T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ENFEKSİYON HASTALIKLARI KLİNİĞİ HEMŞİRELİK REHBERİ 2013 Derleyen : Hem. Zeynep AYGÜN Düzenleyen: Doç. Dr. Önder KALENDERER Hem. Ayşen ÖZEL Hem. Dilek TURAN Derleyen: Uzm. Dr. Sibel YAVAŞ ÖNSÖZ Hemşirelik bilim ve sanattan oluşan bir sağlık disiplinidir. Ekonomik ve sosyal değişimler, hemşireliğin profesyonelleşme süreci, yeniliklerin getirdiği değişimler, bakımda kaliteyi artırma gereksinimi hemşirelerin bilgilerini güncellemeleri zorunluluğunu getirmiştir. Bu nedenlerle Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi hemşirelik hizmet içi eğitimi kapsamında hemşirelik bakım hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve meslektaşlarımızın çalıştığı birimlerdeki uygulamalarında kaynak olabilmesi amaçlı bu rehber hazırlanmıştır. Etkinliğini ve saygınlığını bilgi birikiminden alacağına inandığımız meslektaşlarımıza bu rehberi hazırlarken, zor çalışma koşulları altında vakit ayırıp derleme yapan değerli hemşirelerimize, bilimsel danışmanlığı ile katkıda bulunan değerli hekimlerimize, hemşirelik mesleğine her konuda destek olan, özellikle bu rehberlerin hazırlanması sırasında her türlü imkanı sağlayan Başhekimimiz Prof. Dr. Orhan Gazi Yiğitbaşı ve çalışmalarımızda her zaman yanımızda olan Başhemşiremiz Gülşen İpekoğlu’na teşekkürlerimizi sunarız. Hemşireler bakımın belirleyicisi ve biçimlendiricisidirler… Ayşen Özel Dilek Turan 1 Önder Kalenderer İÇİNDEKİLER 1.AKUT BAKTERİYEL MENENJİTLER 5 ASEPTİK VE VİRAL MENENJİTLER 6 TÜBERKÜLOZ MENENJİT 6 2.DOMUZ GRİBİ 8 3.EDİNSEL İMMUN YETMEZLİK SENDROMU 10 KIRIM- KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) 13 SUÇİÇEĞİ VE ZONA 15 AKUT VİRAL HEPATİTLER 18 HEPATİT A ENFEKSİYONU 19 HEPATİT B ENFEKSİYONU 19 HEPATİT C ENFEKSİYONU 20 HEPATİT D ENFEKSİYONU 20 BRUSELLOZ 22 AKUT İSHALLİ HASTAYA YAKLAŞIM 25 BASİLLİ DİZANTERİ 27 AMİPLİ DİZANTERİ 27 2 KUDUZ 28 SELÜLİT 30 TİFO 32 ATEŞLİ HASTAYA YAKLAŞIM 33 ATEŞ TİPLERİ 34 KAYNAKLAR 37 3 1.MENENJITLER Tanım: Santral sinir sistemi (SSS) enfeksiyonlarının virüs, bakteri, mantar, protozoa gibi birçok etkeni olabilir Bazıları yaygın bazıları sporadik bazıları da salgınlar şeklinde görülebilir. En sık viral ve bakteriyel menenjitler görülür. Klinik seyir enfeksiyonun tipine göre akut, subakut, kronik olabilir. Kendini sınırlayan enfeksiyon hızla ilerleyip ölümcül olanlara kadar farklılık gösterir. Ayrıca nörolojik sekel, işitme kaybı, zekâ ve motor fonksiyon bozuklukları gibi birçok olumsuz sonuca yol açabilir. Erken tanı ve tedavi ile santral sinir sistemi enfeksiyonların birçoğu tedavi edilip hastalar sekelsiz iyileşebilir. Belirti ve Bulgular: Klinik olarak en tanımlayıcı bulguları ateş, başağrısı, bilinç değişikliği bazen de fokal nörolojik bulgulardır (nöbet, kişilik ve davranış değişikliği hemiparezi görme alanı defekti). Bununla birlikte bu bulgular özgül değildir. Her yaşta olmayabilir. Ateş akut enfeksiyonlarda çok sık olmasına rağmen kroniklerde olmayabilir. Meninkslerin inflamasyonu refleks kas spazmlarına neden olur. Spazmlara bağlı olarak ense sertliği, kerning bulgusu, (hastanın kalça ve diz fleksiyonu halinde iken dizi pasif ekstansiyona getirmeyi ağrı nedeniyle engellemeye çalışması), Brudzinski (ense fleksiyona getirildiğinde bacakların fleksiyona gelmesi), Tbc ve mantar menenjitleri gibi kronik menenjitlerde kranial sinirlerde etkilenebilir. Kronik (Tbc gibi) menenjitlerde enfeksiyon beynin bazalinde lokalizedir. O yüzden hidrosefali, bulantı, kusma, başağrısı, mental durumda bozulma ve vaskülite sekonder infarktlar gelişebilir. SSS enfeksiyonlarında etiyoloji belirleme ya da patolojiyi tespit etmek için LP(Lomber Ponksiyon) yapılmalıdır. LP uygun koşullarda yapılmalıdır. Fizik İnceleme: Kranial travma olup olmadığı mental ve bilinç durum değerlendirmesini kapsamalıdır. 4 AKUT BAKTERİYEL MENENJİTLER Birkaç gün hatta birkaç saat içinde hızla gelişen başağrısı, ense sertliği, nörolojik bulgularla karakterize klinik tablodur. Tedavi edilmezse hızla stupor (çevresel duyarlılığın azalması), koma, konvüzyon gelişir. Erken tedavi ve tanı ile çoğu olguların tedavisi başarılıdır. Akut bakteriyel menenjitler, halen morbidite ve mortalitesi yüksek olan enfeksiyon hastalıklarındandır. En yüksek mortalite yenidoğanlar da ve yaşlılardadır. Etiyoloji: Etken yaşa ve altta yatan koşullara göre farklılık gösterir. Fokal bakteriyel menenjitlerin çoğundan kapsüllü 3 patojen sorumludur (Haemophilus influenzea, Neisseria menengitis, Streptococcus Pneumoniae). Erişkinlerde en sık görülen etken pnömokok ve meningokoklardır. Pnömokoksik solunum yolu enfeksiyonu insidansı influenza, kızamık gibi viral hastalık seyrinde artar. Kafa kaide kırığı olan BOS sızıntısı gelişen hastalarda ilk akla gelmesi gereken etkendir. Splenektomi veya aspleni(doğumsal dalak yokluğu), multipl myeloma, alkolizm, malnutrisyon, kronik karaciğer hastalığında, malignitelerde pnömokok hastalığına yatkınlık artar. Bulaş: Meningokok menenjit insandan insana damlacık yolu ile yani yakın temasla geçer. Toplu yaşam alanlarında bulaşır. Askeri birlikler, okul yatakhaneleri, kreş gibi toplu yaşanan yerlerde salgınlar yapabilir. Patogenez: Etken bakterinin vücuda girişi solunum yolu ile olur. Klinik Bulgular: Ateş, başağrısı, meninks irritasyon bulgusu serebral disk fonksiyon belirtileri, erken dönemde iştahsızlık, üst solunum yolu enfeksiyon bulguları, miyalji, artralji, halsizlik, terleme, taşikardi, hipotansiyon, cilt döküntüleri eşlik edebilir (Meningokoksik menenjitte döküntü olur). Diğer menenjitlere göre koma, konvüzyon ve ampiyem olabilir, şok, peteşiel kanama, herpes eşlik edebilir. Pnömokoksik menenjitte genellikle mental durum değişikliği vardır. Stupor ve koma hızlıdır. Tanı: BOS bulguları: BOS basıncı artmıştır, görünüm genellikle bulanıktır, hücre sayısı artmıştır, parçalı lökosit hâkimiyeti vardır, protein artmıştır ve glukoz azalmıştır. Kesin tanısı BOS kültüründe etkenin üretilmesiyle konur. 5 ASEPTİK VE VİRAL MENENJİTLER Aseptik menenjit birçok nedenle gelişebilen yangısal beyin zarı hastalığıdır. BOS protein artışı genellikle lenfosit niteliğinde hücre artımının belirlendiği durumlar, aseptik menenjit olarak tanımlanır. Aseptik menenjit kural olarak iyi bir klinik seyir, beyin parankimi ya da omurilik yangısı bulgularını niteler. Etiyoloji: Virüsler akut aseptik menenjitin önde gelen nedenidir. Bazı bakteriler mikoplazmalar, otoimmün hastalıklar, ilaç reaksiyonu, kızamık, kızamıkçık aseptik menenjit yapabilir. Etken %70 virüslerdir. Birçok virüs neden olabilir (entero virüsler, kabakulak, EBV, arbo virüs, CMV gibi) Bulaş: Genellikle solunum yolu ile bulaşır. Tanı: BOS incelemesi ile konur. BOS da protein artışı vardır. Hücrelerin çoğunun lenfosit olduğu görülür. Tedavisi semptomatiktir. Özgül bir ilaç tedavisi yoktur. Kabakulak dışında viral menenjit etkenlerine karşı aşı gibi koruyucu bir önlem yoktur. TÜBERKÜLOZ MENENJİT Tüberkülozun en ağır kliniği santral sinir sistemi tüberkülozudur. Mycobacterium tuberculosis etkenidir. Atipik mikobakteriler de nadiren menenjit etkeni olabilir. Tüberküloz menenjit görülme sıklığı toplumda tüberkülozun prevalansına bağlıdır. Her yaşta görülebilir. Tbc menenjit tanısı karakteristik klinik belirti ve bulguların olmaması nedeniyle zordur. Tbc menenjit primer Tbc enfeksiyonuna erken veya geç komplikasyon olarak gelişir. Beynin bazal kısmındaki meninksleri tutar. Konveks kısmı pek etkilemez. Beslenme bozukluğu, alkolizm, diyabet, bağışıklık sisteminin baskılanması yakalanma riskini arttırır. Bu hastalarda geç dönemde yapışıklıklara bağlı hidrosefali gelişebilir. Hidrosefali geliştiğinde klinik tabloya baş ağrısı, papilla ödemi, görme bozukluğu hâkim olur. Diabetes insipidus görülebilir. En sık görülen nörolojik defisit hemipleji ve hemiparezidir. Tbc menenjit bazı metabolik komplikasyonlara neden olabilir. En yaygın komplikasyon hiponatremidir. Klinik belirti ve bulgular: Başlangıç semptomları spesifik değildir. Halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, kusma, kilo kaybı, depresyon, konvülsiyon, kişilik ve davranış değişiklikleri başlıca belirtileridir. 6 Evre 1: Bilinç açık, nonspesifik belirti ve bulgular var, nörolojik semptom yok Evre 2: İrritasyon belirtileri, hafif şuur değişikliği, sinir paralizileri Evre 3: Şuur kapalıdır, stupor, koma, konvüzyon, belirgin paralizi vardır. Hastaların %30’unda kranial sinir tutulumu görülür (2-3-4-6-7.sinirler).Kranial sinir tutulumu bazal menenjitleri destekleyen en önemli bulgudur. Tanı: 1. BOS bulguları: BOS basıncı artar, görünümü renksiz veya sarımtıraktır, hücre sayısı orta derecede artar ve lenfosit ağırlıktadır. Protein yükselir, glukoz düşer. 2. Akciğer grafisi: Enfeksiyon bulguları ile tanı konur. Aktif ve geçirilmiş tüberküloz bulguları görülür. 3. Sedimantasyon: Sedimantasyon yüksekliği vardır 4. PPD testi: PPD testi pozitifliğinin çocuk yaş grubu dışında tanı değeri düşüktür. Hemşirelik bakımı • Hasta yatak istirahatine alınır. Hastanın ajitasyonu arttığı için sessiz ve sakin bir ortamda yatması önemlidir. • Özellikle meningokoksik menenjitte solunum izolasyonu mutlaka yapılmalıdır. Hasta ayrı bir izolasyon odasına alınır. Odanın havalandırılması sağlanır. Sağlık personeli mutlaka maske ve eldiven kullanmalıdır. Hasta yakınlarına maske takmaları söylenir. • Hastayla yakın teması olanlara ilaçla koruma sağlanmalıdır. • Hastanın bilinç durumunda değişiklik varsa doktora haber verilir. Nöbet olup olmadığı takip edilir. • Bilinç kapalı ise travmalardan hastayı korumak için karyola kenarlıkları kaldırılır. Kenarlar yastıklarla desteklenir. • Hastanın ateşi yüksek ise antipiretikler verilir. Soğuk uygulama yapılır. Sık ateş, nabız, tansiyon takibi yapılmalıdır. • Bilinç kapalı ise solunumu rahat yapabilmesi için gerekirse hasta aspire edilir. Dudaktaki çatlaklar için yumuşatıcı pomatlar sürülür. Ağız bakımı verilir. • Dekübitüsleri önlemek için 2 saatte bir pozisyon değiştirilir. Yatak çarşaflarının temiz, kuru olması sağlanır. • Aldığı çıkardığı, sıvı takibi yapılır. İdrar atılımı aldığına göre az ise doktora haber verilir. 7 • İlaçların yan etkileri açısından gözlenir (ürtiker gibi). • İntravenöz mayi takılır. Şuur kapalı ve genel durumu bozukla gavaj ile beslenir. Kortizon veriliyorsa tuzsuz diyet verilir, yoksa sulu diyet verilir. Yüksek kalorili besinler tercih edilir. • Lomber ponksiyonda hemşire gerekli malzemeyi temin eder. Bunlar: LP iğnesi, cerrahi eldiven, steril spançlı tüp, batikon, flaster. Hasta ajite ise doktor istemine göre sakinleştirici yapıldıktan sonra LP yapılır. Hastaya uygun pozisyon personel yardımı ile verilir. Sedyede sırtı dönük, başı öne eğik olacak şekilde pozisyon verilir. Alınan BOS örnekleri laboratuara gönderilir. LP sonrası hasta sırtüstü yatırılır. Ateş- nabız- tansiyon takibi yapılır. Komplikasyonlar açısından gözlenir (baş ağrısı, mide bulantısı). • Tbc menenjitte solunum izolasyonu uygulanır. Hasta ayrı odada yatırılır. Havalandırması dışa olacak şekilde oda havalandırılır. N95 maske takılır. Eldiven mutlaka kullanılmalıdır. • Hasta ve ailelerine hastalığın sekel bırakabileceği anlatılır. Bunun engellenmesi için gerekli tedavinin yapıldığı anlatılır. Hastalığın bulaştırıcılığı aileye öğretilir. 2.DOMUZ GRİBİ Domuz Gribi, İnfluenza (A/H1N1) neden olduğu ve daha önce insanlarda görülmezken virüsün geçirdiği değişimle artık insanlarda da görülebilen grip türüdür. Hastalığın Seyri: Salgının yaygın olması, ölüm oranının yüksek olduğu anlamına gelmez. Ölümler, kronik hastalığı olanlar, gebeler ve aşırı kilolularda yüksektir. Belirtileri gribe benzer. Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrıları, baş ağrısı, titreme ve yorgunluk ön plandadır. Özellikle risk grubundaki kişilerde pnömoniye bağlı ölümler olabilir. Belirtileri: • Yüksek ateş (38 OC ve üzeri) • Öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı • Vücut ağrıları • Baş ağrısı, titreme, halsizlik • Nadiren kusma ve ishal 8 Bulaş: İnfluenza H1N1 enfeksiyonu,1-3 günlük kuluçka süresinden sonra başlamakta ve hastalık 3-7 gün sürmektedir. İnsandan insana hapşırma ve öksürme ile saçılan damlacıklar yoluyla bulaşır. El teması önemlidir. Hasta kişiler belirtiler görülmeden de enfeksiyonu yayabilirler. Tanı: Enfeksiyonun tanısı moleküler teknik ile konulmaktadır. Bu test bu konuda özelleşmiş merkez laboratuarlar tarafından yapılmaktadır. Enfeksiyonun yayılmasının önlenmesi için testlerin yapılması önemlidir. Tedavi: Tedavide H1N1 virüsüne etkili anti viral olan oseltamivir veya zanamivir kullanılır. İlaçlar ilk 2 gün içinde doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Semptomatik tedavi de verilebilir. Aşı: İnfluenza H1N1 aşısı gereken risk grupları: 1) Altı aydan 24 yaşa kadar olanlar 2) Altı aydan küçük bebeklere bakanlar 3) Gebeler 4) 24-65 yaş arası kronik hastalığı olanlar 5) Sağlık çalışanları Hemşirelik Bakımı • Hasta havalandırılması yeterli bir odada izole edilir. İzolasyon tedbirlerinin etkinliğini artırmak için oda kapıları kapalı tutulur, olası ve kesin vakalar, banyosu ve tuvaleti bulunan ve havalandırmaya müsait odalara yatırılmalıdır. • İzolasyon odasına giren herkes için standart önlemler ve damlacık önlemleri uygulanır. • Hastanın yanına refakatçi alınmaz ve hasta ziyareti sınırlandırılır. Refakatçi bulunması gereken durumlarda sağlık çalışanlarının uyguladığı önlemlere uymaları sağlanır. • Kesin tanı konulan hastaların odalarına ziyaretçi girişi engellenir. Oda temizliği mümkün olan en az sayıda personelle sağlanır. • Hastaların sağlık kuruluşları içerisinde naklinde olası veya kesin (A/H1N1) domuz gribi tanısı almış hastalara cerrahi maske takılır. • Domuz gribi ile temas eden sağlık çalışanlarının sağlık durumu yakından izlenir. Gerekli hallerde antiviral profilaksi başlanır. Sağlık personeli mutlaka önlük giymeli, maske- eldiven takmalı, bone-gözlük kullanmalıdır. 9 • (A/H1N1) domuz gribi hastaları için ayrılan araç gereçler ayrılır. • (A/H1N1) domuz gribi hastası semptomları düzelmeden taburcu edilirse, evde uygulanacak önlemler aileye anlatılır. Hastanın vital bulguları özellikle ateşi saat başı alınıp kaydedilir. • Oral yolla sıvı alamıyorsa intravenöz mayi takılır. • Bulaşıklar, yatak örtüleri ve çamaşırların su ve deterjanla yıkanması yeterlidir. Sağlık personelinin kişisel koruyucu önlemleri • N95 yoksa standart cerrahi maske kullanılır. • Gözlük, eldiven ve önlük kullanılarak kişisel korunma önlemleri alınmalıdır. • Koruyucu materyal giyilirken eller bol su ve sabun ile en az 30 saniye yıkanmalıdır. Koruyucu ekipman çıkarılırken: • İlk önce eldivenler daha sonra önlük çıkarılır. • Eller yıkanır veya dekontamine edilir. • Gözlük çıkarılır. • Maske çıkarılır • Eller yeniden yıkanır veya alkol bazlı el dezenfektanı ile ovulur. 3.EDİNSEL İMMUN YETMEZLİK SENDROMU HİV - AİDS sendromu ilk kez Amerika’da 1981 de CDC tarafından bildirilmiştir.1983 -1984 yıllarında Fransa’da Pasteur enstitüsünde ve ABD de ulusal sağlık enstitüsünde izole edilmiştir. Bu virüs insan bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve tedavi alınmadığı durumunda tamamen etkisiz hale gelmesine neden olur. Bağışıklık sistemi çöken vücut mantar enfeksiyonları, parazit enfeksiyonları, Tbc, mikoplazma enfeksiyonları gibi fırsatçı enfeksiyonlara açık ve savunmasız hale gelir. Uluslararası virüs taksonomi komitesi elektronmikroskobi çalışmalarına göre bu virüsün retro virüs ailesine ait lentovirus alt grubuna ait olduğu belirlenmiştir.1985 yılında eliza testi ile tüm kan ve kan ürünlerinin hastalık açısından taranması zorunlu hale getirilmiştir. Klinik: Hastalığın seyri 3 fazda gerçekleşir. Genel olarak 8-12 yıllık süreci kapsar. 1)PRİMER HİV ENFEKSİYONU: Olguların %40-90 nın da görülür. Hastalarda yüksek plazma viremisi (100000 kopya / ml ) CD4 lenfosit sayısında azalma, CD8 10 hücre sayısında artma görülür. Klinik bulgular virüsle temastan 2-4 hafta sonra ortaya çıkar. Klinik tablo süresi birkaç günden 10 haftaya kadar devam edebilir. (14 Günden kısa). Bu sendrom enfeksiyöz mononükleozu ve diğer akut ateşli hastalıkları taklit eder. Tanısı o yüzden bu dönemde zordur. Bu dönemde ELİZA ve WESTERN BLOT sonuçları negatif çıkabilir. Erken tanıda temas öyküsü P24 antijeni, ELİZA testi veya 50 bin kopya/ml plazma virüs yükü varlığı önemlidir. 2)KRONİK ASEMPTOMATİK FAZ: Primer HİV enfeksiyonu sendromlu hastalar 8-10 yıllık latent döneme girer. Bu dönemde plazma CD4 – T lenfosit sayısında stabil sürece sürer. 3)AŞİKÂR AİDS: Hastalığın son dönemini yansıtır. Tedavi uygulanmazsa 2-3 yılda ölüm gerçekleşir. Epidemiyoloji: Günümüzde HİV-AİDS hastaların sayısında ve AİDS e bağlı ölümlerde artış devam etmektedir. Dünyada HİV-AİDS tanısı ile izlenmekte olan 39,5 milyon kişi bulunmaktadır. Bunların 37 milyonu erişkin 2 milyonu çocuklar oluşturmaktadır. Afrika’da yaşayan 24 milyon kişi en büyük HİV grubunu oluşturur. Özellikle uzak doğu ve orta Asya ülkelerinde yeni bir HİV epidemisinin olduğu dikkati çekmektedir. Bu ülkelerin ortak özelliği İV ilaç bağımlılığında görülen artıştır. Bulaş: Bulaşma riski hücre içindeki ve dışındaki virüsün tropizmine, formuna ve temasta bulunan kişinin HLA yapısına göre değişir. Bulaş riski vücut sıvısındaki virüs konsantrasyonuyla doğru orantılıdır. Cinsel temas %85, kan ve kan ürünleri ve anneden bebeğe geçişle bulaş olabilir. Özellikle gelişmemiş ülkelerde heteroseksüel yolla bulaş gelişmiş ülkelerde homoseksüel temas ön plana çıkar. Kan ve kan ürünleri, intravenöz ilaç bağımlıları, ortak iğne kullanımı bulaş riskini arttırır. Tek cinsel eşlilik ve korunmalı cinsel ilişki HIV bulaşını engellemenin en kolay yoludur. Çoklu cinsel eşi olan kişiler, cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü olanlarla, genital bölgede lezyonu olan kişilerle temas bulaş açısından riskli davranışlardır. Tedavi: Kombine retroviral ilaçlar kullanılır. Aşı çalışmaları henüz sonuç vermemiştir. Tedaviye karar verirken klinik durum, CD4 hücre sayısı ve plazma virüs yüküne göre karar verilir. Eliza testi, CD4+ T hücre sayısı, plazma HIV RNA sı, hemogram, biyokimya, VDRL, viral hepatit markerleri, toxoplazma, kadınlar 11 için Pap Smear tedavi öncesi istenir. Tedavide amaç yaşam kalitesini iyileştirmek, morbidite ve mortaliteyi azaltmak, immunolojik fonksiyonu iyileştirmek ve virüs yükünü baskılamaktır. Korunma: • Tek eşlilik, aksi halde cinsel temasta mutlaka kondom kullanılması • Hastaya kullanılacak her türlü alet steril olmalı • Manikür-pedikür aletleri, dövme yapmada kullanılan aletler vs. 170 OC derecede 1 saat steril edilmeli • İntravenöz ilaç bağımlıları ortak enjektör kullanmamalı • Hasta kanı veya vücut sıvıları ile ancak eldivenle temas edilmeli HIV dış şartlara duyarlıdır. Dış ortamda 30 dk da inaktive olur.Yiyecekler, tabak, kaşık ve çatal bulaş aracı değildir. HIV / AİDS’Lİ hastalarda Hemşirelik bakımı 1-AİDS’li kişilerde koruyucu izolasyon uygulanır. Mümkünse izole odaya alınır. Kan ve sekresyonlarla ilgili önlemler alınır. Uygun bariyerli eldiven kullanılır. Virüs ile kontamine eşyalar %50-60 sodyum hipoklorid ile dezenfekte edilir. Ellere herhangi bir kontamine sekresyon bulaşması durumunda eller sabunlu su ile yıkandıktan sonra uygun antiseptiklerde 30 sn tutulmalıdır. Kesici delici tek kullanımlık aletler kullanıldıktan sonra delinmeye dayanıklı uygun kaplara atılır. İğneler yeniden kapatılmaz, kan ve kanlı sıvılar ile kirlenen çarşaflar ve diğer materyal su geçirmeyen özel torbalar içinde uzaklaştırılır. 2-Bildirimi zorunlu bir hastalıktır. 3-Solunum sıkıntısı olan hastalarda oksijen verilir. Postural drenaj yapılır. Pnömonili hastada antibiyotik tedavisi yapılır. Hasta istirahat ettirilir. 4- Bulantı varsa beslenmeden 30 dakika önce antiemetik ilaçlar verilir. Daha az ve sık aralarla hasta beslenir. Hastalar karbonhidrat, protein ve vitaminden zengin gıdalar ile beslenmelidir. Günlük tartı kontrolleri yapılır. 5-Pamukçuk varsa sodyum bikarbonat ile ağız bakımı yapılır. Diyet yumuşak ve sulu gıdalardan düzenlenir. Ağızdan beslenemeyen gavaj yolu ve intravenöz yol ile beslenir. Dudaklar vazelinlenir. 12 6-Hastanın immün sistem baskılandığından enfeksiyonlara karşı duyarlılık artmıştır. Hasta izole odasına alınıp ziyaretine izin verilmemelidir. Deri bütünlüğünün korunması önemlidir. Yatak takımları temiz olmalıdır. Ateş takibi sık yapılır. Odada çiçek bulundurulmamalıdır. 7-Uzun süreli diyarede intravenöz yolla sıvı elektrolit kayıpları yerine konur. Yağdan fakir ishal diyeti düzenlenir. Aldığı çıkardığı takibi yapılır. İnkontine hastalarda deri kuru ve temiz tutulmalıdır. Yatak takımları kırışıksız, düzgün olmalıdır. 8-Deri ile ilgili sorunlardan, kaposi sarkomu lezyonları (inflamatuar vasküler bir tümör)varsa hastaya sıkı olmayan yumuşak giysiler giydirilir. Deri bakımında irritan olmayan sabunlar kullanılır. Kuruluk, kaşıntıya karşı deri nemli tutulur. Pozisyonu sık değiştirilir. Yeterli beslenme ve sıvı alımı önemlidir. Herpes simpleks virüs enfeksiyonu olan hastalarda antiviral pomatlar kullanılır. 9-Konvüzyon oluşmuşsa hasta travmalardan korunur. Yatak kenarlıkları kaldırılır, yastıklarla yanlar desteklenir. Hasta yalnız bırakılmaz. Odada fazla eşya olmamalıdır. 10- Hasta; ailesi arkadaşları ve toplum tarafından dışlanmış olabilir. Endişe, korku ve güvensizlik içindedir. Hastaya psikiyatrik destek sağlanmalı. Sözel olarak konuşulmalıdır. Hasta ve ailesi hastalığın komplikasyonları, bulaştırıcılığın nasıl olduğu, ilaçların yan etkileri konusunda eğitilmelidir. KIRIM- KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) KKKA 12. yy da Orta Asya’da kanama ile seyreden, idrarda, dışkıda, diş etlerinde, balgam, kusmuk ve karın boşluğunda kanama ile karakterize sendromdur. Hastalığa neden olan küçük sert kene (xodes) veya bittir. Klinik: İnsanlar bugüne kadar hastalığın tanımlandığı tek konakçıdır. Enfekte olan her 5 kişiden birinde hastalık gelişebilir. Mortalite oranı %30 dur. KKKA enfeksiyonun tipik seyri 4 ana bölümde tanımlanır; 1-İnkübasyon: Kenenin ısırması ile hastalığın gelişmesi arasındaki süredir (3-7 gün). 13 2-Prehemorajik dönem: Ani ateş yükselmesi, baş ağrısı, miyalji, baş dönmesi ile karakterizedir. Ateş ortalama 4-5 gün sürer. Ek belirtiler ishal, bulantı ve kusmadır. Yüz, boyun ve göğüste hiperemi, konjonktivit bu dönemde görülür (1-7 gün). 3-Hemorajik Dönem: Kısadır, hızlı gelişir ve genellikle hastalığın 3. ve 5. günlerinde başlar. Kanama hastalığın başlamasından sonra 5-7 gün içinde başlar. En sık görülen kanamalar: Burun, gastrointestinal, genital ve solunum yolu kanamalarıdır. 4-Konvelans Dönem: Hastalığın görülmesinden 10-20 gün sonra başlar. Hastanede kalma süresi yaklaşık 9-10 gündür. Konvelans dönemde değişken nabız, taşikardi, geçici saç dökülmesi, zayıf görme gibi bulgular bildirilmiştir. Tanı: Hastalığın başlamasından 7 gün sonra ELISA ve IFA testleriyle IgM ve IgG antikorları saptanabilir. Hücre kültüründe virüsün izolasyonu basit ve hızlıdır ancak daha az duyarlıdır. İzolasyonu 2-5 günde başarılır. RT-PCR yöntemi KKKA enfeksiyonunun hızlı tanısında tercih edilir. Tedavi: İhtiyaca göre sıvı tedavisi verilir. Erken tedavi komplikasyonları önleme açısından önemlidir. Kan ürünleri ampirik (deneysel) olarak verilmemelidir. Klinik ve laboratuar değerlendirmeleri sonucunda verilir. KKKA’da verilebilecek tek ilaç ribavirindir. Ribavirin özellikle hastalığın ilk devrelerinde etkindir. Veriler kanama başladıktan sonra etkili olmadığı yöndedir. Kesin tanı konuncaya kadar antibiyotik tedavisi uygulanır. Hematom gelişmemesi için IM ve SC enjeksiyonlar, salisilâtlar ve nonsteroidal antienflamatuar ilaçlardan kaçınılmalıdır. Belirtiler: • Ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, aşırı duyarlılık, kollarda, bacaklarda ve sırtta şiddetli ağrı ve belirgin bir iştahsızlıkla başlar. • Kusma, karın ağrısı veya ishal olabilir. İlk günlerde yüz ve göğüste kırmızı nokta şeklinde kanama odakları ve gözlerde kızarıklık dikkati çeker. Vücudun diğer yerlerinde de morluklar oluşabilir. • Mide, bağırsak ve idrar yollarında kanamalar olabilir. • Ateş 5-12. güne kadar çıkar ve sonrasında düşmeye başlar. • Nekahat dönemi uzun sürelidir. 14 • Ölüm olayları daha çok hastalığın 2. haftasında görülmektedir. Yaklaşık %30 u bulabilir. • İyileşme hastalığın 9. veya 10. günlerinde gerçekleşmektedir. Hemşirelik bakımı • Hasta mutlaka izole edilir. Oda kapıları kapalı tutulur. Oda havalandırılmaya müsait olmalıdır. İzolasyon odasına giren herkes için standart önlemler ve damlacık önlemleri uygulanır. • Hava yolu ile bulaş olasıdır. Ancak kan ve vücut sıvıları ile temastan kaçınılmalıdır. • Özellikle hastanın kan ve vücut sıvıları ile temasta bulunabilecek kişiler eldiven, maske, önlük gibi izolasyon önlemlerini alarak girişimde bulunmalıdırlar. • Hastaların enfekte dokularına veya vücut sıvılarına bir temasın olması durumunda bulaş söz konusudur. Kullanılan araç ve gereçler ayrılır. • Hasta ziyareti yasaklanır. Gerekirse kontrollü izin verilir. • Hastanın genel durumu iyi değilse ve refakatçi bulundurmak zorunlu ise hasta yakını mutlaka koruma önlemleri almalıdır. Maske ve eldiven temin edilmelidir. • Vital bulgular saat başı ölçülür, kaydedilir. • Oral alımı mümkün değilse intravenöz mayi uygulanır. • Hastanın vücudunda oluşan kanama odakları takip edilir. Değişik durumlarda hekim bilgilendirilir. • Hasta ve hasta yakınları hastalıkla ilgili bilgilendirilir. Özellikle ziraat ve çiftçilikle ilgilenen kişilere fiziki koşulları iyileştirmeye yönelik eğitimler verilir. SUÇİÇEĞİ VE ZONA Suçiçeği Varisella- Zoster virüsünün (VZV) neden olduğu yaygın görülen bir enfeksiyondur. Hasta bir ya da iki gün ateşli olabilir. Daha sonra deride kızarıklığı takiben sıvı dolu kabarcıklar, kırmızı döküntüler grup halinde çıkar. Kabarcıklar birkaç gün beyaz iltihaplı bir görünümde olur ve ardından kuruyup koyu renkli kabuk bağlamaya başlar. Kişi bir kez suçiçeği geçirdikten sonra vücudu hastalığa karşı uzun dönemli bağışıklık kazanır. İkinci kez hastalığa yakalanma oranı düşüktür. Suçiçeği virüsünün yapısı belirginleştikten sonra canlı varisella aşısı yapılmaya başlanmış ve rutin aşı programına alınmıştır. 15 Zona: Daha önceden alınıp dorsal kök gangliyonlarında ve bazı kafa çiftlerinde latent (gözükmeyen,gizli) + kalan VZV’ nin yol açtığı klinik tablodur. Çok bulaşıcı olan suçiçeği önlenebilir. Genellikle sakin seyirli, yaygın döküntü ile seyreden bir hastalık olmakla beraber komplikasyonları bazen yaşamı tehdit eden boyuttadır. Zona ise daha önce yaşlılarda görülürken şimdi bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler de ve AIDS hastalarından sonra daha yaygın görülür oldu. Epidemiyoloji: Dünyanın her yerinde görülebilen hastalık olan suçiçeğinin tek kaynağı insandır. Erişkinlerin %95i hastalığı geçirmiştir. Özellikle kış ve ilkbahar aylarında epidemiler yapabilir. Oldukça bulaşıcıdır. Aşı programından sonra hastalık azalmıştır. Bulaş damlacık ve temas yolu ile olmaktadır. Hasta, vezikül formu oluşmadan 48 saat öncesinden ve vezikül kurutlanmasından 4-5 gün sonrasına kadar bulaşıcıdır. Anneden bebeğe geçiş olabilir. Etyoloji: Herpes viridae ailesinden olan VZV diğer herpes virüslere benzer bir yapıya sahiptir. Zarflı bir DNA virüsüdür. Virüs dış ortamda kısa sürede ölür. Solunum yolu sekresyonları ile direkt temas veya hava yolu ile temas eden kişilerde suçiçeği gelişir. Havalandırma sisteminden geçiş olabilir. Suçiçeği döküntüleri papül, vezikül, püstül ve kurut aşamalarını 3-7 günde tamamlar. Dermisin üst kısmında nekroz, hemoraji gelişebilir. Belirti ve Bulgular • Ateş, halsizlik, kırgınlık • Daha çok gövdede, yüz ve ekstremitelerde olmak üzere küçük makül ve papül şeklinde döküntüler ortaya çıkar ve kısa zamanda vezikülleşir. • Döküntüler 6-8 saat içinde makül, papül, vezikül ve kabuklanma evrelerini gösterir. • Döküntü dönemi 2-6 gün arasında değişir. Döküntüler enfekte olmamışsa, iz bırakmadan iyileşir. Bazen ağır hemorajik döküntülere de rastlanır. • Nadiren ansefalit de yapabilir. • Zona’da ağrı prodromal dönemde zonklayıcı tarzdadır. 16 Komplikasyonlar • Bakteriyel deri enfeksiyonları (apse, selülit) • Alt solunum yolu enfeksiyonları (pnömoni) • SSS enfeksiyonları (menenjit, ansefalit) • Konjenital enfeksiyonlar (suçiçeği) • Myokardit, artrit, osteomiyelit, orşit (suçiçeği) • Oftalmik tutulum (zona) (keratit, üveit, koryoretinit) • Septisemi (zona) Tedavi: Suçiçeğinde semptomatik tedavi yeterlidir. Kaşıntı ve sekonder bakteriyel deri enfeksiyonlarına karşı önlem alınmalıdır. Kaşıntı için topikal preparatlar yeterli gelmezse sistemik anti puritik ajanlar kullanılmalıdır. Zona ve suçiçeğinde antiviral ajanlar kullanılır. En sık kullanılan ilaç Asiklovir’dir. Hemşirelik bakımı • Hastalık bulaşıcıdır. Kesin izolasyon uygulanır. Oda ısısı serin ve normal olmalıdır. Hastaların negatif basınçlı odalarda izole edilmesi uygun olur. • Tırnaklar kısa kesilir, temiz tutulur. • Deri temizliği irritan olmayan sabun ve ılık su kullanılarak ovulmadan, tampon ederek yapılır ve kurulanır. • Hastaya gevşek, pamuklu giysiler giydirilir. • Yatak takımları kırışık ve set olmamalıdır. • Kaşınmayı önleyici reçete edilen ilaçlar (ovadryl gibi) sürülür. Ayrıca kaşınmayı önlemede bikarbonat solüsyonu ile döküntülerin tampone edilmesi hastayı rahatlatır. • Ağız içi lezyonlar patlayıp ağrı oluşturduklarından sık sık serum fizyolojik ile ağız bakımı verilir. Kusması olan hastalar sulu gıdalarla beslenmelidir. 17 AKUT VİRAL HEPATİTLER Viral hepatitler özelleşmiş klinik, biyokimyasal, immunoserolojik ve histomorfolojik bulguların başlıca kaynağı karaciğer hücre nekrozu ile inflamasyonun ve etken virüsün niteliklerinin oluşturduğu sistemik virüs enfeksiyonudur. Ensefalopati gelişmeksizin şiddetli sarılık ve koagülopatiye giden şekline ise şiddetli akut hepatit adı verilir. Hastalık herhangi belirti olmaksızın veya sarılık olmaksızın gelişebileceği ya da tümüyle göz ardı edilebilecek kadar sinsidir. Viral hepatit tablosunda en az 5 etken tanımlanmıştır (A, B,C,D,E). Ayrıca viral hepatit etkeni olduğu başka hepatotropik virüsler de tanımlanmıştır (HGV, TTV, SENV). Klinik: Klinik açıdan bakıldığında etken ne olursa olsun akut hepatitin gidişi 4 dönemde ele alınabilir. • Kuluçka dönemi: Etkenle temastan itibaren belirtilerin ya da sarılığın ortaya çıktığı süre, hepatit A için ortalama 4 hafta, hepatit B için 10-11 hafta, hepatit C için 6-8 hafta, hepatit D için 3-7 haftadır. • Prodromal dönem: Kolay yorulma, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, yiyeceklere, sigara ve alkole isteksizlik, öksürük, nezle, artralji, özellikle HBV de serum hastalığı benzeri sendrom gözlenir. Ateş, döküntü, artrit, hepatomegali, splenomegali olabilir. • İkterik dönem: Çay renginde koyu idrar çıkışıyla başlar. Bu renk koyuluğu bilirubinemiye bağlıdır. Kolestatik gidişli olgu dışkı renginin açılması (cam macunu renk), konjunktive -sklera ve derinin sararması izlenir. Hepatomegali, splenomegali, kilo kaybı, deride kaşıntı görülebilir. • İyileşme dönemi: Temelde 3 ayrı iyileşme dönemi vardır. Önce klinik, sonra biyokimyasal sonra da histolojik iyileşme söz konusudur. Klinik iyileşme 1-8 hafta sürer. Biyokimyasal iyileşme 3-6 hafta, histolojik iyileşme 6-8 haftadır. Bu tipik klinik tabloların yanında belirtisiz, sarılıksız, yineleyen kolestatik ve fulminan gidişli tablolar da gözlenir. 18 HEPATİT A ENFEKSİYONU Akut karaciğer hastalığına sebep olan virüstür. Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada görülür. Oral-fekal yolla bulaşır. Bulaşta yakın kişisel temas önemlidir. Kötü hijyenik koşullar ve kalabalık ile yaşam yayılmada önemlidir (hastaneler, okullar, kreşler, yuva v.b) . Su kaynaklarının kontamine olması yoluyla bulaş gelişmekte olan ülkelerde sıktır. Pişmemiş gıdalar piştikten sonra ellenen yiyecekler, iyi pişirilmeden yenen deniz kabukluları bulaşta önemli rol oynar. Havuzların fekal kontaminasyonu ile bulaş gösterilmiştir. Klinik: Asemptomatik enfeksiyondan fulminant hastalığa kadar değişen klinik seyirler olabilir. Hepatit semptomları genellikle virüs alındıktan 4 hafta sonra gelişir (2-6 hafta). Akut hasar ile karaciğer enzimleri ve takiben bilirubin düzeyleri artar. Hastalık seyrine ekstra hepatit bulgular da eklenir (ürtiker, döküntü, artrit, böbrek hastalığı). Viral hepatit gidişi dört dönemde alınır. Bunlar; 1. İnkübasyon dönem 2. Prodromal dönem 3. İkterik dönem 4. İyileşme dönemi HEPATİT B ENFEKSİYONU Kan yoluyla bulaşan sarılık etkenidir. HBV sadece insan ve şempanzeleri enfekte eder. Temel olarak parenteral yolla enfekte kan ve sıvılarla, perkütan ve mukozal temasla, cinsel ilişki ve perinatal yolla bulaşır. Patogenez: Bu enfeksiyonda karaciğer hasarının oluşmasında viral faktörlerden çok konak immün yanıtının rolü vardır. HBV de viral yayılımı belirleyen değişkenlerle immün sistem değişkenleri arasındaki denge hastalık sonucunu belirlemektedir. Klinik: İnsanlarda HBV’nin enfeksiyon seyri 4 dönemde incelenir. Bu dönemlerin klinikteki incelemeleri farklıdır. İlk dönem immün tolerans dönemdir ve sağlıklı kişilerde inkübasyon dönemine karşılık gelir. İkinci dönem immünolojik yanıt dönemidir. Hücre hasarı olduğu için akut hepatit tablosu görülür. 3. dönem viral replikasyonun (ikileşme) baskılandığı dönemdir. Konak immün yanıtı ile viral replikasyon sonlanır. Son dönem immün dönemdir. Antikorların ortaya çıktığı dönemdir. Klinik tablo asemptomatik enfeksiyon, fulminal hepatit, siroz ve hepatoselüler karsinoma kadar uzanır. Klinikte; akut-kronik enfeksiyon, hepatoselüler karsinom ve diğer virüslerle koenfeksiyon (ortak enfeksiyon) olarak görülür. 19 HBV enfeksiyonu dünya çapında yaklaşık 400 milyon insanı etkilemektedir. Kronik HBV enfeksiyonunda tedavinin amacı; HBV replikasyonunun engellenmesi-baskılanması, sürecin siroza ilerlemesinin önlenmesi yoluyla karaciğer hasarı ve hepatoselüler kanser gelişimini önlemektir. Tedavide antiviral ilaçlar ve interferonlar kullanılmaktadır. Hepatit B hastalığına karşı aşı uygulaması ile koruma mümkündür. Aşılar 0-1-6. aylar olmak üzere 3 dozda uygulanır. Risk grupları 0-1-2-12.aylar olarak mutlaka aşılanmalıdır (sağlık çalışanları, diyaliz hastaları, organ nakli hastaları, ailesinde hepatit B hastalığı bulunanlar) HEPATİT C ENFEKSİYONU Flaviviridae ailesi içinde ayrı bir cins olarak hepacivirüs cinsi içine sınıflandırılır. Bir RNA virüsüdür. HCV nin RNA’sı enfeksiyözdür. Virüs yapısı itibariyle HCV genetik olarak yüksek oranda çeşitlilik gösterir. HCV ile enfekte olan hasta, hastalık ilerlemesine ilişkin çok önemli farklılıklar sadece viral faktörlerin değil konağın, çevresel, genetik, immünolojik özelliklerden kaynaklandığı unutulmamalıdır. Dünya çapında HCV bulaşmasına en etkili, güvenli olmayan tedaviye ilişkin enjeksiyon uygulamaları olduğu bilinir. Onun dışında perkütan, nazokomiyal, belirgin olmayan perkütan yolla (dövme, sünnet), aşı kampanyaları gibi sağlık kampanyaları da bulaş için risk faktörüdür. Klinik: Hepatit C ile enfekte olanların %15 i kendiliğinden iyileşen %25 i asemptomatik, geri kalan % 60’lık grup ise kronikleşir. Kronikleşen olgulardan %20-30 u siroza ilerler. Hepatit C sessiz seyirlidir ve çoğu kez rutin serolojik ve biyokimyasal taramalarda ortaya çıkar. Ciddi karaciğer hastalığı gelişmedikçe klinik belirtiler hafiftir veya yoktur. HEPATİT D ENFEKSİYONU HBV nin yardımına gereksinim duyan insanlara özgü virüstür. Kronik HDV enfeksiyonu HBV’ ye oranla daha hızlı karaciğer hasarı oluşturduğu için tüm dünyada önemli bir sağlık virüsüdür. Delta virüsü olarak adlandırılır. Parenteral yolla bulaşır. Kötü yaşam şartları aşırı kalabalık bulaşı artırır. HDV nin görülme sıklığı HBV ile ilişkilidir. Klinikte iki şekilde görülür. Koenfeksiyon da HBV ve HDV’ nin birlikte bulaşması vardır. Süper enfeksiyon ise kronik HBV olan kişilerde HDV’ nin alınması ile oluşur. 20 Nedenleri • Hepatit A, B, C, D, E virüsü • Bu insan hepatit virüslerinin hepsi DNA virüsü olan hepatit B virüsü dışında RNA virüsleridir. • HDV, HBV ile birlikte aynı anda ya da zaten HBV ile enfekte olan bir kişiyi süper enfekte olabilir. • EBV, CMV, HIV, Adenovirüs ve Enterovirüs gibi diğer virüslerde hepatite neden olabilir. Hepatitlerde Belirti ve Bulgular • Gözlerde cilt ve mukozalarda sararma • Bulantı kusma, iştahsızlık, halsizlik • Artralji, miyalji, kaşıntı • Öksürük, burun akıntısı • Düşük dereceli ateş • Viral hepatitli çok sayıda hasta ikterik olmaz • Karaciğer büyür hassas olur. Sağ üst kadran ağrısı olabilir. • Akut hepatitli hastaların %10ile %20’sinde splenomegali ve servikal adenopati mevcuttur. Hemşirelik bakımı • Hasta yatak istirahatine alınır. Aşırı yorucu hareketlerden kaçındırılır. Karaciğerin dinlendirilmesine olanak verilir. • Hepatit-A oral-fekal yolla bulaştığı için hasta izole edilmelidir, enterik (bağırsak orijinli) önlemler alınır. • Kan ve sekresyonlarla ilgili önlemler alınmalıdır. Sağlık personeli mutlaka eldiven kullanarak çalışmalıdır. İğne batmalarına karşı dikkatli olmalıdır. • Hastaların özel malzemeleri başkaları tarafından kullanılmamalıdır(jilet, tırnak makası). Hastalara kan vermemeleri gerektiği anlatılmalı, bu konuda hasta ve yakınları eğitilmelidir. • Yatak takımları temiz ve düzgün olmalıdır. • Hastanın bulantı ve kusması varsa anti-emetik ilaçlar verilir, intravenöz sıvı tedavisi başlanılır. • Hastanın diyeti yağdan fakir, protein ve vitamin yönünden yüksek olmalıdır. Karaciğer koruyucu diyet verilir. 21 • Hastalara sağlık personeline sormadan hiçbir ilaç almamaları gerektiği anlatılır. • Deri kaşıntısı olan hastalarda irritan olmayan sabun kullanılır. Banyo suyuna emülsiyonlar eklenir. Pamuklu ve yumuşak giysiler önerilir. • Aktif hepatitlerde enzimler ve bilirubinler yüksek olduğundan hastanın fulminansa gidişi yönünden bilinç durumu takip edilmelidir. • Kronik viral hepatitlerde karaciğer biyopsisi yapılır. Biyopsiden sonra hasta yatak istirahatine alınır. 15-30 dakika boyunca kum torbası karaciğere bası yapacak şekilde konulur. • Hasta kanama ve ağrı yönünden takip edilir. Hemogram kontrolü yapılır. • Kronik viral hepatitlerde interferon tedavisi başlanmışa hasta ilaç yan etkilerine karşı mutlaka bilgilendirilir. Ağrı, ateş, halsizlik gibi yan etkilerin olabileceği anlatılmalıdır. • Bir toplum sağlığı problemi olan viral hepatitler hastanın psikolojisini bozmaktadır. Hasta hastalığından utanma ya da saklama yoluna gidebilir. Bu yönde destek tedaviler başlanmalıdır. BRUSELLOZ Bruselloz, brusella cinsi bakterilerle oluşan tüm dünyada özellikle Akdeniz ülkeleri ve Türkiye de insan ve hayvanlarda endemik olarak görülen bir zoonozdur. Zoonoz aslında hayvanların hastalığı olup zaman zaman insanlarda da hastalığa neden olan mikroplarla ortaya çıkan hastalıklara verilen genel isimdir. İnsan da en sık bruselloza yol açan tür Brucella melitensis’tir. Brusella türleri kok, kokobasil veya kısa çomaklar şeklinde gram negatif bakterilerdir. Tek olarak nadiren ikili, kısa zincirler veya küçük kümeler halinde bulunurlar. Kapsülsüz ve hareketsizdirler. Zorunlu aerob olup respiratuar tipte metabolizmaları vardır. Etiyoloji: Brucella bakterileri koyun, keçi, sığır, manda, domuz gibi hayvanların etleri, süt ve süt ürünleri, enfekte hayvanın idrar ve gebelik materyalleri ile insanlara bulaşarak hastalık oluşturur. Hastalık esas olarak kaynatılmadan ya da pastörize edilmeden tüketilen süt ve süt ürünleri (taze peynir, krem) ile bulaşır. Çiğ ve enfekte etler yenmemelidir. Brusellada meslek riski taşıyanlar; hayvan yetiştiricileri, veterinerler, mezbaha işçileri ve laboratuar çalışanlarıdır. İnsandan insana bulaş son derece nadirdir. Gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. 22 Belirti ve Bulgular: • Ateş, titreme, kırıklık • Baş ağrısı, kilo kaybı, terleme • Jeneralize ağrılar, artraljiler • Depresyon • Hepatomegali, splenomegali ve lenfadenopati olabilir. • Hastaların %30’unda eklem tutulum bulunur (sakroileit, spondilit, artrit). • Brusella etkeni vücuttaki herhangi bir organı etkileyebilir.Bazen lokalize bir enfeksiyon olarak ortaya çıkar. • Kalp damar sistemine ait komplikasyonlar görülebilir (endokardit, miyokardit, perikardit). • Bakterinin kan kültüründe üremesi ile kesin tanı konur. Klinik Bulgular: Brucella klasik olarak titreme ile yükselen ateş, aşırı terleme, baş ağrısı, kırıklık-halsizlik, kilo kaybı, bel ve yaygın vücut ağrıları ile seyreden bir enfeksiyon hastalığıdır. Olgularda en sık rastlanan bulgular; ateş, splenomegali-hepatomegali, lenfadenomegali ve artrittir. Klinik olarak subklinik, akut, subakut ve kronik seyir gösterebilir. Subklinik brucellozlarda semptomlar olmadığı ya da klinik bulgular tam ortaya çıkmadığı halde serolojik testler negatif bulunabilir. Akut brucelloz hafiften çok ağır seyirli toksik bir tabloya kadar gidebilir. Olguların çoğunda başlangıç anidir. Hafif ve orta dereceli brucellozda soğuk algınlığı belirtileri görülebilir. Hastaların bazılarında lökositoz görülürken, üçte birindelökopeni görülebilir. Sedimentasyon yüksekliği olabilir. Akut brusella vakalarının tedavi edilmeyen bir bölümü subakut döneme geçebilir. Bu hastalıkta ise en sık belirtiler yorgunluk, sinirlilik, baş ve bel ağrıları ile ateşin ondulan hal almasıdır. Sıklıkla hepatomegali vardır. En sık eklem ağrıları görülür. Tedavi sonrası nüks görülebilir. Enfeksiyona bağlı şikâyetlerin bir yıldan fazla sürmesi kronik brucelloz olarak adlandırılmıştır. Kronik brucelloz olgularında enfeksiyona bağlı kemik, karaciğere veya dalakta lokal süperatif lezyonlar olabilir. Bu hastalarda halsizlik, yorgunluk, sinirlilik, uykusuzluk, belli belirsiz ağrılar, emosyonel labilite (duyguların değişkenliği, dalgalanması), depresyon belirtileri ön plandadır. Komplikasyonlar Genitoüriner sistem: Epididimoorşit, interstisyel nefrit, glomerülonefrit, sistit, prostatit, pyelonefrit 23 Hematolojik komplikasyonlar: Anemi, lökopeni, lökositoz, trombositopeni ve pıhtılaşma anormallikleri Deri bulguları: Döküntü, papül, ülser, apse, eritema nodosum, peteşi, purpura ve vaskülit Göz ve kulak Bulguları: Üveit, optik nörit, endoftalmit, episklerit, kronik iridosklit, yuvarlak keratit ve işitme kaybı gelişebilir. Gastrointestinal sistem: İştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal ve konstipasyon Hepatobiliyer sistem: Brusellada karaciğer tutulumu ile sık karşılaşılır. Hepatosplenomegali hastaların %50’sinde görülür. İskelet sistemi: Artrit, spondilit, sakroileit, osteomiyelit, tenosinovit ve bursit görülür. Kardiyovasküler sistem: Endokardit, perikardit, myokardit ve beyin, aort ve diğer damarları içine alan mikotik anevrizmalar komplikasyon olarak gelişebilir. Solunum sistemi: Bronkopnömoni, solunum sıkıntısı, akçiğer apsesi, ampiyem, plevral effüzyon, mediastinit, granülom görülebilir. Tanı: Kesin tanı bakterilerin kültürde üremesi ile konur. Etken en sık olarak kan ve kemik iliği kültürlerinden izole edilir. Brusella izolasyonu için en sık kullanılan kültürler kan kültürleridir. Brusellozun serolojik tanısında tüp aglütinasyon testi (TAT) en yararlı yöntemdir. IGM, IGG, IGA sınıfında antikorları saptayan, duyarlılığı ve özgüllüğü yüksek ELİSA testleri de geliştirilmiştir. Yöntem brusella tanısında TAT’ a göre daha duyarlıdır. Tedavi: Brucella da antimikrobik tedavi semptomları ortadan kaldırır, komplikasyonları azaltır ve nüksleri önler. Tedavide başarı ilaçları kombine kullanmaya ve tedavi süresini uzun tutmaya bağlıdır. Dünya sağlık örgütünün en son önerdiği tedavi rejimi en az 6 hafta doksisiklin-rifampisin kombinasyonudur. Streptomisinde ilave edilebilir. Brusella endokarditinde brusella tedavisine ek olarak genellikle kapak replasmanı gerekir. Kalp yetmezliği bulguları belirdiğinde ve ateş kontrol altına alınamadığında kapak replasmanı yapılmalıdır. 24 Hemşirelik bakımı • Brusella insandan insan bulaşmadığından özel izolasyon gerekmez. • Ağır ve komplikasyonlu hastalar yatak istirahatine alınır • Ateş takibi yapılır. Ateşli dönemde ateş düşürücüler verilir, soğuk uygulama yapılır. • Ağız temiz tutulur, dudaklar yağlanır. • Hastanın tolere edilebileceği sıvı yiyecekler verilir. • Ateşe bağlı olarak metabolizma hızlandığından hastanın bol vitamin ve yüksek kalori içeren diyet alması sağlanır. • Hastanın aldığı-çıkardığı sıvı takibi yapılır. • Terlemeye bağlı kokuları azaltmak ve hastayı rahatlatmak için bir yakınının yardımıyla duş alması sağlanır. Hareket kısıtlılığı varsa sık silme banyosu verilir. • Hastanın antibiyotiklere karşı herhangi bir reaksiyonu olup olmadığı gözlenir. • Hastada geçici olarak irritabilite, halsizlik, uykusuzluk ve depresyon görülebilir. Bu nedenle gözlem yapılır. Hastayı rahatlatıcı, sessiz ve sakin bir ortam sağlanır. • Eklem ağrılarını azaltmak için yatak takımlarının eklemlere basıncı önlenir. Ağrılı bölgeye sıcak uygulama yapılır. • Duyma ve görme bozukluklarının varlığı SSS’nde ansefalit veya menenjit düşündürebilir. Bu nedenle gözlem yapılır. • Tedavi olan hastalara iyileşme dönemlerinin 6-8 hafta sürebileceği söylenir. AKUT İSHALLİ HASTAYA YAKLAŞIM İshal enfeksiyöz olan ve olmayan diye çok çeşitli nedenlerle meydana gelebilen bir semptomdur. İshal barsak enfeksiyonlarında (viral, bakteriyel ve parazitik barsak enfeksiyonları), enfeksiyöz olmayan barsak hastalıkları, malabsorbsiyon sendromlarında, sistemik bazı hastalıklarda görülebilir. Enfeksiyöz ishallerde etken su ve besin aracılığıyla bulaşır. Klinik: Çok hafif ve ileri derecede sıvı kaybına kadar gidebilen geniş bir spektruma sahiptir. Hastanın hidrasyon durumu; baş dönmesi, ayağa kalkınca göz kararması, idrar çıkışının azalması, ağızdan sıvı alımının değerlendirilmesi ile belirlenir. Fizik muayene ile deri turgoru, taşikardi, kan basıncı ölçülür. Ciddi sıvı kaybında sıvı replasmanı önemlidir. Ateş, bulantı, kusma varsa enfeksiyöz ishal akla gelmelidir. 25 Anamnez ve klinik tanı: Kuluçka Süresi: Bulantı ve kusmanın ön planda olduğu ve ishalin eşlik ettiği stafilokok besin zehirlenmesinde kuluçka süresi 1-6 saattir. Besin üzerinde herhangi bir bakterinin üremesi ile alınan toksinin hastalık oluşturması halinde kuluçka süresi 8-14 saattir. Besin ile alınan bir bakteri barsak içinde çoğalıyorsa, salgıladığı toksinle hastalık yapıyorsa kuluçka süresi 16 saatten uzundur. Ateş: Salmonella, Shigella, Yersinia türleri ve E.coli etkendir. Ateş yapabilirler. Viral enteritler, paraziter ishaller ve enterotoksijenik bakteriyel ishallerde ateş yoktur. Dışkı özellikleri: Dışkının miktarı, kıvamı, kan ve mukus içerip içermediği, pürülan olup olmadığı etken hakkında bilgi verebilir. Dışkılama sayısının çok ama dışkı miktarının az olması kolon tutulumunu, tersi ise ince barsak tutulumunu gösterir. İshal 10 günden fazla sürerse akla parazit gelmelidir. Uzamış ishallerde Tbc, E.coli enfeksiyonu olabilir. Yenilen besinin türü kaynak olabilir. Çiğ veya az pişmiş deniz ürünleriyle de bulaşmaktadır. Kullanılan antibiyotiklere bağlı da ishal gelişebilir. Antibiyotik dışı bazı ilaçların alınıp alınmadığı önemlidir. Karın ağrısı özellikle kolonun tutulduğu durumlarda kramp tarzında belirgindir. Hastanın seyahat edip etmediği mutlaka sorulmalıdır. Tanı: 1. Rutin kan tetkikleri 2. Dışkının makroskobik ve mikroskobik incelemesi (dışkıda lökosit varsa etken barsak duvarına invazyon yapmış bir bakteri olabilir. Dışkıda lökosit yoksa viral gastroenterit, paraziter ishaller ve enterotoksijenik bakteriyel ishaller düşünülür) 3. Dışkı kültürü 4. Serolojik tanı 5. Toksin ve antijen araştırılması Tedavi: Etkene yönelik antimikrobiyal tedavi ile birlikte sıvı elektrolit dengesinin düzenlenmesi ve semptomatik tedavi önemlidir. 26 BASİLLİ DİZANTERİ Halen önemli bir sağlık problemidir. Gelişmekte olan ülkelerde hijyenin sağlanamaması, güvenilir su kaynaklarının olmayışı bakteriye bağlı ishallerinin görülmesine zemin hazırlamaktadır. Gr (-), sporsuz, kapsülsüz, hareketsiz basildir. İnsanlar shigellanın tek kaynağıdır. Bulaş yolu fekal oral yoldur. Yaz aylarında görülme sıklığı fazladır. Kontamine gıda ve su veya enfekte kişini çevresi bulaşta rol oynayabilir. Belirti ve bulgular: Ateş, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık gibi semptomlarla başlar. Sulu ishali takiben dizanteri kliniği gelişir. Hastada miktarı az mukuslu, kanlı dışkı, abdominal kramplar ve tenesmus (ağrılı idrara çıkma veya defekasyon duygusu) görülür. Mortalite yüksektir. Günde 20 den fazla dışkılama vardır. Ateşle birlikte nöbet, anemi görülebilir. Komplikasyonlar gelişebilir (Dehitratasyon, hiponatremi, hipoglisemi vb). AMİPLİ DİZANTERİ Entamoeba histolitika’ nın barsağı tutması ve ciddi boyutta hastalık yapmasıdır. Bütün dünyada en yaygın ve en ölümcül paraziter hastalıktır. AİDS gibi immünitesi bozulan hastalarda daha sık kolonize olabilmektedir. Epidemiyoloji: Bulaş kistlerin ağızdan alınmasıyla olur. Kişiden kişiye geçebilir. Böcekler yayılmayı kolaylaştırabilir. Erkekler, gençler ve çocuklarda daha sık görülür. Aile içi bulaş önemlidir. Homoseksüeller %30 taşıyıcıdır. Gelişmekte olan ülkelerde birçok bölgede endemiktir. Ülkemizde Güneydoğu ve Marmara bölgelerinde yaygındır. Klinik Belirti ve Bulgular: İnsanda yerleşim yeri kalınbağırsaktır. Kuluçka dönemi birkaç gün ile birkaç ay arasında değişir. Birçok klinik tablo gösterir. En sık olanı asemptomatiktir. Enfekte kişi hiç belirti göstermez. Dışkıda kistler görülür. Bazen klinik başlangıç amipli dizanteri şeklindedir. Karın ağrısı, karında kramplar, sık ve fazla dışkılama, kilo kaybı ve dehitratasyon görülür. Dışkı sulu veya kıvamsızdır. Bol ishal şeklindedir. Kolon mukozası kanlıdır. Lökosit düşüktür. Ateş, kilo kaybı ve iştahsızlık görülebilir. Taşıyıcılarda invaziv enfeksiyon gelişme oranı değişiktir. Kolit nadir görülen bir komplikasyondur, ancak mortalitesi %40’dır. 27 Tanı: E.histolytica’nın gaitada görülmesi ile konur. Kültür tedavinin etkinliğini ve enfeksiyonun varlığını göstermek için kullanışlıdır. Endoskopik inceleme ve biyopsi acil tanı gerekiyorsa önemlidir. Tedavi: Asemptomatik ve sessiz tabloda tedavi gerekliliği tartışılır. Hiçbir tedavi yüzde yüz etkili olmadığı için gaita tetkiki tekrarlanmalıdır. Semptomatik amebiyaziste barsak tutulumu vardır. Metranidazol veya Ornidazol ile tedavi edilmelidir. Korunma: Su ve yiyeceklerin kontaminasyonu ile olur. Sebzeler deterjanlarla yıkanmalı ve asetik asit veya sirke içinde 10-15 dakika bekletilmelidir. Suların kaynatılmasıyla amiplerin yokluğundan emin olunur. Sulara katılan klor tabletleri koruyucu olur. Hemşirelik bakımı • Sıvı elektrolit dengesi düzenlenir. İntravenöz mayi takılır. • İyon takibi yapılır. • Deri turgor ve tonusu takip edilir. • Hastanın dışkılama sayısı takip edilir. • Ateş takibi yapılır. Gerekli ise antipiretik tedavi uygulanır. • Bulantı ve kusma açısından takip edilir. • Hastanın hijyenik bakımı önemlidir. KUDUZ Kuduz insanlığın çağlarda beri çözüm bulamadığı, bilinen en korkunç ve dramatik hastalığıdır. Viral bir hastalık olan kuduz insanlarda ve memelilerde ölümcül ansefalit oluşturmaktadır. Tilki, çakal, kurt, sansar gibi vahşi hayvanlar arasında kuduz salgınları görülmüştür. Kuduzun bu hayvanlardan köpeklere geçtiği görülmüş, köpeklerin insanlara yakın hayvanlar olması nedeniyle insanlara bulaşta önemli rol oynadığı anlaşılmıştır. Etiyoloji: Kuduz etkeni Rhabdovirüs grubundan RNA yapılı, nörotrop bir virüstür. Virüs ısıya dayanıksız 70 OC lik ısıda15 dakikada-100 OC de 2-3 dakikada ölür, antibiyotiklere duyarsızdır ve kuvvetli asit, formalin, amonyum ve benzeri kimyasal ajanlar ile inaktive olur. Mortalitesi %100 dür. 28 Bulaş Yolları • Isırılma • Mukozalardan geçiş • İnfekte aeoresollerin inhalasyonu • İnfekte yaraların idrarı ile temas • Organ transplantasyonu • Kornea transplantasyonu ile geçiş belirlenmiş Belirti ve Bulgular • Ateş • Halsizlik • İştahsızlık • Bulantı-kusma • Baş ağrısı • Kişilik değişiklikleri • Halüsinasyon • Davranış değişikliği • Anksiyete, ajitasyon • Hidrofobi, aerofobi • Hiperventilasyon • Kardiyak aritmiler • Ekstremitelerde güçsüzlük • Baş ağrısı • Şuur değişikliği olmaksızın ense sertliği • Konfüzyon, koma Tedavi: Semptomatik tedavide amaç hastaların acılarını azaltmak ve onları sakinleştirmek olmalıdır. Bu nedenle diazem, barbitürat grubu ilaçlar verilerek hastalar sakinleştirilir. Ateş düşürücü ilaçlar, antibiyotikler verilir. Temas Sonrası Profilaksi • Aynı gün HDCV yapılır. • 0-3-7-14-28. günlerde IM olarak deltoid içine uygulanır. • Daha önceden kuduz aşılı olanlarda son aşıdan <6 ay ise tek doz son aşı bir yıl önce ise 0-3. günler HDCV aşısı yapılır. • Tetanoz aşısı yapılır. • Yara yeri infeksiyonu için antibiyotik tedavisi verilir. 29 Komplikasyonlar • Hipoksi • Hipotansiyon • Serebral ödem • Kafa içi basıncın artması • Kalpte endokardit ve myokardite bağlı aritmi • Sıvı-elektrolit dengesizliği • Gastrointestinal kanamalar • Pnömotoraks Hemşirelik bakımı • Hastalar kuduz hastanesinde tedavi edilir. • Gözlem odaları, hastanenin özel bir bölümünde, giriş ve çıkışlardan uzak, ancak bir doktor ve hemşirenin devamlı gözleyebileceği bir bölümde ve güvenli bir yapı içerisinde ve hastaya psikolojik yönden zarar vermeyecek görünüşte olmalıdır. Hastanın izole edileceği odada ışık ve ses yalıtımı olmalıdır. • Oda içinde sert yapılı hiçbir araç bulundurulmamalıdır. • Hastaya bakan sağlık elemanlarının vücudundaki herhangi bir çizik veya kesikten virüsün salya ile geçişini önlemek için eldiven, gömlek, galoş giymesi uygundur. Hastanın salyası, BOS, ter ve idrarları ile temas önlenmelidir. • Hastalar su sesini işitemeyeceği bir ortamda tutularak su sesinin neden olduğu adale spazmı önlenmeye çalışılır. Banyo verilmez. • IV yol ile infüzyon yapılan hastada serum şişesi kapalı tutulmalı ve hastanın göremeyeceği bir yere asılmalıdır. • Dış uyarılar kontrol edilir. • Şuursuzluk ve irritabilite dönemlerinde hastanın yakınları desteklenir. • Hasta yakınlarına durum anlatılmalı, hastaya korkmadan, çekinmeden, güler yüzle yaklaşmalıdır. SELÜLİT Toplumda sık karşılaşılan deri ve derialtı yağ dokusunu tutan, ani başlayıp hızla yayılım gösteren bir enfeksiyondur. Normal flora bakterileri fiziksel ve kimyasal yapısı ve deskuamasyon özelliği ile organizmayı, patojen mikroorganizmalara karşı koruyan önemli savunma mekanizmalarıdır. Deri ve derialtı dokusunu tutan bakteriyel enfeksiyonları sınırlamak çok zordur. Bir enfeksiyon derinin bir veya daha fazla katını tutabilir. Anamnezde genellikle travma veya bir deri lezyonu vardır. Travmadan bir iki gün sonra lokal hassasiyet ağrı ve eritem 30 gelişir. Kırgınlık, ateş ve şişme vardır. Lezyonun sınırları keskin ve yüksek değildir. Genelde ağrılı lenfoadenopati görülür. Yüzeyel veziküller görülür ya da rüptüre olur. Lokal apse gelişmesine sebep olabilir. Bazen ameliyat sonrası gelişebilir. Lenfatik yolla yayılım gösterdiğinden ciddi bir hastalık olup bazen bakteriyemiye bağlı sistemik hastalık belirtileri görülür. ERİZİPEL: Yüzeyel bir selülit olup ağrılı, eritemli, hızla ilerleyen, deriden kabarık keskin sınırlı bir lezyondur. Gençlerde ve yaşlılarda genelde yüz ve alt ekstremitelerde görülür. Bazı durumlarda daha sık görülür (venöz staz, kronik lenfatik obstrüksiyon, diyabet, alkol bağımlılığı, paraparezi). Etiyolojisi: Etken genellikle Pyogenes ve Staphylococcus aureusdur. Travma, egzama, suçiçeği lezyonları gibi deri bütünlüğünün bozulduğu bölgeler enfeksiyon giriş yeri olabileceği gibi bazılarında giriş noktası bulunmaz. Koroner by-pass geçirenlerde safen ven çevresinde, ayaklarda mantar enfeksiyonu olanlarda diyabet hastalarında sıklıkla selülite rastlanır. Belirti ve Bulgular • Deride bölgesel şişlik, kızarıklık • Ağrı ve ısı artışı • Lenf nodlarında büyüme ve hassaslaşma • Ateş, titreme, halsizlik Hemşirelik bakımı • Selülitli bölge (bacak veya kol) elevasyona alınır. • Ateş için soğuk uygulama yapılır. Antipiretikler verilir. • Yatak takımları temiz tutulur. • Hastanın yanında refakatçi bırakılır. • Kremleri varsa sürülür, pansumanı yapılır. • Hastanın yatak istirahati sağlanır. • Hastanın hijyenine dikkat edilir. Tırnaklar kısa ve temiz olmalıdır. • Kaşıntı varsa kaşıntı giderici losyonlar kullanılır. 31 TİFO Salmonella typhi tarafından meydana gelen uzun süren ateş, döküntü ve lökopeni ile karakterize sindirim sisteminin infeksiyon hastalığıdır. Etiyoloji • Tifo etkeni Salmonella typi’dir. • Gram negatif hareketli, sporsuz aeorop basildir. • 15–20 dk 66 OC ısıda ölür • Etken anal yolla vücuda girer. Duedunuma geçer. Çoğalan bakteriler kan dolaşımına girer. Bir kısmı dalak, karaciğer, kemik iliği, safra yolları ve böbreğe yerleşir. • Barsakta ülserler ve nekroz alanları oluşturur Epidemiyoloji • S. typhi kontamine yiyecek ve içeceklerle fekal-oral yolla vücuda girer. • Tifolu hastalar ve taşıyıcılar hastalığın yayılmasında kaynak oluştururlar. • İnfekte kişilerin dışkılarında milyonlarca tifo basili bulunur. • Kanalizasyon sularının içme ve kullanma sularına karışmasıyla tifo salgınları ortaya çıkar. • Tifo epidemileri yaz ve sonbaharda oluşur ve hastaların %75 i 30 yaş altındadır. Belirti ve Bulguları • Halsizlik • İştahsızlık • Üşüme, titreme • Baş ağrısı prodromal dönem belirtileridir. • İlk hafta karın ağrısı, şişkinlik hissi, kabızlık görülür. • Karın alt kısmında hassasiyet alınır. • Hastaların 2/3 ünde kuru öksürük duyulur. • Hastalık ilerledikçe ateş 39–40 OC ye yükselir • Karaciğer dalak büyür. • Ateş yüksek olmasına rağmen nabız sayısında beklenen artış görülmez. • Hastada huzursuzluk, dalgınlık ve apati vardır. • Hastalarda deliriyum, hatta intihar girişimleri görülebilir. • İkinci haftada kabızlığın yerini ishal alır. Dışkıda gizli kan pozitifleşir • Üçüncü haftada belirtiler şiddetlenir. • Ağız mukozası kuru ve dil paslıdır. • Dördüncü haftada ateş düşmeye (nekahat dönemi)başlar. 32 Hemşirelik bakımı • Hasta yatak istirahatine alınır. • Hastanın dışkı kültürü en az üç kez negatif gelinceye kadar izole edilir. • Her 2-4 saatte yaşam belirtileri alınır. • Dışkıda kan olup olmadığı gözlenir • Mesane distasyonu olup olmadığı takip edilir • Tifo tanısı konan hastanın dili paslı ve kurudur • Her beslenmeden önce ve sonra ağız bakımı verilir. Hastanın sevdiği yiyecekler sık sık ve küçük porsiyonlar şeklinde verilir. Yiyecekler yüksek kalori içeren yiyecekler olmalıdır. • Bağırsakları irrite eden gaz yapıcı yiyecekler verilmemelidir. Bu tür yiyecekler kanamaya ve perforasyona nende olabilir. Bağırsakta posa bırakan selülozlu meyve ve sebzeler verilememelidir. • İnatçı kabızlık varsa laksatif verilmez. Bağırsak perforasyonuna yol açabilir. ATEŞLİ HASTAYA YAKLAŞIM Hastalık durumlarında vücut sıcaklığının, normal sınırlarının üzerine çıkması ateş olarak ifade edilir. Ancak ateş vücudun enfeksiyonlara karşı geliştirdiği immün yanıtın bir parçasıdır ve 39 OC altındaki düzeylerde immün sistemin güçlenmesini sağlar ve mikroorganizmanın yok edilmesini kolaylaştırır. Hipertermi vücut ısısının yükselmesi, hipotermi vücut ısısının 35 OC altına düşmesidir. Normal vücut sıcaklığı 37 OC iken normal ısının üst sınırı erişkinlerde 37,7 OC çocuklarda 37.9 OC olarak tanımlanır. Vücut ısısının düzenlenmesi sinir sistemi, dış çevreden ve derin vücut dokularından gelen bilgileri algılama ve bir araya getirme yeteneği ile ilgilidir. Çevredeki ısı değişikliklerini algılayan ve vücut yüzeyine en yakın algılayıcılar soğuğa duyarlı olanlardır. Buna karşılık merkezi algılayıcılar sıcaklığa duyarlı olanlardır. Ateş ölçümü, egzersiz, sıcaklık, soğuk gıda alımı, yemek yeme, enfeksiyon gibi durumlarda etkilenir. 33 ATEŞ TİPLERİ Subfebril Ateş Akşamları 37,7 dereceyi geçmez. Sabah normal veya 1-2 OC fazladır. • Fokal enfeksiyonlarda • Tbc • Malignitede görülebilir. Sürekli Ateş Sabah akşam farkı 1 OC dereceden azdır. Dalgalanma göstermeden günlerce hatta haftalarca devam eder. En iyi örneği tifodur. Vücut ısısında hafif dalgalanmalar ile birlikte, orta derecede sürekli, yüksek ateş bulunur. • Santral ateş • Enfektif endokardit • Milier tbc • Kawasaki Hastalığı • Tifo • İlaç ateşi • Kızıl • Salmonella • Pnömokoksik pnömoni Remittan (Bacaklı) Ateş Sabah akşam ısı farkı bir dereceden fazladır. Yine de sabah ateşi normalin üstündedir. • Sepsis • Süpüratif hastalıklar • Viral ÜSYE • Malaria • Lejyonella • Mikoplazma • Tbc Septik Ateşi Sabah akşam ısı farkı bir dereceden fazladır fakat sabah ateşi normaldir. 34 İntermittant (Aralıklı) Ateş Bir iki günde bir, birden yükselir, arada 1–3 gün ateş normaldir. En iyi örneği sıtmadır. • Gram negatif, pozitif sepsis • Renal abdominal, pelvik apse • Akut bakteriyel endokardit • Malarya • Kawasaki hastalığı • Milier Tbc • Peritonit • Toksik şok sendromu • Antipiretikler Ondülan (Dalgalı) Ateş Ateş yavaş yükselir, birkaç gün yüksek kaldıktan sonra yavaş yavaş iner. Birkaç günde düşük düzeyde kaldıktan sonra yine yavaş yavaş yükselmeye başlar. Bu dalgalanma haftalarca sürebilir. • Brucella • Hodgkin de görülen Pel –Ebstein ateşi Tekrarlayıcı(Relapsing Ateş) Seyrek görülür. Ateş birkaç gün yüksektir sonra ara verir ve tekrar yükselir • Lenfoma • Boreliozis • Brucella • Malarya • İntermitten kolonjit Düzensiz Ateşi Sık görülen bir tiptir. Bazı gün sabah akşam ateş farkı 1 dereceden az, bazı gün fazladır. Alçalmalar ve yükselmeler göstererek devam eder. Tbc de Hodgkin de ve diğer hastalıklarda görülebilir. Ateşin etiyolojisi Ateşin etiyolojisinde enfeksiyon kaynaklı sebepler olabileceği gibi, enfeksiyon dışı sebepler de olabilir. 35 Enfeksiyonlar: bakteri, virüs spiroket, mantar, parazit • Otoimmün, romatolojik hastalıklar • İnflamatuar-granülomatöz hastalıklar • Endokrin hastalıklar • Maligniteler • İlaçlar • Ailesel hastalıklar Sebebi bilinmeyen ateş: Sebebi bilinmeyen ateş en az 3 hafta süreyle günlük vücut sıcaklığı 38,3 derecenin üzerinde seyreden ve hastanede 1 hafta süren araştırmaya rağmen tanı konulamayan veya bir hastada 38,5 derecenin üzerinde en az 3 hafta devam eden ateşin, hikâye, fizik muayene, kan sayımı, idrar tetkiki, akciğer grafisiyle tanının konulamadığı durumdur. Ateşli hastada tedavi Ateş oksijen talebini arttırdığından kalp yetmezliği, solunum yetmezliği, nörolojik hastalıklar, metabolik durumu bozulmuş hastalıklarda semptomatik olarak tedavi edilmelidir. Soğuk uygulama geçici olarak yararlı olur ancak vazospazma yol açmamasına dikkat edilmelidir. Antipiretik ilaçlar hastalıklara ve ateşin nedenine göre düzenlenir. Ateşli hastada hemşirelik bakımı • Sık ateş takibi yapılır. • Oda ısısı 21-22 OC olmalıdır. • Giysiler ince, az ve gevşek olmalıdır. • Bol sıvı verilmelidir. • Yeterli kalori sağlanmalıdır. Ateş kalori gereksinimini artırdığı için beslenmeye dikkat edilmelidir. • Ateş mide aktivitesini azalttığı için ve sindirimi yavaşlattığı için yağlı ver zor sindirilen gıdalardan uzak durulmalıdır. • Ilık su ile pansuman veya banyo yaptırılmalıdır. Ilık su ile ıslatılmış havlu ile boyun, kasıklar, koltuk altına pansuman yapılması ısı kaybını arttırır ve ateşi düşürür. Bu işlemde kesinlikle alkol veya soğuk su kullanılmamalıdır. Güneş çarpmasında antipiretikler etkisizdir ve sadece pansuman ve duştan soğutma ile ateş düşürülmelidir. • Antipiretikler doktor istemine göre verilir. • Hekim istemine göre yüksek ateşte genellikle kan kültürü alınır. 36 KAYNAKLAR 1. Willke A,Söyletir G, Doğanay M. Enfeksiyon hastalıkları ve mikrobiyoloji kitabı.2007 2. Tuncel T, Alacacıoğlu A, Karagöz B, Bilgi O, Özgün A, Küçükoda Z. Acta Oncologica Turcica. 2009;42.83-85 3. Balık İ, Tabak F. II. Viral hepatit tanı ve tedavi konsensus toplantısı raporu çalışma grubu.10 Kasım 2007 4. Ünlü İ, Görak G, Savaşer S. Epidemiyoloji giriş ve enfeksiyon hastalıkları.1992;259-280 BU HEMŞİRELİK REHBERİNİN EĞİTİM PLANLAMA KOORDİNASYON KURULUNDAN ONAYI ALINMIŞTIR. TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ HEMŞİRELİK HİZMET İÇİ EĞİTİM DÖKÜMANIDIR. PARA İLE SATILAMAZ, ÇOĞALTILAMAZ 37