intaniye zeynep kapak.indd - Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi

advertisement
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ENFEKSİYON HASTALIKLARI
KLİNİĞİ HEMŞİRELİK REHBERİ
2013
Derleyen :
Hem. Zeynep AYGÜN
Düzenleyen: Doç. Dr. Önder KALENDERER
Hem. Ayşen ÖZEL
Hem. Dilek TURAN
Derleyen:
Uzm. Dr. Sibel YAVAŞ
ÖNSÖZ
Hemşirelik bilim ve sanattan oluşan bir sağlık disiplinidir. Ekonomik ve
sosyal değişimler, hemşireliğin profesyonelleşme süreci, yeniliklerin getirdiği
değişimler, bakımda kaliteyi artırma gereksinimi hemşirelerin bilgilerini
güncellemeleri zorunluluğunu getirmiştir.
Bu nedenlerle Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi hemşirelik hizmet içi
eğitimi kapsamında hemşirelik bakım hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve
meslektaşlarımızın çalıştığı birimlerdeki uygulamalarında kaynak olabilmesi
amaçlı bu rehber hazırlanmıştır.
Etkinliğini ve saygınlığını bilgi birikiminden alacağına inandığımız
meslektaşlarımıza bu rehberi hazırlarken, zor çalışma koşulları altında vakit
ayırıp derleme yapan değerli hemşirelerimize, bilimsel danışmanlığı ile
katkıda bulunan değerli hekimlerimize, hemşirelik mesleğine her konuda
destek olan, özellikle bu rehberlerin hazırlanması sırasında her türlü imkanı
sağlayan Başhekimimiz Prof. Dr. Orhan Gazi Yiğitbaşı ve çalışmalarımızda
her zaman yanımızda olan Başhemşiremiz Gülşen İpekoğlu’na
teşekkürlerimizi sunarız.
Hemşireler bakımın belirleyicisi ve biçimlendiricisidirler…
Ayşen Özel
Dilek Turan
1
Önder Kalenderer
İÇİNDEKİLER
1.AKUT BAKTERİYEL MENENJİTLER
5
ASEPTİK VE VİRAL MENENJİTLER
6
TÜBERKÜLOZ MENENJİT
6
2.DOMUZ GRİBİ
8
3.EDİNSEL İMMUN YETMEZLİK SENDROMU
10
KIRIM- KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA)
13
SUÇİÇEĞİ VE ZONA
15
AKUT VİRAL HEPATİTLER
18
HEPATİT A ENFEKSİYONU
19
HEPATİT B ENFEKSİYONU
19
HEPATİT C ENFEKSİYONU
20
HEPATİT D ENFEKSİYONU
20
BRUSELLOZ
22
AKUT İSHALLİ HASTAYA YAKLAŞIM
25
BASİLLİ DİZANTERİ
27
AMİPLİ DİZANTERİ
27
2
KUDUZ
28
SELÜLİT
30
TİFO
32
ATEŞLİ HASTAYA YAKLAŞIM
33
ATEŞ TİPLERİ
34
KAYNAKLAR
37
3
1.MENENJITLER
Tanım:
Santral sinir sistemi (SSS) enfeksiyonlarının virüs, bakteri, mantar, protozoa
gibi birçok etkeni olabilir Bazıları yaygın bazıları sporadik bazıları da salgınlar
şeklinde görülebilir. En sık viral ve bakteriyel menenjitler görülür. Klinik seyir
enfeksiyonun tipine göre akut, subakut, kronik olabilir. Kendini sınırlayan
enfeksiyon hızla ilerleyip ölümcül olanlara kadar farklılık gösterir. Ayrıca
nörolojik sekel, işitme kaybı, zekâ ve motor fonksiyon bozuklukları gibi birçok
olumsuz sonuca yol açabilir. Erken tanı ve tedavi ile santral sinir sistemi
enfeksiyonların birçoğu tedavi edilip hastalar sekelsiz iyileşebilir.
Belirti ve Bulgular:
Klinik olarak en tanımlayıcı bulguları ateş, başağrısı, bilinç değişikliği bazen
de fokal nörolojik bulgulardır (nöbet, kişilik ve davranış değişikliği hemiparezi
görme alanı defekti). Bununla birlikte bu bulgular özgül değildir. Her yaşta
olmayabilir. Ateş akut enfeksiyonlarda çok sık olmasına rağmen kroniklerde
olmayabilir. Meninkslerin inflamasyonu refleks kas spazmlarına neden olur.
Spazmlara bağlı olarak ense sertliği, kerning bulgusu, (hastanın kalça ve
diz fleksiyonu halinde iken dizi pasif ekstansiyona getirmeyi ağrı nedeniyle
engellemeye çalışması), Brudzinski (ense fleksiyona getirildiğinde bacakların
fleksiyona gelmesi), Tbc ve mantar menenjitleri gibi kronik menenjitlerde
kranial sinirlerde etkilenebilir. Kronik (Tbc gibi) menenjitlerde enfeksiyon
beynin bazalinde lokalizedir. O yüzden hidrosefali, bulantı, kusma, başağrısı,
mental durumda bozulma ve vaskülite sekonder infarktlar gelişebilir.
SSS enfeksiyonlarında etiyoloji belirleme ya da patolojiyi tespit etmek için
LP(Lomber Ponksiyon) yapılmalıdır. LP uygun koşullarda yapılmalıdır.
Fizik İnceleme:
Kranial travma olup olmadığı mental ve bilinç durum değerlendirmesini
kapsamalıdır.
4
AKUT BAKTERİYEL MENENJİTLER
Birkaç gün hatta birkaç saat içinde hızla gelişen başağrısı, ense sertliği, nörolojik
bulgularla karakterize klinik tablodur. Tedavi edilmezse hızla stupor (çevresel
duyarlılığın azalması), koma, konvüzyon gelişir. Erken tedavi ve tanı ile çoğu
olguların tedavisi başarılıdır. Akut bakteriyel menenjitler, halen morbidite ve
mortalitesi yüksek olan enfeksiyon hastalıklarındandır. En yüksek mortalite
yenidoğanlar da ve yaşlılardadır.
Etiyoloji: Etken yaşa ve altta yatan koşullara göre farklılık gösterir. Fokal
bakteriyel menenjitlerin çoğundan kapsüllü 3 patojen sorumludur
(Haemophilus influenzea, Neisseria menengitis, Streptococcus Pneumoniae).
Erişkinlerde en sık görülen etken pnömokok ve meningokoklardır. Pnömokoksik
solunum yolu enfeksiyonu insidansı influenza, kızamık gibi viral hastalık
seyrinde artar. Kafa kaide kırığı olan BOS sızıntısı gelişen hastalarda ilk akla
gelmesi gereken etkendir. Splenektomi veya aspleni(doğumsal dalak yokluğu),
multipl myeloma, alkolizm, malnutrisyon, kronik karaciğer hastalığında,
malignitelerde pnömokok hastalığına yatkınlık artar.
Bulaş: Meningokok menenjit insandan insana damlacık yolu ile yani
yakın temasla geçer. Toplu yaşam alanlarında bulaşır. Askeri birlikler, okul
yatakhaneleri, kreş gibi toplu yaşanan yerlerde salgınlar yapabilir.
Patogenez: Etken bakterinin vücuda girişi solunum yolu ile olur.
Klinik Bulgular: Ateş, başağrısı, meninks irritasyon bulgusu serebral disk
fonksiyon belirtileri, erken dönemde iştahsızlık, üst solunum yolu enfeksiyon
bulguları, miyalji, artralji, halsizlik, terleme, taşikardi, hipotansiyon, cilt
döküntüleri eşlik edebilir (Meningokoksik menenjitte döküntü olur). Diğer
menenjitlere göre koma, konvüzyon ve ampiyem olabilir, şok, peteşiel kanama,
herpes eşlik edebilir. Pnömokoksik menenjitte genellikle mental durum
değişikliği vardır. Stupor ve koma hızlıdır.
Tanı: BOS bulguları: BOS basıncı artmıştır, görünüm genellikle bulanıktır, hücre
sayısı artmıştır, parçalı lökosit hâkimiyeti vardır, protein artmıştır ve glukoz
azalmıştır. Kesin tanısı BOS kültüründe etkenin üretilmesiyle konur.
5
ASEPTİK VE VİRAL MENENJİTLER
Aseptik menenjit birçok nedenle gelişebilen yangısal beyin zarı hastalığıdır.
BOS protein artışı genellikle lenfosit niteliğinde hücre artımının belirlendiği
durumlar, aseptik menenjit olarak tanımlanır. Aseptik menenjit kural olarak iyi
bir klinik seyir, beyin parankimi ya da omurilik yangısı bulgularını niteler.
Etiyoloji: Virüsler akut aseptik menenjitin önde gelen nedenidir. Bazı bakteriler
mikoplazmalar, otoimmün hastalıklar, ilaç reaksiyonu, kızamık, kızamıkçık
aseptik menenjit yapabilir. Etken %70 virüslerdir. Birçok virüs neden olabilir
(entero virüsler, kabakulak, EBV, arbo virüs, CMV gibi)
Bulaş: Genellikle solunum yolu ile bulaşır.
Tanı: BOS incelemesi ile konur. BOS da protein artışı vardır. Hücrelerin çoğunun
lenfosit olduğu görülür. Tedavisi semptomatiktir. Özgül bir ilaç tedavisi yoktur.
Kabakulak dışında viral menenjit etkenlerine karşı aşı gibi koruyucu bir önlem
yoktur.
TÜBERKÜLOZ MENENJİT
Tüberkülozun en ağır kliniği santral sinir sistemi tüberkülozudur.
Mycobacterium tuberculosis etkenidir. Atipik mikobakteriler de nadiren
menenjit etkeni olabilir.
Tüberküloz menenjit görülme sıklığı toplumda tüberkülozun prevalansına
bağlıdır. Her yaşta görülebilir. Tbc menenjit tanısı karakteristik klinik belirti ve
bulguların olmaması nedeniyle zordur. Tbc menenjit primer Tbc enfeksiyonuna
erken veya geç komplikasyon olarak gelişir. Beynin bazal kısmındaki meninksleri
tutar. Konveks kısmı pek etkilemez. Beslenme bozukluğu, alkolizm, diyabet,
bağışıklık sisteminin baskılanması yakalanma riskini arttırır. Bu hastalarda geç
dönemde yapışıklıklara bağlı hidrosefali gelişebilir. Hidrosefali geliştiğinde
klinik tabloya baş ağrısı, papilla ödemi, görme bozukluğu hâkim olur. Diabetes
insipidus görülebilir. En sık görülen nörolojik defisit hemipleji ve hemiparezidir.
Tbc menenjit bazı metabolik komplikasyonlara neden olabilir. En yaygın
komplikasyon hiponatremidir.
Klinik belirti ve bulgular: Başlangıç semptomları spesifik değildir. Halsizlik,
iştahsızlık, baş ağrısı, kusma, kilo kaybı, depresyon, konvülsiyon, kişilik ve
davranış değişiklikleri başlıca belirtileridir.
6
Evre 1: Bilinç açık, nonspesifik belirti ve bulgular var, nörolojik semptom yok
Evre 2: İrritasyon belirtileri, hafif şuur değişikliği, sinir paralizileri
Evre 3: Şuur kapalıdır, stupor, koma, konvüzyon, belirgin paralizi vardır.
Hastaların %30’unda kranial sinir tutulumu görülür (2-3-4-6-7.sinirler).Kranial
sinir tutulumu bazal menenjitleri destekleyen en önemli bulgudur.
Tanı:
1. BOS bulguları: BOS basıncı artar, görünümü renksiz veya sarımtıraktır, hücre
sayısı orta derecede artar ve lenfosit ağırlıktadır. Protein yükselir, glukoz düşer.
2. Akciğer grafisi: Enfeksiyon bulguları ile tanı konur. Aktif ve geçirilmiş
tüberküloz bulguları görülür.
3. Sedimantasyon: Sedimantasyon yüksekliği vardır
4. PPD testi: PPD testi pozitifliğinin çocuk yaş grubu dışında tanı değeri
düşüktür.
Hemşirelik bakımı
• Hasta yatak istirahatine alınır. Hastanın ajitasyonu arttığı için sessiz ve sakin bir
ortamda yatması önemlidir.
• Özellikle meningokoksik menenjitte solunum izolasyonu mutlaka yapılmalıdır.
Hasta ayrı bir izolasyon odasına alınır. Odanın havalandırılması sağlanır. Sağlık
personeli mutlaka maske ve eldiven kullanmalıdır. Hasta yakınlarına maske
takmaları söylenir.
• Hastayla yakın teması olanlara ilaçla koruma sağlanmalıdır.
• Hastanın bilinç durumunda değişiklik varsa doktora haber verilir. Nöbet olup
olmadığı takip edilir.
• Bilinç kapalı ise travmalardan hastayı korumak için karyola kenarlıkları kaldırılır.
Kenarlar yastıklarla desteklenir.
• Hastanın ateşi yüksek ise antipiretikler verilir. Soğuk uygulama yapılır. Sık ateş,
nabız, tansiyon takibi yapılmalıdır.
• Bilinç kapalı ise solunumu rahat yapabilmesi için gerekirse hasta aspire edilir.
Dudaktaki çatlaklar için yumuşatıcı pomatlar sürülür. Ağız bakımı verilir.
• Dekübitüsleri önlemek için 2 saatte bir pozisyon değiştirilir. Yatak çarşaflarının
temiz, kuru olması sağlanır.
• Aldığı çıkardığı, sıvı takibi yapılır. İdrar atılımı aldığına göre az ise doktora haber
verilir.
7
• İlaçların yan etkileri açısından gözlenir (ürtiker gibi).
• İntravenöz mayi takılır. Şuur kapalı ve genel durumu bozukla gavaj ile beslenir.
Kortizon veriliyorsa tuzsuz diyet verilir, yoksa sulu diyet verilir. Yüksek kalorili
besinler tercih edilir.
• Lomber ponksiyonda hemşire gerekli malzemeyi temin eder. Bunlar: LP
iğnesi, cerrahi eldiven, steril spançlı tüp, batikon, flaster. Hasta ajite ise doktor
istemine göre sakinleştirici yapıldıktan sonra LP yapılır. Hastaya uygun
pozisyon personel yardımı ile verilir. Sedyede sırtı dönük, başı öne eğik olacak
şekilde pozisyon verilir. Alınan BOS örnekleri laboratuara gönderilir. LP sonrası
hasta sırtüstü yatırılır. Ateş- nabız- tansiyon takibi yapılır. Komplikasyonlar
açısından gözlenir (baş ağrısı, mide bulantısı).
• Tbc menenjitte solunum izolasyonu uygulanır. Hasta ayrı odada yatırılır.
Havalandırması dışa olacak şekilde oda havalandırılır. N95 maske takılır. Eldiven
mutlaka kullanılmalıdır.
• Hasta ve ailelerine hastalığın sekel bırakabileceği anlatılır. Bunun engellenmesi
için gerekli tedavinin yapıldığı anlatılır. Hastalığın bulaştırıcılığı aileye öğretilir.
2.DOMUZ GRİBİ
Domuz Gribi, İnfluenza (A/H1N1) neden olduğu ve daha önce insanlarda
görülmezken virüsün geçirdiği değişimle artık insanlarda da görülebilen grip
türüdür.
Hastalığın Seyri: Salgının yaygın olması, ölüm oranının yüksek olduğu anlamına
gelmez. Ölümler, kronik hastalığı olanlar, gebeler ve aşırı kilolularda yüksektir.
Belirtileri gribe benzer. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrıları, baş
ağrısı, titreme ve yorgunluk ön plandadır. Özellikle risk grubundaki kişilerde
pnömoniye bağlı ölümler olabilir.
Belirtileri:
• Yüksek ateş (38 OC ve üzeri)
• Öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı
• Vücut ağrıları
• Baş ağrısı, titreme, halsizlik
• Nadiren kusma ve ishal
8
Bulaş: İnfluenza H1N1 enfeksiyonu,1-3 günlük kuluçka süresinden sonra
başlamakta ve hastalık 3-7 gün sürmektedir. İnsandan insana hapşırma ve
öksürme ile saçılan damlacıklar yoluyla bulaşır. El teması önemlidir. Hasta kişiler
belirtiler görülmeden de enfeksiyonu yayabilirler.
Tanı: Enfeksiyonun tanısı moleküler teknik ile konulmaktadır. Bu test bu
konuda özelleşmiş merkez laboratuarlar tarafından yapılmaktadır. Enfeksiyonun
yayılmasının önlenmesi için testlerin yapılması önemlidir.
Tedavi: Tedavide H1N1 virüsüne etkili anti viral olan oseltamivir veya
zanamivir kullanılır. İlaçlar ilk 2 gün içinde doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Semptomatik tedavi de verilebilir.
Aşı: İnfluenza H1N1 aşısı gereken risk grupları:
1) Altı aydan 24 yaşa kadar olanlar
2) Altı aydan küçük bebeklere bakanlar
3) Gebeler
4) 24-65 yaş arası kronik hastalığı olanlar
5) Sağlık çalışanları
Hemşirelik Bakımı
• Hasta havalandırılması yeterli bir odada izole edilir. İzolasyon tedbirlerinin
etkinliğini artırmak için oda kapıları kapalı tutulur, olası ve kesin vakalar,
banyosu ve tuvaleti bulunan ve havalandırmaya müsait odalara yatırılmalıdır.
• İzolasyon odasına giren herkes için standart önlemler ve damlacık önlemleri
uygulanır.
• Hastanın yanına refakatçi alınmaz ve hasta ziyareti sınırlandırılır. Refakatçi
bulunması gereken durumlarda sağlık çalışanlarının uyguladığı önlemlere
uymaları sağlanır.
• Kesin tanı konulan hastaların odalarına ziyaretçi girişi engellenir. Oda temizliği
mümkün olan en az sayıda personelle sağlanır.
• Hastaların sağlık kuruluşları içerisinde naklinde olası veya kesin (A/H1N1)
domuz gribi tanısı almış hastalara cerrahi maske takılır.
• Domuz gribi ile temas eden sağlık çalışanlarının sağlık durumu yakından
izlenir. Gerekli hallerde antiviral profilaksi başlanır. Sağlık personeli mutlaka
önlük giymeli, maske- eldiven takmalı, bone-gözlük kullanmalıdır.
9
• (A/H1N1) domuz gribi hastaları için ayrılan araç gereçler ayrılır.
• (A/H1N1) domuz gribi hastası semptomları düzelmeden taburcu edilirse, evde
uygulanacak önlemler aileye anlatılır. Hastanın vital bulguları özellikle ateşi
saat başı alınıp kaydedilir.
• Oral yolla sıvı alamıyorsa intravenöz mayi takılır.
• Bulaşıklar, yatak örtüleri ve çamaşırların su ve deterjanla yıkanması yeterlidir.
Sağlık personelinin kişisel koruyucu önlemleri
• N95 yoksa standart cerrahi maske kullanılır.
• Gözlük, eldiven ve önlük kullanılarak kişisel korunma önlemleri alınmalıdır.
• Koruyucu materyal giyilirken eller bol su ve sabun ile en az 30 saniye
yıkanmalıdır.
Koruyucu ekipman çıkarılırken:
• İlk önce eldivenler daha sonra önlük çıkarılır.
• Eller yıkanır veya dekontamine edilir.
• Gözlük çıkarılır.
• Maske çıkarılır
• Eller yeniden yıkanır veya alkol bazlı el dezenfektanı ile ovulur.
3.EDİNSEL İMMUN YETMEZLİK SENDROMU
HİV - AİDS sendromu ilk kez Amerika’da 1981 de CDC tarafından
bildirilmiştir.1983 -1984 yıllarında Fransa’da Pasteur enstitüsünde ve ABD de
ulusal sağlık enstitüsünde izole edilmiştir. Bu virüs insan bağışıklık sisteminin
zayıflamasına ve tedavi alınmadığı durumunda tamamen etkisiz hale gelmesine
neden olur. Bağışıklık sistemi çöken vücut mantar enfeksiyonları, parazit
enfeksiyonları, Tbc, mikoplazma enfeksiyonları gibi fırsatçı enfeksiyonlara açık ve
savunmasız hale gelir. Uluslararası virüs taksonomi komitesi
elektronmikroskobi çalışmalarına göre bu virüsün retro virüs ailesine ait
lentovirus alt grubuna ait olduğu belirlenmiştir.1985 yılında eliza testi ile tüm
kan ve kan ürünlerinin hastalık açısından taranması zorunlu hale getirilmiştir.
Klinik: Hastalığın seyri 3 fazda gerçekleşir. Genel olarak 8-12 yıllık süreci kapsar.
1)PRİMER HİV ENFEKSİYONU: Olguların %40-90 nın da görülür. Hastalarda
yüksek plazma viremisi (100000 kopya / ml ) CD4 lenfosit sayısında azalma, CD8
10
hücre sayısında artma görülür. Klinik bulgular virüsle temastan 2-4 hafta sonra
ortaya çıkar. Klinik tablo süresi birkaç günden 10 haftaya kadar devam edebilir.
(14 Günden kısa). Bu sendrom enfeksiyöz mononükleozu ve diğer akut ateşli
hastalıkları taklit eder. Tanısı o yüzden bu dönemde zordur. Bu dönemde ELİZA
ve WESTERN BLOT sonuçları negatif çıkabilir. Erken tanıda temas öyküsü P24
antijeni, ELİZA testi veya 50 bin kopya/ml plazma virüs yükü varlığı önemlidir.
2)KRONİK ASEMPTOMATİK FAZ: Primer HİV enfeksiyonu sendromlu hastalar
8-10 yıllık latent döneme girer. Bu dönemde plazma CD4 – T lenfosit sayısında
stabil sürece sürer.
3)AŞİKÂR AİDS: Hastalığın son dönemini yansıtır. Tedavi uygulanmazsa 2-3 yılda
ölüm gerçekleşir.
Epidemiyoloji: Günümüzde HİV-AİDS hastaların sayısında ve AİDS e bağlı
ölümlerde artış devam etmektedir. Dünyada HİV-AİDS tanısı ile izlenmekte olan
39,5 milyon kişi bulunmaktadır. Bunların 37 milyonu erişkin 2 milyonu çocuklar
oluşturmaktadır. Afrika’da yaşayan 24 milyon kişi en büyük HİV grubunu
oluşturur. Özellikle uzak doğu ve orta Asya ülkelerinde yeni bir HİV epidemisinin
olduğu dikkati çekmektedir. Bu ülkelerin ortak özelliği İV ilaç bağımlılığında
görülen artıştır.
Bulaş: Bulaşma riski hücre içindeki ve dışındaki virüsün tropizmine, formuna ve
temasta bulunan kişinin HLA yapısına göre değişir. Bulaş riski vücut sıvısındaki
virüs konsantrasyonuyla doğru orantılıdır. Cinsel temas %85, kan ve kan ürünleri
ve anneden bebeğe geçişle bulaş olabilir. Özellikle gelişmemiş ülkelerde
heteroseksüel yolla bulaş gelişmiş ülkelerde homoseksüel temas ön plana çıkar.
Kan ve kan ürünleri, intravenöz ilaç bağımlıları, ortak iğne kullanımı bulaş riskini
arttırır. Tek cinsel eşlilik ve korunmalı cinsel ilişki HIV bulaşını engellemenin en
kolay yoludur. Çoklu cinsel eşi olan kişiler, cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü
olanlarla, genital bölgede lezyonu olan kişilerle temas bulaş açısından riskli
davranışlardır.
Tedavi: Kombine retroviral ilaçlar kullanılır. Aşı çalışmaları henüz sonuç
vermemiştir. Tedaviye karar verirken klinik durum, CD4 hücre sayısı ve plazma
virüs yüküne göre karar verilir. Eliza testi, CD4+ T hücre sayısı, plazma HIV RNA
sı, hemogram, biyokimya, VDRL, viral hepatit markerleri, toxoplazma, kadınlar
11
için Pap Smear tedavi öncesi istenir. Tedavide amaç yaşam kalitesini iyileştirmek,
morbidite ve mortaliteyi azaltmak, immunolojik fonksiyonu iyileştirmek ve virüs
yükünü baskılamaktır.
Korunma:
• Tek eşlilik, aksi halde cinsel temasta mutlaka kondom kullanılması
• Hastaya kullanılacak her türlü alet steril olmalı
• Manikür-pedikür aletleri, dövme yapmada kullanılan aletler vs. 170 OC
derecede 1 saat steril edilmeli
• İntravenöz ilaç bağımlıları ortak enjektör kullanmamalı
• Hasta kanı veya vücut sıvıları ile ancak eldivenle temas edilmeli
HIV dış şartlara duyarlıdır. Dış ortamda 30 dk da inaktive olur.Yiyecekler, tabak,
kaşık ve çatal bulaş aracı değildir.
HIV / AİDS’Lİ hastalarda Hemşirelik bakımı
1-AİDS’li kişilerde koruyucu izolasyon uygulanır. Mümkünse izole odaya alınır.
Kan ve sekresyonlarla ilgili önlemler alınır. Uygun bariyerli eldiven kullanılır. Virüs
ile kontamine eşyalar %50-60 sodyum hipoklorid ile dezenfekte edilir. Ellere
herhangi bir kontamine sekresyon bulaşması durumunda eller sabunlu su ile
yıkandıktan sonra uygun antiseptiklerde 30 sn tutulmalıdır. Kesici delici tek
kullanımlık aletler kullanıldıktan sonra delinmeye dayanıklı uygun kaplara atılır.
İğneler yeniden kapatılmaz, kan ve kanlı sıvılar ile kirlenen çarşaflar ve diğer
materyal su geçirmeyen özel torbalar içinde uzaklaştırılır.
2-Bildirimi zorunlu bir hastalıktır.
3-Solunum sıkıntısı olan hastalarda oksijen verilir. Postural drenaj yapılır.
Pnömonili hastada antibiyotik tedavisi yapılır. Hasta istirahat ettirilir.
4- Bulantı varsa beslenmeden 30 dakika önce antiemetik ilaçlar verilir. Daha
az ve sık aralarla hasta beslenir. Hastalar karbonhidrat, protein ve vitaminden
zengin gıdalar ile beslenmelidir. Günlük tartı kontrolleri yapılır.
5-Pamukçuk varsa sodyum bikarbonat ile ağız bakımı yapılır. Diyet yumuşak ve
sulu gıdalardan düzenlenir. Ağızdan beslenemeyen gavaj yolu ve intravenöz yol
ile beslenir. Dudaklar vazelinlenir.
12
6-Hastanın immün sistem baskılandığından enfeksiyonlara karşı duyarlılık
artmıştır. Hasta izole odasına alınıp ziyaretine izin verilmemelidir. Deri
bütünlüğünün korunması önemlidir. Yatak takımları temiz olmalıdır. Ateş takibi
sık yapılır. Odada çiçek bulundurulmamalıdır.
7-Uzun süreli diyarede intravenöz yolla sıvı elektrolit kayıpları yerine konur.
Yağdan fakir ishal diyeti düzenlenir. Aldığı çıkardığı takibi yapılır. İnkontine
hastalarda deri kuru ve temiz tutulmalıdır. Yatak takımları kırışıksız, düzgün
olmalıdır.
8-Deri ile ilgili sorunlardan, kaposi sarkomu lezyonları (inflamatuar vasküler bir
tümör)varsa hastaya sıkı olmayan yumuşak giysiler giydirilir. Deri bakımında
irritan olmayan sabunlar kullanılır. Kuruluk, kaşıntıya karşı deri nemli tutulur.
Pozisyonu sık değiştirilir. Yeterli beslenme ve sıvı alımı önemlidir. Herpes
simpleks virüs enfeksiyonu olan hastalarda antiviral pomatlar kullanılır.
9-Konvüzyon oluşmuşsa hasta travmalardan korunur. Yatak kenarlıkları
kaldırılır, yastıklarla yanlar desteklenir. Hasta yalnız bırakılmaz. Odada fazla eşya
olmamalıdır.
10- Hasta; ailesi arkadaşları ve toplum tarafından dışlanmış olabilir. Endişe, korku
ve güvensizlik içindedir. Hastaya psikiyatrik destek sağlanmalı. Sözel olarak
konuşulmalıdır. Hasta ve ailesi hastalığın komplikasyonları, bulaştırıcılığın nasıl
olduğu, ilaçların yan etkileri konusunda eğitilmelidir.
KIRIM- KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA)
KKKA 12. yy da Orta Asya’da kanama ile seyreden, idrarda, dışkıda, diş etlerinde,
balgam, kusmuk ve karın boşluğunda kanama ile karakterize sendromdur.
Hastalığa neden olan küçük sert kene (xodes) veya bittir.
Klinik: İnsanlar bugüne kadar hastalığın tanımlandığı tek konakçıdır. Enfekte
olan her 5 kişiden birinde hastalık gelişebilir. Mortalite oranı %30 dur. KKKA
enfeksiyonun tipik seyri 4 ana bölümde tanımlanır;
1-İnkübasyon: Kenenin ısırması ile hastalığın gelişmesi arasındaki süredir (3-7
gün).
13
2-Prehemorajik dönem: Ani ateş yükselmesi, baş ağrısı, miyalji, baş dönmesi
ile karakterizedir. Ateş ortalama 4-5 gün sürer. Ek belirtiler ishal, bulantı ve
kusmadır. Yüz, boyun ve göğüste hiperemi, konjonktivit bu dönemde görülür
(1-7 gün).
3-Hemorajik Dönem: Kısadır, hızlı gelişir ve genellikle hastalığın 3. ve 5.
günlerinde başlar. Kanama hastalığın başlamasından sonra 5-7 gün içinde
başlar. En sık görülen kanamalar: Burun, gastrointestinal, genital ve solunum
yolu kanamalarıdır.
4-Konvelans Dönem: Hastalığın görülmesinden 10-20 gün sonra başlar.
Hastanede kalma süresi yaklaşık 9-10 gündür. Konvelans dönemde değişken
nabız, taşikardi, geçici saç dökülmesi, zayıf görme gibi bulgular bildirilmiştir.
Tanı: Hastalığın başlamasından 7 gün sonra ELISA ve IFA testleriyle IgM ve IgG
antikorları saptanabilir. Hücre kültüründe virüsün izolasyonu basit ve hızlıdır
ancak daha az duyarlıdır. İzolasyonu 2-5 günde başarılır. RT-PCR yöntemi KKKA
enfeksiyonunun hızlı tanısında tercih edilir.
Tedavi: İhtiyaca göre sıvı tedavisi verilir. Erken tedavi komplikasyonları önleme
açısından önemlidir. Kan ürünleri ampirik (deneysel) olarak verilmemelidir.
Klinik ve laboratuar değerlendirmeleri sonucunda verilir. KKKA’da verilebilecek
tek ilaç ribavirindir. Ribavirin özellikle hastalığın ilk devrelerinde etkindir.
Veriler kanama başladıktan sonra etkili olmadığı yöndedir. Kesin tanı
konuncaya kadar antibiyotik tedavisi uygulanır. Hematom gelişmemesi için
IM ve SC enjeksiyonlar, salisilâtlar ve nonsteroidal antienflamatuar ilaçlardan
kaçınılmalıdır.
Belirtiler:
• Ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, aşırı duyarlılık, kollarda, bacaklarda ve sırtta
şiddetli ağrı ve belirgin bir iştahsızlıkla başlar.
• Kusma, karın ağrısı veya ishal olabilir. İlk günlerde yüz ve göğüste kırmızı nokta
şeklinde kanama odakları ve gözlerde kızarıklık dikkati çeker. Vücudun diğer
yerlerinde de morluklar oluşabilir.
• Mide, bağırsak ve idrar yollarında kanamalar olabilir.
• Ateş 5-12. güne kadar çıkar ve sonrasında düşmeye başlar.
• Nekahat dönemi uzun sürelidir.
14
• Ölüm olayları daha çok hastalığın 2. haftasında görülmektedir. Yaklaşık %30 u
bulabilir.
• İyileşme hastalığın 9. veya 10. günlerinde gerçekleşmektedir.
Hemşirelik bakımı
• Hasta mutlaka izole edilir. Oda kapıları kapalı tutulur. Oda havalandırılmaya
müsait olmalıdır. İzolasyon odasına giren herkes için standart önlemler ve
damlacık önlemleri uygulanır.
• Hava yolu ile bulaş olasıdır. Ancak kan ve vücut sıvıları ile temastan
kaçınılmalıdır.
• Özellikle hastanın kan ve vücut sıvıları ile temasta bulunabilecek kişiler eldiven,
maske, önlük gibi izolasyon önlemlerini alarak girişimde bulunmalıdırlar.
• Hastaların enfekte dokularına veya vücut sıvılarına bir temasın olması
durumunda bulaş söz konusudur. Kullanılan araç ve gereçler ayrılır.
• Hasta ziyareti yasaklanır. Gerekirse kontrollü izin verilir.
• Hastanın genel durumu iyi değilse ve refakatçi bulundurmak zorunlu ise hasta
yakını mutlaka koruma önlemleri almalıdır. Maske ve eldiven temin edilmelidir.
• Vital bulgular saat başı ölçülür, kaydedilir.
• Oral alımı mümkün değilse intravenöz mayi uygulanır.
• Hastanın vücudunda oluşan kanama odakları takip edilir. Değişik durumlarda
hekim bilgilendirilir.
• Hasta ve hasta yakınları hastalıkla ilgili bilgilendirilir. Özellikle ziraat ve çiftçilikle
ilgilenen kişilere fiziki koşulları iyileştirmeye yönelik eğitimler verilir.
SUÇİÇEĞİ VE ZONA
Suçiçeği Varisella- Zoster virüsünün (VZV) neden olduğu yaygın görülen bir
enfeksiyondur. Hasta bir ya da iki gün ateşli olabilir. Daha sonra deride kızarıklığı
takiben sıvı dolu kabarcıklar, kırmızı döküntüler grup halinde çıkar. Kabarcıklar
birkaç gün beyaz iltihaplı bir görünümde olur ve ardından kuruyup koyu renkli
kabuk bağlamaya başlar. Kişi bir kez suçiçeği geçirdikten sonra vücudu hastalığa
karşı uzun dönemli bağışıklık kazanır. İkinci kez hastalığa yakalanma oranı
düşüktür. Suçiçeği virüsünün yapısı belirginleştikten sonra canlı varisella aşısı
yapılmaya başlanmış ve rutin aşı programına alınmıştır.
15
Zona: Daha önceden alınıp dorsal kök gangliyonlarında ve bazı kafa çiftlerinde
latent (gözükmeyen,gizli) + kalan VZV’ nin yol açtığı klinik tablodur.
Çok bulaşıcı olan suçiçeği önlenebilir. Genellikle sakin seyirli, yaygın döküntü
ile seyreden bir hastalık olmakla beraber komplikasyonları bazen yaşamı tehdit
eden boyuttadır. Zona ise daha önce yaşlılarda görülürken şimdi bağışıklık
sistemi baskılanmış kişiler de ve AIDS hastalarından sonra daha yaygın görülür
oldu.
Epidemiyoloji: Dünyanın her yerinde görülebilen hastalık olan suçiçeğinin tek
kaynağı insandır. Erişkinlerin %95i hastalığı geçirmiştir. Özellikle kış ve ilkbahar
aylarında epidemiler yapabilir. Oldukça bulaşıcıdır. Aşı programından sonra
hastalık azalmıştır. Bulaş damlacık ve temas yolu ile olmaktadır. Hasta, vezikül
formu oluşmadan 48 saat öncesinden ve vezikül kurutlanmasından 4-5 gün
sonrasına kadar bulaşıcıdır. Anneden bebeğe geçiş olabilir.
Etyoloji: Herpes viridae ailesinden olan VZV diğer herpes virüslere benzer bir
yapıya sahiptir. Zarflı bir DNA virüsüdür. Virüs dış ortamda kısa sürede ölür.
Solunum yolu sekresyonları ile direkt temas veya hava yolu ile temas eden
kişilerde suçiçeği gelişir. Havalandırma sisteminden geçiş olabilir. Suçiçeği
döküntüleri papül, vezikül, püstül ve kurut aşamalarını 3-7 günde tamamlar.
Dermisin üst kısmında nekroz, hemoraji gelişebilir.
Belirti ve Bulgular
• Ateş, halsizlik, kırgınlık
• Daha çok gövdede, yüz ve ekstremitelerde olmak üzere küçük makül ve papül
şeklinde döküntüler ortaya çıkar ve kısa zamanda vezikülleşir.
• Döküntüler 6-8 saat içinde makül, papül, vezikül ve kabuklanma evrelerini
gösterir.
• Döküntü dönemi 2-6 gün arasında değişir. Döküntüler enfekte olmamışsa, iz
bırakmadan iyileşir. Bazen ağır hemorajik döküntülere de rastlanır.
• Nadiren ansefalit de yapabilir.
• Zona’da ağrı prodromal dönemde zonklayıcı tarzdadır.
16
Komplikasyonlar
• Bakteriyel deri enfeksiyonları (apse, selülit)
• Alt solunum yolu enfeksiyonları (pnömoni)
• SSS enfeksiyonları (menenjit, ansefalit)
• Konjenital enfeksiyonlar (suçiçeği)
• Myokardit, artrit, osteomiyelit, orşit (suçiçeği)
• Oftalmik tutulum (zona) (keratit, üveit, koryoretinit)
• Septisemi (zona)
Tedavi: Suçiçeğinde semptomatik tedavi yeterlidir. Kaşıntı ve sekonder
bakteriyel deri enfeksiyonlarına karşı önlem alınmalıdır. Kaşıntı için topikal
preparatlar yeterli gelmezse sistemik anti puritik ajanlar kullanılmalıdır. Zona ve
suçiçeğinde antiviral ajanlar kullanılır. En sık kullanılan ilaç Asiklovir’dir.
Hemşirelik bakımı
• Hastalık bulaşıcıdır. Kesin izolasyon uygulanır. Oda ısısı serin ve normal
olmalıdır. Hastaların negatif basınçlı odalarda izole edilmesi uygun olur.
• Tırnaklar kısa kesilir, temiz tutulur.
• Deri temizliği irritan olmayan sabun ve ılık su kullanılarak ovulmadan, tampon
ederek yapılır ve kurulanır.
• Hastaya gevşek, pamuklu giysiler giydirilir.
• Yatak takımları kırışık ve set olmamalıdır.
• Kaşınmayı önleyici reçete edilen ilaçlar (ovadryl gibi) sürülür. Ayrıca kaşınmayı
önlemede bikarbonat solüsyonu ile döküntülerin tampone edilmesi hastayı
rahatlatır.
• Ağız içi lezyonlar patlayıp ağrı oluşturduklarından sık sık serum fizyolojik ile
ağız bakımı verilir. Kusması olan hastalar sulu gıdalarla beslenmelidir.
17
AKUT VİRAL HEPATİTLER
Viral hepatitler özelleşmiş klinik, biyokimyasal, immunoserolojik ve
histomorfolojik bulguların başlıca kaynağı karaciğer hücre nekrozu ile
inflamasyonun ve etken virüsün niteliklerinin oluşturduğu sistemik virüs
enfeksiyonudur. Ensefalopati gelişmeksizin şiddetli sarılık ve koagülopatiye
giden şekline ise şiddetli akut hepatit adı verilir. Hastalık herhangi belirti
olmaksızın veya sarılık olmaksızın gelişebileceği ya da tümüyle göz ardı
edilebilecek kadar sinsidir. Viral hepatit tablosunda en az 5 etken tanımlanmıştır
(A, B,C,D,E). Ayrıca viral hepatit etkeni olduğu başka hepatotropik virüsler de
tanımlanmıştır (HGV, TTV, SENV).
Klinik: Klinik açıdan bakıldığında etken ne olursa olsun akut hepatitin gidişi 4
dönemde ele alınabilir.
• Kuluçka dönemi: Etkenle temastan itibaren belirtilerin ya da sarılığın ortaya
çıktığı süre, hepatit A için ortalama 4 hafta, hepatit B için 10-11 hafta, hepatit C
için 6-8 hafta, hepatit D için 3-7 haftadır.
• Prodromal dönem: Kolay yorulma, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma,
yiyeceklere, sigara ve alkole isteksizlik, öksürük, nezle, artralji, özellikle HBV de
serum hastalığı benzeri sendrom gözlenir. Ateş, döküntü, artrit, hepatomegali,
splenomegali olabilir.
• İkterik dönem: Çay renginde koyu idrar çıkışıyla başlar. Bu renk koyuluğu
bilirubinemiye bağlıdır. Kolestatik gidişli olgu dışkı renginin açılması (cam
macunu renk), konjunktive -sklera ve derinin sararması izlenir. Hepatomegali,
splenomegali, kilo kaybı, deride kaşıntı görülebilir.
• İyileşme dönemi: Temelde 3 ayrı iyileşme dönemi vardır. Önce klinik, sonra
biyokimyasal sonra da histolojik iyileşme söz konusudur. Klinik iyileşme 1-8
hafta sürer. Biyokimyasal iyileşme 3-6 hafta, histolojik iyileşme 6-8 haftadır.
Bu tipik klinik tabloların yanında belirtisiz, sarılıksız, yineleyen kolestatik ve
fulminan gidişli tablolar da gözlenir.
18
HEPATİT A ENFEKSİYONU
Akut karaciğer hastalığına sebep olan virüstür. Gelişmekte olan ülkeler başta
olmak üzere tüm dünyada görülür. Oral-fekal yolla bulaşır. Bulaşta yakın kişisel
temas önemlidir. Kötü hijyenik koşullar ve kalabalık ile yaşam yayılmada
önemlidir (hastaneler, okullar, kreşler, yuva v.b) . Su kaynaklarının kontamine
olması yoluyla bulaş gelişmekte olan ülkelerde sıktır. Pişmemiş gıdalar piştikten
sonra ellenen yiyecekler, iyi pişirilmeden yenen deniz kabukluları bulaşta
önemli rol oynar. Havuzların fekal kontaminasyonu ile bulaş gösterilmiştir.
Klinik: Asemptomatik enfeksiyondan fulminant hastalığa kadar değişen
klinik seyirler olabilir. Hepatit semptomları genellikle virüs alındıktan 4 hafta
sonra gelişir (2-6 hafta). Akut hasar ile karaciğer enzimleri ve takiben bilirubin
düzeyleri artar. Hastalık seyrine ekstra hepatit bulgular da eklenir (ürtiker,
döküntü, artrit, böbrek hastalığı). Viral hepatit gidişi dört dönemde alınır. Bunlar;
1. İnkübasyon dönem
2. Prodromal dönem
3. İkterik dönem
4. İyileşme dönemi
HEPATİT B ENFEKSİYONU
Kan yoluyla bulaşan sarılık etkenidir. HBV sadece insan ve şempanzeleri enfekte
eder. Temel olarak parenteral yolla enfekte kan ve sıvılarla, perkütan ve mukozal
temasla, cinsel ilişki ve perinatal yolla bulaşır.
Patogenez: Bu enfeksiyonda karaciğer hasarının oluşmasında viral faktörlerden
çok konak immün yanıtının rolü vardır. HBV de viral yayılımı belirleyen
değişkenlerle immün sistem değişkenleri arasındaki denge hastalık sonucunu
belirlemektedir.
Klinik: İnsanlarda HBV’nin enfeksiyon seyri 4 dönemde incelenir. Bu dönemlerin
klinikteki incelemeleri farklıdır. İlk dönem immün tolerans dönemdir ve sağlıklı
kişilerde inkübasyon dönemine karşılık gelir. İkinci dönem immünolojik yanıt
dönemidir. Hücre hasarı olduğu için akut hepatit tablosu görülür. 3. dönem
viral replikasyonun (ikileşme) baskılandığı dönemdir. Konak immün yanıtı ile
viral replikasyon sonlanır. Son dönem immün dönemdir. Antikorların ortaya
çıktığı dönemdir. Klinik tablo asemptomatik enfeksiyon, fulminal hepatit, siroz
ve hepatoselüler karsinoma kadar uzanır. Klinikte; akut-kronik enfeksiyon,
hepatoselüler karsinom ve diğer virüslerle koenfeksiyon (ortak enfeksiyon)
olarak görülür.
19
HBV enfeksiyonu dünya çapında yaklaşık 400 milyon insanı etkilemektedir.
Kronik HBV enfeksiyonunda tedavinin amacı; HBV replikasyonunun
engellenmesi-baskılanması, sürecin siroza ilerlemesinin önlenmesi yoluyla
karaciğer hasarı ve hepatoselüler kanser gelişimini önlemektir. Tedavide antiviral
ilaçlar ve interferonlar kullanılmaktadır.
Hepatit B hastalığına karşı aşı uygulaması ile koruma mümkündür. Aşılar 0-1-6.
aylar olmak üzere 3 dozda uygulanır. Risk grupları 0-1-2-12.aylar olarak mutlaka
aşılanmalıdır (sağlık çalışanları, diyaliz hastaları, organ nakli hastaları, ailesinde
hepatit B hastalığı bulunanlar)
HEPATİT C ENFEKSİYONU
Flaviviridae ailesi içinde ayrı bir cins olarak hepacivirüs cinsi içine sınıflandırılır.
Bir RNA virüsüdür. HCV nin RNA’sı enfeksiyözdür. Virüs yapısı itibariyle HCV
genetik olarak yüksek oranda çeşitlilik gösterir. HCV ile enfekte olan hasta,
hastalık ilerlemesine ilişkin çok önemli farklılıklar sadece viral faktörlerin
değil konağın, çevresel, genetik, immünolojik özelliklerden kaynaklandığı
unutulmamalıdır. Dünya çapında HCV bulaşmasına en etkili, güvenli olmayan
tedaviye ilişkin enjeksiyon uygulamaları olduğu bilinir. Onun dışında
perkütan, nazokomiyal, belirgin olmayan perkütan yolla (dövme, sünnet), aşı
kampanyaları gibi sağlık kampanyaları da bulaş için risk faktörüdür.
Klinik: Hepatit C ile enfekte olanların %15 i kendiliğinden iyileşen %25 i
asemptomatik, geri kalan % 60’lık grup ise kronikleşir. Kronikleşen olgulardan
%20-30 u siroza ilerler. Hepatit C sessiz seyirlidir ve çoğu kez rutin serolojik ve
biyokimyasal taramalarda ortaya çıkar. Ciddi karaciğer hastalığı gelişmedikçe
klinik belirtiler hafiftir veya yoktur.
HEPATİT D ENFEKSİYONU
HBV nin yardımına gereksinim duyan insanlara özgü virüstür. Kronik HDV
enfeksiyonu HBV’ ye oranla daha hızlı karaciğer hasarı oluşturduğu için tüm
dünyada önemli bir sağlık virüsüdür. Delta virüsü olarak adlandırılır. Parenteral
yolla bulaşır. Kötü yaşam şartları aşırı kalabalık bulaşı artırır. HDV nin görülme
sıklığı HBV ile ilişkilidir. Klinikte iki şekilde görülür. Koenfeksiyon da HBV ve HDV’
nin birlikte bulaşması vardır. Süper enfeksiyon ise kronik HBV olan kişilerde HDV’
nin alınması ile oluşur.
20
Nedenleri
• Hepatit A, B, C, D, E virüsü
• Bu insan hepatit virüslerinin hepsi DNA virüsü olan hepatit B virüsü dışında
RNA virüsleridir.
• HDV, HBV ile birlikte aynı anda ya da zaten HBV ile enfekte olan bir kişiyi süper
enfekte olabilir.
• EBV, CMV, HIV, Adenovirüs ve Enterovirüs gibi diğer virüslerde hepatite neden
olabilir.
Hepatitlerde Belirti ve Bulgular
• Gözlerde cilt ve mukozalarda sararma
• Bulantı kusma, iştahsızlık, halsizlik
• Artralji, miyalji, kaşıntı
• Öksürük, burun akıntısı
• Düşük dereceli ateş
• Viral hepatitli çok sayıda hasta ikterik olmaz
• Karaciğer büyür hassas olur. Sağ üst kadran ağrısı olabilir.
• Akut hepatitli hastaların %10ile %20’sinde splenomegali ve servikal adenopati
mevcuttur.
Hemşirelik bakımı
• Hasta yatak istirahatine alınır. Aşırı yorucu hareketlerden kaçındırılır. Karaciğerin
dinlendirilmesine olanak verilir.
• Hepatit-A oral-fekal yolla bulaştığı için hasta izole edilmelidir, enterik (bağırsak
orijinli) önlemler alınır.
• Kan ve sekresyonlarla ilgili önlemler alınmalıdır. Sağlık personeli mutlaka
eldiven kullanarak çalışmalıdır. İğne batmalarına karşı dikkatli olmalıdır.
• Hastaların özel malzemeleri başkaları tarafından kullanılmamalıdır(jilet, tırnak
makası). Hastalara kan vermemeleri gerektiği anlatılmalı, bu konuda hasta ve
yakınları eğitilmelidir.
• Yatak takımları temiz ve düzgün olmalıdır.
• Hastanın bulantı ve kusması varsa anti-emetik ilaçlar verilir, intravenöz sıvı
tedavisi başlanılır.
• Hastanın diyeti yağdan fakir, protein ve vitamin yönünden yüksek olmalıdır.
Karaciğer koruyucu diyet verilir.
21
• Hastalara sağlık personeline sormadan hiçbir ilaç almamaları gerektiği anlatılır.
• Deri kaşıntısı olan hastalarda irritan olmayan sabun kullanılır. Banyo suyuna
emülsiyonlar eklenir. Pamuklu ve yumuşak giysiler önerilir.
• Aktif hepatitlerde enzimler ve bilirubinler yüksek olduğundan hastanın
fulminansa gidişi yönünden bilinç durumu takip edilmelidir.
• Kronik viral hepatitlerde karaciğer biyopsisi yapılır. Biyopsiden sonra hasta
yatak istirahatine alınır. 15-30 dakika boyunca kum torbası karaciğere bası
yapacak şekilde konulur.
• Hasta kanama ve ağrı yönünden takip edilir. Hemogram kontrolü yapılır.
• Kronik viral hepatitlerde interferon tedavisi başlanmışa hasta ilaç yan etkilerine
karşı mutlaka bilgilendirilir. Ağrı, ateş, halsizlik gibi yan etkilerin olabileceği
anlatılmalıdır.
• Bir toplum sağlığı problemi olan viral hepatitler hastanın psikolojisini
bozmaktadır. Hasta hastalığından utanma ya da saklama yoluna gidebilir. Bu
yönde destek tedaviler başlanmalıdır.
BRUSELLOZ
Bruselloz, brusella cinsi bakterilerle oluşan tüm dünyada özellikle Akdeniz
ülkeleri ve Türkiye de insan ve hayvanlarda endemik olarak görülen bir
zoonozdur. Zoonoz aslında hayvanların hastalığı olup zaman zaman insanlarda
da hastalığa neden olan mikroplarla ortaya çıkan hastalıklara verilen genel
isimdir. İnsan da en sık bruselloza yol açan tür Brucella melitensis’tir.
Brusella türleri kok, kokobasil veya kısa çomaklar şeklinde gram negatif
bakterilerdir. Tek olarak nadiren ikili, kısa zincirler veya küçük kümeler halinde
bulunurlar. Kapsülsüz ve hareketsizdirler. Zorunlu aerob olup respiratuar tipte
metabolizmaları vardır.
Etiyoloji: Brucella bakterileri koyun, keçi, sığır, manda, domuz gibi hayvanların
etleri, süt ve süt ürünleri, enfekte hayvanın idrar ve gebelik materyalleri ile
insanlara bulaşarak hastalık oluşturur. Hastalık esas olarak kaynatılmadan ya da
pastörize edilmeden tüketilen süt ve süt ürünleri (taze peynir, krem) ile bulaşır.
Çiğ ve enfekte etler yenmemelidir. Brusellada meslek riski taşıyanlar; hayvan
yetiştiricileri, veterinerler, mezbaha işçileri ve laboratuar çalışanlarıdır. İnsandan
insana bulaş son derece nadirdir. Gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık
sorunu olmaya devam etmektedir.
22
Belirti ve Bulgular:
• Ateş, titreme, kırıklık
• Baş ağrısı, kilo kaybı, terleme
• Jeneralize ağrılar, artraljiler
• Depresyon
• Hepatomegali, splenomegali ve lenfadenopati olabilir.
• Hastaların %30’unda eklem tutulum bulunur (sakroileit, spondilit, artrit).
• Brusella etkeni vücuttaki herhangi bir organı etkileyebilir.Bazen lokalize bir
enfeksiyon olarak ortaya çıkar.
• Kalp damar sistemine ait komplikasyonlar görülebilir (endokardit, miyokardit,
perikardit).
• Bakterinin kan kültüründe üremesi ile kesin tanı konur.
Klinik Bulgular: Brucella klasik olarak titreme ile yükselen ateş, aşırı terleme,
baş ağrısı, kırıklık-halsizlik, kilo kaybı, bel ve yaygın vücut ağrıları ile seyreden bir
enfeksiyon hastalığıdır.
Olgularda en sık rastlanan bulgular; ateş, splenomegali-hepatomegali,
lenfadenomegali ve artrittir. Klinik olarak subklinik, akut, subakut ve kronik seyir
gösterebilir. Subklinik brucellozlarda semptomlar olmadığı ya da klinik bulgular
tam ortaya çıkmadığı halde serolojik testler negatif bulunabilir. Akut brucelloz
hafiften çok ağır seyirli toksik bir tabloya kadar gidebilir. Olguların çoğunda
başlangıç anidir. Hafif ve orta dereceli brucellozda soğuk algınlığı belirtileri
görülebilir. Hastaların bazılarında lökositoz görülürken, üçte birindelökopeni
görülebilir. Sedimentasyon yüksekliği olabilir. Akut brusella vakalarının tedavi
edilmeyen bir bölümü subakut döneme geçebilir. Bu hastalıkta ise en sık
belirtiler yorgunluk, sinirlilik, baş ve bel ağrıları ile ateşin ondulan hal almasıdır.
Sıklıkla hepatomegali vardır. En sık eklem ağrıları görülür. Tedavi sonrası
nüks görülebilir. Enfeksiyona bağlı şikâyetlerin bir yıldan fazla sürmesi kronik
brucelloz olarak adlandırılmıştır. Kronik brucelloz olgularında enfeksiyona bağlı
kemik, karaciğere veya dalakta lokal süperatif lezyonlar olabilir. Bu hastalarda
halsizlik, yorgunluk, sinirlilik, uykusuzluk, belli belirsiz ağrılar, emosyonel labilite
(duyguların değişkenliği, dalgalanması), depresyon belirtileri ön plandadır.
Komplikasyonlar
Genitoüriner sistem: Epididimoorşit, interstisyel nefrit, glomerülonefrit, sistit,
prostatit, pyelonefrit
23
Hematolojik komplikasyonlar: Anemi, lökopeni, lökositoz, trombositopeni ve
pıhtılaşma anormallikleri
Deri bulguları: Döküntü, papül, ülser, apse, eritema nodosum, peteşi, purpura
ve vaskülit
Göz ve kulak Bulguları: Üveit, optik nörit, endoftalmit, episklerit, kronik
iridosklit, yuvarlak keratit ve işitme kaybı gelişebilir.
Gastrointestinal sistem: İştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal ve
konstipasyon
Hepatobiliyer sistem: Brusellada karaciğer tutulumu ile sık karşılaşılır.
Hepatosplenomegali hastaların %50’sinde görülür.
İskelet sistemi: Artrit, spondilit, sakroileit, osteomiyelit, tenosinovit ve bursit
görülür.
Kardiyovasküler sistem: Endokardit, perikardit, myokardit ve beyin, aort ve
diğer damarları içine alan mikotik anevrizmalar komplikasyon olarak gelişebilir.
Solunum sistemi: Bronkopnömoni, solunum sıkıntısı, akçiğer apsesi, ampiyem,
plevral effüzyon, mediastinit, granülom görülebilir.
Tanı: Kesin tanı bakterilerin kültürde üremesi ile konur. Etken en sık olarak kan
ve kemik iliği kültürlerinden izole edilir. Brusella izolasyonu için en sık kullanılan
kültürler kan kültürleridir. Brusellozun serolojik tanısında tüp aglütinasyon testi
(TAT) en yararlı yöntemdir. IGM, IGG, IGA sınıfında antikorları saptayan, duyarlılığı
ve özgüllüğü yüksek ELİSA testleri de geliştirilmiştir. Yöntem brusella tanısında
TAT’ a göre daha duyarlıdır.
Tedavi: Brucella da antimikrobik tedavi semptomları ortadan kaldırır,
komplikasyonları azaltır ve nüksleri önler. Tedavide başarı ilaçları kombine
kullanmaya ve tedavi süresini uzun tutmaya bağlıdır. Dünya sağlık
örgütünün en son önerdiği tedavi rejimi en az 6 hafta doksisiklin-rifampisin
kombinasyonudur. Streptomisinde ilave edilebilir. Brusella endokarditinde
brusella tedavisine ek olarak genellikle kapak replasmanı gerekir. Kalp
yetmezliği bulguları belirdiğinde ve ateş kontrol altına alınamadığında kapak
replasmanı yapılmalıdır.
24
Hemşirelik bakımı
• Brusella insandan insan bulaşmadığından özel izolasyon gerekmez.
• Ağır ve komplikasyonlu hastalar yatak istirahatine alınır
• Ateş takibi yapılır. Ateşli dönemde ateş düşürücüler verilir, soğuk uygulama
yapılır.
• Ağız temiz tutulur, dudaklar yağlanır.
• Hastanın tolere edilebileceği sıvı yiyecekler verilir.
• Ateşe bağlı olarak metabolizma hızlandığından hastanın bol vitamin ve yüksek
kalori içeren diyet alması sağlanır.
• Hastanın aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapılır.
• Terlemeye bağlı kokuları azaltmak ve hastayı rahatlatmak için bir yakınının
yardımıyla duş alması sağlanır. Hareket kısıtlılığı varsa sık silme banyosu verilir.
• Hastanın antibiyotiklere karşı herhangi bir reaksiyonu olup olmadığı gözlenir.
• Hastada geçici olarak irritabilite, halsizlik, uykusuzluk ve depresyon görülebilir.
Bu nedenle gözlem yapılır. Hastayı rahatlatıcı, sessiz ve sakin bir ortam sağlanır.
• Eklem ağrılarını azaltmak için yatak takımlarının eklemlere basıncı önlenir.
Ağrılı bölgeye sıcak uygulama yapılır.
• Duyma ve görme bozukluklarının varlığı SSS’nde ansefalit veya menenjit
düşündürebilir. Bu nedenle gözlem yapılır.
• Tedavi olan hastalara iyileşme dönemlerinin 6-8 hafta sürebileceği söylenir.
AKUT İSHALLİ HASTAYA YAKLAŞIM
İshal enfeksiyöz olan ve olmayan diye çok çeşitli nedenlerle meydana gelebilen
bir semptomdur. İshal barsak enfeksiyonlarında (viral, bakteriyel ve parazitik
barsak enfeksiyonları), enfeksiyöz olmayan barsak hastalıkları, malabsorbsiyon
sendromlarında, sistemik bazı hastalıklarda görülebilir. Enfeksiyöz ishallerde
etken su ve besin aracılığıyla bulaşır.
Klinik: Çok hafif ve ileri derecede sıvı kaybına kadar gidebilen geniş bir
spektruma sahiptir. Hastanın hidrasyon durumu; baş dönmesi, ayağa kalkınca
göz kararması, idrar çıkışının azalması, ağızdan sıvı alımının değerlendirilmesi ile
belirlenir. Fizik muayene ile deri turgoru, taşikardi, kan basıncı ölçülür. Ciddi sıvı
kaybında sıvı replasmanı önemlidir. Ateş, bulantı, kusma varsa enfeksiyöz ishal
akla gelmelidir.
25
Anamnez ve klinik tanı:
Kuluçka Süresi: Bulantı ve kusmanın ön planda olduğu ve ishalin eşlik ettiği
stafilokok besin zehirlenmesinde kuluçka süresi 1-6 saattir. Besin üzerinde
herhangi bir bakterinin üremesi ile alınan toksinin hastalık oluşturması halinde
kuluçka süresi 8-14 saattir. Besin ile alınan bir bakteri barsak içinde çoğalıyorsa,
salgıladığı toksinle hastalık yapıyorsa kuluçka süresi 16 saatten uzundur.
Ateş: Salmonella, Shigella, Yersinia türleri ve E.coli etkendir. Ateş yapabilirler.
Viral enteritler, paraziter ishaller ve enterotoksijenik bakteriyel ishallerde ateş
yoktur.
Dışkı özellikleri: Dışkının miktarı, kıvamı, kan ve mukus içerip içermediği,
pürülan olup olmadığı etken hakkında bilgi verebilir. Dışkılama sayısının
çok ama dışkı miktarının az olması kolon tutulumunu, tersi ise ince barsak
tutulumunu gösterir. İshal 10 günden fazla sürerse akla parazit gelmelidir.
Uzamış ishallerde Tbc, E.coli enfeksiyonu olabilir. Yenilen besinin türü kaynak
olabilir. Çiğ veya az pişmiş deniz ürünleriyle de bulaşmaktadır. Kullanılan
antibiyotiklere bağlı da ishal gelişebilir. Antibiyotik dışı bazı ilaçların alınıp
alınmadığı önemlidir. Karın ağrısı özellikle kolonun tutulduğu durumlarda
kramp tarzında belirgindir. Hastanın seyahat edip etmediği mutlaka
sorulmalıdır.
Tanı:
1. Rutin kan tetkikleri
2. Dışkının makroskobik ve mikroskobik incelemesi (dışkıda lökosit varsa etken
barsak duvarına invazyon yapmış bir bakteri olabilir. Dışkıda lökosit yoksa viral
gastroenterit, paraziter ishaller ve enterotoksijenik bakteriyel ishaller düşünülür)
3. Dışkı kültürü
4. Serolojik tanı
5. Toksin ve antijen araştırılması
Tedavi: Etkene yönelik antimikrobiyal tedavi ile birlikte sıvı elektrolit dengesinin
düzenlenmesi ve semptomatik tedavi önemlidir.
26
BASİLLİ DİZANTERİ
Halen önemli bir sağlık problemidir. Gelişmekte olan ülkelerde hijyenin
sağlanamaması, güvenilir su kaynaklarının olmayışı bakteriye bağlı ishallerinin
görülmesine zemin hazırlamaktadır. Gr (-), sporsuz, kapsülsüz, hareketsiz basildir.
İnsanlar shigellanın tek kaynağıdır. Bulaş yolu fekal oral yoldur. Yaz aylarında
görülme sıklığı fazladır. Kontamine gıda ve su veya enfekte kişini çevresi bulaşta
rol oynayabilir.
Belirti ve bulgular: Ateş, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık gibi semptomlarla
başlar. Sulu ishali takiben dizanteri kliniği gelişir. Hastada miktarı az mukuslu,
kanlı dışkı, abdominal kramplar ve tenesmus (ağrılı idrara çıkma veya
defekasyon duygusu) görülür. Mortalite yüksektir. Günde 20 den fazla dışkılama
vardır. Ateşle birlikte nöbet, anemi görülebilir. Komplikasyonlar gelişebilir
(Dehitratasyon, hiponatremi, hipoglisemi vb).
AMİPLİ DİZANTERİ
Entamoeba histolitika’ nın barsağı tutması ve ciddi boyutta hastalık yapmasıdır.
Bütün dünyada en yaygın ve en ölümcül paraziter hastalıktır. AİDS gibi
immünitesi bozulan hastalarda daha sık kolonize olabilmektedir.
Epidemiyoloji: Bulaş kistlerin ağızdan alınmasıyla olur. Kişiden kişiye geçebilir.
Böcekler yayılmayı kolaylaştırabilir. Erkekler, gençler ve çocuklarda daha sık
görülür. Aile içi bulaş önemlidir. Homoseksüeller %30 taşıyıcıdır. Gelişmekte
olan ülkelerde birçok bölgede endemiktir. Ülkemizde Güneydoğu ve Marmara
bölgelerinde yaygındır.
Klinik Belirti ve Bulgular: İnsanda yerleşim yeri kalınbağırsaktır. Kuluçka
dönemi birkaç gün ile birkaç ay arasında değişir. Birçok klinik tablo gösterir.
En sık olanı asemptomatiktir. Enfekte kişi hiç belirti göstermez. Dışkıda kistler
görülür. Bazen klinik başlangıç amipli dizanteri şeklindedir. Karın ağrısı, karında
kramplar, sık ve fazla dışkılama, kilo kaybı ve dehitratasyon görülür. Dışkı sulu
veya kıvamsızdır. Bol ishal şeklindedir. Kolon mukozası kanlıdır. Lökosit düşüktür.
Ateş, kilo kaybı ve iştahsızlık görülebilir. Taşıyıcılarda invaziv enfeksiyon gelişme
oranı değişiktir. Kolit nadir görülen bir komplikasyondur, ancak mortalitesi
%40’dır.
27
Tanı: E.histolytica’nın gaitada görülmesi ile konur. Kültür tedavinin etkinliğini
ve enfeksiyonun varlığını göstermek için kullanışlıdır. Endoskopik inceleme ve
biyopsi acil tanı gerekiyorsa önemlidir.
Tedavi: Asemptomatik ve sessiz tabloda tedavi gerekliliği tartışılır. Hiçbir tedavi
yüzde yüz etkili olmadığı için gaita tetkiki tekrarlanmalıdır. Semptomatik
amebiyaziste barsak tutulumu vardır. Metranidazol veya Ornidazol ile tedavi
edilmelidir.
Korunma: Su ve yiyeceklerin kontaminasyonu ile olur. Sebzeler deterjanlarla
yıkanmalı ve asetik asit veya sirke içinde 10-15 dakika bekletilmelidir. Suların
kaynatılmasıyla amiplerin yokluğundan emin olunur. Sulara katılan klor
tabletleri koruyucu olur.
Hemşirelik bakımı
• Sıvı elektrolit dengesi düzenlenir. İntravenöz mayi takılır.
• İyon takibi yapılır.
• Deri turgor ve tonusu takip edilir.
• Hastanın dışkılama sayısı takip edilir.
• Ateş takibi yapılır. Gerekli ise antipiretik tedavi uygulanır.
• Bulantı ve kusma açısından takip edilir.
• Hastanın hijyenik bakımı önemlidir.
KUDUZ
Kuduz insanlığın çağlarda beri çözüm bulamadığı, bilinen en korkunç ve
dramatik hastalığıdır. Viral bir hastalık olan kuduz insanlarda ve memelilerde
ölümcül ansefalit oluşturmaktadır. Tilki, çakal, kurt, sansar gibi vahşi hayvanlar
arasında kuduz salgınları görülmüştür. Kuduzun bu hayvanlardan köpeklere
geçtiği görülmüş, köpeklerin insanlara yakın hayvanlar olması nedeniyle
insanlara bulaşta önemli rol oynadığı anlaşılmıştır.
Etiyoloji: Kuduz etkeni Rhabdovirüs grubundan RNA yapılı, nörotrop bir
virüstür. Virüs ısıya dayanıksız 70 OC lik ısıda15 dakikada-100 OC de 2-3 dakikada
ölür, antibiyotiklere duyarsızdır ve kuvvetli asit, formalin, amonyum ve benzeri
kimyasal ajanlar ile inaktive olur. Mortalitesi %100 dür.
28
Bulaş Yolları
• Isırılma
• Mukozalardan geçiş
• İnfekte aeoresollerin inhalasyonu
• İnfekte yaraların idrarı ile temas
• Organ transplantasyonu
• Kornea transplantasyonu ile geçiş belirlenmiş
Belirti ve Bulgular
• Ateş
• Halsizlik
• İştahsızlık
• Bulantı-kusma
• Baş ağrısı
• Kişilik değişiklikleri
• Halüsinasyon
• Davranış değişikliği
• Anksiyete, ajitasyon
• Hidrofobi, aerofobi
• Hiperventilasyon
• Kardiyak aritmiler
• Ekstremitelerde güçsüzlük
• Baş ağrısı
• Şuur değişikliği olmaksızın ense sertliği
• Konfüzyon, koma
Tedavi: Semptomatik tedavide amaç hastaların acılarını azaltmak ve onları
sakinleştirmek olmalıdır. Bu nedenle diazem, barbitürat grubu ilaçlar verilerek
hastalar sakinleştirilir. Ateş düşürücü ilaçlar, antibiyotikler verilir.
Temas Sonrası Profilaksi
• Aynı gün HDCV yapılır.
• 0-3-7-14-28. günlerde IM olarak deltoid içine uygulanır.
• Daha önceden kuduz aşılı olanlarda son aşıdan <6 ay ise tek doz son aşı bir yıl
önce ise 0-3. günler HDCV aşısı yapılır.
• Tetanoz aşısı yapılır.
• Yara yeri infeksiyonu için antibiyotik tedavisi verilir.
29
Komplikasyonlar
• Hipoksi
• Hipotansiyon
• Serebral ödem
• Kafa içi basıncın artması
• Kalpte endokardit ve myokardite bağlı aritmi
• Sıvı-elektrolit dengesizliği
• Gastrointestinal kanamalar
• Pnömotoraks
Hemşirelik bakımı
• Hastalar kuduz hastanesinde tedavi edilir.
• Gözlem odaları, hastanenin özel bir bölümünde, giriş ve çıkışlardan uzak,
ancak bir doktor ve hemşirenin devamlı gözleyebileceği bir bölümde ve
güvenli bir yapı içerisinde ve hastaya psikolojik yönden zarar vermeyecek
görünüşte olmalıdır. Hastanın izole edileceği odada ışık ve ses yalıtımı
olmalıdır.
• Oda içinde sert yapılı hiçbir araç bulundurulmamalıdır.
• Hastaya bakan sağlık elemanlarının vücudundaki herhangi bir çizik veya
kesikten virüsün salya ile geçişini önlemek için eldiven, gömlek, galoş giymesi
uygundur. Hastanın salyası, BOS, ter ve idrarları ile temas önlenmelidir.
• Hastalar su sesini işitemeyeceği bir ortamda tutularak su sesinin neden olduğu
adale spazmı önlenmeye çalışılır. Banyo verilmez.
• IV yol ile infüzyon yapılan hastada serum şişesi kapalı tutulmalı ve hastanın
göremeyeceği bir yere asılmalıdır.
• Dış uyarılar kontrol edilir.
• Şuursuzluk ve irritabilite dönemlerinde hastanın yakınları desteklenir.
• Hasta yakınlarına durum anlatılmalı, hastaya korkmadan, çekinmeden, güler
yüzle yaklaşmalıdır.
SELÜLİT
Toplumda sık karşılaşılan deri ve derialtı yağ dokusunu tutan, ani başlayıp hızla
yayılım gösteren bir enfeksiyondur. Normal flora bakterileri fiziksel ve kimyasal
yapısı ve deskuamasyon özelliği ile organizmayı, patojen mikroorganizmalara
karşı koruyan önemli savunma mekanizmalarıdır. Deri ve derialtı dokusunu
tutan bakteriyel enfeksiyonları sınırlamak çok zordur. Bir enfeksiyon derinin
bir veya daha fazla katını tutabilir. Anamnezde genellikle travma veya bir deri
lezyonu vardır. Travmadan bir iki gün sonra lokal hassasiyet ağrı ve eritem
30
gelişir. Kırgınlık, ateş ve şişme vardır. Lezyonun sınırları keskin ve yüksek
değildir. Genelde ağrılı lenfoadenopati görülür. Yüzeyel veziküller görülür ya
da rüptüre olur. Lokal apse gelişmesine sebep olabilir. Bazen ameliyat sonrası
gelişebilir. Lenfatik yolla yayılım gösterdiğinden ciddi bir hastalık olup bazen
bakteriyemiye bağlı sistemik hastalık belirtileri görülür.
ERİZİPEL: Yüzeyel bir selülit olup ağrılı, eritemli, hızla ilerleyen, deriden
kabarık keskin sınırlı bir lezyondur. Gençlerde ve yaşlılarda genelde yüz ve alt
ekstremitelerde görülür. Bazı durumlarda daha sık görülür (venöz staz, kronik
lenfatik obstrüksiyon, diyabet, alkol bağımlılığı, paraparezi).
Etiyolojisi: Etken genellikle Pyogenes ve Staphylococcus aureusdur. Travma,
egzama, suçiçeği lezyonları gibi deri bütünlüğünün bozulduğu bölgeler
enfeksiyon giriş yeri olabileceği gibi bazılarında giriş noktası bulunmaz. Koroner
by-pass geçirenlerde safen ven çevresinde, ayaklarda mantar enfeksiyonu
olanlarda diyabet hastalarında sıklıkla selülite rastlanır.
Belirti ve Bulgular
• Deride bölgesel şişlik, kızarıklık
• Ağrı ve ısı artışı
• Lenf nodlarında büyüme ve hassaslaşma
• Ateş, titreme, halsizlik
Hemşirelik bakımı
• Selülitli bölge (bacak veya kol) elevasyona alınır.
• Ateş için soğuk uygulama yapılır. Antipiretikler verilir.
• Yatak takımları temiz tutulur.
• Hastanın yanında refakatçi bırakılır.
• Kremleri varsa sürülür, pansumanı yapılır.
• Hastanın yatak istirahati sağlanır.
• Hastanın hijyenine dikkat edilir. Tırnaklar kısa ve temiz olmalıdır.
• Kaşıntı varsa kaşıntı giderici losyonlar kullanılır.
31
TİFO
Salmonella typhi tarafından meydana gelen uzun süren ateş, döküntü ve
lökopeni ile karakterize sindirim sisteminin infeksiyon hastalığıdır.
Etiyoloji
• Tifo etkeni Salmonella typi’dir.
• Gram negatif hareketli, sporsuz aeorop basildir.
• 15–20 dk 66 OC ısıda ölür
• Etken anal yolla vücuda girer. Duedunuma geçer. Çoğalan bakteriler kan
dolaşımına girer. Bir kısmı dalak, karaciğer, kemik iliği, safra yolları ve böbreğe
yerleşir.
• Barsakta ülserler ve nekroz alanları oluşturur
Epidemiyoloji
• S. typhi kontamine yiyecek ve içeceklerle fekal-oral yolla vücuda girer.
• Tifolu hastalar ve taşıyıcılar hastalığın yayılmasında kaynak oluştururlar.
• İnfekte kişilerin dışkılarında milyonlarca tifo basili bulunur.
• Kanalizasyon sularının içme ve kullanma sularına karışmasıyla tifo salgınları
ortaya çıkar.
• Tifo epidemileri yaz ve sonbaharda oluşur ve hastaların %75 i 30 yaş altındadır.
Belirti ve Bulguları
• Halsizlik
• İştahsızlık
• Üşüme, titreme
• Baş ağrısı prodromal dönem belirtileridir.
• İlk hafta karın ağrısı, şişkinlik hissi, kabızlık görülür.
• Karın alt kısmında hassasiyet alınır.
• Hastaların 2/3 ünde kuru öksürük duyulur.
• Hastalık ilerledikçe ateş 39–40 OC ye yükselir
• Karaciğer dalak büyür.
• Ateş yüksek olmasına rağmen nabız sayısında beklenen artış görülmez.
• Hastada huzursuzluk, dalgınlık ve apati vardır.
• Hastalarda deliriyum, hatta intihar girişimleri görülebilir.
• İkinci haftada kabızlığın yerini ishal alır. Dışkıda gizli kan pozitifleşir
• Üçüncü haftada belirtiler şiddetlenir.
• Ağız mukozası kuru ve dil paslıdır.
• Dördüncü haftada ateş düşmeye (nekahat dönemi)başlar.
32
Hemşirelik bakımı
• Hasta yatak istirahatine alınır.
• Hastanın dışkı kültürü en az üç kez negatif gelinceye kadar izole edilir.
• Her 2-4 saatte yaşam belirtileri alınır.
• Dışkıda kan olup olmadığı gözlenir
• Mesane distasyonu olup olmadığı takip edilir
• Tifo tanısı konan hastanın dili paslı ve kurudur
• Her beslenmeden önce ve sonra ağız bakımı verilir. Hastanın sevdiği yiyecekler
sık sık ve küçük porsiyonlar şeklinde verilir. Yiyecekler yüksek kalori içeren
yiyecekler olmalıdır.
• Bağırsakları irrite eden gaz yapıcı yiyecekler verilmemelidir. Bu tür yiyecekler
kanamaya ve perforasyona nende olabilir. Bağırsakta posa bırakan selülozlu
meyve ve sebzeler verilememelidir.
• İnatçı kabızlık varsa laksatif verilmez. Bağırsak perforasyonuna yol açabilir.
ATEŞLİ HASTAYA YAKLAŞIM
Hastalık durumlarında vücut sıcaklığının, normal sınırlarının üzerine çıkması
ateş olarak ifade edilir. Ancak ateş vücudun enfeksiyonlara karşı geliştirdiği
immün yanıtın bir parçasıdır ve 39 OC altındaki düzeylerde immün sistemin
güçlenmesini sağlar ve mikroorganizmanın yok edilmesini kolaylaştırır.
Hipertermi vücut ısısının yükselmesi, hipotermi vücut ısısının 35 OC altına
düşmesidir. Normal vücut sıcaklığı 37 OC iken normal ısının üst sınırı erişkinlerde
37,7 OC çocuklarda 37.9 OC olarak tanımlanır. Vücut ısısının düzenlenmesi sinir
sistemi, dış çevreden ve derin vücut dokularından gelen bilgileri algılama ve
bir araya getirme yeteneği ile ilgilidir. Çevredeki ısı değişikliklerini algılayan ve
vücut yüzeyine en yakın algılayıcılar soğuğa duyarlı olanlardır. Buna karşılık
merkezi algılayıcılar sıcaklığa duyarlı olanlardır.
Ateş ölçümü, egzersiz, sıcaklık, soğuk gıda alımı, yemek yeme, enfeksiyon gibi
durumlarda etkilenir.
33
ATEŞ TİPLERİ
Subfebril Ateş
Akşamları 37,7 dereceyi geçmez. Sabah normal veya 1-2 OC fazladır.
• Fokal enfeksiyonlarda
• Tbc
• Malignitede görülebilir.
Sürekli Ateş
Sabah akşam farkı 1 OC dereceden azdır. Dalgalanma göstermeden günlerce
hatta haftalarca devam eder. En iyi örneği tifodur. Vücut ısısında hafif
dalgalanmalar ile birlikte, orta derecede sürekli, yüksek ateş bulunur.
• Santral ateş
• Enfektif endokardit
• Milier tbc
• Kawasaki Hastalığı
• Tifo
• İlaç ateşi
• Kızıl
• Salmonella
• Pnömokoksik pnömoni
Remittan (Bacaklı) Ateş
Sabah akşam ısı farkı bir dereceden fazladır. Yine de sabah ateşi normalin
üstündedir.
• Sepsis
• Süpüratif hastalıklar
• Viral ÜSYE
• Malaria
• Lejyonella
• Mikoplazma
• Tbc
Septik Ateşi
Sabah akşam ısı farkı bir dereceden fazladır fakat sabah ateşi normaldir.
34
İntermittant (Aralıklı) Ateş
Bir iki günde bir, birden yükselir, arada 1–3 gün ateş normaldir. En iyi örneği
sıtmadır.
• Gram negatif, pozitif sepsis
• Renal abdominal, pelvik apse
• Akut bakteriyel endokardit
• Malarya
• Kawasaki hastalığı
• Milier Tbc
• Peritonit
• Toksik şok sendromu
• Antipiretikler
Ondülan (Dalgalı) Ateş
Ateş yavaş yükselir, birkaç gün yüksek kaldıktan sonra yavaş yavaş iner. Birkaç
günde düşük düzeyde kaldıktan sonra yine yavaş yavaş yükselmeye başlar. Bu
dalgalanma haftalarca sürebilir.
• Brucella
• Hodgkin de görülen Pel –Ebstein ateşi
Tekrarlayıcı(Relapsing Ateş)
Seyrek görülür. Ateş birkaç gün yüksektir sonra ara verir ve tekrar yükselir
• Lenfoma
• Boreliozis
• Brucella
• Malarya
• İntermitten kolonjit
Düzensiz Ateşi
Sık görülen bir tiptir. Bazı gün sabah akşam ateş farkı 1 dereceden az, bazı gün
fazladır. Alçalmalar ve yükselmeler göstererek devam eder. Tbc de Hodgkin de
ve diğer hastalıklarda görülebilir.
Ateşin etiyolojisi
Ateşin etiyolojisinde enfeksiyon kaynaklı sebepler olabileceği gibi, enfeksiyon
dışı sebepler de olabilir.
35
Enfeksiyonlar: bakteri, virüs spiroket, mantar, parazit
• Otoimmün, romatolojik hastalıklar
• İnflamatuar-granülomatöz hastalıklar
• Endokrin hastalıklar
• Maligniteler
• İlaçlar
• Ailesel hastalıklar
Sebebi bilinmeyen ateş:
Sebebi bilinmeyen ateş en az 3 hafta süreyle günlük vücut sıcaklığı 38,3
derecenin üzerinde seyreden ve hastanede 1 hafta süren araştırmaya rağmen
tanı konulamayan veya bir hastada 38,5 derecenin üzerinde en az 3 hafta
devam eden ateşin, hikâye, fizik muayene, kan sayımı, idrar tetkiki, akciğer
grafisiyle tanının konulamadığı durumdur.
Ateşli hastada tedavi
Ateş oksijen talebini arttırdığından kalp yetmezliği, solunum yetmezliği,
nörolojik hastalıklar, metabolik durumu bozulmuş hastalıklarda semptomatik
olarak tedavi edilmelidir. Soğuk uygulama geçici olarak yararlı olur ancak
vazospazma yol açmamasına dikkat edilmelidir. Antipiretik ilaçlar hastalıklara ve
ateşin nedenine göre düzenlenir.
Ateşli hastada hemşirelik bakımı
• Sık ateş takibi yapılır.
• Oda ısısı 21-22 OC olmalıdır.
• Giysiler ince, az ve gevşek olmalıdır.
• Bol sıvı verilmelidir.
• Yeterli kalori sağlanmalıdır. Ateş kalori gereksinimini artırdığı için beslenmeye
dikkat edilmelidir.
• Ateş mide aktivitesini azalttığı için ve sindirimi yavaşlattığı için yağlı ver zor
sindirilen gıdalardan uzak durulmalıdır.
• Ilık su ile pansuman veya banyo yaptırılmalıdır. Ilık su ile ıslatılmış havlu ile
boyun, kasıklar, koltuk altına pansuman yapılması ısı kaybını arttırır ve ateşi
düşürür. Bu işlemde kesinlikle alkol veya soğuk su kullanılmamalıdır. Güneş
çarpmasında antipiretikler etkisizdir ve sadece pansuman ve duştan soğutma
ile ateş düşürülmelidir.
• Antipiretikler doktor istemine göre verilir.
• Hekim istemine göre yüksek ateşte genellikle kan kültürü alınır.
36
KAYNAKLAR
1. Willke A,Söyletir G, Doğanay M. Enfeksiyon hastalıkları ve mikrobiyoloji
kitabı.2007
2. Tuncel T, Alacacıoğlu A, Karagöz B, Bilgi O, Özgün A, Küçükoda Z. Acta
Oncologica Turcica. 2009;42.83-85
3. Balık İ, Tabak F. II. Viral hepatit tanı ve tedavi konsensus toplantısı raporu
çalışma grubu.10 Kasım 2007
4. Ünlü İ, Görak G, Savaşer S. Epidemiyoloji giriş ve enfeksiyon
hastalıkları.1992;259-280
BU HEMŞİRELİK REHBERİNİN EĞİTİM PLANLAMA KOORDİNASYON
KURULUNDAN ONAYI ALINMIŞTIR.
TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ HEMŞİRELİK HİZMET İÇİ
EĞİTİM DÖKÜMANIDIR. PARA İLE SATILAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ
37
Download