köpeklerde kalp yetmezlđğđnde perđndoprđl kullanımı

advertisement
TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ
ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ
SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ
KÖPEKLERDE KALP YETMEZLĐĞĐNDE PERĐNDOPRĐL
KULLANIMI
Levent UĞURLU
ĐÇ HASTALIKLARI ANABĐLĐM DALI
DOKTORA TEZĐ
DANIŞMAN
Prof. Dr. M. Kazım BÖRKÜ
2011-Ankara
ii
Kabul ve Onay
iii
ĐÇĐNDEKĐLER
Kabul ve onay
Đçindekiler
Önsöz
Simgeler ve Kısaltmalar
Şekiller
Çizelgeler
ii
iii
v
vii
viii
ix
1.GĐRĐŞ
1.1 Dolaşım Sistemi
1.2. Kalp
1.2.1.Kalbin Yapısı
1.2.1.1 Kalbin Dış Yapısı
1.2.1.2.Kalbin Đç Yapısı
1.2.2. Kalbin Duvarı
1.2.2.1. Epikardiyum
1.2.2.2. Miyokardiyum
1.2.2.3. Endokardiyum
1.3. Sol Kalp
1.4. Sağ Kalp
1.5.Kalbin Uyarı ve Đleti Sistemi
1.6. Kalp yetmezliği
1.6.1. Sol Kalp Yetmezliği
1.6.2. Sağ Kalp yetmezliği
1.6.3. Kalp Yetmezliğinin Pato-Fizyolojisi
1.6.4. Kalp Yetmezliğinin Nedenleri
1.6.5. Kalp Yetmezliği’nde Tanı
1.7.1. Kalbin Muayenesi
1.7.1.1. Đnspeksiyon
1.7.1.2. Palpasyon
1.7.1.3. Oskultasyon
1.7.1.4. Tansiyon Ölçümü
1.7.1.5.Laboratuvar Muayeneleri
1.7.1.6. Radyolojik Muayene
1.7.1.7. Ekokardiyografik (EKO) Muayene
1.7.1.8. Elektrokardiyografik (EKG) Muayene
1.8.1. Kalp Yetmezliğinde Tanı ve Ayırıcı Tanı
1.8.2.Kalp Yetmezliğinde Sağaltım
1.9. Tansiyon
1.9.1. Köpeklerde Normal Tansiyon Değerleri
1.9.1.1. Köpeklerde Tansiyon Ölçüm Yöntemleri
1.9.1.1.1 Direkt Tansiyon Ölçüm Yöntemleri
1.9.1.1.2.Đndirekt Tansiyon Ölçüm Yöntemleri
1.9.1.1.3. Doppler Ultrasonografi
1.9.1.1.4. Osilometrik Yöntem
1.9.1.1.5. Fotoletismografi
1.9.2. Hipertansiyon
1.9.2.1. Primer (Esansiyel) Hipertansiyon
1.9.2.2. Sekonder Hipertansiyon
1.9.2.2.1. Sekonder Hipertansiyon Oluşumuna Etki Eden Faktörler
1
1
1
2
2
2
3
4
4
4
4
5
5
5
6
7
8
11
12
12
13
13
13
13
14
15
15
16
16
17
22
22
23
23
24
25
25
26
26
26
27
27
iv
1.9.3. Hipertansiyonun Anatomopatolojisi
1.9.4. Hipertansiyonun Patogenezinde Renin Angiotensin Aldosteron Sistemi
1.9.4.1. Renin Angiotensin Sisteminin Parçaları
1.9.4.1.1.Renin
1.9.4.1.2. Angiotensinojen
1.9.4.1.3. Angiotensin I
1.9.4.1.4. Angiotensin Dönüştürücü Enzim (ACE)
1.9.4.1.5.Angiotensin II
1.9.4.1.6.Angiotensin III ve Diğer Angiotensinler
1.9.5.Renin Angiotensin Sisteminin Patolojisi
1.9.6.Kardiyak Hastalıklarla Birlikte Hipertansiyon
1.9.7.Kalp yetmezliğinde Hipertansiyon Patogenez ve Patofizyolojisi
1.9.8.Antihipertansifler Kombine Edilerek Hipertansiyon Sağaltımı
1.9.8.1.Esansiyel Hipertansiyonlu Hastalarda ACE Đnhibitörleri
1.9.9.Hipertansiyonda Prognoz
28
28
29
29
30
30
30
30
31
31
31
32
32
33
34
2.GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Hayvan Materyali
2.2. Klinik Muayeneler
2.2.1. Arteriyel Kan Basıncı (Tansiyon) Muayenesi
2.2.2. Radyografik Muayene
2.2.3.Elektrokardiografik (EKG) Muayene
2.2.4.Ekokardiografik (EKO) ve Doppler Muayenelesi
2.2.5. Laboratuvar Muayeneler (Hematolojik ve Serum Biyokimyasal)
2.3. Sağaltım Uygulamaları
2.4. Đstatistik Uygulamaları
35
35
35
36
37
37
38
39
40
41
3.BULGULAR
3. 1 Klinik Muayene Bulguları
3.1.1. Kan Basıncı Bulguları
3.2. Laboratuvar Bulguları
3.2.1. Hematolojik Bulgular
3.2.2.Serum Biyokimyasal Bulgular
3.2.3. Radyolojik Muayene Bulguları
3.2.4. Elektrokardiyografik (EKG) Muayene Bulguları
3.2.5. Ekokardiyografik (EKO) ve Doppler Muayene Bulguları
42
42
47
53
53
57
66
66
66
4.TARTIŞMA
71
5.SONUÇ
78
ÖZET
80
SUMMARY
81
KAYNAKLAR
82
ÖZGEÇMĐŞ
95
v
ÖNSÖZ
Ülkemizde köpek beslemenin ve yetiştiriciliğinin her geçen gün artması,
köpeklerde belirlenen hastalıkların çeşitliliğinin ortaya konması, bu hastalıklarla
ilgili araştırmaların çeşitlenmesi ve yeni tedavi girişimlerinin araştırılmasını gerekli
hale getirmektedir.
Köpeklerde kalp yetmezliğinde şekillenen kan basıncı değişiklikleri; bazı
hastalıklara bağlı olabildiği gibi nedenleri belli olmayan başka sebepler yüzünden de
olabilir. Kalp yetmezliğindeki kan basıncı değişiklikleri hayvanın yaşam kalitesini ve
yaşam süresini olumsuz şekilde etkilemekte ve hastanın kısa sürede yaşamını
kaybetmesine
neden
olabilmektedir.
Bu
amaçla
insan
hekimliğinde
kalp
yetmezliğindeki hipertansiyon için değişik tedavi seçenekleri araştırılmakta ve her
geçen gün yeni ilaç ve teknikler uygulanmaktadır. Bu gelişmeyle birlikte köpeklerde
de kalp yetmezliğindeki hipertansiyonun belirlenmesi sonrasında kullanılan bazı
ilaçlarla tedavisi mümkün olmaktadır. Veteriner hekimlikte son yıllarda yapılan
araştırmalara göre yaşlı köpeklerde kalp yetmezliğinde hipertansiyon oldukça sık
tespit edilmekte ve antihipertansif ilaçlarla sağaltım yapılması gerekliliği
bildirilmektedir.
Bu çalışmada; köpeklerde kalp yetmezliğindeki hipertansiyonun osilometrik
yöntemle tespit edilmesi ve 28 gün süreyle kullanılan perindopril’in etkinliğinin
belirlenmesi amaçlanmıştır.
Doktora eğitimim boyunca engin deneyimleri ile her zaman yolumu
aydınlatan değerli hocam Prof. Dr. M. Kazım BÖRKÜ’ye, tez izleme komite
üyelerim Prof. Dr. Ulvi Reha FĐDANCI, Prof. Dr. Aslan KALINBACAK, Ankara
Üniversitesi Fakültesi Veteriner Đç Hastalıklar Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof.
Dr. Arif KURTDEDE ve diğer öğretim üyeleri, manevi desteklerini hissettiğim
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyoistatistik Bilim Dalı öğretim üyesi Doç.
Dr. Đ. Sefa GÜRCAN ve Araş. Gör. Doğukan ÖZEN, Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı öğretim elemanı Araş. Gör. Dr. Hakan ÖZTÜRK,
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Araş. Gör. Yusuf
vi
ŞEN, tezimin yazım aşamasında sonsuz desteklerini hissettiğim sevgili eşim Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim
Dalı Araş. Gör. Aysun UĞURLU, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Đç
Hastalıkları Anabilim Dalı çalışma arkadaşlarım, değerli aileme ve erken zamanda
kaybettiğim ve eksikliğini her zaman hissettiğim babam Rüstem UĞURLU’ ya en
içten saygı ve teşekkürlerimi sunarım.
vii
SĐMGELER ve KISALTMALAR
°C
:Santigrad derece
µl
: Mikrolitre
ACE
: Angiotensin konverting enzim
ALT
: Alanin aminotransferaz
AST
: Aspartat aminotransferaz
CK
: Kreatinin kinaz
CK-MB
: Kreatinin kinaz MB
Cl-
: Klor iyonu
DĐA
: Diyastolik arteriyel kan basınç
EDTA
: Etilen Diamin Tetra Asetik Asit
Hgb
: Hemoglobin
IBPF
: Internasyonel kan basıncı formu
IU
: Internasyonel Ünite
K+
: Potasyum iyonu
Kg
: Kilogram
LDH
: Laktat dehidrogenaz
OAB
: Ortalama Arteriyel Kan Basınç
meq
: Miliequvalent
mg
: Miligram
mmHg
: Milimetre civa
mmol
: Milimol
Na +
: Sodyum iyonu
PLT
: Trombosit
RAAS
: Renin-Angiotensin-Aldosteron Sistemi
RBC
: Eritrosit (Red Blood Cell)
SYS
: Sistolik arteriyel kan basınç
WBC
: Lökosit (White Blood Cell)
viii
ŞEKĐLLER
Şekil 1.1. Kalbin Dış Yapısı
2
Şekil 1.2. Kalbin Đç Yapısı
3
Şekil 1.3. Kalp yetmezliği-patofizyolojisi; (A) ve (B)
10
Şekil 2.1. Kedi ve köpeklere göre tasarlanmış osilometrik ölçüm yapan tansiyon ölçüm cihazı
(Memo diagnostic®)
36
Şekil 2.2. Memo diagnostic’in uygulandığı köpekte osilometrik metot ile kan basıncı ölçümü
37
Şekil 2.3. Abacus Junior Vet® ve Erba® XL-600 cihazları
40
Şekil 2.4. bioMérieux® SA Biomerieux Mini ViDAS cihazı ve Cobas Integra 400 analizörü
40
Şekil 2.5. Perindopril (Coversyl®)
41
Şekil 3.1. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde deneme süresince nabız değerleri
47
Şekil 3.2. Deneme ve Kontol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Sistolik Arteriyel Kan Basıncı
Değerleri.
49
Şekil 3.3. Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Diyastolik Arteriyel Kan Basıncı
Değerleri
50
Şekil 3.4. Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Ortalama Arteriyel Kan Basıncı
Değerleri
51
Şekil 3.5. Deneme Grubu Köpeklerde Arteriyel Sistolik, Arteriyel Diyastolik, Ortalama Arteriyel kan Basınçları
52
ve Nabız Değerler
Şekil 3.6. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde WBC değerleri
54
Şekil 3.7. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde eritrosit sayıları
55
Şekil 3.8. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde hemoglobin değerleri
56
Şekil 3.9. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde trombosit sayıları
57
Şekil 3.10. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu AST değerleri
58
Şekil 3.11. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu CK değerleri
59
Şekil 3.12. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu CK-MB değerleri
60
Şekil 3.13. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu kardiyak troponin-I değerleri
61
Şekil 3.14. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu LDH değerleri
62
Şekil 3.15. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde kan serumu klor değeri
63
Şekil 3.16. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde kan serumu potasyum değeri
64
Şekil 3.17. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde kan serumu sodyum değerleri
65
ix
ÇĐZELGELER
Çizelge1.1. Sol ve sağ kalp yetmezliğinin nedenleri
12
Çizelge2.1. Deneme grubu köpeklerde klinik muayene bulgularını değerlendirme protokolü
36
Çizelge 3.1. Kontrol ve Deneme grubu köpeklerin ırk, mizac, beslenme, yaş ve ağırlıkları
42
Çizelge 3.2. Deneme grubu köpeklerin deneme süresince genel durumları
44
Çizelge 3.3. Deneme grubu köpeklerin deneme süresince öksürük varlığı
44
Çizelge 3.4. Deneme grubu köpeklerin deneme süresince dispne varlığı
45
Çizelge 3.5. Deneme grubu köpeklerin deneme süresince egzersiz intolerans varlığı
45
Çizelge 3.6. Deneme grubu köpeklerde tansiyon değerleri
46
Çizelge 3.7. Deneme ve kontrol grubu köpeklere ait nabız sayıları
46
Çizelge 3.8. Kontrol Grubu Köpeklerin Nabız Sayıları ile Sistolik, Diyastolik ve Ortalama Arteriyel
Kan Basıncı Değerleri
47
Çizelge3.9. Deneme ve kontrol grubu köpeklere ait arteriyel kan basıncı değerleri.
48
Çizelge 3.10. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Sistolik Arteriyel Kan 48
Basıncı Değerleri
Çizelge 3.11. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Diyastolik Arteriyel
Kan Basıncı Değerleri
49
Çizelge 3.12. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Ortalama Arteriyel
Kan Basıncı Değerleri
51
Çizelge 3.13. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde hematolojik bulgular
53
Çizelge 3.14. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde WBC Değerleri
53
Çizelge 3.15. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde RBC Değerleri
54
Çizelge 3.16. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Hgb Değerleri
55
Çizelge 3.17. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde PLT Değerleri
56
Çizelge 3.18. Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Biyokimyasal Bulguları
57
Çizelge 3.19. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu AST Değerleri
58
Çizelge 3.20. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu CK Değerleri
59
Çizelge 3.21. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu CK-MB Değerleri
60
Çizelge 3.22. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Kardiyak Troponin-I
Değerleri
61
Çizelge 3.23. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu LDH Değerleri
61
Çizelge 3.24. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Klor Değerleri
62
x
Çizelge 3.25. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Potasyum Değerleri
63
Çizelge 3.26. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Sodyum Değerleri
64
Çizelge 3.27.: Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Đstatistiksel Veriler
67
1
GĐRĐŞ
1.1.Dolaşım Sistemi
Dolaşım sistemi (systema vasorum, angiologia) emme basma tulumba tarzında çalışan
kalp, kalpten organlara organlardan kalbe kan taşıyan damarlar ile bu damarlardaki kandan
oluşur (Dursun N, 2008).
Tüm evcil memeli hayvanlarda yaşam için gerekli olan oksijen, besin maddeleri ve salgı
bezleri tarafından salgılanan hormonların hücrelere taşınması, hücrelerde oluşan metabolizma
artıkları ve karbondioksitin atılması dolaşım sistemi ile olmaktadır (Dursun N, 2008).
Dolayısıyla dolaşım sistemi solunum sistemiyle de ciddi şekilde ilişkilidir. Sistemik
sirkülasyon anlamına gelen büyük kan dolaşımındaki kan toplam kan hacminin %75’ini,
solunum sistemiyle ilişkili olan küçük kan dolaşımı ise %25’ini kontrol eder. Toplam kan
hacminin %67-80’i sistemik venler, %11-15’i arterler , %5’i kapillar damarlardadır (Berne
RM, ark., 1997a; Stephenson RB 1997).
1.2.Kalp
Kalp dolaşım sisteminin merkezidir ve kan dolaşımının sürdürülebilmesi için basınç ve
pompalama işlevlerini birlikte yapar. Đçi boş, kassel bir organdır. Şekil bakımından tabanı
yukarıda, tepesi aşağıda olan bir koniye benzer, carnivorlarda yuvarlak bir koni şeklindedir
(Dursun N, 2008; Budraus K.D. ve ark. 2009).
Kalp göğüs boşluğunda mediastinum’un iki yaprağı arasında yeralır. Perikardiyum
denilen bir kesenin içinde bulunur. Göğüs boşluğunun biraz solundadır (Budraus K.D. ve ark.,
2009).
Kalbin göğüs boşluğundaki konumu hayvanın yaşı, cinsi ve özellikle genel çalışma
tarzına göre değişir. Kalbin yeri hayvan türlerine göre farklılık gösterir. Kaburga sayısının
fazla oluşu ya da kaburgalarının enli oluşu nedeniyle uzun göğüslü hayvanlar ve yukarıdan
aşağıya basık göğüslü olanlarda konumu farklıdır. Göğüs boşluğunun yapısına göre kalp dik
ya da yatık bir pozisyonda bulunur. Kalbin pozisyonunu dıştan belirleme, göğüs organlarının
muayeneleri ve parasentez’de büyük önem taşır. Köpeklerde aşağı yukarı yatık bir
2
pozisyondadır, 3. ve 7. kaburgalar arasında yer alır (Dursun N, 2008; Budraus K.D. ve ark.,
2009).
1.2.1.Kalbin Yapısı
Kalbin yapısı dış ve iç olmak üzere iki bölümdür.
1.2.1.1.Kalbin Dış Yapısı
Kalbin dışı perikardiyum olarak adlandırılan kese ile çevrilidir. Perikardiyumun
visseral ve parietal iki katmanı vardır. Visseral katman perikardiyumun iç katıdır, ince bir
tabaka şeklinde mezotelyal hücrelerden oluşur. Parietal katman ise fibröz yapıdadır ve
perikardiyumun dış katıdır (Dyce KM, ark.,1996; Anderson WD,ark., 1994).
Şekil 1.1 Kalbin Dış Yapısı
1.2.1.2.Kalbin Đç Yapısı
Dış bakıda bütün bir görünümde olan kalp içten dikey bir bölme ile iki yarıma ayrılır.
Kalp yarımlarından biri ön ve sağda olan sağ atriyum ve sağ ventrikülüsten oluşur. Bu
kısımda venöz kan bulunur. Diğer kalp yarımı ise arka ve solda yeralan sol atriyum ve sol
ventrikülüstür. Bu kısımda ise arteriyel kan bulunur (Dursun N, 2008).
3
Atriyumların temel görevleri kalbe getirilen kanı toplamaktır. Sağ atriyum, içinde
toplanan kanı, ostium atrioventriculare dextrum denilen delik aracılığıyla sağ ventrikulüs’e;
sol atriyum ise ostium atrioventriculare sinistrum denilen delik aracılığı ile sol ventrikülus’a
boşaltır. Bu deliklerde kapakçıklar bulunur. Atriyumlar içerdikleri kanı hemen alt
kesimlerinde yeralan ventrikülüs’lere ilettikleri için zayıf kas tabakalarına sahiptirler. Oysa
ventrikülüsler bulundukları kanı daha uzaklara pompaladıkları için atriyumlara nazaran çok
daha kuvvetli bir kas tabakasına sahiptirler. Ventrikülüslerin kas yapıları arasında da belirgin
fark vardır. Sağ ventrikülüs içindeki kanı hemen yakınındaki akciğerlere pompalar. Yolun
yakınlığı nedeniyle fazla bir kuvvete ihtiyaç göstermez. Sol ventrikül ise içindeki kanı
vücudun her tarafına, en uzak bölgelere pompalamakla görevli olduğu için son derece
kuvvvetli bir kas tabakasına sahiptir (Dursun N, 2008; Budraus K.D. ve ark., 2009).
Kalbin duvarı üç tabakadan oluşur. Üst üste sıralanan bu tabakalar dıştan içe doğru
epikardiyum, miyokardiyum ve endokardiyumdur (Dursun N, 2008).
Şekil 1.2. Kalbin Đç Yapısı
1.2.2.Kalbin Duvarı
Đnce endokardiyum, kuvvetli myokardiyum ve ince epikardiyumdan oluşur (Budraus
K.D. ve ark.,2009).
4
1.2.2.1.Epikardiyum
Kalbin en dış tabakasıdır. Perikardiyum, serozanın lamina visseralis’i tarafından
oluşturulur. Kalbin kas tabakasını, kalbe giren ve çıkan büyük damar köklerini sıkıca sarar
(Dursun N, 2008; Budraus K.D. ve ark.,2009).
1.2.2.2.Miyokardiyum
Epikardiyumdan sonra gelen ikinci tabakadır. Kalp duvarının kas tabakasıdır.
Özellikleri bakımından hem çizgili hem de düz kaslara benzer. Kalp kası iplikleri yanal
uzantılarla birbirlerine bağlanmışlardır (Dursun N, 2008).
1.2.2.3.Endokardiyum
Miyokardiyumdan sonra gelen tabakadır. Kalbin iç yüzü yani boşluklarını, buradaki
anatomik oluşumları tamamen döşeyen parlak, düz, ince bir katmandır ve miyokardiyuma
sıkıca yapışmıştır. Kalbe kan getiren ve götüren büyük kan damarların iç yüzünü örterek
devam eder. Kalınlığı tüm yüzeyde aynı değildir, kanın kalp duvarları üzerindeki
sürtünmesinin çok olduğu yerlerde kalınlığı fazla, sürtünmenin az olduğu yerlerde azdır
(Dursun N, 2008; Budraus K.D. ve ark.,2009).
1.3.Sol Kalp
Sol ventrikülün dış yüzeyi oldukça düzgündür. Miyokard lifleri epikardiyumdan
perikardiyuma kadardır, kalbin apeksinden tabanına kadar sol ventrikül duvarı boyunca
değildir. Bu durum kontraksiyonları uzunlamasına azaltır. Ventriküldeki dolaşımda azalır.
Kan’ın ventrikülden çıkış kısmında sol ventriküldeki basınç daha fazladır (Berne RM, ark.,
1997a).
Mitral kapakçık (sol atrioventriküler, AV) septal (anterior cranioventral) ve parietal
(posterior caudodorsal) olmak üzere iki yapraktan oluşur. Apikal bölge yakınlarında ortaya
çıkan iki büyük kasa bağlı cordae tendinealar bu yaprakçıklara yapışır (Anderson WD, ark.,
1994).
5
Anterior mitral yaprakçık kaudal aorttan köken alır. Bu yaprakçık fonksiyonel olarak sol
ventrikülde giriş ve çıkış olarak ayrılır (Evans HE, 1993).
1.4.Sağ Kalp
Sağ ventrikülün kalınlığı çok daha düşük sistolik basınç oluşturduğundan sol ventrikül
duvardan daha incedir (Berne RM, Levy MN,1997b).
Genel olarak üç papillar kas bulunmaktadır, bunların sayı ve yapıları değişiktir (Evans
HE, 1993).
1.5.Kalbin Uyarı Ve Đleti Sistemi
Kalp boşluklarının belirli bir düzen içinde, ritmik olarak daralıp genişlemesi
innervasyonu sağlayan otonom sinir sistemi ile olur. Uyarı sistemini hızlandıran (sempatik
sinirler) veya yavaşlatan (parasempatik sinirler) sinirlerden oluşur. Bu sistem uyarı merkezleri
ve bu merkezlerde oluşan uyarıları kalp kasına ileten bir sistemden oluşur. Ritmik
kontraksiyonlara neden olan uyarı merkezlerine düğüm, nodus adı verilir. Kalpte başlıca iki
uyarı merkezi vardır. Bunlar Keith-flack düğümü ve Tawara-Aschof düğümleridir (Dursun
N, 2008; Budraus K.D. ve ark.,2009).
Bu düğümlerden çıkan elektrik impulsları sağ ve sol demet kolları ile aşağıya iner,
Đnterventriküler septum (IVS) ‘un sağ ventrikül’e dönük yüzünden kalbin apeksine, oradan da
muskulus papillarise gider ve kas lifleriyle bağlantı sağlar. Bu bağlantıların en son iplikleri
daha incedir, bunlara purkije iplikleri denir. Purkije iplikleri subendokardiyal olarak
sonlanırlar (Dursun N, 2008).
1.6.Kalp Yetmezliği
Kalp yetmezliği bir sendromdur. Kalp hastalıkları, nöroendokrin ve vasküler sistemin
patofizyolojik
etkilenmesiyle
ortaya
çıkar.
Kalp
dokulara
metabolik
ihtiyaçları
karşılayabilecek düzeyde kanı gönderemezse organların fonksiyonları bozulur, yaşam kalitesi
düşer ve sonunda ölüm gelişir. Kalp yetmezliği kalpten tüm vücuda pompalanan kanın
yetersizliğini, pompalanan kanın uygunsuz dağılımını ve bunların sonucunda gelişen yetersiz
doku oksijenizasyonunu ifade eder (Yılmaz Z., 2005; Stevenson LW., 1998).
6
Kalp yetmezliği; dinlenme ya da egzersiz sırasında organizmanın metabolik
ihtiyaçlarını karşılayabilmede kalp fonksiyonlarının yetersizliği olarakda tanımlanır (Guyton
ve ark., 1996). Kalpteki yapısal veya fonksiyonel değişikliklerin efor dispnesi ve dolaşım
konjesyonu gibi ikincil fenomenlere yol açtığı bir klinik sendromdur (Eichna LW., 1960).
Kalp yetmezliği sadece su ve sodyum tutulumuyla da ilişkilendirilmiştir (Teresa C., 2008).
Kalp yetmezliği oluşumunda kompleks değişiklikler ve kontrol mekanizmaları vardır; bu
değişiklikler kalbin çalışması, pompalama kapasitesinde azalma ve atım süresinde yetersizlik
olarak ortaya çıkar (Detweiler D. ve Knight D., 1977). Kalp yetmezliği anamnez, klinik,
radyografik,
elektrokardiografik,
ekokardiografik
ve
laboratuvar
bulgular
birlikte
değerlendirilerek tanımlanır (Merck 2005). Bazı kalp hastalıklarında ırk predispozisyonu
vardır. Özellikle Coccer Spaniel, Labrodor, Cavalier king charles ve Minyatür schaniuzer ırkı
köpekler kalp hastalıklarına predispozedir (Merck 2005).
Kalp yetmezliği kanın venler ve organ kapillerlerinde beklemesinden kaynaklı sıvı
retensiyonu sonucu gelişir, ventriküler zayıflamaya bağlı olarak venöz akış bozulur. Sol
ventriküler güçsüzlüğe bağlı olarak kanın akciğerde birikimi, sağ kalp güçsüzlüğüne bağlı
olarak kanın organlarda birikimi gelişebilir. Çoğu kez sağ ve sol taraflı kalp yetmezliği
belirtileri birlikte görülür (Basoglu A 1998; Stevenson LW.,1998 ).
Köpeklerde kalp yetmezliği sol kalp yetmezliği, sağ kalp yetmezliği ve tüm kalp
yetmezliği biçiminde kendini gösterir (Lescure, F., 1975.; Moraillon, R. 1975a; Pouehelon,
J.L. 1975).
Đnsan ve köpeklerde kalp yetmezliği ve hipertansiyonun kontrolünde değişik
antihipertansif
ilaçlar
(Arletanolamin,
Ariloksipropanolamin,
Benzotiyadiyazin,
Bifeniltetrazol, Dihidropiridin, Imidazol, N-karboksialkil, Kinazolin, Sulfanomid türevleri ve
diğer kombine antihipertansifler) kullanılmaktadır (Cohn, JN., 1991; Amberger, C. Ve ark.,
2004).
1.6.1.Sol Kalp Yetmezliği
Sol ventrikülün primer yetmezliği; mitral regürgitasyon, soldan sağa şantlar, kan
volümünde artış, sol atriyum, pulmoner venler ve pulmoner kapillerlerde kanın birikimine
neden olabilir. Bu durum akciğerleri nispeten ağırlaştırır ve ventral kısımlar basınç altında
kalabilir. Ventilasyonda da belirgin farklılık gözlenir, ventilasyon-perfüzyon normalden daha
sert olur, solunum hızı artar ve en küçük uyarı hayvanı rahatsız eder (Basoglu A 1998).
7
Akciğer lobları normalde ekspirasyon sırasında basınç altındadır. Sol kalp
yetmezliğinde bu basınç artar ve hava yolları kapalıymış gibi raller işitilir. Primer ventilasyon
kaslarına yardım için hayvan ön bacaklarını ayrı tutar ve başını ileri uzatır (Basoglu A 1998).
Pulmoner kapiller basınç artışına bağlı olarak, pulmoner kapillerlerden akciğerlere
serum sızar, bu durum aşırı derecede ise pulmoner lenfatik damarlar bu sıvıyı geri çekse de
pulmoner ödem gelişir. Bu da akciğerleri daha ağırlaştırır, alveoller ve kapillerler arasındaki
oksijen difüzyonunu bozabilir. Böylece sadece ventilasyon-perfüzyon anormalliği değil,
hipoksemiye neden olan diffüzyon anormalliği de gelişir (Basoglu A 1998).
Sol atriyum dilate olduğunda sol ana bronşa temas eder. Bu temas sol atriyal
miyokardiyumun irritasyonu ve yangılanmasına neden olarak supraventriküler taşiaritmi
gelişimine neden olur. Bu durumda öksürük gelişir. Atriyal hücreler tarafından atriyal
natriüretik faktör üretilmesi atriyum genişlemesinin bir işaretidir. Bu madde böbrekler
tarafından sodyum ve su kaybını artırır fakat anjiyotensin (AT) II nin etkisini antagonize eder.
Son olarak eğer sol atriyum dilate ve iç basıncı yüksekse sol atriyum yırtılabilir, bu da
perikardiyal tamponlanma ya da akut kollaps ve ölüme neden olur (Basoglu A 1998).
1.6.2.Sağ Kalp Yetmezliği
Sağ ventriküler yetmezlikte veya triküspital regürgitasyon durumunda kan sağ
atriyumda, v. cavada, v. cavaya direne olan venlerde ve bu venleri drene eden kapillerlerde
birikir. Böylece sistemik organlarda konjesyon olur. Eğer hepatik kapillerlerin hidrostatik
basıncı yeterince fazla ise, serum hepatik kapillerlerin lenfatikler tarafından, abdominal
kaviteden absorbe edilebileceğinden daha hızlı sızar ve asites gelişir. Vücudun diğer bağımlı
kısımlarında artan kapiller basınç da bu bölgelerde ödeme neden olabilir. Karaciğer
büyüdüğünde albumin sentezi yetersiz kalır. Düşük seviyedeki serum proteini onkotik basıncı
azaltır ve ödemin şiddeti artar. Bütün venalar büyüyeceğinden V. Jugularis ve diğer yüzeysel
venler görülebilir, sol taraf kronik kalp yetmezliğinde de (KKY) pulmoner venlerin
dolgunluğu radyografik olarak görülebilir (Basoglu A 1998).
Sol atriyal ve pulmoner venöz basıncın artışıyla normale göre sol ventriküler volüm
diyastol sırasında, daha fazladır. Yüksek kan miktarının iyi ve kötü sonuçları vardır:
Ventriküler kontraksiyonun gücü artar, zira fibriller daha güçlüdür; bununla birlikte geri
dönen kan miktarı artar ve ventriküler myokardiyumun daha fazla oksijeni dengesiz bir
8
şekilde tüketmesine neden olur, bu da myokardiyal oksijen açığı ve ventriküler foknsiyon
bozukluğuna neden olabilir (Basoglu A 1998).
Kalbin oskültasyonunda belirlenen ventriküler gallop, küçük hayvanlarda kalp
yetmezliğinin önemli bir belirtisidir. Ventrikül nispeten sert, kuvvetli olduğunda galloplar
meydana gelir, çünkü dilate, hipertrofiye, hipoksik, fibrotik veya entoksikedir ve diyastolik
dolum engellenir. Dolum miktarı çok hızlıdan yavaşa kadar değişir, ani bir yavaşlama
meydana geldiğinde kardiyohemik yapılar sesin frekansında bir dallanma meydana getirir ve
böylece ekstra kalp sesleri oluşur (Basoglu A 1998).
1.6.3. Kalp Yetmezliğinin Pato-Fizyolojisi
Henüz çok iyi tanımlanamamış sinyallere (olasılıkla duvar gerilimini de içeren),
baroreseptör aktivasyonuna veya doku perfüzyonunun azalmasına yanıt olarak kompensatuar
düzenlemeler devreye girer.
Bunlar:
· Artmış ön-yüke yanıt olarak kardiyak kontraksiyonu güçlendiren Frank-Starling
mekanizması (olasılıkla sarkomer uzama miktarını artırarak);
· Kardiyak gen ekspresyonunda değişikliklerle ilişkili olan ventriküler dilatasyon miyokard
hipertrofisi;
· Sempatik ve renin-anjiyotensin sistemlerinin aktivasyonu (kalp hızı/kontraktilitesinde artışa
neden olurlar).
Bu adaptasyon mekanizmaları kalbin genel pompalama performansını sürdürmede
akut kalp yetmezliğinde yeterli olabilmelerine rağmen uzun süreli olarak daha az etkilidir. Bu
mekanizmalar bir dizi olumsuz uzun süreli fonksiyonel ve yapısal değişiklikten sorumlu
tutulur (Katz AM.,1990).
Kalpte iki tip pato-fizyolojik değişim olur. Bunlar; sıvı birikimi ve doku ya da organ
iskemisidir. Kalp yetmezliğine yol açan nedene bağlı olarak her iki değişiklik birlikte
bulunabilir ya da biri daha etkilidir (Milli H.U., 2001).
Sıvı birikimi sodyum ve su tutulmasından kaynaklanır. Sodyum ve su tutulmasında
primer olarak böbrekler işe karışır. Bu birikimde kalpten salınan bir hormon olan atriyal
natriüretik faktör de etkilidir. Yetersiz bir kalp böbreklere gerektiği düzeyde kan gönderemez.
9
Böbreğin değişik kısımlarındaki kan akımı, parenkim içindeki kan damarlarının vazomotor
tonusuna bağlıdır. Kalp yetmezliğinde böbreklerdeki, kan dolaşımındaki değişiklikler büyük
oranda sempatik sinir sisteminin etkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, renin-angiotensinaldosteron sisteminin etkinliğindeki distal tubuluslardan daha fazla sodyum emilimi olur.
Kalpte ayrıca, aldosteron ve renin-angiotensin sisteminin etkinliğini tamamlayarak kan
volümünü düzenleyen bir mekanizmada vardır. Atriyum hücrelerindeki granüllerden atriyal
natriüretik peptid (ANP) izole ve pürifiye edilmiştir; bu peptidin natriüretik ve diüretik
özellikleri vardır. Homeostazis açısından, ANP’nin etkisi aldosteronun etkisiyle tamamen zıt
olup sıvı regülasyonunda bir denge oluşturur (Milli H.U., 2001).
Kalp yetmezliğinin altta yatan birçok nedeni vardır; bunların sıklığı zaman içinde
önemli değişiklikler göstermiştir. Günümüzde önde gelen neden koroner kalp hastalığıdır;
kalp yetmezliğinin %67’sinden koroner kalp hastalığı sorumludur. Bu hastaların birçoğunda
aynı zamanda arteriyel hipertansiyon öyküsü de vardır (%57) (Mulieri, LA. ve ark.,1992).
Kalp Yetmezliğine yol açan mekanizmaların işlemeye devam etmesi halinde kalp debisi
düşmekte, azalan doku perfüzyonuna bağlı olarak önemli patofizyolojik değişimler ve
kompenzasyon mekanizmaları (renin-angiotensin-aldesteron sistemi) devreye girmektedir.
Kalp problemi nedeniyle kardiyak debinin (cardiak output-CO) azalması sistemik arteriyel
basınçta azalmaya neden olmaktadır (Yılmaz Z.,2005).
Kalp yetmezliğinin pato-fizyolojisi, hipoperfüzyon ve ödem gelişimi Şekil 1.3 A ve B
de gösterilmiştir.
10
Şekil-1.3: Kalp yetmezliği-patofizyolojisi; (A) ve (B)
A.
Kalp Debisinde-azalma
Doku Perfüzyonunun-bozulması
Pulmoner ödem
Zafiyet
Hidrotorax
Syncope
S.C.ödem
Depresyon
Venöz basınc-artış
Azotemi
Aritmi
Perfüzyon azalması
Venöz Basınçta-artma
Mikrosirkülasyonda-bozulma
B.
Congestive kalp Yetmezliği
Renin-Angiotensin-Aldosteron Sistemi
Renal perfüzyonda azalma
Renin
Aldosterone
Renal Na reabsorption
Plazma volume
Transudasyon
ÖDEM
Renal retension-Na+ H2O
11
Kardiyovasküler sistemin üç temel fonksiyonundan öncelikli olanı arteriyel kan
basıncını düzenleyerek hayati organları yeteri kadar oksijenlendirmek, ikinci görevi normal
kan akım hızını düzenleyerek kanı vücuda gerekli miktarda ulaştırmak, üçüncü görevi ise
normal venöz kan basıncını sağlamaktır (Detweiler, 1984; Kittleson, 1995).
1.6.4.Kalp Yetmezliği’nin Nedenleri
Otuz yıl önce kalp yetmezliğinin en önemli nedeninin hipertansiyon olduğu
düşünülürdü. Günümüzde ise kalp yetmezliğinin en önemli nedeninin iskemik kalp hastalığı
olduğu bilinmektedir. Dişilerde koroner kalp hastalığına bağlı kalp yetmezliği daha az,
valvüler kalp hastalığına bağlı olan kalp yetmezliği ise daha çok sıklıkta izlenmektedir.
Afrikalılarda ise hipertansiyon kalp yetmezliğinin en sık nedeni olduğu ve bunu koroner arter
hastalığının izlediği ileri sürülmektedir (Cohn, JN., 1986).
A.
Aşırı Basınç Yüklenmesi: Kalp debisini devam ettirebilmek için kalbin aşırı
çalışması (aortik-pulmonik stenoz).
B.
Aşırı Volüm Yüklenmesi: Valvular Regürgitasyon (mitral-trikuspit)
C.
Primer Myokardiyal Yetmezlik: Kardiyomyopati
D.
Mekanik Nedenler: Perikardiyal efüzyon (Yılmaz Z.,2005).
Kalp yetmezliği oluşturabilecek ya da varolan kalp yetmezliğini daha da
ağırlaştırabilecek nedenler şunlardır: 1. Hipertansiyon (yüksek tansiyon), 2. Kalp kapakları
ve/veya kalp kasını tutan “Romatizmal kalp hastalığı”, 3. Koroner damar hastalıkları ve
miyokart infarktüsü, 4 Doğmasal kalp hastalıkları, 5. Cor pulmonale, 6. Bakteriyel kalp
hastalıkları, 7. Anemiler (kansızlık), 8. Hipertiroidizm (tiroksin hormonu fazlalığı), 9.
Beriberi hastalığı, 10. Kalbin kasılma ritmindeki bozukluklar (distritimler), 11. Hamilelik,
12. Arteriovenöz fistüller (Anonim 2010/a).
Köpeklerde sağ kalp yetmezliğinin en önemli nedeninin konjestif kalp yetmezliği ve
dirofilariozis olduğu bildirilmektedir (Aytuğ ve ark., 1997).
Sol ve sağ kalp yetmezliğinin nedenleri Çizelge 1.1 de gösterilmiştir.
12
Çizelge 1.1: Sol ve sağ kalp yetmezliğinin nedenleri
Sol Kalp Yetmezliği Nedenleri
Sağ Kalp Yetmezliği Nedenleri
A.ValvularHastalıklar C.Sol-sağ
1.Mitral valv. Hast.
şantlar A.Perikardiyal
Hast. 1.perikardiyal 1.Trikuspit valv hast.
2.VSD
efüz.
D.Sistemik
Neoplastik
2.Pulmonic valv hast.
Enfeksiyöz-FIP
Congenital
2.Aortik valv hast. hipertansiyon
Đdiopatik Endocarditis
stenoz
stenoz Sol atriyal ruptur Endocarditis
Congenital-kist
stenoz Aortik
Primer
Endocarditis
hast.
1.PDA
Endocarditis
Congenital
C.Valvular
hipertansiyon
2.Constrictive
Sekonder Hipert.
perikardit
B.Myokardiyal Hast. E.Aritmiler
B.MyokardiyalHast. D.Pulmoner
1.Dilate
CM 1.Atrial fibrilasyon 1.Dilate
CM Hipertansiyon
2.Hipertrofik
CM 2.Vent.
CM
3.Restriktif
CM 3.Bradyaritmi
taşiaritmi 2.Hipertrofik
3.Restriktif
4.Sekonder
4.Sekonder
Hipertroidism
Hipertroidism
Toksik (Doxorubicin)
Toksik
Eksiklik
(Doxorubicin)
(Carnitine-Taurine)
Eksiklik
CM
(Carnitine-Taurine)
Kalp kurdu
Cor pulmonale
E.Aritmiler
1.Atrial
fibrilasyon
2.Ventriküler
taşiaritmi
3.Bradyaritmi
1.6.5. Kalp Yetmezliği’nde Tanı
1.7.1. Kalbin Muayenesi
Kalbin sistemik muayenesi için palpasyon, auskultasyon, perküsyon, arteriyel nabzın
palpasyonu, V. Jugulariste pulzasyonun muayenesi, kalbin distorsiyonu ve büyümesinin
saptanmasında radyografisi gereklidir (Yılmaz, Z., 2005).
13
1.7.1.1. Đnspeksiyon
Derin göğüslü ve kısa tüylü köpeklerin kalp atımlarını inspeksiyonla değerlendirmek
mümkündür. Güçsüzlük, bitkinlik, bacaklarda abduksiyon, ekzoftalmus, boynun ileri doğru
uzatılması, siyanoz, polidipsi, yatmaya isteksizlik, asites, deri altında ödem, yorgunluk,
dispne, zayıf ve kaşektik köpeklerde kalbin göğüs duvarında oluşturduğu titreşimler kontrol
edilir (Yılmaz Z.,2005).
1.7.1.2.Palpasyon
Her iki elle sağlı sollu aynı anda yapılmalıdır. Uygun yerler 3-6 interkostal
aralıklardır. Perikardiyal kabartıda deviasyon, venöz dolgunluk, zayıf nabız, hepatomegali,
titreme, taşikardi, bradikardi, aritmi kontrol edilebilir. Sol taraftan veriler daha net elde
edilebilmektedir (Yılmaz Z.,2005).
1.7.1.3.Oskultasyon
Kalp oskultasyonu için hasta açısından sakin ve rahat bir ortam oluşturulmalıdır.
Klinisyen sol ve sağ taraftan kalbin oskultasyon alanından muayenesini gerçekleştirmelidir.
Oskultasyon aşamasında en sık karşılaşılan problemlerden birisi akciğer ve kalp seslerinin
birbirine karışmasıdır. Bunu gidermek için kalp oskulte edilirken hastanın ağzı kapatmalıdır
(Yılmaz Z.,2005).
Oskultasyonla öksürük, üfürüm, sürtünme, harhara, bronşiyal sesler, gallop (S4, S3) ve
klik sesi, ikinci kalp sesinde bölünme kontrol edilir.
1.7.1.4.Tansiyon Ölçümü
Kardiyovasküler sistemin muayenesinde önemli bir parametredir. Sistolik, diyastolik
ve ortalama (mean) arteriyel kan basınçlarının belirlenmesi gerekmektedir. Non-invasive
yöntemlerden osilometrik yöntem ve doppler sistemleri uygulama kolaylıkları, komplikasyon
risklerinin bulunmaması ve sonuçları güvenilir olduğundan tercih edilmektedir. Femoral
artere kateter
yerleştirilmesi
(invasive
yöntem) sedasyon
ve şirurjikal
müdahale
gerektirmektedir. Bu değerlendirmelerle hipo ve hipertansiyon tanımlanabilmektedir.
14
Köpeklerde osilometrik yöntemle normal sistolik, diyastolik ve ortalama arteriyel kan
basınçları sırasıyla 130, 75 ve 97 mmHg olarak bildirilmiştir (Yılmaz Z.,2005).
1.7.1.5. Laboratuvar Muayeneleri
Rutin laboratuar testlerinin birçoğu alternatif veya eşzamanlı tanı ve kalp
yetmezliğinden kaynaklanan sistemik disfonksiyon hakkında bilgi sağlar; alternatif olarak bu
testler tedaviye kılavuzluk etmeleri ve tedavinin takibi içinde gerekebilir (Harlan WR. ve
ark.,1977).
Đrreversibl hasara uğramış myokart hücreleri dolaşıma spesifik kimyasal reaksiyonlarla
tayin edilebilen çeşitli enzimler salarlar. Đnsanlarda kreatinin kinaz (CK) veya CK
izoenzimleri (CK-MB) ve laktat dehidrogenaz (LDH) enziminin tayini miyokard
infarktüsünün tanısında yaygın olarak kullanılır (Braunwald, 1992).
CK, LDH ve potasyum (K+) /sodyum (Na+) konsantrasyonundaki artışlar iskemik
myokardiyumla ilişkili bulunmuştur (Johson ve ark., 1981). Köpeklerde LDH’nın kalbin her
tarafındaki, CK’nın ise sol ventriküldeki dejenerasyon ve bozukluklarında yükseldiği
saptanmıştır (Visser ve ark., 1981; Matsui ve ark., 1989). Ayrıca köpeklerde LDH
izoenziminin akut miyokart infarktüsünde arttığı bildirilmektedir (Wolf ve ark., 1986).
Aspartat aminotransferaz (AST) bakteriyel endokarditis, dirofilariozis, miyokart
infarktüsü ve aortik trombozis gibi hastalıklarda kardiyak iskemiye bağlı olarak yükselebilir
(Nanji, 1983; Bush, 1994).
Ekstrasellüler potasyum fazlalığı membran potansiyelini azaltıp sodyum kanalını
inaktive eder ve diyastol esnasında miyokardiyum uyarılamaz. Potasyumun daha yüksek
konsantrasyonu ise ventriküler duvar gerilimini artıran kalsiyum gitişini engeller, koroner
damar direncini yükseltir, enerji tüketimini arttırır ve myokart kasılmasına neden olur.
Potasyum azlığı ve yüksek sodyumlu diyetle beslenme köpeklerde egsersiz performansını
azaltmakta, kardiyak verimi yükselterek kalp yetmezliğine yol açmaktadır (Lowensohn ve
ark., 1978). Serum potasyum düzeyinin artması ve hücre içi potasyum düzeyinin azalması
ventriküler fibrilasyona neden olmakta ve ani ölüm şekillenmektedir (Bonagura ve ark., 1985;
15
Aleksandri ve Bezprozvannyi, 1984). Kronik kalp yetmezliğinde potasyum atılımı azalmakta
ve serumda potasyum düzeyi yükselerek fibrilasyona neden olmaktadır. Hemoglobin (Hgb)
değeri, eritrosit (RBC), trombosit (PLT) ve lökosit (WBC) sayıları; kreatinin kinaz, CK-MB,
kardiak troponin-I enzimleri, Na+, K+, klor (Cl-), değerlerinin araştırılmasının uygun olduğu
bildirilmektedir (Zucker ve ark., 1979; Bader ve ark. 2006; Karacalıoğlu ve ark. 2007; Tarnow
ve ark. 2007).
1.7.1.6. Radyolojik Muayene
Kardiyomegali, sağ kalpte genişleme, aortik root ya da ana pulmoner arter
anormallikleri, pulmoner ödem, pleural peribronşiyal efüzyon, atriyal büyümeden dolayı
bronşiyal kompresyon, pulmoner vasküler pattern (pulmoner venöz konjesyon, pulmoner arter
genişlemesi) akciğer lop kollapsı- torsiyonu ve pulmoner infiltrat (yangısal-metastazik)
alveollerin durumu, dilatasyon, hipertrofi, yüksek/ alçak voltaj, ektopik vurumlar, hipokinesi
kontrol edilir ( Yılmaz, Z., 2005; Tilley ve Smith, 2002).
Kalp ve akciğer radyografisi kardiyopulmoner hastalıkların tanısını sağlar. Kalp
büyümesi veya akciğerde sıvının oluşu kalp yetmezliğini düşündürür. Bu gibi durumlarda en
ideal tanı yöntemi kalbin ultrasonografisidir (Bonagura, 2005).
1.7.1.7. Ekokardiyografik (EKO) Muayene
Kalbe ait yapıların ve bu yapıların fonksiyonlarının incelenmesi için kalbin çeşitli
dokularından yansıtılan
çok
yüksek
frekanslı
ses
dalgalarının
kaydedilmesidir.
Ekokardiyografide parasternal pencere, ksifoid altı pencere ve sol apeks penceresi gibi
pencereler, uzun eksen kesiti ve kısa eksen kesiti ayrı ayrı incelenerek kullanılabilir.
Ekokardiyografi ile konjenital kalp hastalıkları ve edinsel kalp hastalıkları incelenebilir.
Anatomik kardiyak lezyonlar (atriyal-ventriküler septal defekt, atriyal büyüme, intrakardiyak
tümörler), kardiyak hipertrofi, perikardiyal ya da pleural sıvı varlığı belirlenebilir. Özellikle
mitral kalp yetmezliği, trikuspital kapak yetmezliği, endokardiyozis, endokarditis,
16
kardiyomyopati ekokardiyografide tanımlanabilir (Alkan, 1999; Nylond ve Tobias, 1995;
Yılmaz Z.,2005; Tilley ve Smith, 2002).
Köpeklerde kalp yetmezliğinde elektrokardiyogram örneklerinin tümünde P dalgası
görülmez, bunun yerine izoelektrik çizgi üzerinde küçük f dalgaları görülür, QRS
kompleksinin düzensiz dağılımı nedeniyle R-R aralıkları eşit olmayabilir, R dalgalarında
büyüklük bakımından farklılık belirlenebilir, dakikadaki kalp atım sayısı yüksektir (Collet, M.
1975; Lescure, F. 1975; Moraillon, R. 1975a-b).
1.7.1.8. Elektrokardiyografik (EKG) Muayene
Kalp çalışması esnasında oluşan aksiyon potansiyellerin vücut yüzeyinden
kaydedilmesi ve yorumlanmasını içeren elektrokardiyografi (EKG), kalbin o andaki
elektriksel aktivitesi ve bir dereceye kadar da fonksiyonel durumu hakkında bilgi veren bir
yöntemdir (Yılmaz B, 2000). Đnsan hekimliğinde 1912 (Pasławska U, 1998), Veteriner
Hekimlikte ise 1913 yılından beri kullanılmakta olan elektrokardiyografi (Pasławska U, 1998;
Tilley LP, ark., 2008), kalp aktivasyon mekanizması insandakine çok benzeyen köpek gibi
hayvanlarda başta miyokart bozuklukları, koroner yetmezlikler, kalp kalınlaşması ve
genişlemesi gibi birçok kalp hastalığının tanısında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Tan H,
1981). Miyokart hücrelerinde oluşan depolarizasyon ve repolarizasyon dalgalarının toplam
elektriksel bileşkelerinin vücut yüzeyine yansıması ile EKG dalgaları ortaya çıkar (Kumbay
E, 2001a). Kalpte, atriyum ve ventriküllerin depolarizasyon dalgalarının yönü, vücut
yüzeyinden EKG’nin çekimi sırasında kayıt yapılan elektrot yönünde ise pozitif, tersi yönde
ise negatif defleksiyon dalgaları oluşur (Kittleson MD, 1998; Kumbay E, 2001a).
Artmış- azalmış kalp frekansı, kalp ritim bozuklukları, mean elektrikal axis (MEA)
değişimleri, P veya QRS’in morfolojik değişimleri, ST segment ve T dalga değişimleri
kontrol edilir (Yılmaz Z.,2005).
1.8.1. Kalp Yetmezliğinde Tanı ve Ayırıcı Tanı
Kalp yetmezliğine kliniklerde yaşlı köpeklerde oldukça sık rastlanılır. Kalp yetmezliği
olanlarda tipik klinik belirtiler olmakla birlikte bazılarında hiçbir belirti oluşmayabilir. Bunlar
daha önce tedavi edilmiş olabilir. Gece, sabah ve egzersiz sonrası kuru öksürük şekillenebilir.
17
Bu belirtiler önceleri hafif egzersizden sonra, daha ileri aşamalarda dinlenme halinde de
ortaya çıkar. Bu tarz hastalar geceleri iyi dinlenemez, egzersiz intolerans, sinkop ve solunum
güçlüğü çekerler (Mayers, J. ve ark,1991; Tristani, FE.,1987 ; Bonagura ve ark., 1995).
Kalp yetmezliği olan hayvanlarda kilo kaybı, solunum güçlüğü, düzensiz nabız,
egzersiz intolerans, çabuk yorulma ve mukozalarda siyanoz görülebilir (Aytuğ ve ark., 1997).
Köpeklerin kalp hastalığı tanısında aşağıdaki beldeklerden en az birinin saptanması
gereklidir: Anemi bulunduğu halde III. Derecede sistolik üfürüm, 2. Diyastolik üfürüm veya
gallaop ritim oluşturan diyastolik dolum sesi, 3. Palpe edilebilen prekordiyal titreşimler, 4.
Genel venöz dolgunluk, 5. Atriyum fibrilasyonu veya çabuk ve düzensiz kalp vurumları
(flutter), 6. Paroksimal ventriküler taşikardi, 7. Atriyal veya ventriküler ekstrasistoller,
ekstrasistollerin sürekli olması veya sık sık tekrarlanması, 8. Tam atriyoventriküler blok (AV
blok), 9. Sol his demeti kolundaki blok, 10. EKG bulgusunda saptanan ventriküler büyüme,
11. Radyolojik ve ekokardiyografik olarak saptanan kalp büyümesi ya da kalbin değişik
bölümlerinde büyüme (Dilatasyon), perikardiyal efüzyon, 12. Đkinci kalp sesinin sürekli ve
belirgin bir şekilde bölünmesi ( Yılmaz, B., 2000).
1.8.2. Kalp Yetmezliğinde Sağaltım
Geçen 10 yıl boyunca kalp yetmezliğine yaklaşımda önemli değişiklikler olmuştur.
Güncel tedavi sadece semptomatik düzelme ile ilgilenmez, asemptomatik kardiyak
disfonksiyonun semptomatik kalp yetmezliğine ilerlemesini önlemeye, kalp yetmezliğinin
progresyonunu düzenlemeye ve mortaliteyi azaltmaya odaklanmaktadır (Good, CB. ve
ark.,1995).
Kalp yetmezliği ve hipertansiyonun beraber olduğu durumlarda sağaltımda amaç; kan
basıncını sistolik/diyastolik (SYS/DĐA) 25-50 mmHg azaltmak ve normal sınırlar olan SYS
170/ DĐA 100 mmHg’nın altına indirmektir (Polzin ve ark., 1995; Bartges ve ark., 1996;
Brown ve Henik, 1998; Cooke ve Snyder, 2001 b; Gavras ve Gavras, 2001). Bu değerin
insanlarda SYS 140/ DĐA 90 mmHg’nın altı olduğu bildirilmektedir (Smith, 2002). Diyetteki
tuz oranının yavaş bir şekilde kademeli olarak azaltılması sonrasında amaca uygun ilaçlar ile
antihipertansif tedavi yapılması gereklidir. Tuz kısıtlaması 1-2 hafta kadar devam
ettirilmelidir. (Bovee ve Litmann, 1987; Polzin ve ark., 1995). Campese ve ark. (2002). Tuz
18
kısıtlaması kalp yetmezlikli köpeklerde hipertansiyonu önleyebilmek için tek başına yeterli
olmamaktadır.
Hipertansiyon sağaltımında ilk tercih Angiotensin Converting Enzyme (ACE)
inhibitörleri olmaktadır. ACE inhibitörlerinin etkisiz kaldığı durumlarda, AT II antagonistleri,
kalsiyum kanal blokerleri, α-bloker veya β-blokerler kullanılmaktadır. Direkt etkili arterioler
dilatatör olan hydralazine refleks taşikardiye sebep olduğundan diğer ilaçlar etkili
olmadığında kullanılmalıdır. Antihipertansif sağaltıma başlandıktan bir hafta sonra hastanın
genel muayenesi yapılarak hipertansiyon varlığı ve elektrolit konsantrasyonları tekrar
belirlenmelidir (Cooke ve Snyder, 2001 b). Sağaltımda kullanılan ilaç veya ilaç dozu acil bir
gereklilik olmadıkça iki haftadan önce değiştirilmemektedir (Brown ve Henik, 1998).
Antihipertansif sağaltımda birçok ilaç seçeneği bulunmakta ve bunlardan ACE inhibitörleri
perindopril, captopril, enalapril, benazepril, cilozapril, fosinopril, lisinopril, quinapril,
ramipril, trandolapril, alacepril, delapril, spirapril, zofinopril yaygın olarak kullanılmaktadır
(Opie LH., ark., 1992a; Burnier M, ark., 2000).
Kalp yetmezliği olan bütün hastalarda ACE inhibitörü kullanmalıdır. ACE inhibisyonu
yaşam süresini belirgin olarak uzatır, orta ve şiddetli kalp yetmezliği ve sol ventriküler
sistolik disfonksiyonunda hastaneye yatışı azaltır. Sıvı retansiyonu olmadığında ilk olarak
ACE inhibitörleri tercih edilmelidir. Sol ventriküler disfonksiyon ve/veya kalp yetmezliği
olan 12763 hasta ile toplam 5 kontrollü çalışmada (üçünde miyakart infarktüsünden hemen
sonra) ACE inhibitörlerinin mortaliteyi, kalp yetmezliği ve re-infarktüs için hastaneye
başvuruyu, yaş, cinsiyet, başlangıçta diüretik, Aspirin veya beta bloker kullanımından
bağımsız olarak anlamlı derecede azalttığı gösterilmiştir (Flather, M. ve ark., 2000).
Normotansif hastalarda sistolik ve diyastolik basınçlarda değişiklik ve serum
kreatinindeki artış küçüktür. Orta dereceli böbrek yetmezliği ve görece olarak düşük kan
basıncı ( 90 mmHg’a kadar düşük sistolik kan basıncı) ACE inhibitörleri tedavi için
kontrendike değildir. Şiddetli kalp yetmezliği olan hastalarda başlangıç kreatininden bağımsız
olarak kreatinin seviyesi %10-15 artabilir, hastaların çoğunda kreatinin seviyesi sabit kalır ya
da tedavi öncesi değerlere göre azalır. Kreatinin seviyesinin yüksek olduğu hastalarda
mortalitenin daha yüksek olduğuna ve bu hastaların özellikle ACE inhibitörleri tedavisinin
yararlı görüldüğüne dikkat edilmelidir. Hipotansiyon ve böbrek disfonksiyonu riski yüksek
olan kalp yetmezlikli hastalarda, yüksek doz diüretiklerle tedavi edilenlerde, yaşlı hastalar,
19
böbrek disfonksiyonu ya da hiponatremisi olanlarda kreatinin artar. Buna ek olarak serum
potasyum seviyesindeki değişiklikler genellikle küçüktür (0.2 mg). Hafif hiperkalemi ACE
inhibitörlerinin kullanımı için kontrendikasyon değildir. Ancak serum potasyum seviyesinin
>5.5 mg olması kontrendikedir. ACE inhibitör tedavisi başlandığı sırada potasyum tutucu
diüretikler sonlandırılmalıdır. ACE inhibitörleri kullanımına başlanması için mutlak
kontrendikasyonlar bilateral renal arter stenozu, anjioödem ve anürinin varlığıdır. Şiddetli
öksürük ACE inhibitörleri kullanımının durdurulmasına neden olabilir. Öksürüğü bastırmak
için sodyum kromoglikat kullanılabilir. ACE inhibitörlerinin kalp yetmezliğindeki dozları
gösterilmiştir, bunlar genellikle klinik uygulamadan yüksektir. ACE inhibitörleri her zaman
düşük dozda başlanmalı ve hedef dozda titre edilmelidir (Ljungman, S. ve ark., 1992).
ACE inhibitörleri; Anjiotensin (AT) I’in AT II’ye dönüşümünü engelleyerek
antihipertansif etki gösterirler, glomerular filtrasyon ve tubuler sekresyon ile böbreklerden
atılırlar. Bu dönüşümün azalması kan basıncını düzenleyen sistemde farklı etkiler
yaratmaktadır. AT II seviyesinde düşme ile venöz ve arteriyel dilatasyon sağlanırken,
vazopressin ve aldosteron sekresyonu azalır, efferent renal arteriollerdeki dilatasyon sonucu
intraglomerular
kapillar
basınç
azalır,
idrardaki
prostoglandin
E
ve
bradikinin
konsantrasyonları artar (Polzin ve ark., 1995; Bright ve Mears, 1997; Toutain ve ark., 1999;
Cooke ve Snyder, 2001 b). Bu etkileri ile sodyum ve su atılımı artar, kan volümü ve tansiyon
düşer. Tansiyonun düşmesinde her iki mekanizmada rol oynayabilmektedir. ACE inhibitörleri
köpeklerde hipertansiyonun tedavisinde çoğunlukla ilk tercih edilen ilaç grubudur. Lisinopril
köpeklerde proteinüri belirlenen renal hastalıklarda başarı ile kullanılmaktadır. Proteinüri ve
renal hastalığın ilerlemesini yavaşlattığından insanlarda da tek başına veya diğer
antihipertansiflerle kombinasyonda tercih edilmektedir. Enalapril maleat bu grupta en çok
tercih edilen ilaçtır. Benazepril hidroklorid’in plazma ACE üzerinde %90-100 arasında etkili
olduğu bildirilmektedir. Hasta sahipleri tarafından tedaviye başlanmasından 48 saat sonra
halsizlik, kusma, hareket etmede isteksizlik belirlendiğinde hastanın kan basıncı ve elektrolit
durumu gecikmeden tekrar değerlendirilmelidir (Bright ve Mears, 1997; Henik, 1997; Cooke
ve Snyder, 2001 b; Stepien, 2002). ACE inhibitörlerinin aldosteron üretiminde azalmaya
sebep olması, potasyum seviyesini arttıran diyet, potasyum içeren ilaçlar veya potasyum
atılımını azaltan diüretiklerin ACE inhibitörleri ile birlikte kullanılması yan etkilerin
oluşumunda etkilidir. ACE inhibitörlerinin tuz kısıtlaması ile birlikte kullanılmaması
durumunda etkilerinin sınırlı kalabileceği bildirilmektedir (Polzin ve ark., 1995).
20
AT II antagonistleri; angiotensin oluşumu üzerinde etkisi olmayan bu grup ilaçlar AT
II’nin etkilerini reseptör düzeyinde bloke ederler. Bu grup içerisinde Losartan, Valsartan,
Candesartan, Telmisartan, Eprosartan ve Đrbesartan bulunmaktadır. Đrbesartan bu grup
içerisinde biyoyararlanımı en yüksek ilaçtır. Đnsanlarda yapılan çalışmalarda AT II reseptör
blokörleri ile ACE inhibitörleri, kalsiyum antagonistleri, β-Bloker’ler ve diüretiklerle yapılan
etkinlik ve tölerabilite çalışmalarında AT II’lerin diğer gruplar kadar etkin olduğu
belirtilmiştir. AT II antagonistlerinin etkinliklerinin kendi aralarında birebir karşılaştırıldığı
çalışmalarda hafif-orta seviyede hipertansiyonu olan insanlarda irbesartan, candesartan ve
telmisartan’ın diğerlerine göre daha iyi 24 saatlik kan basıncı kontrolü sağlayarak daha etkili
olabilecekleri bildirilmektedir. Bu ilaçların antihipertansif etkinliği plazma renin aktivitesi
yüksek olan hastalarda daha belirgindir. Kalp ve damar sisteminde AT II üretimi ACE dışında
kimaz gibi enzimlerle de katalizlenebilmekte, bu reaksiyon sonucu oluşan AT II’nin etkileri
AT II reseptör antagonistleri tarafından inhibe edilebilirken ACE inhibitörleri tarafından
inhibe edilememektedir. AT II antagonistlerinin ACE inhibitörlerinin tolere edilemediği kuru
öksürük oluşumu gibi durumlarda kullanılabileceği, yan etkilerinin az olmasının ACE
inhibitörlerine
göre
bir
avantaj
olduğu
belirtilmektedir.
AT
II
antagonistlerinin
tolerabilitelerinin ve yan etki insidansının insanlarda plasebodan farklı olmadığı
bildirilmektedir. Đlk doz hipotansiyonu ve ilacın kesilmesinden sonra rebound hipertansiyon
gelişmemektedir. ACE inhibitörleri gibi kuru öksürük oluşturmamaktadırlar. AT II reseptör
antagonistlerinin renin-angiotensin sisteminde ACE inhibitörlerine göre daha spesifik blokaj
yaptığı, daha iyi tolere edildiği ve bu grup ilaçların ACE inhibitörleri kadar etkili oldukları,
ACE inhibitörleri ve AT II antagonistlerinin böbreklerde benzer koruyucu etkilere sahip
oldukları bildirilmektedir (Coca ve Giner, 1999; Asmar ve ark., 2001; Toto, 2001; Amenta ve
ark., 2002; Can ve OTO, 2002). Franscini ve ark., (2002) 3,1-5,3 mg/kg/gün (median doz
aralığı) dozda irbesartan kullanarak yaptıkları bir çalışmada hipertansiyon ve proteinürinin
önemli derecede azaldığını ve irbesartanın bu doz aralığında mükemmel derecede tolere
edildiğini bildirmişlerdir. AT II antagonistlerinin rutin laboratuvar parametreleri üzerinde
etkisi bulunmamaktadır. Bu grup ilaçlarla tedavi esnasında hafif ve geçici karaciğer enzim
yükseklikleri (genellikle Alanin aminotransferaz (ALT) ) görülebildiği bildirilmiştir (Jover ve
Demeillers, 2000; Coats, 2001; Can ve Oto, 2002).
AT II reseptör antagonistlerinin düşük yan etki profili ve kan basıncında sağladıkları
düşme yanında sağladıkları kardiyovasküler koruma ile tercih edilen bir antihipertansif ilaç
grubu olduğu bildirilmektedir (Coca ve Giner, 1999; Can ve Oto, 2002).
21
Diüretikler de kan volümü ve kardiyak output’u azaltarak antihipertansif etki
göstermektedir. KKY’de furosemid gibi diüretikler daha yararlıdır. Diüretikler serum
elektrolitleri özelliklede potasyum konsantrasyonunu etkilemektedir. Diüretik tedavisinde
özellikle kalp yetmezliği olan hayvanlarda dehidrasyon, hiponatremi, hipokalemi veya
hiperkalemi gibi
yan etkiler olabileceğinden serum sodyum, potasyum ve klor
konsantrasyonlarının belirli periyotlarla takip edilmesi önerilmektedir. Etkili birçok
antihipertansif bulunduğundan tek başına yeterli olamayan diüretik kullanımının hayvanlarda
yaygın olmadığı bildirilmektedir (Dukes, 1992; Polzin ve ark., 1995; Bright ve Mears, 1997;
Brown ve Henik, 1998; Cooke ve Snyder, 2001 b).
Kalsiyum kanal blokerleri; damar düz kaslarında kontraksiyon için gerekli olan
kalsiyumun kas hücresi içine girişini engelleyerek vazodilatasyon ve tansiyonda düşmeye
neden olmaktadırlar. Ayrıca kalsiyum oranını düzenleyen katabolik ve lizozomal enzim
sisteminin
aktivasyonunu
düşürerek
kalp
yetmezliğinin
etkilerini
azaltmaktadırlar.
Köpeklerde kalsiyum kanal blokeri olarak kullanılan diltiazem arteriyel hipertansiyonun
tedavisi için sıklıkla kullanılmaktadır. Bu grupta yer alan verapamil, sodyum atılımını
arttırmakta ancak bu yararlı etkisi geçici olmaktadır. Son yıllarda bu grup içinde yer alan
amlodipin besilat’ın hipertansiyon tedavisinde kedilerde tek başına daha yararlı olduğu
bildirilmiştir (Dukes, 1992; Polzin ve ark., 1995; Henik, 1997; Brown ve Henik, 1998; Cooke
ve Snyder, 2001 b).
α-Bloker’ler; damarlarda vazokonstrüksiyona sebep olan postsinaptik α1 reseptörlerini
bloke ederek vazodilatasyon ve tansiyonda düşmeye sebep olmaktadırlar. Bu grup içinde yer
alan prazosin hidroklorid köpeklerde etkili bir hipotansiftir. Şiddetli hipotansiyona sebep
olduğundan tedaviye en düşük dozda başlanmalıdır. Bu grupta yer alan fenoksibenzamin
hidroklorid’in köpeklerde hipertansiyonun tedavisinde yaygın olarak kullanılmadığına
halsizlik, uyuşukluk ve senkop yaptığına işaret edilmektedir (Dukes, 1992; Cooke ve Snyder,
2001 b).
β-Bloker’ler; β1 ve β2 adrenerjik reseptörleri bloke ederek kalbin vurum sayısı ve
kontraksiyonunda, sekonder olarakta kardiyak output, kan basıncı ve renin salınımda
azalmaya neden olduğu bildirilmektedir. Bu grupta yer alan propranolol hidroklorid her iki
reseptöre de etki eder. β2 reseptörlerine etki ederek bronkokonstrüksiyona sebep olduğundan
astımlı köpeklerde kullanılmaması gerektiği ileri sürülmektedir. Bu grup ilaçların
22
hipertansiyonda yeterli hız ve oranda koruyucu etki oluşturamadıkları da bildirilmektedir
(Dukes, 1992; Polzin ve ark., 1995; Brown ve Henik, 1998; Cooke ve Snyder, 2001 b).
Direkt etkili arterioler dilatatörler; mekanizmaları tam olarak anlaşılmamakla birlikte
sistemik arteriollerdeki prostasiklin konsantrasyonunu artırarak etki ederler. Bu grupta yer
alan papaverin ve hidralazin hidroklorid, prazosin’e benzer bir etki yapar. Şiddetli
hipotansiyon, refleks taşikardi ve sodyum retensiyonuna sebep olacağından dikkatli
kullanılmalıdırlar (Polzin ve ark., 1995; Shaw ve Ihle, 1997; Cooke ve Snyder, 2001 b;
Suehiro ve ark., 2001).
1.9.Tansiyon
Kalbin pompalaması ile arteriyel sisteme gönderilen kanın arterler üzerinde
oluşturduğu basınç anlamına gelen tansiyon deyimi kısaca şu formülle ifade edilir;
Tansiyon = Kardiyak output x periferik vasküler direnç
Basit bir şekilde formüle edilmesine rağmen tansiyon hem kardiyak atım, hem de
periferik vasküler direnci etkileyen birçok faktör tarafından düzenlenir (Erdem, 2002). Kan
basıncı daima milimetre civa (mmHg) ile ölçülür. Çünkü fizyoloji tarihi boyunca kan
basıncının ölçümü için standart olarak daima civalı manometreler kullanılmıştır (Guyton,
1989a).
1.9.1. Köpeklerde Normal Tansiyon Değerleri
Đndirekt metot ile sağlıklı köpeklerde yapılan tansiyon ölçümü çalışmalarında sistolik
arteriyel kan basınç (SYS)/ diyastolik arteriyel kan basınç (DĐA) değerlerini Bodey ve
Michell, (1996) 133/ 75,5 mmHg, Remillard ve ark. (1991) 147/ 82,6 mmHg, Coulter ve
Keith (1984) ise 144/91 mmHg olarak tespit etmişlerdir. Köpeklerde tansiyon değerlerinin
yaş, ırk, kilo, cinsiyet, çevresel şartlar, hastalık durumu, egzersiz durumu, beslenme gibi
faktörlere bağlı olarak değişebildiği, yaş ve ırkın tansiyonu etkileyen en önemli faktörler
23
olduğu bildirilirken (Coulter ve Keith, 1984; Bodey ve Michell, 1996), tansiyonun yaş ve ırka
göre önemli oranda değişmediği ileri sürülmektedir (Remillard ve ark., 1991).
Stepien (2002) erkek köpeklerin dişi köpeklerden biraz daha yüksek tansiyon
değerlerine sahip olduğunu ancak aradaki farkın istatistiksel olarak önemli olmadığını,
köpeklerde yaş ile tansiyon değerleri arasında önemli bir bağlantının olmadığını
bildirilmektedir.
1.9.1.1. Köpeklerde Tansiyon Ölçüm Yöntemleri
Köpeklerde tansiyon direkt veya indirekt olarak ölçülebilir. Direkt yöntem arteriyel
kateter ile indirekt yöntem ise manşon veya doppler probları kullanılarak ölçülmektedir.
Tansiyonun direkt yöntemle ölçümü en geçerli yöntem olarak tanımlanmaktadır (Bodey ve
ark., 1996; Brown ve Henik, 1998; Carr, 2001; Laforcade ve Rozanski, 2001; Stepien, 2002).
Köpeklerde tansiyonun hep aynı çevresel koşullarda ve her seferinde aynı teknikle ölçülmesi
gerektiği bildirilmektedir (Kallet ve ark., 1997).
1.9.1.1.1. Direkt Tansiyon Ölçüm Yöntemleri
Direkt tansiyon ölçümü, arter içine direkt olarak yerleştirilen ve bir basınç ölçüm
cihazına bağlı kateter yardımıyla yapılmaktadır. Kateter küçük köpek ve kedilerde sıklıkla
dorsopedal arter veya femoral artere yerleştirilmektedir. Yöntem anestezi altındaki büyük
köpeklerde daha kolay uygulanabilir. Kateterin ucuna bağlantılı monitörle sistolik, diyastolik
ve ortalama tansiyon değerleri tespit edilmektedir (Laforcade ve Rozanski, 2001). Bu yöntem
sakinleştirilmemiş kedi ve köpeklerde teknik açıdan zordur ve ağrı, hematom, kan kaybı,
tromboz, enfeksiyon ve sepsis gibi komplikasyonlara sebep olabilir (Gains ve ark., 1995;
Brown ve Henik, 1998; Carr, 2001; Stepien, 2002).
24
1.9.1.1.2. Đndirekt Tansiyon Ölçüm Yöntemleri
Đndirek tansiyon ölçümünde doppler ultrasonografi, osilometri, fotopletsimografi gibi
yöntemler kullanılmaktadır (Laforcade ve Rozanski, 2001). Direkt yöntemle tansiyon ölçen
hekimin ölçüm tecrübesi olması gerekirken indirekt yöntemler uygulama yönünden basit ve
hızlıdır (Henik, 1997). Çoğu indirekt tansiyon ölçüm yönteminde ekstremiteyi saran, şişebilen
bir manşon ve manşonda oluşan basıncı ölçen bir manometre ya da farklı cihazlar kullanılır
(Brown ve Henik, 1998). Manşonun eninin ölçüm yapılacak olan kuyruk veya ön bacağın
%40 ila %60’ını saracak ölçülerde olması gerektiği, bu ölçülere uygun manşonlar ile yapılan
ölçümlerin standart olan direkt metot ile en uygun sonuçları verdiği bildirilmektedir
(Chalifoux ve ark., 1985; Meurs ve ark., 1996). Hunter ve ark., (1990) manşonun eninin
ölçüm yapılan ekstremitenin %46’sı oranında olmasının uygun sonuçlar verdiğini bildirmiştir.
Manşonun basıncı, ölçüm yapılan arterin üzerinde arteriyel sistolik basıncın üzerine
çıkarıldığında arter kapanarak kan akımı durur. Manşondaki basınç azaltılırken, basınç
sistolik kan basıncının altına indiği ve sistolik basıncın tepe noktasını oluşturduğu bu anda
kan manşonun altındaki damardan kan geçer ve bu geçiş esnasında damarda oluşturduğu
türbülansa bağlı olarak arterden kalp vurumu ile uyumlu hafif sesler alınır. Bu sesler
Korotkoff sesleri olarak isimlendirilir. Bu seslerin belirlendiği anda manşonun bağlı olduğu
basınç ölçen cihazdaki düzey sistolik kan basıncını gösterir. Manşondaki basıncın daha da
indirilmesi ile sert ve daha ritmik halde seslerin belirlenmesinin ardından manşondaki basınç
diyastolik basınca eşitlendiği anda arter kapanmayarak sesler tespit edilemez hale gelir. Yani
ses oluşumuna neden olan temel faktör ortadan kalkar. Bu nedenle seslerin boğuk nitelik
kazanarak sonlandığı basınç yaklaşık olarak diyastolik basınca eşittir. Korotkof seslerinin esas
nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte kanın kısmen kapatılmış damardan fırlatılması
esnasında oluştuğu sanılmaktadır. Fırlatma, manşonun gerisindeki açık damarda oluşan
türbülans nedeniyle tespit edilebilen vibrasyonlara sebep olmaktadır (Guyton, 1989b).
Köpeklerde indirekt metotlar ile tansiyon ölçümü esnasında; her ölçümün 30 saniye ile 1
dakika arasında olduğu en az üç veya beş ölçüm yapılarak ortalamasının alınması, hasta
sahibinin köpeğin sakinleşmesine yardımcı olması, ölçümden önce köpeğin yan veya sternum
üzerine yatırılarak birkaç dakika bu pozisyonda tutulması, tansiyon ölçümünün diğer
hayvanların görülmediği ayrı ve sakin bir muayene ortamında yapılması ve manşonun atriyum
hizasında olması gibi hususlara dikkat edilmesi gerektiğine işaret edilmektedir (Stepien,
2002).
25
1.9.1.1.3. Doppler Ultrasonografi
Periferal arter (genellikle dorsopedal arter) üzerine uygulanan manşonun distalinde
açılan tıraşlanmış bölgeye jel sürülerek küçük bir prob yerleştirilmesi ile uygulanan bir
yöntemdir. Manşon, ekstremite veya kuyrukta probun proksimaline yerleştirilmelidir. Probdan
çıkan ultrasonik dalgaların damarda akan kanın içindeki eritrositlerle çarpışması ve proba geri
dönmesi ile oluşan dalga sesinin bir anfi aracılığı ile duyulabilir hale getirilmesi prensibi ile
çalışan bir yöntemdir. Bu yöntemin diyastolik basınç ölçümünde güvenilirliğinin tartışmalı
olduğu ileri sürülmektedir (Laforcade ve Rozanski, 2001; Stepien, 2002).
1.9.1.1.4. Osilometrik Yöntem
Osilometrik tansiyon ölçümü, herhangi bir şirurjikal girişime gerek duyulmadan ve
dışarıdan uygulanabilen rutin bir yöntemdir. Tüm osilometrik tansiyon ölçümleri RĐVAROCCĐ prensibine göre yapılmaktadır. Bu yöntemde, hava pompalanan bir manşon yardımı
ile ölçüm yapılacak arterde kan akımı duruncaya dek basınç uygulanır ve manşondaki havanın
yavaş yavaş alınarak basıncın azaltılması esnasında tespit edilen seslere göre sistolik ve
diyastolik basınç belirlenir (Schneider ve ark., 1999). Arter duvarında oluşan titreşimleri,
insanlarda olduğu gibi çeşitli sfigmomanometreler ile manual (Soydan, 1997), dijital veya
çizelge olarak gösteren ve sistolik arteriyel basınç, diyastolik arteriyel basınç ve ortalama
arteriyel basıncı (MAP) ölçebilen bu metodu, Laforcade ve Rozanski, (2001) osilometrik
sfigmomanometri, Brown ve Henik, (1998) ile Stepien (2002) osilometrik yöntem olarak
isimlendirirken, Henik (1997) dinleme yoluyla yapıldığı için oskultatorik yöntem olarak
isimlendirmiştir.
Wessale ve ark. (1985) anestezi altındaki köpeklerde indirekt oskultatorik teknik ile
direkt metodu karşılaştırdıkları bir çalışmada brachial, femoral ve carotid arterlerde her iki
teknik arasında mükemmel bir uyum olduğunu bildirmişlerdir. Hamlin ve ark., (1992)
osilometrik prensiple çalışan sfigmomanometre ile yaptıkları çalışmada, köpeklerde kan
basıncının ölçümü için sfigmomanometrelerin kullanışlı olduğunu bildirmişlerdir.
26
1.9.1.1.5. Fotopletismografi
Bu teknik insanlarda yaygın olarak kullanılan, arteriyel volümü kızılötesi ışınlar ile
ölçen güvenilir bir yöntemdir. Parmağa uygulanan bir mandal ile ölçüm yapan bu cihaz
insanlara uygun ölçülerde üretildiği için Veteriner Hekimlikte 10 kilogramın altındaki
hastalarda kullanışlıdır. Koyu renk deri pigmenti olan hayvanlarda dikkatli olunması ve uygun
ebatlarda mandalın kullanılması gerektiği bildirilmiştir (Brown ve Henik, 1998; Carr, 2001;
Laforcade ve Rozanski, 2001). Sıkça pozisyon değiştiren hayvanlarda cihaz aynı sıklıkta
kontrol edilmelidir (Henik, 1997).
1.9.2. Hipertansiyon
Hipertansiyon (yüksek kan basıncı) genellikle kan basıncının normal kabul edilen
sınırların üstüne çıkması anlamına gelir (Guyton, 1989a). Sistemik hipertansiyon olarak da
adlandırılan hipertansiyon, yapılan ölçümlerde kan basıncının kalıcı olarak yüksek tespit
edilmesidir. Hipertansiyon tanısı konulan bir hayvanda SYS veya DĐA ya da her ikisi birden
artmıştır (Brown ve Henik, 2000). Littman ve Drobatz (1995) ile Henik (1997) yaptıkları
çalışmalarda, köpeklerde hipertansiyonda tedaviye başlamak zorunda olunan sınır
(Borderline) değerleri 180/100 mmHg olarak bildirirken, Brown ve Henik (2000) bu değeri
170/100 mmHg olarak belirlemiş ve bu değerlerin üzerindeki tansiyonun organlara zarar
vereceği vurgulamışlardır. Bazı araştırmacılar hipertansiyonun böbreklerde zarara neden
olabilecek sınır değerinin köpeklerde 160/100 mmHg olduğunu bildirmişlerdir (Struble ve
ark., 1998; Stepien, 2002). Polzin ve ark. (1995) ise köpeklerde 160/95 mmHg değerinin
üzerindeki tansiyon değerinin hipertansiyon tanısı için yeterli olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Hipertansiyon primer (esansiyel) ve sekonder olarak sınıflandırılmaktadır (Cooke ve
Snyder, 2001a; Stepien, 2002).
1.9.2.1. Primer (esansiyel) Hipertansiyon
Hipertansiyonun tanımlanabilir herhangi bir nedene bağlanamaması primer veya
esansiyel hipertansiyon olarak adlandırılır. Uygun bir genetik temelde çevresel faktörlerinde
yardımıyla geliştiğine inanılan primer hipertansiyonun kesin nedenleri bilinmemektedir.
27
Đnsanlarda hipertansiyon olgularının %90’nından daha fazlasını primer hipertansiyon
oluşturmakla birlikte hayvanlarda primer hipertansiyon nadiren tespit edilmektedir (Boove ve
ark., 1989). Bunun sebebi muhtemelen sistemik kan basıncı ölçümlerinin Veteriner
Hekimlikte
yeterince
uygulanmamasıdır.
Primer
hipertansiyonun
spesifik
nedeni
bilinmemekle birlikte genetik bir yatkınlık tespit edilmiştir (Bovee ve Litmann, 1987; Hillis
ve ark., 1996; Soydan, 1997; Cooke ve Snayder, 2001 a). Henik (1997) primer hipertansiyon
tespit ettiği köpeklerden ürettiği köpeklerde de hipertansiyon tespit etmiş ve köpeklerde
primer hipertansiyonun genetik kökenli olabileceğini vurgulamıştır. Primer hipertansiyon
tespit edilen Siberian Husky ırkı dişi bir köpeğin nesilleri incelenmiş ve özellikle erkek
yavruların çoğunda, erişkin yaşa geldikten sonra primer hipertansiyon tespit edilmiştir. Meurs
ve
ark.,
(2000)
sağlıklı
geriatrik
köpeklerde
hipertansiyonun
yaygın
olmadığını
bildirmişlerdir. Đnsan hekimliğinde yapılan çalışmalarda primer hipertansiyonun temel
sebeplerinin; genetik yapı, fötal yaşamdaki faktörler, böbrekler ve sodyum metabolizması,
renin angiotensin aldesteron sistemi, sempatik sinir sistemi, vasküler yapı, çevresel sebepler,
obezite (özellikle vücudun üst kısmında), psikojenik stres, fazla sodyum alımı ve günde 30
gramdan fazla alkol alımı olduğu bildirilmiştir. Bu sebepler içerisinde genetik faktörün
payının % 30, çevresel faktörlerin payının % 70 dolayında olduğu bildirilmiştir. Genetik ve
çevresel faktörler kan basıncını multifaktöryel bir kompleks şeklinde etkilemektedir (Bovee
ve Litmann, 1987; Hillis ve ark., 1996; Soydan, 1997; Erdem, 2002).
1.9.2.2. Sekonder Hipertansiyon
Sekonder hipertansiyon tanımı ile nedeni bilinen ve bu nedene yönelik sağaltım ile kan
basıncındaki yüksekliğin normale dönme potansiyeli olan klinik durum anlatılmaktadır
(Erdem, 2002). Kan basıncını kontrol eden organlardan biri veya birkaçının hastalığı ya da
fiziksel faktörlerin etkilenmesi sonucu sekonder hipertansiyon meydana gelebilmektedir
(Ross, 1995).
1.9.2.2.1. Sekonder Hipertansiyon Oluşumuna Etki Eden Faktörler
Sekonder hipertansiyonun etiyolojisinde rol oynayan ve birlikte bulunan başlıca hastalık
ve fiziksel faktörler şunlardır;
28
1.
Renal hastalıklar (Piyelonefritis, Kronik intersitisiyel nefritis, Kistik böbrek hastalığı,
Glomerulonefritis, Amiloidozis, Glomerulosklerozis, Renal travma, Obstruktif nefropati),
2.
Adrenal hastalıklar (Hiperadrenokortisizm, Feokromositoma, Hiperaldosteronizm),
3.
Tiroid hastalıkları (Hipertiroidizm ve Hipotroidizm),
4. Diğer Hastalıklar (Anemi, Polisitemi, Akromegali, Hiperöstrojenizm, Diabetes Mellitus)
(Bovee ve Litmann, 1987; Dukes, 1992; Cooke ve Snyder, 2001a; Erdem, 2002; Stepien,
2002).
Litmann ve ark., (1988) spontan sistemik hipertansiyon tespit ettikleri beş köpeğin
dördünde kronik renal yetmezlik olduğunu bildirmişlerdir. Soydan (1997), insanlarda bu
sebeplere ek olarak; renal arter darlığı (arteroskleroz, fibromuskuler hiperplazi), lupus
eritematosus, poliarteritis nodosa, nörofibromatozis, aort darlığı, enzim bozuklukları, oral
kontraseptillere bağlı hipertansiyon ve postmenapozal östrojen replasmanı’nın rol
oynadığını ileri sürmüştür.
1.9.3. Hipertansiyonun Anatomopatolojisi
Hipertansiyonun çeşitli organlar üzerinde olumsuz etkileri vardır. Arteroskleroz
yönünden önemli bir risk faktörü oluşturan hipertansiyon özellikle kalp, böbrek ve beyin
damarlarını etkiler. Bazı organlarda arteroskleroza yol açarak istenmeyen sonuçlara neden
olan hipertansiyonun insanlarda bazen de arterosklerozdan bağımsız olarak doğrudan doğruya
damar hasarı oluşturduğu bildirilmektedir (Bartges ve ark., 1996; Soydan, 1997).
1.9.4. Hipertansiyonun Patogenezinde Renin Angiotensin Aldosteron Sistemi
Renin-angiotensin-aldosteron sisteminin (RAAS) sistemik hipertansiyon, konjestif
kalp yetmezliği ve diyabetik nefropatinin patofizyolojisinde önemli rol oynadığı gösterilmiştir
(Vaughan ED Jr., 1972; Csikos T. ve ark., 1998 ). RAAS’ın aşırı aktivasyonu,
kardiyovasküler morbidite ve mortalite riskini artırır (Alderman MH, 1991 ). Bu sistemin
bloke edilmesi kan basıncını düşürür, kalp yetmezliği semptom ve bulgularını iyileştirir,
diyabetik nefropatide renal fonksiyonun bozulmasını önler. RAAS renin inhibitörleri (βblokerler), ACE inhibitörleri, Angiotensin II reseptör blokerleri ve Aldosteron inhibitörleri
tarafından bloke edilebilir. RAAS bloke edildiği zaman sağlanan yararların çoğu ACE
29
inhibitörleri ile yapılan çalışmalarda saptanmıştır. ACE inhibitörleri ile RAAS bloke
edildiğinde,
a- Damar koruyucu, antiproliferatif ve antimigratuar etkiler ortaya çıkar,
b- Endotelyal fonksiyon, arteriyel komplikans ve tonus iyileşir ve/ veya restore edilir, plak
rupturundan korunulur, endojen fibrinolizis artar ve antitrombosit ve direkt antiaterojenik
etkiler oluşur,
c- Đnsulin duyarlılığı iyileşir, lipit profili üzerinde olumsuz etki yoktur,
d- Sol ventriküler preload ve afterload azalarak sol ventriküler hipertrofi azalır ve miyokart
oksijenasyonu iyileşir (Grossman E., 2000).
Kan basıncı ile, oluşan pek çok olayın insidansı arasında direkt, sürekli ve bağımsız
bir ilişki olduğu insan hekimliğinde kabul edilmektedir. Risk artışına neden olan mekanizma
hedef organlarda gelişen yapısal ve fonksiyonel değişikliklerdir. Bu fizyopatolojik olayların
merkezinde ise renin-angiotensin sistemi (RAS), spesifik olarak da AT II yer alır.
Memelilerde bu sistem bir hormonal zincir ile sıvı elektrolit dengesi ve kan basıncını kontrol
eder (Koylan, 2002). AT II’nin, hipertansiyonun etiyolojisi ve komplikasyonlarındaki (kalp
yetmezliği, renal yetmezlik, miyokart infarktüsü, inme) rolü son yıllarda belirlenmiştir. RAS
kardiyovasküler
ve
üriner
sistemi
etkileyen
fizyopatolojik
mekanizmanın
başlıca
mediatörüdür (Can ve Oto, 2002).
1.9.4.1. Renin Angiotensin Sisteminin Parçaları
1.9.4.1.1. Renin
Renin 38 kDa ağırlığında bir aspartil proteaz enzimdir ve tripsin-like activating enzim
aracılığı ile proreninden (44-50 kDa) oluşur. Prorenin böbrekte afferent arterioldeki
jukstaglomerüler hücreler tarafından salgılanır. Aktif reninin dolaşımdaki yarı ömrü 15-20
dakikadır (Koylan, 2002).
1.9.4.1.2. Angiotensinojen
Molekül ağırlığı 60 kDa olan bir proteindir ve angiotensin I’in inaktif şeklidir. Renin
anjiotensinojenin 10 ve 11. aminoasitleri arasındaki bağı inhibe ederek angiotensinojeni
aktive eder (Koylan, 2002).
30
1.9.4.1.3. Angiotensin I
Angiotensinojen’den renin aracılığı ile oluşan bir dekapeptitdir. Plazmadaki yarı ömrü
1-2 dakika olan prohormon yapılı bu madde 61-65 kDa ağırlığında bir glikoproteindir
(Koylan, 2002).
1.9.4.1.4. Angiotensin Dönüştürücü Enzim (ACE)
Đlk kez 1956’da at serumundan izole edilen ACE dipeptid karboksipeptidaz enzimidir
ve kininaz II olarak da bilinir. ACE angiotensin I’i angiotensin II’ye dönüştürür (Koylan,
2002).
1970’lerde ilk angiotensin II reseptör blokeri olarak Saralasin üretilmiştir (Brunner HR
ve ark., 1973). ACE inhibitörlerinin ilk üyesi olan Captopril’in antihipertansif kullanımı
hakkında ilk kez 1979’da bir çalışma yayımlanmıştır (Goa KL, 1996 ).
1.9.4.1.5. Angiotensin II
Angiotensin II RAS’nin en önemli maddesidir ve angiotensin I’in ACE veya başka
peptidazlar tarafından yıkılması ile meydana gelen bir oktapeptitdir. Çok güçlü bir
vazokonstriktör olan angiotensin II, bu etkisinin yanı sıra aldosteron salınımı, su ve tuz
tutulması, ketaşolaminlerin salınımı, damar ve kalp kası dokularında patolojik hücre
büyümesini de kontrol eder (Koylan, 2002)
1.9.4.1.6. Angiotensin III ve Diğer Angiotensinler
Angiotensin III, angiotensin II’nin biyolojik olarak aktif bir yıkım ürünüdür. AT III’ün
aminopeptidaz N ile yıkımlanmasından angiotensin IV oluşur. AT I ve AT II’nin yıkım ürünü
2 angiotensin daha bulunduğu bildirilmektedir (Koylan, 2002).
31
1.9.5. Renin Angiotensin Sisteminin Patofizyolojisi
RAS, AT II aracılığı ile kan basıncını kontrol eden en önemli mekanizmadır. RAS da
böbrekler, renin’i kontrol ettiğinden anahtar rol oynarlar. Böbreklerden salınan renin
karaciğerde yapılan angiotensinojen’e etki ederek onu AT I’ e dönüştürür. AT I daha sonra bir
kininaz II olan ACE tarafından AT II’ ye dönüştürülür. Görevini yapan AT II çeşitli enzimler,
özellikle peptidazlar tarafından yıkımlanır, ayrıca negatif geri dönüş ile renin salınımını
inhibe ederek sistemin belli bir denge içerisinde kalmasını sağlar (Koylan, 2002).
Yüksek AT II düzeylerinin etkisi ile AT II’nin tanımlanan iki reseptöründen biri olan
ve kalp, böbrek, vasküler düz kas, beyin ve adrenal dokular da lokalize olan AT 1 reseptörü
aktive olur. Bunun sonucunda hücre, çevre dokular ve hedef organlar uyarılır. Bu arada kinin,
parakrin gibi endokrin faktörlerin baskılanması, endotelin ve ketaşolaminler gibi endokrin
faktörlerin uyarılması ile uzun süreli vazokonstruktif etki oluşur, buna bağlı olarakta hedef
organ harabiyeti ve klinik hastalık ortaya çıkar (Can ve Oto, 2002; Koylan, 2002).
1.9.6. Kardiyak Hastalıklarla Birlikte Hipertansiyon
Elli adet klinik çalışmayı değerlendiren yeni yayınlanmış bir meta-analize göre
hipertansiyon nedeniyle artmış olan sol ventriküler kas kitlesinin ACE inhibitörleri
kullanıldığında diğer antihipertansiflere göre daha fazla azaldığı rapor edilmiştir (Schmieder
RE, ark.; 1998). Hemodiyalizdeki hipertansif hastalarda da sol ventrikül kitlesini en çok
azaltan antihipertansifin ACE inhibitörü olduğu tespit edilmiştir (Horl MP.,2002). JNC VI ve
WHO-ISH hipertansiyon tedavi kılavuzlarında kalp yetmezlikli hastaların tedavisinde ACE
inhibitörlerinin seçilmesinin uygun olduğu belirtilmiştir. JNC VI da sistolik disfonksiyonlu ve
miyokart infarktüslü hastalarda antihipertansif olarak ACE inhibitörü seçilmesi gerektiği
bildirilmektedir (Arch Intern Med 1997 ). Kalp yetmezlikli hastalarda ACE inhibitörleri ile
yeni Angiotensin II reseptör blokerlerinin (ARB) benzer klinik etkiye sahip oldukları,
Losartan ve Captopril ile yapılan ELITE II çalışmasında tespit edilmiştir (Pitt B., 1999.). Bu
nedenle kalp yetmezliği olan hastaların tedavisinde öncelikle ACE inhibitörlerinin seçilmesi,
32
intoleransı olan hastalara ise ARB verilmesi önerilmektedir. ACE inhibitörü ile birlikte ARB
verilmesinin daha etkili olduğunu ileri süren çalışmalarda vardır (Rodgers JE, 2001). Sonuç
olarak,
hipertansiyonun
güncel
tedavisinde
ACE
inhibitörleri
ile
kan
basıncının
düşürülmesinin yanı sıra kardiyovasküler morbidite ve mortalite de önemli iyileşmeler
sağlanmaktadır. ACE inhibitörüne intoleransı olanlara ARB verilmesi yararlı olmaktadır.
1.9.7. Kalp Yetmezliğinde Hipertansiyon Patogenez ve Patofizyolojisi
Kalp yetmezliğinde kardiyak debi ve doku perfüzyonundaki azalma sonucu uyarılan
renin-anjiotensin-aldesteron sistemi, sistemik vasküler direnci artırarak ardyükün, aldesteron
salınımıyla da önyükün artışına neden olur. Anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri
anjiotensin II oluşumunu önleyerek kalp yetmezliğindeki kısır döngüyü kırarlar. Bu şekilde
sağladıkları hemodinamik ve nörohormonal yararlarının yanında dolaşan katekolamin ve
vasopressin düzeylerini azaltır, bradikinin ve prostoglandin düzeyini arttırırlar. Plazmadaki
ACE den başka dokudaki dönüştürücü enzim sistemine de etkileri önemlidir.
Birçok klinik çalışma ACE inhibitörlerinin orta ve ileri derecede kalp yetmezliğinde
klinik etkiyi ve mortaliteyi azalttığını ortaya koymuştur. Hafif kalp yetmezliklerinde
yararlılığını ortaya koyan sınırlı sayıda çalışma vardır.
Kalp yetmezliği olan hastalarda ACE inhibitörleri ile sağaltımda karşılaşılan önemli
sorunlardan biri ilk doz hipotansiyon sorunudur (Kromer EP., ark. ;1986).
1.9.8. Antihipertansifler Kombine Edilerek Hipertansiyon Sağaltımı
WHO-ISH’99 hipertansiyon tedavi kılavuzunda yer alan başlıca ilaç sınıfları (ACE
inhibitörü, diüretik, β-bloker, Ca kanal blokerleri, ARB, α-reseptör blokeri) ile monoterapinin
sistolik ve diyastolik kan basıncında %4-8 oranında azalma meydana getirdiği, bu nedenle
örneğin 160/95mmHg kan basıncı olan hastalarda monoterapi ile kan basıncının arzu edilen
seviyelere düşürülemeyeceği, kombinasyon sağaltımının gerektiği bildirilmiştir. HOT
çalışmasında hastaların %90’dan fazlasında kan basıncı 90 mmHg’nın altına düşürülmüş ve
hastaların %70’ ine kombinasyon tedavisi gerekmiştir. Đkinci bir antihipertansif ilavesi ile
yapılan kombinasyon sağaltımında sistolik ve diyastolik kan basıncının %8- 15 oranında
33
azaldığı rapor edilmiştir. ACE inhibitörleri ile diüretikler veya ACE inhibitörleri ile kalsiyum
(Ca) antagonistleri etkili kombinasyonlardır (Chalmers J et al. 1999 ). Deneysel hayvan
çalışmalarında ACE inhibitörü ile ARB’ler kombine edilerek uygulanmış ve monoterapi ya da
diğer kombinasyonlara göre kardiyak ve vasküler hastalıkların tedavisinde daha etkili olduğu
belirlenmiştir (Kim S., ark., 2000). Konjestif kalp yetmezlikli hastalarda ACE inhibitörlerin
tek başlarına kullanımlarına göre kombinasyon tedavisinin kan basıncını daha çok düşürdüğü
ve ejeksiyon fraksiyonunu daha fazla iyileştirdiği tespit edilmiştir (Yusuf S., 2002 ).
1.9.8.1. Esansiyel Hipertansiyonlu Hastalarda ACE Đnhibitörleri
WHO-ISH raporunda antihipertansif olarak kullanılabilecek 6 grup ilaçtan ikisi ACE
inhibitörleri ve angiotensin II reseptör blokerleri olarak bildirilmiştir (Chalmers J et al., 1999).
Kan basıncını düşürmede ACE inhibitörlerinin etkileri pek çok klinik çalışmada gösterilmiştir
(Grimm RH, 1996.- Oren S, 1991). Bu ilaçlar hipertansiyonun yüksek renin formlarında daha
etkilidir. Diyetle sodyum kısıtlaması veya diüretik kullanımı ile volüm azalması meydana
gelen hastalarda ACE inhibitörü kan basıncında dramatik düşüş meydana getirir (Grossman
E.,2000). Hipertansiyonda monoterapi olarak doz ve kullanılan kriterlere bağlı olarak ACE
inhibitörleri kullanıldığında hastaların %35- 70’de iyi bir cevap alınmıştır (Williams GH.,
1988). ACE inhibitörlerinden Captopril’in antihipertansif etkileri enapril ve ramipril’le
karşılaştırıldığında birbirine yakın olduğu, perindopril’in ise enalapril’e göre daha etkili
bulunduğu bildirilmiştir. ACE inhibitörlerinin antihipertansif etkileri β-blokerler, Ca
antagonistleri, a-reseptör blokeri, doxazosin ve hidroklorotiazid diüretiklerinkine benzer
bulunmuştur (Opie LH.1992b; Ebbs D.,2001). JNC VI’97 ve WHO-ISH’99 bildirilerinde
hipertansiyon tedavisinin hastanın diğer sağlık problemlerini de göz önüne alarak
kişiselleştirilmesinin uygun olacağı vurgulanmaktadır. Hipertansif hastalarda proteinürili
diabetes mellitus, kalp yetmezliği veya sistolik disfonksiyonlu miyokart infarktüsü varsa
sağaltımda ACE inhibitörünün kontrendikasyon olmadıkça kullanılmasının gerektiği, renal
yetmezlikte ise koşullara bağlı olarak kullanılabileceği bildirilmiştir. Gebelik ve renovasküler
hastalıkta ise ACE inhibitörlerinin uygun olduğu belirtilmiştir (Chalmers J et al., 1999: Arch
Intern Med 1997 ). Pek çok çalışmada ACE inhibitörlerinin hipertansiyonla birlikte
kardiyovasküler komplikasyonlar ve ölüm riskini azalttığı saptanmıştır. Bu konuda yapılmış
yeni bir çalışmada ACE inhibitörü ramipril’in kalp yetmezliği olmayan fakat kardiyovasküler
riski olan hastalarda miyokart infarktüsü ve kardiyovasküler ölüm riskini azalttığı
34
belirlenmiştir (The HOPE Investigators., 2000). Plasebo kontrollü çok sayıda hasta üzerinde
yapılan çalışmalarda hipertansiyon tedavisinde Angiotensin II reseptör blokerlerinin etkili ve
plaseboya üstün oldukları saptanmıştır (Oparil S. ve ark., 1996; Goa KL, 1996).
Karşılaştırmalı çalışmalarda ACE inhibitörlerinin angiotensin II antagonistleri, kalsiyum
antagonistleri, β-blokerler ve diüretikler kadar etkili oldukları gösterilmiştir (Golberg AI,
1995; Holwerda NJ, 1996).
1.9.9. Hipertansiyonda Prognoz
Đnsanlarda yapılan çalışmalarda tedavi edilmeyen hipertansiyonlu hastalarda en çok
kalp hastalığı, böbrek yetmezliği ve inme sonrası yaşam kaybı, hedef organ dejenerasyon
derecesinin hipertansiyonun süre ve şiddetine bağlı olduğu, hipertansiyonun erken bir
aşamada belirlenip etkin biçimde tedavi edilmesiyle prognozun iyi olacağı ileri sürülmektedir
(Soydan, 1997).
Bu çalışmada diğer ACE inhibitörlerine göre ilk dozda anlamlı olarak daha düşük
hipotansiyon oluşturduğu öne sürülen yeni ve uzun etkili non sülfidril bir ACE inhibitörü
olan, Veteriner Hekimlik için yeni bir antihipertansif ilaç grubu perindopril’in çoğunluğu
hafif derecede kronik kalp yetmezlikli köpeklerdeki hipertansiyon üzerine etkisinin
araştırılması amaçlandı.
35
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Hayvan Materyali
Bu çalışmada; Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Đç Hastalıkları Anabilim Dalı
kliniğine anoreksi, abdominal gerginlik, öksürük, paroksismal noktural dispne, periferal ödem
gibi şikayetleriyle getirilen ve klinik muayene de kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen
20 köpek deneme grubu ve rutin aşılamalarını yaptırtmak için getirilen, yapılan fiziksel ve
hematolojik muayenelerine göre sağlıklı olduğu belirlenen 10 köpek kontrol grubu olmak
üzere toplam 30 köpek kullanıldı.
Bu köpeklerin sahiplerine yapılacak çalışma anlatılarak bilgilendirilmiş onam formları
onaylattırıldı.
2.2. Klinik Muayeneler
Anamnez bilgilerine göre genel durum bozukluğu, anoreksi, abdominal gerginlik,
öksürük, paroksismal noktural dispne, periferal ödem gibi semptomları gösteren köpekler
genel durum bozukluğu (G), öksürük (Ö), dispne (D), egzersiz intolerans (E), hipertansiyon
(T) ve kalp yetmezliğinin varlığı yönünden araştırıldı.
Genel durum bozukluğu, öksürük, dispne, egzersiz intolerans gibi kalp yetmezliği
semptomları gösterenlere nabız sayısı, arteriyel kan basıncı (tansiyon), radyografi,
elektrokardiyografi (EKG), ekokardiyografi (EKO), doppler görüntüleme teknikleri, kan ve
kan serumu biyokimyasal bulgularına göre kalp yetmezliği tanısı konuldu.
Deneme grubundaki köpeklerde klinik muayeneler tedavi öncesi (0. Gün) ve tedavi
süresince 1., 7., 14., 21. ve 28. günlerde olmak üzere toplam altı kez, kontrol grubunda ise 0.
gün ve 28. günlerde olmak üzere iki kez yapıldı. Deneme grubu köpeklerde klinik muayene
bulguları değerlendirme protokolüne (Çizelge 2.1.) göre hafif, orta ve şiddetli hastalık olmak
üzere değerlendirildi.
36
Çizelge 2.1. Deneme Grubu Köpeklerde Klinik Muayene Bulgularını Değerlendirme Protokolü
Genel Durum
Hafif Hasta
Orta Şiddette
Hasta
Şiddetli Hasta
Öksürük
Dispne
0 Yok
1 Seyrek
0
1
2 Sık
2
Hafif
Orta
Dereceli
Şiddetli
0
1
2
Egzersiz
intolerans
Hafif
Orta
Dereceli
Şiddetli
Tansiyon
0
1
Normal
Orta
0
1
2
Yüksek
2
2.2.1. Arteriyel Kan Basıncı (Tansiyon) Muayenesi
Deneme ve kontrol grubu köpeklerin arteriyel kan basıncı ölçümleri her seferinde aynı
klinik koşullarda, başka bir işlem uygulanmadan önce yapıldı. Tansiyonu ölçülecek köpekler
sessiz, çevresel uyaranların minimum olduğu bir muayene ortamında sahibi tarafından on
dakika yan yatırılarak bekletildikten sonra tansiyonları onbeş dakikalık bir sürede en az beş
kez ölçüldü. Ölçülen değerler sistolik arteriyel kan basınç (SYS), diyastolik arteriyel kan
basınç (DĐA) ve ortalama arteriyel kan basıncı (MAP) olarak belirlendi. Deneme grubundaki
köpeklerin kan basınçları 0., 1., 7., 14., 21., 28. günlerde, kontrol grubundakilerin ise 0. ve 28.
günlerde bu amaca uygun, kedi ve köpeklere göre tasarlanmış tansiyon cihazı (Memo
diagnostic) kullanılarak ölçüldü.
Şekil 2. 1: Kedi ve köpeklere göre tasarlanmış osilometrik ölçüm yapan tansiyon ölçüm cihazı (Memo diagnostic)
37
Şekil 2.2. Memo diagnostic’in uygulandığı köpekte Osilometrik metot ile kan basıncı ölçümü
2.2.2. Radyografik Muayene
Deneme ve kontrol grubu köpeklerde çalışmanın ilk günü (0. gün)
görüntülemeler
Ankara
Üniversitesi
Veteriner
Fakültesi
Cerrahi
radyolojik
Anabilim
Dalı
Radyodiagnostik ünitesinde bulunan 1000 miliampere eşdeğer 600 mA HF frekans, 150 kV
gücünde Innomed marka, TOP-X HF model, iki tüplü röntgen cihazı kullanıldı. Köpeklerin
çift yönlü (L/L ve V/D) grafileri alındı. Gerekli durumlarda latero-lateral oblik radyografi de
çekildi. Köpeklerin büyüklüklerine göre değişik boyutlarda (18 x 24, 24 x 30, 30 x 40 cm)
Kodak ve Medihot marka hızlı röntgen filmleri kullanıldı. Filmleri yıkamada AFP Imaging
marka Mini- Medical model otomatik banyo makinesi kullanıldı.
2.2.3. Elektrokardiyografik (EKG) Muayene
Deneme ve kontrol grubu köpeklerde çalışmanın ilk günü (0. gün) elektrokardiyografi
için Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Đç Hastalıkları Anabilim Dalı bünyesinde
bulunan 25-50 milivolta ayarlı Cardiofax marka cihaz kullanıldı.
38
Özellikle kalp yetmezlikli ve hipertansiyonlu köpeklerin kalp atım sayıları oldukça
değişken olduğundan (Minors SL ve ark., 1997), mümkün olduğunca sessiz bir ortamda
elektrokardiyografik kayıtları alındı. Kalbin elektriksel aktivitesi üzerine anestezikler etkili
olduğundan bu köpekleri sakinleştirilmesinde anestezik ilaçlar kullanılmadı (Pişkin Đ. ve ark.,
1999.).
Köpekler sağ taraflarına yatırıldıktan sonra sakinleşmeleri beklendi. Deri direncini
azaltmak ve dokularla elektrotlar arasında akım geçişini kolaylaştırmak için elektrotların
yerleştirileceği bölgelere transmisyon ultrason jeli (Konix, ultrasound-EKG transmission gel)
kullanıldı. Elektrokardiyograf 50 mm/s hızla çalıştırıldı (Wingfield ve Raffe, 2002). Ön
bacaklarda dirsek eklemi, arka bacaklarda diz ekleminin hemen üzerine timsah ağızlı küçük
kıskaç elektrotlar takılarak standart bipolar ekstremite derivasyonları (I, II, III), artırılmış
unipolar ekstremite derivasyonları (aVR, aVL, aVF) ve prekordiyal (CV6LL, CV6LU, V10)
derivasyonlar yazdırıldı. Elektrotlar göğsün sol kesiminde 6. kaburgalararası boşluğun
sternuma yakın kenarına takılarak CV6LL derivasyonu, yine solda 6. Kaburgalar arası
boşluğun kosta-kondral eklemin birleşim yerine takılarak CV6LU derivasyonu, yedinci sırt
omurunun dorsal spinosusu üzerine takılarak V10 derivasyonu kaydedildi (Bolton, 1975;
Yılmaz, 2000). Elektrokardiyogram yazdırılmadan önce aygıt 1 mV’luk akım verildiğinde 10
mm yüksekliğinde bir eğri çizecek şekilde ayarlanarak kontrol (standardizasyon) defleksiyonu
yazdırılarak her bir köpekte 20 adet derivasyon kaydedildi.
2.2.4. Ekokardiyografi (EKO) ve Doppler Muayenesi
Deneme ve kontrol grubu köpeklerde çalışmanın ilk günü (0. gün) ekokardiyografik ve
doppler görüntülemeler için Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı
bünyesinde bulunan Esaote Biomedica AU5 multifleksus renkli doppler cihazı kullanıldı.
Köpeklerin sol koltuk altı ve göğüs bölgeleri tıraş edildi. Hareketli veya huysuz
olanlara herhangi bir ilaçla sedasyon yapılmadı. Ekokardiyografik muayenede prob, muayene
edilecek bölgeye yerleştirilmeden önce deri ile arasına hava girişini engellemek için
transmisyon ultrason jeli kullanıldı.
39
Çalışmada M Mode, 2 boyutlu ve renkli doppler ölçümler için AU5 ultrason cihazı ve
bu cihaza bağlı 2.5 mHz’lik multifrekans özelliğine sahip sektör prob kullanıldı. MGN Disto
II kayıt ünitesi ile dijital çıktılar alındı.
Köpeklerde ekokardiyografik muayeneye parasternal uzun eksen kesitiyle başlanıldı
ve öncelikle sol ventrikül ve aort çapı, sol atrium çap belirlendi. Prob 90° çevrilerek
parasternal kısa eksende değerlendirme yapıldı. Daha sonra Apikal 2, 3, 4, 5 boşluk ve
parasternal uzun eksen modifiye 4 boşluk çalışması Amerika Ekokardiyografi Derneğinin
kabul ettiği kriterlere göre yapıldı.
Pulsed Doppler (nabızlı dalga) ve continuous Doppler (devamlı) ölçümleri apikal 2, 4,
5 boşluktan mitral, triküspit, pulmoner kapak seviyesine sample volum uygulanarak yapıldı.
Böylece diyastolik fonksiyonlar hakkında bilgi edinildi. Pulsed Doppler muayeneden sonra
mitral ve triküspid kapak düzeyinden geçen kan akımının renkli Doppler muayenesi yapıldı.
Renkli Doppler muayenesinde kapak yetmezlikleri ve kaçak durumlarında türbilans akım
nedeniyle ortaya çıkan mozaik renk görüntüsü belirlendi.
Sol ventrikülün sistolik fonksiyonlarını elde etmek için iki boyutlu yöntemle Amerika
Ekokardiyografi Derneğinin önerdiği 16 segmentli model kullanıldı. Değerlendirme için sol
ventrikül parasternal uzun eksen, kısa eksen, apikal 2-4 boşluk görüntülerinden yararlanıldı.
2.3. Laboratuvar Muayeneler (Hematolojik ve Serum Biyokimyasal )
Deneme ve kontrol grubu köpeklerden tam kan ve serum biyokimyasal muayeneler
için 0. gün ve 28. gün 20 Gauge iğne (Sarı renkli) ile vena cefalica accessorius’dan bölgenin
tıraş ve dezenfeksiyonu yapıldıktan sonra yöntemine uygun olarak ve EDTA’lı (Etilen diamin
tetra asetik asit) ependorf tüplere alınan kan örneklerinden hemoglobin (Hgb) miktarı, eritrosit
(RBC), trombosit (PLT) ve lökosit (WBC) sayıları; serum tüplerine alınan kandan çıkarılan
serum örneklerinden kreatin kinaz (CK), laktat dehidrogenaz (LDH), aspartat aminotransferaz
(AST) enzimleri ve sodyum (Na+), potasyum (K+), klor (Cl-) değerleri Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Merkez Tanı Laboratuvarında Abacus Junior Vet® ve Erba® XL-600
cihazlarında 1 saat içerisinde belirlendi.
40
Şekil 2.3: Abacus
Junior Vet® ve Erba® XL-600 cihazları
Kreatinin kinaz MB (CK-MB) ve Kardiak Troponin-I enzim değerleri Düzen Norwest
Veteriner Referans Laboratuvarlarında kan serumu örneklerinden, kardiyak troponin-I enzim
değeri VIDAS Troponin-I Ultra kiti kullanılarak Enzyme-Linked Fluorescent Assay (ELFA)
tekniği ile otomatize olarak Biomerieux Mini ViDAS cihazında, CK-MB enzim aktivitesi,
IFCC’ye göre CK-M subunitinin immünoinhibisyonunu takiben enzimatik kolorimetrik
olarak Cobas Integra 400 analizörü ile otomatik olarak ölçüldü.
Şekil 2.4: bioMérieux® SA Biomerieux Mini ViDAS cihazı ve Cobas Integra 400
analizörü
2.4. Sağaltım Uygulamaları
Deneme
grubundaki
köpeklerde
klinik,
radyografik,
elektrokardiyografik,
ekokardiyografik, doppler muayeneleri, kan ve biyokimyasal analizler yapıldıktan sonra 28
gün süreyle antihipertansif olarak 0.5 mg/kg/gün dozda oral perindopril (Coversyl) ve ilk üç
41
gün 1 mg/kg dozda i.m. furosemid (Diüril , Vetaş), kontrol grubundaki köpeklere klinik
muayeneleri yapıldıktan sonra plasebo olarak oral fizyolojik tuzlu su kullanıldı.
Şekil 2.5: Perindopril (Coversyl)
2.5. Đstatistik Uygulamaları
Kontrol grubundakilerin 0. gün, deneme grubundakilerin ise 0., 1., 7., 14., 21., 28.
günlerdeki genel durum, öksürük, dispne, egzersiz intolerans ve tansiyon parametrelerinin
ortalamaları, standart hataları, minimum ve maksimum değerleri hesaplandı.
Deneme grubundaki köpeklerin 0., 1., 7., 14., 21. ve 28., kontrol grubunda ise 0. ve 28.
günlerdeki sistolik, diyastolik ve arteriyel kan basınçları ile nabız ortalamaları arasında
zamana bağlı istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığına tekrarlı ölçümlerde
genelleştirilmiş doğrusal model yöntemiyle bakıldı.
0'ıncı ve 28'inci günlerdeki WBC, RBC, Hgb, PLT, AST, LDH, CK-MB ve Cldeğerlerindeki değişiminin istatistiksel açıdan anlamlılığına, ‘’iki eş arasındaki farkın önem
kontrolü testi’’ ve ‘’parametrik olmayan wilcoxon sign ranks testi’’ ile bakıldı.
Deneme ve Kontrol gruplarının 0 ve 28. günlerdeki WBC, RBC, HGB, PLT, AST,
Na+ parametrelerinin deneme ve kontrol grupları arasındaki istatistiksel farkı anlamlı olup
olmadığını kontrol etmek için ‘’student- t testi’’ uygulandı. CK, LDH, TROPONĐN-I, K+, Clparametrelerinin deneme ve kontrol grupları arasındaki istatistiksel farkın önem kontrolü
gerekli varsayımlar sağlanamadığı durumda parametrik olmayan ‘’Mann-Whitney -U testi’’
ile yapıldı.
42
3. BULGULAR
3.1. Klinik Muayene Bulguları
Deneme grubundaki köpeklerin 3-38,2 kg canlı ağırlık aralığında, 7-16 yaş aralığında,
5 Terrier, 4 Pekingese, 2 Kangal ve 2 Minyatür Pincher, 1 Labrador Retriever, 1 Golden
Retriever, 1 Rottweiller, 1 Buldog, 1 Şivava, 1 Alman Çoban köpeği ve 1 Melez köpek olmak
üzere 12 erkek 8 dişi toplam 20 köpekten oluştuğu, mizaçlarının 12 si’nin sakin, 8 i’nin
sinirli, 13 ü’nün ev yemekleri ile 7 si’nin ticari mama ile beslendiği, Kontrol grubundaki
köpeklerin 18-36,5 kg canlı ağırlıkta, 3-5 yaşlarında, 3 Terrier, 2 Boxer, 1 Golden Retriever, 1
Melez, 1 Alman Çoban, 1 Rottweiller ve 1 Kangal ırkı olmak üzere 6 erkek ve 4 dişi toplam
10 köpekten oluştuğu, mizaçlarının 6 sı’nın sakin, 4 ü’nün sinirli, 5 i’nin ev yemekleri ile 5
i’nin ticari mama ile beslendiği belirlendi ( Çizelge 3.1).
Çizelge 3. 1: Kontrol ve Deneme Grubu Köpeklerin Irk, Mizaç, Beslenme, Yaş ve Ağırlıkları.
Köpek
Grupları IRK
CİNSİYET
YAŞ
CANLI AĞIRLIK
(Kg)
MİZAÇ
BESLENME
1
Terrier
Dişi
3,5
12
Sakin
Mama
1
Golden Retriever
Dişi
1,5
26
Sakin
Ev Yemekleri
1
Boxer
Erkek
2
28
Sakin
Mama
1
Terrier
Dişi
5
8
Sinirli
Ev Yemekleri
1
Melez
Erkek
3
16
Sakin
Ev Yemekleri
1
German Shepherd
Dişi
3
32
Sinirli
Mama
1
Boxer
Erkek
1
17,5
Sakin
Mama
1
Terrier
Erkek
3
14
Sinirli
Ev Yemekleri
1
Rottweiler
Erkek
1,5
37,5
Sinirli
Mama
1
Kangal
Erkek
2
43
Sakin
Ev Yemekleri
2
7,5
28,7
Sakin
Mama
2
Labrador Retriever Erkek
Dişi
Pekingese
10
3
Sakin
Ev Yemekleri
2
Terrier
Erkek
16
38,2
Sakin
Ev Yemekleri
2
Buldog
Erkek
11
13
Sakin
Mama
2
Melez
Erkek
14
37
Sakin
Ev Yemekleri
2
Kangal
Dişi
7
45
Sakin
Ev Yemekleri
2
Minyatür Pincher
Dişi
10,5
5,4
Sinirli
Mama
2
Terrier
Dişi
14
9,2
Sinirli
Mama
2
Terrier
Erkek
7,5
13,5
Sinirli
Ev Yemekleri
2
Golden Retriever
Erkek
8
33
Sakin
Ev Yemekleri
2
Pekingese
Erkek
15
5,6
Sakin
Ev Yemekleri
2
Terrier
Dişi
13
4,6
Sinirli
Ev Yemekleri
43
2
Kangal
Erkek
9
42
Sinirli
Ev Yemekleri
2
Terrier
Erkek
14
9
Sinirli
Ev Yemekleri
2
Pekingese
Dişi
15
3,5
Sinirli
Ev Yemekleri
2
Rottweiler
Erkek
10
37
Sinirli
Ev Yemekleri
2
Şivava
Erkek
15
5
Sakin
Ev Yemekleri
2
Pincher
Dişi
10
5
Sakin
Mama
2
German Shepherd
Erkek
11
33,8
Sakin
Mama
2
Pekingese
Dişi
13
4,8
Sakin
Mama
1.Kontrol grubu köpekler
2. Deneme grubu köpekler
Kontrol grubunu oluşturan köpeklerin genel durumları, çevreye ilgi, iştah, mukoza
görünümleri, kondüsyon, vücut ısıları, solunum sayılarının fizyolojik sınırlar içerisinde
olduğu öksürük, dispne ve egzersiz intoleransın bulunmadığı belirlendi.
Deneme grubundaki köpeklerde klinik muayene bulguları genellikle birbirine benzer
olmakla birlikte bazı köpeklerde bulguların şiddetinde farklılıklar olduğu gözlemlendi. Kalp
yetmezlikli köpeklerde sağaltım başlatılmadan önce (0. gün) hafiften şiddetliye kadar değişen
oranlarda çevreye ilgisizlik, genel durum bozukluğu, iştahsızlık, dispne, egzersiz intolerans,
öksürük ve hipertansiyon belirlendi.
Deneme grubunu oluşturan köpeklerin 0. gün ve antihipertansif tedavi uygulamasının
1., 7., 14., 21. ve 28. günlerindeki genel durumları (G) Çizelge 3.2. de gösterildi.
44
Çizelge 3. 2: Deneme Grubu Köpeklerin Deneme Süresince Genel Durumları
Cinsiyet
Gün
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
Genel Durum
N
Hafif Hasta
Orta Şiddette Hasta
Şiddetli Hasta
Hafif Hasta
Orta Şiddette Hasta
Şiddetli Hasta
Hafif Hasta
Orta Şiddette Hasta
Şiddetli Hasta
Hafif Hasta
Orta Şiddette Hasta
Şiddetli Hasta
Hafif Hasta
Orta Şiddette Hasta
Şiddetli Hasta
Hafif Hasta
Orta Şiddette Hasta
Şiddetli Hasta
2
5
5
2
5
5
3
9
0
5
7
0
9
3
0
10
2
0
Erkek
Sütun N
%
16,7%
41,7%
41,7%
16,7%
41,7%
41,7%
25,0%
75,0%
,0%
41,7%
58,3%
,0%
75,0%
25,0%
,0%
83,3%
16,7%
,0%
Satır N
%
66,7%
62,5%
55,6%
66,7%
62,5%
55,6%
60,0%
60,0%
,0%
71,4%
53,8%
,0%
75,0%
37,5%
,0%
71,4%
33,3%
,0%
N
1
3
4
1
3
4
2
6
0
2
6
0
3
5
0
4
4
0
Dişi
Sütun N
%
12,5%
37,5%
50,0%
12,5%
37,5%
50,0%
25,0%
75,0%
,0%
25,0%
75,0%
,0%
37,5%
62,5%
,0%
50,0%
50,0%
,0%
Satır N
%
33,3%
37,5%
44,4%
33,3%
37,5%
44,4%
40,0%
40,0%
,0%
28,6%
46,2%
,0%
25,0%
62,5%
,0%
28,6%
66,7%
,0%
Deneme grubu köpeklerde 0. gün ve antihipertansif tedavi uygulamasının 1., 7., 14.,
21. ve 28. günlerinde saptanan öksürük varlığı (Ö) Çizelge 3.3. de gösterildi.
Çizelge 3. 3: Deneme Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Öksürük Varlığı
Cinsiyet
Gün
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
Öksürük
Yok
Seyrek
Sık
Yok
Seyrek
Sık
Yok
Seyrek
Sık
Yok
Seyrek
Sık
Yok
Seyrek
Sık
Yok
Seyrek
Sık
N
0
5
7
0
9
3
0
12
0
0
12
0
0
12
0
0
12
0
Erkek
Sütun N
%
,0%
41,7%
58,3%
,0%
75,0%
25,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
Satır N
%
,0%
71,4%
53,8%
,0%
69,2%
42,9%
,0%
60,0%
,0%
,0%
60,0%
,0%
,0%
60,0%
,0%
,0%
60,0%
,0%
N
0
2
6
0
4
4
0
8
0
0
8
0
0
8
0
0
8
0
Dişi
Sütun N
%
,0%
25,0%
75,0%
,0%
50,0%
50,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
Satır N
%
,0%
28,6%
46,2%
,0%
30,8%
57,1%
,0%
40,0%
,0%
,0%
40,0%
,0%
,0%
40,0%
,0%
,0%
40,0%
,0%
45
Deneme grubu köpeklerde 0. gün ve antihipertansif tedavi uygulamasının 1., 7., 14.,
21. ve 28. Günlerinde saptanan dispne varlığı (D) Çizelge 3.4. de gösterildi.
Çizelge 3. 4: Deneme Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Dispne Varlığı
Cinsiyet
Gün
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
Dispne
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
N
4
7
1
4
7
1
7
5
0
9
3
0
9
3
0
10
2
0
Erkek
Sütun N
%
33,3%
58,3%
8,3%
33,3%
58,3%
8,3%
58,3%
41,7%
,0%
75,0%
25,0%
,0%
75,0%
25,0%
,0%
83,3%
16,7%
,0%
Satır N
%
100,0%
50,0%
50,0%
100,0%
46,7%
100,0%
87,5%
41,7%
,0%
81,8%
33,3%
,0%
100,0%
27,3%
,0%
100,0%
20,0%
,0%
N
0
7
1
0
8
0
1
7
0
2
6
0
0
8
0
0
8
0
Dişi
Sütun N
%
,0%
87,5%
12,5%
,0%
100,0%
,0%
12,5%
87,5%
,0%
25,0%
75,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
,0%
100,0%
,0%
Satır N
%
,0%
50,0%
50,0%
,0%
53,3%
,0%
12,5%
58,3%
,0%
18,2%
66,7%
,0%
,0%
72,7%
,0%
,0%
80,0%
,0%
Deneme grubu köpekler 0. gün ve antihipertansif tedavi uygulamasının 1., 7., 14., 21.
ve 28. Günlerinde saptanan egzersiz intolerans varlığı (E) Çizelge 3.5. de gösterildi.
Çizelge3.5: Deneme Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Egzersiz İntolerans Varlığı
Cinsiyet
Gün
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
Egzersiz Đntolerans
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
Hafif
Orta
Şiddetli
N
4
5
3
4
5
3
4
8
0
6
6
0
8
4
0
7
5
0
Erkek
Sütun N
%
33,3%
41,7%
25,0%
33,3%
41,7%
25,0%
33,3%
66,7%
,0%
50,0%
50,0%
,0%
66,7%
33,3%
,0%
58,3%
41,7%
,0%
Satır N
%
100,0%
50,0%
50,0%
100,0%
50,0%
50,0%
66,7%
57,1%
,0%
75,0%
50,0%
,0%
80,0%
40,0%
,0%
70,0%
50,0%
,0%
N
0
5
3
0
5
3
2
6
0
2
6
0
2
6
0
3
5
0
Dişi
Sütun N
%
,0%
62,5%
37,5%
,0%
62,5%
37,5%
25,0%
75,0%
,0%
25,0%
75,0%
,0%
25,0%
75,0%
,0%
37,5%
62,5%
,0%
Satır N
%
,0%
50,0%
50,0%
,0%
50,0%
50,0%
33,3%
42,9%
,0%
25,0%
50,0%
,0%
20,0%
60,0%
,0%
30,0%
50,0%
,0%
46
Deneme grubu köpeklerde 0. gün ve antihipertansif tedavi uygulamasının 1., 7., 14.,
21. ve 28. Günlerinde saptanan tansiyon değerleri (T) Çizelge 3.6. da gösterildi.
Çizelge 3. 6: Deneme Grubu Köpeklerde Tansiyon Değerleri.
Cinsiyet
Gün
Yüksek Tansiyon
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
Yok
Orta
Var
Yok
Orta
Var
Yok
Orta
Var
Yok
Orta
Var
Yok
Orta
Var
Yok
Orta
Var
N
0
1
11
0
5
7
1
11
0
2
10
0
4
8
0
8
4
0
Erkek
Sütun N
%
,0%
8,3%
91,7%
,0%
41,7%
58,3%
8,3%
91,7%
,0%
16,7%
83,3%
,0%
33,3%
66,7%
,0%
66,7%
33,3%
,0%
Satır N
%
,0%
100,0%
57,9%
,0%
71,4%
53,8%
50,0%
64,7%
,0%
50,0%
62,5%
,0%
44,4%
72,7%
,0%
57,1%
66,7%
,0%
Dişi
Sütun N
%
,0%
,0%
100,0%
,0%
25,0%
75,0%
12,5%
75,0%
12,5%
25,0%
75,0%
,0%
62,5%
37,5%
,0%
75,0%
25,0%
,0%
N
0
0
8
0
2
6
1
6
1
2
6
0
5
3
0
6
2
0
Satır N
%
,0%
,0%
42,1%
,0%
28,6%
46,2%
50,0%
35,3%
100,0%
50,0%
37,5%
,0%
55,6%
27,3%
,0%
42,9%
33,3%
,0%
Kontrol grubu köpeklerde nabız sayıları ilk gün (0. gün) 115,9 + 7,81 ve 28. gün 117,2
+ 5,43 belirlendi. Deneme grubunda ise antihipertansif tedaviye başlamadan önce ilk (0.) gün
163,39 + 32,08 ve tedaviye başladıktan sonraki 1. gün 157,1 + 31,6, 7. gün 148,85 + 31,6, 14.
gün 144,42 + 34,86, 21. gün 137,85 + 31,85, 28. gün 133,85 + 28,84 olarak belirlendi.
Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerin nabız sayıları Çizelge 3.7. de gösterildi.
Çizelge 3. 7: Deneme ve Kontol Grubu Köpeklere Ait Nabız Sayıları.
Günler
Deneme
Kontrol
0
163,39 + 32,08
157,1 + 31,6
148,85 + 31,6
144,42 + 34,86
137,85 + 31,85
133,85 + 28,84
115,9 + 7,81
1
7
14
21
28
117,2 + 5,432
47
Nabız
180
160
163,39
140
157,1
148,85 144,42
120
137,85 133,85
115,9
100
117,2
80
Deneme
60
Kontrol
40
20
0
0
1
7
14
21
28
K0
K28
Günler
Şekil 3. 1: Deneme ve Kontrol grubu köpeklerde deneme süresince nabız değerleri.
3.1.1. Kan Basıncı Bulguları
Kontrol grubuna ait köpeklerde tedavi öncesi (0. gün) ve sonrası 28. gündeki kan
basıncı değerleri, sistolik arteriyel kan basınçlarının (SYS) 0. gün 126,9+12,58 mmHg, 28.
gün 129,3+11,324 mmHg, diyastolik arteriyel kan basınçlarının (DĐA) 0. gün 89,4 + 11,177
mmHg, 28. gün 70,2 + 9,077 mmHg, ortalama arteriyel kan basınçlarının (MAP) 0. gün 71,4
+ 8,947 mmHg, 28. gün 70,2 + 9,077 mmHg olduğu belirlendi (Çizelge 3.8.). Deneme
grubuna ait köpeklerde ise tedavi öncesi (0. gün) ve sonraki 1., 7., 14., 21. ve 28. günlerde
belirlenen kan basıncı değerleri Çizelge 3.9. gösterildi.
Çizelge 3.8: Kontrol Grubu Köpeklerin Nabız Sayıları ile Sistolik, Diyastolik ve Ortalama Arteriyel Kan Basıncı Değerleri
Parametreler
0. Gün
28. Gün
Nabız
SYS
DİA
MAP
115,9±7,81
126,9±12,58 mmHg
89,4±11,177 mmHg
71,4±8,947 mmHg
117,2±5,43
129,3±11,324 mmHg
70,2±9,077 mmHg
70,2±9,077 mmHg
48
Çizelge 3. 9: Deneme ve kontrol grubu köpeklere ait arteriyel kan basıncı değerleri.
Deneme
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
SYS
201,44
177,00
153,95
150,00
144,42
139,60
DİA
133,37
116,00
105,10
101,30
98,55
94,00
Kontrol 0.Gün
K 28.Gün
126,90
129,30
89,40
87,30
MAP
119,17
107,68
101,70
98,55
93,65
91,30
71,40
70,20
Kontrol grubu köpeklerde SYS ilk gün (0.gün) 126,9 + 12,583 mmHg, 28. gün 129,3
+ 11,324 mmHg, Deneme grubu köpeklerde SYS değerleri sağaltım öncesi (0.gün) 201,44 +
17,77 mmHg, sağaltımın 1. günü 177+ 10,32 mmHg, 7. günü 153,95 + 22,62 mmHg, 14.
günü 150 + 18,58 mmHg, 21. günü 144,42 + 12,09 mmHg ve 28. günü 139,6 + 11,25 mmHg
olarak saptandı (Çizelge 3.10.) (Şekil 3.2.). Deneme grubu köpeklerde günlere göre alınan
arteriyel sistolik kan basıncı değeri ortalamaları arasında zamana bağlı istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık olup olmadığına tekrarlı ölçümlerde genelleştirilmiş doğrusal model
yöntemiyle bakıldı. Buna göre farklı ölçüm zamanında (0., 1., 7., 14., 21., 28.) alınan sistolik
arteriyel kan basıncı değerlerinin ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık
(p<.01) belirlendi.
Deneme grubundaki köpeklerde sistolik kan basıncı değerlerinin 0., 1., 7., 14., 21. ve
28. günlerde tedricen azaldığı, bu azalmanın istatistiksel olarak önemli olduğu (p<.01)
belirlendi. Kontrol grubu köpeklerde ise sistolik kan basıncı değerlerinde 0. ve 28. günler
arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olmadığı (p>0.05) belirlendi.
Çizelge 3.10. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Sistolik Arteriyel Kan Basıncı Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
1
7
201,44 + 17,77
177 + 10,23
153,95 + 22,62
150 + 18,58
144,42 + 12,09
139,6 + 11,25
126,9 + 12,583
14
21
28
129,3 + 11,324
49
Sistolik Arteriyel Kan Basıncı
250
201,44
200
177
153,95 150 144,42
139,6
m
150
m
H 100
g
126,9 129,3
Deneme
Kontrol
50
0
0
1
7
14
21
28
K0
K 28
Günler
Şekil 3. 2: Deneme ve Kontol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Sistolik Arteriyel Kan Basıncı Değerleri.
Kontrol grubu köpeklerde DYS değerleri 0. gün 89,4+11,177 mmHg, 28. gün
87,3+11,216 mmHg, Deneme grubu köpeklerde ise bu değer tedavi öncesi (0. gün)
133,37+13,87 mmHg, sağaltım 1. günü 116+18,65 mmHg, 7. günü 105,1+19,23 mmHg, 14.
günü 101,3+15,1mmHg, 21. günü 98,55+9,64 mmHg, 28. günü 94+9,77 mmHg olarak
saptandı (Çizelge 3.11.) (Şekil 3.3.). Deneme grubu köpeklerde günlere göre belirlenen DYS
değerleri ortalamaları arasında zamana bağlı istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup
olmadığına tekrarlı ölçümlerde genelleştirilmiş doğrusal model yöntemiyle bakıldı. Buna göre
farklı ölçüm zamanında alınan diyastolik kan basıncı değerlerinin ortalamaları arasında
istatistiksel açıdan anlamlı farklılık (p<.01) belirlendi.
Çizelge 3.11. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Diyastolik Arteriyel Kan Basıncı Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
1
133,37 + 13,37
116 + 18,65
105,1 + 19,23
101,3 + 15,1
98,55 + 9,64
94 + 9,77
89,4 + 11,177
7
14
21
28
87,3 + 11,216
50
Diyastolik Arteriyel Kan Basıncı
160
140 133,37
116
120
105,1 101,3
98,55
m 100
m
80
H
60
g
40
94
89,4
87,3
Deneme
Kontrol
20
0
0
1
7
14
21
28
K0
K 28
Günler
Şekil 3.3. Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Diyastolik Arteriyel Kan Basıncı Değerleri
Diyastolik arteriyel kan basıncı değerlerinin deneme grubundaki köpeklerde 0., 1., 7.,
14., 21. ve 28. günlerde tedricen azaldığı, bu azalmanın istatistiksel olarak önemli olduğu
(p<.01) belirlendi. Kontrol grubu köpeklerde ise diyastolik arteriyel kan basıncı (DYS)
değerlerinde 0. ve 28. günler arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olmadığı (p>0.05)
belirlendi.
Kontrol grubu köpeklerde ortalama arteriyel kan basıncı değerleri 0. gün 71,4+8,947
mmHg, 28. gün 70,2+9,077 mmHg olarak belirlendi, deneme grubu köpeklerde aynı değer
tedavi öncesi (0. gün) 119,177+20,12 mmHg, tedavinin 1. günü 107,68 +20,23 mmHg, 7.
günü 101,7+22,55 mmHg, 14. günü 98,55+24,81 mmHg, 21. günü 93,65+21,79 mmHg, 28.
günü 91,3 +20,68 mmHg, olarak saptandı (Çizelge 3.12.) (Şekil 3.4.). Deneme grubu
köpeklerde günlere göre alınan arteriyel kan basıncı ortalamaları arasında zamana bağlı
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığına tekrarlı ölçümlerde genelleştirilmiş
doğrusal model yöntemiyle bakıldı. Buna göre farklı ölçüm zamanında alınan arteriyel kan
basıncı değerlerinin ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık (p<.01)
belirlendi.
51
Günler
Deneme
Kontrol
0
119,177 + 20,12
107,68 + 20,23
101,7 + 22,55
98,55 + 24,81
93,65 + 21,79
91,3 + 20,68
71,4 + 8,947
1
7
14
21
28
70,2 + 9,077
Çizelge 3.12. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Ortalama Arteriyel Kan Basıncı Değerleri
140
Ortalama Arteriyel Kan Basıncı
120
100
80
mmHg
Kontrol
60
Deneme
40
20
0
0
1
7
14
21
28
K0
K 28
Günler
Şekil 3. 4: Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Deneme Süresince Ortalama Arteriyel Kan Basıncı Değerleri
52
225,00
201,44
200,00
177,00
175,00
163,39
150,00
Ö
l 125,00
ç
ü 100,00
m
75,00
153,95
157,10
148,85
133,37
150,00
144,50
144,42
137,85
116,00
105,10
101,30
119,17
107,68
101,70
98,55
139,60
133,85
Sistolik
98,55
94,00
93,65
91,30
Diyastolik
Arteriyal
Nabız
50,00
25,00
0,00
0.Gün
1.Gün
7.Gün
14.Gün
21.Gün
28.Gün
Günler
Şekil 3. 5: Deneme Grubu Köpeklerde Arteriyel Sistolik, Arteriyel Diyastolik, Ortalama Arteriyel kan Basınçları ve Nabız
Değerleri
Deneme grubu köpeklerde deneme süresince belirlenen sistolik, diyastolik ve ortalama
arteriyel kan basıncı değerleri ile nabız değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık olup olmadığına tekrarlı ölçümlerde genelleştirilmiş doğrusal model yöntemiyle
bakıldı. Buna göre farklı ölçüm zamanında alınan sistolik, diyastolik ve ortalama arteriyel kan
basıncı değerleri ile nabız değişkenleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık (p<.01)
belirlendi. Sistolik kan basıncında: 7. ve 14. gün arasındaki fark anlamsız (p>.05); Diyastolik
kan basıncında: 7. ve 14. gün arasında fark anlamsız (p>.05); Ortalama Arteriyel kan
basıncında: 0. gün ve 1. gün; 7. gün ve 14. gün; 21. gün ve 28. gün arasındaki fark anlamsız
(p>.05); Nabız sayısında: 7. gün ve 14. gün; 21. gün ve 28. gün arasında fark anlamsız (
p>.05); Diğer zaman aralıklarında farklılık istatistiksel açıdan anlamlı (p<.05) olarak
belirlendi.
53
3.2. Laboratuvar Bulguları
3.2.1. Hematolojik Bulgular
Deneme ve kontrol grubu köpeklere ait hematolojik bulgular Çizelge 3.13. da,
istatistiksel verileri ise Çizelge 3.27. de gösterildi.
Deneme ve kontrol grubunu oluşturan köpeklerde 0'ıncı ve 28'inci günlerde WBC,
RBC, Hgb, PLT değerlerindeki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın önem
kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.13. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde hematolojik bulgular
Parametreler
Deneme grubu
Kontrol grubu
0.gün
28.gün
0. gün
28.gün
X±Sx
X±Sx
X±Sx
X±Sx
WBC(103/mm3)
11,47 ± 5,6
9,69 ± 2,46
10,3 ± 2,48
11,08 ± 2,32
RBC (106/mm3)
6,44 ± 1,0
6,61 ± 0,72
6,51 ± 1,08
6,72 ± 0,85
Hgb (g/dl)
14,86 ± 2,55
15,83 ± 2,02
16,0 ± 4,23
15,85 ± 1,89
PLT (106/mm3)
525,11 ±
138,2
521,4 ±
190,77
507,6 ±
109,64
514,0 ± 169,55
Kontrol grubundaki köpeklerde ortalama lökosit sayıları ilk gün (0.gün) 10,3 + 2,48
x103 /mm3 ve 28. günde 11,08 + 2,32 x103 /mm3 olarak belirlendi (Çizelge 3.14.) (Şekil 3.6.).
Deneme grubundaki köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 11,47 + 5,6 x103 /mm3 ve 28. gün
9,69 + 2,46 x103 /mm3 olarak belirlendi. Kontrol ve deneme grubundaki köpeklerde 0. ve 28.
günlerde WBC sayılarındaki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın önem
kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.14. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde WBC Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
11,47 + 5,6
9,69 + 2,46
10,3 + 2,48
11,08 + 2,32
28
54
WBC
12
11,47
11,5
11,08
11
x103 /mm3 10,5
10,3
Deneme
10
9,69
Kontrol
9,5
9
8,5
0. Gün
28. Gün
Şekil 3.6. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde WBC değerleri
Kontrol grubundaki köpeklerde ortalama eritrosit sayıları ilk gün (0.gün) 6,51+1,08
x106/mm3 ve 28. gün 6,72+0,85 x106/mm3 olarak belirlendi (Çizelge 3.15) (Şekil 3.7).
Deneme grubundaki köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 6,44+1,0 x106/mm3 ve tedavinin
28. günü 6,61+0,72 x106/mm3 olarak belirlendi. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde 0.
ve 28. günlerde RBC sayılarındaki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın
önem kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.15. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde RBC Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
6,44 + 1,0
6,61 + 0,72
6,51 + 1,08
6,72 + 0,85
55
RBC
x
1
0
6
/
m
m
3
6,72
6,75
6,7
6,65
6,6
6,55
6,5
6,45
6,4
6,35
6,3
6,61
6,51
Deneme
6,44
Kontrol
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.7. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde eritrosit sayıları
Kontrol grubundaki köpeklerde ortalama hemoglobin (Hgb) değeri ilk gün (0.gün)
16,0+4,23 g/dl ve 28. günde 15,85+1,89 g/dl olarak belirlendi (Çizelge 3.16) (Şekil 3.8).
Deneme grubundaki köpeklerde aynı değer ilk gün (0.gün) 14,86+2,55 g/dl ve 28. gün
15,83+2,02 g/dl olarak belirlendi. Kontrol ve deneme grubu köpeklerde 0. ve 28. günlerde
Hgb değerindeki değişimin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın önem kontrolü testi
ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.16. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Hgb Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
14,86 + 2,55
15,83 + 2,02
16,0 + 4,23
15,85 + 1,89
28
56
Hgb
g
/
d
l
16,2
16
15,8
15,6
15,4
15,2
15
14,8
14,6
14,4
14,2
16
15,83
15,85
Deneme
14,86
Kontrol
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.8. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde hemoglobin değerleri
Kontrol grubundaki köpeklerde ortalama trombosit sayıları ilk gün (0.gün) 507,6 +
109,64 x103 /mm3 ve 28. gün 514,0 + 169,55 x103/mm3 olarak belirlendi (Çizelge 3.17) (Şekil
3.9). Deneme grubunu oluşturan köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 525,11 + 138,2 x103
/mm3 ve 28. gün 521,4 + 190,77 x103 /mm3 olarak belirlendi. Kontrol ve deneme grubu
köpeklerde 0. ve 28. günlerde PLT sayılarındaki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş
arasındaki farkın önem kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.17. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde PLT Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
525,11 + 138,2
521,4 + 190,77
507,6 + 109,64
514,0 + 169,55
57
PLT
530
x
525
1
0 520
3 515
510
/
505
m
m 500
3 495
525,11
521,4
514
507,6
Deneme
Kontrol
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.9. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde trombosit sayıları
3.2.2. Serum Biyokimyasal Bulgular
Deneme ve kontrol grubu köpeklere ait kan serumu biyokimya bulguları Çizelge 3.18
de gösterildi.
Çizelge 3.18. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu biyokimyasal bulguları
Parametreler
Deneme grubu
Kontrol grubu
0. gün
28.gün
0. gün
28.gün
X±Sx
X±Sx
X±Sx
X±Sx
AST(IU/L)
42,91 ± 17,92
38,08 ± 10,9
35,01 ± 9,17
36,15 ± 4,96
CK (IU/L)
178,98±93,39
224,62±126,44
119,76±47,41
111,33±41,48
CK-MB (U/dl)
443,69±263,51
433,68±244,22
255±216
254,1±242
Kardiyak Troponin I
(ng/mL)
LDH (IU/L)
0,08 ± 0,11
0,06 ± 0,08
0,04 ± 0,02
0,04 ± 0,03
119,71±43,5
114,29±34,38
122,33±40,84
121,7±32,26
Cl (mEq/L)
110,68±7,75
111,87±3,24
111,58±1,15
111,43±1,44
Potasyum(mEq/L)
4,81 ± 0,46
4,64 ± 0,28
4,64 ± 0,28
4,57 ± 0,26
Sodyum(mEq/L)
147,33±4,64
145,4±3,15
146,03±1,39
146,1±1,91
-: Önemsiz (P>0,05)
58
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu AST değeri ortalaması ilk gün (0.gün) 35,01+
9,17 IU/ L ve 28. gün 36,15+ 4,96 IU/ L olarak belirlendi. Deneme grubu köpeklerde aynı
değer ilk gün (0.gün) 42,91 + 17,92 IU/ L ve 28. gün 38,08 + 10,9 IU/ L olarak belirlendi
(Çizelge 3.19) (Şekil 3.10). Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0'ıncı ve 28'inci günlerdeki
kan serumu AST değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın önem
kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi. Deneme ve kontrol
gruplarında AST parametrelerinde 0 ve 28. günlerde istatistiksel farklılık olup olmadığı
student-t test ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları arasında istatistiksel açıdan
önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.19. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu AST Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
42,91 + 17,92
38,08 + 10,9
35,01 + 9,17
36,15 + 4,96
AST
I
U
/
L
50
45
40
35
30
25
20
15
10
5
0
42,91
38,08
35,01
36,15
Deneme
Kontrol
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.10. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu AST değerleri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu CK değeri ortalaması ilk gün (0.gün)
119,76+47,41 IU/ L ve 28. gün 111,33 +41,48 IU/ L olarak belirlendi. Deneme grubu
köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 178,98+93,39 IU/ L ve 28. gün 224,62+126,44 IU/ L
olarak belirlendi (Çizelge 3.20) (Şekil 3.10.). Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0. ve 28.
59
günlerdeki kan serumu CK değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine parametrik olmayan
wilcoxon sign ranks testi ile bakıldı ve önemli bir fark belirlenmedi (p>.05). Deneme ve
kontrol gruplarında CK parametrelerinde 0 ve 28. günlerde fark olup olmadığı parametrik
olmayan Mann-Whitney -U testi ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları arasında
istatistiksel açıdan önemli bir fark (p<0.05) belirlendi.
Çizelge 3.20. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu CK Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
178,98 + 93,39
224,62 + 126,44
119,76 + 47,41
111,33 + 41,48
CK
250
200
I
150
U
/ 100
L
Deneme
Kontrol
50
0
0
28
K0
K 28
Günler
Şekil 3. 11 : Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu CK değerleri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu CK-MB değerleri ilk gün (0.gün) 255,0+216,0
U/ dl ve 28. gün 254,1+242,0 U/ dl olarak belirlendi. Deneme grubu köpeklerde aynı değer ilk
gün (0.gün) 443,69+263,51 U/ dl ve 28. gün 433,68+244,22 U/ dl, olarak (Çizelge 3.21)
(Şekil 3.12.) belirlendi. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0'ıncı ve 28'inci günlerdeki kan
serumu CK-MB değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın önem
kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi. Deneme ve kontrol
gruplarında CK-MB parametrelerinde 0. ve 28. günlerde istatistiksel farklılık olup olmadığı
60
ve farkın önem kontrolü gerekli varsayımlar sağlanamadığı için parametrik olmayan MannWhitney -U testi ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları arasında istatistiksel açıdan
önemli bir fark (p<0.05) belirlendi.
Çizelge 3.21. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu CK-MB Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
443,69 + 263,51
433,68 + 244,22
255,0 + 216,0
254,1 + 242,0
CK-MB
500
450
400
U 350
300
/
250
Deneme
200
d
l 150
100
Kontrol
50
0
0
28
Günler
K0
K 28
Şekil 3. 12. : Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu CK-MB değerleri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu kardiyak troponin-I değeri ortalaması ilk gün
(0.gün) 0,04 + 0,02 ng/ ml ve 28. gün 0,04 + 0,03 ng/ ml olarak belirlendi. Deneme grubu
köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 0,08 + 0,11 ng/ ml ve 28. gün 0,06 + 0,08 ng/ ml
olarak belirlendi (Çizelge 3.22) (Şekil 3.13.). Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0’ıncı ve
28’inci günlerdeki kan serumu Kardiyak troponin-I değerindeki değişikliğin istatistiksel
önemine parametrik olmayan wilcoxon sign ranks testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>.05)
belirlenmedi. Deneme ve kontrol gruplarında kardiyak troponin-I parametrelerinde 0 ve 28.
günlerde istatistiksel farklılık olup olmadığı parametrik olmayan Mann-Whitney -U testi ile
kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark (p>.05)
belirlenmedi.
61
Çizelge 3.22. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Kardiyak Troponin-I Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
0,08 + 0,11
0,06 + 0,08
0,04 + 0,02
0,04 + 0,03
28
0,09
Troponin-I
0,08
n 0,07
g 0,06
0,05
/
Deneme
0,04
m 0,03
l 0,02
Kontrol
0,01
0
0
28
K0
K 28
Günler
Şekil 3. 13. : Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu kardiyak troponin-I değerleri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu LDH değeri ortalaması ilk gün (0.gün)
122,33+40,84 IU/ L ve 28. gün 121,7+32,26 IU/ L olarak belirlendi. Deneme grubu
köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 119,71+43,5 IU/ L ve 28. gün 114,29+34,38 IU/ L
olarak belirlendi (Çizelge 3.23) (Şekil 3.14.). Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0 ve 28.
günlerdeki kan serum LDH değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki
farkın önem kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi. Deneme ve
kontrol gruplarında LDH parametrelerinde 0. ve 28. günlerde istatistiksel fark olup olmadığı
parametrik olmayan Mann-Whitney -U testi ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları
arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.23. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu LDH Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
119,71 + 43,5
114,29 + 34,38
122,33 + 40,84
121,7 + 32,26
28
62
LDH
124
122,33
121,7
122
I 120
U 118
/
116
119,71
Deneme
114,29
Kontrol
L 114
112
110
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.14. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde kan serumu LDH değerleri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu klor değeri ortalaması ilk gün (0.gün) 111,58 +
1,15 mEq/ L ve 28. gün 111,43 + 1,44 mEq/ L olarak belirlendi. Deneme grubu köpeklerde
aynı değer ilk gün (0. gün) 110,68 + 7,75 mEq/ L ve 28. gün 111,87 + 3,24 mEq/ L olarak
(Çizelge 3.24) (Şekil 3.15.) belirlendi. Deneme ve kontrol grubu köpekler 0'ıncı ve 28'inci
günlerdeki kan serumu Cl- değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki
farkın önem kontrolü testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi. Deneme ve
kontrol gruplarında Cl- parametrelerinde 0 ve 28. günlerde istatistiksel farklılık olup olmadığı
parametrik olmayan Mann-Whitney -U testi ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları
arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.24. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Klor Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
110,68 + 7,75
111,87 + 3,24
111,58 + 1,15
111,43 + 1,44
63
Klor
m
E
q
/
L
112
111,8
111,6
111,4
111,2
111
110,8
110,6
110,4
110,2
110
111,87
111,58
111,43
Deneme
110,68
Kontrol
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.15. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde kan serumu klor değeri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu potasyum (K) değeri ortalaması ilk gün (0.gün)
4,64 + 0,28 mEq/ L ve 28. gün 4,57 + 0,26 mEq/ L olarak belirlendi. Deneme grubu
köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 4,81 + 0,46 mEq/ L ve 28. gün 4,64 + 0,28 mEq/ L
olarak (Çizelge 3.25.) (Şekil 3.16.) belirlendi. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0 ve 28.
günlerdeki kan serumu K değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine parametrik olmayan
wilcoxon sign ranks testi ile bakıldı ve önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi. Deneme ve
kontrol gruplarında K parametrelerinde 0 ve 28. Günlerde istatistiksel farklılık olup olmadığı
parametrik olmayan Mann-Whitney -U testi ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları
arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.25. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Potasyum Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
28
4,81 + 0,46
4,64 + 0,28
4,64 + 0,28
4,57 + 0,26
64
Potasyum
4,85
4,81
4,8
m 4,75
E 4,7
q
4,65
/
4,6
L
4,64
4,64
Deneme
4,57
Kontrol
4,55
4,5
4,45
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.16. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde kan serumu potasyum değeri
Kontrol grubu köpeklerde kan serumu sodyum (Na+) değeri ortalaması ilk gün (0.gün)
146,03 + 1,39 mEq/ L ve 28. gün 146,1 + 1,91 mEq/ L olarak belirlendi. Deneme grubu
köpeklerde aynı değer ilk gün (0. gün) 147,33 + 4,64 mEq/ L ve 28. gün 145,4 + 3,15 mEq/ L
olarak (Çizelge 3.26.) (Şekil 3.17.) belirlendi. Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0 ve 28.
günlerdeki kan serumu Na+ değerindeki değişikliğin istatistiksel önemine parametrik olmayan
wilcoxon sign ranks testi ile bakıldı ve önemli bir fark belirlenmedi (p>.05). Deneme ve
kontrol gruplarında Na+ parametrelerinde 0 ve 28. günlerde statistiksel farklılık olup
olmadığını student-t test ile kontrol edildi. Deneme ve kontrol grupları arasında istatistiksel
açıdan önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
Çizelge 3.26. : Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Kan Serumu Sodyum Değerleri
Günler
Deneme
Kontrol
0
147,33 + 4,64
145,4 + 3,15
146,03 + 1,39
146,1 + 1,91
28
65
Sodyum
147,5
147
m
146,5
E
q 146
/ 145,5
147,33
146,1
146,03
145,4
Kontrol
145
L
Deneme
144,5
144
0. Gün
28. Gün
Günler
Şekil 3.17. Deneme ve kontrol grubundaki köpeklerde kan serumu sodyum değerleri
Deneme ve kontrol grubu köpeklerde 0 ve 28. günlerde belirlenen kan
parametrelerinden WBC, RBC, Hgb, PLT, AST, LDH, CK-MB ve Cl- ölçümlerinin bu
günlere göre değişikliğin istatistiksel önemine iki eş arasındaki farkın önem kontrolü testi ile
bakıldı ve önemli bir fark (p>0.05) belirlenmedi. Yine CK, TROPONIN, Na+ ve K
ölçümlerinin 0 ve 28. günlerdeki fark istatistiksel açıdan parametrik olmayan wilcoxon sign
ranks testi ile kontrol edildi ve önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
Deneme ve kontrol grubu köpeklerin 0 ve 28. günlerde alınan WBC, RBC, HGB, PLT,
AST, Na+ değerlerinin deneme ve kontrol grupları aralarında istatistiksel önemine student-t
test ile bakıldı. Buna göre bu parametreler için deneme ve kontrol grupları arasında
istatistiksel herhangi önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi. Yine Deneme ve kontrol grubu
köpeklerde saptanan CK, LDH, TROPONĐN, K, Cl- değerleri arasında değişikliğin
istatistiksel önemine parametrik olmayan Mann-Whitney -U testi ile bakıldı. Buna göre 28.
günde alınan CK değeri ve 0 ile 28. gündeki alınan CK-MB değerleri için deneme ve kontrol
grupları arasında fark istatistiksel açıdan önemli (p<0.05) bulundu. Diğer değerler için gruplar
arasında istatistiksel açıdan önemli bir fark (p>.05) belirlenmedi.
66
3.2.3. Radyografik Muayene Bulguları
Deneme grubundaki geriatrik köpeklerde toraksın iki yönlü (L/L ve V/D)
radyografilerinde plöral efüzyon belirlendi ve kalp büyüklüğü; normal anatomik pozisyon,
sternum ve diyaframla temas yüzeyi göz önünde tutularak değerlendirildi ve hepsinde kalpte
genişleme ve vena cava caudaliste dilatasyon belirlendi.
3.2.4. Elektrokardiyografik (EKG) Muayene Bulguları
Deneme grubundaki köpeklerde elektrokardiyogram örneklerinin tümünde P dalgası
yoktu, bunun yerine izoelektrik çizgi üzerinde küçük (f) dalgaları belirlendi, QRS
kompleksinin düzensiz dağılımı nedeniyle R-R aralıkları eşit değildi, R dalgalarında büyüklük
bakımından farklılık belirlendi, dakikadaki kalp atım sayısı yüksek bulundu. Q dalgaları ST-T
dalgalarında anormallikler, sol ve sağ ventrikülde hipertrofi, düşük voltaj (Đnfiltratif
kardiyomyopati, perikard efüzyonu, hipotiroidi) Đntraventriküler ileti bozuklukları, taşiaritmi
vardı.
3.2.5. Ekokardiyografi (EKO) ve Doppler Muayenesi Bulguları
Deneme grubundaki köpeklerde ekokardiyogramda sağ ventrikülde dilatasyon, sağ
atriyumda genişleme, total kalp büyüklüğünün normal sınırların üzerinde olduğu belirlendi.
23,43
Maksimum
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
0
11,08
0,73
10,12
2,32
8,38
15,18
10,30
0,78
9,95
2,48
7,41
15,41
10
15,98
5,93
0
10
5,24
Geçerli
5,60
Minimum
N
9,63
9,12
Std.Sapma
2,46
0,58
1,25
2
9,69
0
Eksik
18
11,47
20
Geçerli
WBC28
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
N
WBC0
6,42
1,08
4,19
7,84
0,34
6,51
0
10
8,72
4,36
1,00
6,58
0,22
6,44
0
20
RBC0
6,71
0,85
5,56
8,42
0,27
6,72
0
10
7,70
4,85
0,72
6,46
0,16
6,61
0
20
RBC28
Çizelge 3.27. Deneme ve Kontrol Grubu Köpeklerde Đstatistiksel Veriler
DENEME
KONTROL
15,70
4,23
12,10
26,90
1,34
16,00
0
10
19,80
9,90
2,55
15,25
0,57
14,86
0
20
HGB0
16,25
1,89
12,60
17,90
0,60
15,85
0
10
18,70
11,00
2,02
16,35
0,45
15,83
0
20
HGB28
TANIMLAYICI ĐSTATĐSTĐKLER
67
489,50
109,64
372,00
739,00
34,67
507,60
0
10
782,00
342,00
138,20
464,00
32,57
525,11
2
18
PLT0
479,50
169,55
335,00
900,00
53,62
514,00
0
10
838,00
181,00
190,77
471,00
42,66
521,40
0
20
PLT28
37,50
9,17
15,00
49,50
2,90
35,01
0
10
77,30
15,00
17,92
35,70
4,01
42,91
0
20
AST0
36,80
4,96
28,60
42,40
1,57
36,15
0
10
59,70
21,90
10,90
38,70
2,50
38,08
1
19
AST28
100,50
47,41
70,50
199,60
14,99
119,76
0
10
366,00
50,00
93,39
176,00
22,65
178,98
3
17
CK0
92,00
41,48
78,90
187,00
13,12
111,33
0
10
514,00
64,00
126,44
192,00
29,01
224,62
1
19
CK28
DENEME
KONTROL
Geçerli
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
N
Geçerli
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
N
19
1
114,29
7,89
103,00
34,38
71,00
218,00
10
0
121,70
10,20
126,00
32,26
76,00
167,00
119,71
10,55
112,00
43,50
68,00
238,00
10
0
122,33
12,91
120,50
40,84
68,00
192,00
LDH28
17
3
LDH0
216,00
127,45
172,00
589,00
40,30
255,00
367,00
263,51
193,00
980,00
0
10
60,45
443,69
19
1
CKMB0
242,00
84,92
181,00
467,00
26,86
254,10
367,00
244,22
196,00
980,00
0
10
56,03
433,68
19
1
0,04
0,02
0,01
0,08
0,01
0,04
0,03
0,11
0,01
0,39
10
0
0,02
0,08
18
2
CKMB28 TROPONĐN0
0,02
0,03
0,01
0,10
0,01
0,04
0,03
0,08
0,01
0,28
10
0
0,02
0,06
TROPONĐN
28
17
3
68
146,00
1,39
144,00
148,30
0,44
146,03
147,00
4,64
143,00
163,00
10
0
1,04
147,33
20
0
NA0
146,00
1,91
144,00
151,00
0,60
146,10
146,00
3,15
138,00
150,00
10
0
0,70
145,40
20
0
NA28
4,70
0,28
4,17
4,98
0,09
4,64
4,73
0,46
4,20
6,20
10
0
0,11
4,81
19
1
K0
4,57
0,26
4,23
4,92
0,08
4,57
4,68
0,28
4,20
5,05
10
0
0,06
4,64
20
0
K28
112,00
1,15
109,80
113,00
0,36
111,58
113,00
7,75
84,00
117,30
10
0
1,78
110,68
19
1
CL0
111,40
1,44
109,00
114,00
0,45
111,43
112,00
3,24
101,00
116,00
10
0
0,74
111,87
19
1
CL28
DENEME
KONTROL
Geçerli
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
N
Geçerli
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
N
Diyastolik0
19
1
133,37
3,18
132,00
13,87
110,00
162,00
10
0
89,40
3,535
89,50
11,177
72
106
Sistolik0
18
2
201,44
4,19
195,00
17,77
180,00
251,00
10
0
126,90
3,979
125,50
12,583
109
148
70,00
8,947
61
83
2,829
71,40
117,50
20,12
91,00
152,00
10
0
4,74
119,17
Arteriyal0
18
2
116,50
7,810
102
126
2,470
115,90
164,50
32,08
99,00
207,00
10
0
7,56
163,39
179,00
10,32
156,00
191,00
2,43
177,00
119,50
18,65
75,00
148,00
4,17
116,00
113,00
20,23
70,00
142,00
4,64
107,68
TANIMLAYICI ĐSTATĐSTĐKLER
Nabız0
Sistolik1
Diyastolik1 Arteriyal1
18
18
20
19
2
2
0
1
69
160,50
31,60
108,00
197,00
7,07
157,10
Nabız1
20
0
157,00
22,62
100,00
182,00
5,06
153,95
Sistolik7
20
0
109,50
19,23
64,00
133,00
4,30
105,10
Diyastolik7
20
0
102,00
22,55
62,00
134,00
5,04
101,70
Arteriyal7
20
0
142,00
31,60
108,00
191,00
7,07
148,85
Nabız7
20
0
DENEME
KONTROL
Geçerli
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
N
Geçerli
Eksik
Aritmetik
Ortalama
Art.Ort. Std.
Hatası
Medyan
Std.Sapma
Minimum
Maksimum
N
101,30
3,38
102,50
15,10
70,00
127,00
4,26
147,00
18,58
112,00
187,00
Diyastolik
14
20
0
150,00
19
1
Sistolik14
94,00
24,81
62,00
140,00
5,55
98,55
20
0
Arteriyal14
137,50
34,86
92,00
197,00
7,80
144,50
20
0
Nabız14
142,00
12,09
119,00
168,00
2,77
144,42
19
1
Sistolik21
98,00
9,64
85,00
116,00
2,16
98,55
20
0
87,00
21,79
64,00
128,00
4,87
93,65
20
0
Diyastolik21 Arteeriyal21
70
128,00
31,85
98,00
189,00
7,12
137,85
20
0
Nabız21
93,00
9,77
79,00
113,00
10
0
87,30
3,547
86,00
11,216
74
109
129,30
3,581
129,50
11,324
113
149
2,18
94,00
20
0
139,00
11,25
115,00
159,00
10
0
2,51
139,60
20
0
67,50
9,077
59
84
2,871
70,20
82,00
20,68
64,00
132,00
10
0
4,62
91,30
20
0
116,50
5,432
109
128
1,718
117,20
124,50
28,84
96,00
179,00
10
0
6,45
133,85
20
0
Sistolik28 Diyastolik28 Arteriyal28 Nabız28
71
4.TARTIŞMA
Köpeklerde oldukça yaygın, önemli ve artan bir sorun olan kalp yetmezliği ve
hipertansiyonun önemi gün geçtikçe artmaktadır. Etiyolojik birçok faktöre dayalı olan bu
hastalıkların tedavilerinde başarılı gelişmeler olmaktadır. Köpeklerde yaş ilerledikçe
hastalığın yaygınlığı artmaktadır.
Köpeklerde hipertansiyonda yaş, ırk, cinsiyet, mizaç, çeşitli hastalıklar ve beslenmenin
etkisinin bulunduğu, en önemli etkenin yaş ve ırk olduğu, yaşa bağlı olarak damar
elastikiyetinin azaldığı, vücut büyüklüğünün indirekt olarak hipertansiyonla ilişkili
olabileceği ileri sürülmektedir (Bodey A.R ve Michell A.R 1996; Meurs ve ark., 2000).
Bishop ve ark. (1979) kalp yetmezliğinin iri ırk köpeklerde daha fazla ortaya çıktığını
ve iri ırk köpeklerin hastalığa predispoze olduklarını bidirmektedirler. Hipertansiyona ise
daha çok greyhound, deerhound ve diğer av köpek ırklarında rastlandığı rapor edilmektedir
(Bodey ve Michell, 1996). Bu çalışmada kullanılan köpekler dikkate alındığında kalp
yetmezliği ve hipertansiyona en çok terrier ırkı köpeklerde rastlanıldı.
Araştırmacılarca köpeklerde kalp yetmezliği ve hipertansiyona cinsiyetin etkisi
araştırılmış ve farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Bazı araştırıcılar (Calvert ve ark., 1997ab;
Freeman ve ark., 1996; Meurs ve ark., 2000) kronik kalp yetmezliği ve hipertansiyona daha
çok erkek köpeklerde rastlanıldığını, bazıları (Struble ve ark., 1998) ise bu hastalıkların
etiyolojisinde cinsiyet predispozisyonu olmadığını ileri sürmektedirler. Egner (2002) bir
çalışmasında herhangi bir cinsiyet predispozisyonu tespit etmediğini bildirirken başka bir
çalışmasında hipertansiyonun daha çok dişi köpeklerde görüldüğünü ileri sürmüştür (Egner,
1998). Başka araştırıcılar ise hipertansiyonun dişilere nazaran erkek köpeklerde daha çok
görüldüğünü ifade etmişlerdir (Meurs ve ark, 2000). Bu araştırmada hipertansiyon ve kalp
yetmezliğine %60 erkek, %40 dişi köpeklerde rastlanması bildirimlere uymaktadır.
Araştırıcılar (Calvert ve ark., 1997ab; Freeman ve ark., 1996) kronik kalp
yetmezliğinin
çoğunlukla
8-10
yaşındaki
köpeklerde
görülmeye
başladığını
ileri
sürmektedirler. Bu çalışmada kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen köpeklerin 7-16
(+11,525) yaşlarında olması bildirimlerle uyumlu bulunmuştur.
72
Bodey A.R ve Michell A.R (1996) kronik kalp yetmezliğinde köpeklerin beslenme
tarzının önemli olduğuna vurgu yaparken bu araştırmada kliniğe getirilen kalp yetmezlikli ve
hipertansiyonlu köpeklerin beslenme tarzları hakkında net bilgi sahibi olunamadığından bu
hastalıklara beslenmenin etkisi yönünden bir yorum getirilememiştir.
Tomaselli ve ark. (1994) kalp yetmezliği olan ileri yaştaki köpeklerde halsizlik,
dispne, solunum güçlüğü, öksürük, düzensiz kalp atışları gibi semptomların ortaya çıktığını
bildirmektedirler. Bu çalışmada da kalp yetmezliği ve hipertansiyon tanısı konulan
köpeklerde başlıca şikayetin genel durum bozukluğu, öksürük, dispne ve egzersiz intolerans
olduğu belirlendi.
Köpeklerde kan basıncı ölçümü son yıllarda daha fazla önem kazanmış ve bu konu ile
ilgili çalışmalara hız verilmiştir. Kan basıncı ölçümü için birçok yöntem denenmiş ancak
indirekt osilometrik uygulama pratik ve ekonomik olması nedeniyle veteriner hekimlikte
kabul görmüştür (Egner, 2002; Schmieg, 2002). Bu çalışmada köpeklerin kan basınçları
osilometrik metotla memodiagnostik® tansiyon ölçüm cihazı kullanılarak ölçüldü.
Köpeklerde tansiyon değerlerinin belirlenmesinde en önemli kriter ölçüm yerinin
seçimidir. Werner (1972)’e göre köpeklerde kan basıncı kuyruk kökü, ön ve arka
ekstremiteden ölçülebilmektedir. Bu alanlar silindirik yapıda olduklarından, uygulanacak
manşon için gerekli hacim ve artere sahiptirler. Arterler büyük ve kalın olmalı, diğer
dokulardan az etkilenmelidir. Manşonun takıldığı yerin kalbe olan uzaklığının ölçüm değerini
etkilediği ileri sürülmektedir (Grauwiller ve ark., 1958). Tansiyonun doğru ölçümü için,
ölçüm yapılacak alanın kalbe olan uzaklığı önemlidir. Ölçüm sonuçlarının yorumlanmasında
aynı yerden yapılan tekrarlı ölçümlere bakılması gerektiği, tansiyon ölçümü için standard bir
ölçüm yeri olmadığı bildirilmektedir (Bodey, 1998). Scharagel, (1989) de ölçüm alanları için
birçok araştırma yapmış, ölçüm sonuçlarını direkt ölçüm metodu ile karşılaştırmış ve standard
ölçüm yeri olmadığı kanısına varmıştır. Araştırıcılar (Bodey ve ark, 1994; Bodey ve Michell,
1996) yetişkin köpeklerde en iyi ölçüm yerinin yan yatmış pozisyonda ön ekstremiteler
olduğunu ileri sürmektedirler. Tansiyon ölçümünün büyük köpeklerde düz bir masa üzeri
veya yerde, küçük köpeklerde ise sahibinin kucağında ön kola manşon uygulanarak
yapılabileceği (Egner, 2002), manşonun kola tam oturmuş olması ve ölçümün 3-5 kez
73
tekrarlanması gerektiği ileri sürülmektedir (Kirkendall, 1980). Tansiyon ölçümlerinde ölçüm
sayısının en az 5 olması gerektiği (Mathess, 1978; Egner, 1998) belirtilirken, Kallet (1997) bu
sayının 7 olmasının sonuçların güvenirliliğini artıracağını, beyaz önlük etkisinin azaltılması
için ölçüm sayısının fazla olmasında yarar olduğunu ileri sürmektedir. Bu çalışmada; tansiyon
ölçümü öncesi köpekler sessiz bir ortamda dinlendirildikten sonra büyük köpekler düz bir
zemin üzerinde küçük köpekler sahibinin kucağında veya bir masa üzerinde tutularak ön
bacağa (antebrachiumun distal 1/3 seviyesinde) uygun manşon yerleştirilerek sistolik,
diyastolik ve ortalama kan basınçları ve nabız sayılarının belirlenmesi için 5-7 dakikalık bir
sürede beşkez ölçüm yapılarak bu değerlerin ortalamaları ölçüm değeri olarak kabul edildi.
Sağlıklı köpeklerde osilometrik yöntemle yapılan ölçümlerde sistolik ve diyastolik
(SYS/DĐA) arteriyel kan basıncı değerleri sırasıyla SYS 133/ DĐA 75.5 mmHg (Bodey ve
Michell, 1996), SYS 147/ DĐA 82,6 mmHg (Remillard ve ark., 1991) ve SYS 144/ DĐA 91
mmHg (Henik, 1997) olarak bildirmektedir. Bu çalışmada kontrol grubundaki köpeklerde ilk
gün (0.gün) SYS 126,9+12,58 / DĐA 89,4 + 11,177 ve 28.gün SYS 129,3+11,324 / DĐA 70,2
+ 9,077 mmHg olarak belirlenen SYS/DĐA değerleri bildirimlerle uyumludur.
Köpeklerde 180/100 mmHg SYS/DĐA değerlerinin hipertansiyon için risk oluşturan
kritik değerler olduğu ileri sürülmektedir (Littman ve Drobatz, 1995; Henik,1997). Brown ve
Henik (2000) bu sınırın 170/100 olduğunu, Struble ve ark. (1998) ile Stepien (2002) 160/100
mmHg olduğunu bildirmektedir. Polzin ve ark, (1995) köpeklerde 160/95 mmHg üzerindeki
kan basıncı değerlerinin hipertansiyon tanısı koymak için yeterli olduğunu belirtmektedir. Bu
çalışmada 160/100 mmHg değeri kritik sınır olarak kabul edilmiş, bu değerlerin üzerindeki
köpekler hipertansiyon hastası olarak kabul edilmiş ve sağaltım uygulanmıştır.
Prasad ve ark. (1985) mitral kapak dejenerasyonu belirledikleri köpeklerde kapak
hataları ile sodyum ve potasyum düzeyleri arasında direkt bir ilişki bulamadıklarını, mitral
dejenerasyon oluşumundan serum klor iyonu düzeyinin sorumlu tutulabileceğini ileri
sürmektedirler. Bunların aksine Khatter ve ark. (1987) ise köpeklerde mitral kapak
yetersizliğine bağlı sol kalp yetmezliğinde miyokardiyal kontraktilitedeki azalmada sodyum
ve potasyum düzeynin etkili olduğunu ileri sürmektedirler. Lowensohn ve ark. (1978) serum
potasyum düzeyinde azalma ve sodyum düzeyindeki yükselmenin taşikardi, kardiyak verimde
düşme ve egzersiz intoleransa neden olduğunu rapor etmişlerdir. Bu çalışmadaki köpeklerde
74
serum sodyum, potasyum ve klor iyonları düzeylerinde istatistiksel açıdan önemli bir fark
belirlenmediğinden mitral kapak dejenerasyonu ile bu iyonların seviyeleri arasında bir ilişki
kurulamamıştır.
Çalışmalar (Pieske, B. ve ark.,1995) insanlarda kan serumu sodyum değerindeki
değişikliğinin miyokart fonksiyon bozukluğunda baskın bir rolü olabileceğini toplam sodyum
miktarı ve sodyum atılım hızının yetmezlik durumunda miyokartta azaldığını göstermektedir.
Köpeklerde kan serumu Na+ değerinin miyokart fonksiyonuna etkisi ile ilgili bir çalışma
bulunmamaktadır. Bu çalışmada kan serumu sodyum değerlerinde istatistiksel önemi olan bir
fark belirlenmediğinden serum Na+ seviyesinin miyokart fonksiyon bozukluğunda rolü
hakkında bir yorum yapılmamıştır.
Đnsanlarda ACE inhibitörleri ile antihipertansif tedavi uygulanan bir çalışmada serum
potasyum değerinin sağlıklı insanlardakinden yüksek olduğu belirlenmiştir (Schepkens ve
ark., 2001). Köpeklerde kan serumu K+ değeri ile ilgili böyle bir çalışma bulunmamaktadır.
Bu çalışmada deneme ve kontrol grubu köpeklerin serum potasyum değerlerinde istatistiksel
önemi olan bir fark belirlenmediğinden serum potasyum seviyesindeki değişikliğin
hipertansiyona etkisi hakkında bir yorum yapılamamaktadır.
Köpeklerde kalp hasarında AST, CK, CK-MB ve LDH gibi enzim düzeylerinde artış
şekillenebilir (Burgener ve ark 2006, Gupta ve ark 2008). Visser ve ark. (1981) köpeklerde
sadece sol ventriküldeki yıkımlanmalarda serum CK’da, karaciğer ve kalbin herhangi bir
bölgesindeki dejenerasyonlarda ise total serum LDH’da artış şekillendiğini göstermişlerdir.
Osbakken ve ark. (1992) CK aktivitesinde artış olduğuda diyastolik fonksiyonun bozulduğuna
ayrıca hipertansiyon ve kalp yetmezliğinin şekillenmesinde etkili olduğuna işaret etmişlerdir.
Đleri derecede kalp yetmezliği gösteren atriyal taşikardili ve fibrilasyon belirlenen köpeklerde
serum CK düzeylerinde artış olduğu bildirimine (Amberger ve ark., 1989 ;Smetnew ve
ark.(1983) uygun olarak bu çalışmada kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen köpeklerde
CK düzeyi yüksek bulundu.
Amberger ve ark. (1989) köpeklerde ileri derece kalp yetmezliğindeki atriyal
taşikardinin nedenini atrioventriküler ve aort kapağındaki infarktüslere bağlamaktadırlar. Bu
araştırmada EKO ve dopler kontrollerinde ventriküler endokardiyumda granulasyon ve aort
75
kapağında hiperekoik alanların varlığı belirlenen taşikardide bu lezyonların etkisi olabileceği
şeklinde yorumlandı.
Yapılan çalışmalarda (Oyama ve ark. 2004; Herndon ve ark. 2008) sağlıklı
hayvanlarda serum kardiyak Troponin I düzeyi 0 ng/ml tespit edilirken, dolaşım yetmezliği
gösterenlerde 0.19 ile 1.43 ng/ml, kalp yetmezliği olanlarda ise 0.2 ile 30.24 ng/ml tespit
edilmiştir. Bu araştırmada kalp yetmezliği belirtileri gösteren köpeklerden kan serumu
kardiyak Troponin I düzeyleri araştırmanın ilk günü (0. gün) 0,08 ve 28. günü 0,06 ng/ml
olarak bulundu. Kardiyak Troponin I düzeyi kalp hasarı şekillendiğinde ilk 24 saatte yüksek
olup ilerleyen günlerde düştüğünden ve bu çalışmada değerlendirilen hastalar kronikleşmiş
olduklarından kan serumu kardiyak Troponin I düzeyindeki değişimin istatistik önemi
olmadığı belirlendi.
Barret ve ark., (1988) kalp yetmezliğinde AST düzeyinde artış olabileceğini
bildirmişlerdir. Bu araştırmada kalp yetmezliği belirtileri gösteren köpeklerden kan serumu
AST düzeylerinde istatistiksel önemi olan bir değişiklik belirlenmedi.
Zucker ve ark. (1979) kronik kalp yetmezliğinde miyokardiyal kontraksiyonda
düzensizlik, pulmoner ve periferal ödem ile bradikardi belirlemişlerdir. Bu çalışmada;
bildirimlere benzer olarak solunum ğüçlüğü ve egzersiz intolerans radyografik ve
ekokardiyografik kontrollerde miyokardiyal kontraksiyonlarda düzensizlik belirlenirken,
oliguri ve periferal ödem bulgusuna rastlanmadı.
EKG’de meydana gelen değişiklikler klinik ve laboratuvar bulguları ile birlikte
değerlendirildiğinde ileri yaşlarda ortaya çıkan kalp yetmezliğinin ayırıcı tanısına katkı
sağlayabilmektedir (DeFrancesco ve ark., 1996). Bu çalışmada kalp yetmezliği belirlenen
köpeklerde EKG bulgularında yaygın olarak saptanan atriyal taşikardi, atriyal fibrilasyon ve
ventriküler taşikardi bulguları Calvert ve ark. (1997ab) ile Stevenson ve ark.’nın (1988)
bildirmlerine uygunluk gösterdi. Tomaselli ve ark. (1994) köpeklerde ileri yaşlarda kronik
kalp yetmezliğinde halsizlik, taşipne, QRS kompleksinde değişiklikler (QRS kompleksinin
şekillenmemesi, süresinde uzama, yüksekliğinde artma, çatallaşma, ventriküler ileti
bozukluğu) ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Bu çalışmada da kalp yetmezliği olan
köpeklerde belirlenen halsizlik, taşipne ve QRS kompleksinde değişiklikler kaynak bilgilerle
uyumludur.
76
Kalp yetmezlikli hastalarda ACE inhibitörleri ile Angiotensin II reseptör blokerleri’nin
benzer klinik etkiye sahip oldukları Losartan ve Captopril ile yapılan çalışmada tespit
edilmiştir (Pitt, B., 1999). Bu nedenle kalp yetmezliği olan hastaların tedavisinde öncelikle
ACE inhibitörlerinin seçilmesi önerilmektedir. ACE inhibitörü ile birlikte ARB verilmesinin
daha etkili olduğunu ileri süren çalışmalarda vardır (Rodgers, JE., 2001). Bu çalışmada; kalp
yetmezliği ve hipertansiyon tanısı konulan ve deneme grubunu oluşturan 20 köpeğe bir ACE
inhibitörü olan perindopril ve solunum güçlüğüne karşı üç gün furosemid kullanıldı.
Perindopril potent ve uzun etkili bir ACE inhibitör ön ilacıdır. Deesterlenmiş
metaboliti perindoprilat aracılığı ile etki eder (Todd, 1991; Resplandy ve ark., 1991). Orta ve
ağır hipertansiyonlu hastalarda bu ilacın olumlu bir klinik etkinliğe ve güvenilirliğe sahip
olduğu ortaya konulmuştur (Depaute ve ark., 1992 ). Preliminer çalışmalarda konjestif kalp
yetmezliğinde perindoprilin yararlı etkileri olduğunu düşündüren sonuçlar yayınlanmıştır
(Thuiller ve ark., 1990; Flammeng ve ark., 1990). Bu çalışmadaki sonuçlar bildirimlerle
uyumludur.
Araştırıcılar (Littman ve Drobatz, 1995; Henik, 1997; Struble ve ark., 1998; Brown ve
Henik, 2000) Enalapril maleate’ın hipertansiyonlu köpeklerde kullanılabileceğini ve iyi
sonuçlar alındığını belirtmişlerdir. Köpeklerde hipertansiyon sağaltımında ilk uygulanan ACE
inhibitörü enalapril maleate olmuştur. Bu ilaç verildikten yaklaşık 24-48 saat sonra kan
basıncı normale dönmektedir. Đnsanlarda enalapril maleate’ın bazen öksürüğe neden olduğu
bu etkinin köpeklerde de görülebileceği bildirilmektedir (Bartges,1996). Bu çalışmada
perindopril uygulanan köpeklerde öksürük tespit edilmemiştir.
Đnsanlarda enalapril maleate ile hipertansiyon sağaltımı sırasında ender olarak dermal
reaksiyonların da görüldüğü (Bielory ve ark.,1992; Llop ve ark.,1994) aynı zamanda
tedavinin ilk haftasında % 0,1-0,6 anjiyoödem oluşabileceği (Bielory ve ark.,1992), captopril
ile anjiyoödem oluşan hastalara diğer ACE inhibitörlerinin kullandırılmamasına özen
gösterilmesi gerektiği ileri sürülmektedir (Llop ve ark.,1994). Bu araştırmada perindopril
uygulanan köpeklerde herhangi dermal bir reaksiyon gözlemlenmedi.
Perindopril’in SYS, DĐA, MAP ve nabız üzerine 0., 1., 7., 14., 21., 28. günlerdeki
kontrollerde daha optimal etki sağladığı gözlemlendi. Perindopril tedavisi esnasında ilacı
kesmeyi gerektirecek hipotansiyon ve bradikardi gibi yan etkiler gözlemlenmedi. Bu bulgu
77
ilaca düşük dozda (0,5mg/kg/gün) başlanması ve zamanla artırılmasına bağlı olabilir. Bu da
yüksek dozlar kullanılmadan anlamlı sonuçlara oluşabildiğini gösterdi.
Bu çalışmada ilacın 28 günden daha uzun süre kullanılmasıyla ilacın uzun dönem
etkilerinin ortaya konulması olasıdır.
78
5. SONUÇ
Ülkemizde köpek sayısı hızla artmakta, iyi bakım ve beslenmeye bağlı olarak
köpeklerin yaşam süreleri uzamakta ve yaşlılığa bağlı olarak kronik hastalıklar daha çok
ortaya çıkmaktadır. Bu hastalıklarda en önemli yeri kalp yetmezlikleri ve buna bağlı
şekillenen hipertansiyon almaktadır.
Bu çalışmada kronik kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen köpeklerde klinik
olarak; çevreye ilgisizlik, iştahsızlık, genel durum bozukluğu, öksürük, dispne ve egzersiz
intolerans gözlemlendi.
KKY’li köpeklerde SYS, DĐA ve MAP değerlerinin önemli oranlarda yüksek olduğu
ve hipertansiyon tanısı konabilmesi için uzun yıllardır çeşitli yöntemlerin araştırıldığı ve bu
araştırmalar sonucu tansiyon değerinin, köpeklere uygun ossilometrik yöntemle kolayca
saptanabileceği ve gerçeğe yakın sonuçlar vermesi nedeniyle bu çalışmada tansiyon değerleri
bu yöntemle belirlendi. Bu çalışmada ossilometrik yöntemle çalışan köpeklere spesifik
memodiagnostic tansiyon cihazı kullanıldı. Yanılma payını en aza indirmek için en az 5
ölçüm yapılarak bunların ortalaması tansiyon değeri olarak kabul edildi.
Perindopril kullanımının; total kan değerlerinden Hgb miktarı, RBC, PLT ve WBC
sayıları ve kan serum biyokimyasal değerlerinden CK, LDH, AST, CK-MB ve Kardiak
Troponin-I enzim ve Na+, K+, Cl- iyon değerleri üzerinde önemli değişmeler oluşturmadığı
saptandı.
Kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen deneme grubu köpeklerde kreatin kinaz ve
kreatin kinaz MB değerlerinin yüksek, plöral efüzyon, kalpte genişleme ve vena cava
caudaliste dilatasyon, elektrokardiyografide; P dalgasının olmadığı, QRS kompleksinin
düzensiz, R dalgalarının eşit olmadığı, ekokardiyografi ve dopplerde;
sağ ventrikülde
dilatasyon, sağ atriyumda genişleme, total kalp büyüklüğünün normal sınırların üzerinde
olduğu saptandı.
Çevreye ilgisizlik, genel durum bozukluğu, iştahsızlık, dispne, egzersiz intolerans,
öksürük ve hipertansiyon gibi subjektif belirtilere yönelik yapılan klinik skorlamadan sonra
79
hipertansiyonu kontrol altına almak için perindopril kullanımı ile istatistiksel anlamı olan bir
düzelme belirlendi. Korelasyon analizlerinde deneme grubundaki köpeklerde düzelmenin
pozitif korelasyon gösterdiği belirlendi. DĐA ve MAP değerlerinin çalışma sonunda kontrol
grubundaki köpeklerde belirlenen düzeye kadar düştüğü, ancak SYS değerinin hala bir miktar
yüksek olduğu belirlendi.
Köpeklerde kalp yetmezliği ve hipertansiyonun sağaltımında kullanılan anjiotensin
reseptör blökerlerinden perindopril’in klinik etkinliğinin araştırıldığı bu çalışmada perindopril
0,5 mg/kg/gün dozda oral olarak kullanıldığında etkili ve güvenli olduğu DĐA ve MAP
değerlerinde sağlanan düzelmenin SYS değerinde de sağlanması için tedaviye daha uzun süre
devam edilmesi gerektiği belirlendi. Uyum, tolerabilite, klinik iyileşme ve deneme grubu
köpeklerde hareketliliğin artması açısından perindopril kullanımı olumlu bulundu. Ayrıca
kalp yetmezliğinin subjektif ve objektif semptomlarında belirgin düzelmeler kaydedildi. Bu
değerlendirmeler klinik yanıtı desteklerken, deneme grubundaki köpeklerde tansiyon
değerlerinin anlamlı bir şekilde azaldığı belirlendi.
Perindopril kullanımı ile genel durum, öksürük, dispne, egzersiz intoleransta iyileşme
olduğu hipertansiyonun kontrol altına alındığı hematolojik ve biyokimyasal değerlerde (Hgb
miktarı, RBC, PLT ve WBC sayıları, CK, LDH, AST, CK-MB ve Kardiak Troponin-I enzim
ve Na+, K+, Cl- iyon değerleri) ise önemli bir değişikliğin olmadığı belirlenemedi. KKY’ nin
prognozunda köpeklerin yaşam süresi ve kalitesinin yükseltilmesinin amaçlandığı
düşünüldüğünde tansiyon değerleri belirlenerek antihipertansif tedavinin yapılmasının klinik
tabloyu olumlu yönde etkileyeceği ancak antihipertansif tedaviye ek olarak diüretik
kullanımının da gerekli olabileceği sonucuna varıldı.
80
ÖZET
Köpeklerde Kalp Yetmezliğinde Perindopril Kullanımı
Bu çalışma, bir ACE inhibitörü olan perindopril’in kalp yetmezlikli ve hipertansiyonlu köpeklerde
etkinliğini araştırmak amacıyla, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Đç Hastalıkları Anabilim Dalı
kliniğine getirilen, değişik kilo ve yaşlarda, farklı ırk ve cinsiyette kalp yetmezlikli ve hipertansiyonlu
20 köpek (deneme grubu), farklı ırk ve kiloda her iki cinsiyetten sağlıklı 10 köpek (kontrol grubu)
olmak üzere toplam 30 köpekte yapıldı.
Çalışmada kan basınç ölçümleri deneme grubundaki köpeklerde 0.,1.,7., 14., 21. ve 28.
günler olmak üzere altı kez, kontrol grubunda ise 0. ve 28. günler olmak üzere iki kez yapıldı.
Köpeklerin kan basınçları (SYS, DĐA ve MAP değerleri) veteriner alanda kullanım sertifikalı
köpeklere spesifik memodiagnostic tansiyon cihazıyla osilometrik yöntemle ölçüldü. Deneme grubunu
oluşturan köpeklerde deneme süresince antihipertansif olarak günde tek sefer oral olarak 0,5 mg/kg
dozda perindopril ve üç gün süreyle 1 mg/kg dozda i.m. furosemid kullanıldı. Deneme ve kontrol
grubunu oluşturan köpeklerin 0. ve 28. günlerde olmak üzere iki kez hematolojik ve serum
biyokimyasal ölçümleri yapıldı. Hemogram için alınan örneklerden; Hgb miktarı, RBC, PLT ve WBC
sayıları, serum biyokimyası kontrolleri için CK, LDH, AST, CK-MB ve Kardiak Troponin-I enzim ve
Na+, K+, Cl- iyon değerleri belirlendi.
Kontrol grubunu oluşturan köpeklerin fiziksel muayenelerinde kalp yetmezliği ve
hipertansiyonun varlığını gösteren herhangi bir bulguya rastlanmadı.
Çalışmanın ilk günü kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen deneme grubu tüm köpeklerin
SYS, DĐA ve MAP değerlerinin, kontrol grubunu oluşturan köpeklerin kan basıncı değerlerinden
oldukça yüksek olduğu belirlendi. Đlaç uygulamasının 28. gününde ise; deneme grubunu oluşturan
bütün köpeklerin SYS, DĐA, MAP değerlerinin, kontrol grubunu oluşturan köpeklerin kan basıncı
değerlerine yakın olduğu ve fizyolojik sınırlarda olduğu belirlendi.
Köpeklerde perindopril kullanımının kan tablosu ve kan serumu biyokimyasal değerlerinde
önemli değişiklikler oluşturmadığı belirlendi.
Bu çalışma ile kalp yetmezliği ve hipertansiyon belirlenen köpeklerde hipertansiyonun
tedavisinde bir ACE inhibitörü olan perindopril’in etkili olduğu, kan basıncının normal seviyede
sürdürülmesi için hergün oral olarak 0,5 mg/kg dozda kullanımının uygun olduğu sonucuna varıldı.
Anahtar Kelimeler: Hipertansiyon, Kalp yetmezliği, Köpek, Perindopril
81
SUMMARY
Use of Perindopril in Heart Failure in Dogs
This study is to investiage the effectiveness of perindopril, an ACE inhibitor, on hypertensive and
heart failure in dogs brought to Ankara University Faculty of Veterinary Medicine Department of
Internal Medicine clinic. There were total of 30 dogs; 20 of them were different breeds and sexes (test
group), and the other 10 dogs with different breeds but both sexes (control group).
In the test group, the blood pressure measurements were recorded on days 0, 1, 7, 14, 21 and 28th, six
times a day. The control group was recorded on days 0 and 28, twice per day. Each dog’s blood
pressure (SYS, DIA, MAP values) were recorded using a memodiagnostic oscillometric blood
pressure device which is a certified method used in the field of veterinary medicine. The test group
dogs were given a 0.5 mg/ kg single daily dose of perindopril and 1 mg/kg dose of i.m. furosemid for
3 days. Both test and control group dogs had blood drawn twice per day on days 0 and 28 for
hematological and serum biochemical measurements. Samples taken for the complete blood cell count,
the amount of Hgb, RBC, PLT and WBC counts, serum biochemical markers for the control of CK,
LDH, AST, CK-MB and cardiac troponin-I enzyme and Na+, K+, Cl- ion values were determined.
The control group of dogs did not show any presence of heart failure and hypertension during the
physical examiniation.
On the first day, it was determined that SYS, DIA and MAP values for of the test group dogs having
heart failure and hypertension were much more higher than the same values of the dogs in the control
group. On the 28th day of drug administration, all dogs in the test group had diagnostic values (SYS,
DIA, MAP and blood pressure) close to the dogs in the control group and the values determined within
the physiological limits.
Blood table and blood serum values in dogs given perindopril did not not constitute significant
changes.
This study concluded the effectiveness of daily oral 0.5 mg/kg dose perindopril, an ACE inhibitor, for
the treatment of dogs diagnosed with hypertension and heart failure in order to have continued levels
of healthy blood pressure.
Key words: Dog, Heart failure, Hypertension, Perindopril
82
KAYNAKLAR
ALDERMAN MH, MADHAVAN S, OOĐ WL, COHEN H, SEALEY JE, LARAGH JH. Association
of the renin-sodium profile with the risk of myocardial infarction in patients with hypertension.
N Engl J Med 1991, 324:1098-1104.
ALEKSANDRI, A.L., BEZPROZVANNYI, B.K., (1984). Postmortem diagnosis of ventricular
fibrillation in acute coronary insufficiency (Abstr). Kardiologiia, 24: 62-65.
ALKAN, Z. (1999). Veteriner Radyoloji, 1. Baskı. Mina ajans, Ankara.
AMBERGER C, CHETBOUL V, BOMASSĐ E, et al. Comparison of the effects of imidapril and
enalapril in a prospective, multicentric, randomized trial in dogs with naturally acquired heart
failure. J Vet Cardiol 2004; 6: 9-16.
AMBERGER, C, VARINI, M, SCHLAFFLI, M. (1989). Aortic valvular dysplasia in a dog (Abstr).
Schweiz Arch Tierheilkd., 131: 241-246.
AMENTA, F., MINGINI, F., RABBIA, F., TOMASSONI, D., VEGLIO, F. (2002). Protective effect
of anti-hypertansive treatment on cognitive function in essential hypertansion: analysis of
published clinical data. Journal of the Neurological Sciences. 8732:1-5.
ANDERSON WD, ANDERSON BG (1994) Atlas of Canine Anatomy. Lea & Febiger, Philadelphia,
pp. 522-571.
Anonim. 2010/a:http://www.saglik.im/kalp-yetmezligi/22.12.2010.
ARCH INTERN MED (1997). The sixth Report of the Joint National Committee on Prevention,
Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Pressure., 157: 2413-2445.
ASMAR, R., GOSSE, P., N’TELA, J. T., GRAY, S., DUDLEY, A. (2001). Effects of telmisartan on
arterial compliance and endothelial function in type 2 diabetes patients with essential
hypertension. American Journal of Hypertension. 14(4): 114.
AYTUĞ, N.; YAVUZ, H. M.; SOYLU, M. K. (1997). Köpek ve kedi iç hastalıkları, Reproduksiyon,
Beslenme, Bakım ve Eğitim, Özcan matbaacılık, 1. Baskı, Bursa.
BADER D, KUGELMAN A, LANĐR A, TAMĐR A, MULA E, RĐSKĐN A. (2006). Cardiac troponin I
serum concentrations in newborns: A study and review of the literature. Clinica Chimica Acta,
371, 61–65.
BARRET, R.J., HARLEMAN, J.H., JOSEPH, E.C., (1988). The evaluation of HBDH and LDH
isoenzymes in cardiac cell necrosis of the rat. J Appl Toxicol., 8: 233-238.
83
BARTGES, J. W., WILLIS, A. M., POLZIN, D, J. (1996). Hypertension and renal disease. Vet.
Clinics of North Am.: Small Animal Practice. 26 (6): 1331-1345.
BASOGLU, A. (1998). Dolaşım Sistemi Hastalıkları. Kedi ve Köpek Hastalıkları. 1. Baskı, Medisan
Yayınevi, s.153-203.
BERNE RM, LEVY MN (1997a) Cardiovascular physiology, 7th edn. Mosby, St. Louis, pp. 55-81.
BERNE RM, LEVY MN (1997b) Cardiovascular Physiology, 7th edn. Mosby, St. Louis, pp.
7-53.
BIELORY, L., LEE, S.S., HOLLAND, C.L., JAKER, M. (1992). Long-acting ACE-inhibitor
angioedema.
Aller
Proc., 13: 85-87.
BISHOP, L.M., WOTTON, P.R., GASKELL, C.J. (1979). Heart failure in a giant dog. Vet Rec., 104:
176-177.
BODEY, A. (1997). Korrekte diagnose der Hypotonie beim Hund altham Focus, ; Jahrgang 7 (2): 1724.
BODEY, A. MICHELL, A.R., BOVEE, K.C., BURANAKURL, C., GARG, T. (1996). Comparison of
direct and indirect (oscillometric) measurements arterial blood pressure in conscious dogs. Res
Vet Sci, 61: 17-21.
BODEY, A. R., MICHELL, A. R., BOVEE, K. C., BURANAKURL, C., GARG, T. (1996).
Comparison of dirct and indirect (oscillometric) measurements of arterial blood pressure in
conscious dogs. Res. Vet. Sci. 61 (1): 17-21.
BODEY, A.R., YOUNG, L.E., BARTHRAM, D.H., DISAMAOND, M.J., MICHELL, A.R. (1994).
A comparison of direct and indirect (oscillometric) measurements of arterial blood pressure in
anaesthetised dogs, using tail and limb cuffs. Res. Vet. Sci., 57: 265-269.
BOLTON, G.R. (1975). Handbook of Canine and Feline Electrocardiography. Philadelphia: W.B.
Saunders Co., s: 32-59.
BONAGURA, J, DARKE, P, ETTINGER, S, TTILLEY, L.P. (1995). Recommendations fort he
diagnosis of heart disease and the treatment of heart failure in small animals. In: Manual of
Canine and Feline Cardiology, Ed: M.S. Miller, L.P. Tilley, W. B. Saunders, Philadelphia,
p:469-502.
BONAGURA, J. (2005). Abdominal ultrasound in dogs and cats. Erişim: http://www.petplace.com.,
Erişim tarihi: 18, 06, 2011.
BONAGURA, J.D., HERRINGS, D.S., (1985). Echocardiography. Acquired heart disease. Vet Clin
North Am Small Anim Pract., 15: 1209-1224.
BOVEE, K. C., LITMANN, M. P., CRABTREE, B. J., AGUIRRE, G. (1989). Essential hypertension
in a dog. Journal of Vet. Med. Assoc., 195(1): 81-86.
84
BOVEE, K., C., LITMANN, M. P. (1987). Hypertension and renal function. Tijdschr. Diergeneeskd.,
112(1): 121-123.
BRAUNWALD, E. (1992). Heart disease. A textbook of Cardiovascular Medicine. Ed.: Braunwald, E.
W.B. Saunders, Philedelphia, p.:1218-1220.
BRIGHT, J. M., MEARS, E. (1997). Choronic heart disease and its management. Vet. Clinics of
North Am.: Small Animal Practice. 27(6): 1305-1329.
BROWN, S. A., HENIK, R. A. (1998). Diagnosis and treatment of systemic hypertension. Vet. Clinics
of North Am.: Small Animal Practice. 28(6): 1481-1494.
BROWN, S. A., HENIK, R. A. (2000). Therapy for systemic hypertension in dogs and cats. Kirks
current veterinary therapy XIII. Small Animal Practice, Ed.: J. D. Bonagura. Philadelphia, W.
B. Saunders Co., s.: 838-841.
BRUNNER HR, GVRAS H, LARAGH JH, KEENAN R. Angiotensin- II blockade in man by SarAla-angiotensin II for understanding and treatment of high blood pressure. Lancet 1973,
ii:1045-1048.
BUDRAUS K.D., FRĐCKE W., RĐCHTER R. (2009) Veteriner Anatomi Atlası Köpek, Çeviren:
Đbrahim Kürtül, Medipres Matbaacılık Ltd. Şti. Malatya pp. 50-54
BURGENER IA, KOVACEVĐC A, MAULDĐN N, LOMBARD CW. (2006). Cardiac tropoins as
indicators of acute myocardial damage in dogs. J Vet Intern Med, 20, 277-283.
BURNĐER M, BRUNNER HR. (2000). Angiotensin II receptor antagonists.The Lancet, 355:637-643.
BUSH, B.M., (1994). Interpretation of Laboratory Results For Small Animal Clinicians. Blacwell
Scientific Publications, London.
CALVERT, C.A., HALL, G, JACOBS, G, PICKUS, C. (1997b). Clinical and pathological findings in
Doberman pinchers with occult cardiomyopathy that died suddenly or developed congestive
heart failure: 52 cases (1984-1991). J Am Vet Med Assoc., 210: 505-511.
CALVERT, C.A., PICKUS, C.W., JACOBS,GJ, BROWN, J. (1997a). Signalament, survival and
prognostic factors in Doberman pinchers with end-stage cardiomyopathy. J Vet Intern Med., 11:
323-326.
CAMPESE, V. M., MOZAYENI, P., YE, S., GUMBARD, M. (2002). High salt intake inhibits nitric
oxide synthase expression and aggravates hypertension in rats with chronic renal failure. J.
Nephrol. 15: 407-413.
CAN, Đ., OTO A. (2002). Hipertansiyon tedavisinde Anjiotensin II Reseptör Antagonistleri. Türk
Kardiyoloji Seminerleri, Ed.: M. A. OTO, 2(2): 175-186.
CARR, A. P. (2001). Measuring blood pressure in dogs and cats. Veterinary Medicine, Symposium,
February. s.:135-143.
85
CHALIFOUX, A., DALLAIRE, A., BLAIS, D., LARIVIERE, N., PELLETIER, N. (1985).
Evaluation of the arterial blood pressure of dogs by two noninvasive methods. Can. J. Comp.
Med. 49: 419-423.
CHALMERS J et al. WHO/ISH Hypertension Guidelines Committee. 1999 World Healthy
Organization-International Society of Hypertension Guidelines for the Management of
Hypertension. J Hypertens 1999, 17: 151-185.
COATS, A. J. (2001). Angiotensin receptor blockers-finally the evidence is coming in: IDNT and
RENAAL. Int. J. Cardiol. 79(2-3): 99-102.
COCA, A., GINER, V. (1999). Antihypertensive advantages of angiotensin II AT 1 receptor
antagonism. Rev. Esp. Cardiol. 52(3): 53-58.
COHN JN, ARCHĐBALD DG, FRANCĐOSA SA, et al. Effects of vasodilator therapy on mortality in
chronic congestive heart failure: A result of a Vetrans Affairs Cooperative Study (V-HeF). N
Engl J Med 1986;314:1547.
COHN JN, JOHNSON G, ZĐESCHE S, et al. A comparison of enalapril with hydralazine-isosorbide
dinitrate hronic congestive heart failure. N Engl J Med 1991;325:303-310.
COLLET,
M.
(1975).
Les
prineipaııx
troııbles
diLrytlıme
cardiaqııe
clıez
le
ehien.
Diagnos'ieeleetrocordiographiqııe sil!lıiIieatiolı, tl'tlitement. L'animal de compügnie. Tame 10
(6), 411-486.
COOKE, K. L., SNYDER, P. S. (2001a). Diagnosing systemic hypertension in dogs and cats.
Veterinary Medicine, Symposium, February. s: 145-149.
COOKE, K. L., SNYDER, P. S. (2001b). Treating hypertension in dogs and cats. Veterinary
Medicine, Symposium, February. s.: 151-158.
COULTER, D. B., KEITH, JR, J. C. (1984). Blood pressure obtained by indirect measurament in
conscious dogs. Journal of Vet. Med. Assoc., 184(11): 1375-1378.
CSĐKOS T, CHUNG O, UNGER T. Receptors and their classification: focus on angiotensin II and the
AT2 receptor. J Hum Hypertens 1998, 12: 311-318.
D.K. DETWEĐLER AND D. H. KNĐGHT, Congestive Heart Failure in Dogs: Therapeutic Concepts,
JAVMA, Vol 171, No. 1, 1077.
DEFRANCESCO, T.C., ATKINS, C.E., KEENE, B.W., (1996). Myocardial infarction complicating
management of congestive heart failure in a dog. J Am Anim Hosp Assoc., 32: 68-72.
DEPAUTE J.P., LEEMAN M, DESCHE P. (1992). Long term acceptability of perindopril European
multicenter trial on 856 patients. Am J Med. 92: 845-905.
DETWEĐLER, D.K. (1984). The Cardiyovascular system and blood flow. In: Dukes’s Physiology of
Domestic Animals. Ed: M.J. Swenson, Cornell University Press, Ithaca and London. P.: 68-87.
86
DUKES, J. (1992). Hypertension: a rewiev of the mechanism, manifestations and management.
Journal of Small Animal Practice, 33: 119-129.
DURSUN, N. (2008). Systema Vasorum-Angiologia. Veteriner Anatomi II. Cilt. 12. Baskı, Medisan
Yayınevi, s. 186-263.
DYCE KM, SACH WO, WENSĐNG CJG (1996) Textbook of Veterinary Anatomy. WB Saunders,
Philadelphia, pp. 219-220.
EBBS D. (2001). A comparison of selected antihypertensives and the use of conventional vs
ambulatory blood pressure in the detection and treatment of hypertension. Cardiology, 96 Suppl
1:3-9.
EGNER, B. (1998). indirekte Blutdruckmessung als Screening –Diagnostik. Fachspiegel, 176-178.
EGNER, B. (2002). Blutdruck auf den Punkt Gebracht. 137-138.
EĐCHNA LW. The George Brown memorial lecture: Circulatory congestion and heart failure.
Circulation 1960; 22: 864-886.
ERDEM, Y. (2002). Hipertansiyon patofizyolojisi. Türk Kardiyoloji Seminerleri, Ed.: M. A. OTO,
2(2): 100-107.
EVANS HE (1993) Miller’s Anatomy of the Dog, 3rd edn. WB Saunders, Philadelphia, pp. 586-681.
FLAMMANG D, WAYNBERGER M, CHASSING A. (1990). Acute and long term haemodynamic
efficiancy of oral perindopril severe heart failure (Abstr). Eur Heart J. 11: 56.
FLATHER M, YUSUF S, KOBER L et al. Long-term ACE-inhibitor therapy in patients with heart
failure or left-ventricular dysfunction: a systematic overview of data from individual patients.
ACE-Inhibitor Myocardial Infarction Collaborative Group. Lancet 2000; 355; 1575-81.
FRANSCINI, L. M. D., Von VIGIER, R. O, PFISTER, R., AEBISCHER, C. C., FOSSALI, E.,
BIANCHETTI, M. G. (2002). Effectiveness and safety of the angiotensin II antagonist
irbesartan in children with chronic kidney disease. Am. J. Hypertension. 15: 1057-1063.
FREEMAN, L.M., MICKEL, K.E., BROWN, D.J., KAPLAN, P.M., STAMOULIS, M.E.,
ROSENTAL, S.L., KEENE, B.W., RUSH, J.E. (1996). Idiopathic dilated cardiomyopathy in
Dalmactians: nine cases (1990-1995). JAVMA., 209: 1592-1596.
GAINS, M. J., GRODECKI, K. M., JACOBS, R. M., DYSON, D., FOSTER, R. A. (1995).
Comparison of direct and indirect blood pressure measuraments in anesthetized dogs. Can. J.
Vet. Res., 59: 238-240.
GAVRAS, I., GAVRAS, H. (2001). Benefits and side effect of blood pressure lowering treatment:
what was wrong with doxazosin in the ALLHAT? Current Controlled Trials in Cardiovasculer
Medicine. 2 (6): 257-259.
87
GAZYAĞCI, S. (2006). Köpeklerde hipertansiyo ve antihipertansif olarak enalapril maleate’ın
etkinliği. Doktora tezi, Ankara Üni. Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
GOA KL, WAGSTAFF AJ. Losartan Potassium:a review of its pharmacology, clinical efficacy and
tolerability in the management of hypertension. Drugs 1996, 51: 820-845.
GOLBERG AI, DUNLAY MC, SWEET CS. Safety and tolerability of losartan potassium, an
angiotensin II receptor antagonist, compared with hydrochlorothiazide, atenolol, felodipine ER,
and angiotensin converting enzyme inhibitors for the treatment of systemic hypertension. Am J
Cardiol 1995, 75: 793-795.
GOOD CB, MCDERMOTT L, MCCLOSKEY B. Diet and serum potassium inpatients on ACE
inhibitors. JAMA 1995; 274: 538.
GRAUWILLER, J.H.S., WEGMANN, H. (1958). Zur graphischen Ermittlung des systolischen und
diastolischen
Blutdruckes
bei
Haustieren
mittels
des
infratonmikrophons
und
Druckmarkengebers von Brecht und Boucke. Schweiz Arsch tierheikld., 100: 297-318.
GRĐMM RH, FLACK JM, GRANDĐTS GA, et al. (1996). For the treatment of mild hypertension
study(TOMHS) Research Group. Long-term effects on plasma lipids of diet and drugs to treat
hypertension. JAMA, 275:1549-1556.
GROSSMAN E. Angiotensin II Receptor Blockers. Arch Intern Med 2000, 160:1905-1911.
GUPTA S, SĐNGH KN, BAPAT, V, MĐSHARA V, AGARWAL DK, GUPTA P. (2008). Diagnosis of
acute myocardial infarction: CK-MB versus cTn-T in Indian patient. Ind J Clin Biochem, 23,
89-91.
GUYTON AC, HALL JE. Textbook of medical physiology. Philadelphia: W.B. Saunders;
1996.P.265-74, 496-7.
GUYTON, A. C. (1989a). Tıbbi Fizyoloji. Nobel Tıp Kitapevi. 3. Baskı, Cilt 1, Bölüm 18, Đstanbul.
HAMLIN, R. L., KITTLESON, M. D., RICE, D., KNOWLEN, G., SEYFFERT, R. (1992).
Noninvasive
measurament
of
systemic
arterial
pressure
in
dogs
by
automatic
sphygomanometry. Am. J. Vet. Research. 43(7): 1271- 1273.
HARLAN WR, OBERMAN A, GRĐMM R, et al. Chronic congestive heart failure in coronary artery
disease: clinical criteria. Ann Intern Med 1977;86:133,138.
HENIK, R. A. (1997). Systemic hypertension and its management. Vet. Clinics of North Am.: Small
Animal Practice. s.: 1355-1372.
HERNDON WE, RĐSHNĐW M, SCHROPE D, et al. (2008). Assessment of plasma cardiac troponin I
concentration as a means to differentiate cardiac and noncardiac causes of dyspnea in cats. J Am
Vet Med Assoc, 233 (8): 1261-1264.
HILLIS, L. D., LANGE, R. A. WINNIFORD, M. D., PAGE, R. L. (1996). Sistemik arteryel
hipertansiyon. Kardiyolojide Klinik Problemler El Kitabı, Ed.: Đ. Hisar, Ankara: Bilimsel Tıp
Yayınevi.
88
HOLWERDA NJ, FOGARĐ R, ANGELĐ P, et al. Valsartan, a new angiotensin II antagonist for the
treatment of essential hypertension: efficacy and safety compared with placebo and enalapril. J
Hypertens 1996, 14:1147-1151.
HORL MP, HORL WH. Hemodialysis-associated hypertension: pathophysiology and therapy. Am J
Kidney Dis 2002, 39(2):227-244.
HUNTER, J. S., MCGRATH, C. J., THATCHER, C. D., REMILLARD, R. L., McCAIN W. C.
(1990). Adaptation of human oscillometrik blood pressure monitors for use in dogs. Am. J. Vet.
Res. 51 (9): 1439-1442.
JOHNSON, R.N., SAMMEL, N.L., NORRIS, R.M. (1981). Depletion of myocardial creatine kinase,
lactate dehydrogenase, myoglobulin and K+ after coranary artery ligation in dogs. Cardovas
Res., 15: 529-537.
JOVER, B., DEMEILLIERS, B. (2000). Angiotensin II type 1 receptor antagonist versus angiotensin I
– converting enzyme inhibitor in experimental renal disease. Fundam Clin. Pharmacology,
14(6): 541-8.
KALLET, A. J., COWGILL, L. D., KASS, P. H. (1997). Comparison of blood pressure measurements
obtained in dogs by use of indirect oscillometry in a veterinary clinic versus at home. Journal of
Vet. Med. Assoc., 210 (5): 651-654.
KARACALĐOGLU O, ARSLAN Z, KĐLĐC S, ÖZTÜRK E, AND OZGUVEN M. (2007). Baseline
serum levels of cardiac biomarkers in patients with stable coronary artery diseases,
Biomarkers,12 (5): 533 -540 .
KATZ AM. The cardimyopathy of overload; a major determinant of prognosis in congestive heart
failure. N.Engi. J.Med 1990; 332 :100-10.
KHATTER, J.C., SINGAL, P, BHARADWAJ, B, PRASAD, K. (1987). Cardiac intracellular and
blood electrolytes in chronic mitral insufficiency. J physiol (Paris)., 74: 535-540.
KIRKENDALL, W.M., FEINLEIB, M., FREIS, E.D., MARK, A.L. (1980). Recommendations for
Human Blood Pressure determination By Spyhmomanometers J of The Am. Heart Assoc,
62:1146A-1155A.
KITTLESON, M.D. (1995). Pathophysiology and treatment of heart failure. In: Manual of Canine and
Feline Cardiology, Ed: M.S. Miller, L.P. Tilley, W.B. Saunders, Philedelphia, p.:343-370.
KĐM S, ZHAN Y, IZUMĐ Y, IWAO H. Cardiovascular effects of combination of perindopril,
candesartan, and amlodipine in hypertensive rats.Hypertension 2000, 35(3):769-774.
KĐTTLESON
MD,
1998.
Small
Animal
Cardiovascular
Medicine.
Erişim:[Http://Www.Vin.Com/Members/Proceedings/Proceedings.Plx?Cıd=Sacardıo&Pıd=105
93&O=Vın] Erişim Tarihi: 21.06.2011.
89
KOYLAN, N. (2002). Hipertansiyon ve ACE inhibitörleri. Türk Kardiyoloji Seminerleri, Ed.: M. A.
OTO, 2(2): 165-174.
KROMER EP, Riegger GA- Liebau G and Kochsiek K: Effectiveness of concerting enzyme inhibition
(enalapril) for mild congestive heart failure. Am J Cardiol 1986, 54: 459-462.
KUMBAY E, 2001a. Elektrofizyoloji. T Klin J Cardiol, 14: 5-9.
LAFORCADE, A. M., ROZANSKI, E. A. (2001). Central venous pressure and arterial blood pressure
measurament. Vet. Clinics of North Am.: Small Animal Practice, 31(6): 1163-1174.
LESCURE, F. (1975). Les troııbles diLrythıııe cardioqııe. Rec. Med. VCt., 151 (II), 701-711.
LITMAN, M. P., DROBATZ, K. J. (1995). Hypertensive andd hypotensive disorders. Textbook of
Veterinary Internal Medicine, 4.th Edition, Vol. 1, Ed.: S. J. Ettinger, E. C. Feldman.
Philadelphia, W. B. Saunders Co, s.: 93-100.
LITTMAN, M. P., ROBERTSON, J. L., BOVEE, C. K. (1988). Spontaneous systemic hypertension in
dogs: five cases (1981-1983). Journal of Vet. Med. Assoc., 193(4): 486-494.
LJUNGMAN S, KJEKSHUS J, SWEDBERG K. Renal function in severe congestive heart failure
during treatment with enalapril (the Cooperative North Scandinavian Enalapril Survival Study
[CONSENSUS] Trial). Am J Cardiol 1992; 70: 479-87.
LLOP, R., GOMEZ,- FARRAN, F., FIGURAS, A. (1994). Gynecomastica associated with enalapril
and diazepam. Ann. Pharmacother 28: 671-6.
LOWENSOHN, H.S., PATTERSON, R.E., OLSSON, R.A. (1978). Exercise performance and
hemodynamics during dietary potassium depletion in dogs. J Appl Physiol., 45: 728-732.
LOWENSOHN, H.S., PATTERSON, R.E., OLSSON, R.A. (1978). Exercise performance and
hemodynamics during dietary potassium depletion in dogs. J Appl Physiol., 45: 728-732.
MATSUI, Y, HASHIMOTO, H, TSUKAMOTO, H, OKUMURA, K, ITO, T, OGAWA, K, SATAKE,
T. (1989). Disappearance and appearance of isoenzymes of creatine kinase, lactate
dehydrogenase and aspartate aminotransferase in the myocardium undergoing infarction.
Cardivasc Res. 23: 249-253.
MATTHES, D., SCHUTZ, P., HULLEMAN, K.D. (1978). Differences between indirectly and
directly determined
blood pressure values. Med Klin, 73: 371-376.
MAYERS J, FOELĐCHER VF. Hemodynamic determinants of exercise capacity in chronic heart
failure. Ann Intern Med 1991;115:377-386.
MERCK & CO.,INC. WHITEHOUSE STATION, N. J., U.S.A. Ninth Edition 1995; pg:63-66.
90
MEURS, K, M., MILLER, M. W., SLATER, M. R. (1996). Comparison of the indirect oscillometric
and direct arterial methods for blood pressure measuraments in anesthetized dogs. Jorunal of
American Hospital Association. 32: 471-475.
MEURS, K, M., MILLER, M. W., SLATER, M. R. (2000). Arterial blood pressure measurement in a
population of healty geriatric dogs. Journal of the American Animal Hospital Association. 36:
497-500.
MĐLLĐ, U.H. (2001). Kardiyovasküler Sistem. Veteriner Patoloji II. Cilt. 2. Baskı, Ozkan Matbaacılık,
s. 371-455.
MĐNORS SL, O’GRADY MR, 1997. Heart rate variability in the dog: is it too variable. Can J Vet Res,
61: 134-144.
MORAĐLLON, R. (1975a). Semiologie eordiaqııe cliniqııe. Rec. Med. Vet., 151 (II), 631-644.
MORAĐLLON, R. (1975b). L'i/lslıIlisanee cOl'diaqııe diL cMen. Rec. Med. VCt.. 151 (II),713-722.
MULĐERĐ LA, HASENFUSS G, LEAVĐTT BJ, ALLEN PD, ALPERT NR. Altered myocardial forcefrequency relation in human heart failure. Circulation 1992;85: 1743-50.
NANJI, A.A. (1983). Markedly increased serum aspartate aminotransferase in congestive heart failure.
Clin. Chem., 16: 76-78.
NYLOND, T. G.; TOBIAS, J. S. (1995). In: Veterinary Diagnostic Ultrasound (ed: Mattoon and
Nylond,) 1st Ed., WB Saunders Co, Philadelphia Pennsylvania.
Oparil S, Dyke S, Harris F, et al. The efficacy and safety of valsartan compared with placebo in the
treatment of patients with essential hypertension. Clin Ther 1996, 18:797-810.
OPĐE LH. Angiotensin Converting Enzyme Inhibitors:Scientific Basis for Clinical Use. Authors’
Publishing House, New York, USA, 1992a, pp: 21-60.
OPĐE LH. Angiotensin Converting Enzyme Inhibitors:Scientific Basis for Clinical Use. Authors’
Publishing House, New York, USA, 1992b, pp: 149-193.
OREN S, MESSERLĐ FH, GROSSMAN E, GARAVAGLĐA GE, FROHLĐCH ED. (1991). Immediate
and short-term cardiovascular effects of fosinopril, a new angiotensin-converting enzyme
inhibitor, in patients with essential hypertension. J Am Coll Cardiol,17:1183-1187.
OSBAKKEN, M, DOUGLAS, P.S., IVANICS, T, ZHANG, D.N., VAN, W.T. (1992). Creatine kinase
kinetics studied by phosphorus-31 nuclear magnetic resonance in a canine model of chronic
hypertansion-inducued cardiac hypertrophy. J Am Coll Cardiol., 19: 223-228.
OYAMA MA, SĐSSON DD. (2004). Cardiac troponin-I concentration in dogs with cardiac disease. J
Vet Intern Med, 18 (6): 831-839.
PASŁAWSKA U, 1998. The electrocardiographic curve of clinically healty dogs of selected breeds.
EJPAU, 1:1, 11-23.
91
PĐESKE B, KRETSCHMANN B, MEYER M, et al. Alterations in intracellular calcium handling
associated with inverse force-frequency relation in human dilated cadiomyopathy. Circulation
1995;92: 1169-78.
PĐŞKĐN Đ, ŞĐRELĐ M, SAĞMANLIGĐL V, EMRE B, 1999. Kobaylarda bazı anestezik maddelerin
elektrokardiyogram uzerine etkileri. Turk J Vet Anim Sci, 23(1): 161-166.
PĐTT B, POOLE-WĐLSON PA, SEGAL R, et al. Losartan heart failure survival study: ELITE
II(abstract). Circulation 1999,100(Suppl.):I-782.
PĐTT B, POOLE-WĐLSON PA, SEGAL R, et al. Losartan heart failure survival study: EL‹TE
II(abstract). Circulation 1999, 100(Suppl.):I-782.
POLZIN, D. J., OSBORNE, C. A. (1995). Pathophysiology of renal failure and uremia. Canine and
Feline Nephrology and Urology, Ed.: C.A. Osbome, D. R. Finco. Waverly Co. s.:335-367.
POLZIN, D. J., OSBORNE, C. A., BARTGES, J. W., JAMES, M. J., CHURCHILL, J. A. (1995).
Chronic renal failure. Textbook of Veterinary Internal Medicine, 4.th Edition, Vol. 1, Ed.: S. J.
Ettinger, E.C Feldman. Phidalphia, W. B. Saunders Co, s.: 1734-1760.
POUEHELON, J.L. (1975). Les bases ıtıeoriqııes de I'elecırocardiogroıııme. Res. Med. Yet.,
i51 (II), 657-664.
PRASAD, K, O’NEIL, C.L., BHARADWAJ, B. (1985). Effects of chronic prazosin treatment on the
cardiac function and electrolyte in failing heart due to chronic mitral insufficiency. Can J
Cardiol., 1: 107-112.
REMILLARD, R. L., ROSS, J. N., EDDY, J. B. (1991). Variance of indirect blood pressure
measurement and prevalence of hypertension in clinically normal dogs. Am. J. Vet. Research,
52(4): 561-565.
RESPLANDY G, GENĐSSEL P. (1991). Pharmacokinetics of perindopril in high-risk populations. J
Cardiovase Pharmacol, 18: S10-S18.
RODGERS JE, PATTERSON JH. Angiotensin II-receptor blockers: clinical relevance and therapeutic
role. Am J Healthy Syst Pharm 2001, 58(8):671-683.
RODGERS JE, PATTERSON JH. Angiotensin II-receptor blockers: clinical relevance and therapeutic
role. Am J Healthy Syst Pharm 2001, 58(8):671-683.
ROSS, L. A. (1995). Pathophysiology and management of systemic hypertension associated with renal
dysfunction. Canine and Feline Nephrology and Urology, Ed.: C. A. Osborne, D. R. Finco.
Waverly Co. s.: 392-399.
SCHEPKENS, H., VANHOLDER, R., BILLOUW, J.M., LAMEIRE, N. (2001). Life threatening
hyperkalemia during combined therapy with angiotensin converting enzyme inhibitors and
spironolactone: an analysis of 25 cases. The American Journal of Medicine, 110: 438-441.
92
SCHMIEG, L. (2002). Vergleich zweier indirekter blutdruckmessmethoden an gesunden und kranken
hunden. Doktora tezi. Fakultat München.
SCHMĐEDER RE, MARTUS P, KLĐNGBEĐL AU, MARTUS P. Update on reversal of left ventricular
hypertrophy in essential hypertension. Nephrol Dial Transplant 1998, 13:564-569.
SCHNEIDER, I., NEU, H., SCHNEIDER, MÇ (1999). Blutdruckmessung bei hund und katze. Der
Praktische XXIX Collegium Veterinarium, Juli: 4-10.
SHAW, D. H., IHLE, S. L. (1997). Urinary tract disease and electrolyte disorders. Small Animal
Internal Disease. Ed.: E. A. Nieginski. Lippincott Williams&Wilkins Co., s.: 323-382.
SMETNEV, A.S., BUNIN, IUA, NARGIZIAN, A.B., PETROVSKII, P.F., VAKHLIAAEV, V.D.
(1983). Characteristics of lactate metabolism in the myocardium of patients with auricular
fibrillation (Abstr.). Kardiologiia, 23: 70-73.
SMITH, D. H. G. (2002). Strategies to meet lower blood pressure goals with a new Standard in
angiotensin II receptor blockade. Am. J. Hypertension. 15: 108S- 114S.
SOYDAN, Đ. (1997). Sistemik hipertansiyon. Klinik Kardiyoloji, Ed.: G. Çağatay, Đ. Soydan. Đzmir,
Saray Medikal Yayıncılık.
STEPHENSON RB (1997) The heart as a pump. In: Textbook of Veterinary Physiology, 2nd edn. JG
Cunningham (ed). WB Saunders, Philadelphia, pp.180-197.
STEPIEN, R. L. (2002). Hypertension in cats and dogs. The 26th Annual WALTHAM Diets/OSU
Symposium, Small Animal Cardiology.
STEVENSON LW. (1998). Đnotropic therapy for heart failure. N.Engi.J.Med.;339:1948-50.
STEVENSON, W.G., STEVENSON, L.W., WEISS, J., TILLISCH, J.H. (1988). Inducible ventricular
arrhythmias and sudden death during vasodilator therapy of severe heart failure. Am Heart J.,
116: 1447-1457.
STRUBLE, A. L., FELDMAN, E. C., NELSON, R. W., KASS, P. H. (1998). Systemic hypertension
and proteinuria in dogs with diabetes mellitus. Journal of Vet. Med. Assoc., 213(6): 822-825.
SUEHIRO, K., SHIMIZU, J., YI, G. H., GU, A., WANG, J., KEREN, G., BURKHOFF, D. (2001).
Selective renal vasodilation and active renal artery perfusion improve renal function in dogs
with acute heart failure. The Journal of Pharmacology and Experimental Therapeutics, 298(3):
1154-1160.
TAN H. (1981). Atlarda ventrikuler hipertrofi ve kronik kardiyomiyofibrosisleri ortogonal sistem
elektrokardiyografi ve vektorkardiyografi yontemleriyle saptama calışmaları. Docentlik Tezi,
Đstanbul.
TARNOW I, FALK T, TĐDHOLM A, MARTĐNUSSEN T, et al. (2007). Hemostatic Biomarkers in
Dogs with Chronic Congestive Heart Failure. J Vet Intern Med, 21, 451–457.
93
TERESA C. DEFRANCESCO, (2008). Maintaining Fluid and Electrolyte Balance in Heart Failure.
Vet Clin Small Anim; 38: 727-745.
The CONSENSUS (1987). Trial Study Group. Effects of enalapril on mortality in severe congestive
heart failure.Results of the Cooperative North Scandinavian Enalapril Survival Study
(CONSENSUS). N Engl J Med;316:1429-1435.
The COVE Study Group. (1995). Controlled clinical evaluation of enalapril in dogs with heart failure:
results of the Cooperative Veterinary Enalapril Study Group. J Vet Intern Med;9:243-252.
The HOPE Investigators. (2000). Effects of an angiotensin-converting- enzyme inhibitor,ramipril on
cardiovascular events in high-risk patients. N Engl J Med, 342:145-153.
THUĐLLER C, RĐCHARD C, LOVESLATĐ H. (1990). Sotevic and regional hemodynamic effects of
Perindopril in Congestive heart failure. J Cardiovasc Pharmacol. 15: 527-532.
TĐLLEY LP, SMĐTH FWK, OYAMA MA, SLEEPER MM. (2008). Manual of Canine and Feline
Cardiology. Elsevier Inc, Canada, pp. 49-50.
TĐLLEY, LP.; SMITH, F.W.K. (2002). The 5-minute veterinary concult: canine and feline, Lippincott
William & Wilkins CD Rom Ed.
TODD AA, FĐTTON A. (1991). Perindopril A revieus of its pharmacolopical propeties and therapiutic
use in cardiovascular disorders Drups, 42: 90-114.
TOMASELLI, G.F., BEUCKELMANN, D.J., CALKINS, H.G., BERGER, R.D., KESSLER, P.D.,
LAWRENCE, J.H., KASS, D. FELDMAN, A.M., MARBAN, E. (1994). Sudden cardiac death
in heart failure. The role of abnormal repolarisation. Circulation, 90: 2534-2539.
TOTO, R. (2001). Angiotensin II subtype 1 receptor blockers and renal function. Arch. Intern. Med.,
161(12): 1492-1499.
TOUTAIN, P. L., LEFEBVRE, H. P., LAROUTE, V. (1999). New insights on effect of kidney
insufficiency on disposition of angiotensin-converting enzyme inhibitors: case of enalapril and
benazepril in dogs. The Journal of Pharmacology and Experimental Therapeutics. 292 (3):
1094-1103.
TRĐSTANĐ FE, HUGHES CV, ARCHĐBALD DG, et al. Safety of graded sypmtomlimidet exercise
testing in patients with congestive heart failure. Circulation 1987;76:51-54.
UZLU, E. (2003). Renal yetmezlik semptomları görülen köpeklerde sekonder hipertansiyonun
ossilometrik metot ile değerlendirilmesi ve angiotensin II antagonistleri ile tedavisi. Doktora
tezi, Ankara Üni. Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
VAUGHAN ED JR. (1972). Renin, angiotensin and aldosterone system in pathogenesis and
management of hypertensive vascular disease. Am J Med, 52:633-652.
94
VISSER, M.P., KRILL, M.T., MUIJTJENS, A.M., WILLEMS, G.M., HERMENS, W.T. (1981).
Distribution of enzymes in dog heart and liver; significanse for assessment of tissue damage
from data on plasma enzyme activities. Clin. Chem., 27: 1845-1850.
WERNER, J. (1972). Methodische Undersuchungen zur unblutigenmessung des Blutdrucks beim
hund. Veterinarmed 19: 142-192.
WESSALE, J. L., SMITH, L. A., REID, M., JANAS, W., CARTER, A. B., GEDDES, L. A. (1985).
Indirect auscultatory systolic and diastolic pressure in the anesthetized dog. Am. J. Vet. Res.,
October, 46(10): 2129- 2132.
WINGFIELD, W.E., RAFFE, M.R. (2002). The veterivary ICU book. Erişim adresi:
[http://www.vin.com/AppUtil/Misc/BookReview/Default.aspx?id=6517]
Erişim
tarihi:
13.07.2011
WĐLLĐAMS GH. (1988). Converting-enzyme inhibitors in the treatment of hypertension. N Engl J
Med, 319:1517-1525.
WOLF, R.M., GRAEBER, G.M., BURGE, J.R., DESHONG, J.L., MACDONALD, J.L.,
ZAJTCHUK, R. (1986). Evaluation of serum creatine kinase and lactate dehydrogenase in
experimental myocardial infarction, atriotomies, and thoracotomies. Ann Thorac Surg., 41: 378386.
YILMAZ B. (2000). Fizyoloji. Ankara: Feryal Matbaacılık, pp.212-213.
YILMAZ, Z. (2005). Kalp Yetmezliği. Köpek ve Kedilerde Kalp Hastalıkları & Pratik
Elektrokardiyografi. 1. Baskı, U. Ü. Veteriner Fakültesi Yayınları, s.33-50.
YUSUF S. (2002). From the HOPE to the ONTARGET and the TRANSCENT studies:challenges in
improving prognosis. Am J Cardiol, 24:89 (2A):18A-25A.
ZUCKER, I.H., SHARE, L., GILMORE, J.P., (1979). Renal effects of left atrial distension in dogs
with chronic congestive heart failure. Am J Physiol., 236: H554-560.
95
ÖZGEÇMĐŞ
I.Bireysel Bilgiler
Adı: Levent
Soyadı: UĞURLU
Doğum Yeri ve Tarihi: Kırşehir 16.06.1979
Uyruğu: T.C
Medeni Durumu: Evli
Askerlik Durumu: Tecilli
Đletişim Adresi ve Telefonu: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Đç Hastalıkları A.B.D.
Telefon: = 0 505 269 29 79
e- posta: lugurlu@yahoo.com
II. Eğitim Durumu
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Đç Hastalıkları A.B.D. 2005-devam
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi 2000-2005
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Hazırlık 1997-1998
Ankara Fatih Sultan Mehmet Lisesi 1993-1996
Ankara Hüseyin Güllüoğlu Ortaokulu 1990-1993
Ankara 23 Nisan ilköğretim okulu 1985-1990
Yabancı Dili: Đngilizce (ileri seviye)
Almanca (Temel düzey)
III. Ünvanları
Veteriner Hekim
IV. Üye Olduğu Kuruluşlar
Ankara Veteriner Hekimler Odası (AVHO)
Download