Case Report (Olgu Sunumu) DOI : 10.15197/jcdcc.00047 Göğüs Hast Yoğun Bak Derg 2015;2(2):32-34 J Chest Dis Crit Care Med 2015;2(2):32-34 Transfusion-Associated Acute Lung Injury Ebubekir Gündeş, Ulaş Aday, Durmuş Ali Çetin, Hüseyin Çiyiltepe, Kamuran Cumhur Değer, Erdal Polat ABSTRACT The respiratory distress syndrome associated with transfusions is called “Transfusion Related Acute Lung Injury”. It is characterized with non cardiac pulmonary edema. The most important step in management of this complication is to provide the early differential diagnosis of this condition. In this report, we aim to present a rare case of acute lung injury due to blood transfusion following gastrojejunocolic fistula of surgery. Key words: Acute lung injury, pulmonary odema, transfusion Transfüzyon İle İlişkili Akut Akciğer Hasarlanması ÖZET Kan ve kan ürünlerinin transfüzyonu sonrasında gelişen respiratuar distres tablosuna “Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı” denmektedir. Transfüzyon sonrası kardiyojenik olmayan akciğer ödemi tablosu ile karakterizedir. Akut akciğer hasarı tablosunda en kritik nokta tanının akla getirilip etkin bir şekilde ayırıcı tanı yapılma aşamasıdır. Bu yazıda gastrojejunokolik fistül nedeniyle cerrahi uygulanan ve kan transfüzyonu sonrası akut akciğer hasarı gelişen nadir bir olgu sunuldu. Anahtar kelimeler: Akut akciğer hasarı, akciğer ödemi, transfüzyon Giriş Transfüzyona Bağlı Akut Akciğer Hasarı (TRALI - Transfusion Related Acute Lung Injury), klinikte plazmadan zengin kan ürünleri, özellikle de taze donmuş plazmanın transfüzyonu sırasında ya da transfüzyondan sonra ilk 6 saat içerisinde aniden ortaya çıkan kalp kökenli olmayan akciğer ödemi, beraberinde sıklıkla ağır hipoksemi ve hipotansiyon ile tanınır (1,2). Sıklığı transfüzyon sonrası 1/5.000 olarak bildirilmektedir. Hastalarda kardiyak fonksiyonlar normal, ancak bilateral pulmoner ödem tablosu mevcuttur. Transfüzyona bağlı ölümlerin hemolizden sonraki en sık sebebidir (3). Gerek fatal seyredebilmesi gerekse çok sık olması sebebiyle Fatal seyrinden dolayı Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Cerrahisi Kliniği Received: 25.01.2016, Accepted: 09.02.2016 TRALI son zamanlarda üzerinde çok fazla konuşulan bir konu olmuştur. TRALI tanısı, hastayı takip eden ekip tarafından ön tanılar arasında düşünülüp, ayırıcı tanısının yapılması ile konmaktadır. Biz bu yazıda gastrojejunokolik fistül nedeniyle cerrahi uygulanan ve kan transfüzyonu sonrasi akut akciğer hasarı gelişen olguyu literatür eşliğinde sunmayı amaçladık. Olgu Elli dokuz yaşında erkek hasta; son 6 aydır günde 5-6 defa olan ishal ve yaklaşık 15 kilo kaybı şikayeti ile farklı merkezlerde değerlendirilerek gastrokolik fistül saptanYazışma adresi: Dr. Ebubekir Gündeş Gastroenteroloji Cerrahisi Yan Dal Asistanı- Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Cerrahisi Kliniği Kartal/İstanbul Tel: 05058606740 E-mail: ebubekir82@hotmail.com Göğüs Hastalıkları ve Yoğun Bakım Dergisi 2015; 2 (2): 32-34 Transfüzyon ile ilişkili akut akciğer hasarı Tablo 1. TRALI tanımı Muhtemel TRALI Kan transfüzyonu 6 saat içinde akut başlangıçlı PaO2 / FIO2 <300 mmHg veya P/F oranında kötüleşme Akciğer grafisinde bilateral pulmoner infiltrasyon Hidrostatik akciğer ödemi belirtisi olmamalı (pulmoner arter oklüzyon basıncı ≤18 mmHg veya santral venöz basınç ≤15 mmHg) Akut akciğer hasarı için başka bir risk faktörü olmamalı Olası TRALI Şüpheli TRALI için aynı, ancak akut akciğer hasarı için başka risk faktörü mevcut Gecikmiş TRALI Başlangıcı (olası) TRALI ile aynı ve kan transfüzyonu sonrası 6-72 saat içinde ması üzerine kliniğimize refere edilmiştir. 37 yıl önce ülser nedeniyle; subtotal gastrektomi ve Billroth II rekonstriksüyonu yapıldığı, cerrahiden 1 ve 3 yıl sonra olmak üzere iki defa üst gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle kan transfüzyonu yapıldığı öyküsü alınmıştır. Uzun dönem herhangi bir şikayeti olmayan hastanın herhangi bir ilaç kullanım öyküsü de yoktu. Fizik muayenede; hastanın kaşektik olduğu (BMI:16.1), daha önceki cerrahiye ait insizyon skarı ve bilateral alt extremitelerde gode bırakan ödemi saptandı. Laboratuvar parametrelerinde; Hb: 9.5 gr/dL (normal aralık;11.1-17.1 gr/dL), Htc: %27.8 (normal aralık; %33-54), albumin: 2.8 gr/dL (normal aralık: 3.5-5.2 gr/dL), prealbumin: 7 mg/dL (normal aralık: 17-34 mg/dL) olarak ölçülmüştür. CEA düzeyi 6.4 ng/ml ( normal değeri; 4.1 ng/ml) idi. Oral alımı devam ettirilen hastaya paranteral nutrisyon desteği cerrahi işlem öncesi 10 gün verildi. Operasyon sonrası dönemde hasta cerrahi yoğun bakım ünitesine alındı. Hemodinamik olarak taşikardik seyreden ve hct düzeyinin %20 olması nedeniyle 2 ünite iki eritrosit süspansiyonu (ES) verilmesine karar verildi. İkinci ES transfüzyonundan yaklaşık 2 saat sonra hastada dispne, derin hipoksemi (PaO2: 55mmHg, PaCO2: 43 mmHg, SaO2: %79), ve taşikardi (138 vuru/dk) gelişti. Arteriyel kan basıncı 110/64 mmHg’dan 80/40 mmHg’ya geriledi. Hastanın CVP’si 8 cm H2O olarak ölçüldü. Akciğer oskültasyonunda her iki akciğerde solunum seslerinin azalmış olduğu ve yaygın kaba rallerin varlığı tespit edildi. Bu esnada çekilen akciğer grafisinde yeni ortaya çıkan bilateral yaygın infiltrasyon olduğu görüldü (Şekil 1-2). Transfüzyon sonrası akut solunum yetersizliği gelişen hastada mevcut tablo transfüzyon ile ilişkili akut akciğer hasarını düşündürdü. Hemodinamik olarak stabil seyreden ve kan gazları bozulan hastaya akciğer kapasitesinin artırılması amacıyla amacı ile PEEP desteği ile noninvaziv mekanik ventilasyon (NİMV) başlandı. Yaklaşık 45 dakika NİMV’de takip edilen ancak kontrol kan gazlarında asidozun oluşması ve hipoksemisinin derinleşmesi üzerine hasta entübe edilerek ventilatöre bağlandı. Kan gazı parametreleri sık aralıklarla takip edildi. Sıvı elektrolit denge takibi yapıldı. Takiplerinde arteriyel kan basıncının 60/40 mmHg’nin altına düşmesi nedeniyle hastaya noradrenalin infüzyonu başlandı. Buna rağmen kan basıncında yükselme sağlanamaması üzerine hastaya dobutamin infüzyonu başlandı. Kardiyak arrest sonrası resusitasyona yanıt vermeyen hasta postoperatif 1. gün ex oldu. Tartışma Transfüzyon uygulanan bir hastada yeni bir takım semptomların oluşması veya var olan semptomların ağırlaşması halinde transfüzyon reaksiyonu değerlendirilmelidir. Transfüzyon reaksiyonları, erken veya geç olabilir ve immün mekanizmalar veya diğer nedenlerle ortaya çıkabilir. Akut hemolitik transfüzyon reaksiyonları en korkulan yan etkilerdir. En yaygın neden, genellikle de en kolay engellenebilecek olan kayıt hataları nedeniyle yanlış grupta kan transfüzyonudur (5,6). Tablo 1. Transfüzyon öncesi ve sonrası hastaya ait akciğer grafisi 33 Transfüzyon ile ilişkili birçok komplikasyon sıklığı azalmış olsa da, transfüzyon ile ilgili akut akciğer hasarı (TRALI) major komplikasyonlardan biri haline gelmiştir. TRALI akut hipoksi ve nonkardiyojenik pulmoner ödem olarak ortaya çıkan ölümcül bir kan transfüzyonu komplikasyonudur (2,3). Journal of Chest Diseases and Critical Care 2015; 2 (2): 32-34 Gündeş et al. TRALI için risk faktörleri; alıcı ile ilgili risk faktörleri ve transfüzyon ilişkili risk faktörleri şeklinde ayrılabilir. Alıcı ile ilgili risk faktörlerinde birçok komorbidite öne sürülmüştür. Bunlar arasında; son dönem karaciğer hastalığı, koroner arter bypass, hematolojik maligniteler, masif transfüzyon, mekanik ventilasyon, sepsis ve ağır alkol tüketimi sayılabilir. TRALI hastalığına en sık neden olarak plazma ve trombosit transfüzyonu olduğu düşünülmektedir. Transfüzyon sayısı arttıkça risk artmaktadır (2,7). TRALI Amerika Birleşik Devletleri transfüzyon ilişkili mortalitenin önde gelen nedenidir. TRALI, 2004 yılında Konsensus Konferansı’nda bir kan ürünü transfüzyonu sonrası 6 saat içinde gelişen klinik ve radyolojik parametrelere göre tanımlanmıştır (6,7) (Tablo 1). Olgumuzu bu kriterler eşliğinde değerlendirdiğimizde, transfüzyon sonrası ani gelişen solunum yetmezliğinin olması, akciğer grafisinde bilateral infiltrasyon olması, akciğeri etkileyecek başka patolojinin olmaması nedeniyle hastanın muhtemel TRALI olduğunu düşündük. TRALI etyopatogenezi tam olarak bilinmese de 2 temel teori mevcuttur. Bunlardan en çok destek göreni; donör kaynaklı anti HLA antikorlarının alıcının kan hücreleri ile reaksiyona girerek bir takım enflamatuar mediatörlerin salınımına ve endotel hücre hasarına yol açtığıdır. Diğer teori ise donör kaynaklı lipidlerin bu sendromu tetiklediği şeklindedir (8). TRALI’de laboratuvar olarak alıcıdaki lökosit ve HLA antijenlerine karşı vericide antikorların varlığının gösterilmesinin dışında, bazı hastalarda akut geçici lökopeni (%5-35), trombositopeni, nadiren hipokomplemanemi ve monositopeniye rastlanabilir (9). Bizim hastamızda da akut lökopeni hali ve 15 000/mm3 altına kadar inen trombositopeni seviyeleri gözlendi. Lökopeni ve trombositopeniyi açıklayacak enfeksiyon, primer hematolojik hastalık dönüşümü, ilaç öyküsü olmaması hastanın mevcut bulgularının TRALI ile ilgili olabileceği düşünüldü. Tetkik aşamasında lökosit ve HLA antikoru bakma imkanımız olmadı. Hastalığın görülme insidansı tam olarak bilinmemektedir. Tanı düşüklüğünün temel sebepleri; hastalığın tam olarak bilinmemesi ve ayırıcı tanılarda akılda bulundurulmamasına bağlıdır. TRALI’ye bağlı mortalite oranı %5-8 arasında değişir ancak kiritik hastalarda bu oran %60’lara kadar çıkar (2,3,6). Sonuç olarak TRALI, mortalite ve morbidite açısından ciddi bir risk faktörüdür. Bu tablonun etkin tedavisi, tanının zamanında konulması ve tedavinin erken dönemde başlatılmasıdır. Bununda en önemli basamağı klinisyenin öncelikle bu tanıdan şüphenlenmesidir. Kaynaklar 1. Kim J, Na S. Transfusion-related acute lung injury; clinical perspectives. Korean J Anesthesiol. 2015;68(2):101-5. 2. Rana R, Fernandez-Perez ER, Khan SA, et al. Transfusionrelated acute lung injury and pulmonary edema in critically ill patients: a retrospective study. Transfusion 2006; 46: 1478-83. 3. Beytler E. Preservation and clinical use of erythrocytes and whole blood. In:Hematology. Eds .Beutler E, Lichtman MA, Coller BS et al. Sixth ed. McGraw-Hill, 2001:1879-92. 4. Ding YL, Zhou Y, Zhang JL. Gastrojejunocolic fistula after gastroenterostomy with Bilroth II reconstruction for duodenal ulcer: Report of case. Scient Res Essasy 2011;6:463438. 5. Galel SA, Malone JM, Viele MK. Transfusion Medicine. In: Wintrobe’s Clinical Hematology. Eds. Greer JP, Foerester J,Lukens JN et al. Eleventh Ed. Lippincott Williams & Wilkins, 2004;831-82. 6. Vlaar APJ, Juffermans NP. Transfusion-related acute lung injury: a clinical review. Lancet 2013; 382: 984-94. 7. Kleinman S, Caulfi eld T, Chan P, et al. Toward an understanding of transfusion-related acute lung injury:statement of a consensus panel. Transfusion 2004; 44: 1774-89. 8. Toy P, Popovsky MA, Abraham E, et al. Transfusion-related acute lung injury: definition and review. Crit Care Med 2005; 33: 721-6. 9. Van Stein D, Beckers EA, Sintnicolaas K, et al. Transfusionrelated acute lung injury reports in the Netherlands: an observational study. Transfusion 2010; 50: 213-20 Göğüs Hastalıkları ve Yoğun Bakım Dergisi 2015; 2 (2): 32-34 34