T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI ÇOCUKLARIN REKLAMI ANLAMA VE ALGILAMA DÜZEYLERİ İLE DEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK MERSİN İLİNDE BİR ARAŞTIRMA YÜKSEK LİSANS TEZİ Fatih ÇERÇİ ADANA, 2009 T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI ÇOCUKLARIN REKLAMI ANLAMA VE ALGILAMA DÜZEYLERİ İLE DEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK MERSİN İLİNDE BİR ARAŞTIRMA YÜKSEK LİSANS TEZİ Fatih ÇERÇİ Danışman: Yrd. Doç Dr. Hilal İNAN ADANA, 2009 Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne, Bu çalışma jürimiz tarafından, İşletme Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul görmüştür. Başkan: Yrd. Doç Dr. Hilal İNAN (Danışman) Üye: Prof Dr. Serap ÇABUK Üye: Yrd. Doç. Dr. Ebru Özgür GÜLER ONAY Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım. ...../..../.... Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ Enstitü Müdürü Not:Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir. i ÖZET ÇOCUKLARIN REKLAMI ANLAMA VE ALGILAMA DÜZEYLERİ İLE DEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK MERSİN İLİNDE BİR ARAŞTIRMA FATİH ÇERÇİ Yüksek Lisans Tezi, İşletme Anabilim Dalı Danışman: Yrd. Doç. Dr. Hilal İNAN Şubat 2009, 132 Sayfa Küreselleşen dünya, değişen ve gelişen üretim olanakları, aynı alanda faaliyet gösteren firma sayısının çokluğu; üreticileri ve hizmet sağlayıcıları birbirileri ile sıkı bir şekilde rekabet etmeye itmiştir. Oluşan bu ortamda reklam rekabetin ana unsurlarından biri haline gelmiştir. Bunun yanında çeşitlenen ve artan iletişim olanakları ile birlikte reklam her yerde ve her zaman potansiyel müşterilerin karşısına çıkmaktadır. Bu müşteriler arasında yer alan çocuklar; farklılaşan kültür neticesinde ailelerin giderek çocuk odaklı olmaya başlaması, bireysel tüketimlerinin gün geçtikçe artması ve daha da önemlisi aile tüketim kararlarında oldukça etkili olmaya başlamaları gibi nedenlerden dolayı reklamcılar için hedef haline gelmişlerdir. Reklamlar çocukların yaşam biçimlerini, yiyecek alışkanlıklarını, tüketim kalıplarını, bedensel ve psikolojik sağlıklarını ekiler niteliktedir. Bu araştırmada; genel olarak reklam kavramı, çocuk medya araçları ve reklam ilişkisi, reklamın çocuklar üzerine uzun vadede etkileri teorik açıdan incelenmiş. Araştırma kısmında ise 7-12 yaş arası ilköğretim öğrencileri ile yapılan çalışma sonucunda çocuklar üzerine reklamın etkileri ve çocuğun reklam algısı çeşitli yönleri ile ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Reklam, reklamın çocuklar üzerine etkileri, çocuklarda reklam algısı. ii ABSTRACT A RESEARCH ON DETERMINING THE RELATIONSHIP BETWEEN CHILDREN’S UNDERSTANDING AND PERCIPTION LEVEL OF ADVERTISING AND DEMOGRAPHIC VARIABLES IN MERSİN FATİH ÇERÇİ Master Thesis, Business Department Supervisor: Yrd. Doç. Dr. Hilal İNAN February 2009, 132 Pages Globalizing world, changing and developing production possibilities, the multiplicity of firms which belong to the same sectors have forced producers and service providers to compete. In this case, advertising has become one of the main issues of the competition. Morever, with the varying and increasing communication possibilities, advertisiment appears to potential consumers in everytime and every place. Children as a part of these consumers has become targets for advertisers because of same reasons such as parents focusing on their children as a result of culturel changes, increasement in individual consumption, last but not least, the dominance of the parents on the decisions about consumption. Advertising has a considerable effect on children’s lifestyle nutrition habits, consumption patterns and physical and psychological health. In this research, mainly the concept of advertising, the relationship between children and advertising as well as children and media tools, long-term effects of advertising on children have been analyzed theoritically. In the research section, as a result of a study on primary school students aged 7-12, effects of advertising on children and children’s perception of advertising has been presented in various directions. Keywords: Advertising, effects of advertising on children, children’s perception of advertising. iii ÖNSÖZ Tez çalışmam sırasında yol göstericiliğini benden hiç esirgemeyen ve tezin uygulama aşamasında göstermiş olduğu özveriyle bana destek olan saygı değer danışmanım Yrd. Doç. Dr. Hilal İNAN’a teşekkürü bir borç bilirim. Tez hazırlama süreci boyunca bana her an destek olup, güç veren annem Ayşe ÇERÇİ’ye, babam Celal ÇERÇİ'ye ve yardımlarından ötürü Yrd. Doç. Dr. Ebru Özgür GÜLER’e sevgi ve saygılarımı sunarım. Son olarak bu süreçte her an yanımda olan ve yardımcı olan arkadaşlarım Gurbet IŞIK’a, Ahmet APRAŞ’a, Mehmet Kaan UYANIK’a ve Umut BÖREKÇİ’ye her şey için çok teşekkür ederim. Bu tez Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Proje Birimi tarafından desteklenmiş olup, proje numarası İİBF2008YL3’dür. Fatih ÇERÇİ Şubat 2009 ADANA iv İÇİNDEKİLER ÖZET……………………………………………………………….……………………i ABSTRACT………………………………………………………………….…………ii ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………iii TABLO LİSTESİ………………………………………………….………………....viii GİRİŞ……………………………………………………………………………………1 I.BÖLÜM GENEL OLARAK REKLAM 1.1.Reklam……………………………..…………………………………..…...…......... 3 1.1.1.Reklamın Gelişimi ……………………....……….....………………….………7 1.1.2.Reklamın Özellikleri………………………………………………………..…12 1.1.3.Reklamın İşlevleri ...……………………………………………………..……13 1.1.3.1.Bilgilendirme İşlevi…………………………………….………..……13 1.1.3.2.İkna Etme İşlevi……………………………….………………………13 1.1.3.3.Destekleme İşlevi……………………………….……………….……13 1.1.3.4.Hatırlatma İşlevi………………………………….………………...…14 1.1.4.Reklamın Amaçları…….……………………………………………….……..14 1.1.5.Reklam Türleri……………….………………………………………………..15 1.1.5.1.Coğrafi Açıdan Reklamlar……………..………...……….……...……16 1.1.5.2.Hedef Pazar Açısından Reklamlar……………….…………....………17 1.1.5.3.Amaç Açısından Reklamlar………………………….…….…….…… 18 1.1.5.4.Mesaj Açısından Reklamlar……………………….……..……………18 1.1.5.5.Ödeme Açısından Reklamlar…………………………….…….….…..20 1.1.5.6.Reklamı Yapanlar Açısından Reklamlar………………….…..………21 1.1.6.Reklam Ortamları……………………………………………………..………21 1.1.6.1.Yayın Yapan Reklam Ortamları…………………….…..…….….……22 1.6.1.1.1.Televizyon…………… …………..…………….…….…..…22 1.1.6.1.2.Radyo…………………………………………………….…..23 1.1.6.2.Basılı Reklam Ortamları……………………………………...……..…25 v 1.1.6.2.1.Gazete…………………………………………...…...………25 1.1.6.2.2.Dergi………………………………...…………….…………27 1.1.6.2.3.El İlanları……………………………………….…...…….…28 1.1.6.2.4.Kataloglar……………………………...……….……………28 1.1.6.2.5.Broşürler……………………………………....………..……29 1.1.6.3.Elektronik Reklam Ortamları……………………….…..………….…29 1.1.6.3.1.İnternet Sayfaları……………………………..…..…………29 1.1.6.3.2.Elektronik Postalar……………………………....……….…30 1.1.6.4.Diğer Reklam Ortamları……………………………….…...…………31 1.1.6.4.1.Açıkhava Reklamları…………………..……….….…..……31 1.1.6.4.2.Sinema……………………………….…………...……..…..33 1.1.6.4.3.Fuarlar……………………………………..………..……….34 1.1.6.4.4.Doğrudan Postalama………………..…………...…..………34 II. BÖLÜM ÇOCUK VE REKLAM 2.1.Çocuk Kavramı……………………………………………….………..……..…….35 2.1.1.Çocuğun Bilişsel Gelişimi…………………………………...….……………36 2.1.2.Çocuktaki ve Aile Yapısındaki Değişim…………………...…….……..……38 2.2.Çocuk ve Medya Araçları İlişkisi……………………………………….………….40 2.2.1.Çocuk ve Televizyon İlişkisi…………………………………….…...………40 2.2.2.Çocuk ve Dergi İlişkisi………………………………………….…....………44 2.2.3.Çocuk ve Radyo İlişkisi……………..…………………………….…….……44 2.3.Çocuk ve Reklam İlişkisi………………………….………………………..………45 2.4.Reklamın Çocuklar Üzerine Etkileri İle İlgili Modeller……………………………51 2.4.1.Yönlendirilen (Manipüle) Edilen Çocuk Modeli……………………………..51 2.4.2.Eleştirilebilen Çocuk Modeli…………………………………………...…….52 2.4.3.Ailesel Filtreler Modeli………………………………………………....……53 2.4.4.Baştan Çıkarma (İnandırma) Modeli…………………………………...…….53 2.5.Reklamın Uzun Vadede Çocukların Üzerine Olumsuz Etkileri................................54 2.5.1.Beslenme Alışkanlıklarına ve Obeziteye Etkisi…………………….......……54 vi 2.5.2.Sigara Kullanımına Etkisi……………………………………………...…..…61 2.5.3.Alkol Tüketimine Etkisi………………………………...……………………63 2.6.Çocukların Reklamı Anlama ve Algılama Düzeyleri……………………...…….…65 III. BÖLÜM MERSİN İLİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN ARAŞTIRMANIN BULGULARI 3.1.Problem…………………………………………...……………….………………..71 3.2.Amaç……………………………………………………………….………………71 3.3.Önem………………………………………………………….…...……………….72 3.4.Yöntem…………………………………………………….…………….…………72 3.4.1.Araştırma Modeli…………………………………..……..…………………..72 3.4.2.Evren ve Örneklem………………………………………..…………….……72 4.3.Verilerin Toplanması Ve Çözümlenmesi……………………...……………..…….73 3.5.Sınırlılıklar……………………………………………...…………………………..74 3.6.Hipotezler…………………………………………………..………………………74 3.7.Bulgular Ve Yorumları……………………………………………………………..75 3.7.1.Demografik Faktörler ve Diğer Bulgular……………………..………….…..75 3.7.1.2.İzlemekten Hoşlanılan Reklamların Sevilme Nedenleri……………..91 3.7.1.3.İzlemekten Hoşlanılmayan Reklamların Sevilmeme Nedenleri….…..93 3.7.2.Karşılaştırmalı Bulgular……………...…………………...…..…….………..94 3.7.2.1.Haftalık Toplam Televizyon İzleme Süreleri ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması………………………………….……………..94 3.7.2.2.Program Seyretme Kararı ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırması………………………………………………………..97 3.7.2.3.Çocukların Reklamın Doğruluğuna Olan İnancı ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması………………………….…………..…...99 3.7.2.4.Çocuklarda Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteği ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması…………….....……………101 3.7.2.5 Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumu ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması……………………………….………………103 3.7.3.Hipotezlerin Test Edilmesi…………………………………………...……..106 vii 3.7.3.1.H01 Hipotezinin Test Edilmesi………………………………………106 3.7.3.2.H02 Hipotezinin Test Edilmesi………………………………………107 3.7.3.3.H03 Hipotezinin Test Edilmesi……………………………...……….108 3.7.3.4.H04 Hipotezinin Test Edilmesi………………………………………109 3.7.3.5.H05 Hipotezinin Test Edilmesi………………………………………110 3.7.3.6.H06 Hipotezinin Test Edilmesi……………………………...……….111 SONUÇ……………………………………………………………..……...…………112 KAYNAKÇA…………………………………………………………...…………….118 EKLER…………………………………………………………………...…………..126 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………….……...….…………132 viii TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1.1. 1920-2000 Tarihleri Arası ABD Reklam Harcamaları……………………..11 Tablo 2.1. Piaget Gelişim Kuramı………………………………………………..……38 Tablo 3.1. Çocukların Yaş Dağılımları…………………………………………..…….75 Tablo 3.2. Çocukların Cinsiyet Durumu………………………………………………75 Tablo 3.3. Çocukların Okudukları Sınıflara Göre Dağılımları…………………..…….76 Tablo 3.4. Çocukların Devam Ettikleri Okul Türüne Göre Dağılımları………….……76 Tablo 3.5. Babanın Meslek Durumu………………………………………….....…….76 Tablo 3.6. Annenin Meslek Durumu…………………………………………..………77 Tablo 3.7. Babanın Eğitim Durumu…………………………………………...………77 Tablo 3.8. Annenin Eğitim Durumu……………………………………………...……78 Tablo 3.9. Çocukların Boş Zamanlarını Değerlendirme Şekilleri (Tercih 1)…….……78 Tablo 3.10. Çocukların Boş Zamanlarını Değerlendirme Şekilleri (Tercih 2)……...…78 Tablo 3.11. Çocukların Televizyon İzleme Süreleri……………………………..…….79 Tablo 3.12. Ailenin Çocuğun Televizyon İzlemesini Sınırlama Durumu…………..…79 Tablo 3.13. Ailenin Çocuğun Televizyon İzlemesini Sınırlama Nedenleri………...….80 Tablo 3.14. Çocukların En Çok Seyrettikleri Program Türleri (Tercih 1)………..……80 Tablo 3.15. Çocukların En Çok Seyrettikleri Program Türleri (Tercih 2)……..………81 Tablo 3.16. Ailelerin En Çok Seyrettikleri Programlar (Tercih 1)…………….………81 Tablo 3.17. Ailelerin En Çok Seyrettikleri Programlar (Tercih 2)………….…………82 Tablo 3.18. Çocukların Program Seçimi……………………………………….………82 Tablo 3.19. Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır………………………………….83 Tablo 3.20. Reklam Program Arasındaki Fark…………………………………...……83 Tablo 3.21. Reklamlarda Söylenen Her Şey Doğruluğu………………………….……84 Tablo 3.22. Reklamlar Ne Yapmamızı İster……………………………………..…….84 Tablo 3.23. Televizyon Kanallarının Reklam Yayınlama Nedenleri…………….……85 Tablo 3.24. Çocukların Reklamlarda Gördükleri Ürünlere Sahip Olma İsteği…..……85 Tablo 3.25. Çocukların Reklamlarda Gördüğü Ürünlere Sahip Olma İsteğini Ailelerine Söyleme Durumu…………………………………………………...……..86 Tablo 3.26. Aile İzin Vermiyorsa Çocuğun Tavrı……………………………….…….86 Tablo 3.27. Reklamlarda Gördüğü Ürünün Markasına Dikkat Edip Alışverişte Onu Tercih Etme Durumu………………………………………………..…….87 ix Tablo 3.28. Ürün Reklamı İle Kalitesi Arasındaki ilişki………………………………87 Tablo 3.29. Reklam Yapılan Mal İle Malın Kalitesi Arasındaki İlişki……….………..88 Tablo 3.30. Reklamlarda İzleyip Satın Alınan Ürünün Beğenilmemesi Durumunda Yapılan Davranış Şekli……………………………………………..……..88 Tablo 3.31. Hoşlanılan Reklam Tipi (Tercih 1)………………………………..………89 Tablo 3.32. Hoşlanılan Reklam Tipi (Tercih 2)…………………..……………………89 Tablo 3.33. Hoşlanılmayan Reklam Tipi (Tercih 1)……………………….…..………90 Tablo 3.34. Hoşlanılmayan Reklam Tipi (Tercih 2)………………………..………….90 Tablo 3.35. Eğlendirici Olduğu İçin…………………………………………...………91 Tablo 3.36. Ünlü Biri Oynadığı İçin…………………………………………..……….91 Tablo 3.37. Çizgi Film Karakteri Oynadığı İçin…………………………...……..……92 Tablo 3.38. Güzel Olduğu İçin……………………………………………...……..…..92 Tablo 3.39. Müzikleri Güzel Olduğu İçin…………………………..………………….92 Tablo 3.40. Doğru Olmaması…………………………………………...…......……….93 Tablo 3.41. Program Arasına Girmesi……………………………..…………………..93 Tablo 3.42. Güzel Olmadığını Düşünmesi……………………………….……………93 Tablo 3.43. Sevilmeyen Bir Ünlü Oynadığı İçin………………………………………94 Tablo 3.44. Yaş İle Haftalık Televizyon İzleme Sürelerine İlişkin Çapraz Tablo….....94 Tablo 3.45. Öğrenim Görülen Okul Türü İle Haftalık Televizyon İzleme Sürelerine İlişkin Çapraz Tablo……………………………………………..………..95 Tablo 3.46. Cinsiyet ile Haftalık Televizyon İzleme Sürelerine İlişkin Çapraz Tablo..96 Tablo 3.47. Yaş ve Program seyretme kararına İlişkin Çapraz Tablo…………….…...97 Tablo 3.48. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Program Seyretme Kararına İlişkin Çapraz Tablo……………….. …………………………………………..…….….98 Tablo 3.49. Cinsiyet ile Program Seyretme Kararına İlişkin Çapraz Tablo…………..98 Tablo 3.50. Yaş ile Çocukların Reklamın Doğruluğuna İnancına İlişkin Çapraz Tablo…………………………………………………..…………………..99 Tablo 3.51. Cinsiyet ile Çocukların Reklamın Doğruluğuna İnancına İlişkin Çapraz Tablo………………………………………..……………………………100 Tablo 3.52. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Çocukların Reklamın Doğruluğuna İnancına İlişkin Çapraz Tablo…………………………..………...……..101 Tablo 3.53. Yaş ile Çocukların Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteğine İlişkin Çapraz Tablo………………………………………………..……..……101 x Tablo 3.54. Cinsiyet ile Çocukların Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteğine İlişkin Çapraz Tablo……………………………………………………..102 Tablo 3.55. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Çocukların Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteğine İlişkin Çapraz Tablo……………………...………………103 Tablo 3.56. Yaş ile Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumuna İlişkin Çapraz Tablo…………………………… ………………………...….………….104 Tablo 3.57. Cinsiyet ile Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumuna İlişkin Çapraz Tablo……………………………………………………..………………105 Tablo 3.58. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumuna İlişkin Çapraz Tablo…………………………………………105 Tablo 3.59. Öğrenim Görülen Sınıf ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu…………………………………………………………………..106 Tablo 3.60. Cinsiyet ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu……..………107 Tablo 3.61. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu………………………………………………………..…………108 Tablo 3.62. Haftalık Ortalama Televizyon İzleme Süresi ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu………………………………………………...…….109 Tablo 3.63. Babanın eğitim durumu ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu…………………………………………………………..………110 Tablo 3.64. Annenin Eğitim Durumu ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu………………………………………………………..…………111 1 GİRİŞ “Pazarlama; kişilerin ve örgütlerin amaçlarına uygun biçimde değişimi sağlamak üzere, malların, hizmetlerin ve düşüncelerin yaratılmasını, fiyatlandırılmasını, dağıtımını ve satış çabalarını planlama ve uygulama sürecidir”. (Cemalcılar, 1999,6) Fonksiyonel açıdan bakıldığında ise; diğer işletme işlevleriyle bir arada düşünülen pazarlama; satın alma, satış, araştırma geliştirme, dağıtım, pazarlama araştırması, gibi ürüne ve satışa; reklam, tanıtım, promosyon ve halkla ilişkiler gibi işletme ilişkilerine yönelik alt bileşenleri içerir. (Babacan, 2005,32) Tüm bu alt bileşenler ürünün ya da hizmetin son kullanıcıya ulaştırılmasında oldukça önemlidir. Ancak bu noktada ne kadar kaliteli ürün/hizmet üretirseniz üretin, dağıtım kanallarınız ne kadar iyi olursa olsun, ya da satış sonrası hizmette fark yaratmış olun, bu üstünlüklerinizin müşteriler tarafından bilinmemesi varılmak istenen nihai sonuca yani ürünün müşteriler tarafından talep görmesine engel olacaktır. Bu noktada tutundurma karması bileşenleri içerisinde en çok ve sıklıkla kullanılan reklamlar bu sorunu ortadan kaldıracak pazarlama araçlarının başında gelmektedir. Son 20 yıl göz önüne alındığında dünya ürün odaklı olmaktan tamamen uzaklaşıp marka odaklı olmaya başlamıştır. Dünyayı marka çılgınlığı çepeçevre sarmıştır. Günümüzde hiçbir üretim tesisi olmamasına rağmen birçok firma fason üretim sayesinde ürünlerini üretebilmekte, dünya markası olabilmekte ve dünya çapında ün kazanabilmektedir. Bu noktada marka odaklı anlayışın yaygınlaşması ve marka yaratım süreçlerinin gerçekleştirilmesi için en çok ve yaygın kullanılan araç reklamdır. Reklam içerisinde yaşadığımız sistemin olmazsa olmaz parçasıdır. İnsanların tüketecekleri ürün ya da hizmetlerin tanıtılmasında, en etkili ve geri dönüşü en yüksek yoldur. Reklam pazarlama karması içerisinde en çok konuşulan ve tartışılan öğedir. Pazarlama tanımının gelişmesiyle birlikte ürün, hizmet, kişi ve düşünceler de 2 pazarlamanın kapsama alanı içerisinde düşünülmüş, reklamın ilgi alanları da doğal olarak genişlemiştir. Tüm pazarlama bileşenlerinin bütünleşik olarak ele alınması, reklamın pazarlama mesajları biçiminde algılanmasına neden olmuştur. (Odabaşı ve Oyman, 2001,35) Küreselleşmenin dayanılmaz ağırlığının duyumsandığı, tüketici istek ve gereksinimlerinin karşılanması adına markaların ve ürünlerin kıyasıya rekabete girdiği ve firmaların ürün ve hizmetlerini pazarlama için birbirlerini ezdiği günümüz dünyasında, etrafımızın reklam görüntüleriyle kaplanmış olması son derece doğal görünmektedir. (Güz ve Küçükerdoğan, 2005,65) Reklam; bugün yaşamımızı şekillendiren ve bizzat yansıtan en önemli kültürel faktörlerden biridir. Her yerde hazır ve nazır, yaşamın kaçınılamaz ve uzaklaşılamaz bir parçasıdır. Gazete okumasanız, televizyon izlemeseniz bile, kentsel ortamımıza egemen kılınan imgelerden kaçmanız neredeyse olanaksızdır. Bütün medyayı kaplayan, kapsayan ve hiçbir sınırı bulunmayan reklamcılık, açıkça özerk bir varoluşa ve muazzam bir etkileme gücüne sahip geniş bir üst yapı oluşturmaktadır. (Williamson, 2001, 11) Bu etkiye en çok maruz kalan kesim ise hem iletişim olanakları ile olan yakın ilişkileri hem de zihinsel gelişimlerini tam olarak tamamlamadıklarından dolayı çocuklardır. Reklamlar çocukları ürünler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak ve ürünler hakkında karşılaştırma yapabilmek gibi olumlu etkiler bırakabilirken bunun yanında tüketim kararlarını etkileme, tüketim miktarını arttırma, beslenme şekillerini değiştirme ve sigara/alkol gibi ürünlerin kullanımını özendirme gibi olumsuz etkilerde bırakabilmektedir. Bu çalışmanın ilk bölümünde reklamın genel olarak ne olduğuna, özelliklerine, amaçlarına, tür ve yayın alanlarına değinilecek, ikinci bölümde çocuğun bilişsel gelişimi, aile ve çocuktaki değişim, reklam ve çocuk ilişkisi, reklamın çocuklar üzerine etkileri ve buna yönelik modeller, reklamın uzun vadede çocuklar üzerine olumsuz etkileri ve çocuklarda reklam algısına üzerine durulacak, Son bölümde ise Mersin ilinde gerçekleştirilen araştırmanın bulguları sunulacaktır. 3 I. BÖLÜM GENEL OLARAK REKLAM 1.1. Reklam Reklamın önemli oluşu ve özellikle günümüz hayat akışı içerisinde tüm tüketim alışkanlıklarımızı şekillendirmesi reklamın gerçekte ne olduğunun bilinmesini önemli kılmaktadır. Reklamın çeşitliliği ve bakış açısında ki farklılıklar nedeniyle birçok değişik reklam tanımı ortaya çıkmıştır. Bu tanımlar genel olarak işletme ve tüketici açısından farklılık göstermektedir. İşletme temelli tanımlamalar süreci ve ne işe yaradığı çerçevesinde iken müşteri odaklı tanımlar daha çok eleştirel çerçevededir. Genel olarak reklam; üreticiyle tüketici arasındaki mesafeden kaynaklanan iletişim kopukluğunu ortadan kaldıran ve ürün hakkındaki gerekli enformasyonu tüketicilere aktaran pazarlama çalışmalarını bir alt bileşenidir.(Yaylacı,1999,4) Reklam, bir şirket, ürün, hizmet ya da fikir konusundaki bilinci oluşturmak için en güçlü araçtır. Eğer reklam birde yaratıcı nitelikte hazırlanmışsa bir imaj hatta bir derece tercih nedeni veya en azından markanın kabul edilebilirliğine zemin hazırlayıcısıdır. Ayrıca reklam beş konu üzerine karar vermeyi gerektiren bir süreçtir. Bunlar görev (mission), mesaj (message), medya (media), para (Money) ve ölçüm (measurement) dür. (Kotler,1999,153) Reklamı ve reklamda ki değişim sürecini anlamak açısından reklam klasik ve sembolik diye iki farkı şekilde tanımlanabilmektedir. Küreselleşme süreci, ticarette sınırların giderek kalkması ve kültürlerin zaman içerisinde evrimleşip değişmesi sonucu reklamlar klasik kalıpların dışına çıkıp yaratıcı olmaya başlamıştır. (Çengel ve Tepe, 2003,162) 4 Klasik reklamlar ürün hakkında bilgi veren, ürünün özelliklerin, fiyatı, satış koşulları, dağıtım kanalları ve zaman gibi bilgileri içermektedir. İlettiği bilgi türüyle daha önceden zaten ilgili olanları hedef alır. Sembolik reklamlar ise ürüne bir anlam vererek bu anlamla ürünü ilişkilendirir bunu gerçekleştirmek için resimler ve sözlü araçlar kullanır. Anlamı, alışılmış bir kültürel kodun unsurları üzerine kurar. Burada amaç markayı belirli bir toplumsal duruma ve belirli toplumsal ilişkiler içine yerleştirerek markanın tüketiciye bu toplumsallık içinde sunulmasıdır. Günümüzdeki reklamlar hem klasik hem de sembolik reklamdaki özellikleri içerisinde barındırmaktadır. (Çengel ve Tepe, 2003,162) Duruma işletmeler açısından baktığımızda reklam; üretilen mal veya hizmetlerin tüketiciye duyurulması, pazarda yer alan aynı tür mal ve hizmetlerin çokluğu yüzünden tüketicinin o işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri tercih etmesi için ikna edilmesi, ürüne olan ihtiyacın ve talebin canlı tutulması, üretilen ürüne veya hizmete ihtiyaç ve talep yaratılması açısından inkâr edilemeyecek katkılara sahiptir. (Elden Ve Kocabaş, 1997,13) Reklam; “malların, hizmetlerin veya insan faaliyetlerinin herhangi bir yönüyle ilgili mesajların veya enformasyonun sağlanması işlemidir” daha dar anlamda ise; “ ürünlerin ve hizmetlerin piyasalarda satışı ile ilgili ticari bir faaliyettir” (Ekelund ve Saurman, 1999,7) Amerikan Pazarlama Birliği’nin tanımına göre ise reklam, “bir malın, bir hizmetin veya fikrin bedeli verilerek ve bedelin kimin tarafından ödendiği anlaşılacak biçimde yapılan ve yüz yüze satış dışında kalan tanıtım faaliyetleridir”. (Çengel ve Tepe, 2003,161) Diğer bir tanıma göre ise de reklam; gazete, dergi, radyo, televizyon, afiş, tabela gibi medyalar aracılığıyla çeşitli mal ve hizmetlerin geniş halk kitlelerine tanıtımıdır. Bu mal ve hizmetlerin nereden, nasıl, ne fiyata alınacağı ve nasıl kullanılacağı hakkında tüketiciye bilgi veren, ona parasını en iyi şekilde değerlendirme yolunu gösteren bir araçtır. Aynı zamanda üreticinin iyi bir pazar bulmasına, sermaye 5 ve çabasını değerlendirmesine ve yeni üretim ve yatırımlara yönelmesinde büyük bir destek unsurudur. (Pektaş, 1987,221) Tüm bu işletme bakış açılı tanımlar itibariyle reklamcılık genel olarak şu şekilde ifade edilebilir. " bir mal ve hizmetin sürüleceği piyasanın ve bu mal ya da hizmetin alıcısı olacakların tanınması için yapılacak araştırmalar, reklam amacının, reklam giderlerinin ve mesaj türlerinin tasarlanması, reklam bütçesi, reklamın ne zaman yapılacağı, hangi iletişim araçlarının kullanılacağı konusundaki kararlar ve reklam içeriğinin hazırlanması gibi faaliyetlerin bütünüdür. " (Elden Ve Kocabaş, 1997,13) Pazarlama ürünün üreticiden son kullanıcıya ulaşmasından çok daha fazlasıdır. Bütün aşamalarında yaratıcılık ve farklılık ön plandadır. Bu aşamaların en çok yaratıcıcık ve farklılık gerektirecek parçası ise reklamdır. (Jefkins, 1994,1) Bu yaratıcılık ve farklılık genellikle tüketiciyi etkileme yönünde kullanılmaktadır. Kimi zaman tüketiciye yeni bir dünya ya da yeni bir hayat vaat edilmektedir. Tüketici açısından reklama bakıldığında; reklam, tüketicinin piyasada ihtiyaçlarını karşılayacak binlerce ürün ve hizmet arasında kendi yararına en uygun ve rasyonel bir seçim yapmasına yarayan bir araç olduğu gibi; bu malları ve hizmetleri tanıtan, nereden nasıl ve hangi fiyata edineceğine dair bilgiler veren, ne şekilde kullanılacağını tanımlayan, günümüz yaşam koşulları içerisinde oldukça değerli bir kavram olan zaman açısından tüketiciye yardımcı olan bir yapıdadır. (Elden ve Kocabaş, 1997,14) "Reklam; İnsanları gönüllü olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir düşünceye yöneltmek, dikkatlerini bir ürüne, hizmete, fikir ve kuruluşa çekmeye çalışmak, onunla ilgili bilgi vermek, ona ilişkin görüş ve tutumlarını değiştirmelerini veya belirli bir görüşü ya da tutumu benimsemelerini sağlamak amacıyla oluşturulan; iletişim araçlarından yer ya da süre satın almak yoluyla sergilenen veya başka biçimlerde çoğaltılıp dağıtılan ve bir ücret karşılığı oluşturulduğu belli olan duyurudur.“ http,//tr.wikipedia.org/wiki/Reklam 6 Reklam, yalnızca hedeflenen kitlenin farkına vardığı bir ihtiyacı karşılamak üzere var olan birden fazla üründen kendisi için uygun olanı seçmesine yardımcı olan bilgiyi iletmekle sınırlı bir işleve sahip değildir. Reklam, kitlenin farkına varmadığı bir ihtiyacı da ortaya çıkartır. Bu eksikliği gidermek için reklamlarda önerilen nesneyi satın alma gereğini vurgular. (Gülbuğ, 2006,7) Bu açıdan reklam; mallar ve hizmetler hakkında sosyal iletişim kapasitesini kullanarak tüketicilere var olmayan yapay gereksinimler yaratabilmektedir. (Çengel ve Tepe, 2003,163) Reklam mesajları topluma sunulurken, hedef kitlesini ikna edecek bir biçimde, çok geniş toplumsal ve kültürel kaynaklardan benzeri görülmemiş bir biçimde yararlanılmaktadır. Cinsellik, mutluluk, hüzün, eve dönüş, özlem, eğlence, gösteriş macera ve hatta ölümün karanlık yanları yani yaşamın her kesiti reklam içerisinde yer almaktadır. Reklamın iletişim süreci bu ve benzeri öğelerin tek başına ya da birlikte kullanımı ile gerçekleşmektedir. (Batı, 2007,3) Reklamların bu iletişim sürecini gerçekleştirirken tüketicileri nasıl etkilediği ve tüketicinin de reklama nasıl tepki verdiği yönünde çeşitli modeller oluşturulmuştur. Bunlardan ilki “AIDA” modelidir. Modele göre; hedef tüketicinin dikkati çekilerek tanıtımı yapılan ürün ya da hizmete ilgilenmesi sağlanmaktadır. Bundan sonraki aşamalarda tüketicinin bu ürün ya da hizmete karşı istek duyması ve satın alma hareketine geçmesi için iletişim faaliyetleri yönlendirilmektedir. Bu modelin daha kapsamlı hale getirilmesiyle “NAIDAS” modeli ortaya çıkmıştır. Bu modelde de süreç benzer şekilde işlemektedir. Ancak bu model de tanıtım çabalarına başlamadan önce tüketicinin ihtiyaçları ortaya konulmakta ve satın alma davranışı sonunda tüketicinin tatmin düzeyi ele alınmaktadır. Diğer bir model ise “DAGMAR” modelidir. Bu modelde özellikle reklamın üzerinde durulmakta ve ölçülebilir reklam sonuçlarına ulaşabilmek için reklam amaçlarının belirlenmesine yönelmektedir. (Aktuğlu, 2006,5-6) Reklam, doğrudan satmaktan çok, hitap ettiği kitleyi satın alım sürecine hazırlayan ve satın alma sürecine sevk eden bir araçtır. Henüz alıcı konumunda olmayan 7 kişileri müşteri olmaları yönünde ikna etmeye yarayan sanat faaliyetidir. (Olcay, 1969, 12-13) Reklamlar sadece satmaya çalıştıkları ürünlerin doğasında var olan özellikleri değil, bu malların bizim için bir şey ifade eder hale gelmelerini sağlamaktadırlar. (Williamson, 2001, 12) Reklam üreticilerin tüketicilerden istediği birtakım davranış modelleri oluşturarak veya aşılayarak potansiyel hedef kitle için bir davranışlar şeması yaratır. Bu metinlerde, okuyucu/izleyicinin davranışı belirli kalıplar içinde standartlaştırılmıştır. Reklamlarda ürün/hizmet faydası sunulurken, hedef kitlenin istekleri yapılan bir dizi araştırmanın sonucunda ayrıntılı olarak saptanmış ve özelleştirilmiştir. Söz konusu istekler doğrultusunda gerçek yaşamdan nakledilen ifadeler insanlara ait olan sembolik değişim değerleri ile karşılanarak tanıtımı yapılan ürüne anlam verilir. Reklamlarda kendi işleyiş süreci içerisinde metanın değişim değerini kazanması genel olarak bu şekilde gerçekleşir. Bu durum çok kısaca, projektif bir sistem olan reklamların işleyiş sürecini ifade eder. (Gülbuğ, 2006,7) Reklamlar; Belirli tip tüketiciler ile belirli ürünler arasında bağlantı kurar. Bu bağlantı esnasında kimi zaman ürün simgeleştirilir ve olduğundan farklı bir yöne doğru kaydırır. Örneğin, elmaslar mineralin kendi terimi ile bir taş olarak değil, insani terimle simgecilik yaratılarak ebedi aşkla ve sonsuz sevgiyle ilişkilendirilip pazarlanır. Bu süreçte reklam bu simgelemenin oluşturulmasını ve sevginin ölçütünün gerçekte sadece bir taş olan elmasın büyüklüğüyle algılanmasını sağlar. (Williamson, 2001, 12) 1.1.1.Reklamın Gelişimi Reklamlarla ilgili ilk kayıtlar, eski çağlarda yaşayan insanlarla ilgili kayıtlar da olduğu gibi az ve dağınık durumdadır. Babil ve Mısır’da egemen güçlerin bugünün nitelendirmesiyle “kurumsal reklam” ismini verilebilecek bir faaliyette bulundukları bilinmektedir. Çivi yazısı uzmanlarının Rosetta Taşı’nı keşfetmesiyle ilk mısır firavunlarının kendileriyle ve başarılarıyla ilgili reklam yapmaktan hoşlandıkları ortaya çıkartılmıştır. Yazılı reklam ise Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiştir. Roma halkı arasında okuma yazmanın hızla yaygınlaşmış olması, alıcı ve satıcıların fiyat ve ürünle 8 ilgili bilgileri ve detayları aktarırken reklam panolarını kullanmalarına neden olmuştur. Ayrıca borcunu ödemek istemeyen kişinin ismi reklam panolarına yazılmakta ve halka teşhir edilmekteydi. Günümüz tabiriyle bu kişiler halka reklam edilmekteydi. (Ekelund ve Saurman, 1999,8-9) Reklamın gelişim tarihiyle iletişim araçlarının gelişim tarihi paralellik göstermektedir. Çeşitlenen iletişim araçları doğal olarak reklam şekillerini de değiştirmiştir. Ortaçağda satıcıların çığırtkanlar ve dükkânlarını önlerine koydukları levhalar aracılığıyla yaptıkları satışlarını arttırma çabaları ilkelde olsa gerçek anlamda reklamcılığın ilk örnekleri olarak nitelendirilebilinir. (Büyükşeren, 1990,11) Fransa’da bu yöndeki uygulamalar hükümet tarafından çeşitli düzenlemelere tabi tutulmuştur. Tellallar özel yetkilerle donatılmış ve devlet tarafından görevlendirilmişlerdir. 13.yy.da Paris’te meyhane sahiplerinin, kendi şaraplarının reklamlarını sadece devletçe bu konu için yetkilendirilmiş tellallara yaptırmaları yasalarla zorunlu kılınmıştır. (Ekelund ve Saurman, 1999,9) Daha sonraları yonca teşkilatlarının oluşturulması ile üreticiler kendilerinin belirledikleri çeşitli sembol ve isimleri kullanmaya başlamışlardır. Ticaret yollarının gelişmesi ve uzak yerlere ürün satışının ivme kazanması ile birlikte ürün isimleri ve semboller önemini daha da çok arttırmıştır. Bu sayede ürettiği mallara herhangi bir ürün ismini ve sembolünü koyan esnaf, ürününü markasız bir ürüne göre daha fazla satış imkânını bulmuştur. (Babacan, 2005,15) Reklamın oluşması için gerekli ön koşulları doğuran ortaçağın ekonomik ve toplumsal yapısı bunun yanı sıra üretimde tezgâhların yaygın olarak kullanılmaya başlanması, bu sayede sağlanan üretim artışının yani artı üretimin değişik ve yeni pazarlarda değerlendirilmesi gerekliliği ve nihayet nakliyecilikteki gelişmeler modern anlamda reklamcılığın doğmasında baş etkenler olmuşlardır. (Elden ve Kocabaş, 1997,17) 9 1444’te Alman Jean Gütenberg’in matbaayı icadıyla birlikte reklamcılıkta yeni bir çığı açılmış, reklam kavramı yeni bir boyut kazanmıştır. Bu sayede el ilanları daha hızlı çoğaltılabilmiş ve geniş halk kitlelerine ulaştırılabilmiştir.(Tayfur, 2004,5) Matbaanın bulunuşundan 30 yıl sonra bir matbaacı bastığı kitapların satışı sorunuyla karşılaşınca bir duvar afişi hazırlamış ve Londra’da bir kilisenin kapısına asmıştır. Bu afiş, William Caxton’un rahipler için hazırladığı “The Pyes Of Salisbury Use” adlı kitabını ilanıydı. Bu uygulama reklamcılığın ilk basılı uygulaması olarak kabul edilmektedir. Bilinen ilk gazete ilanı ise 1525 de Almanya'da yayınlanan bir ilaç reklamıdır. Bundan tam bir asır sonra 1625 de Londra Gazetelerinde de ilanlara rastlanmaya başlanmıştır. http,//ilef.ankara.edu.tr/reklam/yazi.php?yad=435 Çok ileri bir görüşle reklam yaptıracak müşterinin ürünlerini tanıtmak ve bilinirliliğini arttırmak için reklamlarının bir ajans tarafından yönetilmesi düşüncesi ilk kez 1588'de Fransız düşünürü Montaigne tarafından şöyle ortaya atılmıştır, "Birisinin satılık incileri varsa, bir hizmetçi veya Paris'e seyahat için müracaat edeceği bir büroya ihtiyaç vardır." Bu, günümüzün reklam ajansına ilk referans olarak alınabilecek bir tanımlamadır. Bu bağlamda ilk reklam ajansı Londra'da 1812 de kurulmuştur.(Ünsal, 1994,23) Sanayi devrine girilmesi ve makineleşmenin hızla artması reklam ve reklamcılık sektörünün ilerleme ve değişim içerisine girmesine neden olmuştur. Üretilen ürün miktar, çeşitliliğinin artması ve yani pazarların ortaya çıkması bu durumu destekleyen faktörler arasında yer almaktadır. Bu dönemde yapılan reklamlar gerek teknik yeterlilik açısından gerekse mesaj ve stratejik çalışmalar yönünden üzerinde çalışılarak hazırlanmadığı ve profesyonellikten uzak oldukları için yeterince etkili olamamışlardır. (Elden ve Kocabaş, 1997,19) 1880 yılında ABD’de yayınlanan tarımcılıkla ilgili bir dergideki reklamcılıkla ilgili bir makalede, “ bu dergide yayınlanacak tüm reklamlar güvenilir şahıslara ait olacaktır. Okuyucularımızın menfaati ile oynamak isteyenler, derginin sütunlarından 10 yararlanamayacaktır. Bilerek bu yola sapanların okuyucularımıza verdiği zararlar karşılanacaktır” şeklinde bir bölüm yer almaktadır. (Bir ve Fermani, 1988,22) Tarım dergisi örneğinde ilk kez görülen bu uygulama 1911 yılında reklamcılık ahlakı konunsun da çıkarılan bir yasaya kadar sürmüştür. Bu yasanın çıkarılmasıyla birlikte Amerikan reklamcılar reklamda doğruluk ilkesini benimsemişlerdir. (Elden ve Kocabaş, 1997,19) 1900 ile 1920 yılları arası ise sermayenin bir araya toplanması sürecinde Amerika’da beliren tekelci eğilim ve giderek artan işyeri kapanmaları, reklamın gücünü yadsıyanlar için büyük bir gerçeği ifade etmektedir. Kapanan işletmelere bakıldığında bunların büyük birçoğunun reklamı gereksiz bir harcama kalemi olarak gören işletmeler olduğu gözlemlenebilmektedir. http,//ilef.ankara.edu.tr/reklam/yazi.php?yad=4353 1930’lu yıllar ise buhran yıllarıdır. Bu dönem reklamcılar açısından da oldukça zor geçmiştir. Oldukça sert ve gerçeklikten uzak eleştirilere maruz kalmışlardır. Bu yıllarda reklamcılık açısından tek olumlu gelişme ise A.C. Nielsen, George Gallup, Arch Crossley ve Da-niel Starch gibi kişiler tarafından araştırma şirketlerinin kurulmasıdır. Büyük buhranın atlatılmaya başlandığı ve ekonomik canlanmanın görülmeye başladığı 1940-1950 yılları arasında ise reklamcılık baş döndürücü bir hızla ilerleme kaydetmiştir. Televizyonun reklam endüstrisinin hizmetine girmesiyle birlikte reklamcılık hızla büyüyen bir sektör durumuna gelmiştir. (Elden ve Kocabaş, 1997,20) Reklamcılık şu anda tabloda yer alan rakamların göstergesinde devasa boyutlardadır. Vazgeçilmez, engellenemez ve karşı konulamaz durumundadır. 2000 yılı itibariyle ABD’de ki reklam harcamaları toplamı 150 miyar$’a yakın bir seviyededir. Bu rakam dünya üzerinde birçok ülkenin ürettiği gayri safi milli hâsıla’dan bile daha büyüktür. 11 Tablo 1.1. 1920-2000 Tarihleri Arası ABD Reklam Harcamaları 1920 1930 1940 1950 1960 1970 1980 1990 2000 Toplam Reklam Harcamaları (Milyon $) 831 1,379 1,311 3,633 7,583 12,702 34,937 79,758 144,481 GSMH(milyar $) 88.4 91.2 101.4 293.8 526.4 1,038.5 2,789.5 5,803.1 9,817 Reklam Harcamalarının GSMH'ya Oranı %2.8 %2.7 %2.1 %1.9 %2.3 %1.9 %1.9 %2.2 %2.5 Kaynak, Robert J. Coen, Mccann-Erickson, A Web Publication (2000) S. 855-856 Reklamın bu denli etkili olmasında ve çok süratli bir şekilde gelişmesinde rol oynayan başlıca etmenler şu şekilde sıralanabilinir. (Tayfur, 2004,9), · İş başına verimliliğin artması · Teknolojik gelişmeler · Gelirdeki artış · Orta sınıfın gelişimi · Eğitimdeki gelişme · Kişisel satış kullanımının azalması · Reklam ajanslarındaki gelişme · Araştırmada gelişme · Ambalajda gelişme · Üretim ve serviste gelişme · Üreticinin tüketiciden uzaklaşması · Pazarlama anlayışında gelişme · Self-servis satışlarının doğuşu 12 1.1.2. Reklamın Özellikleri Reklam kapsamının genişliği ve altyapısının derinliği doğal olarak birçok ve farklı özelliğe bir arada sahip olmasını sağlamaktadır. Bunları sıralarsak (Babacan, 2005,4; Baybars, 1999,725; Elden ve Kocabaş, 1997,20), · Reklam, pazarlama iletişiminin tutundurma faaliyetleri içerisinde yer alan bir elemandır. Ayrıca bu faaliyetler içerisinde en önemlisi ve en çok kullanılanıdır. · Belirli bir ücret karşılığı yapılır. Bu ücret düzeyi yayınlanan reklam ortamının yaygınlığına, etkinliğine ve bu ortamda yayınlanma süre ve sıklığına bağlıdır. · Reklam, belirlenen diğer pazarlama iletişimi öğeleri ile işletmenin belirlediği pazarlama stratejileri doğrultusunda saptanan nihai hedeflere ulaşmak için birlikte çalışır · Reklam verenden tüketiciye doğru akan bir iletiler bütünüdür. · Reklamı yapan kişi, kurum, kuruluş bellidir. · Reklam yapanın temel amacı karlılığını arttırmaktır. · Reklam mesajlarında mallar, hizmetler, vaatler, ödüller ve sorunlara çözümler vardır. · Reklam, diğer pazarlama iletişim elemanları ile işletmenin belirlediği pazarlama stratejisi doğrultusunda saptanan pazarlama hedeflerine ulaşmak için koordineli bir şekilde çalışır. · Reklam, geniş kitlelere seslenebilme ve büyük kitlelere sunabilme gücü sayesinde, dağınık olarak yerleşmiş tüketicilere ulaşabilir. · Reklamın, hedef tüketicilerin tutum ve davranışları üzerinde oldukça önemli sayılabilecek bir etkisi vardır, bu nedenle, bir yönüyle ikna edici bir iletişim süreci olarak değerlendirilebilir. · Reklam henüz alıcı durumunda olmayan kişileri, bir mal ya da hizmetin müşterisi halline getirmeye yarayan bir bilim ya da sanat etkinliğidir. · Reklam doğru stratejiler üzerine kurulan orijinal, ilgi çekici, yaratıcı çalışmalar ve kaliteli yapımlar ile hedef tüketicinin satın alma davranışında belli değişiklikler yaratabilir. · Tüketiciyi bir ürün ya da hizmet ile ilgili daha fazla bilgi edinmesi için teşvik ve motive eder. 13 · Tüketiciyi bir ürünün nereden alınacağı, ürünle neler yapılabileceği, ürünün kullanıcıya ne gibi faydalar sağlayacağı konusunda bilgilendirir. · Yeni bir marka imajı tasarlamak, bir marka imajını korumak, markanın arzu edilen imajının yerine yenisini koymak v.b. işlevleri yerine getirir. · Kişisel satışları desteklemek, aynı zamanda kişisel satışla ulaşılmasına olanak olmayan kimselere ulaşmayı sağlar. 1.1.3. Reklamın İşlevleri Reklamın farklı amaçlar ve kullanım alanları için dört farklı işlevi bulunmaktadır. Bunlar; bilgilendirme, ikna etme, destekleme ve hatırlatmadır. 1.1.3.1. Bilgilendirme İşlevi Reklamın bilgilendirme işleviyle ulaşılmak istenen amaçlar ise; yeni ürün hakkında bilgi vermek, ulaşılabilir servisleri tarif etmek, bir ürün için yeni kullanımları önermek, yanlış izlenimleri düzeltmek, fiyat değişimleri hakkında piyasaya bilgi vermek, tüketici korkularını azaltmak, ürünün nasıl kullanılacağını anlatmak ve firma imajı oluşturmaktır. (Armstrong ve Kotler, 2004,495) 1.1.3.2. İkna Etme İşlevi Reklamın ikna etme işlevi; Rekabetin geliştiği ortamlarda, ikincil talebi ve marka tercihini geliştirmek, müşteri algılamalarını değiştirmek ve ürün ya da hizmeti almaya ya da denemeye ikna etmek gibi etkinlikleri içerir. (Baybars, 1999,725) İkna etme işlevi ile ulaşılmak istenen amaçlar, marka tercihi oluşturmak, ürünü satın almaya yöneltmek, marka tercihini cesaretlendirmek, satış çağrısı almaya tüketicileri ikna etmek, ürün özellikleri hakkında tüketicinin anlayışını değiştirmektir. (Armstrong ve Kotler, 2004,495) 1.1.3.3. Destekleme İşlevi Bu işlevle varılmak istenilen amaç; bir ürünü yeni almış olan müşterilerin doğru seçim yaptıkları konusunda oluşabilecek bilişsel pişmanlıklarını ortadan kaldırıp rahatlatmaktır. (Baybars, 1999,726-727) 14 1.1.3.4. Hatırlatma İşlevi Bir ürün ya da hizmetin tüketicinin hafızasında taze tutmakla ilgilidir. Genelde ürünlerin olgunluk evresinde tüketicileri ürünü düşünür halde tutmak için başvurulur. (Baybars, 1999,726) Reklamın Hatırlatma işlevi ile ulaşılmak istenen amaçlar, yakın zamanda tüketicinin bu ürüne ihtiyacı olabileceğini belirtmek, sezon dışı dönemlerinde ürünün tüketicinin zihninde tüketiciye hatırlatır kalmasını sağlamak, tüketicinin ürünü nereden satın alabileceğini ve ürünü en üst düzeyde tüketiciye hatırlatır tutmaya çalışmaktır. (Armstrong ve Kotler, 2004,495) 1.1.4. Reklamın Amaçları Reklam esas olarak, hedef aldığı tüketici kitlesi üzerinde etki yaratmak, bu kitlenin düşünme ve davranış alışkanlıklılarını etkilemek yolu ile onları satın almaya yönlendirmek ve nihai sonuç olarak işletmenin karlılığını maksimize etmek amacı ile yapılır. (Ünlü, 1987,12) Bunun dışında reklamın amaçları aşağıdaki şekilde sıralanabilir. (Bir ve Fermani, 1988,29; Elden, 2003,23; Gülbuğ, 2006,9-10; Kurtuluş, 1973,28-30), · Satışları arttırmak, çeşitli satın alma güdülerine hitap ederek belli bir mala karşı talebi yükseltmek ve bu şekilde o malın satışlarını arttırmak · Aracı sağlamak, reklamı yapılmış mal, hizmet veya markaya daha fazla talep olacağından müşterisi bol olan bu mal, hizmet veya markayı satmak isteyecek aracılar daha kolaylıkla bulunabilecektir. Burada sözü edilen reklam tüketicilere yönelik reklamdır. Aynı şekilde aracılara yöneltilmiş reklam da o mal, hizmet veya markayı satmak isteyecek aracıların sayısını arttıracaktır. · Aracıya yardım, günümüzde mal ve hizmet sunun yerlerin gittikçe daha evrensel olmaları nedeniyle orta büyüklükteki bir alışveriş merkezinde bile o kadar çok sayıda ve cinste mal ve çeşitli marka vardır ki, satıcı her biri hakkında alıcıya bilgi verecek durumda değildir. Bu nedenle bütün özellikleri reklam tarafından alıcıya tanıtılmış mal veya marka alıcı tarafından daha çok akılda tutulacak ve satıcının fazla açıklama yapmasına gerek kalmadan o mal ve marka istenecektir. 15 Böylece bu mal ve markanın stok devri daha hızlı olacaktır ve sonuçta bunları satan aracılar daha karlı durumu gelecektir. · Farklılık yaratmak · Kişisel satış programını desteklemek · Satıcıların ulaşamadığı kişilere ulaşmak · Yeni bir pazara girmek ya da yeni bir tüketici grubunu çekmek · Yeni bir ürünü pazara sunmak · Sanayi dalının satışını geliştirmek · Önyargılara karşı durmak · Mal hizmet veya markaya olan talebin esnekliğini azaltmak · Mal veya hizmete bağlılık yaratmak · Malın yeni kullanış şekil ve imkânlarını göstererek nüfus başına tüketimi arttırmak. · Satışları arttırmak, dolayısıyla piyasayı genişletmek yoluyla üretilen ürün başına giderleri azaltmak ve sonuç olarak firmanın optimum kapasitede çalışmasını sağlayarak toplam birim maliyeti düşürmek ve bu şekilde topluma daha düşük fiyatla mal ve hizmet sunmak. · Kredi olanaklarını arttırmak · Tanınmış bir firmanın piyasaya yeni çıkan ürününü, aynı firmanın daha önce reklamı yapılan ve talep yaratılan ürününün kazandığı rağbetten faydalanılarak bu yeni yaratılan ürüne de talep yaratmak. · Reklam yoluyla bir malın kullanış zaman ve adetlerini değiştirerek yılın her mevsiminde talep aynı seviyede tutmak. · Reklam sayesinde daha önce dar bir grup tarafından kullanılan malları herkesin ihtiyaç duyduğu mallar haline getirmek, · Aracılara ve satıcılara mal, hizmet, marka ve satın alma kaynakları hakkında gerekli bilgiyi sağlamak. 1.1.5. Reklam Türleri Reklamlar, hedeflediği kitlenin yaşadığı yere, bu yerdeki müşteri kitlesinin çeşitliliğine, ulaşılmak istenen amaca, verilmek istenen mesaja, ödeme şekline ve reklam verenlere göre sınıflandırılır. 16 1.1.5.1. Coğrafi Açıdan Reklamlar Coğrafi açıdan reklamlar dört başlık altında toplanır. (Elden ve Kocabaş, 1997,31); · Bölgesel Reklam · Ulusal Reklam · Uluslar Arası Reklam · Global Reklam Bölgesel reklamlar; belirli bir bölgede yapılan ve o bölgenin ticari alanını hedef alan reklamlardır. O bölgedeki yayıncı kuruluşlar vasıtası ile yapılır. Ülkemizde Ulasal bazda bilinirliliği ve yaygınlığı olmamasına rağmen bölgesel bazda oldukça yaygın ve büyük kuruluşlar bulunmaktadır. Bu tarz kuruluşlar için ideal reklam şeklidir. Ulusal reklamlar ise tüm ulusu hedef alan reklamlardır. Çok çeşitli konularda üretim yapan ya da hizmet sunan firmaların öncelikle ulusal yayın yapan televizyonları takibende tüm ulusal iletişim araçlarını kullanarak yaptıkları reklamlardır. Coğrafi alana göre yapılan ayrım içerisinde en profesyonelce yapılan ve genellikle bir reklam ajansı vasıtasıyla gerçekleştirilen reklamlardır. Bu reklamlar uzun dönemde satın aldırmaya yönelik ya da marka yaratım süreci için kullanılan reklamlar olabileceği gibi ürüne ya da o sektöre olan talebi arttırmaya yönelikte olabilir. Uluslar arası reklam kavramı çok uluslu ya da ülkelerinin büyük firmalarının değişik ülkelerdeki pazarlara girmesiyle ve buralarda faaliyet göstermeye başlamasıyla oluşan bir kavramdır. Burada kullanılan reklamlar tüm dünya için hazırlanan tek tip reklamlardan oluşacağı gibi aynı ürün için farklı ülke; kültür, yaşam tarzı, tüketim alışkanlıkları ve hatta ahlaki değerleri temel alınarak ta çeşitlendirilebilmektedir. Global reklamda tüm dünya tek bir pazar olarak ele alınır ve hazırlanan reklam kampanyası firmanın faaliyet gösterdiği bütün ülkelerde aynı anda uygulamaya konulur. 17 1.1.5.2. Hedef Pazar Açısından Reklamlar Hedef Pazar açısından reklamlar ikiye ayrılır. Bunlar; · Tüketicilere Yönelik Reklamlar · Dağıtım Kanallarına Yönelik Reklamlar Hedef pazar açısından reklamlar, tüketicilere ve dağıtım kanallarına yönelik olarak iki şekilde sınıflandırılabilir. Reklam son kullanıcı olan hane halklarını hedef alıyorsa bu tarz reklamlar tüketici reklamı olarak tanımlanır. Burada ki kitle nihai malı tüketen kişilerdir. Amaç marka bağımlılığı yaratmak ve satın almayı teşvik etmektir. (Elden ve Kocabaş, 1997,31-32) Eğer hedef alınan pazar aracılar ise bu tarz reklamlar da aracı reklamı olarak tanımlanır. Reklamı yapılan mal ve hizmetleri satmak amacı ile satın alan aracılara daha fazla ürün almaları ve kendi markalarını tercih etmeleri yönünde teşvik etmeyi amaçlayan reklam türüdür. (Gülbuğ, 2006,11-12) İşletmenin benimsediği hedef reklamın stratejisini de belirler. Bu bağlamda itme, çekme ve birleşme stratejisi olarak 3 farklı strateji bulunmaktadır. Bunlar (Babacan, 2005,39), İtme Stratejisi, üreticinin malın çeşitli pazarlama kanallarından geçerek son kullanıcıya ulaşması için zorlama amacına yöneliktir. Bu strateji; satış gücünü de kullanan ticari promosyon yapılarak bir ürünün yada hizmetin ve bunlara ilişkin mesajların üreticiden başlayıp sonraki dağıtım kanalı içerisindeki bütün üyelere devamlı olarak aktarılması ve adeta pazara itilmesidir. Çekme stratejisi, mağazaların yeterince stok yapması için, tüketicilerin ürünü adıyla ve markayı söyleyerek istemelerini amaçlar. Bu sebepten dolayı, tüketicilerin reklam ve promosyonlarla markaya çekilmesi ve marka bağımlılığı yaratılması amaçlanır. 18 Birleşme stratejisi, itme ve çekme stratejilerini bir arada uygulanması ile gerçekleştirilen stratejidir. Böylece kişisel satış ve ticari promosyonlar ile ürünü pazarla kanalı boyunca iterken, bir yandan da reklam ve tüketici promosyonları ile tüketicileri ürün alımı için motive etmektedir. 1.1.5.3. Amaç Açısından Reklamlar Amaç açısından reklamlar iki ana grupta incelenebilir. Bunlar; · Birincil Talep Yaratmayı Amaçlayan Reklamlar · Seçici Talep Yaratmayı Amaçlayan Reklamlar Reklamlar bazen birincil talep yaratmaları için bazen de seçici talep yaratmak için yapılır. Birincil talep yaratmayı amaçlayan reklamlardaki amaç herhangi bir mala karşı talep yaratmak ya da zaten var olan talebi arttırmaktır. Bu tarz reklamlar genellikle pazara yeni sunulan mallar için yapılırlar. Bu tür talep hiç bilinmeyen yeni bir mal için özellikle önemlidir. Birinci talep oluşturularak, söz konusu malın satışı artırılmak, pazarı genişletilmek amacı güdülür. Bu tip reklamlarda genellikle marka imajı yaratmaktan çok ürünün nitelikleri ve tüketiciye getireceği yararlar üzerinde durulur. (Elden, 2003,28) Seçici talep yaratmaya çalışılan reklamlarda ise durum tamamen farklıdır. Burada ki amaç, belirli bir ürüne talep yaratmak ve ürünün kendisinden çok markasına olan talep arttırılmak istenir. Ürünün markası yinelenerek, markanın farkındalığının arttırılması, benimsenmesi ve marka bağımlılığı yaratmak için (Tayfur,2004,31) 1.1.5.4 Mesaj Açısından Reklamlar Mesaj açısından reklamlar ürün ve kurumsal olmak üzere ikiye ayrılır; · Ürün Reklamı çalışılır. 19 · Kurumsal Reklam Reklamlar mesaj açısından ikiye ayrılmaktadır. Bunlar ürün ve kurumsal reklamlardır. Ürün reklamları; belirli bir ürünü ya da markanın talebini ve dolayısıyla satışlarını arttırmak için yapılır. Bu tarz reklamlarda genellikle o ürünün diğer benzer kategoride ki ürünlere göre üstünlüklerinden ve özelliklerinden bahsedilir. Bu tarz reklamlarda ürüne odaklanılır ve üreticiden çok ürün ön plana çıkarılır. Bu reklamlar dört grupta incelenebilir. Bunlar 1. Öncü Reklamlar, 2. Rekabet Reklamları, 3. Karşılaştırmalı Reklam, 4. Hatırlatıcı Reklam şeklinde sıralanabilir. (Tayfur,2004,32-33), 1.Öncü Reklamlar, belirli bir markanın ürünü yerine, bir ürün kategorisinin talebini geliştirmeye yardım ederler. Bu tarz reklamlar tüketicileri bilgilendirmek amacı ile yapılırlar. 2.Rekabet Reklamları, Aynı ürünü üreten rakip firmalar ile başa çıkabilmek için yapılan reklamlardır. Özellikle ürün yaşam eğrisinin büyüme dönemlerinde başvurulan reklam şekillerinden biridir. 3.Karşılaştırmalı Reklamlar, bu reklam türünde rekabette olunan firmaların ürettiği ürünlerle mukayese yoluna gidilir. Ürünün diğer ürünlere göre üstünlükleri anlatılır. 4.Hatırlatıcı Reklam, ürün yaşam eğrisinin olgunluk ve düşüş dönemlerinde başvurulan reklam türüdür. Burada amaç ürünün satışlarındaki durgunluğu ve düşüşü önlemektir. Kurumsal reklamlarda ise; ürün ve hizmetten çok, onları sunan kuruluşların isimlerinin ve prestijlerinin promosyonu üzerine odaklanılır. Üretici ya da hizmet 20 sağlayan firmanın amacı pazarda saygınlığını, bilinirliliğini arttırmak, firma için güven yaratmak, oluşan güveni arttırmak ve firmaya bağlılık yaratmaktır. (Baybars, 1999,729) Bu tarz reklamlarda tutundurulmak istenen tekil bir ürün değil, bu mal ya da hizmetleri üreten kurumlardır. Genellikle soyuttur ve izleyici ya da okuyucuların reklam verene karşı olumlu hisler beslemesini hedefler. (Karafakıoğlu, 2005,157) 1.1.5.5 Ödeme Açısından Reklamlar Ödeme açısından reklamlar ikiye ayrılır. Bunlar; · Bireysel Reklam · Ortaklaşa Reklam Reklam sürecisinin masraflarının karşılanması iki şekilde olmaktadır. Bunlardan ilki bireysel reklamdır. Bireysel reklam verenin tüm reklam kampanyası masraflarını kendisinin üstlenmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Ortaklaşa reklamda ise reklam masrafları birtakım işletmeler tarafından paylaşılarak ödenir. Bu paylaşım yatay ve dikey ortaklaşa ödeme olarak iki şekilde olmaktadır. (Gülbuğ, 2006,12-13); Yatay ödeme şeklinde aynı üretim ya da dağıtım dalındaki bir grup işletme reklam masraflarını aralarında paylaşırlar. Fındık üreticilerinin fındığa olan talebi arttırmak için yaptıkları ulus çapındaki reklamlar bu tarz ödeme şekline örnek olarak gösterilebilir. Dikey ortaklaşa ödemede ise, reklam giderleri, ayrı düzeydeki üreticiler ve aracılar tarafından ortaklaşa ödenir. Örneğin, bütünleştirilmiş bir reklam kampanyası üretici ile dağıtım kanalının diğer üyeleri tarafından ortaklaşa yürütülür. Üretici hazırladığı reklamları kendi bölgesinde kendi adına yayımlatması için aracı kuruma 21 verir. Reklam ücreti ya tamamen üretici tarafından ödenir, ya da üretici belirli ölçülerde dağıtım kanalını diğer üyeleri tarafından ödenmesini ister. 1.1.5.6 Reklamı Yapanlar Açısından Reklamlar Reklamı yapanlar açısından reklamlar üç farklı şekilde sınıflandırılır; · Üretici Reklamı · Aracı Reklamı Reklamı yapanlar açısından reklam iki gruba ayrılır. Bunlar üretici ve aracı reklamlarıdır. Üretici firma kendi ürettiği malın reklamını bütün ülkeyi kapsayacak şekilde ve yine tüm ülkeye seslenen kitle iletişim araçları vasıtası ile yapar. (Elden ve Kocabaş, 1997,29) Üretici reklamını yaptıranlar, her yerde kendi markalarının ve o marka altında ki ürünlerin satılmasını ister. Aracı reklamları yaptıranlar ise o malın sadece kendi mağazasında ve en uygun fiyatla bulunabileceğini duyurmaya çalışır. Üretici reklamı malı, aracı reklamı ise malın satıldığı yeri tanıtır. Toplam maliyet üretici reklamlarında yüksek olsa da ulaşılan kişi başına maliyet açısından daha ucuzdur. (Ünsal, 1984,49) 1.1.6. Reklam Ortamları Reklamlar iletişim araçlarının çeşitliliği kadar yayınlanma ortamı bulurlar, her yeni geliştirilen iletişim ortamı reklamcılar için yeni bir reklam alanıdır. Bu bağlamda günümüz iletişim araçları itibari ile reklamlar; yayın yapan, basılı ve elektronik olmak üzere 3 grupta toplanır. 1.1.6.1. Yayın Yapan Reklam Ortamları Belirli bir vericiden çeşitli frekanslarda yayın yapan araçlar vasıtası ile reklam faaliyetinin gerçekleştirildiği ortamlardır. Televizyon ve radyo olmak üzere iki farklı yayın ortamı kullanılarak yapılır. 22 1.1.6.1.1. Televizyon Televizyon, iletişim araçlarının en önemli öğelerinden biri olan alıcı için yani izleyici için birçok özelliği içinde barındırması açısından diğer iletişim araçlarına kıyasla oldukça farklı ve etkileyicidir. Bu özellikler; geniş kitlelere seslenebilme, rekabet ortamı hazırlama, yaratıcı çalışmalara açık olma, etkileme gücü, seçicilik ve toplumsa üstünlük sağlamsı şeklinde sıralanabilir. ( Barokaş, 1994,36) Bu manada iletişim kaynak, ileti, iletinin iletildiği kanal ve alıcı gibi öğeleri içinde bulunduran bir süreç olarak düşünülürse, televizyon; birbiriyle hiçbir sosyal ve kültürel bağı olmayan, birbirine beklide hiç benzemeyen, kısaca heterojen olarak tanımlanabilecek kitleyi aynı anda etkisi altına alabilmektedir. (Akyol vd., 2007,61-62) Televizyonu reklam yayınlayan bir ortam olarak ele alırsak bu ortamda 5 tür reklamın yayınlandığı söylenebilir. Bunlar (Elden ve Göksel,1994,11; Tayfur,2004,8990), 1.Hareketsiz Reklam, İçinde hareket unsuru barındırmayan, yalnızca tek görüntü bulunan ve televizyon spikerleri tarafından seslendirilen reklamlardır. Bu tarz reklamların ortalama süresi 10 saniyedir. 2.Hareketli Reklam, Müzik ve söz ya da sadece sözle birlikte çeşitli görüntülerle düzenlenen reklamlardır. Hareketli reklamların süreleri 15-60 saniye arasındadır. 3.Özel Tanıtıcı Reklam, Kültür, sanat, eğitim ve turizm gibi çeşitli alanlarda yerli yapım olarak hazırlanması gereken ve reklam mesajlarının programın sadece başında ve sonunda yer aldığı reklam türüdür. En az 10 an fazla 40 saniye süreli reklamlardır. 23 4.Program Görüntüsü Üzerine Reklam, Belirli bir program yayınlanırken, program görüntülerini çerçeveleyerek ya da alt yazı şeklinde oluşturulmuş söz unsuru olmayan reklamlardır. 5.Programlı Reklam, İçerisinde eğitici, eğlendirici program bölümü ile reklamın yer aldığı ve kuruluşların ya da reklam ajanslarının hazırladığı reklamlardır. Televizyon reklamlarının bu çok yönlü avantajlarının yanında bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Televizyon reklamları kişi başına düşen maliyet bakımından çok pahalı olmadığı bir gerçektir. Ancak bu televizyon reklamlarının toplam maliyetinin yüksek olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Öncelikle reklam filminin gerçekleştirilmesi için gereken mekân, stüdyo, personel, gerekliyse sanatçı, ajans komisyonları ve televizyon kanallarına ödenen yayınlama bedelleri oldukça yüksektir. Diğer bir hususta, televizyon izleyicisinin ekranda sürekli aynı şeyleri görmekten çabuk bıkmasıdır. Bu nedenle aynı reklam uzun süre yayınlanamaz. Değiştirilmesi, yenilenmesi gerekir. Bu da maliyeti yükselten nedenlerden biridir. Ayrıca televizyon reklamlarının bellekte kalış süresi özellikle basılı reklamlara kıyasla daha kısadır. (Elden, 2003,130-131) 1.1.6.1.2. Radyo Geleneksel iletişim araçlarının biraz geri kaldığı günümüzde radyo geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen önemini korumaktadır. Bunun başlıca nedeni radyonun her mekânda ve durumda dinlenebilir olması, taşınabilecek kadar küçük ve ucuz olmasıdır. Ayrıca radyonun otomobillerde kullanılabiliyor olması sürücülerin seyir halindeyken radyo dinlemeyi tercih etmesini sağlamaktadır. (Akyol vd., 2007,78) Özelikle 1940’lı yıllarda televizyonun bir kitle iletişim aracı olarak iletişim ve reklam dünyasına hızlı bir giriş yapması, radyonun reklamcılar tarafından uzun yıllar ihmal edilmesine neden olmuştur. Ancak bir süre sonra televizyonun reklamlar ile çok kalabalık hale gelmesi, pahalı bir reklam aracı olması, güncel olaylara ve ani gelişen değişimlere uygun olarak hazırlanması gereken reklamlara uygun olmaması gibi sebeplerden dolayı reklamcılar 1970 yılından itibaren televizyonun yanı sıra radyoyu yeniden kullanmaya başlamışlardır. Günümüzde radyo kendi doğasından kaynaklanan 24 kulağa hitap etme özelliği ile okuma yüzdesi düşük, okuma alışkanlığı az olan oldukça büyük bir kitleyi kavraması, hızlı şekilde büyük kitlelere ulaşabilmesi, her sosyokültürel gruptan, her cinsiyetten ve yaştan hedef kitleye reklam mesajlarını gönderebilmesi nedeniyle reklamcılar tarafından tercih edilmektedir. (Hürel, 2000,403) Reklam verenler açısından radyonun avantajları radyonun bu özellikleri doğrultusunda oluşmaktadır. Öncelikle radyo bünyesindeki birçok yerel, bölgesel ve ulusal yayıncı ile ulaşılmak istenen hedef bölgesine göre reklam vermeyi kolaylaştırmaktadır. Özellikle yerel bazda reklam mesajlarını hedef kitlesine ulaştırmak bakımından reklam verenlere en iyi şansı sunmaktadır. Ayrıca radyo televizyon reklamlarına oranla daha az maliyetlidir. Televizyon reklamları kadar etkin olmasa da yaratılan ürün ya da hizmet imajını desteklemede oldukça iyi bir araçtır. Birçok insanın düzenli olarak dinlediği ve takip ettiği radyo programcıları bulunmaktadır. Bu kişiler tarafından yapılan programlarda veya bu programcılar tarafından iletilen mesajların kabul edilme ve hatırlanma olasılığı oldukça yüksektir. (Tayfur,2004,111-112) Son olarak reklam diğer yapılan işler tarafından takip edilmesi kısıtlanmayan bir iletişim aracıdır. İnsanlar başka işlerle meşgulken de rahatlıkla radyo dinleyebilmektedir. Örneğin; bir büroda ya da bir üretim tesisinde çalışma süresinde radyo açılı tutulabilmektedir. Reklamlar sırasında televizyonda olduğu gibi kanalın değiştirilme oranı radyoda daha düşüktür. Dinleyici o radyoda çalan müzik tarzını ya da radyo programcısını sevdiği için genelde reklam sürecinde kanal değiştirme ihtiyacı hissetmemektedir. Radyo vasıtası ile dört tip reklam yayınlanmaktadır. Bunlar (Elden ve Göksel, 1994,11), Reklam ve Kamu İlanı, Radyo spikeri tarafından okunan reklam duyurusudur. Müzikle ve Dramatik Yapılı Reklam, Belirli süreleri kapsayan üniteler halinde kuruluşlar ya da reklam ajansları tarafından hazırlanan, içerisinde müziğin ve çeşitli dramatik unsurların yer aldığı reklamlardır. 25 Programlı Reklam, İçerisinde eğitici, eğlendirici, program bölümü ile birlikte reklamların da bulunduğu ve kuruluş ya da reklam ajansları tarafından hazırlanan programlardır. Bu tür programlar ikiye ayrılmaktadır. Birincisi; işletme tarafından hazırlanan veya hazırlattırılan, sadece o işletmenin ürün ya da hizmetinin reklamının yapıldığı programlardır. İkincisi ise; reklam ajansları tarafından hazırlanan ve içerisinde birçok işletmeye ait reklamların bulunduğu programlardır. Özel Tanıtıcı Reklam Programları, bir mal ya da hizmetin tanıtılması ya da kültür, eğitim ve turizm gibi birtakım hizmetler için hazırlanmış olan programlardır. Bu gruptaki reklamlarda kendi içlerinde ikiye ayrılmaktadır. İlk grup; bir defa yayınlanan ve programın tümünün işletmenin malı ve hizmetinin tanıtımı için kullanılan programlardır. İkinci grup ise; periyodik olarak yayınlanan ve programın sadece başında ve sonunda reklam verenin tanıtıcı duyurularının bulunduğu reklamlardır. Radyo reklamlarının dezavantajları ise; özellikle ülkemizde merkezden uzaklaştıkça yayın kalitesinin bozulması ve gürültü nedeni ile reklamda verilmek istenen mesaj zaman zaman anlaşılmaz hale gelmektedir. Buda mesajın etkisini azaltmaktadır. Radyo reklamcılığı açısından ikinci bir dezavantaj ise; radyo reklamlarının kalıcılığının az olmasıdır. Sadece kulağa hitap edildiği için kısa aralıklarla tekrar edilerek etkinliğinin arttırılmasına çalışılır. Bu durum reklamın yaratılan imajı destekleyici nitelikte olması sonucunu da ortaya çıkarmaktadır. (Elden ve Kocabaş, 1997,40) 1.1.6.2. Basılı Reklam Ortamları Basılı yayın araçları ile yapılan reklamlar yayın yapılan reklam araçlarında yapılan reklamlara oranla daha kalıcıdır. 1.1.6.2.1. Gazete İnsanın doğasında, çevresinde ve dünyada olup bitenleri öğrenmek ve öğrendiklerini veya düşündüklerini başkalarına iletmek ihtiyacı içerisindedir. Bu ihtiyacın giderilmesi için yapılan çeşitli girişimler sonucunda bugün basın-yayın diye nitelendirilen ve modern toplumlarda dördüncü kuvvet diye anılan basın müessesesi doğmuştur. Dar anlamıyla basın sadece gazete ve dergileri kapsarken, geniş anlamda 26 basın belirli periyodik aralıklarla (günlük, haftalık, aylık) basılan, her çeşit haber ve fikirleri topluma nakleden tüm yayın ürünleridir. (Akyol vd., 2007,89) Gazeteler basılı yayın ürünleri arasında toplum üzerinde en etkili olanıdır. Bunun öncelikli nedeni gazetelerin günlük olarak yayınlanması ve bu sayede gündemi güncel olarak takip edebilme olanağıdır. Ayrıca bünyesinde bulundurduğu köşe yazarları sayesinde günlük hayat, siyaset, spor, magazin vb. konularda sadece haber vermekle kalınmayıp kişisel fikirlerde aktarılabilmektedir. Gazeteleri değişik niteliklere göre incelenebilmektedir. Bunlar, dağıtım alanı, yayın sıklığı ve içerikleridir (Elden ve Kocabaş, 1997,34), Dağıtım Alanı, gazeteler dağıtım alanlarına göre değerlendirildiğinde Uluslar arası, ulusal ve yerel olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır. Uluslar arası dağıtımı olan gazeteler uluslar arası, bütün bir ülkeye dağıtılanlar ulusal ve sadece belirli bir bölgeye dağıtımı olanlar ise yerel olarak nitelendirilir. Yayın sıklığı, yayın sıklığı açısından gazeteler günlü, haftalık ve aylık olmak üzere üç kategoridedir. İçerik, içerik açısından gazeteler ön planda tutukları haber şekilleri vasıtasıyla sınıflandırılır. Bazıları ekonomi, bazıları spor bazıları ise magazini ön planda tutar. Gazetenin bu üç şekilde ayrımı reklam verenler açısından oldukça önemlidir. Reklam veren hedeflediği kitlenin özeliklerine göre bu sınıflandırmalar içerisinde kendisine en uygun olanı seçip hedef kitlesine ulaşma şansını arttırabilir. Reklam aracı olarak gazetelerin kullanılması reklam verenlere birçok avantajı birlikte sunmaktadır. Öncelikle gazeteler geniş bir kitle tarafından takip edilmektedir. Tirajların yanı sıra özellikle ülkemizde bir gazetenin birçok kişi tarafından okunuyor olması ulaşılan kitlenin sayısını katlamaktadır. Diğer reklam ortamları içerisinde gazetelerde reklam yapmak en hızlı ve kolay yoldur. Gazeteye verilecek reklamın teslim süresi ilandan bir gün önceyken, bu süre televizyonda 12 gün, dergilerde 1 haftadır. Bu 27 durum reklam verene güncel olaylarla bağlantılı reklam verme ve olay güncelliğini yitirmeden hedef kitlesine mesaj verme olanağı sağlar. Son olarak; Gazete reklamları okuyucusu ile gün boyu beraberdir. İstediği zaman bu ilana tekrar bakabilir ve başka birine gösterebilir. (Tayfur,2004,121-122; Ünlü, 1987) Gazetenin reklamı; baskı sorunlarından etkilenmesi, tek bir duyuya seslenmesi, aynı sayfa için rakip taleplerin bulunması, ömrünün kısa olması gibi çeşitli dezavantajlara sahiptir. (Babacan, 2005,127) 1.1.6.2.2. Dergi Dergi; düzenli araklıklarla basılan, değişik ilgi alanlarına yönelik olan, deneme, makale, inceleme, araştırma ve eleştiri gibi yazı başlıklarından oluşan, değişik edebi türleri veya belirli konuları içeren basılı yayınlardır. Gazetelerde tüm detaylarıyla incelenmeyen konuların ve atlanan bilgilerin dergide daha yoğun ve derinlemesine verilmesi söz konusudur. Dergiler; güncel haber dergileri, sanat dergileri, magazin dergileri, gezi-seyahat dergileri, mizah dergileri, coğrafya-turizm dergileri, edebiyat dergileri, moda dergileri ve spor dergileri vb. şeklinde sınıflandırılabilir. (Akyol vd., 2007,91-92) Dergiler tüm iletişim araçları arasından kitlesi ve bu kitlenin özellikleri en çok belirli olan basılı yayın aracıdır. Dergiler çeşitli zevk ve isteklere yönelik hazırlanmaktadır. Bu durum reklam verenler açısından hedef kitlesine yönelik reklam yapma olanağı getirmektedir. Örneğin spor malzemeleri saten bir şirketin spor dergilerine reklam vermesi, zaten bu dergileri satın alırken spora olan ilgisini belli etmiş olan kitleye yönelebilmesini ve ürünlerini tamda tüketicisi olabilecek kişilere iletmesini sağlamaktadır. Dergiler gazetelere oranla daha kaliteli kâğıda basılır ve daha canlıdır. Bu durum daha uzun süreler saklanmalarını sağlar. Bu sayede dergiye verilen reklamın birden çok kişi tarafından ya da aynı kişi tarafından birden fazla görülmesini sağlar. Dergilere verilen reklam ölçüsü birimi genelde sayfadır. Reklam verenler kendi ürünü ya da hizmeti ile ilgili reklamı, yine bu ürünün kullanıcılarının ilgileneceği bir haberin 28 ya da araştırmanın olduğu sayfanın yanına koydurabilir. Bu durum reklamın hedef kitlesine iletilme başarısını arttırır. Gazetelere kıyasla dergiler için dezavantajlı durum ise, dergilerin genelde aylık ya da daha uzun aralıklı sürelerde basılmasından dolayı, güncel konularla bağlantılı olarak hazırlanan reklamlar için uygun olmamasıdır. (Elden ve Kocabaş, 1997,38) 1.1.6.2.3. El İlanları El ilanları genellikle bir yeniliği duyurmak, başlatılan reklam kampanyasını desteklemek amacıyla oluşturulmuş reklam ilanlarıdır. Buradaki en öneli mevzu; el ilanlarının dağıtım bölgelerinin hedef kitleyi yakalayabilecek şekilde seçilmesi, ilanda daha çok spot ve çarpıcı başlıklar kullanmak, insanların bu başlıklarla ilana olan ilgisi çekilerek elerline tutuşturulan ilanları okumaları sağlanmasıdır. (Elden ve Kocabaş, 1997,38) İlanda kampanya ile ilgili açıklayıcı bilgilerin yanı sıra, işletmenin ya da işletmelerin adı, adresi ve telefon numarası yer alır. (Tayfur,2004,133) El ilanları kimi zaman söz konusu çevredeki bütün işyerleri için. Kimi zamanda belirli bir alışveriş merkezi ya da alışveriş bölgesinde ki reklam verenler için reklam yapar. Bu tarz ilanlar bazen teşhir amaçlı reklamları bazen sadece sınıflandırılmış ilanları bazen de her ikisini birden kapsar. (Ramacitti, 1998,71) Bu tarz ilanlar genel olarak yerel ya da bölgesel kuruluşlarla ilgilidir, bir matbaada bastırılan ilanlar bu yönde hizmet veren bir şirketin personeli tarafından ya da öğrenciler tarafından insanlara dağıtılır. Etkisi şüphelidir. İnsanlar genelde bu kâğıtlara ya hiç göz atmadan ya da bir baktıktan sonra atmaktadırlar. 1.1.6.2.4. Kataloglar Basılı reklam araçları içerisinde yer alan katalog, ürün ya da hizmet hakkında bir takım bilgiler vermek üzere hazırlanır. Genellikle doğrudan bir satış mesajı vermez. Ancak firmanın ürettiği ürün türleri, özellikleri ve fiyatları hakkında tüketicilere 29 ayrıntılı bilgi vermek amacı ile kullanılır. Ürün türleri ya da fiyatları sık sık değişiyorsa katalog güncelliğini yitirir. Bu yüzden acil ihtiyaçlara yetecek kadar katalog basılmalıdır. (Elden ve Kocabaş, 1997,38) 1.1.6.2.5. Broşürler Ürün ya da hizmet hakkında geniş kapsamlı bilgi vermek için kullanılan baslı reklam ortamıdır. Ancak maliyeti oldukça yüksek olduğu için, ürünün ya da hizmeti satın alam potansiyeli yüksek kişilere gönderilmelidir. En önemli mesajları gerçekten etkileyici bir biçimde iletmek amacı ile tasarlanır. Broşürün basım kalitesi, tüketicilere broşürü bastıran firmanın ciddiyeti ve güvenilirliği hakkında ön bilgiler verir. (Elden ve Kocabaş, 1997,38) 1.1.6.3. Elektronik Reklam Ortamları İletişim ve bilişim alanındaki teknolojik gelişmeler, reklamcılığın yararlandığı geleneksel yayın araçlarının çeşitlenip, çoğalmasına ve tüketicilerin iletişim araçlarını kullanım biçimlerinin farklılaşmasına yol açmaktadır. (Gün, 1999,27-28) Elektronik reklamcılığın en önemli özelliği hızlı ve kolay erişilebilir olmasıdır. Bu durum hem reklam veren hem de tüketici açısından geçerlidir. Reklam veren istediği anda ve istediği şekilde verdiği reklam mesajında ya da şeklinde değişiklik yapabildiği gibi, tüketicilerde istedikleri anda o ürün ya da hizmet hakkında bilgilere ulaşabilmektedir. Bu noktada iki farklı tür elektronik reklam alanından bahsedilebilir. Bunlar web sayfaları ve elektronik postalardır. 1.1.6.3.1. İnternet Sayfaları İnternet sayfaları reklam aracı olarak değişik biçimlerde kullanılmaktadır. Şirketler kendi web sitelerini oluşturup kendi ürünleri ve hizmetleri hakkında bilgi verebildikleri gibi başka web sayfalarına da reklam verebilmektedir. 30 Şirketlerin kendi oluşturdukları web sitelerinde, ürettikleri ürün ya da hizmet hakkında bilgiler vermekte, internet üzerinden satış gerçekleştirmekte, müşteri şikâyet ve isteklerini dinlemekte ve müşterilerini çeşitli kampanya ve etkinliklerden haberdar etmektedir. İkinci tür internet reklamcılığı ise başkaları tarafından kurulan ve çeşitli ihtiyaçlara ya da isteklere hitap eden internet sitelerine reklam vermektir. İnternet sitelerindeki reklamlar şu yöntemlerle gerçekleştirilmektedir (Öz ve Vural,2007,227-229), Bannerlar, Tıklandığı zaman bir hedefe doğru kullanıcıyı yönlendiren, genelde dikdörtgen şeklinde olan reklamlardır. İnternette en yaygın kullanım alanı bulan reklam şeklidir. Bannerlerin en önemli özelliği etkileşimli olmalarıdır. Kullanıcı bannerı tıkladığı anda bir siteye yönlendirilmektedir. Zenginleştirilmiş reklam, Animasyonları, hareketli görüntüleri, etkileşimli uygulamaları ve özel efektleri içeren çok yetenekli bir reklam türüdür. Son yıllarda sıklıkla görülmeye başlayan “interstitial ve superstitial” reklamlar zenginleştirilmiş reklam örneği sayılabilir. İnterstitial reklamlar siteler yada sayfalar arası geçiş yaparken karşımıza çıkan tam zayfa şeklindeki reklamlardır. Superstitial reklamlar ise, hareketli görüntü yada flash animasyonları içeren ve televizyon reklmalarına benzer reklamlardır. İçerik Sponsorlukları, Bir siteye destek vererek belli bir içeriğin kullanıcıya ulaşmasını sağlamak ve potansiyel tüketicilere ulaşmak amacı ile yapılır. Burada amaç diğer sponsorluk türlerinde olduğu gibi markaya yakınlaşmak ve marka ismini tüketiciye duyurarak uzun vadede satışları arttırmaktır. 1.1.6.3.2. Elektronik Postalar Günümüzde klasik mektuplar yerini elektronik postalara bırakmıştır. Oluşturulan bir mesaj saniyeler içerisinde dünyanın dört bir yanına gönderilebilmekte ve aynı şekilde dünyanın dört bir yanından mesajlar alınabilmektedir. 31 Bu denli etkili ve hızlı bir uygulamanın reklamcılar tarafından kullanımı da oldukça yaygındır. Bu sayede reklam verenler çok az maliyetlerle çok sayıda kullanıcıya ulaşabilmektedirler. Burada ki en büyük sorun, elektronik postanın muhtemel yani hedefteki tüketiciye ulaşıp ulaşmadığı ve kitlenin bu elektronik mektuba ilgi gösterip yani okuyup okumadığıdır. Birçok kullanıcı gerekli gereksiz yüzlerce elektronik posta almaktadır. Bu durum elektronik posta kirliliğine neden olduğu gibi bu postaların birçoğunun okunmadan silinmesine neden olmaktadır. Elektronik posta yoluyla reklam üç farklı şekilde yapılabilmektedir (Gün, 1999,59-61), Bunlardan ilki; reklam destekli elektronik posta uygulamasıdır. Bu uygulamada, ücretsiz olarak e-posta hizmeti veren sunuculardan yararlanılabilmektedir. Örneğin bir araştırma şirketi, araştırma sorularını yollarken de, cevaplarını alırken de kullanıcılarına reklam gönderilmesine olanak tanır. İkinci tür bir uygulama ise; haber grupları modelidir. Bu modelde haber siteleri ve tartışma gruplarının kullanıcılarına yolladığı periyodik bültenler içerisinde çeşitli reklamların yer alması ile gerçekleştirilmektedir. Son uygulama ise; e-posta oyunlarıdır. Bu tarz oyunlar ile tüketiciye çeşitli sorular sorulup, puanlar ve karşılığında ödüller verilir. Örneğin sinema ağırlıklı bu tarz bir oyunun içerisine yeni vizyona girecek filmlerin reklamları koyulabilmektedir. 1.1.6.4. Diğer Reklam Ortamları Yayın yapan, basılı ve elektronik reklam ortamları dışında kalan reklam ortamlarını ifade etmektedir. Bu üç ortam dışındaki tüm reklam ortamları bu sınıf içerisinde yer almaktadır. 1.1.6.4.1. Açıkhava Reklamları Açıkhava reklamları, reklamcılığın başlangıcı sayılan ve günümüze kadar önemini koruyan reklam şekilleridir. Firmalarla veya onların ürettiği ürün yada 32 hizmetlerle ilgili bilgilerin yer aldığı bu tarz reklamlar sürücülerin ve yayaların sıkça kullandıkları cadde ve sokaklar ile köprü, iskele, istasyon, durak, metro hatta tuvaletler gibi birçok farklı yerde bulunmaktadır. Açıkhava reklamlarının türleri şu şekildedir (Elden ve Kocabaş, 1997,46-47; Tayfur,2004,128-129), Afişler, şehirlerin işlek caddelerinin görülebilir kısımlarında, özellikle bina cephelerinde yer alan görsel ağırlıklı reklam medyalarıdır. Döviz ve Pankartlar, afişlere oranla ebat olarak daha küçüktürler. Ayrıca mesaj olarakta daha kısa içeriklidirler. Genellikle ilan türü olayları duyurmak için kullanılırlar. Duvar Reklamları, bu tarz reklamlar binaların penceresiz boş duvarlarına uygulanmaktadır. Bu duvarlara yapılan reklamlar devasa boyuttadır ve uzun yıllar kalıcı olacak şekilde yapılmaktadır Bill-Boardlar, demir ayaklar üzerinde yer alan panolar aracılığıyla yapılan reklam türüdür. Sürekli yenilenebilmesi sayesinde güncel olabilmektedir. Bu tarz reklamlar tüketicilerin kısa süreli maruz kalmalarından ötürü etkileyici ve akılda kalıcı hazırlanmak durumundadır. Bu amaç doğrultusunda Bill-Boardlar canlı ve ışıltılı renkler ve şekiller seçilerek hazırlanır. Çatı Reklamları, binaların çatıları üzerinde oluşturulan büyük panolar aracılığıyla yapılan reklamlardır. Uzun süreli ve kalıcıdır. Genellikle bir ürün tanıtımı için değil marka veya üreticinin bilinirliğini arttırmak için yapılır. Durak, İskele, İstasyon vb. Mekânlarda Bulunan Reklamlar, toplu taşımanın bekleme yeri olan bu mekânlar sirkülâsyonunun fazla olduğu için reklam mesajlarının görülme olasılığı bakımından elverişlidir. Bu mekânlarda genelde bekleme söz konusu olduğundan yolcular bu bekleme esnasında mesajlarla karşılaşır ve onları okuma ve incelemek için zamanları diğer Açıkhava reklamlarına oranla daha fazladır. 33 Eskavizyon, genellikle büyük şehirlerde ve bu şehirlerin merkezi yerlerinde dijital olarak uygulanan reklamlardır. Hareketli ve uzun süreli kalıcı olmalarına rağmen kullanım alanları çok fazla yaygın değildir. Panolar, şehrin genellikle işlek caddeleri üzerinde olan ve yerel medya tarafından sıkça kullanılan, camlı, metal ve ayaklı kutulardır. Açıkhava reklamlarına getirilen ve git gide güçlenen söylem ise bu tarz reklamların insanların yaşam alanlarına tecavüz ettiği ve şehrin güzelliklerini yok ettiği yönündedir. İnsanlar isteseler de istemeseler de bu tarz reklamlara maruz kalmaktadırlar. Reklam verenler açısından Açıkhava reklamları ise tüketiciye ulaşmanın ve özellikle diğer iletişim araçlarıyla yürütülen reklam kampanyasının vazgeçilmez destekleyici unsurudur. 1.1.6.4.2. Sinema Sinema görsel sanatlar içerisinde yer alan ve yüzyıla yakın bir süredir insanların ilgisini çeken bir iletişim aracıdır. Reklam verenler tarafından sinema; dar olmasına karşın istenilen kitleye ulaşılmak amacı ile kullanılmaktadır. Öncelikle sinemaya giden insanlar bu zevkleri için para vermeye razı olan insanlardır. Yani tüketim gücü olan insanlardır. İkinci olarak kendi beğeni ve isteklerine yönelik filmlere gitmektedirler. Yani tam olarak olmasa da aynı tür tüketim eğilimleri gösterebilecek kişilerdir. Bu durum onlara reklamlar yolu ile ulaşımı kolaylaştırıcı bir rol oynamaktadır. Örneğin; bir animasyon filmine genel olarak çocuklar ve onların velileri gitmektedir. Bu tarz filmlerde yayınlanan uygun reklamlar ile hem çocuk tüketime teşvik edilebilir hem de ailesinin tüketimine etkisi olması sağlanabilir. Bu olumlu yönlerine rağmen, sinema için reklam hazırlamak hem güç hem de pahalı bir süreçtir. Sineme reklamları kaliteli ve farklı olmak durumundadır. Teknik açıdan kalitesiz ve uygun olmayan bir reklam filmi hem oynatılan sinema hem de reklam veren açısından olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Çünkü bedel ödeyip zaman ayıran seyirciye dikkatini çekmeyecek ve hoşuna gitmeyecek bir reklam filminin izlemeye zorlanması yarardan çok zarar getirebilecektir. (Tayfur,2004,120) 34 1.1.6.4.3. Fuarlar Çeşitli genel ve ihtisas alanlarında düzenlenen ve bölgesel, ulusal ve uluslar arası olarak sınıflandırılabilecek fuarlar, tanıtmak istenilen ürün ya da hizmetin tüketiciye ya da aracıya sunumu için çok büyük bir imkân sağlamaktadır. (Göksel, 1990,104) Fuarlar bölgesel, ulusal ve uluslar arası şeklinde 3 guruba ayrılmaktadır. Uluslar arası fuarlarda genellikle çok uluslu ve küresel firmaların ürünleri ve hizmetleri sergilenmektedir. Ayrıca dış ülkelere açılmak isteyen ve kendine ülkesi dışında pazarlar arayan üretici ya da hizmet verenler bu tarz fuarlara katılmaktadır. Ulusal fuarlarda ise genellikle ülke içinden firmalar yer almaktadır. Ayrıca o ülke pazarında faaliyet göstermek isteyen firmalarda bu olanaktan yararlanmaktadırlar. Son olarak bölgesel fuarlara ise belirli bir bölgenin firmaları katılmaktadır. Genel bir ayrım ise; ihtisas fuarları ve genel fuarlar şeklindedir. Genel fuarlar halka ve geniş kitlelere firma ya da ürün tanıtımı açısından yardımcı olurken, ihtisas fuarları özel ve sınırlı bir konuda yani firmanın üretimi ya da hizmetini verdiği alandaki hedef kitlesine ulaşması açısından önemli birer reklam ortamlarıdır. (Elden ve Kocabaş, 1997,45) 1.1.6.4.4. Doğrudan Postalama Doğrudan postalama yolu ile yapılan reklam seçici bir araçtır. Hedef kitle tam olarak tespit edilemediğinden, seçilecek metnin çok esnek ve genel ifadelere sahip olması gerekir. Hedef kitleye ulaşamama olasılığı, adres temin etme güçlüğü ve ömrünün kısa olması nedeni ile pahalı bir araç durumundadır. Ayrıca hedeflenen kişilerin eline geçip geçmediğinin kontrolü oldukça güçtür. (Babacan, 2005,143) 35 II. BÖLÜM ÇOCUK VE REKLAM Gelişen pazarlama teknikleri, artan ürün çeşitliliği ve bu çerçeve içerisinde hızla fazlalaşan firma sayısı üreticileri ve hizmet verenleri markalaşmaya ve bu sayede diğer firmalardan farklılaşmaya itmiştir. Ancak sadece marka yaratımı ve bunun yaygınlaştırılması firmalar için yeterli görülmemektedir. Asıl amaçlanan özellikle çocukları ve gençleri hedef alarak yeni bir kültür inşa etmektir. Bu kültürün temelleri de sınırsız ve durmaksızın tüketim mantığıyla atılmaktadır. İnsanlara pazarlaması yapılan ürün ya da hizmetin kullanmanın kendilerine yeni bir hayat sunacağı, bir gruba ait olmalarını sağlayacağı, itibar kazandıracağı, sosyal ve statüsel sınıfının yükseleceği yönünde telkinler verilmektedir. Yaratılan bu kültürün sonucu olarak, müşteri; mal ve hizmetleri tüketmekten ziyade marka ve imajları tüketmeyi tercih etmektedir. Herhangi bir ürünün kalitesinin ve fonksiyonel olmasının yeterli olmadığı bu dönemde tüketiciler; satın aldıkları ürün ve markanın kendilerine saygınlık kazandırmasını ve sosyal sınıfını belirli etmesini beklemektedirler. Bu durum onların satın alma ve tercih kararlarını etkilemekte ve belirlemektedir. (Akpına vd.,1999, 26) Oluşan bu yeni pazarlama dünyasında ve oluşturulan kültürde ilk hedef çocuklardır. Zaman içerisinde değişen çocukluk kavramı ve aile içerisinde çocuğun hem tüketim açısından hem de tüketime etki açısından gün geçtikçe etkili olması bu durumu ortaya çıkardığı düşünülebilir. 2.1. Çocuk Kavramı Çocuk gelişimi; fiziksel, bilişsel, ahlak ve kişilik gelişimi olmak üzere 4 farklı şekilde oluşur. Çocuklar bu süreçleri bir arada yaşarlar. Bizim burada ilgileneceğimiz gelişim süreci, araştırmanın kapsamı çocukların bilişsel gelişimi ile ilgili olduğu için, çocuğun bilişsel gelişimidir. Senemoğlu, 2003,39) 36 2.1.1. Çocuğun Bilişsel Gelişimi Bilişsel gelişim “bireyin çevresindeki dünyayı ve öğrenmesini sağlayan aktif zihinsel faaliyetlerdeki gelişimedir.” Bilişsel gelişim bebeklikten yetişkinlik dönemine kadar, kişinin çevreyi ve dünyayı anlama yollarının daha karmaşık ve daha etkili hale gelmesi sürecidir. Bu bağlamda çocuğun çevresindeki dünyayı değişik yaşlarda nasıl ve niçin böyle gördüğünü ve algıladığı belirlenmeye çalışılmıştır. Bunlardan en bilineni ve üzerinde mutabakata varılanı Piaget’in “Bilişsel Gelişim Kuramı”dır.(Senemoğlu, 2003,39) Piaget bilimsel çalışmalarına biyolojide başlayıp, gelişim psikolojisine yönelerek, çocukların mantık ve düşünme tarzlarının yetişkinlerden oldukça farklı olduğunu ortaya koyan dünyaca ünlü bir bilim adamıdır. Çocuğun bilişsel gelişiminin biyolojik olgunlaşmadan etkilendiğini öne sürmüştür. (Ata, 1999,2-3) Piaget çocuğun bilişsel tasarımlarına şema adını vermektedir. Bu şemanın öğeleri; denge, örüntü (olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gelişmesi) , özümleme ve uyuşumdur. (Arslan, 2000,42) Çocuğun çevresi ile uyumunu sağlıklı olarak sürdürebilmesi için çevresi ile bir denge içinde olması gerekmektedir. Denge ise, çevreden gelen etkilerin, çocuğun bilişsel gelişimi sarsmayacak biçimde, bilişsel örüntüsünce (Olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gelişmesi) özümlenmesi ve bilişsel örüntüsünün bu etkilere uymasıdır. Özümleme çocuğun duyu organları vasıtası ile aldığı bilgileri önceden geliştirdiği bilişsel örüntü içinde sindirmesidir. Özümleme ile çocuk, daha önceki bilgilerini, karşılaştığı bir kavramı, uygun yeni bilgilerle birlikte genişletir. Özümlemenin en basit örneği yemek yemektir. Yiyecek bedene alındığı andan itibaren değişime uğrar ve organizmanın bir parçası olarak bütünleşir. Uyuşum ise çocuğun bilişsel örüntüsünün, çevreden gelen bilgilere uyum sağlaması için değişikliğe uğramasıdır. Uyuşum oluşum bakımından özümlemeden çok daha zor oluştuğu bir gerçektir. Çünkü bu süreçte çocuğun daha önce geliştirmeye başladığı kavramların, yeni bilgilere uyarlanıp değiştirilmesi gerekir. (Arslan, 2000,42) 37 Piaget ortaya koyduğu zihinsel gelişim kuramı, bireydeki bilişsel gelişim sürecini doğumdan başlayarak yetişkinliğe kadar devam eden dört farklı dönemde değerlendirmiştir. Dönemler ilerledikçe çocukların kavrama ve problem çözme yeteneklerinde niteliksel gelişmeler gözlemlenmekte ve her bir dönem kendisinden önce gelen dönemlerin özelliklerini de içermektedir. Bu dönemler sırası ile aşağıda verilmiştir. (Özmen, 2004,2) 1.Duygusal Devinim (Sensorymotor) Dönemi, 0-2 yaş arası dönem olup bu dönemde bebek duyuları ve motor faaliyetleri yolu ile dış dünya ile ilişli kurar. Bebek dönem ilerledikçe çevresinde olanları ve kendinin çevresinden farklı olduğunu kavramaya başlar. Bu dönemin sonuna doğru bebek, karmaşık olmayan işlemleri gerçekleştirmeye başlayarak işlem öncesi döneme geçer 2. İşlem Öncesi (Pre-Operational) Dönem, 2-7 yaş arası dönem olup, bu dönemde çocuk sözcük dağarcığını geliştirerek benlik kavramını oluşturmaya başlar. Bu dönemde çocuk tamamen ben merkezli düşünme yapısına sahiptir. Bu yaştaki çocuklar kendi görüşlerinin olabilecek tek görüş olduğuna inanırlar ve çevrelerindeki diğer insanların kendilerinden daha farklı düşünebileceği, farklı bakış açılarına sahip olabileceğini anlayamazlar. Dönemin sonuna doğru ben merkezli düşünce azalmaya, yerini mantıklı düşünmeye bırakmaya başlar. 3.Somut İşlemler (Concrete Operational) Dönemi, 7-11 yaş arsı dönem olup, ilköğretim yıllarına denk gelir. Bu dönemde çocuğun, sınıflama, sınıflandırma, karşılaştırma dört işlem gibi becerileri gelişir. Çocuğun işlemleri kavrama yetisi mantıklı bir hale gelir. Somut işlemler dönemi, zihinsel işlem yapma yeteneğinin henüz gelişmediği işlem öncesi dönem ile, mantık işletme yolu ile muhakeme yapabilen soyut işlemler dönemi arasında bir geçiş dönemidir. 4.Soyut İşlemler (Formal Operational) Dönemi, 11 yaş ve sonrası dönem olup, bu dönemde bireyde ayırt etme, değişkenleri belirleme, kontrol etme, hayal kurma, soyut kavramları algılıya bilmek gibi çeşitli beceriler gelişir. Genelleme, tümdengelim ve tümevarım gibi zihinsel işlemler yapılabilir. Birey kendi düşünce süreçlerinin farkındadır ve kendi düşüncelerini eleştirir. Bu dönemden sonra bilişsel yapıda niteliksel bir değişme olmaz. Ancak bunun yanında yaşantılara bağlı niceliksel gelişmeler her zaman mümkündür. 38 Tablo 2.1. Piaget Gelişim Kuramı Evreler Tahmini Yaşlar 0-2 Duyusal Devinim Erişilen Temel Özellikler İşlem Öncesi 2-7 Kendisini dış dünyadan ayırt etme Refleksif davranışlardan, amaçlı davranışlara geçme Nesnenin sürekliliğini kazanma Çevresindeki olay ve nesneleri çeşitli sembollerle ifade etme Tek yönlü sınıflandırmalar yapma Başlangıçtaki benmerkezcilikte giderek azalma Somut İşlemler 7-11 Soyut İşlemler 11-+ Mantıksal düşünme yeteneğinde gelişme Konumu kazanma Üst düzeyde sınıflama yapma Ben merkezlilikten uzaklaşma Somut yollarla problem çözme Soyut düşünme Bilimsel yöntemle problem çözme Fikir dünyası ile aktif olarak ilgilenme ve düşüncesini etkinliklere yansıtma 2.1.2.Çocuktaki ve Aile Yapısındaki Değişim Dönüşümün ve değişimin akıl almaz boyutlara ulaştığı, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda alışkanlıklarımızın ve davranış şekillerimizin hızla farklılaştığı günümüzde, çocuk kavramı farklı bir boyuta doğru yönelmektedir. Bu boyut çocuğu günümüz tüketim toplumunun en asli ve vazgeçilmez öğesi durumuna getirmiştir. Geçmiş yıllarda daha az nesneye sahip olmasına rağmen daha mutlu olan çocuklar yerlerini her şeye sahip olmak isteyen ve sahip oldukçada mutsuzlaşan çocuklara bırakmıştır. Tüketim mekanizmaları çocukları tüketim sürecinin küçük adam ve kadınlarına dönüştürmüştür. (Eraslan, 2005,2) Dönüşümün bu küçük adam ve kadınlarının istekleri neredeyse sınırsızdır. Arkadaşında ne gördüyse aynısına sahip olmak istemekte, daha satın alınan eskimeden yenisine göz dikmektedirler. Geçmişin azla ve büyük kardeşlerinin eskileriyle yetinen çocukları yerini tüm markaları ve yeni sezon ürünlerini bilen çocuklara bırakmıştır. Annelerin bir beden büyük alalım seneye de giyersin sözü yavaş yavaş tarih olmaktadır. 39 Gerçekleşen bu değişimin baş aktörü ise teknolojidir. Teknolojik olanakların hayatımızın her alanına dâhil edilmesiyle birlikte yaşam tarzlarımızda çok önemli değişmeler meydana gelmiştir. Her nesil kendinden önceki nesille kendini kıyasladığında bu farkları kolaylıkla görebilmektedir. (Aydın, 2007,139) Ayrıca teknolojik gelişmelerle birlikte çocuklar geçmişteki yaşıtlarına göre daha çok şey bilmekte ve daha çok soru sormaktadır. Bu durum çocukların atalarından daha zeki olduklarından değil etraflarının iletişim araçlarından gelen mesajlarla ve dolayısıyla bilgilerle sarılmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle internetin, video oyunlarının ve televizyon izleme fırsatının neredeyse sayısız ve sınırsız hale gelmezi bu etkinin katlanmasına neden olmaktadır. (Kelly ve Kumlan, 2004) Günümüz çocuklarının nesli, özellikle batılı gelişmiş ülkelerde, çoğunun anne babaları boşanmış, kendilerini belirli bir gruba ait hissetmekten memnun, coğrafya derslerinde dünya haritasını çalışmamış fakat hiç gitmedikleri ve belki de yerini bile bilmedikleri başka ülkelerde ki arkadaşlarıyla online sohbet yaparak günün her saati seyahat yapabilen nesildir. (Aydın, 2007,137) Martin Lindstrom’un belirttiği gibi, “Ellerinde mouse ile ve dünya pencereleri olarak bilgisayar ekranıyla doğan nesildir” . (Akyol vd., 2007,137) 1990’lı yılların sonuna doğru tüketici davranışlarına etki etme gücü olan sosyokültürel etmenlerden olan aile belirli kalıpların dışına çıkarılarak popüler kültürün etkisi ile hızlı bir dönüşüme tabi tutulmuştur. Örneğin geçmişte en popüler reklam sloganlarından biri “Akşama babacığım, unutma Ülker getir” iken bugün yerini pek çok ürün çocuğun kendisi tarafından seçilen, satın alma kararının çocuk tarafından gerçekleştirildiği, bireyselliği ve kendi başına karar almayı pompalayan sloganlara bırakmıştır. (Durmuş ve Karaosmanoğlu, 2006) Ayrıca son 25 yılda ulusal ebeveyn sitili daha esnek ve çocuklar üzerinde daha az otorite kuran bir yapıya gelmiştir. Artık birçok ebeveyn çocuklarına hayır demekte zorlanmaktadır. Ailelerin yaşam tarzı hızlı bir şekilde yenilendiği ve değiştiği gibi çocuklarınki de aynı etkiye maruz kalmaktadır. (Kelly ve Kumlan, 2004) 40 Aile açısından değişen diğer şey ise birçok ailenin bilinçli ya da bilincinde olmadan çocuklarını kendilerine benzetme çabası içinde olmasıdır. Her yerde boyutları küçültülmüş gibi duran büyükleri görmek mümkündür. Aileler kendilerinin başaramadığı ve özlem duydukları şeyleri çocuklarının gerçekleştirmesini istemektedir. Bunu yaparak bu yönde duydukları suçluluk ya da eksiklik duygusunu bastırmanın peşine düşmüşlerdir. Çocuğumuz için en iyisi ile başlayan cümleler çoğu zaman çocukların değil de, ailelerin onlardan istedikleriyle ilgili olmaktadır. Her ailenin çocuğu için en iyisini yapmak istediği aşikâr bir durum ancak bu süreçte tüketim kültürünün de etkisi ile çocuk sonu gelmez bir yapılması gerekenler listesiyle baş başa bırakılmaktadır. 2.2. Çocuk Ve Medya Araçları İlişkisi Günümüz medyasının kazandığı nitelik ve işlevler günlük sağduyu ve düşünce alanında yeni bir olguya işaret etmektedir. Bundan çok değil 40-50 yıl önce, kültürün aktarımı ve toplumsal devamlılığını sağlayan temel kaynak, bireyler, kurumlar ve topluluklar arasındaki genellikle yüz yüze gerçekleşen etkileşimler iken günümüzde elektronik medya, özelliklede televizyon, kültürün inşasında gerçek ilişkilerin işlevini ikame eder hale gelmiştir. Bu ortam içerisinde çocukların bazen kendi istekleriyle bazen de ebeveynlerinin tercihlerinden dolayı karşı karşıya kaldıkları medya içerikleri, çocuğu başa çıkmakta zorlandıkları bir kaygı dünyasına taşımaktadır. (Cesur ve Paker, 2007,106-107) Kültürün devamı olarak görülen çocukların bu medya araçları ile iletişimi ve etkilenme durumları oldukça önemli bir hal almaktadır. 2.2.1. Çocuk ve Televizyon İlişkisi Televizyonu sadece teknolojik bir alet ya da eğlence aracı olarak görmek yanılgıya düşmemize neden olabilmektedir. Televizyon eski tabir ile kara kutu’dan çok daha fazlasıdır. Hayatlarımızı etkiler, biçimlendirir ve daha da önemlisi yönlendirir. Bu bağlamda televizyon anlama derecemizi ve eylemlerimizin ne yönde gerçekleşeceğini biçimlendiren önemli bir iletişim aracıdır. Televizyon izleyicilerin 41 farkına varmadan başka toplum ve kültürlerin yaşam standartlarını ve biçimlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, davranış kalıplarını, sosyal sorunlarını ve tüketim alan ve ağırlıkları hakkında bilgilerle donanmalarını sağlar. (Ayrancı vd., 2004,134) 1980’li yılların ortalarında, ABD’de yapılan bir çalışmada, katılımcıların %65’i dünya görüşlerinin temel olarak TV aracılığıyla biçimlendiğini belirtmişlerdir. (Ayrancı vd., 2004,134) Diğer ülkelerde ABD’de ki kadar olmasa da televizyon, insanların görüşlerini biçimlendirme yönünde oldukça etkilidir. Ülkemiz gibi televizyonun çok yaygın olduğu ve bir o kadarda izlendiği ülkelerde bu etki daha da artmaktadır. Televizyonun en büyük tüketici kitlesi çocuklardır. Günlük yaşamları içerisinde çok uzun süre televizyona bağlı kalmaktadırlar. Bunun yanında televizyonlar en yıkıcı etkilerini de çocuklar üzerinde göstermektedirler. Bu durum onların davranışlarına, sözlerine ve oyunlarına direk olarak yansımaktadır. (Ayrancı vd., 2004,134) Psikolog Elenor Maccoby’e göre, “çocukların davranışları ile inançlarının televizyonda gördükleriyle biçimlendiğine inanmak için yeterli neden vardır. Çocukların deneylerini yorumlayıp, düzenlemek için gereçlerini çıkardıkları kaynaktır televizyon. Kendilerini gelecek yaşantılarına hazırlarken de televizyonu kullanırlar. Tüm çevrenin bir bölümüdür televizyon onlar için” (Akyol vd., 2007,48) Televizyon yoluyla çocuklar; dünya ve kendi ülkelerinin gündemi hakkında bilgi sahibi olma, paylaşma, işbirliği ve davranış modellerini algılama gibi olumlu sosyal ve bilinçsel davranış boyutlarının geliştirilmesine yönelik mesajlar alabildikleri gibi bunun tam tersine şiddet, saldırgan davranışlar, kötü beslenme, cinsellik, sigara ve alkol kullanımına yönelik kötü davranış şekillerine yönelik mesajlarda alabilmektedir. (Arslan vd., 2006,392) Postman televizyon nedeniyle çocukların, yetişkin dünyasına ait parasal, toplumsal ve cinsel ilişkilere, kavga, çatışma ve şiddet olaylarına, hastalık ve ölümle 42 ilgili sırlara maruz kaldığına, bunun ise çocukluğun yok oluşu anlamına geldiğine işaret etmektedir. Bu açıdan bakıldığında televizyonun olumsuz etkileri; şiddet, cinsellik, kültürel yozlaşma ve bilinçsiz tüketim, olarak sıralanabilir (Akyol vd., 2007,49) Televizyonda şiddet içerikli programların fazla izlenmesi, çocuklar tarafından dünyanın kötü bir yer olarak algılanmasına, korkuya ve uyku sorunlarına sebebiyet vermektedir. Ebeveynler televizyonların çocuklarının saldırganlık durumlarını arttırdığına inanmaktadır. (Karayağız ve Öztürk, 2007,117) Televizyonun diğer bir olumsuz etkisi ise cinselliktir. Televizyon ekranlarında sergilenen cinsel içerikli programların artışı çocukların çevrelerine karşı erken cinsel ilgi duymalarına ve bu nedenden dolayı aile içi çatışmalara neden olabilmektedir. . (Karayağız ve Öztürk, 2007,117) Televizyonun üçüncü olumsuz etkisi ise kültürel yozlaşmadır. Televizyonlarda birçok farklı kültürden programlar, diziler ve filmler yayınlanmaktadır. Farklı kültürlerden programlar izlemek kişiyi o kültürün etkisine açık hale getirir. Bu olağan etkileşimi sorgulamaksınız, belirli süzgeçlerden geçirmeksizin, bilinçsiz bir taklide dönüştürmek, televizyon yolu ile meydana gelen kültürel yozlaşmayı hazırlar niteliktedir. (Akyol vd., 2007,51) Son olumsuz etki ise; bilinçsiz tüketimdir. Tüketim toplumu, insanları tüketme yönünde motive ederken, onların ihtiyaçlarını yeniden üretir ve bu yeniden ürettiği ihtiyaçları, televizyonun gücü ile yeniden insanlara sunmaya çalışır. Televizyon vasıtası ile bütün izleyicilerin yeni ihtiyaçları konusunda ikna etmek için, etkili bir sözlü ve görsel bombardımana maruz bırakır. Bu bombardıman karşısında en savunmasız kesim ise doğal olarak çocuklardır. (Akyol vd., 2007,52) Çocuğu ve gelecekte sahip olacağı karakteri şekillendirmede etkili bir öğe olan televizyon kullanımı ve nasıl kullanıldığı oranında yararlı ya da zararlı olmaktadır. Seyredilen programların kalitesi, içeriği ve televizyon karşısında geçirilen süreler bu olumlu ya da olumsuz etkilerin ortaya çıkışını etkilemektedir. 43 Televizyon izleme süreleriyle televizyonun etkisi arasında paralellik bulunmaktadır. Televizyon izlenimi özelliklede yaşa uygun olmayan programların izlenimi bu etkiyi katlayarak arttırmaktadır. Televizyon izleme alışkanlıları tüm insanlar için aynı değildir. İnsanların yaş, cinsiyet, eğitim durumları, zekâsı, toplumsal sınıfı, duygusal durumu, ailesi ve arkadaşları televizyon izleme süre ve alışkanlıklarını etkileyen faktörlerdir. (Akyol vd., 2007,46) Anaokuluna giden 320 çocukla yapılan bir çalışmanın sonucuna göre çocukların %47,80’i günde iki saatten fazla televizyon izlemektedir. Ayrıca yaşları bu denli küçük olmasına rağmen çocukların %25,3’ünün odasında televizyon bulunmaktadır. (Karayağız ve Öztürk, 2007,125) Ankara’da bir ilköğretim okulunda 100 öğrenciyle yapılan araştırmanın sonucuna göre ise öğrencilerin %43’ü günde 3 saat ve daha fazla süreyi televizyon karşısında geçirmektedir. Ayrıca 3 saatten fazla süreyle televizyon seyretme alışkanlığının yaşla birlikte arttığı da gözlemlenmiştir. Aynı çalışmada çocuklara neden televizyon seyrettiklerine yönelik sorulan sorunun cevapları da şu şekilde olmuştur. Çocukların % 49’1’i can sıkıntısı nedeniyle televizyon seyrettiğini % 43,6 sı ise sevdikleri için televizyon seyrettiklerini belirtmişlerdir. (Arslan vd., 2006,395) Elazığ merkez ilköğretim okulları arasında yapılan bu yönlü bir çalışmaya göre toplamda çocukların %22’si haftada 14 saatin üzerinde televizyon izlemektedir. Bu oran 9-10 yaşları arasında %17,7 iken, 15 yaş ve üzerinde %28,8’e çıkmaktadır. (Açık vd., 2007,281) Bu konuda en geniş çalışma ise RTÜK tarafından 2006 yılında gerçekleştirilmiştir. Buna göre çocukların hafta içi günlerde ortalama televizyon seyretme süresi 5,09 saattir. İzleyicilerin yarısından fazlası haftada 2 ila 5 saat televizyon seyrettiğini belirtmiştir. 10 saatten fazla seyredenlerin oranı ise %18,7’dir. Hafta sonu bu oranlar artış göstermektedir. 44 Yıllar içerisinde yapılan çalışmalar çocukların televizyondan etkilenme durumlarıyla ilgili farklı yaklaşımlar sergilemektedir. Bu yaklaşımlar çerçevesinde farklı iki model geliştirilmiştir. 1970’lerde televizyon izleniminin bilişsel etkilerine yönelik geliştirilen “reaktif model”e göre; çocukların televizyona olan dikkatinin ses efektleri, hızlı karakter aksiyonları ve özel kamera teknikleri gibi etkileyici ve kendine çekici program özellikleriyle pasif olarak yönlendirildiği kabul edilmekteydi. Bu modele göre eğer yapımcılar bu öğeleri başarılı bir şekilde uygulayıp harmanlarlarsa çocukların ekrana dikkati garantileniyordu. 80’lerde ise yapılan bazı çalışmalar çocuk dikkatinin sadece bu özellikler nedeniyle kaynaklanmayacağını savunmaktaydı. Bu yönde geliştirilen “aktif televizyon izleme modeli” ne göre ise çocukların televizyona karşı dikkatleri sadece program özellikleri ve içeriğinden kaynaklanmadığını, çocuğun bilişsel gelişim düzeyeninde programa yönelik dikkatte etkili olduğudur. Çocuklar program içerikleri kadar izleme beklentilerini kullanarak ta ekrana dikkatlerini yöneltmektedir. (Aydın, 2007,139) 2.2.2. Çocuk ve Dergi İlişkisi Çocuğun dergisiyle ilişkisi tamamen ayrıcalıklıdır. Eğer kıyaslama yapılırsa çocuk televizyon ilişkisinin, çocuğun dergi ile olan ilişkisi kadar olumlu olmadığı görülebilir. Televizyon kanallarında çocuklara yönelik birçok program yer alsa dahi televizyon yetişkinlere yönelik bir iletişim aracıdır. Ayrıca çocuk televizyonda dergilerde olduğu gibi geri dönüşler yapamaz, görüntü akışını kendi isteklerine göre ayarlayamaz. (Kapferer, 1999,47) Çocuklara yönelik dergiler; bilimsel içerikleri olan eğitici dergilerden, sanal olarak yaratılmış kahramanların yer aldığı ve bir kısmı çocuklara maddecilik aşılayan dergilere kadar uzanmaktadır. Bilim dergileri çocuğun yaşına uygun şekilde bilimi öğretmeyi ve sevdirmeyi amaçlarken, bahsedilen diğer dergi türleri; çeşitli hediyeler vererek çocukları parıltılı dünyanın içine çekmektedir. 2.2.3. Çocuk Radyo İlişkisi Radyo çocuklar arsında özellikle günümüzde çokta yaygın kullanım alanı bulamayan bir iletişim aracıdır. Bunun nedenleri arasında; çocuklara görüntünün sesten daha çekici gelmesi, radyo yayınlarının neredeyse tümüyle yetişkin dünyasına ait 45 olması, televizyon ve dergiye kıyasla genelde tek başına yapılmayan, her zaman koşut bir tamamlayıcının olması, olarak sıralanabilinir. (Kapferer, 1999,47) 2.3. Çocuk ve Reklam İlişkisi Gelişen iletişim araçları, değişen aile yapısı, oluşturulan yeni değerler sistemi ve değinilen tüm bu süreçler, çocuğun hayata bakışını ve algılamasını derinden etkilemektedir. Bu yeni yaşam şeklinin oluşum ve geliştirilme sürecinde reklam, oluşturulan kültür için kullanılan araçlardan biridir. Reklamcılar insanların yaşam şekillerine müdahale edip onları belirlemek ve daha fazla tüketmelerini sağlamak için dünya çapında yüz milyarlarca dolar harcamaktadırlar. Bazı reklamlar, bireysel güvensizlikleri sömürmekte, yanlış ve olmayan ihtiyaçlar yaratıp, sahte çözümler sunmaktadır. Çocuklar ise oluşturulan bu sürecin en çok zarar görebilecek ve savunmasız unsurunu oluşturmaktadır. (Beder, 1998,101) Reklamlarda çocuklar hedeftir, çünkü onların harcanabilir gelirleri oldukça yüksek, aile harcamalarını etkilemekte ve markalara olan bağlılıkları kesindir. Birçok aile ve eleştirmen çocukların reklam karşısındaki durumlarından endişelidir çünkü çocuklar reklamlardan direk olarak etkilenmekte ve onlarla ilgili uygun yargılamalar yapamamaktadır. (Chan ve Mcneal, 2004,337-338) Geçmişte çocuklar şekerleme ve oyuncak üreticilerinin hedefindeyken, günümüzde giyecekten, yiyeceğe, ayakkabıdan, spor ekipmanlarına, bilgisayar ürünlerine ve hatta yetişkinler için üretilen çeşitli ürünlere örneğin otomobillere kadar geniş bir üretici ve hizmet kitlesinin hedefi konumundadırlar. (Beder, 1998,101). Son yıllarda otomobil reklamlarına baktığımızda bu değişim daha iyi algılanabilmektedir. Örneğin Citroen C4 modeli reklamlarında araç hem robot olabilmekte hem de otomobile dönüşebilmektedir. Bu durum çocukların bu reklamı severek izlemesine, yaratılan aracın büyüsüne kapılmasına ve sonuç olarak aile otomobil almaya karar verdiğinde, ailesine bu yönde etkileme çabasına girmesine neden 46 olabilmektedir. Bu reklam kampanyasının ardından bu modelin satışları büyük bir artış göstermiştir. Elbette ki bu durum sadece Citroen’le sınırlı değildir. 1994 yılında yapılan bir araştırmada çocukların dünya çapındaki otomobil satışlarının 9 milyar dolarlık kısmını etkilediğini göstermiştir. Bu inceleme ve örnek den de anlaşılacağı üzere otomobil üreticilerinin pazarlama departmanları çocuklara kayıtsız kalmamaktadır. Örneğin Nissan firması Amerikan genç futbol organizasyonuna sponsor olmakta, Chrysler çocuklara kendi logosu ve renklerinden oluşan yüz binlerce kitap dağıtmaktadır. (Beder, 1998,101-102) Pazarlamacılar çocukların bu ekonomik potansiyelinin ve aile tüketim kararlarını etkileme gücünün uzun zaman önce farkına varmışlardır. 1984 yılında ABD’de 4-12 yaş arası çocuklar toplam 4,2 milyar dolar harcama yapmışlarken. Bu rakam 2004’te 35 milyar dolara çıkmıştır. Aynı yıl çocukların aile harcamalarına etkileri ise 670 milyar dolar civarındadır. (Moore, 2004,161) Çocukların bu yüksek harcama rakamlarının yanında reklamcılarınki de hiçte azımsanmayacak düzeydedir. 1997 yılında ABD’de çocuklara yönelik reklam harcamaları 1,3 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. Bu rakam 1998 yılında 2 milyar dolara çıkmıştır. (Laczniak vd.,2005,54) Günümüzde ise reklamcılar, çocuklara neyin popüler olduğu ve nelere sahip olurlarsa havalı olacaklarını anlatmak için yılda yaklaşık 15 milyar dolar harcamaktadır. (Kelly ve Kumlan, 2004) Çocukların bu denli harcama yapabilmelerinin ve daha da önemlisi aile harcamalarını etkileyebilmelerinin nedenleri arasında, ailelerin yoğun iş temposu nedeniyle günün büyük bir kısmı evde olamamaları, bazı ebeveynlerin ayrı yaşamaları, her yeni neslin kendi çocuklarını daha uzun ve daha rahat yaşatma isteği, geçmişe göre gelirlerin büyük miktarda artmış olması, çocukların teknoloji ile çok küçük yaşta tanışmaları ve en önemlisi de çocukların ne istediklerini bilmeleri ve bu isteklerini elde edene kadar dur durak bilmemeleri gösterilebilir. (Kelly ve Kumlan, 2004) 47 Gelişmekte olan doğu ülkelerine baktığımızda da durumun pekte farklı olmadığı görülmektedir. Yeni ortaya çıkan yüksek nüfuslu orta sınıf ve bazı Asya ülkelerinde uygulanan tek çocuk politikası; küçük imparatorların ailelerinin parasının harcanmada daha fazla etkili olmalarını sağlamıştır. (Chan, 2000, 38) Ülkemizde de durum diğer gelişmiş batı ülkelerinden ve gelişmekte olan Asya ülkelerindeki gibidir. Düşük gelirli dahi olsa insanlar çocuklarını mutlu etmek isteğiyle kendi harcamalarından feragat edip çocuklarına harcamaktadırlar. Yeni şeyler alınması çocuğun mutluluğuyla eş değer görülme yanılgısına ülkemizde de düşülmektedir. AC Nielsen Zet’ in 1999 yılında Türkiye’de yaptığı ‘ Çocukların Satın Alma Ve Marka Kararına Etkisi ’ konulu 2000 aileyle yüz yüze yapılan araştırma sonucuna göre; çocuklarıyla alışverişe çıkan ailelerin % 82’sinin tüketim miktarının çocukların isteklerine bağlı olarak arttığını göstermiştir Reklam etkisinin bu denli güçlü olmasının baş aktörü televizyondur. Televizyonun içerisinde barındırdığı birçok özellik bu durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çocuklar 2 yaşlarına vardıklarında televizyonu açıp kapamaya, kanalları değiştirmeye başlamaktadır. Bu durum çocuğun ilk tanıştığı iletişim aracının televizyon olmasına hem de reklam dendiğinde kafasında oluşan ilk olgunun televizyon reklamı olmasına neden olmaktadır. Örneğin Almanya’da yapılan bir araştırmada çocukların %79’u reklamlar nerede bulunur sorusuna televizyon cevabını vermişlerdir.(Kapferer, 1991,37-38) Hiç şüphesiz tutundurma araçlarının en etkili olanı da televizyon reklamlarıdır. Televizyon reklamlarının tüketimin sınırlarını genişletme ve geliştirme işlevinin yol göstericiliğinde; çocuklar, özellikle reklam endüstrisi için önemli ve büyük bir hedef haline gelmiştir. ABD’de NBC tarafından yapılan bir diğer araştırmada ise televizyonda reklamı yapılan bir malın çocuklar tarafından sadece tanınmakla kalmayıp aynı 48 zamanda istendiği de saptanmıştır. Yine aynı araştırma kapsamında her 5 anneden 3’ünün çocuklarının isteklerini karşılamak amacıyla kullandıkları markalardan vazgeçerek reklamı yapılan markayı satın almak zorunda kaldıkları belirlenmiştir UNESCO tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen diğer bir araştırmaya göre; Türkler Amerikalılardan sonra en çok televizyon seyreden ikinci ülkedir. Ayrıca 95 kişiye 1 kahvehane düşerken, 65 bin kişiye 1 kütüphane düşmektedir. Sonuç olarak bakıldığında Türk insanı televizyon okumakta, kitapları ise yalnızca seyretmektedir. Bu durum çocuk izleyici içinde aynıdır. Çocuklar uzun süreler boyunca televizyon izlemekte ve dolayısıyla çok sayıda reklamla maruz kalmaktadır. (Durmuş ve Karaosmanoğlu, 2006) Çocuklar televizyon izlemeye başlar başlamaz televizyon reklamlarından etkilenmeye başlamaktadır. Lyle ve Hofman’ın 1972 yılında yaptığı araştırma sırasında görüştüğü annelerin %75’i çocuklarının 3 yaşından itibaren reklam müziklerini söylemeye başladığını, %91’inin ise reklamlarda gördükleri oyuncakları istediklerini belirtmişlerdir. (Stephen vd., 1982,933) Bu oranların yüksekliğinde maruz kalınan reklam sayısının büyük etkisi vardır. Maruz kalınan reklam sayınsın artması doğal olarak çocukların reklamlardan etkilenme durumunu da arttırmaktadır. (Strasburger, 1989,446) 2004 yılında ABD’de 2-11 yaş arsı çocuklar toplamda yaklaşık 25600 reklam izlemişlerdir. Bu reklamları ürün/hizmet tanıtım reklamları, program destek reklamları ve kamu hizmetleri bilgilendirme reklamlarıdır. Buda toplamda 10700 dakikaya eşdeğerdir. Yani bir Amerikalı çocuk bir yılda ortalama 178,3 saat reklam izlemektedir. (Desrochers vd., 2007,es2) Ayrıca yeni gelişen internet gibi medya araçları maruz kalınan reklam sayısını daha da çok arttırmaktadır. ABD’de 5-14 yaşları arasında ki çocukların %88’i bilgisayar kullanmakta ve bu %88’in %53’ü internete bağlanmaktadır. Çocuklar isteseler de istemeseler de internet sitelerinde binlerce reklama maruz bırakılmaktadır. Buradaki en önemli sakınca ise çocukların internette serbestçe gezinebildikleri için her türlü reklama 49 ve bunların olumsuz etkilerine açık hale gelmeleridir. Televizyon reklamlarına belirli saat ve içerik kısıtlamaları getirilse bile internetin özgür dünyası bu durumu olanaksız kılmaktadır. (Moore, 2004,161) Reklamcılar; reklam kampanyasını yaptıkları şirketler için eğlence ve imaj yaratma çabasındalar ve bu çabayı internet sayfalarında oluşturdukları çeşitli oyun ve aktivitelerle pekiştirmek istemektedirler. Çocuklara için hazırlanan internet sitelerinin yaklaşık %98’i çocuklara yönelik reklamlara izin vermektedir. 5-14 yaş arası internet bağlantısına sahip çocukların %64’ü ise internet üzerinden online oyun oynamakta yada sitelerdeki çeşitli etkinliklere katılmaktadır. Bu oyunlar ya da etkinlikler marka isimleriyle, logolarıyla ve renkleriyle süslenmektedir. Ayrıca sonucunda şirketin ismine ve rengine götüren ya da logosunu ortaya çıkaran bulmacaların çocuklar tarafından çözülmesi istenmektedir. Bu tarz online oyunlar çocukların üzerinde geleneksel reklamlara nazaran çok daha fazla etki bırakmaktadır. (Moore, 2004,164) Fattah H. Ve P. Poul’un 2002 yılında yaptığı araştırmaya göre; çocuklar online oyun sitelerini her bir ziyaretlerinde yaklaşık 26 dakikalarını bu sitelerde harcamaktadır. Türkiye’nin çeşitli illerinde 2006-2007 öğretim yılında 454 ilkokul öğrencisiyle yapılan çalışma sonucunda çocukların bilgisayar kullanımıyla ilgili sonuçlar ise şu şekildedir. Çocukların % 29,5’i bilgisayarda oyun oynadıklarını, % 17,4’ü kullanmadığını, %5,3 resim yapıp yazı yazdığını, 54,8’ide internete girdiğini belirtmiştir. Dünya çocukları gibi Türk çocukları da internetin bağımsız dünyasında her türlü etkiye açıklardır. (Cesur ve Paker, 2007,119) Sinema ve dergiler reklamcıların faaliyet gösterdikleri diğer önemli alanlardır. Çocuk dergileri yanında verilen bulmacalara, yapbozlara ve oyuncaklara reklam verenler tarafından sponsor olunmaktadır. Böylece bu tarz nesneler üzerinde kendi isim, logo ve renklerini kullanabilmektedirler. Aynı durum sinema sektörü içinde geçerlidir. Birçok firma çocuk filmlerine sponsor olmakta yada reklam vermektedir. Ayrıca bu tarz filmlerle yaratılan sanal kahramanlar çeşitli fastfood zincirlerinde menü hediyeleri olarak verilmektedir. 50 Bu konuyla ilgili farklı gelir gruplarından gelen Avustralyalılar arasında oluşturulan 18 yaş üstü aileler arasında yapılan odak grubu çalışması sonucunda anne ve babaların bu konudaki fikirleri şu şekilde oluşmuştur (Coveney vd., 2007,53-56), ● Oyuncak ve benzeri şeylerle çocuklarımızı baştan çıkarıyorlar ve onları tüketim makinelerine çevirmeye çalışıyor. ● Arkadaşlarında bu oyuncakları görünce aynısından kendilerinde olması gerektiği düşünüyorlar ve Mc Donald’s ya da Burger King’e gidene kadar da bu düşüncelerinden vazgeçmiyorlar ● Bu durum kimi zaman oyuncağa kavuşulması ve hamburgerin yarıda bırakılmasıyla sona eriyor. Çocuklara ulaşmanın diğer bir yolu ise çocuklara yönelik pazarlama faaliyeti yürüten firmalar tarafından kurulan kulüpler ve bu kulüplere üye çocuklarla yapılan organizasyonlardır. Firmalar bu organizasyonlar sayesinde çocuklarla birebir ilişki kurabilme, pazarlama faaliyetlerinde yardımcı olacak bilgiler edinebilme şansı yakalamaktadırlar. Ayrıca çocukları veri tabanlarına ve elektronik posta listelerine ekleyerek; yaş, cinsiyet ve yaşanılan yerler hakkında bilgi edinebilmekte ve bu doğrultuda çocukların talep ve istekleri belirlenerek bu yönde üretim ve pazarlama faaliyetleri yürütülebilmektedir. (Beder, 1998,104) Tüketici organizasyonları, kanun koyucular, aileler ve sosyal aktörler televizyon reklamlarının negatif etkisi olduğu konusunda genel bir kanıya varmaktadır. Televizyon reklamları çocukların sosyal imkânlarından daha fazla isteyebilecekleri materyaller göstermekte, aile, çocuk anlaşmazlıklarına ve sonunda hayal kırıklığına uğramış mutsuz çocukların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.(Bijmolt vd., 1998,172) Bu yönde karşıt görüşler de elbette mevcuttur. Herkes tüketim üzerine odaklanan günümüz dünya yapısını negatif bir durum olarak görmemektedir. Bu durumu Branded Nation yazarı James Twitchell şu sözleriyle ifade etmiştir. “ herkes tüketimi negatif bir şey olarak görüyor. Ben sosyal konumumun doğumla belirlendiği bir yerde büyüdüm. Eğer Katolik ya da yahudiyseniz insanlar sizi önemserdi ve 51 derinizin rengi oldukça önemliydi. Bu markalı dünyada ise insanlar tüketimlerine göre yargılanıyor ve sosyal konumu buna göre belirleniyor. Bunun iyimi kötümü olduğunu bilmiyorum ama bunun oldukça özgürlükçü olduğunu biliyorum.” (Kelly ve Kumlan, 2004) 2.4. Reklamın Çocuklar Üzerine Etkileri İle İlgili Modeller Reklamın çocuklar üzerine etkileri çok uzun zamandır konuyla ilgili olan herkesin üzerinde tartıştığı ve tam bir mutabakata varamadığı bir konudur. Bu görüş farklılıkları sonucu 4 temel model ortaya çıkmıştır. (Kepferer, 1991, 17) • Yönlendirilen (Manipüle) Edilen Çocuk Modeli • Eleştirebilen Çocuk Model • Ailesel filtre modeli • Baştan çıkarma- inandırma modeli 2.4.1.Yönlendirilen (Manipüle Edilen) Çocuk Modeli Bu model reklamın çocuklar üzerinde oldukça etkili olduğunu savunmaktadır. Reklamların çocukları öğretme ve bilinçaltını etkileme olmak üzere iki yönden etki altına aldığı öne sürülmektedir. Çocuk saflığı ve zihinsel savunma mekanizmasına sahip olmaması yönlerinden küçük bir hayvana benzetilmektedir. Pavlov’un zil sesi yardımıyla köpeği şartlamayı başarması gibi reklamlarında tekrarlama yoluyla aynı etkiyi çocuklar üzerinde yapabileceği düşünülmektedir. Çocuk, hoşlandığı şeyleri ayırt etmenin kolaylığı ölçüsünde, kolaylıkla biçimlendirilebilecek bir varlık olarak görülmektedir. (Akyüz, 1991,248) Bu görüş öncelikle şartlı refleks psikolojisinin bulgularına dayanmaktadır. Çocuk, kurgulanmış bir yenileme programıyla şekillendirmeye hazır bir durumdadır. Ayrıca Freud’un bilinçaltına ilişkin bulguları da bu modele kuramsal dayanak oluşturmaktadır. Reklamlar, eleştirel düşünce yetisine sahip yetişkinleri bile bu denli 52 etkisi altına alabiliyorken henüz bu ya hiç ya da tam olarak kazanamamış çocukları etkisi altına almaları kaçınılmazdır. (Kepferer, 1991, 17) Çocuk kavramı bölümünde detaylı olarak incelediğimiz Piaget’in yaptığı çalışmalar bu modelin güçlendirilmesi yolunda kullanılmıştır. Piaget’in çocuğun geçirdiği zihinsel aşamalara ilişkin bulguları, bu model de katı ve şematik bir yaklaşımla ele alınmıştır. Buna göre belli bir yaşın altındaki çocuk bir takım zihinsel becerileri yerine getirme kabiliyetinde değildir. Yani herhangi bir reklam mesajından kendisini koruyabilecek bir zihinsel yapısı yoktur. Bu nedenle çocuğun reklamlar karşısında ki durumundan kaygılanmak gerekir. Yapılacak tek şey ise çocuğun bu dönemi aşmasını beklemektir. (Kepferer, 1991, 17-18) Sonuç olarak bu modeli savunanlara göre, çocuğun deneme, yanılma ve deneyim süreçlerinden geçmiş olmasının reklamın etkisinden kendisini koruyacak zihinsel beceriye kavuşması yönünde hiçbir etkisi yoktur. Belirli bir yaşın altındaki çocuklar bu süreçlerden ne denli geçerlerse geçsinler bu durum reklamdan etkilenme derecelerini ve reklama eleştirel bakış açısı getirme kabiliyetlerini etkilemez. 2.4.2. Eleştirebilen Çocuk Modeli Bu model reklam dünyasının modelidir. Buna göre çocuk yetişkinin küçültülmüş şeklidir ve yetişkinle aynı zihinsel donanım ve savunma sistemlerine sahiptir. Bu sayede çocuk reklam ve onun yarattığı coşkulu dünya ile başa çıkabilmektedir. (Elden ve Ulukök, 2006,9) Reklam konusunda kendileriyle röportaj yapılan çocukların şaşkınlık verecek derecede eleştirel düşünceler ortaya koymuş olmaları, bu modelin temel dayanağını oluşturmaktadır. (Kepferer, 1991, 20) Bu modele göre reklam iki tip tepkiye yol açar. Bunlar duygusal ve zihinseldir. Duygusal tepki, reklamlardaki mizah, şaka, müzik, ritim ve gerçekte var olan ya da yaratılan kişiliklerden bir zevk alma tepkisidir. Zihinsel tepki ise; çocuğun reklam sırasında kendisine aktarılan bilgilerin analizini yapması, iletilen mesajın görsel ve 53 sözsel içeriğini çözümlemesi ve son olarak düşünce süzgecinden geçirmesi tepkisidir. (a.g.e, 20-21) Görüldüğü üzere bu model çocuğun iletişim sırasında oldukça etkin olduğu görüşünü savunmaktadır. Çocuk reklamdan gelen bilgileri analiz ettikten sonra eyleme yönelik bir arzu geliştirmektedir. 2.4.3. Ailesel Filtreler Modeli Bu modele göre, kimi mesajlar, kimi belirli koşullarda, farklı kişiler üzerinde, farklı etkiler yaratabilir. Reklamın çocuk üzerine etkisinin derecesini belirleyen şey gerçekten görülemeyen bir süzgeçtir. Etkilenmenin her çocukta aynı derecede olmamasını nedeni budur. Örneğin, bir reklam sonrasında aynı ürüne aynı derecede istek duyan iki çocuğu ele alalım, çocuklardan biri ailesi tarafından bu isteğin karşılanmayacağını yani annenin babanın bu konuyla ilgili koyduğu normları önceden bildiği için böyle bir istekte bulunmaz. Bu durum ailesel süzgeç olarak tanımlanır. (Kepferer, 1991, 24) Örneğin yayınlanan bir ürün reklamı sonrası, o ürüne karşı aynı derecede istek duyan iki çocuktan biri bu durumu ebeveynlerine hemen açıkça belirtirken diğer çocuk bunu yapmaz. Çünkü çocuk anne babanın o ürün çeşidiyle ilgili koyduğu normları bilmektedir. Bu nedenle isteğinin ne derece karşılanıp ne derece karşılanmayacağı hakkında bilgi sahibi olan çocuk, isteğinin karşılanma olasılığını hesaplayarak davranma eğilimindedir. (Elden ve Ulukök, 2006,9) 2.4.4. Baştan Çıkarma - İnandırma Model Bu modele göre, çocuğun reklamı anlama sürecinde zihinsel işlemlere duygusal tepkiler eşlik eder. Yani duygusal ve zihinsel süreçler karşılıklı olarak birbirini etkiler. Yani çocuk reklam ilişkisinin başladığı andan itibaren bu süreçlerin her ikisi de birbirine koşut olarak devreye girer. (Elden ve Ulukök, 2006,9) Eleştirebilen ve manipüle edilen çocuk modellerinde bu süreçlerden yalnızca birini dikkate aldıkları ve o yönde çözümlemeler yaptıkları için eksik kalmaktadırlar. Zihinsel süreçler, bazen kesintiye uğratan bazen kolaylaştıran biçimde, her zaman duygusal tepkilere eşlik ederler. Yani reklam ilişkisinin başlangıcından itibaren bu süreçler birbirleriyle etkileşim içerisinde devreye girerler (Kepferer, 1991, 26) 54 2.5. Reklamın Uzun Vadede Çocuklar Üzerine Olumsuz Etkileri Çocuklara yönelik reklamlara ilişkin tartışmanın kökeni, çocukların benzersiz etkilenme durumudur. Bu durumun yanında; gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki kar odaklı ve sadece materyalizme dayalı faaliyet yapısı bu etkilenmenin çeşitli olumsuz sonuçlar doğurmasına neden olmaktadır. (Moore, 2004,162). 2.5.1. Beslenme Alışkanlıklarına ve Obeziteye Etkisi Beslenme çocuğun büyümesi ve gelişmesi için en önemli faktörlerden biridir. Özellikle büyüme çağında alınan gıdalar ve bu gıdaların türleri çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimi için oldukça önemlidir. Bu dönemde tüketilen yiyecek türleri ve beslenme şekilleri hayat boyu sürebilecek çeşitli sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Çocukların beslenme eğilimleri son 10 yılda sağlıksız yiyeceklere doğru kayış göstermiştir. Çocuklar evlerinden uzakta daha çok yemek yemekte, sıklıkla içecek tüketip atıştırmaktadır. Bu yiyecekler ve içecekler büyük miktarda şeker, tuz ve şişmanlatıcı maddeler içermektedir. Buda obezite riskini arttırmakta ve çocukların sağlıksız bir şeklide kilo almalarına sebep olmaktadır. (Arnas, 2006,138) Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi küresel bir epidemi (salgın) olarak nitelemiştir. Yetişkin bir bireyin obez olarak nitelendirilmesi için VKİ’in (Vücut Kitle İndeksi) 30’un üzerinde olması gerekir. Ayrıca bu rakam 25-30 arası ise bu kişiler aşırı kilolu olarak tanımlanır. (Demirel vd., 2005,20) Bu bağlamda obezite ve aşırı kiloluluk oranları 1980’lerden bu yana hızlı şekilde arttığı için, Obezite ABD’de ve diğer ülkelerde sağlıkla ilgili ana ilgi alanı olmuştur. (Desrochers vd., 2007,es1) Tüm dünyada okul çağındaki çocukların %10’u, ABD de ise % 25’i aşırı kiloludur. Uluslararası Obezite Kuruluşu’nun araştırmasına göre; bu oranlar her yıl % 0,05 artmaktadır. (Dibb ve Lobstein, 2005,203) 55 Ülkemizde de rakamlar obezitenin önemli bir sorun olmaya başladığını göstermektedir. 1998 yılında gerçekleştirilen Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırma’sına göre kadınların %52,2’sinin VKE’si %25’in, %18,8’inin ise %30’un üzerinde olduğu belirlenmiştir. (Demirel vd., 2005,20) Avustralya’da ise 1985-1995 yılları arasında şişmanlık ve obezitenin nüfusa göre oranı %10 dan %20 ye yükselmiştir. (Coveney vd.,, 2007,50) The Royal College Of Physician raporuna göre; 1989-1998 yılları arasında 2 ve 4 yaşlarında ki İngiliz çocuklar arasında obezite iki kat artmıştır. 1990-2002 yılları arasında ise 6-15 yaş çocuklar arasında 3 kat artış göstermiştir.(Livingstone, 2005,274) Çocuklukta edinilen aşırı kilolar sadece yaşanılan dönemde oluşan bedensel ve ruhsal olumsuz yan etkilerin görülmesiyle sonuçlanmamakta, bunun yanında gelecekte sürülecek hayat kalitesini de derinden etkilemektedir. Obez çocukların bu şekilde yetişkinliğe geçmeleri kardiyobasküler, çeşitli kanser türleri, psikolojik ve ortopedik problemlerin yetişkinlikte ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Yapılan birçok araştırma göstermektedir ki eğer bu kilolar verilir ve normal ölçülere kavuşulursa hem hastalıklara hem de psikolojik sorunlara yakalanma riski düşmektedir. (Dibb ve Lobstein, 2005,203) Aşırı kilolu çocukların hızla artmasında çok yönlü faktörler çeşitli derecelerde etkili olmaktadır. Genetik yakınlık bir tarafa; obezitenin nedenleri arasında sosyal, bireysel, çevresel ve kültürel faktörler bulunmaktadır. (French vd., 2002,40-51) Reklamcılık, çeşitli yiyecekler ve hizmetler hakkında bilgi edinmenin kaynağı durumundadır. Özellikle günümüz pazarlama hayatında yiyecek-içecek pazarlamacıları müşteri olarak çocuklarla ve gençlerle ilgilenmektedir. Harcama güçleri, satın almaya etkileri ve geleceğin yetişkinleri olmaları nedeniyle çocuklar; yiyecek içecek endüstrisi için değerli birer hedef haline gelmektedir.(Arnas,2006,138) 56 Diğer bir nokta ise reklamlar yolu ile aileyi etkileme durumudur. Reklamlar, çocuklarının sağlığını düşünen ve önemseyen ailelerin nasıl ürünler satın almasını gerektiğini bilinçaltına öyle etkili bir şekilde şırıngalamaktadır ki bu ürünleri kullanmayan ebeveynlerin kendilerini suçlu hissetmeleri sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu tarz reklamlar ailelerin çocuklarını sevdiğinin ve önemsediğinin göstergesinin bu ürünleri tüketmek olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır. (Durmuş ve Karaosmanoğlu, 2006) Bunun yanında yiyecek reklamları çocuklar arasında oldukça popülerdir ve izlenmektedir. Bu durumun nedenleri arsında çocuklar için hazırlana yiyecek reklamlarının hazırlanışı sırasında yararlanılan metotlar ve biçimlerin çocukları çekecek şekilde oluşturulmasıdır. Bu tarz reklamlarda animasyonlar, hızla ilerleyen şeyler, hayal gücü vb. ortak kullanılan ve sıkça başvurulan öğelerdir. (Hill ve Levis, 1998,207) Yiyecek endüstrisi reklam sektörünün ana oyuncusudur. Birleşik Krallık da yıllık yiyecek, içecek ve restoran zincirleri için yapılan reklam harcaması yaklaşık 743 milyon pound olarak gerçekleşmektedir. Bu rakamın 522 milyon pounddu televizyon reklamları, 32 milyon pounddu ise diğer reklam şekilleri için harcanmaktadır (Livingstone, 2005,274) ABD’de ise 2001 yılında sadece fast-food restoranları 3,5 milyar doları reklam harcaması yapmışlardır. Yaklaşık 5,8 milyar dolar ise yiyecek, şekerleme ve içecek reklamları için harcanmıştır. ( Henderson ve Kelly, 2005,191) Yiyecek içecek reklamı dendiğinde diğer tüm sektörlerde olduğu gibi televizyon reklamları etkinlik, kullanırlık ve tüketiciye ulaşma açısından ilk sırada yer almaktadır. Kanallar yiyecek reklamlarını genellikle hafta sonları sabahları çocuk programları aralarında vermektedir. Çocuklar televizyon seyrederken aşırı yağlı ve şekerli ürünleri tüketmekte ve aileleriyle reklamlarda gördükleri şeyleri alma konusunda sorun yaşamaktadır. Ayrıca çocuklar alış veriş sırasında reklamlarda sıklıkla gördükleri yiyecekleri büyük oranda tercih etmektedir. (Arnas,2006,139-140) 57 ABD’de 2004 yılı içerisinde 2-11 yaş aralığındaki çocuklar yaklaşık 5500 yiyecek reklamı izlemişlerdir. Bu rakam toplam reklam izleniminin %22’sini oluşturmaktadır. Bu reklamları sırası ile %5,3 ile normal ve hızlı yiyecek restoranları, %3,9 ile kahvaltılık gevrekler, %3,5 ile tatlı ve şeker, %1,9 atıştırmalıklar, %1,7 ile tatlı içecekler, %1,4 ile süt ürünleri ve %0,9 ile hazır yiyecek reklamları oluşturmaktadır. Diğer yiyecek türleri ise %3,1 oranındadır. (Desrochers vd., 2007,es3-4) Avustralya’da yapılan benzer bir araştırmanın sonucuna göre ise; Avustralya kanallarında ortalama her saat başına 9 yiyecek reklamı yapılmaktadır. Bunların %79’u Avustralya Sağlıklı Yiyecek Merkezi tarafından sağlıksız olarak nitelendirilen yiyeceklerden oluşmaktadır. (Coveney vd., 2007,57) Birleşik Krallıkta yapılan bu yönde bir çalışmada ikisi karasal ikisi uydu yayını yapan 4 kanal ocak şubat ayları arasında kayıt altına alınmıştır. Kayıtların gerçekleştirildiği saatler çocuk programlarının en sık yayınlandığı saatlerdir. Bu saatler hafta içi öğleden sonra 15.30-17.10 ve hafta sonu sabah 7-11 saatleri arasıdır. Bu süre zarfında tutulan 91,3 saatlik toplam kayıt içerisinde 828 reklam yayınlanmıştır. Bu reklamlar arasında yiyecek reklamları en yüksek oranlı reklamlardır. Karasal kanallardaki reklamların %49’4 ünü, uydu kanallarında ise %62,8’ini oluşturmaktadır. (Hill ve Levis, 1998,207-209) Türkiye’de yapılan benzer çalışmada 5 hafta boyunca 5 büyük Türk televizyon kanalında cumartesi pazar günleri yayınlanan çocuklara yönelik programlar takip edilmiştir. Bu süre içerisinde yayınlanan program aralarında 775 ürün reklamı verilmiştir. Bu reklamların 347 tanesi yiyecek-içecek reklamlarıdır. Çocuklar sadece cumartesi pazar sabah programlarında 35 dakika reklama maruz kalmaktadır. Bu yılda 1890 dakikaya tekabül etmektedir. Bu durum bir yılda maruz kalınan yiyecek reklamı sayınsın yaklaşık 18738 olması sonucunu doğurmaktadır. (Arnas,2006,139) Televizyon izleme süresi ile obezite arasında yüzdesel bir ilişki saptanmıştır. 3 durum bu ilişkiyi açıklamaktadır. Bunlardan ilki; televizyonun egzersiz ve diğer vücut aktivitelerinin yerine geçmesi, ikincisi televizyon izlenimi sırasında yiyecek içecek 58 tüketiminin artması ve sonuncusu ise daha sonra yapılan alışverişte tüketiciyi reklamı yapılan ürüne yönlendirmesidir. ( Henderson ve Kelly, 2005,191) Bu noktada cevap bekleyen soru televizyon reklamları çocukların beslenme alışkanlıklarını ve sağlıksız yiyeceklerin tüketimi konusunda etkileyip etkilemediği ve yiyecek reklamlarının obeziteye neden olup olmadığı yönündedir. Çocuklar beslenme açısından belli sakıncaları olduğunu ve tüketimi konusunda dikkat etmeleri gerektiğini küçük yaşlarda öğrenmektedir. Yetişkinlerin yiyecekler örneğin şekerlemeler konusunda koydukları kuralları uymak zorunda oldukları yasaklar olarak görmektedirler. Yaş ilerledikçe bunlar içselleştirebilmektedirler. Ancak besleyicilik ve vücuda yarar ölçütü onlar için hiçbir zaman ilk sırada gelmemektedir. Şekerlemeleri daha az tüketmesi gerektiğini düşündüğü halde bunları sık sık tüketebilmektedir. Ayrıca çalışmalar çocukların izledikleri reklamların etkisi ile (Kapferer, 1991, 205-206) · Seçimleri sırasında, onlara hatırlatılsa bile anne baba görüşlerini dikkate almayabilmektedirler. · Seçimlerinde hoşlanma ölçütü belirleyici rol oynamaktadır. Yani bildikleri beslenme kurallarını biraz olsun unutmayı yeğlemektedirler. · Düşünce biçimleri, yaratılan en son etkiyi ön plana çıkardığı için, diğerlerinden daha üstün bulmasalar bile en son reklamını izledikleri ürünü seçmektedirler. Yiyecek reklamlarının obeziteye etkisi konusunda ise kesin ve tam bir sonuca ulaşılamamıştır. Bu bağlamda 6 farklı sonuca ve yargıya ulaşılabilinir. Bunlar sırası ile (Livingstone, 2005,283-284), 1. Bilinemez, Bu konu hakkında metodolojik problemler bulunmaktadır. Hali hazırda var olan araştırmalar sağlam sonuçlar çıkarmak ve makul politikalar oluşturmak için çok kusurludur. 2. Oldukça Etkili, Var olan araştırmalar, reklamların, çocukların yiyecek tercihlerini, bilgilerini ve davranışlarını etkilediğini göstermektedir. 59 3. Etkisiz, İstisnalara rağmen, var olan araştırmalar çocukların yiyecek tercihlerini, bilgilerini ve davranışlarını az ya da hiç etkilemediğini göstermektedir. Bu üç durum tamamen birbirine zıt ve uyuşmazdır. 4. Bir Miktar Etkilidir, Var olan araştırmalar, reklamların, çocukların yiyecek tercihlerini, bilgilerini ve davranışlarını etkilediğini göstermektedir. Ancak bu etkiye rağmen ailesel beslenme biçimi, egzersiz vb. nedenler daha etkili faktörlerdir. 5. Güçlü Etki, Var olan araştırmalar, reklamların, çocukların yiyecek tercihlerini, bilgilerini ve davranışlarını diğer faktörlere oranla güçlü bir şekilde etkilediğini göstermektedir. 6. Gerçekte Bir Etkisi Yok, Deneysel tasarım kullanılarak yapılan araştırma yiyecek promosyonunun (çoğunlukla televizyon reklamlarında) etkilerini açığa çıkarır fakat bunlar sadece yapay durumlarda ortaya çıkar ve ‘Laboratuar Deneyi’nin özel durumundan çocukların günlük yaşamlarının gerçekliğine genelleştirilemez. Bu altı sonuç mantıksal ve empirik olasılıklar setini tüketmemekte fakat mevcut tartışmaya farklı katılımcılar tarafından savunulan ana çıkarımları ihtiva etmektedir. Bunlar, akademide görüldüğü şekliyle şaşırtıcı bir şekilde açıkça söz konusu olan, en makul ya da en dengeli sonuçlardır ve şüphesiz akademisyenler ve endüstri arasında bu çıkarımların her biri için taraf bulmak her zaman mümkündür. (Livingstone, 2005, 284) Örneğin; 2000–2001 yılları arasında 34 farklı ülkede, 10-16 yaş grubunda ki çocuklar arasında yapılan araştırma sonucunda, 34 ülkenin 22’sinde reklam izlenimi ve vücut kitle indeksi arasında anlamlı bir ilişkisi saptanmış, Ayrıca Televizyonda önünde geçirilen süre ile şişman olma durumu arasında tutarlı sonuç bulunmuştur. .(Livingstone, 2006,57) 60 FTC (ABD Federal Ticaret Komisyonu) 2007 yılında yayınladığı raporda; 1977 2004 yılları arasında ABD’de 2-11 yaşları arasındaki çocukların izlediği reklam sayıları bakımından %12’lik bir düşüş olduğu saptanmıştır. Bu düşüş ödeme yolu ile yapılan ticari ürün reklamlarında %24 civarındadır. Ayrıca yine aynı rapora göre çocukların izlediği yiyecek rakamları sayısında %34’lük bir düşüş gözlemlenmiştir. Hold ve arkadaşlarının yaptığı seminer çalışmasında bahsettikleri üzere; “Reklamlar obeziteye neden oluyor” tezini ve yiyecek reklamlarının kısıtlanması anlamlı bir şekilde çocukluk obezitesini meydana gelişini azaltacağın önermesini destekleyen deneysel ve teorik küçük bulgular bulunmaktadır. Eğer bu hipotezler gerçek ise, obezite oranı ile maruz kalınan reklam sayısının eşanlı olarak artması gerekmektedir. Ancak yukarıda da FTC’nin raporunda görüleceği üzere yıllar içinde reklam izlenimi düşerken obezite hızla yaygınlaşmaktadır. (Holt vd., 2004,1003) Reklamdan obeziteye uzanacağı düşünülebilen diğer bir yol ise hatırlanabilirlikten geçmektedir. 105 çocukla Birleşik Krallıkta yapılan bir çalışmada; çocuklar iki gruba ayrılmıştır. İki ayrı gruba evde tek başına reklam filmleri izletilmiştir. Bir gruba içerisinde pepsi içecek markasının göründüğü film, diğerine ise bu reklamın gizlendiği film seyrettirilmiştir. Daha sonra ise içerinde marka görünen filmi izleyen çocukların filmden sonra şu an ne içmek istersiniz sorusuna kola diye cevap verdikleri görülmüştür. Ayrıca çocuklar Coca Cola yerine Pepsi’yi diğer gruba göre daha çok tercih ettikleri görülmüştür. (Livingstone, 2006,57). Görüldüğü üzere araştırmalar sonucu elde edilen sonuçlar çocukların şekerleme ve kalorili yiyeceklere yani aşırı şişmanlığa neden olan yiyeceklere olan düşkünlükleri tümüyle ya da kısmen yiyecek reklamlarına etkisine bağlı olduğunu kanıtlamamaktadır. Bu konudaki tartışmalar daha uzun yıllar sürecek gibi görünmektedir. Fakat bu sonuçlar reklamcıların sık sık öne sürdükleri markaların reklam sadece pazar içerisinde sahip oldukları yerleri değiştirme işlevine sahiptirler tezinin doğru olmadığını göstermektedir. Çocuk izlediği reklamların etkisi altında, bildiği beslenme kurallarını izlemekten vazgeçirebilmektedir. Düşünsel yapılarının gelişmediği aşamada, reklamın etkisi çocuğu yönlendirici rol oynamaktadır. (Kepferer, 1991, 206) 61 2.5.2. Sigara Kullanımına Etkisi Sigara endüstrisi tüm dünyaya yayılmış ve herkesçe bilinen ve kullanılan markalarla desteklenen devasa bir endüstridir. Geçmişte bu yönde reklam kampanyaları yapılsa, bu reklamlarda doktorlar oynatılsa ve onlara sigaranın sağlığa hiçbir zararı yoktur dedirtilse de sigaranın zararları günümüzde tüm bilim çevresi tarafından kabul edilmektedir. Tütün ve mamullerinin kullanımının zararlı olduğu görüşü resmi olarak ilk kez ABD Kamu Sağlığı Birimi başkanı Surgeon General tarafından 1964 yılında yayımlanan raporda belirtilmiştir. (Aslan ve Bilir, 2005, 75) Marlboro kovboyunun akciğer kanserinden hayatını kaybetmiş olması yaratılan sert erkek imajına darbe vursa da, sigaranın zararlarını bire bir göstermesi açısından oldukça önemlidir. İçerisinde binlerce zararlı maddeyi barındıran sigara; başta akciğer kanseri olmak üzere onlarca kanser çeşidinin nedeni durumundadır. Ayrıca kalp ve damar rahatsızlıkları başta olmak üzere diğer birçok hastalığında tetikleyicisidir. Örneğin sadece ABD’de sigara kaynaklı ölümler yılda yaklaşık olarak 400.000 civarındadır. (DiFranza ve Tye,1990,2785) Dünya sağlık örgütünün 1994 yılında yayınladığı rapora göre; yılda 4 milyona yakın insan sigaraya bağlı hastalıklardan hayatını kaybetmektedir. 2030 yılında bu rakamın 10 milyona çıkması beklenmektedir. Ayrıca bu ölümlerin %70’inin gelişmiş ülkelerde gerçekleşmesi beklenmektedir. Okul yaşlarındaki çocuklarda sigara kullanımını sosyal öğrenme doğrudan etkilemektedir. Arkadaş baskısı, anne, baba ve kardeşlerin sigara içimi, öğretmenlerinin, sevdiği sanatçıların ve sporcuların sigara kullanması, okul başarısızlıkları, kötü sosyoekonomik koşullar, aile içi sürtüşme, sevgisizlik, yalnızlık, stres, depresyon, tütün ürünlerine kolayca ulaşılabilmesi ve son olarak sigara endüstrisinin açık ve örtülü sigara 62 reklamları çocukların sigaraya başlamalarına neden olan etmenler arasında yer almaktadır. (Bilgiç vd., 2006,190) ABD, Avustralya ve U.K de yapılan çeşitli çalışmalar çocukların sigara reklamlarından haberdar olduğunu göstermektedir. Bu çalışmaların sonuçlarına göre; marka adı kullanılmaksızın yapılan sigara reklamlarının çocuklar tarafından algılanma ve bunun bir sigara reklamı olduğunu kavrama düzeyinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. (Aıtken vd., 1991,383) Her sektörde olduğu gibi sigara sektöründe de, çocuklara sigara alışkanlığı kazandırmak; markanın, logo, renk, yarattığı imaj ve vaat ettiği dünyayı beyinlerine işlemek oldukça önemlidir. Çocuklar ne kadar erken yaşta sigaraya başlarlarsa ve ne kadar çok sigara içerlerse bu sigara üreticileri için o kadar çok kar demektir. Küçük yaştaki sigara kullanıcıları, sigara kullanmayan yaşıtlarına oranla sigara marka, logo ve reklamlarını daha başarılı bir şekilde tanımakta ve tanımlamaktadır. Örneğin Avustralya’da yapılan bir araştırma sonucunda; sigara kullanan çocukların kullanmayanlara oranla yaklaşık iki kat daha fazla sigara reklamlarını ve sloganlarını hatırladıklarını göstermiştir. Ayrıca bu çocuklar sigara reklamlarına karşın daha pozitif bir tutum sergilemektedirler. (Aıtken ve Eadıe, 1990, 399) Bu yönde yapılan diğer bir araştırmada, 3 yaşındaki çocukların 3’te bir’inin, 6 yaş ve üzeri çocukların neredeyse tamamının Camel marka sigaranın logosunu tanıdığı tespit edilmiştir. 6 yaşından sonraki çocuklar arasında Camel logosu Mickey Mouse kadar tanıdık gelmektedir. (Bar-on, 1995,269) Sigara reklamları; sigara içme yaşını aşağıya çekmekte ve küçük yaşta sigara kullanımını kuvvetlendirmektedir. Reklamlar tarafından bilinirliği arttırılan sigara markaları çocuklar arasında daha fazla tercih edilir hale gelmektedir. Öyle ki yetişkinlere göre çocuklarda bilinen markaları kullanmak ve markaya olan bağımlılık daha fazla olmaktadır. Küçük yaştaki sigara kullanıcılarının piyasada ağırlıklı olarak reklamı yapılan ürüne karşı olan tercihleri yetişkinlere oranla daha fazladır. (Aıtken vd., 1987,219-226) 63 Bu yönde İskoçya da yapılan bir araştırmada; Anne baba ve çocuğun sigara kullandığı aileler arasında; çocuklar Kansistas sigara markasını %95 oranında ebeveynler ise %53 oranında tercih etmektedirler. Bu marka ülkede bilinirliliği en fazla olan ve reklamı en çok yapılan sigara markasıdır. (Aıtken ve Eadıe, 1990, 401) Camel reklamları çocuklar arasında yetişkinlere oranla daha etkili olduğu görülmüştür. Camel ABD’de illegal sigara pazarında 475 milyon dolarlık satış miktarı ile birinci sıradadır. Bu rakam diğer sigara markalarının 3’te bir’i oranındadır. (Bar-on, 1995,269) Diğer bir açıdan bakılacak olursa sigara reklamlarının destekleyici etkisi ise yadsınamaz bir gerçektir. İskoçya’da ilkokullar arasında yapılan bir çalışmada gelecekte sigarayı kullanmaya niyetli olduğunu söyleyen çocuklar, bu şekilde fikir beyan etmeyenlere göre sigara reklamlarına karşı daha pozitif bir yaklaşım sergilemiştir. (Aıtken vd.,, 1991,385-386) Sonuç olarak özetlersek; yaş ilerledikçe çocukların algı düzeyleri arttığı için sigara reklamlarının çocuklar üzerinde ki etkisi de artmaktadır. Ancak sigara reklamları, ambalajları, renkleri ve sunumlarının küçük yaştaki çocuklar üzerinde etkisi daha azda da olsa, çocuğun beyninde oluşan imaj gelecekte eğer sigara kullanacaksa o imajı oluşturan markayı büyük oranda kullanmasına neden olmaktadır. 2.5.3. Alkol Tüketimine Etkisi Alkollü içecek reklamları, kullanmayanları kullandırmak, bırakmayı düşünenlere engel olmak, hali hazırda ki kullanıcıların tüketim miktarlarını arttırmak, var olan satış miktarlarının düşmesini engellemek ve alkol kullanıcısı kişilerin marka ve içecek türünü değiştirmek amacı ve bunların gerçekleştirmesi umuduyla yapılmaktadır. (Aıtken vd.,1998,1399) Kullanım alanı bakımından alkollü içecekler ergenlik çağı ve sonrası için ilgilenmesi gereken bir konu olarak görülebilir. Ancak çocuklarda küçük yaşta oluşan alkollü içecek imajının gelecekte içiciliği etkileyip etkilemediğinin incelenmesi önemlidir. 64 Alkollü içecek reklamları popüler medya içerisinde önemli bir öğe durumundadır. Bu tarz reklamlar üst yaş grubu çocukları ve gençliğin ilk yıllarında olanları yüksek derecede etkisi altına almaktadır. (Beccaria, 2007,26) ABD’de yapılan bir araştırma sonucuna göre çocuklukla gençlik çağı arasında olanların %50’si 8. Sınıf bitmeden, %80’i ise liseden mezun olmadan önce alkolü denemektedir. Ayrıca alkolü deneyenlerin %50’side sürekli kullanmaya devam etmektedir. (Bachman vd., 2001) ABD’de bira endüstrisinin ulusal dergilerdeki reklam harcamaları 2003 yılında 163 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Tek başına bu rakam bile bira üreticilerinin dergilere verdiği önemi göstergesidir. Dergi yoluyla çocuk ya da genç severek okuduğu ve içeriğini bilerek aldığı yayının içinde yer alan bu tarz reklamların kendi hayat görüşünde olan insanların ortak zevki şeklinde bir algılamaya kapılabilecek ve reklamı yapılan markayı kendi kültür ve grubunun bir parçası sayabilecektir. “ (Alcoholism & Drug Abuse Weekly,2005, 5) Ülkemiz açısından bakıldığında ise durum pekte farklı değildir. İçki reklamları televizyonlarda yasak olmasına rağmen diğer tüm medya ve tanıtım kanallarında yayınlanabilmektedir. Bu durum içki markalarının ve vaat ettiklerinin hiçbir etkisi olmasa dahi çocukların belleklerinde yer etmesini sağlamaktadır. George Town üniversitesinin alkol pazarı ve gençlik adlı çalışmasının sonucuna göre; 2001-2003 yılları arasında ABD’li üst yaş çocuklar ve gençler yetişkinlere oranla daha fazla bira ve alkollü içecek reklamı görmüşlerdir. Bu çalışmada incelenen dergilerde toplam 10,455 alkollü içecek reklamına rastlanmıştır. Bu reklamların %56’lık oranı 12-20 yaş arası kitleyi hedef alan ve bu yaş grubuna yönelik yayın yapan dergilerden oluşmaktadır. “(Alcoholism & Drug Abuse Weekly,2005, 5) Bu bilgilerin ışığında sorulması gereken soru alkol reklamlarının içiciliği besleyip beslemediğidir. Yapılan kimi çalışmalar ilişkili olduğu kimi ise çok sınırlı bir ilişki olduğu sonucunu çıkartmıştır. 65 ABD’ de 3111 7-9. Sınıf öğrencisi ile gerçekleştirilen diğer bir çalışmanın bulguları ve sonuçları şu şekilde olmuştur. Yaş ilerledikçe içki tüketiminin arttığı ve içki reklamlarının özelliklede içki içenler arasında daha fazla etkili olduğu görülmüştür. MTV ve benzeri gençlik kanalları izlenimiyle içki tüketimi arasında bağlantı saptanmıştır. Bu tür kanallar çocukları ve gençleri tüketime yönlendirmekte, burada yaratılan kültür sonucu gençler burada gördükleri reklamlardaki ürünleri de bu kültürün bir parçası olarak algılamakta ve bu ürünleri tüketmektedir. (Collins vd., 2005,244-245) Diğer bir tehdit ise gizli reklamlardır. Filmlerin ve dizilerin içerisinde yer alan alkollü içecek reklamlarının çocuklar üzerinde ki etkisi diğer reklam şekillerine göre daha fazla olabilmektedir. Filmler, diziler ve özelliklede bu eğlence araçları içerisinde yaratılan kahramanların çocuklar ve gençler üzerinde bıraktığı etki oldukça güçlü olmaktadır. Böylece hem gizli bir şekilde reklam yapabilmekte hem de markalarını bir kahramanla özleştirilmesi sağlanabilmektedir. Sonuç olarak değerlendirdiğimizde; reklamlar ile alkol alışkanlığının bire bir ve doğrudan bağlantılı olduğu söylenemez belki ama diğer etmenlerle birlikte genç içiciliğini beslediği ve çocuklar arasında alkollü içeceklerin bilinirliliğini arttırdığı söylenebilir. 2.6. Çocukların Reklamı Anlama ve Algılam Düzeyleri Çocukların reklamı anlama düzeyleri zayıf, orta ve güçlü olmak üzere 3 aşamadan oluşmaktadır (Elden ve Ulukök, 2006,7), Zayıf Anlama, Salt biçimsel (oyuncakları ile oynayan çocukları gösteriyor, ya da duygusal (müzikli, eğlendirici bir şey), tanımlamalarla ifadesini bulan anlama düzeyidir. Orta Düzeyde Anlama, Reklamın inandırma amacının bilincine varmaksızın, değişik ürünler üzerine bilgi verme işlevini (reklam satın alabileceğimiz şeyleri gösterir) vurgulayan anlama düzeyidir. 66 Güçlü Anlama, Çocuğun reklamın satış ve ürünün tanıtımı için bir araç olduğunu kavradığı anlama düzeyidir. Burada çocuk reklamın ana hedeflerinin bilincindedir ve reklamlara bu şekilde yaklaşmaktadır Çocuğun reklamlardan doğrudan ya da dolaylı olarak çeşitli derecelerde etkilendiği ve anlama sürecinin de çeşitli aşamalardan geçtiği ortadadır. Bu noktada üzerinde durulması gereken bu etkilenmenin ve anlama derecesinin yaş ve cinsiyet gibi çeşitli faktörler ile değişip değişmediğidir. Çocuğun tüketim ürünleriyle tanışması dünyayı algılamaya başlamasıyla aynı döneme rastlamaktadır. Bu dönemleri yaşa göre incelersek (Beder, 1998,103-104), • 1 Yaş, Çocuk ailesine eşlik etmekte ve gördüğü her ürünü bir teyp gibi zihnine kaydetmektedir. Ailesiyle her çeşitten ürünün sergilendiği süper market ve dükkânlara gitmektedir. Çocuk dik ve etrafı rahat görebilecek bir şekilde kendisi için özel olarak tasarlanan alışveriş arabasına oturmaktadır. Bu açıdan bakınca çocuk ailesinin kontrolü altında ve güvende olarak nitelenebilir. Fakat bu durum çocuğun pazarlamanın harikalar dünyası ile tanışmasına ve binlerce çeşit farklı ürünü ilk kez tanımasına sebep olmaktadır. • 2 Yaş, Çocuk aileye eşlik etmekte ve aileler onlar için alışveriş yapmaya devam etmektedir. Ayrıca televizyonda gördükleri ürünleri ailesine sormaya ve televizyonda gördükleri reklamlarla bağ kurmaya başlamaktadır. Aynı zamanda isteklerini ailelerine nasıl kabul ettirecekleri yönünde çözüm yolları geliştirmeye başlamaktadır. Bunu bağırarak, çığlık atarak, kendini yerlere fırlatarak ve en son, önemli silah olarak bir iki damla gözyaşını kullanarak yapmaktadır. • 3 yaş, Çocuk ailesine eşlik etmekte ve satın almak için ailelerinden izin almaktadır. Alışveriş sırasında kendi tercihlerini yapmaya başlamaktadır. Ayrıca okumayı yazmayı bilmemesine rağmen markaları tanıma süreci başlamaktadır. Yapılan araştırmalara göre 3 yaşındaki çocukların %52 si sık sık ailelerine belirli bir markayı sormaktadır. • 4 yaş, Çocuk ailesine eşlik etmekte ve bağımsız olarak küçük meblağlı ürünlerde olsa kendi satın alma kararlarını vermeye başlamaktadır. Tüketici olarak gelişimin 67 son aşaması sayılan kendi satın aldıklarını kendisi ödeme aşamasına geçmeye başlamaktadır. Markayı sorma oranı bu yaşta %73’lere yükselmektedir. • 5 yaş, Yakındaki markete de olsa alışverişe yalnız gitmeye başlamaktadır ve kendi kararını kendi vermeye başlamaktadır. • 6 yaş, Bu yaştan sonra çocuk satın alma kararının büyük bir kısmını kendisi vermektedir. Ayrıca çocuğun yaş durumu reklam ile ilişkisinde oldukça önemlidir. 5-7 yaşlarındaki çocuklar reklama karşı en savunmasız durumdadırlar. Çünkü çocuğun idrak etme yetisi gelişiminin başındadır ve çocuk dış etkilere karşı oldukça hassastır. (Haque vd., 2004,303) Bu bağlamda ilk sorulması gereken soru çocuk, reklam ile program arasındaki farkı hangi yaşta anlamaya başladığıdır. Bu durum çocuğun, reklamın programın bir parçası yani program içerisinde bir bölüm olarak görmemeye başlama yaşını anlamak açısından önemlidir. Ancak özellikle okul öncesi çocuklar yani 7-8 yaş altı çocuklar arasında sözel araştırmalar yapma zorluğu ortaya çıkmaktadır. Bu zorluğun nedenleri ise; çocuğun yabancılık çekmesi, sözel zekâsının yeterli olmayışı ve ilk kez gördüğü bir insandan çekinmesidir. Bu gibi nedenlerle dolayı sonuçların yanlış çıkma riski oluşabilmektedir. (Kapferer, 1991,53) Bu durum araştırma sonuçları için risk oluşturduğu gibi, çocuğun dil, kelime ve zihin kabiliyetlerinin tam olarak gelişmemiş oluşu nedeni ile daha çok yetişkinler için hazırlanmış reklam mesajlarını anlamakta güçlük çekmelerine neden olmaktadır. (Haque vd., 2004,302) Bu güçlüğü aşmak için Wartella ve Ettema gözlem yöntemine başvurmuştur. Deneyde 3-8 yaş arası 120 çocuğa gruplar halinde televizyon programı seyrettirilmiştir. 30 dakikalık bu program içerisine her biri 2 dakika süren 3 bölüm halinde reklam spotları yerleştirilmiştir. Programla reklam arasında herhangi bir belirteç kullanılmamıştır. Çocuklar gözlemlenmeye başlamıştır. Araştırmacılar 3 farklı tip dikkat davranışı ortaya çıkabileceğini varsaymışlardır; tam bir dikkat, yarım dikkat ve hiç dikkat göstermeme tavrı. Sonuçlar göstermektedir ki, programdan ilk reklama 68 geçişte çocukların dikkatleri de yarım dikkatten tam dikkate doğru yönelmiştir. Sonuç olarak 3 yaşından itibaren çocuklar programın reklamla kesilişinin görsel ve işitsel ipuçlarını tanıyabildiklerini ortaya koymuşlardır. (Kapferer, 1991,53-54) Malezya’da yapılan benzer bir çalışmada ise, bazı 3-5 yaş arası çocukların reklam ile programı ayırt edebildikleri ancak çocukların çoğunun bu ayrımı yapabilme kabiliyetine 8-9 yaş arasında sahip olduğunu göstermiştir. (Haque vd., 2004,307) Diğer bir konu ise reklam-program ayrımını yapan çocuğun, reklamın ticari amacını anlama ve kavrama yetisidir. Kesin olan bir şey var ki çocukların reklamı anlama ve ticari amacını kavrama kapasiteleri yetişkinler kadar fazla değildir. Ancak hangi yaştaki çocukların reklamın amacını anladığı hangi yaş altı çocukların ise anlamadığı konusunda kesin bir sonuca varılamamıştır. Bu konudaki tartışmalar devam etmektedir. Buradaki tartışmanın kökeni, bu konuda farklı ülkelerde yapılan araştırmaların çok farklı sonuçlar verebilmesidir. Bu durumun nedenleri olarak; televizyon seyretme alışkanlıkları, araştırmalarda uygulanan yöntem farklılıkları, çocukların ilerleyen teknolojiyle birlikte son 30 yılda büyük değişiklikler göstermeleri ve bu teknolojilerden yararlanma olanakları bakımından araştırma yapılan ülkeler arasında farklılıklar bulunması sıralanabilir. (Laczniakn vd., 2005,53-55) Örneğin ABD’de yapılan bir araştırma da 8 yaşın üstündeki çocukların genelde reklamın gerçekte neyi hedeflediğini bildiklerini fakat 8 yaşın altındaki çocukların reklamların her zaman doğruyu söylediği düşüncesinde oldukları ortaya çıkartmıştır. (Robertson ve Rossiter, 1974,13-20) Hollanda’nın orta büyüklükteki şehirlerinden seçilen 153 çocukla yapılan diğer bir çalışmada ise sonuçlar şu şekilde oluşmuştur. 5-8 yaşlarındaki çocuklar, reklamları programlardan ayırabilmekte ve televizyon reklamlarının satış amaçlı olduğunu kavrayabilmektedir. Araştırma kapsamındaki çocukların reklamın gerçek amacını anlama durumları yaş ilerledikçe artmaktadır. Bunun yanında cinsiyet farklılıkları çocukların televizyon reklamlarını algılamalarını etkilememektedir. (Bijmolt vd., 1998,182-188) 69 Malezya’da ki çalışmanın diğer sonuçlarına göre, yaş faktörünün çocuğun reklamı anlama ve algılama durumunu pozitif yönde etkilediği, cinsiyet durumunda çok az bir fark olduğu ve son olarak ailenin televizyon izlenimini kontrol altında tutması reklam algısını çok küçük etkisi olduğu ortaya çıkartmıştır. (Haque vd., 2004,307-308) Bu konuda Chan Kara ve James U. Mc Neal’ın 6-14 yaş arası 6 gruptan oluşan 1718 Çinli öğrenciyle bir çalışma yürütmüştür. Çocukların yaş ortalamaları %9,6dır. Reklamların amacı nedir sorusuna çocuklar; %11 hoş mesajlar verir. %28 program aralarında bize mesaj verir. %25 ürün hakkında bilgi verir. % 34 ürünü tanıtır, % 2 yanıt yok şeklinde cevaplamışlardır. Uygulama metoduna göre alınan sonuçlara bakıldığında; Çinli çocukların yaşları ilerledikçe reklam anlama ve algılamalarının artığı ve sorulara bu yönde cevaplar verdikleri görülmüştür. Yaş ilerledikçe reklamlar ürünü tanıtır ve ürün hakkında bilgi verir cevapları artmıştır. İkinci olarak Çocukların daha televizyon seyretme sürelerinin, reklamı anlama ve algılama durumuyla ilişkisi olmadığı görülmüştür. (Chan ve Mc Neal, 2004,31-36) Çocukların reklamı anlamalarının yanında reklamın ve bize sunduklarının doğru olup olmadığına inançları da önemlidir. Bu konuda 4-13 yaşları arasındaki 500 İngiliz çocuğuyla yapılan çalışmada; çocukların sadece %5’inin reklamlar her zaman doğruyu söyler düşüncesinde olduğu, %15’i doğruya yakın olduğunu , %60’si bazen doğruyu söylediğini ve geri kalan %15’i ise asla doğruyu söylemediği düşündüğü sonucu ortaya çıkmıştır. (Fazal vd., 1986) Son olarak değineceğimiz çalışma, Aralık 2000, Mart 2001 tarihleri arasında Çin’in 3 büyük şehri Beijing, Nanjing ve Chengdu’da yürütülmüş geniş kapsamlı bir çalışmadır. Bu 3 şehir reklamcılığın yüksek, orta ve düşük düzeyde gelişmişliğine göre seçilmiştir. Elde edilen bulgular sonucunda, toplamda reklamlar neredeyse tamamıyla doğrudur diyen çocukların oranı % 9,9 dur. Bu oran 1. Sınıfta okuyan çocuklarda %17’4 iken 6. Sınıflarda okuyan çocuklar arasında % 5,7 ye gerilemiştir. Toplamda yarısı doğrudur diyenlerin oranı ise %42’3 tür. Bu oran 1. Sınıflar arasında %25’6 iken; 6. Sınıflar arasında ise %47’5 e yükselmiştir. Toplamda neredeyse tamamı doğru diyen çocukların oranı ise %5,4 tür. Bu oran 1. Sınıfta %21,7 iken, 6. Sınıfta %11,6’ ya düşmüştür. Cinsiyet ve yaşanılan yer ayrımı yapılmaksızın elde edilen oranlar 70 incelendiğinde uç iki cevabın oranında sınıf artışıyla yani yaş ve eğitim düzeyiyle birlikte düşüş görülmüştür. Daha genel ve ortalama bir cevap olan yarısı doğrudur ise en yüksek oranlı cevaplanmıştır. (Chan ve Mc Neal, 2004,345-348) Çalışmayı cinsiyet bakımından incelediğimizde ise çok büyük farklar görülmemiştir. Her iki uç cevapta da kızların oranı erkeklerden düşük kalmıştır. Erkeklerde neredeyse hepsi doğru cevabı %10 iken kızlarda bu oran %9,7 dir. Neredeyse tamamı yanlıştır cevabı ise erkeklerde %11 kızlarda ise %8,7dır. Son olarak reklam gelişmişliğine göre ayrılan 3 şehre göre oranlara bakıldığında oranlar arasında çok fazla fark olmadığı görülmektedir. 71 III. BÖLÜM MERSİN İLİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN ARAŞTIRMANIN BULGULARI 3.1.Problem Sınırların hızla ortadan kalktığı, küreselleşmenin tüm ağırlığıyla hissedildiği ve iletişim olanaklarının çok çeşitlendiği günümüzde reklam verenler yani ürün ve hizmet sunanlar, oluşan bu yeni ortama hızlıca adapte olmuş ve tutundurma faaliyetlerini bu çerçeveler içerisinde genişletmiş ve çeşitlendirmişlerdir. Geçmişin ürün odaklı pazarlama anlayışı yerini marka yaratım, geliştirme ve devam ettirme süreçlerine bırakmıştır. Bu bağlamda marka oluşturma sürecinin baş aktörü ise reklamdır. Reklamlar üretici ya da hizmet sunanlara; ürünlerini bir kültürün ve bir varoluş şeklinin öğesi olduğuna müşterileri inandırmak için sonsuz fırsatlar sunmaktadır. Bu müşteriler arasında değişen kültür ve yaşayış şekillerinden dolayı geçmişe nazaran daha fazla önem arz eden çocuklar; reklam verenlerin hedefi durumundadır. Çocukların harcanabilir gelirleri giderek artmaktadır, aile harcamalarına etkileri oldukça fazladır, küçük yaşta marka imajlarının beyinlerine kazınması daha kolaydır ve elbette çocuklar geleceğin genç ve yetişkin tüketicileridir. Reklamların ürünlerin tanıtımı ve özelliklerinin anlatılması yönünden birçok yararı olmasının yanında; insanları çeşitli yönlerden olumsuz etkilemektedir. Bu etkiye en açık ve savunmasız yaş grubu ise çocuklardır. 3.2.Amaç Bu araştırmada ilkokul çağında ki çocukların reklamları algılama durumlarının yani reklamın gerçek amacını kavrayıp kavrayamama durumlarının; yaş, cinsiyet, gidilen okul türü, televizyon izleme süresi ve anne baba eğitim durumuna göre değişip değişmediğine yönelik durumu ortaya konulacaktır. 72 3.3.Önem Çocuklar genel anlamda tüm dünya için özelde de aile için en önemli varlıktır. Dünyanın geleceği, geleceğin yetişkinleri ve ailenin en değerlisidir. Bu derece önem verilen çocukların reklamlardan çeşitli derecelerde etkilendiği yadsınamaz bir gerçektir. Nasıl çocuksuz bir dünya düşünülemiyorsa reklamsız bir dünyada düşünülemez. Burada yapılması gereken reklamın çocukları ne denli etkilediğini ve çocukların reklamı algılama durumlarının nelere bağlı olduğunun bilinmesidir. Bu sayede çocuklar reklamların zararlı etkilerine karşı korunabilir ve bu yönde neler yapılabileceği tespit edilebilir. Bu araştırma uzun yıllardır tartışılan reklam ve çocuk olgusuna ışık tutup, çocukların reklam algısının nasıl gerçekleştiğini ve bu algılamanın hangi etmenlerden etkilendiğini ortaya koyması açısından oldukça önemlidir. 3.4. Yöntem 3.4.1. Araştırma Modeli Araştırmanın amacı yukarıda da belirtildiği gibi çocukların reklam algısının, yaş cinsiyet vb. faktörlerden etkilenip etkilenmediğinin, eğer bu faktörlerle çocuğun reklam algısı arasında bir ilişki varsa bu ilişkinin ne yönde olduğunun tespitidir. Bu bağlamda araştırmanın bağımsız değişkenleri; çocukların yaş, cinsiyet, öğrenim gördükleri okul türü, televizyon izleme süreleri ve ailenin eğitim durumudur. Bağımlı değişken ise çocukların reklamı algılama ve reklamın gerçek amacını kavrama durumudur. 3.4.2. Evren ve Örneklem Araştırmanın evreni ise Mersin merkezde öğrenim hayatlarını sürdüren 7-12 yaş arası ilkokul öğrencileridir. Ana kütlenin büyüklüğü nedeni ile hem maliyet hem de zaman açısından araştırma kapsamındaki bütün öğrencilere ulaşmak imkânsızdır. Bu nedenle evren içerisinde tesadüfî olmayan kasıtlı örneklem seçilme yöntemi uygulanmıştır. Bu bağlamda biri ekonomik açıdan varlıklı ailelerin çocuklarının gittiği, daha gelişmiş imkânlar ile eğitim veren bir özel okul ile ekonomik açıdan daha az 73 varlıklı ailelerin çocuklarının gittiği daha az imkân ile daha kalabalık sınıflarda eğitim veren devlet okulu seçilmiştir. Örneklem grubu için 7-12 yaş arası ilkokul öğrencileri seçilmiştir. Bu yönde seçim yapılmasının ilk nedeni bu yaş grubu öncesi çocuklar ile yapılacak bu tarz bir araştırma sırasında ortaya çıkacak ve detayları çalışma içerisinde verilen çeşitli zorluklardır. Ayrıca Piaget’in bilişsel gelişim kuramı çerçevesinde bu yaş çocukların soruları rahatlıkla anlayabilip kendisine uygun cevapları verebilecek kabiliyette olmaları diğer bir nedendir. 3.4.3. Verilerin Toplanması ve Çözümlenmesi Araştırma kapsamındaki verilerin toplanması için 27 sorudan oluşan kapalı uçlu anket soruları hazırlanmıştır. Son iki soruda 3’lü bir ölçekten yararlanılmıştır. Anketin başlangıcında yaş, cinsiyet, gidilen okul türü gibi demografik özellikleri ve farklılıkları belirlemeye yarayan sorular bulunmaktadır. Anket öncelikle 10 kişilik küçük bir gruba uygulanmış çocukların anlamakta zorlandığı yerler düzeltilerek ve uzman onayı alınarak son haline getirilmiştir. Anket formunun oluşturulmasında Kara Chan ve James U. Mcneal’ın Chinese Children’s Attitudes Towards Television Advertising, Truthfulness And Liking”, Children’s Understanding Of Television Advertising, A Revisit İn The Chinese Contex ve Kara Chan’ın “ Honk Kong Children’s Understanding Of Television Advertising” makalelerinden ve geçmişte bu konuda oluşturulmuş tezlerde bulunan anketlerden yararlanılmıştır. Çocuklara anket kâğıtları dağıtıldıktan sonra gerekli açıklamalar yapılmış, soruları sonuna kadar dikkatlice okumaları ve bireysel olarak yanıtlamaları istenmiştir. Herhangi bir soruya karşın sınıflarda anket sonuna kadar beklenmiş, çocuklara sorularda ne ifade edildiğini anlamadıkları durumlarda yardımcı olunmuştur. Toplanan veriler, anket sorularını içerecek şekilde SPSS v.16 veri işleme ve analiz programında oluşturulmuş daha sonra ankette çocukların verdikleri cevaplar doğrultusunda veriler programın ilgili bölümüne girilmiştir. Tekil ve çoğul çözümlemelerde frekans ve yüzdeler kullanılmıştır. 74 3.5.Sınırlılıklar Araştırma mersin merkez ilinde bulunan biri özel diğeri devlet okulu olmak üzere iki farklı okulda gerçekleştirilmiştir. Araştırmada özel ve devlet okullarının seçilmiş olmasının nedeni; ekonomik refah ve eğitim kalitesi ile araştırılan konu arasında değişiklik olup olmadığının görülmesidir. Araştırma 7-12 yaş arası çocukları ilkokul 1 ve 5. Sınıflar arası çocukları kapsamaktadır. Araştırma 2008 Haziran ayının ilk iki haftasında, belirlenen okullarda 250’si kız, 224’ü erkek olmak üzere toplam 474 ilkokul öğrencisine uygulanmıştır. Bu haftaların tercih edilmesinin nedenleri; birinci sınıfların artık okumayı çözmüş olmaları, okulun son haftaları olması nedeniyle çocuklara uygulanan yazılılara denk gelmeyecek olması ve çocukların ders yükünün azalmış olmasından dolayı kendilerini rahat hissedecekleri düşüncesidir. 447 öğrencinin 278’i devlet, 196’sı özel okulda okumaktadır. Her iki okul türü arasında 82 öğrencilik bir farkın olmasının nedeni özel okul sınıflarının mevcutlarının devlet okullarına göre neredeyse yarı sayıda olmasıdır. 3.6.Hipotezler H01, Öğrenim görülen sınıf ile reklam algısı arasında anlamlı bir ilişki yoktur. H11, Öğrenim görülen sınıf reklam algısı arasında bir anlamlı bir ilişki vardır. H02, Cinsiyet ile reklam algısı arasında bir ilişki yoktur. H22, Cinsiyet ile reklam algısı arasında bir ilişki vardır. H03, Öğrenim görülen okul türü ile reklam algısı arsında bir ilişki yoktur H33, Öğrenim görülen okul türü ile reklam algısı arsında bir ilişki vardır. H04, Televizyon seyretme süresi ile reklam algısı arasında bir ilişki yoktur. H44, Televizyon seyretme süresi ile reklam algısı arasında bir ilişki vardır. H05, Anne eğitim durumu ile reklam algısı arsında bir ilişki yoktur. H55, Anne eğitim durumu ile reklam algısı arsında bir ilişki vardır. H06, Baba eğitim durumu ile reklam algısı arsında bir ilişki yoktur H66, Baba eğitim durumu ile reklam algısı arsında bir ilişki vardır. 75 3.7.Bulgular ve Yorumlar 3.7.1. Demografik Faktörler ve Diğer Bulgular Tablo 3.1. Çocukların Yaş Dağılımları Yaş Dağılımı Frekans Yüzde 7 46 9,7 8 126 26,6 9 68 14,3 10 118 24,9 11 63 13,3 12 53 11,2 474 100,0 Toplam Araştırmanın örneklemini oluşturan 474 öğrencinin yaş dağılımları şu şekildedir. Öğrencilerin % 9,7’si 7, % 26,6’sı 8, % 14,3’ü 9, %24,9’u 10, %13,3’ü 11 ve %11,2’si 12 yaşındadır. Tablo 3.2. Çocukların cinsiyet durum Cinsiyet Frekans Yüzde Kız 250 52,7 Erkek 224 47,3 Toplam 474 100,0 Araştırma kapsamındaki 474 öğrencinin 250’si kız, 224’ü ise erkektir. Yüzdesel olarak ifade edilirse, kızların oranı %52,7, erkeklerin oranı ise %47,3 tür. 76 Tablo 3.3. Çocukların Okudukları Sınıflara Göre Dağılımları Sınıf Frekans Yüzde 1. sınıf 97 20,5 2.sınıf 90 19,0 3.sınıf 87 18,4 4.sınıf 101 21,3 5.sınıf 99 20,9 Toplam 474 100,0 Araştırmaya katılan çocukların % 20,5’i 1. Sınıf, % 19’u 2. Sınıf, % 18,4’ü 3. Sınıf, % 21,3’ü 4. Sınıf, % 20,9’u 5. Sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır. Tablo 3.4. Çocukların Devam Ettikleri Okul Türüne Göre Dağılımları Frekans Yüzde Devlet 278 58,6 Özel 196 41,4 474 100,0 Toplam Araştırma kapsamındaki ilkokul çocuklarının % 58,6 sı devlet okuluna devam etmektedir. Geri kalan % 41,6’lık öğrenci ise özel okulda öğrenim görmektedir. Tablo 3.5. Babanın Meslek Durumu Frekans Yüzde Memur 60 12,7 İşçi 44 9,3 Doktor 19 4,0 Öğretmen 40 8,4 193 40,7 Esnaf Zanaatkâr 39 8,2 Mühendis 65 13,7 Bankacı 14 3,0 474 100,0 Serbest Meslek Toplam 77 Örneklem grubundaki çocukların baba mesleklerine bakıldığında % 40’7 ile serbest meslek ilk sırada yer almaktadır. Bunu sırayla %13,7 ile mühendis, %12,7 ile memur, % 9,3 ile işçi, % 8,4 ile öğretmen, % 8,2 ile esnaf, %4 ile doktor ve son olarak % 3 ile bankacı izlemektedir Tablo 3.6. Annenin Meslek Durumu Frekans Memur 45 9,5 İşçi 12 2,5 Doktor 15 3,2 Öğretmen 58 12,2 Serbest Meslek 34 7,2 Esnaf Zanaatkâr 12 2,5 Bankacı 14 3,0 284 59,9 474 100,0 Çalışmıyor Toplam Örneklem Yüzde grubundaki çocukların anne mesleklerine bakıldığında, çocukların annelerinin yarıdan fazlası çalışmamaktadır. Tam oran % 59,9 dur. Geri kalan annelerin ise % 12,2’si öğretmen, % 9,5’i memur, % 7,2’si serbest meslek, % 3,2’si doktor, % 3’ü bankacı ve son olarak %2,5’i işçidir. Anneler arasında mühendis bulunmamaktadır. Tablo 3.7. Babanın Eğitim Durumu Frekans Yüzde İlkokul 58 12,2 Ortaokul 53 11,2 Lise 142 30,0 Üniversite 221 46,6 474 100,0 Toplam Çocukların baba eğitim durumları incelendiğinde, üniversite mezunu baba sayısının 221 ile ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Bu sayısı 142 ile lise, 53 ile ortaokul, 58 ile ilkokul takip etmiştir. 78 Tablo 3.8. Annenin Eğitim Durumu Frekans Yüzde İlkokul 89 18,8 Ortaokul 48 10,1 Lise 157 33,1 Üniversite 180 38,0 474 100,0 Toplam Çocukların anne eğitim durumu incelendiğinde, sayı düşmekle birlikte ilk sırayı yine üniversite almıştır. 180 anne üniversite mezunudur. Bu sayıyı 157 ile lise, 48 ile ortaokul, 89 ile ilkokul takip etmektedir. Annelerin eğitim durumlarının yüksek olmasına rağmen çalışmıyor olmaları, çocuk olduktan sonra onlara bakmak için işten ayrılmaları ile açıklanabilir. Tablo 3.9. Çocukların Boş Zamanlarını Değerlendirme Şekilleri (Tercih 1) Boş Zamanlarını Değerlendirme Kitap Okumak Televizyon İzlemek Arkadaşlarla Oynamak Bilgisayarda Oynamak İnternete Girmek Resim Yapmak Toplam Frekans 295 121 36 18 2 2 474 Yüzde 62,2 25,5 7,6 3,8 0,4 0,4 100 Çocuklar ilk tercihlerinde %62,2 oranında kitap okuma seçeneğini tercih etmiştir. Bu oranı %25,5 ile televizyon izlemek, %7,6 ile arkadaşlarla oynamak, %3,8 ile bilgisayarda oynamak ve son olarak ta %0,4 oranlarında internete girmek ve resim yapmak seçeneklerini tercih etmiştir. Tablo 3.10. Çocukların Boş Zamanlarını Değerlendirme Şekilleri (Tercih 2) Boş Zamanları Değerlendirme (Tercih2) Resim Yapmak Müzik Dinlemek Arkadaşlarla Oynamak Bilgisayarda Oynamak Kitap Okumak İnternete Girmek Frekans 101 91 87 80 65 43 Yüzde 21,3 19,2 18,4 16,9 13,7 9,1 79 Tablo 3.11. Çocukların Televizyon İzleme Süreleri Frekans Yüzde 4 saat ve daha az 164 34,6 5-7 saat 124 26,2 8-11 saat 122 25,7 12-15 saat 34 7,2 16 saat ve daha fazla 30 6,3 474 100,0 Toplam Televizyon İzlemek Diğer 5 2 474 Toplam 1,1 0,4 100 Çocuklar ikinci tercihlerinde ise; %21,1 oranında resim yapmak, %19,4 oranında müzik dinlemek, %18,4 oranında arkadaşlarla oynamak, %16,9 oranında bilgisayarda oynamak, %13,7 oranında kitap okumak, %9,1 oranında internete girmek, %1,1 oranında televizyon izlemek ve son olarak ta %0,4 oranında diğer seçeneğini işaretlemişlerdir. Örneklem grubunu oluşturan çocukların %34,6 sı haftada ortalama 4 saat ve daha az süreyi televizyon karşısında geçirdiğini belirtmiştir. 5-7 saat arası geçirenlerin oranı %26,2, 12-15 saat geçirenlerin oranı %7,2, 16 saat ve daha fazla geçirenlerin oranı ise %6,3’tür. Tablo 3.12. Ailenin Çocuğun Televizyon İzlemesini Sınırlama Durumu Frekans Yüzde Evet 216 45,6 Hayır 66 13,9 Ara sıra 192 40,5 Toplam 474 100,0 Ailelerin %45,6’sı çocuklarının televizyon seyretmelerini sınırlamaktadır. Ara sıra sınırlayan ailelerin oranı %40,5’dir. Hiçbir şekilde sınırlama yapmayan ailelerin oranı ise %13,9 dur. 80 Tablo 3.13. Ailenin Çocuğun Televizyon İzlemesini Sınırlama Nedenleri Frekans Ders Çalışmasına Engel Olduğu İçin Yüzde 206 43,5 Uyku Düzeni Bozulduğu İçin 48 10,1 Olumsuz Yönde Etkilediği İçin 73 15,6 Yaşına Uygun Olmadığı İçin Değil 81 17,1 Toplam 409 86,3 Yanıtsız 66 13,7 474 100,0 Toplam Örneklem içerisindeki çocukların ailelerinin televizyon izlemelerini kısıtlama nedenlerinin başında %45,3 ile çocuğun ders çalışmasına engel olduğu düşüncesi gelmektedir. Bu oranı %17,1 ile çocuğun yaşına uygun olmadığı, %15,6 ile çocuğu olumsuz yönde etkilediği ve son olarak da %10,1 ile uyku düzenini bozduğu için aileler kısıtlamaya gitmektedir. Ailelerin %13,7’si ise televizyon izlenimini kısıtlamamaktadır. Yani çalışmaya katılan öğrencilerin ailelerinin yaklaşık 1\7’si çocuklarının televizyon izlemelerine müdahale etmemektedir. Bu durum çocuğu televizyonun tüm olumsuz etkilerine karşı açık hale getirmektedir. Tablo 3.14. Çocukların En Çok Seyrettikleri Program Türleri (Tercih 1) Spor Yarışma Dizi Haber Magazin Müzik Programı Çizgi Film Toplam Frekans 148 106 98 79 22 11 10 474 Yüzde 31,2 22,4 20,7 16,7 4,6 2,3 2,1 100,0 81 Çocukların en çok izledikleri iki program türü sorulmuştur. İlk şıklar şu şekilde oluşmuştur. Çocuklar %31,2 spor, %22,4 yarışma, %20,7 dizi, %16,7 haber, %4,6 magazin, %2,3 müzik programı, %2,1 oranında ise çizgi film seçeneğini işaretlemiştir. Tablo 3.15. Çocukların En Çok Seyrettikleri Program Türleri (Tercih 2) Çizgi film Dizi Müzik programı Haber Yarışma Diğer Spor Magazin Toplam Frekans 224 95 58 36 26 25 8 2 474 Yüzde 47,3 20,0 12,2 7,6 5,5 5,3 1,7 0,4 100,0 Diğer tercihlerde ise örneklem içerisindeki çocukların, %47’3’ü çizgi film, %20’si dizi, %12,2’si müzik programı, %7,6 haber, %5,5’i yarışma, %5,3’ü diğer, %1,7’si spor, %0,4’ü ise magazin cevabını işaretlemiştir. Tablo 3.16. Ailelerin En Çok Seyrettikleri Programlar (Tercih 1) Haber Magazin Yarışma Spor Dizi Müzik programı Tartışma programı Toplam Frekans 261 62 56 56 36 2 1 474 Yüzde 55,1 13,1 11,8 11,8 7,6 0,4 0,2 100,0 Çalışmanın yapıldığı çocukların aileleri %55,1 oranında haber, %13,1 oranında magazin, %11,8 oranlarında yarışma ve spor, %7,6 oranında dizi, %0,4 oranında müzik programı ve son olarak %0,2 oranında tartışma programı izlemektedir. 82 Tablo 3.17. Ailelerin En Çok Seyrettikleri Programlar (Tercih 2) Frekans 288 47 45 40 36 8 7 3 474 Dizi Tartışma programı Haber Müzik programı Yarışma Spor Diğer Magazin Toplam Yüzde 60,8 9,9 9,5 8,4 7,6 1,7 1,5 0,6 100,0 İkinci tercihlerde çocukların verdikleri cevaplara göre aileleri %60,8 dizi, %9,9 tartışma programı, %9,5 haber, %8,4 müzik programı, %7,6 yarışma, %1,7 spor, %1,5 diğer ve %0,6 magazin programı izlemeyi tercih etmektedir. Eğer birinci ve ikinci tercihler toplanırsa; dizilerin diğer program türlerine kıyasla daha fazla izlenmektedir. İkinci sırayı ise az bir farkla haberler almıştır. Tablo 3.18. Çocukların Program Seçimi Frekans Yüzde Anne Babanın İzlediği ve Önerdiği Programlar 179 37,8 Arkadaşların Önerdiği ve İzlediği Programlar 32 6,8 263 55,5 474 100,0 Kendi Beğendiği Programlar Toplam Örneklemin içerisindeki çocukların %55,5’i kendi izleyecekleri programlara kendileri karar vermektedir. %37,8’i anne babanın önerdiği ve izlediği programı izlemektedir. Son olarak %6,8’lik küçük bir kısmı ise arkadaşlarının önerdiği ve izlediği programları izlemektedir. Çocukların yarıdan fazlası program tercihlerini kendileri yapmaktadır. Evlerde birden fazla televizyon olması ve çocukları oyalama aracı olarak televizyonun görülmesi, çocuğun tek başına olduğunda da televizyona rahatça 83 ulaşabilmesini sağlamakta ve bu sayede çocuk kendi izleyeceği programa karar verebilmektedir. Tablo 3.19. Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır Frekans Yüzde Bizlere Hoş Mesajlar Verir 46 9,7 Program Aralarında Mesajlar Verir 43 9,1 Ürünler Hakkında Bilgiler ve Ürünleri Bize Tanıtır 116 24,5 Ürünleri Satın Almamızı İster 229 48,3 40 8,4 474 100,0 Fikrim Yok Toplam Çalışmanın uygulandığı çocukların %48,3’ü reklamların ürünleri satın almamızı sağladığını, %24,5’i reklamların ürünleri insanlara tanıtmak için yapıldığını, %9,7’si bizlere hoş mesajlar verdiğini ve son olarak ta %9,1’i program aralarında mesajlar verdiğini belirtmiştir. Tablo 3.20.Reklam Program Arasındaki Fark Frekans Yüzde 59 12,4 Reklamlar Daha Kısa 182 38,4 Reklamlar Daha Eğlenceli 40 8,4 Reklamlar Daha Akılda Kalıcı 48 10,1 145 30,6 474 100,0 Fark Yok Reklamlar Daha Sık Yayınlanmaktadır Toplam 84 Çalışmaya katılan çocukların %38,4’ü reklamların programlardan daha kısa olduğunu düşünmektedir. Bu oranı %30,6 ile reklamların daha sık yayınlandığı, %12,4 ile fark olmadığı, %10,1 ile reklamların daha akılda kalıcı olduğu ve son olarak %8,4 reklamların daha eğlenceli olduğu takip etmektedir. Tablo 3.21. Reklamlarda Söylenen Her Şey Doğruluğu Frekans Yüzde Evet 49 10,3 Hayır 207 43,7 Bazen 218 46,0 474 100,0 Toplam Çocukların %46’sı reklamlarda söylenen her şeyin bazen doğru olduğunu, %43,7’si her zaman doğru olmadığını ve son olarak %10,3’ü her zaman doğru olduğunu düşünmektedir. Tablo 3.22. Reklamlar Ne Yapmamızı İster Frekans Hangi Ürün İyi Hangi Ürün Kötü Değerlendirmemizi İster Yüzde 101 21,3 Ürünü Gördüğümüzde Tanımamızı İster 81 17,1 Ürün Hakkında Ebeveynlere Bilgi Vermek İster 49 10,3 156 32,9 87 18,4 474 100,0 Ürünü Satın Almamızı İster Fikrim Yok Toplam Çocuklar %32,9 oranı ile ürünü satın almamızı ister, %21,3 ile bizden hangi ürünün iyi hangi ürünün kötü olduğunu değerlendirmemizi, %17,1 ile ürünü gördüğümüzde tanımamızı, %10,3 ile ürün hakkında ebeveynlere bilgi vermek ister cevabını işaretlemiştir. %18,4’ü ise bu konuda herhangi bir fikri yoktur. 85 Tablo 3.23. Televizyon Kanallarının Reklam Yayınlama Nedenleri Frekans Zamanı Boşa Harcamamak İçin Yüzde 104 21,9 İzleyicilere Yardımcı Olmak İçin 64 13,5 İzleyicileri Yanlış Bilgilerden Korumak İçin 47 9,9 Programı Desteklemek İçin 51 10,8 125 26,4 83 17,5 474 100,0 Para Kazanmak İçin Fikrim Yok Toplam Çocuklar televizyon kanalları neden reklam yayınlar sorusuna, %26’sı para kazanmak için cevabını vermiştir. Diğer şıklar ise şu oranlarda sıralanmaktadır. %21,9’u zamanı boşa harcamamak için, %13,5’i izleyicilere yardımcı olmak için, %10,8’i programı desteklemek için, %9,9’u izleyicileri yanlış bilgilerden korumak şeklindedir. Fikri olmayan çocukların oranı ise %17,5’tir. Çocukların sadece 1\4’ü televizyonların reklam yayınlamasının gerçek amacı olan para kazanma seçeneğini seçmiştir. Bu durum çocukların büyük bir kısmının televizyon kanallarının neden reklam yayınladığı konusunda doğru bilgilere sahip olmadıklarını göstermektedir. Tablo 3.24. Çocukların Reklamlarda Gördükleri Ürünlere Sahip Olma İsteği Frekans Yüzde Evet 166 35,0 Hayır 59 12,4 Bazen 249 52,5 474 100,0 Toplam Çocukların %52,5’i reklamlarda gördüğü ürünlere bazen sahip olmak istemektedir. Bu ürünlere sahip olmak isteyenlerin oranı %35’dır. Reklamlarda gördüğü ürünlere sahip olmak istemeyen çocukların oranı ise 59 çocuğun cevabıyla %12,4 86 oranında gerçekleşmiştir. Sonuçlar itibari ile görülüyor ki reklamlar çocukların büyük kısmında amacı gereği tüketimi arttırıcı rol oynamaktadır. Tablo 3.25. Çocukların Reklamlarda Gördüğü Ürünlere Sahip Olma İsteğini Ailelerine Söyleme Durumu Frekans Yüzde Evet 310 65,4 Hayır 58 12,2 Bazen 106 22,4 474 100,0 Toplam 474 çocuktan 310’u reklamlarda gördüğü ürünü alma isteğini ailesine bildirmektedir. Bu sayının oransal karşılığı 65,4’tür. Bazen ailesine bildiren çocukların sayısı 106’dır. Oransal karşılığı ise %22,4’tür. Son olarak bu isteğini ailesine söylemeyen çocukların sayısı 58’dir. Bu sayının oransal karşılığı ise %12,2’dir Tablo 3.26. Aile İzin Vermiyorsa Çocuğun Tavrı Frekans Yüzde Harçlıklarımı Biriktirip Alırım 199 42,0 Almaktan Vazgeçerim 198 41,8 Almaları Yönünde Israr Ederim 54 11,4 O Malı Aldırana Kadar Çabalarım 16 3,4 7 1,5 474 100,0 Diğer Toplam Eğer aile çocuğun reklamlarda görüp almak istediği ürüne aile izin vermiyorsa, çocukların %42’si harçlıklarını biriktirip alacağını, %11,4’ü almaları yönünde ısrar edeceğini, %3,4’ü o malı aldırana kadar çabalayacağını belirtmiştir. %7’si ise diğer cevabını vermiştir. Almaktan vazgeçenlerin oranı ise %41,8’dir. Aile istememesine rağmen çocukların sadece 198’i ürünü satın almaktan vazgeçme kararı almaktadır. Geri 87 kalanı ise bir şekilde ürüne sahip olmak istemektedir. Bu düşüncesini ise çeşitli şekillerde uygulamaya geçirmeye çalışmaktadır. Tablo 3.27. Reklamlarda Gördüğü Ürünün Markasına Dikkat Edip Alışverişte Onu Tercih Etme Durumu Frekans Yüzde Evet 189 39,9 Hayır 154 32,5 Bazen 131 27,6 474 100,0 Toplam Çocukların %39,9’u reklamda gördüğü ürünü alışveriş sırasında da tercih etmektedir. %27,6’sı ise bazen bu tercihte bulunmaktadır. Geri kalan %32,5’i ise reklamda gördüğü markayı alışverişte tercih etmemektedir. Tablo 3.28. Ürün Reklamı ile Kalitesi Arasındaki İlişki Frekans Yüzde Evet 273 57,6 Hayır 60 12,7 Bazen 141 29,7 474 100,0 Toplam Ankete katılan çocukların yarıdan fazlası reklamı yapılan ürünler ile ürünün kalitesi arasında bir ilişki olduğunu düşünmektedir. Bu oran %57,6 şeklinde gerçekleşmiştir. %29,7’lik kısmı bazen böyle bir ilişkinin olduğunu belirtmiştir. %12,7’si ise bu tarz bir ilişkinin olmadığını düşünmektedir. 88 Tablo 3.29. Reklam Yapılan Mal ile Malın Kalitesi Arasındaki İlişki Frekans Yüzde Reklamı yapılan mallar her zaman kalitelidir 77 16,2 Reklamı yapılan mallar her zaman kaliteli olmayabilir 310 65,4 Reklamı yapılan mallar diğerlerine göre daha kalitelidir. 27 5,7 Toplam 414 87,3 Yanıtsız 60 12,7 474 100,0 Toplam Ankete katılan öğrencilerin %65’i reklamı yapılan malların her zaman kaliteli olmayabileceğini düşünmektedir. %16,2’si ise reklamı yapılan malların her zaman kaliteli olduğunu düşünmektedir. %5,7’si ise reklamı yapılan malların daha kaliteli olduğunu düşünmektedir. 60 öğrenci ise reklam ile malın kalitesi arasında herhangi bir ilişki olmadığını düşündüğü için soruyu boş bırakmıştır. Tablo 3.30. Reklamlarda İzleyip Satın Alınan Ürünün Beğenilmemesi Durumunda Yapılan Davranış Şekli Frekans Yüzde Bir Daha O Markayı Satın Almam 193 40,7 Arkadaşlarıma O Markayı Satın Almamalarını Söylerim 111 23,4 23 4,9 147 31,0 474 100,0 O Reklamı Bir daha Seyretmem Bir Daha O Ürünü Satın Almam Ama Reklamını Seviyorsam İzlemeye Devam Ederim Toplam 89 Çocuklara yöneltilen “reklamda görüp satın aldığınız ürünü beğenmeseniz ne yaparsınız? ” sorusuna, çocukların %40,7’si bir daha o markayı satın almam, %31’i bir daha o ürünü satın almam ama reklamını seviyorsam izlemeye devam ederim, %23,4’ü arkadaşıma o markayı satın almamalarını söylerim, %4,9’u ise o reklamı bir daha seyretmem yanıtını vermiştir. Tablo 3.31. Hoşlanılan Reklam Tipi (Tercih 1) Frekans 138 109 65 60 58 17 16 9 2 474 Yiyecek-içecek Bilgisayar Oyuncak Otomobil Spor malzemeleri Cep telefonu Kıyafet Süpermarket Diğer Toplam Yüzde 29,1 23 13,7 12,7 12,2 3,6 3,4 1,9 0,4 100,0 Çocukların hoşlandığı ürün reklamı sıralaması şu şekilde oluşmuştur. Çocuklar ilk tercihlerinde %29,1 oranında yiyecek-içecek reklamlarını tercih etmişlerdir. İkinci sırada ise %23 ile bilgisayar reklamları gelmektedir. Bu oranları; %13,7 ile oyuncak, %12,7 ile otomobil, %12,2 ile spor malzemeleri, %3,6 ile cep telefonu, %3,4 ile kıyafet, %1,9 ile süpermarket reklamları izlemektedir. Diğer seçeneğini işaretleyen çocukların oranı ise %0,4 tür. Çocukların yiyecek- içecek reklamlarını severek izlemeleri bu tarz ürünler hakkında daha fazla bilgi almalarına ve bu ürünlerin akılda kalma sürelerinin uzamasına neden olmaktadır. Tablo 3.32. Hoşlanılan Reklam Tipi (Tercih 2) Oyuncak Kıyafet Spor malzemeleri Bilgisayar Cep telefonu Otomobil Süpermarket Yiyecek-içecek Diğer Toplam Frekans 148 117 53 49 39 23 15 12 18 474 Yüzde 31,1 24,7 11,2 10,3 8,2 4,9 3,2 2,5 3,8 100,0 90 Çocuklar ikinci tercihlerinde %31,1 oranında oyuncak reklamlarını izlemekten hoşlandıklarını belirtmiştir. İkinci sırayı %24,7 ile kıyafet reklamları takip etmektedir. Bu oranları; %11,2 ile spor malzemeleri, %10,3 ile bilgisayar, %8,2 ile cep telefonu, %4,9 ile otomobil, %3,2 ile süpermarket, %2,5 ile yiyecek-içecek reklamları izlemektedir. Diğer seçeneğini işaretleyen çocukların oranı ise %3,8’dir. Tablo 3.33. Hoşlanılmayan Reklam Tipi (Tercih 1) Banka Temizlik malzemeleri Film Kıyafet Süpermarket Güzellik ürünleri Cep telefonu Beyaz eşya Diğer Toplam Frekans 135 101 93 43 40 35 11 10 6 474 Yüzde 28,5 21,3 19,6 9,1 8,4 7,4 2,3 2,1 1,3 100,0 Çocukların hoşlanmadığı ürün reklamı sıralaması şu şekilde oluşmuştur. Çocuklar ilk tercihlerinde %28,5 ile banka reklamlarını tercih etmişlerdir. İkinci sırayı ise %21,3 ile temizlik malzemeleri reklamları almıştır. Bu yüzdeleri %19,6 ile film, %9,1 ile kıyafet, %8,4 ile süpermarket, %7,4 ile güzellik ürünleri, %2,3 ile cep telefonu, %2,1 ile beyaz eşya reklamları sıralanmaktadır. Diğer seçeneğini tercih eden çocukların oranı ise %1,3 tür. Tablo 3.34. Hoşlanılmayan Reklam Tipi (Tercih 2) Cep telefonu Beyaz eşya Güzellik ürünleri Temizlik malzemeleri Kıyafet Banka Süpermarket Film Diğer Toplam Frekans 84 77 74 61 50 44 34 14 36 100 Yüzde 17,4 16,2 15,6 12,9 10,5 9,3 7,2 3,0 7,6 100,0 91 Çocukların hoşlanmadığı ürün reklamı sıralaması şu şekilde oluşmuştur. Çocuklar ilk tercihlerinde %17,4 ile cep telefonu reklamlarını tercih etmiştir. İkinci sırayı ise 16,2 ile beyaz eşya reklamları almıştır. Bu yüzdeleri 15,6 ile güzellik ürünleri, 12,9 ile temizlik malzemeleri, %10,5 kıyafet, %9,3 ile banka, %7,2 ile süpermarket, %3 ile film reklamları sıralanmaktadır. Diğer seçeneğini tercih eden çocukların oranı ise %7,6’dır. 3.7.1.2.İzlemekten Hoşlanılan Reklamların Sevilme Nedenleri Tablo. 3.35. Eğlendirici Olduğu İçin Frekans Yüzde Katılıyorum 316 66,7 Fikrim Yok 59 12,4 Katılmıyorum 99 20,9 474 100,0 Toplam Çalışmaya katılan çocuklar hoşlandıkları reklamları sevme nedenleri arasında %66,7 ile eğlendirici olma unsuruna katıldıklarını, %20,9 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %12,4’ü ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir. Tablo. 3.36. Ünlü Biri Oynadığı İçin Frekans Yüzde Katılıyorum 168 35,4 Fikrim Yok 129 27,2 Katılmıyorum 177 37,3 474 100,0 Toplam Çalışmaya katılan çocuklar hoşlandıkları reklamları sevme nedenleri arasında %37,3 ile ünlü biri oynaması unsuruna katılmadıklarını, %35,4 ile katıldıklarını belirtmiştir. Çocukların %27,2’si ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir. 92 Tablo. 3.37. Çizgi Film Karakteri Oynadığı İçin Frekans Yüzde Katılıyorum 233 49,2 Fikrim Yok 87 18,4 154 32,5 474 100,0 Katılmıyorum Toplam Araştırma kapsamındaki çocuklar hoşlandıkları reklamları sevme nedenleri arasında %49,2 ile çizgi film karakteri oynama unsuruna katıldıklarını, %32,5 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %18,4’ü ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir. Tablo. 3.38. Güzel Olduğu İçin Frekans Yüzde Katılıyorum 300 63,3 Fikrim Yok 85 17,9 Katılmıyorum 89 18,8 474 100,0 Toplam Araştırma kapsamındaki çocuklar hoşlandıkları reklamları sevme nedenleri arasında %63,3 ile çizgi film karakteri oynama unsuruna katıldıklarını, %18,8 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %17,9’u ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir. Tablo. 3.39. Müzikleri Güzel Olduğu İçin Frekans Yüzde Katılıyorum 238 50,2 Fikrim Yok 93 19,6 143 30,2 474 100,0 Katılmıyorum Toplam Araştırma kapsamındaki çocuklar hoşlandıkları reklamları sevme nedenleri arasında %50,2 ile müzikleri güzel olması unsuruna katıldıklarını, %30,2 ile 93 katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %19,6’sı ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir 3.7.1.3. İzlemekten Hoşlanılmayan Reklamların Sevilmeme Nedenleri Tablo 3.40. Doğru Olmaması Frekans Yüzde Katılıyorum 271 57,2 Fikrim Yok 117 24,7 86 18,1 474 100,0 Katılmıyorum Toplam Araştırmaya katılan çocuklar hoşlanmadıkları reklamları sevmeme nedenleri arasında %57,2 ile doğru olmaması unsuruna katıldıklarını, %18,1 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %24,7’si ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir Tablo 3.41. Program Arasına Girmesi Frekans Yüzde Katılıyorum 204 43,0 Fikrim Yok 91 19,2 179 37,8 474 100,0 Katılmıyorum Toplam Araştırmaya katılan çocuklar hoşlanmadıkları reklamları sevmeme nedenleri arasında %43 ile program arasına girmesi unsuruna katıldıklarını, %37,8 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %19,2’si ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir. Tablo 3.42. Güzel Olmadığını Düşünmesi Frekans Yüzde Katılıyorum 205 43,2 Fikrim Yok 109 23,0 Katılmıyorum 160 33,8 474 100,0 Toplam 94 Araştırma kapsamındaki çocuklar hoşlanmadıkları reklamları sevmeme nedenleri arasında %43,2 ile güzel olmadığını düşünmesi unsuruna katıldıklarını, %33,8 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %23’ü ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir. Tablo 3.43. Sevilmeyen Bir Ünlü Oynadığı İçin Frekans Yüzde Katılıyorum 156 32,9 Fikrim Yok 104 21,9 Katılmıyorum 214 45,1 474 100,0 Toplam Araştırma kapsamındaki çocuklar hoşlanmadıkları reklamları sevmeme nedenleri arasında %32,9 ile sevilmeyen bir ünlü oynama unsuru unsuruna katıldıklarını, %45,1 ile katılmadıklarını belirtmiştir. Çocukların %21,9’u ise bu konuda fikri olmadığını belirtmiştir 3.7.2. Karşılaştırılmalı Bulgular 3.7.2.1. Haftalık Toplam Televizyon İzleme Süreleri ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması Tablo 3.44. Yaş İle Haftalık Televizyon İzleme Sürelerine İlişkin Çapraz Tablo Haftalık Televizyon İzleme Süresi 4 saat ve daha az 5-7 saat 8-11 saat Yaş 7 8 9 Sayım 12-15 saat 16 saat ve daha fazla Toplam 33 10 2 0 1 46 Toplam % 71,7% 21,7% 4,3% ,0% 2,2% 100,0% Sayım Toplam % 64 36 20 4 2 126 50,8% 28,6% 15,9% 3,2% 1,6% 100,0% 22 24 19 0 3 68 32,4% 35,3% 27,9% ,0% 4,4% 100,0% 34 25 38 13 8 118 28,8% 21,2% 32,2% 11,0% 6,8% 100,0% 10 17 19 5 12 63 15,9% 27,0% 30,2% 7,9% 19,0% 100,0% Sayım Toplam % 10 Sayım Toplam % 11 Sayım Toplam % 95 12 Sayım 1 12 24 12 4 53 Toplam % 1,9% 164 22,6% 124 45,3% 122 22,6% 34 7,5% 30 100,0% 474 Toplam % 34,6% 26,2% 25,7% 7,2% 6,3% 100,0% Toplam Anket çalışmasına katılan yaş grupları ile haftalık toplam televizyon izleme süreleri incelendiğinde, yaş ilerledikçe televizyon izleme sürelerinin arttığı görülebilir. Haftalık 4 saat ve daha az izleme süresi 7 yaş çocuklar arasında %71,7 gibi yüksek bir oranken, 12 yaş çocuklarda bu oran %1,9’a kadar düşmektedir. 12 saat ve üzeri toplam televizyon izleme oranları ise, 7 yaş çocuklarda %2,2 iken, 12 yaş çocuklarda ise bu oran %30,1’e çıkmaktadır. Tablo 3.45. Öğrenim Görülen Okul Türü İle Haftalık Televizyon İzleme Sürelerine İlişkin Çapraz Tablo Haftalık Televizyon İzleme Süresi 4 saat ve daha az 5-7 saat 8-11 saat Okul Özel Türü Sayım Toplam % Devlet Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % 12-15 saat 16 saat ve daha fazla Toplam 74 66 28 17 11 196 37,8% 33,7% 14,3% 8,7% 5,6% 100,0% 90 58 94 17 19 278 32,4% 20,9% 33,8% 6,1% 6,8% 100,0% 164 124 122 34 30 474 34,6% 26,2% 25,7% 7,2% 6,3% 100,0% Okul türlerindeki farklılıklar eğitim kalitesi farkının yanı sıra, ekonomik anlamda da fikir vermesi yönünden de önemlidir. Özel okula giden çocukların aileleri ekonomik anlamda daha fazla refaha sahip ailelerdir. Bu açıdan farklılığın görülmesi anlamında da bu ayrım önemlidir. Çalışmansın yapıldığı özel okul öğrencilerinin haftalık televizyon izleme sürelerinde ilk sırayı %37,8’ile 4 saat ve daha az süre almıştır. Devlet okulu öğrencileri arasında ise ilk sırayı %33,8 ile 6-11 saat arası almıştır. Her iki okul türünde de 12 saat ve sonrası televizyon izleme süreleri en küçük oranlarda gerçekleşmiştir. Buna göre; özel okul öğrencilerinin %14,3’ü haftalık 12 saat ve üzerinde televizyon izlerken, devlet 96 okulu öğrencilerinin %12,9’u bu sürelerde televizyon izlemektedir. Sonuç olarak devlet okulu öğrencilerinin toplamda haftalık televizyon izleme sürelerinin daha fazla olduğu söylenebilir. Tablo 3.46. Cinsiyet ile Haftalık Televizyon İzleme Sürelerine İlişkin Çapraz Tablo Haftalık Televizyon İzleme Süresi 4 saat ve daha az Cinsiyet Kız Sayım Toplam % Erkek Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % 94 5-7 saat 12-15 16 saat ve saat daha fazla Toplam 57 17 7 250 37,6% 30,0% 22,8% 6,8% 2,8% 100,0% 65 17 23 224 31,2% 21,9% 29,0% 7,6% 10,3% 100,0% 122 34 30 474 34,6% 26,2% 25,7% 7,2% 6,3% 100,0% 70 164 75 8-11 saat 49 124 Ankete katılan kızlar ve erkeklerin haftalık toplam televizyon izleme sürelerine bakıldığında, kızların erkeklere oranla televizyon karşısında daha az vakit geçirdiği görülebilmektedir. Kızların %37,6 sı 4 saat ve daha az süre televizyon izlerken, bu oran erkeklerde %31,2’dir. 5-7 saat arası televizyon izleme süresinde de kızlar oransal olarak daha fazladır. Erkekler %21,9’luk yüzde ile bu grupta yer alırken, kızlar %30 ile yer almaktadır. 8-11 saat arası izleme süresinde yüzdesel fazlalık erkeklere geçmiştir. Bu saatler arasında haftalık toplam televizyon izleme oranı kızlarda %22,8 iken erkekler arasında bu oran %29,2’dir. 12 saat ve üzerinde televizyon izleniminde de erkekler arasındaki oran kızlardan fazladır 97 3.7.2.2. Program Seyretme Kararı ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması Tablo 3.47. Yaş ve Program seyretme kararına İlişkin Çapraz Tablo Program Seyretme Kararı Arkadaşların Anne Babanın İzlediği ve Kendi İzlediği Önerdiği Beğendiği Yaş 7 Sayım Toplam % 8 Sayım Toplam % 9 Sayım Toplam % 10 Sayım Toplam % 11 Sayım Toplam % 12 Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Toplam 13 11 22 46 28,3% 23,9% 47,8% 100,0% 40 12 74 126 31,7% 9,5% 58,7% 100,0% 25 2 41 68 36,8% 2,9% 60,3% 100,0% 55 3 60 118 46,6% 2,5% 50,8% 100,0% 29 2 32 63 46,0% 3,2% 50,8% 100,0% 17 2 34 53 32,1% 3,8% 64,2% 100,0% 179 32 263 474 37,8% 6,8% 55,5% 100,0% Ankete katılan 474 çocuğun yaş ile program seyretme kararı karşılaştırılması incelendiğinde, arkadaşlarının önerdiği ve izlediği programları izleyen çocukların en yüksek oranda 7 yaşında olduğu görülmektedir. 7 yaş çocukların yaklaşık ¼’ü arkadaşlarının izlediği ve önerdiği programları izlemektedir. Kendi beğendiği programları izleyen çocuklar arasında ise en yüksek oran 12 yaşındaki çocuklardadır. Bu oran %64,2 olarak gerçekleşmiştir. Anne babının seyrettiği programları izleyen çocuklarda ise en yüksek oran %46,6 ile 10 yaşındaki çocuklardadır. Bu oranı %46 ile 11 yaşındaki çocuklar izlemektedir. 98 Tablo 3.48. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Program Seyretme Kararına İlişkin Çapraz Tablo Program Seyretme Kararı Anne Babanın İzlediği Okul Türü Özel Sayım % Toplam % Devlet Sayım Toplam % Sayım Toplam Toplam % Arkadaşların İzlediği ve Önerdiği Kendi Beğendiği Toplam 57 3 136 196 29,1% 1,5% 69,4% 100,0% 122 29 127 278 43,9% 10,4% 45,7% 100,0% 179 32 263 474 37,8% 6,8% 55,5% 100,0% Anket yapılan öğrencilerin devam ettikleri okul türleri ile televizyon programlarını izleme kararları karşılaştırılmasında, özel okul öğrencilerinin %69,4’ü izleyeceğe programa kendilerinin karar verdiği, devlet okulunda okuyan öğrencilerde ise bu oranın %45,7’de kaldığı görülmektedir. Genel olarak bakıldığında oranlara bakıldığında, devlet okulunda okuyan çocukların program seyretme kararlarında aile ve arkadaş etkisinin, özel okulda okuyan çocuklara göre daha fazla olduğu görülebilmektedir Tablo 3.49. Cinsiyet ile Program Seyretme Kararına İlişkin Çapraz Tablo Program Seyretme Kararı Anne Babanın İzlediği Cinsiyet Kız Sayım Toplam % Erkek Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Arkadaşların İzlediği ve Önerdiği Kendi Beğendiği Toplam 100 21 129 250 40,0% 8,4% 51,6% 100,0% 79 11 134 224 35,3% 4,9% 59,8% 100,0% 179 32 263 474 37,8% 6,8% 55,5% 100,0% 99 Program seyretme kararı ile cinsiyet arasındaki ilişki incelendiğinde; erkeklerin %59,8’i kendi izleyecekleri programlara kendileri karar vermektedir. Bu oran kızlarda ise %51,6’dır. Ayrıca genel olarak kızlar %8,4 oranında arkadaşlarının izlediği ve önerdiği, %40 oranında ise ailenin izlediği programları tercih etmektedir. Erkekler ise %4,9 oranında genel olarak arkadaşlarının izlediği ve önerdiği, %35,8 oranında ise ailelerinin izlediği programları izlemektedir. 3.7.2.3. Çocukların Reklamın Doğruluğuna Olan İnancı ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması Tablo 3.50. Yaş ile Çocukların Reklamın Doğruluğuna İnancına İlişkin Çapraz Tablo Reklamlarda Söylenen Her şey doğrudur Evet Yaş 7 Sayım Toplam % 8 Sayım Toplam % 9 Sayım Toplam % 10 Sayım Toplam % 11 Sayım Toplam % 12 Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Hayır Bazen Toplam 14 12 20 46 30,4% 26,1% 43,5% 100,0% 16 43 67 126 12,7% 34,1% 53,2% 100,0% 8 26 34 68 11,8% 38,2% 50,0% 100,0% 7 59 52 118 5,9% 50,0% 44,1% 100,0% 3 34 26 63 4,8% 54,0% 41,3% 100,0% 1 33 19 53 1,9% 62,3% 35,8% 100,0% 49 207 218 474 10,3% 43,7% 46,0% 100,0% Yapılan çalışmaya katılan öğrencilerin reklamın her zaman doğru söylediğine inancı yaşa göre değişiklikler göstermektedir. Elde edilen sonuçlara göre; 7 yaşındaki çocukların %30,4’ü reklamlarda söylenen her şeyin doğru olduğuna inanmaktadır. Bu oran 8 yaş çocuklar arasında %12,7, 9 yaş çocuklar arasında %11,8, 10 yaş çocuklar 100 arasında %5,9, 11 yaş çocuklar arasında %4,8 ve son olarak 12 yaş çocuklar arasında %1,9’dur. Oranların gösterdiği üzere reklamda söylenen her şeyin doğru olduğuna inanan çocukların yüzdesi yani sayısı yaş ilerledikçe azalmaktadır. Söylenen her şeyin doğru olmadığına inanan çocukların oranı ise yaş ilerledikçe artmaktadır. Bu oranlar ışığında yaş ilerledikçe çocukların reklamı anlama düzeyleri artmakta, reklamda gördükleri her şeyin doğru olmadığının farkına varmaktadırlar. Tablo 3.51. Cinsiyet ile Çocukların Reklamın Doğruluğuna İnancına İlişkin Çapraz Tablo Reklamlarda Söylenen Herşey Doğrudur Evet Cinsiyet Kız Sayım Toplam % Erkek Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Hayır Bazen Toplam 21 96 133 250 8,4% 38,4% 53,2% 100,0% 28 111 85 224 12,5% 49,6% 37,9% 100,0% 49 207 218 474 10,3% 43,7% 46,0% 100,0% Karşılaştırmaya cinsiyetler açısından bakıldığında; reklamlarda söylenen her şey doğrudur diyen kızların oranının %8,4, erkeklerin ise %12,5 olduğu görülmektedir. Reklamlardaki her şeyin doğru olduğuna inanmayan kızların oranı %38,4, erkeklerin ise %49,6’dır. Son olarak bazen cevabını veren kızların oranı %53,2’iken erkeklerde bu oran %37,9 şeklinde gerçekleşmiştir. 101 Tablo 3.52. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Çocukların Reklamın Doğruluğuna İnancına İlişkin Çapraz Tablo Reklamlarda Söylenen Herşey Doğrudur Evet Okul Özel Türü Sayım Toplam % Toplam % Toplam 94 86 196 8,2% 48,0% 43,9% 100,0% 33 113 132 278 11,9% 40,6% 47,5% 100,0% 49 207 218 474 10,3% 43,7% 46,0% 100,0% Sayım Toplam Bazen 16 Devlet Sayım Toplam % Hayır Araştırma kapsamındaki özel okul öğrencilerinin %8,2’si reklamlarda söylenen her şeyin doğru olduğuna inanmaktadır. Bu oran devlet okulunda okuyan öğrenciler arasında ise %11,9 oranında gerçekleşmiştir. Her iki okul türünde de hayır ve bazen diyen öğrencilerin oranı %40’ın üzerindedir. Çocukların reklamlardaki her şeyin doğruluğuna inancı ile okudukları okul türü arsında çok büyük bir fark oluşmamıştır. 3.7.2.4. Çocuklarda Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteği ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması Tablo 3.53. Yaş ile Çocukların Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteğine İlişkin Çapraz Tablo Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteği Evet Yaş 7 Sayım Toplam % 8 Sayım Toplam % 9 Sayım Toplam % Hayır Bazen Toplam 20 10 16 46 43,5% 21,7% 34,8% 100,0% 52 15 59 126 41,3% 11,9% 46,8% 100,0% 21 5 42 68 30,9% 7,4% 61,8% 100,0% 102 10 Sayım Toplam % 11 Sayım Toplam % 12 Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % 30 16 72 118 25,4% 13,6% 61,0% 100,0% 20 4 39 63 31,7% 6,3% 61,9% 100,0% 23 9 21 53 43,4% 17,0% 39,6% 100,0% 166 59 249 474 35,0% 12,4% 52,5% 100,0% Çalışmaya katılan ilkokul öğrencilerinin reklamlarda gördükleri ürünler ile bu ürünlere sahip olma istekleri arasında oransal bir artış ya da azalış görülmemektedir. 7 yaş çocuklar arasında reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olma isteği %43,5 iken, bu oran 10 yaş çocuklar arasında %25,4’e düşmüştür. 12 yaşındaki çocuklar arasında ise yeniden %40’ın üzerine çıkmış ve %43,4 oranında gerçekleşmiştir. Tablo 3.54. Cinsiyet ile Çocukların Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteğine İlişkin Çapraz Tablo Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteği Evet Cinsiyet Kız Sayım Toplam % Erkek Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Hayır Bazen Toplam 62 30 158 250 24,8% 12,0% 63,2% 100,0% 104 29 91 224 46,4% 12,9% 40,6% 100,0% 166 59 249 474 35,0% 12,4% 52,5% 100,0% Anketi yanıtlayan çocuklar içerisinde reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olma isteği, erkeklerde kızlara oranla neredeyse iki katı şeklinde gerçekleşmiştir. Kızların %24,8’i oranında reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olmak istemekte, erkeklerde ise bu oran %46,4’e yükselmektedir. 103 Tablo 3.55. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Çocukların Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteğine İlişkin Çapraz Tablo Reklamlardaki Ürünlere Sahip Olma İsteği Evet Okul Türü Özel Hayır Sayım Toplam % Sayım Toplam Toplam % Çocukların reklamlarda Toplam 69 15 112 196 35,2% 7,7% 57,1% 100,0% 97 44 137 278 34,9% 15,8% 49,3% 100,0% 166 59 249 474 35,0% 12,4% 52,5% 100,0% Devlet Sayım Toplam % Bazen gördükleri ürünlere sahip olma isteği karşılaştırmasında, öğrenim görülen okul türleri arsında ürünlere sahip olma konusunda; çocuklar birbirlerine yakın oranlarda yanıt vermişlerdir. Özel okul öğrencileri %35,2 ile bu ürünlere sahip olmak isterim yanıtı verirken bu oran %0,3 fark ile devlet okulu öğrencileri arasında %34,9’dur. Özel okul öğrencileri arasında hayır cevabı %7,7 iken, devlet okulu öğrencileri arasında %15,8’dir. 3.7.2.5 Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumu ile Yaş, Cinsiyet ve Okul Türü Karşılaştırılması Cevap şıkları şu şekildedir, 1) 2) 3) 4) 5) Harçlıklarımı biriktirip alırım Almaktan vazgeçerim Almaları yönünde ısrar ederim O malı aldırana kadar çabalarım Diğer 104 Tablo 3.56. Yaş ile Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumuna İlişkin Çapraz Tablo Aile İzin Vermiyorsa Ne Yaparsınız 1 Sayım Yaş 7 Toplam % Sayım 8 Toplam % Sayım 9 Toplam % Sayım 10 Toplam % Sayım 11 Toplam % Sayım 12 Toplam % Toplam Sayım Toplam % 2 3 4 5 Toplam 12 20 6 4 4 46 26,1% 43,5% 13,0% 8,7% 8,7% 100,0% 53 50 20 1 2 126 42,1% 39,7% 15,9% ,8% 1,6% 100,0% 30 25 13 0 0 68 44,1% 36,8% 19,1% ,0% ,0% 100,0% 49 60 8 1 0 118 41,5% 50,8% 6,8% ,8% ,0% 100,0% 36 21 4 2 0 63 57,1% 33,3% 6,3% 3,2% ,0% 100,0% 19 22 3 8 1 53 35,8% 41,5% 5,7% 15,1% 1,9% 100,0% 199 198 54 16 7 474 42,0% 41,8% 11,4% 3,4% 1,5% 100,0% Sonuçlar incelendiğinde; 11 yaşındaki çocukların yarısından fazlasının aileleri istedikleri ürünleri almazlarsa harçlıklarını biriktirip alacaklarını ifade etmiştir. Bu şıkkı düşük oranlı işaretleyen yaş grubu ise %26,1 ile çalışmanın en küçük yaş grubu olan 7 yaşındaki çocuklardır. Almaktan vazgeçerim ifadesini işaretleyen çocuklar arsında %50,8 ile 10 yaş grubu çocuklar ilk sırada gelmektedir. Bu şıkkı en az oranda işaretleyen çocuklar ise %33,3 ile 11 yaş grubundaki çocuklardır. Almaları yönünde ısrar ederim diyen çocuklar arasında en yüksek oranlı grup 8 yaşındaki çocuklardır. Bu oran %19,1’dir. En düşük oranlı grup ise 12 yaşındaki çocuklardır oran ise %5,7 şeklinde gerçekleşmiştir. O ürünü aldırana kadar çabalarım yanıtı çocuklar arasında düşük oranda yanıtlanmıştır. Bu şıkta en yüksek cevap oranı %8,7 ile 7 yaş grubu çocuklar arasındadır. En düşük cevap yüzdesi ise %0 ile 9 yaş grubu çocuklar arasındadır. Diğer şıkkı ise 7 yaş çocuklar arsında %8,7, 8 yaş çocuklar arsında %1,6 ve son olarak diğer yaş grupları arasında ise %0 oranında yanıtlanmıştır. 105 Genel olarak değerlendirme yapıldığında almaktan vazgeçen çocuklar en yüksek cevaplanan yaş grubunda dahi %50,8 oranında yanıtlanmıştır. Yani çocuklar ailelerinin herhangi bir nedenle satın almak istemediği bir ürünü almaktan vazgeçmek yerine başka yolları tercih etmektedir. Harçlıklarıyla alma düşüncesi diğer seçenekler içerisinde daha yüksek oranlı olsa da çocuk; henüz ilkokul çağında ailesinin isteğine rağmen tersini yapma yönünde bir eğilim göstermektedir. Tablo 3.57. Cinsiyet ile Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumuna İlişkin Çapraz Tablo Aile İzin Vermiyorsa Ne Yaparsınız 1 Cinsiyet Kız Sayım Toplam % 4 5 Toplam 111 23 11 2 250 41,2% 44,4% 9,2% 4,4% ,8% 100,0% 96 87 31 5 5 224 42,9% 38,8% 13,8% 2,2% 2,2% 100,0% 199 198 54 16 7 474 42,0% 41,8% 11,4% 3,4% 1,5% 100,0% Toplam Toplam % 3 103 Erkek Sayım Toplam % 2 Cinsiyet açısından durumu baktığımızda erkeklerle kızlar arasında küçük farklar olduğu göze çarpmaktadır. Almaktan vazgeçerim diyen kızların oranı %44,4’iken bu oran erkeklerde %38,8 olmuştur. Tablo 3.58. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Ailenin İstenilen Ürünü Almaması Durumuna İlişkin Çapraz Tablo Aile İzin Vermiyorsa Ne Yaparsınız 1 Okul Özel Türü Sayım Toplam % Devlet Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Öğrenim görülen 2 3 4 5 Toplam 96 57 32 9 2 196 49,0% 29,1% 16,3% 4,6% 1,0% 100,0% 103 141 22 7 5 278 37,1% 50,7% 7,9% 2,5% 1,8% 100,0% 199 198 54 16 7 474 42,0% 41,8% 11,4% 3,4% 1,5% 100,0% okul türü açısından sorunun çocuklar tarafından cevaplanması sonucu elde edilen sonuçlara baktığımızda; devlet okulu öğrencilerinin 106 yarıdan fazlası ailesinin satın almak istemediği ürünü almaktan vazgeçtiğini görmekteyiz. Ancak bu seçeneği işaretleyen özel okul öğrencileri sadece %29,1 de kalmıştır. Yani özel okul öğrencilerinin 3’te 1’inden fazlası ailelerinin ürünü satın almama yönündeki tercihlerini önemsememekte, seçeneklerde yer alan diğer yolara başvurmaktadır. 3.7.3.Hipotezlerin Test Edilmesi Cevap şıkları şu şekildedir, 1) 2) 3) 4) 5) Bizlere hoş mesajlar verir Program aralarında mesajlar verir Ürünler hakkında bilgiler verir, ürünleri bize tanıtır Ürünleri satın almamızı ister Fikrim yok 3.7.3.1. H01Hipotezinin Test Edilmesi Tablo 3.59. Öğrenim Görülen Sınıf ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır 1 Sınıf 1. sınıf Sayım 2 3 4 5 Toplam 16 10 38 11 22 97 16,5% 10,3% 39,2% 11,3% 22,7% 100,0% 16 11 19 41 3 90 17,8% 12,2% 21,1% 45,6% 3,3% 100,0% 11 9 19 42 6 87 12,6% 10,3% 21,8% 48,3% 6,9% 100,0% 1 6 19 73 2 101 1,0% 5,9% 18,8% 72,3% 2,0% 100,0% 2 7 21 62 7 99 2,0% 7,1% 21,2% 62,6% 7,1% 100,0% 46 43 116 229 40 474 Toplam % 9,7% Hesaplanan Ki-Kare Değeri, 1,145E2 Serbestlik Derecesi, 16 Önem Derecesi, %5 Ki-Kare Tablo Değeri, 26,296 9,1% 24,5% 48,3% 8,4% 100,0% Toplam % 2.sınıf Sayım Toplam % 3.sınıf Sayım Toplam % 4.sınıf Sayım Toplam % 5.sınıf Sayım Toplam % Toplam Sayım 107 Hesaplanan ki-kare değeri çok küçük bir sayı olarak düşünülürse ki-kare tablo değerinden küçük olacağı için H01 hipotezi red, H11 hipotezi kabul edilir. Diğer bir ifade ile öğrenim görülen sınıf dolayısıyla yaş ile reklamı anlama ve algılama arasında %5 önem derecesinde bir ilişki vardır. Bu bağlamda birinci sınıf öğrencilerinin reklamın ürünler hakkında tüketicileri bilgilendirme ve ürünleri tanıtma amacını daha iyi kavradıkları görülmüştür. Diğer sınıflara bakıldığında oranların birbirine yakın olduğu görülmüştür. Reklamın satış amacını ise en çok dördüncü sınıf öğrencilerinin kavradığı gözlemlenmiştir. 3.7.3.2. H02 Hipotezinin Test Edilmesi Tablo 3.60. Cinsiyet ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır 1 Cinsiyet Kız Sayım Toplam % Erkek Sayım 2 24 3 36 9,6% 14,4% 22 7 9,8% 3,1% 46 43 Toplam % 9,7% Hesaplanan Ki-Kare Değeri, 20,952 Serbestlik Derecesi, 4 Önem Derecesi, %5 Ki-Kare Tablo Değeri, 9,488 9,1% Toplam % Toplam Sayım 4 64 5 Toplam 109 17 250 25,6% 43,6% 6,8% 100,0% 23 224 23,2% 53,6% 10,3% 100,0% 52 116 120 229 40 474 24,5% 48,3% 8,4% 100,0% 20,952>9,488 olduğu için H02 hipotezi red, H12 hipotezi kabul edilir. Diğer bir ifade ile cinsiyet ile reklamı anlama ve algılama arasında %5 önem derecesinde bir ilişki vardır. Bu bağlamda baktığımızda kızlar reklamın ürünler hakkında tüketicileri bilgilendirme ve ürünleri tanıtma amacını daha iyi kavradıklarını, erkeklerin ise reklamların satın aldırma amacını daha iyi kavradıkları görülmektedir. Her iki seçenek birlikte değerlendirildiğinde ise erkeklerin toplam oranı kızlardan daha fazladır. Sonuç olarak erkeklerin kızlara oranla reklam algısının daha yüksek olduğu söylenebilir. 108 Ayrıca nihai amacın satış olması, erkeklerinde bu seçenek göz önünde tutulduğunda kızlardan daha yüksek oranlı yanıtlamaları, bu savı destekler niteliktedir. 3.7.3.3. H03 Hipotezinin Test Edilmesi Tablo 3.61. Öğrenim Görülen Okul Türü ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır 1 Okul Adı Özel Sayım Toplam % Devlet Sayım Toplam % Sayım Toplam 2 6 3 Toplam 15 196 3,1% 14,8% 22,4% 52,0% 7,7% 100,0% 127 25 278 5,0% 25,9% 45,7% 9,0% 100,0% 229 40 474 9,1% 24,5% 48,3% 8,4% 100,0% 14,4% 46 Toplam % 9,7% Hesaplanan Ki-Kare Değeri, 29,034 Serbestlik Derecesi, 4 Önem Derecesi, %5 Ki-Kare Tablo Değeri, 9,488 14 43 44 5 102 40 29 4 72 116 29,034>9,488 olduğu için H03 hipotezi red, H13 hipotezi kabul edilir. Yani, öğrenim görülen okul türü ile reklamı anlama ve algılama arsında %5 önem düzeyinde anlamlı bir ilişki vardır. Oranlar itibari ile devlet okulunda öğrenim gören çocuklar reklamın ürünler hakkında tüketicileri bilgilendirme ve ürünleri tanıtma amacını daha iyi kavramaktadır. Özel okula giden öğrenciler ise reklamın satış amacını daha iyi kavramaktadırlar. Her iki seçenek birlikte değerlendirildiğinde, özel okulda okuyan çocukların reklam algısının devlet okulunda okuyan çocuklara oranla daha fazla olduğu görülebilmektedir. Ayrıca burada da nihai amaç olan satış özel okul öğrencileri arasında daha çok belirtilmiştir. 109 3.7.3.4. H04 Hipotezinin Test Edilmesi Tablo 3.62. Haftalık Ortalama Televizyon İzleme Süresi ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır 1 Haftalık 4 saat ve Ortalama daha az Televizyon İzleme Süreleri 5-7 saat Sayım Toplam % Sayım Toplam % 8-11 saat Sayım Toplam % 12 saat Sayım ve daha Toplam fazla % Toplam Sayım 2 13 3 28 4 164 7,9% 17,1% 23,2% 40,2% 11,6% 100,0% 11,3% 5 14 124 4,0% 33,1% 40,3% 11,3% 100,0% 15 12,3% 6 122 4,9% 16,4% 63,9% 2,5% 100,0% 4 64 6,2% 26,6% 54,7% 6,2% 100,0% 43 17 78 4 46 Toplam 9,7% % Hesaplanan Ki-Kare Değeri, 46,837 Serbestlik Derecesi, 12 Önem Derecesi, %5 Ki-Kare Tablo Değeri, 21,026 20 50 3 4 6,2% 41 66 Toplam 19 14 38 5 116 35 229 40 474 9,1% 24,5% 48,3% 8,4% 100,0% 46,837>21,026 olduğu için H03 hipotezi red, H13 hipotezi kabul edilir. Yani televizyon izleme süresi ile reklam algısı arasında %5 önem düzeyinde anlamlı bir ilişki vardır. 3. ve 4. seçenekler bir arada düşünüldüğünde; televizyon izleme süresinin reklam algısını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Televizyon karşısında daha fazla vakit geçiren çocuklar reklamın asıl amacını daha iyi kavramaktadır. Ancak seçenekler arasında düzenli bir artış görülmemektedir. Yani 3. ve 4. şıkların oranları, televizyon izleme sürelerine doğru orantılı olarak artmamıştır. Ancak ikisinin toplamı düşünüldüğünde düzenli artış görülebilmektedir. 110 3.7.3.5. H05 Hipotezinin Test Edilmesi Tablo 3.63. Babanın eğitim durumu ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır 1 Baba Eğitim Durumu İlkokul Sayım Toplam % Ortaokul Sayım Toplam % Lise Sayım Toplam % Üniversite Sayım Toplam % Toplam Sayım Toplam % Hesaplanan Ki-Kare Değeri, 23,550 Serbestlik Derecesi, 12 Önem Derecesi, %5 Ki-Kare Tablo Değeri, 21,026 2 4 3 6,9% 6,9% 34,5% 39,7% 12,1% 100,0% 13 23 Toplam 58 5 20 5 7 10 4 4 25 0 18,9% 9,4% 24,5% 47,2% ,0% 18 142 12,7% 6,3% 26,8% 46,5% 7,7% 100,0% 221 6,3% 11,3% 20,4% 52,0% 10,0% 100,0% 43 45 66 22 46 25 38 100,0% 11 14 9 53 116 115 229 40 474 9,7% 9,1% 24,5% 48,3% 8,4% 100,0% 23,550>21,026 olduğu için H04 hipotezi red, H14 hipotezi kabul edilir. Yani televizyon izleme süresi ile reklam algısı arasında %5 önem düzeyinde anlamlı bir ilişki vardır. Oranlar incelendiğinde ilkokuldan üniversiteye doğru doğrusal bir artış olmadığı görülmektedir. Tüm çocuklar reklamı doğru algılamak bakımından, birbirlerine yakın oranlı cevaplar vermiştir. Ancak reklamın asıl amacını olan satış amacını en çok babaları üniversite mezunu olan çocuklar kavramıştır. Genel olarak bakıldığında baba eğitim durumu ile çocuktaki reklam algısı arasında bir bağlantı olmadığı görülmüştür. 111 3.7.3.6. H06 Hipotezinin Test Edilmesi Tablo 3.64. Annenin Eğitim Durumu ile Televizyon Reklamlarının Algılanma Durumu Televizyon Reklamları Ne Hakkındadır 1 2 Sayım 9 Anne İlkokul Eğitim Toplam % 10,1% Durumu 0 Ortaokul Sayım Toplam % Lise Sayım Toplam % Toplam Sayım 8 4 89 9,0% 34,8% 39,3% 6,7% 100,0% 48 ,0% 39,6% 22,9% 33,3% 4,2% 100,0% 22 15 8,3% 46 Toplam % 9,7% Hesaplanan Ki-Kare Değeri, 88,742 Serbestlik Derecesi, 12 Önem Derecesi, %5 Ki-Kare Tablo Değeri, 21,026 0 11 35 Toplam 6 19 31 5 2 Toplam % 14,0% Üniversite Sayım 3 21 157 ,0% 21,7% 51,0% 13,4% 100,0% 16 34 16 11 180 8,9% 22,2% 54,4% 6,1% 100,0% 43 40 80 116 98 229 40 474 9,1% 24,5% 48,3% 8,4% 100,0% 88,742>21,026 olduğu için H06 hipotezi red, H16 hipotezi kabul edilir. Yani televizyon izleme süresi ile reklam algısı arasında %5 önem düzeyinde anlamlı bir ilişki vardır. Oranlar değerlendirildiğinde çocukların reklam algısının, anne eğitim durumu yükseldikçe artmadığı görülmüştür. Reklam algısı bakımından en düşük oranlar ortaokul mezunu annelerin çocuklarından alınmıştır. Diğer kategoriler arasında ise büyük farklar ortaya çıkmamıştır. 112 SONUÇ Üzerinde çalışılan bu araştırmada, ilköğretim çağındaki çocukların reklamları algılama durumlarının yani reklamın gerçek amacını kavrayıp kavrayamama durumlarının; öğrenim görülen sınıf, cinsiyet, gidilen okul türü, televizyon izleme süresi ve anne baba eğitim durumuna göre değişip değişmediğine yönelik durumu ortaya konulmaktadır. Araştırmaya konu olan bağımsız değişkenler çocukların yaş, cinsiyet, öğrenim gördükleri okul türü, televizyon izleme süreleri ve ebeveynlerin eğitim durumlarıdır. Çalışmada öncelikli olarak çocukların yaş, cinsiyet vb. gibi demografik özelliklerine ve farklılıklarına yer verilmiştir. Daha sonra karşılaştırmalı analizlere geçilmiştir. Son olarak ise hipotez testleri yapılmış ve sonuçları ortaya konmuştur. Araştırma değerlendirildiğinde; çocukların yaşları ilerledikçe televizyon karşısında geçirdikleri sürenin arttığı görülmüştür. En az televizyon izleme süresinde en yüksek oran 7 yaş çocuklarda gözlemlenmişken, en yüksek televizyon izleme süresi 12 yaş çocuklarda gözlemlenmiştir. Toplam televizyon izleme süresi değerlendirildiğinde özel okulda eğitim gören çocukların devlettekilere oranla, erkeklerinse kızlara oranla daha fazla televizyon seyrettiği görülebilmektedir. Program seyretme kararı incelendiğinde, özel okulda okuyan öğrencilerin devlet okulunda ki öğrencilere kıyasla, seyredecekleri program kararını daha yüksek oranla kendileri verdiği görülmektedir. Bunun sebebi özel okul öğrencilerinin ailelerinin daha varlıklı olmaları dolayısı ile çocuklarım kendi televizyonlarına sahip olmaları olabilir. Aynı konuda ise erkekler kızlara oranla daha fazla seyredecekleri programlara karar vermektedir. Yaş ilerledikçe reklamlarda söylenen her şeyin doğru olduğuna olan inanç düşmektedir. 7 yaşında reklamlarda söylenen her şey doğrudur diyen çocukların oranı %30’4’iken, 12 yaşında %1,9’a düşmüştür. Aynı şekilde reklamlarda söylenen her şey doğru değildir diyenlerin oranı 7 yaşındaki çocuklarda %26,1’iken 12 yaş çocuklarda 113 %62,32e yükselmiştir. Ayrıca 7 ile 12 yaş arsı söz edilen oranlar doğrusal olarak artış ve azalış göstermiştir. Cinsiyet açısından bakıldığında ise ilginç bir durum ortaya çıkmıştır. Erkekler hem reklamlarda söylenen her şey doğrudur seçeneğini hem de her şey doğru değildir seçeneğini kızlardan fazla tercih etmiştir. Devam edilen okul türü incelendiğinde ise özel okul öğrencilerinin reklamlarda söylenen her şeyin doğru olduğuna inancı devlet okulu öğrencilerine kıyasla daha düşüktür. Reklamlarda görülen ürünlere sahip olma isteği ile yaş karşılaştırılmasına bakıldığında, yaş ile reklamlardaki ürünlere sahip olma isteği arasında bire bir ilişki saptanmamıştır. 7-8 yaşlarında oranlar %40 civarında iken, 9-10 yaşlarında %25 civarındadır. 11-12 yaşlarında ise oranlar yeniden %30’un üzerine çıkmıştır. Genel olarak bakıldığında ise 7 yaş çocukların yaklaşık yarısı reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olmak istemektedir. Cinsiyet karşılaştırılması yapıldığında ise erkekler kızların yaklaşık iki katı daha fazla reklamı yapılan ürünlere sahip olma isteğinde olduğu görülmüştür. Ayrıca aileler çocukların bu isteklerine çeşitli nedenlerle hayır demelerine rağmen çocukların yaklaşık yarısı harçlıklarını biriktirerek, ısrar ederek vb. yollarla ürüne sahip olmak istemeye devam etmektedir. Okul türüne göre yapılan kıyaslamada ise özel okul öğrencilerinin 3/1’e yakını ailelerinin çocukların reklamlarda gördüğü ürünü almama kararlarını önemsemedikleri, bir şekilde o ürüne sahip olma yönünde ısrar ettikleri gözlemlenmiştir. Hipotezler aracılığı ile çocukların reklamı anlama, algılama durumları incelenmiş ve çeşitli değişkenlerin algılama durumuna etkileri gözlemlenmiştir. Hipotezler incelendiğinde oluşturulan 6 hipotezde kabul edilmiştir. Yani hipotezler aracılığı ile incelenen tüm ilişkiler anlamlı sonuçlar vermiştir. Bu bağlamda kızlar reklamın üreticileri bilgilendirme ve ürünleri tanıtma amacını daha iyi kavradıkları görülmüştür. Erkekler ise reklamların satış amacını daha iyi kavramaktadır. Reklamın nihai ve öncelikli amacının ürün satışını sağlamak olduğu düşünüldüğünde ve oranlar kıyaslandığında; erkeklerin reklam algısının kızlardan daha fazla olduğu görülmüştür. Devam edilen okul türü ile reklam algısı kıyaslandığında ise, özel okula giden çocukların reklamın ürünleri tanıtma ve ürünler hakkında bilgilendirme amacını daha iyi kavradıklar, devlet okuluna giden öğrencilerin ise reklamın satış amacını daha iyi 114 kavradıkları görülmüştür. Tüm yanıtlar birlikte değerlendirildiğinde ise özel okul öğrencilerinin, devlet okulu öğrencilerine oranla reklam algılarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Reklamın bilgilendirme ve satış amacı birlikte değerlendirildiğinde, televizyon izleme süresi arttıkça reklam algısının da arttığı görülmüştür. Son olarak ebeveyn eğitim durumu ile çocuktaki reklam algısı arasındaki ilişki incelendiğinde; ebeveyn eğitim durumu ile reklam algısı arasında bire bir ilişki saptanmamıştır. Pazarlama içerisinde bir faaliyet alanı olarak reklamcılık; pazarlamanın yıllar içerisinde üretim odaklı anlayıştan, pazara yönelik anlayışa geçmesi ile önemini arttırmış ve asli pazarlama bileşenlerinden biri haline gelmiştir. Reklamcılık ürünleri tanıtıp ve özelliklerini tüketicilere duyurmak gibi günümüzde var olan ekonomik sistem içerisinde çok önemli bir görevi yerine getirirken, bunun yanında; yeni kültür yaratılması ve insanları daha fazla tükettirmek için büyük çaba harcamaktadır. Yaratılan ve popüler kültür olarak adlandırılan bu yapının içerisinde reklam iki yönlü bir işlev üstlenmektedir. İlk işlev; popüler kültürün unsurlarının tanıtılmasıdır. Bu unsur bir şarkıcı olabileceği gibi, bir filmde olabilir. İkinci işlev ise oluşturulan popüler kültür unsurlarının satış amacı ile düzenlenmiş araçlarının tanıtılmasıdır. Örneğin bir şarkıcının taktığı kol saatinin ya da bir film karakterinin kullandığı otomobilin tanıtımıdır. Sonuç olarak reklam hem kültürün bileşenini yaratma sürecinde kullanılmakta hem de yaratılan bu bileşenin ürünlerinin pazarlanmasına yardımcı olmaktadır. Bu noktada bilişsel gelişimleri nedeni ile reklamın olumlu ya da olumsuz tüm etkilerine en açık kesim çocuklardır. Gelişen iletişim olanaklarının ışığında çocuk reklam endüstrisinin hedefi durumundadır. Reklam sektörü o denli gelişmiş ve çeşitlenmiştir ki, çocuk bir şekilde reklama maruz kalmakta ve reklam mesajlarını direk olarak almaktadır. Bu mesajlar reklamın amacı gereği reklamı yapılan ürünü satın aldırmaya yani tüketime yöneliktir. 115 Bu noktada karşımıza çıkan durum ise çocuğun neyi ne kadar tüketeceği ve bu tüketim kararını kimin vereceğidir. Tüketime sadece ebeveynlerin karar verdiği düşünülse de, incelenen araştırmalar gösteriyor ki çocukların bu tüketim kararına etkileri oldukça fazladır. Bu etki yıllar geçtikçe artış göstermiştir. Ayrıca çocuğun bireysel harcamaları da bu paralelliktedir. Bu durumun nedenlerinden biri olarak geçmişten günümüze aile ve arkadaşlık yapısında görülen değişim gösterilebilir. Aileler geçmişe oranla daha esnek ve çocuklar üzerinde daha az otorite kuran bir yapıya gelmiştir. Ayrıca aileler çocuklarının isteklerini karşılamanın daha iyi ebeveynler olma ile eşdeğer olduğunu düşünmektedirler. Aile ve arkadaşlık yapısındaki değişimin yanı sıra çocukların medya araçları ile ilişkisi de büyük bir değişim göstermiştir. Bu medya araçlarının başını ise televizyon çekmektedir. Çocuklar en çok televizyonun karşısında vakit geçirmektedir. Genelde büyükler düşünülerek oluşturulmuş programlar çocukların gelişimine olumsuz yönde etki edebilmektedir. Ayrıca televizyon vasıtası ile yayımlanan reklamlar, televizyonun içinde barındırdığı özelliklerden dolayı tüketim kültürü oluşturmak için kullanılan en etkili araçtır. Televizyon reklamlarında çocuklara birey olduklarını, kendi kararlarını kendileri verebileceklerini, en iyisinin ve en güzelinin en son çıkan ürün olduğunu ve arkadaşları arasında havalı ve popüler görünmek istiyorlarsa o ürünü kullanmaları gerektiği şeklinde telkinler verilmektedir. Son 10 yılda çok hızlı bir şekilde gelişen ve televizyon kadar etkili olmaya başlayan bir diğer iletişim aracı ise internettir. Her iletişim aracının kullanım şekline göre büyük faydaları olabildiği gibi büyük zararları da olabilmektedir. Burada internetin zararlarına en açık grup ise çocuklardır. Televizyon ve diğer iletişim aracı reklamları çeşitli denetim kurulları tarafından denetlenip değiştirilebilirken, internet reklamları hiçbir denetime ve kısıtlamaya tabi değildir. İnternet reklam verenler için sınırsız özgürlük alanı haline gelmiştir. Çocuk herhangi bir konuda araştırma yaparken ya da bir sitede oyun oynarken istese de istemese de çeşitli reklam mesajlarına maruz kalmaktadır. Bu olmayabilmektedir. mesajlar çocuğun zihinsel ve bedensel gelişimine uygun 116 Bu noktada sorulması gereken soru reklamların çocuklar tarafından nasıl algılandığı ve etkilerinin ne olduğudur. Bu yönde uzun yıllardır süren tartışmalar hala devam etmektedir. Kimi bilim adamları sanılanın aksine reklamların çocuklar üzerinde çok fazla bir etkisinin olmadığını iddia ederken, kimisi ise çok etkili olduğunu iddia etmektedir. Reklamın çocuklar üzerine etkileri konusunda üzerinde en çok tartışılan konu ise reklamların çocuk obezitesin de etkili olup olmadığıdır. Çocuk obezitesi batılı ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede çığ gibi büyümektedir. Bu durum psikolojik ve bedensel birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Tartışmalar; reklamların obeziteye etkisi konusunda genel olarak 6 farklı görüş ortaya çıkartmıştır. Bunlar bilinemez, oldukça etkili, etkisiz, bir miktar etkili, güçlü etki ve son olarak ta hiçbir etkisi yok şeklindedir. Reklamların uzun vadede yarattığı düşünülen ve tartışılan diğer iki etki ise; reklamın sigara ve alkol tüketimine etkisidir. Sigara ve alkol kullanmaya başlanması ve devam edilmesi ile reklamlar arasında birebir ilişki saptanmasa da, reklamlar bu tarz ürünlerin çocuklar arasında bilinirliliğini arttırmakta ve gelecekte kullanacak çocukların zihninde reklamı yapılan ürünün ambalaj, renk ve şeklinin kalmasını sağlamaktadır. Reklamların etkisinin yanı sıra çocuğun reklamı anlama ve algılama düzeyi de oldukça önemlidir. Çünkü reklamların etkileme gücü anlama ve algılamaya göre değişiklik göstermektedir. Çocuklarda reklam algısı ve anlama düzeyleri; güçlü, orta ve zayıf anlama şeklinde gerçekleşmektedir. Bu bağlamda tartışılan ilk konu ise çocuğun reklam ile programı birbirinden ayırma yetisidir. Bu ayrımı yapamayan çocuk reklamı programın bir devamı olarak algılamakta ve program aralarında verilen reklam mesajlarının programın bir parçası olduğunu düşünmektedir. Diğer bir nokta ise çocuğun reklamın asıl amacını anlayıp bunun farkına varma durumudur. İncelenen araştırmalar gösteriyor ki, çocuk programreklam ayrımını yapmaya başladıktan sonra reklamın asıl amacını da kavramaya başlamaktadır. göstermektedir. Yaş ilerledikçe reklamın asıl amacını anlama durumu artış 117 Sonuç olarak genel bir değerlendirme yapıldığında; reklam dünya üzerinde yaygın olarak kullanılan ekonomik sistemin ve bu sistemin işlemesini sağlayan asli elemanlardan biri olan pazarlamanın; vazgeçilmez ve gerekli bir unsurudur. İşletmelerin varlıklarını devam ettirmeleri için ürünlerini tüketiciye tanıtma ve kendisinden haberdar olmalarını sağlama zorunluluğu reklamın bu yapısını destekler niteliktedir. Reklamdan vazgeçilemeyeceği gibi bedenen ve zihinsel olarak çocukların sağlığından da vazgeçilemez. Burada sağlam ve sarsılmaz bir denge kurulma zorunluluğu bulunmaktadır. Reklam verenler ne pahasına olursa olsun satış yapalım mantığı ile hareket etmemeli, reklamın bilgilendirme ve haberdar etme fonksiyonunu ön plana çıkartılmalıdır. Aileler ise çocuklarını daha iyi denetlemeli ve özelliklede aşırı tüketim konusunda sınırlandırmalıdır. 118 KAYNAKÇA AÇIK Yasemin, DEMİR Ferda A., DEVECİAL Erhan S., GÜLBAYRAK Canan, KARADAĞLI Mustafa, KOÇDEMİR Esra, (Haziran-2007), “İlköğretim Öğrencilerinin Cep Telefonu, Bilgisayar, Televizyon Gibi Elektromanyetik Alan Oluşturan Cihazları Kullanım Sıklığı”, Fırat Tıp Dergisi, 12(4), 5 (6). ATA Bahri, (1999), “İngiltere’de Piaget Ve Bruner’in Görüşlerinin İlköğretimde Tarih Öğretimine Yansıması Üzerine Bir Araştırma”, Paü Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı:6 ,Özel Sayı. AITKEN P. P. ve EADIE R. D. (1990), “Reinforcing Effects Of Cigarette Advertising On Under-Age Smoking”, British Joumal Of Addiction, 85. AITKEN P. P., EADIE R. D., HASTİNGS B. G., HAYWOOD J. A. (1991), “Predisposing Effects Of Cigarette Advertising On Children's İntentions To Smoke When Older” , British Journal of Addiction 86. AITKEN P. P., EADIE R. D., LEATHAR S. D., MCNEILL J. E. R., SCOTT C. A., (1998), “Television Advertisements For Alcoholic Drinks Do Reinforce Under-Age Drinking”, British Journal Of Addiction ,83. AITKEN P. P., LEATHAR, D. S., SCOTT, A. L., ve SQUAIR, S.I., (1987), “Cigarette Brand Preferences Of Teenagers And Adults”, Health Promotion 2. AKPINAR, Tan, A. BAYDAŞ, G. A. ve ŞİRİN, A. (1999), “Üniversite Öğrencilerinin Reklâmcılığa Bakış Açıları Üzerine Bir Araştırma”, Pazarlama Dünyası Dergisi, Yıl:13 Sayı:73, Globus Dünya Basımevi, İstanbul. AKTUĞLU K. Işıl. (Güz-2006), “Tüketicinin Bilgilendirilmesi Sürecinde Reklam Etiği” , Küresel İletişim Dergisi, Sayı 2. AKYÜZ, Yahya, (1991), “ Çocukların Tv Reklamlarının Olumsuz Etkilerinden Korunması, Çocukların İstismarı Ve İhmali, Çocukların Kötü Muameleden Korunması”, 1. Ulusal kongre, Ankara. ALCOHOLİSM & Drug Abuse Weekly, (18 Nisan 2005), “Alcohol Advertising İn Magazines Continues To Overexpose Youth” ANDREASEN A. R, ( Bahar-1997), “From Ghetto Marketing To Social Marketing: Bringing Social Relevance To Mainstream Marketing”, Joumal Of Public Policy And Marketing 16. 119 AKYOL Çekiç Ayça, AKYOL Mevlüt, ARIK Bilal, AYDIN Duygu, AYDIN Hakan, BAL Enes, ÇAĞAN Kenan, DAMLAPINAR Zülfikar, DÖNMEZ Hakan İ., GÜREL Tolga K., KILIÇATAN Pınar Elif, KILINÇ Barış, ÖZSOY Aydan, (Danışman: BOSTANCI Naci), (2007), “İlköğretim Medya Okuryazarlığı, Öğretmen El Kitabı”, Radyo Televizyon Üst Kurulu Yayınları, Ankara. ARNAS Aktaş Yaşare, (2006), “The Effects Of Television Food Advertisement On Children’s Food Purchasing Requests”, Pediatrics International 48. ARMSTRONG Gary, KOTLER Philip, (2004), “Principles Of Marketing”, Tenth Edition, Pearson Prentice Hall, USA. ARSLAN Filiz, (2000), “1-3 Yaş Dönemindeki Çocuğun Oyun Ve Oyuncak Özelliklerinin Gelişim Kuramları İle Açıklanması”, Ç.Ü. Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 2000, 4 (2) ARSLAN Filiz, GÜLER Hamide, KARDAŞ Kadriye, ÜNAL Sevim Ayşe, (2006), “Okul Çağı Çocuklarının Televizyon İzleme Alışkanlıklarının İncelenmesi”, TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 5 (6). ASLAN Dilek, BİLİR Nazlı, (2005), “ Dünyada, Türkiye’de ve Hacettepe’de Tütün Kontrolü Çalışmaları”, Hacettepe Tıp Dergisi, 36. AYDIN Duygu, (2007), “Reklam Kuşağı” , Radyo Televizyon Üst Kurulu, İlköğretim Medya Okur Yazarlığı Dersi Öğretmenin El Kitabı, Ankara. AYRANCI Ünal, GÜNAY Yasemin Ve KÖŞGEROĞLU Nedime, (2004), “Televizyonda Çocukların En Çok Seyrettikleri Saatlerde Gösterilen Filmlerdeki Şiddet Düzeyi”, Anadolu Psikiyatri Dergisi 5. BABACAN Muazzez, (2005), ”Reklamcılık Temel Kavramlar”, Detay Yayıncılık, İstanbul. BACHMAN J. G., JOHNSTON L. D., & O’Malley P. M., (2001), “Monitoring The Future National Results On Adolescent Drug Use: Overview Of Key Findings”, National Institute On Drug Abuse, NIH Publication No. 02– 5105. Bethesda. BATI Uğur, (2007),“Reklamların Göstergebilimi: Bir Göstergeler Sistemi Olarak Reklamları Okumak”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 1. BAROKAŞ Safiye Kırlar, (1994), ”Reklam ve Kadın” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul. 120 BAR-ON Miriam, BEARD Lilian, HOGAN Marjorie, HOLROYD James H., PRENTİCE Bob, SHELOV Steven, SHERRY Norman S., STRASBURGER Vic, (Şubat-1995), “Children, Adolescents And Advertising”, Committee On Communications, Pediatrics, Vol. 95, No. 2. BAYBARS Ömer, (1999), “Pazarlama İlkeleri” , 8. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul. BECCARİA Franca, (Bahar-2007), “Italian Alcohol Advertising Regulation And Enforcement, Contemporary Drug Problems”, Federal Legal Publications Inc. 34. BEDER Sharon, (1998), “Marketing To Children, A Community View, Caring For Children İn The Media Age”, A National Conference, Sydney, New College Institute For Values Research. BIJMOLT A. H., CLAASSEN Wilma & TAMMO Brus Britta, (1998), “Children's Understanding Of TV Advertising: Effects Of Age, Gender, And Parental Influence”, Journat Of Consumer Poticy 21. BİLGİÇ Nurcan, GİRAY Hatice, KARAKUŞ Nuriye, KESKİNOĞLU pembe, KILIÇ Bülent, PIÇAKÇIEFE metin, (Aralık-2006), “İzmir’de Lise Öğrencilerinde Sigara İçme Sıklığı Ve İçicilik Davranışı Üzerine Sosyal Öğrenmenin Etkisi”, Türk Toraks Dergisi, Cilt 7, Sayı 3. BİR A. Atıf, MAVİŞ Fermani, (1998), “Reklamın Gücü- Dünyada Ve Türkiye’de Reklamcılık” , Bilgi Yayınevi, İstanbul. BRADBURY Paul, (2000), “Television Advertising To Children To Regulate Or Legislate?”, Chıldren & Socıety Volume 14. BÜYÜKŞEREN Yılmaz, (1990), “Medyanın Tarihsel Gelişimi” , Yeni Türkiye II Medya Özel Sayısı, Ankara. C. Roberts, C. Mulvihill, C. Vereecken, F. W. Boyce, I. Janssen, T. P. Katzmarzyk, (2005), “Comparison Of Overweight And Obesity Prevalence İn SchoolAged Youthfrom 34 Countries And Their Relationships With Physicalactivity And Dietary Patterns” Obesity Reviews, 6(2). CEMALCILAR İlhan, (1999), “Pazarlama Kavramlar Kararlar”, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul. 121 CESUR Sevim, PAKER Oya, (Kış-2007), “Televizyon Ve Çocuk: Çocukların TV Programlarına İlişkin Tercihleri”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C.6 S.19. CHAN Kara, (2000), “Honk Kong Children’s Understanding Of Television Advertising”, Journal Of Marketıng Communıcatıons, 6. CHAN Kara, McNEAL U. James, (2004), “Chinese Children’s Attitudes Towards Television Advertising: Truthfulness And Liking”, Internatıonal Journal Of Advertısıng, 23(3). CHAN Kara Ve McNEAL U. James, (2004) “Children’s Understanding Of Television Advertising: A Revisit In The Chinese Contex“ Journal Of Genetic Psychology, 165(1). COLLINS L. Rebecca, ELLICKSON L. Phyllis, HAMBARSOOMIANS Katrin ve McCAFFREY F. Daniel, (2005), “Does Alcohol Advertising Promote Adolescent Drinking? Results From A Longitudinal Assessment“, Society For The Study Of Addiction, 100. CASSWELL S., CONNOLLY G. M., SILVA P. A., & ZHANG J. F. ve (1994), ”Alcohol İn The Mass Media And Drinking By Adolescents: A Longitudinal Study”, Addiction, 89. ÇENGEL Özgür ve TEPE Fulya F, (Haziran-2003), “Reklam Ve Özgürleşme Süreci: Türkiye’de İki Reklam İncelemesi”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi S.3. DESROCHERS M. Debra, HOLT J. Debra, IPPOLITO M. Pauline & KELLEY R. Christopher, (2007), “Children's Exposure To TV Advertising İn 1977 And 2004”, Federal Trade Commission Bureau Of Economics Sta_ Report COVENEY John, IP Joyce, MEHTA P. Kaye, (2007), “Exploring Parents’ Perceptions Of Television Food Advertising Directed At Children: A South Australian Study”, Nutrition & Dietetics 64. DIFRANZA Jr., TYE Jb.(1990), ”Who Profits From Tobacco Sales To Children?” Jama, 263. DIBB S., & LOBSTEIN T., (2005), ”Evidence Of A Possible Link Between Obesogenic Food Advertising And Child Overweight“, The International Association For The Study Of Obesity, Obesity Reviews 6. 122 DEMİREL Reha, KIRBIYIK Sema, KİŞİOĞLU Nesimi Ahmet, ÖZTÜRK Mustafa, USKUN Ersin, (2005) ”İlköğretim Öğrencilerinde Obezite Gelişimini Etkileyen Risk Faktörleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 12(2). DURMUŞ Dinçer Oya, KARAOSMANOĞLU Kübra, (Aralık-2006), “Reklamlar Aracılığıyla Değişen Genç Ebeveyn Kimlikleri”, Pazarlama Dünyası Dergisi. EKELUND B., SAURMAN Robert, S. Davis, (1999), Çev. Vural Savaş, “Reklam Ve Piyasa Süreci”, Liberte Yayınları, Ankara. ELDEN Müge, (2003), ” Reklam Yazarlığı” İletişim Yayınları2003 ELDEN Müge, GÖKSEL A. Bülent, (1994), “Radyo Televizyon İçin Reklam Üretimi”, Ders Notları, İzmir. ELDEN Müge, KOCABAŞ Füsun, (1997), ”Reklamcılık Kavramlar, Kararlar, Kurumlar”, İletişim Yayınları, İstanbul. ELDEN Müge Ve ULUKÖK Özkan, (2006), “ Çocuklara Yönelik Reklamlarda Denetim Ve Etik “ ,Küresel İletişim Dergisi, Sayı 2, Güz. ERASLAN Levent, (2005), “21. Yüzyılın Küçük Adam Ve Kadınları” , Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Sayı2, No.1. FAZAL S., GREENBERG B.S., & WOBER M., (Şubat-1986), “Children’s Views On Advertising”, London: Independent Broadcasting Authority, Research Report. FEDERAL Communications Commission Report, (2003), “Children'sTelevison: Programming & Commercial Limits” . FRENCH S., STOREY M. Neumark, & SZTAINER D., (2002), “Individual And Environmental İnfluences On Adolescent Eating Behaviors”, Journal Of The American Dietetic Association, 102(3). (Bulll) GÜLBUĞ Erol, (2006), “Reklam Ve Medya Planlaması”, Beta Basım, İstanbul. GÜN Savaş Funda, (1999), “Bütünleşik Pazarlama İletişiminde Elektronik Reklamcılık Ve Uygulamaları” , İstanbul. GÜZ Nüket & KÜÇÜKERDOĞAN Rengin, (Ocak-2005), “Göstergeküreler, Reklam Ve Öteki Kavramı”, Journal Of İstanbul Kültür University. HAQUE Ahasanul, ISMAİL Hishamudin & KHATİBİ Ali, (Mart-2004), “Gaining a Competitive Advantage from Advertising”, The Journal of American Academy of Business, Cambridge 123 HENDERSON R. Vani & KELLY Bridget, (2005), “Food Advertising in the Age of Obesity: Content Analysis of Food Advertising on General Market and African American Television”, Journal of Nutrition Education and Behavior Volume 37 Number 4 HILL AJ., & LEWIS MK., (1998), “Food Advertising On British Children's Television: A Content Analysis And Experimental Study With Nine-Year Olds”, International Journal Of Obesity 22. HOLT Debra, OHLHAUSEN K. Maureen & ZYWICKI T. Todd, (2004), Federal Trade Commission and Department of Health and Human Services Workshop on Marketing, Self-Regulation & Childhood Obesity. HÜREL Feridun, (2000), “Her Yönüyle Pazarlama İletişimi” , Mediacat Kitapları, Ankara. JEFKINS Frank, (1994), “Advertising”, Third Edition, Pitman Publishing. KAPFERER Jean Noel, (1991), Çev: Şermin Önder, “ Reklam Ve Çocuk”, Afa Yayınları, İstanbul. KARAFAKIOĞLU Mehmet, (2005), “Pazarlama İlkleri” , Literatür Yayıncılık, İstanbul. KARAYAĞIZ Gonca ve ÖZTÜRK Candan, (Yaz-2007), “Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Televizyon İzleme Durumları ve Bunu Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi”, Milli Eğitim Dergisi, Say. 175. KELLY Katy & KUMLAN Linda, (2004), “Kid Power.” , US News And World Report. KOTLER Philip, (1999), “Kotler Ve Pazarlama”, Sistem Yayıncılık, İstanbul. KURTULUŞ Kemal, (1973), “Reklam Harcamaları” , Kurtuluş Matbaası Yayınları, İstanbul. LACZNIAK N. Russell, MALLALİEU Lynnea, & PALAN M. Kay, (Bahar-2005), “Understanding Children’s Knowledge And Beliefs About Advertising: A Global Issue That Spans Generations”, Journal Of Current Issues And Research İn Advertising, Volume 27, Number 1. LIVINGSTONE Sonia, (2005), “Assessing The Research Base For The Policy Debate Over The Effects Of Food Advertising To Children”, International Journal Of Advertising, 24(3). LIVINGSTONE Sonia, (2006), “Does Tv Advertising Make Children Fat”, Public Policy Research. 124 MOORE S. Elizabeth, (2004), “Children And The Changing World Of Advertising” , Joumal Of Business Ethics 52. MUCUK İsmet, (1994), “Pazarlama İlkeleri” , Der Yayınları, İstanbul. ODABAŞI Yavuz & OYMAN Mine, (2001), “Pazarlama İletişimi Yönetimi“ Mediacat Yayınları, İstanbul. OLCAY Saffet, (1969), “Reklam Nedir Nasıl Yapılmalıdır” , Olcay Yayınları Ankara. ÖZ Mustafa ve VURAL İlhami, (2007), “Bir Reklam Mecrası Olarak İnternet”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Say: 23 . PEKTAŞ Hasip, (1987), “ Reklam”, Ondokuzmayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 2, Samsun. ÖZMEN Haluk, (2004), “Fen Öğretiminde Öğrenme Teorileri Ve Teknoloji Destekli Yapılandırmacı (Constructivist) Öğrenme”, The Turkish Online Journal Of Educational Technology - TOJET January 2004 ISSN: 1303-6521 Volume 3, Issue 1, Article 14. RAMACITTI F. David, Çeviri: Rengin Erdoğmuş, “Başarılı Reklamın Sırları”, Epsilon Yayıncılık, İstanbul, 1998. ROBERTSON T. S. & ROSSITER J. R., (1974), ”Children And Commercial Persuasion: An Attribution Theory Analysis”, Journal Of Consumer Research Lqune. SENEMOĞLU Seray, (2003), ”Gelişim, Öğrenme Ve Öğretim” , Gazi Kitapevi, Ankara. STEPHEN Levın, PETHEIXA Florence & PETROS R, V. Thomas, (1982), “Awareness Of Televevisionon Advertising Child Development”, W Preschoolers, 53. STRASBURGER Vc. (1989), “Children, Adolescents, And Televisizon” , II; The Role Of Pediatricians”. Pediatrics. 83. TANSES Gürsoy, “Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü”, Adam Yayınları, I. Basım, İstanbul. TAYFUR Gıyasettin, (2004), “Reklamcılık” , Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. ÜNLÜ İlhan, (1987), ”Reklam Kampanyası Planlaması” , A.Ü. Açık Öğretim Yayınları, Eskişehir. ÜNSAL Yüksel, (1994), “Bilimsel Reklam Ve Pazarlamadaki Yeri”, Tivi Reklam, İstanbul. 125 WILLIAMSON Judith, (2001) Çeviren Ahmet Fethi, “Reklam Dili”, Ütopya Yayınevi, Ankara. YAYLACI Özdemir, (1999), “Reklamda Stratejik Yönetim”, Alfa Yayınevi, İstanbul. YÜKSELEN Cemal, (2003), “pazarlama ilkeler yönetim”, Detay Kitap ve Yayıncılık, Ankara. 126 EKLER Adınız , Yaşınız , Cinsiyetiniz , Kız Okuduğunuz Sınıf , Devam Ettiğiniz Okul Türü, Erkek Devlet Özel 1- Babanızın mesleği ...................................................... 2- Annenizin mesleği …………………………………………………… 3- Babanızın eğitim durumu İlkokul mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Üniversite mezunu Hiç okula gitmemiş 4-Annenizin eğitim durumu İlkokul mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu Üniversite mezunu Hiç okula gitmemiş 5-Boş zamanlarınızda neler yaparsınız (en çok ve en sık yaptığınız 2 tanesini işaretleyiniz) Televizyon izlerim Kitap okurum Arkadaşlarımla oyun oynarım Bilgisayarda oyun oynarım İnternete girerim Müzik dinlerim Resim yaparı 127 6-Haftada ortalama kaç saat televizyon seyrediyorsunuz 4 saat ve daha az 5 – 7 saat 8 - 11 saat 12 - 15 saat 16 saat ve daha fazla 7- Aileniz televizyon seyretmenizi sınırlıyor mu? Evet Hayır Ara sıra 8-Sınırlıyorsa sizce bunun nedeni nedir Ders çalışmama engel olduğu için Uyku düzenimi bozduğu için Beni olumsuz yönde etkilediği için Televizyondaki birçok programın yaşıma uygun olmadığını düşündükleri için 9 -En çok hangi tür programları seyrediyorsunuz? ( en çok seyrettiğiniz 2 tanesini işaretleyin) Magazin Spor Haber Yarışma Dizi Müzik Programları Çizgi Film Diğer 10-Aileniz en çok hangi tür programları seyrediyor? ( en çok seyrettikleri iki tanesini işaretleyin ) Magazin Spor Haber Yarışma Dizi Müzik Programları Tartışma Programları Diğer 128 11- Hangi tür programı seyredeceğinize nasıl karar veriyorsunuz? Anne ve babamın izlediği ve önerdiği programları izliyorum Arkadaşlarımın izlediği ve önerdiği programları izliyorum Kendi beğendiğim programları izliyorum 12-Televizyon reklamları ne hakkındadır? Bizlere hoş mesajlar verir Program aralarında mesajlar verir Ürünler Hakkında Bilgiler Verir, Ürünleri Bize Tanıtır Ürünleri Satın Almamızı İster Fikrim yok 13-Televizyon reklamları ile televizyon programları arasında sizce fark varmadır? · Fark yok Reklamlar daha kısa Reklamlar daha eğlenceli Reklamlar daha akılda kalıcı Reklamlar daha sık yayınlanıyor 14-Reklamlarda söylenen her şey doğrumudur? Evet Hayır Bazen 15-Televizyon reklamları bizden ne yapmamızı ister? Hangi ürün iyi, hangi ürün kötü değerlendirmemizi ister Satış yerlerinde ürünü gördüğümüzde tanımamızı ister Ürün hakkında anne babalara bilgiler vermek ister Ürünü satın almamızı ister Fikrim yok 129 16-Televizyon kanalları neden reklam yayınlar? Zamanı boşa harcamamak için İzleyicilere yardımcı olmak için İzleyicileri yanlış bilgilerden korumak için Programı desteklemek için Para kazanmak için Fikrim yok 17-Reklamlarda gördüğünüz ürünlere sahip olmak istiyor musunuz? Evet Hayır Bazen 18-Reklamlarda gördüğünüz ürünlere sahip olma isteğinizi ailelerinize söylüyor musunuz? Evet Hayır Bazen 19-Reklamı yapılan ve sahip olmak istediğiniz ürün, ailenizin izin vermediği bir ürün olursa nasıl davranırsınız Harçlıklarımı biriktirip alırım Almaktan vazgeçerim Almaları yönünde ısrar ederim O malı aldırana kadar çabalarım Diğer 20-Reklamda gördüğün ürünlerin, markasına dikkat edip alışverişte aynı markayı mı istersiniz? Evet Hayır Bazen 130 21-Markası ile malın kalitesi arasında bir ilişki varımıdır? Evet Hayır Bazen 22- Eğer ilişki varsa nasıl bir ilişki vardır? Reklamı yapılan mallar her zaman kalitelidir Reklamı yapılan mallar her zaman kaliteli olmayabilir Reklamı yapılan mallar diğerlerine göre daha kalitelidir 23-Reklamlarını izleyip satın aldığınız bir ürünü beğenmeseniz ne yaparsınız? Bir daha o markayı satın almam Arkadaşlarıma o markayı almamalarını söylerim O reklamı seyretmem Bir daha satın almam ama reklamını seviyorsam izlemeye devam ederim 24- En çok hangi tip ürün reklamlarından hoşlanırsınız? Yiyecek-İçecek Araba Bilgisayar Spor malzemeleri Süpermarket Cep Telefonu Oyuncak Kıyafet Diğer 25-En çok hangi tip ürün reklamlarından hoşlanmasınız? Banka Film Temizlik malzemeleri Kıyafet Süpermarket Güzellik ürünleri Cep Telefonları Beyaz Eşya Diğer 131 26- İzlemekten hoşlandığınız reklamları sevme nedenleriniz Katılıyorum Fikrim Yok Katılmıyorum Eğlendirici Olduğu İçin Ünlü Biri Oynadığı İçin Çizgi Film Karakteri Oynadığı İçin Güzel Olduğu İçin Müzikleri Güzel Olduğu İçin 27- İzlemekten hoşlanmadığınız reklamları sevmeme nedenleriniz Katılıyorum Doğru Olmadıkları İçin Program Aralarına Girdiği İçin Güzel Olmadıklarını Düşündüğüm İçin Sevmediğim Bir Ünlüler Oynadığı İçin Fikrim Yok Katılmıyorum 132 ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER Adı Soyadı : Fatih ÇERÇİ Doğum Yeri : MERSİN Doğum Tarihi : 04.03.1983 Adres : Akdeniz Mah.Akın Cad.Dirimkent Sitesi F Blok.9/17 Mezitli - MERSİN E- Posta : fatihcerci@windowslive.com EĞİTİM DURUMU 2006-2009 : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı 2007–2008 : MBA Programı, The Hague University (Hollanda) 2001–2006 : Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü 1997–2001 : Lise,Atatürk Süper Lisesi (YDA), Mersin 1994 - 1997 : Ortaokul,Mersin Oraokulu 1990 – 1994 : İlkokul,İleri İlkokulu İŞ DENEYİMİ 2001–2005 : Yalın Gümrük Müşavirliği (12 ay staj)