır (Boyce ve Barnett, 1993; Grossman, 1972; Morgan, 1988; akt. Apalaçi,1996). Koch-Hattem (1986) de, kanser hastası çocukların kardeşleriyle yaptığı görüşmelerde, çocukların ebeveynlerinin kardeşleriyle daha çok ilgilenmelerinin onun hastalığından kaynaklandığını bilmelerine rağmen, yine de farklı düzeylerde kıskançlığa kapıldıklarını tespit etmişlerdir (akt. Meyer ve Vadasy, 2003). Görüşmelere katılan abla ve ağabeylerden bazıları, kardeşleri ile özel konuları paylaşamadıklarını ve birlikte zaman geçiremediklerini ifade etmişlerdir. Kardeşler, çocukluk dönemi başta olmak üzere her yaşta, birbirleri için en büyük destek kaynağıdırlar. Özellikle de ailede iki çocuk varsa, bu destek ve paylaşım daha da önem kazanır. Tek kardeşi olan ve kardeşinde gelişimsel sağlık sorunu bulunan çocuklar, 74 zaman zaman düşüncelerini, hayallerini, beklentilerini paylaşabilecek ve kendilerine tavsiyede bulunabilecek bir kardeşin eksikliğini duyarlar (Meyer ve Vadasy, 2003). Araştırmaya katılan ablalardan ikisi, kardeşleriyle ilgilenmekten derslerine yeterince zaman ayıramadıklarını dile getirmişlerdir. Engeli olan bir kardeşe sahip çocukların, ev ve kardeşin bakımı ile ilgili sorumluluklarının sağlıklı gelişim gösteren kardeşe sahip çocuklarınkine kıyasla daha fazla olduğu literatürde de sıkça yer almaktadır (McHale ve Gamble, 1989; Meyer ve Vadasy, 2003). Aile ile ilgili sorumluluklara ayrılan zamanın artması, çocuğun ev ortamı dışındaki deneyimlerini kısıtlayacak ve dolayısıyla bilişsel, sosyal ve duygusal becerilerinin gelişimini olumsuz etkileyecektir (McHale ve Gamble, 1989). Bu çalışmanın bulgularına bakıldığında, çocukların daha çok akademik anlamda etkilendiklerini dile getirdikleri görülmektedir. DEHB olan çocuklar, olumsuz davranışları yüzünden aile fertlerini çoğu zaman zor durumda bırakırlar. Araştırmaya katılan bazı abla ve ağabeyler, sosyal ortamlarda kardeşleri ile birlikte bulunmaktan kaçındıklarını, hatta bu yüzden arkadaşları ile istedikleri kadar görüşemediklerini belirtmiş ve bu durumu kardeşlerinin rahatsızlık veren tutumuna bağlamışlardır. Bu bulgu, Balkwell ve Halverson’un (1980), “DEHB olan kardeşin beklenmeyen (dürtüsel) davranışlarından dolayı yaşanan sıkıntı (utanç duyma), arkadaş ve kardeş ilişkilerini etkileyebilir” görüşü ile de paralellik göstermektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, sosyal etkinliklere katılımın azalması, bilişsel, sosyal ve duygusal becerilerinin gelişimini (McHale ve Gamble, 1989) ve arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkileyecektir. Görüşme verileri incelendiğinde, DEHB olan çocuğun abla/ağabeyin sözünü dinlemediği ve söylediklerini dikkate almadığı anlaşılmaktadır. Küçük kardeşin rahatsızlığı nedeniyle daha baskın davranmaya çalıştığı ve bunun da ağabey/abla-kardeş ilişkisinde statü ve güç mücadelesi yaşanmasına ortam hazırladığı düşünülebilir. Furman’a (1993) göre, büyük kardeşin gelişimsel bir engeli olduğu durumlar hariç, statü/güç yaşça büyük olan çocuğun elindedir. Yapısal aile kuramına göre, aile sisteminde hiyerarşik bir düzen vardır (Nichols ve Schwarz, 2004). Bu hiyerarşik düzenin ve güç dengesinin bozulması huzursuzluklara ve çatışmalara yol açabilir. Nitekim, ağabey ve ablalar, kardeşlerine söz geçiremediklerini ve bu durumdan duydukları üzüntü ve rahatsızlığı araştırmacıyla paylaşmışlardır. 75 Annelerden ikisi, büyük çocuklarını kardeşlerinin rahatsızlığı ile ilgili bilgilendirdiklerini, sonrasında da abla/ağabeyin kardeşine karşı tutumunda ve kardeş ilişkilerinde olumlu değişiklikler gözlemlediklerini dile getirmiştir. Kardeşinin rahatsızlığı hakkında bilgilendirilen çocukların, kardeşlerinin bakımı ile ilgili ebeveynlerine yardımcı olmaya istekli oldukları ve kendilerini dışlanmış hissetmedikleri anlaşılmaktadır (Meyer ve Vadasy, 2003; McHugh, 2003). 76 BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERİLER Bu çalışma, DEHB olan bir kardeşe sahip çocukların kardeş ilişkilerinin niteliği ve sosyal uyumunu ele alan bir betimleme çalışmasıdır. Literatürdeki çalışmaların genellikle DEHB’li çocuk ile anne ve baba üzerinde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Bu durum, kardeşlerin sorunlarının ihmal edilmesine neden olmuştur. Oysa ki, Kendall’ın (1999) çalışması DEHB olan bir kardeşe sahip çocukların, sağlıklı gelişim gösteren kardeşe sahip çocuklara kıyasla, daha çok duygusal ve davranışsal problem yaşadıklarını ortaya koymuştur. Elde edilen bulgulara bakıldığında, DEHB’li bir kardeşi olan ağabey ve ablaların daha sık duygusal, davranışsal ve sosyal sorunlar yaşadıkları anlaşılmıştır. Bununla birlikte, sosyal yeterlik düzeylerinin de karşılaştırma grubuna kıyasla daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu çalışmada, davranış sorunlarının daha ayrıntılı incelenebilmesi için ölçeğin dışa yönelim, içe yönelim, sosyal yeterlik ve sosyal sorunlar alt ölçeği puanları ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Kardeş İlişkileri Anketi’nin uyarlama çalışması sırasında faktör analizi yapılmadığından, ölçek araştırmada kullanılmadan önce faktör analizi yapılmış ve faktör yapısının anketi geliştiren araştırmacılarınkinden farklı olduğu görülmüştür. Anketle ilgili yapılan çalışmalarda, anketin alt ölçeklerinin geçerli ve güvenilir olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, hem kardeş ilişkilerinin niteliğinin daha detaylı incelenebilmesine olanak sağlaması, hem de faktör puanlarından daha güvenilir olması nedeniyle, anketin alt ölçek puanlarının kullanılmasına karar verilmiştir. Kardeş ilişkilerinin niteliğine ait veriler incelendiğinde, sevgi, kardeşe hayranlık duyma, benzerlik, kardeşin hayranlık duyması, tartışma ve baba yanlı davranışı nitelikleri açısından sağlıklı gelişim gösteren kardeş çiftlerinden farklı olduğu görülmüştür. Buna göre, DEHB’nin kardeş ilişkilerinin niteliğini olumsuz etkilediği ve DEHB’li bir kardeş olmadığında kardeş ilişkilerinin daha sıcak ve yakın olduğu söylenebilir. 77 Ölçeklerden elde edilen bulgularının, DEHB’li çocukların anne ve kardeşleriyle yapılan görüşmelerde elde edilen bilgilerle tutarlılık gösterdiği belirlenmiştir. Kardeşlerin ilk sosyal deneyimleri yaşadıkları kardeş alt sisteminin işlevselliği ve ilk sosyal deneyimlerin sağlıklı olması açısından, kardeş ilişkilerinin yakın, sıcak ve samimi olması öngörülmektedir. Kardeş ilişkilerinde yaşanan olumsuzlukların giderilmesi ve nedenlerinin belirlenmesi tüm aileyi ve aile içi ilişkileri olumlu etkileyecektir. Bu nedenle, anne, baba ve DEHB’li çocuğun yanı sıra, sağlıklı gelişim gösteren çocukların da aile eğitimine katılmaya teşvik edilmeleri gerekir. Görüşmeye katılan annelerden ikisi, çocuklarını kardeşlerinin rahatsızlığı ile ilgili bilgilendirmelerinin olumlu sonuçlar verdiğini paylaşmışlardır. Sosyal gelişimlerindeki olumsuzlukların en aza indirgenebilmesi için, DEHB olan bir kardeşle birlikte büyüyen çocukların, duygularını ve yaşadıkları sıkıntıları dile getirebilmeleri ve bu durumla başa çıkmayı öğrenmeleri gerekir. Bu nedenle, ülkemizde DEHB ve hatta diğer engel gruplarındaki çocukların kardeşlerinin bu durumdan etkilenme biçimleri ve psikolojik, sosyal, duygusal alanlardaki gereksinimlerini belirlemeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir. Bu araştırmalar, kardeşlere yönelik çalışmaların içeriklerinin belirlenmesi açısından önemlidir. Bu araştırma bulguları doğrultusunda yararlı olacağı düşünülen aşağıdaki öneriler araştırma ve uygulamaya yönelik olmak üzere 2 başlık altında sunulmuştur. Araştırmaya yönelik öneriler: 1. Ülkemizde DEHB olan çocukların kardeşlerine yönelik bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu kardeşlerin duygusal, sosyal ve davranışsal sorunlarını ele alan betimsel, deneysel ve nitel çalışmalar yapılmasında fayda vardır. 2. Bu çalışma ağırlıklı olarak, DEHB olan kardeşe sahip abla ve ağabeylerin sosyal sorunlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gelecekte yapılacak çalışmalar, psikolojik uyum ve duygusal problemleri de kapsayacak şekilde genişletilebilir. 3. Gelecekte yapılacak çalışmalar, DEHB olan ve olmayan kardeşe sahip çocukların sosyal sorunlarının karşılaştırılması şeklinde genişletilebilir. Bu amaç doğrultusunda, DEHB olan çocukların kardeşlerinin yanı sıra, sağlıklı gelişim gösteren çocukların kardeşleriyle de görüşmeler yapılabilir. 78 4. Görüşmelerde hem anneler, hem de kardeşler tarafından sıklıkla dile getirilen saldırganlık daha detaylı incelenmelidir. 5. Kardeş İlişkileri Anketinin ülkemizde yaygın olarak kullanılabilmesi için daha büyük bir örneklemle faktör analizi yapılması gereklidir. Böylelikle, faktör puanlarının hesaplanması ve analizlerde kullanılması mümkün olacaktır. 6. Bu çalışmanın örneklemi 60 ağabey ve abla (30 kişi DEHB grubu, 30 kişi karşılaştırma grubu) ile sınırlıdır. Daha büyük bir örneklemle çalışmak, detaylı analiz, karşılaştırma ve betimleme (cinsiyet, yaş farkı, kardeşin cinsiyeti vb. gibi) yapılmasına olanak sağlayabilir. Ayrıca, küçük kardeşler (DEHB’li çocuğun büyük olduğu) ile de bir çalışma yapılabilir. Küçük kardeşler büyükleri daha çok taklit ederler. Bu yüzden, DEHB’nin küçük kardeşler üzerindeki etkileri daha olumsuz olabilir. 7. Bu çalışmada, anne ve kardeşlerin bildirimlerinden, yani subjektif bilgilerden yararlanılmıştır. Konuyla ilgili daha detaylı bir betimleme yapılabilmesi ve bulguların doğruluğunun sınanması için objektif verilere de ihtiyaç vardır. Bu çalışmanın bulgularının geliştirilmesi için, gelecekteki çalışmalarda gözlem yönteminin de kullanılması yararlı olacaktır. Ayrıca, öğretmen raporlarından ya da aile fertlerinin DEHB ile ilgili olayları kaydedecekleri günlüklerden yararlanılabilir. 8. Konuyla ilgili boylamsal (longitudinal) çalışmalar yapılması, hem zaman içindeki değişikliklerin, hem de DEHB’li çocuğun rahatsızlığının kardeşin gelişimsel süreci (sosyal, bilişsel ve duygusal) üzerindeki etkilerinin belirlenmesini sağlayabilir. 9. Gelecekte yapılacak çalışmalarda babaların da katılımı sağlanabilir. Onların da gözlem ve görüşlerinden yararlanılabilir. Uygulamaya yönelik öneriler : 1. Araştırmaya katılan çocukların öncelikle sosyal beceriler ve davranışsal problemler ile ilgili destek programlarına gereksinimleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmada elde edilen bulgulardan yola çıkılarak, DEHB olan çocukların kardeşleri için bir sosyal destek çalışması yapılabilir. 79 2. Çocukların kardeşlerinin rahatsızlığı ile ilgili duygularını ve düşüncelerini akranlarıyla rahat bir ortamda paylaşmalarına imkan sağlayacak kardeş destek grubu çalışmaları yapılabilir. 3. DEHB’li çocukların kardeşlerini hastalık ile ilgili bilgilendirmek ve onların da kardeşlerinin tedavi sürecine katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla, kardeş eğitim programları düzenlenebilir. 4. Kardeş ilişkilerinin niteliğini geliştirmek amacıyla, kardeşlerin çatışma çözme becerileri ve iletişim becerilerini öğrenebilecekleri grup çalışmaları yapılabilir. Böylelikle, aile yapısının en önemli sistemlerinden biri olan kardeş alt sisteminin daha işlevsel bir hale gelmesine olanak sağlanabilir. 5. DEHB olan çocuğun tedavi sürecinde, sağlıklı gelişim gösteren kardeşlerin de katıldığı aile terapisi yöntemi de kullanılabilir. Böylelikle, hem kardeşin de bu sürece katkıda bulunması sağlanacak, hem de kendisini dışlanmış hissetmesi önlenmiş olacaktır. 80 KAYNAKLAR Abramovitch, R., Corter, C. ve Lando, B (1979), “Sibling interaction in the home”, Child Development, c.50, ss. 997-1003. Aguliar, B., O’Brien, K.M., August, G.J., Aoun, S.L. ve Hektner, J.M. (2001), “Relationship quality of aggressive children and their siblings: a multiinformant, multimeasure investigation”, Journal of Abnormal Psychology. c. 29 (6), ss. 479-489. Amerikan Psikiyatri Birliği.(2000), Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması ve Sınıflandırılması El Kitabı (4.Baskı), Washington D.C.: Amerikan Psikiyatri Birliği. Çeviren : Köroğlu, E. (2001). DSM-IV- TR Tanı Ölçütleri, Ankara : Hekimler Yayın Birliği. Apalaçi, V. (1996), “Psychological Adjustment and Sibling Relationships of Older Brothers and Sisters of Children with Pervasive Developmental Disorders”, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Atasoy, S. (2002), “Engelli (Otistik) Kardeşe Sahip Olan Bireylerin Kardeş ilişkilerinin İncelenmesi”, Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. Balkwell, C. ve Halverson, C.F. Jr. (1980), “The hyperactive child as a source of stress in the family:consequences suggestions for intervention”, Family relations. c.29, ss.550-557. Bandura, A. (1977), Social Learning Theory, New Jersey : Prentice-Hall. Barker, C., Pistrang, N. ve Elliot, R. (1994), Research Methods in Clinical and Counseling Psychology, England : John Wiley and Sons Ltd. 81 Bedford, V.H. ( 1989), “Sibling Research in Historical Perspective : The Discovery of a Forgotten Relationship”, American Behavioral Scientist, c.33 (1) ss. 6-18. Bee, H. (1992), The Developing Child (6.Baskı), NY : Harpers Collins College Publishers. Biehler, R.F. (1981), Child Development : An Introduction. (2.Baskı). Boston : Houghton Mifflin Co. Brody, G. H., Stoneman, Z. ve McCoy, J.K. (1992), “Associations of maternal and paternal direct and differential behaviour with sibling relationships: contemporaneous and longitudinal analyses”, Child Development, c.63, ss.82-92. Brody, G. H., Stoneman, Z. ve McCoy, J.K. (1994a), “Contributions of family relationships and child temperaments to longitudinal variations in sibling relationship quality and sibling relationship styles”, Journal of Family Psychology, c.8 (3), ss. 274-286. Brody, G. H., Stoneman, Z. ve McCoy, J.K. (1994b), “Forecasting sibling relationships in early adolescence from child temperaments and family processes in middle childhood”, Child Development, c.65, ss.771-784. Brody, G. H.(1998), “Sibling relationship quality : its causes and consequences”, Annual Review of Psychology, c.49 , ss. 1-24. Bryant, B.K. ve Crockenberg, S.B. (1980), “Correlates and dimensions of prosocial behavior : a study of female siblings with their mothers”, Child Development, c.51, ss. 529-544. Buhrmester, D. ve Furman, W., (1990), “Perceptions of sibling relationships during middle childhood and adolescence”, Child Development, c.61, ss. 13871398. 82 Cohen, L., Manion, L. ve Morrison, K. (2001), Research Methods in Education, New York : Routledge Palmer. Corter, C., Abramovitch, R. ve Pepler, D.J. (1983), “The role of the mother in the sibling İnteraction”, Child Development, c.54, ss. 1599-1605. Çetin, F., Alpa Bilbay, A. ve Albayrak Kaymak, D. (2001), Araştırmadan Uygulamaya Çocuklarda Sosyal Beceriler, İstanbul: Epsilon Yayınevi. Daniels, D. ve Plomin, R. (1984). Sibling Inventory of Differential Experience (SIDE) el kitapçığı. University of Colorado. Daniels, D. ve Plomin, R. (1985), “Differential experience of siblings in the same family”, Developmental Psychology. c.21 (5), ss. 747-760. Diler, R.S., Tamam, L., Avcı, A. ve Erden, G. (1999), “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların özellikleri”, 9. Ulusal Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Kongre kitabı, 8-30 Nisan 1999, Adana; ss. 152-160 Dowrick, P.W. (1986), Social Survival for Children, New York : Brunner and Mazel. Dunn, J.F. (1983), “Sibling relationships in early childhood”, Child Development, c.54, ss.787-811. Dunn, J.F. (1991), “Sibling influences”, Social Influences and Socialization in Infancy, Derl.: M. Lewis ve S.Feinman (New York : Plenum Pres). Dunn, J.F. , Slomkowski, C. Ve Beardsall, L. (1994), “Sibling relationships from the preschool period through middle childhood and early adolescence”, Developmental Psychology, c. 30 (3), ss.315-324. Dunn, J.F. (1995), “Second Child” (Çev. Hüseyin Aşuroğlu), (1995). İstanbul: Papirus Yayınevi. 83 Dyson. L.L. (1998), “A support program for siblings of children with disabilities: what siblings learn and what they like”, Psychology in The Schools, c. 35 (1), ss. 57-65. Dyson, L.L. (1999), “The psychosocial functioning of school age children who have siblings with developmental disabilities: change and stability over time”, Journal of Applied Developmental Psychology, c.20 (2), ss.253-271. Dümenci, L., Erol, N., Achenbach, T.M. ve Şimşek, Z. (2004), “ Measurement structıre of the Turkish translation of the Child Behaviour Checklist using confirmatory factor analytic approaches to validation of syndromal constructs”, Journal of Abnormal Psychology, c.32, ss.335-340. Erol, N. ve Şimşek, Z. (1997). Türkiye ruh sağlığı profili. Çocuk ve gençlerde ruh sağlığı : yeterlik alanları, davranış ve duygusal sorunların dağılımı. Derl.:N.Erol, C.Kılıç, M. Ulusoy, M. Keçeci ve Z. Şimşek. Türkiye Ruh Sağlığı Profili : Ön Rapor, Ankara : Aydoğdu Ofset. Erten, F.S. (1999). The Effect of the Quality of the Sibling Relationship on Later Emotional Adjustment. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. Boğaziçi Üniversitesi. Everett, A.C. ve Everett, S.V. (1999), Family Therapy for ADHD, New York : Guilford Press. Fraenkel, J. R. ve Wallen, E.N. (2003), How to Design and Evaluate Research in Education, New York : McGraw-Hill Companies. Furman, W. ve Buhrmester, D. (1985), “Children’s perceptions of the qualities of sibling relationships”, Child Development, c. 56, ss. 448-461. Furman, W. (1993). “Contemporary themes in research on siblings relationships of nondisabled children”, The Effects of Mental Retardation, Disability and 84 Illness on Sibling Relationships: Research Issues and Challenges. Derl: Z.Stoneman ve P.W. Berman (Baltimore: Paul H. Brooks Pub.), ss. Furman, W. (1995). “Parenting siblings”, Handbook of Parenting, Derl.: M.H. Bornstein (1.Baskı, New Jersey : Lawrence Erlbaum), ss. Furman, W. ve Giberson, R.S. (1995), “Identifying the links between parents and their children’s sibling relationships”, Close Relationships in Social-Emotional Development, Derl.: S. Shulman (New Jersey : Ablex), ss. Furman, W. (2003). Araştırmacıya anketle birlikte gönderilen yazı. Garcia, M., Shaw, D., Winslow, E. ve Yaggi, K. (2000), “Destructive sibling conflict and the development of conduct problems in young boys”, Developmental Psychology, c.36, ss. 44-53. Geçtan, E. (2000), Psikanaliz ve Sonrası, İstanbul : Remzi Kitabevi. Gentschel, D.A. ve Laughlin, T.F. (2000), “Attention deficit hyperactivity disorder as a social disability:characteristics and suggested methods of treatment”, Journal of Developmental and Physical Disabilities, c.12 (4), ss.333-347. Goldstein, S. ve Goldstein M. (1992), Hyperactivity : Why Won’t My Child Pay Attention, New York : John Wiley & Sons Inc. Graham-Berman, S.A. ve Cutler, questionaire:psychometric functioning from S.E. (1994),“The assessment dysfunctional and brother – sister discrimination of well- relationships”, Journal of Family Psychology. c.8 (2). ss.224-238. Gülerce, A. (1996), Türkiye’deki Ailelerin Psikolojik Örüntüleri. İstanbul:Boğaziçi Üniversitesi Basımevi. 85 Hallahan, D.P. ve Kauffman, J.M. (1994), Exceptional Children, Massachusetts: Allyn and Bacon. Hechtman, L. (1996), “Families of Children with Attention Deficit Hyperactivity Disorder : A Review”, The Canadian Journal of Psychiatry, c.41 , ss. 350360. Hoza, B., Waschbusch, D.A., Pelham, W., Molina, B.S.G. ve Milich, R. (2000), Attention –deficit/hyperactivity disordered and control boys’ responses to social success and failure, Child Development, c. 71 (2), ss.432-446. Howe, N. ve Ross, H.S. (1990), “Socialization, perspective taking, and the sibling relationship”, Developmental Psychology. c.26 (1), ss. 160-165. Kendall. J. (1999), “Sibling accounts of attention deficit hyperactivity disorder (ADHD)”, Family Process. c.38 (1), s.117-136. Korkmaz, İsa. (2002). “Sosyal Öğrenme Kuramı”. Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Derl.: B. Yeşilyaprak, B. (3. Baskı, Ankara : Pegem Yayıncılık). Kösoğlu, (Çetin) F. (1999). Effectiveness of a Social Skills Training Program to Enhance the Peer Relations of Low Accepted Sixth Grade Children. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Boğaziçi Üniversitesi. McHale, S.M. ve Gamble, W.C. (1989), “Sibling relationships of children with disabled and nondisabled brothers and sisters”, Developmental Psychology, c.25 (3), ss. 421-429. McHale, S.M. ve Pawletko,T.M. (1992), “Differential treatment of siblings in two family contexts”, Child Development, c. 63, ss.68-81. McHugh, Mary. (2003), Special Siblings : Growing up with someone with a disability,Baltimore: Paul H. Brookes Publishing Co. 86 MacKinnon, C.E. (1989), “An observational investigation of sibling interactions in married and divorced families”, Developmental Psychology, c. 25 (1), ss. 3644. Merrell, W. K. ve Gimpel, G.A. (1997), Social Skills of Children and Adolescents: Conceptualization, Assessment, Treatment, New Jersey : Lawrence Erlbaum. Meyer, D.J. ve Vadasy, P.F.(2003), Sibshops: Workshops for Siblings of Children with Special Needs (5. Baskı), Baltimore: Paul H. Brookes Publishing Co. Minuchin, S. (1974), Families and Family Therapy, Harvard University Pres. Muuss, R.E. (1996). Theories of Adolescence (6.Baskı), New York : The McGraw-Hill Co. Nichols, M.P. ve Schwartz, R.C. (2004), Family Therapy : Concepts and Methods, (6.Baskı). Boston : Pearson Education Inc. Patten, P. (2001), “The joys and complexities of sibling relations”, NPIN Parent News for May-June 2001.( www.npin.org/pnews) Pilowsky, T., Yirmiya, N., Doppelt, O., Gross-Tsur, V. ve Shalev, S. (2004), “Social and emotional adjustment of siblings of children with autism”, Journal of Psychology and Psychiatry, c.45, ss 855-866. Putallaz, M. (1983), “Predicting children’s sociometric status from their behaviour”, Child Development, c.54, ss. 1417-1426. Putallaz, M. ve Gottman J. M. (1981), “An interactional model of children’s entry into peer groups”, Child Development, c.52, ss. 986-994. Sears, D.O., Peplau, L.A. ve Taylor, S.E.(1991), Social Psychology (7. Baskı), New Jersey : Prentice-Hall International. Selçuk, Z. (2000), Dikkat Eksikliği ve Hiperaktif Çocuklar, Ankara : Pegem Yayınevi. 87 Stocker, M. C., Burwell, R.A. ve Briggs, M.L. (2002), “Sibling conflict in middle childhood predicts children’s adjustment in early adolescence”, Journal of Family Psychology, c.16 (1), ss. 50-57. Stoneman, Z. ve Brody, G.H. ( 1993), “Sibling temperaments, conflict, warmth and role Asymmetry”, Child Development, c.64, ss. 1786-1800. Stormshak, E. A., Bellanti ve C. J., Bierman, K. ve Conduct problems prevention esearch group, (1996), “The quality of sibling relationships and the development of social competence and behavioral control in agressive children”, Journal of Developmental Psychology, c.32 (1), ss.79-89. Strauss, A. ve Corbin, J. (1990), Basics of Qualitative Research: Grounded Theory Procedures and Techniques, New Bury, California: Sage Publications. Tabachnick, B. G. ve Fidell, L. S. (2001). Using Multivariate Statistics, (4. Baskı). Boston: Allyn and Bacon. Thompson, C.L. ve Rudolph, L.B. (1996), Counseling Children (4. Baskı), Pacific Grove : Brooks / Cole Yayıncılık. Vadasy, F.P, Fewell, R.R., Meyer, D.J. ve Schell, G. (1984), “Siblings of Handicapped Children: A developmental Perspective on Family Interactions”, Family Relations,c.33, ss. 155-167. Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (1999), Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayınevi. 88