Georg Wilhelm Friedrich Hegel Georg Wilhelm

advertisement
13/05/16 Georg Wilhelm Friedrich Hegel
(1770-1831)
—  19. asrın 2.yarısı ile 20. asra damgasını vuranlardan
HEGEL VE MARX
—  Yaşadığı dönemde Fransız İhtilali’ne şahit olmuş, yaşadığı şehir
Jena’nın Napolyon tarafından işgal edilmesiyle, eserleriyle beraber
kaçmış. Ömrünün son dönemini Berlin’de felsefe üzerine dersler
vererek geçirmiştir.
—  Merkezi bir otorite altında Alman Birliği oluşturmaya çalışmış
(temel kaygısı bu)
—  Faşist ideoloji, onun devlet ve millet düşüncesinden ilham almış
—  Marksizm onun yöntemini kullanmış
—  20.asra Hegel’den etkilenen düşüncelerle liberal düşüncenin
yarıştığı bir yüzyıl diyenler var
2
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
—  Eserlerinde ana tema olarak “tarih” üzerinde durmuştur.
—  Tarihin, insanın üstesinden gelemeyeceği bir kuralı ve gizil gücü var. Bir tür evrensel bir amaç olan bu
güç ilerlemeci bir bir tarzda gelişmektedir.
—  Tarihte geri dönüş ya da duraklama yoktur
—  Hegel’e göre “dünya tarihi, özgürlük bilincinin ilerlemesidir”.
—  Doğrusal biçimde ileri akar
—  Doğu toplumlarında sadece bir kişinin “yöneticinin” özgür olduğu inancı
—  Ne zaman kendi amacına ulaşırsa o zaman sona erecek
—  Antik Yunan ve Roma’da sadece bazı insanların “kent yurttaşlarının” özgür olduğu
inancı
—  Hıristiyanlığın ortaya çıkmasıyla insanların sadece insan olmaları nedeniyle
herkesin özgürlüğü inancının ortaya çıkması
—  Son olarak da Lutherci reform hareketleri ve Fransız devrimiyle özgürlük tam
olarak gerçekleşmiştir. Bu devrimi dünya tarihinin doruk noktası olarak görür.
—  Tarihteki her yeni aşama bir önceki (sonraki?) aşamayı içinde barındırır
—  Tüm varlıkların bu şekilde ilerleyen bir tarihi vardır
—  Dinin, hukukun, kültürün ve milletlerin tarihi nihai bir hedefe
doğru ilerlemekte
—  Ulusların tarihi devlete gebedir
—  “Devlet, Tanrı’nın yeryüzündeki ihtişamlı yürüyüşüdür”
—  Zamanı geldiğinde bu yeni aşama zorunlu olarak ortaya çıkar
—  Ve bir sonraki aşamaya zemin oluşturur
—  Tarih bu yürüyüşün sahnelendiği alan
—  Tarihin her aşaması kendine uygun kurumlar çıkarır
—  Devlete vardığında tarih nihai amacına erecektir
—  Din, aile, devlet, ahlak gibi kurumlar tarihin aşamalarına bağlı olarak şekil kazanırlar
—  “Rasyonel olan gerçekleşmiş olandır ve gerçekleşmiş olan rasyonel olandır” yani YAŞASIN
3
STATÜKO KAHROLSUN DEVRİM VE DEĞİŞİM
4
1 13/05/16 Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Tarih diyalektik biçimde ilerler
Diyalektik, Hegel felsefesinin temeli
Diyalektik düşünce: her şeyi zıddından ibaret görür
Gerçek kendi zıddını da içinde barındırır
“Gerçek düşüncedir; düşünce de gerçektir” deyişi bundandır
Görünen olguların içsel bir gerçeklikleri vardır
Görünen onun fiziksel, geçici boyutundan ibarettir
Gerçeğin içsel boyutuna nüfuz edebilen güç akıldır
Tarih içinde birbirine zıt (tez ve antitez) unsurlar çatışmak
suretiyle tarihin bir ileri aşamasını (sentez) meydana
getirirler
—  Batı uygarlığı: Antik Yunan Rasyonalizmi ile Hıristiyanlık
maneviyatının bir sentezi
—  Tarih, tezle antitez arasındaki çatışma üzerine kuruludur
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
5
(diyalektik yöntem)
—  Bu gidişat hep ilerlemecidir, daha iyi bir sentez doğurarak devam
eder (Modern zamanda buna eleştiri olarak “negatif diyalektik”
kavramı geliştirilmiştir)
—  Tarihin, evrensel, genel geçer ve geri döndürülemez kuralı budur
—  Barış, düzen ve diyalog gibi mekanizmaların tarihsel
olarak önemli olmadığına inanır
—  Tarihin itici gücü “çatışma”dır
—  Bu nedenle der ki:
—  “Alman devleti bir gün var olacaksa bu ancak kan ve
kılıçla olacaktır”
6
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
7
—  Ulus
—  Hegel felsefesinin temeli ulus
—  Birey yada bireyin oluşturduğu grupların önemi yoktur
—  Ulusun ruhu doğal olarak birey ya da gruplarda somutlaşır
—  Ancak onların bilinçlerinden ve eylemlerinden bağımsızdır
—  Ulusal ruhu oluşturan tek tek bireylerin veya grupların eylemleri,
faaliyetleri, karakterleri değildir
—  Aksine ulusal ruhun kendisi onların karakterini ve eylemlerini
belirler
—  İnsan pasif bir yaratıktır
—  Sahnede rolünü icra eden aktör gibidir
—  Sahnelenen oyun onun dışında yazılmıştır
—  Ona düşen yazılan oyunu kendi stilince sahnelemek
—  Bu nedenle, bireyin değil, toplumun kolektif amaçları daha önemli
—  İnsan yaşamında görülen değerlerin oluşturucusu birey değil, ulus ruhudur
—  Sanat, kültür, hukuk, teknoloji, yenilik, icatlar, dini ve siyasi değerler bireyler
tarafından değil; uluslar tarafından geliştirilir
—  Ulus ve Devlet
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
Devlet toplumun nihai amacı
Ulusun tekamülü devletle mümkün
Devlet ulusal ruha kumanda ve rehberlik ederek onu medeniyet dünyasına taşır
“Devlet, yurttaşlar için var olmaz: tam tersine devlet amaç, yurttaşlar da
bu amacın araçlarıdır…. Yurttaşlar, canlı bedenin azaları gibi bu devletin
parçalarıdır”
Fikirleri Rousseau’ya benzer ancak Rousseau bunu küçük toplumlar için
öngörürken Hegel bunu modern dünyadaki büyük devletler mümkün
olacağını ileri sürer.
Ulus, tekamüle erip devlete ulaştığında, devlet onu bütün ayrıntılarıyla
kuşatarak, sarıp sarmalar ve gölgesi altına alır (Aşkın Devlet)
Artık bundan sonra toplumun değil, devletin sesi çıkar
Bağımsız eyaletler bir devlete dönüşmeli (Alman Devleti için söylüyor)
Machiavelli gibi temel kaygısı ulusal birlik ve devlet
Almanlarda gelişmiş olan özel çıkara ve bireysel özgürlüğe düşkünlük onları devletten
uzak tutmuştur
Anayasal Monarşi üzerinde durur ve Almanya'yı diğer ülkeler gibi ulus devlete
götürecek olan güç anayasal monarşi
8
2 13/05/16 Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
—  Özgürlük
—  “Kendine itaat ettiği için ve kendinde varlık özgür olduğundan, sadece yasaya
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
itaat eden irade özgürdür”
Özgürlük bireye ait bir değer değildir. “Özgürlük fikri, sadece devlet olarak tam anlamıyla
gerçekleşmiş haldedir”
Özgürlük, bireyin kişisel tercihlerine, eylemlerine ve seçimlerine işaret etmez
Özgürlük, toplumun kolektif bağımsızlığı anlamına gelir
Şayet toplum devlete tekamül etmemişse bireyler özgür olsalar da anlam ifade etmez
Gerçek özgürlük devletle bütünleşmektir. Birey devletle özdeşleşerek ve yurttaşlık
ödevlerini yerine getirerek esas özgürlüğünü elde eder.
“Asimilasyon medeniyettir” der
İnsanların farklı dinsel, dilsel, etnik ve kültürel özelliklerinden koparıp, kolektif şablon
içinde harmanlayarak tek bir karaktere dönüştürmek gerekir
İnsanın, insanlaşması için bir siyasi yapıyla bütünleşmesi gerekir (Hobbes ve
Rousseau gibi)
Bireysel özgürlükleri öne sürüp devletin taleplerine direnç göstermek (Locke), evliliği
sadece sözleşmeye indirgemek gibidir. İyi bir evlilik neticede tarafların bencil çıkarlarını
aşan duygusal bir birlikteliktir.
Devletin ahlaki taleplerinin, bireysel çıkarları aştığını gösteren üç örnekten
bahseder: vergilendirme, ölüm cezası ve askerlik
9
—  Özgürlük
—  İnsanı özgürlüğe götüren iki araç,
—  eğitim
—  kültür
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
10
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
—  Özgürlük
—  Bireyin iyisi, toplumun iyisinden ibarettir
—  Bireysel tercih, kaprise, toplumsal bölünmeye ve başıboşluğa işaret eder
—  Bireyin yararına olan şey bunların peşinden koşmak değil
—  Devlete itaat ve teslim olmak
—  İtaat ve teslimiyet onun özgürlüğünün başladığı yerdir
—  Modern demokrasilerde siyaset “ödevlerden” ziyade yurttaş haklarına vurgu
yapar.
—  Sivil Toplum ve Devlet
—  Hegel öncesi sivil toplum ile devlet ayrımı pek yapılmazdı
—  Sivil toplum aynı zamanda siyasi toplumu anlatan bir kavramdı
—  Sivil toplumla devlet arasındaki ayrımı öngören düşünce
çoğunlukla Hegel’e dayandırılır (halbuki ilk ayrımı A. Ferguson
yaptı)
—  İnsan yaşamının 3 boyutuna vurgu yapar
—  Ör: Bağımsızlık bildirgesi: ödev kelimesi sadece “halkın zorbaları kovma hakkı, aynı
zamanda bir ödevdir” şeklinde kullanılır. Locke-liberalizm haklar önceliklidir “bireyin tek
ödevi diğerlerinin haklarını ihlal etmekten sakınmaktır Aynı düzenlemeler Fransız insan
ve yurttaş hakları bildirgesinde de vardır.
—  Aile
—  Sivil toplum
—  Ancak Hegel, bireysel hakların yücelitlmesinin gerçek özgütlüğe zarar verdiği
iddiasındadır. Devlet ancak hakları ve ödevleri birleştirerek insan özgürlüğünü
sağlar “bir kölenin ödevleri olmaz, sadece özgür insanın ödevleri vardır”.
11
Bu 2 araç sayesinde toplumun siyasi kültürüyle bütünleşir
Doğa durumunda özgürlük denen bir değer yoktur
Çünkü özgürlük siyasi ve kültüreldir
İnsanlar, bir kültür ve siyasi ortam içinde özgürleşirler
Özgürlüğü veren ve tanımlayan çerçeve hukuk
Özgürlük hukukun öngördüğü miktarda söz konusu olabilir
Haklarla yükümlülükler beraber gider
Tek başına hak ya da özgürlük bir anlam ifade etmez
Bunların olması için insanların yükümlülüklere de sahip olması gerekir
Bu bakımdan özgürlük, toplumun belli yükümlülükler karşısında
kendine verdiği ve hukukla güvence altına aldığı lütuftur (hak değil
lütuf)
—  Devlet
—  Herbiri kendine özgü etik değerlere sahip
12
3 13/05/16 Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
—  Sivil Toplum ve Devlet
—  Zamanla özel çıkar ve ihtiyaçların gelişmesiyle birlikte sivil toplum
gelişir
—  Sivil toplum, sanayi toplumuyla patlama noktasına gelmiş
—  Aile ile devlet arasında yer alan her türlü grupsal yapı sivil topluma dahil
—  Kısaca, her tür ekonomik, kültürel, siyasi ve dini örgütlenme sivil toplum
kuruluşudur (STK)
—  Sivil toplum, “farklılaşma” “rekabet” ve “çatışma” alanıdır
—  Sivil toplumda etik evrensel bencilliktir, şahsi menfaat
—  Bu nedenle sivil toplum “güvensizlik alanı”
—  Sivil toplum tarihin geçici bir aşamasını oluşturur
—  Tarih sivil toplum içindeki çelişkilerden ve çatışmalardan yararlanarak
devlete varacaktır
—  Sivil Toplum ve Devlet
—  Aile etiği, karşılıklı dayanışma, sevgi, saygı ve (özel) diğergamlığa
dayanır
—  Burada diğergamlık/fedakarlık sadece ailenin bireyleriyle sınırlıdır
—  Burada henüz çıkar ve ihtiyaç farklılaşması gelişmediği için herkes
aynı reflekslerle hareket eder
—  Zamanla özel çıkar ve ihtiyaçların gelişmesiyle birlikte sivil toplum
gelişir
13
14
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Sosyalist Siyaset Düşüncesi
—  18. asırda gerçekleşen Sanayi devrimine karşı gerçekleşti
—  Zira Sanayi Devrimi beraberinde yeni toplumda yükselen gelir
—  Sivil Toplum ve Devlet
—  Devlet
—  Sivil toplum içindeki diyalektik ayrışmanın sonucunda aşkın bir sentez
olarak gelişir
—  Bu “aşkın devlet”in ortaya çıkışıdır.
—  Devlette etik evrensel diğergamlık/fedakarlıktır
—  Aşkın devlet ortaya çıktıktan sonra ulusal ruhun tekamülü sağlanmış olur
—  Her biri farklı bir tarafa çeken STKlar devletin şahsında “birlikteliğe” ve
“ortak hedefe” yönelir
—  Aşkın devlet, böylece, sivil topluma damgasını vurarak, sivil toplum alanını
homojen ve entegre bir alan haline getirir
—  Toplumsal alan böylece farklılaşma alanı olmaktan çıkarak yekpare bir varlık
olarak devletin gölgesine çekilir
15
16
dağılımı dengesizliği ve sosyal kesimler ararsı uçurumu varan
eşitsizlik getirdi
—  Sosyalist düşünce buna reaksiyon gösterdi
—  Sömürünün olmadığı, devletten, sosyal sınıflardan, özel
mülkiyetten, hatta aileden arınmış, tam anlamıyla eşit bir sosyalist
toplum arayışı ortaya çıktı
—  Bu arayış ilk olarakl Fransa’da başladı
—  Ama buradaki sosyalizm ütopik biçimde gelişti
—  Ütopik sosyalizmi Saint Simon ve Charles Fourier gibi Fransız ve
Robert Owen gibi İngiliz ütopyacılar geliştirdi
—  Böyle bir topluma nasıl geçilecek? Sorusuna cevap verememişlerdi
—  Cevabı 19. asırda Marks verdi
4 13/05/16 Karl Marks (1818-1883)
Sosyalist Siyaset Düşüncesi
Prusya’da doğdu
Orta sınıf Hıristiyanlığa dönmüş Yahudi ailenin yedi çocuğundan birisi
Genç yaşta Hegel felsefesini öğrendi.
Gençliğinde Genç Hegelcilerden etkileniyor. Grup ateizm ve radikal
siyasi fikirleriyle ünlüdür. Bu arada Ludwig Fuerbach’ın Hegel’e
materyalist eleştirisi Marx’ı Fuerbach’ın materyalizmi ile Hegel’in
idealizmini birleştirme arayışı fikrini oluşturuyor
—  1943’de sosyalist düşüncenin merkezi olan Paris’e göç etti.
—  Engel ile burada tanıştı. Ailesi tekstil fabrikatörü olan Engels yoksul Marks
için en önemli dayanak noktası oluyor
—  1845 yılında radikal fikirlerinden dolayı Paris’i terk etmek zorunda
bırakıldı. Brüksel'e göç etti
—  Burada Engels ile Komünist Manifestoyu yazdı
—  Komünist manifestoda hem komünist toplumu resmetti hem de ona nasıl
varılacağını
— 
— 
— 
— 
—  Marks’ın ortaya çıkışından sonra sosyalizmin yol haritası belirginleşmeye
başladı
—  Sosyalizme nasıl geçileceğine ilişkin somut bir proje gelişti
—  Marks, Hegel’in yöntemini kullanarak nasıl sosyalizme geçileceğini
— 
— 
— 
— 
— 
gösterir
Hegel’in diyalektik yöntemini tüm insanlık tarihine uyarlar
Diyalektik yöntemle kapitalizmin iç çelişkilerini analiz eder
Bu çelişkilerden sosyalizmin çıkacağı varsayımını ileri sürer
Marks’ın sosyalizmine “bilimsel sosyalizm” denmiş
Marksist teorinin ortaya çıkışından sonra 19. asırda sosyalst düşünce 2
koldan gelişti
—  Devrimci sosyalizm
—  Sosyal demokrasi
17
18
Karl Marks (1818-1883)
Karl Marks
—  1849 Londra’ya taşındı. 1850-1864 yılları arasında hiçbir devrimci faaliyete
— 
— 
— 
— 
— 
— 
doğrudan müdahil olmadı. Bunu en önemli nedeni ailesinin ekonomik durumu
ve az da olsa bir gelir sağlama telaşı (NY Tribune’nın Avrupa muhabiri olarak
makaleler yazıyor). Çocuklarından iki tanesi açlıktan yaşamını yitiriyor. Das
Capital birinci cildi British Museum da yazılıyor
1864’te Uluslararası Çalışan İnsanlar Derneği’nin (1. Enternasyonel)
kurulmasına yardımcı olduğunda siyasal faaliyetlere geri dönmüş oluyor.
1. Enternasyonel birbiriyle rekabet eden gruplar nedeniyle başarısızlıkla
sonuçlanıyor ve dernek dağılıyor.
Sonuç bildirgesinde “Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşiniz” sloganı ve çağrısı var
İşçi sınıfı mücadelesinde önce aktif rol adlı.
Sonraki yıllar kendini teorik çalışmalara verdi
Ölümünden sonra Marks fikirleri değişik sosyalist ideolojilerin doğmasına yol
açmış:
—  Diyalektik Materyalizm ve Sosyal Sınıflar
—  Hegel gibi diyalektik yöntemi kullanır. Ondan farklı olarak
diyalektik yöntemi materyalist bir anlayış içinde formüle eder
—  Hegel’de “düşünce madde, madde de düşünceden ibaret”
—  Marks bunu reddetmiş. Ona göre madde düşünceden doğmaz
—  Düşünce maddenin bir ürünü olarak gelişir
—  Düşünce ve onun ürün olan tüm değerlerin ve kurumların maddi
şartların ürünü olarak geliştiğini ileri sürer
—  “Hegel’in teorisi baş aşağı duruyordu, onu alıp ayakları üzerine
diktim”
—  Eduard Bernstein: Evrimci sosyalizm. Şiddetli devrim fikri yerine barışçı
reformlar=Sosyal demokrasi fikri
—  V.İ.Lenin: Devrimci sosyalizm
19 — 
Das Kapital’in 2. ve 3. ciltleri ölümünden sonra Engels tarafından tamamlanmış
20
5 13/05/16 Karl Marks
DİN
İYİLİK
BİREYSEL VAROLUŞ
—  Diyalektik Materyalizm ve Sosyal Sınıflar
AİLE YAPISI
İYİLİK
—  Diyalektik yöntemi tüm tezine hatta tüm insanlık tarihine uyarlar
ADALET
FİKİRLER
—  Diyalektik anlayışa göre her şey kendi zıddını içinde barındırır ve
SİYASET
onunla çatışma ilişkisi içinde bulunur
—  Varlığın kendisiyle, zıddı arasındaki çatışma, tarihsel ilerlemenin
TOPLUM
motorunu oluşturur
DEVLET
SINIF
ADALET
İYİLİK
FİKİRLER
DİN
DÜRÜSTLÜK
ÜRETİM ARAÇLARI EKONOMİ
22
Karl Marks
Karl Marks
Materyalist diyalektik yöntemle tarihi açılar
Tarihin itici gücü sosyal sınıflardır (Hegel’den farklı)
Sosyal sınıf kavramı onun teorisinin en önemli kavramıdır
Tarihsel ilerlemeyi sosyal sınıflar arasındaki çatışma üzerine bina
etmiştir
—  (Hegel’de tarih, değişik milletlerarası çatışmanın sonucu olarak
ilerlemekteydi)
—  Tarih, sosyal sınıf çatışmalarının bir ürünü olarak gelişir
—  Tarih, gelecektir
—  İlerde ortaya çıkacak olan bir aşamadır tarih
—  Şuan tarih öncesi yaşanmakta
—  Tarih öncesi Avrupa'sını 5 aşamaya ayırmakta
—  İlkel-komünal aşama
—  Köleci aşama
—  Feodal aşama
—  Kapitalist aşama
—  Sosyalist aşama
—  Her aşama bir sonraki aşamanın gelişmesini sağlar
—  her aşamadaki iç çelişkiler, başka bir değişle, diyalektik çatışma tarihin
— 
— 
— 
— 
23
bir sonraki aşamasına yol açar
—  Ön aşaması yaşanmayan herhangi bir aşamanın ortaya çıkıp gelişmesi
mümkün değil
—  Tarih sosyal sınıfların sahneye çıkmasıyla harekete geçmiş
—  Marksist teoriyi “sınıf ” teorisi olarak nitelemek mümkün
24
6 13/05/16 Karl Marks
Karl Marks
—  Asya toplumlarını inceler
—  Burada özel mülkiyet kurumu olmadığı için sınıfların tam olarak gelişemediğini
—  Sosyal sınıflar “özel mülkiyet”in gelişmesiyle ortaya çıkmış
—  Özel mülkiyetin olmadığı “ilkel-komünal” toplumda insanlar
arasında eşitlik var
—  Henüz üretim gelişmemişti. Avcılık ve toplayıcılık geçim kaynağı
—  İnsanlar arası kolektif ve eşitliğe dayalı yaşam biçimi vardı
—  Ne zamanki insanlar yerleşik hayat geçip özel mülkiyeti geliştirdi;
işte o zaman sosyal sınıflar ortaya çıktı
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
— 
—  Mülkiyete sahip olan sermaye sınıf
—  Zamanla bunlara hizmet eden emekçi sınıf
—  Tarih böylece harekete geçmiş
25
söyler
Buradan hareketle bu toplumları “tarihsiz toplumlar” olarak niteler
Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT): Hint Çin, Osmanlı
Buralarda mülkiyet devletin elinde
Bu yüzden buralarda sosyal sınıflar gelişememiş
Dolayısıyla da tarih gelişememiş
Tarihteki her aşama bir önceki aşamanın iç çelişkilerinden doğar
Sosyalizm de doğal olarak kapitalizmin iç çelişkilerinden doğacak
ATÜT ülkelerinin sosyalizme geçebilmesi için önce kapitalistleşmesi gerekecek
Bu yüzden kapitalist ülkelerin bu ülkeleri sömürmesini normal karşılamış
Böylece bu ülkeler de kapitalistleşerek sosyalizme hazırlanacak
26
Karl Marks
Karl Marks
—  Alt Yapı ve Üst Yapı
—  Tüm toplumsal yaşam 2 yapıya ayrılır
—  Alt Yapı ve Üst Yapı
—  2 sınıf arasındaki ilişki: “üretim ilişkileri”
—  Alt yapı
—  Üst yapı
—  Bu ilişki aslında bir çatışma ilişkisidir
—  Çıkarlar farklıdır zira
—  Alt yapı: ekonomi (üretim biçimi)
—  Üst yapı: ekonomik olmayan
—  Devlet, din, aile, kültür ahlak gibi kurumlar
—  Ekonomik alt yapıda 2 sınıf bulunur
—  “sermaye” sınıfı
—  “emekçi” sınıfı
—  Sermaye sınıfı: üretim araçlarına (toprak, fabrika, para, kaynaklar vb)
—  Değer yargıları, dünya görüşleri, bilinçleri, kültürleri de
birbirinden çok farklıdır
—  Zira insanın maddi koşulları onun bilincini oluşturur
—  İnsanın sınıfsal konumu, onun dünya görüşünü ve bilincini
belirlediğine göre iki sınıfa mensup 2 farklı insan tip ile karşı
karşıyayız
sahip sınıf
—  Emekçi sınıf ise sadece emeğini satarak geçinmeye çalışan sınıf
27
28
7 13/05/16 Karl Marks
29
—  Alt Yapı ve Üst Yapı
—  Aralarındaki ikili çatışma ilişkisi olduğu kadar sömürme-sömürülme
ilişkisidir de
—  Sermaye sınıfı, emekçi sınıf üzerindeki tahakkümünü meşrulaştırmak ve
sürekli hale getirmek için üst yapısal kurumları ortaya çıkarmış
—  Üst yapıdaki tüm kurumlar sermaye tarafından ortaya çıkarılmıştır ve
onlara hizmet eder
—  Devletin, ailenin hatta dini varlık sebebi bu sınıfa hizmet etmek
—  “Din, kitlelerin afyonudur” der
—  Dinin ortaya çıkış nedeni, emekçi sınıfın zihnini yatıştırarak onda kanaat,
kaderine razı olmak, sadakat gibi kavramları geliştirmek
—  Din böylece, emekçi sınıfın sermaye sınıfına teslim ve razı olmasına
zemin hazırlar
—  Devlet de sermayenin hizmetinde
—  Yani üst yığındaki kurumların tümü, alt yapıdaki ilişkilere süreklilik ve
meşruluk kazandırmak üzere geliştirilmiş
Karl Marks
—  Kapitalizmin Analizi ve Sosyalizme Geçiş
—  En önemli yaklaşımı kuşkusuz kapitalizmle ilgili analizi
—  Tarihin kapitalist evresi sömürünün en yüksek seviyesi oluşturur
—  Kapitalizm içinde derinleşen çelişkiler bizi sosyalizme taşıyacak
—  “artık değer” sömürüyü gösterir. Sermaye sahibine giden kısım artık
değerdir
—  Sömürüye konu olan değer artık değerdir
—  Ürettiğinin çok azını alan bir işçi sınıfı var
—  O zamanın kötü sanayi koşullarında bu analiz yapmış
—  Ona göre, kapitalizm derinleştikçe ve geliştikçe artık değer
üzerindeki sömürü de artmaktadır
30
Karl Marks
Karl Marks
31
—  Kapitalizmin Analizi ve Sosyalizme Geçiş
—  Kapitalist sistemde, İşçi ürettiği değerden, dolayısıyla emeğinden
uzaklaşır
—  İşçinin emeği satılan bir meta haline gelmiştir
—  Kişi üretim içinde hem artık değerine hem de insan olarak kendine
uzaklaşır
—  Buna “yabancılaşma” diyor
—  Yabancılaşma kapitalist sistemde üst seviyeye çıkmış
—  Halbuki feodal sistemde emekçileri koruyan bir takım kurumlar
gelişmişti
—  Söz gelimi bir emekçi, bir toprak sahibi lordun himayesine girdiğinde,
lord onun her şeyinden sorumlu olurdu
—  Ailesini de himayesine alır ve sorumluluğu üstlenirdi
—  Oysa kapitalist sistem, emekçinin emeğini maaş karşılığında satın alır;
başka bir şeyle ilgilenmez
—  Bu yüzden emekçi sınıfın en kötü dönemi kapitalizmdir
—  Kapitalizmin Analizi ve Sosyalizme Geçiş
—  Kapitalizm içindeki çelişkilerin derinleşmesiyle devrim de
kaçınılmaz olacak,
—  Kapitalizmin gelişmesiyle sermaye giderek daha küçük bir grubun
elinde toplanacak
—  Buna karşılık geniş kitleler emekçi duruma düşecek
—  2 sınıf arasında hem nitel hem de nicel uçurum meydana gelecek
—  Burjuvazi ve proletarya arasındaki çatışma sosyalizmi getirecek
—  Sosyalizm, proletarya aracılığıyla gelecek
—  2 tür proletarya
—  Bilinçli proletarya (sınıf bilincinde olan ve devrimi yapacak)
—  Lümpen proletarya (konumunun bilincinde olmayan)
32
8 13/05/16 Karl Marks
Karl Marks
—  Komünist Toplum
—  Komünist Manifesto ’da resmedilmiş
—  Bu toplumda aile, devlet, bürokrasi, kilse gibi üst yapı kurular
—  Kapitalizmin Analizi ve Sosyalizme Geçiş
—  Proletaryanın üretim araçlarına el koymasıyla sosyalist devrim
33
gerçekleşecek
—  Sosyalist devrim, kapitalizmin zirveye ulaştığı sanayi toplumunda
oluşacak
—  Devrimin İngiltere’de olacağını bekliyordu
—  Sosyalist devrimle “proletarya diktatörlüğü” kurulacak
—  Bu diktatörlük de sosyalist toplumu “komünizme” taşıyacak
—  Özel mülkiyet ve üst yapı kurumlarının çok eski bir mazisi olması
bunların tasfiyesini zaman içinde mümkün kılacak
—  Bunun için proletarya diktatörlüğüne ihtiyaç var. Geçiş dönemi
—  Bu diktatörlük devlet dahil tüm üst yapı kurumlarını tasfiye ederek
sosyalist toplumu komünizme götürecek
tasfiye edilmiş
—  Mülkiyet ve üretim kolektif hale getirilmiş
—  Kimsenin özel mülkiyeti yok
—  Üretim hizmet amacıyla yapılmakta kar amacıyla değil
—  Üretim insanların ihtiyacına cevap verecek kadar
—  Bu durumda günlük çalışma süresi 3-4 saate kadar düşecek
—  Özel mülkiyet güdüsünden ayrılmış insanlar olacak
—  Bu durumda bencillikten de arınmış olacak insanlar
—  Kimse kendini düşünmez ve kendine yontmaz
—  Özel mülkiyet kalktığı için zaten gerek de olmaz buna
—  İnsanların tam anlamıyla eşit ve özgür olacağı komünist toplum
34
böyle bir toplum olacak
Karl Marks
Karl Marks
—  Sosyalist Devrim ile Öngörüsü
—  Sosyalist Devrim ile Öngörüsü
—  Bunu fark eden Lenin, devrimi tarım toplumu proletaryasının ve
—  Sosyalist devrim sanayi toplumunda değil tarım toplumu olan
önün öncülüğünü yapacak partinin gerçekleştireceğini söyler
Rusya’da oldu
—  Öngörüsünün tersine burjuvazi ile proletarya arasındaki orta sınıf
yok olmadı
—  Hatta daha da genişledi
—  Orta sınıfın genişlemesiyle 2 sınıf arasındaki keskinlik de doğal
olarak azaldı
—  Kapitalizmin olgunlaşmasına paralel olarak gelişen verimlilik,
sosyal devlet ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi gibi hususlar
sanayileşmiş ülkelerde devrimin dinamizmini öldürmüştür
35
—  Lenin’e göre, işçi sınıfının kendiliğinden devrim yapmasını
beklemek doğru değil
—  Ona dışarıdan “bilinç vermek” gerekir
—  Bu da ancak proletaryanın siyasi organizasyonu olan parti tarafından
verilebilir
—  Parti, proletaryanın bilinçli kesiminin yönettiği örgüt
—  Yani “öncü proletarya” (Lenin)
—  Lenin’e göre sosyalist devrim, öncü proletarya gücüne sahip az
gelişmiş ülke proletaryası tarafından gerçekleştirilecek
36
9 13/05/16 Karl Marks
—  Sosyalist Devrim ile Öngörüsü
—  1917 Bolşevik devrimi
—  Rusya’da Lenin öncülüğünde
—  Sosyalist rejim kurulmuş
—  2.WW sonrası Doğu Avrupa'ya da ihraç edilmiş
—  1980 sonlarıyla birlikte hem Rusya’da hem de Doğu Avrupa’da
sosyalist rejimler yıkıldı
37
10 
Download