OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI REAKTİF HİPOGLİSEMİ VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER Obezite cerrahisi sonrası reaktif hipoglisemiyle karşılaşabilirsiniz! Bu durum yüksek miktarda şeker ve şeker gibi basit karbonhidrat içeren yemekler yenildikten sonra oluşur. Hipoglisemi düşük kan şekeri anlamına gelir Reaktif hipoglisemide düşmesidir yemek sonrasında kan şekeri Reaktif hipoglisemi belirtileri nelerdir? Açlık hissi Terleme Titreme Endişe Baş dönmesi Halsizlik Uyku hali Sersemlik Yemekten sonra reaktif hipoglisemi yaşıyorsam ne yapmalıyım? Düşük kan şekeri sağlığınız için iyi değildir ve bu durum sürekli devam ediyorsa kilo alma ihtimalinizi yükseltir. Kan şekerinizi düştükçe şekere eğiliminiz artar ve şekerli gıdalar tüketirsiniz. Bu durum ardından ani olarak kan şekerinin yükselmesine sonrasında düşmesine sebep olur. Her tüketilen şekerli besin sayesinde bu kısır döngü sürer ve kişi sonunda şekerli gıdalardan gelen enerji ile kilo almaya başlar. Reaktif hipoglisemi olduğunuzu şekerinizi kontrol ediniz düşünüyorsanız, kan Beslenme programınızı uzman eşliğinde gözden geçiriniz Reaktif hipoglisemi nasıl önlenir? Obezite cerrahisi için diyet önerilerine hipoglisemiyi önlemeye yardımcı olur. uymak reaktif Günde 3 sağlıklı ana öğün ve 2 sağlıklı ara öğün yapın Kendiniz çok aç bırakmayın 2-3 saat aralıklarla beslenin Her ana öğünde ve ara öğünde proteinli besinler tüketin Öğün atlamayın Alkolden uzak durun, alkol hipoglisemiyi arttırır Kurabiye, kek, şeker, içeceklerden kaçının hazır meyve suları, tatlı Obezite cerrahisi sonrasında diyet aşamasına uyum sağladığınızda diyetinize bunları eklemeyi deneyebilirsiniz! Öncelik Proteinlerde! Proteinli besinler: Peynir çeşitleri Et, tavuk, balık Mercimek gibi baklagiller Yumurta Yoğurt, süt, kefir, ayran Basit karbonhidratlar yerine komplex karbonhidratları tercih edin! Kompleks karbonhidratlar: Kepekli, yulaflı kraker Kepekli veya tambuğdaylı ekmek Kabuklu pirinç Mercimek gibi baklagiller *Bu makale St.Joseph’s Healthcare, “Reactive Hypoglsemia After Bariatric Surgery” makalesi kaynak olarak hazırlanmıştır. Uzm. Bariatrik Diyetisyen Nazlı ACAR BU AMELİYATI OLUP PİŞMAN OLAN HASTAM YOK! DOÇ. DR. HALİL COŞKUN Obezite cerrahisini Türkiye’de başarılı bir şekilde gerçekleştiren Doç. Dr. Halil Coşkun’la, bu ameliyatların bütün ayrıntılarını konuştuk. Haberler.Com/Oğuzhan Saruhan Obezite, ne yazık ki dünyada ve ülkemizde bir çok insanın hayatındaki acı gerçeklerden biri. Türkiye nüfusunun 3′te 2′si bu problemle karşı karşıya. Obezitenin bu kadar yaygın olmasıyla birlikte obeziteyle mücadelede de farklı yöntemler uygulanmaya başlandı. Bunların arasında obezite cerrahisi de var. Operasyonlarla ilgili merak edilenleri, ülkemizde bu ameliyatları başarılı bir şekil gerçekleştiren Doç. Dr. Halil Coşkun’la konuştum. Ameliyatın öncesini, sonrasını ve risklerini ben sordum Halil Hoca bütün içtenliğiyle cevapladı. Röportajıma geçmeden önce Halil Coşkun’la ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Halil Hoca ofisinde beni güler yüzüyle karşılayıp tüm sorularıma da bütün içtenliğiyle cevap verdi. Şık duruşuyla ‘işte bir doktor böyle olmalı’ dedirtti bana. Beni sevindiren bir başka konu ise Halil Hoca’nın sosyal medyayı çok iyi kullanması. Sosyal medya hesaplarında bu operasyonların teknik detaylarının dışında kendi stilini, hastalarındaki fiziksel değişikleri de paylaşıyor. Güzel bir haberim daha var Halil Hoca’nın bir de İOS uygulaması var. Bu uygulamayı cep telefonunuza indirip obezite cerrahisi konusunda geniş bilgilere sahip olabilirsiniz. Şimdi röportajımıza başlayabiliriz. Bize genel hatlarıyla obezite cerrahisinde hastaya nasıl bir işlem uygulandığını anlatabilir misiniz? Obezite ameliyatları belli kilonun üzerinde bulunan, daha önce diyet, egzersiz veya medikal tedavilerle kilo veremeyen ya da verdiği kiloları geri alan hasta grubunda uygulanan bir yöntem. Genelde medyada tüp mide ameliyatını duyuyoruz ama tek tip bir ameliyat uygulanmıyor. Tüp mide ameliyatı dışında eskiden kelepçe ameliyatı vardı, gastrik by-pass ameliyatı var. Bu ameiliyatlarla insanların sindirim sistemlerinde yapılan değişikliklerle daha az yemek yemelerini ya da yedikleri gıdaların emilimini engelleterek kilo vermelerini sağlıyoruz. Tüp mide ameliyatında midenin yaklaşık %80′lik kısmını alıp devre dışı bırakıyoruz. Midenin devre dışı kalmasıyla birlikte açıkma hissi veren hormonda da azalma oluyor. Hastalar bu ameliyattan sonra hem midenin küçülmesinden dolayı hem de açlık hormonun azalmasıyla kolay kolay acıkmıyorlar ve kolay bir şekilde kilo veriyorlar. Peki bu ameliyatı kimler olmalı? Burada hastanın vücut kitle endeksine bakıyoruz. Vücut kitle indeksi 18-25 arası olanlar normal indeks değerindeki insanlar, 25-30 arasındakiler fazla kilolu, 30-35 arası obezitenin 1. grubu, 35-40 arası obezitenin 2.grubu, 40′ın üzerindekilere morbid obez, 50′nin üzerindekilere de süper morbid obez diyoruz. Vücut kitle endeksi 40′ın üzerinde olanları ameliyat yapabiliyoruz. Endeks değeri 35-40 olan hastaların bununla birlikte kiloya bağlı şeker hastalığı, tansiyon problemi, uyku apne sorunu, karaciğerde yağlanma gibi yandaş hastalıkları da varsa ameliyat edebiliyoruz. Bununla birlikte en az 3 yıldır obezitenin varolması gerekiyor. (Vücut kitle endeksi hesaplama örneği: Örneğin kilosu 97 kg, boyu 1,7 m olan bir kişinin VKİ’si: 97/ (1,7×1,7)= 33,5 kg/metrakare’dir) Ameliyatın uygulanmasında yaş sınırı var mı? Standartta 18-65 yaş arası hastalarda uygulanıyor. Ama deneyimli merkezlerde 65 yaş üzerindeki hastalarda da uygulanabilir. Benim 71 yaşında bir hastam vardı. 18 yaşın altında ise seçerek yapmak mümküm. Biz 15-16 yaşındaki bazı hastaları ameliyat ettik ama ülkemizde çok fazla yapılmıyor. Bu yaştaki hastalar için daha özel tetkiklerin yapılması gerekiyor ve mutlaka psikiyatri onayı almak gerekiyor. Çocuk reşit olmadığı için anne ve babanın da izni olması gerekiyor. Ameliyat olacak hastaların ameliyattan önce hangi tetkikleri yaptırması gerekiyor? Ameliyat olacak hastaya göre hazırlık yapılıyor. Rutin olarak genel kan tahlillerini yaptıyoruz, vitamin düzeylerine bakıyoruz, mutlaka endoskopi yapıyoruz ve bunlarla birliktel ultrasonografi yapıyoruz. Hastanın uyku apne sendromu varsa uyku testi yaptırıp gerekirse bu hastalarımıza ameliyattan önce CPAP ve BİBAP dediğimiz makinalı kullandırtıp oksijenizasyonlarını artıyoruz ki ameliyattan sonra sıkıntı yaşamayalım. En sonunda da anesteziye gösteriyoruz, anestezi de yapılmış tüm tetkiklere bakıyor, anesteziden onay gelirse hastayı ameliyata alıyoruz. Ameliyat olan hasta, ameliyattan sonra yemek yeme kültürünü nasıl değiştirmeli? Benim kendi uygulamalarımda mutlaka ameliyattan önce ameliyata uygun bir beslenme eğitimine çağırıyoruz hastayı. Bu eğitimle hastaya ameliyattan sonraki beslenme profilini öğretiyoruz. Hastalar ameliyattan sonra ilk 2 hafta sıvı diyet, sonraki 2 hafta ise püreli diyet yapması lazım. Birinci aydan sonra yavaş yavaş normal gıdaya geçebiliyorlar. Bu tarz ameliyatlardan sonra proteinli beslenme lazım. Ameliyattan sonra tüketilen besin miktarı azaldığından dolayı alınan protein miktarı da azılıyor bu yüzden ameliyattan önce ciddi bir eğitim veriyoruz. Bu ameliyat kimlere uygulanmıyor? Hastanın alkol ve uyuşturucu bağımlılığı varsa öncelikle bunların tedavi edilmesi lazım. Psikiyatrik hastalarda da hekimiyle konuşulup onay alındıktan sonra bu ameliyat uygulanılabilir ama hastanın kontrol edilemeyen ağır depresyonu varsa bu hastaları ameliyat edemiyoruz. Peki bu ameliyat estetik kaygılarla yapılabilir mi? Mesela hastanın 5-10 kilo fazlası varsa bu ameliyatı olabilir mi? Hayır bu hastaları ameliyat yapmıyoruz. Hastaların en çok sorduğu soruyu sormak istiyorum. Bu ameliyatın riski nedir? Fazla kiloyla yaşamak mı daha riskli, bu operasyonu geçirmek mi? Obez olarak yaşamak tabii ki daha riskli. Bu ameliyatların riski çok yüksek değil aslında. Bir hasta apandisit ya da bademcik ameliyatından da kaybedilebiliyor. Tabii ki bu ameliyatlarda hayatını kaybeden hastalar vardır ama genel olarak oranlara baktığımızda %0,3 lük bir risk oranı görüyoruz. Bu oran safra kesesi ameliyatının riskinden yüksek bir oran değil. Tüp mide ameliyatı; kanser ameliyatından, kalp ameliyatlarından, yemek borusu ameliyatından, akeciğer ameliyatından çok daha az riskli bir ameliyat. Şunu çok iyi bilmemiz lazım belli bir kiloyu aşmış kişilerin diyetle, egzersizle kilo vermesi imkansız artık. Hastanın bu konuda çok iyi karar vermesi gerekiyor. Ameliyattan sonra kilo verme süreci nasıl işliyor? İlk bir yıl boyunca kilo verme devam eder. Genelde de hasta, birinci yılın sonuna doğru fazla kilonun %70 ile %80′nini kaybeder. 18. aydan sonra hastanın kilo vermesini beklemiyoruz. İkinci yıldan sonra da hastanın dikkat etmesini istiyoruz çünkü ikinci yıldan sonra mide büyüyebilir, beslenme alışkanlıkları değişebilir. Hastaların ilk bir sene bol bol kıyafet masrafı çıkar diyebilir miyiz? Hastaların birinci yılın sonuna kadar kilo verebilecekleri için hemen alışverişe gitmelerini önermiyorum. SGK bu ameliyatı karşılıyor mu? Normalde SGK belli bir oranda ödüyor ama 2015′in Ocak ayından itibaran obezite ameliyatları zorunlu sağlık hizmeti kapsamı dışına alındı. Özel sigortaların da karşılamadığı bir ameliyat. Devlet hastanelerinde de SGK’nın ödediği düşük bir miktar var bunun üç katına kadar fark alarak ameliyat edebileceklerini söylediler. Devlet hastaneleri ve devlet üniversitelerinde ücretsiz olması gerekirken fark alınarak ameliyat yapılıyor. SGK, fıtık ameliyatını, apandisit ameliyatını ya da bademcik ameliyatını öderken neden obezite ameliyatını ödemiyor? O zaman ‘obezite bir hastalık değil’ denmesi lazım. Bu ameliyatı olup pişman olan hastanız var mı? Bu ameliyatı olup da pişman olan hiçbir hastam yok. Uzun süre kilolu yaşayıp bu kilolardan kurtulan hastalar yeni bir hayata geçtiklerini ifade ediyorlar. Obezite ameliyatlarının kilo verme dışında insan sağlığına ne tür faydaları var? Hasta kilo verdiği için sosyal açıdan daha pozitif oluyor bu kesin. Çünkü kilolu olmak kişiyi depresyona sokan temel sebeplerden biri. Kilo iş hyatatınızdan tutun da okul yaşantınıza kadar herşeyi etkiler. Kilo özgüven eksiliğine neden oluyor. Bana göre güzel bir kadın ya da yakışıklı bir erkek hayatta her zaman 1-0 öndedir. Kilolu olmak da malesef negatiflik verir. Ayrıca kilo verilerek şeker hastalığı, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, tansiyon, kolestrol yüksekliği, gut hastalığı gibi problemlerin de önünü geçiliyor. Kilo vermek insanı her alanda normalize eden bir kavram. Ameliyattan sonra hastanın vücudunda operasyon izi kalıyor mu? Ameliyatları laparoskopik ya da robotik cerrahiyle yapıyoruz. Kullandığımız özel çubuklar vasıtasıyla içeri giriyoruz. Vücutta genelde 5 yerde birer santimlik küçük insizyonlar yapıp oralardan özel kanülleri sokup onların içinden çalışıyoruz dolayısıyla onlar çıktığında geriye kalan kısmı estetik olarak kapatıyoruz. Geriye çok küçük izler kalıyor. Bu ameliyatların herhangi bir yan etkisi var mı? Saç dökülmesi olabilir diye duydum bunun sebebi nedir? Olduğunuz ameliyat tipini göre değişiyor. Vitamin ve minarel eksikliği olabilir. Bütün kilo verme programlarında belli oranlarda geçici saç dökülmesi görülebilir. Genelde üçüncü ayda meydana gelir, sekizinci aya kadar devam eder. Bir kanser hastasının saç dökülmesi gibi bir olay değil kesinlikle. Saç kırılması şeklinde görülür. Genellikle sekizinci aydan sonra saç eski haline gelir. Bunun dışında obezite ameliyatlarının ortaya çıkardığı negatif birşey yok. Ameliyattan sonra hasta acı hissediyor mu? Hasta uyandıktan sonra 3-4 saat gibi kısa bir sure az da olsa acı hissedebilir. Zaten ağrı kesiciler de verildiği için bu ameliyatlardan sonra çok fazla acı olmaz. Hastanın ameliyattan sonra kendine gelme, yürümeye başlama ve taburcu olma süreci nasıl işliyor? Ameliyattan 6-8 saat sonra hasta kalkıp yürüyebilir. Bu tarz ameliyatlarda hastanede kalma süreci ortalama 3 gün. İkinci gün kontrol filmlerini çekiyoruz üçüncü gün de hastayı taburcu ediyoruz. Taburcu olduktan sonra doktor kontrol sistemi nasıl işliyor? Ben kendi programımı anlayatayım. Ameliyattan önce kendi beslenme uzmanımız mutlaka eğitim veriyor, ameliyattan sonraki ilk bir hafta on gün ben mutlaka kontrole çağırıp görüyorum. Birinci ayında hem görüyorum hem beslenme uzmanımız tekrar eğitim veriyor hem de psikiyatrik olarak bizim akedemisyenimiz eğitim veriyor. Sonra 3-6-9 ve 12. aylarda kontrollere çağırıp kan tablosuna bakıp vitamin ve minarel düzenlemesini ona göre yapıyoruz. Ameliyat ettiğiniz en yüksek kilolu hasta kaç kiloydu? Ameliyat ettiğim en yüksek kilolu hasta 250 kiloydu. 2 kez balon uygulamasıyla 228 kiloya kadar indirdik. Sonra 100 kiloya yakın verdi. Hastalarınızla yaşadığınız ilişkileri göz önüne alacak olursanız yaşadığının en ilginç olayı anlatır mısınız? Bu tarz ameliyatlarda evli olanlarda boşanma, bekar olanlarda da evlenme olabiliyor. Çünkü kilolu olmak genelde eşler arasında problemdir, kilouyu kaybedince özgüven yükselerek farklı şeyler görülebilir. Bekar olanlarda ise kilo verdikçe evlenme olabiliyor. ‘Başarılı olmak için diyetinize sosyal medyayı dahil edin’ diyorsunuz. Sosyal medyanın kilo vermeye ne tür katkıları olabilir. Ben sosyal medyayı iyi takip ediyorum. Sosyal medyanın bir negatif yönü var bir de pozitif yönü var. Doğru ve düzgün kullandığınızda çok ciddi etkisini görebilirsiniz. Bizim Facebook’ta ‘Obezite ve Metabolizma Cerrahisi’ grubu Türkiye’nin bu konuda en büyük grubu. Grubumuzun 21 Bin üyesi var. Bu grupta hastalarımız paylaşımlarda bulunuyor. Sosyal medya aslında hekimi de iyi bir şekilde yönlendiriyor. Siz iyi bir şey yaptığınızda orayada iyi şekilde yer alıyor, kötü şeyler yaptığınızda kötü şekilde yer alıyor. Sosyal medyada insanlar birbirlerini pozitif yönde etkileyerek diyetlerini daha iyi kontrol altında tutabiliyorlar. Örnek veriyorum Van’da ameliyat olmuş ama bir türlü kimseyle görüşemiyor sosyal medya aracılığıyla İstanbul’daki gerçek biriyle bir şeyler paylaşabiliyor olması çok önemli. Röportaj: Oğuzhan Saruhan http://www.haberler.com/halil-coskun-bu-ameliyati-olup-pismanolan-bir-7117349-haberi/ OBEZİTEYİ ANLAMAK! FAZLA KİLO İLE OBEZİTE ARASINDAKİ FARK NEDİR? Obezite aşırı vücut yağı ile nitelendirilen bir hastalıktır. Obezite tarafından etkilenen kişiler, genellikle diyet ile kontrol edilmesi zor olan davranışsal, genetik ve çevresel faktörlerden de etkilenirler. Obezite yaşam kalitenizi etkileyebilecek ve yaşam sürenizi azaltabilecek olan bazı hastalıklar ve diğer sağlıkla ilgili sorunların ortaya çıkma ihtimalini de artırır. Kim etkilenir? Obezite her dört kişiden birini etkileyen son derece ciddi bir hastalıktır. “Fazla Kilo” ve “Obezite” – Aradaki fark nedir? Kilo aşamaları vücut kitle endeksi (VKİ) ile tanımlanır. VKİ 25 ila 29.9 arasında olan bir kişi klinik olarak “fazla kilolu” olarak tanımlanabilir. 30 veya daha fazla VKİ “obezite” olarak sınıflandırılır. Aşırı kilodan etkilenen kişiler, aynı zamanda kalp hastalığı, felç, diyabet, bazı türde kanserler, gut (aşırı ürik asitin sebep olduğu eklem ağrısı) ve safra kesesi hastalığı gibi sağlık sorunları da yaşama riski altındadırlar. Aşırı kilo uyku aynı zamanda uyku apnesi (uyku sırasında solunumun kesilmesi) ve osteoartirite (eklemlerin aşınması) sebep olabilir. Kilo vererek aşırı kilonun zararlı etkileri de azaltılabilir. Bununla birlikte, aşırı kilodan etkilenen bir çok kişinin tekrar sağlıklı vücut ağırlıklarına dönebilme sorunları vardır. Vücut Kitle Endeksi (VKİ) VKİ kişinin kilogram olarak ağırlığının metre kare olarak boyuna (kg/m2) bölünmesidir. Obezitenin belirlenmesinde VKİ kullanılır. Obezite en çok VKİ kullanılarak hesaplanır. VKİ 30 veya daha fazla olan bir yetişkin klinik olarak obezdir. VKİ kişinin gerçek vücut yağı yüzdesini belirlemek için kullanılmaz, ama neyin sağlıklı olup neyin olmadığı açısından ağırlığı sınıflandırırken iyi bir göstergedir. Obezite ile ilgili sağlık riskleri nelerdir? Obezite ile ilgili 40′dan fazla medikal durum vardır. Obez olan kişiler, sağlıklarının bozulmasına veya daha ciddi durumlarda erken ölümlere sebep olan bu ciddi medikal durumlardan bir veya birden fazlasına yakalanma riskiyle karşı karşıyadırlar. Yılda 112,000′den daha fazla ölüm obezite ile bağlantılıdır. En çok görülen obezite ile ilgili hastalıklara şunlar dahildir: Tip 2 diyabet Yüksek tansiyon Yüksek kolesterol Kalp hastalığı Felç Safra kesesi hastalığı Gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) Osteoartirit Uyku apnesi ve solunum sorunları Bazı kanserler Obeziteye ne sebep olur? Kişinin uzun sürede yaktığından daha fazla kaloriyi alması obeziteye sebep olur. Bu “fazla” kaloriler yağ olarak depolanır. Obez kişilerde bu enerji dengesizliği ile sonuçlanan birden fazla faktör olmasına rağmen, asıl katkıda bulunan faktörler davranış, çevre ve genetiktir. Davranış: Günümüzün hızlı tempolu ortamında sağlıksız davranışları benimsemek son derece kolaydır. Davranış obezite halinde, yiyecek seçimleri, fiziksel aktivite miktarı ve sağlığınızı sürdürme çabasıdır. Yiyecek seçimlerine dayanarak çoğu kişi artık kalori yönünden zengin ama besin yönünden zayıf yiyecekleri seçiyorlar. Bu davranış sorunu aynı zamanda evde ve dışarıda yemek yerken porsiyonlardaki artışla da ilgilidir. Ortam: Ortam kişinin yaşam tarzı ve huylarını şekillendirmekte kilit bir rol oynuyor. Sağlık kararlarınız etkileyebilen pek çok çevresel etki vardır. Günümüz toplumu daha hareketsiz bir hayatı benimsemiştir. Yürümenin yerini otomobil kullanmak, temel fiziksel aktivitenin yerini teknoloji almış ve beslenme de çabuk yemeklere yenik düşmüştür. Genetik: Bilim genetiğin obezitede rol oynadığını göstermiştir. Genler obezite ile sonuçlanan bazı hastalıklara sebep olabilir. Bununla birlikte, bu durum obez olma ihtimali bulunan bütün bireylerin obeziteden etkileneceği anlamına gelmemektedir. Günümüzde hangi genlerin en çok obeziteye katkıda bulunduğunu belirlemek için araştırmalar yapılmaktadır. Obezitenin sosyal etkileri nelerdir? Obez kişiler sağlık risklerinin de ötesinde engellerle karşılaşırlar. Duygusal acılar obezitenin en acı veren yönlerinden biridir. Toplum sık sık fiziksel görünümün önemini vurgulamaktadır. Sonuç olarak obeziteden etkilenen kişiler, sık sık iş piyasasında, okulda ve sosyal ortamlarda ön yargı veya ayrımcılıkla karşılaşırlar. İş Yerindeki Etkileri: Obezite ile ilişkilendirilen olumsuz etiket yüzünden, obez çalışanlara iş arkadaşları ve işverenler genellikle yetersiz, daha tembel ve öz disiplini olmayan kişiler olarak bakarlar. Genellikle olumsuz davranışlar, obeziteden etkilenen çalışanların maaşlarını, terfilerini ve iş konumlarını da olumsuz etkiler. İş bulmak da çok zor bir şey olabilir. Araştırmalar obeziteden etkilenen kişilerin, daha zayıf başvuru sahiplerine kıyasla, tamamen aynı niteliklere sahip olmalarına rağmen işe alınma olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermiştir. Mahkemelerde, kiloları yüzünden, görevlerini yapmaya yeterli oldukları halde işten çıkartılan çalışanların açtıkları davalarda artık görülmüştür. Okuldaki Etkileri: Eğitim ortamında da ayrımcı durum ihtimali vardır. Çocukluğunda obez olan çocuklar, kendi yaşıtlarından rahatsız edilme, taciz, alay ve reddedilmeden öğretmenlerinin ön yargılı davranışlarına kadar çok sayıda engelle karşılaşırlar. Genç yaşta çocuklar obezitenin olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Çocuklarında çocukluk obezitesinden etkilenen çocuklar bazen mutsuz, tembel, acımasız ve çok arkadaşı olmayan çocuklar olarak nitelendirilirler. Sağlık hizmetleri ortamında: Obeziteden etkilenen hastalar hakkındaki olumsuz davranışlar sağlık hizmetleri ortamında da mevcuttur. Bu hastalar genellikle sağlık hizmeti almaya çekinir, önemli önleyici sağlık hizmeti almayı erteleme eğilimindedir ve doktor randevularını daha sık ertelerler. Tıbbi hizmetleri ertelemek, diyabet veya kardiyovasküler hastalıklar gibi eşzamanlı hastalıkların teşhis veya tedavisini de ertelerken, bu hastalıklar fiziksel olarak daha da zarar verici hale gelebilir . Bu ayrımcılığın sonuçlarının kişinin yaşam kalitesinde ciddi bir etkisi olabileceği gibi obezite ile ilişkilendirilen olumsuzlukların daha da artmasına sebep olabilir. Obezite için hangi tedaviler mevcuttur? Obezite tedavisi stratejileri kişiden kişiye değişir. Tedaviye erken başlamak başarının temel bir parçasıdır ve herhangi bir kilo verme programına başlamadan önce doktorunuzla görüşmeniz çok önemlidir. Obeziteyi tedavi için çeşitli yöntemler vardır: davranış değiştirme, fiziksel aktivite, klinik olmayan kilo yönetim programları, bariatrik operasyon. medikal kilo yönetimi, ilaçlar ve Davranış Değiştirme: Davranış obezitede önemli bir rol oynar. Obezitenin gelişmesine katkıda bulunan davranışları değiştirmek, hastalığı ya tek başına ya da diğer yöntemler ile birlikte tedavi etmenin bir yoludur. Önerilen davranış değişikliklerinden bazıları şunlardır: yeme alışkanlıklarını değiştirmek, fiziksel aktiviteyi artırmak, vücudumuz ve nasıl doğru beslenmesi gerektiği hakkında eğitim almak ve bir destek grubuna veya okul dışı bir aktiviteye katılmak ve gerçekçi ağırlık yönetimi hedefleri belirlemek. Fiziksel Aktivite: Bir fiziksel aktivite programı başlatmak veya olanı artırmak da obeziteyi yönetmenin önemli bir yönüdür. Günümüz toplumu daha hareketsiz bir hayatı benimsemiştir ve rutin fiziksel aktivite sağlığı önemli ölçüde olumlu yönde etkiler. Aşırı kilolu veya obez olan kişiler herhangi bir egzersiz programına başlamadan önce doktorlarına danışmalıdırlar. Klinik Olmayan Kilo Yönetimi Programları: Klinik olmayan programlara katılmak da obezitenin başka bir şeklidir. Bazı programlar, özel bir kilo verme zinciri, şok diyetler takibi gibi, ticari olarak işletilirler. Klinik olmayan kilo verme programları ile ilgili çok sayıda danışmanlar, kitaplar, İnternet siteleri veya destek grubu bulunmaktadır. Tıbbi Kilo Yönetimi: Tıbbi Kilo Yönetimi klinik ortamda bir obezite tıp doktoru tarafından gerçekleştirilir. Hemşire pratisyenler, doktor asistanları, hemşireler, kayıtlı diyetisyenler ve psikologlar da programın bir parçası olabilirler. Bu programlar genel olarak beslenme konusunda danışmanlık, fiziksel aktivite ve davranış terapisi gibi hizmetler sunarlar. Bu programlar genellikle obezite tedavisinde toplam yemek replasman planları veya onaylı ilaçları kullanırlar. reçeteli ve Bunların hepsi kalorisi azaltılmış bir diyet, egzersiz ve davranış değiştirme ile birlikte kullanılacaktır. Bütün terapilerde olduğu gibi, ilaç ile kilo yönetimine de odaklanmış bir tedavi planı ile yaklaşılması gerekir. Bariatrik Operasyon (Obezite Cerrahisi): Obezitenin operasyon ile tedavisi, “ciddi obez” olarak sınıflandırılan kişiler için bir seçenektir. VKİ 35 veya daha fazla olan kişiler veya ideal vücut ağırlığının 50 kilo üstünde olan kişiler ciddi derecede obez olarak tanımlanır. Bariatrik operasyondan sonra, kişiler yine de yaşam tarzlarını ve huylarını değiştirmeli, diyetlerini ayarlamalı ve fiziksel aktivitelerini artırmalıdırlar. Laparoskopik Roux-en-Y Gastrik Bypass, Mini Gastrik Bypass, Sleeve Gastrektomi, Duodenal Switch ile Biliopankreatik Diversiyon ve Nöromodülasyon (VBLOC®) gibi farklı bariatrik operasyonlar vardır. * Bu makale “obesityaction.org”dan alıntılanıp düzenlenmiştir. Doç. Dr. Halil Coşkun OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI EN ÇOK YAPILAN 10 HATA! Bazı hastalar ameliyatlarının başarısız olduğunu düşünür. Ancak bakıldığında; geneli ameliyat sonrası kontrollerini yaptırmamışlar, vitamin almamışlar, su içmemişler ve karbonhidrattan uzak durmamışlardır. Bazıları doğru beslenirken ve protein alırken ve doyarken, diğerleri neden sürekli aç hissettiklerini anlayamazlar. Çoğu ameliyat olmayı yeterli görüp, hiç çaba göstermiyor gibidir. Henüz operasyonun üzerinden iki yıl geçmişken bile o kadar yoldan çıkmışlardır ki, yirmi yılda kimbilir durum ne olacaktır? Eksik olan nedir peki? Sorumluluk! Elde edeceğimiz sonucun nasıl olacağı çoğunlukla bize bağlıdır. Midenizi küçültmek hekiminizin, onun öyle kalmasını sağlamak ve sağlıklı beslenmek sizin görevinizdir. İlk başlarda ne kadar hızlı ve başarılı kilo vermiş olmanıza bakılmaksızın, işte yanlış olan 10 şey! 1.Katı ile Birlikte Sıvı Almak Ağzı doluyken lıkır lıkır su içmek çoğunluk için normaldir. Ama kilo verme operasyonundan sonra, yemek yerken bir şeyler içmek, midenizin mevcut yeni şekli dolayısıyla midenizde hacim oluşturacak ve hem almanız gereken katı besin miktarını azaltacak – dolayısıyla protein/vitamin ve mineralinizi eksik almanızı sağlayacak, hem de katıların daraltılmış geçiş noktanıza tepelenmesini sağlayıp rahatsız edici bir tıkanma hissi sağlayacaktır. İnsanlar susadıkları için bir şeyler içtikleri bahanesini öne sürüyorlar. Yemekten 20 dakika önce bir bardak su için. İşte sorun çözüldü. Bir kez yemek başladıktan sonra, genzinize bir şey kaçmadıysa, içmek yok. Uzun vadeli başarıda bu son derece önemlidir. Yemeklerle içmek yasak. Sonsuza kadar. Nokta. Bitti. 2. Gazlı İçecek İçmek Bir tane gazlı içecek içmek insanın midesini patlatmasa da, milim milim mideyi genişletecek, çoğu kişiyi günde on iki tane veya daha fazla gazlı içecek içtiği günlere geri döndürecektir. Ameliyatından önce ÇOK FAZLA gazlı içecek içmiş olan çok kişi vardır. O günleri geri dönmemek lazım. Ameliyat olduktan sonra kişilerin yemeklerde gazlı içecek içme ihtimali daha yüksektir ve işte bu gazlı içecek ile yemek bileşimi sizi sonunda geri kilo almanıza neden olacaktır. 3. İyi Yiyecek Seçimleri Yapmamak İyi seçimlerden çok, kötü seçimler yaptığımız ortada yoksa kilo verme operasyonuna ihtiyacımız olmazdı. Zayıf kişileri genetik yönden Tanrı tarafından kutsandıkları için hep kıskanırız ve yiyeceklerini iyi seçtiklerinin, normal egzersiz yaptıklarının farkına varmayız. Doğal olarak zayıf ve formunda arkadaşlarımızla yemek yerken, ‘O kadar zayıflar ki, neden salata üzerinde ızgara somon balığı?’ yiyorlar diye düşünürüz. Rahat rahat çizburger ve patates kızartması yiyebilirler!’ Hamburger ve patates kızartması yemedikleri için ve oturma odasında her sabah egzersiz yaptıkları için zayıf oldukları hiç aklıma gelmez. Kilo alma ve verme matematiktir. Tüketilen kalorilere karşı yakılan kaloriler, bizler yaktığımızdan daha fazla tükettiğimiz için 150 kiloları görmüştük. Hatta daha fazlasını. Operasyondan sonra kilo vermediysek, bu HÂLÂ yaktığımızdan daha çok kalori aldığımızı gösterir. Bir hacim kısıtlamamız var, bu da yanlış yiyecekleri seçtiğimiz anlamına geliyor. ‘Ölü’ işlenmiş yemeklerden, fast food’dan, kolay ve hazır yemeklerden uzak durun, taze yemek pişirin ve çevrenize daha iyi seçenekler yerleştirin. Hayatınızın geri kalan bölümü için, yapacağınız plan “Önce Protein, ardından kalsiyum, sonra vitaminli, lifli ve posalı sebze/meyveler” olmalıdır. Bunu tekrarlayın. Asla bunlardan vazgeçmeyin. Operasyonu yapacağınız anlaşmada bunlar olduğunu bilerek seçtiniz. Toksik yiyecek seçimlerinizi değiştirme gibi bir niyetiniz yoktuysa, neden midenizi küçülttürdünüz? 4. Alkolü Anlamamak Alkolün kalorisi en kalorili besinlerle dahi kıyaslandığında çok yüksektir . Özellikle ilk altı ayınızda alkolün asit ve kalori seviyesinden kaçınmak gerekir. Muazzam kilo kaybı detoksu ile karaciğer ve diğer organlar zaten normal sınırlarının ötesine zorlanmışlardır. Bu tartışmasız böyledir Bariatrik operasyon geçirenlerde kompulsif davranışın iletilmesi sonucunda meydana gelen alkolizm oranında hafif bir artış olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Buna dikkat edin. “Arada bir”den daha fazla içtiğinizi veya duramadığınızı fark ederseniz, yardım alın. Cerrahınızın muayenehanesini arayın, onlar sizi yargılamazlar ve ne yapılması gerektiğini bilirler. Obezitenin prangalarından kurtulduktan sonra dışarı çıkıp dans etmek ve partilere katılmak için muazzam bir istek duyacaksınız, sosyal içicilik de bu hayatın bir parçası haline gelebilir. Biz size içki içmemeniz gerektiğini söyleyen bir internet sitesi değiliz, sadece o ilk yudumdan önce iyi bir plan yapın. 5. Vitamin veya Besin Takviyesi Almamak Lafı dolandırmadan konuya girelim. Midenizin büyük bir bölümü çıkartıldığı ve/veya bağırsaklarınız yarıdan kesilerek bypass yapıldığı ve bu durumda vitamin almaya GEREK OLMADIĞINI düşünmek gülünçtür. Uzman doktorlar BİZE bariatrik takviyelerimizi ALMAMIZI söylerler ama biz almayız. Çoğu kişinin bunları almadığını ve neden hastalandıklarını anlamadıklarını görmek bizi şoke ediyor. Yiyecek alımı kısıtlıysa ve besinleri sindiremezlerse, insanlar ne kadar yaşayabilir? Vitamin alın… Vitamin alın… Vitamin alın..! 35 yaşında bariatrik operasyon geçirirseniz 25 yıl vitamin eksikliğinden sonra size neler olacağını hiç düşündünüz mü? Sizde vitamin, protein veya mineral eksikliği varsa, size zarar verebilecek çok ciddi hastalıklar da söz konusudur. 6. Yeterince Su İçmemek Susuzluk hastaneye yatma sebeplerinin başında gelir ve çoğunlukla engellenebilir bir komplikasyondur. Cerrahi ekibiniz su içmeye devam etmenizi söylerken şaka etmiyorlar. Çoğu kişi ameliyattan kendini iyi hissederek çıkmakta ve ilk on günden sonra başı dönmekte, midesi bulanmakta, başı ağrımakta, bir şeye odaklanamadan cümlenin ortasında uykuya dalmaktadır. Durum giderek kötüleşirse ve gerekli miktarsa su alımı sağlanmazsa ne yazık ki kendilerini kollarına serum takılmış bir halde bir hastane yatağında bulurlar. Bu sorunu yaşamamak için programlı olarak su için [Günde minimum 6 bardak]. Yeterli su alımı, kilo verdikçe sisteminizden yağ metabolitlerinin de vücuttan atılmasına yardım edecektir. Su içmek, su ağırlığını da serbest bırakacağı için daha çok kilo verirsiniz. 7. Abur cubur yemek Gerçek yemekler planlayın ve yiyin. Üç öğün yemek artı iki küçük protein atıştırmalık; buna aynı zamanda beş küçük yemek de denir. Abur cubur, karın doyurmadan ara ara atıştırmaktır. Küçük mideniz en güçlü araçtır ve onu doldurmamak da karın doluluğunu kontrol etmenin güçlü bir yoludur. Tabağınızı alıp sofraya oturun, sonra yavaş yavaş yemeğe başlayın; karın tokluğu size ne zaman duracağınızı söyleyecektir. Abur cubur yemek, mideniz dolmadığı için daha uzun sürede daha fazla miktarda yiyecek tüketmenize izin veren bir davranıştır. Abur cubur yemek dediğimiz olayın, çoğu aç olduğumuzu sandığımız veya sadece yapacak bir şeyler aradığımız zaman meydana gelen ‘beyinde açlığın’ sonucudur. Tespih çekin, bilgisayarda oyun oynayın, okuyun, düşüncelerinizi yiyecekten uzak tutacak herhangi bir şey yapın. 8. Egzersiz Yapmama Obez kişiler spor salonuna giden kişilerin egzersiz yapmayı sevdiklerini düşünürler. Gerçek şu ki egzersiz yapan kişiler kendilerini iyi hissetmek ve iyi görünmeyi isterler. Egzersiz yapma duygusunu ve sonuçları gerçekten severler. Daha az yiyin, daha çok yakın! Kilo vermek matematiksel bir formüldür. Her gün 10 dakikalığına bile olsa kalp atışlarınızı hızlandırmanın getirdiği enerji, daha hızlı kilo vermenizi sağlayacak, daha uzun süre verdiğiniz kiloyu muhafaza edebileceksiniz ve hem daha iyi görünecek hem de kendinizi daha iyi HİSSEDECEKSİNİZ. Şu anda ‘yapardım’ ama dizlerim kötü, hastalıklarım var, spor salonu üyeliği için param yok gibi sessizce bahaneler üretiyorsanız, evde yapılabilen, hiç alet kullanılmayan, eklemlere hiç yük bindirmeyen ve günde sadece 10 dakikanızı alacak egzersiz planları da var. İyi denemeydi. Bahaneniz kalmadı. Spor yapın ve spora devam edin! 9. Çok fazla karbohidratlı yiyecek yemek Şimdi bu konuyu masaya yatıralım. Operasyon sonrası en büyük sorun hızlı acıkmaktır ve bir çok kişide bunun sebebi karbonhidrat ağırlıklı beslenmektir. Aldığımız karbonhidrat kaliteli (kompleks karbonhidrat) olmalıdır. (Meyveler, kuru meyveler, kuru baklagiller, lifli gıdalar, yulaf) Küçük bir süslü pasta, bir kase yaban mersini ile aynı miktarda karbonhidrat içerse de, sıfır besin değeri vardır. Küçük bir pasta hiçbir besleyici değeri olmayan işlenmiş veya ölü yiyecektir. Onun yerine daha az kalorisi olan, tonlarca besleyici maddesi bulunan, tadı nefis ve depolanmış yağı yakacak enerjiyi kullanan yaban mersinini tercih edin. Her yönüyle çok daha iyi. Kraker veya bisküvi gibi karbonhidratlar hızla yanarak sizi daha da aç bırakırlar. Hiç fark ettiniz mi? Balık kraker yedikçe canınız daha fazla kraker yemek istemiyor mu? İnsanlar kilo alırken ve birkaç gün bir yiyecek günlüğü tutarken, karbonhidratlar da çaktırmadan mutfağa girivermişlerdir. Bunları mutfaktan atın, almaktan vaz geçin ve besin yönünden zengin taze, daha düşük karbonhidrat olan yiyecekler alın. 10. Diyelim ki Operasyon Morbid Obezitenizi Tedavi Etti Buna Balayı Dönemi adı vermek doğru bir tariftir. Kilo vermeye başladınız ve birden bire dünya daha iyi görünüyor, her şey daha iyi, morbid obezite sorunlarıyla tekrar karşı karşıya geleceğinizi düşünmek aklınızdan bile geçmiyor. Operasyon geçirmiş kişiler, farklı yiyecekleri seçmez, sağlıklı beslenme sistemini oturtmaz ve bunları benimsemezlerse, hedefledikleri kiloya kadar bütün kiloları verememek veya birkaç yıl içinde verdikleri kilonun %10-15′ini almak sıkça görülüyor. Çok dikkat edenler dahi, tıpkı hiç kilo verme operasyonu olmamış kişiler gibi, tekrar kilo alabilirler. Çoğu başarıda olduğu gibi, uzun vadeli bir plan yapıp bunu izlemelisiniz. Kilo verme operasyonu çaba gösterilmeden gerçekleşen bir iş değildir, yarattığınız yeni yaşam biçimine ciddi olarak sadık kalmazsanız sonsuza kadar sürmez. Kilo verme operasyonuyla bile, değişiklik çok zordur. Hepimiz bunun daha az zor ve daha kalıcı olacağını düşünürken, tıpkı ameliyatsız bir yaşamda olduğu gibi, bir kez yüklerinizi geride bırakınca, iş yine rejime, egzersiz yapmaya ve değişme arzusuna kalmaktadır. Bu makale “bariatriceating.com”dan alınarak düzenlenmiştir. Doç. Dr. Halil Coşkun BAŞARILI OLMAK DİYETİNİZE SOSYAL ORTAK EDİN! İÇİN MEDYAYI Obezite, bütün dünyada yarım milyardan daha fazla obez yetişkin ile, küresel bir sağlık krizi haline geldi. Obezite hastalığı, kardiovasküler hastalıklar ve diyabet gibi kronik hastalıklar riskini bütün dünyada hızla artırıyor. Çevrimiçi kilo yönetimi programları çok sayıda insana nasıl kilo vereceklerini anlatabilir. Oysa bu çevrimiçi toplulukların etkisi fazla bilinmiyor. Yeni bir araştırmaya göre, kilo vermeye çalışan kişilerin kendileri gibi benzer öyküyü yaşayan kişilerle daha fazla bağlantıları varsa, kilo vermekte daha başarılı oldukları belirtildi. Araştırmacılara göre bu bulgu; sosyal ağların obezite ile mücadeleye katkısının yadsınamaz olduğu yönünde. Çalışmada, bilim insanları uluslararası bir çevrimiçi kilo yönetimi programına katılan 22,400 kişiyi incelediler. Programa en az altı ay süreyle katılan ve çalışma süresince kilo verirken kaydettikleri aşamayı en az iki kere ilan eden yaklaşık 5,400 kişi üzerinde yoğunlaştılar. Araştırmacılar, kişinin kilo vermesiyle bağlantılıen önemli faktörün kişinin sosyal ağlara katılım seviyesi olduğunu anladılar. Altı aydan sonra, çevrimiçi toplulukta hiç arkadaşı olmayan kişiler, vücut ağırlıklarında yüzde 4.1 azalma gördüler. Diğer yandan, iki ila dokuz arkadaştan oluşan gruplar vücut ağırlıklarında yüzde 5.2 azalma gördüler. Ağdaki yaklaşık 1500 üyeden meydana gelen ve en büyük gruplarda olan kişiler, vücut ağırlıklarında yüzde 6.8 azalma gördüler. Sosyal ağ ile derin bağlantıları olanlar “sadece çok sayıda arkadaşı olmakla kalmayıp, her birinin arkadaşının da çok sayıda arkadaşı olan kişiler” vücut ağırlıklarında yüzde 8.3 bir azalma yaşadılar. Tarragona İspanya’daki Rovira i Virgili Üniversitesinde bilgisayımsal yöntemleri kullanarak sosyal sistemleri araştıran önde gelen bir araştırmacı yazar olan Julia PoncelaCasasnovas “sosyal bağlılığın insanların ulaşmak istedikleri herhangi bir hedefle ilgili olması çok mantıklı” diyor. “Bir tür sosyal desteğiniz varsa, bu davranış değiştiren çabalardan herhangi birinin başarıya ulaşma şansını da arttırmaktadır.” Bir süredir kişilerin bir araya geldikleri destek gruplarının ve müdahalelerin obezite sorununa yardımcı olduğu biliniyordu, ama bir çevrimiçi sistemin neler başarabildiği daha önce hiç kanıtlanmamıştı. Kilo kaybı ile ilgili mücadelenize sosyal medyayı ortak edip, çevrimiçi destek alarak ilerlemek yalnız olmadığınızı hissettirecek, moral ve motivasyonunuza direk katkıda bulunacak ve sizi başarıya daha sağlam adımlarla taşıyacaktır. Doç. Dr. Halil Coşkun