• . \af .. • • · . DI EGITIMI ARAŞTIRMALARI • • DERGISI SOSYOLOJİ'YE GÖRE DİN ve DİNLER ARASINDA İSLAM DiNi* Doç. Dr. Zeki ARSLANTÜRK M.Ü. ilahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesı İnsan, düşünen bir varlık olduğu kadar, inanan bir varlıktır da. Düşünmenin temelinde akıl bulunur. Aklın yetersiz olduğu durumlarda tasavvur, aklın ötesine geçerek yeni durumlara uymayı sağlar. Bu aşa­ mada inanç olgusu devreye girer ve düşünmeyi etkisi altına alır. Din, inanç olgusuna dayanır. Ancak d!n! inanç, bilgi ve !man büçerçevesinde ifadelerin (d1n1 dogmaların)· doğru olduğuna inanmaktır. Bu özelliği ile de d1n1 inanç, diğer inanç türlerinden tünlüğü (tutumlarından) ayrılır. D!n! inanç, insanın kendi üzerinde (aşkın) kutsal varlığa inanması ile başlar ve ona ram olmada karar kılar. Artık inanan insan, bu aşkın ve kutsal varlığın kuludur. Böylece din, kul ile Tanrı arasında gerçekleşen iletişimin, kulun hayatındaki tezahürü olmaktadır 1 • Din, Arapça'da yol, hüküm, mükafat, itaat, hesap verme, -saltanat, mülk, adet, başeğmek, ferman, hal, kaza, tedv!r, takva, ma'~>sıyet2 ; Latince'de (religare'den religio) bağlanmak ve cemaat manaları na gel*.Kasım 1980'de Paderborn Üniversitesi Teoloji Fakültesi'nde gerçekleştirilen "Yaşayan Dünya Dinleri" adlı panelde sunulan tebliğin dipnotlannın yeniden düzenlenmesi ile teşekkül eden özetidir. l.Jacheim Wach, Religionssoziologie, Tubingen 1951. 2.Flrfizabadf, el-Okyanusu'l-Basft fi Tercemeti Kamusi'L-Mulıft, İstanbul 1905. DiN EGiTiM! ARAŞTIRMALARI 52 mektedir3. Latince religio kelimesi, ifade etmektediı4 . Tanrı'ya karşı hürmetle karışık bir bağlılık Kelime anlamını aşıp bir müessese olarak dlni tanımlamada bir takım güçlükler vardır. Zira ilim adamlarının d!nin temel özelliği olarak kabul ettikleri unsurlara göre, din tanımları da farklılık göstermektedir. Hegel'e göre din: "Kendi özünden haberli ruhtur", "Sonludan sonsuza yükselmektir" 5 • Bergson'a göre din: "Zeka.nın dağınıklığı ve çaresizliği karşısında tabiatın koruyucu tepkisi ve daha ileride hayatın bütününe bağlanma, hayat hamlesinin en derinidir" 6• Psikologlara göre din, bir "üst benlik olayı"dır. "Ferdi cerniyete bağlayan şahsiyet yapısının (kültürün), projeksiyon mekanizması vası­ tasıya belirlediği bir ikincil müessesedir" 7 • Sosyologlar ise dlni toplumla açıklamak gayretindedir. Sosyoloji, cemiyet hayatındaki tecrübesi" olarak bakar. "Din, aşkın varlığa bağlanma ve buna ait inancın gerektirdiği düşünce ve uygulamaların bütünü; bir inanç, ibadet ve ahlak sistemidir" 1• T. Parsons'a göre din: "Kainatta insanın yeri, insanın diğerleriyle ilişkisi, çevresi ve diğer insanlarla ilişkilere bağlı olarak arzu edilir olan ve olmayan şeyler hakkında geliştirilen ve gerçekleştirilen bir anlayıştır" 8 • d!ne "Kutsalın 3.C. T. Lewis- Charles Schort, A Latin Dictionary, Oxford 1951. 4.A. Adnan Adıvar, Tarih Boyunca ilim ve Din, Remzi Kitabevi, İstanbul 1969. 5.Roger Garaudy, La Pensee de Hegel, Paris 1966. ''Tin'in ilk edimselliği, din kavramı­ nın kendisi, ya da dolaysız olarak din ve öyleyse "doğal din"dir; bunda tin kendisini doğal ya da dolaysız bir şekil içinde ortadan kaldınlmış doğallık ya da "kendi" şek­ linde bilmektir. Bu, öyleyse, "sanat dinidir"; çünkü kendisini bilincin üretken etkinliği yoluyla "kendi" biliricine yükseltınektedir ki, bu yolla bilinç nesnesinde kendi edinimini ya da "kendi"yi görmektedir. Son olarak, üçüncü edimsellik, ilk ikisinin tek yanlılığını ortadan kaldım; "kendi" olması gibi. Eğer birinci edimsellikte genel olarak tin, bilinç biçiminde ve ikincide özbilinç biçiminde ise, o zaman üçüncüsünde ikisinin birliği biçimindedir; kendinde ve kendi için varlık şekline iyedir ve böylece kendinde ve kendi için olduğu gibi tasarımlandığı zaman, bu "bildirilmiş din"dir (Hegel, Tinin Görüngiibilimi, çev. Aziz Yardımlı, idea Yayınları, istanbul 1986, s.416). " ... Din de genel "saltık varlığın bilinci" olarak kendini göstermiştir" (Hegel, Tinin Görüngiibilinıi, s.41 0). " ... Kendi kendini bilen tin,. dinde dolaysızca kendisinin arı özbilincidir" (Hegel, Tinin Görüngübilimi, s.411 ). " ... Din bir halkın kendisi olduğu şeyle, en yüksek özle ilgili bilincidir" (Hegel, Tarihte Akıl, çev. Önal Sözer, Ara Yayınları, İstanbul 1990). 6."Din, düşünce ile donatık varlıklarda hayata bağlılığın muhtemel bir açlığını doldurmak için meydana çıkmıştır. Din, zekfuıın bozucu veya dağıtıcı kuvvetine karşı tabiatın bir savunma tepkisi olarak görülür" (Henri Bergson, Al:liik lle Dinin Iki Kaynağı, Ankara 1962). 7.Ünver Günay, Ders Notları, Erzurum 1979; Yümni Sezen, Sosyolojide ve Din Sosyolojisinde Temel Bilgiler ve Tartışmalar, İFAV, İstanbul 1990. 8.T. Parsons, The Social System, New York 1951. SOSYOLOTI'YE GÖRE DiN ve DİNLER ARASINDA İSLAM DiNi 53 Din tanımlarını, din olgusu ve fenomenolojisi ile ilgilenenler sayı­ sınca çağaltmak mümkündür. Farklı açılardan din olgusuna yaklaşımları ifade eden bu tanımlarda d!nin vurgulanan özellikleri; mesela Taylor, olay; W eber, tabiat üstü güçlerle ilgili; Durkeim, kutsalın toplumda ruhi bir uygulaması, sosyal tecrübenin yaşanınası ve kutsal-kutsaldışı meselesi; Otto, riıantıküstü, esrarlı; Wach, en üstün varlık kutsalın tecrübesi; Radcliffe-Brown, ayinle ilgili adetler, bağlılık; Parsons, tabiarnstü düzen, nihru gerçek, temel davranış; Davis, sosyal bütünleşme, topluma güç veren, duyguları onaylayan, akllleştiren ve destekleyen sistem; Berger, kutsallık, yerleşmiş beceri, hareket; Bouqet, insanüstü varlıklar; Nottingham, sosyal bağın temeli; Firth, insanüstü varlık ve güçler; Tillich, en üstün ilgi; Goody, insanüstü faaliyetler; Bellah, sembolik şekiller, varlığın niha! halleri; Spiro, insanüstü olaylar; Geetz, sembolik sistem; Luckman, dünya görüşü; Luhmann, kararsızlığın, belirsizliğin azaltılması; Robertson, tecrübeüstü; Hill, tecrübeüstü, görünen ve görünmeyen dünya; Schmid, Küll'ün yolu, Wilson, ekstra tabiat, kriterler bütünü; Malinowski, sosyal bütünleşme fonksiyonu; E. Schillebeeck, sonludan sonsuzun idraki" şeklinde özetlenebilir7• İslam alimlerine göre hak din, İlahi bir terbiye kanunudur. İslam nazarında din, Allah tarafından kurulup, mensuplarını dünya ve ahirette saadet ve selamete götüren !man ve arnellerden müteşekkil bir yol ve müessesedir9 • Tasavvuf ve din psikologlarına göre din, insanı, kamil insan olmaya sevkeden bir disiplindir1o. Bütün bu din tanımlarının ortak noktaları birleştirildiğinde din: "İnsanlara bir hayat tarzı sunan, onları belli bir dünya görüşü içinde top- layan kurum; bir yaşama tarzı, yaratıcıya isteyerek bağlanma, birtakım · şeyleri duyma, onlara inanma ve onlara uygun irad! faaliyette bulunma olgusu; aşkın varlıkla, ona inanan insan arasındaki ilişkiden doğan tecrübenin inanan kişinin hayatındaki tezahürleri" 11 olarak tanımlanabilir. Özetle din: l.Tabiatüstü bir nitelik taşır. 2.Mukaddestir. 3.Değişmezdir. 4.Gönülden bağlanınayı gerektirir. D!nin temelinde inanç olgusu yatar. İnanç, bir ifadenin bir kimse kabul edilmesidir. Dikkat edilecek olursa, bir inancın d1n1 inanç olabilmesi için ifadenin hafızada muhafaza edilmesi, ifadenin tarafından doğru 9.Ahrnet Harndi Akseki, islam Dini, Ankara 1960. IO.Mahir İz, Tasavvuf, İstanbul 1969. 1969. 11.Mircae Eliade, The Quest History and Meaning in Religion, Chicago .. ~ DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI 54 doğruluğuna inanılması, lunulması bu inanç doğrultusunda hareket ve İcraatta bu- gerekir 12. Buraya kadar ifade ettiğimiz özelliklerde bütün dinler birbirine benzemektedir. Ancak İslam Dini'ni diğer dinlerden ayıran önemli bir özelliğe dikkati çekmek istiyorum. Türk sosyologu Arniran Kurtkan'a göre, gerçek dini diğer din ve inanç sistemlerinden ayıran temel özellik; "Fikrin doğruluğuna yapılan itirazlarakarşı çıkma eğilimi ve imkanı­ dır"13. Yine Kurtkan'ın ifadeleri ile "Bu ancak ilınl ispatla ulaşılabilecek (ve Kur'an'a göre tek) olandinin ulaşabileceği tabakadır'' 13 • Dini, kültürün bir parçası olarak kabul etmek, bizi dinin insan kabul etme noktasına götürür. Din, kendine özgü kültür n;ıeydana getirir. Ancak dinden doğma bu kültürün din olarak ifade edilmesi mümkün değildir. Zira kültür değişkendir, buna karşılık.dinin değişmez, olmazsa olmazları vardır. yapısı olduğunu İslamiyet'e göre bir tek din vardır. O da "tevhld dini"dir 14 • Bu din zaman zaman insanlar tarafından bozulmuş, yani kültür, dinin esas yapısından sapmasına neden olmuş, sonuçta toplumun kültürü, din haline gelmiştir. Allah'ın peygamber göndermesinin sebebi de dini aslına döndürmektir. Bu nedenle gerçek din, Allah'ın peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği ve insanlar tarafından ilaveler yapılmamış, yani kültürün yarattığı din değil, naın vahye dayalı dindir. Müslüman ilim adamlarına göre mutlak hakikat bilgisi, Allah'ın bilgisidir. Allah, vahiy yoluyla evrene ve kullarına kendi bilgisini, bunların ihtiyacı olduğu kadar ve şekliyle koymuş ve vermiştir. Bu anlamda İslam düşünüderi iki tür bilgiden söz etmektedirler: a.Allah'ın evrene koyduğu_ işleyiş kanunları (determinasyon pren- sibi). b.Kitap göndermek Suretiyle kullarına bildirdiği kanunları. Her iki kanun türü, birbirine aykırı olamazıs. ilim adamı bu kanunları akıl, deney, sezgi ile anlayan ve açıklayan kişidir. Bu yüzden peygambere isnad edilen sözlerin gerçekte peygambere ait olup olmadı- 12.John Hick, Faith and Knowlege, A Modem Introduction to the Problem of Religious Knowledge, 1957'den naklen bk. Arniran ·Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul 1985. 13.Arniran Kurtkan Bilgiseven, Din Sosyolojisi, İstanbul 1985. 14.Kur'fuı, Tevbe, 36; Yunus, 105; Rum, 30; Zü:qı.er, 3; Fetih, 28. 15.Gazz§.J!, flıya-u Ulum-id Din, çev. Ahmet Serdaroğlu, İstanbul 1974. SOSYOLOJİ'YE GÖRE DİN ve DİNLER ARASINDA İSLAM DİNİ ğını tesbit için "Rivayetin akla ve duyularla bilineniere 55 aykırı olma- ması"16 şartı vardır. Dikkat edilecek olursa, Kur' an'a göre ilmin tek kaynağı vardır. O da tek olan Allah'tır. Fi:z;ikçi, kimyacı, biyolog, psikolog, sosyolog ve filozofun y~ptığı iş, Allah'ın varlığa vahyettiği (koyduğu) kanunları araştırmaktır. Yukarıda ifade edilen düşünceler çerçevesinde Müslüman düşü­ nüdere göre, İslam D!ni gerçek dindir ve kendisine yapılan itiraziara ilmen cevap verebilen tek dindir. Bayraktar Bayraklı'nın bu bağlamda Kur' an'a dayanarak din (İslam D!ni) kavramına getirdiği yorum kayda değer: "Bir hissin tesiri altında kalmakla, insanın psikolojik yapısıyla; borçlanmak anla.rrı..ıyla, ekonomik hayatla; 1rnan etmek manasıyla, Allah; yağan yağmur anlamıyla da tabiat kanunlarıyla ilgili olan din, adet ve durum manasıyla da toplumsal hayatı ilgilendirmektedir. Psikoloji, ekonomi, sosyoloji ve ilahiyatı ilgilendiren manlliarıyla din, insan tabiatında kök salan ve oradan kaynaklanan bir yapıya sahiptir. Buna yaratılış kanunu da diyebiliriz. Bu anlamıyla din, Rum Suresi'nin 30. ayetinde yer almaktadır: "O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarale d!ne, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu tabiat kanunununa (fıtrata) çevir. Allah'ın yaratılışında değişme bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler". Fıtrat, bütün insanların müşterek özelliklerinin adıdır ve Allah'ın canlı, cansız yaratıklarının işleyiş kanunudur" 17 • Din bizzat kendisi tarafından yaratılan kültür sayesinde toplumda bulurken, yine bu kültür vasıtasıyla bozulur. Din kültürün akortu, kültür de toplumun akortudur. O toplumda şah-ney vazifesi görürür. D1n1 kültür, d!nin özünden beslenemez duruma geldiğinde yaratılan bu ikinci kültür din yerine geçer. yaşama imkanı Böyle bir durumda diğer muharref dinlerde olduğu gibi Hıristiyanlık ve İslam da aynı sürece tabidir. Orta Çağ'da Hıristiyanlığın bir kilise d!ni olduğunu ve yarattığı ruhhanlık müessesesi vasıtasıyla temsil edildiğini görüyoruz. Artık bu aşamada Hıristiyanlık, muharref haliyle de olsa, İsa'nın İncil'e dayalı d!ni değildir. Nitekim "Reform" hareketi, başlangıçta Hıristiyanlığı kendi özüne döndürme hareketi olarak ortaya çıkmıştı. Bu gün aynı tehlike İslam D!ni için söz konusu mudur? Maalesef bu sorunun cevabı bizi ürkütmektedir. Müslümanlar'ın, Kur' an karşı16.Hayrettin Karaman, Hadfs Usulü, İstanbul 1965. 17.Bayraktar Bayraklı, Din (1), Sabah Gazetesi, 29 Isilinıda Eğitim, İstanbul 1980. Mayıs 1998; Bayraktar Bayraklı, DİN EGİTİMl ARAŞTIRMALARI 56 sındaki hak ve mesfiliyetlerinin, yalnızca onu, ölü için okuma hürriyetlerine sahip kılınmış olması, dini kendi İhhisarında bulunduran ruhhan sınıfını hatırlatmaktadır. Kur' an'ı hiç görmemiş, Arapça' sını belki okumuş, ama ne dediğini merak etmemiş veya merak etse dahi kendisine "O'nu belli bir din adamı grubundan başkasının anlayamayacağı" inancı verilmiş. Böyle bir durum bizi "Hz. Muhammed'in Kur'an'a dayalı dini yerine, başkalarıpın yorumu (kültürü) olan dinin ne derecede gerçek özü ile örtüştüğü?" sorusunu sormarmza götürmektedir. İşte bu aşamada Hıristiyanlıkla İslamiyet arasındaki fark ortaya çıkmaktadır. Hıristiyanlığın hıristiyanlar tarafından inanılan aslı da bir insan yaratması; bir kültürdür. Matta'nın, Yuhanna'nın, Luka'nın, Markos'un İncil'lerine dayalı bir din. Aslına dönüş de yine bozulmuş kültüre bağımlı bir din yaratacaktır. Nitekim Hıristiyanlığın bu güven vermeyen durumu, Aydınlanma Çağı ile pozitivizm ve ateizmi doğur­ muştur. Halbuki İslam'ın Hz. Muhammed'in Allah'tan alıp tebliğ ettiği yapısında bir bozulma söz konusu değildir. Müslümanlar için yapılacak iş Kur'an'dan başlamak suretiyle dipi anlamaya çalışmak ve öğrenmektir. Anlayamadıklarını bilene sormak ve anlamaktır. Böylece din, dinin özünden sapmış veya saptırılmış kültür unsurlarından arınmış, özüne uygun olarak geliştirilmiş kültür unsurlarını da muhafaza etmiş olacaktır. .-_