Saray Piyasası Kurulu: SPK Sizin de yüreğiniz yanıyor mu?

advertisement
Barbaros J. Kartal yazdı
Şapkan
nerede
lan senin!
05
Erman Yalaz’ın analizi
Portakal bıçaklayan,
dişi deveyi erkekten
ayıramayan Aktroller!
07
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 129
WWW.TR724.COM — @TR724COM
Hollanda’yla krizin
gerçek sebebi
A
vrupa’daki popülist liderler,
artık Türk diasporasını parmakla gösterip “içimizdeki düşman”, “İslamcı rejimin 5. kolu”
olarak gösteriyor. Evet oylarını belki
birkaç puan arttıracak bir suni diplomatik krizin esas bedelini maalesef
Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız
ödeyecek. Bugüne kadar “kendi için-
de, barışçıl, radikal terör örgütlerine
bulaşmayan, çalışkan” gibi sıfatlarla
anılan Türk göçmenlerin imajı telafi edilemez bir yara aldı. Muhtemelen, Erdoğan tıpkı Mavi Marmara ve
Rusya krizlerinde olduğu gibi geri
adım atacak. Ancak, Avrupa’daki
Türk toplumu 50 yılda elde ettiği kazanımlarını maalesef kaybedebilir.
Onur Türkmen’in analizi 2, 3 ve 4’te
Ahmet Dönmez yazdı
Avrupa, ‘paralel yapı’ ile mücadele ediyor
Semih Ardıç yazdı
Saray Piyasası Kurulu: SPK
Adem Yavuz Arslan
AKP tezleri ABD’de neden karşılık bulmuyor?
Erhan Başyurt yazdı
Sizin de yüreğiniz yanıyor mu?
11
14
16
19
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
02
HABER ANALİZ
ONUR TÜRKMEN
OnurTurkmen@Tr724.com
DİPLOMATİK KRİZİN GERÇEK SEBEBİ:
Erdoğan’ın
Avrupa’daki eli
Türkiye ile Hollanda arasında yaşanan diplomatik krizin vahameti Türkiye’de kısır siyasi tartışmalar arasında gözden kaçıyor.
Türk medyası, “gavur gavurluğunu yapıyor”,
İslamofobi, Türk düşmanlığı gibi argümanlarla goygoyculuk yapıyor. Hem iktidar yanlıları,
hem muhalifler bu yaşanan krizi yine dünyanın
merkezine Türkiye’yi koyarak okumaya devam
ediyor. CHP milletvekili Muharrem İnce “Avrupa evet’in çıkmasını istediği için Erdoğan’la bir
tiyatro oynuyor” derken, iktidardakiler de diyor
ki, “Avrupa Erdoğan’a karşı olduğu için, hayır’ın
kazanması için mitingleri yasaklıyor.”
AVRUPA, TÜRKİYE’Yİ ARTIK UMURSAMIYOR
Türkiye’de her iki taraf da, bu krizin esas kaynağını ve oluşturacağı hasarın büyüklüğünü
gözden kaçırıyor. Bir kere anlaşılması gereken
en önemli husus şu: Avrupa’da hükümetler referandumdan çıkacak sonucu önemsemiyor.
Türkiye, bize ilkokulda öğretildiği gibi “stratejik
konumu” nedeniyle dünyanın merkezinde de-
ğil. Hatta, 15 Temmuz’dan bu yana yaşananlar
yeterince haber bile olmuyor. Avrupa’daki genel algı bu seçimde ne olursa olsun Erdoğan’ın
büyük oranda devleti kontrol ettiği, sivil toplumu ezdiği ve muhalefeti kriminalize ettiği
için uzun süre iktidarda kalacak imkana sahip
olduğu yönünde. Dolayısıyla, ne Almanya ne
Hollanda referandumda hayır kazansın diye
uğraşıyor. Hatta bu krizin Erdoğan’a siyaseten
yarıyor olması da Avrupa hükümetleri için bir
önem arzetmiyor.
ERDOĞAN ARTIK İÇ GÜVENLİK TEHDİDİ
Türkiye ile AB üyesi ülkeler arasındaki sorunun gerçek kaynağı Erdoğan’ın Avrupa’da son
10 yılda kurduğu siyasi teşkilatının artık bir iç
güvenlik tehdidine dönüşmesi. AKP, Avrupa’da
yaşayan Türk diasporasının bir kısmını muhaliflere karşı siyasi bir silah, AB Hükümetlerine
karşı diplomatik bir baskı aracı olarak kullanıyor. Artık, Avrupa hükümetleri Erdoğan’ın Avrupa’daki faaliyetlerini açıkça “içişlerine mü-
03
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
2. SAYFADAN DEVAM
dahale” olarak yorumluyor. Ankara’dan gelen
emirlerle hareket eden, bavullarla taşınan havuz parasıyla büyüyen AKP’li STK ağının üyeleri “yabancı bir ülkenin ajanı” olarak görünüyor.
UETD’NİN KURULUŞU
Peki, Erdoğan Avrupa’da kendi paralel örgütünü nasıl ve neden kurdu? Erdoğan, Necmettin
Erbakan’ın Avrupa’da Milli Görüş hareketine
verdiği önemi ve Türkiye’deki siyasi başarıda
Avrupalı Türklerin oynadığı rolü çok iyi bilen bir
lider olarak iktidarının ilk yıllarından itibaren
gözünü Avrupa’daki Türk diasporasına dikti.
Önce, Avrupa’daki Milli Görüş teşkilatını Erbakan’dan koparmaya çalıştı. Ancak, Türkiye’deki yenilikçiler ve gelenekçiler ayrışması Avrupa’daki teşkilatta yaşanmadı. Erdoğan bunun
üzerine 2005’te UETD’yi kurmaya karar verdi.
Erdoğan, AKP’nin Avrupa şubesi gibi çalışan
bu derneği o kadar önemsiyordu ki, kuruluş
aşamasında bütün toplantılara bizzat başkanlık etmiş ve derneğin ismini bizzat kendisi koymuştu. Ancak, UETD’nin ilk yılları koltuk kavgaları ile geçti. UETD, Ankara’da maymuncuk
anahtarı gibi çalışan o kartviziti ihale, para vs.
koparmak için kullanan fırsatçılarla doldu. Ancak, Erbakan’ın vefatından sonra neredeyse
bütün Milli Görüş hareketinin Erdoğan’a destek
vermesi, DİTİB’in tamamen AKP’nin kontrolüne
geçmesi dengeleri Erdoğan lehine değiştirdi.
Artık Erdoğan Avrupa’da tıpkı hocası Erbakan
gibi kendi teşkilatını kurmuştu.
METİN KÜLÜNK, ‘SÖMÜRGE VALİSİ’ OLDU
2010’da Yurtdışı Türkler Başkanlığı kuruldu. Kısa
bir sürede anlaşıldı ki, YTB’nin tek fonksiyonu
AKP kontrolündeki derneklere para aktarmaktı. Daha sonra Hükümet, AKP Milletvekili Metin
Külünk’ü “sömürge valisi” olarak Avrupa Türklerinin başına atadı. Külünk, Refah Partisi zamanında Erdoğan’a karşı seçim kazanacak kadar
teşkilatçı bir siyasetçiydi. Külünk, UETD teşkilatı üzerinden konsolosluklar, DİTİB, Müsiad, Milli
Görüş teşkilatları, Semerkand grubu vs. Ankara’nın ajandası etrafında buluşturmaya çalıştı.
Ancak, DİTİB’in son 3 yıldaki siyasallaşma süreci anahtar bir rol oynadı. Avrupa’nın en büyük cami ağına sahip DİTİB kısa süre içinde
tüm muhaliflerin fişlendiği, seçim mitinglerinin
yapıldığı AKP merkezlerine dönüştü. 10 yıl öncesine kadar Avrupa’nın en prestijli islami teşkilatı olan DİTİB bugün imamları gözaltına alınan, casuslukla suçlanan bir teşkilata dönüştü.
Almanya, Fransa, Hollanda vs. DİTİB’i resmi bir
partner olarak tanıyor, Türk gençlerinin radikalleşmesi önünde bir bariyer olarak görüyordu.
Hatta, Türk düşmanı bilinen eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde, İçişleri Bakanlığı Diyanet’e “Fransa’nın imamlarını
siz yetiştirin” teklifini dahi götürmüştü. Bugün
tüm Avrupa medyası DİTİB teşkilatını “Erdoğan’ın eli” olarak tasvir ediyor.
NAZİ DÖNEMİNİ KİM HATIRLATIYOR?
Hizmet Hareketinin şeytanlaştırılması sürecin-
Erdoğan, Necmettin Erbakan’ın Avrupa’da Milli Görüş
hareketine verdiği önemi ve Türkiye’deki siyasi başarıda
Avrupalı Türklerin oynadığı rolü çok iyi bilen bir lider
olarak iktidarının ilk yıllarından itibaren gözünü
Avrupa’daki Türk diasporasına dikti.
04
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
3. SAYFADAN DEVAM
de Cemaat üyelerini fişleme, okullarını yağmalama gibi aktiviteler üzerinden ilk defa operasyonel kapasitesini gösterdi. Türk Hükümetinin
Hizmet hareketine yönelik izlediği toplu cezalandırma, “kökünü kazıma” politikasının bir
sonucu olarak Avrupa’da casusluk, fişleme,
koordineli bir şekilde yağmalama faaliyetlerini teşvik ediyor. Tabi ki, Avrupa’da bu tür faaliyetlerin çok ağır cezai suç olduğunu, tüm Almanlara ve Fransızlara fişleme gibi faaliyetlerin
Nazi dönemini hatırlattığını bilmiyor.
Bugün artık Erdoğan’ın Avrupa teşkilatı operasyonel hale gelmiş ve tüm istihbarat teşkilatlarının, güvenlik güçlerinin, siyasetçilerin, medyanın dikkatini çeker hale gelmiştir. Metin Külünk
ve ekibi Köln’de “PKK ve Gülen Cemaatine karşı
yürüyüş yapmamız lazım” diye bir karar alıyor.
5 gün sonra Avrupa’nın 30 şehrinde aynı anda
aynı pankartlarla yürüyüş yapılıyor. Paris’teki
yürüyüşte Kürt göstericilerle kavga yaşanıyor.
Aşırı sağın güçlü olduğu Strazburg’da 200 gösterici şehrin göbeğinde tekbirlerle birlikte İslami
sloganlar atıyor. Doğal olarak, Avrupa medyası
ve yerel halk şu soruyu soruyor: “Bu yürüyüşlerin bizim ülkemizle ne ilgisi var? Bizim içimizde
yaşayan bu kadar insan Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini mi destekliyor?” Rotterdam’da tekbir getiren yüzlerce vatandaşımızın
aşırı sağcı Geert Wilders’e ne kadar çok oy kazandırdığını tahmin etmek güç olmasa gerek.
YASAKLAR ARTACAK
Erdoğan’ın Avrupalı Türklere artık siyasi parti
kurdurduğunu (Hollanda’da Denk partisi, Fransa’da PEJ partisi vs.) herkes biliyor. Dolayısıyla,
yakın zamanda çifte vatandaşlık uygulaması
tartışılmaya başlanacak. Avrupa ülkeleri birer
birer Türkiye’den imam gönderilmesini engelleyecek. UETD gibi teşkilatlara bulaşanlar kaçınılmaz olarak bedel ödeyecek. 15 Temmuz’dan
bu yana suç örgütüne dönüşen Ankara’dan yönetilen yapılarla ilgili radikal kararlar dahi alınabilir. Seçimlerden sonra Avrupa Hükümetlerinin “Erdoğan’ın eli” olarak adlandırdığı bütün
teşkilatlarla aktif mücadele edeceği artık görünüyor.
Ancak, üzücü olan Avrupa’da yaşayan bütün
Türkiye kökenli göçmenlerin bedel ödeyecek
olması. Almanya, Fransa ve Hollanda’da AB’nin
geleceğini belirleyecek tarihi önemde seçimler
var. Böyle bir dönemde, AKP’nin binlerce vatandaşımızı toplayıp miting yapması sadece
AB’nin yıkılmasını isteyen aşırı sağcı liderlerin
işine yarıyor. Popülist liderler, artık Türk diasporasını parmakla gösterip “içimizdeki düşman”,
“İslamcı rejimin 5. kolu” olarak gösteriyor. Evet
oylarını belki birkaç puan arttıracak bir suni
diplomatik krizin esas bedelini maalesef Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız ödeyecek. Bugüne kadar “kendi içinde, barışçıl, radikal terör
örgütlerine bulaşmayan, çalışkan” gibi sıfatlarla anılan Türk göçmenlerin imajı telafi edilemez
bir yara aldı. Muhtemelen, Erdoğan tıpkı Mavi
Marmara ve Rusya krizlerinde olduğu gibi geri
adım atacak. Ancak, Avrupa’daki Türk toplumu 50 yılda elde ettiği kazanımlarını maalesef
kaybedebilir.
UETD gibi teşkilatlara
bulaşanlar kaçınılmaz
olarak bedel ödeyecek.
15 Temmuz’dan bu yana
suç örgütüne dönüşen
Ankara’dan yönetilen
yapılarla ilgili radikal
kararlar dahi alınabilir.
Seçimlerden sonra
Avrupa Hükümetlerinin
“Erdoğan’ın eli” olarak
adlandırdığı bütün
teşkilatlarla aktif mücadele
edeceği artık görünüyor.
05
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
BARBAROS J. KARTAL
BarbarosKartal@Tr724.com
Şapkan nerede lan senin!
lahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere HDP’li siyasetçiler büyük bir
zulümle evlerinden alınıp hapse atıldı. Birçok belediye başkanı da halen içerde. Etkili
bir muhalefet zapturapt altına alındı.
Malum fıkrayı duymuşsunuzdur.
Hikaye bu ya, bir grup serseri aslan zavallı bir
tavşana eziyet ediyordur. Ne zaman görseler
“Şapkan nerde senin?” deyip tavşanı dövüyordur. “Yine mi şapkan yok?” Hoop dayak.
Zavallı tavşan ne şapka takmayı akıl eder, ne
de yediği dayaktan yorulmuştur. Ama aslanlar artık sıkılmaya başlar. İçlerinden biri der ki,
“Yahu yeter ben sıkıldım, hep aynı şapka hikayesi ile dövüyoruz bunu.” Bir başkası atılır
hemen: “Benim bir fikrim var, bakkala sigara
almaya yollayalım, kısa alırsa niye kısa aldın
uzun alırsa neden uzun aldın der, döver yine
güleriz.” Hepsi kahkaha ile olur demiş. “Gel
lan buraya tavşan” demişler, “git bize bakkaldan bir paket Marlboro al gel”. “Peki” demiş Tavşan “kısa mı olsun, uzun mu?”. Bunu
duyan aslanlar planlarının suya düştüğünü
görünce “Lan yine mi şapkan yok senin” deyip bir kamyon dayak atmışlar.
Referandumda mecliste o kadar çok tüzüğe aykırı şey yaşandı ki. Hiçbir şey olmasa
bile gizli olması gereken oy verme işleminde
AKP’li vekillerin okey pulu gibi oylarını parti komiserlerine gösterdikleri bütün objektiflerde görüldü. Biraz haysiyeti onuru olan
bir AYM üyesinin, tereddüt etmeden bu şekil şartının sağlanmadığı gerekçesiyle paket
hakkında iptal vermesi gerekirdi. CHP akıllı
bir hamle yaptı. Cumhurbaşkanı kontrolünde olan ve üyeleri derdest edilip hapse atılırken zerre rahatsız olmayan Zühtü Arslan ve
arkadaşlarına davayı götürmedi, Saray dahil
CHP’nin AYM’e gideceğini planlayıp üzerinde tepinmek isterken bu gerçekleşmedi.
Almanya ile kriz yaşandı. CHP lideri Kılıçdaroğlu ve önemli parti temsilcileri hükümete
destek verdiler ve Almanya’yı kıyasıya eleştirdiler. Baykal, Almanya programını iptal etti.
Hollanda krizi patladı. CHP siyaset gereği
AKP’nin elinden istismar kozunu almak için,
bakın mesele milli olduğundan biz de ne ka-
CHP’nin durumu da aynen böyle.
HDP’lilerin dokunulmazlıklarını hedef alan
yasa değişikliğine “Aman bize PKK ile iş tuttu demesinler” diye kabul oyu verdiler. Se-
Bir iki defa hak-hukuk diyorlarsa yüz kere ‘F..Ö’ diyerek
akıllarınca siyaset yapıyorlar.
06
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
05. SAYFADAN DEVAM
dar hassasız diyerek neredeyse AKP’den çok
Hollanda muhalifi oldu.
‘F..Ö’cü demesinler diye Erdoğan’ın kelime
haznesi ile konuştukları zaten malumun ilamı. Bir iki defa hak-hukuk diyorlarsa yüz kere
‘F..Ö’ diyerek akıllarınca siyaset yapıyorlar.
Peki n’oldu?
Erdoğan çıktı yine en başa döndü senin niye
şapkan yok dercesine “Kaç seçim kaybetti neden istifa etmiyor?” diyor. Neden istifa
etmiyor soran Erdoğan’ın medeni bir ülkede
yaşıyor olsaydık şimdiye kadar en az 50 kere
istifa etmesi gerekirdi. İnsan gülse mi ağlasa
mı belli değil.
İşte böyle. Bu iş biraz yumurta-civciv hikayesine döndü. Ülkedeki en büyük sorun muhalefet olmadığı. Bu kesin. Elbette AKP’nin
kanun tanımamazlığının, bütün muhalifleri bir şekilde susturmasını bunda payı var.
Ama bütün bunlara başlarken adam akıllı
bir muhalefetin olmayışını çok iyi kullandığını unutmamak gerekiyor.
OLMAYANA ERGİ KURTARMAZ SİZLERİ
maat…Madem o zaman Cemaat yanlış yapmış varsayalım peki sen niye aynı
yanlışları şimdi yapıyorsun? O zaman 5-6
gazeteci tutuklanmıştı, şimdi 200 tane. O
zaman birkaç yüz asker tutuklanmış şimdi binlerce asker tutuklu. Hem de hiç ilgilerinin olmadığı bir darbe senaryosu yüzünden.
Yahu senin ömrü
Bir
tane
AKP’li
siyasetçiCemaat’le mücadele
Yahu
senin
ömrü ile geçmiş arkadaşla- ye ilişmemiş, bir tane baCemaat’le mücadele ile rını adam Cemaat’ten kana dokunmamış, Ergeçmiş
arkadaşlarını tutuklattı sen farkın- doğan ayrıldıktan saatler
da mısın?
sonra kaldığı otele geladam Cemaat’ten tutuk***
miş adamların gerçekten
lattı sen farkında mısın?
Tutmuşlar hala
darbe yaptığına mı inanıNe savcısı, polisi. Yani
bilmem ne savcıyüzde yüz tanıdığın ve
yorsun Ev hanımlarından
sı F..Ö’den tutuklandı
diyorlar hala. Olmabaklavacısına 50 bine yakefil olduğun insanlar bu
yan bir şeyi var kakın insan içeride en kötü
yafta ile tutuklanıyor ve
bul edip kendilerinin
sen hala ‘F..Ö’ olayının ne o şeyden olmadıkları- şartlarda yaşam savaşı
kadar kullanışlı bir amba- nı ispata çalışıyorlar. veriyor. Ergenekon sanıkları onlarca avukatla kenlaj olduğunu, muhalifledisini savunur bir sürü
ri susturmak için üretilen bir argüman olduğunu görmüyorsun.
medya kuruluşunda her akşam konuşabilirlerdi. Şimdi insanlar avukat tutamıyor.
Yıllar önce yazılan ve yalanlanmayan ‘iki
savcı bir polisle onları terör örgütü ilan
Avukat olabilecekler de içeride.
ederim’ lafını hayata geçirdiler. Birazcık
Tutmuşlar hala bilmem ne savcısı F..Ö’den
aklı ve vicdanı olanın bunu görmemesi
mümkün değil.
tutuklandı diyorlar hala. Olmayan bir şeyi
var kabul edip kendilerinin o şeyden olNeymiş Ergenekon zamanında ama Cemadıklarını ispata çalışıyorlar.
Ülkede şöyle bir yazar grubu var. Kendi
arkadaşlarını temize çıkarmak için “Yok
o savcı F..Ö’den tutukluydu, yok bu polis zaten F..Ö’den tutuklu, zaten o doktor
da şundan tutuklanmıştı” deyip içerideki arkadaşlarına sözüm ona yardım ettiklerini sanıyorlar. O kadar
aptalca bir mantık ki.
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
07
HABER ANALİZ
ERMAN YALAZ
ErmanYalaz@Tr724.com
Portakal
bıçaklayan,
dişi
deveyi
erkekten
ayıramayan
Aktroller!
Biliyorum bu köşede hep ciddi yazılar okudunuz. Bu kez sınırları zorlayıp Aktrollerin gizemli dünyasına bir yolculuk yapalım istedim. Hollanda-Türkiye arasında yaşanan krizde sosyal medyanın gülmekten
kendini alamadığı AK trol eylemlerini ve öncesini mercek altına aldık.
Ne de olsa işin bu yönünü de tarihe not düşmek görevimiz. Buyrun
birlikte okuyalım…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçuşunun
iptal edilerek Hollanda’ya alınmaması Aile Bakanı
Fatma Betül Sayan Kaya’nın konsolosluk kapıları
(Viyana kapıları değil, daha ilerisi) önünden geri
çevrilip ‘istenmeyen adam’ (persona non grata)
ilan edilmesi tam bir diplomatik skandal oldu.
Gerilimli iki gün bakanından sosyal medya trolüne hükümetin politik aklını ve AK Partililerin protestolar konusundaki seviyesini de ortaya koydu.
AK Kefenliler olarak piyasaya çıkanların unutulduğu şu günlerde elindeki portakalı bıçaklamak suretiyle Hollanda’ya karşı gövde gösterisi
yapanı mı ararsın, ‘vur ulan vur’ diyerek Hol-
“Eyy Hollandaa! Toprakları
kadar insanlık seviyeleri
de deniz seviyesinin altına
inmiş alçak, tahammülsüz,
faşist bir ülke olan Hollanda…
Gözümüzde portakal kabuğu
kadar kıymeti olmayan
Hollanda…Pişman olacaklar!”
landa polisi gazlayanı mı, Mehter Marşı dinletmek için Rotterdam polisi yerine New York polis departmanını arayıp atar yapanı mı… Hepsi
iki üç gündür sosyal medyada alay konusu. E
ne de olsa her şey Reis için!
Politik tepki seviyesizliği diye özetlenebilecek
‘aktrolizm’ diye mizah dergilerine ve sosyologlara tez konusu olacak hadiseleri sondan başa
bir hatırlayalım.
HOLLANDA’YA KIZIP
PORTAKAL BIÇAKLAMA EYLEMİ
Sakallı bir grup genç önlerinde portakallar Kocaeli’nde Antikkapı’da Hollanda’yı protesto için
eylem yapıyor. AK Parti il gençlik kolları başkanı (E.K.) arkadaşlarının portakalları bıçaklamasından sonra söze giriyor: “Eyy Hollandaa! (Reis
öyle diyordu malum) Toprakları kadar insanlık
seviyeleri de deniz seviyesinin altına inmiş alçak, tahammülsüz, hiç uzatmadan söyleyelim
faşist bir ülke olan Hollanda…. Avuç içi kadar
ve gözümüzde portakal kabuğu kadar kıymeti
olmayan Hollanda…Pişman olacaklar!”
08
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
7. SAYFADAN DEVAM
NEREDEN GELMİŞ BU PORTAKAL ORAYA?..
Hollanda eylemi muhtemelen şöyle planlanmıştı. Bunların milli takım formaları turuncu. Ülke
tarım ülkesi. Ee, portakal (Orange) da turuncu.
Herhalde en çok Avrupa’da orada yetişiyordur.
O zaman portakal bıçaklayalım! Reklamcıların
tabiriyle kreatif bir eylem koyalım ortaya…
Hollanda bayrağında 16 yüzyıldan sonra turuncu renk kullanılmış doğru. Turuncu renginin
kraliyet ailesi, milli takım formalarında ağırlığı,
daha çok William the Silent olarak bilinen ülkenin kurucusu William of Orange’lı (Oranje Van
Nasseu) günlere dayanıyor. Neredeyse 500 yıllık hikaye yani. İspanya’ya karşı yaptıkları 80
yıllık savaştaki isyancıların başını çeken William’ın yandaşları, kırmızı renkli bayrağı onun
onuruna resmi olmasa da turuncu renge çevirmişler. Hollanda bayrağının renkleri o günden
bu yana kırmızı, beyaz ve mavi olarak kalsa da,
turuncu renk kraliyette milli takımların formalarından bayraklarında kullanılıyor.
Netice şöyle: Ak gençlik de bu fırsatı kaçırmıyor,
portakal bıçaklayarak en diplomatik en sert eylemi ortaya koyuyor. Eylemin sonu da tam filmlik. Sıkılmış Finike portakallarının suyu kavanoz
kavanoz tüketiliyor…(Yüz ölçümü Konya kadar
olan Hollanda tarımda bir yılda 90 milyar dolar
dış satım yapıyormuş bunu da not edelim.)
HOLLANDE İŞİN İÇİNDE O ZAMAN BİR
FRANSIZ BAYRAĞI DA BİZ YAKALIM!
Bakan Hanımın Rotterdam’da konsolosluğa gi-
rişine izin verilmediği saatlerde sosyal medya
kaynıyordu. Bir grubun hızlı araştırması başka
bir güzel eylemi ortaya çıkaracaktı. Hollanda’ya
alınmayan bakan Çavuşoğlu’nun uçağı Fransa’ya inmişti. Konsolosluğa alınmayan bakan
haberlerinden sonra hemen eyleme geçmeliydi. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande
ve tabi ülkesi protesto edilmeliydi. Hemen bir
Fransız bayrağı bulundu ve yakma eylemine geçildi. Hollanda, pardon Hollande protesto edilmeliydi. Edildi. Bir küçük yanlışlıkla bitmişti eylem. Hollanda ile Hollande karışmıştı! Bakan’ın
Fransa’da konuştuğuna bakıp olaya müzahir
eylem kararı alan amcalar nereden bilsindi. Sonuçta Hollanda da Hollande da protesto edildi.
BURASI TÜRKİYE Mİ LAN
NASIL ATACAKLAR?!
Bir başka ilginç olay protestolara katılan iki kişinin video kaydı idi. Devletin ajansı servis etti,
AA. Hollanda polisinden ziyade izleyenleri ve
kendisini gazlayan bir gösterici ‘Hadi gel vur,
gel vur hadi!’ diyor. Yanındaki uyarıyor ‘-Abi
sus atacaklar içeri…!’ Tepki ise on numara “-Nasıl atacaklar Türkiye mi lan burası!?” (Bu arada
ikilinin atarlandığı esnada Hollanda’nın atlı polisleri iki hamlede kalabalığı dağıtıyor) İkilinin
konuşması Türkiye’deki özgürlüklerin ne durumda olduğunu şakkadan anlatıyor.
ROTTERDAM POLİSİNE MEHTERAN,
NEW YORK ÇIK ARADAN!
İlerleyen saatlerde telefon ve haberleşme tarihimizin haklı tepkisi ‘Ankara çık aradan’ sözlerini
Hollanda bayrağında 16 yüzyıldan sonra turuncu renk
kullanılmış doğru. Turuncu renginin kraliyet ailesi, milli
takım formalarında ağırlığı, daha çok William the Silent
olarak bilinen ülkenin kurucusu William of Orange’lı
günlere dayanıyor.
09
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
8. SAYFADAN DEVAM
Çarşıbaşı AK Gençlik yazılı
pankartları, “Kefenimizle
geldik ölümüne seninleyiz”
diyenler ülkenin kefen
parasına varıncaya
kadar soyulmasına değil,
operasyonlara karşı Reis’in
yanındayız mesajı vermişti.
Sonra kefenli karşılama
hastalığı yayıldı tüm
yurda. Rutinleşince çok ses
getirmedi.
aratmayacak gelişmeler yaşandı. Rotterdam’da
uğranılan haksızlığı protesto etmek isteyen Aktroller kısa bir internet araştırması yaptı. Rotterdam polis departmanın telefonunu buldu. Hollanda polisini arayıp, Mehter Marşı dinletmek
istiyorlardı. Google’da “Rotterdam Police Department” araması yaptı. Eli hızlı bir arkadaş
Mehter Marşın’nı açtı. Numarayı çevirdi +1518…..
Cevaplama sistemi ecnebice konuşuyordu. Eylem hemen sosyal medyaya yüklendi. Rotterdam’daki polis merkezi zannedilen Numara New
York’ta bir emniyet müdürlüğünün numarasıydı.
Rotterdam’I aradık biz, New York çık aradan!
YOLSUZLUK OLMUŞ NEYİME,
SAVULUN AK KEFENLİLLER GELİYOR!
AK Trollerin tarihçesi bu tür eylemlerle dolu.
Bunlar Hollanda krizinden sonra yansıyanlar.
Troller ve AKP gençliği sosyal medyada dile
düşse de, sonuç alıcı şiddete dönen bir dizi eylemi gerçekleşti. AK gençlik ve trollerin asabi
heyecanı ile eylem koyma alışkanlığının ilk açığa çıktığı yer Ak kefenli karşılama hadisesiydi.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalını ortaya
çıkaran operasyonlardan sonra dönemin baş-
bakanı Tayyip Erdoğan neredeyse hiç görüntülenmemişti. 22 Aralık’ta Trabzon havalimanına
uçağı indiğinde dışarıda beyazlara sarınmış bir
grup partili onu karşıladı. Çarşıbaşı AK Gençlik
yazılı pankartları, “Kefenimizle geldik ölümüne
seninleyiz” diyenler ülkenin kefen parasına varıncaya kadar soyulmasına değil, operasyonlara
karşı Reis’in yanındayız mesajı vermişti. Sonra
kefenli karşılama hastalığı yayıldı tüm yurda.
Rutinleşince çok ses getirmedi.
Kefenini giyenler bir sonraki ses getiren eylemi Hürriyet gazetesi önünde AK Parti milletvekili Abdurrahim Boynukalın’ın önderliğinde
yapılmıştı. Bir medya organı taşlanmış, camları indirilmişti. Kefenliler artık eylem koymaya
başlamıştı. Sonra iş ikinci Hürriyet baskını ve
gazeteci Ahmet Hakan’ın burnunun kırıldığı fiziki saldırıya kadar uzadı iş.
MECLİSTE YELİZ İSİMLİ PALABIYIKLI TROL!
Yakın dönemde ortaya çıkan bir başka AK Trol
vakıası kayıtlara bıyıklı Meclis fotoğrafı ile giren
Yeliz isimli Twitter kullanıcısıydı. @yelizadeley
adıyla TBMM’den anayasa görüşmeleri ve di-
10
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER ANALİZ
9. SAYFADAN DEVAM
ğer oturumlarda Periscope’dan canlı yayın yapan hesap sahibi selfie çekimi moduna geçince
deşifre oldu. Trol hesabı kullanan Erdoğan’ın
şoförü AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı
idi. Barbaros J. Kartal’ın tabiriyle çaktırmadan
Edebiyat Antolojisine ismi yazılsa anlaşılmayacak oturaklı ismin sahibi Yeliz Adaley adıyla Meclis’ten CHP, HDP milletvekillerine Twitter’dan mesaj çakıyor, yayın yapıyor, onları tiye
alıyordu. Bir sıçradı iki sıçradı. Sonra yakalandı,
deşifre oldu. (Meraklısına hesap askıya alındığı için halen kullanılmıyor. Kendisine @ahmethamdicamli hesabından ulaşılabilir.)
HAKARA MAKARADAN LALE’YE BAKANLAR
Ses kaydı aynen şöyle diyordu: “Gümüş bir tabak al. Onun içine çikolataları yerleştir. Onların
altına 500 bin doları koy. Üstüne ‘Bayramınızı
kutlarım, hayırlara vesile olmasını dilerim’ diye
yaz.” Reza Zarrab, Egemen Bağış’a ödeme için
bulduğu yöntemi anlatıyordu. Sonra bakan bir
gazeteci ile konuşurken hadis ve ayetleri hafife
aldığı ‘Bakara Makara’ sözleriyle gündeme geldi. Sözlerin orijinali yine Erdoğan’dan çıkmıştı.
2012’de Twitter’daki takipçilerini anlatırken ‘Hakara Makara yapmadan birinci yılımızda 313 bin
takipçimizi oldu’ demişti Erdoğan. Yolsuzluk ve
rüşvet soruşturmalarının kilit ismi bir bakan da
jargondan yola devam etmişti. Bir harf farkla. Egemen Bağış, Google’da yaptığı aramalar
sonucunda ‘her cuma bir ayet salladığını’ ifade
ediyor. Gazeteciyle uzunca bir süre bu ayetlerin
‘makara’sını yapıyordu!
ğu Kûfe’den, bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş.
Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
- Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Kûfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir,
üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse
de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Kûfe’den
gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
- Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
- Şamlınındır!
Kûfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından
bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
- Ey Kûfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki,
bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama
sen Kûfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat
ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen
10 bin adamı var! Ayağını denk al!”
Neticeye giden yolda en önemli ara gazını
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın verdiğini
unutmayalım. ‘Naziler, Nazi kalıntıları…’ sözleri
olmasa ne bakanlar ne Aktroller böyle kendinden geçercesine eylemin içinde olurdu… Reis
olmak böyle bir şey. Tek ihtiyacınız olan şey,
dişi deveyi erkekten ayıramayan taraftar… O da
mebzul miktarda var maalesef.
Hollanda krizinin göbeğindeki isim Çavuşoğlu, muhataplarına faşist dedi, şiddet görüntüleri paylaştı, diplomatik soğukkanlılıktan uzak
tavırları Twitter ve sosyal medyaya da yansıdı.
Kendisinin siyasi konuşma yapmak yerine müze
ve laleleri ziyarete gelebileceği esprilerine kimi
çevrelerce argo ve tehdit olarak anlaşılan şu sözleri sarf etti. “Bir defa o laleler Osmanlı döneminde gitti Hollanda’ya. Demek ki o laleler bunları adam edememiş. Eğer adam olacaklarsa biz
yeni laleler göndeririz adam olurlar!”
DİŞİ DEVEYİ ERKEKTEN
AYIRAMAYAN ŞAMLILAR…
Aktrollerin, siyasette tepkilerde fevriliğini örnekleri elbette bunlarla sınırlı değil. Bir kısmını
derleyerek , ağlanacak halimize gülelim demiş
gibi olduk. Ancak olayı Hz. Ali ve Muaviye’ye
atıfla anlatılan bir kıssa ile bitirelim. Ciddiyetini
group, hissemizi alalım.
Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun oldu-
Reis olmak böyle bir şey.
Tek ihtiyacınız olan şey, dişi
deveyi erkekten ayıramayan
taraftar… O da mebzul
miktarda var maalesef.
11
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
AHMET DÖNMEZ | AhmetDonmez@Tr724.com | @AhmettDonmez
Avrupa, Erdoğan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)
ve onun birer alt ünitesi ya da destek kuvvetleri
gibi çalışan bu “uzun parmaklar” eliyle kendi
içlerini karıştırdığını düşünüyor.
’
ı
p
a
y
l
e
l
a
r
a
p
‘
,
Avrupa
r
o
y
i
d
e
e
l
e
d
a
c
ile mü
Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkiler
neden bu noktaya geldi? Bugünlerde herkes bu
sorunun cevabını arıyor. Giderek yükselen gerilimin elbette tek bir sebebi ve tek boyutu yok.
Her iki taraftaki iç siyasi hesapların rolü muhakkak ki inkar edilemez. Ancak en az onun kadar
önemli bir başka faktör var ki açık açık adını koymak gerek: Avrupa ‘paralel yapı’ ile mücadele
ediyor!
Hollanda, Almanya, Avusturya, İsviçre gibi ülkeler bunu “Erdoğan’ın uzun eli” olarak nitelendiriyor. Kastedilense Erdoğan’ın bazı resmi, yarı
resmi ve sivil ‘uzuvlar’ aracılığıyla ilgili ülkelerde
illegal operasyonlar yürütmesi. Büyükelçilikler,
Diyanete bağlı imamlar, Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD), yer yer Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Anadolu Ajansı (AA) ve benzer kurum ya da kuruluşlarla ‘gölgeli’ faaliyetlere kalkışması. Buna Sedat Peker gibi Saray’a
bağlı mafya babalarının tehditleri, AKP yandaşlarının ulu orta ‘IŞİD’ göndermeleri, havuz gazetecilerinin Abdullah Çatlı referansları da eklenince ortaya daha vahim bir tablo çıkıyor. Avrupa, Erdoğan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve
onun birer alt ünitesi ya da destek kuvvetleri gibi
çalışan bu “uzun parmaklar” eliyle kendi içlerini
karıştırdığını düşünüyor. Almanya örneğinde olduğu gibi, bunu açık açık “Türkiye burada paralel bir toplum oluşturmaya çalışıyor” diye niteleyenler de oldu. Avrupa’da yaşayan yüzbinlerce fanatik seçmeni ile bu uzun parmakların birleşimi sayesinde Erdoğan’ın muazzam bir paralel örgütlenmeye sahip olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu da Avrupa için potansiyel istikrarsızlık, iç çatışma, kaos kaynağı demek. Hele bu rejimin 16 Nisan’dan sonra tamamen bir diktatörlüğe dönüşecek olması nedeniyle kaygının dozu,
Avrupa için es geçilemeyecek boyutta. Hiç kim-
se boğazında, bir diktatörün uzun parmaklarının gezinmesini istemiyor. Mesele bu.
ERDOĞAN’IN HALİFELİK HAYALLERİNİN
UZANTISI
Aslında olan şu; Erdoğan halifelik hayali doğrultusunda Kuzey Afrika’da, Suriye’de, Irak’ta,
Yemen’de, Nijerya’da, Sudan’da neler yapıyorsa;
nasıl kanlı bir oyun oynuyorsa Avrupa’daki Türkler üzerinden de kıtada söz sahibi olmak istiyor.
Bu hedef doğrultusunda adım adım her seçimde gurbetçiler üzerindeki nüfuzunu pekiştirdi.
Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosluğu’nun,
Nisan 2016’da ihbar hattı oluşturması ile birlikte
sürecin seyri değişmeye başladı. Cemaat mensuplarını hedef alan bu ihbar çağrısı, Avrupa’da
yeni bir cadı avı süreci demekti. Haliyle, Nazi zulmüne çok ağır bedeller ödemiş Avrupa için bunun çok kötü çağrışımları vardı. Hollanda parlamentosu ayağa kalktı. Ana muhalefetteki Sosyalist Parti, “Bu Ankara’nın uzun kolunun yeni
bir girişimi” tepkisini gösterdi.
Yeşiller Partisi Eşbaşkanı
Özdemir: “Korku ve ihbar etme
üzerine kurulu bir Erdoğan paralel toplumu oluşmasını omuz
silkerek kabul edemeyiz”
12
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
11. SAYFADAN DEVAM
Fakat mülteci korkusu nedeniyle bir süredir rölantide götürülen ilişkiler, özellikle 15 Temmuz
sonrası rayından çıkmaya başladı. Bunda bir kaç
faktör rol oynadı. Öncelikle Türkiye içindeki çatışmanın Avrupa’ya sıçratılması, AKP yandaşı
gurbetçilerin cemaate yakın kurumlara ve kişilere fiziksel saldırılara başlaması, insanların tehdit edilmesi ortamı gerdi. Almanya’da milyonlarla, diğer ülkelerde yüzbinlerle ifade edilen Türk
toplumu arasındaki bu denli büyük yarılma, Avrupa için ciddi tehdit kaynağıydı. Tabii önemli bir çoğunluğunun AKP fanatiği ve Erdoğan’ın
bir emrine bakıyor oluşu, riskin boyutlarını da
büyütüyordu.
imamlarının ajanlık faaliyetleri, Avrupa için tehdidi somutlaştıran bir gelişme oldu. Öyle ki, hızını alamayan Diyanet, Hollanda’daki siyasetçileri bile fişlemişti. Örneğin muhalefetteki Hıristiyan Demokrat Parti (CDA) için “Fethullahçıların kalesi” deniyordu. CDA Milletvekili Pieter
Heerma, “Türkiye’nin uzun kolu” olarak tanımladığı muhbir imamlarla etkin mücadele çağrısı
yaptı. Patlayan skandal, Din İşleri Müşaviri Yusuf
Acar’ın sınırdışı edilmesine kadar vardı.
Benzer gelişmeler Almanya’da da yaşandı. Yeşiller Partisi, imamların çatı örgütü DİTİB’i
“Erdoğan’ın Almanya’daki uzun kolu” olarak
niteleyip muhbirlik çalışmalarına karşın suç duYURTDIŞINDA SUİKAST TEHDİTLERİ
yurusunda bulundu. Alman Ceza Yasası’nın 99.
maddesi uyarınca casusluk soruşturması başCumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlar ve tetikçi
latıldı. Soruşturma, 15 Şubat’ta 4 DİTİB imamıgazetecileri bu süre zarfında, cadı avı nedeniynın evine operasyon düzenlenmesi ile sonuçle ülkeyi terk etmek zorunda kalanlar için ısrarlandı. Adalet Bakanı Heiko Maas, “Türk devletila tehditler savurdu. Avrupa içerisinde “operasnin DİTİB üzerindeki etkisi büyük. DİTİB’in bazı
yon yapabilme kabiliyetini” ima eden bu tehimamlarının casusluk yaptığı şüphesi onayditler de Avrupa başkentlerinde not ediliyordu.
lanırsa, o zaman kuruluşun
Örneğin Erdoğan 19 Eylül 2016
Türk hükümetinin uzantısı oltarihinde ABD seyahati öncesi,
duğu ithamında bulunulmak
“Bundan sonra dünyanın hiçAKP yanlısı kazorunda.” dedi. Soruşturmalem Ersoy Dede de
bir ülkesi, hiçbir bölgesi FETÖ
nın düğmesine basılması10 Ağustos 2016 tave militanları için güvenli bir
rihli canlı yayın
na yol açan Volker Beck, “Dİsığınak değildir ve olmayaprogramında, yurtTİB, Türkiye’deki Diyanet İşcaktır.” dedi.
dışına çıkmak zoleri Başkanlığı’nın bir yan kurunda kalan Hizruluşu olarak doğrudan Türk
Peki dünyanın hiç bir ülkesi
met Hareketi’ne yaBaşbakanı’nın emri altında”
neden artık ‘güvenli’ değildi?
kın isimlere ASALA
dedi. Yeşiller Partisi EşbaşkaSadece bir kaç örnek, yeterinmilitanları gibi suinı Özdemir, 20 Şubat’ta “Korkastlar düzenlenebice ipucu verebilir. Örneğin teku ve ihbar etme üzerine kuleceğini söyledi.
tikçi gazetecilerden Cem Kürulu bir Erdoğan paralel topçük, Rusya Büyükelçisi Andrey
lumu oluşmasını omuz silkeKarlov’un 19 Aralık 2016 tarirek kabul edemeyiz” ifadesihinde Ankara’da menfur bir
ni kullandı. Bu sözler, Erdoğan’ın Avrupa’da kursuikasta kurban gitmesinin ardından şahsi Twitduğu ‘paralel yapı’ya açıkça gönderme barındıter hesabından, “FETÖ’nün yurtdışındaki tüm
rıyordu.
militanlarının öldürülmesi artık bu iki devletin
ortak gündemidir” diye yazdı. Bir başka AKP
“ERDOĞAN, ALMANYA’DA GÖLGE BİR
yanlısı kalem Ersoy Dede de 10 Ağustos 2016 taTEŞKİLAT KURUYOR” İDDİASI
rihli canlı yayın programında, yurtdışına çıkmak
Casus imamların evine yapılan operasyondan 2
zorunda kalan Hizmet Hareketi’ne yakın isimlegün sonra Der Spiegel dergisi, Almanya dışınre ASALA militanları gibi suikastlar düzenlenedaki 4 Avrupa ülkesinde de Türk büyükelçilik ve
bileceğini söyledi.
konsolosluk çalışanlarının Gülen cemaati sempatizanlarını Ankara’ya ihbar ettiği haberi ile çıktı.
“ERDOĞAN’IN UZUN KOLU” BENZETMESİ
Benzer tehditlere hemen her gün kürsülerden,
Bir resmi belgeye dayanan habere göre AvusturTV ekranlarından, gazete sütunlarından ve sosya, İsviçre, Hollanda ve Belçika’daki Türk konsoyal medyadan rastlamak mümkün. Diyanet
13
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
12. SAYFADAN DEVAM
losluklarında görevli personel, Gülen cemaatine
yakın isimlerle ilgili istihbari faaliyet yürütüyordu.
Nitekim İsviçre hükümeti geçtiğimiz günlerde
“MİT, İsviçre’de bulunan Türkiyeli göçmenleri
ajanlığa zorluyor” çıkışına imza attı. İsviçre Liberal Partisi, Eylül ayında “Erdoğan’ın ‘İsviçre’ye
uzanan kolu” adı altında bir gensoru vermişti. İsviçre Federal Hükümeti yıllık raporunda, bu
gensoruya atfen Bern’de bulunan Türkiye Büyükelçiliği ile ülkedeki Türk cami imamlarının faaliyetleri mercek altına alınıyordu.
başlatacak? Muhalifleri Türkiye’ye iade etmemesi Avrupa ülkelerine nasıl geri dönecek? Bu
‘ters tepme’de Erdoğan ve AKP hükümetinin
nasıl bir rolü olacak?” gibi cevap bekleyen sorular var.
3 gün sonra Türkiye’nin en bilinen mafya lideri Sedat Peker, Avrupa ülkelerine videolu bir
mesajla tehdit etti. Her fırsatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlılığını ilan eden ve referandum
için “Evet” kampanyası başlatan Peker, “Hayata korkusuzca bakanlar ölümden de korkmazlar öğretisiyle yetişen neslimizin Avrupa’nın her
noktasında Gezi olaylarından çok daha beter
olan şeyleri nasıl yapabileceğimizi, o gün geldiği zaman tam olarak öğrenecekler” tehdidini
savurdu.
Bunlara, 2015 yılındaki ‘Erdoğan’ın Almanya’daki
ajanları’ davasını da eklemek gerekir. MİT ajanı olduğu iddia edilen Muhammed Taha Gergerlioğlu, Ahmet Duran Y. ve Göksel G. hakkında Türkiye için istihbarat toplamak suçlamasıyla dava açılmıştı. İddialardan bir tanesi, sözkoYENİ GÜVENLİK KONSEPTİ, YENİ
nusu isimlerin MİT’in çok ötesinde, Almanya’da
ÇATLI’LAR MI?
Erdoğan adına ‘görünmeyen bir teşkilat’ kurİçişleri Bakanı Süleyman Soylu da 9 Mart’ta
makla görevlendirildiği yönündeydi. Sanıklarmemleketi Trabzon’un Vakfıkebir ilçesindeki
dan Gergerlioğlu, aynı zamankonuşmasında, “Öyle gideda Erdoğan’ın danışmanıydı.
cekler, Almanya’ya kaçacakPeker, “Hayata korFakat dava, 70 bin E uro kefalar, bir gün nerede olduğunu
kusuzca
bakanlar
letle kapatıldı.
FETÖ teröristleri şaşıracaklar,
ölümden de korkbilginiz olsun. Bir gün nerede
mazlar öğretisiyÖrnekleri çoğaltmak mümkün.
olduğunu buradan söylüyole yetişen neslimizin
Sonuç olarak Bu referandum
rum, öyle kolay değil. Bu ülAvrupa’nın her noksürecinde yaşananlar, Avrupa
tasında Gezi olaylakeye ihanet ederse etsin, bu
rından çok daha beiçin artık ertelenemez bir Erülkenin güvenlik konsepti de
ter olan şeyleri nadoğan sorunu olduğunu gözstratejisi de değişmiştir artık.
sıl yapabileceğimizi,
ler önüne seriyor. Bir kere anaDünyanın neresinde olursa
o gün geldiği zaman
yasa değişikliği paketinin içeolsun Türkiye’ye ihanet edetam olarak öğreneriğinin ‘diktatörlük’ olduğunni orada biz rahat durdurmacekler
da hemen herkes hemfikir. Ve
yız.” sözlerini sarf etti.
bunun Avrupa’ya yansımalarının nasıl olacağı, başlı başıİçişleri Bakanı’nın ilan ettiği güvenlik konsepna bir endişe kaynağı. Sadece son 1 hafta içinde
ti ve stratejisi değişikliği ne anlama geliyor acapeş peşe gelen tehditlere bakılacak olursa AKP
ba? Konuşmanın satır araları, yasal çerçevede bir
hükümetinin tekin olmayan bir hazırlık içerisinkonsept değişikliğine işaret etmiyor. Hukuk yede olduğu gözleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan,
rine mafya yöntemlerini, kaba kuvveti ve karankrizin patladığı cumartesi günü, “İstediğiniz kalık bir takım eylemleri çağrıştırıyor. Nitekim Akit
dar baskı yapın, teröristleri ülkenizde besleyin,
internet sitesinde çıkan “Hollanda’nın 48 bin
büyütün. Bunların hepsi size ters olarak geri
askeri var. Hollanda’da 400 bin Türk yaşıyor”
dönecek. Ve bunlara yönelik şüphesiz ki bizler
başlıklı haber bir fikir veriyor. Hollanda’da yaşa16 Nisan’dan sonra uygulamalarımızı başlatayan Türk gazeteci Hakan Büyük’e bu son olaycağız. Biz sabırlıyız.” diye seslendi. Erdoğan’ın
lardan sonra atılan bir tehdit tweeti de her şeyi
imalarla dolu bu tehdit konuşmasında neyi kasözetliyor: “Çatlı’ları gönderip bu p.çlerin kafatettiği merak konusu. “Referandumdan sonra
sına Avrupa’nın ortasında sıktırmazsak HollanErdoğan Avrupa’ya yönelik nasıl bir uygulama
da bile bize dikilir”.
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
14
HABER YORUM
Manipülasyon suçu arıyorsanız Albayrak’a
Altay Tankı haberlerini sorun.
SEMİH ARDIÇ
SemihArdic@Tr724.com
Hani ‘Alt
ay Tankı
’na
TÜMOSA
N motor
u’ takılacaktı
. Yeni Şa
fak
gazetesi
Albayra
kların değil
mi? Onla
rca
Altay Ta
nkı habe
ri arşivde du
ruyor. O
haberlerde
n sonra h
isse
fiyatı 5 l
iradan 1
0 liraya kada
r çıkmad
ı mı?
Şimdi ne
olacak?
Saray Piyasası Kurulu: SPK
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Zaman ve
Today’s Zaman gazeteleri hakkında savcılığa suç
duyurusunda bulunmuş. Gerekçe olarak da 23
Temmuz 2014 tarihinde her iki gazetede yayımlanan ‘Türkiye Hava Yolları türbülansta’ başlıklı
haberi sunmuş. Aradan neredeyse üç sene geçmiş ve SPK bu haberle ‘manipülasyon suçu’ işlendiği kanaatine varmış.
si mahkemelik olur.
Ekrem Dumanlı ve Bülent Keneş gibi hayatında
Borsa’nın semtine uğramamış, tek hisse senedi
alıp satmamış, maişetini kalemiyle temin etmiş
gazetecileri mesnetsiz ithamlarla karalayan SPK
kendi idari tahkikatının neticesinden bir şey çıkmayınca devrin İstiklal Mahkemeleri’nden yardım istemiş olmalı. SPK haberden bir sene sonra yazılı cevap istediği ve tek suç unsuru bulamadığı bir dosyayı referanduma bir ay kala yeniden açtı. Manidar!
Her hafta toplanan kurulun iddia ettiği gibi bir
suç varsa bugüne dek beklemiş olması başlı başına bir suç! Güler misin, ağlar mısın? Manipülasyon suçunun her gün işlendiği Borsa İstanbul’da
savcılığa bildirilecek isimler
olarak bula bula gazetecileri
Güler misin, ağlar mımi buldunuz?
BU HABERLE NELERİ
UNUTTURMAK İSTEDİLER?
Saray
ve
hükümetin
iktisadî
sın? Manipülasyon sukriz ve dış siyasetteki fiyasçunun her gün işlenTARAF GAZETESİ’NDEN İKkolar yüzünden başı dertte.
diği Borsa İstanbul’da
TİBAS EDİLMİŞ BİR HABER!
İşsizlik adeta patladı. Turizm
savcılığa bildirilecek
isimler olarak bula
çakıldı. Bu atmosfere rağmen
Bu suç duyurusu son üç sebula gazetecileri mi
Reis-i Cumhur Recep Tayyip
nede rutinleşen gayr-i hukukî
buldunuz?
Erdoğan; Almanya, Avusturişlemler gibi baştan sona siya ve Hollanda’ya ‘Nazi artıyaset kokuyor. Tek tutarğı’ gibi ağır ve mesnetsiz ifalı yanı var o da SPK bürokdeleri ile hedef aldı. Bu sözlerin Türkiye’ye naratlarının bu şekilde, “Efendim, biz de şöyle bir
sıl zarar verdiğini yaz aylarında turizmde daha
malzeme bulduk.” diyerek Saray’ın gözüne girda derinleşen krizde hakke’l-yakin müşahede
mek istemeleri. Bank Asya linç edilirken, yalan
ederiz. Avrupa’da Türkiye’nin ismi geçince çehhaberlerin bini bir para iken sessiz kalan SPK
resi değişiyor. Artık Alman ve Hollandalı turisgüya Zaman ve Today’s Zaman yöneticilerini,
ti unutun.
mesul müdürlerini köşeye sıkıştıracak. Dosyada
geçen haber, özel bir haber değil. Taraf gazeteKaybımız parayla mahdut kalsa keşke. Referansinde bir gün evvel haber olmuş bir bilgi nasıl
dumda üç rey fazla almak pahasına Türkiye’nin
‘manipülasyon’ başlığı altında mütalaa edilebiitibarını ayaklar altına serenler hicap etmelir mi? Üstelik Taraf’a atıf yapılarak yayımlanmış
se bile içinde zerre kadar vicdan taşıyan herbir haberden gazetecilerin menfaat temin ettikkesin yüzü kızardı, mahcup oldu. Türkiye’nin
leri nasıl iddia olunabilir? Bu mantıkla gazeteleAB üyeliğini destekleyen Hollanda’nın İstanrin ekonomi sayfalarında çıkan üç haberden iki-
15
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
14. SAYFADAN DEVAM
bul Başkansolosluğu’nda bayrağı indirip yerine
Türk bayrağı asacak kadar şirazeden çıktı dış siyaset. Dostumuz, müttefikimiz kalmadı batıda.
Bugünkü Almanya’nın demokrasi ve insan haklarında geldiği seviyeyi bile bile böyle ifadeler
kullanılması en hafif tabirle işgüzarlıktır.
YALAN MAKİNESİNE MALZEME LAZIM TABİİ
Halkın bunlarla fazla meşgul olmaması için yalan makinesi durmamalı. Bunun için o makineye gün aşırı malzeme atmak lazım. Dış siyasetten ekonomiye her sahada müflis vaziyete düşen iktidar, dikkatleri başka tarafa kaydırmak
maksadıyla her sıkıştığında yaptığı gibi bu sefer de Hizmet Hareketi ile gönül bağı olan kimseleri hedef aldı. Rusya’da kazanılan Brokoli Zaferi saman alevi gibi söndü gitti. Zira Rus lider
Putin’in verdiklerine bakıldığında ortada zaferden eser olmadığı görülüyor. Nar, kabak, domates ve yaş üzüm gibi en fazla ihraç edilen kalemlerde yasağı devam ettiren Moskova, teselli ikramiyesi olarak brokoli ve karnabahara müsaade etti.
SPK da işgüzarlık yapıyor. Her sahada çift haneli çöküş yaşandığı halde halkın bunlardan bihaber olması için sahneye fırlayanlar arasında SPK
da var. Kendince takla atıyor. “Bakın bende ne
var efendim!” diyor ve THY haberinden birilerinin menfaat temin ettiğini iddia ediyor. Bu dosya dünyanın en vasati demokrasisinde herhangi
bir savcının önüne gitse o dakikada çöpe atılır.
GAZETECİYE İFTİRA ATACAĞINIZA THY’DEKİ
ÇÖKÜŞÜN HESABINI SORUN
Gazeteciler haber yapar. Bu imtiyazı da anayasa ve kanunlardan alırlar. Türk Hava Yolları’nın
kötü yönetiliyor olması manşetlik bir haberdir.
Hem Hazine payı olması hem de hisselerinin
ekseriyetinin halka açık olması maşeri vicdanı
doğrudan alakadar eden bir şirketten bahsediyoruz. O günlerde bu haberler dikkate alınsaydı ve THY’de nelerin yanlış yapıldığı masaya yatırılsaydı millî hava yolu hal-i hazırda 30
uçağını folyolayıp parka çektirmezdi. 30 uçağın atıl vaziyette bekletildiği her gün THY 7 milyon dolar (26,2 milyon lira) kaybediyor. Bilanço oyunları ile bu zararı makyajlanmış olması
bu hakikati değiştirmediği gibi THY’nin onlarca uçuş noktasından çekilmesinin sebebi çö-
küş değil de nedir!
SPK’nın maksadı belli. Yarın takipsizlik kararı çıksa bile Anadolu Ajansı onun haberini geçmeyeceğine göre çamur at izi kalsın, öyle mi?
Yazıklar olsun. Bank Asya alenen yalan haberlerle hedef alınırken üç maymunu oynayan SPK,
Taraf’ın THY bilançosundan hareketle rakamlara istinat ederek yayımladığı haberinden suç
icat etme peşinde.
ALIN SİZE SUÇ DUYURUSU: MEPET, TÜMOSAN VE BAKANLAR MEDYA...
SPK’yı Saray’a bağlayan Başkan Vahdettin Ertaş, manüplasyon suçu arıyorsa sadece şu son
iki ay içinde Galip Öztürk’ün şirketi MEPET’e, Albayrak Grubu’nun TÜMOSAN’ına bakması kâfi.
Hani ‘Altay Tankı’na TÜMOSAN motoru’ takılacaktı. Yeni Şafak gazetesi Albayrakların değil
mi? Onlarca Altay Tankı haberi arşivde duruyor.
O haberlerden sonra hisse fiyatı 5 liradan 10 liraya kadar çıkmadı mı? Şimdi ne olacak? Bu erken ve yönlendirme maksatlı haberlerden Albayrakların menfaat temin ettiği ortada iken
bunun üzerine gitmeyeceksiniz...
Sedat Peker ve Galip Öztürk gibi adli sicili kabarık isimler Borsa’yı parmağında oynatacak...
Algoritma ismi verilen ne idüğü belirsiz otomatik sistemle geçeceksiniz... Geçen seneye nazaran aynı seviyede para girişi olduğu halde Borsa endeksi nasıl oluyorsa 8 bin puan yükselecek... Daha ziyade Yatırım Finansman ile çalışan
ve tek başına Borsa’yı yukarı çıkarabilen Hintli Herif’in kim olduğunu sağır sultan duyacak...
Borsa kumarhaneden beter bir intiba bırakacak... 2013’te Bakanlar Medya halka arz olunacak. Dört sene şirketin hisseleri işlem görecek.
SPK, şirketin faal olmadığın ancak Şubat 2017’de
fark edebilecek(!) ve kottan çıkaracak. Bakanlar
Medya hissesi alanlar da üzerine bir bardak soğuk su içecek...
Bütün bunları görmezden gelmeniz yetmiyor
gibi 2014’ten bir haberin hesabını sormaya kalkacaksınız. Ne âlâ memleket değil mi?
Köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar. Saray
Piyasası Kurulu/SPK da müflis tüccar misali eski
defterleri karıştırıyor.
16
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
ADEM YAVUZ ARSLAN
HABER YORUM
AdemYavuz@Tr724.com | @ademyarslan
Amerikan medyasının dedektif gibi iz
sürerek ortaya çıkarttığı detaylara göre Flynn, Gülen aleyhine çalışmak
için Türk hükümetinden yüklü miktarda
para almış.
Her fırsatta İslam aleyhtarı sözler sarf eden Flynn’in
8 Kasım 2016’da The
Hill’de yazdığı Gülen
aleyhtarı yazı böyle
bir ‘anlaşmanın’ sonucu olarak kaleme
alınmış.
AKP TEZLERİ ABD’DE NEDEN
KARŞILIK BULMUYOR?
Ortaçağ sonrası İtalyan siyasetinin en önemli aktörlerinden, Floransalı düşünür Niccola Machiavelli (1469-1527) devlet adamlarına ‘öğütleri’ içeren ünlü kitabı Prens’i yazarken herhalde ‘en iyi takipçisi’nin Müslümanlar arasından çıkacağını tahmin etmemiştir.
Zira her fırsatta ‘dini kimliğini’ öne çıkartan,
namaz kılarken yada Kur’an okurken görüntülerini servis ettiren, ‘göklerden gelen bir
karar vardır’ söylemiyle iktidarına ‘ulviyet’
yükleyen Erdoğan’ın en büyük partnerleri
‘İslamofobik sayılabilecek’ kişiler.
Bilindiği gibi Machiavelli, iktidarı ele geçirmek ve sürdürmek için ‘gerektiğinde hiç bir
dini yada ahlaki kural tanımadan hareket
edilebileceğini’ savunur.
Fethullah Gülen’i yok etmek için ‘İslamafobik sayılabilecek’ fikirlere sahip kişilerle ortaklık yapıp, onlara devlet hazinesinden yüklü miktarda paralar ödüyor.
Yaygın bilindiği şekliyle de ‘amaca ulaşmak
için her yol mubahtır’ der.
Türkiye’de ‘anti-Semitik sayılabilecek’ ifadeler kullanırken ABD’de en büyük partneri Yahudi lobisi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi kariyeri
‘iyi bir Machiavelli takipçisi’ olduğunun örnekleri ile dolu. Tam da Machiavelli’nin tarif
ettiği gibi ‘amaca ulaşmak için her yolu mubah’ görüyor.
Erdoğan’ın etik anlayışına ve siyasi tercihlerine dair sayısız örnek sıralamak mümkün.
Eğer bir listeleme yapılacak olsa, son günlerde ABD kamuoyunu da meşgul eden Michael Flynn skandalı kesinlikle satır başlarından birisi olacaktır.
İLGİNÇ İLİŞKİLER AĞI
Bilindiği gibi Başkan Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı emekli general Michael Flynn
Rus büyükelçi ile olan ilişkileri nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.
Ancak gelişmeler gösterdi ki Flynn’in skandalları Ruslarla sınırlı değil.
Amerikan medyasının dedektif gibi iz sürerek ortaya çıkarttığı detaylara göre Flynn,
17
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
16. SAYFADAN DEVAM
Gülen aleyhine çalışmak için Türk hükümetinden yüklü miktarda para almış.
Her fırsatta İslam aleyhtarı sözler sarf eden
Flynn’in 8 Kasım 2016’da The Hill’de yazdığı
Gülen aleyhtarı yazı böyle bir ‘anlaşmanın’
sonucu olarak kaleme alınmış.
Ortaya dökülen belgelere göre bu yazı ve
‘birkaç görüşme’ için Flynn’e ödenen para
530 bin dolar.
dalı didik didik etti.
Mesela NBC News’te yer alan habere göre
Flynn, üst düzey istihbarat bilgilendirme
toplantılarına katılırken aynı zamanda Türkiye adına lobicilik yapmak için para almış.
Adalet Bakanlığı’nın belgelerine göre
Flynn’in ‘araştırma ekibi’nde yer alan diğer
istihbarat uzmanlarına da on binlerce dolar
ödenmiş.
Parayı ödeyen ise Hollanda merkezli Inovo
BV şirketinin yöneticisi Ekim Alptekin.
ABD medyasına yansıyan
Alptekin’in yöneticisi olduğu şirket MİT ve Türk Emniyetine teknolojik sistemler
satıyor.
Washington bir ‘lobi şehri’ olarak bilinir ve lobicilik
ABD başkentinin en büyük
sektörlerinden. Bu yüzden
bir şirketin lobi için iktidara
yakın kişilerle temasa geçmesi anlaşılabilir bir durum.
Bir diğer önemli detay ise Flynn ve ekibinin
Gülen aleyhine hazırladığı brifingleri başka
kılıfların altına saklamış olması. Ulusal gübilgilere göre
venlik ya da enerji gibi başlıklar altında düzenlenen
toplantılarda ‘Gülen briFlynn olayı Türk
fingleri’ sunulmuş.
siyasi hayatına, kendini dindar-muhafazakar
olarak tanımlayan
bir siyasetçinin, hedeflerine ulaşmak için hiçbir ahlaki ya da dini
kural tanımadan hareket edebileceğinin
somut örneği olarak
geçmiş oldu.
Fakat Alptekin ve Flynn ilişkisi bu tanıma uymuyor.
GÜLEN ALEYHİNE İSTİHARATÇILARDAN EKİP
KURMAK!
Zira resmi belgelere göre Alptekin ‘petrol
çalışmaları’ için Flynn ile anlaşmış fakat bütün faaliyetleri Gülen ile ilgili. Anlaşmanın
şartları arasında Gülen aleyhine araştırmalar yapmak için eski istihbaratçılardan kurulu bir ‘aktif araştırma laboratuvarı kurulması’ da var.
Hizmet Hareketi aleyhine belgesel hazırlanması ve aleyhte yazı yazabilecek kişilere
para verilmesi gibi ‘projeler’de anlaşmanın
bir parçası.
Amerikan medyası ilk andan itibaren skan-
ABD kamuoyundaki şüpheleri arttıran diğer bir
konu ise Ekim Alptekin’in
ifadelerindeki
çelişkiler
oldu. Tabi ‘genç bir iş adamının Gülen aleyhine çalışması için İslamofobik
bir emekli generale 530
bin dolar ödemesinin ardındaki mantığı’ çözmek kolay değil.
Çünkü bu durumun ‘ekonomik bir izahı’ yok.
FLYNN’E ÖDENEN PARA KİMİN PARASIYDI?
Harcanan paranın Alptekin’in ‘kendi parası
olmadığı yönünde’ güçlü bir kanaat var. Dahası söz konusu fonun ‘üçüncü’ hatta ‘dördüncü’ ülkeleri de içine alması gibi ihtimaller de dillendirilmeye başlandı.
ABD medyası Flynn’in yalan beyanlar üzerine inşaa ettiği senaryoyu didik didik etmekte kararlı. O yüzden önümüzdeki günlerde
Alptekin ve bağlantılarına dair başka detaylar görmek ihtimal dışı değil.
Fakat her şeyden önemlisi şu;
Flynn olayı Türk siyasi hayatına, kendini
18
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
HABER YORUM
17. SAYFADAN DEVAM
dindar-muhafazakar olarak tanımlayan bir
siyasetçinin, hedeflerine ulaşmak için hiçbir ahlaki ya da dini kural tanımadan hareket edebileceğinin somut örneği olarak geçmiş oldu.
Washington merkezli bir lobi şirketi aracılığıyla ABD medyasının önde gelen temsilcileri ‘Erdoğan, Hakan Fidan ve Hulusi Akar
ile röportajlar yapma vaadiyle’ Ankara’ya
davet edilmiş.
ERDOĞAN CEMAAT LEHİNE ÇALIŞMIŞ OLDU
Huffington Post’ta yer alan detaylara göre
Türk hükümeti ‘hiçbir masraftan’ kaçınmamış. Fakat gelin görün ki Erdoğan ile görüşmek için yola çıkan gazeteciler kendilerini
Melih Gökçek’in karşısında bulmuşlar.
Sonuç ise hiç de ummadığı gibi oldu.
Erdoğan, 17-25 Aralık sonrası ortaya çıkan
skandalları gözden kaçırmak için -ki danışmanlarından Aydın Ünal’ın yazılarına göre
hiçbir zaman sevmediği ve yok etmek için
yıllardır fırsat kolladığı- Gülen Cemaatini terörist ilan etti.
ABD’den Gülen’i ve Cemaat’in bazı yöneticilerini istiyor. Bu amaçla Amsterdam başta
olmak üzere çok sayıda grup ve lobi şirketi
ile çalışıyor.
Söz konusu çalışmalar için harcanan paranın
ise haddi hesabı yok.
Fakat Erdoğan ve ekibinin yaptığı tüm çalışmalar ayaklarına dolaştı. Flynn skandalında olduğu gibi ABD yönetimi ‘çok sık ve rahatlıkla yalan söyleyen bir anlayış’la tanışmış oldu.
Hal böyle olunca da Gülen ve 15 Temmuz için
Türk tarafının ortaya attığı tezlere ciddi mesafeliler.
Amerikan medyasında Gülen lehine yorumlar arttı.
ABD MEDYASINA TARİHİ KAZIK!
Önde gelen medya kurumları ‘Flynn ve Türk
hükümeti arasındaki ilişkiyi’ sorgularken
ABD tarafındaki güvensizliği arttıran yeni bir
gelişme oldu.
Son iki gündür aralarında New York Times
ve Washington Post gibi önemli gazetelerde
AKP yönetiminin ‘yalanlarına’ dair ilginç yazılar var.
Mesele özetle şöyle:
Böylesine kritik bir dönemde Erdoğan, Fidan
ve Akar ile görüşmek için yola çıkıp ‘Twitter
ergeni kıvamındaki’ Melih Gökçek ile muhatap olmak Amerikalı meslektaşları rahatsız
etmiş doğal olarak.
Gökçek başta olmak üzere muhatap oldukları Türk yetkililerden komplo teorileri dinleyen gazeteciler Erdoğan ve kabinesi hakkında ‘daha da şüpheci’ olarak geri dönmüşler.
Diğer yaptıklarını bir kenara koyun, sadece
bu olay bile Türkiye’nin itibarını yerlerde süründürecek türden.
Düşünsenize, bir düzine Amerikan gazetecisine yalan söyleyip Türkiye’ye götürüyorsunuz.
‘Gülen’in deprem yaptırabileceği’ gibi deli
saçması şeyleri anlatıp sonra da ABD medyasının -dolayısıyla ABD siyaseti ve kamuoyunun- sizi ciddiye almalarını bekliyorsunuz.
Bir yandan Havuz’da çıkan akla ziyan haberleri -tercüme bile etmeyerek -ABD’ye delil
diye yolluyorsunuz öbür yandan da ABD’nin
en etkili gazetelerine yalan söyleyip Gökçek
ile muhatap ediyorsunuz.
Aslında Flynn olayı da bir yönüyle yalan söylenilerek Ankara’ya götürülen gazeteciler
olayı gibi.
ABD tarafında ‘Erdoğan ve AKP’ye dair resim’ giderek daha da netleşiyor.
19
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
ERHAN BAŞYURT
ErhanBasyurt@Tr724.com
‘Türkiye’yi AB’ye tam üye yapacağım’ vaadiyle yola çıkan AK Parti’nin ülkeyi getirdiği
noktaya bakın! AB başkentlerinden başbakan
ve bakan seviyesinde bir bir kovuluyorlar.
Sizin de yüreğiniz yanıyor mu?
Bir Türk bakanın Hollanda’ya yalan
beyanlarla gizlice giriş yapmasını, zafiyet içinde kendisini konsolosun arabasına kilitlemesini ve polis
tarafından sınır dışı edilmesini düşündükçe yüreğim yanıyor.
Başbakanın, dışişleri bakanının ve bakanların programlarının bir bir iptal edildiğini,
Avrupa’da kapıların yüzlerine bir bir çarpıldığını gördükçe yüreğim yanıyor.
Türkiye’nin diktatörlükle yönetilmeye başlandığını, 15 Temmuz sonrası yeni bir safhaya geçildiğini, 16 Nisan’da ‘Tek Adam’ devrine geçilmeye çalışıldığını okudukça yüreğim yanıyor.
‘2017’de, Türkiye vatandaşları için AB’ye
vizesiz seyahat başlayacak’ diye vaat eden
AK Parti’nin, bakanları vizeyle bile AB’ye giremiyor.
Üç beş oy hesabıyla yalan beyanlarla gerilim tırmandırıp, gurbetçileri de ateşe atıyorlar.
Varsa yoksa ‘saltanat’, ne halk ne ülke
umurlarında değil...
***
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Komisyonu, Venedik Komisyonu, Avrupa
Parlamentosu arka arkaya raporlar yayınlıyor, Türkiye’de son üç yıldır sistematik ve
hükümet destekli insan hakları ihlalleri yapıldığını ve işkenceye geri dönüldüğünü yazıyor.
Özgür ve ileri demokrasi vaatleriyle iktidara
gelen AK Parti’nin ülkeyi götürdüğü uçuruma dikkat çekiyorlar.
***
Türkiye, 12 Eylül darbesinden bu yana
Avrupa’da da dünyada da hiç bu kadar itibarsız olmamıştı.
Türkiye, hiç bu kadar rezaleti ardı ardına yaşamıştı.
‘Türkiye’yi AB’ye tam üye yapacağım’ vaadiyle yola çıkan AK Parti’nin ülkeyi getirdiği
noktaya bakın!
AB başkentlerinden başbakan ve bakan seviyesinde bir bir kovuluyorlar.
İsrail’e ve Rusya’ya önce diklenen ardından
özür beyan edip tavizler veren AK Parti iktidarı, bugün de AB ülkelerine Almanya’ya,
Hollanda’ya ‘kabadayılık’ yapıyor ve ‘sokak
ağzıyla’ tehditler savuruyor.
Her seçim öncesi suni krizlerle tansiyonu
yükseltip, saman alevi gibi aniden parlayıp
dış politikayı iç siyasete kurban ediyorlar.
Seçimden sonra da ‘süt dökmüş kedi’ gibi
özür beyan edip ‘oyuna geldik, aldatıldık’
diyorlar ve ağza alınmayacak ifadelerle hakaret ettikleri muhataplarının ayağına gidiyorlar.
20
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
YORUM
19. SAYFADAN DEVAM
***
riyorlar.
Diplomasi
edebinden
uzaklaştıkça
Türkiye’yi dünyaya rezil ediyorlar..
***
İktidarın, krizlerini Türkiye’ye başarı gibi
pompalaması, milliyetçi duyguları tahrik
edip oy devşirmesi önemli değil, neticede
selden geriye kalan çer çöp ve kum oluyor.
***
Türkiye, giderek ‘kağıttan kaplan’ bir ülke
haline geliyor.
Gürler ama yağmaz...
Kendi ülkelerinde Nazi Almanya’sı gibi yargısız infazlar yapıyorlar, 50 bin kişiyi delilsiz
hapse atıyor 200 bin kişinin ekmeğiyle keyfi oynuyorlar, özel mülkü gasp ediyorlar ama
Avrupa’yı Nazilik ile suçluyorlar.
Kendi ülkelerinde muhalefet liderlerini, özgür gazetecileri hapse atıyor, televizyonlarda ve meydanlarda konuşmalarını engelliyor, Avrupa’ya ifade özgürlüğü dersi vermeye kalkıyorlar.
Kendi ülkelerinde seyahat özgürlüğünü kısıtlayıp, diktatörlüğün temel taşı ‘Tek Adam’
rejimi tesis etmek için çabalıyorlar, şiddetsiz protestolara biber gazı, ilaçlı tazyikli su
ve gerçek mermi ile müdahale ediyorlar,
Avrupa’ya demokratik haklar tepkisi göste-
Ve halkın bir kesimi tüm bu söylemleri satın
alıyor, sokaklara dökülüyor.
‘Gassalın elinde meyyit gibi…’ ne tarafa
döndürseler dönüyor ve asla gerçeği sorgulamıyorlar.
Siyaset hiç bu kadar iki yüzlü ve hiç bu kadar pervasız olmamıştı!
Evet, yüreğim yanıyor.
Ülkenin yuvarlandığı uçurumu gördükçe yüreğim yanıyor.
Her defasında oyuna gelen halkımızı gördükçe, gerçeklerden ve gerçekliklerden uzaklaştırılan, doğru habere ulaşması engellenen
halkımızı baktıkça yüreğim yanıyor.
Türkiye’nin maruz bırakıldıklarını gördükçe
artık Hitler’in nasıl iktidara geldiğini, dünyayı nasıl kolaylıkla felakete sürüklediğini, Esed’in ülkesini nasıl adım adım iç savaşın içine çektiğini, aydınların ve halkın tüm
bu olanlara nasıl engel olamadıklarını artık
anlıyorum.
Anladıkça, yüreğim yanıyor.
Sizin de yüreğiniz yanıyor mu?
Kendi ülkelerinde Nazi Almanya’sı gibi yargısız infazlar yapıyorlar, 50 bin kişiyi delilsiz hapse atıyor 200 bin kişinin ekmeğiyle
keyfi oynuyorlar, özel mülkü gasp ediyorlar
ama Avrupa’yı Nazilik ile suçluyorlar.
21
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
ANALİZ
GÖKSEL İLHAN | Gokselilhan@Tr724.com
Türkiye-NATO
İlişkilerine kısa bir bakış
2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği, Türk Boğazları ile Kars ve Ardahan üzerinde açık olarak hak iddia ediyor ve bu yönde Türkiye’den toprak talebinde bulunuyordu. Ülkemizin toprak bütünlüğü için giderek
açık ve yakın bir tehdit haline gelen Sovyetler Birliğinin baskı ve isteklerine direnebilmek, yayılmakta olan Komünizm tehlikesine
karşı tedbir almak maksadıyla, Türkiye 1952
yılında NATO’ya üye oldu. Türkiye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına katkı yapan
bu stratejik adımın ne denli isabetli olduğunu zaten tarihi süreç göstermiş oldu.
Soğuk Savaş sona erdikten sonra NATO’nun
varlık sebebi ve geleceği hem yurtdışında
hem de -kısmen de olsa- yurtiçinde sorgulandı. Sınırlarındaki tehdit ortadan kalkan
Avrupa için NATO, daha çok, Avrupa sınırlarındaki (Bosna, Kosova) ve Avrupa dışındaki
(Somali, Afganistan, Libya) krizlere müdahale aracı haline geldi.
Türkiye, Avrupa ülkelerinden farklı olarak,
sınırlarındaki Sovyet tehdidi sona ermiş olsa
da, İran, Irak ve Suriye’den kaynaklanabilecek bir tehdide karşı NATO’yu güvence olarak gördü. Örneğin Suriye iç savaşı esnasın-
da Suriye’den topraklarına atılabilecek balistik füzelere karşı NATO’dan hava savunma
sistemlerini getirtti.
RUSYA AGRESİFLEŞTİKÇE NATO’NUN
ÖNEMİ ARTTI
Son dönemde Rusya’nın önce Gürcistan’ın
sonra da Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne müdahalesi ve bu müdahalelerden Doğu
Avrupa’daki ittifak üyelerinin duyduğu derin
endişe NATO’nun ‘Kolektif Savunma’ görevinin tekrar öne çıkmasına neden oldu. Rusya, NATO tarafından, Kuzey Kutbu bölgesindeki deniz ticaret yollarından Baltık bölgesine, oradan Karadeniz, Doğu Akdeniz ve
son olarak Suriye’ye kadar geniş bir cephede tekrar ortaya çıkan bir tehdit olarak algılandı. NATO görünür gelecekte Rusya’dan
kaynaklanan bu tehdidi birinci öncelikli tehdit olarak gördü ve bu konuda “Hazırlık EyÜlkemizin toprak bütünlüğü
için giderek açık ve yakın bir
tehdit haline gelen Sovyetler
Birliğinin baskı ve isteklerine direnebilmek, yayılmakta olan Komünizm tehlikesine karşı tedbir almak maksadıyla, Türkiye 1952 yılında
NATO’ya üye oldu.
22
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
ANALİZ
21. SAYFADAN DEVAM
lem Planı” (Readiness Action Plan) olarak
adlandırılan bir dizi tedbiri gündeme getirdi
ve bu konudaki uygulamalarını başlattı. Bu
nedenledir ki Rusya, tarihi emelleri önündeki en büyük tehdit olarak gördüğü NATO ittifakını dağıtabilmek için sivil, askeri ve hibrit her türlü yöntemi denemeye devam etmektedir.
Türkiye Rusya’nın bir tehdit olarak ortaya çıkışını en fazla Suriye’de hissetti. Suriye’nin
bir Türk savaş uçağını düşürmesi, Türkiye’nin
Suriye’ye karşı hava sahasında aldığı sert önlemler, bu önlemlerin Suriye’ye yerleştirilen
Rus kuvvetlerine karşı da uygulanması ve bunun sonucunda Rus savaş uçağının düşürülmesi, Türkiye ile Rusya arasındaki gerilimin
önemli adımları oldu. Rus uçağının düşürülmesinin hemen ardından Türkiye, güneyindeki hava sahasının tamamen NATO komuta kontrolünde korunması için büyük gayret gösterdi ve bunun sonucunda NATO’nun
desteğini de aldı.
NATO’NUN TÜRK ORDUSUNA
VERDİĞİ MİSYON
Türkiye’nin savunmasının yanında diğer
önemli bir konu da ‘Demokrasi, özgürlüklerin korunması ve hukukun üstünlüğü’ olarak
ifade edilen değerlerin ittifak anlaşmasının
temelini oluşturması ve ittifakın bu amaçlara hizmet etmesidir. Şu günlerde ülkemizin içinde bulunduğu demokrasiden oldukça
uzak durum bu değerlerin önemini biz kez
daha gözler önüne sermiştir.
Diğer taraftan NATO bir savunma paktı olmaktan öte, TSK’yı bir Ortadoğu ordusu olmaktan çıkartıp, modern ordularla ortak harekat yapabilecek bir konuma taşımış bir
platformdur. Ayrıca bu platformda, ittifaka üye tüm ülkelerden seçilmiş sivil ve asker
personel bir araya gelerek birbirlerini daha
yakından tanımakta ve anlamaktadır. Böylelikle, gelecekte büyük sorunlara neden olacak anlaşmazlıklara, bu platform sayesinde
uzlaşılmış çözümler üretilebilmektedir.
NATO, Avrupa’daki ve Dünya’daki güvenlik-
NATO üyeliği Türk Silahlı Kuvvetlerimize, günümüzün en gelişmiş orduları ile birlikte eğitim yapma, eğitim standartlarını yüksekte tutma, modern harbe yönelik gelişmeleri (Teknikler, Taktikler, Prosedürler) yakından takip etme ve benimseme olanağı sunmaktadır.
le ilgili gelişmelere ve politikalara etki edebilmesi için Türkiye’nin etkinlikle kullanabileceği belki de tek uluslararası organizasyondur. İttifaka üye tüm Batı ülkeleriyle eşit
haklara sahip olan Türkiye, kararlarını ancak
tam mutabakatla alabilen ittifakın aldığı her
karara doğrudan etki edebilecek konumdadır. Türkiye’nin bu konumunu ne derece etkin kullanabildiği başka bir tartışmanın konusudur.
TÜRK ORDUSUNUN ‘SAVUNMASIZ’
ALANLARI
Türk Silahlı Kuvvetleri personel ve araç gereç
bakımından NATO’nun sayılı güçleri arasındadır. Ancak, hava savunma, elektronik harekati hassas güdümlü angajman, kapsamlı
askeri istihbarat, uzun mesafe lojistik aktarım konularında kısıtlı kabiliyetlere sahiptir.
NATO üyeliği, ülkemizin bu kısıtlı alanlardaki savunma zaafiyetlerinin, diğer üye ülkeler tarafından karşılanması bakımından kritik olanaklar sunmaktadır. Bu kısıtlamalarla Türkiye’nin müstakil olarak örneğin İran
veya Rusya gibi bir ülke ile girebileceği bir
savaşın çok yıkıcı sonuçları olacağı açıktır.
23
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
ANALİZ
22. SAYFADAN DEVAM
NATO üyeliği Türk Silahlı Kuvvetlerimize,
günümüzün en gelişmiş orduları ile birlikte
eğitim yapma, eğitim standartlarını yüksekte tutma, modern harbe yönelik gelişmeleri
(Teknikler, Taktikler, Prosedürler) yakından
takip etme ve benimseme olanağı sunmaktadır. Rus ve Çin orduları nisbeten güçlü ordular olsa da, eğitim, ordunun yönetimi ve
kuvvetin kullanımı açısından Batılı ülkelerin
halen gerisindedirler.
TÜRKİYE’NİN NATO’YA BAKIŞINDA
DEĞİŞİKLİK OLMALI MI?
Rusya’nın iktidardaki AKP Hükümetine, özellikle Suriye Krizi kapsamında, son dönemde
verdiği kısıtlı destek önemlidir. Ancak kısa
sürede, ne kadar süreceği ve ne amaçla yapıldığı şimdilik tam açık olmayan bu destek göz önünde tutularak, Türkiye’nin NATO
üyeliğini tartışmaya açmak, çok acemice,
çok aceleci ve son derece yanıltıcı bir yaklaşımdır. Ülkeler güvenlik konusundaki tehdit
algılarını ve bu tehditlere karşı başvuracakları tedbirleri yıllar içinde geliştirirler.
Rusya’nın maksadı Türkiye’yi, Suriye, Ortadoğu ve Avrupa’daki maksatları için gerektiği sürece kullanmaktır. Rusya Suriye’yenin
kuzeyinde Türkiye’nin İŞİD’e askeri müdahalede bulunmasına izin vermiştir ancak Kürt
unsurlarına yapılabilecek bir müdahalenin
önünde sonuna kadar duracaktır. İŞİD tamamen bertaraf edildiğinde Türkiye’nin bir an
önce Suriye’yi terk etmesini isteyecek güç
yine Rusya olacaktır. Rusya, NATO’daki birliği ve ahengi zedelemek istemektedir.
Türkiye bu konuda Rusya’ya altın bir fırsat sunmaktadır. Günümüzde Rusya’nın
Türkiye’nin toprak bütünlüğüne tehdit olmadığını iddia etmek sadece bir hayaldir.
Rusya, Boğazların hakimiyetinde söz sahibi
olma emelinden vazgeçmiş değildir.
Ülkemizin güneyinde toprak bütünlüğümüzü tehdit edecek, Kürt etnik kökenine dayanan bir devlet kurulması Rusya’nın eskiden
beri desteklediği bir politikadır. Ermenis-
NATO’ya üyeliğin tartışılabileceği gün elbette gelebilir. Bu
tartışma ancak Türkiye’nin
kendi silah sanayiini geliştirdiği, alternatif ittifakları kurma
gücüne ve kapasitesine ulaştığı
şartlarda gerçekleşebilir.
tan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmazlıkta,
Rusya Ermenistan tarafında yer almaktadır.
Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik emellerini sürdürmesi, Rusya’dan
aldığı cesaretle mümkün olmaktadır. Yunanistan ile Türkiye arasındaki olası bir krizde
Rusya’nın tarafı daha şimdiden bellidir.
NATO’DAN KOPMAK EN ÖNCE TÜRKİYE’YE
ZARAR VERİR
Türkiye’nin NATO üyeliğini şu anda tartışmaya açmak önce Türkiye’ye zarar verir. Bunun
ötesinde NATO’dan ayrılma konusunda atılacak her adım, ileride Türkiye’den Boğazlar,
Ermeni konusu, Kürt sorunu ve Fırat-Dicle
sularının paylaşımı konularında taviz isteyeceği kesin olan Rusya, İran ve Suriye ittifakı
karşısında Türkiye’yi savunmasız bırakır. Bunun hesabını tarih ve millet önünde AKP iktidarı da dahil kimse
NATO’ya üyeliğin tartışılabileceği gün elbette gelebilir. Bu tartışma ancak Türkiye’nin
kendi silah sanayiini geliştirdiği, alternatif ittifakları kurma gücüne ve kapasitesine ulaştığı şartlarda gerçekleşebilir.
Şu an için bu tartışmanın şartlarından hiçbirisi ortaya çıkmış değildir. Diğer yandan,
NATO’ya üyeliğin şu anki konjonktürde tartışmaya açılması, İttifakın temelinde yer alan
‘demokrasi, özgürlüklerin korunması ve hukukun üstünlüğü’ değerlerinden Türkiye’nin
daha da hızlı şekilde uzaklaşmasından başka bir amaca hizmet etmez.
NATO üyeliği, ülkemizin Batı limanında kalması için Kore Savaşı’nda 718 şehit verilerek
bu limana atılmış sağlam bir çapadır. Bu çapa
çekilirse, ülkemizin hangi sonu görünmeyen
sulara doğru sürükleneceği belirsizdir.
24
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
EFE YIĞIT
SPOR DOSYA
724.com
EfeYigit@Tr
E
R
E
F
S
N
A
TR
N
I
R
A
L
N
A
N
A
C
R
HA
I
N
I
Ğ
I
L
I
Ş
R
KA
E
D
G
I
L
R
A
L
I
D
A
M
A
AL
haftalarda suskunluğa büründü. Yine bedelsiz
kadroya katılan Hollandalı ünlü futbolcu Nigel
davranıp, milyonlarca lira bonservis ücreti karde Jong da eski günlerinden uzak bir görüntü
şılığında yıldız oyuncuları kadrosuna katan taçizdi. Galatasaray’dan sonra transferde 15 milkımlar istedikleri başarıyı alamadılar. Süper
yon Euro ile en çok para harcayan ikinci takım
Ligin transfer şampiyonu Galatasaray ligde zirolan Trabzonspor ise ligin ilk devresinde tel tel
veden uzaklaşıp, kupada elendi. Ligin bir başka
dökülürken, ikinci devre ödediği transfer ücretransferde coşan takımı Fenerbahçe de, ligden
tinin karşılığını almaya başladı. Karadeniz ekikoparken sadece kupada yoluna devam ediyor.
bi ilk devre 16 maçta 18 puan toplarken, ikinci
Benzer durum Avrupa liglerinde karşımıza çıdevre oynadığı 8 maçta 20 puan koparabildi.
kıyor.
Trabzonspor’un devre arası transfer döneminde Beşiktaş’tan 200 bin Euro karşılığında kadKulüplerin açıkladığı transfer rakamlarına göre
rosuna kattığı Olcay Şahan, bordo mavili forma
2016-17 sezonunda en çok harcamayı Galaile çıktığı 8 maçta 1 gol ve 4
tasaray yaptı. Sarı Kırmızılı ekip, Serdar Aziz,
asistlik performans serEren Derdiyok, Garry Rodrigues,
n gileyerek 5 gole katkı
o
y
l
i
m
Tolga Ciğerci ve Ahmet
5
0
1
a
y
’
a
b
sağladı.
Çalık gibi oyunculaPaul Pog rvis ödeyerek
e
s
n
o
ı
b
l
rı kadrosuna katarken
o
a
h
a
Eur
p
n
e
n
i
n
i
h
i
r
Lider Beşiktaş transferkasasından 20 milyon
a
t
n
l
e
o
r
b
i
t
t
ş
fu
e
l
k
e
ç
r
e
g
de
11
milyon
Euro
harEuro çıktı. Garry Rodi
n
i
r
e
f
s
n
se
i
a
r
d
t
e
t
i
n
U
carken, sattığı futbolrigues ve Serdar Aziz,
r
e
t
s
e
h
c
n
a
n
o
M
y
l
i
m
culardan 14 milyon Euro
takıma çok az katkı
5
8
1
ı
ğ
ı
d
a
c
r
e
a
n
h
ı
n
gelir elde etti. Liderin
sağlarken, sezon başını
ğ
ı
l
ı
ş
r
a
k
n
u
n
’
.
o
i
r
d
takipçisi
Başakşehir
da iyi form tutan Eren
u
l
i
E
b
e
r
ö
g
a
p
u
k
e
ise 5,6 milyon Euro’luk
Derdiyok ise ilerleyen
ligde n
Transfer döneminde oldukça cömert
25
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
SPOR DOSYA
24. SAYFADAN DEVAM
transfer harcamasının karşılığını, oyuncuların
performansıyla fazlasıyla çıkardı. Transferde
çoğu oyuncuları bedelsiz kadrosuna katan Fenerbahçe ise, yıldız isimlerden istediği verimi
alamadı. Ligde şampiyonluk potasından uzaklaşan Sarı Lacivertli ekip, yoluna kupada devam
ediyor.
CRYSTAL PALACE
EN KÖTÜ TRANSFER TAKIMI
İngiltere Premier Ligin transfer şampiyonu
Manchester City oldu. Arap işadamlarının desteklediği Manchester City bu sezon transfere
213 milyon Euro harcadı. Ligde 3. sırada bulunan M. City, lider Chelsea’nin 10 puan gerisinde şampiyonluk yarışından kopmuş durumda. Paul Pogba’ya 105 milyon Euro bonservis
ödeyerek futbol tarihinin en pahalı transferini
gerçekleştiren Manchester United ise harcadığı 185 milyon Euro’nun karşılığını ne ligde ne
kupa görebildi. Mourinho’nun takımı şampiyonluk yarışından haftalar önce koptuğu gibi
ilk 4’e girip, Şampiyonlar Ligi’ne katılma şansını da neredeyse kaçırmış durumda. Chelsea
harcadığı 132 milyon Euro’nun karşılığını ligde
liderlik ile alırken, 82 milyon Euro’luk transfer harcaması yapan Tottenham da ligde ikinci sırayı tutarak, taraftarlarını sevindirdi. Avrupa’da transferde en çok para harcayan 10.
kulüp olan Crystal Palace ise tam bir hayal
kırıklığı yaşadı. Crystal Palace ligde 17. sırada
bulunuyor.
Bayern Münih, lig, kupa ve Şampiyonlar Ligi’nde yoluna emin adımlarla ilerliyor. Bundesliga’da Bayer Leverkusen harcadığı 57 milyon
Euro’nun, Wolfsburg ise 77 milyon Euro’nun
karşılığını ligde alamadı.
Serie A’da üst üste 6. Şampiyonluk yolunda
ilerleyen Juventus, transfer döneminde 191 milyon Euro’luk harcamayla Avrupa’da Manchester City’den sonra en çok para harcayan kulüp
olmuştu. Ancak Juventus Pogba ve Morata gibi
yıldızların satışından ise 173 milyon Euro gelir
elde etti. Seria A’da transferde harcadığı milyonların karşılığını ligde alamayan takım ise
İnter oldu. Tam 154 milyon Euro’luk transfer
yapan İnter, ligde 5. sırada bulunuyor ve şampiyonluk yarışından haftalar önce koptu. Ligde
ikinci sırada bulunan Roma transferde 100 milyon Euro, 3. sıradaki Napoli ise 97 milyon Euro
harcadı.
La Liga’da 122 milyon Euro ile transferin şampiyonu Barcelona, ligde Real Madrid’in ardından ikinci sırada bulunuyor. İnişli çıkışlı bir grafik çizen Barcelona bazı oyunculardan verim
alamazken, lider Real Madrid ise harcadığı 30
milyon Euro’nun karşılığını hem ligde hem de
Şampiyonlar Ligi’nde görüyor. Atletico Madrid ise harcadığı 81 milyon Euro’nun karşılığını
ligde alamazken, Şampiyonlar Ligi’nde yoluna
devam etmesiyle teselli buldu.
Fransa Ligue 1’de son 4 yılın şampiyonu Paris Saint Germain, transferde şampiyonluğu da
ALMANYA VE İTALYA’DA LİDERLER KEYİFLİ
kimseye kaptırmadı. 144
Almanya’da transfer
milyon Euro’luk transfer
döneminin şampiyoyapan PSG, geçen yılnu Borussia Dortmund
A
R
A
P
K
O
Ç
N
E
E
D
R
lara göre transfer ettiği
oldu. Dortmund ekibi
E
F
S
N
A
R
T
R
E
L
P
oyunculardan yana pek
tam 121 milyon Euro’luk
Ü
L
U
K
N
A
Y
A
C
R
A
H
yüzü
gülmedi.
Ligde
Moharcama
yaparken,
O
R
U
E
N
MILYO
3
1
2
naco’nun ardından ikinAndré Schürrle için 30
ITY
O
C
R
U
R
E
E
T
N
S
O
E
Y
H
L
ANC
1 MI
M
9
1
ci sırada bulunan PSG,
milyon Euro, Mario GöURO
E
S
N
U
O
T
Y
L
N
I
E
M
V
JU
185
Şampiyonlar
Ligi’nde
tze için ise 22 milyon
URO
E
D
N
E
O
T
Y
I
L
I
N
M
U
M.
154
RO
U
E
ise Barcelona’ya 4-0 kaEuro ödedi. Ancak bu
N
O
Y
L
R
I
E
M
4
İNT
4
1
RO
U
E
N
zandığı maçın rövanşını
oyunculardan istediği
O
Y
L
I
PSG
132 M
RO
U
E
N
O
A
6-1 kaybederek elenY
E
verimi alamadı. Takım
L
S
I
L
CHE
122 M
O
R
U
E
A
N
N
O
O
L
Y
L
E
I
mişti. Lider Monaco, 50
şampiyonluk potasın1M
BARC
2
1
O
R
D
U
N
E
U
N
M
O
T
Y
R
L
milyon Euro’luk transdan uzaklaşırken, tek
B. DO
113 MI
URO
E
N
L
O
A
Y
L
N
I
E
M
S
ferle ligde liderliğe yüktesellisi Şampiyonlar
AR
100
E
C
A
PAL
L
A
T
S
Y
R
C
selirken, sezonun sürpLigi’nde adını çeyrek
riz takımı Nice sadece 15
finale yazdırması oldu.
milyon Euro harcayarak
Lider Bayern Münih
ligin devleri Monaco ve
transferde 70 milyon
PSG ile şampiyonluk yaEuro harcarken, karşılırışı veriyor.
ğını ligde liderlikle aldı.
GÜNLÜK E-GAZETE
15 MART 2017 ÇARŞAMBA
SAYI: 129
ARKA SAYFA
AĞRI KESICILER,
ACILARA KARŞI DA DUYARSIZLAŞTIRIYOR !
Ağrı kesicilerin, vücuttaki yan etkileri bi-
linen bir gerçek. Uzun süreli kullanımlarda organlara ciddi hasarlar verebiliyor. ABD’nin Ohio
State Üniversitesi’nde yapılan ağrı kesicilerin
duygusal etkilerini inceleyen araştırmada çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. Buna göre, ağrı kesici
ilaçların temel maddelerinden olan parasetamol, zaman içerisinde kişilerin empati kurma
yeteneklerini de öldürüyor. Araştırmada, ağrı
kesici kullananların ilacın etkisi devam ederken
diğer insanların acılarına karşı daha duyarsız
olduğu tespit edildi.
cıların, kendilerine gösterilen senaryolara daha
düşük notlar vermesi dikkat çekici bulundu.
İlaç verirken
bir daha düşünün
Yetişkinler için sık sık bilinçli ilaç kullanma
konusunda uyarılarda bulunan uzmanlar, çocuklar için de aynı duruma dikkat çekiyor. Çocuğun
büyüyen bir organizma olduğu, verilen her ilacın
büyüyen kemik, göz, akciğer gibi pek çok dokuya etki ettiğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini
vurguluyorlar. Uzmanlar, ebeveynlere şu uyarılarda bulunuyor : Çocuklara verdiğimiz her ilaç
iki kere düşünülerek verin. Bağışıklık güçlendirici
ilaçlar önerildiğinde çocuklarda uzun dönem sonuçlarının olup olmadığını mutlaka sorgulayın.
Araştırmada ilk safhasında, 80 öğrencinin yarısına ağrı kesici, yarısına plasebo (ilaç yerine kullanılan etkisiz madde) verildi. Ardından deneyin
katılımcılarına, her birinde acıklı bir durumun
aktarıldığı 8 farklı senaryo anlatıldı ve öğrencilerden buradaki acıyı 1 (en düşük) ve 5 (en yüksek) arasında numaralandırılmaları istendi. İlk
aşamanın sonunda bile ağrı kesici alan katılım-
KÜNYE
Genel Yayın Yönetmeni
Yazıişleri Müdürü
Sosyal Medya Editörü
Selim GÜNDÜZ | SelimGunduz@Tr724.com
Erman YALAZ (Web) | ErmanYalaz@Tr724.com
Kemal AY (e-gazete) | KemalAy@Tr724.com
Ömer Özdemir | OmerOzdemir@Tr724.com
Tasarım
Mehmet YILDIZ | MehmetYildiz@Tr724.com
Haber Direktörü
Sefer CAN | SeferCan@Tr724.com
Yayın Koordinatörü
Ali Mirza YAZAR | AliMirza@Tr724.com
egazete.Tr724.com
Alper UYANIK | AlperUyanik@Tr724.com
Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com
www.Tr724.com
irtibat@Tr724.com
İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı
Reklam | info@Tr724.com
E-gazete | Egazete@Tr724.com
@Tr724com
/Tr724com
Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik
yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Download