Tunç Taner Fedakar Olmak Günümüzde, çoğu insan sergilediği davranışlara göre toplumda kendine bir yer edinir. Bazıları hayatta bencil olmayı savunurken bazıları da fedakar olmayı seçer. Yalnız unutulmamalıdır ki hayatta her şeyin fazlası zararlı olduğu gibi aşırı bencil veya aşırı fedakar olmanın da hiçbir faydası yoktur. İnsanlar bu konudaki davranışlarını şekillendirirken oldukça çelişkiye düşmektedirler. Bu çelişkinin başlıca nedenlerinden biri de bencil olmanın çoğu insan tarafından zalim olmakla karıştırılmasıdır. İnsan kendini mi düşünmeli yoksa başkalarının iyiliği için mi çalışmalı sorusu çoğu kişinin karar vermekte zorlandığı bir konudur. Bu konuda benim de düşüncelerim tam olarak bir tarafı seçmek yönünde değildir çünkü iki tarafın da pozitif ve negatif yönleri vardır. Bu soruya cevap verebilmek için insanın kendi hayatındaki amacı sorgulaması ve amacını benimsemesi gerekir. Bana göre hayatta her insanın amacı önce kendi gelişimini sağlamak, ardından başkalarının iyiliği için çalışmak olmalıdır. Kısaca kendimizi geliştirmenin ne demek olduğunu açarsak kişinin bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişiminden bahsetmekteyim. İnsan, fiziksel bir aktivite yaparak bedensel, kendine hayat boyu sürdürebileceği bir tutku veya uğraş edinerek ruhsal ve akademik anlamda da başarılı olarak zihinsel gelişimini sürekli daha iyisine odaklanarak geliştirmelidir. Bunları yapmayan bir insan hayatta hiçbir zaman mutlu olamaz çünkü gerçek mutluluk kişi ancak kendi morallerini uygulayabildiği ve hayallerini gerçekleştirebildiği zaman yakalanabilir. Sürekli fedakarlıklar yapan bir insanın kedinde hedefler koyup bunlara ulaşmaya zamanı ve gücü yoktur. Bu yüzden hayatta başkalarına da yardım etmenin sırası olsa da önceliğin her zaman kendimize yönelmemiz olduğunu savunmaktayım. Bu konuma gelmek ise ancak bir süreliğine bencil bir hayat sürmekle mümkün olmaktadır. Çünkü insanın doğası da bunu gerektirir aslında. İlk insanların var oluşundan beri birey hayatta kalabilmek için her zaman kendini düşünmeli ve davranışlarını ona göre şekillendirmelidir. Bu durum genlerimize de işlemiş olup bilinçaltımızda var olan bir davranış biçimidir. Ancak başkalarını düşünmeden bencil bir hayat sürmek çoğu insana etik gelmediği için ve psikolojik anlamda da dünyaya bir katkısının olması yönünde insana kendini iyi hissettirdiği için insanlar başkaları için fedakarlıklar yapmak istemektedir. Bir örnek verecek olursak boş bir bardağa su boşalttığımızı düşünelim. Bardak ancak dolduktan sonra suyu taşıracaktır. Aynı bu olay gibi insan da ancak hem maddi hem de manevi anlamda yukarıda bahsettiğim şekilde kendini geliştirdikten sonra kendinden bir şeyler vermeye hazırdır. Aksi takdirde insan kendi kendine zarar verecek ve başkalarının iyiliği doğrultusunda kendi heba olacaktır. Dünya bizim aynamızdır. Yani dışarıya ne verirsek geri dönüt olarak aynı şeyi alırız. Ancak ne kadar çok fedakarlık yaparsak insanlığa o kadar faydamız olur mantığı başlıca bir yanılgıdır. “Kör Nokta” adlı filmde de görüldüğü gibi önceden sıradan bir çocuk olan Michael Oer, Bay ve Bayan Tuohy tarafından evlatlık alındıktan sonra yeteneği keşfedilerek çok iyi bir futbolcu olma yolunda ilerlemektedir. Yapılan bu fedakarlık Michael’ın önünü açsa da bu fedakarlığı yapmadan önce kendi durumumuzu garantiye almak esastır. Bay ve Bayan Tuohy’un maddi açıdan bir problemi olmadığı için yapılan fedakarlık insanlığa yararlı bir iş olarak geri dönebilmiştir. Filmden de anlaşılacağı gibi insanların hayattaki amacı birbirlerini kollamak ve yardımlaşmaktır ancak kendimizi geliştirmeye devam etmeksizin dışarıya kendimizi feda etmemizin hiçbir anlamı yoktur. İnsanlar ilk önce kendini her anlamda geliştirmeye bakmalı, ardından yardıma ihtiyaç duyulan yerlere odaklanmalıdır. Başkalarıyla yardımlaşarak fedakar bir hayat sürmek insana kendini psikolojik olarak iyi hissettirse de daha kendi ayakları üzerinde duramayan bir insanın böyle bir işe kalkışması son derece saçmadır.