İSTANBUL TİCARET ODASI Yayın No: 1997-48 KONUT ÜRETİMİNDE BÖLGESEL KOŞULLARA UYGUN ALTERNATİF FİNANSMAN SİSTEMLERİ VE TEKNİKLERİ Prof. Dr. İlhan ULUDAĞ Kasım - 1997 Dizgi ve Baskı : TAMBURACI MATBAACILIK TİCARET A.Ş. Alayköşkü Cad. No. 20 Kat 1 Cağaloğlu/İSTANBUL Tel.: (0.212) 522 94 80 Fax: (0.212) 522 30 04 ÖNSÖZ Türkiye ekonomisinin gelişimine ve nüfusun hızla artmasına paralel olarak son otuz yılda ülkemizde hızlı bir kentleşme olgusunun yaşandığı malumdur. Devlet tarafından yeterli bir şekilde denetlenemeyen bu olgu da konut açığı sorununu ciddi bir şekilde gündeme getirmektedir. Söz konusu sorununun çözümü amacıyla yıllardır uygulanan politikaların yetersiz kalması ve özellikle belirli bir konut finansman sisteminin belirlenememesi plansız ve sağlıksız bir çarpık kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. Elinizdeki bu çalışmada, yüksek enflasyona karşı dayanıklı finans sistemleri ve tekniklerinin nasıl olması gerektiği incelenerek ülkemiz için en uygun model tartışılmış, özgün bir konut finansman modelinin ihtiyaç duyduğu kurumsal ve yasal düzenlemelere yönelik önerilere yer verilmiştir. "Konut Üretiminde Bölgesel Koşullara Uygun Alternatif Finansman Sistemleri ve Teknikleri" adlı bu yayınımızın kendi kategorisinde çok önemli bir boşluğu doldu­ racağına inanarak, üyelerimize, araştırmacılara ve özellikle karar alıcılara yararlı olmasını diler, araştırmayı hazırlayan Prof. Dr. İlhan Uludağ'a teşekkürlerimi sunarım. Prof. Dr. İsmail Özaslan Genel Sekreter İÇİNDEKİLER SUNUŞ ^^y^^ BİRİNCİ BÖLÜM I. GAYRİMENKULE DAYALI MENKUL KIYMETLERİN YASAL DÜZENLEMELER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ I.A İPOTEK KAVRAMI I.A.1 İpoteğin Kurulması ve Özel Durumlar I.A.2 İpotekte Derecelendirme I.A.3 İpotekte Gayrimenkulun Devri ve İpoteğin Paraya Çevrilmesi I.A.4 Bankalar Kanunu Açısından İpotek I.B İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ I.C İPOTEKLİ İRAT SENETLERİ I.D REHİNLİ TAHVİLLER I.D.1 Gayrimenkul Rehni Karşılığı Tahviller I.D.2 Rehinli Tahviller I.E KONUT SERTİFİKALARI I.F GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI, MENKUL KIYMET İHRACI I.G GAYRİMENKUL SERTİFİKALARI VE YATIRIM FONLARI I.H VARLIĞA DAYALİ MENKUL KİYMETLER II.GAYRİMENKULE DAYALI MENKUL KIYMETLERİN SERMAYE PİYASASI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ II.A İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ II.B SERİ HALİNDE İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ VE İRAT SENEDİ II.C REHİNLİ TAHVİLLER II.D KONUT SERTİFİKALARI II.E GAYRİMENKUL YATIRIM FONLARI VE ORTAKLİKLARİ II.F VARLIĞA DAYALİ MENKUL KIYMETLER İKİNCİ BÖLÜM I. KONUT FİNANSMANINDA İPOTEK PİYASALARI, İPOTEK BANKACILIĞI VE MENKUL KIYMETLEŞTİRME I.A KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİNE GİRİŞ I.B İPOTEK PİYASALARI VE FONKSİYONLARI I.B.1 Birincil ve İkincil İpotek Piyasaları I.B.2 İkincil İpotek Piyasaları ve Sermaye Piyasası II.GELENEKSEL (BİRİNCİL) İPOTEK PİYASASI VE KONUT FİNANSMAN MODELİNDE İPOTEKLİ KREDİLER VE ETKİNLİĞİ [I.A GELENEKSEL İPOTEKLİ KREDİLER II.B DEĞİŞKEN FAİZLİ İPOTEKLİ KREDİLER 3 3 3 4 5 5 6 7 8 8 8 9 10 13 15 16 17 19 21 21 22 22 27 27 30 32 35 41 42 43 II.C AYARLANABİLİR FAİZLİ İPOTEKLİ KREDİLER II.D FİYAT DÜZEYİNE AYARLI İPOTEKLİ KREDİLER II.E NET DEĞERİ VEYA RANTI PAYLAŞAN İPOTEKLİ KREDİLER II.F ERKEN ÖDEMELİ, TOPTAN ÖDEMELİ, YİNELENEN İPOTEKLİ KREDİLER II.G İNDİRİMLİ İPOTEKLİ KREDİLER II.H HAYAT SİGORTALI, EMEKLİLİK BAĞLANTILI İPOTEKLİ KREDİLER II.J KAYDIRILABİLİR İPOTEKLİ KREDİLER İli. İKİNCİL İPOTEK PİYASASINDA KONUT FİNANSMAN MODELİNDE İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLER VE ETKİNLİĞİ III.A ÖDEME AKTARMALI İPOTEK SERTİFİKALARI III.A.1 Ginnie Mae "Pass Trough"ları III.A.2 Fannie Mae ve Freddie Mac "Pass Trough"ları III.B İPOTEĞE DAYALI TAHVİLLER III.C ÖDEME AKTARIMSIZ İPOTEK SERTİFİKALARI III.D ŞERİTLİ İPOTEĞE DAYALI MENKUL KİYMETLER III.E GAYRİMENKUL İPOTEK YATIRIM ARACI IV. İPOTEKLİ KREDİLERİNİN MENKUL KIYMETLEŞTİRİLMESİ IV.A MENKUL KIYMETLEŞTİRME SÜRECİNDE HİZMET VEREN KURUMLAR IV.B İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRMENİN YARARLARI IV.C İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME SÜRECİNDEKİ AŞAMALAR IV.D MENKUL KIYMETLEŞTİRMENİN GELİŞİM NEDENLERİ IV.E MENKUL KIYMETLER İLE KREDİLER ARASINDA BİR KARŞILAŞTIRMA ÜÇÜNCÜ BÖLÜM I. GELİŞMİŞ ÜLKELERDE KONUT FİNANSMANI VE UYGULAMALARI: ABD'DE KONUT FİNANSMANI VE İLGİLİ KURUMLAR, UYGULAMALAR I.A ABD'DE İPOTEKLİ KREDİ SUNAN FİNANSAL VE UZMAN KURULUŞLAR I.B İPOTEK PİYASALARI I.B.1 Geleneksel İpotel^lere Karşı Garantili İpotekler I.B.2 İpotek Piyasaları ve Araçlarında Finansal Düzenlemeler (Menkul Kıymetleştirme) ve Kamu Desteği I.B.2.1 Ev Sahipleri Kuruluşu.HOLC Home Owner's Corporation. I.B.2.2 Çiftçiler Konut İdaresi.FMHA Farmers Home Administration I.C BİRİNCİL (GELENEKSEL)VE İKİNCİL İPOTEK PİYASALARI, MENKUL KIYMETLEŞTİRME 45 46 47 48 48 49 49 49 53 56 57 57 59 62 62 66 69 71 72 77 79 83 83 94 95 97 97 97 98 I.C.1 ABD'de İkincil İpotek Piyasasının Gelişimi 99 I.C.2 ABD'de İkincil İpotek Piyasısının Etkinlik Kazanması 101 I.C.3 ABD'de İpotek Piyasası Ve Kurumlarına Yönelik Yasal Düzenlemeler 105 I.C.4 İpotek Kredileri Ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetlerde Güvence Sistemi 108 I.D ABD'DE İPOTEKLİ KREDİLER VE MENKUL KIYMETLEŞTİRME HİZMETLERİNDE FİNANSAL FEDERAL KURUMLAR 110 1.D.1 Federal Konut İdaresi Banka Sistemi.FHLBS Federal Home Loan Bank System 110 1,D.2 Federal Konut İdaresi. FHA Federal Housing Administration 112 I.D.3 Eski Muharipler İdaresi. VA Veteran's Administration 114 I.D.4 Federal Ulusal İpotek Birliği.FNMA Federal National Mortgage Association. (Fannie Mae) 115 I.D.5 Hükümet Ulusal İpotek Birliği.GNMA Government National Mortgage Association. (GinnieMae) 116 I.D.6 Federal Konut İdaresi İpotek Şirketi.FHLMG Federal Home Loan Mortgage Corporation, (Freddie Mac) 119 LE ABD'DE İPOTEK UYGULAMALARINDAKİ SON GELİŞMELER 122 I.E.1 İpotek Ödemeleri 125 I.E.2 İpotek Havuzlan 126 I.E.3 İpotek Piyasasındaki Son Yenilikler 127 I.F ABD'DE İZLENEN PARA POLİTİKASININ KONUT FİNANSMANI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 129 II. AVRUPA BİRLİĞİNDE KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ VE İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME 133 LA ALMANYA'DA KONUT FİNANSMANI 135 I.A.1 Reel Kredi Kurumlan (İpotek Bankaları, Arazi Kredi Kurumları) 136 I.A.2 İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme (Pfandbriefe) 137 I.A.3 Yerel Yönetim Bankaları: Tasarruf Sandıkları ve Konut Finansmanı 140 I.B İNGİLTERE'DE KONUT FİNANSMANI 141 I.B.1 İngiliz Yapı Topluluklan (Building Societies) 141 I.B.2 İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme 142 I.C FRANSA'DA KONUT FİNANSMANI I.C.1 Genel Yapı I.C.2 İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme I.D DİĞER AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE KONUT FİNANSMANI I.D.1 İsveç I.D.2 İspanya I.D.3 İtalya I.D.4 Hollanda I.D.5 Portekiz I.D.6 Belçika I.D.7 Danimakra I.D.8 Finlandiya I.D.9 Yunanistan I.D.10 Lüksemburg DÖRDÜNCÜ BÖLÜM L GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE KONUT FİNANSMANI VE ÖRNEK UYGULAMALAR LA KOLOMBİYA'NIN KONUT FİNANS SİSTEMİNDEKİ BAŞARILI DENEYİMİ LA.1 Sistemin Yapısı LA.2 Değerlendirme I.B BREZİLYA'NIN KONUT FİNANS SİSTEMİ MODELİ VE DENEYİMİ LC NİJERYA'DA ÖZEL VE KAMUSAL DESTEKLİ KURUMSAL KONUT FİNANSMANI LC.1 Giriş LC.2 Kent "Konut" Ekonomisi LC.3 Finansal Sektör ve Konut Finansmanı LC.4 Değerlendirme LD MEKSİKA'DA KONUT FİNANS SİSTEMİ VE REFORM LD.I Talep Yönünden Alınan Önlemler LD.2 Arz Yönünden Alınan Önlemler LE TUNUS, TAYLAND VE FİLİPİN'LERDE KONUT FİNANS SİSTEMLERİ BEŞİNCİ BÖLÜM L TÜRKİYEDE KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ VE UYGULAMALARI LA İPOTEKLİ KONUT KREDİLERİYLE FİNANSMAN SİSTEMİ I.A.1 Bireysel Tasarruflarla Konut Finansmanı I.A.2 Kamusal Fonlar Aracılığıyla Konut Finansmanı I.A.3 Sosyal Güvenlik Kurumları Fonları Aracılığıyla Konut Finansmanı 144 144 146 146 146 147 147 148 148 149 149 150 150 150 153 153 153 155 156 158 158 159 160 166 169 169 170 171 177 177 177 177 178 I.A.4 Bankaların İpotekli Konut Kredileri Yoluyla Konut Finansmanı I.A.4.a T.Emlak Bankası Dışındaki Bankalar I.A.4.b T.Emlak Bankası Uygulamaları I.A.5 Kamu Konut Fonu'nun Getirdiği Konut Finansman Sistemi I.A.6 Toplu Konut Fon'unun Getirdiği Konut Finansman Sistemi I.A.S.a Toplu Konut İdaresi Kredileri I.A.S.b Toplu Konut Kredileri ile Sağlanan Sübvansiyonlar I.B ENDEKSLİ KREDİ SİSTEMLERİNİN AVANTAJLARI I.B.1 Sabit Faiz ve Sabit Geri Ödeme Taksitli Kredilendirme I.B.2 Toplu Konut İdaresi ve Endeksli Kredi Uygulamaları I.B.3 Tek veya İki Endeksli Kredilendirme I.B.4 Toplu Konut Fon'unun Sisteme Katkılan I.B.5 Sistemin Zayıf Yönleri I.C İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME İLE KONUT FİNANSMAN SİSTEMİ I.D ÖN BİRİKİM KOŞULLU KONUT KREDİLERİYLE KONUT FİNANSMAN SİSTEMİ ALTINCI BÖLÜM ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ KARŞISINDA TÜRKİYE'NİN DURUMU VE ÖNERİLER I. ÜLKEMİZDE KONUT EDİNMEYİ GÜÇLEŞTİREN VE KONUT AÇIĞINI YARATAN FAKTÖRLER I.A KONUT AÇIĞI VE BOYUTLARI I.A.1 Konut Açığında Hızlı Nüfus Artışı ve Göç Olgusu I.A.2 Konut Fiyatının Gelire Olan Oranının Önemi; Konut Edinmeyi Güçleştiren Bir Faktör I.B EKONOMİK POLİTİKALARDAN KAYNAKLANAN FAKTÖRLER LB.1 Yüksek Oranlı ve Değişken Bir Yapı Gösteren Enflasyon I.B.2 Yüksek Faizle Yapılan İç Borçlanmalar I.B.3 Fon Kaynaklannın Yetersizliği I.B.4 Gelir Dağılımındaki Dengesizlik II. KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNİN BAŞARI KOŞULLARI III. KONUT FİNANSMAN POLİTİKASININ TEMEL İLKELERİ ULA GELİŞMEMİŞ ÜLKELERDE KONUT FİNANSMANINI ENGELLEYEN FAKTÖRLER IV. ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ YÖNÜNDEN TÜRKİYE'NİN KOŞULLARININ BELİRLENMESİ IV.A ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ VE TÜRKİYE IV.A.1 Türkiye'de Uygulanan Konut Finansman Sistemleri 179 179 181 185 186 188 189 190 190 190 195 196 199 202 207 209 211 211 214 218 219 219 221 222 222 228 229 232 232 232 234 IV.A.2 Konut Finansman Kaynakları Ve Türkiye 235 YEDİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE İÇİN ALTERNATİF KONUT FİNANSAN SİSTEMİNE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEME VE DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİ L BANKACILIK SİSTEMİ ARACILIĞIYLA KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNE KATKILAR (Yasal Düzenleme ve Değişiklik Önerileri) I.A TİCARET BANKACILIĞI AÇISINDAN LB T.EMLAK BANKASI AÇISINDAN I.C YAPI TASARRUF SANDIKLARI KURULMASI AÇISINDAN I.D T.C MERKEZ BANKASI AÇISINDAN LE TOPLU KONUT İDARESİ İŞLEVLERİNİN FİNANSAL ETKİNLİĞİNİN ARTTIRILMASI AÇISINDAN LF FİNANSAL KİRALAMA AÇISINDAN LG GAYRİMENKUL YATİRİM SERTİFİKASI, KATILMA PAYLARI AÇISINDAN n. SERMAYE PİYASASI ARACILIĞIYLA KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNE KATKILAR{Yasal Düzenleme ve Değişiklik Önerileri) İLA İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRMEDE GARANTİ VE SİGORTA UYGULAMALARI AÇISINDAN ILB İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME SÜRECİNDEKİ KURUMLAR VE FONKSİYONLAR AÇİSİNDAN ILC İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİNİN SERMAYE PİYASASINA KAZANDIRILMASI AÇISINDAN II.D VERGİSEL TEŞVİKLER VE ALT GELİR GRUPLARININ BAZI ÖZEL SORUNLARI AÇISINDAN GENEL DEĞERLENDİRME VE TÜRKİYE'YE ÖZGÜN KONUT FİNANSMAN SİSTEMİ İLE İLGİLİ ÖNERİLERİMİZ KAYNAKLAR EK 239 239 239 248 251 252 253 258 258 258 259 260 265 271 SUNUŞ Bilindiği gibi, kötü konut koşulları, kötü beslenmeden sonra düşük yaşam düzeylerinin en açık bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Asya Faciası adlı yapıtında da Gummar Myrdal, kalkınma düzeyi ile konut koşulları arasında bir bağlantının varlığını ortaya koymuştur. Bu nedenle, konutun toplumsal açıdan olduğu kadar, ekonomik açıdanda önemi son derece açıktır. Ayrıca çeşitli sektör­ lere kaynak aktarılmasında büyük katkısı bulunan konut sektörünün; sosyal, kültürel, teknik, ekonomik, finans gibi tüm yönleriyle kalkınma modeli içindeki yerine oturtulması gerekir. Gerçekten de 1961 ve 1982 Anayasalanmızda, konut sorununun çözümlen­ mesinde, öncülük ve destek olması için politik yapıyı görevlendirerek ona sorumlu­ luk yüklediği görülmektedir. Gelişmiş ülkelere konut finansmanının ihtiyaç duyduğu kaynaklar daha çok para ve sermaye piyasasından sağlanırken, gelişmekte olanlarda ise bu konuda özel kurulmuş kamu kuruluşlarının fonları yanında, bütçeden tahsis edilen fonlar yer almaktadır. Bütçeden tahsis edilen fonlar vergilere veya bazı kesimlere yaptırılan zorunlu tasarruflardan oluşmaktadır. Ancak bütçe kaynakları, bütçe açığı verilen dönemlerde veya ekonomik kriz süreçlerinde son derece zorlandığından, konut kesiminin finansmanına ayrılan kaynaklar kolaylıkla başka amaçlara kaydırılabilmektedir. Ferdi tasarrufların konut finansmanına yönlendirilmesi ise enflasyonist dönemlerde aksamakta ve alternatif finansal yatırım araçları (yüksek faizli devlet tahvilleri veya mevduat gibi) ile rekabette de gücünü kaybetmektedir. Hızlı bir nüfus artışı ve kentleşme olgusu yaşayan Türkiye'de konut açığı sorunu gerçekten daha da ağırlaşmaktadır. Yıllar içinde bu sorun daha çok, kamu destekli program ve uygulamalarla çözülmeye çalışılmış, piyasa mekanizmasına dayalı etkin bir çözüm üretilememiştir. Böylece büyük kentlerimizin çevreleri her geçen gün artarak denetimsiz ve sağlıksız bir kentleşme, gecekondu alanlarıyla çevrelenmiş bulunmaktadır. Bu konuda Devlet, kentleşme olgusunu zamanında yeterli şekilde yönlendiremediği için sonradan devreye girmek zorunda kalmıştır. Ne planlı ve sağlıklı bir kentleşme sağlanabilmiş, ne de kuralları piyasa mekanizmasınca belirlenmiş, bir konut finansman modeli, sistemi ortaya koyulabilmiştir. Hatta kent dışı gelişen alanları (gecekondular), kentsel sisteme entegre etme çalışmaları yeterli olmadığından bu kez belediyeler aracılığıyla Hazine arazilerinin işgalini "tapu tahsis belgeleriyle" yasallaştırma uğraşısı verilmiştir. Planlı bir şehirleşmeyi amaçlayan bu girişim, daha çok gecekondu ticaretini, arsa spekülas­ yonunu geliştiren bir araç niteliği kazanmıştır. Konut finansman sistemi olarak özel sektör finans kurumlarına ve serbest piyasa mekanizmasına dayanmayan, bu nedenle konut finans kurumları yeterince gelişmemiş ülkelerde (ki bir ölçüde ülkemiz de bu durumdadır), mevcut bankacılık sisteminin daha çok yüksek ve ortanın üstü gelir grubuna yönelik ipotekli konut kredilerini arzedebildiği görülmektedir. Konut açığı sorununun çözümü için daha çok kamu destekli programlarda, kurumlarla sübvansiyonlara başvurulduğu ancak bu desteğinde zaman zaman bu alandan çekilerek, siyasi tercihlerle başka alanlara kaydırıldığı gözlenmektedir. Ayrıca bu konuyla ilgili otoritelerdeki çok başlılık, orga­ nizasyonda eksikliklere neden olurken, ilgili yasal düzenlemelerde ve uygulamalar­ da çok sık yapılan değişiklikler ise, sistemi olumsuz etkilemektedir. Devletin bu sorun için ayırdığı kaynaklarla tamamen toplu konut üreterek çözmeye çalışması, hem sorunun tam anlamıyla yurt çapında çözülmesini engellemekte, hem de özel kesim finans sisteminin konut üretim ve kredilendirme yönündeki motivasyonunu, arayışlarını negatif etkilemektedir. Türkiye'de kamu kurumlarınca konut finansmanına verilen kredilerde faiz oranı, 1980'e kadar, cari faiz haddinin altında tutulduğu için bu konudaki fonların hızla eridiği ve ilgili kurumlann finansal sıkıntıya girdikleri gözlenmiştir. Bu gelişme bu konuda yeni arayış ve çözümleri getirmeye yönelmiştir. Nitekim Toplu Konut Fonu önceleri etkinliğini korurken, 1988'den itibaren Fon gelirlerinin Bütçeye aktarılmasına başlamasıyla başarılı trendi giderek tersine dönmüştür. 1992 sonrası T.Emlak Bankası ve ticaret bankalarınca (tüketici kredisi kap­ samında) bireysel konut kredileri sunulmuştur. Ayrıca Emlakbank'ın bu dönemde başlattığı Konut Edindirme Yardımı mevzuatını da değerlendirerek, uzun vadeli dövize endeksli ve TL. karşılığı olarak kredilendirme yapılmış, ancak 1994 mali krizi ve kaynakların sürekliliğinin olmaması, bu uygulamaların kapsamının oldukça da­ raltılmasına yol açmıştır. Türkiye'de konut sorununu, Finansman sorunu olarak niteleyen görüşlerin, kalkınma planlarında da ileri sürülen konut piyasasının en önemli sorununun finansman olduğu görüşüyle birleştiği görülmektedir. İşte bu nedenle üzerinde çok detaylı araştırmaların yapıldığı bu konuya yönelik incelememizde hareket noktası olarak, Türkiye'de güncelliğini ve önceliğini sürdüren konut sorununun çözüm­ lenebilmesi için finansal açıdan, konut finansman sistemi ve kurumları araçları açısından ne gibi düzenlemelerin, çarelerin önerilebileceği esas alınmıştır. Bu amaçla dünyada mevcut konut finansman sistemleri gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler açısından en ilginç ve başanlı olanları seçilip, incelenmiş, Türkiye için alternatif bir model arayışına gidilmiştir. Bu arayış sürecinde, Türkiye'nin ulusal bir konut politikasını ortaya net ve kesin bir şekilde koyması gerekirken, bu politikanın ve getirilecek sistemin ülkenin ekonomik koşulları ve imkânları çerçevesinde mevcut kurumları değerlendirecek, geliştirecek bir yapıya sahip olmasının, çözümü hızlandıracağı görüşüne varılmıştır. Farklı gelir gruplarının yer aldığı toplumlarda, her gelir grubu için konut sorununun çözümü için geliştirilmiş konut finansman modelinin uygulandığı görülmektedir. Konut finans sistemi denildiği zaman bu tanım, konutun alt yapısından üretimine kadar ve ondan sonrada tamamlanmış konutun alıcıya satışının finansmanı aşamalarını kapsamaktadır. İşte bu nedenle, başarılı konut finans sistemleri, her aşamayı birlikte düşünen ve çözümleyen niteliklere sahip kılınmıştır. Ülkemizde bu sorunun çözümü için hangi modellerin denendiği ve neler yapıldığı, ulaşılan sonuçlar, tesbitler çalışmamızda ortaya konulmuştur. Devletin öncülüğünde ve kamu kaynaklı modellerle yapılan bu uygulamaların maalesef birkaç büyük kentimizde, daha çok yüksek gelir gruplarına yönelik bir konut üretim ve pazarlama hizmetine dönüştüğü görülmektedir. Halbuki amaç yurt çapında konut açığı sorununu çözümlemek sağlıksız kentleşme, gecekondu bölgelerinin gelişmesini önlemek yanında orta ve dar gelirli gruba da yönelik konut edinmeyi kolaylaştıracak, mümkün kılacak bir konut finansman sistemini ortaya koymak olmalıdır. Kuşkusuz bu konuda başanlı sonuçlar almış ülke deneyimleri, bu modelin kamu kaynaklı, destekli programlardan çok, özel sektör finans kurumları, teknikleri ve araçlan aracılığıyla gerçekleştirildiğini göstermektedir. Gelişmekte olan ve finans piyasaları yeterince gelişmemiş ülkelerde ise bu konuda alınmış başarılı sonuçların (Kolombiya ve Brezilya gibi) ise özel sektör finans kurumları hakimiyetinde ancak gerektiği zaman ve gerektiği kadar devletin destek olabildiği modellerle gerçekleştiği görülmektedir. Özel sektör finans kurumlarına ve piyasa mekanizmasına dayalı konut finans­ man modeli çerçevesinde. Devlete ne görevler düşmektedir. Bunların başında Devletin, piyasa mekanizmasına dayalı konut finansman sistemini, teşvik etmesi ve kaynakları yönlendirmesi gelmektedir. Herşeyden önce bu amaçla "ulusal bir konut politikasını" ortaya koymalıdır. Konut finans sisteminin etkinliğini arttıracak yasal düzenlemeleri tamamlamalı ve aksayan yönlerini iyileştirmelidir. Konut finans sisteminin mevcut finans sistemi içinde kurulması imkânlarını araştırmalı, (bu konuda önerilen alternatif modelleri incelemeli) henüz kurulmamış yeni finansal kurumlann kurulmasını özendirmelidir. Konut finans sisteminde, ülkemizdeki koşullara uygun ipotek kredisi ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler gibi çeşitli finansal yatırım araçlarının yasal ve uygulamadaki eksiklerinin giderilmesi, yasal düzenlemelerinin yapılmasını sağlamalıdır. Konut finans sisteminin ve piyasayı yönlendiren denetim işlevini üslenmelidir. Uzun vadeli fon toplayan hayat sigorta şirketleri gibi kuruluşlara, ipoteğe dayalı menkul kıymetlere, belli bir oranda portföy yatırımı yapma zorunlu­ luğunu başlangıç dönemlerinde getirebilmelidir. Özellikle 1980'li yılların başından itibaren hızlı kentleşme ve konut açığı sorun­ larına çözüm getirecek merkezi bir örgütün, yurt çapında ve ülke koşulları çerçevesinde genel bir konut politikasını belirleyecek ve yönlendirecek merkezi bir örgüte (ABD'deki Konut ve Kent Geliştirme Bakanlığı gibi) ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda halen faaliyette bulunan kamusal finans kurumları da bir üst otoriteye bağlanabilir. Ülkemizde tarihsel olarak ilk gelişme gösteren ve en gelişmiş finansal kurum­ ların bankacılık sektörümüzde yer aldığı malumdur. Ancak 1930 Dünya resesyonunun etkisiyle dünyada bankacılık sistemi, konut sektörünün dışında tutulmaya çalışılmış ve bu durum o dönemlerdeki bankalar kanunlarına da yansımıştır. Bununla beraber zaman içersinde bu tutumda esneklik oluşmuş, ve bankaların gayrimenkul inşaat ve ticareti alanına iştirakte bulunmaları veya kredi açmaları konusunda yasaklar giderek kaldırılmıştır. Bu gelişime karşın bizim bankalar kanun­ larımızda ticaret bankaları için bu yasaklar korunmuştur. Çünkü yatırım bankaları, bu yasaklayıcı maddelere tabi tutulmamış ancak uygulamada bu bankaların dünyadaki uygulamanın aksine bu yönde ve alanda faaliyetleri de her nedense gerçekleşmemiştir: Yeni bankalar kanununda, bankaların yine gayrimenkul inşaatı ve ticareti ile uğraşan şirketlere katılmaları, bunlara kredi açma yasağı devam etmekle beraber, konut alanına bireysel ipotekli kredi açmaları serbesttir. Ancak bu krediler, bu konuda her yönüyle düşünülmüş ve ortaya konulmuş her gelir düzeyine yönelik ve yurt çapında işlerliği olabilecek bir konut finansman sistemi ortaya koyulamadığı için çok küçük bir gruba (yüksek gelir), kısa vadelerle hizmet veren bir kredilendirme işlemini kapsamaktadır. Aynca bu bireysel krediler kapsamında (ipotekli kredilerde dahil) VDMK ihraçları ile bu kredilerin menkul kıymetleştirilmesi de mümkün kılınmış ise de, konut finansman sisteminin ihtiyaç duyduğu çeşitli araç ve uzman kurumlar ve bunların teknikleri, araçlan henüz mevcut bankacılık sis­ temimizde ve sermaye piyasasında yer alamamış olduğundan, sistemin finansman yönü, kendi kendini fonlayarak kredilerde devamlılığın ve yeterliliğin sağlanması maalesef çok zayıftır, hatta yoktur denilebilir. Ülkemizde konut sektörünün ve finansmanının sağlıklı bir gelişme sürecini yakalayamamasının en önemil faktörlerinden biri bize göre bankalar kanununun getirdiği bu yasaklamalar olmuştur. Sistem bu sınırlamalar içinde sıkışmış, dünyadaki benzer uygulamaları yapacak finansal kurumları, teknikleri ve finansal araçları ve de sermaye piyasasını menkul kıymetleştirme (securitization) aracılığıyla sistemin finansmanına dahil edememiştir. Tüm bu konulardaki tesbitler, öneriler çalışmamızda detaylı olarak ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Özellikle çalışmamızda, ipoteğe dayalı menkul kıymetler talebinin gelişmesi ve yaygınlık kazanması, dolayısıyla işlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli koşulların neler olacağı ülkemiz açısından irdelenmiş ve konumuz açısından yapılan saptamalar ve öneriler ortaya koıulmuştur. Ülkemizin her ekonomik sorunun çözümünde engel olduğu gibi konut soru­ nuna da çok olumsuz etki yapan enflasyon olgusuna karşı da dayanıklı konut finans sistemleri ve tekniklerinin nasıl olması gerektiği (kredilendirme yönünden) gerek diğer ülke uygulamaları ve gerekse sistem olarak irdelenmiş ve ülkemizin yönünden en idealinin nasıl olması gerektiği tartışılmıştır. Ancak şu bir gerçektir ki, ipotekli kredilerin en geliştiği, konut finansman mo­ dellerine bile sorun önce bankacılık sektörü içinde çözümlenmekte ve sermaye piyasası kurum ve teknikleriyle bu sektör desteklenmektedir. İşte bu nedenlerle ülkemizde bu sorunun çözümü; konut finansmanına aktarılacak kamusal yeni fon kaynakları ve kurumları yaratmaktan çok, bankacılık ve sermaye piyasası sis­ temimiz içinde mevcut olan fonların en etkin ve verimli bir şekilde bu amaçla değerlendirilmesini kurumsal ve yasal düzenlemelere (organizasıon bozukluğunu ortadan kaldıracak ulusal bir konut politikası çerçevesinde) bir an önce gidilebilmesine bağlı bulunmaktadır. Kısaca, konut finansman sorununu başka finans modelleriyle değil, bankacılık ve sermaye piıasasınm sahip olduğu ve olacağı finansman modelleriyle ortaya çıkartılacak imkânlarla çözmeliyiz. Böyle olduğu takdirde, finansman sorunu daha kısa sürede çözümlenmekte ve olumlu sonuçlar alınabilmektedir. Çalışmanın sonunda 6 ve 7 bölümde Türkiye'ye uygun ve özgün bir konut finansman modeli nin ihtiyaç duyduğu kurumsal ve yasal düzenlemelere yönelik teklif ve önerilerimiz yer almaktadır. Çalışmanın, Türkiye ekonomisine yararlı olmasını dilerim. 4.Haziran.1997 Prof.Dr. İlhan Uludağ Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okul Müdürü BİRİNCİ BÖLÜM GAYRİMENKULE DAYALI MENKUL KIYMETLERİN YASAL DÜZENLEMELERİ VE SERMAYE PİYASASI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ I. GAYRİMENKULE DAYALI MENKUL KIYMETLERİN YASAL DÜZENLEMELER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Bilindiği gibi yatırımcılar, genellikle riski düşük finansal araçları tercih etmek­ tedirler. Ancak finansal araçları ihraç edenlerin itibarı bazı hallerde yeterli güvenceyi sağlayamadığından yatırımcı mevcut güvencenin yanında buna ek olarak başka güvencelerde talep etmektedir. İşte bu konuda çoğu zaman menkul veya gayri­ menkul rehni (ipotek) gündeme gelmektedir. Bununla beraber gayrimenkuller, rehin yoluyla diğer finansal araçlar için güvence oluşturmalan yanında, direkt olarak kendileride bir finansal araç, başka bir deyişle yatırım aracı olarak da değerlendirilmektedir. Bu konu yasal açıdan, gayrimenkullerin değerlerinin kıymetli evraka bağlanması işlemi olup, ekonomik açıdan ise bu mekanizma aracılığıyla gayrimenkullerin ekonomiye, finans sistemine katılmasının sağlanmasıdır. Bu konuda yüzyıllar öncesine dayanan uygulamalara baktığımızda gayri­ menkul rehni başlıca iki amaçla kullanılmaktadır; Bir alacak karşılığında teminat, güvence sağlamak ya da gayrimenkulun değerini devredebilir bir hale getirmek, hatta buradan bir ekonomik gelir yaratmaktır. Yukarıda kısaca belirttiğimiz bu amaçlar ülkemiz yasal düzenlemelerinde özel­ likle Medeni Kanunda yer almış, gayrimenkullerin değerinin tedavülüne olanak sağlayıcı üç tür kıymetli evrak ihracına izin verilmiştir. Medeni Kanun'da yer alan maddeleri çerçevesinde düzenlenen gayrimenkul (rehninin) üç tür uygulamaya yer verdiği görülmektedir. "İpotek, İpotekli Borç Senedi ve İpotekli İrat (Gelir) Senedi" LA. İPOTEK KAVRAMI Bir alacağı teminat sağlamak amacıyla, gayrimenkullerinin rehin edilmesi (ipoteği)işlemlerinin M.Ö 2000 yılında ilk kez Mezopotamya'da görüldüğü ileri sürülmektedir.'' Bunun yanında diğer eski bir örnek olarak Prusya'da Büyük Friedrich'in 1769 tarihli Emirnamesi ile arazi sahiplerinin bir araya gelerek gayri­ menkul ortaklığı kurmaları ve bu kuruluşun ortaklarına verdikleri "gayrimenkul değeri temsil eden senetler"in, büyük sermaye sahiplerine arz edilmesi yoluyla kredi sağlamaları da gösterilmektedir. Bu kuruluşun, vade sonunda ana para ve faizleri alacaklılara karşı ödemek ile yükümlü tutulmuş olması, bu konumda ilginç bir deneyimi ortaya koymaktadır. I.A.1 İpoteğin Konulması ve Özel Durumlar İpotek, bir alacağın teminata bağlanması amacıyla bir taşınmazın bedelinden Bodger, R-Torgersan, N-Guthman, H; Investment Principlesand Practices, Englewood Cliffs, 1986 ve Günver. G.R.; İpotekli Borç Senedi, TBB, Ankara 1994 alacağın tahsiline olanak sağlayan bir haktır. Bir başka deyişle, bu bir gayrimenkul rehnidir ve bu rehin (ipotek) bir sözleşmeye (rehin sözleşmesi) dayanılarak oluşturulur. Söz konusu sözleşme, (Tapu Kanunu m.26) Tapu Sicil Muhafızı'nın düzenleyeceği bir resmi senet (sözleşme)'ye dayanılarak yapılmaktadır. İpotek, belli bir tutardaki mevcut alacak için ya da ileride doğabilecek bir alacağın güvence altına alınması amacıyla konulabilir. Ayrıca bir başka kişinin bor­ cunun güvence altına alınması amacıyla bir kişi gayrimenkulunu ipotek edebilir. Bilindiği gibi ipotek kurulması, ancak tapuda kaydı bulunan bir gayrimenkul üzerinde mümkün olmaktadır. İpotek tutan, gayrimenkulun değeri ile sınırlı olmayıp, değerinin üstüne de çıkabilir. Ancak zaman içerisinde gayrimenkul'ün değeri arta­ bilir ve üzerinde fazla değerde bir ipotek bulunuyorsa, onu karşılayabilir. Aynı şekilde ipotek, gayrimenkul değerinin altında olabilir. Ancak bu durumda ipotek, alacağın tamamı tahsil edilinceye kadar sürekliliğini korumaktadır. Bu konuda Medeni Kanun çok çeşitli özel durumlarını ortaya koymaktadır. Eski kadının kocası leyhine ipotek vermesi: Velayet altındaki çocuğun gayrimenku­ lunun ipotek konusu olması; Temsil yolu ile ipotek verilmesi; Ticaret şirketlerinin ipotek verme durumları, üçüncü kişiye ait gayrimenkul üzerinde ipotek verme; Müşterek Mülkiyet ve iştirak halinde mülkiyet durumlarında ipotek; Hizmet mülk­ lerinde ipotek; Kollektif ipotek gibi. Ayrıca Medeni Kanun tarafından gayrimenkulun kendisinden başka bütünleyi­ ci parça ve eklentileri (mütemmim cüz ve teferruatlar) da ipoteğin kapsamına dahil sayılmaktadır. Aynı şekilde kira alacakları da ipotekle sağlanan rehninin kapsamında tutulmuştur. Bu durumda sigortanın, ipotekli gayrimenkulun malike ya kendi adına ya da alacaklı hesabına yapılması mümkündür. İpotek süresinde her­ hangi bir riziko gerçekleşmiş ise sigorta tazminata "yasasın hükmü nedeniyle" de kapsayan ipotek tapuya tescil edilmiş olduğundan, sigorta şirketi tazminatı bu hükümler çerçevesinde belirmiş olacaktır. I.A.2. İpotek'te Derecelendirme Gayrimenkul sahibi gayrimenkulu üzerinde istediği gibi ipotek derecesini belir­ leme hakkına sahiptir. Eğer söz konusu gayrimenkul üzerinde birden fazla ipotek tesis edilmekte ise. Medeni Kanun'ca kural olarak sabit dereceler sistemi denilen bir prensibin kabul edildiğini görüyoruz. Bu kurala göre, gayrimenkul üzerinde ipotek kurulurken, hangi ipotek derecesine kaydedilmiş ise aksine bir anlaşma bulunmu­ yorsa, ipotek o derecenin ifade ettiği güçte bir güvence, teminat oluşturmaktadır. Medeni Kanun rehin konusunda derecelendirme dışında, sıralama hakkı da vererek aynı derecede bulunan birden çok ipotek alacaklısı için öncelik hakkını çözümlemiş bulunmaktadır. I.A.3 İpotekli Gayrimenkulun Devri ve İpoteğin Paraya Çevrilmesi Üzerinde ipotek bulunan bir gayrimenkul, üçüncü bir kişiye temlik edilirse, (aksine bir sözleşme olmadıkça), borçlunun borcunda ve ipoteğin sağladığı temi­ natta bir değişiklik meydana gelmez. Ancak Medeni Kanun eski malike, borcundan kurtulması için yeni bir durum sağlamıştır, şöyleki; (M.km.803 ve 803/C.2) a) Yeni malik, ipoteğin temsil ettiği borcun yanında varsa kalan borcu da kabul ettiği takdirde eski borçlu borcundan kurtulur. b) Alacaklı, asıl alacaktan doğan hakkını eski borçluya karşı hala koruduğunu bir yıl içinde yazılı olarak bildirmemişse, eski borçlu borcundan kurtulur.2 Bu koşullar altında gayrimenkulun yeni malikinin asıl borcu da, tapu memuru tarafından alacaklıya ihtar edilir. Bu durum, bazen alacaklı aleyhine olabilir. Çünkü yeni malik söz konusu asıl borcu ödeme gücüne sahip olmayabilir. Asıl ilk borçlu­ nun ödeme gücü yeterli olabilir. Bu nedenle alacaklının, ilk borçluya başvuma imkanı da ortadan kalktığı için, alacağının ödenmemesi durumuyla karşılaşabilir. İpoteğin paraya çevrilmesi konusunda ise bazı sorunlarla karşılaşmak da mümkündür. Şöyleki, ipotekli gayrimenkulleri başlangıçta tahmin olunan değeri ile paraya çevrilmesi sırasında aşırı bir değer kaybı ile karşılaşılmasıdır. Bu durumlar, 3182 sayılı Bankalar Kanunun "Bankaların Kredi İşlemlerinden Doğan Alacaklarının Tahsillerinin Hızlandırılması'na ilişkin bölümünde düzenlenmiştir. I.A.4 Bankalar Kanunu Açısmdan İpotek İpotek kredileri, esas alınarak ipotek teminatı karşılığında verilmiş kredilerdir. Hemen, hemen tüm gelişmiş ülkelerde ipotekli krediler, ipotek tesisi karşılığında arz edilmektedir. Ancak ülkemizde Bankalar Yasası, ticari bankaların ipotek karşılığında kredi vermesini yasaklamıştır. (Bankalar Hakkında 70 sayılı KHK'de belirtilen alanlar dışında gayrimenkul ipoteği karşılığında kredi açılmasını yasak­ lamıştır). Yeni Bankalar Kanununda ipoteğe bağlı olan işlemler üzerindeki kısıtlama kaldınlmıştır. Ancak krediler konusunda-ipotekli krediler-sadece Emlak Bank'a özel bir konum sağlandığı görülmektedir. Ayrıca Bankalar alacaklarından dolayı edin­ mek zorunda kaldıkları gayrimenkulleri 3 yıl içinde elden çıkarmak kuralı ile, ticari bankalara alacaklarının teminatı için ipotek almalarına herhangi bir sınırlama geti­ rilmese de, bankalann likiditelerinin korunması gözetilmiştir.3 Konumuz olan ipotek kredileri, ipotek karşılığında ve gayrimenkul alımının, ya da yapımının finansmanı amacına yönelik krediler olup, bu krediler tüm ticari bankalarda halen "tüketici kredisi"nin bir alt çeşidi olarak "konut kredisi" uygulan­ maktadır. Daha sonra bu konut kredileri, de diğer alacak çeşitleri ile biriikte Variiğa Dayalı Menkul Kıymetler kapsamında, menkul değere dönüştürülebilmektedir. 2 iktisat Bankası, İpotek, Haziran 1986. 3 İktisat Bankası, A. g. k S. 15 Ancak bunlar kısa vadeli ve cari piyasa faiz haddinden arzedebilmekte olup, ipotek­ li krediler nlteliğindedirler, ve kapsamındadırlar. Emlak Bank'ın verdiği konut kredileri de, onun özel uzmanlık kredileri olup, İpotek Bankacılığının kendine özgü, sistematik yapısından uzaktır. Bu krediler, kamu kaynaklı ya da kamu bankalarının kaynaklarına dayalı bir finansman türü nlteliğindedirler. Yeni Bankalar Kanunu taslağında, ipotekli kredilerin gerçek anlamda yer alması için çalışmalar yapıldığı halde, taslak yasalaşmadığından, bu konu gelişmiş finans piyasalarındaki şekilde halen çözümlenmemiştir. I.B İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ İpotekli borç senetleri, ipotek yanında gayrimenkul rehninin çeşitlerinden olup. Medeni Kanun'da düzenlenmiş bir kıymetli evrak türüdür (m.812-843). İpotek işlemi ile sadece alacakların, bir gayrimenkul rehni ile güvence altına alınması söz konusu iken, ipotekli borç senedinde kişisel alacağı teminat altına almak yanında, ayrıca gayrimenkullerin değerini tedavül ettirmek imkanı, fonksiyonu bulunmaktadır. Kaldıki bu fonksiyon daha çok ön plana çıkmış bulunmaktadır.^ Gayrimenkul teminatına dayalı olarak ihraç edilen üç tür kıymetli evraklar (ipotekli borç senetleri-İrat Senetleri ve Gayrimenkul rehini karşılığı ihraç edilen tahviller) arasında nitelik bakımından büyük farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca, Sermaye Piyasası Kanuna'na (SPK) getirilen değişiklikle ihracına imkan tanınan ve ipotekli kredi alacaklarını karşılığında ihraç edilebilen "Varlığa Dayalı Menkul Kıymet" ile Kamu Ortaklığı İdaresi tarafından ihraç edilmiş "Gayrimenkul Sertifikalan" ve yine gayrimenkul portföyü işleten yatırım fonları tarafından ihraç edilecek olan "Yatırım Fonu Katılma Belgeleri" de gayrimenkule dayalı olarak ihraç edildiklerinden, bunların İpotekli Borç Senetleri ve İrat Senetleri ile arasındaki farklılıkların belirlenmesi yararlı olur. İpotekli borç senedinde, hem tedavül hem de teminat amacının bir arada yer aldığı bir gayrimenkul rehni türü ve bunu temsil eden kıymetli evrak olduğu belirtil­ mişti. Yine bu tür kıymetli evrak, gayrimenkulun değerini temsil ederken, ayrıca bağımsız bir alacak hakkını da saklamaktadır. Burada mekanizma şöyle özetlenebilir. Bir gayrimenkul maliki ilk önce ipotek­ li borç senetlerini-gayrimenkülünü ipotek ettirmek suretiyle ve üzerinde belli değere ve faiz oranlı bulunan, seri halinde hamiline olarak ihraç edilen-(tapu memuru ve hakimin imzası bulunan) satarak, küçük tasarruf sahiplerinin dahi satın alabileceği bir durum söz konusu olduğundan, parayı sağlayabilecektir. Bu senetler başkalarına kolaylıkla devrolduğundan ve vadelerinde ödenerek geri alınan bu senetlerin tekrar tedavüle çıkması da mümkün olduğundan tekrar ihraç masrafına ^ Reisoğlu, Seza; "Sermaye Piyasası Açısından Borç Senetleri" BTHAE Yayınları No: 164, ANKARA, 1984 8. 24 vd. da (yeni ipotek tesisi ve ihraç harcaması gibi) gerek kalmayacaktır. .Bu yönleri ile bu senetler oldukça caziptir. İpotekli borç senetlerinin seri halinde ihracı ile gayrimenkullerin ekonomik değerleri menkul kıymetleştirilerek (Securitization), sermaye piyasasına kazandırıldığını gelişmiş ülkelerde görmekteyiz. Bu senetler nama ve hamiline ihraç edilebilen bir kıymetli evrak olarak, mev­ cut bir borç için düzenlenebileceği gibi, hiçbir şekilde borç mevcut değil iken de ihraç edilebilir. Bu nedenle krediyi temin öncesi senetlerin düzenlenmesi ve ihracının mümkün olması, arzu edilen fonun toplanmasını kolaylaştırmaktadır. İpotekli borç senetlerinin mevzuatımıza göre düzenlenmesi, gayrimenkul sahibinin başvurusu ile başlar ve tapu siciline tescili yapılır. Senetlerin tutan. Tapu idaresince biçilen gayrimenkul değerini aşamayacağı gibi senetler hakim, tapu memuru, borçlu ve gayrimenkulun sahibi tarafından imzalanır. Tapuda kayıtlı gayri­ menkul üzerinde ihraç edilen bu senetlerin borçlusu, hem kendi gayrimenkulunu, hemde bir başkasının gayrimenkulunu ipotek edebilir. Ancak senetlerin öden­ memesi halinde tüm malvarlığıyla senedin şahsen sorumlusu senedi ihraç eden olurken, üçüncü şahıs sadece gayrimenkulu kadar sorumlu olmaktadır.^ Bu senetleri ihraç eden gerek kişi veya kuruluş senet bedellerini (ana para ve faiz) bir itfa planı içinde ödemeyi taahhüt edecektir. Tüm ödemeler bitmedikçe ipotek kaldırılamaz. I.C. İPOTEKLİ İRAT SENETLERİ Tarihsel gelişimine bakıldığında, Germen Hukukundan doğduğu anlaşılan irat senedi, kilisenin faizli ödünçler hakkındaki yasakları aşmak için başvurulan bir finansal amaç olarak ortaya çıkmıştır. Bu araç aracılığıyla, arazinin verim değerinin bir kısmının ayrılarak, borçluya şahsi sorumluluk yüklemeden bu değer, akde konu yapılmıştır.6 İrat senetleri de, ipotekli borç senetleri gibi, gayrimenkulun değerini tedavül ettirme fonksiyonuna sahiptir. Ancak burada borçlu, ipotekli borç senedin­ den farklı olarak, sadece gayrimenkul değeri ile sınırlı sorumlu durumdadır. Bir başka deyişle senetteki borç, eşyaya bağlı bir borç niletiğindedir. Eğer gayrimenkul el değiştirirse, bu durumda mülkün yeni maliki, iradi senedi bankası sıfatında kazanmış olacaktır.'' ^ Günver.O.R; "Sermaye Piyasası Aracı Olarak İpotekli Bono Senedi" T B B ; Ankara, 1994 6 ibid; ^ Oğuzman, K; Seüçi, Ö; Eşya Hukuku, İstanbul, 1992 I.D REHİNLİ TAHVİLLER I.D.1. Gayrimenkul Rehni Karşılığı Tahviller Medeni Kanunun 811.844/2'ye göre, bir kredi kuruluşuna başvurarak kredi alan borçlu, kredi kurumu yararma yasada yer alan gayrimenkul rehin şeklinden birini tercih ederek ipotek tesis etmekte ve kredi kurumuda bu rehinli alacağm karşılığmda tahvil ihraç etmektedir. Başka bir deyişle, tahviller kredi borçlusuna değil, kredi kurumu tarafmdan ihraç edilmektedir. Bu tahvilleri alanlarm alacağmm karşılığı, artık gayrimenkul rehni değil, kredi kurumunun rehinli alacağı olacaktır.^ Tahvillerin tapu siciline kaydedilmesini yasa zorunlu kılmıştır. I.D.2 Rehinli Tahviller Ayrıca Medeni Kanun'da aynı bölümde, "Rehinli Tahviller" adı altında bir düzenleme daha yer almaktadır (m.884). Hamiline ve nama yazılı olarak ihraç edilebilen bu tahviller, sahiplerine senet bedeli ve faizleri alma, talep etme hakkını vermesi yanında, bu hakkın teminatı olarak, tahvili ihraç eden kuruluşun diğer tarafta kendi sunduğu kişi ve kurumlardan sağladığı rehinli alacakları üzerinde "Kanuni Rehin Hakkı"nı da tanımaktadır. Bu hak tahvil sahiplerine yasa tarafından sağlanmıştır. Muhataptan ve teminatları tahsili ihraç eden kişi veya kurum olup bunlann rehinli alacaklandır. Mekanizmayı kısaca şöyle özetlemek mümkündür. Genelde bir kredi kurumu rehinli tahvil ihraç ederek fon toplamakta ve sonra bu fonları kredi olarak yine ipotek karşılığında müşterilerine arzetmektedir. Artık bu devirinde rehinli tahvil sahiplerinin alacaklarının teminatlı, kredi alanların kredi karşılığı verdikleri ipotekler olmaktadır. Tahvil sahiplerinin rehin hakkının kanunla sağlamış olması, bunun dışında diğer işlemleri gerektirmemesi oldukça pratik bir uygulama olduğu kadar kredi kurumları açısından fon toplama ve fon arzetme, aracılık fonksiyonunu güçlendirici görün­ mektedir. Ayrıca tahvil sahibi vadeden önce bedelin ödenmesini yasal olarak talep ede­ meyeceğinden, böyle bir hakkının olmamasından dolayı, kanunun ihraç ettiği tahviller karşılığı sağladığı fonlar ile bu fonlan kredi olarak arzetmesi işleminde dengeyi bozucu ve erken ödeme açısından bir sorun sözkonusu olmamaktadır. Ancak yasa, uzun vadeli ve düşük faizli kredi sağlamak amacıyla "rehinli tahvil" ihraç edecek kurumların Hükümet tarafından belirlenmesini istemiştir (M.K.m.886). Aynca yasa bu tahvillerin Tapu Siciline kaydını aramamıştır. İhraç eden kurumun, kredi kuruluşu olması ve ihraç sırasında bu kurumun yetkili ve güve­ nilir olup olmadığını tesbiti gereklidir. Modelin sağlıklı ve güven içinde çalışabilmesi için kurum tayininin Hükümete bırakıldığı görülmektedir. s Günver, A.g.k. S. 26 LE KONUT SERTİFİKALARI İpotekli Borç Senetleri ve İrat Senetleri ile arasında hiçbir benzerlik bulun­ mayan bir menkul kıymet çeşididir. Ülkemizde konut üretiminde finansman yöntem­ lerinin yeterli olmaması nedeniyle bir alternatif fon üretimi enstrümanı olarak ortaya çıkmış, fakat bazı özellikleri nedeniyle başarılı sonuçlara ulaşılamamıştır. Bu konudaki ilk yönetmeliğe göre ^ ; Toplu Konut İdaresi, toplu konut pro­ jelerinde bir finansman yöntemi olarak kaynak oluşturmak amacıyla uygulanan ve çıkarılan bu menkul kıymetlerin değeri, ait olduğu toplu konut projesinde brüt 1m^ standart konuta eşdeğer olarak belirlenmiştir. Burada tasarrufun korunmasına özen gösterilmiştir. Sertifika sahipleri, almak istedikleri konutun m^'sine karşılık gelen ser­ tifikayı temin ettikleri takdirde, idareye başvuracak ve bir yıl içinde konuta sahip ola­ bileceklerdir. Birinci derecede likit olan bu menkul kıymetler, her an paraya çevrilebilmekte, ancak 5 yıl vadeli olarak ihraç edilmişlerdir. Bu sertifikalar konut üzerinde hiçbir aynı hak tesis etmediği gibi, ancak vadeleri sonunda konut alımında bir ödeme aracı niteliğine sahip kılınmışlardır. Sertifikalar hamiline yazılı olup, ikincil piyasada alım satımı serbest olan menkul kıymetlerdir. Yasal açıdan bir başka değişle ana parası endekslenmiş diğeri konuta endekslenmiş bir borç senedidir. Nominal değerin idarece belirlenmekte olması, ve sertifikaların idare tarafından belirlenen ve garanti edilen fiyat üzerinden geri alınması, bir anlamda menkul değerin fiyat tesbitinin Borsa dışı bir kurum tarafından yapılması, bu kıymetlere yeterli aktiviteyi sağlayamamış, yatırımcıya gerçek getiri hesabını yapma fırsatını verememiştir. Özetlersek, yukarıda ülkemizde ilk uygulamadaki Konut Sertifikaları, Toplu Konut İdaresi tarafından 1989'da "Hamiline Konut Sertifikası" adı altında Halkalı Toplu Konut projesindeki 1 metrekare yapı bedeline endeksli olarak çıkarılmış ve Menkul Kıymetler Borsa'sında işlem görmüştü. Daha sonra çıkanlan tebliğlerle yasal yapı güçlendirilerek, modelin kurumsallaşması yönünde çalışılmış ve başlangıç uygulamalarının Emlak Bank'ın Ataşehir projesinde başlatıldığı görülmektedir. En son olarak 20.07.1995 tarihinde yayınlanan SPK tebliği ile açıklanan ve düzenlenen konut sertifikaları; bir toplu konut ya da işyeri projesinin finansmanı ve satışını amaçlayarak çıkarılan bir menkul değer olup; ihraççıların bedellerini inşa edilecek veya edilmekte olan gayrimenkul projelerinin finansmanında kullanılmak üzere ihraç ettikleri, nominal değeri eşit, hamiline yazılı, seri halinde düzenlemiş menkul kıymetler diye tanımlanmaktadır. Bu sertifikalar ihraç edenlere, yaptıkları toplu konut için finansman sağlarken, yatırımcılara ise almayı düşündükleri konut için bir yandan peşinat, diğer yandan da birikim yapmak şeklinde opsiyonlu bir 9 Konut Sertifikaları Yönetmeliği; 20313 sa. 15.10. 1989 ta.R.G. "I O 3794 sa. Kanunla 2499sa. SPK'ya eklenen m/13/a ve buna dayalı çıkarılan SPK; Tebliği, Seri III No: 14, (20.07.1995 tarih, 22348 sa R.G.) imkan sağlamaktadır. İhraç yapacak ortakların, önerdikleri proje değerindeki bir işi daha önce tamamlamış olmaları şartı aranmaktadır. Konut sertifikalan için yapılan düzenlemeler, bir banka garantisini istemekte­ dirler. Bu garanti; ihraççı kuruluşun, proje tamamlandığında sertifika hamillerine devretmesi ya da sertifikaların ana para ve faizlerinin ödenmesini, ayrıca serti­ fikalardan satılmayan kısmın satılarak sertifika hamillerine dağıtılmasını ihtiva etmektedir. Söz konusu projenin gerçekleşmemesi halinde geri ödeme koşulu çerçevesinde, yüksek faiz uygulayan 5 bankanın faiz ortalamasına endeksli bir yatınm yapılmış olmasına yönelik bir düzenlemenin yapıldığı anlaşılmaktadır. I.F GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIĞI, MENKUL KIYMETLER İHRACI Ülkemizde gayrimenkulleri menkulleştirmenin ve gayrimenkule ait projelerin sermaye piyasası yoluyla finanse edilmesinin iki yolundan biri olan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, diğeri ise Gayrimenkul Sertifikaları ihraç etmektir.n Daha önceki kısımda da belirttiğimiz gibi gayrimenkul yatırım ortaklığı kişilerin ayrı, ayrı portföy oluşturması yerine, müşterek bir portföy oluşturarak, büyük bir portföy işletmenin avantajlarından yararlanarak daha iyi yönetmek, daha iyi risk dağıtımı yapmak, daha iyi projelere, alanlara (gayrimenkulle ilgili) gibi taahhütlere konulmuş kuruluşlardır. Bunları aynı zamanda kollektif kuruşlar diye tanımlamakta mümkündür. Bu kuruluşların bir diğeride bilin­ diği gibi Yatırım Fonlarıdır. Bir üçüncüsü'de Yatınm Kulüpleri olup, halen bu kuru­ luşun ülkemizde uygulaması yoktur. Bilindiği gibi gayrimenkul yatırım ortaklığı, bir anonim şirketler, halka açık anonim şirkettir. Kayıtlı sermaye sistemine göre kurulup, sık, sık sermaye arttınmma gidebilir. Böyle davranmasıda kurum için yararlıdır. Ancak bizim yasal mevzuatımızda, yatırım ortaklıkları ve yatırım fonları "kapalı uçlu" olarak kurul­ dukları kurumların sermayesi sabit kabul edildiğinden bu sermayenin arttırılması için sanki şirket yeniden kuruluyormuş gibi belli Ticaret Kanunu hükümlerinin emret­ tiği prosedür tekrar uygulanmakta ve böylece sermaye arttırılabilmektedir. Ya da aksine sermaye azaltımına gidilmektedir. Buna karşılık Anglo-Sakson ülkelerinde sabit sermaye sistemi yoktur. Yatınm ortaklığı kurulur, hisse senetlerini ihraç eder, ne kadar hisse senedi ihraç ederse sermayesi o kadardır. İhraç ettiği miktarda ser­ mayesi artar veya azalır. Türkiye'de dahil olmak üzere Almanya, Fransa, isviçre gibi kıta Avrupa'sı ülkelerde de Yatırım Ortaklıkları "kapalı uçlu" yani, bilinen Anonim şirketler gibi kurulmaktadır."' ^ Sermaye Piyasası Kanununun ilk şeklinde yatırım ortaklıkları, sadece Menkul Kıymetler Yatırım Ortaklığı olarak düzenlenmişti. Daha sonra Yatırım n Düzenleme için Bkz. Ek.1 '''' 7.04.1997 Dünya Finans Kulüp Ortaklıklarının, sadece menkul kıymetlere değil, diğer kıymetlere de yatırım yapa­ bileceği, yapması gerektiği düşünülerek, (dünya uygulamasına bakılarak) 1992 ta­ rihli Sermaye Piyasası Kanunu değişikliği ile bu ibare kaldırılarak, Yatırım Ortaklığı ibaresi getirildi. Böylece Sermaye Piyasası Yasası m.35 ile bu tür ortaklıkların kuruluşu için yasal yapı hazırlanmış olup, bu kurumlar; kendi hisse senetlerini halka arz ederek fon toplayabilecek ve bu fonlarla sahip olacakları gayrimenkul port­ föyünü işleterek, ortaklanna (ki ortaklıktaki payı kadar portföy üzerinde mülkiyet hakkı olan), çalışma dönemi sonunda kar dağıtmaktadırlar. O halde gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarından portföy oluşturup, işleten ve gayrimenkule dayalı projelere yatırım yapan sermaye piyasası kurumları olarak tanımlanan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, ülkemizde 1995'te yayınlanmış SPK'nın tebliği doğrultusunda yapılanma ve çalışma durumundadır. Bu tür yatırım ortaklıkları kısaca şöyle işlemektedir. Yatırım ortaklıklarının hisse senedini alıyor, parasını ödüyorsunuz. Böylece oluşan fonlarla ortaklığın kuruluş giderleri ayrıldıktan sonra, artan meblağ hisse senetlerine (tebliğde belirtilen ölçülerde), ya da esas faaliyet alanı olan kıymetlere (gayri­ menkul, altın, gümüş, kıymetli taşlar gibi) yatırılıyor. Böylece Menkul Kıymetler, Gayrimenkul ve Altın Yatırım Ortaklıklan gibi türler ortaya çıkmıştır. Aslında bir yatırım ortaklığı, sadece gayrimenkule, altına veya hisse senedine yatırım yapmak zorunda değildir. Her ne kadar kendisi Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı olsa bile, tebliğin imkan verdiği sınırlarda gayrimenkul dışında, diğer kıymetlere de yatırım yapabilir. Diğer ülkelerde karma yatırım ortaklıkları da vardır. Her kıymet için ayrı portföy işletebilir. Diğer ülkelerde bu ortaklıklar, bazen bir ülke bazında ve bir alanda uzmanlaşabiliyorlar. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, ilgili tebliğe göse sadece gayrimenkuller içinde değişik alanlarda ihtisas portföyleri kurabilmektedirler, (örneğin arsalar, araziler, bina vs. ticari binalar, çiftlikler gibi). Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının diğer yatırım ortaklıklarından en büyük farkı, gayrimenkulun bir defa diğer yatırım portföyleri gibi enflasyon­ dan ileri derecede etkilenen bir yatırım aracına sahip olmamalarından ileri gelmektedir. Aksine gayrimenkul için enflasyona karşı çok dayanıklı yatırım aracı olduğu açıktır. Bilindiği gibi gayrimenkuller yalnız enflasyon oranında değil, şehirlerin hızla gelişmesinden dolayı kazandığı şehir rantı yanında,(eğer o ülkede varsa) köyden kente geçiş olgusundan dolayı da, enflasyon ötesinde değer kazanılabilmektedir. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının kağıtları, borsadaki diğer kağıtlarla karşılaştırıldığında çok düşük risk taşıyan yatırım araçları olduğu görülmektedir. 12 SPK, Seri VI No : 7 22.07.1995 tarih ve 22351 sa. R.G. Bu ortaklıklar, çok küçük yatırımlarla büyük projelere katılmayı mümkün kılmaktadır. Bu çalışmaların diğer ülkelerde gelir dağılımı üzerinde pozitif etkilerinin önemli olduğu gözlenmektedir. Çünkü karlılığı yüksek gayrimenkul geliştirme projelerinden bu büyük karların paylaşımında küçük tasarrufçularında yararlanması sağlanmak­ tadır. Ayrıca gayrimenkulun enflasyona karşı korunmalı olması yanında, Likit olduğunu söylemek-özellikle gayrimenkule dayalı hisse senedi içinmümkündür. Kaldıki gayrimenkul, gayrimenkul olarak her zaman bir piyasaya sahiptir. Ancak hisse senedine dayalı böyle bir hakkı, kuşkusuz Borsada heran likite dönüştürmek mümkündür. Çok sayıda küçük yatırımcının katıldığı bu projeler riski düşürdüğü gibi, bu projelerde bir de Sermaye Piyasası yoluyla halkın dene­ timine, dış denetime de açık olması çok önemlidir. Portföylerin İMKB yoluyla açıklanması, gerçek bir değer denetim hakkını sağlamaktadır. Gayrimenkul Yatınm Ortaklıklarının bağlı olduğu yasal prosedür, gerek kuru­ luş gerek halka açılma, gerek kar dağıtma ve borsadan değer kazanma gibi diğer yatırım ortaklıklarından önemli bir farklılığı yoktur. Ancak burada her yatırım port­ föyünde olduğu gibi yukanda da belirtildiği gibi risk dağıtma konusu önem kazan­ maktadır. Bu nedenle portföyün risk miktarını azaltmak ve enflasyona karşı koruma gücünü anlatmak için, gayrimenkullerin bölgeler, çeşitler itibariyle iyi dağıtılması gerekmektedir. Görüldüğü kadanyla, bu ortaklıklar, kuruluş amaçları, yapılanması, faaliyet alanı ve ilkeleriyle, konut sektörünün finansmanı açısından son derece önemli bir kurum olup, böylece gayrimenkule dayalı kıymetler için özellikle ikincil piyasa oluşturulması konusunda da büyük katkı yapmaktadırlar. Büyük ölçekli konut pro­ jelerinin, ticari yapı projelerinin üretiminin gerçekleşmesi yanında yatırımcıların da gayrimenkuller üzerindeki değer artış kazançlarının da yararlanmasının sağlan­ masında önemli rol oynayan kurumlardır. Bu açıdan bu kurumun ürettiği menkul kıymetler çok uygun bir sermaye piyasası finansman yatırım aracıdırlar. Devletin bu kurumları teşvik ettiği, kurumlar vergisi istisnası ile hisse senedi sahibi gerçek kişilerin elde edecekleri temettü ve değer artış kazançlarının gelir ver­ gisinden müstesna tutulmasıyla anlaşılmaktadır. Tebliğe göre ortaklık şu aşamalarla sahip bulunmaktadır; Portföy çeşitlendirmesine giderek yatırım riskini en aza indirecek biçimde dağıtmak, gayri­ menkul ve ona dayalı araçlara ilişkin gelişmeleri izlemek ve portföy yönetiminde gerekli önlemleri almak, gerektiğinde değişiklikler yapmak başlıca amaçları olarak tanımlanmıştır. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı kayıtlı sermayeli bir Anonim Ortaklık olarak ve pay senetlerini halka arz etmek üzere kurulmaktadırlar. İşlemlerini sermaye piyasası ve borsada yapmaktadır, zorundadır. Yatırım yapma yönünden ise şu şart­ lara tabidirler; Hiçbir ortaklığa %9'dan fazlasına sahip olacak şekilde yatırım yapamazlar. Yabancı ülkelerdeki gayrimenkulere yatırım yapamazlar. Sermaye ve yedek akçe toplamının %10'unu aşmayacak şekilde, gayrimenkule dayalı olmayan sermaye piyasası araçlarına da yatırım yapabilirler. Ancak Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıklarının pay senetlerine ve Yatırım Fonlarının katılım belgelerine yatırım yapamazlar. Portföyün sigorta edilme zorunluluğu bulunmaktadır. Ortaklık kredi yoluyla borçlanabilir, ancak bunun tutarı sermaye ve yedek akçesinin %25'ini aşamaz. Bununla beraber ortaklık borçlanma senedi ihraç ederken bu sınır sözkonusu değildir. Ortaklığın yaptığı tüm borçlanma, alım satım işlemlerinin ekspertiz raporlan ile yapılması ve bu raporların her yıl yenilenmesi zorunlu tutulmuştur. Ortaklığın halka arz işlemi, kuruluşu izleyen ilk 6 ayda,sermayenin %49'una ulaşacak şekilde gerçekleşmesi öngörülmüştür. Bu işlemlerin bir aracı kurum aracılığıyla yapılması istenmektedir. I.G GAYRİMENKUL SERTİFİKALARI VE YATIRIM FONLARI Bir önceki bölümde de değinildiği gibi, ülkemizde gayrimenkul menkulleştirmenin ve gayrimenkul projelerinin sermaye piyasası yoluyla finanse etmenin başka yollarından birisi Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, diğeri ise Gayrimenkul Sertifikası ihraç etmektir.H Sermaye Piyasası kurulunun, kurulmasına izin verdiği (m.37). Yatırım Fonları; portföy işletmek üzere (ki buna gayrimenkul porföyü de dahildir) oluşturduğu yatırım fonunca ihraç edeceği katılma belgelerini, yasa emrine veya hamiline düzenlenebilen kıymetli evrak olarak tanımlamıştır. Bu menkul kıymetler. Yatırım Fonunun işleteceği portföyden elde edeceği kazanca katılma hakkını tem­ sil ederler. Gayrimenkul Sertifikalarının ülkemiz ekonomisine bir yatırım aracı şeklinde kazandırılması, uygulamayı gösteren bir tebliğle henüz çok yeni sayılır. Bu menkul kıymet, gayrimenkul üretecek kurumun finansmanını temin etmek üzere ihraç edilmektedir. Bilindiği gibi gayrimenkul yatırımı oldukça uzun bir süre almakta ve yatırılan finansmanı, yine uzun sürede geri döndüren bir olgudur. Bu nedenle bu alanda yatırımda bulunan girişimciler, ihtiyaç duydukları ön finansmanı mümkün olduğu kadar ucuza maletmeye çalışırlar. İşte gayrimenkul sertifikaları bu açıdan önem kazanmışlardır. Ayrıca bu sertifikaların bîr menkul kıymet olması, tasar­ ruf sahiplerine bir yandan taksitler halinde bir gayrimenkul alımına yol açmak­ ta diğer yandan da bu menkul kıymetlere nema sağlamaktadır. Bu açılardan gayrimenkul sertifikaları oldukça önemli niteliklere sahip bir finansal araç olarak, sermaye piyasasında yer almaktadır. Gayrimenkul sertifikasının nemalandırılması ise kısaca şöyle açıklanmaktadır. Bu konuda ilgili yasal düzenleme için bkz. (Ek.2) ""3 20.7.1995 ta. R.G. (19 No.lu SPK Tebliği Menkul kıymeti İhraç eden kuruluş, tebliğ gereği bir bankanın teminat göstermesine ihtiyaç duyacaktır veya örneğin inşaat şirketlerinin çıkarttığı bir gayrimenkul serti­ fikasında da, bir banka garantisi altında, sertifikanın hem asli edimi, hem ta­ rihi edimi garanti edilecektir. Asli edimi, hangi proje ve onun hangi bağımsız bölümüne ait olduğunu gösterir. Ayrca yatırılan meblağ vadesi içinde bir kamu bankasının bir yıllık mevcut faizi ortalaması kadar bir faizi de kapsamaktadır. Kişi gayrimenkulu almaktan vazgeçtiği takdirde, dönem sonunda faizi ile birlikte parasını geri almalıdır ve bunuda söz konusu banka garanti etmelidir. Ayrıca banka, menkul kıymeti ihraç eden kuruluşun, söz konusu gayrimenkul projesini, süresi içinde biti­ rilmesini de garanti edecektir ki bu da tarihi edimi işaret etmektedir, özetle Banka, hem asli edimi hem tarihi edimi garantilemektedir. Asli edim, tanımında da anlaşılacağı gibi, gayrimenkul sertifikalarının sözkonusu gayrimenkulun hangi bağımsız bölümleri için asledildiğini gösterir ve yatırımcı söz konusu mevzuat içinde kaç tane gayrimenkul setrifikası gerekiyorsa o kadar sertifikayı kuruluşa teslim ederek, gayrimenkule sahip olabilmektedir. Bu çeşit mekanizmada tasarruf sahip­ leri, hem gayrimenkul sahibi oluyor, hemde tasarrufu bir kayba uğramıyor (faiz getirişi) banka hem asli edimi, hem tarihi edime garanti veriyor. Risk son derece düşük düzeye iniyor. Bu nedenlerle gayrimenkul sertifikaları, oldukça güvenilir ve verimli bir finansal enstrüman niteliklerine sahip görünmektedir. Bilindiği gibi yasa. Yatırım Fonlarını sermaye piyasası araçları, gayri­ menkul, altın ve diğer kıymetli madenler portföyünü işletmek üzere kurulmuş bir mal varlığı olarak tanımlamıştır. Ancak portföyde bulunan gayrimenkullerle ilgili senetlere ilişkin esas ve işlemleri Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlık'ça çıkanlan yönetmeliklere bırakmıştır. Gayrimenkul Yatırım Fonlarını uygulamada, katılma belgelerinin değerlendirilmesinde (Günlük değerleme sonucu) ve belgelerin geri dönüşlerinde bunların tekrar elden çıkanimasında güçlüklerle karşılaştığı, bu nedenle büyük ölçüde yaygınlık kazana­ madığı gözlenmektedir. Bununla beraber. Emlak Bankası'nın gayrimenkul serti­ fikalarını. Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı'nın önemli bir talepte bulunduğu ve verimli bulduğu görülmektedir.^^ Gayrimenkul sertifikası ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklı klan nın önemli araçlar oldukları ve birbirlerine rakip olmadıkları etki alanları aynı olmakla beraber, ayrı fonksiyonlarda bulundukları görülmektedir. Örneğin gayrimenkul sertifikaları alan yatırımcılar belli bir vadede gayrimenkulu alırken, Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı hisse senedini alan yatırımcılar ise onların nemasını paylaşmak­ tadırlar. Bu nedenle Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklan ile Gayrimenkul Yatınm Fonları ve Gayrimenkul Sertifikaları birbirlerini tamamlayan ve gayrimenkulu menkulleştirmenin çok önemli mekanizmalarıdır. Ayrıca ilk düzenlemesinde yatırım fonlarında, gayrimenkullerin fon veya ibid, Özel Ek. S. 7 ortaklığa alınırken bir kez, fon veya ortaklıktan çıkarılırken bir kez daha vergilendiril­ miş olması, kurumlara işlerlik kazandıramamıştır. Bu konu hem gayrimenkul yatırım ortaklıkları, hem de yatırım fonları açısından çok önemlidir. Yatırım Ortaklıklarına ve Yatırım Fonuna konulan gayrimenkuller de giriş ve çıkışta alım satım vergisinin olması,(çitfe vergileme) bunun en az ilk aşamada vergi muafiyetine tabi olarak, sadece proje geliştirlip satıldığında, nihai aşamada vergiye tabi olması halinde külfet ve maliyet büyük ölçüde azalacaktır. Yatırım Fonlarının gayrimenkule dönük çalışmalarının teşvikinde proje bazında yönlenmeleri daha yararlı olacaktır. Örneğin, bir arsanın alınması, oraya bir projenin yapılması, proje şekillenirken başlayan ranttan. Yatırım Fonu katılma belgesine sahip olanlann yararlanabilmesi gibi.. Böyle olduğu takdirde, proje ilerledikçe oradaki ve bölgeledeki konut fiyat­ larının artması söz konusu olmakta ve bu rantın girişimci ile yatırımcı arasında paylaşılması, sistemi güçlendirmektedir. I.H. VARLIĞA DAYALI MENKUL KIYMETLER 1992 yılında Sermaye Piyasası Kurulunun bir tebliği ile (Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin Kurul Kaydına Alınmasına ve Genel Finans Ortaklıklarının Kuruluş ve Faaliyet ikelerine Dair Esaslar Tebliği), kredi alacaklarının menkul kıymetleştirebilmesinin yasal alt yapısı hazırlanmıştır.O Menkul kıymetleştirme işlemi önce kredilerin ve alacakların bir araya getiri­ lerek, bir bütün oluşturulmasını gerektirir. Daha sonra bu pakete dayanılarak menkul kıymet ihraç edilmekte ve böylece alacakların yatırımcılara satılması işlemi tamamlanmaktadır. Görüldüğü gibi varlığa dayalı menkul kıymet ihracı yoluyla direkt fon sağlamak mümkün olmaktadır. Kredi ve iştirak satışlarının 1880'ler öncesine kadar uzanmasına rağmen, kredilerin menkul kıymet haline dönüştürülmesi oldukça yeni bir uygulamadır. Menkul kıymetleştirme yöntemiyle ek bir fon yaratılmakta; menkul kıymet haline dönüştürülen varlıklar ise bilanço dışında izlenmektedir. Bu yöntemin daha çok tek başına satılmalan zor olan düşük meblağlı kredilerin pazarlanmasında kullanılmak­ ta olmasıdır. Gayrimenkul rehninin bir çeşidi olan ipotekler karşılığı verilen kredilerin çoğu konut finansmanına yönelik olup, bunlar genelde uzun vadeli ve düşük faizli kredi­ ler niteliğindedir. Bu nedenle bu tür krediler, finans kurumları açısından önemli bir mali yük ve riski getirmekle beraber, bunun yanında kredi kurumunun kredi limit­ lerini de - geri dome süresinin uzunluğu nedeniyle - zorlamakta, daraltmaktadır. Bu sorunları aşmak amacıyla, bir başka deyişle bu kurumlara yeni fon kaynakları yarat­ mak amacıyla, 1970'lerde ABD'de "kredi alacaklarının menkul kıymetleştirilmesi"(Securization) imkanı verilmiştir. Bu mekanizma özellikle konut kredisi arzeden n Bu konuda ilgili yasal düzenleme 31.7.1992 ta. 14 no.lu spk tebliği (Ek:3) ve bu konularda uzmanlaşmış çok sayıda finans kurumuna, bankaya, konut finans­ manı için sürekli şekilde fon yaratma imkanını sağlamış bulunmaktadır. Menkul kıymetleştirme yolu ile kredi kurumlarına, bilançonun aktifinde yer alan alacaklarının (konut kredilerinden doğan ve bu arada ipoteğe dayalı olarak verilen diğer kredilerde dahil olmak üzere) Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihracına giderek, VDMK'leri alan yatırımcılar aracılığıyla, kurum kendi, krediden doğan ala­ caklarını likidite etmekte, finanse etmektedir. Verdiği fonlar, yıllarca beklemeden tekrar kendisine dönmekte ve*yeni, yeni krediler arzetme imkanına kavuşmaktadır. Söz konusu tebliğ, VDMK'lara karşılık gösterilecek olan alacak portföyünü ihraç eden kurumun diğer mal varlıklarından ayrı özel bir hesapta izlemesini, ayrı bir muhasebe tutmasını özellikle ihraç limitinin belirlenmesi açısından da zorunlu görmüştür. Çünkü, VDMK'lerin geri ödenmesinde herhangi bir aksama söz konusu olduğu takdirde VDMK hamilinin herhangi bir şekilde bir rehin hakkı bulunmamak­ tadır. Yasada böyle bir ayrıcalık tanınmamıştır. Bu nedenle ipotekli borç senedi ve irat senetelerinden önemli bir noktada ayrılmaktadır. Bankanın tasfiyesi ya da likitide sıkıntısına düşmesi durumunda VDMK ala­ caklısının, aynen diğer alacaklılar gibi aynı haklara sahip olması, onun avantjalı bir rehin senedi niteliğini ortadan kaldırmaktadır. II. GAYRİMENKULE DAYALI MENKUL KIYMETLERİN SERMAYE PİYASASI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Bugün dünya ülkelerinin çoğunda gayrimenkuller rehin yoluyla, diğer yatınm araçlarına bir teminat, bir güvence oluşturmaları yanında, direkt olarak bir yatırım amacı olarak da değerlendirilmektedirler. Gayrimenkullere bağlanan değerlerin finans piyasalarında hareketlilik kazanması ve bu kanaldan bu durağan varlıkların ekonomiyle sisteme katılması yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığımız-değerlerinin menkul kıymetlere (kıymetli evraklar) bağlanması ve menkul kıymetleştirme mekanizması- yaklaşımlarla, işlemlerle mümkün olabilmektedir. Ülkeden, ülkeye ta­ rihsel gelişimi farklılık gösteren bu olgu, ayrıca temsil eden menkul kıymetler açısından da önemli ayrıcalıklar ortaya koymaktadır. Ancak yüzyıllar öncesinden bu tür menkul kıymetleri ekonomik sisteme kazandırabilmiş olan ülkelerin, konut finansmanı sonucunu buna parelel olarak çoktan çözmüş olduklarımda açıkça görmekteyiz. Yukarıda da değindiğimiz gibi, bizim hukuk sistemimizde de (Özellikle Medeni Kanun) gayrimenkullerin değerini tedavül ettirmeyi amaçlayan, üç tür kıymetli evrak ihracına imkan hazırlanmıştır. (M.K.m 844-852). "Gayrimenkul Karşılık Gösterilerek Senet İhracı" adlı kısımda ipotekli Borç Senedi, İrat Senedi ve Gayrimenkul Rehini Karşılığı Tahvil ihracı ile tertip halinde ipotekli Borç Senedi'nin düzenlendiğini daha önceki bölümlerde açıklamaya gayret etmiştik. Gerçekten bunlardan İpotekli Borç Senedi ve İrat Senedinin, diğerlerinden farklı olarak M.K.m 812'de bir gayrimenkul türü olarak özellikle düzenlenmesi ve buna bağlı olarak yatırımcısına "rehin hakkını" tam olarak sağlamış olması bu kıymetleri önemli avantajlara sahip kılmaktadır. Şimdi bu kıymetleri sermaye piyasası yatırım aracı olarak değerlendirmeye çalışalım. İLA. İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİ Bilindiği gibi yasa koyucu, kişisel sorumluluk yanısıra, ipotekli borç senedi ala­ caklısına önemli bir güvence getirmiş, senetle belirlenen alacağın tamamının, ipotekli gayrimenkulun değeri ile karşılanmasını sağlamıştır. Çünkü Medeni Kanun'a göre ipotekli borç senedi "ancak, ipotekli gayrimenkulun değeri kadar çıkarılabilir". Bu değeri^Tapu sicili belirler, eğer belirlemede bir hata varsa, bundan doğacak zarardan devlet sorumlu olacaktır, denilmektedir. (M.K.m.917) Bu nedenle bu menkul kıymet hamili, teminat yönünden tam güvencedir. Yatırımcı olarak bu konuda herhangi bir kuşku söz konusu değildir. Sermaye piyasası aracı olarak bu açıdan güvenilir bir yatırım aracı niteliğine sahiptir. Diğer bir husus ise, ipotekli borç senedi, belli bir alacaklı lehine tesis edilebileceği gibi ortada herhangi bir alacak yok iken de düzenlenlenebilir. (Gayrimenkul malikinin Tapuya başvurması üzerine). Malik adına veya hamiline olarak da düzenlenebiür.'^s Bu imkan, bu senetlerin sermaye piyasası yatırım aracı olarak son derece uygun bir ortam hazırlamaktadır. Amaç fon yaratmaktır ve gayrimenkulun değerini tedavül ettirmektir. Ayrıca bu fonları yaratırken finans piyasası aracılığıyla küçük, küçük tasarruflara kadar ulaşabilmektir. Bu nitelikleriyle tasarrufçular açısından da, güvenli ve cazip bir yatırım alanı olarak değerlendirildiği gözlenmektedir. Yasa yapıcı, senedi temsil eden gayrimenkul türü hakkında bir sınırlama getirmemiştir. Tapuda kayıtlı olmasını öngörürken, ayrıca ipotekli borç senedinin borçlusunun; kendi gayrimenkullerinin ipoteği dışında üçüncü bir şahısın gayrimenkulunun ipoteğinide gösterebilmesine imkan tanıyarak, fon yaratma kapasitesini genişletebilmiştir. Tabii burada senet borçlusu, borçtan tüm mal varlığıyla sorumlu iken, üçüncü şahısı ipotekten şahsen sorumlu tutmayarak korutnuştur. Bu açıdanda, sermaye piyasasına daha geniş hacimde fon yaratma imkanı yasal olarak tanınmış bulunmaktadır. Yine ipotekli borç senedinin, borcunun ödenmiş olması halinde ipotekli borç senedi, borçlunun talebi üzerine iptal edilmeyerek kendisine teslim edilmesi hakkının yasal olarak tanınmış olması (M.K.m.841) borçluya. Tapu Sicilindeki ipotek kaydını sildirme ve isterse senetleri tekrar tedavüle çıkarma hakkını da sağlamaktadır. Bu tekrar tedavüle çıkarma, ihraç işlemlerini yeniden yapmak maliyetinden ve külfetinden de kurtaracağından ihracçı açısından fayda sağlamaktadır. "•5 Reisoğlu, As. M Bu olumlu yönler yanında, ipotekli borç senedine ilişkin mevzuatımızda bazı gereksiz hükümlerin de bulunduğu ile sürülmektedir. Şöyleki, kıymetli evrakta öde­ menin mutlaka senedin ibrazı kaşlığında yapılması öngörülmüşken, ipotekli borç senedinde bu kurala bir istisna getirilmiştir. M.K.83Vde düzenlenen hükme göre, ipotekli borç senedinin her el değiştirmesinde borçluya haberdar etme yükümlülüğü getirmesi bakımından sakıncalı ve kıymetli evrak hukukundan da ayrılması yönünden de gereksizdir.^^ Görüldüğü gibi m. 831'e göre, ipotekli borç senedine bağlanmış alacağın tem­ liki halinde, borçluya temliki hakkında kendisine bir ihbarda bulunulmadıkça, senet hamiline yazılı olsa bile kuponsuz olan faiz ve yıllık taksitleri önceki alacaklıya ödeyerek kurtulabilmektedir. Ancak bu senetlerin sermaye piyasasında sürekli şekilde eldeğiştirmesi gerektiğine göre bu durumda ne olacaktır. Her defasında her el değiştirdiğinde bu maddeye göre borçluya ihbarda bulunmak gerekmektedir ki bunun fevkalade güç olduğu açıktır. Bu hüküm, bu senetlerin sermaye piyasasındaki tedavülünü engelleyici bir etki yapmaktadır. Bunun dışında bir konuda daha sermaye piyasası açısından, özellikle bu tür menkul kıymet yatırımcısına külfet getiren bir yasal düzenleme bulunmaktadır ki o da şudur. "Borcun ödenmemesi halinde, icra iflas Kanunu'nun, ipoteğin paraya çevrilmesi hakkındaki hükümlerin(m.148-150) burada uygulanması"dır. Burada ipotekli borç senedi maliki, senedi ihraç eden kuruluşu icra yoluyla takip etmeden önce, oldukça maliyetli ve zaman alan ipoteğin paraya çevrilmesi işlemlerini yapmakla zorunlu tutulmuştur. İcra İflas Kanunu'nun m.45'e göre alacağı temin için verilmiş rehnin paraya çevrilmesi istenmeden, borçlu aleyhine iflas ya da haciz yoluyla takip yapılamayacağı hükmü, senet malikini bağlamaktadır. Görüldüğü kadarıyla bu hüküm bir yatırım aracı olarak ipotekli borç senedi hamillerini olumsuz etkileyen ve de sermaye piyasasının yapısı ile bağdaşmayan bir hüküm olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların yanında, daha önce değindiğimiz, gayrimenkul değerinin (ipotekli borç senedinin tesisinde) belirlenmesinde devletin sorumlu olması bazı hallerde işlemler hakkında çok titiz davranılarak, prosedürünün uzamasına yol açabilecektir. Yine senetlerin, ilgili hakimler ve tapu memurları tarafından imzalanması zorunluluğuda ihracı süre bakımından bazı hallerde olumsuz etkileyebilecek bir prosedür olabilir. Ayrıca ipotekli borç senetleri maliklerini temsil edici vekil atama, yönetim ilkeleri ve onların azli gibi konularda Medeni Kanun'da ve başka bir yasada özel bir düzenleme bulunmamaktadır. "•^ Ibid ve Oğuzman-Seliçi; A.g.k. S. 946 II.B. SERİ HALİNDE İPOTEKLİ BORÇ SENEDİ VE İRAT SENEDİ İpotekli borç senetlerinin tertip halinde ihracı (M.K 845-852) maddeleri arasında özel olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Medeni Kanunun 845-852.ci maddeleri arasında düzenlenen, ipotekli borç senetlerinin tertip halinde ihracı, Sermaye Piyasası Kanunu'na (SPK), ilk önce SPK Seri:V No:1 Tebliğinin 2. maddesine düzenlenerek yansımıştır. Bu model yürürlük­ ten kalkmadan önce, "2 yıl ya da daha uzun süreli ve tertip halinde çıkarılmış İpotekli Borç Senetlerinin ve İrat Senetlerinin menkul kıymet niteliğine sahip bulunduğunu" göstermekteydi. Ancak bu hüküm, SPK'nın aracılık faaliyetlerine ilişkin Yönetmeliği ile kaldırılarak, yerine Seri:V No:8 Tebliği gelmiş olmakla beraber, burada "bu senetlerin menkul kıymet olduğu" şeklindeki tanımlama yer almamıştır. Bu nedenle İpotekli Borç Senedi ve İrat senedinin sermaye piyasası aracı olma niteliği, SPK.m.S/b.'deki menkul kıymet tanımlaması çerçevesinde belirlenecektir.'''' Buna göre senetler, misli nitelikte ve yukarıda da değindiğimiz m.845'e göre de tertip halinde ihracı sağlanabilecektir. Bilindiği gibi bir kıymetli evrakın sermaye piyasası aracı niteliğini kaza­ nabilmesi, onun ancak seri halinde ihracı ile mümkün olabilmektedir. Tek, tek çıkarılan kıymetli evraklar, bu nedenle bu niteliği haiz olamamaktadırlar. İpotekli borç senedi ve irat senedinin, ihraç ve halka arz yöntemleri ve koşulları SPK hükümlerine ve onun bu amaçlar çıkaracağı tebliğ hükümleri uyannca belirlenecektir. Her ne kadar Medeni Kanun, ipotekli borç senedi ve irat senedinin gerçek ve tüzel kişiler tarafından ihraç edilebileceğini belirtmekte ise de SPK .3/h ise "menkul kıymet ihracı yoluyla sermaye piyasasından fon toplayacak olanlann gerçek kişi olamayacağını, bu nedenle gerçek kişiler tarafından ihraç edilen bu senetlerin, sermaye piyasası yasal mevzuatına tabi olmayacağını" belirtmektedir. Tertip halinde düzenlenen ipotekli borç senetlerinin ve irat senetlerinin ihraç işlemleri, ihraç edilebilecek senet miktarı, ihraç kararının alınması, güvenilir kişi (aracı kurum) tayini, izahname ve sirküler hazırlanması, senetlerin kurul kaydına alınması, mahkeme onayı şeklinde gelişmektedir. Daha sonra rehin hakların korulması ve ipotekli borç senedi ve irat senedinin düzenlenmesi işlemleri gelmektedir. Bu kapsamda rehin hakkının kurulması, gayrimenkul değerinin takdiri, rehin sözleşmesi düzenlenmesi ve rehnin tescili ve sonunda senedin düzenlenmesi, senetlerin aracı kuruluşa tevdii ve satışı, sonuçların SPK'ya bildihimesi işlemleri yer almaktadır. Bu bağlamda, ipotekli borç senedi ve irat senedinin tedavülü ve bu konuda güvenliğin sağlanması, ilgili yasalarla düzenlenmiştir. Tedavül koşulları M.K.m.838'de devir konusu ise TTK.559'da ele alınmış, nama, hamiline ve emre ••^Günver, A.g.k. 8.45 vd. yazılı senetlerin tedavülü bu tür menkul kıymetler içinde detayda düzenlenmiş bulunmaktadır. Tedavülde güvenliğin sağlanması konusunda ise M.K.m.836 ve 834-35'le ilgili hükümlere yer vermiştir. Bu konu mevzuatta ve literatürde, ipotekli borç senedi ve irat senedinde kamu güveninin korunması, tapu kütüğüne iyi niyetle güvenin korunması, senetlere karşı iyi niyetle güvenin korunması açısından ele alınmıştır. İpotekli Borç senetleri ve İrat Senetleri alacaklısının alacağı, rehin yoluyla teminat altına alınmış olduğundan, alacağını cebri icra yoluyla almak istediğini takdirde, yasa yapıcı kural olarak, önce rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapma zorunluluğunun (MK.m.45) getirerek, alacaklıya büyük bir külfet ve mali yük getirmiştir. Alacaklı, rehni paraya çevirdiği halde alacağını elde edememiş ise, bu kez borçlunun mal varlığına başvuracaktır. Ancak bu müracaat sadece ipotekli borç senedi için söz konusu olup, irat senedinde ise, borçlunun sorumluluğu rehinli gayrimenkulle sorumlu olduğundan, borçtan şahsen sorumlu olmadığından, alacaklı bu senetlerde diğer takip yollarına başvuramayacaktır. Mevcut mevzuata göre, tertip halinde düzenlenen İpotekli Borç Senedi ve İrat Senedi ihracında halka arz edilmeksizin tek bir kişi veya kuruma satış yapılabileceği gibi, halka arz yoluna da gidilebilir. Bu senetlerin SPK kaydına alınması zorunludur. Yine bu senetlerin gayrimenkul rehni ile teminat altına alınmış olması nedeniyle, ihraç edilecek değer itibariyle hem SPK'dan hem M.K'dan doğan ihraç şartları ve limitleriyle karşılaştırmaktadır. Bu durum halka açık olan veya olmayan Anonim ortaklıklara görede değişmektedir. Yine gayrimenkulun ortaklığın aktifi dışında (üçüncü bir şahsa ait olması) bulunması halinde, değer tesbiti yoğun bir prosedür gerektirmektedir. İpotekli borç senetleri ve İrat Senetlerinin ihracmda M.K.m.844/1 hükmü uyarınca, gayrimenkul rehni ile temin edilmiş senet çıkarma durumunda güvenilir kişinin belirlenmesi ve atanmasına gerek duyulmamaktadır. Bu kişinin kim ve nasıl özellikler taşıyacağı kanunda açıklanmamakla beraber, gayrimenkul rehnine dayanarak ihraç edilen bu senetlerle, sermaye piyasasından fon talep edecek olan­ larla, tasarruflannı bu senetlere yatıracak olan yatınmcılann yararlannm korunması, oldukça karmaşık olan ihraç işlemlerinin yürütülmesi ve senetlerin pazarlanması, gerekli ön araştırmaların yapılması için uzmanlaşmış aracı kurumların bu işi üstlenmesi uygun olacaktır."'^ Kaldı ki SPK'ya göre sermaye piyasası araçlarının bu gibi işlemlerinin aracı kuruluşlarca yürütüleceği (m.32) bunlarında aracı kurum­ lar ile bankalar olduğu açıkça belirtilmiştir. O halde özetlersek ipotekli borç senet­ leri ve irat senetleri, bir aracı kurum veya bankalar marifetiyle ihraç edilecektir. Çünkü bu konudaki kanun hükümlerine göre, güvenilir kişi, ödemeleri yap­ maya ve kabulü, tebligatları almaya, rehin, teminatlarının indirilmesine nza göster"•ö Manavgat. Ç; Aracı Kurumlar, Ankara, 1992, 8.13,14 ve Ibid; Köprülü. B-Kaneti,; Sınırlı Aynı Haklar, İstanbul, 1983, S. 372 ve İbid meye ve alacakimın, borçlunun veya gayrimenkul malikinin yararlarını tam bir özen ve tarafsızlıkla korumaya yetkili bulunmaktadır. Güvenilir kişi olarak atanacak aracı kuruluş, göreceği bu hizmetlere aracılık sözleşmesinde yer verecektir.""^ II.C. REHİNLİ TAHVİLLER Daha önceki bölümde açıklandığı gibi. Medeni Kanundaki diğer rehinli model­ lerin dışında oldukça kendine özgü bir mekanizmayı içeren bir senet türüdür. Bilindiği gibi bu modelde, bir kuruluş rehinli tahvil ihraç ederek fon toplamakta ve bu fonları diğer kişi ve kurumlara kredi olarak arzedilen gayrimenkul rehni almaktadır. Ayrıca kredi kuruluşunun bu rehin alacakları üzerinde, tahvil sahiplerine yasa koyu­ cu otomatik kanuni rehin hakkını tanımış bulunmaktadır. Bu nedenle sahiplerinin rehin hakkının kanundan doğması, bu konuda başka işlemlere ihtiyaç duyulmaması, rehinli tahvillerin sermaye piyasası aracı olma niteliğini sağlamakta ve söz konusu piyasaya uyum kabiliyetini arttırmaktadır. Burada tahvil sahipleri ile diğer taraftaki kuruma karşı borcuları arasında bulu­ nan kredi kurumu bir güveni, bir dengeyi sağlayıcı konumdadır. Bu nedenle sözkonusu kendi kurumunun mali yapısının ve yönetiminin güçlü ve güvenilir olması, şart olup, esasen bu niteliklere sahip olup olmadığı kurumun tahvil ihracı sırasında yetkili makama (ki bu Sermaye Piyasası Kuruludur) istenilen teminatı gösterme durumunda da ortaya çıkabilecektir. Kaldıki SPK'nın diğer aracı kurumlar üzerindeki gözetimi sistemin sağlığını koruma amacıyla bu kurumun üzerinde de söz konusu olacağından, tahvil ihracından doğan borçlar ile kurumun kredi alacak­ ları arasındaki dengenin korunmasına özen gösterilecektir. Medeni Kanunun bütünlüğünü bozmadan bu senetleri, uygulamaya girmesi için mevcut düzenlemelerin (Ticaret Sicili Nizamnamesi dahil) tekrar gözden geçi­ rilerek günümüz koşullarına daha uygun ve daha çok SPK ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne yönelik yeni düzenlemelerle aktivite kazanması zor görünmemekte­ dir. II.D KONUT SERTİFİKALARI Bundan önceki bölümde konut sertifikaları açıklanırken, ülkemizdeki uygula­ manın istenilen sonuçlara pek ulaşamadığını vurgulamıştık. Sorunun daha çok bu menkul kıymetler borsaya kote edildikleri halde, fiyat tesbitinin dışarıda yapılmasından kaynaklandığı konusunda genel bir kabul vardır. Bu nedenle riskgetiri değerlemesi yapılamadığından, bu menkul kıymetler sermaye piyasasında iyi bir pay alamamışlardır. Ayrıca konut sertifikalarını ihraç eden Toplu Konut İdaresinin indeksler yardımıyla fiyat üzerinden geri alımları garanti etmiş olması, bu kıymetler için serbest piyasa mekanizmasının çalışması bir bakıma engellenmiş ve söz konusu fiyat için gerçek piyasa fiyatını temsil edip, etmediği konusunda kuşkular doğmuştur. Ayrıca konut finansman aracı olarak ihraç edilen konut serti­ fikalarının vadenin ihraçtan itibaren 5 yıl gibi oldukça kısa bir süreyi içermesi, bu kısa dönemde ancak üst orta gelir ve üst gelir gruplarının ancak bu mekanizma ile konut sahibi olabilecekleri gibi psikolojik bir etki yarattığı da ileri sürülmektedir. Bugün gelişmiş ülkelerdeki konut finans modellerinin ortalama 20-30 yıl arasında bir süreyi kapsaması dikkate alınırsa, bu sürenin oldukça kısa belirlendiği anlaşılmak­ tadır. Bu yönleri ile sözkonusu kıymetlerin sermaye piyasasında mevcut yatırım araçlarına, alternatif bir araç olma niteliğini yeterince kazanamadığı görülmektedir. İLE Gayrimenkul Yatırım Fonları ve Ortaklıkları Bu kurumlar esasen Sermaye Piyasası kurumları arasında yer aldıklarından, kanun koyucu bu kurumları sermaye piyasasında aktif bir fonksiyon yapmak amacıyla dizayn etmiş bulunmaktadır. Yatırım Fonları da bu amaçla düzenlenmiş kurumlar olup bunlar Yatırım Ortaklıklarıyla beraber, portföylerinde bulunan gayri­ menkullerle, gayrimenkullere dayalı senetlerin tescil, şerh ve diğer tapu işlemlerinin yerine getirilmesine ilişkin esaslarda. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne ve ilgili Bakanlığın yönetmeliklerine bağlı tutulmuşlardır. Yasa bu Yatırım Fonlarınada gayrimenkul portföyü işletme yetkisini tanıyarak, sermaye piyasası kurumları aracılığıyla konut finansmanı kolaylaştırmak ve bu amaçla çıkarılan menkul kıymet­ lerin portföylerde değerlendirilmesini sağlamak amacını gütmüştür. Bu konuda söz konusu, yönetmeliklerin yayınlanmaması nedeniyle Gayrimenkul Yatırım Fonları henüz kendilerinden beklenen fonksiyonları icra ede­ memişlerdir. Buna karşılık sermaye piyasasının yeterince gelişmediği ülkelerde bile bu fonların oldukça aktif oldukları belirtilmektedir. Ancak bu durum Gayrimenkul Yatırım Fonlannın portföylerinin değerleme sonucundan, özellikle gayrimenkullerin getirişinin günlük olarak hesaplamasındaki güçlüklerden kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Bu nedenlerle bugün yatırım fonlarının ipotek piyasalannın geliştiği ülkelerde konut finansmanında çok yaygın bir şekilde kullanıldığını söylemek mümkündür. Bununla beraber ülkemizde mevcut sorunların çözümüyle tedavül kabiliyeti yüksek gayrimenkule dayalı menkul kıymetlere özellikle gayrimenkul yatırım ortaklığı ve fonlarının portföylerinde değerlendirmeler ile konut finansmanı büyük bir kazanç sağlayacaktır. ILF. VARLIĞA DAYALI MENKUL KIYMETLER Bilindiği gibi bu menkul kıymetler, S.P.Kurulunun ilgili tebliğiyle (Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin Kurul Kaydına Alınmasına ve Genel Finans Ortaklıklannın Kuruluş ve Faaliyet İlkelerine Dair) kredi alacaklarının menkul kıymetleştirilmesi yolu açılmış idi. Bu konu bundan önceki kısımda açıklanmaya çalışılmıştır. Burada konuya VDMK'lann sermaye piyasası aracı niteliğini ne ölçüde kazandıkları açısından bakarsak, bu konuda tebliğde yer aldığı halde henüz uygulamaya geçile­ meyen Genel Finans Ortaklığı dikkati çekmektedir. Menkul kıymetleştirmenin dayandığı alacakların, şirket aktiflerinden çıkarılarak bu amaç için kuruluş olan söz konusu ortaklığa devredilmesi gerekmektedir. Ancak bu tür uygulamaya henüz geçilemediği için, halen VDMK ihraç eden kuruluş, bir yandan da alacak port­ föyünün sahibi olduğu için tek muhatap yine kendisi olmaktadır. İhracçı kurumun herhagi bir şekilde ödeme güçlüğüne düşmesi, tasfiyesi veya benzeri bir durumda, VDMK'lann geri ödenmesinde bir aksama olduğunda, VDMK hamilinin rehin hakkı olmadığından, riskli bir durum söz konusu olabilecektir. VDMK maliklerinin ihraçcı kurumun diğer alacaklarıyla aynı haklara sahip olması menkul kıymet ihracının dayandığı teminatı zayıflatmakta adeta bu tür menkul kıymetleri sermaye piyasası yatırım aracı olmaktan ziyade klasik bir borçlanma aracı durumuna getirmektedir. Kuşkusuz VDMK ile ilgili tebliğin önerdiği "Genel Finans Ortaklığı" işlerlik kazandığı takdirde VDMK'lann beklenilen fonksiyonları haiz olacakları ümit edilmektedir. VDMK ihraçcıları; Bankalar ve Genel Finans Ortaklıklarıdır.20 İşleme konu olabilecek alacak türleri ise; Tüketici kredileri, konut kredileri, finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar, ihracat işlemlerinden doğan alacaklar (factoring dahil) Anonim Ortaklıklarla, özelleştirme kapsamındaki KİT'lerin taksitli satışlarından doğan senede bağlanmış alacaklardır. Genel Finans Ortaklıkları, özellikle VDMK ihracı için kullanılmış olan ortaklıklar olup, uygun alacakları temellük ederek bu işe girişmektedirler. Bankalar ise kendi­ leri kredilendirme yoluyla varlık ve alacakları yaratmaktadırlar.^"» Genel Finans Ortaklıkları, öz kaynakların 20 katına kadar menkul değer çıkarabilmektedirler. Menkul değer çıkarmak dışında bir finansman yöntemine başvuramamaktadırlar. VDMK'ya ilişkin söz konusu tebliğde 14. madde'ye göre "alacakları temlik eden kuruluş ile Genel Finans Ortaklıkları veya Banka arasında temlik sözleşmesi" yapılacaktır. Temlik; Borçlar Yasası'nda düzenlenmiş olup, doğru ya da doğacak bir alacağın devredilmesi anlamına gelir. Böylece alacak devredenin mal varlığından çıkar, devralanın mal varlığına eklenir. Söz konusu temlik sözleşmesine göre; Temlik eden kuruluşun, alacakların varlığından ve borçluların temerrüdünden sorumlu olacağına ilişkin bir taahhüt vermesi istenmektedir. Bu taahhütte yer alacak ibare ise şöyle belirtilmiştir. "Borcun muacceliyet kazanmasından itibaren üç gün içinde ödenmemesi halinde borçlulara herhangibir ihtar, ihbar, protesto, icra takibi ve daha ikamesine gerek olmaksızın Genel Finans Oratlıklarına veya Banka'ya ödenmeyen borç turan ödeyeceğiz". Temlik eden kuruluş bilançosundan çıkardığı varlık için bilanço dışı bir taahüt riski taşımaya devam edecektir. Temlik olan kuruluş ise riskten bağışık olarak sadece hizmet yapmış olmaktadır. 20 SPK. Seri III. No. 14 tebliği (31.07.1992/21301 tarih ve sayılı R.G.) Aras, Güler; Menkul Kıymetleştirilmiş Kredi Uygulamaları ve Türkiye'de VDMK, İşletme ve Finans Dergisi, Şubat, 1996, S. 52 Yine sözkonusu tebliğin 16. maddesi:"Ödenmesi banka garantisine dayan­ mayan VDMK ihraç edilemez." diyerek Bankaları garantör kılmaktadır. 17. madde ise "VDMK'lara dayanarak teşkil eden varlıkların bir Banka'da saklanmasını" zorun­ lu kılmaktadır. VDMK'ların halka arz yoluyla satışı için SPK kaydına alınması gerekli görülmüştür. Sözkonusu Kurul kaydı herhangi bir teminat değildir. Sadece for­ malitelerin kontrolü amacıyla yapılmış bir işlemdir. Yine VDMK'lar Iskonto esasına göre satılabileceği gibi, dönemsel ve değişken faiz ödemeli olarak da çıkarılabilmektedir. Bu konuda Iskonto ya da faiz oranlan ile ödeme planı; alacakların getirileri ve vade yapıları gözönüne alınarak belirlenmek koşuluyla ihracçının kararına bırakılmıştır. VDMK'ların ikinci el piyasada alım satımı serbest bırakılmıştır. Görüldüğü gibi VDMK için getirilmiş düzenlemeler, piyasanın istekleri dikkate alınarak, VDMK'ye bir sermaye piyasası aracı olarak yerleştirme gayretini taşımak­ tadır. Ancak işlemin esası olan temlike ilişkin hükümler kredi verenin sorumluluğunu saklı tutacak şekilde düzenlenmiştir. VDMK'lara Banka garantisi koşulunun geti­ rilmesi ile VDMK, Banka Garantili Bonolara benzetilmiştir. Bu şekilde yatırımcı ek bir güvence altına alınırken, kreditörler Bankalar'la bağımlı duruma getirilmiştir. İKİNCİ BÖLÜM KONUT FİNANSMANINDA İPOTEK PİYASALARI, İPOTEK BANKACILIĞI VE MENKUL KIYMETLEŞTİRME I. KONUT FİNANSMANINDA İPOTEK PİYASALARI VE İPOTEK BANKACILIĞI LA Konut Finansman Sistemlerine Giriş Etkin bir konut finansman sisteminin; fon fazlası olan ekonomik birimlerden (hane halkı, firma v.b) gerekli fonları toplayarak, bunları fon talebinde bulunan (konut almak için borçlanma ihtiyacında olanlar) kişilere aktarma fonksiyonunda bulunması gerekir. Ancak sistem bu fonksiyonu yerine getirirken, elindeki tasarrufu borç olarak verebileceklere "bir getiri" sağlamak, diğer yandan da bu fonları alarak borçlanan kesime de, geri ödeyebilecekleri kredi koşullarını arz edebilmelidir. Bu sistem ne kadar etkin çalışırsa, kişiler konut sahibi olabilmek için para birik­ tirmeye mecbur kalmayacak, uygun ödeme koşulları çerçevesinde birikimlerini, kre­ dinin geri ödenmesinde kullanarak, çok yıllar öncesinden bir konut sahibi olabile­ ceklerdir. Yine konut finans sisteminin etkinliği, o piyasada arz edilebilir yeterli hacimde uzun vadeli konut kredilerinin varlığı ile değerlendirilir. Tabii böyle bir olgu da ancak finans ve sermaye piyasalarının gelişmişlik düzeyi ile son derece bağımlıdır. Konut satın alınacak düzeyde kredinin arz edilmesi, ödenebilecek koşullarda bunun sunulması, geri ödeme süresinin uzun bir vadeye yayılması konut finans sis­ teminin başarısını belirleyen faktörlerdendir. Ayrıca konut finans sisteminin, konut üretim düzeyi ile de yakın ilişkisi bulunmaktadır. Ortada satışa hazır veya olabilir hacimde konut üretimi ve bunu üretenlerin uygun kar elde edebilmeleri, konut üre­ timinde devamlılık, bir artış sağlarken, konut talebinide uyaracaktır. Mark Boleat, konut finansman sistemlerinin 4 ayrı grupta toplanabileceğini 22 belirtmektedir. 1) Doğrudan finansman 2) Sözleşme Karşılığında birikim/kredi sistemi 3) Mevduat finansman yöntemi 4) Konut kredi bankaları (ipotek bankaları vd). yöntemi. 1)Doğrudan finansman sisteminde ; Dostlardan alınan birikimlerle kredi birikimlerini de ekleyerek veya konut üreticisinin krediyle satış yapması, ya da tama­ men bedelini ödeyerek, ya da bir kısmını taksitler halinde ödeyerek konut sahibi olma yöntemidir. Bu yöntem kaynak kullanım etkinliği açısından çok verimsiz bir yoldur. Kurumsal finansman yapısının gelişmediği ya da talebi karşılayacak düzeyde fon arzedemediği, yine mevcut finansal kuruşların herhangi bir şekilde ve­ rimli çalışamadıkları ortamlarda kullanılan bir yöntemdir. 2)Sözleşme karşılığı birikim/kredi Sisteminde; Bireyler belirli bir süre, piyasa faiz oranlarının altında bir getiriyle birikimlerde bulunur ve ondan sonra 22 Boleat, M; National Housing Finance System, Cromm Helm, London, 1985 S. 7-11 ve 1987 birikimiyle orantılı bir miktarda krediyi hak kazanır. Genellikle bu yöntemde sağlanan kredi miktan, konutun bedelini tamamen karşılayamadığı için diğer finans yöntemleriyle desteklenen bir mekanizmadır. 3) Mevduat finansman Sisteminde; ise mevdut toplayan fon kurumları yoluyla konut finansmanı için kaynak yaratılmasına çalışılır. Ticari bankalar, Tasarruf bankaları{Saving Banks), Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving and Loan Asso.) Emeklilik Fonları (Pension Funds), Yapı Toplulukları (Building Societies) gibi bu konuda uzmanlaşmış finans kurumları piyasa faiziyle topladıkları mevduatların bir kısmını (bazılarında tamamını) yine piyasa faiz oranlarıyla (bazıları devletçe sağlanan özel vergi ve munzam disponibilite indirimi vb. gibi nedenlerle) piyasa fon oranının altında konut (ipotek) kredisi olarak arzederler. Burada özellik­ le kısa vadeli mevduat ve kısa vadeli kredilerde uzmanlaşmış, ticaret bankaları için bir kaynak-kullanım dengesizliği söz konusu olabileceği için, esasen bu bankalaristisnalar hariç-uzun vadeli kredilerle isteksizdirler. 4) Konut kredi bankaları yönteminde; Konut için arzettikleri ipotek kredileri­ ni, tekrar likidite etmek için bu krediler karşılığında ipoteğe dayah menkul kıymetleri ihraç ederek, verdikleri fonları geri almaya çalışırlar.Çok çeşitli faiz ve vade yapılarında olan bu menkul kıymetler, ikincil ipotek piyasasında yine bu piyasada uzmanlaşmış finans kurumlarınca satın alınmaktadır. Özellikle Emeklilik Fonları ve Sigorta Şirketleri de bu kıymetlerin önemli alıcılarındandır. ipotek bankaları ve tasarruf bankaları (saving banks) bu piyasada aktif kurumlardır. Bu sistem kısa vadeli fonlara (mevduat) bağlı olmadığından kaynak ve kullanım dengesi, vade ve faiz açısından daha güçlü oluşturulmaktadır. Bu sistemde yer alan ipotek bankaları gibi konut finans kurumları, genelde sabit faiz oranlı ipotek kredileri arzetmekte, ancak bu kredileri, oluşturdukları havuz lara dayanarak ihraç ettikleri menkul kıymetleri cari faiz oranlarında satarak sağlamaktadırlar. Bu nedenle etkin bir ikincil ipotek piyasasına ihtiyaç vardır. Ayrıca ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin rekabet gücü olması için, pek çok hükümet bun­ lara vergisel avantajlar sağlamıştır. Bazı kurumlara (Emeklilik Fonları, Sandıkları, sigorta şirketleri gibi) portföylerinde belli oranda tutmalarını sağlayacak düzen­ lemeler ve vergisel teşvikler getirilmiştir. İpotek finans kurumları bu açıdan teşvik edici, özel uygulamalara tabii tutulmuştur. (Munzam, disponibilite ve vergisel avan­ tajlar gibi) Yatırımcılar açısından bu tür menkul kıymetlerin alımı cazip hale getir­ ilmeye çalışılmıştır. Tabii ki, ipotek bankalannın ve diğer uzman kurumlann ihraç ettikleri ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin güvencesi son derece önemli olup, bu konuda söz konusu kıymetlerin ya kamusal ipotek finans kurumlarını ya da sigorta kuruluşlarınca garanti edildiği veya sigortalanmaları zorunlu tutulmaktadır. Daha çok gelişmekte olan ülkelerde görülen hızlı nüfus artışı, şehirleşme, refah düzeyinin yükselişi, hızla gelişen konut üretim teknolojisi gibi nedenlerle konu­ ta karşı duyulan talebin sürekli bir artış gösterdiği görülmektedir. Konut talebinin karşılanmasında pek çok küçük ve orta gelir düzeyindeki yatırımcı konut bedelinin tamamını nakit olarak ödeyecek kaynağa sahip değildir. Hatta bunlarda dahil olmak üzere, konut alımları çoğu zaman nakit ödenerek gerçekleşmemektedir. Özetlersek, büyük ölçüde konut ve gelir getirici gayrimenkuller genellikle borçlanma yoluyla sağlanan fonlarla alınabilmektedir. Bu amaçla borçlanmanın ilk en yaygın kullanım şekli ipotek kredileri veya teminatsız krediler şeklinde başladığı görülmek­ tedir. KONUT FİNANSMAN İŞLEMİ B o r ç l a n m a y a karar verilir (Borçlu) t İpotek başvurusu yapılır (Kreditör'e) H u k u k s a l Analiz Borçlu Analizi Konut Analizi T Kredi kararını a l m a Olumlu Değişikliklerle Olumlu Yeni Karar A l m a Olumsuz Kredi Pazar Analizi Bu konuda şu hususu vurgulamak gereklidir. Hızlı nüfus artışı, kentleşme, yüksek inşaat teknolojisi gibi faktörler, yanında Devletin de bir sosyal Devlet olarak konuya yaklaşım zorunluğu, bu amaçla getirdiği kolaylaştırıcı, teşvik edici yasal düzenlemeler hatta bazı ülkelerde görülen özel işlevli bankaların da (Emlak Bank gibi) etkisiyle, konut üretimi bireysel üretim görünümünden çıkıp, kitle halinde üre­ tim (Mass Production) yapısına girmiştir. Tabii bu gelişmede toplumda yaşayan konut sorunu, imar, iskan sorunu, eski kentleri bozmamak, yeni kentler oluşturmak gibi ihtiyaçlar gerek kamusal açıdan, gerekse özel sektörün bu yöndeki talepleri karşısında duyarsız kalamamışlar, konut finansmanı konusunda özel hizmetler sun­ maya başlamışlardır. Finansal kuruluşlar olarak daha çok arzedilen ipotek kredileri yanında, bir de giderek sermaye piyasası ve kurumların bu fonksiyonda etkin bir rol oynamaya başladığını görüyoruz. Genellikle konut finansmanı ve orta çaplı projelerin ipotek (kredi) piyasalarından temin edilmesi yanısıra, daha çok büyük ölçekli pro­ jelerin finansmanının ise sermaye piyasası ve onun kurumları aracılığıyla gerçekleşmeye başladığı gözlenmektedir. Kuşkusuz bu mekanizma en çok ABD'de gelişmiş bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkede konut finansmanıipotek piyasasında uzmanlaşmış finansal kurumlar-(Saving and Loan Association, Saving Banks, Credit Unions gibi) yanında Yatırım Bankaları, Sigorta Kuruluşları da çok aktif bir fonksiyona sahiptirler. Bu gelişmeyi ABD'de çok açık bir şekilde görmek mümkündür. 1920'lerde özel inşaat şirketleri konut piyasasındaki işlemlerin %80'ni kendileri yapmakta iken, bu konuda uzmanlaşmış finansal kurumlar ise ancak kalan yüzde ile işlem yapa­ bilirken, 40 yıl sonra bu tablo adeta tamamen tersine dönmüş gibidir. Konut ya da bina inşa ederek, bunu kredi ile satan özel inşaat şirketleri, bu kez sadece %23'ünü almaktadır. (Toplam işlem değeri ise şudur; İpotekli borç ve kredi muameleleri 220 milyar dolar-1962). Bu değerin %77,5'i 170 ABD milyar dolarını ipotekli kredi işlemlerinde uzman­ laşmış bankalar veya diğer finansal kurumlar almışlardır.23 Eskiden alıcı ile satıcı arasındaki anlaşmalarla yönlenen konut arz ve talebi (uzmanlaşmış bankalara ve diğer kurumlara) bırakırken son yılarda da daha çok kitle halinde konut üretim projelerinin finansmanında ise bu kez sermaye piyasasının ve kurumlannın aracılık yapmaya başladığı ve Sermaye Piyasası yatırım araçlannın yoğun şekilde devreye girdiği bir gelişim çizgisi gözlenmektedir. I.B İPOTEK PİYASALARI VE FONKSİYONLARI Kredi piyasaları, çeşitli amaçlarla talep edilen, bu kapsam içinde gayrimenkul finansmanı amacıyla da talep edilen fonların arz edildiği, bu konuda uzmanlaşmış 23 Gürsoy, Bedri; Konut Sorunu ve Gayrimenkul Sermaye Piyasası, T. Emlak Kredi. 1984. Ankara fon kurumlarının içinde yer aldığı sözkonusu kredilerle ilgili faiz ve diğer hizmetlerin bedellerinin belirlendiği yurt çapında yasalarla düzenlenmiş, örgütlü piyasalardır. Bu piyasalar daha çok bireysel kredi talebinde yapılan başvuruları karşılamak amacıyla aracılık yapmaktadır. Arz edilen krediler, finansmanı yapılacak gayri­ menkule göre çeşitlilik göstermektedir. Konut finansman kredileri İle gelir getirici gayrimenkullerin finansmanında olduğu gibi. Ayrıca bu piyasada Devletinde yer aldığı, sosyal amaçlı konutların yapımına özendirmek amacı ile özel uygulamalar­ da yer aldığı görülmektedir. Bu piyasada kredi veren kuruluşlar, bazı kriterlere göre, özel kredi paketleri ile fon talep edenlere aracılık yaparlar. Aslında küçük farklılıklar göstermekle beraber kredi yoluyla konut finansmanında, genellikle fon talep eden kişilerin kredibilitesi ile alınacak olan gayrimenkule teminat değerinin belirlenmesine yönelik değişiklikler yapılmaktadır. İpotek piyasası ve ona özgü fon kurumları ve özellikle ipotek bankacılığı gerçek fonksiyonlarıyla ve boyutlarıyla maalesef ülkemizde gelişmemiştir. Ülkemiz uygulamasına bu açıdan baktığımız zaman konut yapımının ve konut edin­ menin bankalarca finansmanı konusunda yıllardır süregelen bir uygulama vardır; ilk başlarda Emlak Kredi Bankası (yeni adıyla Emlak Bank) uygulamaları yanında, tüm ticari bankaların son yıllarda ağırlık verdikleri tüketici kredileri kapsamında kul­ landırdığı "konut edindirme kredileri" dir. Buna karşılık, gelişmiş ülkelerde yıllardır faaliyette bulunan gerçek ipotek piyasalarına baktığımızda şu özellikleri taşıdıklannı görmekteyiz. Öncelikle bu piyasalar ikiye ayrılmaktadır; İskanla ilgli ipotek piyasaları ve iskanla ilgili olmayan, gayrimenkuller tarafından güvence altına alınan kredilerle ilgili piyasalar. Biz bunlardan ipotek piyasalarına baktığımız zaman, bu piyasaların ipotek kredileri arz edilmesi için şu fonksiyonları yerine getirdiğini görmekteyiz; ipoteğin tesis edilmesi (origination), kredinin yönetilmesi (servicing) yatınm, trasformasyon ve sigorta hizmetleri.24 İpoteğin tesis edilmesi; bir finansal kurumun, ödünç almak isteyen birine bir gayrimenkul ipoteği karşılığında kredi açması durumdadır. Kredinin yönetilmesi ise; tesis edilmiş olan ipotek kredisine ait aylık ana para ve faiz ödemelerini tahsil etme, kayıtlan tutma ve benzer işlemleri takip etme fonksiyonudur. Yatırım; ipoteği nihai olarak portföyünde bulunduran kişi veya kuruluşun üstlendiği bir fonksiyon olmaktadır. Krediyi açan ilk kimse onu portföyünde tutarsa, yatırımcıda kendisidir. Eğer krediyi açan, ipoteği satarsa, artık yatırım fonksiyonu ikinci kreditöre geçmiş olmaktadır. Transformasyon ise; basit ipotek kredisini kolayca pazarlanabilir ve oldukça likit alan bir alete dönüştürme fonksiyonudur. Sigorta; kredinin öden­ memesi veya programa uygun bir şekilde ödenmemesi riskinin paylaşılması işlem­ leridir. İpotek piyasasını, para piyasasından ayıran bazı belirgin özelikler bulunmak24 Enen, E ; " İkincil İpotek Piyasası" Para Finans Ansiklopedisi 1996, S. 816 31 tadır.25 a) Bu piyasada hizmet veren kurumlarm sunduğu krediler bir gayrimenkul rehniyle teminata bağlanmış olduğundan, borçlunun ödeyememesi halinde borcun tasfiyesi için kullanılabilecek hazır bir değerin varlığı mevcuttur. b) İpotek kredileri genellikle borç alanların olanaktan ölçüsünde biçimlendirildiğinden vade ve meblağ olarak çok çeşitlidir. Bu çeşitlilik nedeniyle kredi olarak ikincil piyasada devri kolay değildir. c) İpotek kredisini veren kreditörler genellikle çoğu küçük ölçekli finansal girişimci olduklarından borçlular hakkında yeterli ve sağlıklı biligi toplamada yeter­ sizdirler. d) İpoteğe dayalı menkul kıymetler açısından ipotek piyasası daha gelişmiştir. Buradaki menkul kıymetlerin belirli tip ve meblağlann bulunması, ihraç eden kurum­ ların tanınmış olması (belki de kıymetin sigorta veya garanti taşımasıda mümkündür)yaygm bir talebe sahip olmalarını sağlamaktadır. e) Yasal düzenlemeler ve devletin de yaptığı destek ve teşvik politikaları, ipotek piyasalarında çok açık olarak hissedilmektedir. Ayrıca ipotek piyasaları emlak piyasalarıyla çok yakın, parelel çalışan piyasalar olduğu için birisindeki can­ lanma, diğerini; aksine bir daralma ise diğerinde de durgunluğa yol açmaktadır. Ancak emlak piyasasının, menkul kıymet piyasalannın güven vermediği dönem­ lerde hareketlendiği görülmektedir. Yine bazı durumlarda, kreditörler teminatın cazip ve güvenilir olması nedeniyle, konut edinme ihtiyacında olmayanların başka bir ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla daha ucuz ve uygun vadeli bu krediyi kullanma teşebbüsünde bulundukları görülmektedir. Özetlersek, ipotek piyasası konut üretiminden, satışından başlayarak para ve sermaye piyasalarından geçerek tasarrufların değerlendirilmesi aşamasına kadar uzanan bir dizi işlemlerden oluşmaktadır. Şöyle ki bunları şu şekilde sıralamak mümkündür; İpotekli kredi arzeden bir finans kurumu (çoğunluk­ la ABD'de ipotek bankalarınca) resmi ipotek işleminin kurulması veya kaldırılması; konut, ticari yapı ve tarım arazisi üretimi ve el değiştirmesi; kredi fon ödemelerinin menkul değere dönüştürülmesi; ipoteğe dayalı menkul değerlerin derecelendirilme­ si ve garanti edilmesi, yine bu değerlerin ve ipotekli emlakların piyasada el değiştirmesi (ikincil piyasa işlemleri), vergilendirme ve teşvik uygulamaları, birikim­ lerin etkin değerlendirilmesi, konut ve fonların pazarlanmasındaki kolaylıklardır. I.B.1 Birincil ve İkincil İpotek Piyasaları Yukarıda fonksiyonlar açısından ipotek piyasaları kavramına baktığımız zaman, piyasaların işlem yoğunluklarına göre ikiye ayrıldığını görmekteyiz. Birincil ipotek piyasası, ikincil ipotek piyasası. Aslında bu piyasaları keskin bir şekilde 25 Lederman, Jess; The Handbook of Mortgage Banking, Probus, Chicago, İstanbul, 1993 S. 139 KONUT FİNANSMAN İŞLEMİ KATILIMCILARI İpotek Alan(Kreditör) Kaynak Tür 1. S&L 1. Kısa vade 2. Sigorta 2. Uzun vade 3.Banka 4. Birey 5. REİT senet Borç Servisi Hisse Yatınmcıları 1. Birey 2. Kurum 3. Ortaklık 4. REİT Mülkiyet hakları İpotek Dokümanı Konut Yatırımı Nakit akışı Finansal Kiralama Dokümanı Konut Kullanımı Kreditörlere kısıtlamalar |Vergi, polis gücü kullanım kıstıiamaları Hükümet 1. Federal 2.Devlet 3. Yerel Finansal Kiralama Kiracı 1. Aile 2. Ticari 3. Endüstiriyel 4. Özel Araç Kaynak: Austin J. Jaffe and C.F. Sirmans, Real Estate Investment Decision Making, Prentice Hall, Inc., Englewood Cliffs, N.J 1982 birbirinden ayırmal< mümkün değildir. Çünkü her iki piyasada, ilgili tüm hizmetleri arzedebilir. Ancak, birincil ipotek piyasasmda bazı finansal hizmetler daha ön plana çıkmıştır; ipotek tesisi, ipoteğin yönlendirilmesi ve yatırım gibi. Buna karşılık ikincil ipotek piyasalarında ise daha çok transformasyon ve sigorta kapsamında finansal hizmetler gibi. Bu açıdan birincil ipotek piyasasına bakıldığında, bu piyasa konut finans­ man kredisi talep eden ünitelerle, bu krediyi arzeden fon kurumlarının karşı karşıya geldiği yerdir, ortamdır. Bu piyasada herhangi kişiye veya kuruma, ipotek kredisi açıldığında bu hizmet başlamış sayılır. Piyasanın katılımcıları konut satın almak isteyenler ile konut finansmanı amacıyla kredi arzeden uzmanlaşmış kurumlardır. Ancak ipotek tesis edildikten ve kredi açıldıktan sonra, bu ipotek kredisinin ilk alacaklı (kreditör) kurum tarafından, başka bir fon kurumuna örneğin bu konuda uzmanlaşmış, yatırımcı fon kurumlarından bir emeklilik fonuna (pension funds) sigorta kuruluşuna (hayat sigorta şirketleri gibi), satılması halinde, bu işlemler ikincil ipotek piyasasını oluşturmuş olur. Görüldüğü gibi bu piyasalar, daha transformasyon, yatırım gibi hizmetlerde yoğunlaşmaktadırlar. Bu transformasyon sonrasında da, borçlu için durum değişmez.Çünkü ödünç alan kişi yine anapara ve faiz ödemeleri­ ni ilk kredi aldığı kuruma yapmaya devam edecektir. Bu nedenle ipotekden doğan, krediden doğan tüm problemlerin ilk muhatabı, ipoteği tesis eden fon kurumudur. Birincil ipotek piyasasında sunulan finansal hizmetler işlemler kreditörlerin yada kamunun ayırabildiği fonlar ölçüsünde yapılabilmekte fakat ikincil piyasa oluşturularak hem ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin, hem de ipotekli emlakların devren el değiştirmesi kolaylaştınimadıkça kendi kendini finanse eden canlı bir piyasadan söz edilememektedir. İkincil piyasanın en önemli fonksiyonu, ipotek piyasasına elastik bir fon arzı sağlanmasıdır. Yani talep oldukça onu karşılayabilme mekanizması oluşturmak­ tadır. İkincil piyasa sayesinde; konut edinmek isteyenlerin yeni kredi talebi, aracıların ellerindeki sözleşme veya senetleri çıkarıp, buna cevap vermek üzere yeniden fon bulmaları hızla sağlanması mümkün olmaktadır. İkinci el piyasasının oluşumu, ipotekli kredilerin ilk borç veren tarafından belli bir kar marjı, ücret ya da masraf karşılıkları düşülerek başkalarına satılması ile gerçekleşmektedir. Bu da ya devlet kuruluşlarının sosyal amaçlarlabu sektöre fon aktarımında bulunmak amacıyla-verilmiş ipotekli kredileri devralmasıyla ya da kamusal olsun, özel olsun güçlü finansal kuruluşların bu ipotekli kredileri menkul değere dönüştürüp birikim sahiplerine sunmasıyla olmaktadır. Bu menkul değere dönüştürme işlemini, doğaldır ki ilk borç veren kendisi de yapa­ bilir. Ancak menkul değerleştirilen ipotekli borçların piyasada alıcı bulabilmesi için yatırımcıda güven uyanması da gerekmektedir. İşte bu da, menkul değeri ihraç eden kurumun itiban yanında bir sigorta şirketinin sigortasının, ya da bir kamu kuruluşunun garantisinin alınmasıyla sağlanabilmektedir. Bu güvenin sağlan- masının yanı sıra, tüm diğer yatırım araçları arasında ne ölçüde sağlam ve verimli olduğunun tespiti ise derecelendirme Şirketleri (Raiting Company)tarafından yapılmaktadır. Görülüyor ki ipoteğe dayalı menkul kıymetler piyasasında ipotekli borç işleminden başlayarak çeşitli hizmet ve fonksiyonlar farklı kişi ve kurumlarca yüklenilmiştir. Görüldüğü gibi ikincil ipotek piyasaları, likidite sağlamak ve yeni finansal araçlar, alternatifler yaratması açısından son derece önem taşımaktadır. Bu piyasaların en gelişmiş örneği bilindiği gibi, ABD'dedir. İkincil piyasada yer alan finansal kurumlar ve finansal araçların tedavül edebilmesi, söz konusu kurumların hem kurulmaları, hem de gerçekleştirdikleri destekleme programları ile mümkün olmuştur. I.B.2 İkincil İpotek Piyasaları ve Sermaye Piyasaları İkincil ipotek piyasasını, ipotek kredisinin bir birincil kreditör tarafından tesis edildikten sonra alınıp, satıldığı piyasa olarak tanımlamıştık. Bu piyasalar bir ödünç verenden, diğeride yönelik bütün tam ipotek transferlerini gerçekleştiren piyasalardır. İlk kez kurulan bir ipotek kredisi, ikincil piyasada satılınca, borçlu ödemelerini, yine ipoteği kendisine tesis eden kuruma yapmaya devam eder. Bu durumda ipoteği tesis eden kurum ise bu ödemeleri, ipoteği devrettiği kuruma veya kurumlara dağıtım fonksiyonunu yerine getirir. İkincil ipotek piyasaları, ipoteğin dayandığı sermaye alımını kolaylaştırırken, diğer yandan ipotek kredilerinin likiditesini ve pazarlanabilme kabiliyetini arttırıcı etkide bulunurlar. Bu piyasalar sayesinde ipotek kredisi verenler, bunu devretme olanağı bulduklarından bu hizmeti cazip bulmaktadırlar. İkincil ipotek piyasalarında özel si­ gorta kurumlarının yanında kamusal kurumlarında yer alması nedeniyle ipotek kredilerinin geri ödenmemesi gibi bir durum söz konusu olmaz. Eğer ipoteği tesis eden ilk ödünç verici (kreditör), bu değerleri tekrar mübadele edebileceği imkan ve derinlikte ikincil piyasalar ve kurumlar (hatta bunların karşılığında menkul değerleştirme sistemi ve araçları yeterli hacim ve nitelikte ise) mevcutsa, ipotek aktiflerine doğal olarak bu piyasa yönlendirme arzusunda bulunacaklardır. Oldukça likit olan ikincil piyasalar, liditeye dönmek isteyen ipotek kredisi vermiş satıcıları her­ hangi bir sermaye kaybına onları bırakmaksızın, ellerindeki varlıkların kolayca sata­ bilmelerine ortam hazırlamış olmaktadırlar. Bu kolaylıklar (likidite etme ve pazarlayabilme), ikincil piyasaları ipotekler için cazip hale getirmiştir. Ancak bu değerlerin sağlam bir yatırım niteliğini kazanması şu iki olguya bağlıdır.^6 a) İpoteğe bağlı menkul değerin daha uniform hale getirilmesi ve tek bir kredilendirme kriterinin yerleştirilmesi; Bunun sağlanması çok önemlidir, çünkü başarılı bir ikincil piyasada ürünün tek tip olması gereklidir. Daha öncede 26 Para ve Finans Ansiklopedisi, Creatful Yayıncılık; İstanbul 1997, 5817 belirttiğimiz gibi ipotek kredi başvurularınm ve değerlendirmelerininde standart formlara bağlanması gereklidir. Bu konuda hangi ipoteklerin ikincil piyasa içinde daha uygun olacağını belirleyen hükümet kuruluşlannın da önemli rolleri bulun­ maktadır. b) İpotek sigortasının mevcut olması; ipotek sigortasının varlığı, özellikle kamu kuruluşlarına sigortalanan ipotekleri herhangi bir hükümet yatırımı kadar güvenceli hale getirmiştir. İkincil piyasanın işleyiş sistemine baktığımızda, ilk önce ya kendi fonlan ile (ipotek bankalan, tasarruf ve kredi birlikleri, tasarruf bankalan gibi) ya da fonlarını kısa vadeli borçlanarak temin eden ve bu fonları kredi olarak arzeden uzmanlaşmış kurumlarca kredi açılmaktadır. Daha sonra bu kurumlar büyük miktarda benzer nite­ likteki kredilere sahip olduklarında, bunları bir paket halinde oluşturak ya paketin tümünü ya da pakete "bir iştirak" satabilir. Ancak burada alınıp satılan kredinin faiz oranının diğer yatırımlara kıyasla daha cazip olması önem taşır. İkincil ipotek piyasalanna biraz öncede belirtildiği gibi özel sektöre ait vede kamu sektörüne ait fon kurumları katılırlar. İkincil piyasada ipotek satın alan özel sektör finansal kuru­ luşları, ticari bankalar, müşterek tasarruf bankaları (mutual saving banks), tasarruf ve kredi birlikleri (saving and loan association), kredi birlikleri (credit unions), ipotek şirketleri, sigorta şirketleri de dahil diğer kurumlar ve organizasyonlardır. Burada ipotek şirketleri dışında sayılan finansal kurumlar, ipotek satın almak için topladıkları fonları kullanmakta iken, ipotek bankaları daha farklı bir rol oynamak­ tadırlar. Bunlar adeta bir ipotek deposu gibi olup, uygun yatırımcı bulundukları zaman bu depodan satış yaparlar. ABD ipotek uygulamasında yoğun yer alan tasarruf ve kredi birliklerini ikincil ipotek piyasalarından aynı zamanda ipotek satan alan ve büyük katılımcı kuruluş olarak görülmektedir. Bu ikincil ipotek piyasaları yanında Sermaye piyasaları da bir yandan ipotek kredisi veren kuruluşlara ve yatırım bankalarına likidite sağlarken, diğer yan­ dan da bilindiği gibi geleneksel fonksiyonu aracılığıyla, fon fazlası olan kişi ve kurumlarda, fon açığı bulunan kişi ve kurumlara tasarruflann yeniden dağıtımını gerçekleştirirler. İpoteklerin ikincil piyasalardan sağlanan kredi ve ipoteklerin menkul değerleştirmesiyle elde edilen yeni finansal araçların, menkul kıymetlerin satışıyla, ipotekler finanse edilmiş olmaktadır. Bütün ipotekler ve ipotek kredileri direkt olarak ikincil piyasada satılabilirler. İpotek kredisi veren kuruluşlar, yukanda da değindiğimiz gibi bunları bir havuzda toplayarak, paket halinde, (sigorta kuru­ luşlarının veya garanti veren kuruluşların sağladığı güvence ile birlikte ikincil piyasalara çeşitli yollardan) satmaktadırlar.^^ O halde ikincil ipotek piyasası ve sermaye piyasası kredi katılım payları ile ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin alım satımının yapıldığı yerler sermaye piyasası 27 Hinis, M.A "Financial Real Estate With Securities" J . Willey and Sons, 1988, 8 . 42 vd 36 olup, standart özelliklere sahip ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin alım satımının, ipotek kredilerine oranla daha kolay şekilde yapılabildiği piyasalardır. Organize olmuş ve yasalarla örgütlenmiş ikincil ipotek piyasası ve kurumları yanında sermaye piyasasının bilgisayar sistemleri yardımıyla işlem hacminin uluslararası boyutlara ulaşması ile örgütlenmemiş sermaye piyasasıda (over the counter market) büyük hacimde bu işlemleri (tezgah üstü satış) gerçekleştirmektedir-^^ Sermaye piyasasının ipoteğe dayalı menkul kıymet alım satımında en büyük payı alması ve hizmeti vermesi nedeniyle gayrimenkullerin değerlendirilmesinin yapılmasındaki bedellerinin tahmininden büyük zorluklar aşılmaya başlamıştır. Piyasanın menkul kıymetleri değerlendirmesi yoluyla gayrimenkul fiyatları daha gerçekçi belirlemeye imkan doğmuştur. İkincil ipotek piyasasında (securitazion) menkul kıymetleştirme sonucu elde edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin önem­ li bir pay alması ve sermaye piyasasının yeterli derinliğe sahip olması bu fiyatlama, değerleme sorununu önemli ölçüde çözmekte ve işlem hacmini anlatmaktadır. I.C.İPOTEK BANKACILIĞI İkincil ipotek piyasaları üzerinde biraz daha geniş bilgi vermeden, ipotek bankacılığı (Mortgage Banks) üzerinde bazı özellikleri kısaca (ülke bazında incelemeden önce) belirtmekte yarar vardır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, konut edindirme kredilerini; ya da Devletin bu amaçla özel olarak örgütlediği fon kurumları ya da bunların yanında özel sektörün geliştirdiği ticari bankacılık kesimince arzedildiğini belirtmiştik. İşte ipotek bankacılığı tamamen bunlann dışında, uzmanlaşmış finansal kurumlar olup, bu bankacılık modeli, kira düzeyinde bir aylık taksit ödeme gücü olan kimselerden isteyen herkese dilediği konutu alması duru­ munda 30 yıla kadar, vade ile kredi sağlayan ve gerekli tonlamayı kendi kaynağına dayanarak, gerektikçe fon üreten bir sistemdir. İpotek bankacılığı bir uzmanlık işi olup, belli bir sektörün finansman ihtiyaçlannı karşılamaya yönelik, fon temini ve tahsisi işlemini kapsamakta ve genel olarak üç grup işlemde yoğunlaştığı görülmektedir; a) Kredilendirmek; Kredi başvurusunu toplamak ve değerlendirmek, sonrada fon bularak krediyi vermek. b) Menkul Değerleştirmek; Kredi havuzu oluşturarak, mevcut varlıklara dayanarak ipoteğe dayalı menkul değerleri pazarlamak. c) Kredi hizmetlerini yapmak; İpotekli kredilerin geri ödenmesinde aylık ödemeleri tahsil etmek, ayrıca tahsil edilen bu fonların ipoteğe dayalı menkul kıymetler katılım sertifikası ya da katılım bonosu yatırımcılarına aydan aya öden­ mesini sağlamak, yani dağıtım yapmak. İpotek bankaları bu işlemlerini, standart formlarla, standart değerlendirmeler 28 Johnson, H.Y. Financial Institutions and Markets, Mc Graw Hill, 1993, S. 75-78 yaparak, yine belirli vergilendirme işlemlerini tahakkuk ettirerek gerçekleştirir. Kredilendirme işlemi; Konut kredisi vermeye yetkili tüm banka ve diğer mali kurumlarca yapılmakta olup, talep direkt olarak hane halkından gelebileceği gibi konut üretimi ya da pazarlaması yapan kişi veya kurumlar aracılığıyla da gelebilir. Eğer talepte bulunanlar, ipotek bankaları ve benzeri kurumların yaptıkları işlemler hakkında bilgi sahibi ise, prosedür uzun zaman almaz. Diğer yandan bankalann gayrimenkullere ve kredilendirilecek kimseler hakkınca sağlıklı bilgi toplayıp, gerçekçi bir değerlendirme yapması çok önem taşır. Krediler için fon bulma kanalları ise başta mevduat toplamak, bono ve tahvil ihraç etmek ya da pay senedi sermayeyi genişletme gibi yasal yönden düzenlenmiş fon yaratma kaynaklarıdır. İpotekli borcun Raiting (Değerlendirme) şirketlerince değerlendirilmesi, sigor­ ta şirketlerince sigortalanması ya da bu amaçla kurulmuş kamu sermayeli kurumları tarafından garanti edilmesi için aranan koşulların (standartları) sağlaması ve belge­ lenmesi de gerekmektedir. Menkul Değerleştirme, işlemi görmüş fonların, tekrar tedavül ve kullanıma sokulması anlamında bir kaynak yenilenmesi işlemini gerçekleştirmektedir. İhraç edilecek ipoteğe dayalı menkul kıymetler için banka, kendi kredilerinden bir havuz yapabileceği gibi başka kurumların kredilerini de temliken devralma yoluna gidebilir. İpoteğe dayalı menkul değerlerin pazarlanmasını yine banka yapabileceği gibi bu konuda aracı kurumlarda kullanılabilir. Kredi hizmetleri; Tahsilat, takibat, sigortacılarla çalışma konusunda genellik­ le kredi arzeden, veren kurumlar tarafından yapılırken, dağıtım işlerini yani tahsil edilen fonların kurum tarafından temin edildiği kurumlar veya menkul kıymetler var ise oralara ödenmesi işlemlerini, ipoteğe dayalı menkul kıymetleri ihraç edenler yük­ lenebilir. İpotek bankacılığının kurumsal yapısına teknik açıdan baktığımızda bu tür bankacılığın kendine özgü bir organizasyon, planlama ve bütçeleme kontrol sis­ temine sahip olduğunu görmekteyiz.29 Organizasyon yapısı; Banka dışındaki emlak danışmanları ve menkul değer pazarlamacısı, aracı kurumlar gibi kuruluşlarla birlikte yakın çalışmaya uygun bir şekilde düzenlenmektedir. Planlama yapısı; İpotekli konut kredilerinin orta ve uzun vadeli olmaları nedeniyle, uzun vadedeki stratejik gelişmeleri kapsamlı bir şekilde ele alınmalı, alternatifler ve varsayımlar dikkatle seçilmeli ve düzeltmeler uygun geri beslemeler­ le sık zaman aralığında yapılmalıdır. Bütçeleme-Kontrol; Çalışmaları ise fonların maliyetini piyasa koşullannda sürekli gözlemleyerek, hesaplayarak, fonların erimesini engelleyici, ürünlerin fiyatlamasında ise alternatif yatırım araçlarının bulunduğu düzeyin altına düşmemek için 29 Lederman. J ; Handbook of Mortgage Banking, Probus Co. Chicago, 1993 S. 90 38 korunma (hedging) tekniklerinden yararlanılması yönünde olmaktadır. Kontrol çalışmaları ise iç denetimin yanı sıra "kaynak maliyeti-kredi getirişi", "menkul değerleştirme iskontosu-yeniden yatırım geritisi", "kredi kalitesi-kredi getirişi" gibi dengelerin, ne durumda olduğunun sürekli kurum içi raporlarla izlen­ mesini kolaylaştıracak bir yapıda olmalıdır. a) İpotek bankacılığının getirdiği kredi sisteminde bir kimse, başka bir konutu olsun veya ipotek bankacılığın getirdiği kredi sisteminde olmasın yeni bir konut almak istediğinde kredi için başvurabilir (yeterki kredinin taksitlerini ödeme gücüne sahip olsun ve bunu ispatlayabilsin). b) Satın almak istenilen konutun; tapusu olan bir arsa üzerinde, kat intifakı kurulmuş yani binanın bağımsız bölümlerinin kullanımının kimlere ait olduğu, ne oranda arsa payına sahip olduğu tapu kayıtlarına alınmış ilgili resmi otoriteden oturma belgesi (iskan ruhsatı) alınmış olması gerekir. c) Krediyi veren kurum ya da banka; konutun değerini araştırıp ileride kredinin ödenmemesi halinde satışa çıkardığında, kredi borcundan kalan miktarı karşılayıp karşılamayacağını, bu amaçla belli bir oranda peşinaten (ekspertiz değerinin %20'si gibi) alıcı tarafından yüklenilmesini isteyebilir veya vereceği krediyi belli bir orana sınırlayabilir. Ekspertiz değerinin %80'ine kadar kredi kullandıniması gibi. d) Krediyi arazeden fon kurumunun, borçlunun ölümü halinde karşılaşacağı riskler için bir sigorta ya da benzer bir kurumun kefalet garantisini arayabilir. e) Tarafların istekleri ve aradıkları koşullar yerine geldiğinde şu işlemler yapılır; tapu dairesinde mülkiyet değişir, satıcıya mal bedeli ödenir, belli bir ödeme planı çerçevesinde borçlandığı için borçlanma belgele bağlanır, borca teminat olarak alacaklı (kreditör) aleyhine ipotek koyulur. Bu durumda tüm tarafların elinde hak ve yükümlülüklerine ait bilgi ve belgeler (ki bunlar kesinlikle kabul edilen bel­ gelerdir) bulunmaktadır. f) Konutu satın alan ya kendi kullanmakta, ya da kiraya vermektedir. Ancak her ay ana para ve faiz taksidini ödemekle mükelleftir. Borcu azaldıkça mülkünün üzerindeki ipotek miktarının hükmü düşmektedir. Bir yandan da ekonominin gidişatına göre konutun değeri, gayrimenkul piyasasında artmakta ya da azalmak­ tadır. Enflastyonist dönemlerde artarken, resesyon ise düşmektedir. Ancak her iki durumda da gelişmenin diğer yatınm araçlanna oranla değerlendirilmesi objektif bir kazanç-zarar sonucuna ulaştırır. Konut sahibi bu değerlendirmeye 30 yılın sonunda yapabileceği gibi her yıl yapabilir. Belli bir süre sonunda ipotekli konutun sahibi evini satıp, borçlarını kapatmayı da uygun görebilir. Bu durumda isabetli bir yatırım yapmış ise satış sonrası kalan borçlarını ödedikten sonra kendine bir kar kalır, yanlış yapmış ise zarar edecektir. g) Alacaklı (kreditör), ya vadesi boyunca kredi taksidi tahsilatı yaparak bekler (eğer borçlu, borcunu vadesini beklemeden bir erken ödeme yaparak kapatmazsa veya ödememezlik ederek bir ipoteğin taksidi süreci başlatmazsa) ya kredi alacak­ larını bir faiz isl^ontosuyla başl<a birine veya kuruma devreder, ya da menkul değerleştirme yöntemiyle, bilançosunun aktifinden çıkarıp birikim sahiplerine satarak kazancını onlarla paylaşmakta, başta verdiği kredi bedeline yeniden sahip olur. Böylece yeni krediler vermek, arzetmek olanağını kazanır. Burada kısaca açıklanan süreç özetle şudur; "Krediyle konut almakredilendirme-Menkul değere dönüştürme". Bu modelin sağladığı kolaylıklar ise taraflar için kısaca şunlardır.^o Bireyler; aileler birikimlerinin on katı değerde bir konut alabilmekte ve emekli oluncaya kadar (örneğin 20 yıl, 30 yıl boyunca) kira yerine faiz ve ana­ para ödeyerek mülk edinmeye yönelebiliyorlar. Koşulları değiştiğinde konutu ve krediyi satarak (krediyi devrederek) sistemden çıkabiliyorlar. Ödediği faiz giderini rant getirisiyle karşılayarak enflasyona karşı korunabiliyor, hatta artı değer dahi kazanabiliyorlar. Alacaklılar (kreditörler) ise; fonlarını emin ve verimli bir şekilde plase edebilmekte, konut kredileri belli standartlara kavuştuğu için işlemler kolay yapılabilmekte, gerektiğinde ipotek kredilerini menkul değere dönüştürerek likiditeye dönebiliyorlar, isterlerse sermaye piyasası yatırım aracı olanipoteğe dayalı menkul değerler-ihraç etmek isteyen başka bankalara veya fon kurumlarına temliken satabiliyorlar. Her iki mekanizma aracılığıyla likiditeye geçiş ve bilançonun yapısını güçlendirmek kolaylaşmış olmaktadır. Yatırımcılar Açısından; Birikimlerini sağlam ve yüksek getirili bir menkul değere yatırarak değerlendirilmekte ve gerektiğinde kolayca likiditeye geçe­ bilmektedir. Ne varki, tüm tarafların birlikte karlı çıkması, yararlanması tüm faktörlerin çok iyi seçilmesine ve ekonominin dalgalanmalanna karşı sistematik olarak korunma önlemlerinin alınmış olmasına bağlıdır. Esasen bu korunma önlemleri tüm riskler için geliştirilmiş bulunmaktadır. Uygulamalarda bu konunun dikkatle ele alınması gerekmektedir. Eğer taraflardan biri, diğer tarafın zararı pahasına kar sağlamak amacını güder ve bu yönde bir uygulamaya yönelirse sistem fonksiyonundan uzak­ laşır, yıpranır. Bu nedenle sistemde, tüm tarafların, tüm katılımcıların kazanmasını sağlamak esas prensip olmalıdır. İpotek bankacılığı oldukça karmaşık bir yapıya ve fonksiyonlara sahip bulun­ maktadır. Bun bankacılığın başansı kurumsal nitelikleri ve gelişmiş gayrimenkul piyasası ve kurumları yanında gelişmiş sermaye piyasası ve yatırım araçlarına bağlı olduğu ölçüde ülkedeki ekonomik konjonktüre ve bu konuda yapılan yasal düzenlemelerin niteliğine ve gelişmelerin takibine büyük ölçüde bağlıdır. Ekonomik konjonktürden kast, sadece ülke ekonomisinin içinde bulunduğu koşulları ve gidişatı değil, sözkonusu piyasada fon talep edenlerin, borçlunun, kreditörlerin, yatırımcıların da istekleri, beklentilerinin yansımasıyla ortaya çıkan piyasa koşullarının durumudur. Ekonomik istikrarsızlık, belirsizlik var ise ipotek Chadler, L; The Economics of Money and Banking, Harper and Brothers, Newyork, 1975 S. 344 vd. ve Eriş. H; İpoteğe Dayalı Menkul Değerler, Basılmamış Doktora Tezi M.Ü.B.S.E. 1997 bankacılığının finansal hizmetleri güçleşmekte ve mali problemlerle karşılaşmamak için daha çok detayda inceleme araştırma yapmak zorunda kalmaktadır. Ekonomik konjoktüre uygun alternatifler, maddeler, paketler geliştirerek, istekleri karşılamaya çalışmaktadır. Bunun yanında yasal düzenlemelerin sürekli değişiklik göstermesi, söz konusu ise kurumların kendilerini yeni düzene uyarlamaları ayrı bir sorun getirmektedir. Kaldı ki bazen pratik çözümler önde gitmekte, yasal düzenlemeler daha geriden takip etmektedir. Bu konularda yasal yetersizliğin ortaya çıkmasının başlıca nedenlerini, düzenlemeleri yapan kurumlar arası koordinasyon eksikliği, piyasayı ve gelişmeleri yakinen izlemesindeki yetersizlikler, politik yaklaşımların etkisi altında kullanma yanında, piyasada çok sayıda finansal ürün ile bunların uygulamaları içinde yeni yasal düzenlemenin hangisinin kapsamında değerlendirileceği gibi faktörler olarak sıralamak mümkündür. İpotek piyasasında daha sonra ortaya çıkan ipotek bankalarının önemleri ve katkıları giderek artmıştır. Daha çok ipotek tesis ederek, bunu diğer kurumlara sat­ makta uzmanlaşmış şekliyle uygulamada yer alan bu finansal kurumlar, özellikle sigortalı ya da garanti edilmiş ipotek sözleşmelerinin yaygınlık kazanmasında, önemli rol oynamışlardır. Kendi bölgesinin dışındaki ipotek sözleşmelerine (sigortalı veya garantisi bulunan) yatırım yapmak isteyen sigorta şirketlerine, emeklilik fon­ larına (pension funds) aracılık yapmakla, ipotek bankaları önemli bir görev üstlendikleri gibi satış sonrası hizmetleri de üstlenerek ipotek sözleşmelerinin alınıp satıldığı piyasayı geliştirici fonksiyonda bulunmaktadırlar. II. GELENEKSEL (BİRİNCİL) İPOTEK PİYASASI VE KONUT FİNANS MODELİNDE İPOTEKLİ KREDİLER VE ETKİNLİĞİ Daha önceki bölümlerimizde ipotek borcunun ödenmesini temin etmek amacıyla mülkiyet rehni olarak tanımlanmıştır. Her tür gayrimenkul (konut veya konut olmayanlar), kendi aralannda çeşitli alt gruplara ayrılabilmektedirler. Konut almayanlar ise ticari ve tanıma ait binalar, ofisler ve araziler olarak sınıflanabildiği gibi, son yıllarda alışveriş merkezleri (shopping center), iş merkezleri (business cen­ ter), hastahaneler, fabrikalar ve kompleksleri şeklinde daha pek çok yapı çeşidi ve grubu bulunmaktadır. İpotek destekli menkul kıymetlerin (mortgage backed securities) ihracına imkan veren, işte bu birincil, geleneksel ipotek piyasasında ki geleneksel ipotek kredileri ve sistemini, finans mekanizmalarını incelemeye çalışacağız. İLA. GELENEKSEL İPOTEKLİ KREDİLER Bu tanımlama ABD ipotek finansmanında yer alan bir kavramdır. (Konvansiyonel ipotekler) Çünkü 1929 dünya ekonomi bunalımından sonra Devlet, Konut ve Kent Geliştirme Bakanlığı'na (The Department of Housing and Urban Development) bağlı olarak, onun bünyesinde bazı Federal İpotek Finans Kurumları kurmuştur. Daha önce bu kurumlarla ilgili detaylı bilgi, verildiği için sadece isimleri­ ni belirtirsek, bunlar FNMA, GNMA, FHMLC ve birde çiftçiler için kurulan konut ipotek kurumudur (FHA) ve VA'yı görmekteyiz. FHLMC, GNMA ve FNMA belli özel­ likteki ipotekleri satın alıp, (FNMA ve GNMA, FHA ve VA garantili ipotekleri), FHMLC ise geleneksel (konvansiyonel) ipotek kredilerini de satın alarak, hem ikin­ cil ipotek piyasasına ipoteğe dayalı menkul kıymet ihracını sağlamak için garanti verirler ve de ihraçta yaparlar. Ancak bu ipoteklerde belli koşullar ararlar ve bu fe­ deral kurumların yaptığı bu ipotekli işlemlere "Kurumsal", özel kreditörlerin yaptıkları ipotekli işlemlere "Geleneksel" denilmektedir. Ayrıca sabit oranlı ipotek­ ler de, geleneksel ipotek sınıfına dahil edilmektedir. a) Sabit faizli ipotekler (Fixed Rate Mortgages), 1930'lardan itibaren uygu­ lanmaktadır. Başlangıçta 20 yıl vadeli ve daha sonra 30 yıla kadar vadeli olarak ve­ rilen bu ipotek kredileri, zaman içinde bazı değişiklikler geçirmiştir. Bunlardan biri (çabuk ödemeli-quick pay), diğeri ise artan öz varlık ödemeli ipotekler (Growing Equity Mortgage-GEM-) dir. Hatta taksit ödeme süresini aylık düzeyden, iki haf­ talığa indiren ödeme planları (biweekly)'ni içeren ipotek uygulaması da yapılmak­ tadır. Bu durumda 30 yıllık vade, 15 yıla inmiş olmaktadır. (Artan tutarlı ipotek kredileri, Graduated Payment Mortgages) zamanla borçlunun gelirinin yükse­ leceği beklentisi ile hazırlanmış bir ödeme planıdır. Aylık geri ödeme taksitlerinin tutarı faiz oranlarıyla ilişkili olmaksızın vade içinde sona yaklaştıkça arttınimaktadır. GEM ipotekleri ise ipotek kredisi taksitleri 25 yıl olarak düzenlenir. Aylık tak­ sitler eşit olup, faiz oranı sabittir ve vade sonuna kadar değişmez. Aylık ödemeler her yıl Mart ayında %4 arttırılır. Bu arttırım yalnız anapara üzerinden yapılır. Böylece ödemede vade 15 yıla, hatta altına kadar indirilebilir. Klasik sabit faizli 25 yıllık ipotek kredilerine göre bu uygulamada %50 daha az faiz ödemesi yapılmaktadır.^"! Ayrıca GEM'e benzer İngiltere'de uygulanan bir ipotek kredisi de "Düşük Başlangıçlı İpotek Kredisi" (Low Start Mortgages) geniş ölçüde uygulanmaktadır. b) Geleneksel krediler içinde yer alan bir de Tek evli-Çok evli İpotekler bulunmaktadır. Tek evli ipotekler, çok pahalı bir mülke ilişkin olmakta, ya da küçük aile kredileri bir araya getirilerek havuz yapılmaktadır. Çok evli ipotekler ise daha çok kompleks, site şeklinde planlanmış konut gruplarını kapsayan büyük projelere uygulanır. Bunları ya büyük inşaat firmaları, ya da kooperatifler veya kamusal kurumlar talep etmektedirler. Burada finansman, proje öncesinden başlayıp, yapım Teker. M.B; Sermaye Piyasası Araçları Yoluyla Gayrimenkul Finansmanı, SPK Yay. No. : 43. 1996 ve Kidwell D; Peterson R. A.G.K. S. 538 aşaması dahil, hatta konut satışını da içine alan bir ipotek uygulamaya dayanır. Bölümler halinde yapılıp, ipotekle satılması durumunda, diğer bölümlerin ihtiyaç duyduğu finansman, tamamlanmış ve ipotekle satılmış kısımlardan sağlanan fon akışlarıyla beslenmektedir. Böylece ilk aşamada verilen ipotek kredileri, daha sonraki aşamalar için ipoteğe dayalı menkul kıyrn^etleştirme yoluyla fonlanabilmektedir. c) Federal hükümetin ipotek finans kurumlarının piyasaya en önemli katkılarından birisi de ipoteklerin belli standartlar altında düzenlenmesidir. Bu stan­ dartlara uygun olan ipotekler belli kredi limitinin altında, konutun değerine ve alıcısının aylık gelirine göre belli faiz oranlannda yapılmaktadır. Bunlar belli formlarda, alınan bilgilere göre değerlendirilmekte ve işlemlere tabidirler. Bu nedenle bu tür ipotekler "Uygun ipotekler" (Non-Confirming Mortgages)'dir ve Standartlaşmış ipoteklerdir. Bunların dışında kalanlar, standart dışı ipotek olup, "Non Confirming Mortgages" uygun olmayan ipoteklerdir. Bunlar genellikle özel bir piyasaya sahiplerdir. (Private Label Mortgages). Örneğin "Jumbo İpotekler" standart limitin çok üstünde bulunan ipotekler veya kredileri temsil ederler. d) Geleneksel sabit oranlı ve sabit taksitli geri ödemeli ipotek kredilerinin bir çeşidide, değişken geri ödemeli ipotek kredileridir. Burada geri ödemelerin ya ana para taksidi, ya da faiz oranı ya da ikisinin birden belli dönemlerde arttınlmasma dayanan bir model söz konusudur. Genellikle bu geri ödemenin değişimi, borçlunun taksit ödeme gücüne göre yeniden düzenlenmesiyle yapılır. Ödemeler hayat sigortası tazminatıda eklenerek, mirasçılarına da konutun kalması sağlanabilir. (Ödememe durumunda sigorta devreye girer). Graduated Payment Morgtages veya dereceli ipotekler, diye de tanımlanan bu ipotekler, başlangıçta taksit tutarlannın az olması bazen amortismana sahip olabilmekte ve bu durumda ödenmeyen faiz tutarları ödenecek ana paraya eklenerek, ileriki dönemlere aktarılmaktadır. II.B DEĞİŞKEN FAİZLİ İPOTEKLİ KREDİLER (Variable Rate Mortgages. VRM) Sabit faizli ve sabit taksitli geleneksel ipoteklerin, enflasyonist ortamda ipotek kurumuna maliyeti çok yüksek olduğundan, hem borç veren, hem de borç alan tarafları güç duruma sokmaktadır. Bu nedenle değişken faiz oranlı ipotekler bir alternatif olarak uygulamaya başlamıştır. Bu enstrüman; borçlunun kalan borcuna uygulanan faiz oranının, vadesi boyunca sabit kalmasını engellemekte, referans bir faiz (genellikle 3 aylık Hazine Bonusu faiz oranı) oranındaki değişmelere bağlı olarak (aşağıya veya yukarıya doğru) değişmeye tabi tutulmaktadır. Bu mekanizma bir anlamda, cari piyasa faiz haddinin tüm kredi portföyüne uygulamasını sağlamak­ tadır. Böylece risk bir bakıma, ipotek kurumundan, borç alana aktarılmış olmaktadır. Bunun böyle olması, sürekli ve artan risk altında kalan ipotek kurumlarını, mali finans açısından rahatlatmak ve diğer ipotek kredisi taleplerinin de rahatlıkla karşılanmasına yol açacaktır. Konut finansmanı için istikrarlı bir fon akımının (kay­ naklar ve talepler açısından) sağlanması açısından bu model yararlı bulunmaktadır. Bu ipotek sisteminde referans faiz, daha az dalgalanan bir referans faiz oranının seçilmesiyle, ödünç alanlar için istikrarlı bir ödeme tutan söz konusu olmayacağından doğan sakıncalar bir ölçüde giderilebilir. Kuşkusuz referans oranı değiştikçe, bunun ipotek kredi faizine hangi dönemde ve hangi sıklıkta ve ne mik­ tarda yansıyacağı konusunda yasal düzenlemeler yapılmıştır. Genellikle bu kuralları şu şekilde belirtebiliriz; Faiz oranlarının sadece 6 ayda bir değiştirilebilmesi, her faiz oranında değişikliğin en çok %0,25 yapılabilmesi, eğer bundan daha fazla artış gerekiyorsa, bu %0,25'in üstündeki oranın ikinci 6 ayda aktarılması, bu değişmeler toplamı; cari faiz oranları ne kadar değişse de toplam değişimin %2,5'u aşmaması, faiz artışlarını uygulamanın borç veren kuruma bırakılmasına karşılık faizlerdeki düşüşü uygulamanın ise zorunlu yapılması gerek­ tiği, faiz artışının getirdiği ek maliyeti borçlunun 3 ay içinde cezasız olarak ödeye­ bilmesini, yine borçlunun aylık taksidini eski düzeyde tutmak hakkının saklı olduğunu, bu nedenle ek maliyeti vadeyi uzatmak koşuluyla kabul de edebileceğini, yasalann bu hakları tanıdığını, ancak 30 yıllık vadenin bu uzatmalarla ancak 10 yıl daha uzatılabileceğini görmekteyiz. Değişken faizli ipotek kredisi işlemi ilk kez California Tasarruf ve Kredi Birliği (Saving and Loan Association) tarafından yapılmış ve daha sonra bu kurum, söz konusu ipoteklere dayanarak, menkul kıymetlerde ihraç etmiştir.32 Bu tür ipotek borçlanma yöntemiyle, her iki tarafta risklerini en aza indirgemek amacıyla, bu yasaların, kuralların düzenlendiğini, böylece ekonomik konjoktürdeki belirsizliklerin karşısında birbirlerinin zararına kar elde etmek amacından uzak olarak Konut finansmanının sağlanmasının amaçlandığı görülmektedir. Özetlersek, bu tür ipotek kredisinin faiz oranındaki değişiklikler, periyodik ödeme miktarının (aylık taksitler), vadeyi veya her ikisini değiştirmek suretiyle gerçekleştirilmektedir. Ayrıca değişken faiz oranlı ipoteğin, iki faiz oranlı uygulaması da bulunmak­ tadır. Biri borç bakiyesi üzerindeki faiz olarak, diğeri aylık ödemeleri hesaplamak için kullanılan iki ayrı faiz oranı uygulanmaktadır. Borç bakiyesinin faizini hesapla­ mak için kullanılan faiz ise uzun vadeli faiz oranıdır. İkili değişken faizli ipoteğin, bir başka çeşidi de sabit ödemeli fakat değişken faizli ipotektir. Aylık ödemeler sabit, ancak referans faiz haddine bağlı olarak gelen ek faiz maliyeti anapara ve faiz kısmı arasında dağıtılır. Referans faizler düşükken, ek faiz maliyeti daha çok ana­ para için tahsis edilirken, aksi durumda ise mevcut faiz yüküne ilave edilir.33 Değişken fazli ipoteğin, standart uygulamalan dışında bir diğer uygulama şekli de Dönüştürülebilir ipotek kredileri (Convertible Adjustable Rate Mortgage)' 32 Eriş; A.g.k. 32 Bahadır, A.g.k. S. 18 ve Lederman J , A.g.k. S. 2 dir. Burada borçluya, değişken faizli krediyi, sabit faizli krediye dönüştürme fırsatı tanımaktadır. Bu imkan, değişken faizli ipotek ödemelerinin 13. taksit ile 60. aylık taksidi arasında, bir tarihte 30 yıl vadeli sabit faizli ipoteğe dönme tercihini getirmektedir.34 Değişken faizli ipoteğin bir başka çeşidi ise Derecelendirilmiş Ödemeli, Değişken faizli ipotektir. Burada iki çeşit ipotek bir araya getirilmiştir. Dereceli Ödemeli ipotekler (Graduated payments mortgages) ki bunlar taksit tutarları başlangıçta düşük, daha sonraki dönemlerde kademeli olarak artmaktadır. Gelir düzeyi giderek artacağı düşünülen borçluya ileride daha erken ödeme şansı ver­ ilmektedir. Başlangıçta taksit tutarlarının az olması, bazen negatif amortismana neden olmaktadır. Ancak bu durumda ödenmeyen faiz tutarları, ödenecek anaparaya eklenerek gelecek dönemlere aktarılmaktadır. Diğer ipotek çeşidi ise değişken fai­ zli ipotektir. Bu tür birleştirilmiş ipotekte, borçlu bir başlangıç ödeme ve ödemeleri için bir artış oranı seçer. Ödünç veren ise faizi, referans oranı endeksini kullanarak hesaplar ve kredinin vadesinin ne kadar olacağını- değişeceği için-tesbit eder. Tabii ödemeler de bir değişim içinde olacaktır. Değişken Faizli ipoteğin bir diğer çeşidi ise Yeniden Müzakere Edilebilir, Ayarlanabilir Faizli İpotekler (Renegatiable Rate Mortgage)'dır. 25-30 yıl vadeli, uzun dönemli ipotekler olup, aylık ödemeler oldukça düşük tutulmaktadır. 3-4-5 yıl gibi dönemlerde faiz oranları periyodik olarak ayarlanmaktadır. Bu ayarlar, belli bir indekse göre yapılır ve faiz oranı değişimi vade sonuna kadar en fazla %5 her yıl için ise en fazla %1,5 olabilmektedir. Faiz artışının yansıtılmasına, veya ne kadar yansıtılacağın kurum karar verirken, faiz düşüşü olduğunda bu yansıtma zorunlu tutulmuştur. II.C. AYARLANABİLİR FAİZLİ İPOTEKLİ KREDİLER (Adjustable Rate Mortgages) Bu tür ipotek kredilerinde, kredi şartları (ana para, faiz oranı, geri ödeme tak­ sitleri ve vade) piyasa koşullarındaki değişmeler dikkate alınarak, özellikle borç veren kurumun sermaye kaybını, aşınmasını önlemek amacıyla enflasyonist süreçlerde uygulanan bir finansman modelidir. Bu koşulların ne ölçüde değişebileceği yasal kurallar çerçevesinde, sözleşmelerle belirlenmektedir. Bu aynı zamanda faizlerin düştüğü dönemde, yüksek faizli borcu kapatıp düşük faizli yeni 34 Bantell H. Beighley P. "The demand for Mortgage Credit" Fin. Inst and Markets" Ed. Polakaff, M. Boston. 1981. 269 vd. 35 Kidwell D; The Fin. Ins and Market & Money. Texas 1989, 8 . 537 Lederman, J; Adjustable Rate Mortgage and Mortgage Backed Securities, Chicago, 1991, S.2 bir borca girme şansımda vermektedir.^^ 1980 yılmda tüm tasarruf ve kredi birikim­ lerinin, tasarruf bankalannın FED'i durumunda olan Federal Home Loan Bank Yönetimi, ipotek kredisi veren kurumların verdikleri ipoteklere, tüketiciyi korumak amacıyla faiz artışlanna yıllık ve vadenin tamamı içinde (çeşitlere göre) ayrı, ayrı limitler getirmiştir. Herşeye rağmen bu yöntemde borç veren kurum, faiz riskini borçluya devretmiş olmaktadır. Ayrıca faiz oranının vade boyunca değişmesi belki iki taraf içinde makul gözüküyorsa da, burada kredi sorunları ortaya çıkacaktır. Borçlunun ödeme gücü aşılabilir. Bu durumda müzakere edilebilir. Ayarlanabilir faiz oranlı ipotekler devreye girmektedir. 1980'den itibaren ABD'de uygulanan bu ipotek türü borç, veren kurumun kredi faiz oranını, periyodik olarak ayarlamasına imkan vermektedir. Bu faizler için bilin­ diği gibi bir faiz oranı endeksi alınmaktadır. Burada FHLBS, her iki tarafa koruyucu yönde kurallar getirmekte, gözetim ve denetim yapmaktadır. Çünkü göründüğü kadarıyla risk, kurumdan borçluya kaydırılmaktadır veya uzun vadeli bir kredinin, cari faiz haddinden yenilenen bir dizi kısa vadeli krediye dönüştürülmesidir.^^ Böylece sabit faizli kredi, kısa vadeli piyasa faizine dayalı bir krediye döndürülmek­ tedir. Burada kredi kurumu, kendini faiz riskinden korurken, ödünç alan borçlu da yıl sonunda faiz oranı (örneğin 3 ay veya 6 ay vadeli hazine bonosu faizine göre) yeniden ayarlanacağından, geri ödeme taksit sayısı artmaktadır. Hatta bu taksitler daha da düşük tutulmaktadır. Ancak faiz oranları çok yükselirse, aylık ödeme tutar­ ları başlangıçtaki tutarları aşacaktır. Bu artık her iki taraf içinde sorun yaratabilecek bir durumdur. Faiz riski borçluya kaydırılmak istenirken, bu kez kredi riski ile karşı karşıya kalacaktır. Ancak biraz öncede belirtildiği gibi ayarlanabilir faiz oranı ipotek kredilerinde, faiz oranının ne kadar ve kaç kez (vade boyunca) yapılabileceği yasalar ve kurallarca düzenlenmiş ve belirsizlikten çıkarılmıştır. Bu ihtiyaçla yeni bir ipotek türü uygulamaya girmiştir; Sınırlı Ayarlanabilir Oranlı ipotek Kredileri (Capped Adjustable Rate Mortgages) Burada aylık ödemeler için ya da faiz oranı için, veya her ikisi için birden tavan (plafond)'lar belir­ lenmiştir. Ekonomik koşulların zorladığı bu artışlar, ancak tavana kadar uygulamaya geçebilir. Örneğin yıllık enflasyon %6 olduğu yıl, kredinin en fazla faiz oranı %5 artabileceğinden (yasalar, kurallar çerçevesinde), artan % 1 , ertesi yılın hesabına bırakılır. Burada amaç, borçlunun ödeme gücünü zorlamadan, kredi kurumunda kapital aşınmasını telafi ederek, her iki tarafıda korumak ve konut finansmanını sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmektedir. II.D. FİYAT DÜZEYİNE AYARLI İPOTEKLİ KREDİLER (PRICE-LEVEL ADJUSTABLE MORTGAGES) Bu tür ipoteklerde, faiz oranı yerine anapara değişkendir veya başka bir 2 ^ Para ve Finans A.g.k. S. 175 deyişle bu ipotekte faiz oranı reel faiz oranı olarak algılanmakta ve bu sabit kalmak­ tadır. Bu faiz oranı, enflasyon primini içermez. Enflasyon primi faizle değil, borç bakiyesine yansıtılır. Borçlu enflasyondan arınmış, kendi mevcut faizini öder, ancak anapara borcu, enflasyon oranında artar. Örneğin borçlunun kredi borcu yıl sonun­ da 100.00$ ise, enflasyonda %10 oranında artmış ise yeni borç bakiyesi 110.000$ olacaktır. Faiz oranı sabit kalacak yeni sene içinde bu faiz oranı değişmeyecektir. Bu tür ipoteklerde, kişilerin gelirlerinin enflasyon oranında artacağı varsayılarak bir düzenlemeye gidilmiştir.^^ araştırılır ve kazanç, rant miktarı tesbit edilir. Hangi taraf bu konuda borçlu ise karşı tarafa ödeyecektir. Eğer borçlu kendine düşen meblağı karşılayamıyorsa, kurum Standart ve Fiyat Düzeyine Ayarlı İpotekte Nominal ve Reel Ödemeler Akımlarının Karşılaştırılması Standart ipotekte Çeşitli e n f l a s y o n Enflasyon Fiyat d ü z e y i n e a y a r l ı a y l ı k ödenneler oranlanna göre oranının % 5 İ p o t e k t e aylık ö d e m e l e r Nominal Iskonto Endeksi olması durumunda Nominal Reel Reel aylık ödemeler Yıl (1) 1 2 3 4 5 212,7 212,7 212,7 212,7 212,7 (2) 202,6 189,2 183,7 173,3 159,0 (%5) (%7) (%3) (%6) (%9) (3) 1,050 1,124 1,158 1,227 1,338 {%5) (%7) (%3) (%6) (%9) (4) (5) (6) 202,6 202,6 202,6 202,6 202,6 212,7 223,4 239,0 246,1 260,9 202,6 198,8 206,4 200,6 195,0 İLE NET DEĞERİ veya RANTI PAYLAŞAN İPOTEKLİ KREDİLER (Shared-Appreciation Mortgages-Equity Participation Mortgages) Bu kredi tipleri, enflasyonist süreçte ortaya çıkan bir finans yöntemi olup, net değeri paylaşan ipoteklerde, üçüncü bir kişi (yatırımcı bulunmakta) konutu ipotekle alan kişinin sağlayacağı spekülatif kazanca ortak olmakta bu amaçla onun yaptığı peşinat ve aylık ödemelerin bir kısmına katılmakta ve katılma oranında sonuçta pay almayı garantilemektedir. Ayrıca bu tür ipoteklerde çoğunlukla borç veren kredi kurumu, gayrimenkulun değer artışı üzerinde paya sahiptir. Vade süresi maksimum 10 senedir. Eğer gayri­ menkul 10 yıldan daha kısa sürede satılırsa, satış fiyatı esas alınarak paylaşıma gidilmektedir. Eğer 10 yıl içinde satılmamışsa, gayrimenkulun değeri piyasada 37 Melicher R.W. Real Estate Finance, South Western Publishing, 1989, S. 35 vd ona yeni bir kredi açabilmektedir.^s II.F ERKEN ÖDEMELİ, TOPTAN ÖDEMELİ, YENİLENEN İPOTEKLİ KREDİLER (Early Pay off-Ballon Payment-Kollower Mortgages) Erken ödemeli ipotek kredilerinde, peşinat ve taksit ödemeleri uzun bir vadeye göre yürütülmekle beraber 3-5 yıl gibi önceden belirlenen bir sürede kalan borcun ödenmesi, ödenmezse devam için koşulların yeniden görüşülmesi ya da konutun satılması gündeme gelmektedir.39 Bu tip krediler bir konutu satın alma durumunda geçerli olan kredilerdir. Toptan ödemeli ipotek kredilerinde, 3-5 yıl için sabit oranlı bir kredi uygula­ ması yapılmakta, sürenin sonunda kalan borç tamamen ödenmektedir. Yoksa ve satılarak bakiye borç, bedelden ödenmektedir. Bedelin artan kısmı, peşinat, mas­ raflar ve taksitler toplamından fazla olursa borçlu açısından da kar vardır. Borç kalanı cari faiz oranıyla faiz ödenerek kapanır. Yinelenen ipotek kredilerinde, kredi 3-5 yıl gibi orta vadeli periyodlarla kesilip, baştan belirlenen ölçütlere göre kalan bakiye üzerinden yenilenerek sürdürülmek­ tedir. Bu kredi tipi taraflara hem uzun vadenin düşük taksitlerini ve istikrarını sağlamakta, hem de ekonomik koşullardaki önemli değişikliklere uyum sağlamak olanağını vermektedir. II.G İNDİRİMLİ İPOTEK KREDİLERİ (Bay-Dawn Mortgage) Bu ipotek kredisi, bir krediden daha çok bir finansman yöntemidir. Bu ipotek­ lerde amaç kredi kullananlann aylık ödemelerini azaltmak olup, iki çeşit uygulamayı kapsamaktadır; Sabit indirimli ipotek; Örneğin kredi kullanan kişinin 50.000$'a ihtiyacı vardır ve faiz oranı, 30 senelik sabit faizli ipotek için %15,5'dur. Aylık ödemelerin 652,26$ olarak ödenmesi gerekmekte ancak kredi kullanan kişinin aylık ödemeyi yapacak gücü yok ise, ilk 3 sene için faiz oranında %2'lik bir indirim yapılarak aylık taksit ödemesi 572,71 $'a indirilmektedir. Bölünmüş indirimli ipotek; Bu uygulamada %15,5 olan faiz oranı ilk yıl için %12,5 ikinci yıl %13,5 üçüncü yıl %14,5 olarak uygulanmakta dördüncü yıldan itibaren normal ödemeler devam etmektedir.^o Anlaşıldığı kadar, ilk 3 yıl kurum parasını kullandırmakta, ancak buna karşılık kendisi de alternatiflere göre daha ucuz bir yoldan likidite ihtiyacını karşılamaktadır. 38 Bahadır, A.g.k. S. 20 39 Kidwell, A.g.k. S. 534 Eriş, A.g.k. S. 45 40 Bahadır, A.g.k. S. 19 II.H. HAYAT SİGORTALI, EMEKLİLİK BAĞLANTILI İPOTEKLİ KREDİLER (Endowment Mortgage-Pension Linked Mortgages) Bu uygulamada ipotek kredisiyle birlikte, bir de buna ek olarak emeklilik geliri sağlayan hayat sigortası yapılmaktadır. Sigortanın vadesine kadar sadece kredinin faizi ve sigortanın primi ödenmekte, vadesi geldiğinde sigortanın emeklilik ödemeside kredinin ana borcunu kapatmada kullanılmaktadır. Tüm bu ödemeler, kredi kul­ lananları aylık ödeme gücüne dayanılarak hesaplanmaktadır. Emeklilik bağlantılı ipotek kredileri taksitleri, emeklilik maaşı gözönüne alınarak ayarlanmaktadır. Bir önce açıklanan ipotek türünde devreye emekliliğe dayalı hayat sigortası girerken, burada sadece borçlunun emekli maaşı gözönüne alınarak ödeme planının yapıldığı görülmektedir. Böylece bu krediyi kullanan kişi daha baştan emekli aylığının bir kısmını konut taksitlerine ayıracağını kabul etmektedir. IIJ KAYDIRILABİLİR İPOTEKLİ KREDİLER (Moveable Mortgage) Bu uygulama, ticari ipoteklerde görülmektedir. Amaç, bir gayrimenkulun üze­ rine alınan kredi bakiyesinin başka bir gayrimenkule herhangi bir ekstra ücret' ödemeden kaydırılabilmesidir. Bu hareketler genelde yolda birkez almak üzere kısıtlanmıştır. Ancak vade sonuna kadar sayı olarak bir kısıtlama getirilmemiştir. III. İKİNCİL İPOTEK PİYASASINDA KONUT FİNANSMAN MODELİNDE İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLER VE ETKİNLİKLERİ ABD'de 1929 büyük buhran sonrası, konut sorununu çözmek amacıyla. Konut ve Kent Geliştirme Bakanlığı (US Department of Housing and Urban Development) bünyesinde ve öncülüğünde konut kredilerini teşvik eden, organize eden, ipoteğe dayalı menkul kıymetlere garantiler veren, konut finansmanına fon aktaran kuru­ luşlar ve sistemler geliştirilmiştir. Bu çalışmalarla birincil ve ikincil ipotek piyasasını düzenleyen yasalar ve ipotekli işlemlere standartlar getirilmiş, özellikle ikincil ipotek piyasasını geliştirmek ve sermaye piyasasına bu piyasayı entegre etmek, yatırımcıları ve fonları ikincil ipotek piyasasına cezbetmek, ipoteğe dayalı menkul kıymetlere aktif bir piyasa yaratmak istenmiştir. Amaç, konut finansmanını üstle­ nen ipotek finans kurumlarının (kamusal-özel), üzerlerindeki uzun vadeli, düşük faizli konut (ipotek) kredilerinin ikincil piyasada (sermaye piyasası) lidikite edilmesini (menkul değerler aracılığıyla), böylece konut finansmanına sürekli fon akımını sağlayabilmek ve daha büyük hacimlerde ipotek kredisi vere­ bilmeye ortam hazırlamaktadır. Bu amaçla gelişen, ortaya çıkan ipotek bankacılığı da, topladığı mevduatlar, ipotek kredilerinde kullanmak zorunda olduğundan, ipoteğe dayalı menkul 41 ibid. GELENEKSEL VE İKİNCİL İPOTEK PİYASASINDAKİ İLİŞKİLER Geleneksel (birincil) İpotek Piyasası İpotek Kredisi Veren Kurumlar: İpotek Kredisi Verenler: *FNMA *FHLMC * FHA (Federal Konut Kurumu) *VA (Emekliler Birliği) * F N M A (Fannie Mae) * F H L M C (Freddie Mae) *Tasarruf Kredi Birlikleri (S&L's) *Karşılıklı Tasarruf Bankaları (Mutual S a v i n g Banks) * Kredi Birlikleri (Credit Unions) *Ticari Bankalar *Jpotek Bankaları *Diğer Konut Kredisi V e r e n Ö z e l Aracı Finansal Kgrgmlar B o n o v e Tahviller İpoteğe dayalı m e n k u l kıymetler Kredi ipotekli Kredi T a l e p Edenler, Alanlar ipotek, Geri Ödeme V A , FHA, İpotek G a r a n t i , Sigorta Garantisi v e y a Ö z e l Sigorta Şirketi Sigortası Ginnie M a e ( G N M A ) Garantisi T * İpotek bankaları * Menkul Kıymet A r a c ı Kurumları * Dealer * Yatırımcılar İkincil ipotek Piyasası (sernfiaye piyasası) Kaynak: T a r a f ı m ı z d a n hazırlanmıştır. kıymetlere yatırım yaparak amacına, (konut finansmanına) sadık kalabilmiştir. ABD piyasalarında yaklaşık 20 yıldan beri (1985'ler) gelişme içinde olan bu menkul kıymetler, aslında 1970'lerin sonlarında bu uygulamaya giren bir önceki bölümde de açıkladığımız, ayarlanabilir faizli ipotekler ve diğer çeşitleri ile yeni ipotek yapılarının ortaya çıkışından etkilenmiş ve bunların bir havuzda toplanarak "ödeme aktarmalı menkul kıymetlerin" ihraç edilmesiyle, gayrimenkul finansmanında yeni bir sistem ortaya çıkmıştır. "İpoteğe dayalı menkul kıymetleştirme"'^^. Böylece sabit faizli ipotekler, geleneksel ipoteklerin sakıncalarından büyük ölçüde uzak kalınabilmiştir. İlk ihraç 1970'de Ginnie Mae (GNMA) tarafından, geleneksel ipoteklerden oluşturduğu havuza dayanarak yaptığı "ödeme aktarmalı menkul kıymetler (sertifikalar)"'la başlamıştır. Bunlar; GNMA'de söz konusu ilgili bakanlığa bağlı bir hükümet ipotek finans kurumu olduğu için devlet garantisi altında ihraç edilmişlerdir. Daha sonra ilk özel ihraç (daha önce açıklanmıştı) 1977'de Bank of Amerika tarafından gerçekleştirilmiştir. İpoteğe Dayalı Menkul Değerleri (Mortgage Backed Securities) bir diğer ben­ zer çeşidi olan Varlığa Dayalı Menkul Değerler (Asset Backed Securities)le kanştırmamak gerekir. Çünkü dayandıkları teminatlar farklıdır. İpoteğe dayalı menkul kıymetler, vadesi 30 yıla kadar uzanan konut, ticari, sinai, tarıma ait gayri­ menkullerin ipotek kredilerine, ipoteklerine dayanmaktadır. Teminatının sağlamlığı nedeniyle diğerlerine oranla yatırım aracı olarak daha bir güvenilir olmaktadır. İpotek kredisi veren banka ve diğer uzman kuruluşların likidite problemleri çözülmekte, riskleri dağılmakta, daha az miktarda fonlarla daha fazla ipotek kredisi verme imkanına kavuşmaktadırlar. Bu tür menkul kıymetlerin ihracıyla, para ve ser­ maye piyasaları yeni bir finansman ve yatırım aracı, enstrümanını kazanmaktadırlar. Piyasa koşullarına uygun, pazar getirilidir. Dalgalı yüksek faizli, çok çeşitli vadelerde işlemlerin yapıldığı para piyasasındaki diğer araçlarla rekabet gücü yüksektir. Bu menkul kıymetlerle ipotek piyasası, özellikle ikincil ipotek piyasası gelişmiş, inşaat sektörünün finans piyasalarıyla entegrasyonu sağlanmış ve gayrimenkul finansman sisteminde bir iş bölümüne gidilmiştir. O halde ipoteğe dayalı menkul kıymetleri, ipoteğe bağlanmış gayrimenkul kredilerinin anapara ve faiz taksitlerine, yani ipotekle teminata bağlanmış alacaklara dayanan bir kıymetli evrak olarak tanımlamamız gerekmektedir. Yukarıda kısaca belirtmeye çalıştığımız önemli etkileri olan bir menkul kıymetleştirme sistemidir. Bu sistem aracılığıyla, ipotek kredisi veren banka ya da uzman kuruluşun riskinde bekleyen ipotekli krediler için tekrar bir piyasa (ikincil) yaratılmakta ve bu sayede kurumlar tekrar likiditeye dönebilmektedirler.'^^ 42 43 ipoteğe Dayalı Menkul Kıymet İhracında Kurumlar ve Bireylerarası İlişkiler Menkul Kıymet İhraç Edenler (Originator) ipotek Kredisi Verenler Ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymet İhraç Edenler: Hizmet Verener (Originator Olmayanlar) * Fannie Mac (FNMA) * Freddie Mac (FHLMG) * Tasarruf Kredi Birlikleri (S&L's) * Tasarruf Bankaları * Kredi Birlikleri * Ticari Bankalar * İpotek Bankaları * Diğer Konut Kredisi veren Özel Aracı Kurumlar İpoteğe dayalı menkul kıymetlerin satışından sağlanan gelirler İpotek Kredisi arzetmeyen finansal kurumlar da bu mekanizma içinde yer alırlar. İpotekli Krediler Yeddiemin gözetim İpoteğe dayalı menkul kıymetlerden oluşan havuzun satışı SPV Destek Kredisi, Finansal Garanti Özel Görevi olan kurum, iflası söz konusu değil İpoteğe daJah Menkul Kıymet alımı ihracı Yüklenen Aracı Kurum ipoteğe dayalı men. kıy. satışı SPV olmayanlar Kaynak: tarafımızdan hazırlanmıştır. ^ Yatırımcılar Kredi Garantörü ipoteğe dayalı menkul kıymetler çok çeşitlilik göstermekle beraber uygulama­ da en yaygın şekilde şu temel yapılarda formasyon kazandıkları görülmektedir. 1) Ödeme Aktarmalı İpotek Sertifikaları (Mortgage Pass Through Certificates). 2) İpoteğe Bağlı Tahviller (Mortgage Backed Bonds) 3) Ödeme Aktarimsiz, İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler (Mortgage Pay Through Securities or Pay Through Bonds) 4) Şeritli İpotek Destekli Menkul Kıymetler (Stripped Mortgage Backed) 5) Gayrimenkul İpotek Yatırım Aracı (Real Estate Mortgage Investment Conduit) Bu üç grup ipoteğe dayalı menkul kıymetler, kendilerinin ihraç edildiği menkul kıymetleştirme yöntemine göre dizayn edilmişlerdir. Genelde bu konuda birkaç yön­ tem uygulanmaktadır. Birincisi ipotek borçlanndan oluşan bir havuzdan hisseye sahip olunduğunu gösterir sertifikalardır. Havuzda bulunan ipotekli borçların karşılaştığı nakit hareketler bu sertifikalara yansımaktadır. İkincisi seri halinde bono, tahvil çıkarmak ve karşılığında ipotekli alacakları teminat göstermektedir. Burada alacağın temlikinden (devrinden) çok, bir borçlanma olgusu söz konusudur. Üçüncü yöntemde ise ipotek havuzunun sahibi menkul değerlerdir. Bu nedenle havuzun yönetimi ve menkul değerle ilgili ödemeler daha farklı bir biçimde yapılmaktadır.^^ Bunun yanında, literatürde ipoteğe dayalı menkul kıymetler, çok çeşitli şekilde sınıflanabilmektedir. Örneğin; Kamusal ve Özel Sektör ipoteğe dayalı menkul kıymetler olarak yine taşıdıklan garanti ve sigorta kaynağına göre. Devlet garantili, özel sigortalı, ihraç eden kurumca garantili, Faizi garantili, ana parası garantili, garantisiz ipoteğe dayalı menkul değerler olarak tanımlanmaktadır.^^ Bir kere daha vurgulamak gerekir ki, ikincil ipotek piyasasının, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin gelişimi, öncelikle hükümet ipotek finans kuruluşlan olan GNMA, FNMA ve FHMLC'nin ve ondan önce FHA ve VA'nın verdikleri garantilerle gerçek­ leşmiştir. III.A ÖDEiyiE AKTARIMLI İPOTEK SERTİFİKALARI (Mortgage Pass Through Securities) Bu sertifikalar, ipoteklerden oluşan bir havuzun mülkiyet hakkına katılımı ve bu ipoteklerden kaynaklanan ödeme hakkını temsil etmektedir. Ödeme aktarımlı ipotek sertifikaları(menkul kıymetler) ipoteklerinin bir havuz­ da toplanarak, ipoteklerin sağladığı faiz ve anapara ödemelerinin satılması için oluşturulur. Bu havuzu oluşturan kuruluş, menkul kıymet ihraç etmek üzere ipotek havuzunda yer alan hakları satın alan bir aracı kuruluş olup, ipoteklerle ilgili servis hizmetlerini de yapmaktadır. Bir diğer deyişle ilk ipotek kredisini açan ve ipoteklerin Johnson J . Hazel; Financial Institutions and Markets, McGraw Hill, Singapor, 1995 S 73 vd 45 Ibid, ilk sahibi olan (originator) kurumlar (ki bunlar Saving and Loans, Saving Banks, Credit Unions, Mortgage Banks, Commercial banks, etc) değillerdir. Bu kurumlar­ dan, benzer nitelikli ipotekleri satm alırlar (onların teklifi üzerine) ve havuz oluştururlar. Bu ihraçcı kurum, ödemeleri toplar, ödemeleri servis ücretlerini, garan­ ti için yapılan ödemeler düştükten sonra, yatırımcılara (ipoteğe dayalı menkul kıymet sahipleri) aktarırlar. Bu yatırımcılar, oransal olarak dağıtılmış, netleşmiş ödemeleri getirilen alırlar ve hatta ipotek havuzunun içindeki ipotek kredilerinin amortizasyon planlarına göre yatınmcılara her ay belli oranda anapara ödemeleri de yapılır. Eğer ipotek havuzunda erken ödemeler oluyorsa, bu durum menkul kıymetin hem fiyatını, hem getirişini etkilemektedir. İpoteğin, ilk sahipleri, ipotek kredisini açan kurumlarda (yukarıda kısaca belirt­ tiğimiz), kendileri havuz yaparak, bu menkul kıymetleri ihraç edebilirler. Ancak bu kurumlar, genellikle Devletin ipotek finans kurumlarınca (GNMA, FNMA, FHLMC)'den garanti alarak, bu ihracı gerçekleştiririrler. Bunun dışında bu garanti­ leri almadan da, özel sigortacılık hizmetinden yararlanarak,sigortalayarak ihraç yapan kurumlar da vardır. Fakat bunlar çok miktarda değildirler. Belli bir ipotekli kredi havuzu ile buradan gelen düzenli ödemeler üzerinde mülkiyet hakkını temsil eden bu menkul kıymetler, yatırımcılara, menkul kıymetlerin bağlı olduğu alacaklardan aylık olarak tahsil edilen faiz ve anapara ödemelerinin yine aylık olarak yapılmasını sağlamaktadır. Başka bir deyişle, ipotekli kredi havuzuna bir taraftan gelen nakit, fon akımları, öbür taraftan menkul kıymetler aracılığıyla fon ödemeleri olarak yatırımcılara aynen yansıtılmak­ tadır. Bilindiği gibi ABD Kongresi, GNMA'ya 1970'de sigortalı ipotek kredileriyle desteklenmiş menkul kıymetleri garanti altına alma yetkisi vermiştir. Buna daya­ narak bu konuda ilk uygulama Ginnie Mae (GNMA), tarafından başlatılmış (1975) daha sonra bu sisteme FNMA ve FHLMC (diğer isimleriyle Fannie Mae ve Freddie Mae) de katılmışlardır (1981) Ginnie Mae (GNMA)'nın Pass Through (Ödeme Alctarmalı) Menlcul Kıymet İhracında Kurumlar ve Bireyler Arası İlişkiler ipotekler ipotekler ipotekli Kredi Borçluları Geri Ödemeler ipotek Kredisi Arzedenler ve Menkul Kıymeti Ihraççıları Garanti (Sigorta) (Originator) GNMA, pass through satışı İpotek Havuzu ve ipoteğe Dayalı Menkul Kıymet İhracı GNMA, pass - through satışı Pass through satışı Menkul Kıymet Aracı Kurumları (dealer) Kaynak: Sherman Malsel, Agk. S.219 ve Tantan Agk. s. 60 FHA ve VA ve FMHA Garantisi veya Sigortalanması III.A.1 Ginnie Mae "Pass Through" Sertifikaları Bu ödeme aktarımlı ipotek sertifikaları, günümüzde de ipoteğe dayalı menkul içinde en güvenilir ve en tutulanlardandır. İlk kez bu kuruluşun başlattığı bu program başarılı olmuştur ve halen en büyük ipoteğe dayalı menkul kıymet programı GNMA'ın pass through'landır. Bunun nedeni yatırımıcıya çift güvence vermesidir. Birincisi, bu kıymetlerin federal hükümet tarafından garantili ipoteklerden oluşturulan havuza dayanılarak ihraç edilmesi, ikinöisi ise Ginnie Mae'in bu pass through'lan satın alan yatırımcılara faiz ve. anapara ödemelerinin borçlular ödemese dahi-vadesinde yapılacağını garanti etmesidir. Tabii ki, yatırımcı bu güvenceler karşısında Ginnie Mae'e aylık getirişinden bir komisyon ödemektedir. Ginnie Mae'nin pass through'ları sigorta şirketleri, emekli sandıkları (Pension Funds), ve bireysel yatırımcılar tarafından çok talep edilmektedir. 1975'te GNMA pass through'ları için Chicago Board of Trade bir future piyasası açarak, bu menkul kıymetleri büyük ölçüde elinde tutan kurum ve bireysel yatırımcılara, faiz oranlarındaki dalgalanmalardan korunmak için (hedge) bir aktif ortam, piyasa hazırlamıştır.^^ 1977'de ticari bir banka olan Bank of America, geleneksel ipotek kredileriyle desteklenmiş pass through sertifikalar ihraç etmeye başlamıştır. Bunlar özel sigor­ ta tarafından sigortalanıyordu. Özel sektör pass through'ları halen piyasada nisbi olarak küçük bir paya sahiptir.^^ GNMA pass through'larının özelliklerini şu şekilde belirtebiliriz. a) Bu kıymetler, FHA ve VA garantili ipotek kredileriyle garantilenmişlerdir. b) GNMA, direkt olarak ihraçcı kurum değildir FHA ve VA garantili havuzu onayladığı takdirde, bu havuzu bir aracı kurum, fona (Trustee)ye emanet eder ve GNMA garantili pass through'lar ihraç edilir. c) Söz konusu havuza dahil olan ipotek kredilerinin benzer faiz oranlı ve vadeli olması koşulları aranır ve ihraç edilen Ginnie Mae Pass through'lara ayrıca (ana para ve faizlere dayalı) aylık ödeme garantisi verilir ki bu yatırımcı için çifte güvencedir. Özetlersek, ABD'de ilk kamusal ipoteğe dayalı menkul değerler birer federal konut edindirme kuruluşu olan FMHA, VA, FHA'nın kredi garantilerini taşıyan ipotek kredilerinden oluşan bir havuza dayandırılarak ve GNMA'nın bu ipotek havuzuna verdiği "menkul değer garantisi" altında çıkarılmıştır. En az 25.000 dolarlık kupürler halinde bulunuyordu. 4 ^ Tantan, Saadet; Menkul Kıymetleştirme; ABD Uygulamaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri, SPK Yay, No. 44, 1996 S. 61 ^'^ Hazelnut; A.g.k S.75 vd. ve Peasle J ; The Federal Income Taxation of MBS, Probus Publ, Chicago, 1994 S.6 IILA.2 Fannie lUlae ve Freddi IVlae'nin Pass Tlırough Sertifil<aları 1981'de konvansiyonel (geleneksel) ve federal garantili ipotek havuzlarına bağlı sertifikalar ihraç etmeye başlamıştır. Bu kurumların pass through'larının (katılım sertifikalan) bağlı olduğu kredi havuzu sabit veya değişken faizli, genellikle 20-30 vadeli büyük miktarlı, konvansiyonel (geleneksel)ipotekleri kapsamaktadır. Bu havuzdaki ipotekler standart olmayabilir, ancak benzer nitelikleri içermektedirler. Bu sertifikaların Ginnie Mae sertifikalarından önemli bir farkı, Freddie Mac'nin sadece aylık ödemelerinin faizine garanti vermesidii^. Eğer anapara ödemelerinin gerçek, ilk borçludan tahsil edilememesi halinde bir yıl içinde yatırımcılara ödeme garantisi de ayrıca verilmektedir. Ancak buradaki fark (Ginnie Mae'de ABD hüküme­ tinin garantisi varken), Freddi Mac'nin garantisinde hükümet kuruluşunun güvencesinin bulunmasıdır. Yalnız şu konuyu da vurgulamakta yarar vardır. Freddie Mae, kendini garantisiyle ihraç yaptığı gibi. Federal garanti taşıyan ipoteğe dayalı menkul kıymetleri de ihraç edebilmekte, bu nedenle yaptığı hizmetler ve garantiler için komisyon almaktadır. Fannie Mae de konvansiyonel ve federal garan­ tili ipotek havuzlarına dayalı menkul kıymetler ihraç etmektedir. 1984'te ilk defa değişken faizli ipoteklere bağlı olarak yaptığı ihraçlarda, yatırımcılara anapara ve faiz ödemeleri için (vadesinde) garanti vermektedir. Özetlersek; Fannie Mae ve Freddie Mac, sigortasız veya özel sektör kurum­ larınca sigortalanmış ipotek kredilerini, bu kredileri veren kurumlardan alarak, kendileri havuz oluşturmakta ve buna dayanarak pass through ihraç etmektedirler. Bu havuzdaki ipotek kredilerinin tam homojen olması şart değildir, farklı faiz oran­ larında olabilirler. Faizin zamanında geri ödenmesini de ayrıca garanti ederler. Garantiyi kendi adlarına (hükümet adına değil) vermektedirler. III.B İPOTEĞE BAĞLI TAHVİLLER (Mortgage Backed Bonds) ABD'de, ipoteğe bağlı tahviller yerel hükümet kuruluşları, belediyeler çeşitli konut finansman programları çerçevesinde sunulan kredilere bağlı olarak sağladıkları ipoteğe bağlı gelirleri karşılık, güvence göstererek de ihraç edilirken, Fannie Mae ve Freddie Mac tarafından da ihraç edilmektedir. Ayrıca ipotek port­ föyüne sahip tüm kuruluşlarca da ihraç edilmekte ve bu kıymetlere de önemli bir talep bulunduğu görülmektedir. İpoteğe dayalı tahviller,^ihraç eden kurumun bir borç yükümlülüğünü gösteren menkul kıymetlerdir. Bu ihraç, pazarlaması kolay olan ipotek kredilerinin oluşturduğu bir havuzla teminat altına alınır. İpotekten sağlanan gelirler, ipoteğe dayalı tahvil yatırımcısına anapara ve faiz ödemesi olarak tahsis edilmez, çünkü bunlar tahvildir ve belirli bir vadeleri bulunmaktadır (genelde 5 ve 12 yıl arası). Ancak faizleri genelde 6 ayda veya yılda bir ödenirken, bilançosunun pasifinde yer alır, bunun teminatı olan varlıklar (ipotek kredileri) ise aktifte bulunur. Herhangi bir tahvil nasıl ihraç ediliyorsa, bunda da aynı işlem yapılır. Ancak ipotek teminatlı tahvil durumunda, borçlu borcunu ödemezse, Yeddiemin (Trustee) Fon, tahvil sahipleri adına ipotekli teminatı satabilir. Bu tür menkul kıymetlerde, tahvil ihracına borçlanan kuruluşun genel fonları da teminat olarak gösterilebilir. Eğer böyle ise anapara geri ödenmesi klasik tahvillerdeki gibi vade sonunda yapılır. İpoteğe bağlı tahvilleri Freddie Mac ve Fannie Mae de ihraç etmektedir. Fannie Mae, ipotekli alacaklarından oluşan aktifini teminat olarak göstererek piyasadan borçlanmakta ve bu nedenle ihraç ettiği tahvilleri alan kurum ve bireysel yatırımcılara belirttiği faiz ve vadelerle düzenli ödemelerde bulunmaktadır. Bu tahvillerin teminatı, Fannie Mae'in karşılık gösterdiği alacaklarıdır ve bunun dışında ek bir garanti, sigorta vermemektedir. Freddie Mac'de aynı işlemleri yapmaktadır. Herşeye rağmen bu kurumların arkasında kamusal bir garanti olduğundan, bu tahviller daha düşük faizle iyi bir talep bulmaktadırlar. Daha önce de değinildiği gibi bu federal konut finans kredileri dışında, yerel idareler, belediyeler ve özel kuruluşlar (konut finans kredisi veren, bu programları yapanlar) da bu çeşit tahvilleri ihraç edebilirler.Bunlara karşılık ipotekten sağlanan gelirleri teminat göstermektedirler. Belediye gibi yarı kamusal kuruluşlar önemli vergi muafiyetleri nedeniyle daha düşük faizlerle bu tür menkul kıymetleri ihraç ederek, konut finansmanı sağlamaktadırlar. Ancak özel sektör kumşlarma ait bu tür tahvillerin talep ve kabul görmesi, onların (rating) derecelendirme kurumlarından yüksek derece almalarına bağlıdır. Bu ise ağır koşullara bağlıdır. İpotek havuzunun kalitesi, aile konut kredilerinden oluşması, ikincil piyasaya sahip olabilmesi gibi. Ayrıca teminat olarak gösterilen aktiflerin, tahvil ihracının ihraç edene getirdiği mali yükümlülüğün en az iki katı olması gibi şartlar aranıyor. Böylece yatırımcıya önemli ölçüde güven verecek koşulların, ihracattan önce yerine getirilmiş olması gerekiyor. İpoteğe dayalı tahviller, nedeniyle derecelendirme kuruluşları önem kazanmış ve piyasa da bu açıdan gelişme göstermiştir. Hatta ihraç eden kurumun mali yapısı çok güçlü olmasa da, onun ihraç ettiği ipoteğe dayalı tahvil yüksek not alabilmekte ve bu durum, tahvilin teminatının gerekenin üstünde bir değere sahip olduğunu göstermektedir. Söz konusu teminatlar (rating) kurumlannca periyodik olarak üç ayda bir kontrol edilmekte, eğer teminatın değeri tahvil ihraç sözleşmesindeki değerin altına düşmüş ise ilave teminat istenmektedir. Rating kuruluşları, tahvili AAA olarak değerlendirmiş ise, ihraç eden kurum, en ucuz maliyetle fon sağlamış olmaktadır.48 48 Henderson, J ; ve Jonathan, S; Securitisation, Woodhead, London, 1988 8.31 ve Tantan, A.g.k. 8 . 64 58 III.C ÖDEME AKTARIMSIZ İPOTEK SERTİFİKALARI (Mortgage Pay Through Securities, Pay Through Bonds) Ödeme aktarimsiz ipotek sertifikaları, pay throuh'larda ipoteğe dayalı tahviller gibi, ihraç eden kurumun sözkonusu ipotek kredilerinden oluşmuş havuzun güven ceye aldığı yükümlülüklerdir. Bu tahviller de aynı pass throuh'larda olduğu gibi ihraç eden kurumun bilançosunun pasif tarafında borçlu olarak gösterilir.49 a) İpoteğe bağlı tahvillerin çok kullanılan türlerinden biri olan "teminatlı ipotek borçlan" (Collateralized Mortgage Obligations CMO's)'dır. Teminat karşılıklı ipotek borcu (CMO's), ipotek kredisinin vadesinden önce ödenmesi nedeniyle, kredi veren açısından karşılaşılan sorunlara bir çözüm olarak, ilk kez 1983'te Freddie Mac tarafından "CMO" adlı yeni bir menkul kıymet yaratılmıştır. CMO'lar, ipotek­ lerden oluşan bir havuzdaki hisselerini gösteren (pass through'lar) tarafından desteklenen ve aynen bir tahvil gibi ana para ve faiz ödenmesini sağlayan bir menkul kıymettir. Bilindiği gibi ipotekli kredilerden oluşan havuzlardaki hisseler, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle (Mortgage Backed Securities) ikincil piyasaya finansal enstrü­ man oluşturmaktadırlar. Bunlara ipoteklerin sağladığı gelirler, bu pass trough'lar aracılığıyla, yatırımcılara anapara ve faiz ödemeleri olarak aktarılmaktadırlar. Bu nedenle bu tür kıymetlere "ödeme aktarmalı" (pass through) denilmiştir. Burada ise, teminat karşılığı (collateral) bir kredinin geri ödeneceğinin garantisi olarak bir mülkün ipotek altına alındığını, rehnedildiğini göstermektedir. Klasik ipoteğe bağlı menkul kıymetler, bağlı oldukları ipotek havuzunun gelirlerini, yatırımcıya yansıttığı için, 6 aylık veya yıllık ödemeleri, daha kısa vadeli yatırım tercih eden tasarrufçuları pek cezbetmiyor. Bu probleme çözüm bulmak için çok serili olarak ihraç edilen teminatlı ipotek borçları, yatırımcı tercihlerine uyacak bir enstrüman olarak ihraç edilmiştir. Böylece, "teminatlı ipotek borç" ihracı, farklı vadelere sahip, birkaç seri tahvilden (üç sınıf) oluşmaktadır. Kısa vadeli seriler =A=, biraz üstündeki kısa vadeli seriler =B=, en uzun vadeli tahviller de =Z= seri olarak tanımlanmaktadır. İpotek havuzundan gelen nakit akışından, faiz ödemelerine düşen kısım, tüm seri tahvil maliklerine üç ya da altı ayda bir aktarılırken, anapara geri ödemesi sadece A serisi tahvil sahiplerine yapılıyor. A serisi tahvil sahiplerine ödendikten sonra kalan kısım B serisine, yine bu ödemeden sonra kalan miktarda Z serisine ödenebilmektedir. Hatta Z serisine, kendisinden önceki tüm seri tahvillerin faiz ve anapara ödemeleri bittikten sonra faiz ve anapara ödemesi yapılmaktadır. Serilerin farklı vadelere sahip olması, çok farklı tercihlerde bulunan yatınmcılara ulaşılmasını sağlamıştır. Ayfık nakit akımını (ödemeyi) oransal olarak dağıtmak yerine, pass through'larda olduğu gibi, CMO'ya getirilen değişik tahvil sınıfları serileri arasında 49 Hazelnut; A.g.k. S. 75 v d . erken ödemeden doğan risk dağıtılmak istenmiş ve anaparanın dağıtımına serilerde öncelik sıralaması yapılarak yeni bir çözüm getirilmiştir. Ayrıca faiz ödemelerinde de tahvil serileri oranında oransal olarak, öncelikli bir dağıtıma gidilmektedir. Örneğin A ve B serisi tahviller, ipotek destekli menkul kıymetlerden gelen faizin 1/3'i A serisine, 2/3'si B serisine ödenmektedir. Faizli ipotek destekli menkul kıymetler %12 öderse, A serisi tahvil sahibine %4, B serisine %8 faiz ödenecektir. Anapara geri ödemelerine de yukarıda değinilmiştir. Bu konu­ da şu sistemi de açıklamak yararlı olur. İpotek teminatlı menkul kıymetlere yapılan anapara geri ödemesi ve erken ödeme derhal CMO'ların seri tahvillerine transfer edilmez, bir itfa fonuna aktanlır. Her 6 ay sonunda, itfa fonundaki biriken meblağa bağlı olarak, CMO'lardan uygun bir miktar ihraç eden kurum tarafndan başabaş fi yatlarla geri alınır ve bu tahviller sadece A serisi tahvillerin içinden kurayla seçilir. Ne zaman tüm A serisi tahvillerin tamamı geri alındığında, CMO'yu ihraç eden B serisi tahvilleri geri almaya başlar. Bu nedenle A serisinin kısa vadeye sahip olduğu ve yüksek bir erken ödeme riski taşımasına karşılık, B serisi ise daha uygun (fakat yine de kısa vade tanımı içindedir) bir vadeye ve daha düşük bir erken ödeme riskine sahiptir. Bu seriler (A,B dışındakiler) daha uzun bir vadeye ve daha az erken ödeme riskine sahip olacak şekilde düzenlenirler.^o A serisi CMO'lar, piyasada kısa vadeli Hazine Bonoları ve şirket tahvillerine, B serisi CMO'lar da orta vadeli, finansal enstrümanlara rakip durumdadırlar. Z serisi CMO'lar ise uzun vadeli yatırımlar için tercih edilen bir yatırım aracı durumundadır. CMO'ların hemen hemen %80'i, FNMA, GNMA ve FHLMC'nin ihraç ettiği ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle teminatlandınimıştır. CMO'ların yaratıcısı olarak bilinen FHLMC (Freddie Mac), bugün çıkan CMO'ların sadece %20'sinden sorumludur. Diğer kalan kısımdan da yatırım bankaları (Investment banking), inşaat firmalan, ipotek tasarruf ve kredi birlikleri (S&L's), sigorta şirketleri sorumludur. (1991'de CMO'ların toplam değeri 151 milyar dolara ulaşmıştır.)5i Genel olarak pass through'ların geliri yatırımcılara dağıtılana kadar vergilendirilmez. Teminat üzerindeki alacak hakkı, biraz sonra incelenecek olan bir diğer pass through türü, (Strips)'lerdeki gibi yapılandırılmaz. CMO yatırımcılann, farklı serilere farklı ödemeler alması, gelir vergisinin şirket ve yatırımcı düzeyinde hesaba katılmasına neden olmuştur. ^ 2 CMO ihraçlarının yüksek kalitede olması, ihraç eden kurumun kredi değerliliğinden ileri gelir. Bu ihraç eden kurumlar; iflasa tabi olmayan kuruluşlar ile yüksek kredi değerliliği olan bir şirketin yan kuruluşlarıdır. Burada amaç, CMO ihraç eden kurumu, potansiyel iflastan uzak tutmaktır. Bu nedenle bazen yan kuruluşun ihraç ettiği'CMO'lar, ana kuruluşun menkul kıymetlerinden bile daha yüksek bir 50 Para ve Finans; A.g.k. S. 1551 51 Hazelnut; A.g.k. S. 74 vd. 52 Bahadır; A.g.k. S. 45 derece alabilir. Tasarruf ve Kredi Birlikleri, Tasarruf Bankaları ve Kredi Birlikleri (Thrift lnstitution)'da direkt olarak CMO ihraç eden kurumlardır. Bilindiği gibi bu kurumlar FSLIC (Federal Saving and Loans Insurance Corparation) Federal Tasarruf ve Kredi Sigorta Kurumu tarafından sigortalıdırlar. Bu durum rating şirket­ lerince olumlu bir puandır. Eğer CMO konusunda bir problem çıkarsa, FSLIC bono ödemelerini yüklenecektir. Aynı şekilde FDIC (Federal Deposit Insurance Corporation) Federal Mevduat Sigorta Kurumu'nun sigortalandığı kurumlar (Örneğin Ticaret Bankaları v.b. gibi )da CMO ihraç edebilmektedir. Thrift institutions'lar mevcut varlık portföylerini likidite etmek için CMO piyasasını kullanmaktadırlar. İpoteğe dayalı bonolar içinde CMO'yu daha etkin değerlendirmektedirler. Bunların yanında menkul kıymetler dealer (securities dealer)'lar, CMO aracılığıyla arbitraj karı elde ederler. CMO'ların A serisi. Hazine Bonosu üzerinde oldukça iyi faiz farkı ile satıldığı sürece CMO talebine yoğun şekilde başvururlar. İnşaat holdingleri, firmaları da CMO piyasasını, vergi avanta­ jları ve muhasebe kolaylıkları nedeniyle tercih etmektedirler. Bu kurumların dışında CMO talebinde bulunan, bu değerleri saklayan ipotek bankaları ve sigorta şirketleri aynı zamanda ihraç edici kurumlardır. b) CMO'nun erken ödeme riskine karşı koruyucu, bu riski azaltan belli bir geri ödeme planına sahip özel serileri de ortaya çıkmıştır. Bu grup tahvillerinin erken ödeme hızları belli bir dönem aralığı içine adeta hapsedilerek garanti altına alınmıştır. Bunlar, kontrollü amortize edilen tahviler (planned amortisation class bonds- PACS) olarak tanımlanır. Geri çağrılma ve temdit risklerine karşı korumalıdırlar. Özellikle, şirket tahvilleri piyasasında bir risk artışı söz konusu olduğunda, bu tahviller şirketler için daha güvenlidir, çekicidir. PAC'Ier "sinking fund corparate bond'lara parelel bir yapıdadırlar.53 c) Bir de CMO'nun yeni bir türevi olarak. Amortisman Yapıları Belirlenmiş Tahviller (Target Amortisation Class-TAC) bulunmaktadır. Bu tahviller, bazı kurumsal yatırımcıların geri çağrılma ve temdit risklerine karşı aynı anda korunmak isterken, bazıları da sadece bir riske karşı korunmayı talep ederler. Örneğin geri çağrılma riskine karşı korunmak isteyenler için TAC ortaya çıkmıştır. Ters TAC'Ier ise sadece temdit riskine karşı korunmak isteyenler için geliştirilmiştir. Herşeye rağmen CMO'ların erken ödeme riskini yok etmediği, sadece bu riski yeniden dağıttığı gözden kaçmamalıdır. Tabii bu risk CMO serilerine göre azalabilmektedir. 53 Ibid, S. 41 Fabozzi, F; A.g.k. S. 287 IILD ŞERİTLİ İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLER (Stripped Mortgage Backed Securities) İlk kez Fannie Mae tarafından 1986'da, ihraç edilmiştir. Bu menkul kıymetler, ne ödeme aktarmalı (pass through) menkul kıymetlerde olduğu gibi anapara ve faiz­ leri; havuzdaki hisseye göre oransal olarak, ne de CMO'larda olduğu gibi öncelikli seri tahvillere bağlı olarak seriler arasında eşit olmayan şekilde paylaştınlarak bir dağıtım yapılmaktadır. Çünkü GMO'nun serilerindeki dağıtım sonucunda, iki tahvil serisi hem farklı sentetik kupon oranları ortaya koymuş, hem de faiz değiştiğinde ilgili teminattan farklı bir performans göstermişlerdir.^^ Bu nedenle Strips'lerde, tüm faizler "sadece faiz 10 serisi" diye tanımlanan, tüm ana para "sadece anapara PO serisi" diye tamamlanan tahvil serilerine paylaştırılmıştır. Böylece Strips'ler, kurumsal yatırımcılara, daha önce piyasada bulunmayan (risk/getiri) özellikleri taşıyan sentetik menkul kıymetleri satın alma imkanı vermişlerdir. Strips faizi sadece (10 Strips) veya ana paraya sadece (PO Strips) olarak ifade etmekte ve ona göre faiz ve ana parayı dağıtmaktadır. Strips'i nitelikli hale getiren anahtar husus yüzdelerin zaman içinde değişmemesidir.55 (I0=lnterest Only) (PO=Principal only). Piyasadaki yatırımcılann tavanı genişletecek ve onların taleplerini, tercihleri doğrultusunda karşılayacak yeni oluşumlardan biri olan Strips, pass trough'ların şeritli "stripped" ipotekli menkul kıymetlerdendir. Buradaki şeritler, iki sınıftadır. Yukarıda da açıklandığı gibi, faiz şeridi ve anapara ödemeleri şerididir.^^ Böyle bir menkul kıymetle örneğin yıllık faiz %10 olan bir ipotek, %14 kuponlu menkul kıymet (premium security) ve % 6 Iskontolu menkul kıymet (discount security) şeritlerine ayrılabilir. Şeritli menkul kıymetlerin ortaya çıkışı sıfır kupon (zero-coupon) piyasasındaki gelişen tekniklerin bir yansımasıdır. İhraç eden kurumlar, yatırımcıların tercihlerini karşılamak amacıyla piyasayı bölümlemeyi amaçlamışlardır.57 Bu süreç 1985-86 yıllarında REMİG mevzuat ile başlamıştır. III.E GAYRİMENKUL İPOTEK YATIRIM ARACI (Real Estate Mortgage Investment Conduit) 1986'daki vergi reformu yasası, gayrimenkul ipotek araçlarını, vergi muafiyetine sahip (tax-exempt vehicles) araçları yaratmıştır. Kısaca REMİC diye tanımlanan bu finansal araçlar federal gelir vergisinden muaftırlar. Bu deyim ilk defa (ABD Tax Reform Act)'de kullanılmış, ipotek teminatlandırılmış borçlanma taahhüt- 54 Bahadır; İbid, 55 Hazelnut, Ibid, S. 73 v d . 58 Henderson; ve Jonathan; A.g.k. S. 39 ve Tantan, A.g.k. S. 71 5^" Tantan, A.g.k, İbid, Julian Walmsley; The New Financial Instruments, John Wiley Sons, 1988. 8 . 261 lerinin, vergi yönünden ayrıcalıklı olarak yapılandırılarak ortaya çıkmıştır. CMO, bir borçlanma ve finansman aracı iken REMİC, aktifteki varlıkların (alacak hakkına bağlı) satışını sağlayan bir araçtır. İpotek kredilerinin devredilmesiyle borçlanma için teminat gösterilmesi, vergi uygulamaları açısından farklı değerlendirilmektedir. İpotek destekli borçlarda, bunları temsil eden menkul kıymetlerde, diğer ipoteğe bağlı menkul kıymetlerdeki muhasebeleri ve vergileri kaldırmaktadırlar. Hatta şeritleme (stripped) prosedürü dalıi dalıa basitieştirilmelctedir. 1986'da İlk kez ipotek şeritleri, özel sektöre ait olup, ilk kamusal kurum olarak FNMA'da şeritli uygu­ lamayı başlatan kurum olmuştur. Remle, CMO ve ipoteğe dayalı menkul kıymetleri ihraç eden kurumları ve yatırımcıları şu sorunlardan uzaklaştırmıştır; CMO'lar varlıklarının satışı olarak değil, teminatlı borç işlemi olarak kabul edildiğinden. Devlet Gelir Genel Müdürlüğü (Internal Revenue Service-IRS) tarafından borçlarla ilgili araştırmaların, koşulların yerine getirilmesinin incelenmesi yapılmakta, bu nedenle CMO'ların etkinliği azal­ makta, ihraç eden kurumun maliyeti artmaktadır. CMO'lar borç olarak niteliğinden, minumum sermaye yeterliliğine tabi olduklanndan, ihraçları bu nedenle sınırlı olmaktadır. Ayrıca 1986 vergi reformu öncesi, tasarruf kurumları ve yabancı yatırımcılar için CMO piyasası yeterli düzeyde avantajlı bulunmuyordu. İşte REMİC mevzuatı ve 1986 Vergi Reformu ile bu problemler çözülmeye çalışılmıştır. Gerek vergi mükellefiyetleri, gerekse bürokrasinin azaltıcı işlemleri, menkul kıymet yapılarının basitleştirilmesi yönündeki gelişmeler 1987'den itibaren uygulamaya giren REMİC isimli araçlarla ortaya koyulmuştur. REMlC'Ier ipotek dışı teminatlarda kullanılmamaktadır.^s Bir daha vurgularsalc Remic'lerden önce CMO ve ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç edenler, ve yatırımcılar şu sorunlarla karşılaşıyordu; CMO ihraçları, varlık satışı olarak değil, teminatlı bir borç olarak işlem gördüğünden, ihraç eden kurumun bilançosunda pasifte yükümlülük olarak gösteriliyor. Ayrıca CMO'nun IRS'ın borç şartlarını karşılama gereği maliyeti artıyor ve etkinliğini azaltıyordu. Yine REMlC'den önce tasarruf kurumları, CMO yatınmlannı vergi amaçlan için şüpheli krediler karşılığının hesabında dikkate alınan aktifler içine ala­ mazlardı. Böylece bu kurumlar CMO'ya çok yakın bir ilgi göstermediler (1986'ya kadar). Aynca yabancı yatırımcılarda 1986 sonrası daha avantajlı bir uygulamaya geçtiler. Remle ile bu problemler çözülmeye çalışılmıştır. Sadece ipotekli işlemlerde kullanılan Remic'lerde araç düzeyinde vergilendirme yapılmaz. Bir şirket veya Fon olarak üretilebileceği gibi, bir ipotek havuzu olarak da oluşturulabilir. Borç niteliğinde oldukları halde CMO'larda aranan minumum sermaye yeterliliği, Remic'de aranmaz. İpotek varlıkları için Remic avantajlı bir vergi sınıfı oluşturmaktadır. Remic sahibi yatırımcılar, gelirlerini tekrardan satma hakkına sahip olduklanndan, diğerlerine oranla daha özgürdürler. Ocampa, J; ve Rosenthal. J; Securization of Credit, John Wiley sons, 1988 S. 60 ve Tantan, A.g.k. S.73 Remic'i oluşturan iki unsur sözkonusu ipotek teminatı ve yatırım yapılacak araçlar veya çok sınıflı (çeşitli) menkul kıymetlerdir. Teminat, nitelik­ li ipotektir. Bu ise o finansal enstrümanın bir gayrimenkul rehni ile teminatlandırılmış olması demektir. Bu menkul kıymetler düzenli faizli menkul kıymetler olup tahvillere benzemektedir. Nominal değer, borç yükümlülüğünün anaparası ile karşılanır ve bunlann düzenli kupon ödemeleri yapılır. Düzenli faizli menkul kıymetler hızlı ödemeli-yavaş ödemeli yapılarda veya kıdemli-ikincil yapılarda ihraç edilebilir. Kıdemli/ikincil yapının avantajı, Remic mevzuatının bir ipotek havuzunda­ ki ikincil faizlerin kolayca alınıp satılmasıdır. İkincil faiz, düzenli faiz olarak nitelenemeyen her türlü faizlerdir. (Artık faiz) Remic'in yapısındaki düzenli ve artık faizler, tasarruf kurumları (S&L's, Savings Banks ete) ve REIT (Real estate Investment Trust) Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına, çok sınıflı ipoteğe dayalı menkul kıymetlere, Remic sayesinde yatırım yapabilme imkanını vermiştir. Çünkü Remic mevzuatının uygulan­ abileceği ipotek havuzuna çok çeşitli menkul kıymetler bulunabilmektedir; Örneğin %100 katılma sertifikaları, pass through'lar, pass through'lara kısmı katılımlar ve haklar, şeritli (stripped) ipotek teminatlı menkul kıymetler, kıdemli veya ikincil haklar ve nitelikli ipotekler (gayrimenkul hakkı ile teminatlandırılmış) gibi. Yine ikinci tip teminat olarak, nitelikli ipoteklerden gelen nakit akışlarını tekrar yatırıma dönüştürmek amacıyla oluşturulan mevcut faizli menkul kıymetlerdir. Remic'in yatırımcılara sunduğu en önemli hizmet, yatırım aracının likiditesidir. Çünkü Remic'Ier, kamusal kurumlarca, portföy yöneticilerince serbestçe alınıp satılırlar. Aynı zamanda çok tranşların (dilimlerinin, çeşitlerinin) olması, yatırımcılara farklı vadeler arasından seçim yapma şansını vermektedir. Bu nedenle geniş bir talep tabanı vardır. Ayrıca Remic getirişi yabancı yatırımcıların (%30) elde tutma stopaj vergisinden muaftır. Yine geçmişte ipoteğe dayalı menkul kıymetlerde ipotek havuzunun homojenliği aranırdı. Remic'lerde ise ihraççılara çok sınıflı (çeşitli) menkul kıymete dayanma ve çok vadeli kıymet ihraç etme, bonolardan bazılarını alıkoyma veya tümünü satma imkanı tanınmıştır. Vergi ile ilgili yapısal zorlanmalar olmadan bu ihraçlar yapılabilir. GMO'larda hem ihraçcı, hem yatırımcı vergiye tabi iken, Remic'Ier sadece yatırımcıyı vergiye tabî tutarlar. CMO ihracı borç olarak nitelendiğinden, borç için vergi indirimi için sağlanan sermaye tabanına, Remic'de ise işlem, satış olarak nite­ lendiğinden böyle bir sermaye tabanına gerek yoktur. Bu gibi haklar, muafiyetler Remic'leri daha ekonomik ve özgür kılmaktadır. Özetlersek, Remic'Ier CMO'ların yeni bir versiyonu olup, gayrimenkul ipotek yatırım kanalıdır. Remic, teminat kaşılıklı bir ipotek borcu çeşididir. Bir ipoteğe ait nakit akımını, çeşitli yaratıcı kısımlara ayırmıştır. Bir tür ipotek di­ limidir (mortgage strip). Bu ipotek diliminde ipotek destekli menkul kıymetler port­ föyünden elde edilen gelirler, faiz ödemelerine ve ana para ödemelerine bölünür. Sadece faiz dilimlerine (interest only strips) yatırım yapanlar bütün faiz ödemelerini alırlarken, sadece anapara dilimlerine (principal only strips) yatırım yapanlar, ana­ para ödemelerinin tümünü alırlar. Stripped menkul kıymetler, Remic mevzuatıyla daha basitleştirilmiş ve vergi muafiyetleri ile donatılmıştır. (Tablo: 2; REMİC Menkul Kıymetleştirme İşlemlerinin Katılımcıları) Katılımcı Olma Nedenleri Bilanço/ Satın Finansal Mevzuat Katılımcılar Alma Satma Oluşturma Yönetme Raporlama Vergi Açısından Yatırım Bankacılan Sigorta Şirketi Tasarruf Kurumlan Emeklilik Fonları İpotek Bankacıları Banka REIT Master Sınırlı Ortaklık Müteahhid Belediyefer Kar-amacı Gütmeyen Kurumlar (Üniversiteler, Vakıflar) Yabancılar X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X Kaynak: Kenneth Levethal & Co. alıntı: Calatchi, Ralp F. ve Sidney B. Rosenberg; Property Finance, Euromoney Books, London, 1992, S. 143 iç: Tantan, A.g.k S. 79 IV. İPOTEKLİ KREDİLERİN MENKUL KIYMETLEŞTİRİLMESİ Kredi kurumlarının, bilançosunda bulunan alacakların, alınıp satılabilir menkul değerler haline getirilerek, aktif bir ikincil piyasa yaratan sürece ve prosedüre "menkul kıymetleştirme" (securization), denilmektedir. Bu prosedür hemen, hemen tüm fon kurumları için süreklilik arzeden bir fon yaratma, bulma kaygılarına çözüm getirmiş, başarılı bir uygulama olmuştur. İlk defa ABD'de 1970 yılında fikir aşamasından uygulamaya geçen "menkul kıymetleştirme" mekanizması, federal hükümetin finans kurumlarınca (ipotek hizmetlerinde uzmanlaşmış) denmiştir. 1970'de ONMA ve FHLMC veya diğer kısa isimleriyle Ginnie Mae, Freddie Mac tarafından uygulanmıştır. GNMA, pass through (ödeme aktarımlı sertifikalar)'la menkul kıymet ihraç etmiş ve ipotek finansmanındaki bölgesel olarak arz ve talep dengesizliğini gidermek amacıyla, fon­ ları menkul kıymet piyasasından (hisse senedi-tahvil), ipotek piyasasına aktarmayı amaçlamıştır. Bundan önce ABD sermaye piyasası da ipotek teminatlı menkul kıymetler yer almadığından, geleneksel ipotek birincil piyasası vardı ve bu piyasa yeterince etkin değildi. Aynca bölgeler arası fon alışverişi veya fon akımı (kredi talebini karşılamak amacıyla) yeterince serbest olmadığı için (bölgesel sınırlamalar), özellikle ipotek piyasası ve buna bağlı menkul kıymetler piyasası gelişememişti. İşte Ginnie Mae'in "pass through" sertifikaları aracılığıyla fonlar bu engelleri aşmış, ikincil ipotek piyasası hızla gelişmiştir. Bu menkul kıymetler Devletin güvence verdiği (FHA ve VA garantili) ipoteklere dayanarak ihraç edilmiş ve ikincil piyasayı oluşturmuştur. Daha sonra Devlet güvencesi taşımayan geleneksel-konvansiyonel-ipoteklere dayalı menkul kıymet ihracını yapan Freddie Mac, bu menkul kıymetleştirmede bir aracı rolü oynamıştır. İpotekleri, ipotek kredilerini, ilgili uzman kurumlardan alıp "Katılım Sertifikası" "participation certificate" olarak ihraç etmekte ve sermaye piyasasından bunları arz etmektedir. Bu da bir pass through, menkul kıymetleştirme işlemidir. Başarılı sonuçlar ve ikincil ipotek piyasasının gelişmesi özel sektörü özendirmiş ve ilk defa 1877'de Bank of Amerika, ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmiştir. 1980'lerde ipotek dışında "Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler" ihraç edil­ miştir. Otomobil kredileri, kredi kartı alacakları, leasing alacakları, işletme kredileri, ihracat kredileri, sanayi kredileri de menkul kıymetleştirilmişlerdir. *Kredi kurumlarının bilançolarında bulunan alacakların aktif bir ikincil piyasası olan, alınıp satılabilir menkul değerler haline getirilmesi süreci olan "menkul kıymetleştirme" en basit şekliyle şöyle gerçekleşiyor; *Zaman içinde birçok kredi anlaşması yapmış olan kredi kurumu, bilançosun­ da bulunan ve aynı veya benzer koşullar taşıyan kredilerden bir alacak havuzu oluşturur. *Kredi veren kurum, oluşturduğu alacak havuzunu özel amaçlı bir kuruma satar, veya yine böyle bir kuruma bu alacak havuzuna bağlı olarak menkul kıymet ihraç etmesi talebiyle başvurur. *Menkul kıymetleştirme uygulamalarını teşvik etmek amacıyla kurulmuş olan özel amaçlı kurum, genellikle kendi portföyünde tutmak üzere satın aldığı alacak­ lara bağlı olarak bir menkul kıymet ihraç eder. *İhraç edilen menkul kıymetleri satın alan yatırımcılara yapılacak ödemelere karşılık, menkul kıymetin bağlı olduğu alacak havuzundan düzenli olarak gelen faiz ve anapara ödemeleri teminat gösterilir. *İhraç edilen menkul kıymetler ipotek bankaları ve yatınm bankalannın aracılığıyla kurumsal yatınmcılara ve tasarruf sahiplerine satılır. Menkul kıymet ihracını organize eden kurum, menkul kıymetlerin güvenilirliğini ve pazarlanabilirliğini arttırmak için, ödemelerin düzenli yapılacağına dair bir güvence mekanizması temin eder. *Satılan menkul kıymetlerden elde edilen fonlar krediyi veren kuruma veya alacak havuzunu satın almış olan özel amaçlı kuruma aktarılır. *Krediyi açmış olan kurum, krediyi kullananların yaptığı faiz ve anapara ödemelerinin tahsil edilip menkul kıymetleri satın alan yatırımcılara aktarılmasında aracılık etmeye cjevam eder. *Menkul kıymetleştirme süreciyle kredi veren kuruma dönmüş olan taze fonlar yeni kredi anlaşmalarında kullanılmak üzere sisteme tekrar girer.^^ (Varlığa Dayalı Menkul Kıymet İhraç Edenler) Ihraççılar 1- Federal ipotek Kuruluşları (GNMA, FNMA ve FHLMC) 2- Ticaret Bankaları 3- Tasarruf ve Kredi Birlikleri 4- Oto İmalatçıları Finans Şirketleri (GMAC, CFC, FMCA, vb.) 5- Diğer finans şirketleri 6789- Bilgisayar Kiraları İmalatçılar (Sanayii Şirketleri) Hayat Sigortası Şirketleri Menkul Kıymet Firmaları Birincil Derecede Menkulleştiren Varlıklar 1- Konut ipotek kredileri 2- Otomobil Kredileri 3- Konut ipotek Kredileri 4- Otomobil Kredileri ve Kiraları 5- Otomobil ve taşınabilir 6- Bilgisayar firmaları 7- Ticari Alacaklar 8- Poliçe Sahiplerinin Kredileri 9- İpotek Kredileri (CMO'lar) (Kaynak: Cristine A. Pavel, Securitization, Probus Publishing, Chicago, 1989, S. 2 3 İç: Tantan A.g.k S. 26) Bu konuda bkz; Bilir, S; "Varlığa Dayah Menkul Kıymetler, Menkul Kıymetleştirme" Özel bölüm, Finans Dünyası, 1993; Belet. N.Ö; "Varlığa Dayalı. Menkul Kıymetleştirme ve Apak.S. " Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler", Bankacılar, Temmuz 1992, Soloman Brothers, "Securitization and Mortgage Market" August 1987 Menkul kıymetleştirme işleminde başlıca iki tür menkul kıymet ihracı şekli vardır. 1) Pass-through ; Bu modelde aktifleri elinde tutan kurum (kredi açan), bu kredileri bir Fon'a satar. Yeddiemin, Fon adına yatırımcılara sertifikaları ihraç eder. Kredi açan kurum, kredileri fona devredince kurumun bilançosundan çıkarılır, ancak buna karşılık bilançoya nakit girişi olur. Kurum artık, söz konusu aktif kalemi (menkul kıymetleştirilen varlık) üzerindeki tüm haklannı, Fon'a devretmiş olur. 2) Pay Through; Bu modelde ise aktifteki söz konusu varlık (menkul kıymete konu olan) bilançoda kalmakta ve bu varlıklardan oluşturulan havuza dayanarak menkul kıymet ihraç edilmektedir. Bu kıymetler, artık ihraç eden kurumun finansal tablosunda borç kalemi olarak gözükmektedir, Menkul Kıymetleştirmenin, fon yaratma potansiyeli bankaların ilgisini çekmiştir. Özellikle sermaye yeterliliği açısından "pass through" modeli çok yararlı olmuştur. Ayrıca faiz gelirinin yerine hizmet gelirinin geçmesi, bankalar için karlı bir aktivite alanı haline gelmiştir. Bu yöntemle bilançolarında riskli aktifleri azaltırken kredi kurumları, öz kaynak yeterliliğini daha rahat karşılamaktadırlar. Burada menkul kıymetlere yatırım yapan­ lar, krediyi veren kurumun değil, menkul kıymetlerin bağlı olduğu aktiflerin kalitesine dayanarak yatırım yapıyorlar. Kuşkusuz bu güvencenin sağlanması için, derece­ lendirme yapan kuruluşların bu ihraçlara oldukça yüksek derece vermesi (AAA veya AA gibi) (rating) gerekmektedir. Böylece 1970'lerden itibaren ihraç edilen ve farklı faiz ve vadeleri içeren bu menkul kıymetler, yatırımcılar için güvenilir bir yatırım aracı olmuştur. Diğer yandan da kredi veren kurumlar, bu mekanizma sayesinde, likiditeye dönebilme şansını bulmuşlar ve özellikle orta ve uzun vadeli, nisbeten düşük faizli ipotek kredilerinin arzının süreklilik kazanması için ilave kaynağı yaratmak imkanına kavuşulmuştur. Kısaca, ipotek kredisi veren banka ve kurumların aktifleri bu prosedür sayesinde, kısa vadede likit hale gelebilmektedir. Bilindiği gibi menkul değerleştirme yapan banka ya da ipotek kredisi açan kurum, bilançosunun aktifinde duran ve vadesine kadar periyodik faiz kazancı sağlayan alacaklılann bu faizinden (ya da bir kısmından) vazgeçmektedir. Buna karşılık; 1- Parasına yeniden kavuşmaktadır; bir kaynak gereksinimi varsa, karşılan­ maktadır. Burada kaynakların ciro oranı (Turnover Rate) önem kazanmaktadır. 2- Oluşturduğu menkul değer portföyünün yönetimiyle bunun takibini de ken­ disi yapıyorsa bu iş için ücret alarak kazanç da sağlamaktadır. Eğer varlığa temlik etmekle her türlü sorumluluğundan kurtularak bilançosundan çıkarıyorsa, işlem ta­ kibi yönünden rahatlamak ve bilançosunu daha likit hale getirerek güçlenmek avanKidwell, D; Peterson R.L. Financial Institutions, Markets and Money, Texas, Technic University, 1987, 8. 538 tajını yakalamaktadır. Bu bir sermaye ve kaynak yöntemi olayıdır, içinde bulunulan piyasanın zorunluluklarına göre hareket edilecektir. Aktiflerini menkul değerleştirmeye giden kurum, eğer konut sektörünü finanse etmek ve bu alana kaynak bulmak gibi bir amaca sahip ise; "Kredilendir, menkul değere dönüştür, tekrar kredilendir" çevrimini ne kadar hızlı yapabilirse, ayırdığı başlangıç sermayesini o kadar katlayarak finansman sağlamış olacaktır. Şirketlerin alacakları, bilançolarının aktifinde yer alan bir değerdir. Vadesinde defaten ya da belli bir vade süresince taksitler halinde tahsil edilerek nakde dönüşecektir. Ancak alacakların vadesini beklemek veya sağladıkları itibara daya­ narak kredi kullanmak yerine, bunları kısa yoldan nakte dönüştürmek daha yararlı olmaktadır ki, bunu sağlayan yöntem de; menkul değerleştirmedir. İpotek kredilerinin Menkul Değere dönüştürülmesinde birçok kurum ve kişi iş yapmakta ama sonuçta fon transferi, menkul değer aracı kullanılarak yapılmaktadır. Menkul değerleştirmenin bir diğer boyutu da kredi verenin risk ve sorumluluk durumuya ilgilidir; verdiği krediler bilançosunun aktifinde bir varlık ama aynı zamanda bir risk olarak vadesine kadar bekleyecek iken menkul değere dönüştürülmekle bilançodan çıkmakta yani risk sona ermektedir. Ancak, temlik hukukunun uygulanmasında kayıt dışı bir sorumluluk sürdürülmektedir. Menkul değerleştirmeye yönelmenin ekonomik motivasyonu, düşük maliyetli kaynakları doğrudan sağlayabilme olanağıdır. Burada işlem maliyeti ve işletme giderleri finansal aracılıkta hizmetlerine göre daha düşük olduğu gibi faiz ve kredi risklerinden kurtulmuş olduğundan yönetim de kolaylaşmaktadır. Yasal motivasyon ise, vergi avantajları ve bankaların mali güçlerinin ölçümünde kullanılan Sermaye Yeterliliği Rasyo'nun, yüksek riskli aktiflerden çıkıp daha düşük riskli yatırımlara geçmeyi gerektirmesidir.^i IV. A. MENKUL KIYMETLEŞTİRME SÜRECİNDE HİZMET VEREN KURUMLAR 1) Bu kurumlar ipoteğe dayalı menkul kıymetlere teminat olacak, aktif değerlere sahip olanlar, ipotek kredisi açan kurumlardır. (Origanator) ABD uygula­ masında bu kurumlar başta Tasarruf Bankaları (Saving Banks, Mutual Saving Banks). Kredi Birlikleri (Credit Unions) ve Ticaret Bankaları(Commercial Banks), büyük sanayi kuruluşlarının finans şirketleri, sigorta şirketleri gelmektedir. Ancak ticaret bankalarımda ipotek kredisi verdiği halde en çok otomobil kredilerini menkulleştirdiği, hayat sigorta şirketlerinin de, poliçe sahiplerinin kredilerini menkulleştirdiği görülmektedir.^^ 61 Eriş, A.g.k 62 Bkz. Tantan, A.g.k S. (12-32) ve Rosenthal ve Ocampo, A.g.k S. (42-45), Fabozzi, F; Asset and Liability Management, Probus Publ, Chicago. 1991 S. 425 Bu kurumların yanında bilindiği gibi federal ipotek kuruluşları(GNMA,FNMA ve FHLMC)'de konut ipotek kredilerini menkulleştirmektedir. Yine menkul kıymet kuruluşlan, firmaları da bu işlemi yapmaktadır. 2) Yukarıda değindiğimiz kuruluşlar, verdikleri kredi karşılığında aldığı temi­ nat, ipoteği menkul kıymetleştirmek için sattıkları halde bu varlıklarla ilgili hizmetleri (vadesinde anapara, faizin toplanması ve ilgili kurumlara dağıtımı) verirler. Yani ipotek, menkul kıymete dönüşse bile borç ile borçlunun muhatabı, krediyi aldığı kurumdur. Bu nedenle bu grup aynı zamanda hizmet verenlerdir.(Servicers) 3)İhraç edenler (issuers) denilen grup, aracı kurumlardır. Bu kurumları birçok originator veya satıcıdan varlıkları alarak, bir havuz oluşturan ve yatırımcılara menkul kıymetleri satan şirketlerdir. Yeterli ipoteğe sahip bulunmayan (havuz ola­ cak kadar) kurumlar, varlıklarını bu firmalara satarak bu süreçten yararlanabilir. Bilindiği gibi en büyük aracı kurumlar ABD federal ipotek kuruluşlarıdır. Bu kuru­ luşlar, konut ipotek kredilerini (Saving and Loans Association), Tasarruf ve Kredi Birliklerinden, Tasarruf Bankalarından, İpotek Bankerlerinden (Bankalarından), Ticari Bankalardan satın alarak, paket oluşturur ve buna dayanarak menkul kıymet ihraç ederek, yatırımcılara arz eder. 4) İhraç işlemleri, genelde yatırım bankalan (Investment Banks) aracılığıyla yapılmaktadır. Bu kurumlar menkul değerleri ya halka arz ederek, ya da etmeksizin aracılık yaparak yatırımcılara ulaşırlar. Bir yüklenicidir ve bu kıymetleri ihraç eden­ den tekrar satmak için satın alır. Bu bankalar ihraç eden kurumun yanında, garanti sağlayan kurumlar, sigorta yapan kurumlar, yeddiemin ve derecelendirme yapan kurumlarla çok yakın ilişki içinde çalışmaktadırlar. 5) Garanti veren kurumlar (credit enhancers), menkul kıymet ihracının riski­ ni azaltan bir hizmet verirler. Böylece menkul değerin fiyatını daha iyi düzeyde oluşmasını sağlamak ve daha kolay pazarlanabilmesini temin etmek gibi bir fonksi­ yon ifade ederler. Bu garanti, ihraç eden kurum tarafından da verilir (itibarlı kurum­ lar) veya dışarıdan bir kurum tarafından da sağlanabilir. ABD'de bu olgu, ilk zaman­ larda FHA ve VA tarafından temin edilmiştir. Çiftçiler Konut İdaresi (Farmers Home Administration)'da bu garantileri vermiştir. Daha sonra FNMA, GNMA ve FHLMG'de bu gruba katılmışlardır. 1980'lere doğru artık özel sigorta kuruluşları da bu işleve sigortalayarak (havuzu) başlamışlardır. Özellikle pass through yapıda (ödeme aktarmalı sertifika) menkul kıymetleştirme tek bir havuzda oluştukları için burada içsel kredi garantileri söz konusudur. Birincil hak sahipleri, havuzdan gelen ödemelerde ilk halk sahipleri, ikincil hak sahipleri ise ikinci derecede hak sahibi olup, zararı gerektiğinde üslenmekîedir. Birinciler, Aa/AA derecesine sahip menkul kıymetlerdir. 6) Derecelendirme kuruluşları (Rating Agencies), menkul kıymetlerin kredi riskinin ölçümünü yapan kuruluşlardır. (İlgili bölümde açıklanmıştır). 7)Yeddiemin (Trustee), kredi garantisi veren kurum ile origanator (varlığın sahibi-ipotek kredisini arzeden ve ipotek alan) kredi kurumu (ki bu aynı zamanda ilgili hizmetleri de sunmaktadır), ile yatırımcılar arasında bir aracı kurumdur. Bu kurum, fon adına ihraççı kurumdan varlıkları satın almak, yatırımcıların serti­ fikalarını ihraç etmektedir. Örneğin ipotek kredisini veren (origanator) kurum, bu ipoteği sattığından (menkul kıymetleştirmek için) krediyle ilgili hizmetleri borçluya devam etmektedir. Ancak borçludan aldığı anapara aylık taksit ve faizleri, Yeddiemin Fon'a yatırır ve Fon da bunları yatırımcılara (menkul kıymetleri satan alanlar) iletir. Ayrıca Yeddiemin, yatırımcılara verilecek bilgi raporlarının gerçeğe uygunluğunu kontrol etmekle yükümlüdür. Hatta ipotek kredisini açan ilk kurum, daha sonra (menkul kıymetleştirme sonrası) borçluya olan ilişkisinde, hizmetlerinde bir aksama yaparsa, bu görevleri de Yeddiemin Fon üstlenir. 8) Yatırımcılar (investor), ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin alıcıları olan ya bireylerdir, ya da kurumlardır. Bir piyasada kurumsal yatırımcıların güçlü olması ve önemli bir paraya sahip olması piyasada (market maker) düzenleyici bir rol oyna­ malarına imkan hazırlar. Bu nedenle önemlidir. IV.B İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRMENİN YARARLARI 1985'lerden itibaren finans piyasalarında menkul kıymetleştirmenin ürünlerin hızla gelişim göstermesi, kabul görüp çeşitlenmesinin nedeni bu mekanizmada yer alan tüm tarafların yarar sağlamaları olmuştur. Bilindiği gibi özellikle geleneksel ipotek kredileri veren kurum, kendi kredi riskini azaltmak için bir ön değerlendirme, istihbarat yaparak ve sonra da borçluyu sürekli izlemek durumundadır. Kurumun bilançosunda riskli bir aktif olan bu kalem bilançoda durduğu müddetçe (ki bunların vadeleri çok uzundur), bu risk kurumun üzerinde kalmaktadır. Diğer taraftan kurum, mudi ve müşterilerini kredilendirmek için, kendisine kredi bulacaktır. İşte bu neden­ lerle riskinin giderek artması onun leyhine bir durum değildir. Halbuki, menkul kıymetleştirmede, bu riskli aktif bilançodan çı kani maktadır. Bank of International Settlements (BIS) tarafından 1992 sonu itibariyle belirlenen %8 sermaye yeterliliği rasyosu, finans piyasalarında fon kurumlarını adeta menkul kıymetleştirmeye doğru yöneltmiştir. Çünkü bu rasyoyu iyileştirmek için kurum ya sermaye arttırımana gidecektir, ya da riski aktifleri azaltacaktır yani bilançosunu küçültecektir. En karlı ve verimli yol olarak (securization) seçilmiş, bankaların kısa ve orta vadeli kredilerini içerecek şekilde menkul kıymetleştirmeye gidilmiştir. Menkul kıymetleştirmede, bir kurum yerine çok sayıda kurum veya en az üç kurum (krediyi arzeden, varlık sahibi origanator), garantör ve derecelendirme kurumu bulunmaktadır. Sonra bu kredi riski bunu en iyi şekilde karşılayabilecek diğer kurumlara dağıtılmaktadır. Erken ödeme riski ve faiz oranı riski en, etkin şekilde absorbe edilecek şekilde bir dağıtıma gidilmektedir. ^ 3 ^ 3 Ocampa ve Rosenthal, A.g.k. S. 6 v d . Ayrıca kredilerini satan kurumların borçlulardan faiz ve anapara ödemelerini tahsil etme ve bu ödemelerini menkul değerleri satın almış olan yatınmcılara aktar­ maya devam etmelerine karşılık aldıkları komisyonlar, faiz geliri yerine riskli hizmet geliri olarak geçmekte ve karlılık oranlarını da yükseltmektedir. Finans kurumları bu mekanizma sayesinde aktif-pasif yönetiminde bir esneklik kazan­ maktadır. Ayrıca finans kurumları kısa vadeli faiz oranlarının dalgalı bir trendi olduğu düşünülürse, menkul kıymet ihracı yoluyla uzun vadeli (faiz düşük de olsa) borçlanma (ve de istikrarlı borçlanma) imkanı bulmaktadırlar. İşte bu nedenlerle özellikle ipotek kredilerinde uzmanlaşmış finans kurumları ABD'de likidite sıkıntısını, çok uzun vadeli bu tür aktiflerini menkul kıymetleştirerek aşmışlardır. Uzun vadeli kredi portföylerini satmaları ve yine bu portföye dayanarak diğer kurumların ihraç ettikleri menkul kıymetleri tekrar satın aldıklarını, böylece alacaklarını likidite ettikleri görülmektedir, Bu durumda bilançoda uzun vadeli (adeta donmuş) gibi alacakların (kredilerin) yerini, benzer getirili ancak aktif bir ikinci ipotek piyasası ürünü olan ipoteğe dayalı menkul kıymetler almış olmak­ tadır. Derecelendirme ve garantör kurumların güvencesi altında bulunan (hatta yeddiemin-trustee) ve yüksek rating, bu değerlerin likidite derecelerini yatırımcının da yoğun talepte bulunması, bu değerlerin likidite derecelerini de o ölçüde arttırmıştır. Hatta bu menkul kıymetin kredi değerliliği, krediyi ilk açan kurumun değerliliğinden yüksek olduğu için, bu aktifler daha düşük faizlerle piyasadan sağlanan (yatırımcılardan) fonlarla da finanse edilmiş oluyor. Krediler satılıp bilanço dışına çıktığından, bunları finanse etmek için alınmış yükümlülüklerin de bilançoda tutulmasına ihtiyaç kalmıyor. Bu gibi nedenlerle finans kurumları Fon yönetiminde bir araç olarak da (securization)'dan çok yönlü yararlanılmış olmaktadır. IV.C İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRMEDE İŞLEM SÜRECİNDEKİ AŞAMALAR Bir ipoteğe dayalı menkul kıymet iharcı için, hangi aşamalarda, hangi kurum­ ların ne gibi katkılarda bulunduğu aşağıdaki şekilde uygulama da dikkate alınarak gösterilmeye çalışılmıştır. I. Aşama Konutu satan parayı almaktadır. Bu parayı konutu alan kredi verenden sağlayarak ödemektedir. Arada emlakçı gibi aracılar bulunabilir. Kredi, kefil ve garantör desteği ile sağlamlaştırılmakta ve ödenmeme riskine karşı sigorta edilmek­ tedir. II. Aşama Krediler, kredi verenin aktifinden çıkarılarak menkul değere dönüştürülmekte­ dir. Bu işlem kredi veren tarafından yapılabildiği gibi ayrı bir kurum tarafından da yapılabilmektedir. Burada portföyün yönetimi, bir Yeddiemin'ce saklanması, dere­ celendirilmesi, garanti ve sigorta edilmesi, kamu otoritelerince kayda alınıp İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme Güvence Verenler İpoteğe dayalı menkul kıymetleştirme Kefil Garantör Sigortacı İpotekli Konut Kredisi Verenler Kurumlar (kamusal - özel) Portföy Yönetimi 1 , Konutu Satanlar Üretenler Garantör Konut Emlak Komisyon culan Yeddieminlik , i Derece­ lendirme (rating) Alanlar Sigortacı (Borçla­ Kamu Denetimi nanlar Tapu Dairesi (undenA^riting) Pazarlayan Kurumsal Piyasa Yatınmcılar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ipoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Gayrimenkul Yatırım Fonları denetlenmesi, pazarianması ve nihayet yatırımcıya ulaştırılarak gerektiğinde el değiştirmeyi sağlayacak piyasanın oluşturulması. İki aşama olarak gruplandırdığımız bu prosedürde esas fonksiyon; Birikim sahiplerine uygun bir yatırım alternatifi olarak, aktararak konut sektörüne (hem üretip satanlara, hem satın alanlara) uygun koşullarda fon sağlamaktır. Kurulan sistem tarafların tümü için tatminkar olup riskleri en aza indirgeyip, kazançları maksimize etmeyi başaracak bir yapıda olmalıdır ki ekonomik konjonk­ türe ve sosyal ihtiyaçlara sürekli cevap verebilsin.64 Benzer karakterli bir grup kredi havuzu oluşturulması ve havuzdaki faizlerin yatınmcılara satılmasıdır. Amerika'da ki ipotek kredilerinin menkul kıymetleştirilmesi buna en iyi örnektir (Pass through sertifikalar ve CMO'lar menkul kıymetleştirilmiş aktifler). Bu değerler ilgili bölümde detayda işlenmiştir. 64 Ferran. E; Mortgage Securization, London, 1992, S.24 vd. 73 ipotekle Desteklenmiş Menkul Kıymetler (Mortgage-Backed Securities) İpotek destekli menkul kıymetler şunlardan oluşur; 1- Pass-through sertifikalar (Pass-through certificates) 2- İpotek destekli tahviller (Mortgage-Backed bonds) 3- Pay-through tahviller (Pay-through bonds) 4- Stripped ipotek-destekli menkul kıymetler (Stripped mortgage backed securities) 5- İpotekli gayrimenkul yatırım kanallari(Real Estate Mortgage investment conduits) (REMIC) Sertifika satışı satış İpoteğe Dayalı Menkul Kıymet (Sertifikalar) İhraçcı Kurumdan Direkt Alan Finansman Kurumları Nakit akışı Nakit akışı Sermaye Piyasası İpotekli konut kredileri Sertifikaların satışı sertifika ihracı) ipoteğe Dayalı Menkul Kıymetler İhraç eden Finansal Kurumlar İpoteğe Dayalı Menkul Kıymet (Sertifikalar) Nakit akışı Yatınmcılar Sertifika ihraç eden İpoteklerin kredilerini emanet alan Fon a. B a n k a A r a c ı l ı ğ ı ile K r e d i S a ğ l a n m a s ı Krediye Krediyi Kayda Kaynaklık Açma Alma Hizmet b. M e n k u l K ı y m e t l e ş t i r m e ile K r e d i S a ğ l a n m a s ı Krediye Yapının Kredi Derecelen­ Alım Kaynaklık Oluşturulması Garantisi dirilmesi Satım • Hizmet (Kaynak: Mc Kinsey & co Alıntı: James A. Rosenthal and Juan M. Ocampo, Securitization of Credit, John Wiley Sons, 1988 ve Tantan Agk.s. 122) GAYRİMENKUL SERTİFİKASININ İHRACINDA KATKISI BULUNANLAR Bilindiği gibi tüm finansal işlemler bir şekilde yine bazı finansal kurumların (intermediation),.aracı kurumların faaliyetleriyle yürütülür. En geniş şekliyle bunlar; 1) Komisyoncular; Bir ücret karşılığı borçlulara kredi verenleri bir araya getirirler. 2)Aracılık yüklenimi yapanlar; (İhraç ve satış güvencesi verenler UndenA^rites) Kredi verenlerle, borçlulan ve yine alıcılarla satıcıları bir araya getirir­ ler. Ancak borçlu veya satıcıya belli bir tarihte belli bir fiyattan belirlenmiş miktarı taahhüt ederler. İhraç ve satış güvencesini verirler. Böylece menkul kıymet talebindeki belirsizliği azaltırlar. 3)Yatırım Ortaklıkları ve Yatırım Fonları; Bunlar, bir varlık (aktif kalemlerden oluşan) havuzun hisselerini satarlar. Bu fonlarla yatırımcılar çok az fonla katılma imkanını bulmaktadırlar. Yatırımlarda çeşitlendirme sağlarlar. 4)Banka veya Banka Dışı Finansal Kurumlar; Mevduat kurumları(Bankalar, tasarruf ve kredi birlikleri, Kredi Birlikleri ve mevduat kabul etmeyenler (Sigorta Şirketleri, Emeklilik Fonlan ve Finans Şirketleri gibi), hepsi büyük miktarda kredi verebilmektedir. Bunlar yerine bu değerlere dayanarak menkul kıymet ihracı yoluy­ la tekrar fonlanabilmektedirler. Menkul kıymet talebinin bu kadar büyük bir şekilde artmasında üç faktör görülmektedir.^^ 1- ABD ve diğer sanayi ülkelerinde tasarrufların kurumsallaştırılması: Tasarrufçular yatırımlarını emeklilik fonlarına, sigorta şirketlerine ve yatırım fon­ larına yöneltmektedirler. Tasarrufların kurumsallaştıniması refahın ve yatınmcılann karmaşıklığının artması ile ilerlemiştir. Gerçekten de, sofistike yatınmcılann artması menkul kıymet talebinin yükselmesinde en önemli nedendir. Kısmen gelir vergisi Cummins; A.g.k, İbid S. 27, ve Tantan A.g.k S.24-35 düşüncesi ve risk/getin karakteristiklen ile motive olan bireysel yatırımcılar, sıfır kuponlu tahvillere ve hisse senetlerine özel ilgi göstermişlerdir. 2- İkinci faktör, risk yönetmede, özellikle fiyat riskini yönetmede kullanılan options, future ve diğer riskten korunma enstrümanlarının gelişmesidir. Bu da yatırımcıların nispeten likit ve güvenilir portföy oluşturmak için bankalara daha az bağımlı olmaları anlamına gelmektedir. Yatırımcılar kredi portföylerinde transfor­ masyonu gerçekleştirebilmekte ve riskten korunabilmektedir. Eğer bankalar, bu transformasyonu sağlamanın karşılığında ekonomik rant kazanıyor ve sermayeleri­ ni veya diğer kaynaklarını verimsiz kullanıyorlarsa, bu durumda transformasyon süreci bankacılık sektörünün dışına finans şirketlerine değil, yatırımcılann portföy­ lerine yönelecektir. Yüksek miktarda sermaye gereksinimi birçok kurumsal yatınmcıya nazaran bankaların etkinliğini azaltmakta, (kredi analizinde mukayeseli avantajlarını den­ geleyerek). Eğer diğer etkinlikler bu yüksek sermaye ihtiyacını karşılamıyorsa, birçok banka türü portföy, bankacılık sistemi dışında kurulmaktadır. Bu pazarı düşük kaliteli varlıklar için genişlemektedir. Junk tahviller borçlular için faiz oranını sabitleştiren bir swapli banka kredisinden daha ucuz hale gelmiştir. 3- Yatırımcıların transfer edilebilme veya likidite, hususunda artan istekleri: Bir menkul kıymet, aynı vadeli bir mevduatla karşılaştırıldığında menkul kıymetin ikin­ cil piyasada tekrar katılma imkanı vardır. Mevduat sertifikası hariç tutulduğunda, mevduat için böyle bir şey söz konusu değildir. Bazen, mevduata karşılık ödünç para alınabilir veya bir ücret karşılığı mevduat vadesinden önce çekilebilir. Ancak, yüksek cezai ödemeler, veya banka kredilendirmesi ile mevduat oranları arasındaki geniş marj (spread) bu alternatiflerin cazibesini ortadan kaldırmaktadır. Faiz oran­ larının artan dalgalanması veya borçluların kredi değerliliğindeki dalgalanmalaryatırımcı için transfer edilebilirli- menkul kıymeti daha cazip hale getirmektedir. 4- Menkul kıymetleştirmeye teşvik, üçüncü-parti sigortacılar ve yatırım fonlarıtarafından arttırabilir. Ancak, toplam aktif veya toplam pasifle ilgili yeterli (yasal mevzuat) sübvansiyonlar mevduatla fonlanmanın tercih edilmesini sağlayacaktır. Mevduat toplayan finansal kurumlar, düşük fiyatlanmış mevduat sigortası, vergi sübvansiyonları ve nihai kredi kurumuna (merkez bankası) ulaşmadaki süb­ vansiyonları nedeniyle uzun yıllar mevduatla fonlanmayı tercih ettikleri düşünülebilir. Sübvansiyonları hak edebilme dürtüsü bankaları, ortalama kalitesi yüksek varlıkları tutmaya yöneltmiştir. Bu sübvansiyonların azalmasıyla birlikte menkul kıymetleştirmenin hız kazandığı ve banka varlıklarının kalitesinde düşme görüldüğü söylenebilir. Aynı zamanda, teknolojik gelişmelerin sonucu bilgi işlem maliyetlerinin azalması ile karmaşık işlemler, dolayısıyla menkul kıymetleştirme mümkün hale gelmiştir. IV. D MENKUL KIYMETLEŞTİRMENİN GELİŞİM NEDENLERİ A) Alacaklı Açısından; 1. Banka sermaye yeterliliği rasyosuna uygun yapı sağlamak Bankalar açısından, mali bünye denetimi aracı olan sermaye yeterliliği rasyosuna ^6 daha uygun bir bilanço yapısına ulaşmak için risk puanı yüksek kredi­ lerin menkul değere dönüştürülerek satılması, böylece bilançodan çıkarılması iyi bir avantajdır. Örneğin Almanya'da menkul değerleştirmenin gelişmemiş olması Alman bankalarının sermaye yeterliliği oranını karşılamada problemleri olmayışına bağlanmaktadır.67 2. Risk yönetiminin kolaylaşması Bankalar ve şirketler menkul değerleştirme yoluyla sabit (ya da ender olarak belli tarih ve koşullara bağlı olarak değişken) bir faiz oranı üzerinden getiriye bağlanmış olarak bekleyen alacaklarını devrettikleri zaman, faiz oranlarındaki gelişmelere daha rahat ayak uydurabilecek olanaklara kavuşmaktadırlar. Faiz riskinin yönetiminde rahatlamalarının yanısıra kredi riskinin yönetiminde de menkul değerleştirme kuralları çerçevesinde avantajlar elde etmektedirler. Özellikle ipoteğe dayalı menkul değerlerde taksit ödemeleri başka kurumlarca ayrıca garanti altına alınmakta, kredi veren böyle bir sigortaya kavuşmaktadır. 3. Bilanço dışı kredilendirme olanakları; Bilindiği gibi bankaların kredileri hem global olarak, hem de firma bazında belli sınırlamalara tabidir. Kredilerin zaman zaman menkul değerleştirilerek devredilme­ si bu sınırları yeniden genişleterek bankaların kredi çalışmalarına rahatlık getirir. 4. Düşük maliyetli fon bulmak; Başlangıç aşamasındaki organizasyon çalışmaları dışında aracılık ortadan kalkmış olacağından fon sağlanması çok ucuzlayacak, neredeyse vadeyi göz önüne almak uğruna geçilen faiz farkı düzeyine inecektir. 5. Likiditeye ulaşmak; Menkul değerin satışıyla, kredi olarak verilmiş olan fonlar belli bir faiz iskontosuyla geri dönecek, dolayısıyla likidite kolayca tekrar sağlanacaktır. Menkul değerleştirme kanunu varlıkların ileride ele geçecek gelirler olması dolayısıyla, likiditeye geçiş daha önce alınmış ve topluca sağlanmış olacaktır. 6. Sermayeyi etkin bir biçimde kullanma olanakları sağlamak; Belli bir alana yatırılmış olan sermayenin, yeniden kullanılabilmesi için tahsi66 Bankalar Yasasına İlişkin 8. No.lu Tebliğ. R.G. (1/4/1993 tarih. 21539 sa.) Tantan, A.g.k Ibid, Eriş, A.g.k tatları beklemek yerine, belli bir Iskontoyla tekrar tekrar kullanılarak devir hızı arttıracak ve burada karşılaşılan fırsatların değerlendirilmesi ihtimali yükselecektir. B) Yatırımcı Açısından 1. Yüksek getiri Masrafları düşük bir finansman tekniği olarak, arz edenlere sağlanan maliyet düşüklüğü, kısmen yatınmcısına yansıtılabilir. Böylece risk yönünden orta düzeyde olduğu için, riski daha düşük yatırım araçlarına göre daha yüksek getiri ile dengelenebilir. Her iki durumun birlikte etkisi yatırımcısına yüksek faiz getirişi sağlamak olacaktır. 2. Likiditeden uzaklaşmak Genellikle ikincil piyasanın gelişmişliğine bağlı olarak; özellikle menkul değeri çıkaran kurumun, paraya geri çevirme koşulları çerçevesinden, yatırımcı kolayca ve yüksek getirişini koruyarak likiditeye dönebilir.^s 3. Kredi riskinden korunmuş sağlam yatırımı alanı bulmak. Menkul değerlere yatarım yaparak, dolaylı plasmanda bulunmak; Doğrudan yapılan plasmanlara göre daha güvenli olacaktır. C) Her iki Taraf Açısından; 1. Düşük aracılık masrafları; Finansal aracılık yöntemlerinde hem mevduatın toplanması ve kredinin ve­ rilmesi sürecinin işletme giderleri, hem de faizler üzerindeki vergiler, fon kesintileri çokluğu, bu yöntemle elimine edilmekte, düşük masraflar avantajını her iki taraf da kullanmaktadır. Hele ipoteğe dayalı menkul değer gibi, bir yandan da sosyal bir fonksiyonu olan parasal işlemler çeşitli vergi avantajlarından ve sigortalardan yararlanmaktadır. 2. Yalınlık 3. Kolaylık 4. Kendi başına hareket edebilme rahatlığı 5. Fırsatların arttırılması ve paylaşılması Menkul değerleştirmenin gerçek anlamda oluşması için aktifindeki varlığın kesin olarak ve bütün sonuçlarıyla devredilerek bilançodan çıkaniması, görünmez bir yüklenime dönüşmemesi gerekir. Ayrıca şu noktanın da gözden kaçırılmaması gerekir; Herhangi bir borçlanma senedinin, varlıklarla teminatlandırılması menkul değere dönüştürme değil, menkul değer durumunu güvence yönünden destekleme anlamına gelir. Menkul Kıymetleştirme *Asıl borçlulara satış hakkında bilgi verilmez. Alacakların toplanmasında satıcı Fabozzi, Modigliani; A.g.k. S. 31 vd. hizmet etmeye devam etmektedir. *Satılan alacaklar yüksek yatırım derecesi kalitesindedir. Alacakların zamanında tahsilinde bir sorun yoktur. *Satılan alacaklar düşük riskli olduğundan düşük getiri, alıcılarca kabul edilmektedir. *Sermaye Yeterliliği Oranın önemini azaltmaktadır. *VDMK'lere yüksek derecede alabilmek için, özel amaçlı kurum alacak port­ föyünün başlangıçta ve devamlı olarak kredi analizini yapar. VDMK'lerin alıcıları bir­ den fazla sayıda yatırımcıdır. Ticaret bankaları, menkul kıymet piyasasında, 1980 sonraları, bir yatırımcı olarak yer almaya başlamıştır. Özellikle değişken oranlı tahvilleri satın alan önemli Menkul Kıymetleştirme - Likiditeyi artırır - Kredi riskini azaltır, nakit akışını yeniden oluşturur. Kredi Satışları - Nadiren fonlama ile kredi açma işlevini ayırmaktadır. - Yatırımcı tarafından alınan kredi ile, açılan kredi arasında herhangi bir fark yoktur. (Kaynak: Tantan, A.g.k. 8.135) IV.E. MENKUL KIYMETLER İLE KREDİLER ARASINDA BİR KARŞILAŞTIRMA Krediler, bilindiği gibi çeşitli yönlerden menkul kıymetlerden ayrılmaktadırlar; halka açılma, likidite, kontrat yapma gibi. Bir kredi işleminde banka ile borçlu arasında bir sözleşme varken menkul kıymet alım, satımında borçlu ile yatırımcı arasında söz konusu değildir. Yine bu sözleşmeden kamunun bilgisi yoktur, özel bir anlaşmadır, yasal hakları karşılıklı olarak kapsamaktadır. Kredi veren banka, ile müşteri arasında özel şartlar bulunabilir. Kredi limitleri, taahhütler, kredinin alınacağı zaman, miktarı geri ödemeyle ilgili konular gibi. Bir borcu temsil eden menkul kıymet ise, yatırımcı ile borçlu arasında açık bir sözleşmeye dayanmaz. Anlaşma borçlu ile kredi verenler arasındadır. Artık bu anlaşma ihraç nedeniyle değiştirilemez. İhracı yapan, satış güvencesini veren kurumlar (yatırım bankaları gibi)(under writer), krediyi veren kurumla kredi şartlarını, tartışır ve menkul kıymetleri ihraç eden sonra zaten satın alacak yatırımcılara ulaşmaya çalışır. Bilindiği gibi yatırımcılar, menkul kıymetleri vade sonuna kadar ellerinde tutmaya zorunlu değildir. (Borçlunun erken ödemesi yoksa). Yatırımcılar, derecelendirme yapan (rating) ve bağımsız denetim yapan kuruluşlardan bilgi sağlarlar. Yatırım bankaları da borçlulalarla yakın ilişkidedir. Yatınmcılarla, yatırım bankası arasında açık bir sözleşme olup, bu kurumlar her konuda dürüst olmayı ve gerekli özeni göstermekle sorumludur. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler ve denetim bulunmaktadır.^^ ^ 9 Cumming, C ; " The Economics of Securization", FRB of Newyork, Autumn 1987 8.12 vd. kurumlardan olmuşlardır. Banka kredilerini, aktifte tutmamak, likit kalmak amacıyla menkul kıymetleştirme ile fon teminine gidilmesi ticaret bankları da dahil, tüm kredi veren kurumların ilgisini çekmiş, bilanço dışı faaliyet geliri elde etmeye yönelmiştir. Faiz oranlarının, giderek dalgalanması, sadece bankaları değil, banka dışı finansal kurumları (sigorta şirketleri, emeklilik fonları gibi) da etkilemiştir. Mevduat yatırım fonlarının sunduğu menkul kıymetleri bu kurumlar talep etmekte isteklidirler. Hatta onlar da, portföylerindeki faiz riskini düşürmek için uzun dönemli ticari ipotek alacaklarını satmışlardır. Bazen tasarruf ve kredi ve diğer ipotek finans kurumlarınca, bu kurumların kendi garantileriyle ihraç edilen (ipoteğe dayalı menkul kıymetler, ipotek kredileri havuzuna ilişkin toplam erken ödeme riski ile karşı karşıyadır. Örneğin aktarımlı ipotek katılım sertifikalarında asıl risk erken ödenme riskidir (Prepayment Risk). İlgili bölümlerde de belirtildiği gibi bu risk, ipotek havuzundaki kredilerden bazılarının belirlenmiş ödeme takvimine uyulmadan erken ödenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tür ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin yapısı gereği de; Erken yapılan ana para ödemeleri yatırımcılara, payları oranında ödenerek kısmı itfaya gidilmektedir. Bu durumda aktarımlı İKS yatırımcısı her ay kendisine ne kadar ödeme yapılacağını bilememektedir. Bu belirsizlik başlı başına bir risk olmakla beraber erken ödeme; plan dışı geri dönen paraların aynı getiriyi sağlamadığı zamanlar risk sayılmakta, özü itibariyle bir faiz riski olmaktadır.''^ Bir başka deyişle, ipotek havuzuna her ay akan aylık ödemeler-ki bunlar önceden belli olan taksitlerin yanısıra borcunu erken kapatmak isteyen borçluların yaptığı erken ödemeleri de kapsar-katılımcılara yani ipoteğe dayalı menkul kıymetler sahiplerine paylan oranında dağıtılır. Bu dağıtım yapılırken, yönetim masrafları düşülmekte, hesap süresi kadar gecikme olabilmektedir. Eğer havuzdaki ipotek kredisi taksit­ lerinden ödenmeyenler olursa bu eksiklik de, sertifika sahiplerine aynen yansıtılmaktadır. Yani ipotek kredisi havuzundaki fon akışı katılımcılara aynen aktarılmaktadır. Dolayısıyla taksitlerin ödenmemesi ve ipoteklerin paraya çevrilme­ si için takibe geçilmesi gibi bir risk (Default Risk) olduğu gibi; borçlarm erken öden­ mesi ile yatırım beklenen getiriyi sağlamadan geri dönme riski de (Prepayment Risk) vardır. Ancak bazı sigorta ve garantilerle ödenmeme riski önlenebilmektedir. Kredinin erken ödenmesi; Eğer kredinin faiz oranı yüksek ise ve geri ödenerek kapatıldığı tarihte piyasadaki cari faizler düşük ise bir risktir. Çünkü geri ödenen para aynı getiriyi sağlayacak şekilde plase edilemeyecektir. Erken ödenme riskinin ipoteğe dayalı menkul kıymetler yönünden teknik olumsuzluğu ise önceden kestirilmemesi bir belirsiz olarak baştan tereddüt yaratması ve ortaya çıktığında planları aksatmasıdır. ''O Fabozzi, A.g.k. S. 490 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GELİŞMİŞ ÜLKELERDE KONUT FİNANSMANI VE UYGULAMALARI LABD'DE KONUT FİNANSMANI VE İLGİLİ KURUMLAR, UYGULAMALAR LA. ABD'DE İPOTEKLİ KREDİ SUNAN FİNANSAL VE UZMAN KURULUŞLAR Bu kurumları dört grupta toplamak mümkündür; Ticari Bankalar (Commercial Banks) Tasarruf ve Kredi Sandıkları (Saving and Loan Associations SL's), Tasarruf Bankaları (Saving Banks), Kredi Birlikleri (Credit Unions)^'' Bu kurumlardan ticari bankalar dışında olanlar, yani üç kurum değişik menşelerine rağmen birbirine çok benzeyen özellikler gösterirler ve bu gruba banka olmayan finansal kurumlar (mevduata dayalı), (Non bank, depository financial insti­ tution-thrift industry) da denmektedir. Başlangıç tarihi olarak 1810 yılında İskoçya'da Ruthwell'de bir çiftçinin küçük evinde kurulmuş olan Tasarruf Bankası, (Saving Banks) bu alandaki bankalardan en eskisidir. İlk tasarruf bankalannın kurucuları, çalışan insanların tasarrufları için bir gelecek vadediyor ve tasarrufları cesaretlendiriyorlardı. Çalışan kesime borç verme işlemlerinde bu bankalann yanında, diğer Tasarruf ve Kredi Sandıkları (S&L's) ve inşaat kurumları, (building society)'de güzel örnekler veriyorlardı. Pek çok ülkede zayıf gelişme gösteren borç (ipotek) piyasaları, (ev edinme ve kişisel borç verme) konularında bu kurumlar tutarlı bir aracılık fonksiyonu üstlenerek, piyasayı ve talebi geliştirdiler. Bu değişiklik fakat aynı amaçla yapılanmış kurumların (ABD'de S&L's, Saving Banks, Credit Unions, İngiltere'de Building Society gibi) bugünün bilançolanna baktığımız zaman geniş hacimde ipotekli borç verme ve bunu temsil eden menkul kıymetlerde (ipoteğe dayalı menkul kıymetler) hisseleri bulunmaktadır. Hatta ABD'deki Credit Union'ların ABD'deki diğer tasarruf ve borç kurumlarından çok daha fazla tüketici kredisi portföyleri vardır. Bilindiği gibi bu kurumların müşterileri, onlann ortağıdır. Hem ortak, hem mevduat sahibi olan kişinin, kurumdan borç alma kolaylığı olduğundan, borçların çekiciliği artmıştır. ABD'de ticaret bankaları dışındaki bu tasarruf ve borç kurumlarından (thrift industry) Karşılıklı Tasarruf Bankaları (Mutual Saving banks)'ın toplam hesaplannda %91'ini. Tasarruf ve Kredi Sandıklan (S&L's)'ınkinde ise %79'unu borç vermeye yönelik vadeli hesaplar teşkil etmektedir. Bu kurumlarda çek hesapları varlıkların %32'sini kapsamaktadır. Yine varlık portföyleri ortalama olarak, borçlar portföyünden daha uzun vadelidir. Ayrıca bu kurumlarda hiçbir mudinin önemli ölçüde hesabı yoktur. Varlıklar portföyünün yük­ sek derecede likit varlıklarından (kısa, vadesiz mevduat ve diğer aracılardaki mev­ duatlar) oluşan bir ihtiyatları vardır. Bu kazanılmış varlıklara ilaveten ipotekleri, menkul kıymetler de önemli ölçüde bulunmaktadır. Ancak kazanılmış varlıklar (aktif '^^ Bu konuda Bkz. Hazelnut J.J; "Financial Institutions and Markets" Mc Graww Hill, 1994. S. 402-424 ler), hala toplam varlıklar içinde en büyük bölümü kapsamaktadır (%80-90 arasında). Bu da bize bu finansal kurumların likit yapılarının güçlü olduğunu göster­ mektedir. Yatırım fonlarında yer alan gayrimenkul (ipotek) portföyü özel ve devlet sigor­ taları sayesinde daha güvenilir kapital haline gelmişlerdir. Daha önceleri, bu garan­ tiden yoksun ipotekler ve bunları temsil eden menkul kıymetler bireysel olarak piyasaya çıkmazlar, bölünmezler ve güvenilemez belirsiz sermaye varlıkları idi. Ancak bu konuya teminat unsuru dahil edilince, ipoteklerin bir havuzda toplanması ve bunlara dayanılarak menkul kıymet ihracı ve ikincil piyasada alınıp, satılabilme­ si, hatta belli bir projeyi finansman açısıyla ihraçlan gibi özellikler kazanmaları mümkün olmuştur. Böylece ipoteklerde uzmanlaşmış Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, Gayrimenkul Yatırım Fonları da mevcut ipotek bankalarının, diğer tasarruf ve kredi finansal kurumlannın yanında hızlı gelişim göstermişlerdir. Bununla beraber tüm ipoteklerin ve ikrazlar (borç, verilen fonlar)'ın böyle bir araya getirilip, sigortalandığını iddia etmekte doğru olmaz. İpotek bankaları da diğer finansal kurumlar gibi hizmetlerde bulunmakta olup, daha çok ipotek karşılığı borç verme bu borçların yönetiminde uzmanlaşmışlardır. Finans şirketlerinin tesis kredilerinde kişisel borçlanmalarda, kiralamada (leasing) da uzmanlaşmışlardır. ABD'de ki ipotek bankaları ile İngiltere'deki finans şirketleri, fonlarını toptancı kaynaklardan sağlayıp, perakende hizmetlerle bu fonları borç verirler. Buna karşılık, diğer, bu işte uzmanlaşmış (tasarruf ve kredi sandıkları, tasarruf banları gibi) Kurumlar ise fonları (mevduat) ve perakende olarak temin ettikleri gibi, yine bu fonları perakende olarak borç vermektedirler. Kısaca, borçlanırken de perakende servis, borç verirken de perakende servis vermektedirler. Tasarruf ve kredi (ikraz) kurumlarında (S&L's, Saving Banks ete.) olduğu gibi, Yatırım Fonlarında da büyük miktarda aktif (varlık) bir araya toplanır ve böylece risk çeşitlendirmesinin karlılığı meydana gelir. Fakat borç verme hem ikraz ilişkisi içinde bulunduğu için müşterilerin mevduatlarını izleme sırasında, bir müşterinin borcunu geri ödeme kabiliyetinin profilini de çıkarırlar. Sonuçta, sağlam ve riskli borçlular tesbit edilerek, borç sözleşmeleri bu nitelikleri yansıtacak şekilde düzenlenmiş olmaktadır. Bu eleme ve seçim yöntemlerine rağmen yine de bazı varlıkların riskli kalmalan mümkündür. Burada arta kalan riskler, gayrimenkul yatınm fonlarında hisse sahiplerinin üstüne aktarılmaz, aynı şekilde banka, sandık şeklindeki ikraz kurumlarında da bu riskler, mudilere geçmez. Mevduatlar, ana para yanında faizle birlikte istendiğinde (vadesinde) ödeneceği garantisi verilmiştir. Para piyasası Yatırım Fonları ve diğer finansal kurumları bu garantiyi tam olarak sağlayamaz. Bu nedenle bu kurumlarda sermaye yeterliliği rasyosu (capital adequacy ratio) önem kazanmaktadır. Banka ve banka dışı finansal kurumlar, mevduat kabul ediyorsa, mevduatları istendiği anda, garanti ve ihbar müddet sonunda tekrar ödemek zorundadırlar. Ancak bu olgu bazı diğer finansal şirketlerde daha değişik olmaktadır. A.B.D'de Başlıca Federal ve Özel Konut Finansman Kuruiuşlan Konut ve Kent Geliştirme Bakanlığı (The US Development of Housing and Urban Development) (1932) Federal Mevduat Sigorta Kuruluşu (Federal Deposit Insurance Corp) FDIC Federal Konut Kredisi Banka Sistemi (Federal Home Loan Bank System) FHLBS FED statüsüne benzer bir yapıda (1934) Federal Konut İdaresi (Federal Housing Administration) FHA (1994) Emekli askerler İdaresi (Veterans Administration) VA Konut finansman alanında üst otorite İpotek Kredisi veren ve Menkul Kıymetleştirenler Tasarruf Kredi Birlikleri (Saving and Loan Association) Karşılıklı Tasarruf Bankaları (Mutual Saving Banks) Ticari Bankalar (ipotek Kredisi verenler) Kredi Birlikleri (Credit Unions) (1946) Çiftçiler Konut İdaresi (Farmers Home Administration) FMHA (1938) Federal Ulusal İpotek Birliği (Federal National Mortgage Association) FNMA Fannie Mae (1968'de ikiye bölünür FNMA ve GNMA) (1966) Hükümet Ulusal ipotek Birliği (government National Mortgage Association) GNMA 'Ginnie Mac' (1970) Diğer ipotek Kredisi veren ve bu alanda hizmet ve yatırım yapan finansal kurumlar Tarafımızdan hazırlanmıştır Federal Konut Kredisi ipotek Şirketi (Federal Home Loan Mortgage Association) FHLMC 'Freddie Mac' örneğin (Open ended) yatırım şirketleri gibi. Çünkü bu talepleri karşılayacak varlık portföyleri tamamen pazarlanamaz ve bazende önemli kapital kaybı ile nakde çevrilebilir. Bu beklenmedik durumlar için, talepleri güvence altına almakta yeterli nakit ve nakte yakın kıymetler (ihtiyat)'ın, bütün varlıkların belli bir oranda tutulması önem kazanmaktadır. Ayrıca ABD'de Gayrimenkul Yatırım Fonları (Real Estate Investment Trust, Reit), gayrimenkul ve ipoteklere yatırım yapan kapalı uçlu yatırım fonları olup, bu piyasada çok etkin faaliyette olan kurumlardır. ABD'de Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları uygulamaları ipotekli kredilere yatırımdan çok büyük ticari binaların yapımı ya da geliştirilmesi çalışmalarının finansmanı amacıyla kullanılmakta olup, 1970'li yıllarda büyük krizler yaşamış, %70'e varan zararlara uğramıştır.Ancak büyük projeler için vazgeçilmez olduğu anlaşılmaktadır. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklar gayrimenkule yatırım yapmak için pratik bir araçtır. Yatırımcıların kendi yaklaşımlarına göre seçim yapmalarına olanak veren farklı tipleri de vardır. ABD'de bu uygulama 19. yüzyılda başlamıştır. 1930'larda vergi avantajlan kaldırılınca bir süre için yıldızı sönmüş ama 1960'da tekrar özel vergi avantajları sağlanınca yeniden parlamıştır. 1960'da başlayan uygulama, bu ortaklann kazançlarının vergilendirilmemesi, ortaklanna kesintisiz aktarmalannın sağlanması şeklindedir. Ancak ortaklar bu gelirle kendi toplam gelirleri çerçevesinde vergilendirilmektedir. Ne varki 1974'ten itibaren 10 yıldan fazla süren bir dönemde gayrimenkullerin değer yitirmesi dolayısıyla bu piyasada bir kriz ken­ dini göstermiştir. Bu kriz sonucunda Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının sermaye yapıları ve yönetimleri açısından daha güçlü olmaları gerektiği anlaşılmıştır. 1980 vergi düzenlemeleriyle; getiriye yönelik gayrimenkul yatınm ortaklığı (GMYO), mülkiyete yönelik gayrimenkul yatırım ortaklığına göre daha çekici duru­ ma gelmiştir.''^ 1974 yılında GMYO çok büyük fonlar toplayarak, kaliteli yapı projelerinin gerektirdiğinden fazla sermaye birikimi sağlamıştır. Bu yüzden riskli yapı projelerini kredilendirdiler ve gereksiz gayrimenkul aldılar, sonunda zarar ettiler. Ancak varlıkları-gayrimenkuller olsun, ipotekli krediler olsun-uzun vadede kaliteli varlıklar olduğu için ayakta kalabilirler. Gayrimenkul Yatırım Fonları da şirket statüsünde olmayan fakat gayrimenkul üzerine yatırım amacıyla kurulan tüzel kişilikler olup ilişkiler itibariyle GMYO'na benzetmektedir. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları Türleri GMYO çeşitli ölçütlere göre sınıflandırılabilir. 1- Yatırımların yoğunlaştığı alanlara göre üç gruba ayırabiliriz; a-Mülke yönelik GMYO; Bunlar esas itibariyle sermayelerini gayrimenkul satın ^ 2 Rosenberg Menocheîn; "REIT's Emerge as Sources of Real Estate Finance and Investment Real Estate Rewiew, 1976 S. 4 1 ; Eriş, A.g.k. 3 4 v d , Teker; A.g.k. S. 59 vd; alımı için kullanırlar. b-İpotekli kredilere yönelik GMYO; Burada da GMYO ticari gayrimenkullerin uzun vadeli kredilendirmesine ağırlık verilmektedir. c- Karmaşık amaçlı GMYO; Bunlak mülk edinmek ve yetkili oldukları tüm yatarımları dengeli bir şekilde yapmak suretiyle semayelerini belli bir alanda yoğunlaştırmadan kullanan ortaklıklardır. 2- Sınırlı {Closed-end)/Sınırsız (open-end) Sermayeli GMYO Sermayesi ve paydaşlığı sınırlı ortaklıklar, belli koşullarla ancak kararlar dışında sermaye arttırmayacakları için ortakların yeni sermaye çıkarmaları ve pay oranlarının düşmesi söz konusu olmayacaktır. Bizde düzenleme bu ortaklıklann kayıtlı sermaye sistemine göre kurulmalarını öngördüğünde yönetim kurulunun kararıyla, yeni pay senetleri çıkarılarak sermaye arttırımına kolayca gidilebilecek böylece hem kolay finansman sağlayacak hem de yatırım fırsatları kolay değerlendirilebilecektir. 3- Borçlanma olanağına sahip olan ve olmayan GMYO Ülkemizdeki düzenleme GMYO'na borçlanma yoluyla finansman sağlama yo­ lunu belli koşullarla açık tutmaktadır. 4- Süreli-Süresiz GMYO Süreli ortaklıklar belli bir tarihte işlevini tamamlayarak elindeki gayrimenkul karıyla paraya çevirip, karıyla ortaklarına dağıtırlar, Süresiz GMYO ise alım-satım ve işletme yaparak varlıklarını korurlar. 5- Belli gayrimenkul için kurulan GMYO ve belirsiz gayrimenkul için kurulan GMYO. FİNANSMAN ŞİRKETLERİ, TÜKETİCİ VE İPOTEKLİ KREDİLERİN BÜYÜKLÜĞÜ 1989 T ü k e t i c i Kredileri ( İ p o t e k Hariç) 60 50 48.90 40 O 30 -O N > 20 10 O 0.39 3.47 0-05 05-10 10-15 15-20 20-50 50-100 Over 10 (1000 dolar) İpotekli Konut Kredileri 39.02 0 > 5-10 10-15 15-25 25-50 Over 50 (1000 dolar) Kaynak: Amerikan Financial Services Association Reserarch and Second Mortgage Lending Report, 1989. FİNANS ŞİRKETLERİNİN TÜKETİCİ VE İPOTEKLİ KONUT KREDİLERİNİN VADE YAPISI, 1989 Tüketici Kredilerinde Vade 60 aydan fazla (%4.9) İpoteldi Konut Kredilerinde Vade 180 aydan fazla (%6.6) 61-84 ay (%5.7) 85-120 ay (%15) Kaynak: Amerikan Financial Services Association Reserarcfı Report and Second Mortgage Lending Report, 1989. TİCARET BANKALARININ, TASARRUF VE KREDİ KURUMLARININ VE YATIRIM TASARRUF BANKALARININ AKTİF KOMPOZİSYONLARI, 1964 VE 1991 1964 CD -D N O >- Nakit Menkul İpotekli K o n u t İşletme Tüketici Kıymetler Kredileri Kredileri Kredileri Diğer 1991 •D N :Z3 > Nakit Menkul İpotekli K o n u t İşletme Tüketici Kıymetler Kredileri Kredileri Kredileri Diğer Commercial Savings a n d loan Mutual savings banks associations banks Kaynak: Board of Governors of the Federal Reserve System, Flow of Funds Accounts, Assents and Liabilities. FİNANSMAN ŞİRKETLERİNDE, TÜKETİCİ VE İPOTEKLİ KONUT KREDİSİ A Ç M A G E R E K Ç E L E R İ , 1989 T ü k e t i c i Kredileri ( İ p o t e k Hariç) Senet Ödemeleri Otomobil Ev D ö ş e m e s i E v içi Tatil, Seyahat, Satın A l m a ve Aletleri Tamirat Eğitim veya Tamiri Diğer İpotekli Konut Kredileri Yeni Konut Diğer Satınalma Gayrimenkullerin Satınalınması K a y n a k : A m e r i c a n Financial S e r v i c e s Association R e s e a r c h R e p o r t a n d S e c o n d M o r t g a g e Lending Report, 1 9 8 9 Diğer İPOTEKLİ KONUT KREDİLERİNDE TİCARET BANKALARININ PAYI (1961-1991) 36 -Apartman ve İşyeri 32 - K o n u t , Ç i f t l i k , A p a r t m a n ve -Konut ve işyeri/ Çiftlik 24 0) Kaynak: Board of Governors of t h e F e d e r a l Reserve System, F l o w o f Funds A c c o u n t s , F i n a n c i a l A s s e t and L i a b i l i t i e s . TÜKETİCİ KREDİLERİNDE TİCARİ BANKALARIN PAYI (1964-1991) — 42 "T 1 — I — ^ — \ — r 1964 1967 1970 1973 ] 1976 S a b i t ö d e m e l i Olmayan K r e d i l e r Sabit ödemeli K r e d i l e r Toplam K r e d i l e r —j—r- ' 1979 1982 1985 r—> 1988 K a y n a k : Board o f G o v e r n o r s o f t h e F e d e r a l Reserve S y s t e m , F l o w Funds A c c o u n t s , F i n a n c i a l A s s e t s and L i a b i l i t i e s . 1991 of ABD Tasarruf Kredi Birlil^leri v.b (Tlırift)'nin Sayısı ve Bu Endüstrilerin Aktif Değerleri(Milyon Dolar) Dayanışmalı Tasarruf Bankaları S&L's Yıllar Kurumlar 1920 1925 1930 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1986 1987 1988 1989 8.633 12.403 11.7// 10.266 7.521 6.149 5.992 6.071 5.320 6.185 5.669 4.931 4.613 3.246 2.817 2.648 2.328 2.099 Kurumlar Aktif Tutarı Aktif Tutar 618 610 594 559 542 534 530 528 516 505 497 476 460 403 403 499 621 770 2.520 5.509 8.829 5.875 5.733 8.747 16.893 37.656 71.476 129.580 176.183 338.200 629.800 1.069.547 953.570 966.585 924.534 753.175 5.586 7.831 10.164 11.046 11.925 15.924 22.252 30.383 39.598 56.383 76.373 121.100 166.600 157.400 210.281 284.270 425.966 498.522 Kaynak: Brumbaugh, R.Dan; Thrifts Under Seige; Restoring Order to Amerikan Banking, 1988, S.7 (1990-1985) ve U.S League of Saving Institutions, Sourcebook, 1990 Seçilmiş Getiriler (1976-1989) (%) Getiriler Yıllar 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 Yen! Ipoket krd. oranları 9.10 9.02 9.61 10.89 12.90 15.00 15.38 12.57 12.38 11.55 10.17 9.31 9.19 10.13 3 aylık Haz. Bonosu 4.99 5.27 7.22 10.04 11.51 14.08 10.69 8.62 9.57 7.49 5.97 5.83 6.67 8.11 S&L' Aktif 8.18 8.44 8.73 9.29 9.72 10.11 10.82 10.99 11.34 11.46 10.54 9.53 9.31 11.14 Fonlar 6.38 6.44 6.67 7.47 8.94 10.92 11.38 8.82 9.08 8.60 7.51 6.69 6.90 8.40 Day. Tas. Bankaları Fonlar Aktif 7.23 7.43 7.73 8.26 8.79 9.42 9.71 10.04 10.62 11.17 11.08 10.57 10.44 11.39 5.98 6.03 6.14 6.80 7.96 9.48 9.64 7.31 7.57 6.83 6.77 6.38 6.60 7.60 LB İPOTEK PİYASALARI İpotek, gerçek bir mal, mülk karşılığı verilen bir borç aracıdır. İpoteğe göste­ rilen geleneksel sosyal ilgiyi ve ipotek piyasasının ne kadar gelişmiş olduğunu ipotek araçlarını ve bu konuda uzmanlaşmış kurum çeşitleri açıkça ortaya koymak­ tadır. İpotek piyasasının önemi onun sadece büyüklüğünden ileri gelmemek­ tedir. Halkın ürettiği fonların, tasarrufların ipotek kurumlanna ve piyasasına akmasına karşı büyük bir ilgisi ve isteği gözlenmektedir. Özellikle tek aile evleri üzerindeki ipotek miktarı, her Amerikan ailesinin kendi evine sahip olma arzusunu açıkça yansıtırken, bu fırsatı da büyük ölçüde yakalayabildiği görülmektedir. Kuşkusuz bu rüyanın gerçekleşmesinde, ipotek işlemlerinde uzmanlaşmış finansal kurumlar ve çeşitli ipotek sözleşmelerinin, ipoteğe dayalı çeşitli menkul değerlerin, kısacası geleneksel ipotek piyasasından ikincil ipotek piyasası ve onun kurumlarına kadar herbirinin aynı hizmeti bulunmaktadır. Tabiiki bu olgunun temelde nedeni geçmiş deneyime dayanmaktadır. Özellikle ipotek piyasasındaki yenilikler 1970'ler sonrası oldukça hızlı gelişmiştir. ABD'de ipotek alanında tüm bu gelişmeler olurken, Türkiye'de ise ipotek piyasası araçları ve kurumlar aksine gelişmemiş, böylece sermaye piyasasında yaratılan fonlar başka alanlara yönelmiştir.'^^ İpoteğin Özellikleri İpotek, mülkün bir güvence olarak gösterildiği bir borç anlaşmasıdır. (Bina veya araziler vb). Geleneksel ipotek, ikamet edilen mülkler için uzun vade (20-30 yıl), ticari mülkler için kısa vadeliydi. Geleneksel ipoteğin sabit bir faiz oranı vardır, yani borçlu ve alacaklı bir oran üzerinde anlaşır ve anlaşmanın süresi boyunca bu oranı sabit kalırdı. Fakat son yılların yüksek ve değişken faizleri ve oranları, ayarlanabilir oranla ipoteklerin ihtiyacını geleneksel ipoteğe geçerli ve et­ kili bir alternatif olarak ortaya çıkartmıştır. Ayarlanabilir oranlı ipoteklerin, ipotek piyasasındaki payının 1981'de yüzde 5 iken 1983'te yaklaşık %50'ye yük­ selmesi ilgi çekicidir. İpotek Çeşitleri İpotek sözleşmelerinde, ipotek yapan borçlu ile ipotek karşılığı borç veren tarafın, gayrimenkul üzerindeki istekleri değişiklik gösterir. İkamet edilen veya ticari gayrimenkuller için "birincil ipotek sözleşmeleri" genellikle aynıdır. Özellikle bu anlaşmada, borç veren tarafın güvence gösterilen gayrimenkul üzerinde belli istekK a y n a k : Carron, Andrew, S; The Rescue of the Thrift Industry 1983 8.5 leri vardır. Ancak sözkonusu gayrimenkul üzerinde ikinci bir ipotek durumu olursa, bu durum da borç veren taraf için daha fazla risk taşıması itibariyle bu anlaşmalar daha yüksek faiz oranında ve daha kısa vadede gerçekleşmekte­ dir. Son yıllarda gayrimenkul fiyatlarının hızlı yükselişi ile bu ikincil ipotekler yaygın hale gelmiştir. Bu fiyat yükselişleri alıcının gayrimenkulu almak için ödemelerini yapmasını zorlaştırmıştır. Bu nedenle satıcının satışı tamamlamak için bu küçük ikinci ipotekleri yapması adeta zorunlu olmuştur. Son yıllardaki faizlerin yükselişi ve belirli dönemlerdeki kredi mevcu­ dunun azalması, ipotek anlaşmalarında yeniliklerin üretilmesini, ayarlanabilir ipoteklere ek olarak adete zorunlu kılmıştır. Örneğin, borç veren kurumlar, daha çok gelir getiren gayrimenkuller üzerinde enflasyondan dolayı alacağının değer kaybını karşılamak amacıyla ek bir talepte daha bulunmak durumunda kalmıştır. İşte bu amaçla finansmanının sağladığı binaların , ilerideki değer artışlarından pay talep etmek istemiş ve bu isteği içeren kapsamlı ipotekler ortaya çıkmıştır. I.B.1 Geleneksel İpoteklere Karşı Garantili İpotekler Literatürde ipotekler genelde garantili veya klasik olarak sınıflandırılmak­ tadır. Garantili ipoteker, borç veren finansal kuruluşa borcun geri ödemesini garan­ ti etmektedir, bu da alacaklının alacağını geri alamama ihtimalinin kalkması demektir. İlk Garantörler; Federal Konut Edindirme İdaresi (Federal Housing Administration) ve Muharipler İdaresi (Veterans Administration)(*) İpotek vererek borç fon talep eden kişi veya kurumlara, ilgili uzman finansal kuruluşa başvurduğu zaman. Devlet tarafından saptanan bazı karşılıkları yatırmak zorundadır. Buna ek olarak maksi­ mum ipotek oranı da yasalarla belirlenmiştir. Bilindiği gibi klasik ipotekler de, uzman finansal kuruluşlar tarafından sağlanmakta ancak bu ipotekler Devlet tarafından garanti altında bulunmamaktadır. Bu tür ipotekler, özel olarak sigortalanabilmekte fakat borç veren kurumlar, yine de borcun ödenmeme riskine katlanmak zorun­ dadırlar. Bu tür ipotekler daha çok riskli olmasına rağmen, daha kolay pazarlanabildikleri gözlenmektedir. Birincil İpotek Piyasası, İpotek Fonlarında Talep ve Arz İpotek kredileri, hem birincil, hemde ikincil ipotek piyasalarınca sağlan­ maktadır. Birincil piyasa; ipotek fonları ve borçları yanında ikincil piyasada satılmak için bunlardan menkul kıymetleştirilmiş (securization) değerleri, hisse senetlerini de kapsamaktadır. İkincil piyasayı ayrı olarak incelemek yararlıdır.(**) İpotek fonlarına talep, nüfus artışı ve iç göç hareketliliği ile bütünleşen 73 Hazelnut; A.g.k S. 73 vd. ekonomik faktörlerden oluşmaktadır. Nüfus artışı, hızlı coğrafik nüfus akımları, evlere, ofis binalarına, ticari yapılara ve diğer gayrimenkullere talep olarak sonuçlanmaktadır. İpoteğe olan talebi daha iyi anlamak için değişik ipotek çeşitlerine olan talebi sınıflandırmak daha yararlıdır. Yerleşim bölgesindeki nüfusun artması, ipotek talebi­ ni arttıracaktır. Buna ek olarak yeni projelerin gerçekleşmesi için yeni yatırımların yapılması, ofis binalannın, apartman dairelerinin finanse edilmesi için olan ipotek talebini arttıracaktır. Ofis alanları ve kiralık yerler için olan talep tahmin edilerek gerçekleştirme masraflarıda tahmin edilmeli ve yatırımdan gelecek olan getiri de hesaplanmalıdır. Bu yatırımlardan elde edilecek gelir ile fonların maliyeti karşılaştırılarak fonlar için olan talep hesaplanabilmektedir. İpotekler için birincil piyasa (yeni yaratılmış ipotekler için olan piyasa) klasik olarak yöresel finansal kuruluşlarını, özellikle tasarruf ve borç kurumlarını (Saving and Loan Asso, Saving Banks, Credit Unions etc.) kapsamaktaydı. İlk borç veren, ipoteğin yaratıcısı olarak tanımlanırdı. Bu kişi veya kurum, ipoteği ya kendi portföyü için elinde tutar ya da ikincil piyasa ipoteğinin alt yapısını hazırlardı. Bunlardan farklı olarak İpotek Bankaları (Mortgage Banks), Emeklilik Fonlan, (Pension Funds), Sigorta Şirketleri (Insurance Company), gibi birimler klasik olarak hizmet vermek­ tedirler. Emeklilik Fonları ve Sigorta Şirketleri ipotek kredileri düzenleyerek bir ücret karşılığında kredinin süresi boyunca gerekli hizmetleri vererek, kayıtları muhafaza etmek, ödemeleri kabul etmek ve gayrimenkulun vergi ve sigortalarını vermek gibi görevler üstlendiler. İpotek bankalanndan farklı olarak ipotek borcu verenler, düzenledikleri ipotekleri ellerinde tuttular, fakat daha sonraları ipotek düzen­ lemek ve bunları ikincil piyasaya sürmek gibi bir eğilime girmişlerdir. Ayrıca bu dönemde, ipotek birincil piyasası da ipotek teminatlı tahvillerin, menkul kıymetlerin geliştirilmesi, ile genişlemiştir. Gerçekten bu ipotek teminatlı tahvil­ lerin menkul kıymetlerin geliştirilmesi, o kadar büyük ölçüde ipotek piyasasını değiştirdi ki, şimdi bu tahviller şirket hisse senetlerinin benzer düzeyine ulaşmıştır. Bu çeşitli ipotek teminatlı menkul kıymetleri Hükümet Ulusal İpotek Birliği (Government National Mortgage Association-GNMA),Federal Ulusal İpotek Birliği (Federal National Mortgage Association-FNMA)tarafından yönlendirilmekte, yöneltilmektedir. Birinci olarak fon arzı, prensip olarak finansal kuruluşlardan sağlanmaktadır. İkinci olarak, ipoteklerin çoğu Tasarruf ve Borç kurumları (Thrift Industry) ve ben­ zer finansal kurumlar tarafından tutulmaktadır. Tasarruflar ve borçlanılabilir fon arzı, ev ipotek piyasasını oluşturmaktadır ve bunlar çok fertli ailelerin ikamet gayrimenkulleri için en önemli borç veren kaynaklardır. Bu tür fon arzında, tasarruf ve borç birlikleri, finansal kurumlar (thrift), hayat sigorta şirketleri ve hatta ticaret bankaları (ticari ipotek) önemli kaynakları sunan kurumlardır. Çiftlik ipoteklerinin (*) Bu kurumlar, daha sonraki kısımlarda detayda incelenecektir. ( ) ikincil piyasa, bölüm ll'de detayda tartışılmıştır. başlıca yatırımcıları ise hane halkı ve hükümet destekli ipotek kurumlandır. 1970'lerin başlarında ABD'de ki gayrimenkul yatırım ortaklıkları tröstleri, ipotek fonlarının başlıca kaynağını oluşturmuştur. Özellikle gelir getiren gayrimenkullerde (ofis binaları ve apartman daireleri gibi) bu tröstler kısa vadeli, uzun vadeli borç kaynaklarını ve menkul kıymet yatırımcılarını kapsamaktadır. I.B.2. İpotek Piyasasında ve Araçlarında Yeni Finansal Düzenlemeler (Menkul Kıymetleştirme) ve Kamu Desteği ABD'de 1930'lara kadar hükümetin konut sektörünün finansmanı ile pek ilgilenmediği görülmektedir. Ancak 1930'larda yaşanan büyük ekonomik buhrandan sonra gayrimenkul fiyatlarının hızla düşmeye başlaması ve konut kredilerinin önem­ li ölçüde ödenemez hale gelişi sonucu, konut kredisi arzeden finansal kurum ve bankaları çok zor duruma düşürmüştür. Bu durum karşısında federal hükümetin konut sektörünün finansmanına yardım etmesi, bir takım düzenlemelere gitmesi için pek çok neden ortaya çıkmıştır. Bir taraftan hane halkının konutlarını kaybetme tehlikesi, diğer yandan konut finansmanında, ipotekli işlemlerde uzmanlaşmış finansal kurumların çöküşünü önlemek, ellerindeki düşük kaliteli konut kredilerini likidite etmek son derece önem kazanmıştır. Ayrıca ekonomide anahtar sektörler­ den biri olan emek yoğun inşaat sektörünü de canlandırmak, işsizlik sorununun büyümesini önlemekte o dönemde gerçekten önde gelen problemler olmuştur. I.B.2.1 Ev Sahiplerinin Borç Kurumu (Home Owner's Corporation-HOLC) ABD'de büyük bunalım yıllannda yaşanan ekonomik resesyon, özellikle küçük çiftçi ailelerinin ipotek teminatıyla aldıkları kredileri ödeyememelerine sebep olmuştur. Bu konuda çok sayıda iflas ve moratoryum ilanlarıyla karşılaşmıştır. Ayrıca ev kredisi alıp ödeyemeyerek, evlerini kaybetme tehlikesiyle karşılaşan bin­ lerce aileyi rahatlatıp, ipotek piyasasında bozulmuş dengeleri yeniden kurmak amacıyla Federal Hükümet, ilk kez 'Home Owner's Loan Corporation' Ev malik­ lerinin Borçları Kurumu'nu (HOLC) yapılandırmıştır. Bu kuruluş, hükümet garantili tahvil ihraç ederek, borçların satış gelir­ leriyle ev sahiplerinin borçlarını ödeyemedikleri kurumlara finansal destek sağlamıştır. Hatta bu ipotekleri onlardan satın alarak, yeniden organize ederek, problemli kredileri yeni bir ödeme tahvimine bağlamıştır. Bu açıdan HOLG'ın önem­ li bir başarı kazandığı gözlenmiştir. I.B.2.2 Çiftçi Konut İdaresi (Farmers Home Administration) (FMHA) 1946 yılında ABD'de kırsal çevrelerde konut yapımı ve iyileştirmesinin finans­ manı amacıyla piyasa faiz oranlarından borçlanamayacak kimselerin yararlanması için kurulmuş olup; 1- Doğrudan kredi vermekte; 2- Başka yerlerden bulunan kredilere garanti vermekte, 3- Bağış programları uygulamaktadır. İşlemleri bölge ofisleri aracılığıyla yapmaktadır. Garanti ettiği borçları kendisi menkul değer halinde halka arz etmemekte, Federal Financing Bank'a satmakta ya da hükümet ajansları aracılığıyla menkul değer haline getirmektedir. Verdiği ya da garanti ettiği kredilerin faiz oranları, sübvansiyonla, piyasa faiz oranının altında tutulmaktadır. İPOTEKLİ KONUT PİYASASINDA TASARRUF KURUMLARININ PAYI (1961-1991) 48 20 1964 Kaynak: Flow of I 1967 I 1970 I n I 1973 \ I \ 1976 r n—I—\—r—T—r—T—\—\—ı—|—ı—\—| 1979 1982 1985 1988 1991 Board of Governors o f t h e F e d e r a l Reserve System, Funds A c c o u n t s » F i n a n c i a l A s s e t s and L i a b i l i t i e s . İPOTEKLERİN BÜYÜME ORANI LG. ABD'DE BİRİNCİL (GELENEKSEL) VE İKİNCİL İPOTEK PİYASALARI Bilindiği gibi finansal piyasalar "Birincil" ve "İkincil" diye iki gruba ayrılabilmeke ve ona göre değerlendirmeler yapılmaktadır. Birincil piyasalar, veya birinci el iyasalar, herhangi bir finansal ürünün, tasarruf sahiplerine yatırımcılara ilk kez unulduğu arz edildiği piyasalardır. Örneğin bir şirketin sermaye arttınmı amacıyla ani hisse senetlerini halka arz etmesi, hazine'nin yeni bonolarını ihraç edip satışa : nması veya bir bankanın Varlığa Dayalı Menkul Kıymet ihraç edip satışa sunI ası, gibi işlemler birinci el piyasasının işlemleri olarak kabul edilir.74 İkincil veya ikinci el piyasalar ise, daha önce satışa çıkmış ve el değiştiren fi ansal ürünlerin piyasasıdır. Hergün yeniden belirlenen bir fiyattan kurumlar ve yatırımcılar arası veya kurumlar arası, yatırımcılar arası alım satım işlemlerinin yapıldığı piyasadır. Bu nedenle her iki piyasa arasındaki fark, temelde birincil piyasada tasarruf sahipleri bu ürünleri ihraç eden kurumlara fon aktarırken, temin ederken, ikincil piyasada ise artık fon aktarımı söz konusu olmayıp, finansal ürün­ lerin el değiştirmesi söz konusudur. Her iki piyasa arasında yapısal olarak, örgütlenme ve kurumsal farklılıklar, kurallarda farklılıklar bulunmakla beraber, bazen de çok benzerlikler bulunmaktadır. Bazen bir işlem sadece birincil piyasada yapılırken (örneğin Hazinenin ihaleye tahvil satışı gibi), bu işleme ikincil piyasada rastlamak mümkün değildir. İkincil piyasa, finansal ürünlere fiyatlama imkanı veren ve bu konuda tasarrufçuyu bilgilendiren bir hizmet verir. Burada finansal ürünler devredilebilme kolaylığına sahip olmalıdır ki yatırımcıların ancak bu piyasaya güvenleri bu şekilde artabilir. Bu piyasada yatınmcı elindeki finansal ürünü her an likidite edebilme fırsatına sahip kılınmalıdır. I.C.1 ABD'de İkincil İpotek Piyasasının Gelişimi ABD'de 1930-1960 arasında ikincil el piyasada (kamu kurumlarının işlemleri dışında) büyük bir hareket yoktu. Bunun da başlıca iki nedeni vardı; 1- İpotekli konut kredilerinde devlet garantisi gibi sağlam bir teminatın bulun­ maması, 2-İşlem sürecinin ve belgelerin belli bir standarda dayandırılmış olması dolayısıyla karmaşık olması. 1938'de kurulan Federal National Mortgage Association (Fannie Mae) kısa vadeli borçlanmalarla sağladığı fonlarla, FHA ve VA ait kredilerle yapılmış ipotekli konut kredi sözleşmelerini devralarak, ikinci el piyasanın oluşumunda en etkin başlangıcı yapmıştır. 1960'lara gelindiğinde, ABD ipotek piyasasında hizmet veren finansal kurumların başında Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving and Loans), Tasarruf Bankaları (Saving Banks), Emekli Sandıkları (Pension Funds) ve Sigorta Şirketleri ve ipotek Bankaları bulunmaktaydı. FHA ve VA'nın da büyük katkılarıyla hızla gelişen ipotek kredileri (uzun vadeli ve sabit faizli), bu kurumsal yatınmcıların portföylerinde önemli oranda paylara ulaşılmıştı. Diğer taraftan ekonomide yaşanan canlanma, karlılığı genel düzeyde arttırmış, bu ise ticari kredi talebinde bir tırmanışa neden olmuştur. Bu durum faiz hadlerini ve paranın fiyatını arttırma yönünde etkilendiğinden, kısıtlı fon kaynağına sahip olan ipotek piyasasının fon kurumlarını arada bırakmıştır. Ancak bu kurumlara karşı konut kredisi talebi de canlılığını korumakta iken kurum­ lar, diğer tarafta daha yüksek faizli ve daha kısa vadeli fon (ticari kredi) taleplerinin de cazibesi altında kalmışlardır. Fonlarını bu yönde değerlendirmeye doğru bir eğilim gözlenmiştir. Ancak konut finansmanın rakibi durumuna gelmiş diğer kredi­ lerin, konut finansmanını destekleyecek bir alternatife ihtiyaç duyulmuştur. Konut finansmanmın fon kaynağınm süreklilik kazanması ve yüksek faiz­ li, kısa vadeli diğer krediler talebindeki gelişmeden etkilenmesini engeleyecek bir mekanizma fon yaratma şekli fikri üzerinde tartışmalar başlamış ve sonunda ikincil ipotek piyasası ve "Menkul Kıymetleştirme" olgusu fikir aşamasından, uygulama modeli olarak ortaya koyulmuştur. (Menkul Kıymetleştirme ileride daha detaylı tartışılacaktır). İkincil ipotek piyasası, ise aynen tahvil ve hisse senedi ikincil piyasalarının işlevlerini yerine getirirler. Bu piyasa, daha önce bir ipotek işlemlerinde uzman finansal kuruluş tarafından hazırlanmış bir ipoteğin yatırımcılara arzedilerek tekrar alış satış işlemlerinin yapıldığı yerdir. İkincil ipotekleri, hem bireysel ipotekler, hem de ipotek havuzları (özellikle ev ipoteklerinden oluşan) içermektedir. Bu ipotek havuzları hem geleneksel (özel sig­ ortalar tarafından), hem de Devletin oluşturduğu özel fon kurumlarınca garantilen­ miş, sigortalanmış olabilir. ABD'de ikincil piyasa ipotekleri işlemlerinin gelişmesi amacıyla 1938'de FNMA (Fannie Mae; Government National Mortgage Association) ve 1970'de FHLMC (Freddie Mac, Federal Home Loan Mortgage Corporation) kurulmuş ve ikincil ipotek piyasası gerçekten büyük bir gelişme göster­ miştir. Görüldüğü gibi (ve bu yukanda değindiğimiz kurumları açıkladığımız bölüm­ den de anlaşılacağı gibi) ABD'de İpoteğe Dayalı Menkul Değerler için ikincil piyasanın oluşturulması devlet desteği ile sağlanmıştır. İpotekli kredilere yatınmcılann katkısı ancak ikincil piyasanın varlığının garantisini ve huzu­ runu sunmakla mümkün olabilmiştir. Kuşkusuz her ülkenin (özellikle finans sis­ temi ve kurumları gelişmiş) kendi yapısına ve koşullanna göre geliştirilmiş bir ipoteğe dayalı menkul değerler ve gayrimenkul yatırımına dayalı menkul değerler piyasası bulunmaktadır. Ancak bu piyasa ne kadar etkin olabilirse o ölçüde kendin den beklenen fonksiyonları tam olarak yerine getirebilmekte ve istenilen hedeflere ulaşılabilmektedir. İşte ABD, hükümet olarak kurduğu konut kredisi ve ipotekleri ayarlama aracılığıyla, konut kredilerine ve ipoteklerine ve de uygulamalanna yeni yasal düzenlemeler getirerek, özel sektörün bu konuda yeni finansal kurumlar yaratmasına yol açtı. İpotek bankacılığı. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, Gayrimenkul Yatırım Fonları gibi. Yapılan yenilikler, öncelikle konut kredisi işlemlerine hemen her konuda belli standartlar getirerek, çeşitli özel ve kamusal konut kredilerini ve bunlann dayandığı ipotekleri bir havuzda toplayıp ipoteğe dayalı menkul değerler ihraç etmek, bunlan sermaye piyasasına arz etmekti. Tabii bu arada ilgili kamu Teker, A.g.k S. 12 vd, ve Fabozzi, A.g.k. S. 308 vd 100 ipotek kurumlan, bir yüklenlmci, bir garantör (underwriter)'luk görevi üstlen­ mişlerdir. Bazı satılamayan menkul değerleri kendi portföylerinde tutarak, ilgili kurumlara finansman sağlamışlar, böylece onların kendilerine ve piyasaya güventerini arttırmışlardır. İpoteğe dayalı menkul değer ihracında değişik yöntem ve organizasyonlarla kefalet ve garanti (Sigorta) gibi uygula­ malara önem vermişlerdir. Konut ve ipotek sektörünü canlandırmak, ipotek kredilerinin sürekliliğini, talebini sağlamak, kolaylaştırmak, ve ikincil ipotek piyasası yaratarak, ipotek kredisi arzeden fon kurumlarının likiditesini güçlendirmek, onlara fon akımı sağlamak şeklinde amaçlarına ulaşmaya çalışmışlardır. Özetlersek, 1930'lu yıllarda kurulan FHA ve VA sayesinde ABD, savaş son rasmda mucivezi sayılabilecek derecede hızlı ve ülke çapında konut üretimini gerçekleştirdi. Özellikle aileler, düşük maliyetli ve sağlıklı konutlara kavuşurken, diğer yandan ipotek piyasasında finansal hizmet sunan kurum ve bankaların bilançolarında ipotek kredilerinin payı da giderek gelişmiş hatta bu kurumlar tarafından alternatif konut finansman yöntemleri ve finansal araçları üretilmeye başlamıştır. Örneğin gayrimenkul ipotek piyasasında, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin yaratılması, ikincil ipotek piyasasının doğuşu ve burada yer alan yeni kurumlann (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, Gayrimenkul Yatırım Fonları, ipotek Bankacılığı gibi) ortaya çıkışı gibi. Bu kurumsal ve işlevsel gelişmeler sonucu konut finansmanı için süreklilik arzedecek yeni fonların yaratılmasını, sağlayan ipoteğe dayalı menkul kıymetleştirmeyi de gerçekleştirmiştir. Özellikle sektörün 1960'ların sonlanna doğru girdiği finansal sıkıntılan da aşmasında bu menkul kıymetleştirme büyük katkı yapmıştır. 1.0.2 ABD İkincil İpotek Piyasasının Etkinlik Kazanması Birincil ipotek piyasasında konut alıp satanlarla, borç verenler yer almakta, konut ipoteklendirilerek satılmakta, kredi sözleşmesi yapılarak aylık geri ödemeler­ le (senetler halinde ya da sözleşmeye dayanarak) borç ödenmekte ve konuta sahip olunmaktadır. Bu borcu, krediyi arzeden finansal kurum ya bu kredilerin tahsilatını vadesine kadar beklemekte ve yapmakta, ya da bu krediyi (ipoteği)menkul değere dönüştürmeye karar vermektedir. İşte bu işlemi yasal olarak kendi yapmaya yetkili ise kendisi ihraç edecektir, yetkili değilse yetkili olan aracı bir kurum ile bu ihracı gerçekleştirecektir, hatta bu kuruma sözkonusu ipotekleri devredebilecektir. Bu kurumlar Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving and Loans Association)Tasarruf Bankaları (Mutual Saving Banks), Kredi Birlikleri (Credit Unions), Ticari Bankalar (Commercial Banks) ve İpotek Bankaları (Mortgage Banking or Bankers)'lardır. Bu piyasalarda Yatırım Bankaları (Investment Banking)'de faaliyettedir. (Ticaret Bankaları dışındaki kurumlar kısaca "Thrift Institutions" olarak tanımlanmaktadır). İkincil ipotek piyasası, mali kurumların yarattıkları ipotek teminatlı alacaklannı, uzun vadeli yatırımcılar olarak bu bilançoda tutmak isteyen kurumsal yatırımcılara satmalarından oluşmaktadır. Bu ikincil ipotek piyasasındaki faaliyetler 1938'de FNMA'nın kurulmasıyla başlamış olduğunu belirtmiştik. Fannie Mae'nin kuruluş amacı, hükümet garantisi taşıyan ipotekleri (FHA ve VA garantili) satın alarak bun­ lara ikincil bir piyasa yaratmaktı. Fannie Mae, 30 yıl sonra 1968'de kurum mülkiyetinden çıkarılarak özel bir şirket olarak ve iki kuruma ayrılarak yeniden orga­ nize edildi. (Diğeri GNMA "Ginnie Mae"idi). 1971'den itibaren gerek FNMA ve gerekse GNMA, hükümet garantisi taşımayan (konvansiyonel-geleneksel) ipotekleri de satın almaya başlamıştır. Bugün portföyünde en fazla aile konutlarına ait ipotek­ li kredi bulunduran kurumdur. Daha sonra 1970'de kurulan FHLMC (Freddie Mac), ise hükümet garantisi taşımayan ipoteklere aktif bir ikincil piyasa sağlamak amacını taşımak İçin kurulmuştu. Ayrıca bu kurum, o yıllarda durgunlaşan bu piyasayı canlandırmak için oluşturulmuştur. Çünkü Federal ipotek kurumlannın standartlaştırılmış ipotekleri, menkul değerleştirmeye başlaması, özel kesimin geleneksel kredi pazarını olumsuz etkilemeye başlamıştı. İşte bu nedenle kurulan Freddie Mac, özellikle geleneksel ipotekli kredileri satın alarak piyasaya canlılık kazandırmıştı. Bu arada sadece ipotek kredilerinin devr almıp,menkul değerleştirmesi yeterli olmadığı için, ipotek teminatlı menkul kıymetlerin yatırımcılarına garan­ ti vererek, bu menkul kıymetlerin kabul görme şansını arttırmak üzere Fannie Mae'den ayrılan bir parça olarak kurulan GNMA (Ginnie l\/lae)'de ihraç ettiği ipotek teminatlı menkul kıymetlere kesin devlet garantisi vererek, yatırımcıları çekmekte başlarılı olmuştur. Böylesine güçlü ve planlı bir Devlet öncülüğünde ikincil ipotek piyasası can­ lanmış giderek etkinlik özel kesim finansal kurumlarına aktarılmaya başlanmıştır. Artık özel kesimin ipotek finans kurumlan da, ipoteğe dayalı menkul kıymetler ihraç ederek bu işlemlerde önemli pay alırken, diğer yandan da kamu kay­ naklı olmayan özel fonların bu piyasaya akmasını sağlamıştır. Böylece 1970'lere kadar ipotek piyasasında, fonların arzının yarısını arzeden federal ipotek finans kurumlannın 1980'lere doğru paylannın azaldığını ve bunun üzerine özel sektör ipotek finans kurumlarının, ipotek teminatlı menkul değerlerdeki payının arttığı gözlenmektedir. 1980'den sonra değişken faizli ipotekler ile ipotek piyasasındaki bazı sorunlar (ekonomide faiz hadlerinde, enflasyondaki artış ve 1980 deregulation uygulamaları ile faiz hadleri tavanı belirleyen regulation Q'nun elimine edilmesi ve yüksek faiz rekabeti içinde mevduatlann kurum değiştirme trendine girmesi) gibi güçlükler aşıl­ maya çalışılmıştır. Fakat bu dönemde fonların yüksek maliyeti, ipotek faizlerinin de artması ve bu nedenle ipotekle borçlanma miktarında bir azalmaya sebep olmuştur. Finansal piyasalar yeterince esnek ve gelişmeye açık olduğu için, ipotek piyasası ve piyasada çalışan uzman kurumlarda yapıyı ve araçları değiştirmeye çalışmışlar ve sonuçta çok değişik ipoteğe dayalı menkul kıymetler yanında ikincil ipotek piyasası ve buna özgü yeni finansal kurumlar ortaya çıkmıştır. İpotekte uzman finansal kurumlar (S&L's, Saving Banks, Credit Unions gibi) birincil piyasada ipotek düzenleyip, sonra bunlan ikincil piyasada yatırımcıya ipotek olarak veya ipotekle teminatlı menkul değer olarak satabilmişlerdir. Bu piyasa sayesinde ipoteklere yatırım yapan Emekli Fonları, Sandıklar! (Pension Funds) ve Sigorta Şirketleri de bu fonları talep eden en geniş kesim olarak gözlenmektedir. Bir nevi bu ikincil piyasaya fon yaratan kaynak kurumlardır. Böylece ikincil piyasada arz zincirine yeni bir halka daha ilave edilmiştir. İPOTEK ANLAŞMA ÇEŞİTLERİ İpotek Çeşidi Faiz Oranı Geleneksel Sabit Ayarlanabilir Faiz Oranlı Bir piyasa oranına endekslenmiş Vade Ödemeler Borç üzerinden Sabit sabit (Genellikle 30 yıl) Faiz oranları yükselirken az bulunur, çünkü borç verenler riski düşük gelire bağlamak istemezler. Sabit ama bazen Faiz oranları oranları yükselirken değişirken aylık ödemeler ödemeler olarak genişler. değişebilir. Dereceli Ödeme Sabit İpotek Çeşidi Faiz Oranı Vade Ödemeler Dereceli Ayarlanabilir Ödeme Ayarlanabilir orandaki gibi 40 yıla kadar sabit Dereceli ödemenin aynısı Yeniden Ciro Edilebilir Oran 3-5 yıl arası sabit sonra ciro edilir. Kısa vadeli fakat uzun vadede amortize Faiz oranları değiştikçe ödemeler değişir. Paylaşılmış Değerlendirme Sabit Sabit Sabit Sabit Başlangıçta düşük dereceli olarak önceden belirlendiği gibi 5-10 yıl boyunca artan. Gayrimenkul fiyatının değerlenmesinde borçlu alacaklıda fiyat artışı karşılığı belirli bir oranda getiri alır. Şişkin Ödeme Sabit veya ayarlanabilir Sabit, Sabit genellikle genellikle 5 yıl 20-30 yılda amorti edilmek üzere düzenlenmiş. Ters Ödeme Ayarlanabilir Tekrar finanse Ev satılırsa etme opsiyonu veya borçlu ile sabit ölürse ödeme Geri Alma Genellikle sabit Kısa Vadeli Yüksekten azalan ödeme 1.0.3 ABD'de İpotek Piyasası ve Kurumlarına Yönelik Yasal Düzenlemeler İpotek piyasası ve ilgili kurumlar üzerine 1930'ların başından itibaren Federal Hükümet çıkarttığı yasalarla, konut sektörünün finansmanı ile özel olarak ilgilenmiş ve ikincil ipotek piyasası ve kurumlarının gelişmesi için çalışmıştır. ipoteğe Dayalı Menkul Kıymetlerde dahil olmak üzere bu piyasaya yönelik ilk yasa 1933 Menkul Kıymetler Yasasıdır. (Securities Act of 1933) Bu yasaya göre; Muaf tutulanlar hariç tüm menkul kıymetler Securities and Exchange Commission" (SEC), Menkul Kıymetler Borsası, Komisyonunda tescil edilecektir. Menkul kıymet ifadesi, tahvil, bono, hisse senedi, borcu temsil eden belgeler, teminatlı-(yeddiemin) sertifika ve menkul kıymetler ve diğerlerini kapsamaktadır. 1933 yasasının 1975'de kongre tarafından tekrar ele alındığını ve ikincil ipotek piyasasının gelişimini teşvik etmek amacıyla yatırımcılara satılan ipoteğe dayalı menkul kıymetlere işlem muafiyeti sağlayarak değiştirilmiştir. Bu muafiyet, mevcut tasarruf ve kredi birlikleri (Saving and Loan Association) ve Tasarruf Bankaları (Mutual Saving Banks) ve Kredi Birlikleri (Credit Unions) ve ipotek bankaları ve diğer bankalarca (ki bunlar federal denetim ve gözetim altındadır. Ticaret Bankaları FED, ipotekte uzmanlaşmış banka ve kurumlar FHMLS'un otoritesi ve düzenlemeleri içerisindedirler) kaynaklık edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ve ayrıca Konut Şehir Geliştirme Bakanlığı "Securization of Housing and Urban Development", tarafından onaylanan ipoteklere ve genelde bireysel yatırımcıdan ziyade kurumsal yatırımcıya satılanlara uygulanmaktadır. (Bu muafiyetler ipotek destekli olmayan menkul kıymetlere uygulanmaz). 1939 Fon Sözleşme Yasası (Trust Indenture Act of 1939), kamuya ihraç edilen borcu temsil eden menkul kıymetlerde, yatırımcılara bazı koruyucu hükümler getirmiştir. Borcu temsil eden menkul kıymet ihraççısını, bağımsız bir yeddiemin, (Trustee) Fon ile sözleşme yapmasını ve bunun ihraç sözleşmesinde yer almasını istemektedir. Böylelikle Yeddiemin Fon, ihraç eden kurumun menkul kıymet sahip­ lerine karşı yükümlülüklerini yerine getirip, getirmediğini gözlemekte ve gerekirse onun yerine bu sorumluluğu almaktadır. 1933 yasasında olduğu gibi 1939 yasasında da özel yatırımlar, bazı ipotek menkul kıymetleri ve finansman bonoları için muafiyetler getirilmiştir. 1940 Yatırım Şirketi Yasası( Investment Company Act of 1940), yatırım şirket­ lerini bir ihraçcı kurum olarak tanımlar ve onların fonksiyonlarını sayar. Bu arada "taksit türünde itibari-miktarlı sertifikalar çıkarmak işiyle veya bu tür işle iştigal edi yor olmak" ibaresiyle ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç işlevini de ortaya koyar. Aslında, tüm varlığa dayalı menkul kıymet ihracını yatırım şirketlerine ver­ mektedir ve bu tür menkul kıymetleri, genellikle sınırlı-amaçlı finansman şirketleri ve Fon tarafından ihraç edilir, demektedir. Çünkü ipotek kredileri ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler 1940 yasası altında "menkul kıymet" olarak kabul edilmek­ tedir. 144 A Nolu Kural (Rule 144 A) ise, ticari gayrimenkul borç menkul kıymetleştirmeleri konusunda ikincil pazarın daha likit hale gelmesi için bazı düzen­ lemeler getirmiştir. 1974 yılında çıkarılan Emeklilik Gelirlerinin Güvenliği ile ilgili yasa (The Employee Retirement Income Security Act), Emekli Fonları (Pension Funds'un) ipoteğe dayalı menkul kıymetler yatırımlarıyla değerlendirilmesini kurala bağlamıştır. 1975 yılında Ev İpoteklerinin Kamuya Açıklanması (Home Mortgage Diclosure Act) yasası, mevduat toplayarak ipotek bankacılığı yapan mali kurum­ ların yaptıkları işlemleri şeffaf olarak halkın denetimine açık tutmalarını ve bu bilgi­ lerin yılda en az bir kez yayınlanmasını istemektedir. 1975'te çıkarılan Arazi İşlem­ lerinde Ortak Kuralları içeren "The Uniform Loand Transaction Act", ipotekli gayrimenkullerin paraya çevrilmesindeki usul ve uygulamaları düzenlemiştir. 1984 yılında düzenlenen ikincil ipotek Yasasını Güçlendirme Yasasını (The Secondary Mortgage Market Enhancement Act), özellikle ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin derecelendirilmesi üzerinde durmuş ve bu konuda uzman ipotek finans kurumlarını ve yetkili ipotek bankalarınca ayrılacak yasal zorunluluklar, karşılıklar­ da bu değerlerin kullanılabileceği bir yatırım aracı olarak bu menkul kıymetleri kabul etmiştir. Bu yasada tanımlanan ipotek teminatlı menkul değerler, Hazine Bonosu gibi işlem görmeye başlamış ve böylece ipotek piyasasına mevduat ve sigorta fonlarından büyük ölçüde fon akmaya başlamıştır. 1991'de yapılan bîr düzenleme ile eyaletler arası fon akımlarını sınırlayıcı hükümlere bazı özel uygulama yet­ kileri verilmiştir. 1986 yılında çıkarılan Vergi Reformu Yasası (Tax Reform Act) ile gelir vergi­ sine önemli yenilikler getirilmesi yanında. Gayrimenkul İpotek Yatırım Araçları (Real Estate Mortgage Investment Conduit "REMIC") denen geleneksel İpotek havuz­ larının ve bunlara ilişkin menkul değer maliklerinin vergilendirilmesi için yeni oran­ lar ve esaslar getirilmiştir. Vergi indiriminin benimsendiği bu yasa, ipoteğe bağlı menkul değerleri kuşkusuz olumlu etkilemiştir."^^ 1982 yılında (Gorn-St Germain Depository Institution Act) yasası kredi verenlere bazı kolaylıklar getirirken, bu kapsamda Ayarlanabilir Oranlı Konut Kredileri (ARM) belli bir düzene bağlanmıştır. Vergilendirme açısından mevcut yasalar, varlığa dayalı menkul kıymetleri, iki grupta ele almışlar, yasa kapsamına girenleri (ki ipoteğe dayalı menkul kıymetler girmektedir) menkul değer olarak ve bunların yatırımcılarına vergi avantajları ve muafiyetleri sağlamışlardır. Yararlanılan Kaynaklar; Peaslee, James; M, Nlrenberg; O.Z; The Federal Income Taxation of Mortgage Backed Securities, Probus Publ, Chicago, 1995, 8.22; Lederman, J ; A.g.k. S.121; Fabozzi, F; Modigliani F; Mortgage and Mortgage Backed Securities Markets, Harward Bus. Sch.; Boston 1992, ve Aynı yazarlar; Fondation of Financial Markets Prentice Holl, The New Jersey 1994 S. 448 v d . Kinney, Garrigan; A.g.k. S. 20; Tantan A.g.k. 8.34 vd I.C.4 İpotek Kredileri ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetlerde Güvence Sistemi Bu konuda genel uygulamaya baktığımız zaman, ipotek kredilerinde güvence sistemi olarak "Sigorta"nın menkul kıymet olarak baktığımızda da "Garanti" nin geçerli olduğunu görmekteyiz. İpotek kredilerinde güvence sistemi olarak kullanılan sigorta hizmeti krediyi alan kişiyi hatta mirasçılannı ödeyememe riskine karşı korumaktadır. Bu hizmetin bedeli borçlu tarafından ödenmektedir. Ya aylık-taksitlerle, ya da baştan topluca ödenir. Bu primin tutan Kredi/Değer oranı ile doğru orantılı alınmaktadır. a) Bu konuda sigorta uygulamasında 3 ayrı yöntem gelişmiştir. 1) ABD'de FHA (Farmers Home Administration)'ın verdiği kefalet garantileri, alınan kredilerin "sigortalı krediler" olarak tanınmasına yol açmıştır. Yine FHA (Federal Home Administration) ve VA (Veterans Administration)'un kefalet garanti­ leri, kredi veren kurumların riskini azaltmıştır. 2) Bunun dışında özel sigorta şirketlerinin, "Özel İpotek Sigortası" (Private Mortgage Insurance) tekniği altında borç verönin ancak (kredi/değer) oranın yüksek olduğu kredilerde tercih ettiği bir sigortadır. Bu sigorta belli maliyeti yükseltmektedir, ancak portföy kalitesini de arttırmaktadır. Sigorta şirketi, borçlu borcunu ödeyeme­ diği zaman, ipotekli gayrimenkulun bedeliyle krediyi kapatmaktadır. Bu özel sigor­ talar, menkul değer havuzu içinde uygulanabilmektedir. 3) Hayat sigortasıyla sağlanan sigorta hizmetinde, borçlunun ölümü halinde, taksitler sigorta şirketince ödenmektedir. Böylece aile bireylerinin konutta yaşamını sürdürmesi sağlanmaktadır. b) Garantinin güvence olarak yer aldığı ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin, öncelikle ihraç eden kurum, şirket ya da bankanın kendisi tarafından verildiği görülmektedir. Ayrıca bu menkul kıymetler, ABD federal ipotek kurumlarınca ihraç ediliyorsa (Fannie Mae, Ginnie Mae, Freddie Mac FNMA, GNMA, FHLMC) onlar tarafından bu garanti sağlanmaktadır. Bu garantileri kendileri bizzat ihraç ediyorsa o zaman buna bir ek ücret almamakta, fakat Freddie Mac gibi başka şirket, kurum­ lannın ihraçlanna da garanti verebiliyorsa o zaman belli bir ücret karşılığında bu hizmeti yapmaktadır. İster sigorta şirketlerince olsun, ister özel kurumlar aracılığıyla sağlanan garantilerle olsun, bu konuda mevcut bazı riskler tamamıyla ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle bu konuda çeşitli korunma (Hedging) teknikleri uygulanmaktadır. Option ve Future işlemleri gibi. Ancak bunlar ipoteğe dayalı menkul kıymetler portföy­ lerinden çok Hazine Bonosu konusunda henüz yaygınlık kazanmıştır. İpotekli kredilerdeki riskler ile ipoteğe dayalı menkul kıymetlerdeki riskler hemen hemen benzemekle beraber, menkul kıymetlerde risk daha azdır. Çünkü bu kıymetler belli bir havuza dayanarak ihraç edildiği için, çeşitlendirme "decompart mentalization" olmakta ve risk yayılmaktadır. İpotekli kredilerde ise risk tamamen krediye dayanmaktadır. Bu kredilerde genelde karşılaşılan riskler; a) Ödememe Riski b) Erken Ödenme Riski c)Faiz Riski d) Likiditeye Geçmeme Riski olarak sınıflanmaktadır. Erken ödenme riski, aslında risk gibi görünmemekle beraber, verilen kredinin faiz düzeyi yüksek ve teminatı çok iyi olduğunda, erken ödenince aynı fonu, aynı koşullarda değerlendirmeme ihtimalin­ den kaynaklanır. Faiz riski ise özellikle sabit faizli sözleşmelerde de piyasa düzeyinde faizlerin yükselmesi halinde ifade eden potansiyel bir gelir kaybıdır. Likiditeye geçememe riski ise ipotekli krediler-konvansiyonel-geleneksel-için yüksek olmakla beraber, menkul değere dönüşmüş bir kredi için bu risk çok azal­ maktadır. Aslında ipoteğin menkul kıymetleştirilmesi yukarıda sayılan riskleri belli temelde yok etmemekte ancak etkisini dağıtarak son derece azaltmaktadır. İpoteğe dayalı menkul kıymetleştirmenin ürünü olan yatırım enstrümanları, araçları, birikimlerini en verimli şekilde değerlendirme endişesini taşıyan kurumsal yatırımcılar ile tasarruf sahiplerinin tutucu kriterlerini de tatmin edebilmektedir. Bu tercihin başlıca nedenlerinden biri sürecin, yatırımcılara yapılan faiz ödemeleri ilâ anapara ödemelerinde bir aksamanın olmaması için sağlanmış olan güvence siste­ mi ve modelleridir. Verilen güvenceler, bazen kamusal kurumlar bazen de özel sek­ tör kuruluşlarınca verilen garanti ve sigorta hizmetleri yanında, özellikle ABD'de devlet diğer destek mekanizmalarını da hizmete koymuştur. Her ne kadar yapıları farklı olsa bile, güvence mekanizmaları genelde ihraç edilen kıymetlerin dayandığı portföyün, geri ödenmeme riskine karşı çoğu kez birkaç kat fazlasıyla karşılayacak mali güce sahip olmaları, ipoteğe dayalı menkul kıymetleri, salt ipotek kredilerine kıyasla güvence açısından daha üstün kılmaktadır. Ayrıca ipotek teminatı olmaksızın verilen kredilerin satılabilmesi için oluşturu­ lan teminatların yeterli olup, olmadığı konusunda yatınmcılar, derecelendirme (ra­ ting agencies) kuruluşlanndan bilgilenmektedirler. Ancak 1970'lerde ABR'de FNMA, GNMA'nın ihraç ettiği devlet garantili ipotek destekli menkul kıymetler'in yanısıra 1980'lerde özel ipotek destekli menkul kıymetler de piyasaya çıkınca dere­ celendirme şirketleri bu konuda hizmet vermeye başlamışlardır. Bu şirketler, her çeşit yatırım enstrümanını risk ve getiri açısından alternatif­ lerini dikkate alarak değerlendiren, yatırımcıyı bilgilendiren şirketlerdir. Derecelendirdikleri menkul değerlere (Investment Grade Paper), Yatırım dereceli menkul kıymet denilmektedir. Genelde bu yatırım araçlarını, mevzuat teminatların kalitesi, kredinin kalitesi, geri ödeme planı açısından incelemeye almakta, ayrıca ihraç eden kurumun mali gücü, yönetim kalitesi vb. gibi hususlarda değerlendirilmektedir. Aslında ipoteğe dayalı menkul kıymetleri ihraç eden kurum kendi garantisini vermektedir. Bu durumda yatınmcı kurumun itiban yanında, havuzun kalitesini de dikkate almak zorundadır. Tüm bu bilgiyi ve değerlendirmeyi (rating) kuruluşlarından almayı genelde daha çok tercih etmektedir. Ayrıca verim ve değer belirleme açısından ipoteğe dayalı menkul kıymetleri diğer menkul kıymetlere göre bazı farklılıklara sahiptir. Özellikle kredilerin erken ödenmesi ihtimali, portföyün getiri dengesini bozmaktadır risk dengesini etkilemek­ tedir. Ancak bu ipotekli krediler için kuşkusuz söz konusudur. Menkulleşmiş ipotek­ lerde bu risk çok azalmıştır. Buna rağmen, ipotek kredilerinin piyasa değeri ve piyasadaki fon akımlarına bakılarak yapılan verim ve diğer belirlemelerin tam gerçekçi olduğunu söylemek zordur. Birde bu konuda FHA ve VA gibi garanti veren kefalet kurumlarının istatistiki bilgileri, risklerin olasılığı hakkında yardımcı olmaktadır. I.D ABD'DE İPOTEKLİ KREDİLER VE İLGİLİ MENKUL KIYMETLEŞTİRME HİZMETLERİNDE FEDERAL KURUMLAR I.D.1 Federal Konut Kredisi Banka Sistemi (Federal Home Loans Bank System "FHLBS") ABD'de 1930'lara kadar hükümet, konut kredilerinin finansmanına girmemişken yaşanan büyük buhran sonrası dönemde, gayrimenkul fiyatları hızla düşme göstermiş, bundan da yüzlerce konut kredisi alan aileler ve bu kredileri arze­ den mevcut bankalar ve ipotek kredisi veren uzman kurumlar da mali açıdan güç duruma düşmüşlerdir. Bu durum karşısında, federal hükümetin konut sektörüne direkt veya endirekt bir şekilde yardımda bulunması için pek çok neden ortaya çıkmıştır. Hane halkının konutlarını kaybetmelerini önlemek, konut kredisi, ipotek kredisi veren kurumları desteklemek, düşük kaliteli konut kredilerini bir mekanizma geliştirerek kısa sürede likiditeye çevirmek ve ipotek kredisi fon kaynağını sürekli hale getirmek, diğer yandan inşaat sektörünü canlandırarak işsizlikle mücadele etmek gibi. İşte bu ortamda hükümet ilk defa ipotek piyasasını ve bu piyasadaki mev­ cut uzman finans kurulaşlarını, federal düzeyde 12 bölgesel bankadan oluşan bir sistemle yasal ve örgütsel açıdan tekrar düzenlemek zorunda kalmıştır. Burada 1930'da Federal Revenue System (GED) tarafından bankacılık sektörünün regüle edilişinin büyük etkisi olduğu sanılmaktadır. Ancak bu piyasa da para piyasası kurumlarının hakim olduğu bir piyasa olmayıp, orta ve uzun vadeli fonlann alınıp satıldığı ve bu konularda uzmanlaşmış kurumların aracılık yaptığı bir piyasadır. Bu nedenle ABD'de federal hükümet 1932 yılında banka dışı (Nonbank financial institution) Finansal (ipotek kredisi) kuruluşlarını regüle etmek ve onlara likidite sağlamak amacıyla Federal Konut Kredisi Banka Sistemini (FHLBS) kurmuştur. Sistem bir anlamda. Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving Loan Association) ve Tasarruf Bankaları (Saving Bank Federal Saving Banks, Mutual Saving Banks). Kredi Birlikleri (Credit Unions) ile diğer ipotek kredileri veren kuru­ luşların Merkez Bankası (FED) gibidir. Sistemin üyelerinden herbiri "Federal Konut Kredi Bankasr"dır. Federal Home Loan Bank'ın getirdiği tüm kurallara yukarıda saydığımız tüm kurumlar uymak zorundadır ve bunun karşılığında onun destekleme fonu programlarından faydalanmaktadırlar. FHLB'nin yapısı biraz önce de değinildiği gibi, FED yapısına benzemekte olup, 12 Federal Konut Kredisi Bankası'ndan her biri kendi bölgesindeki üye kuruluşlarının düzenleyicisi ve denetleyicisi durumundadır. Üyelik, sadece Tasarruf ve Kredi Birliklerine, müşterek tasarruf bankalarına ve sigorta şirketlerine açıktır. Halbuki bu tür kredileri ABD'de ticari bankalar da arzetmektedir. Ancak ticari bankalar aslen para piyasasının kurumu olup, bu nedenle ABD Merkez Bankası Sistemi (FED)'in gözetim ve denetimi altındadırlar. Kaldı ki FED sisteminde de, her ticari banka üye olmak zorunda değildir. Burada da FHLB'ye sadece Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving Loan Association) üye olmak zorunda tutulmuşlardır. Diğer tasarruf bankaları ve sigorta şirketlerinden isteyenler üye olabilirler. Bu nedenle FHLB sisteminin yüzde doksanı neredeyse S&L's'lardan oluşmaktadır."^^ FHLB'lerin kendi bölgelerindeki konut kredi bankalarında hisseleri vardır, bu bankalara mevduat yatırırlar, birbirlerinden fon alıp verirler, kar payı alırlar, yönetimle ilgili seçimlere katılırlar, oy kullanabilirler. Herşeye rağmen FED ile aynı etkinlikte olduğunu ileri sürmek pek mümkün değildir. Çünkü bilindiği gibi FED, para yaratan bir üst otoritedir. FHLB'nin kuşkusuz böyle bir niteliği yoktur, fakat ipotek piyasaları ve kurumlannı, buradaki fon akımlarını, arz ve talebini, likiditeyi, gelişmeyi düzenleyen, gözeten ve destekleyen önemli bir otoritedir. FHLB'ler, üyelerine kredi verirler, onlar likidite sıkıntısıyla karşılaştıklarında onlara yardımcı olurlar, borç verirler. Bu bankaların verdikleri kredi vadesi en az 1 ay en çok 10 yıl arasında değişmektedir. Avans kredileri adı altındaki bu krediler, hükümetin değerli tahvilleri ile güvence altına alınır. Tabii buradaki amaç, ipotek piyasasında ipotek kredisi arzını sürekli canlı tutmaktır. Bölgesel olarak açılan kredilerin maliyeti farklılık göstermektedir. FHLB sistemini besleyen fon kaynaklarının başında, sisteme üye kuru­ luşların üye olduğu bölgesel FHLB'nin hisse senetlerini satın alma zorunlu­ luğunu ve buna karşılık ellerindeki hisselerin 12 katı kadar ödünç fon ala­ bilmeleri gelmektedir. Ayrıca FHLB'ler, üye bankaların mevduatlarını fon kaynağı olarak kullanabilir. Ancak bu mevduatın %25'ini avans olarak verebilir. Bir diğer kaynakta FHLB'ler bir aracı kurum vasıtasıyla konsolide tahvil sata­ bilir. Bunlar çeşitlidir. Uzun vadeliler, olduğu gibi bir yıllık acenta kuponlu bonolar da bulunmaktadır. Ayrıca yatırımcının arzusu doğrultusunda vadesi 30-360 gün arasında değişen Iskontolu bonolar da ihraç edebilir. Bunlar ticari senetlere benze­ diği için kurumsal yatınmcılar tarafından tercih edilmektedir. Tahviller güvencesiz olmakla beraber, bizzat FHLB tarafından ihraç veya desteklendiği için talebi yeterlidir.77 76 Hazelnut, A.g.k 8.201 vd. 77 Para Finans, A.g.k. 8.553 FHLB sistemi, kendi dışmda bulunan Federal Tasarruf ve Kredi Sigorta Şirketi (Federal Saving and Loan Insurance Corporation) ile Federal Konut Kredisi ipotek Şirketini (Federal Home Loan Mortgage Corporation) (FHLMC)ile ilgili düzenlemeleri ve gözetimleri de yapmaktadır. Bu nedenle FHLB'ye üye tüm Tasarruf ve Kredi Birlikleri, mevduatlarını bu Federal Tasarruf ve Kredi Sigorta Şirketine sigortalatmak zorundadır. FHLB'de, aynı FED gibi kendisine üye finansal kurumlara bir takım rasyolara uyma zorunluluğu getirmektedir. Örneğin sermaye yeterliliği, en az öz sermaye oranı, zorunlu likidite arası, kredi kaybına karşılık ihtiyatlar gibi. Ayrıca aktif likit derecesinde de önemli kayıtlar getirmiştir. Limit aktif olarak, vadesiz mevduat, nakit, ABD hükümet tahvilleri; Federal kuruluş tahvillerinin yüzdelerini gözetler ve aktif toplamına karşı, minumum öz sermayeyi korumalarını ister. Kuşkusuz tüm bu önlemler FED'in bankacılık sistemi üzerinde uyguladığı düzenlemelerle benzerlik gösterip, amaç finansal kurumların mali yapılannm güçlülüğünü sağlamaktır. I.D.2 Federal Konut İdaresi (Federal Housing Administration FHA) Problemli ipotek kredileri, ekonomik durumun istenilen canlılığa ulaşamadığı bu yıllarda, kredi kurumlarının konut finansmanına karşı doğal olarak bir isteksizliği söz konusu olmuştur. Gelir düzeyi orta ve düşük olan milyonlarca aileyi sağlıklı konutlara sahip kılmayı arzu eden hükümet "Ulusal Konut Yasasını" çıkararak bu amaçla tekrar yeni bir finansal kurum daha oluşturmuştur. Başkan^ Rooswelt zamanında 1934 yılında kurulan Federal Konut İdaresi "Federal Housing Administration, (FHA)" ipotek kredisi veren kurumları, borçluların krediyi geri ödeyememelerine karşı sigortalamak görevini üstlenmiştir. Ancak FHA her krediyi sigortalamıyor, bazı koşullar getiriyordu. Örneğin belli bir miktar ve faiz oranının üzerindeki kredileri sigortalamamak gibi. Başlangıçta bu gibi koşullar kredi kurumlarını engellemiştir. Bununla beraber, ipotek piyasası FHA sayesinde, özellik­ le uzun vadeli ve sabit kredilerle ev sahibi olmak isteyen ailelere büyük çapta finansal destek bulmuştur. ABD'de gayrimenkul sermaye piyasasının düzenlenmesi ve konut üretimine destek olmak amacıyla kurulmuş olan FHA, ev sahibi olmak isteyenlerin ihtiyaç duy­ dukları krediyi bankalar ve diğer finansal kurumlardan yenilmez güçlüklerle karşılamadan alabilmeleri için FHA'nın konut veya işyeri kredisi verecek kurumlara verdiği garantidir. Bu güvence, borçlunun yapacağı ilk ödemenin "Down Payment" büyük meblağlara ulaşmaması, faizlerin düşük tutulabilmesine, vadenin uzamasına ve aylık ödemelerin makul düzeylerde olmasını kolaylaştırmaktadır. Kısaca FHA, verilen ipotek kredilerinin geri ödeme sürecinde aksama olması halinde bir tür sigorta şirketi gibi görevlendirilmiştir. FHA, kendisi de bu konularda bazı önkoşullar ve kurallar da getirdiği için, ipotek sözleşmeleri bir standart yapıya kavuşmuştur. Bu konuda da gayrimenkul sermaye piyasasının düzen­ lenmesine yardımcı olmuştur. 1934 yılında ipotek kredilerini sigorta ederek konut inşaatını ve ipotek piyasası ve kurumlarını teşvik etmek amacıyla kurulmuş olan FHA , bu yöndeki katkıları yanında sağlıklı konutların yapımını veya konut standartlarını da iyileştirmede yardımcı olmuştur. Çünkü FHA, güvence verdiği kredilerde, sigorta edilen mülkün fiziki standartlarına önemli koşullar getirmiştir. Ayrıca kredisi sigorta edilen konutun, yeni bir konut olması da gerekmez. Kurum konutun inşası, satın alınması, restoras­ yonu için açılan kredileri de sigorta etmektedir. FHA her ipotekli kredi muamelesine bir sigorta primi eklemekte ve bu primler, özel bir döner sermaye fonunda toplanmaktadır. Herhangi bir neden­ le ödemelerini yapamayanların bu ödemeleri söz konusu fondan karşılanır. Ancak borçluya kredi imkanı ve kuruma FHA teminatı verilmeden önce titiz bir araştırma yapıldığı için geri ödememe durumu önemli hacime ulaşmamıştır. Bu işlemlere aracılık eden kurum da bu konuda gerekli takibatı yapmaktadır. Bu neden­ lerle Döner Sermaye'de toplanan sigorta primlerinden oluşan fon, her yıl sonun­ da önemli tutarlara ulaşmaktadır. FHA bu fonu Hazineye devretmektedir. Ancak bu fonlar Federal Konut ve Şehir Yenileme Bakanlığı bütçesinde değerlendirilmiştir.^^ FHA'nın sigorta programları başlıca dört fon aracılığıyla yürütülmektedir. (1)Müstakil konutlara yönelik olan Müşterek İpotek Sigorta Fonu (2) Çok ailenin yaşadığı apartmanlara yönelik olan Kooperatif Yönetim Konut Sigorta Fonu (3) Çok ailenin yaşadığı özel amaçlı binalara yönelik olan Genel Sigorta Fonu. (4) Şehir merkezi konutlarına ve deneme konutlarına yönelik olan Özel Risk Sigorta Fonu. Buradaki fon temininin özel bir anlamı vardır. Bütün federal hükümet kuruluşları ya da fondur. Hükümete ait şirketlerin başlangıç sermayeleri, hazineye tercihli hisse senedi vermek suretiyle sağlanır. Fonların başlangıç sermayeleri ise hisse çıkarılmaksızın ödeneklerle sağlanır. FHA, faaliyetlerini toplanan ücret ve primlerle (sigorta), yatırımlardan sağlanan gelirlerle ve tahvil ihracından sağlanan gelirlerle finanse eder. Tahviller, federal hükümet tarafından tam olarak garanti altındadırlar.''^ Ayrıca, FHA'nın kredi sigortasıyla yarattığı yeni potansiyel bugün ipotek piyasasının önemli kurumların biri olan ipotek bankacılığı sektörünün de gelişmesinde rol oynamıştır. Hatta bu konuda motive edici bir teşviki olmuştur. Bilindiği gibi ipotek bankacıları, ipotek karşılığı kredi veren ve sonra bunları ''8 Gürsoy, A.g.k. S. 157 Para Finans, A.g.k. S. 552 yatırımcılara satan aracı uzman kurumlardır. O dönemlerde küçük şirketlerin FHA'dan aldıklan güç sayesinde giderek hızla büyüdükleri ve büyük ipotek bankaları haline geldikleri görülmektedir. Bazı kaynaklar bu bankaların yarıdan fazlasının FHA sonrası kurulduğunu belirtmektedir. FHA, aynı zamanda mevcut ipotekler için aktif bir ikincil piyasanın gelişmesinde önemli katkılar yapmıştır. FHA yıllar boyunca ABD'de ipotekli konut kredilerine sigorta sağlamak amacıyla(uzun vadeli, düşük peşinatlı ve faiz hadli) konut kredilerine standardizasyon getirdiği gibi başvuru ve uygunluk formları ile ipotek dokümanlarına da tek düze bir yapı kazandırmıştır. FHA yeni uygulamalar içinde kurucu ve öncü bir kurum olmuştur. Örneğin 1977'de Ödemesi Kademelendirilmiş İpotekler (Graduated Payment Mortgages- GPM's) ile 1984'te Ayarlanabilir Oranlı İpotekler (Adjustable Rated Mortgages-ARM's) düzenlemiş ve (GNMA) Ginnie Mae garan­ tili programlara da iştirak etmiştir. I.D.3 Eski Muharipler İdaresi (Veterans' Administration-VA) İpotek piyasasında, hükümet sigortasını temsil eden FHA'nın yanında o dönemlerdeMnci önemli bir kurum daha kurulmuştur: (1994) Eski Muharipler İdare­ si "Veterans Administration, (VA). FHA ile VA arasında temelde önemli bir farklılığın olmadığı, uygulanan yöntemler arasında benzerliğin bulunduğu belir­ tilmektedir. Aradaki tek fark burada sunulan imkanların FHA'nın müşteri kitlesine oranla daha avantajlı olduğu ileri sürülmektedir. Bununla beraber gerek FHA'da, gerekse VA'da temel amaç aynıdır. Konut edinmeyi kolaylaştırmak, teşvik etmek ve borçlanmayı cazip hale getirmek. Bunun dışında FHA ve VA, inşa işini özel sek­ töre bırakmış, işin sadece finansman yönünü sistematize etmeye ve güçlendirmeye çalışmışlardır.^^ Eski Muharipler İdaresi (VA) adıyla pek ilişki kurulamamakla beraber, aslında ipotek kredilerini garanti eden bir federal kredi kuruluşudur. VA, ayrıca garantili veya sigortalı ipotek kredilerinin bulunmadığı bölgelerde yaşayan eski muhariplere direkt ipotek kredisi de arzetmiştir. Çünkü ABD hükümeti VA'yı kurarken İL Dünya Savaşından dönen savaş gazilerinin konut edinmelerinde finansal destek sağlamak istemişti. İşte bu nedenledir ki; her ne kadar yöntemde ve amaçta FHA'ya ben­ zeyen VA; gazilere vereceği konut kredilerine bir üst limit getirmediği gibi, bunun yanında konutu alımı sırasında yapılan ön peşinat "down payment" aramıyor ve FHA gibi aylık ödeme taksitlerine ilaveten bir sigorta primi de tah­ sil etmiyordu. Bunlar özel olarak savaş gazilerinin konut edinmesini kolaylaştırmak için yapılmakta ve VA'nın programları ise direkt olarak Hazine tarafından finanse edilmekteydi. Ancak her tarihi kolaylığa rağmen, kredilerin ödenmemesi Kinney, J ; and Garriban, R; Handbook of Mortgage Banking, Daws Jones - \r\N\n Hlıons, 1988 8.72 durumunda VA söz konusu mülkü satm almış oluyordu. VA tarafından garanti edilen krediler genellikle FNMA (Fannie Mae)'den alınmaktadır. 1980 yılına kadar bu kurum, emekli askerler için doğrudan verilen konut kredisi programları da uygulamıştır. I.D.4 Federal Ulusal İpotek Birliği (Federal National Mortgage Association "FNMA" veya "Fannie Mae") Federal olarak desteklenen kuruluşların en büyüğü ve en önemlisi ve 1938'de kurulan FNMA konut ipoteklerinin likiditesini arttırmak, ikincil ipotek piyasasını geliştirmek özel sermayeyi bu piyasaya çekmek, genel olarak ipotek kredisinin kıt olduğu bölgelerdeki kurumlardan ipotek satın alarak sermayenin bol olduğu bölge­ lerden fon aktarmak amacıyla kurulmuştur. Böylece fon fazlasının bulunduğu böl­ gelerdeki fonları, ipotek piyasalarına yönelmesinde yardımcı olmaktadır. Ancak bu kurum 1968'de çıkarılan Konut ve Şehir Geliştirme Yasası ile iki kuruma ayrılmıştır, ikinci kurum Hükümet Ulusal İpotek Birliği (Goverment National Mortgage Association "GNMA" veya "Ginnie Mae")'dir. Bu kurum tamamen hükümet destekli, hükümete ait bir kuruluş iken FNMA, özel sektörün sahip olduğu özel mülkiyetli ve hisseleri Newyork Borsası'nda işlem gören bir yapıya dönüştürülmüştür. Yönetim kurulunun 10 üyesini hissedarlar seçmekte, 5'ini Devlet Başkanı atamaktadır. FNMA sadece FHA ve VA'nın sigortaladığı ipotek kredileri satın almak­ tadır. FHA ve VA tarafından garanti edilen ipoteklerin dışında kalan ve konvansi­ yonel ipotekler diye tanımlanan ipotekli kredilerin de alım satımını 1970'ten itibaren yapmaya başlamıştır. Ancak özel ipotek bankerlerinden yapılan gelenek­ sel ipotekli kredi alımlarını kademeli olarak azalan bir limite bağlamıştır. 1970'lere kadar bu alımlarla ipotek piyasasını sübvanse etmiş ve 1981'den itibaren "İpoteğe Dayalı Menkul Değerleri" ihraç etmeye başlamıştır. 1968'de FNMA ikiye bölündüğünde (iki organizasyon olarak), FNMA'ya FHA ve VA garantili ipotekler için bir ikincil ipotek piyasası geliştirme sorumluluğu da verilmiştir. Böylece FNMA, FHA ve VA'nın sigortaladığı ipotek sözleşmeleri ile konvansiyonel ipotek sözleşmelerinin, ikinci el piyasada alım satımına yönelmiştir.01 Her hafta FNMA açık artırma sistemiyle satın alınacak ipoteklerin meblağını ve kabul edilebileceği en düşük fiyatı ilan eder, muhtemel satıcılar satmak istedik­ leri miktarı ve fiyatı gösteren teklifler verirler. Satın alacağı miktara ulaşıncaya kadar alımına en düşük fiyattan başlayarak devam eder. Ayrıca FNMA'nın ikinci bir yeniliği satın alma opsiyonları olup, bu ise FNMA'nın bir ipoteğin satıcısına, bu ipoteği, dokuz ay içinde kurumun ödediği fiyatlarla FNMA'dan yeniden satın alması Florida, R . L ; " Housing and the New Financial Markets" Urban Policy Research New Jersey, 1986. imkanıdır. (Reverse repo-ipotek konusunda). 1981'den itibaren İpoteğe Dayalı Menkul Değerler ihracına da başladığı için ikincil ipotek piyasasının derinlik kazanmasında önemli katkılar yapmıştır. İpotekli kredi alımları kadar menkul değer ihraç etmektedir. Çıkardığı bu değerleri, hem bedel (anapara) taksitleri ve hem de faizleri ile garanti etmektedir. Fannie Mae garantisi çok güvenlidir. FNMA, uyguladığı swap programlarıyla, ipotek kredisi veren kuruluşların portföylerindeki kredileri para yerine ipoteğe dayalı menkul kıymetleri satın alarak ikincil ipotek piyasasına derinlik kazandırmıştır. I.D.5 Hükümet Ulusal İpotek Birliği (Government National Mortgage Association, "GNMA" veya "Ginnie Mae") GNMA, yukarıda FNMA'yı açıklarken, hükümetin 1968 yılmda çıkardığı bir yasa ile (Ulusal Konut Yasası) iki ayrı organizasyona ayırdığı kuruluşlardan biri olup tamamen hükümete ait bir kuruluştur. Görevi ise ikincil ipotek piyasasın aktif bir kurum olarak hizmetlerde bulunması idi. Ginnie Mae, menkul kıymetleştirme uygulamalarını teşvik etmek üzere ABD hükümeti tarafından oluşturulmuş, özel amaçlı bir kurumdur. Menkul kıymetleştirmenin uygulama aşamasına geçmesi 1970 yılında Ginnie Mae'nin "hükümet garantili ödeme aktarmalı menkul kıymetler", programını başlatmasıyla gerçekleşmiştir. Ginnie Mae'nin piyasalara takdim ettiği bu menkul kıymetler sadece FHA veya VA garan­ tisi taşıyan ipotekli kredilere bağlı olarak ihraç edilmekte olması yatınmcı kuruluşlar için son derece güvenilir bir yatırım alanı olmuştur.ö2 GNMA de, FNMA gibi Konut ve Kent Geliştirme Bakanlığı (U.S. Department of Housing and Urban Development) bünyesinde bulunmaktadır. Ginnie Mae, yukarıda değindiğimiz görevleri dışında iki temel fonksiyona daha sahiptir. (Belirttiğimiz gibi asli fonksiyonu, ipoteğe dayalı menkul kıymet ihrcat etmek idi). 1) Özel Destek Programı: Düşük gelir düzeyindeki ailelerin konut ihtiyaçlannı finansal olarak sağlamak ve bu amaçla yapılan konut üretimi ve kredilendirmesini sübvanse etmek, 2) Devlete ait ipotekleri yürütmek ve likit hale getirmek: Bu görev ise daha çok Ginnie Mae'nin, FNMA yoluyla devraldığı (1968'de) ipoteklerin yönetimini sağlamak ve likidite etmeyi belirtmektedir. Asli fonksiyonu ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmek olup, FHA ve VA tarafından garanti, sigorta edilmiş ipotekleri bir havuzda toplayarak bun­ ları menkul kıymetlere dönüştürmektir. Bu menkul değerler GNMA tarafından tam olarak garantilidir. Bir başka deyişle, ipotek piyasasında bazı öncülük işlevleri bulunan Ginnie Mae, yeni bir tip ipoteğe bağlı menkul değer ihraç ettiği zaman bunu alan özel kurumlar buna uygun olarak yani ipotek kredisi (ipotek sözleşmesi) ^ 2 Para ve Finans, A.g.k. S. 555 yapma, açma imkanını bulmaktadır. Çünkü Ginnie Mae, bu ihraç ettiği değerler karşılığında kişi ve kurumlann acıktıkları ipoteklerin geri ödenip, ödenmemesine bakmadan anaparayı ve faizlerini ödemektedir. Bu nedenle Ginnie Mae kağıtları çok kıymetlidir ve "tam garantili pass-through ipotek destekli menkul kıymetler" olarak isimlendirilmişlerdir. Burada GNMA, kendi menkul değerini alıp, bunun karşılığında ipotek kredisi veren fon kurumlarını adeta tam garanti altına almış olmaktadır. Böylece ipotek kredileri ikinci defa, ikincil ipotek piyasasında güvenilir ve kolay bir şekilde pazarlanabilme imkanına kavuşmuş olmaktadır. Ginnie Mae, FNMA ve FHLMG gibi (diğer özel isimleriyle Fannie Mae ve Freddie Mac) ipotek satın almaz, kredi ihraçcıdır ve ayrıca özel kreditörlerin çıkardığı kağıtlara (ipotek destekli menkul değerlere) kendi garantisini de ekleyebilir. Bu nedenle menkul değer üretmek açısından (fiziki açıdan) sınırlıdır. Ginnie Mae riskli çalışmaz. Çünkü işlem yapan kurumlarda asgari sermaye koşulu yanında özel koşullar arar. Ayrıca sonuçta oluşabilecek batık işlemlerden dolayı onları sorumlu tutacak özel sözleşmeler düzenler (eğer o kurumun ihraç ettiği menkul değere garanti veriyorsa). Bu kağıtlar Ginnie Mae's diye adlandınimış olup, alım satım maliyeti oldukça düşük olup, büyük pazarı olan menkul kıymetlerdir. Eğer GNMA, diğer kreditör­ lerin ihraç ettiği ipotek destekli menkul kıymetlere garanti eklemişse bunlar "Mortgage Backed Securities" (MBS) adını taşımaktadır: "İpotek destekli menkul kıymetler". İlk MBS'ler 1968'de ihraç edilmiş olup, GNMA'nın garanti ettiği bir ipotek havuzunda sadece FHA ve VA ve FMHA (Farmers Home Administraion) kefaleti taşıyan sigortalı menkul kıymetler yer almıştır. Daha sonra "Ginnie Mae 11" adı altında çıkarılan ikinci grup, menkul değerler içinse merkez ödeme ve transfer acentası olarak Chemical Bank kul­ lanılmıştır. Buradaki ipotek havuzunda her çeşit ipotek yer almıştır. Bu havuza "Jumbo Pools" adı verilmiştir.83 GNMA tarafından garanti edilmiş ipotek destekli menkul kıymetler, (MBS'ler) en az 25.000$'lik kupürler halinde ve 5.000$'lık basamaklarla artmak kaydıyla satışa çıkarılırlar. 1982'de dahi Ginnie Mae'nin menkul değer programı, diğer tüm kamu ve özel ipotekle ilgili uzmanlaşmış kurumların garantisinin iki katından daha fazla (141 milyar dolar) bir miktara ulaşmıştır. Özetlersek aslında gerek Fannie Mae (FNMA)'nın ve gerekse Ginnie Mae (GNMA)'nın faaliyetleri FHA, VA yanında geleneksel (konvansiyonel) ipotekleri de karşılayacak şekilde genişlemiştir. Ancakbu arada GNMA, diğer kurumlardan farklı olarak, ipotek sözleşmeleri satan diğer özel kreditör kurumlara da onların çıkardığı menkul kıymetlere de garanti verebilmektedr. İşte bu yaklaşım, GNMA menkul değer ihraçları yanında, diğer (Mortgage Backed Securities) ipotek 83 Eriş, A.g.k. S. 65 destekli menkul kıymet ihraçlarını da güçlendirmekte ve ikincil ipotek piyasası yaratmaktadır ve bunda da başarı olmuştur.) Bu kuruluşların ipotek sözleşmelerine dayalı ipotek arkalı menkul kıymetleri için ikinci el piyasa oluşturmasında temel bir fonksiyon görmeleri, bir anlamda kamu müdahalesi olarak da eleştirilmiştir. Kamusal kurumlarca bu menkul kıymetlerin garanti edildiği düşünülerek, bu modelin bazı ülkelerde örneğin İngiltere'de pek mümkün olmadığı, olamadığı da gözlenmektedir. GNMA'nın yukanda değindiğimiz "Özel Finansal Destek Fonksiyonu" adı altında düşük ve orta gelirli gruplarına yönelik konut projelerine ait ipoteklerin likiditesini arttırmayı amaçlarken, bunun yanında yasayla belirlenen sınıflardaki ipotekleri sübvanse etmektedir. Bu programlar "Tandem Planı" altında yürütülmektedir.^^ Burada GNMA, özel sektörle birlikte çalışır. GNMA, özel sektörden cari piyasa fiyatı üzerindeki bir fiyatla ipotek satınalma taahhütünde bulunur. Sonra bu taahhütleri (bizzat ipotekleri) ya FNMA'ya, ya da özel sektöre cari piyasa fiyatından satar. Böylece krediler sübvanse edilir. Yine, ipotek kredisi talep edenlere (yasa ile hak kazanmış olmaktadır) piyasa faiz oranı altındaki faiz oranından FNMA ve FHLMC (Freddie Mac) ile birlikte hareket ederek ipotek kredisi de açabilir. Eğer bu krediyi FNMA veya FHLMC açtıysa, ipoteği portföylerinde tutarlar fakat Iskontoyu (cari piyasa faiz haddi ile daha düşük verilen faiz haddi arası farkı) GNMA yüklenir. Bu planın (Tandem Planı) sekiz aşamada uygulandığı belirtilmektedir. 1)İnşaat firması, inşa ederek satmayı planladığı konutlara sürekli ipotek finansmanı ihtiyacıyla ipotek kredisi kurumuna (ABD'de S&L's, Saving Banks, gibi) başvurur 2)Bu ipotek finans kurumu da GNMA'dan bir ipotek satın alma taahhüdü ister. 3)GNMA bu finans kurumuna bu taahhüdü verir. 4)Bu finans kurumu da inşaat firmasına sürekli ipotek finansmanı için taah­ hütte bulunur. 5)Firma, bu kez inşaatın finansmanı için ticari bankaya veya Kredi Birliği'ne (Credit Unions) gider. 6)İnşaat bittikten sonra, ipotek finans kurumu, her konutu satın alana bir ipotek kredisi açar. Burada kurumun önünde üç alternatif vardır. Bu ipotekleri alıkoymak, ya bu ipotekleri özel bir yatınmcıya (ipotek yatınmcısı, örneğin gayrimenkul yatınm fonları, Yatınm Ortaklıklan, Yatınm kulüpleri v.b..) ya da ipotek sırasında GNMA'ya bunları teslim etmek (o da özel bir yatırımcıya bonoları satacaktır). Eğer böyle olur­ sa ipoteğe ödediği fiyatla, sattığı fiyat arasındaki farkı yükleneceğinden, devlet bu ö4 Para ve Finans, A.g.k. S. 782 şekilde konut piyasasını finansal açıdan desteklemiş olur, sübvansiyon yapmış olur. 7)Bu aşamada konutu satın alan, aldığı krediyi ve peşin ödeme tutarını, konu­ tun satış fiyatı olarak inşaatçıya öder. 8)Bu aşamada ise artık inşaat firması, ticari bankadan aldığı inşaat kredisini geri ödeyecektir. Ginnie Mae, tüm bu fonksiyonları için gereken finansmanı, Maziden aldığı ödünç fonlar, portföyündeki ipoteklere ait geri ödemelerden gelen fonlar ve satışlardan elde edilen gelirlerle sağlamaktadır. I.D.6 Federal Konut Kredisi İpotek Şirketi (Federal Home Loan Mortgage Corporation "Freddie Mac", ve "FHLMC") Daha önceki bölümde incelediğimiz Ginnie Mae'in (GNMA) federal garantisi, ipotek piyasasındaki tüm konut kredilerini kapsamadığı için konut kredisi veren kuruluşların portföylerinde büyük hacimde, federal garanti taşımayan (konvansiyonel-geleneksel) ipotekler bulunuyordu. İşte bu konvansiyonel ipoteklere ikincil pazar yaratarak, likidite sağlamak ve bu şekilde ipotek kredilerinin arzını arttırmak görevini üstlenmek üzere 1970'de yasa ile yeni bir kurum oluşturulmuştur; Federal Konut Kredisi İpotek Şirketi kısa adıyla "Freddie Mac" veya "İpotek Şirketi" olarak da adlandırılmaktadır. Böylece Freddie Mac, ABD'de ilk defa konvansiyonel ipotek havuzuna dayanarak ilk ipoteğe dayalı bir menkul kıymet "Katılım Sertifikası" (Participation Certificate)(PC) ihraç etmiştir 1971. 1970'de ABD'de Kongre tarafında ikincil ipotek piyasasını kalkındırmak için, 100 milyon dolarlık, oydan yoksun hisse senetlerinin satışıyla kuruluş sermayesi sağlanarak kurulmuş olan Freddie Mac,'in yönetim kurulu Devlet Başkanı tarafından Federal Home Loan Bank (FHLB) yönetiminden seçilerek atanan üç kişiden oluşur. Kuruluşundan itibaren 15 yıl süre ile vergiden muaf tutulduğu için yan kamusal bir statüde sayılmaktadır. Yeni sermaye ihtiyacını dağıtılmayan karları rezerv olarak tutmakla ve yatırımcılara menkul kıymet satarak karşılamaktadır. 12 FHLB'nin (Federal Konut Kredisi Bankası) mülkiyetinde olan Freddie Mac, bu nedenle FHLB üyelerine hizmet etmektedir. Freddie Mac kurulmadan önce, ipotek piyasasında bilfiil hizmet veren Federal fon kuruluşu olan FNMA (Fannie Mac) ile GNMA (Ginnie Mae), sadece FHA ve VA tarafından sigorta edilmiş ipotek kredilerini satın alıyorlardı. Piyasada bu nedenle FHA ve VA tarafından sigortalan­ mamış konvansiyonel diye adlandırılan geleneksel ipoteklerin ikincil pazarı yoktu. İşte bu boşluğu doldurmak amacıyla bu tür ipotekleri satın almak ve onlar karşılığı "menkul kıymet" ihraç etmek amacıyla Freddie Mac kurulmuştur. Fonksiyonları FNMA ve GNMA'ya benzemekle beraber bazı aynı yönleri de bulunmaktadır. Örneğin, Freddie Mac, ipotek yanında, iştirakler de satın alabilmektedir. FHLMC, başta Saving and Loans', Saving Banks, Credit Unions, Mortgage Banks (sırasıyla Tasarruf ve Kredi Birlikleri, Tasarruf Bankaları, Kredi Birlikleri, İpotek Bankaları) olmak üzere ticaret bankalarından da ipotek satın almakta ve daha sonra bunları belirli İpotek havuzlarında toplar ve buna dayanarak ihraç ettiği PC'Ierl (bölünmez hakları temsil eden ipotek iştirak sertifikaları) yoluyla kurumsal yatırımcılara satar. Bu PC'Ier Freddie Mac'In söz konusu kurumlarda satın aldıkları ipoteklerin oluşturduğu havuzu temsil eden menkul kıymetlerdir. Freddie Mac, bu PC'Ieri satın alanlara anapara ve faiz garantisini taahhüt eder. Havuzunda FHA sigortalı, VA garantili ipoteklerle birlikte geleneksel İpotekler de yer almaktadır. PC'Ierde hem anapara taksidi, hem faizi garanti altına almakla beraber, pek çok PC'de sadece faiz taksidi garantilidir. İpotekli kredi havuzuna dayalı olan PC için muhtemel zarar karşılığı rezerv ayrılmakta, alınan ipoteklerde, Kredi/Değer rasyosunun(LTV/Loan to Value Ratio) %80'in altında olması istenmektedir.85 Freddie Mac'ın finansman yöntemlerinden biri de Garantili İpotek Sertifikaları (Guaranted Mortgage Certificates) (GMC's) ihraç etmektir. Bu serti­ fikalar da, aynen PC'Ier gibi (Katılım Sertifikaları) ipoteklerden oluşan bir havuzda­ ki bölünmez menfaatleri temsil etmektedir. Tahvile benzeyen bu sertifika, ipoteklere değil tahvillere yatırım yapmaya alışık olan yatırımcılara yöneliktir. Bu değerlerin faiz ödemeleri 6 ayda bir, anapara ödemeleri de yılda bir yapılır. Vadeleri 30 yıl olmakla beraber, yatırımcının tercihine göre 15 yılda da elden çıkarılabilir. GMC'Ier de Freddie Mae'nin garantisi altındadır. Daha çok şirket tahvillerine benzedikleri için, bu sertifikalar. Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving and Loans Association) için bir yatırım aracı olarak nitelendirilmektedir.86 Freddie Mac, sabit ve ayarlanabilir faiz oranlı kredileri satın alması ve bu kredilere dayanan menkul kıymetler ihraç etmesi ile bu tür kıymetler için bir piyasa oluşturmuştur. Özellikle sabit faizli kredi açarak, uzun vadeli kredi arze­ den Tasarruf ve Kredi Birlikleri açısından bu piyasaya çok yararlı olmuştur. Bu kurumlar kısa vadeli borçlanarak, uzun vadeli kredi arzetmeleri onların riskini arttırdığından, Freddie Mac, bu kurumlara yeni bir alternatif sunmuştur. Bu kurum­ ların faiz riskini, pazarianabilir sabit faizli menkul kıymetler tutmak isteyen kurumsal yatırımcılara, Freddie Mac'in ihraç ettiği menkul kıymetler (onun havuzuna katılarak, ona ipotekleri satarak), aracılığıyla transfer fırsatı yakalamışlardır. İşte bu nedenle ipotek ikincil piyasasının gelişmesi yeni bir ivme kazanmıştır. Freddie Mac, bir de Altın Katılım Sertifikası (Gold Participate "Certificate) (Gold PC) ihraç etmiştir (1990). Bu menkul kıymet de geleceğe yönelik bir finansal yatırım aracı olup, hem ana para taksitleri, hem faizi tam garantilidir. Fredie Mac, ayrıca bir diğer ipoteğe dayalı menkul kıymet daha ihraç etmiştir. Teminatlı İpotek Tahvilleri (The Collateralized Mortgage Obligation)(CMO). Ayrıca çok sayıda aile ipoteğine dayanarak Ön Onaylı Taahhütler (Aprior ö5 Eriş, A.g.k. Ibid; 86 Para ve Finans, A.g.k S. 554 Approval Committment) de ihraç edilmektedir. Bu uygulama kredi verenlere henüz işlemleri tamamlanmadan kesin bir taahhüt sağlamaktadır. İ\k ihraç ettiği PC'Ierde (gelenel<sel ipoteklere dayanarak), iki ayn yöntem kullanmaktadır; Nakit programı. Burada birkaç ailenin ipotek kredisini satın alınmakta ve buna dayanarak PO ihraç edilmektedir. Granatör/Swap programı, burada ise borç verenin elindeki ipotek havuzu aynı değerdeki Katılım Sertifikası (PO) ile değiştirilmektedir. Bu yöntemle özellikle ipotek kredisi veren kurumlar ya alacakları kredilere teminat gösterebilirler ya da yatırım olarak tutabilirler. Gerçekten bu yöntemin çok başarılı olduğu belirtilmektedir. İkincil piyasa güçlenmiş ve piyasaya kaynak aktarımı adeta süreklilik kazanmıştır. Freddie Mae'nin Fannie Mae, Ginnie Mae yanında ikincil ipotek piyasasını tamamlaması, güçlendirmesi, özel sektör ipotek kredisini veren uzman kuruluşları da teşvik etmiş, cesaretlendirmiştir. Ancak bu Federal ipotek finans kurumlarından aldığı bu menkul kıymetleri veya finansal hizmetlere karşılık ödediği komisyonu zamanla fazla bulan ve ikincil ipotek piyasasının canlılığını gözleyen ve güveni artan bu kurumlar da 1977'lerden itibaren "İpoteğe Bağlı Menkul Kıymetler"(Mortgage Backed Securities)" ihracına başlamışlardır. Böylece özel sektör ipotek kredisi uzman kuruluşları (ki bunlar yukanda sık sık sayılmaktadır) da kendi ipotek havuzlarını oluşturmuşlar, sonra sigortalamışlar ve VARLIĞA DAYALI MENKUL KIYMETLER PİYASASI (1987) Milyon Dolar İpotekli Konut Kredileri Ook aileli ipotek kredileri Taşıt Kredileri Kredi kartı alacakları Finansal kiralamalardan doğan alacaklar Diğer tüketici kredileri Ticari alacaklar Federal Konut Kurumu ve Emeklilik Birliği Konut Kredileri Geleneksel krediler Değersiz tahviller 323,000.0 5,796.0 6,368.8 2,409.5 150.0 432.1 311.5 815.6 439.5(**) 100.0 Kaynaklar: Asset Sales Report various issues. Federal İpotekli Konut Kredisi ve Apak, A.g.m. S.9) 120 değerleme aldıktan sonra menkul kıymetleştirmeyi gerçekleştirmişlerdir. Bu konu­ da ipotek bankacılığı önemli rol oynamaktır. Farklı faiz oranları içeren ipotek kredilerinden oluşan bu havuzlardan gelen aylık ödemelerle, yatırımcılara anapara ve faiz ödemelerinin aylık olarak dağıtımı yapılmaktadır. İkincil ipotek piyasası ve menkul kıymetleştirmede yaşanan canlılık ve gelişme, yeni fon kurumlarının kurulmasında yol açmıştır. Örneğin Gayrimenkul Portföylü Yatırım Fonları Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları gibi. Portföylerinde daha çok Ginie Mae (GNMA) garantili sertifika ve menkul kıymetleri tutan Yatırım Fonları, son yıllarda yeni MBS (Mortgage Backed Securities) ipotek destekli menkul kıymetlere önemli ağırlık vermektedir. I.E. ABD'de İPOTEK UYGULAMALARINDA SON GELİŞMELER ABD'de hane halkı gerekli fonu, genellikle ipotekler aracılığıyla elde eder. Bilindiği gibi ipotek kredileri uzun vadeli olup gayrimenkullerin önce rehin edilme­ siyle, daha sonra bu kredileri sermaye piyasasında menkul kıymetleştirerek kendi­ lerinin de ihtiyaç duyduğu fonları tekrar elde ederler. Uzun vadeli borçlar, ipotekle teminat altına alınmakta, borçlu ise aylık ödeme lerle bu krediyi (anapara ve faiziyle birlikte) kredi dönemine bağlı olarak geri öde­ mektedir. Bugün ABD'de ipoteğe dayalı menkuller, dört temel tipteki gayrimenkulu satın almak için ihraç edilirler. Evler Toplu Konutlar Ticari Emlak (Ofis binaları ve endüstriyel binalar) Çiftçiler ve tarlalar. İPOTEKLERİN BÜYÜME ORANI 1969-1979 Ev • 1979-1989 Toplu Konut • 1989-1992 Ticari • Tarla Yukarıdaki şekil, konut ipoteklerinin (toplam ipoteklerin 4/1) olduğu, 1969'dan itibaren yıllık %10-12 oranında büyüdüğünü göstermektedir. Konut ipotekleri, 1969'da 280,2 milyar dolarla başlamış, 1987'de 323,0 milyar dolar olmuş; 1992 başında ise 2,7 trilyon dolara yükselmiştir. Konut ipoteklerinin toplam ipotek­ ler içindeki payı %70,5 dir. Toplu konut ipotekleri piyasada küçük bir pay alır. 1969'dan 1979'a kadar ki dönemde yılda %9,8,1979-89 arası yılda %8.0 oranında bir büyüme görülmüştür. 1992 başında (son 2 yılda) sadece %1,9'luk bir büyüme olmuştur. 1992 başında toplu konut ipoteklerinin meblağı 303,5 milyar dolardır. Toplam ipotekler için­ deki payı da %7,87'dir. Tarla ve çiftlik üzerindeki ipotekler, piyasada en küçük paya sahiptir. Tarla-çiftlik ipotekleri 1969'dan 1979'a kadar %11,6 oranında artmış, daha sonra ise azalmıştır. Ancak burada ticari sektördeki gibi fazladan bir yayılma görülmüştür ve piyasa da hala iyileşmeye çalışmaktadır. Tarla ipotekleri, 1992 başında 83,7 milyar dolarda adeta durmaktadır. Toplam ipotekler içindeki payı da %2,2'dir. Ticari ipotekler, yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi, iş amaçlı gayrimenkulleri finanse etmek için kullanılırlar. Örneğin ofis binaları (iş merkezler), alışveriş merkez­ leri. Bu ipotekler, 1980'lerde toplu konut ipoteklerinden ve konut ipoteklerinden daha hızlı büyümüşlerdir. Bununla beraber, yıllık %11'lik aşırı büyüme, son 2 yılda (1992'ye kadar) %2,8'e düşmüştür. 1992 başında ticari ipoteklerin meblağı 756,3 milyar dolardır. Toplam ipotekler içindeki payıda %19,5'dur 8'' Toplu konut ipoteklerindeki ve ticari ipoteklerdeki büyüme son yıllarda azalmıştır. Bu durum 1980'lerde gereğinden fazla miktarda bina yapılmasından kaynaklanmıştır. Bu nedenle toplu konut ipoteklerindeki ve ticari ipoteklerdeki güçlü büyüme, var olan projelerdeki arz fazlası emilene kadar (absorbe) yeniden başlayamayacaktır. Bazı tahminlere göre, bu durum 2000 yılından sonra yeniden can­ lanacaktır. Ticari gayrimenkullerin, menkul kıymetleştirilmesi; ABD, konut piyasasında, konut ipoteklerinde hükümet ve yasal kuruluşlarıyla yine kamu finans ipotek kurumlarıyla daha çok pay alırken, ticari ipoteklerde ise özel sektör daha çok pay almaktadır. 1980 öncesi daha aktif gelişen bir piyasa, 1980'lerde yapılan deregülasyon uygulamalanyla ve de enflasyonun artışı ile olumsuz etkilenmiştir. Daha çok uzun vadeli ve düşük kuponlu hayat poliçelerini ticari ipoteklerle destekleyen sigorta şirketlerine (deregulation) sonrası getirilen yeni yükümlülükler, ticari ipoteklerden uzaklaştırmıştır. Aynı zamanda enflasyon nedeniyle inşaat maliyetlerinin artışı ticari gayrimenkule yatırımı olumsuz etkilemiştir. Ayrıca ev ipoteklerinden, ipotek havuzu oluşturmak, ticari ipoteklere oranla çok daha kolay olabilmektedir. Çünkü ticari gayrimenkuller çok amaçlı olup, daha heterojen bir yapıdadırlar. Ayrıca bu mülkün 87 Hazelnut, A.g.k. S. 73 vd. değerini belirlemekde ev ipoteklerine oranla daha güç bir hesaplamayı gerektirir. Ayrıca ticari menkullerin gelirlerinde nakit akışını dikkatle almaktadır. Halbuki konut ipoteğinde, borçlunun geri ödemelerine bakılmaktadır. Bu nedenle daha sofistike, kompleks bir sistem ortaya çıkmaktadır. Kredi ve risk analizlerini yapmak güçleşmektedir. Ticari gayrimenkullerin, menkul kıymetleştirilmesi gayrimenkul finans­ manında oldukça yeni bir alandır. Ticari gayrimenkul kredisine olan talebin düzeyine bağlı olarak gelişen bir piyasadır. Bunun yanında ticari iş merkezleri ipotek kredileriyle finanslayan, fon kurumlarının bunları likidite etme ihtiyacı da son derece menkul kıymetleştirmeyi etkileyen, belirleyen faktörlerdir. Ticari gayrimenkulun, menkul kıymetleştirilmesi 1980'lerden başlamakla beraber, önemli bir gelişme ortaya koyamamıştır. 1990'lı yıllarda konut finansmanındaki trendin en ilginç olanı, ipotek piyasasında hükümet sigortasının öneminin azalması olmuştur. 10 yıl önce FHA (Federal Housing Authority) ve VA (Veterans Administration) iki federal program olarak tüm ABD ipotek kredisine dayalı finansmanın yaklaşık yarısını garanti etmek­ teydi. 1996'nın 2'ci yarısında artık federal garantilerinin ipotek kredilerindeki payı %31,9'a düşmüştür. Bu değişimde çok çeşitli faktörlerin rolü olmuştur. Birincisi, özel ipotek sigortası son yıllarda çok daha (fleksibl) esnek bir hale gelmiştir. Örneğin (loan to value ratio) borçlanma değeri oranı %95 olması, federal garanti olmaksızın düşünülmezken, şimdi yasal olarak özel sigortalar tarafından bu gerçekleştirilmektedir. İkincisi; düşük ipotek oranlarının kombinasyonu ve yükselen bir şekilde konut üretiminin gerçekleşmesi daha düşük maliyetli özel sigortalama için federal prog­ ramların (forgo);konut kredisi talep edenleri cesaretlendirdiği görülmektedir. Son olarak; son yıllarda, bankaların arz ettiği özel borç programlarındaki hızlı büyümede (düşük ve orta gelirli borçlulara yönelik), özel faiz hadleri ve vadelerinin uygulanmasının büyük etkisi olmuştur. Bu durum federal garantili borçlanma hacminin toplam ipotek borçlanmadaki payının azalmasına yol açmıştır. Çünkü bu banka programlan borç talep edenlere cezbedici, özel ve alternatifleri içeren koşullar hazırlamaktadır.ss 1992'de Resolition Trust Corporation, 3,2 milyar dolarlık ticari gayrimenkul, kıymeti ihraç etmiştir. İhraç eden kurumların, sattıkları ticari gayrimenkul ipoteğine karşı %100 sermaye tutmak zorunda olmaları, diğer Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerde olduğu gibi bilançolanndan çıkarmamaları, ayrıca bu ticari gayrimenkul menkul kıymetleri elinde tutan kurumların da bunların riski karşılığında sermaye ayırmaları (%100), halbuki konut ipotekli menkul kıymetlerde bunun %20 olması, ticari gayrimenkulun, securitization'u olumsuz etkileyen diğer faktörlerdir.^^ 88 Economic Trends "Housing Finance", Federal Revenue Bank of Clereland, December 1996, S. 16 89 Hazelnut, Ibid I.E.1 İpotek Ödemeleri Hanehalkı, ipoteklerde, faiz ve kısmi anapara ödemelerini aylık ödemelerle (anüite) yapar. Bunlar vadeye kadar sadece faiz ödemesi yapan, şirketlerde ipotek­ li borç senedi çıkaranlara benzemezler. P= A(PVIA k,n) P= Kredinin anapara miktarı (present value) A= Aylık ödeme, anüite miktarı k= Dönemsel faiz oranı n= Dönemler PVIFA k.n=Anüitenin Bugünkü Değeri, veya (1) ( 1 ) k k(1+k)" Aylık ödeme miktarı; dönem miktarı ve kredinin faiz oranlarıyla belirlenir. P A= PVIFA k.n Örneğin; %100 fazli 100.000 dolarlık, 30 yıllık ipotek kredisi, aylık 877,57 dolarlık ödeme gerektirir. A= 100.000 1 1 0.10 0.10 (_) (_) 12 1000.000 12 0.10 (1 + _ ) 3 6 0 12 113.9508193 877.57 İlk ayın ödemesinde, ödenmemiş 100.000 dolarlık anaparanın faizi 833.33 dolardır ve kredi dengesinden sadece 44.24 dolar düşülmektedir. Ödenmemiş Anaparanın Faizi = 100.000 (0.10/12). Bu ödenmemiş anaparayı 99.955.76 dolara düşürür. Böylece ikinci ödemedeki faiz 832.96 dolar ve anapara ödemesi de 44.61 dolar olur. Her ay ödenmemiş anapara küçüldüğü için, faiz ödemelerinin payı da küçülmekte­ dir. Bu işlem, ödenmemiş anapara son ödemede sıfır oluncaya kadar devam eder. I.E.2 İpotek Havuzları Federal National Mortgage Association (Federal Milli İpotek Kuruluşu) (Fannie Mae) Federal Home Loan Mortgage Corporation (Federal Ev Kredisi İpotek Şirketi) (Freddie Mac) Farmers Home Administration, (Çiftçilerin Ev Yönetimi) ve Government National Mortgage Association (Devlet Ulusal İpotek Kuruluşu) (Ginnie Mae), ipotek havuzlarma yatırım yapılmasını sağlayarak kamusal borç menkul kıymeti çıkarırlar. 1992'de bu ipotek havuzlarının tüm ipotekler içindeki payı %27'dir; bunlar kuruluşlarının aktifleridir. İpotek havuzu menkul kıymetlerine yatırım yapanlar (pass-through certificates) alırlar. Böylece yatırımcılara havuzdaki pay­ larına göre faiz ve anapara ödemeleri yapılır. Bununla beraber pass-through sertifikalar, yatırımcılar için belirsizlik yaratır. Havuzdaki ipotekler değerinin altında ipoteklerse, yeniden ek ipoteklerle güçlendirilirler. Değerinin altındaysa, ipotek faiz oranları önemli miktarda azalırlar. Pass-through sertifikaları gerçek vadesi yatırımcısının satın alırken tahmin ettiği zamandan daha kısa olabilir (erken ödeme riski). Bu demektir ki; toplam yatırım geliri, ilk başta tahmin edilenden önemli miktarda az olabilir. 1982'de Federal Home Loan Mortgage Corporation (Freddie Mac) bununla ilgili olarak sorunları azaltmak için Collateralized Mortgage Obligations (CMO's) (Teminatlı İpotek Yükümlülükleri) çıkarmıştır. Bu CMO'lar "pay" denilen üç gruba ayrılmışlardır. Bu paylar A-1 A-2 ve A-3'tür. A-2 ve A-3 CMO'ları ellerinde tutanlar sadece faiz alırlarken A-1 CMO'larını ellerinde tutanlar faiz ve anapara ödemelerini alırlar. A-1'in anapara ödemesi tamamlandığında A-2 anapara dağılımını almaya başlar. A-2 tamamen ödendiğinde A-3 anapara ödemelerini alır. Bu düzenlemeler özellikle A-1 yatırımcıları için gerçek vade tarihiyle ve getiri oranıyla ilgili belirsizlik­ leri azaltır. Özel firmalar da şimdi, şirket tahvili olarak pass-through sertifikalan yatırım yapılmasını sağlayarak CMO'lar çıkarmaktadır. CMO çıkaranlar, 1992'de tüm şirket menkul kıymetlerinin %10'unu ellerinde tutmaktadırlar.^o Görüldüğü gibi İpotek piyasasının sermaye piyasasına entegrasyonu son yıllarda büyük bir hız kazanmıştır. İstatistiki veriler, geleneksel sabit oranlı ipotek­ lerin, benzer vadeli hazine bonoları ile adeta rekabete girdiğini göstermektedir. 1970'lerde ise 10 yıl vadeli devlet tahvilinin getirişindeki değişikliğin %20'si bir haf­ tada ipotek oranlarına yansırken, 1987'den sonra yansıma üç kat artmış, %80'i ipotek oranlarına yansımaya başlamıştır^"" İpotek piyasasında ABD'de 1979-90 arası, menkulleştirilen ipotek miktarı arttıkça, ipotek oranları ile hazine borçları arasındaki fark azalmıştır. 150.000 dolarlık 30 yıl vadeli bir ev ipoteğinde, ev sahibi yılda, vergiden önce 450 dolarlık bir 90 Hazelnut; İbid. Gabriel, S. A; "Housing and Mortgage Markets; The Past - 1982 Expansion", Federal Reserve Bulletin, Dec. 1987 vol 73 No: 12 S.900 ve Tantan. S. 57 ve 134 tasarruf sağlamış olmaktadır. Özellikle, menkul kıymetleştirme sermaye akışının etkinliğini arttırdığı görülmektedir. İpoteğe dayalı menkul kıymetleri alarak, sigorta şirketleri ve Emeklilik Fonları (Pension Funds) gibi kurumlar uzun vadeli yüküm­ lülüklerini yerine getirmektedirler. Böylece ipotek kredisi veren fon kurumlarının uzun vadeli kredilerini fonlamakta ve birincil ipotek piyasasına fon girişini besle­ mektedirler. I.E.3 İpotek Piyasasındaki Son Yenilikler * Derecelendirilerek ödenen ipotekler (ilk ödemelerde faiz oranları, piyasa oranlannın altında hesaplanır ve * Ayarlanabilir oranlı ipotekler (Piyasadaki faiz oranları değişince, ödemelerin de değişmesini gerektirir). Derecelendirilmiş bir ipotek; hane halkının ipoteğin ilk yıllarında ödemeyi yapmasını kolaylaştırır. Ödemeler arttığında hanehalkının geliri de artmaktadır. Faiz oranları düşükse, ayarlanabilir oranlı bir ipotek daha çok ödenebilir. Fakat, faiz oranları artarsa, ödemeler de artar. Ayarlanabilir oranlı bir ipotek, borç verene faiz oranları yükseldiğinde artan bir faiz geliri sağlar. Bununla beraber faiz oranı riski, borç verenden borç alana kayar. İpotek piyasasında asıl borç alanlar hane halkıdır. 1992'de hane halkının tüm ipotekler içindeki payı %73'tür. Anonim şirket olmayanlar %22 olarak hesap­ lanmıştır. İpotek kredileri ticari bankalar ve tasarruf kuruluşları tarafından arzedilir. 1992'de ipotek kredilerinde; yatırım-tasarruf bankaları %4'lük paya sahipken, ticari bankalar %22, tasarruf ve kredi kuruluşları ise %16'lık paya sahip­ tir. Hayat sigortası şirketlerinin toplam ipotekler içindeki payı ise %7'dir. Bireysel (Ferdi) ipoteklerin direkt olarak sermaye piyasasında ticareti uygun değildir. Çünkü çoğunlukla özel kredilerin miktarları birbirine uymaz. Bu da, malın değerinin malın piyasa değerinin altında olmasına yol açar. Ayrıca borçlanan birey­ lerin kredibilitesi hakkında bilgi de mevcut değildir. Bununla beraber, Tasarruf ve Kredi Birlikleri ve diğer ipotek finans kurumları ipotek havuzları yaratacak, ipotekler için, bir ikinci el piyasası geliştirmişlerdi.92 Standartlar, ipotek piyasasında işi olan herkesin rahatça işlem yapabilmesi ve piyasada işlemlerin birbirini kolayca tamamlayarak uzun vade için güvenilir bir sis­ tem oluşturulmasını sağlamak amacıyla belirlenmiştir. Standartların yanı sıra kural ve koşullarda da kalıcı bazı belirlemeler yapılmıştır. Koşullar ve Standartlar; 1-Krediler 2- Gayrimenkuller 3- Krediyi kullanan kişiler 92 Hazelnut; Ibid, 4- Kullanılan başvuru ve değerlendirme formları ve ipotek dokümanları 5. İpotek piyasasında işlem yapan kişi ve birimler 6. Uygulanan ücret tarifeleri gibi bir çok faktörle ilgili olarak belirlenmiştir. Şimdi bunları açıklayalım: 1. Kredilerle ilgili olarak getirilen koşul ve kurallar; 1.a) Limitler Kredi Tavanı (Lending Rate Ceiling); Verilen krediler için belli bir tutar (Örneğin 100.000%) tavan olarak getirilmiştir. Bu tavana uyulmazsa bazı garanti ya da sigorta kurumlannın garantisi ya da sigortası alınmamakta; bazı menkul değer üreten kurumların oluşturduğu havuz portföylerce kabul edilememektedir. Vade Sınırlaması; Verilen kredilerin geri ödenme süresi için 5 yıldan 30 yıla kadar değişen vadeler söz konusu olup bu da krediyle ilgili olarak yapılacak diğer işlemler açısından önem taşımaktadır. 1.b) Orantılar Kredi değer orantısı (Loan to Value Ratio); Verilen kredi konusu olan, gayri­ menkulun değerinin örneğin %80'i kadar olacaktır. Bu koşulla oluşturulan standart bu kredilerden oluşan portföylere dayanan menkul değerlere de yansıyacak %20 oranında bir garanti payı anlamına gelecektir. Bu marj iki yönden kredi vereni rahat­ latmaktadır; kredinin geri ödenmemesi durumunda uğranılacak faiz kaybının karşılanması ve gayrimenkulun satış değerinin kredi yetmemesi riskinin bertaraf edilmesi. (Bu oran zaman içinde sürekli olarak değişecektir. Çünkü taksit işlem­ leriyle borç bakiyesinin düşmesi enflasyonla konut değerinin yükselmesi söz konusu olacaktır. Bu oran, kredinin sağlanması, faiz oranının düşük olması gibi hususlara yardımcı ya da engel olabilir) 2. Gayrimenkul ile ilgili Koşullar ve Kurallar; Peşinat/Değer orantısı; Önceki orantının negatifi olan bu orantı örneğin 1000.000$'lık bir konut alırken 20.000$'ın peşin ödenmesini gerektirmektedir. Bu konut alımına girişen kişinin riske katılarak ciddiyetini kanıtlaması açısından önem­ lidir. (Kredinin değerini yükselten bu oranın uygulanmasına kreditörü sevkeden neden; kredinin ödenmemesi durumunda gayrimenkulun satış bedelinin borç bakiyesini karşılamasını kolayca sağlamaktır).^^ Gayrimenkulun oturulabilir olduğuna dair olumlu inceleme raporu; Bizdeki oturma ruhsatına benzemekte, özel şirketlerce de verilebilmekte ve bizdeki araba muayenesi gibi periyodik yapılmaktadır. S.Krediyi kullanan kişilerle ilgili koşul ve kurallar; 93 Fabot, F.J; (ED), The Handbook of Fixed Income Securities, Probus Publ. Chicago 1987 8.356 Burada temel kural belli bir gelir sahibi olmaktadır.Ancak bu bazı ölçümlere tabidir: Aylık Taksit/Borçlunun Aylık Gelir Orantısı; Borçlu aylık gelirinden ne kadar az bir kısmını ipotek borcu için ayırıyorsa o kadar sağlıklı bir ödeme var demektir. Örneğin orantı %25 ise gelirin dörtte biri yeterli demektedir. Aylık Taksit ve Değer Konut Giderleri Toplam/Aylık Gelir Orantısı; Bu da aynı düzgün geri ödeme garantisi düşüncesiyle araştırılmaktadır. ABD'de bu oran %33'tür (standart olarak). 4. Formlar ve Dokümanlar Kredi için başvuruda bulunulurken istenecek bilgiler tam, eksiksiz ve fazlasız olarak nasıl toplanabilir, bunlann üzerinde değerlendirme tam olarak hangi nokta­ ların ele alınmasıyla yapılabilir? Kanıtlayıcı ya da resmi işlemlere dayanarak oluşturulacak belgeler hangi içerikte ve hatta ölçülerde olmalı ki kullanılırken tam olarak işe yarasın? Tüm bu sorulara doğru cevaplar araştırılarak bulunmuştur. 5. Uygulanan Ücret Tarifeleri; Konut alım ve satım kredilendirmesi süreci emlakçılardan, tapu dairesine kadar hangi iş için ne ödeme yapılacaksa tümünün sayılması ve ücretinin belirlen­ mesi faiz dışı finansman maliyetlerini de netleştirmektedir. 6. İpotek piyasasında işlem yapan kişi ve kurumlar için aranan koşullar ise bazıları için bilgi, iş deneyimi ve kayıt düzeni donanımının yeterli olması bazılan için ser­ maye yeterliliği biçimindedir. I.F ABD'DE İZLENEN PARA POLİTİKALARININ KONUT FİNANSMANI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ II. Dünya Savaşından sonra, "parasal kısıntılar" açısından konut sektörünü tehdit eden 6 dönem yaşanmıştır.(1955-57)1959, 1966,1969,(1974-75) ve (198082)94. Bunların içindeki ilk dört dönem "sıkı para" dönemi olup, konut sektörünün fevkalade gerilediği dönemler olmuştur. 1955'den 1957'ye kadar tek ailelik konut sayısı 1.194.400'ten 872.000'e düşmüştür. Halbuki ekonomide nüfus artışı, gelir artışı ve aile sayısı artmasına rağmen bu gerileme endişe verici olmuştur. Bu nedenle 1950'lerin yarısından itabaren konut finansmanı Devlet, hükümet garantili ipoteklerle piyasaya girmeye başlamıştır. FHA ve VA'ya dayalı bir konut finansmanı hareketi başlamıştır. Çünkü ipotekli kredileri üzerinde hiç de gerçekçi olmayan faiz hadleri sınırlamaları bulunmaktaydı. O dönemde finansal kurumları konut finans­ manı için FHA ve VA ipotek garantileri ile %4,5'ten fazla olmayan bir faizle borç veriyorlardı. %4,5 faiz tavanı borç veren kurumlar açısından cazip değildi. 195694 Bowsher, N; Kalish, L; Does Slower Monetary Experience Discriminate Against Housing?. Rewiew St. Louis, F.R Bank, June 1968 57'de yine sıkı para dönemi yaşandı ve faiz hadleri genellikle yükseliyordu. Borç veren kurumlar, ipoteklerden uzaklaşarak cari faiz haddi %6-7 üzerinden borç vere­ biliyorlardı. Bu durum devlet garantili ipoteklerle konut finansmanını dramatik bir şekilde adeta dondururcasına etkiledi. 1960'larda, 1970'lerde, 1980'lerde (Bkz. Tablo) bu durum, çok açık bir şekilde sıkı para "tight money policy" politikasından konut finansmanının etkilendiğini göstermektedir. En keskin düşüşlerin tek aile evleri üretiminde 1966,1969,1974-75 ve 1980-82'de olduğu görülmektedir. Bu dönemde, ipotek kredileri piyasasında finansal kurumlar arasında aracılık fonksiyonunun yeterince (disintermediation) yapılamadığı anlaşılmaktadır. Faizler cari piyasada genellikle yükselirken. Devletin yetkili para otoriteleri, Regulation Q aracılığıyla, ipotek kredisi veren finans kurum­ larını (thrift Institutions), bu kurumlara vadeli hesap açan tasarruf sahiplerine cari faiz altında faiz ödemeye zorluyordu. (Diğer alternatif kurumların faiz hadlerine kıyasla). Neticede bu (Saving and Loan Association) ve (Savings Banks) ticaret bankalarında fonlar keskin bir şekilde düşüş gösterdi. Kuşkusuz bu durum da ipotek kredilerini kötü bir şekilde etkiledi. Bu konunun para politikası ile ilişkisini Harward'dan Prof. James S. Duesenberny şöyle açıklamıştır; "Sıkı para politikalarının en büyük maliyetinin, konut sektörüne geleceğini önceden bilemedik. Bu olay bir bakıma konut finans­ manının kısmen borçlanma yapısından ve kısmen de ipotek piyasamızın özel nite­ liklerinden dolayı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle 1980'lerde yapılan yasal reformla Regulation Q ile getirilen tavan ve ipotek finans kurumlarının portföy sınırlamalarının azaltılmasına gidilerek, problem çözülmeye çalışılmıştır.^^ Yasal Kredi otoritelerinin mevcut kredileri donatma (credit crunch) girişimleri sık, sık dönemsel olarak yıllarca devam etmiştir. Bu nedenle kredi hacminin kısıtlan­ masının faiz hadleri üzerindeki etkileri üzerine çeşitli araştırmalar yapılarak, olum­ suz sonuçlar incelenmiştir, bunun üzerine 1980'de Deregulasyon hareketi ile (Depository Institutions Deregulation and Monetary Control Act), faiz hadlerindeki sınır kaldırılmıştır. Burada amaç bankanın adeta ümitlenmiş olan fonlannm art­ masına engel olan hususları elimine etmek olmuştur. 1980'li yılların ortalannda ekonomi güçlüydü. Ancak 1986'da petrol fiyatlarındaki düşmeler ve bankalar ile Saving and Loans Association'ların, ticari emlak konusundaki büyük miktardaki borç vermeleri (ipotek kredileri), bu kurumları 1980'li yılların başlarından itibaren aktif-pasif yapısını dengesini olumsuz etkilemiş ve önemli çöküntülere sebep olmuştur.96 Ayrıca "Basle Accord" 1987'de imzalanmış ve uygulaması, 1992'ye kadar sürmüş olan bu anlaşmada önemli gelişmiş ülkeler, çeşitli borç kategorilerine farklı 95 Hutchinson, Harry, D; Money, Banking and U.S. Economy, Prentice Hail, Inc. Englewood Cliffs, New Jersey U.S. 1984 8. 426 - 427 96 Mayer C.Y; Somerville, C.T; "Regional Housing Supply and Credit Consrtaints" New England Economics Review, F.R. Bank of Boston, Nov. Dec. 1996. 8. 39-51 risk ağırlıkları verilmişti. Böylece hükümet tahvilleri, konut ipotekleri veya diğer borç verme şekilleri kalemlere sahip bankalar cesaretlendirilmek istendi ve bunda da başarılı olundu. Ayrıca FDICİA (the Federal Deposit Insurance Corporation Improvement Act of 1991), bir takım kapitalle ilgili yükümlülükleri karşılamada bir dizi hükümler getirerek bankalar rahatladılar. Ancak 1991'den sonra bankalara ilişkin yasal düzenlemelerdeki değişiklikler (özellikle ABD'de kuzeydoğu böl­ gesinde) bir kredi sıkışıklığı yaratmış^^, bu durum özellikle, konut inşaatını sınırlamış ve kapitali yeterli olmayan zayıf bankaların aktiflerinde önemli bir gerile­ meye yol açmıştır. Bölgede önemli ölçüde banka kapital kaybına uğramıştır.^s ABD KONUT FİNANSMANI Konut Kredi Türleri İpotekli Konut Kredi Faiz Yapıları M M J 1996 S Kaynak: Bank Rate Monitor»National Association of Realtors,Real Estate Outlook, Market Trends,and Insights; and Mortgage Bankers Association of America,National Deliquency Survey. 9 ^ Browne, L.E; and Rosengren E.S; Real Estate and the Credit Crunch, Federal Reserve Bank of Boston, Conference No. : 36 September. 1992 98 Bernard B.S; Lawn C.S; "The Credit Crunch" Brooking Papers on Economics Activity, No. : 2 P. 204-35 6 •H O CM o O O O o o O O O O O O CO CM CM" CM T—" OM CN O O O O o o O o o o od" o CN • o •• 2 (D < O o O LU LU tr •H o LLİ > < O î-ı •H o O O CM CM O 8 O O O O LO csT o CM"" O 8 O o 00 C O O O o o LO o O o LO o r-- o o o o oi O) LD o H M -J cd H M cd < rH u D; c o rH ö o td CO dJ II. AVRUPA BİRLİĞİ'NDE KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ VE İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME Avrupa Birliği üyeleri içinde Lüksemburg dışmdaki üye ülkeler de ipotek kre­ disi vermekte ve menkul kıymetleştirmede uzmanlaşmış finans kurumlan bulun­ makta ve geçmişleri birkaç yüzyıl öncesine uzanmaktadır. Ancak ipotek finans kurumlarının ve ipotek kredilerinin tüm ekonomik ve sosyal boyut açısından ayrı bir önemi vardır, devlet ve anayasalarca kabul edildiği içinde özel yasalarla düzenlenmiştir. Avrupa Birliği'nde konut finansman piyasaları oldukça gelişmiş okjp, özellikle Birliğe sonradan katılan Yunanistan, İspanya, Portekiz'in daha yavaş geliştiği gözlenmektedir. Çok genel yaklaşımla dünyada mevcut konut finansman sistem­ lerinden "Mevduatla Finansman Sistemi" tüm üye ülkelerde yaygın bir şekilde kul­ lanılmaktadır. İkinci sırada ise İpotek Bankacılığı sistemi gelmektedir. En etkin olarak İngiltere, İrlanda, Danimarka, Almanya ve İsveç'te uygulanmaktadır. Mukavele sistemi ile finansmanın Almanya'da Bausparkassen'lerde uzun yıllardır çok yaygın şekilde kullanıldığı malumdur. Ancak pek çok ülkede kamusal ve özel finans kurumları bu piyasada birlikte yer alabilmektedir. Devlet, sosyal devlet olarak bu piyasada yoğun şekilde (direkt veya endirekt olarak) bulunmaktadır. Ticaret bankalarının da ipotek piyasasında önemli rol oynadığı, üye ülkelerde görülmekte­ dir (Hollanda gibi). Genelde ortak özellik, konut finans sisteminde hangi model uygulanırsa uygulansın, ipotekli kredi vadelerinin olduçka uzun olup, konutun maliyetinin, en az yarısından fazlasını karşılayabilmekte olmalarıdır. Ev sahiplik yüzdeleri de AB üyelerinde oldukça yüksek düzeylerdedir. AB Üyelerinde Konut Finans Sistemindeki Uygulamalar 1. Sırada Mevduatla Finansman sistemi 2. Sırada İpotek Bankacılığı ve Menkul Kıymetleştirme (Yapı Toplulukları dahil) 3. Sırada Mukavele ile Finansman Sistemi 4. Sırada Ticaret Bankaları ile finansman 5. Sırada Kamusal Kredi Kurumlan konuda ile finansman en yoğun Tüm AB üyeleri, özellikle Belçika başta. İngiltere, İrlanda Danimarka, Almanya İsveç Almanya, Avusturya, Fransa Hollanda, Yunanistan, Finlandiya İsveç, Fransa ve Lüksemburg bu uygulamada. Avrupa ülkelerinde, ABD'de yaşanan hızlı gelişmelere rağmen, ipotek bankacılığı ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler ve piyasaları çok hızla büyüme göstermiyor. Avrupalı yatırımcıların fonları da bu nedenle, çoğunlukla ABD kökenli menkul kıymet ihraçcı kurumlara yönelmektedir. Avrupada'da menkul kıymetleştir­ menin yavaş gelişimi için ileri sürülen pek çok neden bulunuyor. Örneğin Avrupa çok uluslu ve farklı para birimlerinden oluşan bir piyasa. ABD gibi hem büyük, hem tek bir para birimine dayanmıyor. Avrupa'da bir de buna ek olarak "kredi kullanımındaki sınırlamalar" eklenince "birbirine yakın niteliklerde olan kredilerden büyük havuzlar oluşturmak" kolay olmamaktadır. Ayrıca kredilerdeki standartlaşma, belgeleme, bürokr^asi vb. konularında tek bir düzenlemenin olmayışı bu havuzu iyice engellemektedir. Ayrıca ipotekli kredilerde ABD'nin aksine, bazıları için Devlet garantisi olmaması, diğer teşviklerinin eksikliği, ayrıca kredi satışı önce­ si borçlunun onayının aranması gibi uygulamalar, Avrupada menkul kıymetleştir­ menin yasal alt yapısının henüz destekleyici bir düzeye gelemediğini gösteriyor. Buna rağmen ipotek tahvili çıkarmadan yasal engelleri bulunan Fransa'ya menkul kıymetleştirme cazip gelmiştir (uzun vadeli ipotek kredileri için). Yine bu mekanizmanın, ipotek kredi finansman maliyetini azaltmış olması İsviçre ve İspanya'yı etkilemiştir. Bankaların sermaye yeterliliğinin %8 zorunluluğu da teşvik edici ayrı bir faktör olmuştur.İpotek tahvillerini ihraç eden kurumlar uzun bir denetim ve gözetime tabii iken, ipoteğe dayalı menkul kıymetler, bu konuda uzman kuru­ luşlarca ihraç edilirler, bu nedenle yoğun gözetime tabi kuruluşlar değillerdir. Ancak çok çeşitli ipoteğe dayalı menkul kıymet çeşidi olduğu için, yatırımcının bunlann dayandığı yasal yapıları anlaması kolay olmamaktadır. Halbuki ipotek tahvilleri daha standardizedir ve şeffaf bir yapıya sahiptir. Herşeye rağmen AB ülkelerinde menkul kıymetleştirme, ABD'nin taklit bir uygulamasını piyasaya getirmek şeklinde olmamaktadır. Her ülke kendi finans kurumları ve piyasasının, piyasa koşulları ve yasal düzenlemelerine göre securitİT zation'a yönelmektedir. 1970'lerde ipoteğe dayalı menkul kıymet ihracına ve ikincil ipotek piyasasına geçmiş bulunan ABD'nin konut finans sistemi AB'de 1987'lerde yeni, yeni uygulanmaya başlamış görünmektedir. Tabii Almanya'nın yıllardır uyguladığı ipotek tahvilleri bundan hariç tutulursa. 1990 yılı başında Moody's'in Avrupa'da menkul kıymetleştirmenin geleceği konusunda yayınladığı rapora göre, Avrupa'da 2.5 milyar dolar tutarında aktife bağlı (ipotekli Krediler dahil) ihraç yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca menkul kıymetleştirme için gerekli alt yasal yapıya sahip İngiltere yanında yer alan Fransa'nın bu havuza 1.5 milyar dolarlık bir portföyle katılacak güçte olduğuna dikkat çekilmiştir. Açılan her tür kredinin menkul kıymetleştirilmesi mümkün gözük­ mektedir, (ipotekli alacaklardan, kredi kartlarına kadar) ve bu işlemler hızla günden, güne artış kaydetmektedir. I.A. ALMANYA'DA KONUT FİNANSMANI II. Dünya Savaşından büyük bir tahriple, çöküntüyle çıkmış olan Avrupa ülkeleri hızla imar hareketine girişmişlerdir. Daha sonra bu amaçla 1944'te IBRD (International Bank for Reconstruction and Development) (Dünya Bankası) kurul­ muş ve Avrupa'nın hızlı imarı için ülkelere krediler sunmaya başlamıştır. Bilindiği gibi Almanya bu savaşta kentsel ve yerleşim alanlarının, konutlarının %80'ini adete yok olma derecesine gelmişti. Büyük yara almıştı. Bu nedenle 1949'dan itiraben konut finansmanında ve üretiminde ciddi adımlar atmaya başlamıştır. Ortaya koyduğu yaklaşımda ilk hedef "en hızlı derecede konut üretimi" ve bunun için ise "finans piyasaları, sermaye piyasaları ve finansman yoluyla, yeni tekniklere" konutlaşma amaç edinilmiştir. Bu ilk yıllarda, zorunlu tasarruflar yoluyla ve de Devletin mali ve sermaye piyasalarına müdahaleleri ile gerçekleşmeye başlamıştır. Ancak 1960'lar sonrası. Devlet bir konut politikası ortaya koymuştur. Bugünkü görünümüyle Almanya'da konut finans sistemi oldukça karışık bir yapıda gibidir. Halbuki incelendiğinde, bu sistemin üç alt ayağa dayandığı görülmektedir; Mevduat Sistemi, ipotek Bankacılığı ve Mukavele (Kontrat) sistemini birleştiren bir sistem olduğu anlaşılır. Örneğin Yapı Tasarruf Sandıkları (Bausparkassen)' nda, tasarruf mevduatı sahibi belli bir birikimden sonra, kontrat yapmakta ve her yıl belli bir mevduatı taah­ hüt etmektedir. İpotek karşılığı belli bir uzun vade ile kredilenmektedir. Tasarruf bankaları da bu tür kredileri piyasa faiz haddinin de altında verebilmektedir. Batı Almanya ekonomisinin istikrarlı olması, enflasyon ve faiz politikalarında istikrarsızlığın yaşanmaması, Almanya'da önemli bir konut kredisi ve finansmanı sorununun oluşmadığını göstermektedir. Nitekim ülkede konut açığı sorununun olmadığı gözlenmektedir. Bugün Almanya'da konut finansmanı için kredi arzeden kurumlar şunlardır.97 * İpotek Bankaları * Tasarruf Bankaları * Bausparkassen. (Yapı Tasarruf Sandıkları) * Merkezi Ciro Kurumları * Kredi Kooperatifleri * Bölgesel ve Diğer (Özel) Ticari Bankalar * Özel Fonlu Bankalar Özetlersek Almanya konut finans sisteminde, mukavele sistemi, mevduatla 97 Boleat, Mark; National Housing Finance System, 1986 S.193 finansman sistemi ve ipotek bankası sistemi yaygın şekilde kullanılmaktadır. İpotek­ li kredilerde uzmanlaşmış başlıca kurumlar ise Bausparkassen, ipotek bankaları, tasarruf bankaları, ticaret ve kooperatif bankalarının olduğu görülmektedir. Ancak ticaret bankalarının direkt olmaktan ziyade, ipotek bankaları aracılığıyla kredi ver­ meyi tercih ettikleri gözleniyor.^^ İpotek bankaları ve Tasarruf Sandıklarının bu piyasada çok özel işlevleri olduğu için bu kurumlar ayrıca ele alınacaktır. I.A.1 Real Kredi Kurumları (Realkreditınstitute) İpotek Bankaları (Hypothekenbanken) ve Arazi Kredi Kurumları (Grundkreditantalten) Bu kurumlar Batı Almanya'da, gayrimenkul ipoteği karşılığında uzun vadeli kredi temin eden kuruluşlardır. İpotek bankaları, özel hukuk kurallarına göre, Arazi kredi kurumları ise kamu tüzel kişiliğine sahiptirler. Dağıttıkları krediler karşılığında ihtiyaç duydukları fonları temin etmek için, sermaye piyasasına "Emanet Mektubu" Pfandrief ihraç ederler. Kamu kurumlarının kredi talepleri ise, yine bu kurumlarca, sermaye piyasasına "kamu kağıtları" (Kommunalobligation)'nın arz edilip satılmasıyla karşılanmaktadır. Real kredi kurumlarının görevleri ipotek bankaları yasasının 5'ci maddesinde açıklanmıştır; Uzun vadeli kredi vermek. Emanet Mektubu (Pfandrief) ve kamu obligasyonu (yükümlülüğü gösterir menkul kıymet) ihraç etmek, ipotek ve kamu kredilerini finanse etmek amacıyla sermaye piyasasından fon temin etmek. Bu kurumların kısa vadeli kredi açmaları yasaktır. İpotek bankaları, ya anonim şirket, ya da sermayesi payları bölünmüş koman­ dit şirket biçiminde kurulurlar, ipotek Bankası Yasası 6. mad. tedavüldeki pfandrief'ler kadar, (nominal değeri ve faiz tutan) gayrimenkulun ipotek edilmiş olmasını şart koşar. Bunun yanında (ipotek teminatı) yanında, nakit para, hazine bonosu, banka bonosu da ilave teminat sayılır. (Bunun tutarı toplam teminatın ancak %10'u kadarı olabilir) Bu Pfandrief'lere halkın talebi, ancak 1952'de bu kağıtlara tanınan Gelir ve Kurumlar Vergisi muafiyeti sonrası olmuştur. Özel ipotek bankalarının ser­ mayelerinde, diğer bankaların ve özel sigorta şirketlerinin paylan vardır.^^ Batı Almanya'da yağın olarak faaliyette bulunan özel ipotek bankaları, tama­ men özel sermayeli kuruluşlar olup, kanunda belirtilen kaynaklardan temin edilen fonlan, yine kanunun belirtildiği alanlara uzun vadeli olarak tahsis ederler. Emanet mektubu satışından elde edilen gelirleri (fonlar) özel ipotek bankaları, gayrimenkul ipoteği karşılığında özel sektöre orta ve uzun vadeli ipotek kredisi olarak vermekte­ dir. Kamu obligasyonu satışından temin edilen fonlar ise, kamu tüzel kişilerin kredi 98 Boleat, İbid. ve Akçay A.g.k. S. 66 99 Tarlan, Selim; Batı Almanya'da Sermaye Piyasası ve Kredi Kuruluşları, Maliye Bak. Yay. 1 7 1 . 1976 S.114vd taleplerine verilmektedir. Mevduat işlemlerinden sağlanan fonlar, her iki sektörde açılan kredilere yardımcı fon olarak kullanılmaktadır. Almanya'da ipotek dışı varlığa dayalı menkul kıymetleştirme İngiltere ve Fransa'ya kıyasla çok yavaş bir gelişme göstermektedir. İpoteğe dayalı finansman ise Almanya'da 1769'dan beri varolan ipotek bankaları ve onların devamı kuruluşlar; pfandriefe adlı ipotek teminatlı tahviller ihraç ederek ipotek kredilerini finanse etmektedir.'' I.A.2 İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme (Pfandriefe) Varlığa dayalı menkul kıymetler yapısına benzemektedir. Alman ipotek bankalarının belirli koşullara uymak koşuluyla, ipotek tahvilleri çıkarmalarına, aktifpasif uyumunun sağlanması amacıyla izin verilmiştir. Şu ön koşullar aranmaktadır. "'Ol 1- İpotek kredileri (anapara, faiz dahil), en azından ödenmemiş ipotek tahvil­ lerini karşılayacak miktarda olmalıdır. 2- İpotek tahvillerinin teminatı olan ipotekler tek tek tescil edilmelidir. 3- Uygun ipotekler için kredi-değer oranı,pazar değerlemelerinin %60'ı ile sınırlıdır. 4- Yasal düzenleyicilere atanan yeddiemin, tescilin doğruluğunu ve kredideğer oranlan ile uygunluğu gözlemler. 5- İhraçcı (ki bu Almanya'da ipotek bankasıdır)'nın iflası halinde, ipotek tahvili yatırımcıları, söz konusu teminat üzerinde birincil hakka sahiptirler. İpotek bankalan, bankacılık yasa ve kurallarına tabi çalıştığından, ihraç eden kurum olarak kredi garantisinde sadece kendi garantisi söz konusu olmaktadır. Halbuki ABD'de kredi garantisini, tahvil veya menkul kıymetler ihracında başka kurumlar da (kamusal-özel) verebilir. Diğer ülkelerde sermaye yeterliliği, tonlama maliyetinin düşmesi, aktif-pasif yönetiminin etkin hale gelmesi gibi sorunlarla başa çıkmak isteyen finans kurumları menkul kıymetleştirmeye sanimış iken, Almanya'da bankalar için bu konular pek sorun yaratmadığı için menkul kıymetleştirme finans tekniği pek cazip bulun­ mamıştır. Genellikle işlem (pfandbriefe) şöyle işlemektedir; Herhangi bir firmadan bankaya yapılacak kredi talebinde, bankaca yerine getirilmesi icap eden ilk işlem, firma tarafından gösterilen gayrimenkuller üzerine ipotek tesis etmektedir. Ancak ipotek kurulduktan sonra, firmaya ipoteğin izin verdiği ölçüde kredi açılır, kredi miktarına uygun bir tutarda pfandbriefe'lerin ihracı yapılır ve sermaye 100 "Finding a Way Through the Maze" Euromoney, April. 1990. S.97 vd. "'0'' Fugel, H; "Prospects for Assets. Backed Securitization in Germany" Asset Securitization, Euromoney Books, 1991 S.375 V d . Tantan, A.g.k S. 97 piyasasında satışına geçilir. Bu durumda banka, firmaya ipotekli krediyi açıştan, pfandbriefe'lerin satışına kadar geçen sürede, kullandırmış olduğu krediyi kendi kaynaklarından karşılamak zorunda kalmaktadır. Pfandbriefe'lerin, sermaye piyasına sürülmesinin zamanlaması çok önem taşır. Yatınmcı talebinin yüksek olduğu (dolayısıyla faizininde düşük olmasını arzulayan ihraçcı ipotek bankası) dönemlerde bu talebin arttığı günlerde satış yapması, kurumun lehine olmakta, aksi dönemlerde ise faiz artacağından,kurumun aleyhine olmaktadır. Halkın talebinin dalgalı olduğu dönemlerde, (sermaye piyasası istikrarsız ise), pfandbrief'lerin, kre­ dinin firmaya açılmasından önce dahi ihraç edilip, satıldığı görülmektedir. Hatta piyasa şartlarındaki değişmeler sonucu, ipotekli gayrimenkulun değerinde bir azalma söz konusu ise, piyasaya çıkarılmış pfandbriefe'lerin değerini (ana para ve faiz) karşılayamaz duruma geldiğinde, firmanın devlet tahvili, gibi diğer menkul, gayrimenkul ipoteği, rehni vermesi gerekmektedir. Kamu arazi kredi kurumlan da aynı sistemle çalışır, (kamu obligasyonu) adlı menkul kıymet ihraç eder. Ancak kamu tüzel kişilere ipotek karşılığı uzun vadeli krediler açan bir kurumdur. Almanya'da özel ipotek bankaları ile kamu arazi kredi kurumlarının yanında, sermaye piyasasına sabit faizli tahvil ihraç eden başlıca finans kurumlan da şunlardır. (Endüstri Kredi Bankalası, Alman Endüstri Bankası, Zirai Rant Bankası, Alman Kooperatif Sandığı, İmar Kredi Kurumu gibi.) Almanya'da özel ipotek bankaları, Alman İpotek Bankaları Birliği altında, sektörün sorunlarını çözmek için, müşterek çıkariarını temsil etmek için bir araya gelmişlerdir. F. Almanya'da 1949-63 yılları arasında 3.8 milyonu sosyal konut olmak üzere 7.3 milyon konut üretilmiştir. Konut sorununun çözüldüğü bu dönemde 200 milyar DM finansman sağlanmıştır. Bugün %63.6'si sermaye piyasasından, %17.2'si konut sahibi olanların tasarrufundan, %19.2'si ise kamu fonlarından sağlanmıştır. Bu sistem özetle şöyle işlemiştir: * Birinci derecede ipotekle kredi veren ipotek bankaları 20-35 yıl vade ile kredinin %40-45'ini, * İkinci derece ipotek ile konutun satın alma bedelinin %35'i (vade ortalama 12 yıl) Yapı Tasarruf Sandıklan tarafından, * Satın alma bedelinin %20-25'i ise konut edinmek isteyenlerin kendi tasarrufları ile karşılanmıştır. Almanya'da konut alımarmm en fazla finanse eden finansal kurumlar, ipotek bankalarıdır. Konutun değerinin %60'ına kadar, 20-25 yıl vade ile kredi verirler. Başlangıçta (1 ile 10 yıl) kredinin faizi sabittir 10 yıldan sonra tekrar görüşülmektedir. İpotek bankalarının verdiği Ikrediler, sıkça Yapı Tasarruf Sandıkları SEÇİLMİŞ BAZI GÖSTERGELERE GÖRE ALMAN BANKACILIK SEKTÖRÜ (1995 YILI MART AYI) Banka Sayısı Bankalar I.TİCARİ BANKALAR 3680 A.Özel Sektör Bankaları 336 a. Büyük Bankalar 3 b. Bölgesel Bankalar 200 c. Yabancı Banka ve Şubeler 66 d. Özel Bankerler 67 B.Kamusal Kredi Kurumları 644 a. Ciro Merkezleri 13 b. Tasarruf Sandıkları 631 C.Kooperatif Bankalar 2666 a. Kooperatif Mer. Bank. 4 b. Kredi Kooperatifleri 2666 II.İHTİSAS BANKALARI 52 A. İpotek Bankaları 33 B. Özel Görevlerle Don.İht.Ban. 19 TOPLAM 3732 Toplam Krediler Mevduat İşlem Toplamı Toplam Hacmi (Milyar DM) (Milyar DM) 5.270,0 1.686,1 639,4 894,4 99,4 52,9 2.620,2 1.210,2 1.409,4 1.044,6 226,5 818,1 1.596,7 847,7 749,0 5.046,9 1.564,9 579,5 838,9 96,2 49,8 2.496,4 1.157,0 1.339,4 986,1 212,9 773,2 1.524,5 820,0 704,5 3.810,2 1.263,5 515,3 610,1 92,8 25,9 1.654,8 436,9 1.217,9 891,9 171,9 720,0 779,1 333,4 445,7 6.866,7 6.866,7 4.J89,3 KREDİLERİN DAĞILIMI (MİLYAR DM) KREDİLER İşletme ve Serbest Meslek Kredileri Konut (Yapımı) Kredileri Tüketici Kredileri Kamuya Açılan Krediler Diğerleri TOPLAM KAYNAK: 1. Sparkasse, m Zahlen 1990. Bonn. 2. Sparkasse, m Zahlen 1993, Bonn. (Altay, No. A.g.k) 1990 1993 204 237 88 58 287.8 309.5 119.2 56.4 - 594 - 780.7 (Baussparkassen) ve diğer finansal kurumlann kredileri ile birlikte kullanılıra 02 Alman konut finansman sistemi karmaşık görünmesine rağmen aslında değildir. Sadece çeşitli kurumlar arasında yakın ve karşılıklı ilişkiler bulunmaktadır. I.A.3 Yerel Yönetim Bankaları Tasarruf Sandıkları ve Konut Finansmanı (Die Sparkassen) Alman Bankacılık Sektöründe, üç grup finans kurumu yer almaktadır Özel Ticaret Bankaları, Tasarruf Sandıkları, Kooperatif Bankaları Tasarruf Sandıkları; ilk kez 1778'de Hamburg'da Yurt severler Cemiyeti tarafından kurul­ muş, pek çok yasal değişiklik geçirmiş, en son olarak 1950'li yıllarda Tasarruf Sandıkları; belediye kredileri, tüketici ve Konut Kredileri yanında orta ölçekli Alman ekonomisinin gelişmesinde önemli rol oynamışlardır."'^^ Tasarruf sandıklannın öz sermayeleri yoktur. Yedek ve ihtiyat akçeleri toplamı bankanın ana sermayesini oluşturur. Bunun dışında yer alan mevduat ve tahvil işlemleri, tasaruf sandıklan için önemlidir. Amaca yönelik mevduat hesapları, tasarruf sahibi açısından belirli bir amaca (konut, otomobil alımı gibi) gerçekleştirmeye yönelik işlemektedir. Tasarruf sandıklan, yerel yönetimlerin yatınmcılarının finansmanında uzman­ laşmıştır. Görevlerinden birisi bu finansmanı sağlamak, bu amaçla menkul kıymetleştirme ve tahvil ihracı yapmaktır. Belediye tahvillerini Almanya'da Tasarruf Sandıkları ile Özel ipotek Bankaları ihraç edebilir. (Belediyeler kredi piyasasında Tasarruf sandıklarının payı %50, özel ipotek bankalannın ki %31,7 Ticari Bankalarının ise %11,77'dir) Belediye kredisi tanımlanan bu kredilerin çoğunlukla konut yapımı ve geri kalmış yörelerdeki işletmeler için verildiği görülmektedir.''^^ Şu çok ilginçtir ki, İpotek Bankalan da "Belediye kredileri vermeye ve tahvillerini ihraç etme hakkına" Tasarruf sandıkları yanında yetkili kılınmıştır. (İpotek Bankaları Yasası, 1.mad. 2.fıkrası.) Tasarruf Sandıklarının diğer faaliyetleri iki grupta toplanabilir. 1- Mali Sektöre ilişkin olanlar; Yatırım bankacılığı gibi, sigorta işletmeciliği leasing, factoring. Venture Capital (Risk Sermayesi) şirketleri gibi. 2)Yapı Tasarruf Sandıklan; (Die Bausparkassen) ile ilişkileri; Konut sek­ törüne yönelik bu şirketler, orta ve dar gelirli kesimi konut sahibi edebilmek için dayanışmacı bir nitelikle fon toplayan şirket üyelerine kredi sunarlar. Sözü edilen bu faaliyetler, 1994 itibariyle 13 Eyalet Yapı Tasarruf Sandığı şirketi bulunmakta, sözleşme sayısı 1.227.286 olup, bunlann toplam tutarı 43,5 mil­ yar D.M'dir. ••02 Boleat, A.g.k. S.191 vd ve Akçay, B; A.g.k. S. 66 Geiger, Helmut, Leistung Durch Wetbewerb" Stuttgart, 1986 8.155 İç Altay N.O Schappmann, "Deutschland, Bonn. 1993, 8.47 İç : Almanya Bankacılık Sektörü ve Tasarruf Sandıkları Para Kredisi. Mart. 1997 I.B. İNGİLTERE'DE KONUT FİNANSMANI Konut finansman piyasasında faaliyet gösteren başlıca kurumlar, olarak İngiltere'de ve İrlanda'da Yapı Toplulukları (Building Societes) ile ticaret bankalarını ve yerel organizasyonları görmekteyiz. Bu Yapı Toplulukları adı altındaki şirketler, üyelerinin ödedikleri taahhütlerden gelen fonları üyelerine kredi olarak verirler. Bu krediler, üyelerinin sahip oldukları gayrimenkulun ipoteği ile veya kira garantisi ile güvencelendirilmektedir. Sermaye yeterlilik oranını korumak zorundadır. Yasa ile yakından izlenir, denetlenirler."'05 TASARRUF SANDIKLARININ GELİŞİMİ (1957-1994) Yıllar 1957 1970 1980 1988 1994 Tasarruf Sandıklan Merkez Şube 871 832 599 585 631 Ciro Merkez Merkez Şube 14 12 12 12 13 191 353 313 231 455 8192 14903 16890 17355 19579 Tas.San. İşlem Hacmi (Milyar DM) 34 187.6 518.9 864.0 1409.4 Ciro Merkez İşlem Hacmi (Milyar DM) 23.1 127.2 382.5 622.8 1210.8 Kaynak: 1. J.Stein; Das Bankwesen in Deutschland, 1989 S.35 2. DSGV Die Sparkassenorganisation in Zahlen 1998-1990 Altay. N.O. A.g.k I.B.1 İngiliz Yapı Toplulukları (Building Societies) 1850'lerden itibaren bir konut edindirme kooperatifi gibi çalışan, daha sonra (Building Society Act.) Yapı Toplulukları altında bir yasa ile düzenlenerek 1975'lerde bugünkü fonksiyonlannı yerine getirmeye başlamışlardır. Oldukça güçlü ve yaygın sermayeleri (20 milyar Sterling) olan bu kurumlardan 10 milyon üstünde müşterisi bulunan Halifax Building Society (670 şube, 2300 Ajans) ile Leeds en büyüklerindendir."'06 Yüzlerce ajanları olan bu kurumlar ipotekli kredi hizmetleri yanında, çok gelişmiş emlak komisyonculuğu da yapmaktadırlar. Başka bir finansal hizmet yapamazlar. Para piyasasına yatırmak amacıyla fon toplayamazlar. 105 DPT, Alternatif Konut Finansman Sistemleri, ÖİK Raporu, Ankara 1989 ingiltere'de ipotekli krediler genelde (20-25) yıl vadeli olarak verilmekte ise de, erken ödeme veya devir nedeni ile kullanım süresi daha kısa olmaktadır. Yapı Toplulukları aynen ipotek bankaları gibi servis sunmaktadır. Bu kuruluşlar konut bedelinin %80'ine kadar kredi verebilmektedir. Nüfusu çok az artış gösteren İngiltere'de, ev sahipliği oranı çok yüksektir. (1990'da %67). Bu oran Avrupa Birliği oranının üstündedir. Bu gelişimde ülkede kiralık konut sayısının yeterli olmamasının da etkisi olmuştur. Ayrıca devletin konut politikası, özel sektörün bu alana yatırımını teşvik etmesi de rol oynamaktadır. İlkede mevcut tasaruf bankaları aracılığıyla kısa vadeli mevduatlara dayalı bir konut finansman sistemi vardır, ancak bu yeterli olmamıştır. Bu boşluğu (building society) doldurmuştur. Bu yapı toplulukları hem bireysel, hem konut finansman piyasasına hakimdirler. Verdikleri krediler "ayarlanabilir" faizli olup, her yılın ekonomik koşullarına göre değişebilmektedir. Ticaret bankalarının konut finansman piyasasında rolleri küçüktür. Ayrıca yerel idarenin örgütleri, konut üretiminden çok gecekondulaşmayı önleme, mevcut stoku koruyucu önlemler üstlenmiştir.''^^ Gerek İngiltere'de ve gerekse İrlanda'da Yapı Toplulukları ipotekli finans tekniklerinde ikinci guruba giren uzman kurumlardır. İpotek kredisi, borçlunun daha önce kurumda açtığı tasarrufa dayanmaktadır. Belli bir süre sonra krediyi hak etmektedirler (en az 18 ay). Bunların dayandığı sistemde, borçlanma ve kredilendirme oranlı farklıdır (%60 kredi %40 tasarruf hesabı) 1986'daki bir yasay­ la, kaynakların %20'sine kadar bir miktarda Interbank pazarından ve sermaye piyasasından finans temin edebilirler.''08 Yapı toplulukları toplam finans sisteminde yarıya yakın paya sahiptirler. I.B.2 İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme Özellikle 1980'li yıllardan itibaren, etkinliklerini arttırmak için bir birlik altında toplanan Yapı Toplulukları, ipotekli işlemlerde bundan sonra "menkul kıymetleştirme" ye geçmişlerdir. İngiltere'de ipoteğe dayalı ilk menkul kıymetler ihracı Ocak 1985'te, (ki bu konuda yasal çerçevinin tam olarak ortaya koyulmadığı belirtiliyor). Bank Amerika Finance Lmt.'den 1200 ipoteği satın almak üzere bir kurum oluşturulmuş ve kurum bunlara dayanarak ilk tahvil ihracında bulunmuştur. Uzman ipotek kurumlarının ilk 3'ü, 1991'de İngiltere'de toplam ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin %67'sini ihraç etmişlerdir. Diğer yandan bankaların ve yapı kurumlarının sermaye yeterliliği rasyosu hesaplanırken, 1993 sonrası "İpotek karşılığı krediler" %100 ağırlıklı olarak 106 Banking World, "Halifax and Leeds", Feb. 1995 107 CEC, 1994, "Who is who in Housing in EEC" O T O B Research Institute, Netherlands ve Akçay. B; AB'de Konut Finansman Piyasaları", Bankacılık, Eylül 1996 108 Tantan. A.g.k. S. 100 değerlendirildiğinden, ipotekli kredilerin menkul değere dönüştürülerek bilançodan çıkarılması sağlanmış ve bu olay teşvik edici olmuştur. Yine bu sektörün gelişmesi amacıyla Vergiden lUluaf Özei Tasarruf IHesabı (The Tax Exempt Special Saving Account) uygulaması getirilmiştir.''09 Ayrıca, sadece gayrimenkulun değerini göz önüne alarak "borçlunun ödeme gücü yerine" "Self Certified" kredilerle, konut alma talebinde olanlara öncelik veren, kredilerde uygulanmaktadır. İpotek Sertifikaları satılması konusunda fikir oluşması üzerine Bank of England, İngiliz Bankalarına ait ipotekli aktiflerin satılabileceğini açıkladı. Ancak bu kredi kurum­ larınca devredilen ipoteklerin, kuruma ait sermaye yeterliliği hesabına katılmaması için koşullar getiriyordu. Bu ise ileride muhtemel doğacak risklere karşı bir güvence oluşturmak fikrine dayanmaktaydı. Ancak devreden kurum, isterse faiz oranının belirlenmesinde yetkisini ve ipotek portföyünün idaresindeki sorumluluğu devret­ meyebiliyordu. Bunları sağlamak için, ipoteklerin devredildiği aracı kurumun, kredi­ leri satın almakta gereken fonları kendi başına bulması, yaratması isteniyordu."'"'o Bank of England, "Kredi transferi ve menkul kıymetleştirmeye" yönelik bir düzenleme yaptı. Burada satılan ipotek kredilerini (diğer kredilerde dahil) elden çıkaran kuruma, tekrar kredi riski yaratacak şekilde geri dönmesini önlemek amacıya önlemler alınmıştı. Krediyi devreden kurumun, artık bundan sonra faiz oranı riski veya geri ödenmeme gibi sorunlarla yüklenmesi istenmiyordu. Bu konuda öngörülen uygulamaların en dikkat çekici yönü, ipotekli kredinin satılabilmesi için öncelikle kredi kullananın genel bir onayını gerekli kılmasıdır. Genel onayın yanısıra, eğer krediyi açmış olan kurum satış işleminden sonra ipotek faizinin belirlenmesinde veya borçlunun ödeme zorluğuna düşmesi halinde uygu­ lanacak yöntem üzerinde söz hakkına sahip olmayacaksa, kredi kullananın özel bir onayı da gerekli görülüyor. Kredi kullanıcılarının haklarının korunmasına yönelik bu zorunlulukların getirilmesinin temel nedeni, İngiltere'de ipotekli konut kredilerinin genellikle değişken faizli olarak verilmesidir. İngiltere'de büyük bir ipotekli konut kredisi piyasası mevcut olmasına rağmen menkul kıymetleştirmenin ABD'dekine benzer oranda büyümeme sebebinin, eskiden beri konutları kredilendirmede uzmanlaşmış olan Yapı Toplulukları olduğu ileri sürülüyor. 1980'lerin öncesinde ipotekli konut kredi piyasasının gelişmesini sağlayan ve bu nedenle büyük ipotek portföylerine sahip olan Yapı Toplulukları ipoteklerini elden çıkarmada pek istekli davranmıyorlar. Bu isteksizliğin ana kaynağı ise İngiltere'de ipotek konut kredilerinin değişken faizli olarak verilmesi."Değişken faiz" uygulaması kredi açan kurumlar için birkaç açıdan önem taşıyor. Fon maliyetindeki artışın kredi kullananlara yansıtılma olanağı, ABD'de borç veren kurumlar için genelde geçerli olan uzun vadeli, sabit faizli ala­ cakların kısa vadeli fonlarla finanse edilmesi sorununu ortadan kaldırıyor. Bunun "•09 Bu konuda geniş bilgi için Bkz. Hazelnut J.J; A.g.k. S. 420 vd. Hazelnut, A.g.k. 8.406 yanısıra İngiltere'de değişken faiz oranları için ABD'de olduğu gibi belli limitler veya spread'ler de yok. Krediden alınabilecek faizlerde bu tür kontrol mekanizması bulunmadığı için, uzun vadeli ilişkiler içinde bulundukları müşterilerinin suistimal edilebileceği olasılığı kredi kurumlarını haklı olarak tedirgin ediyor. Kamu otoritelerinin kredi kullanıcılarının haklarının korunmasına yönelik olarak getirdiği tedbirler menkul kıymetleştirme sürecini zorlayan bir unsuru oluşturuyor. Tüm bunlara ek olarak İngiltere'de son yıllarda ipotek faizlerinin oldukça yük­ selmiş olması kredi veren kurumların bu yüksek getirili aktifleri bilanço dışına çıkart­ ma istekliliğini azaltıyor. Artan faiz oranlarının kredi talebini azaltması, yapılan yeni kredi anlaşmalannın sayısal olarak azalması sonucunu doğuruyor. Satılabilir kredi hacminin çok fazla büyümemesi, 1988'de yapılan 3.2 milyar £ hacmindeki ipoteğe bağlı menkul kıymet ihracının 1989'da yalnızca milyar £ düzeyinde kalmasını da açıklıyor.'''''' NOT: Nation Wide Building Society, (Nationwide Yapı Tap.Topluluğu)'nun 24.0cak.1997'den itibaren uyguıadığı ipotekli kredi ödeme planları ve alternatifleri (Ek:1)'de yer almaktadır. I.C FRANSA'DA KONUT FİNANSMANI I.C.1 GENEL YAPI Bu ülkede nüfus artışının diğer AB üyelerine oranla daha yüksek olmasına rağmen, ev sahipliği oranının (1980'de %47, 1990'da %54)da yüksek olduğu görülmektedir."'""2 Devletin, Fransız bankacılık sisteminde de görülen müda­ haleci ve düzenleyici rolü, konut finansman kurumlarında da aynen hissedilmekte­ dir. Bu nedenle bu konuda uzmanlaşmış özel ipotek finans kurumları yerine, devletin önderliğinde kurulmuş finans kurumlarının bu piyasayı düzenledikleri görülür. Bu konuda ilk finans kurumu (Credit Foncier de France), 1852 yılında, uzun vadeli kredi arzeden bir kurum olarak kurulmuştur. Önceleri topraksız köylünün toprak sahibi olması amacıyla yapılanmış olan kurum (Almanya modelinden et­ kilenerek) daha sonraları gayrimenkul ipoteği karşılığında da kredi vermeye başlamıştır. Önceleri çıkardığı tahvillere alıcı bulamayan Credit Foncier, 1854'te Fransa Merkez Bankasına benzer bir yapıya dönüştürüldü. Böylece orta ve uzun vadeli kredi veren bir kurum, Fransa iktisat tarihinde, kredilerin yurt çapında dağılımının, Paris dışına kaymasını sağlamış, Paris'in yeniden gelişmesini, büyük caddelerin açılmasının finansmanını üstelenmiş ve önemli rol oynamıştır. Bu amaçla belediyelerin tahvillerine alıcı olmuş, büyük inşaat firmalarına kredi açmıştır. 1950'de çıkan bir yasa ile, inşaat sektörüne 1. derece ipoteğe dayalı uzun vadeli "'•'"' Şule, Bilir; A.g.k, İbid, " ' " ' 2 C E C , 1954, A.g.k. S. 106 (20yıl) kredi verme işini de yüklenmiş, 1996'da ise, ipotek karşılığı borç verme piyasasının düzenleyicisi olmuştur.''''^ Credit Foncier (CCF), halen uzun vadeli kredi vermekte ve kolaylıkla ciro edilebilir ipotek tahvilleri ihraç etmektedir. Sermayesinin büyük bölümü devlete ait­ tir. Fransa'da gerçek anlamı ile bir "Gayrimenkul Sermaye Piyasası" 1996'da çıkarılan bir kanunla kurulmuştur. Daha önceleri fiiliyatta var olan bu piyasa, bu yeni yasa ile yeniden düzenlenmiş, gayrimenkul kredisi ile uğraşan kurumlara yeni görevler yüklenmiştir. Yasanın amaçları şöyle özetlenebilir; 1) Gayrimenkul sermaye piyasasına fon akımı sağlamak, 2) Bu amacın gerçekleşebilmesi için, gayrimenkul sermaye piyasası kurum­ larına her türlü teşvik tedbirlerinden yararlanma olanağı bağışlamak, 3) İnşaatı, konut edinmeyi, destekleyen özel kredi kurumları yanında-Credit National, Credit Foncier de France-diğer banka ve mali müesseselere de aynı yönde faaliyette bulunduklarında Devlet desteği sağlamak, 4) İpotekli krediyi konut edinmeye yarayacak düzeyde tutmak, 5) Bu kredinin faizini düşük, vadesini uzun, ödeme taksitlerini orta gelir düzeyindekiler bakımından tahammül edilebilir ölçülerde tutmak, 6) Gayrimenkul sermaye piyasasında işyapan mali kurumların likidite sıkıntısı çekmelerini önlemek, 7) İpotek karşılığı borçları çakılı, hareketsiz, donuk olmaktan kurtarıp akıcı hale getirmek; yani; gayrimenkul rehni ile teminata bağlanmış borçları akışkanmobilitesi olan kıymetler olarak yeniden kıymet akımı döngüsüne sokmak.''''^ Fransa'da konut-tasairruf projeleri (housing,saving,schemes) aracılığıyla. Devletten onay alan herhangi bir finans kurumu bu konuda faaliyet gösterebilir (Mukavele sistemi). Bu sistemde, hükümetin onaylayacağı herhangi bir kurum görev alabilir. Bu projeleri yürüten en büyük finans kurumu belki de Credit Agricole'dir. Konut tasarruf hesapları %3,25 faizli ve vergiden muaftır. 18 ay tasarruf yapan kişi %4,75 faizle ve tasarrufunun 1,5 katını kredi olarak alabilir. Eğer 2,5 katını alacaksa, faiz %7'dir. Ancak bunlar konutun tamamını karşılayamayacağı için, diğer kredilerden de yararlanmak zorundadır.''''^ Konut finansmanında Credit Foncier ve Credit Agricole dışında tasarruf bankaları, ticari bankaları da hizmet ederler. Credit Foncier, belki tek ipotek bankası olarak kurulmuş olanıdır. Kaynaklarını, ihraç ettiği tahvillerden sağlamaktadır. Fransız konut piyasasında gayrimenkulun %80'ine kadar sabit ya da değişken faiz­ le konut verilmektedir. ''''8 Para ve Finans, A.g.k. S. 340 1^4 Gürsoy, A.g.k. S. 173 115 Boleat, M; "Innovations in Housing Finance Instruments and Institutions" OECD, Paris, 1986 S. 83 vd. ve Akçay, A.g.k. S. 67 I.C.2 İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirme Fransa'da menkul kıymetleştirme'ye geçiş, geleneksel ipotek tonlama sistemi­ nin artan sermaye baskısmı giderme ihtiyacmdan dolayı adeta zorunlu olmuştur."" ""^ Geleneksel ipotek kredisinde, banka tam yükümlülük altına giriyordu ve erken ödemeler finans tekniğini kesintiye uğratıyordu. Bu nedenle bu piyasa için uzun vadeli tonlamaya ihtiyaç duyulmuştu. Yeni bir tonlama ve kaynaklar 1988'de çıkartılan yasa ile menkul kıymetleştirme işlemine konu olacak vaklıklarda 2 yıl vadeli olma şartı aranmaktadır. Ancak söz konusu düzenlemenin, para arzı kontrolü üstündeki kontrolün azalabileceği kaygısıyla, vadesi 2 yıldan az olan kredilerin menkul kıymetleştirmesine izin vermiyor ve ihraçların yalnızca özel amaçlı aracı kurumlar (fonds communs de creances-FCC)ca yapılmasını öngörmektedir. İpotekli alacaklarla başlayan ve tüketici kredileriyle kredi kartlarına kadar geniş bir yelpaze açılan olan menkul kıymetleştirme uygulamalarına ilginç bir örnek. Aralık 1989 Banque National de Paris tarafından yapılmıştır; Borçla şirket satın alınması, (Leveraged Buy Out) kredilerinin satılması. Bu amaçla banka, 625 milyon dolar tutarında değişken faizli tahvil ihracı gerçekleştirdi. Yine Fransa'da (diğer gelişmiş ülkelerden farklı olarak), finansal piyasaların deregülasyonu (serbestleştirilmesi), piyasada yer alan kurumlara getirilen baskılarla değil, yine devlet tarafından düşünülmüş ve uygulamaya konulmuştur. Deregülasyon sayesinde fon kurumları arası rekabetin artacağına, fon maliyetinin azalacağına ve piyasa etkinliğinin yükseleceğine inanan Devlet otoriteleri, deregülasyonu gerçekleştirmiş ve menkul kıymetleştirmenin de aracılık maliyetini azaltacağına inanmıştır. I.D DIGER AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELERİNDE KONUT FİNANSİUIANİ İ.D.1 İSVEÇ İsveç'te, ipotek finans piyasası İngiltere dışında, kıta Avrupa'sında umut veri­ ci bir piyasadır. Bu ülkede ipotek kredisi veren Ospery Mortgages, Avrupa pazarında "ipoteğe dayalı menkul kıymetler" ihraç edebilmektedir. İsveç, finans kurumlarının bilançolarının zayıf olması, ipotek pazannın geniş olması (129 milyar dolar), menkul kıymetleştirmeyi oldukça kolaylaştıran ipoteklerin 5 yıl vadeli yapılarının olması, securitization'u teşvik edicidir."'"''' 1995'de AB'ye üye olan bu ülkede ev sahipliği oranı %60 olup, konut finans­ man piyasasında hem Devlet, hemde ipotek kurumları hakim rol oynamaktadır. Bu kurumlar fon kaynaklarını; tahvil ve finansman bonosu (İpoteğe Dayalı Menkul "•"•^ Cyrille, David; "Securitization in France", Asset Securitization, 1 9 9 1 , 8.60 ve Tantan A.g.k. 8.94 Kıymet) ihracı yoluyla sağlarlar. Açılan kredilerin vadesi değişmekte, bazen 40-50 yılı bulmaktadır. Bu kredilerin bir kısmı kamu garantisindedir. Finansman tamamen, kredi piyasası ve sermaye piyasasından sağlanmaktadır. 1992'ye kadar yeni konu­ ta yapılan yatınmın %71'i ipotek finans kurum kredilerinden, kalanı ise devlet kredileri ile finanse edilmistirJ^s I.D.2 İspanya Avrupa'da en eski kuruluş tarihlerinden birine sahip (1872) büyük ipotek Bankasını(Banco Hipote Cario), bugünkü (Mortgage Bank of Spain), sadece ipotek kredisi vermeye tek yetkili kuruluş olarak oluşturmuştur. Konut finansmanında uzmanlaşmıştır. 1981 e kadar da ipotek tahvili ihraç etmede tek yetkili kuruluş olmuştur. 1982'de yasal düzenlemeler yeni ipotek finans kurumlarının oluşmasına izin vermiştir (Sociaded de Credito Hipotecario). Mevduat toplama ve belirli ipoteğe dayalı menkul kıymetleri ihracını (ipotek tahvil, senet, sertifika) yapmaktadırlar. Konutun satın alınmasından, yenilenmesine kadar ipotekle güvenceli, kredi arz etmektedirler. Bugün İspanya'da konut finansmanı, mevduat finansman sistemi aracılığıyla sağlanmaktadır. Birleşik Tasarruf Bankaları (Confederated Savings Banks), piyasanın yaklaşık %60'ına sahiptir. Geri kalan payı İspanya İpotek Bankası (Mortgage of Spain), ticaret bankaları ve diğer ipotek finans kurumları almaktadır. İspanya İpotek Bankası, bir bakıma Fransa'daki Credit Foncier de France (CFF)'a benzemektedir. Devlet kısmen faiz oranlarını ayarlayarak, konut finans piyasasında müdaheleci rol oynamaktadır. İspanya İpotek Bankasının giderek pazar payı art­ maktadır. Faizler 3 yılda bir ayarlanmaktadır. En uzun vadeli krediler 10-15 yıl olup, değişken faizlidir. Konutun %70-80'i kadar kredilendirme (ödeme gücü dikkate alınarak) yapılmaktadır. Devlet 1992-95 yılını kapsayan konut programında, bu konuya özel önem vermekte, sübvansiyona açık olduğunu belirtmektedir."'"'9 I.D.3 İtalya Diğer AB ülkeleriyle İtalya, konut finansman sistemi açısından karşılaştırıldığında, yeterince gelişmediği gözlenmektedir. Özel sermayeli ipotek bankaları hakimdir. Ancak bu kurumlar, konut alçılarından çok, konut üretici­ lerine kredi arzetmektedir. Kurumlar fon kaynaklarını, ipotekli tahvil ihracı ile sağlıyorlar. (Değişken faizli, sabit faizli olarak). Bunun dışında direkt ipotek kredisi veren diğer finansal kurumlann başında Tasarruf Bankaları gelir. Ancak bunların bir kısmı kamusal sermayelidir. "• "• ^ "Europe on the Brink of a Boom" Euromonoy, Moreh, 1993, S.34 v d , Tantan. A.g.k. S.93 "• ""8 Boleat, A.g.k. S. 261 vd. ve Akçay. A.g.k. S. 65 "'"'Q Akçay, Ibid, Bununla beraber, orta ve uzun vadeli finansman bu ülkede, sadece özel kredi kurumlarınca sağlanır. Son yıllardaki yüksek faiz ve bu tür kredileri bulmak­ taki güçlük (bekleme dönemi),talebi kısa vadeli kredilere kaydırmıştır. Ancak talebin bunlan karşılaması da zordur. Tüm bu problemlere rağmen İtalya'da, Fransa ve Almanya'ya oranla ev sahipliği düzeyinin yüksek olması ilginçtir.(%67) I.D.4. Hollanda Hollanda'daki ipotek bankalannın sermaye piyasası kurumu olarak, özel statüleri vardır. İpotek tahvili veya senetleri (promisory note) ihraç ederek, fon kaynaklarını sağlarlar (en az 2 yıl vadeli). Bu kurumlann dışında belediyelerin kurduğu İnşaat kurumları (Building Funds)da ipotek kredisi arzetmektedir. Ayrıca Tasarruf bankalan, bu konuda giderek artan paya sahip olmaktadır. En önemli olanı, Robobank, olup, bu banka hem ticari banka, hem hizmet kurumu olarak faaliyettedir. Fonlarını uzun vadeli krediler karşılığında ihraç ettiği ipotekli tahvil ihraçlanndan sağlar. Robobank diğer ipotek bankalan gibi çalışır. Ayrıca ticaret bankaları da konut finansmanına en çok katkı sağlayan ikinci gruptur. Konutun % 75-100'üne kadar kredi verilmekte olup, vade ve faiz değişkendir. Hollanda'da ev sahipliği düzeyi oldukça düşük (%45)'tür. Anayasa ve mahalli idareler konut konusunda sorumludurlar. Özetlersek Hollanda konut finansman piyasasına, ipotek bankası sistemi ve mevduat finansman sistemi hakim bulunmaktadır. Bu konuda hizmet veren kurumlar ise, ipotek bankalan, tasarruf bankaları ve ticaret bankalandır. I.D.5 Portekiz Bu ülkede 1846'da kurulan ipotek kredisi veren Credito Predial Portgues, önemli hizmet görmektedir. Portekiz Merkez Bankası, bu kurumu tasarruf bankası şekline dönüştürmüştür. Böylece kurum, mevduat toplayıp menkul kıymet ihraç edebilmektedir. Konut finansman sisteminde, daha çok mevduatla finansman sistemi kullanılmaktadır. Bu sistemde tasarruf bankalan, ticaret bankaları, yatınm bankalan başlıca rolü oynamaktadır. En büyük tasarruf bankası (Caixa Geral de Depositors Portugues) kamuya ait kredi kurumu olup, fonlarının büyük kısmı mevduatlardan (vadeli) oluşur. Konut alımlarının başlıca finansörü olan bu banka, aynı zamanda konut yapımcılarını da finanse etmektedir. (Konut alıcılarına uzun vadeli, yapımcılara kısa vadeli). Ticari bankaların konut finansmanına katkıları sınırlıdır. Bu ülkede konut finansman sisteminin etkinliğinin olduğunu söylemek pek mümkün değildir.''20 I.D.6 Belçika 1936 yılında yasa ile kurulmuş kamusal ipotek kredi kurumu, ipoteklerin mobilizasyonunu sağlamak, teşvik etmek, ipotek oranlarını ve ipotek kredileri ile ilgili diğer maliyetleri düzenleme, konut yapımı, satın alımı için uzun vadeli krediler arzetmekle görevlendirilmiştir. Belçika'da konut finansman sisteminde, mevduat finansman sistemi hakimdir. Tasarruf bankaları (büyük ölçüde kamusal sermayeli) aktif rol oynarlar. Ticaret bankaları da son zamanlarda bu hizmetlere başlamıştır. Açılan kredilerle konut maliyetinin %75'ine kadar karşılandığı, ipotekli kredilerin sabit veya değişken faizli olduğu, değişken vadeye sahip olduğu görülüyor.''2i Ev sahipliği düzeyi %61 olup, son yıllarda ipotek piyasasının eski canlılığını koruyamadığı gözlenmektedir. Ekonomideki işsizlik önemli etki yapmaktadır. İpotek oranları yükselmiştir. Devlet talebi arttırmak için yeni binalarda KDV oranının 3/4 azaltılmış, vergi muafiyetleri getirmiş, sübvansiyon uygulamaktadır. Bu teşvikler konut alımında maliyetleri %1520 azaltan etki yapmıştır. Bunun yanında Belçika'da konut finansman sisteminin daha çok, sosyal konut finansmanma kaydığı anlaşılmaktadır. Belçika'da si gorta şirketleri de, ipotek piyasasında etkin bir faaliyet yapmaktadır. I.D.7 Danimarka Danimarka konut finansmanında ipotek bankası sıstemi önemli rol oynar (Realkredit Institutter) adlı ipotek finans kurumları, ipoteğin oluşturulması karşılığında kredi veren ve bu amaçla borsada kotalı (quoted), "ipotek tahvilleri ihraç eden kurumlardır. Hem yönetimleri, hem de verdikleri vade ve hacmi açısından özel şartlara (yasal) tabidirler. İki şekilde organize olabilmektedir. 1) Hiç, kimsenin işletme varlıklarına sahip olmadığı bağımsız kuruluşlar. 2) Rehinli gayrimenkulle, birliğin taahhütlerine müştereken veya ayrı olarak yükümlü borçlulara bir birlik olarak organize olabilirler. Görüldüğü gibi, Danimarka'da konut finansmanı büyük ölçüde ipotek kredi kurumları (Mortgage Credit lnstitutions)'nca sağlanmaktadır. Bilindiği gibi bu kurumlar, açtıkları kredilerin kaynaklarını, tamamen sermaye piyasasına yaptıkları ihraçlardan sağlarlar. 120 ibid, "•21 European Federation of Building Societies Annual Reports, 1993, 8.50 ve Akçay 8 . 66 LD.8 Finlandiya Bu ülkede konut finansman sistemine, mevduatla finansman sistemi yanmda devletin de katıldığı ve hakim olduğu görülmektedir. Bu piyasada hakim kurumlar ise tasarruf bankaları; kooperatif bankaları ve ticaret bankalarıdır. 1994 yılında %52,1 'lik konut finansmanına katkı yapan kurumlar ticaret bankalan olmuştur. İkinci sırada ise tasarruf bankaları, gelmektedir (%28,5). Mevduatın vergiden muaf olması, bankaları konut finansmanına yöneltmiştir. Kredi vadesi oldukça kısa olup (15 yıl), faizleri de değişkendir. ''22 ülke yaklaşık %70 ev sahiplik düzeyi ile oldukça yüksek bir orana sahiptir. I.D.9 Yunanistan Bu ülkede Ulusal Konut (ipotek) Bankası 1924'te yasa ile kurulmuştur. Diğer bankalar bu bankanın grubuna dahil olup, anonim şirket olarak yapılanmışlardır. Amaçları, konut inşaatını finanse edecek uzun vadeli krediler sunmak ipotek tahvil­ leri ihraç etmek, tasarruf mevduatı toplamaktır. Konut finansman piyasasında mevduatla finansman ve ipotek bankası sis­ temi hakimdir. Ancak konut finans piyasası çok gelişmemiştir. Konut yapımı ve alımlarının finansmanı, piyasa dışından da büyük ölçüde finanse edilmektedir. Başlıca kurumlar, National Bank of Greece, Commerce Bank of Greece, Greece Post Office Savings Bank'dir. Mevduat toplayan bu milli banka, ticaret bankası ve Tasarruf Bankası dışında, yukarıda değindiğimiz Yunanistan Ulusal Konut (ipotek) Bankası (National Housing Bank of Greece) en önemli paya sahiptir.''23 I.D.10 Lüksemburg Bilindiği gibi başlıca uluslararası bankacılık ve finans merkezlerinden biridir. Konut finansman piyasasında, mevduatla finansman sistemi hakimdir. Devlet Tasarruf Bankası (State Saving Bank) hemen hemen piyasaya yön veren tek kurum gibidir. Konut alımlarını kredilendirir. Ayrıca konut yardım kurumu gibi de çalışır. Devletin bankası gibi yetkilerle donanmıştır. Konut finansmanı sağlayan diğer kurumlar, özel sektör emekli sandıklandır. Ev sahipliği düzeyi %68 oranındadır. Avusturya'daki konut finansman sistemi Almanya'ya (Bausparkessen'e dayalı) İrlanda'daki sistem ise İngiltere'nin modeline (Building Societies'lere dayalı) çok yakındır. Bu nedenle bu modeller her iki ülke için incelendiğinden burada tekrar ele alınmamaktadır. ''22 European Federation of Building. A.g.k. S. 87-88 ''23 Boleat, A.g.k. 1986, 8 . 281 v d . Akçay, 8.70 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE KONUT FİNANSMANI VE ÖRNEK UYGULAMALAR I. GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ Makro ekonomik açıdan konut sektörü ile bu sektörde geçerli konut finansman çok yakındır. Bu nedenle bu modeller her iki ülke için incelendiği için burada tekrar ele alınmamaktadır.sistemlerinin ülkenin gelişmişlik düzeyi ile ilişkisi son derece açıktır. Bu ülkelerde nüfus artışı hızı ve şehirleşme oldukça yüksek olup gerek ülkenin fonlan, gerekse fertlerin tasarruf düzeyleri ile konut açığı sorununun çözüm­ lenmesi kuşkusuz kolay değildir. Gerek hükümetler ülke kalkınmasını gerçekleştirmek amacıyla daha çok sınai yatırımlara öncelik vermekte, gerekse bu ülkelerde finans piyasaları, sermaye piyasaları ve kurumları yeterince gelişmediğinden koşullara uygun finans teknikleri ve modellerinin de ortaya koyulmadığı görülmektedir. Konut Finansman Sistemini besleyeceic fonları, daha çok kamu sek­ törünün kullanmaya eğilimli olması (Sermaye birikimi yetersizliği) mevcut fonlann finans kurumları aracılığıyla hane halkına arzedilmesi de bir ölçüde engelle­ mektedir. Bu gibi ülkelerde daha çok finans kurumlarının kısa vadeli mevduatlara dayalı olarak kısa vadeli kredilerde uzmanlaşmış ticaret bankacılığı şeklinde yoğunlaşmış olması, sorunu daha da güçleştirmektedir. Bunun yanında gelenek­ sel ipotek piyasasının geliştiği ülkelerde, bu kez ipotek finans enstrümanlannın işlem göreceği ikincil ipotek piyasası ve menkul kıymetleştirmede geri kalındığı görülmektedir. Gerek kamu sektörününün konut sektörüne ve konut finansmanına yeterince ilgi göstermemesi, gerekse özel tasarruflarla bu sorunun çözülmemesi, bazı ülkeleri bu konuda özel sistemler geliştirmeye yöneltmiştir ve bu konuda Dünya Bankası'nın teknik bilgi düzeyinde, bazen de maddi imkanlarla onlara uygun konut finans poli­ tikalarının geliştirilmesinde önemli katkılar yaptığı görülmektedir. Genelde bu konu­ da önerilen ana fikir; bu ülkelerin konut finansman sistemini, özel sektör finansal kurumları ile piyasa mekanizması koşulları içerisinde çözmeye gayret etmeleri ve ülkenin koşullarına uygun bir kurumsal yapılaşmaya (özel nitelikli uzman kuruluşlarla) gitmeleri yönünde çalışmalarıdır. Bu sistemin niteliklerini sürdürebilir yapıda oluşması, son derece önem taşıyan bir husustur. I.A KOLOMBİYA'NIN BAŞARILI KONUT FİNANS SİSTEMİ DENEYİMİ I.A.1 Sistemin Yapısı Kolombiya konut finansman sistemi, 1972 yılından itibaren ülkedeki yüksek enflasyona rağmen başarı ile uygulanmış bir programa dayanmaktadır. Bu pro­ gramın ülkedeki İspanyolca adı UPAC (Unit of Constant Purchaising Power) (Sabit Satın Alma Gücü Birimi) olarak tanımlanmaktadır. UPAC ile ülkede "Corporacion de Ahorra y Vivienda" (Konut Tasarruf ve Kredi Bankası) adı altında 10 kadar bankanın kurulduğu ve her bankanın yaklaşık yurt çapında 50-60 şube ile çalıştığı (toplam 500 şube, 5 milyon tasarruf mevduat hesabı) yeni bir örgütlenmeye gidildiği görülmektedir. Ülkede böylece mevcut ticari bankacılık sistemi yanında yeni bir finans kurumlan gurubu (İpotek-kredi bankalan)'nın da hızla yer aldığı gözlenmiştir. Bu yeni finansal kurumlann özelliklerini şöyle sıralayabiliriz. (Konut Tasarruf ve Kredi Bankalarına, kısaca Konut Bankası diyeceğiz) 1- Konut bankalan, ticaret bankacılığı olup, yine devletin düzenlediği yasal mevzuata göre kurulup, faaliyette bulunurlar. 2- Konut bankaları, ticaret bankacılığı, yapamazlar. Ticaret bankaları da, bu konut kredi bankalarının fonksiyonlannı yapamazlar. 3- Konut bankalarının mevduatlarına, munzam ve disponsibilite oranı olarak %5 uygulanırken, ticaret bankalarında bu oran %25 civarında olmuştur. 4- Konut bankalarına Devlet direkt sübvansiyonda bulunmamıştır. 5- Konut bankalarında, mevduatlara nominal faiz yerine enflasyon endeksi uygulanır. Ticaret bankalarında ise nominal faiz oranı uygulanmıştır. 6- Konut bankalarında uygulanan endeks sistemi günlük parasal düzeltmelere (aylık ve 3 aylık düzeltmelerden çok) dahi imkan tanır. Bu nedenle diğer endeksleme sistemlerinden ayrılmaktadır. Tasarrufçunun fonları bu şekilde enflasyondan korunurken, endeks bilançonun her iki yönüne (aktif-pasif) uygulandığından, verilen ipotek kredilerinin de enflasyona karşı korunması sağlanmıştır. Sistemin etkinliğinin belki de en önemli hususu bu özelliği olmuştur.Kolombiya endekslemesi olarak bu özellik vurgulanmaktadır. 7- Bu kurumlar sadece konut edinmek isteyen tasarrufçuya ipotek kredisi ver­ mez. Konut üreten inşaat firmalarına da kredi arzeder. 8- Kolombiya'da sadece bu kurumların hesaplanna endeks uygulanmaktadır, (tasarruf ve kredi hesapları) 9- Bu bankaların uyguladığı uzun vadeli konut kredilerinin başlıca temel nite­ likleri şunlardır; a) Tasarruf Dönemi; Tasarruf süresi (önceden birikim amaçlı) yoktur. Fertler istedikleri zaman konut kredisi için bankaya başvurabilir. Ayrıca konut bankalarına yatırılan mevduata belli bir oranda reel faiz uygulanmakta ve bu oranı Devlet regüle etmektedir. Vadesiz mevduata uygulanan faiz ise çok düşüktür. b) Kredi Faizi; Kredinin vadesine ve konutun bulunduğu bölgeye göre (%2,5-12) arası değişen bir reel faiz uygulanır. Tüm değişiklikler Merkez Bankası'nca belirlenip, kontrol edilir. c) Geri Ödeme Vadesi; 10,12,15,18 ve 20 yıllık dilimler oramnda değişmektedir. d) Endelcs; Merkez Bankası'nm açıkladığı tüketici fiyat artış endeksi kul­ lanılmaktadır. Kolombiya endeksi diye anılan bu endekste, değerlendirme günlük yapılmaktadır. Merkez Bankası her ay sonu, o ayı takip eden ay içinde kullanılması gereken günlük endeksi açıklamakta ve tüm konut bankalan bu endekskleri uygu­ lamakta zorunlu bulunmaktadırlar. 10- Konut bankalarından alınan konut kredileri için faiz giderlerinin, gelir ver- gisinden düşülmesine izin verilmiştir. 11- Programm en zor dönemi ilk 2 yıl içerisinde yaşanmıştır. Rakamların enflasyondan dolayı büyümesi, en çok eleştirilen husus olmuştur. 12- Devlet, dar gelirli kitle için konut bankalarını %100 finansmana mecbur etmiştir. Bunun sonucunda konut bankası, toplam kaynakların %7'sini dar gelirlilere tahsis etmiştir. (%100 kredilendirerek) Kuşkusuz bu tip kredilerde geri ödeme prob­ lemi yaşanmıştır. Bu konuda devlet müdahalesi gereksiz bulunmuştur. 13- Zaman içerisinde, Kolombiya endekslemesine hükümetler bazı müda­ halelerde bulunmakla beraber, sistemin esası bozulmamışıtır. Genellikle müda­ haleler munzam ve disponsibilite oranlan ile faiz oranlan üzerinde olmuştur. Çok az olarakta, toplanan mevduatlann belirli bir kısmının düşük gelir guruplarına kanalize edilmesi konusunda da olmuştur. LA.2 Değerlendirme Kolombiya'da 1972'de konut finansmanı sistemi olarak uygulamaya koyulan bu program, başarısıyla dünyada dikkatleri üstüne çekmiş bulunmaktadır. Bu konut finansman sisteminin; hem fon toplama, hem de kredi verme baknmından enflasyonist bir ortamda işleyebilmesindeki başarısı, bu konut bankalarına yatınlan tasarruflar (mevduat) ile yine bu kurumların verdikleri İpotekli kredilerin aynı endekse tabi tutulması bulunmaktadır. 30 milyonun üstünde bir nüfusa sahip ülkede (ki tasarruf düzeyide düşük), 5 milyon mudiye sahip olabilen bu sis­ temde, hem tüketici enflasyondan korunmuş hem de banka, verdiği kredilerin eriyip gitmesini engellemiştir. Aslında sistemin en zor yönü olan "fon toplama" da bir aksama olmamıştır. Her zaman kredi talebi, kredi kaynaklarından fazla olduğu için de, konut bankaları fazla talep içerisinde en sağlıklı kredi taleplerini kabul ederek, kredi risklerini asgaride tutmayı başarmışlardır. Ülkede konut finansmanında, fon alış verişini yöneten tek bu kurumlar olmuşlardır. T i c a r i bankaların bu işe sokulmaması, aslında amaca uygun olmuştur. Çünkü bu bankalar esasen 1 yıl vadeyi geçmeyen kısa vadeli mevduat ve kredilerde uzmanlaşmış, para piyasası fon kurumlarıdır. Ticari bankalar bu alanla sınırlı kalmışlardır. Konut finansmanında uzmanlaşmış bu yeni kurumlarda kendi alanlarında fon transferini sağlamışlardır. (Orta vadeli krediler mekanizması) Kolombiya'nın sosyo ekonomik yapısı Türkiye'nin yapısına çok benzemekte olup, bu nedenle uygulama ve başarı, detayda incelemeyi gerektiren bir olay olarak ortadadır. Yüksek nüfus artışı, yüksek oranlı enflasyon ve hızlı şehirleşme konut açığı hep ortak sorunlarımızdır. Artan konut maliyetleri ile gelirlerin aşınması karşısında konut açığının giderek artmasına rağmen, enflasyona rağmen, düşük tasarruf düzeyine rağmen, bu yeni konut finans sistemi ve kendine özgü kurumları ile Devlet, gerçekten uzun yıllar başarıyla bu sistemi özel sektör eliyle sürdürmüş (direkt sübvansiyon yapmadan), regüle ederek, özel bazı (az da olsa) uygulamalara giderek, çok kısa sürede kurdurduğu 1 0 banka ve yüzlerce şube ile amacına ulaşmıştır (3 milyar dolar toplam tasarruf). Bu sistemde, enflasyonlu ortamda bile sisteme fon akışı sürekli hale gelirken, finansal kurumların da riske girmesi engellenmiştir. İkinci sistem, özel sektör finans kurumlan ile yönlendirilmektedir. Kişiler kendi konutlarına sahip olmalarını sağlayacak kredileri, piyasa koşullarına uygun olarak temin etmektedir. Diğer bir hususta, bu finans kurumları (konut bankalan) uzmanlaşmadan yararlanmışlardır. Bilindiği gibi konut finansmanı, vade yapısı itibariyle ayrı bir ihtisas gerektirir. Özel bir tasarruf/ipotek sistemi, yine özel bir mevzuatla bu kurumların aktivitesine bırakılmıştır. Kolombiya uygulaması endeksleme ve uzman konut finansman kurumları sayesinde, enflasyonist (kronik) bir ortamda bile, söz konusu konut finans sistemi fonksiyonlarını başarıyla yerine getirmiş, önemli bir deneyim olarak genel kabul görmüş bir modeldir.''24 Piyasa mekanizmasına dayalı. Devlete parasal bir maliyet getirmeyen (sadece teşvik, işleyiş ve kontrolü bulunuyor) bir tasarruf/ipotek sistemi olup her kesime açık olan bir model olarak yaşamını sürdürme şansına sahip bulun­ maktadır. I.B BREZİLYA'NIN KONUT FİNANS SİSTEMİ MODELİ VE DENEYİMİ 1964 yılında Milli Konut Bankası (BNH)'nı kurarak, 3 profesörün önerileri doğrultusunda başlatılan bu konut finans sistemi, ülkede mevcut 27 (Saving and Loans) Tasarruf ve kredi kurumu ile beraber, bu alanda ülkede kurumsallaşmayı sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. BNH ve 27 (S&L's) kurumuyla, özellikle ülkede gelir düzeyi düşük gelir gruplarına da konut sağlamak amacı güdülmüştür. Sistemin başlıca özellikleri şu şekilde sıralanabilir. 1) Söz konusu (S&L's)lar aracılığı ile konut kredisi halka kullandınimıştır. Bankalann (S&L's), bu alanda kullandıkları kaynakların %60'ı mevduatlardan fonlanmakta, %40'ı ise devlet tarafından sübvanse edilmektedir. 2) Devlet bir sübvansiyon kaynağını ise, ülkede kamu veya özel sektörde çalışan her kişinin brüt maaşının %8'ini Konut Finansman Bakanlığı adına almak şeklinde bulmaktadır. 3) Aylık ipotek kredisi geri ödemeleri, enflasyon endeksine göre yeniden belir­ lenmektedir. (Önce anapara tutarı belirlenerek sonra onun üzerinden geri ödeme hesaplanmıştır). Bu endeks (veya düzeltme faktörü) UPC olarak tanımlanır. 4) Bankalar tasarruf hesaplarını yılda bir defa endeks bazında değerlendir­ miştir. Mevzuat böyledir. Bu nedenle bilançolarındaki kredi portföyü (3 ayda "•2^ Bu konuda Bkz; Emlak B a n k a s ı , " Kolombiya Konut Finansmanı Programı" 15-16 Aralık 1988; Boleat, Mark; National Housing Finance System, S; A Comparative Study, Croom Helm, Ltd, London. 1085, Alp.A; İpotek Kredileri ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler yoluyla Türk Konut Sorunu, SPK, 1996 değerlendiğinden), tasarruf hesaplarından (kaynaklardan) çok daha hızlı büyüme göstermiştir. 5) Devlet, ipotek piyasası ve kurumlarını geliştirmek amacıyla, vergisel teşvikler getirmiştir. Bunlardan en önemlisi BNH'ın ihraç etmiş olduğu ipoteğe dayalı menkul kıymetlere getirilen vergi istisnasıdır. 6) Uygulanan konut finans-kredilendirmenin özellikleri şunlardır; a)Tasaruf Dönemi; Ön birikim dönemi yoktur. Kişiler istedikleri zaman kredi için talepte bulunabilir. b)Kredi Faizi; Reel faiz (%1-5), kredi miktarı ve konut büyüklüğüne göre değişmektedir. c)Geri Ödeme Vadesi; 20,25,30 senelik zaman dilimleri halindedir. Tercih kişiye bırakılmıştır. d)Endel<s; Enflasyon endeksi olup. Merkez Bankası aracılığıyla (tüketi­ ci fiyat artış endeksi) her ay açıklanmaktadır. Konut Finans Sistemi, uygulamada şu problemlerle karşılaşmıştır. 1) Programın ilk 3 yılındaki uygulamalarla (Saving and Loans) Bankalar tasar­ ruf hesaplarını yılda bir kez endeks bazında değerlendirirken konut kredilerini (geri ödeme) her 3 ayda bir değerlendirdiğinden borçlar, kaynaklardan çok hızlı büyüme göstermiş ve her 3 ayda bir yükselen/arttırılan taksit ödemeleri, borçlunun gelirleri ile aynı oranda artmadığı için sistemde tıkanmalara yol açmıştır. 2) Ayrıca ücretlilerden gelirlerinin %8'ini fon olarak kesen Konut Finansman Bakanlığı, bu fonları daha önce taahhüt ettiği gibi 27 Saving and Loans'lara (bankalara) aktarmamış (1984-88 arası) bu fonları Devlet bütçe açıklarını kapat­ mak için kullanmıştır. Bunun sonucu olarak da 3 sene bu bankalar, kredi talep­ lerini kredi kaynakları ile fonlandırdıkları için (hem yüksek reel faiz uygulamışlar) hem de, kredi taleplerini çok sınırlı karşılamışlardır. Kuşkusuz bu uygulama sonucunda orta ve dar gelirliler uzun vadeli konut kredilerinden faydalanmışlardır. 1962'den 1984'e kadar çok başanlı şekilde uygulayan Brezilya, 1988 sonrası gerek hükümetin bu şekilde tutumu gerek %300'leri aşan enflasyon nedeniyle, sistemin önü tıkanmıştır. Halbuki 1962'den 1988'lere kadar, yıllık ortalama enflasyon %90 civarında olduğu halde bu konut finans sitemine başlayan ve yıllarca başarıyla sürdüren Brezilya, hükümetin özellikle bu fonlara el atmasıyla kesintiye uğramıştır. Programın ucuz fon temini (%8'lik aktarımı) özeliği programın yıllarca başarılı olmasını sağlamıştır. Özetlersek, Brezilya'nın konut finans modeli, enflasyonist ortamda fertlere uzun vadeli kredi sağlayarak, konut edindirmede uzun yıllar başarılı bir uygulama olmuştur. Ancak Brezilya'nın 1988 sonrası %100'leri, hatta %300-400'leri aşan bir enflasyonist sürece girmesi, bu nedenle sadece konut kredilerinin geri ödemesi ve anapara (tasarrufları) değil, tüm tasaruf ve finansal araçlar ile gelirlerinde aylık enlasyona endekslenmiş olması, (fertlerin elektrik faturalarına kadar), endeks lenme enflasyonu adete körükleyici bir faktör lıaline gelmiştir. Sistem çıkmaza girmiş, sadece mevcut tasarruf bankaları (Saving and Loans Asso, Saving Banks) kendi kaynaklarıyla, yüksek reel faizlerle, yüksek gelir guruplanna konut kredileri kullandırmışlardır. Böylece orta ve dar gelirliler konut kredileri ala­ mamaktadır. Bu arada BNH'in etkinliği kalmadığı için (1966-86 arası başanlı olduğu halde) kurumun faaliyetleri sona erdirilmiş ve bu kurumun fonksiyonu CEF (Caixa Economica Federal)'e devredilmiştir. Bu kurum da daha sonra Maliye Bakanlığı'ndan alınarak. Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır. Sonra bu bakanlığın lağvedilmesiyle, tekrar Maliye Bakanlığına dönülmüştür. Bu sık sık örgütsel yapının değişmesi, kurumu daha etkinsiz bir duruma getirmiştir.^ 25 I.C NİJERYA'DA ÖZEL VE KAIMUSAL DESTEKLİ KURUMSAL KONUT FİNANSMANI I.C.1 Giriş Şehir nüfusunun hızlı artması, kamusal ve özel gelirlerin düzeylerinin yük­ selmesi, gelişmekte olan ülkelerde son iki yüzyılda konut gereksiniminin büyüme­ sine yol açmıştır. Yetersiz konut arzı olan her ülkede, konut finansmanının sağlan­ ması bir öncelik haline gelmiştir. Gerçek odur ki iyi şartlarda konut edinmiş bir yurt­ taş verimli bir yurttaştır ve bu yurttaşın milli gelirin büyümesine katkısı olmakta demektir. Nijerya "Yeni Ulusal Konut Poltikasıî (New National Housing Policy) özel komitesinin bir raporunda şöyle denmiştir: "Gıdadan sonra barınak" insanoğlunun ikinci önemli ihtiyacı olmuştur. "Konut"herzaman barınmadan çok daha fazla şey ifade eder. Çünkü toplumun bütün sosyal servislerini kapsar ve çevreyi yaşanabilir bir hale getirir. Nijerya'nın konut problemi hem büyük hem de komplekstir, ayrıca bölgesel farklılıklar gös­ terir. Kentlerimizin çoğunda problem konut sayısına değil, aynı zamanda konutların ve çevrenin kalitesizliğine bağlıdır. Sonuç kendini, kalabalık konutlar, yetersiz altyapı ve süratle bozulan çevre şeklinde ifade eder (1985 Raporu, S.1). Yurttaşların sosyo-ekonomik şartlannın geliştirilmesi ihtiyacını gözönünde tutarak, bir ülkede insanların sığınma ihtiyaçlarını karşılayacak finansal kaynaklar harekete geçirilmelidir. Bu özellikleri gözönünde tutan federal hükümet konut problemini çözmek üzere 1977 yılında "Nijerya Federal İpotek Bankası" (Federal Mortgage Bank of "•25 Bu konuda Bkz; Emlak B a n k a s ı , " Brezilya Konut Finansmanı Programı" 12-13 Aralık 1988; Boleat, Mark; National Housing Finance System, A.g.k; Batley, R; The Brezilian National Housing Bank University of Birminghan Publication 1979, Alp, A; "İpotek Kredileri..." A.g.k Nijerya)'n!n (FMBN) kurmuştur. Banka Commonwealth Development Corp. dan devraldığı (Nijerya Yapı Topluluğunu) "Nigerian Building Society" da bünyesine katmıştır. Ancak, aradan 14 yıl geçmiş olmasına rağmen, konut sektöründeki kantitatif ve kalitatif sorunlar belirgin olarak devam etmektedir. Diğer taraftan, son yıllarda başlıca girdi maliyetlerinin hızla artması (arsa fiy­ atları, yüksek konut standartlaFi inşaat yapım maliyeti, finansman ve yönetim maliyeti v.b) finansman konusunu giderek zorlaştırmaktadır. Problemler o kadar komplike görülmektedir ki, Nijerya'nın özel ve kamu sek­ törlerinin, konut sektörünü etkin bir şekilde besleyecek, yeterli yerel yatırım fonlarını yaratması imkansız gibidir. Mart 1991'de Başkan İbrahim Babangrda, 2000 yılına kadar, barınma prob­ lemine çözüm getirmesi yolunda, rehber olması beklenen Milli Konut Politikası'nı başlatmıştır. Doramola'ya göre (1991), ülke 2000 yılına kadar 8 milyon ünite olan BM konut hedeflerine ulaşmak için yılda 700.000 ünite konut üretmelidir. Bunu gerçekleştirmek için, diğer önlemler yanında Nijerya Federal ipotek Bankası (FMBN)'nin yeniden yapılanması yönünde çalışma başlatılmıştır. Bu yeniden yapılanmanın dezavantajı. Milli Konut Politikasına bağlı olarak, yeni ipotek kurumlarının ortaya çıkmış olmasıdır. İş ve Konut Bakanı Mamman Konagora, ilk dört ipotek kurumuna lisans verirken şu şartı koşmuştur. "İlk lisanslı İpotek kurum­ ları olarak sizlerin ülkenin konut problemini çözmek üzere gerekli olan, uzun dönemli fonları mobilize etmek için yüksek operasyonel standartlar belirlemeniz gerekir. Milli politikanın başanlı bir şekilde uygulanabilmesi için, sizin kurumlarınıza çok önemli görevler düşmektedir." Yeni Milli Konut Politikası Özel Komite Raporu (1985), FMBN'ye federal düzeyde, sermaye piyasalarından konut endrüstrisine fon akımını sağlayacak, tek kurum olma işlemini yüklemiştir. Bu bakımdan FMBN, "Apex Mortgage Bank or Institution" olarak işlev görmek üzere yeniden organize edilmiştir. I.C.2 Kent "Konut" Ekonomisi Geçtiğimiz iki yy.da konut fiyatyarı ile ilişkilendirilen kent arazilerinin kullanımı konularında, ABD ve İngiltere'de çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bütün bu çalışmaların konut piyasasına katkısı olmakla, hala bazı eksiklikleri bulunmaktadır. İlk çalışmalarda emlak fiyatları değişkenlerinin iş merkezine yakınlığı (Central Business Dictrict)(BD) veya işe olan yakınlık ilişkisi ile belirlendiği ve emlak değerlerinin iş merkezine uzaklık ve maliyetinin bir fonksiyonu olduğu varsayılmıştır.''26 Bu çalışmaların sorunu tek yönlü olmalarıdır; zira CBD'ye fazlaca önem veril­ miş ve diğer değişkenler ihmal edilmiştir. Son çalışmalarda ise, emlakla ilgili diğer 126 Broodsky, H; Residental Land and Improved Vaules in a Central City", Land Economics, Vol. 46 1970 8 . 2 2 9 - 4 7 değişkenler de gözönünde bulundurularak, bu tijr eksiklikler giderilmekle birlikte, konut edinme konusu çözümlenememiştir. Homojen bir konut piyasası tanımı yap­ mamış olan pek çok literatür vardır. Bu çalışmaların ortak metodolojisi ise şudur: Konut fiyatları, şehirleşme kalitesinin regresyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda '•^^ Stratsheim de karşılıklı kesit tahminlerinin düzgün bir şekilde yapılmasıyla emlak fiyatlarının tahmin edilebileceğini belirtmiştir. ABD ve İngiltere'de yapılan pek çok çalışmada nüfus yoğunluklarının etkileri üzerinde durulmuştur. Ball ''^s bu tür verilerden yola çıkarak yaptığı hesaplamalar­ da regresyon modelinin gücünü abartacağını söylemiştir. O günden beri, konutla ilgili çok az mikro-ekonomik analiz yapılmıştır. Megbolugbe'nin''29 Jos adlı çalışması Nijerya için yapılan ilk girişimdir. Bu devlet­ lerin bu konudaki benzer ilişkileri şunlara bağlanabilir. (i) Gelişmekte olan ülkelerde emlak değerlerinin belirlenmesiyle ilgili zorluklar; (îi) Gelişmekte olan ülkelerde, konut piyasalarının az gelişmiş olduğuna inanılması, ve bu konuda yapılacak mikro ekonomik çalışmalann, bu sektörde yerleşik sosyo-kültürel ve politik kurumlar tarafından, uygulanılması bulunması; (İÜ) Bu tür piyasalardan elde edilecek verilerin güvenilir olmaması. Herşeye rağmen, gelişmekte olan ülkelerde kentsel konut piyasası, mikro ekonomik analizi yapabilmek mümkündür.'i^o Bunun nedeni hükümet müdahaleleri­ ne ilişkin kamu politikalannın tamamıyle önemli piyasalara geçişini engelleme konusunda etkisiz olduğudur. I.C.3 Finansal Sektör ve Konut Finansmanı Finansal sektör içindeki bir çok kurum konut finansmanı ile ilgilenmektedir; bunların arasında ticari bankalar, büyük ipotek kaynaklarına sahiptir. Bankaların konut finansmanı konusundaki faaliyetleri. Merkez Bankası tarafından yürütülebilmektedir. 1987'ye kadar konut tercih edilen sektör olarak görülmekteydi. Ancak FMBN'nin krediler için ayırdığı kaynakların yetersiz olması nedeniyle, yeterince kredi verilemedi. Uzun dönemli ipotek kredileri aslında ticari (commercials) bankalarca pek cazip bulunmamaktadır. Bununla birlikte 1987'den sonra konutun tercih edilen sektörlerin içine dahil edilmemesi de bankaların katılım oranını düşürmüştür. "•27 stratszheim, M; "Hedonic Estimation of Housing Market Prices; A Further Comment" Review of Economics and Stratistics, Vol.56 1984 S.404-6 "•28 Ball, M.J; "Recent Emprical W o r k on the Determinants of Relative House Prices" Urban Studies, Vol.10 1973 8. 213-33 "•29 Megbolugbe. I. F ; " Econometric Analysis of Housing Trait Prices in a Third World City" Journal of Regional Science, Vol.26 1986, S 533-547 "•30 Arimah, B.C;" An Analysis of Urban Housing Market in a Developing Country; A Case study of Ibadan, Nigeria"s University of Ibadan, 1990 Konut finansmanında merchant bankalar, ticari bankalara göre daha az rol oynamıştır (Bkz Tablo) Commercial bankalar konut kredilerini daha kısa dönemler için finanse etmektedir. TASARRUF İSTATİSTİKLERİ (KÜMÜLATİF) Yıllar Büyük banka­ Federal Yatınm National Federal Ticaret ların Tasarruf Bn.larında İpotek Bankala­ Provident Tasarruf Bankalan Bankaları vadeli mev. Sertif. ve diğer rının vdl Fund ve Tas. Mevduat­ ları 1970 1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 98.6 98.8 99.1 99.2 86.0 86.6 87.8 87.0 86.7 89.0 89.5 88.3 84.3 85.6 85.5 84.3 82.4 80.9 80.2 84.0 84.2 - 11.5 8.8 8.6 8.9 9.0 7.4 5.9 5.7 5.5 5.0 4.6 4.3 4.1 3.2 2.5 3.4 N.A 1.4 1.2 0.9 0.8 0,4 0.4 0.3 0.3 0.3 0.2 0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.2 N.A - - - - - - 0.6 0.6 0.7 0.6 0.6 0.7 0.7 0.9 0.9 1.0 1.0 0.8 0.9 0.7 0.7 1.1 1.0 1.9 3.5 2.6 3.2 3.7 2.8 3.8 5.0 9.2 8.4 8.8 10.5 12.5 15.1 16.5 12.4 14.9 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 N.A - Kaynak: Central Bank of Nigeria, Statistical Bulletin, Vol.1, Nos: 1 and 2 1984'de ipotek kaynaklarının toplam değeri (residential ve non-residential property), (formal sektör finansal kurumlarının sahip olduğu), yaklaşık olarak W 3.000 milyondu bu rakamın %84'i ise ticari ve merchant bankalarına aittir. Ticaret ve merchant bankalarının ipotek kredilerinin ancak %6'lık kısmı 5 yıl ve daha fazla ödemeli iken, %80'den fazlası ise 2 yıllık veya daha az geri ödemeli kredilerdir. Ticaret ve merchant bankalarının bu tür kısa vadeli kredileri tercih etmelerinin bir nedeni, kısa dönemli kredilerin karlı olması, uzun dönemin ise riskli olmasıdır ve bir diğer neden ise Nijerya Merkez Bankası'nın kısa dönemli kredileri tercih edecek düzenlemeler yapmış olmasıdır (1987'den önce). Bu konuda kısa dönemli krediler­ den vazgeçilmesi halinde, kredi piyasalarının zayıflayacağı yönünde şüpheler vardır. Sigorta şirketlerine hayat sigortası kaynaklarının en az %25'ini gayrimenkule (real estate) yatırmaları konusunda mecburiyet getirilmiştir. Pratikte, bu şirketlerin ev tadilatı için verdikleri krediler, müşterilerine kredi politikası çerçevesinde kul­ landırılmaktadır ve bunlar genellikle yüksek kiralı evlerdir (ki krediyi geri almak için önemlidir). Ayrıca 1976 tarihli bir sigorta kanunu da vardır. Bu kanunda şirketler hayat sigortası dışındaki kaynaklarının, %10'luk kısmını mülke (real property)e yatırmak zorundadırlar. National Provident Fund belirli kategorilerde yer alan işçilerin zorunlu tasarruf fonudur. Her işçi ayda N- 6.0 milyon yatırmıştır.(1978-79). Fakat fonda konuta para yatırmaya ilişkin, herhangi özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Sonuç olarak, konut kredilerinde, ortalama olarak talep uzun dönemli kredilere yapılmaktadır, çünkü uzun dönemli krediler çok risklidirler ve kurumlar bu nedenle kısa dönemli kredileri tercih ederler. Bir konut finansman sistemi, kanunlardan, kurumlardan ve kurumsal ve kurumsal olmayan birimlerden oluşur, ki bunlar konut sektöründekilerin ser­ mayesinin şekillenmesini ve finansal aracılık işlemlerini yaparlar. Nijerya modern finansal kurumlara sahiptir. Nijerya'da aşağıdaki tabloda yer alan finansal araçlar bulunmaktadır. Nijerya'da çok çeşitli finansal kurumlar ve enstrümanlar bulunmasına rağmen, finansal faaliyetlerin düzeyi halen çok düşüktür. Burada Nijerya ekonomisinde finansal aracılığın halen çok yüzeysel olduğunu da belirtmekte yarar vardır. Bu konudaki en önemli kurumlar (konut finansmanı konusunda), FMBN ipotek kurumları ve çeşitli konut şirketleridir.(Federal Housing Authority v.b) FMBN ülkede ipotek kredilerinin gelişmesini sağlamak için, fonları düzenle­ mek amacıyla kurulmuştur. Federasyona yayılan çok sayıda branşı vardır. Banka 2 tür hizmet verir. Sosyal ve ticari (commercial) krediler. Sosyal kredilerin N100.000 değerinde, maksimum bir limiti vardır, ticari krediler ise bu limiti aşmaktadır. 199rin ilk çeyreğinde, FMBN kurulu Yeni Ulusal Konut Politikasını "New National Housing Policy" oluşturmuştur. Ayrıca 23 ikincil ipotek bankasına lisans verilmiştir. "New National Housing Policy" merchant ve ticaret bankalarının toplam kredi portföylerinin %10'unu Konut Fonuna (Housing Fund)'a (uygun faiz oranlarıyla) ayırmasını istemiştir. Benzer şekilde sigorta şirketleri kaynaklarının %20'sini ve Nijerya Konut Finans Sisteminde Yer Alan Ekonomik Kurumlar ve İlişkiler Sistemin Fonksiyonları Federal Hükümet Eyalet Hükümeti Politika yapımı ve projelerin sponsorluğu Federal Ministry of Housing and Environ­ ment, Federel Ministry of Finance, Bakanlık Personeline ait konut edindirme planı (Tüm Bakanlıklar) State Ministry of Housing and Environment, State Ministry of Finance. Bakanlık Personeline ait konut edindirme planı(Tüm Bakanlıklar) Fon Akımı Sağlama, Vade Değişimini Fonlama ve Kredi İTemini Ministry of Finance Federal Ministry of Allocations to State Finance Allocations to Housing Corporations, Federal Housing FMBN loans to State HC, Authority and Federal State Staff Housing Mortgage and Bank of Nigeria, Federal Ministry Loans and Allowances Work Project and other Ministry staff Housing FMBN Mortgage Ministry Staff Housing, Allowances International Lending Institutions. Özel Organizasyonlar Kooperatifler Özel Şirket Elemanlanna Konut Edindirme Projeleri, Müteahitlik Şirketlerinin Konut Edindirme Planları, (Satış veya Kira Amaçlı) Firmaların Fon Desteği, Ticari Bankalar, .Sigorta Şirketleri, Tasarruf ve Özel Sektör Bireysel, Hane halkı Kendi Evini İnşaa Etme Kararı Rotatif Krediler Özel Birlikler Yerel Kooperatifler Kira Avansları Kişisel Tasarruflar Tefeciler, Hane Halkı Tasarrufu Nijerya'da IWevcut Yasal Finansal Araçlar (1960-90) Finansal Kurumlar Finansal Araçların Çeşitleri Nijerya Merkez Bankası Döviz, Hazine Bonosu, Hazine Sertifikalan Kalkınma ve Para Fonu Finansal Araçları Mevduat Kabul Eden Bankalar (Ticaret ve Yatırım Bankaları) Döviz Tasarruf Mevduatı, Tasarruf Bankaları Kredileri ve Avansları, Ticari Senetler, Devlet Tahvilleri İpotekli Menkul Kıymetler Federal Mortgage Bank of Nigeria Tasarruf Mevduatları: Kurumsal Mevduatlar: (İpotek İdaresince Garanti Altına Alınmış) Borç Verme: Kentsel ve Kırsal Kesime, Ticari Kesime, Düşük Faizli İpotek Kredileri ve Toptan Krediler Diğer Finansal Kurumlar Sigorta Politikaları, Emeklilik Programları Uzun Vadeli Tahviller, Tüketici Kredileri ve San. Menkul Kıy. onların hayat ve diğer sigortalarının %40'ını yatırmak zorunda olduğunu açıkla­ maktadır. Ayrıca yılda H 3.000 ve daha yukarı kazanan işçiler de maaşlarının (aylık) % 2 1/2'sini %4 faiz oranında ipotek bankalarına yatırmak zorundadırlar. NİJERYA, FEDERAL İPOTEK BANKASININ FAALİYET İSTATİSTİKLERİ (FMBN) % Değişim Faaliyet Türleri 1990 Değeri(l) 1991 Değeri(2) (1 ve 2 arası) Net Tasarruflar(N Milyon) 33.561 116.918 248 İpotek Kredilerinin Değeri Uygulama 90.137 179.199 99 Onaylanmış İpotekler 56.126 70.814 26 Ödenen İpotek Kredileri 43.108 45.070 5 Kaynak: Federal Mortgage Bank of Nigeria İPOTEK FİNANS KURUMLARININ AKTİF VE PASİFLERİ (1992 Ekim) (N Milyon) Aktifler Pasifler 1.Sermaye 2.Karşılıklar 3.Tasarruflar 4.Sabit Oranlı Mevduat 5.Diğer Finansal Kurumların Mevduatları 6.Diğer Yükümlülükler Toplam Pasifler 391.438,0 74.365,0 179.922,0 557.954,0 266.449,0 197.360,0 1.667.488,0 1.Nakit 2.Fon a) FMBN b) Diğer bankalar 3.Hazine bonoları/ Sertifikaları 4.Yatırım 5.Krediler 6.Diğer Aktif Krediler ToDİam Aktifler 23.289,0 387.005,0 65.935,0 32.170,0 92.414,0 450.590,0 133.106,0 194.079,0 1.667.488,0 Kaynak: İbid Tüm bunları değerlendirdiğimizde, FMBN'nin önemli ilerlemeler kaydettiğini görmekteyiz. İpotek Kurumlarının sayısı 199rde 23 iken, 1992'de 145'e çıkmıştır.''3i Bu kuruluşların tasarruf (saving&deposit) hesapları açmalarına ve ev satın almak, yaptırmak veya tadilat yaptırmak konularına yönelik krediler kullandırmasına izin verilmiştir. Bu kuruluşlara ilaveten, her Federasyon devletinin kendi konut (housing) şirketleri de vardır. Bu konut şirketleri temel olarak devlet yardımlarıyla finanse edilmektedirler. Bazı konut şirketleri ise tasarrufları da kullanmaktadır. FMBN bu konut şirketlerinin çoğunu finanse eder, bunun için de yasal düzenlemeler hazırlanmıştır. Her Federasyon devletinde birimleri bulunan Federal Housing Authority (FHA)'lar da önemli rol oynamaktadır; doğrudan inşaatlarla ilgilenirler. Bunlar da başlıca Federal Devlet yardımlarıyla finanse edilmektedir, ancak şu sıralarda ser­ maye piyasalanna girmesi de planlanmaktadır. Konut finansmanı konusundaki en önemli sorun, uzun dönemli krediler için ihtiyaç duyulan kaynaklann nasıl mobilize edileceğidir. Bu sorunlar üç ayrı bölümde değerlendirilebilir. a) Uzun dönemli krediler için kaynaklann mobilizasyonu b) Formal ve informal faktördeki çeşitli finansal kurumların işleyişini düzenle­ mek Central Bank of Nigeria Annual Report and Statement of Accounts for the year Ended December, 1992 8.54-55 c) Konut, finansmanını daha güvenli hale getirmek için, satın alanabilecek ücretteki (orta fiyatlı) evlerin arzını arttırmak. I.C.4 Değerlendirme Yerel karlı birimlerdeki finansal kaynaklar, konut sektöründeki açık birimleri kapatmak için çekilebilir; Hükümet fonlarınca finanse edilen konut finans piyasalarına duyulan güven iç (domestic) mali kurumların rekabet edememesine ve yetersiz kalmaları sonucuna yol açmıştır. Konut finans sisteminin en önemli konusu, uzun dönemli kredilerde kullanılan ve büyük bir kısmı düşük gelirli ailelere verilen fonların güvenliğinin nasıl sağlanacağıdır. Ancak devlet yardımı olsun ya da olmasın düşük gelirli aileler de bu sistem içerisinde yer almalıdır. Konut finans sistemini geliştirmek ve etkin hale getirmek için birçok önlem alınabilir, ancak devlet yardımlarının her zaman en önemli önlem olarak kalacağı da unutulmamalıdır. 1) Birincil İpotek (Primary Mortgage) Kurumların güçlendirilmesi ve kurulması; Lokal düzeydeki kurumları yaşayabilir hale getirmek ve geliştirmek için, uyum­ lu politikalar hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Bu kurumlar informal sektör tasarruf­ larını, formal sektöre adapte edecek gerçek gruplardır. 2) İkincil İpotek Piyasası Mekanizmasının Güçlendirilmesi; İkincil ipotek sisteminin güçlendirilmesi için özel sektörün de konut finans sis­ temine dahil olması gerekmektedir. Bu ikincil mekanizma ipotek portföyünün ticare­ tini geliştirecektir ki sigorta ve sosyal güvenlik kaynakları büyük katılımlarına rağmen, halen küçük bir etki oluşturmaktadırlar. 3) Öncelikli Alanlarda Yoğunlaşarak, Kaynaklann Mobilizasyonunun Arttıniması Örneğin, işverenler bir ipotek garanti planını (işçileri için), finansal kuruluşlarla beraber uygulamak için zorlanabilir; Bankalar anlaşması esnekleştirilerek, ticari bankaların gayrimenkul (real estate) yatırımlarının gelirlerini taahhüt etmelerine izin verilebilir. 4) Ev Sahipliğini Kolaylaştırma; Özellikle düşük gelirli gruplann hizmet projelerindeki ve finanse edici yer­ lerdeki ikincil ipotek sistemine daha fazla dahil olması gerekmektedir. FMBN'nin bu konulardaki deneyimleri şu şekilde finanse edilmiştir: •Hükümet yardımlarından bağımsız olarak düşük gelirli gruplar için konut pro­ jelerini düzenlemek, teknik açıdan mümkün hale getirilmelidir ve yapılmıştır. • Düşük gelirli hanehalklannın (konut kredileri için gerekli finansmanı sağlamak amacıyla), tasarrufları yönlendirilebilir ve bu da gerçekleştirilmiştir. NİJERYA FİNANSAL SİSTEMİ İÇİNDEKİ KONUT FİNANSMAN KURULUŞLARI Kredi Birlikleri Maliye Nijerya Para Otoritesi (The Monetary Authority of Nigeria) Bakanlığı Nijerya Merkez Bankası Ticari Bankalar Mevduat Bankaları Merchant Bankalar Nijerya'nın Finansal Kurumları Kalkınma Finans Kurumlan Diğer Finansal Kurumlar Tasarruf Kurumları FMBN H Konut Finansman Kurumları NIDB NBCI NACB Devlet Kalkınma Finansmanı ve Yatırım Şirketleri Çeşitli Tarımsal Kalkınma Kurumları ve Kredi Kooperatifleri National Provident Bank Federal Savings Bank FHA Devlet Konut Kurumları Mortgage Kurumları Hayat Sigorta Şirket­ leri Hasar Sigorta Şirket­ leri R e a s s ü r a n s Kuruluşu Nijerya Sermaye Piyasası NSE SEC NİJERYA KONUT FİNANSMAN SİSTEMİ ARACILAR Kurumsal FMBN Finansman Ticari Bankalar Aracıları Merchant Bankalar ve Sigorta Şirketleri Mortgage Kurumları Kurumsal Müteahhit Aracıları FHA Özel Konut Alanları Geliştiren Müteahhitler Kanşık Kurumsal Finansal Aracı Şahıslar Müteahhit Şahıslar FGN Sermaye Piyasası GMBN. Bankalar, Sigorta Kurumları, Özel Tasarruflar Merkezi Hükümet FMBN, Para Piyasası Aracılar Şahıslar FON KAYNAĞI FGN, CBN Sermaye Piyasası Para Piyasası Uluslararası Kurumlar Tasarruflar, Mevduatlar ve Pirimler Şahıslar Bankalar, Sigorta, Birikimleri, Özel Tasarruflar, Aile. Borç Verenler, Kooperatifler ve Kredi Kurumları FMBN, Bankalar, Sigorta Kuruluşları, Kira Gelirleri, Özel Tasarruflar, Aile. Borç Verenler, Kooperatifler ve Kredi Kurumları KULLANİCİLAR Şahıslar Tüzel Kişiler (ör. Emlak Sektörü) Konut Kuruluşları Personel Sandıkları Şahıslar Tüzel Kişiler Personel Sandıkları Şahıslar Tüzel Kişiler Personel Sandıkları Şahıslar Şahıslar Hükümet ve Bağlı Kurum ve Kuruluşlar Personel Sandıkları I.D MEKSİKA'DA KONUT FİNANS SİSTEMİNDE REFORM Son 15 yıldır, Meksika GSMH'nın %4-5'lik bir kısmını konut sektörüne yatırmıştır. Fakat bu oran dahi, Meksika'nın konut koşullarının kötüleşmesini engelleyecek bir yatırım düzeyi değildir. Halen ülkede 3 milyon ünitelik konut açığının bulunduğu hesaplanmaktadır. Kuşkusuz bu konut sorunu, hızlı şehirleşme, nüfus artışı ve dengesiz gelir dağılımı vb. gibi nedenlerle ortaya çıkmıştır. Nüfusun %79'u kamusal programların desteğiyle ipotek kredilerini kullanabilmektedir. 1980'li yılların ortalarında, makro ekonomik koşllar kötüleşip, kamu açıkları fevkalade büyüyünce, hükümet konut sorununa müdahale etmesi gerektiğine inandı ve esasen konut sorununun bu kadar büyümesinin daha önce uygulanan ve gerçekçi olmayan politikalardan kaynaklandığını kabul etti. Bu mevcut uygula­ maların yerine konut finansmanında kendi yerini tayini etti ve konut üretme-finanse etme konusunda özel sektörün insiyatif kullanımını arttıracak ideal bir ortam yaratmaya çalıştı. Hükümet ayrıca fakir halk için konut edindirme pogramlannı finanse etme ve işlemleri güçlendirmeye de karar verdi. Meksika hükümeti tarafından bu konuda yapılan en son reformlar, konut piyasasının fonksiyonlarını güçlendiren, arttıran etkinlikte olmuştur. Bu konuda Dünya Bankası'nm yeni konut politikası stratejileri çok tavsiye edici, yardımcı olmuştur. Nitekim banka, bu reform programını çok kuvvetli desteklemiş ve bu amaçla verdiği "konut fonları (borçları) 1,2 milyar doların üzerine çıkmıştır. İ.D.1 Talep Yönünden Alınan Önlemler Meksika "konut finans sistemini" geliştirmeye çok önem vermiştir. 1980'li yıllann ortalarından itibaren enflasyon %170'lere tırmanmıştır. İşte bu ortamda hükümet yeni finansal bir ürün (ipotek piyasası için) düzenlemiştir; Çift Oranlı İpotek Kredisi. (Dual Rate Mortgage Instrument) Çift faiz oranlı yeni bir borçlanma sistemi yaratılmıştır. Bu sistemde, ipotek kredisi veren kurumlar, ipotek kredilerine piyasadaki faiz lıaddini adapte etme yetkisini almışlardır ve ipotek kredisi alanlar, borçluların da geri ödemeleri, ücretlerine göre ayarlanmıştır, vadeleri değişebilmektedir. Bu sistemde ipotekli borç verenler için daha cazip bir ortam, borç alanlar için de enflastyonist koşullarda bile borçlanabilme imkanı doğmuştur. Çift Oranlı İpotek Enstrümanı, enflasyon halen aylık, %1'e düştüğü halde bile şu anda kullanılmak­ tadır. 1990'da hükümet, 1982'de devletleştirdiği ticaret bankalarını özelleştirmiştir. Şube açmak kolaylaştırılmıştır ve konut için borçlanacak grup ile küçük tasarrufçulara hizmet verebilecek uzmanlaşmış finansal aracılık fonksiyonunun, hizmetlerinin önü açılmıştır. 1992'de, Meksika kongresi. Ulusal zorunlu Emeklilik Fonu ile buna bağlı "çalışanları konut edindirme programı" ile ilgili yasaları geçirmiştir. Bu reformlar, ticaret bankalarına ipotekli borç verme ve diğer çeşit borç vermelerde, uzun dönemli finanse edebilme gücünü vermiştir. Özellikle "Workers Housing Fund" Çalışanların Konut Fonu'nun kendi kendine finansal açıdan yeterli hale gelmesini sağlamıştır. Görüldüğü gibi, hükümet konut finans sistemlerinde, talep tarafında devlet yardımlarını azaltarak, mekanizmayı özel sektör insiyatifine bırakarak, ancak onu teşvik edecek düzenlemelere giderek düzeltmeye, geliştirmeye çalışmıştır. Hatta 1980'li yıllann ortalannda, enflasyon rekor düzeylere ulaştığı zaman dahi, ticaret bankalarının konut finansmanı için borçlu gruba, piyasa faiz haddinin altında onlan fonlayarak, yılda 300-500 milyon dolarlık bir fonlama (ki bu sübvansiyon sayılır) yaptıkları resmen hesaplanmıştır. 1989'da hükümet ticaret bankalannın mevduat ve borçlar faiz hadleri üzerindeki kontrolünü kaldırır. Ayrıca, Merkez Bankası, düşük ve orta düzeydeki konut maliyetlerine uygulanan (özel fon) uygulamasına (bu konudaki borçlanmadan beslenen bir fon) son verdiğini açıklar. Ayrıca mülkiyet haklannın önündeki engel­ lerin kaldırıldığı görülmektedir. Son birkaç yıl içinde federal ve yerel ofisler, 1.2 milyon mülkü yasal hale getir­ miş ve düşük gelirli ailelerin oturdukları bu evler, onlara verilmiştir. I.D.2 Arz Yönünden Alınan Önlemler Hükümet diğer taraftan, konut üretimini engelleyen faktörleri ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Göstergeler, yeni bir konuta taşınma masraflarını ev içine yapılan tadilat masrafları, ve diğer bürokratik harcamaların toplamının, konut maliyetinin %25'ine ulaştığını açıklamaktadır. Bu yüksek maliyetler, çoğu zaman konut edinmek isteyen düşük gelirli hanehalkınm hevesini kırmaktadır. Bu maliyet­ leri düşürmek için, federal hükümet devlet ve lokal (yerel hükümetlerle) bürokratik maliyetleri düşürebilmek ve kabul edilebilir standartlara gelmek v.b gibi konularda yeni yönetmelikler yayınlamışlardır. Ayrıca hükümet şehirlerdeki arsa darboğazını rahatlatabilmek için bazı yasalar çıkarmıştır. Bunlar ortak toprak sahiplerinin, özel sektör yatınmcılarıyla işbirliği yapmalanna ve bu topraklann müteahhitlere satmalanna izin veren yasalardır. Bu yasa çok rahatlatmıştır. Çünkü Meksika'daki arazilerin %50'den fazlası bu statüdeki topraklardı. Konut inşa sektörünü desteklemek için hükümet, su ve kanalizasyon karayol­ ları, elektirik yatınmları gibi altyapı yatırımlarındaki kamu harcamalarını arttırmıştır. Buna ek olarak, özel sektörü teşvik edecek "alt yapı yatınmcıları" konusunda bir takım ayrıcalıklar, garantiler getirmiştir. Yine yeni inşaat tekniklerinin kul­ lanılmasını, inşaat malzemesi toptan satılıcılığını teşvik etmiştir. Görülmektedir ki, Meksika'nın enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ortam­ da, konut finans sistemine her yönüyle (finansman, konut arz ve talebi, yasal düzen- lemeler gibi) ağırlık verdiği, ve bu işi daha çok mevcut finans sistemini güçlendirerek, piyasa mekanizması aracılığıyla çözen (ve oldukça başarılı olmuş) bir model uyguladığı görülmektedir."'32 I.E. Tunus, Tayland ve Fllpinler'de Konut Finans Sistemi Tunus'ta, 1975-80 arası kentsel yerleşim bölgelerinde %25 oranında bir konut üretiminde, belediyenin gelişme ve kalkınmaya yönelik düzenlemeleri ile bu konuda konut sektörünün sorunlarını çözmekle kurmuş olduğu kamusal kurumlann büyük rolü olmuştur; Housing Development Agency (SNIT), Land Development Agency (LDA), Redevelopment Agency (ARRV), Financial Agency (CNEL) ve çok çeşitli finansal programlar (örneğin FOBROLOS, FNAH) gibi. Bugün gelişmekte olan ülkelerde konut piyasası yapısında bulunan üç grup Tunus'ta da bütün açıklığıyla görülüyor; 1) Yüksek ve orta gelir grubu, yasal özel sektör faaliyeti, 2) Orta gelir ile düşük gelir arasındaki grup. 3) Düşük gelir grubu, oldukça geniş gruptur. Burada "yasalarla düzenlenme­ miş bir özel sektör faaliyeti^^^ Bu üçlü yapıya dikkat edilerek sırasıyla; yasal özel sektörün çok büyük ölçüde konut sahibi olduğu (yüksek düzeyde alt yapıya sahip olarak), bunu kendi finans imkanlarıyla yaptıkları (toplam şehir nüfusunun %20'si) görülmektedir. İkincil grup ise borçlanarak ve devletin ilgili ajanslarından yardım alarak konut sahibi ola­ bilmektedir. Mevcut evlerin %26'sını (kantitatif olarak), konut yatırımlarının toplam değerinin %41'ini bu grupdaki yatınmcılar almaktadır. Bu değere devlet desteği %5,3 düzeyinde olmuştur. Ministry of Housing (Konut Edindirme Bakanlığı), özel ve kamu konut üretici­ lerinin çok yönden desteklemektedir. AFH'nın onayladığı projeleri, CNEL'in desteği ile gerek CNEL'in tasarruf sahipleri (mudileri), gerekse büyük kuruluşlardan (Tunus Air The Society, Tunisienne de Banque, Steg, Sonede gibi) çalışanları özel süb­ vansiyonlarla konuta kavuşturulmaktadır. CNEL'in gerçekten, bu konuda çok başarılı bir görev yaptığı ileri sürülmektedir. Kurumsal finanslama, (legal) yasal özel sektörün yatırımcılarını ancak %7,7 oranında fonlayabiliyor. Konut yatırımlarında bu tonlama %16,7'ye yükselmektedir. Kurumsal konut finansmanının yine de çok sınırlı olduğu Tunus'un diğer gelişmekte olan ülkelerle aynı çizgiyi paylaştığı görülüyor. Örneğin Tayland'da finansal kurumlar, toplam yatırımların %33'ünü fonlayabilmişlerdir. Bu fonlanan Zearley, T.L; "Creating an Enabling Environment for Housing" Recent Reforms in Mexico" FNMA, Vo.4 Issue 2.1993. ve Zearley T.L; Housing Reforms in Mexico, Finance and Development, March. 1994 P. 47 ^'^^ Renaud, Bentrand; Housing and Financial Institutions in Developing Countries, A n overview. World Bank, Number 658, 1984 8.16-21 yatırımlarının %76'sı üst gelir gruplarına aittir, %15'i orta gelir gurubu, %6 sı düşük gelir grubuna verilmiştir. Filipinler'de ise sadece konut yatınmlannın % 25,5'i finansal kurumlarca sağlanmıştır. Portekiz'de ise konut yatırımlarının sadece %20'si mevcut finans kurumlarınca karşılanmıştır."'^^ Bu tablo niçin böyledir? İlk neden az gelişmiş bir konut finans sisteminin bulun­ masıdır. Bu nedenle finansal kaynaklar, bu sistem nedeniyle hareketlilik kazana­ mamaktadır. Ayrıca arazi geliştirme, inşaat işleri ve bunlar arasındaki fon alışverişini sağlayacak aracı finans kurumları ve özellikle ipotek finansmanı ve kurumlannın yeterli düzeyde gelişmemiş olması bu tabloyu ortaya Koymaktadır. Bu nedenle pekçok hanehalkı tasarrufu finansal formlar içinde finansal kurumlara yönelmemektedir. Halihazırdaki finansal sistem, yüksek riskli ve işlem maliyetli olup, ne fon talep edenler, ne de fon arzedenler için esnek bir yapıya sahip değildir. Özellikle konut finans sektörünün ve piyasasının gelişmesi için ipotekli işlemler ve çeşitlerinin geliştirilmesine büyük ihtiyaç vardır. Yine bu ülkelerde borçlanma koşullannda sınırlar, tahditler bulunmaktadır. Minimum bir borç miktan dahi çok büyük olup, yüksek peşinatlar (ön ödeme) uygulanmaktadır. Daha küçük borçlan­ malar ve daha uzun vadeler talep edilmektedir. Sabitleştirilmiş amortizasyon ödemeleri, yüksek finans maliyetlerinin azalması karışık borçlanma koşullarının basitleşmesi istenmektedir. 134 ibid, 8.21-24 TUNUS KONUT FİNANS SİSTEMİ Özel Sektör Özel Sektör Yatırımları (%65) ^ '^''^'^^ ^^-v^^^ ^ Hane Halkının kendi Finansmanı (ön ödemeler) (%62,3) Finansal Kurumlarca Finansmanı (Borçlanma) (%2,7) Toplam Konut Yatırımlarının Değeri {%100). Özel Sektör Hane Halkı Ön Ödemeleri (% 20.8) Kamunun Kontrol Ettiği Yatırım (% 35) ^ Kamu Sektörünün ^^^^^ Finansmanı (%14.2) Borçlar (% 8.8) Kaynak: Tunisia Housing Sector Review, 1983, World Bank Direkt Yardımlar (%5.4) BEŞİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE'DE KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ ve UYGULAMALAR I. TÜRKİYE'DE KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ ve UYGULAMALAR II. Dünya Savaşı'ndan sonra ülkeler, konut finansman sistemine konut soru­ nunu çözümlemek amacıyla, devlet desteğinde yeni yeni yöntemler geliştirirken, Türkiye, konut üretiminde bireysel tasarruflarla ve küçük ve orta ölçekli müteahhit­ lerin kısıtlı imkanlarıyla konut finansmanına yönelmiş ve toplu konut üretimi yerine, tek, tek konut üretiminde yoğunlaşmıştır. Konut finansmanında bu dönemlerde kullanılan kaynaklar; bireysel birikimler, kamu fonları, sosyal güvenlik kurumlarının fon kaynakları, bankaların ipotekli konut kredileri, ya da yurt dışında çalışanlann transfer ettiği birikimler olmuştur. LA. İPOTEKLİ KONUT KREDİLERİYLE FİNANSMAN SİSTEMLERİ LA.1. Bireysel Tasarruflar (Veya Konut Finansmanı) Ülkemiz geleneklerinde konutun çok özel bir yerinin olması yanında konutun, bir sosyal güvence olarak görülmesi, hanehalkı tasarrufunun büyük bölümünü "konut alımına" yönlendirmektedir. Bunun yanında rant geliri elde eden, arsa sahip­ lerinin "yap-satçı" diye nitelenen küçük ölçekli inşaat firmalarına belli sayıda daire karşılığında devretmesi, kat karşılığı arsa alınması gibi yöntemlerle konutlar üretilmekte ve alıcılara bazen peşin, bazen de taksitle satılmaktadır. İnşaat öncesi başlayan ödemeler, firmaların nakit girişini kolaylaştırmıştır. İşletme sermayesi ihti­ yacını azaltan bir finans yöntemi oluşmuştur. Ancak bu şekilde geleneksel konut finansman sisteminde bazı olumsuz sonuçlarla karşılaşılmıştır. Örneğin, konutlarda arsa stokunun azalması, alt yapısı olmadan konut üretimi, sosyal tesislerden uzak bir yapılaşma yanında arsa rantından yararlanmayı da ön plana alan bir konut üretimi sonucunda, konut maliyetlerinin büyük ölçüde artması ve haksız kazançlar elde edilmesi gibi Kuşkusuz bu şekilde tek, tek konut üretimi ile ülkenin konut açığı sorununun çözüm­ lenmesi de mümkün olamamıştır. I.A.2 Kamusal Fonlar Aracılığıyla Konut Finansmanı Kamusal fonlar. Devletin konut finansmanına katkı yapmak amacıyla oluşturduğu kamu fon kurumları ile birlikte gündeme gelmektedir. Bugün en gelişmiş konut finansman sistemlerinin bulunduğu ABD'de ve pek çok Avrupa ülkelerinde kamu fon-ipotek kurumları bulunmaktadır. Ülkemizde de konut, inşaat amaçlı kamu fonlarını geniş açıdan ele alırsak İmar İskan Bakanlığı'nca konut üretimine tahsis edilen fonlara kadar, "^35 TV. Beş Yıllık Kalkınma Planı, S 472 v d . değerlendirmek gerekir. Ayrıca çeşitli kamu kuruluşları da görevlilerin barınmaları amacıyla konut üretmektedir. Aslında 1961 Anayasası'nda "Devlet, yoksul ve dar gelirli ailelerin, sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlannı karşılayıcı tedbirler alır" diyordu. (49. mad. 2. fıkrası). Buna rağmen ilk üç BYKP'da, gayrimenkul, konut yatırımlan verimli sayılmayan bir yatırım türü olarak yorumlanıyordu. Bu nedenle özellikle 3 plan dönemi de gayrimenkul sermaye piyasasının, finans kurumlarının gelişme dönemi olamamıştır. I.A.S.Sosyal Güvenlik Kurumları, Fonlar Aracılığıyla Konut Finansmanı Sosyal Sigorta, Bağ-Kur, Ordu Yardımlaşma kurumları, hem konut inşa etmişler, hem de üyelerine konut kredisi vermişlerdir. En fazla bu açıdan fon aktaran kurum Sosyal Sigorta olmuştur. Kuşkusuz bu fonlar, konut sorununu çözmekten çok uzak miktarlardır. Bununla beraber Toplu Konut Fonu kuruluncaya kadar en önemli finansman kaynağı yaratan kurum olmuştur. 1963 - 80 arası, toplam özel konut yatırımlarının %10'u kadar krediyi sağlamıştır (%4-5 faizli, 15 yıl vadeli). 1984 yılında. Toplu Konut Kanunu çıktıktan sonra, yeni kredi açması durdurulmuştur. SSK'nın finans­ man sorunlarının temelinde, yıllarca yüksek faiz sübvansiyonlu, çok uzun vadeli kredilerin bulunduğu ileri sürülmektedir. (1963 - 84 arası 233 bin konut)''^e 1961'de (244 sa. K: 4792 sa.Ka. ile 20 mad. değiştirilerek) ipotek karşılığı kredi verilmesine imkan tanınan SSK da 1986'dan itibaren kredilerin Toplu Konut Fonu kanalıyla verilmesi istenmiştir. (3300 sa. Ka. ve 4792 değ.) Buna göre daha önce konut kredisi almaya hak kazanmış olanların işlemlerinin tamamlanması hariç. Kurumun kredi vermesi fiilen sona erdirilmiştir. SSK; kooperatiflere,kendi yaptırdığı kurumlara kredi vermiştir. Bir ara ferdi kredi verilmesi denenmiş, ancak başanlı olunamamıştır. 2985 sa. Toplu Konut Kanununa göre faizsiz kredi de vermiştir. Kredinin kaynağı, kurum bütçesine konu­ lacak tutann Toplu Konut Fonu'na aktarılması şeklinde olmuştur. Bu kredi, Fon'un kredileri içine dahil edilmiştir. Geri ödemelerle bu kredi, Fon'dan SSK'ya aktarılacaktır. Kurumdan açılan kredilerin limitleri genellikle konut fiyatlannın veya maliyet­ lerinin anlamlı bir kısmını karşılamaktan uzak kalmıştır. Bağ-Kur'un konut kredileri: 1976 - 86 döneminde ipotekli konut kredisi veren, ancak enflasyonun et­ kisiyle, finansman sıkıntısına giren kurum, 1980'de bu işlemi durdurmuştur. (1980'de 1479 sa. Ka. dağ. ile. 3t65 sa. Ka. 16. mad.)'>37 Konut kredileri, kuruma ödenmiş primlerin %25'ini geçmemekteydi. En az 15 Bağ-Kur'lunun ortak olduğu kooperatif-lerin kurulması gerekiyordu. Yine 5 yıl sigortalı olma şartı, kuruma borçlu ••36 DPT. s. 204 137 ibid., olmama, konutunun olmaması gibi koşullar bulunuyordu. Verilecek kredi tutarı konut değerinin en çok %80'i kadar olacaktı. (En çok 100 m< için) (%5 faizli, 15 yıl vadeli)"" 3S Bağ-Kur konut kredilerini, banka kanalıyla, bağlı kuruluşlarla, inşaat şirketleri yoluyla kullandırmıştır. 1981'den sonra yeni kredi açmayan kurum, 1976-80 arası özel konut yatınmlannın %2.7'si tutarında konut kredisi vermiştir ""^Q Ordu Yardımlaşma Kurumu: 1963'den bu yana üyelerine ipotekli konut kredisi vermektedir. Ferdi krediler kooperatiflere açılan krediler ve kurumun inşa ettirdiği konutları alan üyelere ve­ rilmektedir. Üyelik süresi 20 yıl olanlar, ferdi krediye hak kazanırlar. En az OYAK'a 20 üyesi bulunan kooperatiflere kredi kullandırılır. Bizzat kendi yaptırdığı konutları alan üyelerine de kredi arzetmektedir. Kredi vadesi 15 yıl, 1983 sonrası 10 yıl olmuştur. Faizler %5-7 arasında değişmiş (sabit faizli konut kredisi), 1984-90 arası yükselerek %20'ye kadar gelişmiştir. 1983'e kadar ferdi kredilere yoğunluk veren kurum, Toplu Konut Fonu kurul­ duktan sonra, üyelerin bu kredileri Fon'un kredileri ile birlikte değerlendirme yoluna gittikleri görülmektedir. SSK üyelerinin böyle bir hakkı olmamıştır. Kredi süresi 1983 sonrası 15 yıldan 10 yıla indirilmiştir. 1963-92 arası kurum 55 bin konuta kredi kul­ landırmıştır, ""^o I.A.4. Bankaların İpotekli Konut Kredileri Yoluylu Konut Finansmanı I.A.4.1. T.Emlak Bankası Dışındaki Bankalar, Bankalar Kanunu'nun 50. mad. gereğince konut yapımına kredi vermeleri, "ipotek kredisi vermeleri" yasaklanmıştır. Ancak bazı bankalar bu hükmün dışında tutulmuşlardır. Örneğin T.Emlak Bankası, eski T.Öğretmenler Bankası, T.C. Ziraat Bankası, İstanbul Emniyet Sandığı, T.Vakıflar Bankası gibi. Bununla beraber T.Emlak Bankası dışındakilerin bazıları (yukarıda sayılanlar) ya hiç konut kredisi vermemişler ya da çok az miktarda verebilmişlerdir. 1980'li yılların sonlanndan itibaren T.Emlak Bankası dışında bankalar da değişik adlar altında konut kredisi vermektedirler. 1980 yılına kadar bankaların net gayrimenkul kredilerinin toplamın, özel konut yatırımları içindeki payı genellikle % 1 2 düzeyinde olmuştur. (Bkz. Tablo Kaynak; Teker S. 74). Günümüzde pek çok ticari banka konut kredisi planları sunmaktadır. Genellikle bunlar kredi limitlerini ve geri ödemeleri belirleyen ve enflasyona paralel olarak faiz oranları değişen planlar alıp, düşük ve orta gelir grubu hane halkının ödeyebileceği taksitlerde olmayan kredilerdir. Daha çok üst orta ve üst gelir grubun­ da bulunan hane halkı yararlanabilmektedir. Para ve Finans., S. 1729 DPT, S. 204 140 Para ve Finans., S. 1726 m o c D C D c c O) in O_ O C D C CM 00 CO • f ^ 1- 1 - CM CM CO CD d o o c x D c o L n o o V J L D C O C O N . ' ^ O D ' ^ L O ^ C M r ey- ^ • r - I D CO CO in o CO 1^ CO m L n r ^ ^ C S ^ O ^ C M C O in CD CO 1 CM CM o C£) CO CM 00 o CD CM CD CD CM ^ ^ o 00 CM CO CD ^1o 00 . in CD cj> C 3 ) - -00 i n C3Î CD CD CM CD CVJ CO CO CD CD i n 00 O TT - CM CO 00 CD o CD CD o 59 T-^ 00 CD CO O) O CM CM CM CM ^ T - 00 CD 5 ^t CO i n CM CO i n o o o o Ö eg CM CM c6 CO ^ T- CM CD o ^ o Ö CM CM in ^ CO CM - r Ö CO CD CD CM §5 in CD o CD CD 00 00 o CP i n o o CM 1 co ı n h-. 00 CD T- Ö Ö CD o CM CO C3^ CO 00 CO 00 ^ 00 00 r-- i n ^ in I- 8s o CD C M in in CD 00 1 - CD ^ CMCMCOCMCOCOCO^CDr^ CO o o o 1 İS (fi CM CD CD CD K o CO CO CO i n 00 CD i n 00 ö ı6 ^ T in in CO 00 CM CD CM CM 1 - 00 00 CVJ in CD 00 CD 00 CD in in CD CO in r-. CO CJ) CO <3^ in - I T - CM CO o 00 T - 00 CM CO CO CO CD C7) ^ 00 CM CD T - ^ 00 1^ CM I CM i n c r ^ i n c D r ^ o o - r - i ^ c o i n C D C D h - O O O O O O C CMCXJCOTfini^CJJCM CDOCDCDOCDCDi-^i- E (O c 2 ;^ ^ - V -5^ 1 3=3 - 5 0 2 c c (D o 1 5 i &I i in CO in in C3^ - I - T '«t o in CO in 00 CD ,S ^ ^ i i2 ^ _i 5 o OÎ CM CD T- in CJ) CD (J) CD T - eg in o in o 1 CM o CD CD CD C> CD (3 CO CO CO ^ in o ^ C3) CM CD CD CO T - o CD CO T 1 - CO 00 CO cj) CM 1 CD T t o ^ TCM if I a ) r ^ i n M C J ^ O TJ-'^CO ^CO's^ d C O CO in o O o in CD CD 00 00 CD CO i n ^ ^ Gi T - ^ C M C D C D i n i ^ T - < 3 ) C J ) L n 1^ o CM CM CO (3) 00 00 O ' ^ O O C M O O i n c O O C O O O o •.- - r - 1 - - r - ^ CM CO CD C3) oı^cMin(3)r^'^ooı--çto O O O O O O O O O O t o 00 CD T - CM 00 T - 1 - CM ^ ^ C O C D C O C M C O t - t - O O O i n c O ^ t C M I ^ T - C O O O i ^ c o c T s r ^ c D - ^ o q c D o CJ O - i - O i - C M C M C D ( J ) C J ) C O C O i - C ' ^ C O - i - O o_ 1 q c D C M C D q i n i n c p C M C 0 ' ^ C 0 C 0 C D C D q 00 CD o o O) Ü 0Û TCD CJ) CO CD 1- 1 CO 00 CD in CD CM CJ) CM CM 00 1 CM in o m m LL CD Ü X o CO CO CM CD o o Cvj CD d ro 1 ^ • = o q in CD CM CM CM CM 00 CD 1 Tin T - ; ' ^ ' > ^ T t C D ' ^ T - | ^ c q - r - ; C M o q c o i n c M i - i n c M o ıncDcrJcMCMCDin^t ! ^ T h CM r > CM i n T- 1 - 1 - CM CO i n o r ^ T ^ a ) C D C M T - ^ n ı n i - T - i - c M - ^ r ^ c o o o 1 - CM in o q q q o q c M o q o o c M C D C D i - o q CO q q i n h - i c D C M c o K c D h ^ d h - ' d i n . _ 00 T - T - - , - C M C 0 C D O 0 0 C D T - 0 CM 0 r CO ^ C D C CO D f ^C£> T - T - C M C M ^ I ^ ' ^ C J ) CO 1 - CM CD CM o CD CO evi Ln o CM i n "«t o i CO i n 1 T - CM CD n CD CO o CD CO CD CO o CO CM in CM CD T - CM CO p T - c M c o ^ i n c D r ^ o o c D O T - c M i _ „ CD _ i^ n CD 00 o evj fe^^[^î^î^î^î::;^î^°°°o°o°o°ooo°oooooooo>ö)C7) C3)CDCJ)CJ)CJ)CJ)(3)a)CJ)CDC3)CJ)CJ)C3)CJ)(J)CDCJ)C3)CJ)a)0)CJ) n < m o Q I.A.4.2. T.Emlak Bankası ve Uygulamalan Kuruluşu; Atatürk'ün emirleriyle 1926'da 20 milyon TL. sermaye ile Türkiye'de inşaat sektörünü geliştirmek ve gerekli kredileri sağlamak amacıyla Emlak ve Eytam Bankası adı altında kurulmuş, daha sonra Anadolu Bankası ile 1988'de birleşmiştir. Bugünkü adıyla T.Emlak Bankası, 1988 yılında sermayesi tamamen devlete ait bir iktisadi devlet teşekkülü yapısına dönüştürülmüş bir devlet bankasıdır (233 sa. KHK.). 1992 yılında Denizcilik Bankası da T.Emlak Bankası'na devredilmiştir. Kuruluş amacı; Konut kredisi verme, konut üretip satma, yapı malzemeleri üretip satma ve bu işlerde uğraşanları kredilendirme, desteklemektir. 1958 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile T.Emlak Bankası, T.Öğretmenler Bankası, T.Vakıflar Bankası dışındaki bankaların konuta ilişkin kredi açmaları 1979 yılına kadar engellenmiştir. 1979 yılında 28 sa. KHK ile yapılan değişiklikle bankalann belirli koşullar altında toplu ve sosyal konut inşaatına kredi açmalarına olanak sağlanmıştır Emlakbank kuruluş yasası''42^ ana sözleşmesi kapsamında yetkili olduğu için ipotek bankacılığını tek başına yapmakta iken, 1984'de getirilen bir değişiklikle tüm bankalar konut kredisi vermeye ya da KTİ ile anlaşarak onun kredilerine aracılık etmeye başlamışlardır. Konumuz olan ipotek kredileri; ipotek karşılığında ve gayrimenkul alımının ya da yapımının finansmanı amacına yönelik kredilerdir. Bunlar halen tüm ticari bankalarda tüketici kredisi türü olarak uygulanmakta Emlakbank tarafından özel uzmanlık kredileri olarak uygulanmakta, ama İpotek Bankacılığının kendine özgü sistematik düzeninden uzak bulunmaktadır. Emlakbank'ın kredileri de, özü itibariyle kamu kaynaklı ya da Kamu Bankası'nm fedakarlığına dayalı bir finansman türü olup kendi kendini finanse eder bir yapı kazanmıştır. Esasen 1979 yılı öncesinde de Öğretmenler Bankası hariç, gayrimenkul ipoteği karşılığı kredi açma yetkisi verilen diğer bankalar da bu alana ucuz ve uzun vadeli konut kredisi vermeyi kârlı bulmadıklarından ilgi göstermemişlerdir. Ancak 1989 yılından itibaren Pamukbank, 1990'da Dışbank ve İmar Bankası ve 199rde T.İş Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Akbank, Halk Bankası "bireysel kredi kap­ samında" konut kredisi vermeye başlamışlardır. Çünkü bu dönemde bankaların çok karlı olan ticari kredileri satamamaları, riski dağıtmak için alternatif alanlara yönelmelerine neden olmuştur. Yine konut kredisi faizinin mevduat faizinden yüksek ^^'^ Akgüç, Ö; "İnşaat Sektörünün Sorunları ve Çözüm Yolları". ESE KH, 1983, S. 54 m d . Emlak Bank Ana Statüsü/ Madde 4: Çağdaş bankacılığın gerektirdiği çalışma düzeni içinde tasar­ ruf birikimine katkıda bulunmak, bu tasarrufları ekonominin gerek duyduğu alanlarda değerlendirmek Dış Ticaretin gelişmesini sağlayıcı faaliyetlerde bulunmak ve özellikle ihracatçılarına diğer ülke ihra­ catçıları ile rekabet edebilme imkanı sağlayıcı tedbirleri alarak uygulamak, dış pazar gelişmesini sağlamak, Dış Ticaret Sektör Bankacılığı yapmak, konut sektörünü kredilendirmek. Konut Sektörü bankası görevini yürütmek, böylelikle uluslararası ekonomiyle bütünleşmenin sağlanmasına katkıda olması ve anapara, faiz tahsilatını aynı anda yapabilmesi ve ödemelerde başlangıçta faiz payının daha yüksek olması, böylece bankaya yeni kaynak yaratılması, bankalar için yüksek faiz ve kısa vadeli konut kredisi açmayı cazip hale getirmiştir'•'^3 Bu kredilerin büyük bir çoğunluğunda kredi vadesi maksimum 3 yıl ve geri ödemeler aylık bazda olmuş ve genellikle döviz kredisi olarak kullandırılmıştır. Bankalar yüksek enflasyon ve döviz riskine karşı kredilerini korumak istemişlerdir. Ancak son yıllarda yaşanan döviz krizi (1994 başında yaklaşık $400 oranında değeri artan Dolar karşısında) pek çok hane halkını geri ödeyemez duruma getirmiş ve o dönemde toplumsal bir yara açmıştır. Kuşkusuz kısa vadeli fon toplayıp, uzun vadeli konut kredisi vermemelerini ticaret bankalarından beklemek mantıklı olamaz. Bu nedenle bu konudaki uygulamanın gözden geçirilmesi, kaynak - kullanım den­ gesini, vade uyumsuzluğunun önüne geçebilecek yeni düzenlemelerle, endeksleme sistemine geçişle veya bu konuda bu mahzurları giderecek yeni kaynaklar yarat­ maya geçiş ile (ipotek kredilerinin menkul kıymetleştirilmesi, ipotek havuzları, ipotek bankacılığı, ikincil ipotek piyasasının teşviki, her çeşit vergi ve muafiyet desteği vb.) sorunlann aşılması mümkündür. Emlakbank 1995 yılı sonu itibariyle, ülkemizde ipotekli konut kredilerinde uzmanlaşmış, dolayısıyla ipotek bankacılığını fiilen uygulayan tek bankadır. Bankasının, konut sektörüne kullandırdığı kredi tutarı yaklaşık 50 trilyon liradır. Bu miktar, bankanın toplam kredileri içinde %47'lik bir paya karşılık geliyor. Bu kredinin 1.5 trilyon TL.'lik kısmı döviz üzerinden verilmiştir. Emlakbank, konut sektörünün finansmanı için şu temel yöntemi kullanmak­ tadır; Kamu fonları Emlakbank aracıyığıyla konut kredisi ve diğer (yapı malzemesi üretimi vb) yapı kredileri olarak verilmektedir. Cari kredi oranlarının altında düşük faiz oranlan uygulanmaktadır. Bu krediler yukanda da değindiğimiz gibi, bir kısım olarak döviz bazında kullandırılmış, fakat son derece hızlı, beklenilmeyen oranlarbulunmak ile Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi teşkil olunmuştur. Banka, bu amaçları gerçekleştirmek için aşağıdaki faaliyetleri gösterir 10) Yurtaşlan, konuta kavuşturmak için arsaları İle birlikte hazır ve yapılacak binaların ipoteği karşılığında ikazlarda bulunmak ve krediler vermek. 11) Bankaya ve başkalarına ait arsalara üzerinde karlılık ve verimlilik ilkeleri gözönünde tutularak bina yapmak, bunların peşin veya ipotek karşılığı taksitle satmak; 12) Amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü Gayri Menkul satınalmak ve satmak, gerektiğinde arsa ve arazileri ifraz ve imar suretiyle satmak veya müdahele etmek. 13) Örnek yerleşim alanları kurarak yerleşim alanlarında döviz getirici her türlü faaliyette bulunmak. 14) Yapı ve yapı malzemesi endüstrisi kurmak, ticaretini yapmak, bu konuda kurulmuş ortaklıklara katılmak. 15) Tasarrufların konut finansmanına dönüştürülmesini sağlamak, amacı ile yurt içinde ve yurt dışında yapı tasarruf sandıkları kurmak, kurulmuş ve kurulacak bu tür sandıklara katılmak. "•^2 Akçay, B: "Türkiye için Konut Finansman Modeli!", ODTÜ Mimarlık F. Yay. No.: 93, Ankara, 1993 ve Alp, Agk. S. 165. da kur artışları nedeniyle yaşanan ödeme zorluklarına çözüm olarak, bu kredilerin TL'ye dönüştürülmesi yoluna gidilmiştir. Banka, konut alanlara direkt bireysel kredi verdiği gibi konut yapan kooperatif­ lere de kredi vermektedir. Ayrıca Emlakbank, arsaları üzerinde yaptırılan ve uzun vadeyle satılan uydu kent projeJerinin de finansmanını yapmaktadır. Bunlann kredi kaynaklanndan kullandırdığı krediler için en önemlileri Yapı Tasarrufu Kredisi, aynı sistemde açılan Yurd Dışı İşçi Kredileri, Konut Kredileri, İnşaat ve Hazır Bina Kredileri, kooperatif kredileridir. Ayrıca banka tarafından inşa ettirilen (1989'dan itibaren satışına başlanan) konutlar dolayısıyla açılan kredilerle çeşitli inşaat ve pazarlama firmalarıyla beraber gerçekleştirilen projelerle ilgili olmak, gerek firmalara, gerekse konutları satın alanlara açılan kredileri de beklemek gerekmektedirC'^^). Halihazırda banka, piyasa koşullarında da konut kredisi ver­ mektedir. Yüksek gelir gruplannın yanında düşük ve orta gelir gruplarında ihtiyaçlarını karşılayacak konutlar. 1992 yılında Emlak Bankası'nm, mevduatın yüzde 50'sine ulaşan Konut Edindirme Yardım Fonlarından, yeni konutla sınırlamadan konut satın alacaklarla verdiği krediler, 1991'e oranla yaklaşık dört kat artmıştır. Ayda %5.5 (yılda %66) faiz le ve 20 yıla kadar faizli krediler kullananların sayısı 1991 sonunda 9560'dan 36.000'e yükselmiştir. Ayrıca aylık %1 faizli dolara endeksli kredilere aylık %1.5 faizli Alman markına endeksli kredileri kullananların sayısı da 9O00'e ulaşmıştır. Tüm bu uygulamaya rağmen. Emlak Bankası konut finansmanında uzman ve tek banka olmasına rağmen, formel finansman sistem içindeki payı 1982 ve 1983 hariç %5 ile %19 arasında değişmiştir. 1963-80 döneminde sadece Emlak Bankası ve sosyal güvenlik kurumlarının konut alanında kurumsal finans olarak katkıları, toplam konut yatınmlannın %15'ini geçmemiştirC^s). (1963-80) döneminde Bankanın, özel konut yatırımlarının yüzde 4'ü kadar finansman sağladığı belirtilmektedirC'^^^)- 1980'li yılların başında reel gelirlerde kaydedilen önemli gerilemeler (1980'de enflasyon %111) nedeniyle, faiz oranlarında önemli yükselişler yaşanmış, buna bağlı olarak da kredi ile konut edin­ me imkanları o ölçüde etkilenmiştir. Önceden verdiği kredilerin faiz subvansiyonlan bu dönemde büyük boyutlara ulaşmıştır. Özellikle (1976 - 80) dönemi bu açıdan çok önem taşır. Beklenen başarıyı sağlayamama nedenleri olarak; kaynakların yetersizliği, kredilendirme koşullarına uyulmaması, lüks konutlara kredi verilmesi ekonomik istikrarsızlıklar sayılabilir. Bugün için banka, arsa alımından başlayarak inşaat pro­ jeleri için gerekli çalışmaları yaparak metropol kent yaşamına alternatif uydukentler kurmayı konut politikasında amaç edinmiştir. 1982'den itibaren toplam 61.491 adet konut projelerinden, 33.288'sı inşaatı tamamlanmış 28.203'ünün inşaatına devam ••44 Para ve Finans, S. 1726. •^45 ibid., "•^e Konut Özel İhtisas Kom. Raporu. DPT. Aralık, 1953, S. 203 edilmektedir. Bu konuda 17.000 konutlu Ataşehir ile 16.000 konutlu Bahçeşehir projesi de yer almaktadır. Diğer şehirlerde de önemli uydukent projelerinin gerçek­ leştirildiği gözlenmektedir. Yukarıdaki açıklamalar, Türkiye'nin konut finansman sistemini, Türkiye'nin özelliklerine uygun olarak geliştiremediğini ve bu alanda yeterli kaynak ve kurumsal finansman imkanlarını uygun finansal amaçlarını ortaya koymadığını göstermekte­ dir. Emlak Bankası, bir ihtisas bankası olmakla beraber (ihtisası; gayrimenkul karşılığı kredi vermek) kanunla kurulmuş bir iktisadi devlet teşekkülü olup. Bankalar Kanunu'na tabi bir kurumdu. Bu nedenle Bankalar Kanunu'nun izin verdiği her türlü banka işlemlerini de yapmaktadır. Bunun yararlı mı, yoksa uzmanlığa yönelik etkin­ liği azaltıcı bir etki yapıp, yapmadığı ayrı bir araştırma konusuna ihtiyaç duyurmak­ tadır. Ayrıca bankaya, Avrupa İskân Fonu'ndan sağlanmış krediler için Emlak Bankası, bu kredilerin kefili ve uygulayıcısı durumuna getirilmiştir. (Avrupa İskan Fonu, Avrupa Konseyi'ne bağlı olup, 1949'da kurulmuştur. Türkiye, Konseyin kuru­ cu üyelerinden biridir. Üye ülkelerden gönderilen uluslararası memur kadrosuyla Strasbourg'da çalışmalar yürütülür. Avrupa İskân Fonu; işgücü yaratacak ve doğal afetlerden doğan sonuçları telafi edecek, su, elektrik, yol ve liman benzeri alt yapı tesislerini geliştirecek, toplu konut üretimine destek olacaktır. Bu fondan alınan krediler, devlet borçları kapsamındadır. Devlet güvencesi altındadır. Krediyi alan kuruluş geri ödemeyi yapar. Emlak Bankası da Fon'dan kredi kullanmamaktadır(''47). Tahvil ihracı; Emlak Bankası'nm 1926'daki kuruluş yasası, bankanın tahvil çıkarabileceğine yetki vermiştir. O tarihten bu yana çıkarılan yasalarla (4497, 6143, 618, 6122, 499 ...) banka tahvil çıkarma yetkilşri güçlendirilmiş günün şartlarına uygun duruma dönüştürülmüştür. Tahviller bankanın borcudur. Hazine kefaletine haizdir, bir çeşit devlet borcuna benzer. Sadece banka tahvili faiz ve ana parasını Emlak Bankası öder. Banka kredi verirken aldığı ipotekler bu tahvillerin ana para ve faizlerin ödenmesinde öncelikli bir karşılık niteliği taşır. Sonunda banka tahvilleri, çift katlı güvenceden yararlanan borç senetleri haline dönüşür. Ayrıca banka tahvilleri her türlü devlet resmi vergilerinden muaftır. Bilindiği gibi, ekonomik istikrarın ve enflasyonun düşük oranda olduğu dönem­ lerde tahvil piyasalar canlanır. Bu nedenle bankanın son yıllarda tahvil satabilme imkanları çok sınırlı kalmıştır (1983'e kadar). "•4^ Gençsoy, agk. 8 . 197. I.A.5. Kamu Konut Fonu'nun Getirdiği Konut Finansman Sistemi (Emlak Bankası Nezdinde Kamu Konut Fonu) 1981'de (2487 sa. yasa ile) Kamu Konut Fonu; Toplu Konut Kanunu ile kurul­ muş olup bu yasa; konut ve konut finansmanı konusunu detayda düzenlemiş bulun­ maktadır. Bu amacın gerçekleşmesi için Devlet destek vermeyi kabul etmiştir. Toplu konutlann İmar ve İskan Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumları, Kooperatif Birlikleri ve kooperatiflerce inşa edilmesini öngörüyordu. Merkezi otorite, bakanlık idi. Belediyeler de yardımcı olacaktı. Devletin konut finansmanına, bu kanun sayesine katılımını sağlamak için T.Emlak Bankası nezdinde Kamu Konut Fonu'nun kurul­ masını öngörmüştürC^s). Fon'un kaynakları; 1- Her yılın gider bütçesinden %5'den az olmamak şartıyla ayrılacak miktar, 2- Fon'a açılacak kredileFve verilen kredilerden elde edilen faziler, 3- T.Emlak Bankası'nca ihraç edilecek Hazine Kefaletli tahvillerin satış hasılatı, 4- Konut ve işyeri satış gelirleri, 5- Fon'a yapılacak bağış ve yardımlar, 6- Hazine arsalarının yapılacak konutların arsa maliyet bedelleri. Bu kaynakların en az %12'si ile kamulaştırma (arsa, arazi), %80 ile de toplu konut projeleri. Yapı Tasarruf hesaplarını Teşvik Primi ve faiz sübvansiyonları (Yapı Tasarrufu Kredileri için) kullanılması isteniyordu. Bu yasa ile, bireylerin, devletin ve bankalann katılacağı bir finansman sistemi öngörülmüştür. 1) Bireyler tasarruflarıyla, 2) Devlet, Kamu Konut Fonu ile, 3) Bankalar, kendilerinde açtırılacak Yapı Tasarrufu Hesapları karşılığında verecekleri Yapı Tasarrufu Kredileriyle, bu konut finansman sistemine katılmak­ tadır. Konutlar; Bakanlığın, Kooperatiflerin ve Birliklerin sosyal güvenlik kurum­ larının yaptıracağı konutlardan satın alacaktı. Yapı Tasarrufu Hesabında biriktirile­ cek tutar, konutun m^ büyüklüğüne, yaklaşık yapı maliyetine ve konutun bulunduğu yerin nüfusuna göre değişiyordu. Bu ön birikim hesabı, 3 yıl içinde biriktirilecekti. Bir yıl içinde hesaba yatacak meblağ, toplam yatırılacak miktarın %25'inden az olamazdı(^49). Yasa bu hesapları teşvik için "Teşvik Primi" verilmesini öngörmüştür. Örneğin; hesapta 3 yılda birikecek tutarın, %75'ini 2 yılda tamamlayana, birikmesi gereken toplam tutarın %25'i kadar prim ödenmesidir. Toplu Konut Yasası, iki tür krediye izin vermiştir: •«48 Para ve Finans, S. 1729. "•49 İbid.. s. 1230 1) Yapı tasarrufu Hesabı'nm açıldığı bankanın kredi kaynaklarının kullandıracağı Yapı Tasarrufu Kredisi, (Hesapta birikenin en fazla 1.5 katı). 2) Kamu Konut Fonu'ndan kullandırılacak olan Yapı Kredisi (Bunun tutarı ise, yapı tasarrufu hesabında biriken tutar, yapı tasarruf kredisi, teşvik priminin toplamının, konut maliyetinden düşülmesiyle geri kalan miktardır). Kredinin faizi, vadesi, konut büyüklüğüne, oturulan yerin nüfusuna bağlı olarak değişmektedir. Krediye hak kazananlar, bu konutlar karşılığında hem bankalara, hem de Fon'a borçlu duruma gelmektedir. 1981'de çıkanlan 1. Toplu Konut Kanunu ile gider bütçesinin 1982 yılındia 1.1'i, 1983 yılında 0.7'si Fon'a aktarılmış. Emlak Bankası aracılığıyla kredi olarak verilmiştir. Bu nedenle bankaların net gayrimenkul kredilerinin özel konut yatırımları içindeki payı 1983'de %11.74'e yükselmiştir. Sistemin değerlendirilmesi sonucu, başanlann ve başansızlıklarm bulunduğu görülmektedir. Olumlu katkıları; 1) Bütçenin %5'i gibi bir katkının sektör için düşürülmesi, 2) Teşvik primi yoluyla konut talebinin uyarılması, 3) Yapı Tasarrufu hesabı ve Kredisini Açma yetkisinin verilerek bankaların, konut finans sistemine çekilmeleri, 4) Toplu konutları ve küçük nüfuslu yerleşim bölgelerindeki konutların daha çok teşviki (göçü engellemek amacıyla), 5) Dar ve orta gelir grubunun bundan yararlanabilmesi'dir. Olumsuz katkısı ise; Sistemin merkeziyetçi bir yapıda olması ve ekonomik istikrasızlık, büyük bütçe açıkları nedeniyle bütçeden kaynak aynlamaması olmuştur. Bu nedenle yeni arayışlar sonucu, 2985 sayılı Toplu Konut Yasası'nm çıkarılması gündeme gelmiştir. I.A.6. Toplu Konut Fonu'nun Getirdiği Konut Finansman Sistemi Bütçeden bağımsız fon kaynaklarına kavuşturulmak amacıyla, 1984 yılında yürürlüğe giren, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile Toplu Konut İdaresi kurulup. Toplu Konut Fonu kredileriyle, konut finansmanına katkı hızla artmıştır. 1985 yılında bu oran %31.5'a yükselmiştir. 1985-87 arası kredi miktarı üç kattan fazla artmıştır. Özel konut yatınmlanna oranı %26'ya düşmüştür. 1988'de bu oran %10.6'ya geri­ lemiş, nedeni ise kredilerin azalması olmuştur. 1991'de ise; 1990'dan itibaren bankaların konut kredisi vermeye başlamaları nedeniyle oran yükselerek %15.4'e ulaşmıştır(">50). Toplu Konut Fonu Kaynakları; Akaryakıt, tütün, alkol ve alkolsüz içkiler, itha­ lattan alınan fonlar, tekel, ithalat. Kredi geri dönüşleri, yurt dışı çıkışları (daha sonra kaldırıldı), bedelsiz ithalat, Hazine Bonosu faiz geliri, talih oyunları, diğer fonlardan •"SOToker, A.g.k., S. 73. aktarılanlar, kısa vadeli mevduat faizi, arsa satışı, gecikme zammı, yabancılara satılan garyimenkuller, transit karayolu taşımacılığı, menkul kıymet gelirleri, hazine arsaları katılma payları. Kamu Konut Fonu'ndan devreden tutarlarnır. Toplu Konut Fonu Giderleri; Kooperatif kredileri, tamamlama kredileri, ferdi krediler, idarece yaptırılan kamu, altyapı, konutlar, turizm altyapıları, yatırım işletme kredileri, geliştirme destekleme fonuna aktarma, şehit polis ailelerine konut kredisi, (Tablo 5-2): Toplu Konut Fonu Gelirleri: 1994 - 1996 (Milyar TL) 1996 1995 1994 1.100 45 - 2. Genel Bütçeye Doğrudan Aktarılan Gelirler 33.944 57.527 23.399 3. Konut ve Diğer Gayri Menkul Satış Gelirleri 2.834 2.402 3.978 171 587 - 4.967 7.247 8.400 49 33 50 41.965 67.796 35.827 1.469 300 1.000 - - 3.550 33.979 56.778 23.399 10.555 11.363 16.978 1. önceki Dönemden Devir 4. Borçlanmayla Sağlanan Gelirler 5. Kredi Geri Dönüşleri 6. Diğer Gelirler A.Gelirler Toplamı (1+2+3+4+5+6) B. Bütçeden Alınan Ödenek C. Diğer Fonlardan Aktarılan D. Genel Bütçeye aktarılan (-) Genel Toplam (A+B+C+D) Kaynak: Toplu Konut İdaresi başkanlığı, 1993-1996 (Mart) Faaliyet Raporu ve 1996 Programı, nisan 196, s. 176'dan yararlanılarak düzenlenmiştir. Para ve Finans. Agk. s. 1569 faizsiz kredi ödemeleri, idare bütçesine aktarılan. Batı Almanya Yapı Tasarruf Sandığı Ödemeleri, Afet konutları. Faizsiz kredi geri ödemeleri, diğer fonlara aktarılanlar, şeklindedir. Fonu besleyen en önemli kaynakların, akaryakıt ile yerli içki ve sigaralara yapılan eklemeler olduğu görülür. Daha sonra yabancı sigara ve içki satışları ile yurt dışına çıkışla, geri ödemeler gelmektedir. Giderlerin büyük bölümü konut yapımıyla ilgilidir. Yine faaliyet giderlerinde önemli bir kalem olan "Faiz Farkı İadeleri"ni ifade eden faiz sübvansiyonu gelmektedir (2487 sa. yasa gereğince - Toplu Konut Kanunu - Emlak Bankası'nm kendi kaynaklarınan açtığı krediler için Kamu Konut Fonu'ndan yapılan faiz farkı iadelerini ifade eden faiz sübvansiyonu). ikinci dönemde faaliyet gideri ise genel bütçeye aktanlanlardır. (Bütçe kanunları ile). Toplu Konut Fonu'ndan, Toplu Konut İdaresi'ne de pay ayrılmak­ tadır. Krediler ve diğer finansmanlar, fonun en önemli kullanım alanlarını kapsaBunların başında kooperatif kredileri geliyor. Toplu Konut Fonu, konut kredileriyle birlikte kullanılan ve belirli koşullan kapsayan memur, işçi ve emeklilerine kullandınlan faizsiz krediler de önemli kalemdir. Diğer bir kredi türü de toplu konut ferdi kredileridir. Ayrıca yurt dışındaki işçilerimizin, Almanya'da özel veya resmi yapı tasarrufu sandıklarından bankalarından kullanmaya hak kazandıkları kredileri Türkiye'de kullanmak istemeleri halinde açılan yurt dışı işçi kredileri, yine inşaat ve yapı malzemesi üretenlere açılan yatınm ve işletme kredileri bulunmaktadırC^i)I.A.e.a Toplu Konut İdaresi Kredileri Emlakbank kredilerinin yanı sıra 1984 yılında Başbakanlık Toplu Konut İdare­ si (TKİ) devreye girmiş aynı yıl kurulan Toplu Konut Fonu'nu (TKF)^^^) kullanarak anlaşmalı bankalar aracılığıyla konut alım ve yapım kredileri vermeye başlamış aynca uydu kent projelerine girişmiştir. TKİ kredileri kooperatiflere topluca verilebildiği gibi bireylere de verilmektedir. Satınalma kredilerinin yanısıra yapım aşamalannda da özellikle kooperatiflere kredi verilmektedir. Anlaşmalı bankalar aracılık ettikleri fon kredilerine ek olarak kendi kaynaklarından da kredi verirlerse, TKİ tarafından belirlenmiş faiz oranında kullandırmakta fakat faiz farkını alabilmektedirler. Böylece bankaların fonları da, karı devlet tarafından yapılan destekle tamamlanmak suretiyle konut sektörüne aktarılabilmektedir. Kredi uygulamasında konutlar büyüklüklerine göre sınıflandırılmakta; 1. 2. 3. 4. 60 metrekareden küçük 60-80 metrekare arası 81-100 metrekare arası 101-150 metrekare arası 07.03.1984/18344 R.G. 2985 No.lu Toplu Konut Kanunu, Madde 3: Toplu Konut Fonu; ferdi ve toplu kredisi faiz sübvansiyonu, toplu konut iskan sahalarına arsa temini, araştırma, turizm alt yapıları, konut alt yapıları veya okul, karakol, ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, postahane, çocuk parkları ve benzeri tesisler ile konut sektörü sanayini teşvik için yatırım ve işletme kredisi alınmalarında kullanılır. Fonun ne şekilde kullanılacağı Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu'nun hazırlayacağı öneriler dikkate alınarak. Bakanlar Kurulu'nun tanzim edeceği tüzükle tespit edilir. "•52 Para ve Finans., S. 1561 Uludağ, İlhan, 1987-1988, "Türkiye'de Konut Açığı ve Toplu Konut Uygulamaları", IVlaliye Yazıları, Aralık 87, Mayıs, 1988, S. 143-161 konut büyüdükçe faiz oranı yükselmekte, kredi tutarı faiz artışına göre daha az oranla artmaktadır. Krediler, konutların büyüklüklerine göre - Türkiye'nin neresinde olursa olsun belli bir tutarda verilmekte dolayısıyla ekspertiz değerine göre bir marj uygulaması hiç gündeme getirilmemektedir. Kredi başvurularında, kredinin %10-15 civarında bir "alıcı pay" nakden bankaya yatırılarak işlemler tamamlanınca krediyle birlikte geri ödenmektedir. Böylece hem başvurunun ciddiyeti sağlanmakta, hem de fon zenginleştirilmektedir. Ancak bu bekleme süresinin uzaması dolayısıyla satıcıyla-alıcı arasındaki anlaşmanın bozulması durumunda ne olacağı belirlenmemiştir. Emlakbank kaynaklı ya da toplu konut fonu kaynaklı bu krediler sabitt faizli olup belirlendiği tarihteki piyasa faizlerine göre düşük tutulduğundan sübvansiyon içermektedir. Zamanla piyasa faizleri yükseldiğinde ayarlanmadığı için bu süvbansiyonlar büyük avantajlara dönüşmekte ayrılan fonlarda erime söz konusu olmak­ tadır. Ya da, döviz üzerinden kullandırılan kredilerde olduğu gibi, taksitler zamanla çok yüksek TL tutarlara ulaşarak, borçluların ödeme gücünü aşmakta ve ödemesorunları ortaya çıkmaktadır. En alt düzeye indirilirken, kaynağın değerini korumak amacıyla geri ödeme­ lerde memur maaş artışlarına endeksli uygulama yapılacaktır. LA.e.b. Toplu Konut Kredileri İle Sağlanan Sübvansiyonlar Toplu Konut İdaresi'nin 1989'da çift endeksli sisteme ve daha sonra tek endeksli sisteme geçerek (memur maaş artış oranları endeks alınmaktadır) ve 6 ayda bir endeksleme yaparak, yine de kredilere uygulanan sübvansiyonun %20'lerde oluşacağını hesaplamıştır. Toplu Konut Fonu kredilere 1984-89 arası, %15-25 arası sabit faiz ve sabit taksitlerle verildiği için gerçek kredi faizleri de 1988 ve 1989'da %50'yi aştığına göre, yapılan sübvansiyon açıkça ortadadır. Toplu Konut Fonu'ndan (1984-92) döneminde verilmiş olan kredilerden, 1992 bakiyesi 10.3 trilyon olması gerekmektedir. Halbuki 36.5 trilyon olduğu görülmekte­ dir. Bu durumda toplam sübvansiyon 1992 fiyatlarıyla 26.2 trilyon lira olup, konut başına inşaat bedelinin %25'ine eşittir. Ancak toplam sübvansiyonun en az %80'inin, 1989 yılından (endekse geçiş yılı) önceki kredilere ait olduğu hesaplanmaktadır(i53). •^53 DPT, Agk. S. 83 v d . I. B. Endeksli Kredi Sistemlerinin Avantajları I.B.1. Sabit Faiz ve Sabit Geri Ödeme Taksitli Kredilendirme Endeksli kredi sistemlerinin finansman kaynaklannı koruma ve geri ödeme gücünü arttırma potansiyeli bulunmaktadır. Sabit faiz, sabit eşit taksitlerle (gelenek­ sel) ödeme yönteminde taksitler, kalan borç miktarı üzerinden faizi öderken, ana­ paranın da bir bölümü ödenecek şekilde hesaplanır. Bir başka deyişle sabit taksit miktan içinde hem faiz, hem de anapara ödemesi bulunur. Böylece zamanla ana para ödemesine ayrılan pay artarak, vade sonunda borcun tamamı faiziyle birlikte ödenmiş olmaktaır. (Bkz. Tablo 5.3)(154). Bu tabloda 100.000 para biriminin %10 faiz (yıllık) ve 20 yıl vade ile kredi olarak sabit faiz, sabit taksitle verilmesi durumunda yıllık geri ödenecek miktar, 100.000 birimin %10 oranındaki faizi olan 10.000 birimin biraz üzerinde olacak şekilde, aşağıdaki formüllerle 11.746 birim olarak hesaplanmaktadır. Taksit Miktarı = Borç Miktarı (1- 1 ) vade (1+faiz) faiz Aradaki fark (1.746 birim), 100.000 birimlik bir borcu %10 faiz ödeyerek 20 yılda amortize edecek şekilde ana para için ödenen paydır. Örnekte görüldüğü gibi, vade boyunca faiz olarak ödenen miktar düşerken, ana para miktan için ödenen kısım artar. Görüldüğü gibi bu sabit faiz, sabit taksitli kredilendirme sistemi, enflasyona karşı korumasızdır. Enflasyon arttıkça sabit miktardaki taksitlerin gerçek değeri erimektedir. Bu sistem borçlanana yararlı olurken, borç verenin bütçesinde (kaynak - kullanım) dengesizliğine yol açar, kaynaklarını tüketir. Bu nedenle benzer kredilendirme sistemlerinde, enflasyon oranı arttıkça ödeme yükünün ilk yıllara doğru kaydırıldığı görülmektedir. (Front loading veya tilt problem). I.B.2. Toplu Konut İdaresi ve Endeksli Kredi Uygulamaları Toplu Konut İdaresi, kredilerini kooperatiflere inşaatların finansmanı için sağlarken, kredi faizlerini düşük düzeylerde ve sabit olarak tesbit etmiştir. Bilindiği gibi zamanla enflasyondaki artışla, kredi talebindeki artış birleşince Fon kaynakları yetersiz duruma düşmüştür. Burada iki sorunla karşılaşılmıştır; Enflasyon karşısında Fon'un kaynaklarını korumak ve bunu yaparken orta ve düşük gelir grup""54 ibid, s. 206 larının ödeme güçlerini dikkate almak. İşte bu nedenlerle idare 1989 yılında iki Endeksli Kredi uygulamasına geçmiştir. Başlangıçta, kredi borcunun enflasyona, geri ödemelerin memur maaşlarındaki artışa ayarlanması hedeflenen, bu iki endeksli kredi uygulamasında (1989/1 sayılı Toplu Konut İdaresi tebliği) sistem (sübvansiyon yapmak), borcun ödenmesine destek sağlamak amacıyla sadece memur maaş artış oranını dikkate alarak ve bunun enflasyonla uzun dönemde eşitleneceğini varsayarak, tek endeksli kredi sistemine dönüşmüştür. Böylece memur maaşlarındaki artış oranı endeks olarak kabul edilmiştir. Bilindiği gibi memur maaşlarının enflasyonun altında kalması halinde idare, finans sistemini belli ölçüde sübvanse etmiş olmaktadır. Bununla beraber. Fon kay­ nakları enflasyona karşı önemli düzeyde korunabilmektedir. Endeksli kredi yöntemiyle ödenebilir koşullarda kredi verilirken, kaynakların da korunmaya başlanmasıyla, konut finans sistemine kaynak sağlamak için (Menkul kıymet ihracı) yoluyla sermaye piyasalarına başvurulması yönünde görüşler ortaya çıkmış ve Türkiye'de piyasa koşullarında işleyebilecek konut finans sistemi üzerine İdare, Fannie Mae'ye fizibilite araştırmalarına girmiş ve olumlu sonuçlar almıştır055). İdare ayrıca kamu kaynaklarını sadece alt gelir gruplanna ayırmak yanında, bu grup dışındaki ailelerin de konut taleplerini karşılamak amacıyla, piyasa koşullarında kaynak yaratacak finansal sistemleri hedeflemektedir. Bu finans siste­ mi içinde kredilerde sağlanacak sübvasiyon Tablo 5.3'de görüldüğü gibi enflasycMi oranı %50 olduğunda, gerçek faiz oranının sıfır olması durumunda bile, %50 nomi­ nal faizle borçlu olduğu kredinin %50'sinden fazla bir miktarı ilk yılda ödemek zorunda kalmaktadır. Tablo, (%45 enflasyon ve %5 gerçek faiz düşürerek) %50 nominal faizle ve 10 yıllık vadeyle bir borcun geri ödeme tablosunu vermektedir. Bu durumda ödenecek borç miktarı önemli ölçüde sınırlanmakta ve borcun %50'si kadar bir miktar, sadece faiz olarak ödenmektedir. Tablo 5.3. Sabit Faiz ve Sabit Eşit Talcsit Koşullarında Bir Kredinin Geri Ödeme Tablosu Kredi Miktarı Faiz Oranı (Yıllık) Vade (yıl) 100.000 10% 20 "•55 Fannie Mae, (1992). Creating a Market Oriented Housing Finance System in Turkey. Washington DC. USA: Tablo 5.4.'te İse vadeyi uzatmak da, taksit miktarmda önemli bir düşüşe yol açmamaktadır. Bu nedenle enflasyon oranının çok yüksek olması halinde, taksit miktarını düşürecek, daha hızlı bir amortizasyonu sağlayan ödeme planları uygu­ lanmaktadır. (Örneğin tabloda verilen örnekte, aylık taksitler 4240 birimden, aylık amortizasyon planıyla 3500 birime düşebilmektedir). Taksit miktarı: Kalan borç üzerindeki faiz + kalan borcu vade boyunca ödeyecek şekilde anapara için ödenecek miktar. Anapara için ödeme yapıldıkça ödenmesi gerekecek faiz miktarı da düşecek sabit taksit tutarı içinde faizin payı azalırken ana­ paraya ayrılan pay artacaktır. Yıllar Taksit Faiz Olarak Anapara için Kalan Borç Miktarı 1 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 11.746 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 TOPLAM 100.000 9.825 9.633 9.422 9.190 8.934 8.653 8.344 8.003 7.629 7.217 6.765 6.266 5.728 5.116 4.453 3.723 2.921 2.039 1.068 234.919 1.746 1.921 2.113 2.324 2.556 2.812 3.093 3.402 3.743 4.117 4.529 4.981 5.480 6.028 6.630 7.293 8.023 8.825 9.707 10.678 10.000 98.254 96.333 94.221 91.897 89.341 86.529 83.436 80.033 76.291 72.174 67.645 62.664 57.184 51.157 44.526 37.233 29.210 20.386 10.678 0 100.000 (Kaynak: DPT, Ö.İ.K. Konut 1996, s.90) Tablo 5.4. Yıllık Faiz Oranının %50 Olması Durumunda sabit Faiz, Sabit Eşit Taksitler ve 10 Yıllık Vade Koşullarında Bir Kredinin Geri Ödeme Tablosu Kredi Miktan Vade (Yıl) : : 100.000 10 Faiz Oranı (Yıllık) Enflasyon Oranı 50% 45% NOMINAL Yıllar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Taksit Miktarı Faiz Olarak 50.882 50.882 50.882 50.882 50.882 50.882 50.882 50.882 50.882 50.882 50.000 49.559 48.897 47.904 46.415 44.182 40.832 35.806 28.268 16.961 Anapara İçin 882 1.324 1.985 2.978 4.467 6.701 10.051 15.076 22.614 33.922 Kalan Borç Gerçek değerlerle Ödenen Miktar 35.091 24.201 16.690 11.511 7.938 7.938 3.776 2.604 1.796 1.238 100.000 99.118 97.794 95.809 92.831 88.364 81.663 71.612 56.536 33.922 0 110.120 100.000 TOPLAM 508.824 (Kaynak: Ö.İ.K. Agk. s. 91.) Tablo 5.5. Yıllık Faiz Oranının %50 Olması Durumunda Sabit Faiz, Sabit Eşit Taksitler ve 15 Yıllık Vade Koşullarında Bir Kredinin Geri Ödeme Tablosu. Kredi Miktarı Vade (Yıl) Yıllar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 Taksit Miktarı 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 50.114 TOPLAM 751.715 (Kaynak: ibid, s. 92) 100.000 15 Faiz Olarak 50.000 49.943 49.857 49.728 49.535 49.245 48.811 48.159 47.181 45.715 43.515 40.215 35.266 27.841 16.705 Faiz Oranı (Yıllık) Enflasyon Oranı NOMİNAL Kalan Borç Anapara İçin 100.000 114 172 257 386 579 869 1.304 1.955 2.933 4.400 6.599 9.899 14.849 22.273 33.410 100.000 99.886 99.714 99.456 99.070 99.491 97.622 96.318 94.363 91.430 87.030 80.431 70.531 55.683 33.410 0 : : 50% 45% Gerçek değerlerle Ödenen Miktar 34.562 23.836 16.438 11.337 7.818 5.392 3.719 2.565 1.769 1.220 841 580 400 276 190 110.943 Kredi Miktarı : 100.000 Gerçek Faiz Oranı (Yıllık) : 5% Enflasyona Karşı Ayarlama Oranı: 45 Vade (Yıl) : 15% ffaksit Miktarı : Kalan borç üzerindeki faiz (gerçek faiz) + kalan borcu vade boyunca ödeyecek şekilde anapara için ödenen miktar JKalan Borç : Bir önceki ayarlama dönemi sonunda kalan borca enflasyon ayarlal ma oranının uygulanmasıyla bulunacak miktar-anapara için yapılan ödeme miktarı. GERÇEK (Kredinin alındığı tarihteki değerlerle) NOMİNAL Yıl Taksit Miktarı Faiz Olarak Anapara İçin Kalan Borç Taksit Miktarı Faiz Olarak Anapara için 100.000 rrp. Kalan Borç 95.366 13.970 7.250 6.720 139.280 9.634 5.000 4.634 90.500 20.256 10.025 10.231 190.276 9.634 4.768 4.866 85.391 29.371 13.795 15.576 250.324 9.634 4.525 5109 80.026 42.588 18.873 23.715 353.755 9.634 4.270 5.365 74.393 61.753 25.647 36.106 475.839 9.634 4.001 5.633 68.478 89.542 34.571 54.971 635.446 9.634 3.720 5.915 62.268 129.835 46.142 83.693 839.154 9.634 3.424 6.210 55.747 188.261 60.839 127.423 1.089.350 9.634 3.113 6.521 48.900 272.979 78.978 194001 1.385.557 9.634 2.787 6.847 41.711 395.879 100.453 295.366 1.713.690 9.634 2.445 7.189 34.162 573.938 124.243 449.695 2.035.280 9.634 2.086 7.549 26.236 832.210 147.549 684.661 2.266.315 9.634 1.708 7.926 17.914 1.206.705 164.308 1.042.397 2.243.759 9.634 1.312 8.322 9.175 7.749.772 162.673 1.587.049 2.666.402 9.634 896 8.739 O 2.537.097 .209.814 2416.282 9.634 459 9.175 8.144.045 1.116.159 7.027.886 144513 44513 100.000 (Kaynak: O.I.K. Agk. s. 93). O I.B.3. Tek Veya İki Endeksli Kredilendirme; 1. Tek Endeksli Uygulama Yüksek enflasyonlu ekonomilerde, geleneksel sabit taksitli kredilerde karşılaşılan sorunlar, bu konuda alternatif çözüm arayışlarını gündeme getirmiştirC56). Bunlardan bir grup uygulama ise (endeksli kredilendirme) olmuştur. Endeksli kredi sisteminde borcun ödenmemiş kısmına; sadece gerçek faiz (cari faiz) uygulanmakta, geri kalan kısmına ise borcun değerini koruyacak bir endekse bağlı kalarak eklemeler yapılmaktadır. (Halbuki geleneksel sabit faiz, tak­ sit sisteminde borcun ödenmemiş kısmına (Nominal faiz = Enflasyon + Gerçek faiz) uygulanıyordu). Endeksli kredi sisteminde kredi veren kurum; gerçek faiz uygulaması ile parasının gerçek getirişini alırken, orta ve düşük gelir gruplarının da ödeme güçlüğüne düşmesini engellemek için ödeme güçlerine uygun taksit miktarını arttırmaktadır (Vade uzamaktadır). Başlangıçta düşük olan taksitler, zamanla artsa bile (gerçek değer olarak sabit kaldığından) borçlu açısından dengeli bir ödeme/gelir oranı sağlanabilmektedir (Tablo 5.6) endeksli bir kredinin ödeme şemasını göstermektedir). Bu tabloda, enflasyon oranı %45, %5 gerçek faiz oranı ve 15 yıllık vade ile 100.000 birimlik kredinin yıllık taksitleri geleneksel (sabit faiz, sabit taksitli) sistemde 50.114 birim iken (Bkz. Tablo 5.4) aynı miktar ve faizli krediye endeksli sistemde sadece gerçek faiz uygulandığından ilk yıl için taksit miktarı 13.970 birime düşmekte, vade 20 yıla uzatıldığında bu miktar 11.600 olmaktadır. 2. İki Endeksli Uygulama Endeksli kredilendirme yoluyla, ödeme gücünün arttırılabilmesi mümkündür. Bu amaçla tek endeks yerine iki endeks kullanılmaktadır. İki endeksli kredi uygula­ maları çok yaygın olarak görülmektedir. Bu sistemde kalan borç; enflasyona endeks- lenirken, gelir içindeki nisbi önemi vade boyunca sabit kalabilmektedir. Eğer vade boyunca, gelir artışları enflasyon altında kalmakta ise, ya vade uzatılmakta (borcun tamamının ödenebilmesi için), ya da henüz kredi sözleşmesi yapılırken, örneğin borcun 20 yılda bitirileceği belirtilmekte, ancak taksit ve borç miktarının yapılan hesaplamalarla 15 yılda bitecek şekilde şemalanmasına gidilmekte, böylece arada bir güvence (gecikme) dönemine yer verilmektedir. Türkiye'de iki Endeksli yerine Toplu Konut İdaresi'nce tek endeksli kredi siste­ mi (Memur maaş artışları esas alan) halen uygulanmaktadır. Ulaşılan Sonuçlar (Tablo 5.7)'de gösterilmektedir. Bu konuda bkz: Telgarsky. J.P. ve Mank. K; Alternative Mortgage Instruments in High Inflation Economics, Fannie Mae Raporu, (Toplu Konut Fonu), Vol. VI, No.: 1 , Sep 1 9 9 1 . S. 26-46 Buckley. R, Lipman. B, Persaud T; "Mortgage Design Under Inflation and Real Wage IJncertanity 3) Paper No. 62, World Bank, Washington, 1989 Kredinin Açıldığı yıl Yıllık hanehalkı gelir Gelirden kredi ödemesine aynlan pay Gerçek faiz oranı Vade (yıl) Kredi miktarı Kredi/konut bedeli oranı 1980 321.587 30% 4% 15 1.072.659 64% Yıllar Taksit Miktarı Faiz Olarak Anapara Faizi Kalan Borç 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 138.526 172.326 214.161 281.404 388.431 506.747 753.939 1.235.844 2.530.535 4.291.500 6.705.000 10.479.000 16.371.000 26.193.000 41.900.760 67.055.616 107.288.986 171.662.377 274.669.803 439.455.685 703.129.096 1.125.006.554 1.800.010.486 2.880.016.777 4.608.026.844 7.372.842.950 11.796.548.720 18.874.477.952 30.199.164.723 48.318.663.557 77.309.861.691 123.695.778.706 197.913.245.929 316.661.193.487 322.924.276.907 90.618 121.433 154.500 195.922 295.299 412.286 562.106 785.631 1.361.763 2.263.136 3.657.034 6.048.582 9.746.466 14.980.746 23.251.572 36.008.391 55.626.403 85.695.839 131.611.484 201.423.282 307.043.178 465.919.586 703.289.772 1.055.073.510 1.571.321.246 2.319.764.836 3.388.226.738 4.883.030.174 6.917.395.620 9.577.799.770 12.845.064.349 16.426.355.928 19.416.926.428 19.643.317.836 12.420.164.496 47.908 50.893 59.661 65.482 93.132 94.462 191.833 460.213 1.168.772 2.028.364 3.047.966 4.430.418 6.624.534 11.212.854 18.658.188 31.047.225 51.662.583 85.966.538 143.048.319 238.032.403 396.085.918 669.066.967 1.096.720.714 1.824.943.268 3.036.705.598 5.054.078.114 8.408.321.982 13.991.447.778 23.281.769.103 38.740.863.787 54.464.797.342 107.269.422.777 178.496.319.501 297.017.875.650 310.504.112.410 1.072.659 2.217.547 2.984.929 3.802.837 4.812.572 7.289.254 10.212.685 13.860.821 19.190.671 32.875.300 54.550.027 88.377.879 146.784.133 237.037.128 363.305.809 562.631.105 869.162.544 1.338.997.487 2.056.429.442 3.147.238.788 4.797.549.668 7.279.993.535 10.988.902.688 16.485.523.588 24.551.894.472 36.246.325.558 52.941.042.779 76.297.346.464 108.084.306.564 149.653.121.400 200.704.130.452 256.661.811.382 303.389.475.433 306.926.841.192 194.065.070.256 0 Taksit Faiz Anapara İçin Miktarı Olarak 65.590 59.601 57.241 58.396 52.546 48.481 52.420 60.639 69.992 68.971 64.295 58.729 55.271 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 55.971 35.674 42.905 41.999 41.295 40.657 39.948 39.444 39.082 38.549 37.665 36.372 35.068 33.889 32.906 32.011 31.053 30.056 29.019 27.941 26.820 25.654 24.441 23.100 21.869 20.504 19.086 17.610 16.076 14.480 12.821 11.095 9.300 7.433 5.491 3.472 1.372 Kalan Borç 22.684 1.049.975 17.502 1.032.373 15.946 1.016.427 17.739 998.688 12.599 986.089 9.037 977.052 13.338 953.714 22.091 941.624 32.327 909.297 32.599 676.698 29.227 847.470 24.830 822.640 22.365 800.275 23.960 776.315 24.000 751.397 25.915 725.916 26.951 698.531 28.029 670.501 29.151 641.351 30.317 611.034 31.529 579.505 32.??? 546.714 34.102 512.612 35.466 477.146 36.885 440.261 38.360 401.900 39.895 362.006 41.490 320.515 43.150 277.365 44.876 232.489 46.671 185.818 48.538 137.280 50.480 86.800 52.499 34.302 34.302 0 Gelirde Yihk Yıllık Fiyat Taksit Geiir Değşim Değişimi Ofanı (%) (%) (%) 111.2 36.6 30 43.6 29.4 30 24.4 28.8 30 24.3 53.4 30 31.4 41.4 30 38.0 37.6 30 30.5 41.7 30 48.8 77.4 30 63.9 72.1 30 104.8 67.6 30 69.6 71.1 30 56.2 66.0 30 56.3 58.0 30 56.2 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 60.0 30 60.0 Tablo 5.7. Toplu Konut İdaresi Tarafından Üretilerek Satılan Bir Konutun İki Endeksli Kredi Kullanılarak Alınması Durumunda Kredi Geri Ödeme Tablosu Konut Büyüklüğü: (ıın2) Konut Fiyatı (TL) Satın Alındığı Yıl 100 9.400.000 1986 KREDİ KOŞULLARI Peşinat Oranı Peşinat Miktarı (TL) Kredi Miktarı (TL) Vade (ay) 40% 3.760.000 (1992 değerleriyle 64.185.162 (TL) 5.640.000 75 NOMİNAL Altı aylık Avarlama Yıllar Dönemleri 1986 1. altı ay 2. altı ay 1987 3. altı ay 4. altı ay 1988 5. altı ay 6. altı ay 1989 7. altı ay 8. altı ay 1990 9. altı ay 10. altı ay 1991 11. altı ay 12. altı ay 1992 Toplam: 1992 yılı Değerleriyle Toplam Ödenen Miktar dığı yılın değerleriyle) Dönem Dönemlik Sonunda Kalan Toplam Borç Ödeme Dönem • Sonlarında DÖNEM Kalan TOPLAMI Borç TAKSİT MİKTARI Aylık Taksit/ Gelir Oranı (%) Aylık Hanehalkı Geliri (TL) Enflasyon Oranı (%) 75.200" 45İ.I2Ö0" ' 5.874!6Ö8" ' 45l'.'2ÖÖ" ••5'874;6Ö8' "'7.7Ö2.'219"'' "35.6 85.139 510.835 6.671.999 510.835 6.671.999 8.720.227 32.4 21T.I45"" 262.643 37.6 105.905 126.670 635.428 760.021 7.220.204 8.524.800 461.794 522.341 5.247.241 6.195.349 7.883.064 9.428.752 33.7 30.6 314.141 414.538 41.7 167.153 207.636 9.343.604 1.002.918 1.215.814 12.339.482 514.372 638.947 8.780.592 4.792.103 6.328.614 10.907.159 32.5 26.5 514.935 784.662 77.4 316.397 425.158 1.878.382 14.030.224 2.560.950 15.474.061 548.835 737.497 9.368.897 4.056.231 4.473.654 12.046.571 30.0 29.9 1.054.390 1.421.317 72.1 573.113 721.068 3.438.680 4.326.411 15.142.438 13.520.034 577.656 726.783 2.543.742 2.271.198 9.860.863 12.406.571 32.0 32.3 1.788.245 2.235.306 67.6 901.336 5.408.013 10.138.636 4.224.432 1.126.515 6.759.091 542.052 677.472 9.253.111 1.016.208 423.420 11.564.804 32.3 32.3 2.793.750 3.492.188 71.1 4.224.432 31.0 4.539.844 Son üç ay 1.408.144 4.224.432 33.212.175 0 247.469 7.187.253 0 122.690.164 Vade sonu değerleri ile toplam ödeme miktarı 186.875.325 Bu tablo, İdare'nin 1992 yılında %40 peşinat, 75 ay vade ile sattığı bir konutu, emsal fiyatlarla 1986'da satmış olsaydı varsayımına dayanılarak hazırlanmıştır. Bu durum­ da ödenmemiş kredi borcunun, enflasyon altında gerçekleşen memur maaş artışlarına endekslenmesi halinde bile vade sonu {1986'ya 75 ay eklenince 1992) değerleriyle toplam 187 milyon lira ödenmiş olacaktı. Aynı yıl idarenin sattığı bu konutlann da bedelinin 200 milyon lira olduğu gözönüne alınırsa, endeksli sistem hem borçluyu, hem borç vereni koruma yönünden başarılı olmaktadır. İki endeksli kredilendirme acaba Türkiye'de uygulansa idi, (belli bir dönemin verileri örnek için ele alınsa - örneğin (1970-84) dönemi) ulaşılan sonuçlar nasıl ola­ caktır. Bu konuda yapılan çalışmalarda şu sonuçlar elde edilmiştir; (Tablo;5.8)'de 15 yılın (1970-84) enflasyon ve gelir artışları endeks olarak alınmaktadır. Yıllık %4 gerçek (reel) faiz oranı, 15 yıl vade ve borçlunun gelirinin %30'unun geri ödeme tak­ sitlerine aynlacağından hareket edilmiştir. Krediyi alanın sanayi sektöründe çalıştığı varsayılmıştır. Bu sektördeki ücret artış oranları alınmıştır. Sözkonusu dönemin bir bölümünde gelirlerde otaya çıkan gerçek (reel) artışlar dolayısıyla başlangıçta 15 yıl vade ile aldığı krediyi 11 yıl içinde kapatabilmişlerdir (Tablo 5.9). Yukarıda belirtilen koşullarda 1975 yılında açılan bir kredinin (iki endeksli), geri ödeme şemasını ver­ mektedir. 1980 yılında Türkiye o döneme kadar en yüksek enflasyon (%111) oranıyla karşılaştığında, o dönemde reel gelirlerde büyük düşüşler yaşanmıştır. Yukarıda verilen dönem içinde tesadüf eden 1980 yılından dolayı, en kötü durum 1980 yılında ortaya çıkmıştır. (Tablo 5.10)'da, 1979 yılında %58 olan enflasyon %111'e yük­ selince o yıl verilen kredilerin kalan borcu, ertesi yıl iki katına çıkmış, buna karşılık Kredinin açıldığı yıl Yıllık Hanehalkı Geliri Gelirden Kredi Ödemesine Ayrılan Pay Gerçek Faiz Oranı Vade (yıl) Kredi Miktarı Kredi / Konut Bedeli Oranı Yıllar Taksit Miktarı Faiz Olarak Anapara İçin 1975 1976 1975 41.316 30% 4% 15 137.817 86% Kalan Borç Taksit Miktarı Faiz Anapara Olarak ...İçin Kalan Borç 137.817 Nominal Yıllık Gelir Gelirde Fiyatlara Yıllık Yıllık Değişim Değişim (%) ..(%) 41.318 Taksit Gelir Oranı {%) 19.7 30 18.328 6.599 11.729 153.238 15.311 5.513 9.779 128.018 61.092 47.9 17.0 30 1977 24.639 7.172 17.468 161.821 17.593 5.121 12.473 115.546 82.131 34.4 27.7 30 1978 36.686 8.266 28.420 178.224 20.513 4.622 15.891 99.654 122.287 48.9 46.1 30 1979 58.245 10.415 47.830 212.556 22.292 3.986 18.305 81.349 194.151 58.8 58.3 30 1980 96.476 13.459 253.459 23.325 3.254 20.071 61.278 321.587 65.6 111.2 30 1981 138.526 21.412 117.114 418.192 15.858 2.451 13.406 47.872 461.754 43.6 36.9 30 1982 172.326 22.900 149.426 423.079 14.410 1.915 12.495 35.377 574.421 24.4 29.4 30 1983 214.161 21.899 192.262 355.202 13.839 1.415 12.424 22.953 713.869 24.3 28.8 30 1984 281.404 18.300 263.104 194.396 14.118 918 13..200 9.753 938.013 31.4 53.4 30 1985 310.132 11.928 298.204 0 0 1.294.770 38.0 41.4 24 Toplam: 1.350.923 93.017 142.350 1.208.574 10.143 390 167.402 29.585 9.753 'l37.)3İ'7 ' Ücret artış oranlarının %66'da kalması ile borcun amortizasyonuna düşük bir hızla devam edilmiş, alınan kredinin gerçek değerlerle (iki endeks ile) ödenebilmesi için vadenin 35 yıla çıkaniması gerekmiştir. Kuşkusuz bu durum, enflasyonda beklenmedik, yüksek artışlar karşısında borçluya ve kredi kurumlarının mağduriyetinin önlenmesi hususunda devletin finansal desteğine büyük ihtiyaç duyulacağını ortaya koymaktadır. LB.4. Toplu Konut Fonu'nun Sisteme Katkıları Fon sayesinde, konut sektöründe çok önemli ölçüde kaynak transfer edilmiş ve konut üretemindeki kriz iyileşme sürecine girmiştir. 1980 öncesinde kooperatif-lerin toplam konut üretimi içindeki payı %10 civarında iken, bu pay 1984-90 arasında %20'leri geçmiştir(''57). idare, verdiği kredilerde (kooperatif kredileri, idare arsaları üzerinde toplu konut üretimi ve kredilendirilerek satışı, belediyelerle işbirliği içinde toplu konut üretimi ve kredilendirilerek satışı, ferdi = konut kredisi ile) 10 yılda toplam 908.345 konutu kredilendirmiş. Kasım 1993 itibariyle bu konutların 711.8x981'i bitmiştir. Toplu Konut Fonu, kredilerinin büyük kısmını kooperatif ve inşaatların finans­ manı için ayırırken, kredi faizlerini düşük düzeyde ve sabit oranlı olarak uygu­ lamıştır. Ancak bir yandan enflasyon, bir yandan kaynaklannın azalması, enflasyon karşısında fon alanlann (orta ve düşük gelirli ailelerin ödeme güçlüğüne düşmesi)ni engellemek için, 1989 yılında iki endeksli kredi uygulamasını başlatmıştır. Başlangıçta kredi borcunun enflasyona, geri ödemelerin ise memur maaş artışlarına (Kolombiya modeli) ayarlanmasını hedefleyen sistem daha sonra borcun ödenmesinde destek sağlanması amacıyla tek endeksli hale dönüştürülmüştür. Memur maaşlannm artışları oranının uzun dönemde enflasyonu karşılayabileceği görüşünden hareketle; memur maaş artış oranı, endeks olarak kabul edilmiştir. Ancak enflasyonun memur maaşlarının üstünde olduğu dönemlerde idarenin finansmanı bu açıdan bir sübvansiyon yapmak zorunda kalmıştırC^ö) (Bkz. Tablo: 5.9). I.B.5. Sistemin Zayıf Yönleri 1) Konut finansmanı amacıyla kurulmuş olan bu Fon, acaba sadece bu amaç için mi kullanılmıştır? sorusuna cevap arandığında, Fon'un yaptığı harcamalan, konutla ilgili olanlar ve olmayanlar olarak ayırmak gerekmektedirC^Q). Bu hesapla­ ma yapıldığında Fon'un faaliyete geçtiği 1984 yılında toplam kullanımların %90'ını konutla ilgili harcamalar oluşturmuş, 1985'te bu oran %81, 1986'da % 7 1 , 1988'de %52, 1990'da %49, 1992'de %27'ye gerilemiştir. Bu gerilemede, 1988 yılında fon kaynaklannın %16'sının genel bütçeye aktarılması rol oynamıştır. 1992'de ise aktarma %32 olmuştur. (Fon toplam kaynağı 11.5 trilyon TL.) 1994'te %78, 1995'te %83 olmuştur. 1996'da %64 olacağı öngörülmüştür. Fonun kaynaklarının artan bir biçimde konutla ilgili olmayan alanlara aktarılması, kaynakların fon giderlerine ve amacına yönelik harcamalara daha az kaynak ayırmasına yol açmıştır. Nihayet 1993 yılında ise Fon'un bütün gelirlerinin genel bütçeye aktarılmasına karar verilmiştir. Artık bundan böyle genel bütçeden "•57 Konut Özel İhtisas Komisyon Raporu, DPT, 1993, s. 17 VE -Alp Agk. s. 164 158 ibid. "•^^ Para ve Finans., S. 1566 Fon'a konut finansmanı için kaynak tahsis edilmesi dönemine geçilmiş, Fonun da bağımsız kaynak yaratımı ve kullanımına son verilmiştir. İdarenin elinde bir iki kalem fon kaynağı kalmıştır. 2) Toplu Konut Fonu'nun, getirdiği konut finansman sistemindeki başarısını ölçmek için kullanılan kredi-maliyet oranı açısından, sistem değerlendirildiğinde bu oranın (1984-88) için (%35-40) arası değiştiğini, bundan sonra (%22-25)'e düştüğünü görmekteyizC^60)_ Halbuki iyi bir konut finansman sistemi için bu oranın %80-90 olması belirtilmektedir. %35-40 oranları bile çok düşük oranlar sayılır. Bu durumda konut maliyetinin %75-78'inin özellikle toplu konut kredileri adı altında kredilendiği halde kooperatif üyelerinin bizzat karşıladığı anlaşılmaktadır. Kuşkusuz başarılı bir tablo görülememektedir. Buna rağmen, 1984 yılında Toplu Konut İdaresi kurulduğu zaman, Türkiye'de konut ipotek kredisi temin eden tek kuruluş olmuş ve (1984 - 90) döneminde üç banka (T.Emlak, Vakıfbank ve Pamukbank) aracılığıyla çeyrek milyondan fazla konut için, konut ipotek kredisi sağlanmıştır. Ancak sağlanan bu ipotek kredilerinin, konutların maliyetine oranı (Loan to value) sadece %20'ler düzeyinde kalmıştırC'^'i). Diğer bir deyişle konut sahibi olmak isteyenler, ipotek kredisi temin etseler daha, bu kredi konutun maliyetinin sadece %20'sini finanse edebilmektedir. Geri kalan kısım ise ya ferdi birikim, ya da kurumsal olmayan kaynaklara ihtiyaç duymaktadır. Toplu Konut İdaresi, bankalar aracılığıyla kullandığı ipotek kredilerinin yanında (1984 - 90) döneminde ayrıca 561.281 inşaat kredisi de kullandırmıştır. Bu kredilerin büyük kısmı, konut kooperatifleri kanalıyla kullandırılmış olup, yukarıda da değindiğimiz gibi, konut maliyeti - kredilendirme (Loan to Value) oranı oldukça düşüktür062), 3) Finansman sisteminin önemli bir zaafı; kredi limitlerinin arttınlmasma imkan verecek yeterli kaynaklara sahip olmaması, eldeki kaynakların ise daha etkin ve amacına uygun kullanılamamasıdır. Özellikle (1984-89) arası sistem, yoğun sübvasiyonlu bir kredilendirme politikası uygulamışın Böylece kıt kaynaklar, bu kıtlığı yansıtmayan fiyat ve koşullarda kullanılmıştır. Kredi limitlerinin arttınlamaması, konut maliyetlerindeki karşılama oranını sürekli düşürmüş, kredi-maliyet oranı hiç bir zaman uygun bir oranı yakalaya­ mamıştır. Ayrıca hem kredi limiti, hem maliyet ve geri ödeme koşulları nedeniyle daha üst ve orta üst gelir gruplarına hizmet vermiştir. Sistemin enflasyona karşı dayanıksız olması, konut maliyetlerindeki artışa kredi limitlerinin uyum sağlayama­ ması, önemli zaaflarından birini oluşturmaktadır. Daha fazla kaynak sağlanması 160 ibid., "'6"' Aslan, M. Hanifi. "Alternatif Konut Finansman Sistemleri ve Türkiye'de Konut Finansman Sistemi" Basılmamış Tez,. U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü. S. 331 vd. ve Para Finans Ansiklopedisi, Agk. S. 1566 Fannie Mae, "Creating Market Oriented Housing Finance System in Türkiye" Washington D C , US, 1992. S. 1 1 ; Alp Agk. S. 163 gerekirken, kaynaklar genel bütçeye aktarılmış, eldeki kaynakların da bir kısmında amaç akışı kullanım alanları olmuş, sübvansiyonla kredi kullanımına son verilme­ miş, talepleri karşılayacak esnek bir yapı kazanılamamıştır. Kredi dönüşleri olmasa konut finansman amacıyla Fon'un kullanabileceği çok az kaynağı bulunmaktadır. Kredi dönüşleri dışında, konut satış hasılatı genel bütçeden tahsis edilen tutar ve diğer fonlardan aktarmalar, halen Fon'un gelir kaynaklarıdır. 4) (1984-88) dönemi kaynakların, kıtlığı yansıtmayan, çok ucuz bir maliyetle aktarıldığı (enflasyon %60'larda, faiz haddi %19-20'de) dönem olup, ayrıca lüks konutların da (150 m<'ye kadar) kredilendirildiği, her aileye bir kez kredilendirmenin uygulanmadığı yıllar olmuştur. 1989 sonrası ise daha çok kooperatiflere kredi kullandınldığı bu dönemde konut maliyetleri arttıkça, ek kredi limitleri eklemesinde bulunulduğu görülmektedir. 90'lı yıllarda kredi - maliyet oranları düşmeye devam etmiştir. (Konut maliyeti enflasyon üzerinde artış göstermektedir). Kredi maliyet oranının Ağustos 1991 için %15 olduğu, İdare tarafından açıklanmıştır. 5) Fon'un toplam konut üretimine yaptığı katkı aşağıdaki tablolarda görülmektedirC^^) özellikle tablonun son sütunundaki oranlar, ilgili yıllarda Fon'dan açılan kredi tutarının, o yıllarda üretilen konutların toplam değerine olan oranını verdiği için 5.9 Toplu Konut Fonu'nun Türkiye'de Toplam Konut Üretimine Katkısı Fondan Üretimin toplam açılan Fondan kredi kredinin Fondan konut Üretilen kullanılarak açılan üretimine üretiminin konutların üretilen oranı değerine kredi değeri konut sayısı oranı (%) (MilyarTL) (%) (MilyarTL) (Bin) (4)/(3) (4) (2)/(1) (3) (2) Yıllar Konut üretimi (Bin) (1) 1989 251 126 7.531 1990 232 75 11.166 1991 228 78 21.557 - 48.353 6.437 50 32 34 - 1984-91 Toplamı 13 1992 269 87 45.564 3.466 32 8 1993 270 86 77.744 2.435 32 2 1994 205 69 122.898 5.475 34 5 Kaynak (1) Fondan açılan kredi rakamları (4 sütun) için Toplu Konut İdaresi Başkanlığı 1993-1996 (Mart) Faaliyet Raporu ve 1996 Programı, (2) Birinci, ikinci ve üçüncü sütunladaki rakamlarını 19891991 yıllarına aitt olanları için DİE Aylık İstatistik Bülteni (1994, VIII-XII) ve 1992-1994 dönemine ait olanlar için de DİE Aylık İstatistik Bülteni (195, l-VI) (Kaynak: Para ve Finans. Age. s. 1570) önem taşımaktadır. Bu oranlar Fon'un katkısı için son derece net bir oranı açıkla­ maktadır. (1984-91) dönemi için üretilen konutların toplam değerine oranlandığında, %13 bulunmaktadır. Sekiz yıl içinde Fon, yılda %13'lük bir katkıda bulunmuş demektir. (1984-88) dönemi için ortalamanın %21 olduğu hatırlanırsa, dönem üç yıl daha artınca ortalama düşmektedir. Bu bir anlamda Fon'un başlangıç yıllannda, konut maliyetleri düşük iken. Fon kredileri maliyetin önemli bir kısmını karşılamakta iken, daha sonraki yıllarda konut maliyetleri arttıkça bu oran düşmüştür. (Bu oran 1991'de %8, 1993'te %3 ve 1994'te %5). Bu ise katlann artık çok az düzeye indiğini göstermektedir. Kuşkusuz bunun nedenleri yukandaki mad­ delerde ileri sürülen gelişmelerdir. Toplu Konut Fonu Finansman sistemi, dünyada mevcut herhangi bir finansman sistemi sınıflaması içerisine dahil edilememektedir. Bu nedenle sistem, kendi kaynaklarını kendisi üretemediği için, kaynak aktaranlann bu muslukları daraltmasıyla kısa zamanda çıkmaza ve bir kısır döngüye girmiş bulunmaktadır. Burada en büyük etken, Fon'un kaynaklarının genel bütçeye aktarılması olmuştur. I. C. İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME İLE KONUT FİNANSMANI (Gayrimenkul Sertifikaları, Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, VDMK Kapsamında). Bundan önceki bölümlerde, ülkemizde konut sektörünün finansmanı için hem geleneksel finansal aracılık, bir başka deyişle gerek kamusal sermayeli ve gerekse diğer bankalarca arzedilen ipotek kredileri kullanılmakta, hem de "Menkul kıymetleştirme" yolu ile yeni bir kaynak yaratarak, kendi kendini besleyen bir ipotek finansmanı ile fon sağlama yolu açılmıştır. Ancak halen her iki yöntemin uygulanmasında olsun, yasal düzenlemelerinde olsun bir takım yetersizlikler, eksiklikler bulunmaktadır. 1) Mevcut ipotek kredisi ile konut finansman sisteminde; süreklilik arzeden kredi tipleri yerleşmemiştir. Bunlar teşvikli uygulamalarla kurumsallaşmamıştır. Bilindiği gibi çok uzun yıllar ipotek bankacılığı tekelini yürüten bir kamu bankası, ülkenin ihtiyaçları, koşullarına uygun otomatik bir ayarlama (kaynak - kullanım) mekanizması olmaksızın, ortaya koymaksızın, hem fiyatlandırma, hem planlama yönünden kendi kendini besleyen kesintiye uğraması ihtimali olmayan bir sistemden yoksun olarak faaliyet sürmüştür. Daha sonra bu banka yanında, sırasıyla Kamu Konut Fonu, sonra Toplu Konut Fonu'nun oluşumları gerçekleşmiş ve bunların da arzettikleri sistem maalesef zaafları nedeniyle sonunda çıkmaza girmekten kurtulamamıştır. 2) Ülkemizdeki bankalardan halen 19'u, tüketici kredisi vermekte; konut kredi"•^3 Aslan; İbid., Para ve Finans, S. 1569-70 leri de (Emlak Bankası hariç) bu kapsam içinde sayılmaktadır. Bu bankaların kul­ landırdığı konut kredisi toplamı kesin olarak belirlenememekte, ancak, tüketici kendilerinin - ki toplam tutarı 127.5 trilyon TL. %10'u civarında varsayımıyla 13 tril yon TL olabileceği tahmin edilmektedir. Ancak bankaların kredilerinin sektöre! dağılımı konusunda TBB (Türkiye Bankalar Birliği) kaynakları "gayrimenkul" sis­ temine 56.4 trilyon TL'lik toplam kredi verildiğini açıklamaktadır. Sonuçta yaklaşık olarak (Emlak Bankası dahil) 60 trilyon TUlik konut sektörü kredisi verilmek­ tedir (Toplam banka kredilerinin %3.5'u). VDMK'e ilişkin S.lll No. 14 tebliğin 4/b maddesinde konut kredileri "Bankaların Toplu Konut Başkanlığı ile yapılan anlaşma hükümlerine göre kendi kaynaklarından hazır konut alan kişilere açtıkları bireysel krediler, bankaların verdiği ipoteğe dayalı bireysel konut kredileri, konut sektörünü kredilendirmeye yetkili KİT statüsündeki bankaların kendi mevzuatları çerçevesinde açtıkları krediler" şeklinde açıklanmaktadır. (1992-1993) yılları arasında çıkarılan Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler (VDMK) ihraç tutarları ve bunların dayandıklan aktif değerler (portföy dağılımı) arasında ne kadar konut kredisi (Milyon TL ve dövize endeksli konut kredisi olarak)'nin yer aldığı aşağıdaki tablodan görülmektedir. İpotekli kredilerin menkul kıymetleştirilmesi yönünden halen önemli bir katkının yer alamadığı gözlenmekte­ dir. Ayrıca tabloda gayrimenkul sertifikası ilıracı da bulunmaktadır. Bu ihracın tamamı bilindiği gibi T.Emlak Bankası tarafından gerçekleştirilmiştir. (Toplu Konut İdaresi'nin ve T.Emlak Bankası kredilerince finanse edilen projelerin finansmanı amacıyla). Tablo 5.10. SPK Kaydına Alınan VDMK İhraçları (Milyon TL). (Şubat 1997 itibariyle) Yıllar 1992 1993 1994 1995 1996 Tutar 14.480.585 52.756.390 42.299.369 113.928.450 41.628.500 İçerdiği konut kredisi 12.749.384 8.380.000 Dövize Endeksienen Kon.Kredisi G.Menkul Sertifikası 15.099 (T.Emlak Bankası) 2.713.790 Görüldüğü gibi bankalar, VDMK kapsamında ipoteğe dayalı menkul değerlerde ihraç edebilmektedir. Boşluk halen kısmen doldurulmaktadır. Bu boşluğun etkin bir şekilde giderilmesi için kuşkusuz ipoteğe dayalı menkul kıymet- lerin ayrı bir yatırım aracı haline getirilmesi gerekir. Bu kıymetler ya garanti edile­ cek ya da sigortalanacaktır. Bankaların aynen sigorta şirketleri gibi kurumların disponibl kıymet ya da teminat olarak tutabilecekleri kıymetlerden sayılacaktır. Gayrimenkul Yatırım ortaklıkları veya Fonları bunları satın almalıdır, çeşitli vergi muafiyeti ve istisna uygulamaları kapsamına alınmalıdır, diğer ülkelerdeki gibi çeşitleri rahatlıkla oluşturulmalı, gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır, ikincil ipotek piyasasının da bu kapsamda teşviki ve desteği ele alınmalıdır. 3) Konut finans sistemine, fon aktarımında otomatik ayar mekanizması sağlayacak olan "Menkul Kıymetleştirme" sistemi için direkt olarak "İpoteğe dayalı menkul değerler" konusunda bir yasa ve buna bağlı olarak bir mevzuat bulunma­ makta, bunlar "Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler" (VDMK) kapsamında kabul edilmekte ve değerlenmektedir. Ayrıca yine ipotek piyasasına dahil, "Gayri Menkul Sertifikalan" ve "Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı için mevzuat bulunmakla beraber (Bkz; Ek: 1, 2, 3.) yaygın kullanım imkanlan henüz bulunmamaktadır. (Bu konuda geniş bilgi ilgili bölümlerde verilmiştir). (Bkz. Tablo: 5.10). Konut finansmanı amacıyla bugün Emlak Bank mevduatları, faizi sübvanse edilen özel banka mevduatları ile Toplu Konut Fonu'na dayanan krediler ve toplu konut projelerinin dışındaki konut projelerinin VDMK kapsamında yatırımcılara arzı sağlanmıştır. Aynca bu amaçla Toplu Konut İdaresi ve Emlak Bankası tarafından yapılan ya da deneyimli aracı kurumlar tarafından (yapılabilecek toplu konut proje­ si finansmanı amacıyla) Emlak Bankası adına gayrimenkul sertifikaları da ihraç edilmiştir. (Bkz. Tablo 5.10). Yine ön birikim yapılarak kredi kullanmaya hak kazanan Toplu Konut İdare­ si'nce, Toplu Konut Tasarruf sistemi gibi yeni alternatif finans sistemleri,yöntem­ leri üzerinde çalışmalar yapılmıştır ve halen de yapılmaktadırC^^), 4) Ayrıca ülkemizde (leasing) kiralama yöntemiyle tonlama tekniğinin oldukça hızlı bir gelişme ve yayılma içinde olduğu bilinmektedir. Bu finansman yönteminin leasing kapsamında gayrimenkuller için de kullanıldığını görmek umut vericidir. Ancak bu yöntem halen işletme, fabrika gibi üniteler için geçerli olup, henüz konut amaçlı uygulama alanına geçilmemiştir. Geçildiği takdirde geniş bir ilgi ve talep göreceği beklenmektedir. (Bkz. Tablo 5.11) "•^^ Aslan, 1898, İbid, Tablo 5.11. Türkiye'de Yerleşik Kiralama Şirketlerinin Yaptıkları Kiralamalar (IVlilyar TL) 1991 Kiralama Tutarı Bilgisayar Büro Malzemeleri ve Telekomünikasyon Cihazlan Kara Ulaşım Araçları Hava Ulaşım Araçları Deniz Ulaşım Araçları Tekstil ve Basım Makinaları Tıbbi Cihazlar Diğer İmalat Makineleri Gayrimenkul Şirket Savısı işlem Adedi 1993 1992 1994 19950 1,677.6 3,690.5 11,031.2 15,798.0 39,838.2 469.1 801.2 75 128.1 1,542.1 2,408.1 298.5 1,268.9 2,067.0 1,402.3 607.3 2,686.6 4,670.3 5.563.1 539.5 4.299.4 512.3 267.9 4,510.5 22.9 39 2.725 2.535.7 845.9 5,540.9 112.5 37 2.734 4.710.9 1.139.6 18,723.9 191.4 38 3.686 289.3 752.8 8.5 140 224 58.5 176.8 54.2 401.3 1.716.2 24 2.195 38 2.989 Kaynak: HM Türk Mali sisteminin Temel Göstergeleri n Mart Ayı itibariyle (Kaynak: SPK Yılık Rapor 1995, s.108) 5) Toplu Konut İdaresi ayrıca, uzun vadede yürürlüğe koymayı planladığı "ipotek karşılığı uzun vadeli konut kredisi" veya "konut finansman sistemi sınıflamasında "Mevduat finansman sistemi", "İpotek Bankası finansman sis­ temi" şeklinde yer alan yöntemler üzerinde de çalışmaktadır. Bilindiği gibi bu sis­ tem ticari bankalardan, tasarruf ve kredi birlikleri (Saving and Loan Asso.), tasarruf bankaları (saving banks) ve kredi birlikleri (Credit Unions) ne kadar çok sayıda uzman finans kurumu ve ipotek bankasının katıldığı ve etkin rol oynadığı,bir sis­ temdir. Daha önceki bölümlerde detayda açıklandığı gibi, bu sistem sayesinde, geleneksel ipotek ve ikincil ipotek piyasaları son derece gelişmiştir. İpoteğe dayalı menkul kıymetleştirme ve ihraçlar, çeşitleri, bunları portföyünde tutan kurumlann sayısı çok zengindir. II iri o i 2 00 s; co Oî — 00 CL CM O) O ^ E t co cö s CM Ilı s I (O U- - 1 o o o o• o o o o o o o o o o ^ 00 1 iri ^ |i s < cö îğ 8 i CO o s o o o o o o o o o o 5 «t U o o -1 ^ H M z m ^ o f C (O g 1 o o o to Ilı i « o 8 CM sil o O) (O o 5 Q m ^ o ş i f m II «i oi evi o o o 8 S; U- - ı 00 LL O) s "Z Û 11 ffl m ın o ö5 i I h co eö CVJ >«.- i 5 IRI co i co >» . ^ H İ İ ın § . ( 0 ı_ CVJ CJ) J i co Sil I I s İS iri 1 CVj c\i od "i- 1 n İl evi İ l .i İ S ı l ı 1i < > E I I 1 lif İi|l i| C5 >• O E 1 I.D. ÖN BİRİKİM KOŞULLU KONUT KREDİLERİYLE KONUT FİNANS SİSTEMİ Toplu Konut İdaresi'nin kısa ve uzun vade de yürürlüğe koymayı planladığı finansman yöntemlerinden biri olan Toplu Konut Tasarruf Sistemi (11.7.95 tarih ve 22340 s. R.G.). daha önce yayınlanmış bu konudaki bir yönetmeliğe dayanmak­ tadır. Sistemin amacı, konut edineceklerin tasarruflarını zaman içinde biriktirmeleri­ ni, bu tasarrufların nemalandırılmasını ve tasarruf ön birikim dönemini tamamlayan hak sahiplerine, tasarrufların yanısıra kredi açılmasını sağlayarak, konut sahibi olmalarını gerçekleştirmektir. Ön birikim koşullu ipotek kredileri sınıflamasına giren bu konut finansman yöntemi, bugün Avrupa'da pek çok ülkede özellikle Almanya ve Fransa'da uygulanmaktadır. Başka bir tanımla "Sözleşmeye Dayanan Konut Finansman Sistemi"dir. "Ön birikim Koşullu Konut Kredileri" ile finans sisteminde, çeşitli ülkelerde çeşitli tarihlerden bu yana konut edinmek isteyenlerin kredilendirilmesinde fon oluşturmak üzere sandık sistemleri kurulması yoluna gidilmiştir. Bu sistemde insan­ lar önce küçük taksitlerle birikimde bulunurlar, böylece kredi fonlarını beslerler; sonra birikim tutarları ve bekleme süresiyle orantılı olarak bir kredi alırlar. Alman Konut Sistemi, 1964 Fransız Konut Finansman Reformu, İngiliz Yapı Kurumlannın Kredilendirme tarzı hep bu otofinansman sistemine dayandınimıştır. Bu sistem ülkemizde 1960'lı yıllarda Emlak Kredi Bankası'nca uygulanmıştı. Şimdi Toplu Konut İdaresi'nce daha düzenli olarak canlandınimaktadır. "Toplu Konut Tasarruf Sistemi/TKTS" denen bu tasarıya göre; ayda 2-7 milyon TL arası birikim yapan kimseler 2-7 yıl arası bir süre sonunda birikimleri kadar bir kredi ala­ bilecekler, geri ödeme süresi de birikim süresi kadar olacak ve geri ödeme taksitleri 3 aylık sürelerde enflasyon oranı ve konut kredisi faiz oranları doğrultusunda yeniden değerlendirilerek hesaplanacaktır. Birikimlere büyük bankaların faiz ortalaması doğrultusunda bir faiz ödenecek ve isteyen istediği zaman sistemden çıkabilecektir. Tabii TKÎ'nin bundan başka fon kaynakları ve geri ödemeleri süren eski kredilerin aylık faiz ve konut bedeli tahsilatlan da vardırC^s) Otofinansmana dayanan konut kredisi sistemlerinde önemli olan; kaynağı kurutmamak, fonları eritmemektir. Eğer sistem sürekli olarak canlı tutulabilirse kay­ nak kesilmez. Kaynağın maliyeti ile kredilerin getirişi sürekli dengeli götürülebilirse fonlar erimez. Bunu sağlamak için de ekonomik ve sosyal ortamdan kopmayacak bir tarz seçip sürdürmek gerekir. Ekonomik Trend, 10.9.1995. ALTİNCİ BÖLÜM ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ KARŞISINDA TÜRKİYENİN DURUMU VE ÖNERİLER I.ÜLKEMİZDE KONUT EDİNMEYİ GÜÇLEŞTİREN VE KONUT AÇIĞINI YARATAN FAKTÖRLER LA KONUT AÇIĞI VE BOYUTLARI Türkiye'de konut sorunu, birçok ekonomik ve sosyal sorunda olduğu gibi arztalep dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. Genellikle konut arzı, konut talebinin altında kalmış, bu ise konut açığının toplam miktannı ve yıllık konut üretim miktarını giderek arttırmıştır. Bu olgu ayrıca, inşaat malzemeleri, arsa ve konut fiyatlarını ve kiraları yükseltme yönünde olumsuz etki yaratmıştır. Konut sorununu hemen, hemen tamamen çözmüş ülkelere baktığımızda (örneğin, İsviçre, İsveç, Batı Almanya vb. gibi) ve onların ortak ekonomik ve sosyal özelliklerini incelediğimizde, konut sorununu oluşturan faktörlerin bu ülkelerde mev­ cut olmadığını (düşük nüfus artışı, kırsal kesimin yaşanabilir düzeyde olması ve iyi imkanlara sahip olması, yüksek ekonomik ve finansal güç, sosyal adalet ve ideale yakın gelir dağılımı, yüksek teknoloji ve sağlıklı bir organizasyon, kurumsallaşma ve planlama gibi) görürüz. Ayrıca konut sorununun çözümü için gerekli tüm faktörlere de sahip olduğunu görmekteyiz. İşte bu niteliklere sahip olmayan ülkelerde, konut sorunu herzaman giderek ağırlaşan bir yapı kazanmaktadır. Son yıllarda Türkiyeînin konut üretimine ayırdığı finansman kaynakları devamlı olarak daralmaktadır. Bunun sonucunda her yıl üretilen konut üretiminin, konut gereksinimine oranı ise giderek düştüğünden, konut açığı sorunu büyümekte ve gecekondulaşma artmaktadır. Ülkemizin mevcut konut açığını kapamak bir yana, artan nüfus ve hızlı kentleşme ve yenilemelerin yarattığı konut gereksinimi, mevcut açık stoğuna her an katkıda bulunmaktadır. Türkiye nüfusunun en az 12 milyonu büyük şehirlerin çevresini adeta sarmış gibi bulunan gecekondu alanlarında yaşamaktadır. Araştırmalar, sadece İstanbuldaki 2 milyon konutdan, 400 bininin kaçak olduğunu, 600 bininin de gecekondular­ dan oluştuğunu göstermektedir. Sabit sermaye yatırımlarında konut sektörünün payı düşük görülmektedir.(9. ay sonu itibariyle bir önceki yıla göre yapı kullanım izinlerinde %18 artışa karşılık, inşaat ruhsatlannda % 14 gerileme bulunmaktadır). Bu veriler, konut sektöründe bir duraklama, gerilemenin olduğunu göstermektedir. Mevcut konut açığının giderek daha da büyümesini engellemek için 5 yıllık dönemde en az 2,5 milyon konut yapılması gerektiği belirtilmektedir. (Yılda en az 500 bin konut üretimi). y.B.Y.K.P'da 2.600.000 olarak hesaplanan konut gereksiniminin, ruhsatlı üre­ timle karşılanabilmesi için kuşkusuz etkin bir konut finansman politikasının ve bu çerçevede bir dizi uygulamanın yürürlüğe girmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu açıdan Toplu Konut İdaresi'nin konut üretimine bakılırsa, 1984'te kurul­ duğundan 1996 yılına kadar 1 milyon konut üretimine katkıda bulunduğu ve bunlar- dan 909.271'inin tamamlandığı görülmektedir. (Yılda yaklaşık 85 bin konut). Ancak bu katkının, 1984'te konut maliyetine olan oranı %83 iken, 1988 sonrası fonlann kısmen, 1992'de de tamamen bütçeye aktanlmasıyla bu oran 1992'de %22'ye inmiştir. Bu durumda ve ileride artan Toplu Konut İdaresinin konut açığı çözümüne önemli bir katkı yapamayacağını ortaya koymaktadır. SABİT SERMAYE YATIRIMLARI A- Yüzde olarak 1995 1996 1997 Kamu....yüzde 0.4 yüzde 0.0 yüzde 0.7 Özel...yüzde 45.1 yüzde 43.1 yüzde 41.4 Toplam.yüzde 37.3 yüzde 35.0 yüzde 32.9 B- Milyar TL olarak 1995.. 1996 Kamu 4.567 5.341 Özel 682.243 1.236.689 Toplam..686.910 1.241.030 1997 11.507 2.056.256 2.067.783 Konut sorununun çözümünde, alt gelir grubunun neredeyse tümüyle ihmal edildiği ve bu gruplan gecekondu alanlarında kiracı olmak durumunda bırakıldığı gözlenmektedir. İleride gecekondu alanları, sağlıksız kentlere dönüştükçe alt gelir gruplarının bu alanda kiracı olarak oturabileceği alan olmaktan çıkacaktır. Ülkede evsizler sorununun yaşanmaması için, mevcut finans kaynaklarının öncelikle metropollere yığılan alt gelir gruplarının konut sorununun çözümüne ağırlık ver­ ilmelidir. (Öncelikle konut açığı saptanmış olun 18 ilimiz bulunmakta) Çözüm, alt gelir gruplannın niteliğine bağlı (işsiz, geçici işçi, küçük esnaf, dar ve sabit gelirli) olarak farklı finansman ve kredilendirme türlerini birlikte harekete geçirilmesine büyük ölçüde bağlı gözükmektedir.66 Alt Gelir Gruplarma Konut Üreten Kurumlar 1- Belediyeler 2- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 3- Toplu Konut İdaresi 4- Kooperatifler 5- Arsa Ofisi (Arsa üretiyor) 6- T. Emlak Bankası (Finansman açısından kısmen katılıyor) •"66 DPT, Ö.İ.K. Raporu, A.g.k. 8 . 46 Alt gelir gruplarına konut üretimiyle ilgili yasal düzenlemeler 1- Belediye Kanunu (15/68 mad.) 2- 775 sa. Gecekondu Kanunu 3- 1164 sa. Arsa ofici Kanunu 4- 2985 sa Toplu Konut Kanunu 5- 3320 sa. Memur ve İşçilerle Bankanm Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hk. Kanunu 6- Kooperatifler Kanunu 7- Topu Konut Kanunu Alt Gelir Grubunun Konut Sorununa Yönelik Çözümler 1- Kendi evini yapana yardım 2- Kredilendirilmiş konut 3- Gecekondu Önleme bölgeleri Bu konuda detaylı yapılan ç a l ı ş m a , ' ' a l t gelir grubunun konut sorununun çözümü için bu üç yöntemin birleşiminde ve yine bu üç yöntemin birleştirilerek üretilecek projeler etrafında yukarıda adı geçen kurumların bir arada olmasına ve finansman kaynaklarını yaratmalarına bağlı bulunmaktadır. Türkiye'de mevcut konut miktarını ve mevcut hanehalkı ve nüfusa göre sayısal yeterlilik derecesini kesin olarak belirtmek zordur. Çünkü bu konuda genel sayımlar yoktur. 1984 yılında DİE tarafından "Bina Sayımı" yapılmasına rağmen bu sadece belediye örgütünün bulunduğu yerleşim yerlerini kapsamakta, köyler belediye kayıtlarında yer almadığı için gecekondular dışarıda kalmaktadır. Bu sayımda tümüyle konut olan 3.515.104 yapı saptanmıştır. Yine 1990 Genel Nüfus Sayımıma göre ülkemizde 56.473.935 kişi yaşamak­ ta ve bunlar 11.188.636 hanehalkı (aile) oluşturmaktadır. 1990 itibariyle konut sayısının 5.365.855 olduğunu düşününürsek 4.737.806 ailenin de köylerde yaşadığını gözönüne alırsak 1.084.975 ailenin gecekondu da oturduğunu ( ya da evsiz olduğunu) söyleyebiliriz. Konut sayısı nüfusa göre yetersizliğinin yanı sıra, konut mülkiyeti açısından da olay değerlendirildiğinde konut edinme gereksiniminin ne ölçüye ulaştığı anlaşılmaktadır. DıE kaynaklanna göre 2.422.707 hane halkının ki 1.917.449ÎU kentlerdedir, kiracı durumunda olduğu görülmektedir. Açıkça görülmektedir ki konut edinme gereksinimini belirleyen faktörlerden; mevcut konut açığı ve mevcut kiracı sayısı dışında kalan diğer iki faktörü de ken­ tleşme süreci ve nüfus artış hızıdır. Devlet özellikle kentleşme olgusuna önder olarak karışmayıp, sonradan devr­ eye girdiği için; Ne planlı bir kentleşme olabiliyor, ne de kuralları kanunca belirlen­ ip'' DPT, A.g.k s. 144. (Çalışma Grubu: İnankul. S, Sadık, O; Yardımcı, N. Vural F, Kay. K. Üzer. F.) miş piyasa mekanizması işleyebiliyor. Kent dışı gelişen alanlar (gecekondular) kentsel sistemle entegre olmak için sosyal hizmetleri sağlamak gibi temel konular­ la uğraşmak yerine kurdukları belediyelerle öncelikle tapu sağalayarak meşrulaşmayı gerçekleştirmek için çalışıyor. Bu durumda devlet ya popülist ya polisiye tavırlar takınmak durumuda kalıyor. Yine 1980'li yıllarda ülkemizde gecekondu sahiplerine dağıtılan ve planlı bir şehirleşmeyi amaçlayan "Tapu Tahsis Belgeleri" gecekondu ticaretini geliştiren bir araç olmaktan ileriye gidememiştir. Yapı sektörünün uğradığı krizler ve özellikle de konut yapımlarında bitirmeme ya da gecikme nedenleri üzerinde araştırma yaptığımızda;"'68 1)Yapı maliyetlerinin hızla yükselmesi 2) Kooperatifçilik sorunları 3) Faiz düzeylerinin hızlı yükselmesi 4) Hükümet politikalarındaki değişiklik 5) Ekonomik büyüme oranı düşüklüğü gibi faktörlerin etken olduğunu görüyoruz. Şöyle ki; a) Konut yapımcılar üretirken finansman sorunuyla, konut alıcılar ise kredi, birikim ve gelir yetersizliği ile karşı karşıya kalmaktadırlar. b) Ekonomide faiz getirişinin yüksek olduğu dönemlerde, birikimlerin konut edinmek yerine, kirada oturup getirinin yüksek olduğu (vadeli mevduat, repo, menkul kıymetler...) alanlara yatırımı tercih edilmektedir. Bu durum konut talebi düşüşlerine yol açmaktadır. c) Hükümetler, üretimi attırmak ya da talebi efektif hale getirmek için finans sistemlerini çalıştırma ya da talebi efektif hale getirmek için finans sistemlerini çalıştırma yoluna gitmedikleri zaman tıkanıklıklar ortaya çıkmaktadır. d) Ekonomik büyüme dönemlerinde, normal konut taleplerinin yanısıra, yazlık ev ya da ikinci ev talepleri de ortaya çıkarak sektörü olumlu yönde etkilemektedir. e) Kooperatifler yasası, kooperatifleri üyelerine karşı öyle koruyucu önlemler almıştır ki, bir ay aidatını ödeyemeyen çıkarılabilmekte, o güne kadar yatırdığı para az bir faizle ve kooperatifin birikim durumu el verdikçe iade edilmekte, yapılan ödeme tutanna oranla daha çok prim yapmış pay, başkalarına satılabilmektedir. I.A.1 Konut Açığında Hızlı Nüfus Artışı ve Göç Olgusu Konut üretiminin ülkemizde yeterli düzeyde olamamasında iktisadi büyümenin yetersizliğinin yanında devletin konut politikalarının ihtiyaca cevap vermemesi büyük rol oynamıştır. Konut açığı, özellikle 1950'lerden sonra konut talebinde görülen hızlı artış, başlıca faktörlerdendir. 1927'lerde nüfusun yarıdan fazlası şehirlerde yaşamaktadır. "•68 Eriş, H; A.g.k S 13 (Yayınlanmamış Doktora Tezi) ""69 Tuna, O; İstanbul Gecekondu Önleme Bölgesi; İ.Ü. İktisat Fak. Yay. 391,1997 Yapılan araştırmalar, Türkiye'de doğdukları yerleri terkedenlerin çoğunun kırsal yerleşmelerden olduğunu ortaya koymaktadır. Göç veren tarımsal kesimdeki açık-gizli işsizlik ve gelir düşüklüğü göçlerin en önemli sebebini oluşturmaktadır. Kırsal kesimdeki hızlı nüfus artış ve tanmda azalan marjinal randıman yasasının geçerli olmasına ilave olarak tarımdaki teknolojik değişme bu sektörde sürekli iş gücü fazlası ortaya çıkarmıştır. Bunun yanında tanm sektörünün ihmalide büyük rol oynamıştır."'"^^ 2000 YILINA GİRERKEN NÜFUS ARTIŞINDAN DOĞAN KONUT GEREKSİNİMİ DÖNEM TÜRKİYE NÜFUSU KENTSEL NÜFUS KENTSEL KONUT KESTİRİMİ NÜFUS BEKLENEN ARTIŞI (MİLYON) KENTLEŞME TAHMİNİ (MLY) DÜZEYİ(%) D.S DB. DS. DB. D.S DB. DS. 1983-1990 50.6 56.9 25.2 25.2 50 63 2.3 0.46 10.5 1990-1995 56.9 64.5 35.7 45.3 63 70 2.2 0.44 9.6 1995-2000 64.5 73.0 45.3 54.8 70 75 2.1 0.42 9.5 6.6 0.44 29.6 D.B. TOPLAM KAYNAK. 1985 Genel Nüfus Sayım Sonuçlan, Prof. Dr. Cevat Geray (IMO-TMH), Kent-Koop, 1982. Ankara Yukarıdaki tablodan anlaşıldığı gibi 1990 yılına girerken ülkemizde kentsel nüfus ile kırsal nüfus neredeyse eşitlenmiştir. (1983-90) arası konut ihtiyacı tahmi­ ni 2,3 milyon ve yıllık 460.000 civarında iken bu dönem sonrası acil önlemler de alınmadığı için bu sayısal veriler daha çok artmıştır. (Kente göçlerin sonucu) Daha global bir bakış açısıyla, dünya genelinde nüfus büy.üklüğü ve artış hızlarına bakıldığında yine Türkiye'nin 1960-65 arası %2,46, (1975-80) arası %2,06 nüfus artış hızı ile gelişmiş ülkelerin, hatta Doğu Asya ülkelerinin (1.99-1.72) arasındaki dünya ortalamasından bir hayli öndedir. 70 Balcı, Y; "Türkiye'de Konut Sorunu", İ.Ü İktisat Fak. Mec. 38/13-93, 1996 S. 300 KITALARDAKİ NÜFUS BÜYÜKLÜĞÜ, NÜFUS ARTIŞ HIZLARI VE TÜRKİYE (1960-2000) Nüfus (Milyon) Dünya Toplamı Gelişmiş Böl. Az Gelişmiş Böl. Afrika Latin Amerika Kuzey Amerika Doğu Asya Güney Asya Avrupa Okyanusya S.S.C.B TÜRKİYE NÜFUS ARTIŞ HIZLARI 1960 1980 2000 1960-1965 1975-1980 3.037 9.45 2.092 275 216 199 816 877 425 16 214 28 4.432 1.931 3.301 470 364 248 1.175 1.404 484 23 205 44 6.119 1.272 4.847 853 566 299 1.475 2.075 612 30 310 66 1.99 1.19 2.33 2.48 2.80 1.49 1.94 2.40 0.91 2.08 1.49 2.46 1.72 0.71 2.08 2.90 2.45 0.95 1.38 2.22 0.40 1.47 0.93 2.06 1995-2000 1.50 0.48 1.77 2.90 2.02 0.70 1.02 1.72 0.24 2.09 0.44 1.76 KAYNAK: UNITED NATIONS, World Population Prospects 1980, Population Studies, No: 78, New York 1981 HABITAT II tolantisi dolayısıyla hazırlanan Ulusal Rapor ve Eylem Planındaki tahminlere göre; 2005 yılında Türkiye nüfusu 71.7 milyona çıkacaktır. Bu tarihe kadar nüfusu 20.000'in üstüne çıkacak yerleşme merkezlerinde konut ihtiyacını karşılayabimek için yıllık konut üretim kapasitesinin 1995'de 414.000'den başlayıp, 2000 yılında 500.000'e ve 2005 yılında 616.000'e ulaşmış olması gerekmektedir. Bir hektara 20 konut yapılabileceği hesabıyla bu 10 yılın ilk beşinde 25 bin hektar arsa üretilmesi gerekmektedir. Konut dışı kullanımlar için de bir bu kadar alanın daha hazırlanması zorunlu görülmektedir. Nüfus artışına bağlı konut gereksinimi üzerine ilgili kaynaklarda çok çeşitli tahminlerin yapıldığı ancak, tüm tahminlerin yılda ortalama 300 bin konut üretilmesi gerektiği noktasında birleşebildiği görülmek­ tedir. 1927 yılında 13.648.279 olan ülke nüfusunun %24.2'si (3.305.875) şehirlerde %75.8'i (10.348.391) köylerde yaşamakta iken, bugün kentleşme oranı %60'a ulaşmıştır. KENTLEŞME SÜRECİ Toplam Ülke Nüfusu 10 binden Kentli Nüfus Net göç oranı {%) nüfusu(OOO) fazla yerleş.(OOO) 18.3 18.1 22.5 18.790 1950 20.974 1955 24.065 1960 27.755 1965 31.391 3.442 3.782 9.383 26.3 29.9 35.605 12.754 16.707 35.8 41.4 20.330 25.890 31.805 45.5 1945 1970 1975 1980 1985 1990 5.425 7.308 40.348 44.737 50.664 56.473 51.1 56.3 6.29 Tanım Doğal Değişme artma 14.7 55.0 51.2 49.5 12.8 17.6 18.8 57.5 19.3 52.5 15.9 46.7 46.4 44.9 12.1 11.7 11.8 (1995-2005) Nüfus Kentli nüfus (000) (000) Kentsel yeni Kentsel arsa konut talebi(OOO) talebi (Hektar) 1995 62.171 37.854 414 20.700 1996 63.171 39.620 432 21.550 1997 64.186 41.469 448 22.400 1998 65.218 43.405 467 23.350 1999 66.267 45.430 448 24.400 2000 67.332 47.550 508 25.400 2001 68.184 49.368 528 26.400 2002 69.046 51.255 548 27.400 2003 69.920 53.214 570 28.500 2004 70.804 55.248 592 29.600 2005 71.700 57.360 616 30.750 KAYNAK: Habitat II. Ulusal Rapor Taslağı, Ekonomi Dergisi, 17.12.1995 22.4 32.2 31.2 31.7 23.2 31.6 41.2 41.9 43.3 Hızlı bir nüfus artışı ve kentleşme olgusu yaşayan Türkiye'de konut açığı hızla artmaktadır. Bu nedenle konut sorununun çözümü giderek ağırlaşmıştır. Yıllar içinde bu konu sadece kamu destekli programlarla çözülmeye çalışılmış, piyasa, mekanizmaya dayalı etkin bir çözüm üretilemediği için kent çevreleri denetimsiz ve sağlıksız kentleşme olan gecekondu bölgeleriyle çevrelenmiş bulunmaktadır. I.A.2 Konut Fiyatının Gelire Olan Oranının Önemi: Konut Edinmeyi Güçleştiren Bir Faktör Konut sahibi olabilme olanağı, konutun bir üreticiden veya ikinci elden satın alınması halinde en başta konut fiyatının gelirle olan ilişkisine bağlıdır. Türkiye'de konut fiyatlarının, yıllık gelirinin katı olarak eriştiği düzey gerek Batı Avrupa ülkeleri gerekse gelişmekte olan ülkeler ortalaması ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. İzafi kiranın gelire oranı da, bazı kentlerde yüzde 50'ler düzeyindedir. Konut piyasa fiyatlarının gelire göre, diğer ülkelere kıyasla yüksek oluşu piyasa koşullarıyla konut edinmenin güçlüğünü ortaya koymaktadır. Kooperatifler veya Toplu Konut İdaresi gibi kuruluşlar yardımıyla konut edinenlerin ödedikleri bedeller, konut piyasa fiyatından düşük düzeydedir. Bu nedenle konut sahibi olanların ancak dörte biri, kredi kullanabildiğinden, konut almada kendi tasarrufları veya miras yoluyla edinilen fonlar, dost çervesinden sağlanan borçlar önemli pay almaktadır. Kredi kullananların büyük bölümünün geri ödeme taksitleri, gelirlerinin %10'undan azdır. Bu koşullarda kooperatiflerin faaliyetleri ile ve konut kredilerinin ödeme koşullanna uygun koşullarda verilmesi ile ancak konut edinme oranının arta­ bileceği görülmektedir.(1989 öncesi, kredilerde büyük faiz sübvansiyonu nedeniyle) Ancak bu uygulama, yeni kredilendirme imkanlarını, giderek azaltmıştır.^ Kira ve Konut Fiyatlarının Gelire Olan Oranlarına İlişkin Bir Karşılaştırma (Kira/Gelir) (Konut Fiyatı/Gelir) Batı Almanya 0.18 4.6 Gelişmekte Olan İlkeler 0.20 3.1 Ankara, G. Antep, Manisa, Bolu 0,17 - 0,24 5.2 - 6.3 Kaynak: DPT. Ö.İ.K. Raporu, A.g.k S.35 Konut fiyatlarının, gelirine olan oranın yüksekliği piyasa koşullarıyla konut edinmeyi güçleştirmektedir. ^'^^ DPT. Ö.İ.K. Raporu A.g.k. S. 35-36 ( Çalışma Grubu: Tünel, A. Dede; O, Öztekin, K; Yardımcı; N, Işık.O; Akçay, Ş.) LB. EKONOMİK POLİTİKALARDAN KAYNAKLANAN FAKTÖRLER LB.1 Yüksek Oranlı ve Değişken Bir Yapı Gösteren Enflasyon Ekonomimizin en belirgin olgularmdan biri enflasyondur; Enflasyon sürekli ve yüksek oranlıdır. Nedenlerine ve bugüne kadar başvurulan mücadele yöntemlerinin sonuçsuz kalmasınabakarak, artık yapısallaştığını düşünerek hareket etmek daha sağlıklı bir yöntem olacaktır. Bilindiği gibi enflasyonun temelinde kamu borçlanması yatmaktadır. Devlet bütçeleri açık vermekte, açıktan yapılan kamu harcamaları, vergi ve diğer gelirlerle kapatılamayıp ya emisyon hacmi arttırılarak ya da iç ve dış borçlanma yoluna başvurularak karşılanmaktadır. Devlet bütçeleri giderek borç ve faiz ödeme planları haline gelmeye başlamıştır."'''^ jç borç ödemeleri 1995 yılı itibariyle vergi gelirlerinin %143,9'una yükselmiştir. İç borçlann yanı sıra dış borçlar­ da çok yüksek düzeylerdedir. 1-^3 Ülkemizde enflasyonun kaynaklarını irdelerken; özellikle para arzıyla, kredi sisteminin sağladığı fon akımlannın, reel mal ve hizmet üretiminin hacmiyle ahenkleşmemesi üzerinde de durmak gerekir.^''^ Mali sektör ile, reel sektörün birbirinden kopması piyasa sisteminin oturmamış olmasından ve ekonomik alt yapı yetersiz­ liğinden ileri gelmektedir. Son 15 yıldır ülkemizde yüksek ve değişken oranlı bir enflasyon yaşanmak­ tadır. Buna bağlı olarak faiz oranları da çok yüksek düzeylere ulaşmaktadır. (Bkz. Tablo) Kuşkusuz enflasyon, tahrib ettiği alanların yanında, orta ve uzun vadeli finansman sisteminin varlığına ihtiyaç duyan konut finansmanını da çok olumsuz etkilemektedir. Enflasyon nedeniyle faiz oranları çok yükseldiği için, fonlar hem kısa vadeye sıkışmakta, hem de çok yüksek faizle borçlanabilir fonlar tahmin edilmekte­ dir. Enflasyon hem konut alanı, (borçlanma yönünden, geri ödeme yönünden) hem de kredi veren kurumların riskini arttırmaktadır. Uludağ, İlhan; Türkiye Ekonomisi, MÜ, BSE Yay. iST. 1990, 8.292 1 ' ' ^ Ekonomist, 14 Temmuz. 1996 l ' ' ^ Kılıçbay, Ahmet; Türk Ekonomisi, T. İş Bn. Yay. 1 9 9 1 . S.325 (Enflasyon ve Faiz Oranları) YILLAR TFE % TEFE YILLAR M.B İSKONTO 0. % % MEVDUAT % 1965 1966 1967 5.9 1965 4.4 6.8 1966 1967 7.5 7.5 7.5 1968 1969 0.4 7.9 1968 1969 7.5 7.5 1970 1971 6.9 15.7 1970 1971 9 9 1972 11.7 1972 1973 1974 15.4 15.8 1973 1974 9 8.75 9 1975 1976 1977 19.2 17.4 27.1 1975 1976 1977 1978 1979 45.3 58.7 1978 1979 10 6 10.75 1980 1981 1982 1983 1984 1985 110.2 36.6 30.8 31.4 48.8 45 1980 1981 1982 1983 1984 26 31.5 31.5 48.5 52 52 7.33 8 26.5 45 45.33 1986 1987 34.6 27 30.5 50.3 43.2 1985 29.6 32 1986 1987 1988 63.3 70.5 64 60.3 52.3 1992 1993 66 70.1 66.1 55.3 62.1 1994 106.3 1988 1989 1990 1991 38.8 73.7 9 9 9 48 4 6 6 6 6 51.42 49.25 40.58 35 45 54 49.08 1989 1990 54 53.45 45 47.6 1991 45 62.93 1992 1993 serbest serbest 68.74 58 121.3 1994 serbest Kaynak: IMF International Financial Statistics, 1995 ve Alp.A; A.g.k S.147 64.58 87.79 I.B.2 Yüksek Faizle Yaplan İç Borçlanmalar Devlet hem harcamalarını finanse etmek, hem de borçlarını ve faizlerini öde­ mek için başka bir kaynak yaratmadığı ve tasarrufa gidemediği için sürekli olarak yeniden borçlanma durumunda kalmaktadır. Bu borçlanmalar yüksek faizle yapılmaktadır. Devlet tahvili ya da hazine bonosu gibi kamu borçlanma araçları piyasadaki en düşük riskli yatırım aracı olmanın yanı sıra en yüksek denilebilecek düzeyde faiz kazancı sağlayan yatırım araçları olarak da dikkati çekmektedir. Özellikle kısa vadeli kağıtların yıllık bileşik faiz getirilen çok yüksek olmaktadır. Yani, borç bulma ihtiyacı zaman zaman paniğe dönüşmekte, riskin düşük olmasına karşın yüksek oranlarda faiz ödenmekte, böylece kar-risk dengesi anlamsız bir şekilde bozul maktadır.'•''5 Kamu borçları, ülkedeki makro ekonomik dengesizliklere de yol açmaktadır. Kamu kesiminin mali sektörden giderek daha çok kaynak kullanmasıyla ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesi için gerekli kaynak miktarı sınırlı bir düzeye inmiştir. Ayrıca mali sektörün, çoğu kez manipülasyonlarla oluşan kendi iç dinamiği de; Değer dalgalanmaları, yüksek rant gelirleri, paranın belli vadelere bağlanarak hareket yeteneğinin de zaafa uğraması gibi sonuçlarla da bu kopukluğu biçim­ lendirmekte, para temel fonksiyonlarından uzaklaşarak, neredeyse sadece bir üre­ tim aracı durumunda kalmaktadır. Sadece mali sektörde faiz ve rant üretiminde kul­ lanılmaktadır. Yüksek faizler konut sektörünü ve konut kredilerini nasıl etkiler? Bu etkiler olumlu ve olumsuz olmak üzere iki yönlüdür;''76 1) Sürekli yükselme eğilimi gösteren faiz oranları dolayısıyla, konut kredilerinin faiz oranlarının sabit tutulması halinde, kredi verenler ve İDMD yatınmcılan zarara uğrayacaktır. Uzun vade ile bağlanmış olan fonlar, piyasa faiz oranları yükseldiğinde, düşük getirili kalacaktır. Bu durumda konut sektörüne ayrılmış olan fonların aşınması, dolayısıyla tekrar aynı boyuttaki projeleri gerçekleştirmek için yetersiz kalması sözkonusu olacaktır. Öte yandan yatınmcıların getirişi düşük kalan bu menkul değerlerden çıkması, giderek ipoteğe dayalı menkul değerlerin yatırımcılar açısından düşük verimli görünmesi bu sektörde fon akımının kesilme­ sine yol açabilir. Dalgalı faiz uygulanırsa, ipotek borçluları yükselecek taksitler karşısında borçlarını ödeyememe durumuna düşebilecek, ipotek piyasasında kriz doğabilecektir. 2) Öte yandan konut maliyetleri ve fiyatları sürekli yükselerek taşınmazlara yatırım yapmayı, konut alımını ve konut alımı için borçlanmayı çekici kılacaktır. Böylece; ipoteğe dayalı menkul değerler yoluyla finansman sağlama aşamasına gelen bir ipotek (konut kredisi) piyasası, mali sektörden, ancak konut gereksinimi ' • ' ' S T B B . A . g . k . s. 11 176 Eriş, A.g.k. S. 3 kadar fon talep edecek bir otomatizme sahip olduğundan ve düzenli taksitlerle bu fonu iade edeceğinden; Düzenleyici, hatta anti enflasyonist bir özellikte olacaktır. Ayrıca enflasyona karşın yatırımcı bulabilecek ve yatarımcısına yararlı olacaktır çünkü sonuçta taşınmazların güvencesi söz konusudur. Taşınmazlar, ipotek piyasası, enflasyonist dönemlerde, koruma fonksiyonuyla ön plana çıkacaklarından konut sektörünün enflasyondan yararlanma olasılığı daha fazla olacaktır. Yüksek faizli, yüksek garantili, kısa vadeli ve hacimli devlet borçlarının yapı/konut sektörü üzerindeki etkisi; ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin'taşınmaz garantisi avantajını gölgelemek; Kısa vadelerde elden çıkarılabilme özelliğini kazanmasını ve yüksek getiri sağlamasını zorunlu kılmak gibi olumsuz yönde ve birkaç tanedir. I.B.3 Fon Kaynaklarının Yetersizliği Ülkemiz gelişmekte ve kalkınmakta olan bir ekonomi olduğu için bir yandan kaynak kıtlığı sorunu yaşanmakta, diğer yandan da bu kıt kaynakların yeterince rasyonel kullanılamadığı görülmektedir. Yıllardır süre gelen bütçe açıkları ve bunun giderek büyümesi, (kamu harca­ malarını karşılamayan kamu gelirleri, yeterince kamu geliri-özellikle vergilerin yaratılmaması, kayıt dışı ekonominin varlığı), özel şirketlerin kısa vadeli borçlanma oranının yüksekliği (Borç/toplam öz kaynak) oranının %50'nin altında kalması, devletin tasarruf kurumları (özellikle SSK fonlan)'nın fonlarının erimiş olması ve bu nedenle mali piyasalarda kurumsal yatırımcı olarak etkin bir fonksiyonda bulunma­ maları, yurt dışı fonlann ülkeye yeterli düzeyde kazanılmaması gibi nedenlerle fon maliyeti yükselmekte, reel yatınm alanlan yerine mali yatırımlara yönelinmekte, böylece kaynaklar rasyonel kullanılamadığı için bazı alanlarda israf edildiği gözlen­ mektedir. I.B.4 Gelir Dağılımındaki Dengesizlik Türkiye'de bireyler arasındaki gelir dağılımında büyük ölçüde farklılaşmalar olabilmektedir. Bu dengesizlik bazen sektörler, bazen iş kolları bazen de iş yerleri arasında görülebilmektedir. Ayrıca ücret politikalarının uyumsuzluğu dışında, yatırım araçlannın getirilerinde görülebilen sürpriz uçurumlar dolayısıyla da gelir di­ limlerinin birinden diğerine geçiş mantıksal bir nedensellik olmaksızın mümkün ola­ bilmekte, dolayısıyla kısa zaman içinde, gelir yükseliş ve düşüşleri yaşanabilmektedir. Gelir dağılımındaki dengesizlik; Yani çok zengilerle çok fakirlerin bir arada olması konut sektöründe farklı yönlendirmeler yapmaktadır. Özel yap-satçı konut üreticileri-ve bazı kamusal toplu konut projeJeri yüksek gelir gruplarını hedef alarak çalışmakta, yüksek karlar sağlamaktadır. Ayrıca konut kredileri, ödeme gücü olan ve konuta rant amacıyla para yatıran bu kesim sayesinde yüksek faiz oranlarıyla talep bulabilmektedir. Düşük gelir grupları; ev sahibi-kiracı çekişmesi içinde birikim­ lerini eritmekte, bir yandan da gecekondu girişimciliği ile rant vurgunu çalışmaları yapmakatadır.i''7 Gelir düzeyinin garantisizliği, yani işsizleşme, borsa endeksinin düşmesi, döviz kurlannın frenlenmesi gibi nedenler dolayısıyla gelirin birden belirsiz bir süre için sıfırlanması, ya da birden yüksek gelirli bir iş fırsatı yakalamak gibi koşulları konut birikim ve ödemelerinde krizlere ya da gerçekçi olmayan bireysel girişimlere yol açmaktadır. 3) Daha az kredi ile daha fazla konut yatırımının gerçekleşebildiği görülmek­ tedir. Örneğin, Toplu Konut kredileri'nin GSYİH'daki payı yıllara göre % 0,20-89 arasında değiştiği halde, konut sektörünün ekonomiye katkısının %10'lara ulaştığı belirtilmektedir. 4) Konut sektörünün diğer sektörler üzerinde yarattığı talep ve istihdam artışı, ekonomik büyümeyi olumlu etkilemektedir. Dış kaynak gereksinimi düşüktür. Ayrıca sosyal boyutu olan üretim yanında kamu kuruluşlarının da konut yatırımlarını arttırmaları ekonomiye katkıyı daha da büyütecektir. Konut ve konut alt yapısı sektörlerine yapılan yatırımların ekonominin genelinde üretim ve istihdam yaratacağı etkiler, 1985 girdi-çıktı tablosundan hesap­ lanan üretim ve istihdam çarpanları yoluyla tanımlanmıştır.'•''8 B U çalışmada, 1992 yılı fiyatlanyla konut yatınmlannın 1985'te 40,142 trilyon, 1990'da 116.660 trilyon, 1997de 96.413 trilyon üretim artığı sağlandığı görülmektedir.(Bkz. Tablo) Konut sektörünün istihdama katkısını ise şu şekilde açıklandığını görmekte yiz; Konut sektöründe yapılacak bir milyonluk yatırım, 460 kişiye yeni iş olanağı sağlamaktadır. Ayrıca, konut ve konut alt yapısı sektörlerinin üretime yaptıkları katkı Konut Yatırımlarının Üretim Etkisi YILLAR TOPLU KONUT KREDİLERİ KONUT YATIRIMLARI (1) 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 3660 4258 5741 3427 2971 3029 3063 2582 17809 23450 32744 41967 44483 42634 37869 38446 (2) 19449 21887 30198 45805 57812 54870 47573 45347 (1992 fiyatları ile İUliiyar TL) KONUT YATIRIMLARININ ÇARPAN ETKİSİ (1) 44998 59251 82734 106038 112395 90645 80514 81741 (2) 49142 55302 76301 115735 146074 116660 101146 96413 (*) Yeni GSYİH serisi (**) Üretim çarpanı 1985-1989 için 2.5267, 1990-92 için 2.12612 alınmıştır. (1) DPT konut yatırım serisi (2) Araştırmada üretilen yatırım serisi ••77 ibid. s. 5 178 DPT. A.g.k. S. 207-8. İbid GSYİH 765357 821215 88261 904653 912951 996213 1006345 1061642 K o n u t Y a t ı r ı m l a r ı n ı n İ s t i h d a m Etkisi ( 1 9 9 2 fiyatları ile m i l y a r T L . ) KONUT TOPLAM YILLAR TOPLU KONUT KONUT YATIRIMLARI KONUT YATIRIMLARININ İSTİHDAM (000 İSTİHDAM KREDİLERİ İSTİHDAM ETKİSİ (") (000 l<işi) kişi) (1) (2) (1) (2) Yatırımların İstihdam etkisi (000 kişi) (1) (2) Yaratılan İstihdamın Toplammdaki Payı (%) (1) (2) 8205 8960 15360 723.4 1239 1353 8.07 8.81 10803 10083 15843 742.42 1631 1522 10.29 9.61 15065 19334 13912 16316 798.4 2277 2100 13.96 12.87 45805 21102 17768 847.4 2919 3186 16.43 17.93 44483 57812 20493 26634 17997 965 3094 4021 17.19 22.34 4271 42634 54870 10630 13680 18681 895 1601.867 2065 8.57 11.06 3678 37869 47573 9441 11861 18171 1791 7.83 9.85 3466 38446 45347 9585 11306 18462 946 1422.8339 943 1444.5133 1707 7.82 9.25 1985 5893 17809 1986 7292 23450 19449 21887 1987 7877 32744 30198 1988 3069 41967 1989 1866 1990 1991 1992 (*) 1985 1992 rakamları Ekim ayına aittir. (**) istihdam çarpanı 1985-1989 için 0.40070. 1990-92 için 0.02767 alınmıştır. (1) DPT kömür yatınm serisi (2) Araştırmada üretilen yatırım serisi İşte bu nedenle konut sorunu, gelir düzeyi düşük olan gruplann barınma ihtiyaçlarının karşılanmasından kaynaklanmaktadır. Kendi imkanları ile bu ihtiyaçlarını gidermek için toplumun, devletin desteğine muhtaçtırlar. Milli gelirden adil bir pay almalarının sağlanması halinde bu ihtayaçlarını başkasının desteğine gerek kalmaksızın giderebileceklerinden, konut sorununun çözümünde önemli bir katkı sağlayacaktır. Adil bir gelir dağılımının sağlanması, gelir düzeyinin yük­ seltilmesi ve enflasyonist baskıların azaltılması ile mümkündür. I.e. KONUT-YAPI SEKTÖRİ İLE EKONOMİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER Söz konusu ilişkiler basit bir akış şeması ile görülebilir. Bu şemaya göre konut üretimini etkileyen faktörler; tasarruf, faiz, vergi, teşvik önlemleri ve kredilerdir. Konut üretiminin ek istihdam yaratma gücü nedeniyle işsizlik azalacaktır. Banka kredileri ise para arzını, dolayısıyla üretimi ve fiyatları arttırabilecektir. Eğer konut üretimini kamu üstelenecek ve bu açık finansman ile karşılanacak ise fiyatlarda önemli artışlar görülübelir. Ancak finansman ek vergi ile karşılanacak ise fiyatlar üzerine yukarıda değinilen olumsuz etkileri görülmeyebilir. Finansmanını özel kesim üstlenecekse ve ek kaynak mevcut değilse, banka kredilerinin veya verilen teşviklerin konut sektörüne akması, kredi faiz oranlarının düşürülmesi gerekebilir. Kredi teşviklerinin konut sektörüne kayması, bu kolaylıklardan yararlanmakta olan diğer sektörleri olumsuz da etkileyebilir. Sorun bunlann tümünün ekonominin bütünü içerisinde en iyi şekilde, bileşimde dengeleyebilmesidir. (Bkz. Şekil) ^'^^ "•^^ Uludağ, İ l h a n ; " Ülkemizde Konut Sorunun Ekonomik Sorunun Ekonomik ve Toplumsal Boyutları", sempozyum: Konut Sorunu ve Çözüm Yollan, M.Ü. Ortadoğu Eko. Araş. Merkezi 1985 S.153-213 I.C.1 Konut Yatınmlannın Ekonomik Etkileri 1) Konut sektörüne 1 milyar TL'lik yatırım ekonomide 2,52 milyar TL'lik üretim artışına neden olmaktadır. Örneğin 1851 yılında konut yatırımlan, ekonomide yaklaşık 110 trilyon düzeyinde üretim talebi yarattığı hesaplanmıştır.""so 2) Konut sektörünün istihdama önemli bir katkı yaptığı bilinmektedir. Ülkemizde toplam istihdamın %15-20 arası kısmı, konut sektörünce sağlanmak­ tadır. KONUT YATIRIMLARI (MİLYAR TL) YILLAR KAMU ÖZEL 1980 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 171 212 119 159 225 289 259 197 205 198 443 243 262 240 2715 1775 1860 1923 2092 2404 3287 4757 6141 6528 6004 5483 5552 5991 93 1 TOPLAM TOPLAM (1988 fiyatları) (cari fiyatları) 2887 1987 1980 2083 2318 2693 3546 4951 6345 6726 6446 5726 5813 |6171| 187 166 208 284 473 749 1462 2976 6346 10728 16115 23509 39433 63433 KONUT SEKTÖRÜNÜN TOPLAM YATIRIM İÇİNDEKİ PAYI (%) 1,52 13,3 13,2 13,1 14,4 14,3 16,1 21,2 26,3 1 28,2 25,1 23,0 23,5 24,4 KAYNAK: DPT. Ö.İ.K Raporu A.g.k 8.200 DPT. Ö.İ.K Raporu (Konut), S. 18 (Çalışma grubu; Türel. A; Tarık. B; Buntan. M; Güzel; A) I.C.2 Yapı Sektörünün Ekonomideki Önemi Yapı sektörü ekonomide likit sektörlerden biri olarak kabul edilmekte olup, bu sektördeki üretim, diğer sektörlerde yapılan yatırımlann bir fonksiyonu olarak da değerlenmektedir. Birçok yatırımın genellikle inşaatla ilgili olması nedeniyle sektör, ekonominin genel durumundan çok olumlu etkilenmektedir. Sektörde kullanılan sanayi ürünlerinin oranı %30'u ve çeşitliliği de 300'ü aşmaktadır. Bu nedenle sek­ tör, sanayi ürünlerinin kullanımında önemli bir potansiyele sahiptir. Sektörün hareketlenmesi, imalat sanayiini canlandırmaktadır.""81 Yapı sektörüne bağlı çok sayıda alt sektör, sektöre sağladıkları girdi oranında sektörden etkilenmektedir. (Bkz.Tablo) Dayanıklı tüketim eşyası sektörünü, konut üretimi artışından önemli ölçüde dolaylı etkilenmektedir. 300'e yakın ürünün bu sek­ tör için üretildiği DPT tarafmdan belirtilmektedir. Konut yatırımlarının 1993 itibariyle toplam yatırımlar içindeki payı %24,4'tür. Bazı dönemlerde bu payın (1989'da) %28'leri aştığı görülmekte olup son 10 senedir payın % 24-25 civannda sürdüğü belirtilmektedir. GSMH ve Yapı Sektörünün Büyüme Hızları Dönem Konut Yapı Sektörü 1991 1992 1993 1994 3.çeyrek 2.4 2.5 2.8 2.9 3.0 1.1 6.0 6.9 2.9 -0.3 (D.İ.E) GSMH 0.9 6.0 7.5 4.3 -7.9 Yapı Sektörünün GSMH İçindeki Payı Yıllar % 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 TSKB. Sektör Raporları •"81 DPT, 1938 yılı programı, Ankara, S. 227 5.8 6.0 6.6 6.6 3.5 6.5 6.1 5.5 5.4 Yapı Sektörünün Etkilediği Alt Sektörler Sektörler Sağladığı qirdi (%) Demir-çelik Çimento Kereste İnşaat toptan ve pekarende Tic. Seramik Karayolu taşımacılığı 18.30 13.50 11.20 10.84 10.22 9.75 Taş Ocakları 3.77 Banka, sigorta ve kooperatif Mobilya ve mefruşat san. Elektrikli makineler Cam Metal Eşya 2.95 2.93 2.92 2.50 1.86 1.63 1.43 Diğer kimyasal maddeler Denizyolu taşımacılığı Petrol arıtımı Motorlu kara ulaşım araçları Kişisel ve mesleki hizmetler Diğer sektörler Kaynak: DİE; (Capital 4195) 1.26 1.23 1.17 2.66 ülkemizde gerek gizli, gerek açık işsizlik oranı yüksek olduğu için yapı sek­ törünün bu yönden çözüm getirici olduğu bilinmektedir. Çünkü bu sektörde kalifiye olmayan iş gücü de geniş ölçüde istihdam edildiği için, önem kazanmaktadır. Ayrıca bu sektörde istihdamın yurt çapında, kısa sürede sağlanabilmesi ve sermaye kat­ sayısının düşük olması, işsizliği azaltmak açısından da yararlı olmaktadır. Halbuki başka bir sanayi dalında, ya da hizmet sektöründe hem istihdam edilecek kişi başına yüksek tutarlarda yatırım gerekmektidir. Ayrıca bu sektörler uzun bir kuruluş süresi de gerektirdiğinden yapı sektörü vasıflı-vasıfsız her türlü iş gücüne kısa zamanda kolaylıkla yeni iş olanakları yaratmaktadır. Bu sektör halen yurt dışında yüzbine yakın bir istihdamı da yurt dışı şantiyelerde istihdam etmektedir. II.KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNİN BAŞARI KOŞULLARI A. Konut Finansman Sisteminin Amaçları 1. Konut satın alımı, üretimi, ıslahı ve kiralanmasını kolaylaştırmak 2. Orta ve düşük gelirli gruba bu imkanları öncelikle sağlayabilme B. Konut Finansman Sisteminin Başarı Koşulları I. Fon Kaynak-Kullanım Dengesi Yönünden 1. Hedef fon kaynaklarının belirlenmesi, 2. Uygun finansal yöntemlerin belirlenmesi, 3. Uygun finansal araçların belirlenmesi, 4. Fon toplama ve dağıtımında, etkinlik ve verimlilğin sağlanması 5. Finansal yöntemlerin enflasyonla mücadele yeteneğinin bulunması, 6. Geri ödenmeyen konut kredilerin payının düşük düzeyde olması II. Konut Finansman Kurumları Yönünden 1.Hukuki statüleri (özel-kamusal kurum payları) 2. İdari prosedürlerinin etkinliği 3- Orta ve uzun vadeli konut kredilerinde uzman kurumların finans sisteminde yer alması 4. Faaliyetlerinin etkinlik ve verimlilik düzeyinin yeterli olması 5. Konut finansmanında uzman kurumların piyasadaki payları ve etkinliği III. Hükümetin İzlediği Konut Politikası Yönünden 1. Hükümetin net olarak ulusal konut politikasını belirlemesi; 2. Bu amaçla, konut finansmanı için; a) Yeni fon kaynakları aramalı ve yaratmalı b) Mevcut fon kaynaklarını bir oranda konuta yönlendirmeli, c) Mevcut tasarrufları konuta özendirmeli, d) Alternatif konut finans sistemlerini incelemeli ve politikadan bağımsız olan yöntemi tercih etmeleri, 3. Geleneksel konut finansman sistemi ve geleneksel kredi piyasası dışındaki uygulamalar arası boşluğu giderecek yeni finansman sistemlerini yaratmak zorundadır. 4. Bu amaçla yeni bir borçlandırma, kredilendirme sistemi (ipotek bankacılığı) organize edilmeli, gerek bu kurumlar gerekse geleneksel finansal kurum­ larca ipoteğe dayalı menkul kıymetler ihraç edilmeli, böylece orta ve uzun vadeli ipotek kredilerinin tekrar kaynak olarak bu kurumlara dönmesi sağlanmalı (gerekli yasal düzenlemelerin yapılması) 5. Devlet, özel sektörü; konutta uzmanlaşmış finansal kurumları desteklemeli (vergi mevzuatı, bürokrasi vb.) 6. Konut finansmanında uzmanlaşmış kurumların, gelişmiş olduğu ülkelerde devlet, ikincil ipotek piyasasını (ipoteklerin ipoteği piyasası), konut finansman sistemine dahil etmelidir. 7. Finans sisteminin darboğaza girmemesi için enflasyondan kaynaklan korumak, (endeksleme sistemi) düşük gelir grubu için bu konu da sübvansiyon yapmalı, 8. Düşük ve orta gelir grubuna, konut edinmede öncelik vermeli, ilgili programları, uygulamalan sübvansiyonla desteklemeli, 9. Tüm bu konularla ihtiyaç duyulan ilgili yasal düzenlemeleri kısa sürede tamamlamalı, 10. İstikrarlı ekonomik politika ve ılımlı bir enflasyonu koruyucu önlemler almalı ve uygulamalı. IV. Diğer Faktörler 1. Geleneksel ve ikincil ipotek piyasalarının geliştirilmesi, 2. Konut üretiminde yeterli düzeyin sürdürülmesi, 3. Yeterli ve sürekli konut talebi için gerekli gelir düzeyine ulaşılması, 4. Konut finansmanında iç kaynaklar yanında dış kaynakların uluslararası kurumların değerlendirilmesi. III. KONUT FİNANSMAN POLİTİKASININ TEMEL İLKELERİ A. Fon Kaynaklarının Kullanıma Yönelik İlkeleri 1. Ulusal konut programlarının hazırlanmaları, uygulanmaları süreklilik kazanmalıdır. 2. Potansiyel finansman kaynaklan, çeşitli bileşimlerle kullanılmalıdır: a) Hazineden bu amaç için tahsis edilecek genel ve özel amaçlı fonlar, b) Bu amaçla hisse senetleri, tahvil ihracı ve satışları, o) Bankalar, tasarruf bankaları, sandıkları, kooperatifler sigorta, emekli sandıkları, vb. sağlanacak krediler, d) Özel sektöre, bordro veya karları üzerinden konulacak 3. 4. 5. 6. 7. 8. zorunlu katılma tasarrufları e) Konut edinmek isteyenlerin tasarrufları, f) Dış finansman kaynakları, Finansman sistemi kurulduktan sonra, kendi kendine besler, döner hale gelmelidir. Finansman sisteminin kuruluş masrafları, işletme sırasındaki nakit akışı zamanlama ve aşamalar olarak belirlenmelidir. Hükümetin konut üretimi ve geliştirilmesine ayırdığı fonların yeterli olması ve istikrarlı akışının sağlanması (Ayrılan gelirlerin yeterli olması, konut sorununa verilen önceliğe bağlıdır) Bu amaçla sermaye piyasasından fon, kaynak sağlanmalıdır. (Gelişmekte olan ülkelerde bu piyasa ya yoktur, ya da yetersizdir. En azından kamu tahvillerinin bazı kurumlarca zorunlu alımının sağlanması, kamusal konut programının-düşük gelirliler için-maliyetini düşürmektedir. Örneğin belli bir süre ücretlerden kesilen meblağlar hem genel tasarruf düzeyini yükseltmiş, hem konut üretimi için ek finansman sağlamıştır). İpotekli krediler ile konut elde etmek imkanı, daha çok orta ve yüksek gelir grubuna yönelik olmaktadır. Enflasyonun etkin olduğu ülkelerde, tasarruflar ve ipotekler garanti edilirse, (fiyat endekslerine bağlanması), hem fertler hem de sigorta şirketleri, emekli sandıkları, finans şirketleri (kamu ve özel) bu alana kaynak ayırabilmektedir. B. Dış Fon Kaynaklarına Yönelik İlkeler 1. Dış kaynaklı krediler kullanımı (yeni konut politikası çerçevesinde gerekli tasarruf ve kredi (fon) kurumlannın kuruluşu için sermaye temini amaçlı da olabilir). 2. Dış fon kaynaklannın desteklediği, düşük gelirler için toplu konut arsalarının hazırlanması, projelerin finansal açıdan desteklenmesi, 3. Gecekondu bölgelerine, alt yapı götürülmesine yönelik kullanımı, 4. Toplu konut üretiminde dış kredilerin kullanımı, 5. Menkul kıymetleştirme yapan ipotek finans kurumlarına garanti verilmesi amacıyla kullanımı. C. Özel Kesim Fon Kaynaklarına Yönelik İlkeler 1. Özel kesim fon kaynaklarının toplanıp, birikmesine yardım için kamu kaynaklarının bir kısmı teşvik tedbirlerine ayrılmalıdır. 2. Özel kesimin düşük ve orta gelirliler için yapacağı konut üretimine özendirici teşvik tedbirleri alınmalıdır. 3. Özel kesimi teşvik için; a) Devlet yapı malzemesi üreten tesisler güçlendirilmeli, b) Devlet, özel kesimin yapacağı toplu konutlar için de hazır arsa üretebilmeli, c) özel kesimin konut ürettiği bölgelere okul, poliklinik vs. sosyal tesis yaparak, bölgeyi cazip hale getirmesi, d) Devlet, ipotekli kredilerin faizlerini vergiden düşme (inşaat sırasında gayrimenkul vergisinden muaflık vb.) gibi vergi kolaylığını sağlayabilmesi. D. Orta ve Düşük Gelir Gruplarına Yönelik İlkeler 1. Belli bir bölgede, topluca yaşayan düşük gelirlilerin gönüllü tasarruflarını arttırmada etkin bir yol olan k^falet birliklerinin kurdurulmasının teşviki, konut kredisi alan hane halkının müteselsilen, birbirine kefil olmasını sağ­ lanması. 2. İkincil ipotek piyasası ve menkul kıymetleştirme yoluyla uzman finans kurumlarının, düşük gelir grubuna kredi açma riskini yüklenmelerinin sağlanması, 3. Devletin konut alanına ayıracağı kaynaklar öncelikle, a) Düşük maliyetli konutların süvansiyonunda, b) Bunlann yönetim giderlerinde c) Orta ve düşük gelir grubuna yapılan konutlardaki gönüllg tasarrufu yöne­ tecek tasarruf ve ipotek sigortalarının teşvikinde kulanılabilir. 4. Düşük gelirli hane halkına açılan krediler, konut-ipotek finans kurumları dışındaki bankalara göre fazla risklidir. Bu nedenle bu tür krediler açmazlar. Bazı ülkelerde bu tür kredilerdeki faiz ve genel masrafı karşılayan sübvan­ siyonlar verilmektedir. 5. Eğer bu sübvansiyon için yeterli kaynak yoksa, en azından bu hane halk­ larına yasal yapısı garantili arsa dağıtıp, zorunlu alt yapı tesisi götürülebilir. 6. Gerçek gelirlerinin düzenli olarak yükseleceği hesaplanan ailelere değişik bir finans sistemi uygulanabilir; geri ödemenin ilk yıllarında faiz sübvansi­ yonu yapmak, sonra giderek bunu azaltmak, ilerideki yıllarda taksit tutarını arttırarak vade içinde sübvansiyonu geri almak gibi. 7. Yukarıda finans yönteminin ayrıca "önce kiralık, sonra satılık" konutlar projesinde uygulanabilirliğinin sağlanması "gayrimenkul finansal kiralama-leasing" tekniği. 8. Uygulanacak sübvansiyonları, orta ve düşük gelirli grupların gönüllü tasar­ ruflannı özendirecek etkiye sahip olmalıdır. Sübvansiyon verilen konut pro­ jelerinde amaç, (ideal konut) değil, belli bir standarda sahip, ancak hane halkının ödeme gücüne uygun konutlar ve maliyetleri olmasına dikkat edilmelidir.'"82 182 Bu konuda Bkz. Uludağ, İlhan; "Alternatif Konut Finansman Modelleri" Yıldız Üni. Sempozyum, Kurum 1991 S. 229-30; DPT Ö.I.K. Alternatif Konut Finansman Sistemleri Ankara. 1989 III.A GELİŞMEMİŞ ÜLKELERDE KONUT FİNANSMANINI ENGELLEYEN FAKTÖRLER 1. İpotekli konut kredisi veren finansal kurumların bilançolannda ayırdığı fon miktarını aşan, kredi talebiyle karşılaşmaktadırlar. 2. Karşıladıkları taleplerin bir kısmı, sonra (eğer enflasyon varsa) geri ödeme­ lerde aksamaya, tıkanmaya yol açmaktadır. 3. Bu sistemden daha çok yüksek ve orta gelir grupları yararlanmaktadır. 4. Büyük ölçüde devlet sübvansiyonuna ihtiyaç duyulmaktadır, 5. Devlet desteğinden doğan bu konudaki borçlara, siyasi tercihlerle bazen takibinden dahi vazgeçilmektedir. 6. Devletin konut sübvansiyonu için ayırdığı fonlar, siyasi tercihlerle bazen başka alanlara kaydırılmaktadır. 7. Yasal düzenlemelerde ve uygulamalarda çok sık yapılan değişiklikler, sistemi olumsuz etkilemektedir. 8. Devlet kaynaklarını tamamen toplu konut üreterek konut sorununu çözmeye çalışması, halkın bu konudaki konut üretim gücünü, motivas­ yonunu olumsuz etkilemektedir. Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Konut Finansmanında Uluslararası Kurumlar 1. Avrupa İskan Fonu (Avrupa Konseyine Bağlıdır. Türkiye kurucu üyesidir) 2. Birleşik Devletler Uluslararası Gelişme Kurumu Konut Ofisi (Office of Housing of US Agency for international Development) 3. Dünya Bankası (The World Development) 4. Uluslararası Finans Kurumu (International Finance Corporation) 5. Birleşmiş Milletler (United Nations) IV ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ, KURUM VE ARAÇLARI YÖNÜNDEN TÜRKİYE'NİN KOŞULLARININ BELİRLENMESİ Bu kısımda, çalışmamızın bundan önceki bölümlerinde gerek dünya ve gerekse Türkiye açısından çok detayda incelemeye çalıştığımız konuları, Türkiye'nin sahip olduğu konut finansman sistemi, kurumları (kamusal-özel ser­ mayeli) ve finansal araçlan, yine bu konuda yapılacak önerilere geçmeden önce kısaca tesbitine ve hatırlanmasına çalışılmıştır. IV.A ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMLERİ VE TÜRKİYE I. Direkt Finans Sistemi (Direct Route) (Creative Financing) Konut Satın almak isteyenleri fon fazlası olanlardan borçlanma yoluyla fon temin etmeleri yöntemidir. Her ülkede görülen bir tekniktir. II. Mukaveleye Dayanan Finans Sistemi (Contractual Raute) Potansiyel konut alıcılarından mukaveleye göre belli bir süre ön birikim sağlanacak, krediye hak kazandırmak esasına dayanan bir yöntemdir. Almanya'da özel sermayeli kuruluşlar (Bausparkssen) Konut Tasarruf Kurumları ve Fransa'da yarı özel ve kamusal tasarruf kurumları olarak uygundur. Ülkemizde halen böyle bir uygulama yoktur. ili. Mevduat Finans Sistemi (Deposit Financing System) Kısa vadeli mevduatların, genel veya konut finansmanında uzmanlaşmış fon kurumlarınca (ticaret bankaları, tasarruf bankaları ete.) orta ve uzun vadeli konut kredilerine dönüştürülmesine dayanan bir yöntemdir. Dünyada gelişmiş finans sek­ törü olan ülkelerde yaygındır. Çok çeşitli finans (konut alanında) kurumlanna sahip­ tir. ABD'de Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving and Loan Asso). Tasarruf Bankaları (Mutual Saving Banks ect). ve İngiltere'de Yapı Toplulukları (Building Societies) bu konuda önde gelen uzman kuruluşlardır. IV. İpotek Bankacılığı Finans Sistemleri( Mortgage Banking) Verdikleri konut (ipotek) kredilerini sigortalayan ve bunlara dayalı menkul kıymet (ipoteğe dayalı) ihraç edebilen, bu yoldan tekrar kendini finanse edebilen ve mevduat kabul etmeyen bankacılıktır. İpotek bankacılığı, ipotek sürecini her açıdan yürütür. Kredilendirme fonlama, fonların satışı. Kredi hizmetleri gibi. a) 1. Fonksiyon; (originating prosess) Kaynak krediyi bulma ve ipotek kredisi olarak konut alıcılarına sunma çabalarının yapıldığı süreçtir. b) 2. Fonksiyon; (funding process) Verilen ipotek kredilerini ya kredi paketi (havuzu) olarak satmaya hazırlamak veya başka bir havuza satmak, ya da ipoteğe dayalı menkul kıymet ihracı işlemlerini hazırla­ mak, böylece tekrar kendini finanse etme çabalarında bulunmaktadır. c) 3. Fonksiyon (credit selling); Ya hazırlanmış ipotekle kredi paketini doğru zaman, doğru yatırımcıya satmak, ya da ihraç edilmiş ipoteğe dayalı menkul kıymetleri satmaktır. d) 4. Fonksiyon (servis process) Bankanın tüm bu işlemlerle ilgili sürekli hizmetleri olup, yasal işlemler, fon toplama rapor düzenleme, veri iş­ lemleri vb. gibi alanları kapsamaktadır. İpotek bankaları, mevduat kabul etmeden, konut satın alanlar ile ipotekli krediye veya bunlara dayalı menkul kıymetlere yatırım yapanlar arasında finansal aracılık yapan kurumlardır. Genellikle ABD ipotek bankaları yine mevduat kabul etmeden kaynak bularak ipotekli konut kredileri vermekte, bunları sigortalamakta ve açılmış bu kredileri (havuz yaparak) kurumsal yatırımcılara satarak tekrar fon kaynağı elde etmektedir, üzerlerinde kredi tutmayan finansal kurumlardır. İsveç'te ise konut finansmanı, hem kamu kesimi, hem de ticaret bankaları, tasarruf bankaları, ve ağırlıklı olarak ipotek bankalarınca gerçekleştirilmektedir. (Daha önce ilgili bölümde incelenmiştir) Bu kurumların aktiflerinde %80'lere varan ipotek kredileri, pasiflerinde de aynı oranlarda İpoteğe dayalı tahviller yer almakta, bu ise onların ipotek bankacılığında uzmanlaştığını açıkça göstermektedir. Türkiye'de ipotek bankacılığı uygulamasına halen geçilememiştir. V. Kamu Konut Finansman Sistemi; Hükümetlerin özel programlarla kamu kaynaklı gelirlerle finanse ettikleri konut finansman yöntemidir. Ülkemizde bu yön­ tem T.Emlak Bankası ve Toplu konut Fonu uygulamalarıyla uygulanmaktadır. (Bu konular, çalışmamızın II. III. IV bölümlerinde detayda incelenmiştir) IV.A.1 Türkiye'de Uygulanan Konut Finans Sistemleri I. Direkt Finans Sistemi (Yaratıcı Finans Tekniği) (Direct Route) Ülkemizde son derece yaygındır. Bir araştırmaya göre (Piar.1991) konut sahibi hanehalkının %27'si miras yoluyla, %22.7'si yakınlarından aldıklan ödünçler­ le konut sahibi olmuşlardır. II. Mukaveleye Dayanan Finans Sistemi (Contractural Route) T.Emlak Bankası 1988 yılına kadar yapı tasarruf hesabı açtırarak, belli bir Toplu Konut İdaresi'de 1 yıl, tasarrufu hesapta tutarak ferdi konut kredisi açtırmıştır. Halen bu sisteme Yapı Tasarrufu Sistemi adı altında tekrar dönüş çalışmaları yapılmaktadır. III. Mevduat Finans Sistemi (Deposit Financing System) Ülkemizde hiç uygulanmamıştır. Çünkü bu sistemin ihtiyaç duyduğu uzman finans (konut kredilerinde) kurumları bulunmamıştır. Tasarruf ve Kredi Finans Kurumları (Saving and Loan Asso.. Mutual Saving Banks, Credit Unions, Building Society vb) Sadece kamusal sermayeli T.Emlak Bankası vardır. Gelişmiş ülkelerde ticaret bankaları (Commercial banks)da ipotekli konut kredilerinde önemli bir paya sahiptirler. Bizde de halen ticaret bankaları VDMK kap­ samında kısa vadeli (en çok 3 yıla kadar), yüksek faizli, yüksek gelir grubuna hitap eden konut kredileri açmaktadırlar. Bunlar ipotekli konut kredileri niteliğinde değildir. Ancak bu niteliği kazanmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Bugün ticaret bankalarınca inşaatı tamamlanmış konut satın alınması için açılmakta olan (VDMK kapsamında-tüketici kredileri altında) ve konut bedelinin %80'ine kadar ulaşan mik­ tarda ki, ödeme koşulları nedeniyle yüksek gelir grubuna hitap eden bu kredilerin, iki endeksli kredi sisteminin kullanılarak, orta gelir düzeyindeki aileler için de erişilebiir bir hale getirilmesi gerekmektedir. IV. İpotek Bankacılığı (Mortgage Banking) Ülkemizde hiç uygulanmamıştır. Sadece T. Emlak Bankası, gayrimenkul ser­ tifikası ihraç eden tek kurumdur, (ipotek bankası gibi) Ancal ipotek bankacılığının (bir önceki kısımda kısaca açıklanan) diğer önemli fonksiyonlarına halen sahip değildir. Daha çok ipotekli kredilerde uzmanlaşmış, mevduat kabul eden, ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç eden Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving and Loan Asso. Saving Bank..), Tasarruf Bankaları vb'nin fonksiyonlarına sınırlı ölçüde sahiptir denilebilir IV.A.2 Konut Finansman Kaynal<ları Ve Türkiye I. Yurtiçi Kamu Kaynakları 1. Kamu Konut Programlan 2. Kişilere veya kurumlara faizle uygun koşullarda borç vermek. II.Yurtiçi Özel Kaynakları 1. Tasarruf ve Kredi Kuruluşları (örneğin Saving and Loan Asso. ve ete) 2. Yapı Topluluklan (örneğin Building Societies vb.) 3. İpotek Bankalan (Mortgage Banking) 4. Ticaret Bankaları (Commercial Banking) 5. Yapı Kooperatifleri 6. Konut Şirketleri 7. Emeklilik Fonları (Pension Funds) ve Sigorta Şirketleri 8. Kişisel Tasarruflar (Serbest ve Zorunlu) Türkiye'de Konuta Açılan Kredilerin Kaynakları I. Toplu Konut Fonu II. Bankalardan (T.Emlak Bankası ve Ticaret Bankaları) alınabilen krediler. III. Taahhüt şirketleriyle, müteahhitlerin kullandırdıkları krediler. IV. Vatandaşların kendi birikimleri Türkiye'de Konut Finansmanına Katkıda Bulunan Kamu Kurumlarınca Üretilen Konutlar (1993e kadar) Finans kurumlan T.Emlak Bankası Sosyal Sigortalar Kurumu OYAK Bayındırlık ve İskan Bak. Bağ-Kur Toplu Konut İdaresi Uygulama Dönemi 1947-1992 1962-1987 1963-1992 1966-1988 1975-1980 1984-1992 Kaynak. O.İ.K Raporu, DPT 1996, S.61 (Konut) Üretilen Konut Sayısı 57.071 233.289 55.248 893.050 7.412 885.638 Türkiye'de Konut Finans Sisteminde Yer Alan Geleneksel Finans ve Sermaye Piyasası Araçları I. İpotekli (konut) kredileri II. VDMK kapsamında konut kredilerinin (tüketici kredileri kapsamında) menkul kıymetleştirilmesi. III. Gayrimenkul Sertifikalan IV. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları kredilendirmeleri ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yatınmlan V. Gayrimenkul Yatırım Fonları ve katılma belgeleri (Yasal olarak mevcut). (Bu konularla ilgili bilgiler, birinci ve beşinci bölümde detaylı verilmiştir.) Türkiye'de Konut Finansmanında Kurumsal ve Kamusal Olmayan Sektörler I. Kurumsal Olanlar 1. Bayandırlık ve İskan Bakanlığı 2. T.G. Arsa Ofisi (*) 3. Sosyal Güvenlik Kurumları ve Dayanışma Sandıklan, 4. Toplu Konut İdaresi 5. Bankalar (T.Emlak Bankası ve Ticaret Bankaları) 6. Sigorta ve Reasürans Şirketleri II. Kurumsal Olmayanlar 1. Konut müteahhit şirketleri 2. Yapı Kooperatifleri 3. Hane halkı, fertler ( ) T.C. Arsa Ofisi Valilik ve Belediye, uydu kent şeklinde veya gecekondu önleme bölgesi amacıyla geniş arazileri belli bir süre ve koşullarda, uygun ödeme planlarıyla konut yapmak üzere satma yetkisine sahiptirler. 1980'li yıllardan sonra, arsa üretip tahsis etmek amacıyla belli bir fon toplamış (yaklaşık 50bin kişiden) ancak ondan sonra bu konuda başka bir adım atılamamıştır. YEDİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE İÇİN ALTERNATİF KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEME VE DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİ I.BANKACILIK SİSTEMİ ARACILIĞIYLA KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNE KATKILAR (Yasal Düzeneleme ve Değişiklik Önerileri) LA TİCARET BANKACILIĞI AÇISINDAN 1. Mevcut Ticaret bankalarının doğrudan konut kredisi vermelerini engelleyen bankalar kanunun 5. mad.nin değiştirilmesi ihtiyacı ve bunun yanında alınması gerekli diğer önlemler. a) Açıklama: 1958 yılında Bakanlar kurulu kararı ile T.Emlak ve T. Öğret­ menler, T.Vakıflar Bankası dışındaki bankaların konuta ilişkin kredi açmaları yasak­ lanmış, 1979'da ise tüm bankalara konut alıcısına kredi açabilme yetkisi tanınmıştır. Esasen 1979 öncesi dönemde, bankaların bu amaçla daha ucuz ve daha uzun vadeli konut kredisi vermek yönünde, karlı olmaması nedeniyle pek istekli olmadığı görülmektedir(Öğretmenler Bankası hariç olmak üzere). Bununla beraber 1989'dan itibaren Pamukbank 1990'dan sonra ise İmar Bankası, Dış Bank'ın 1991'de ise T. İş Bankası, Akbank, Halk Bankası, Yapı ve Kredi Bankası VDMK kapsamında (bireysel kredi kapsamında) konut kredisi ver­ meye başladıkları görülmektedir. Bu yaklaşımda ve bu dönemde ticaret kredilerini yeterince satamayan bankalar, alternatif alanlar aramaya başlamışlardır. Ancak tüketici kredisi kapsamında verilen bu konut kredilerinin faizinin cari mevduat faizlerinden yüksek olması, ana para ve faiz geri ödemesine aynı anda başlanması ve özellikle taksitle faiz payının başlangıçta çok yüksek tutulması, (bankaya ek kaynak yaratma açısından iyi, fakat krediyi alan açısından da çok olumsuz etki yapmaktadır), yüksek gelir grubuna hitap eden bir uygulama olmuş, bankalar içinde oldukça karlı bir yatırım alanı haline gelmiştir. Kuşkusuz, ülke­ mizdeki konut açığı kiracılaşma oranı ve gecekondulaşma oranı dikkate alındığında, konut finansmanı için kaynaklanan özel sektör bankacılığının en azından orta gelir grubunu da kapsayacak şekilde bir modele çekilmesi, düşük gelir gruplarına yönelik konut üretiminde de devletin ve kurumlarının geliştirdiği mo­ dellere ağırlık verilmesi amaçlanmalıdır. Bu nedenle özel sektör bankacılığının orta gelir grubunu da kapsayan ipotekli konut kredileri arzedilmesine önce izin veren yasal değişikliklerin yapılması, bunu takiben de sistemi bu alana teşvik eden, onun riskini azaltıcı yasal ve vergisel düzenlemelerinin tamamlanması gerekmektedir. Bankalar Kanunu'nun, gayrimenkul üzerine bazı işlemler için bankalara sınırlama getirdiği, bazı işlemleri de yasakladığı görülmektedir. Şu anda meri olan Bankalar Kanunu, 50.mad. 6.fıkrasının, 512 sa.K.H.K. ile yürürlükten kaldırıldığı belirtilmektedir. Halbuki söz konusu madde "Bankalara gayrimenkul üzerine borç verme konusunda yetki veren özel kanun hükümleri saklıdır" ibaresini taşımakta idi. Hatta bundan da önceki eski Bankalar Kanunu'nun (M.50.3) aksine, bankaların "gayrimenkul ipoteği karşılığında kredi vermele­ rine" ilişkin sınırlamalara Bankalar Kanunu yer vermemiş, ve ipotek karşılığı kredi de serbestiyi kabul etmiş idi H Buna ilaveten 28.sa.KHK: ile değiştirilen ve Bankaların toplu konut yapımına kredi vermelerine yasal olarak sağlanmış idi. (eski. Bn.K.m.50-2/c) Durumdan da anlaşıldığı gibi ticaret bankaları, ipotek konut kredisi vermekten giderek uzaklaştırılmıştır. Bankalann, gayrimenkul üzerine işlemlerine bu derecede getirilen yasaklar ve kısıtlamaların temelinde, bu kurumların üretken olmayan gayri­ menkul alanına yatırım yaparak tasarrufları ekonomik kullanmaya yönlendirilmemeleri, gayrimenkul spekülasyonuna girmelerine engel olmayı amaçlayan görüşler bulunmaktadır. Bu görüşün ne kadar geçerli olduğu (çalışmamızın "konut üretimi yatırımlarının ekonomideki yeri ve önemi" bölümünde) irdelenmiştir. O halde bu ölü yatınm ise, gelişmiş batı ülkeleri ve özellikle ABD, konut finansmanına gerek devlet olarak, gerekse ilgili özel, sektör bankacılığını ve hatta konut finans­ manında özel olarak uzmanlaşmış finansal kurumları, bunların ihraç ettiği ipoteğe dayalı menkul kıymetleri, ilgili sermaye piyasasını (birincil ve ikincil ipotek piyasaları) niçin bu kadar önemsemiş ve gerekli yasal düzenlemelerle yönlendirmiş, teşvik etmiş, gerektiğinde belli bir düzeye gelene kadar destek vermiştir?. Bunları anlamak mümkün değildir. Gayrimenkul üzerine işlemlerin tümünü olabildiğince bankacılık sisteminin dışında tutulması, yasaklan ve sınırları koyan emredici kurallann temelindeki düşüncenin, doğrudan ipotekli konut kredileri'nin arzedilebilmesi hususunda (bugünkü gibi VDMK kapsamında, bireysel tüketici kredileri altında olarak değil, bu konunun tekrar değerlendirilmesi, bu şekilde kredi arzına yetki sağlandığı takdirde, ancak (ipoteğe dayalı menkul kıymet ihracının) da yasal düzenlemelerinin yapılabilmesine, sermaye piyasasının bu konuda işlerlik kazanabilmesine, ticaret bankalarının orta ve uzun vadeli arzettiği ipotekli konut kredilerini menkul kıymetleştirerek, ihracı ve satışı yoluyla tekrar kredileri nakde dönüştürebilmelerine ve yine ipotekli konut kredisi arzedecek fonlara kavuşmalarına, kaynak-kullanım dengelerini koruyabilmelerine alt yapı sağlanmış olacaktır. (Bunun yanında alınacak diğer tamamlayıcı önlemlerde bu bölümde belirtilmeye çalışılmıştır.) Unutulmamalıdır ki, bankacılık sistemini aktivite edecek, bankacılık sistemini bu alana yönlendirecek, özendirecek ürünlerin, menkul kıymetlerin geliştirilmesi konut finansmanı için gerekli ucuz kaynakları yaratmaya, menkul değerleri üret­ meye yönelik tüm yasal düzenlemeler ve tamamlayıcı teşviklerin bir bütün içinde ortaya koyulması gerekmektedir. Bu nedenle konuyla ilgili Bankalar Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu v.b gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce yapılmasına büyük ihtiyaç bulunmaktadır. İşte bu amaçla Kanun hükmünde kararname (538 sa.)'nın tekrar değiştiril ( ) Tekinalp, Ü; Banka Hukukunun Esaslan, Balta, Yay, İstanbul, 1988, S. 14 me çalişmalarmm yapıldığı göz önüne alınırsa, ve bu yeni yasa taslağında "ipotekli kredilerin, teminatlı krediler kapsamına alındığı" önerisinin yer aldığı da açıklandığına göre, bu kanunun çok daha kapsamlı bir şekilde tekrar ele alınması gerekmektedir. Çalışmamızın ortaya koymaya gayret ettiği alternatif konut finansmanında "ipotekli krediler ve bunlara dayalı menkul değerleştirme" mekanizmasının oluşturulması ve işlerlik kazanması amacıyla böylelikle mevcut özel sektör bankacılığımızın mevcut bankacılık finansman modelimizin değerlendirilmesi mümkün olabilecek, hatta çözüm daha kısa sürede gerçekleşebilecek ve daha olumlu sonuçlara ulaşılabilecektir. Bunlar yapılabildiği takdirde bu sorunun büyük ölçüde çözümü için bankacılık sistemimiz yeterlidir. b) Ayrıca Neler Yapılmalıdır? Mevcut ticaret bankalarının ipotekli konut kredisi (mortgage credit) ver­ melerinin sağlanması konusunda kısıtlama getirmiş bulunan Bankalar Kurumunun 50. mad.de gerekli değişikliğin yapılmasıyla mümkün olabilecek­ tir. Bilindiği gibi ticaret bankaları halen VDMK kapsamında tüketici kredileri adı altında, yüksek gelir grubuna hitap eden, ağır ödeme koşulları bulunan "konut kredi­ leri" vermektedirler. Bu kredilerden orta gelir grubunun da yararlanabilmesi için, ticaret bankalarına 50.mad. değişikliğiyle, doğrudan "ipotekli konut kredisi" su­ nabilme imkanı verildiğinde (ayrıca ticaret bankalarının daha çok kısa vadeli fonlar­ da uzmanlaşmış olmaları nedeniyle) bu bankaların kaynak-kullanım dengelerini bozmamak amacıyla, iki endeksli sisteme geçmeleri sağlanmalıdır. Halen Toplu Konut İdaresince sınırlı ölçüde sağlanabilen konut kredilerinde "tek endeksli sistem" uygulanmaktadır (Sadece memur maaş, ücret artışlarını dikkate alan). Halbuki ticaret bankalarının orta vadeli ipotekli konut kredileri ver­ meleri halinde, hem enflasyonu, hem ücret artışlarını dikkate alan (daha önceki bölümde detaylı açıklanmıştır) çift endeksli sistem, bankalann kaynak kullanımı dengesinden doğacak (enflasyon riski) uyumsuzluklarını elimine edebilecektir. Bu durumda bu amaçla bankalar daha çok fon ayırmaktan çekinmeyeceklerdir. (Borç miktannın enflasyona, geri ödemelerinin ücret artışlarına dayanan çift endeksli sis­ tem, orta ve düşük (üst) gelir gruplarına da ticaret bankalarının ipotekli konut kredisi açabilme imkanı sağlayabilecektir). İki endeksli sisteme geçilmemesi halinde ise diğer bir alternatif olarak ülke­ mizde enflasyonun yüksek düzeyde ve değişken olması nedeniyle ticaret bankalarına bu riskten korunabilmeleri için, ipotekli konut kredilerinde "ayarlan­ abilir faiz oranlı" bir uygulamaya gitmeleri ancak kamuda orta ve düşük gelir grubunun geri ödeme gücünü önecelikle dikkate alan bir endeksi benimseleri yararlı olacaktır. 2) Söz konusu madde değişikliği yanında alınması gerekli diğer önlem­ ler ve yasal düzenlemeler a) İpotekli konut kredilerinin, orta ve uzun vadeli bir karaktere sahip olması, kısa vadeli fonlar, (en çok 1 yıl vadeli) mevduat toplayan ve yine kısa vadeli kredi­ ler arzeden ticaret bankalarını bu alanda caydırıcı etki yapmaktadır. Kısa vadeli fon toplayıp, orta/uzun vadeli kredi arzetmek, yine (kaynak-kullanım) dengesini olum­ suz etkileyecektir. Bu nedenle batıdaki ticaret bankalarının ipotekli konut kredileni üzerlerinde tutmadıklarını, bunlara dayalı ipotek kredileri havuzunu oluşturarak, ipoteğe dayalı menkul kıymetler ihraç ederek(veya ettirerek), tekrar kredileri nakite dönüştürdükleri, likit yapılarını böylece menkul kıymetleştirme" ile korudukları görülmektedir. O halde ticaret bankalarımız 50. mad. değişikliği ile kendilerine "ipotekli konut kredisi" (VDMK kapsamında olmadan, direkt olarak) verme imkanı tanındığında, bu ipoteklerden havuz oluşturarak, ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç edebilme yetkisinin de birlikte tanınması gerekmektedir. Ancak bu şekilde orta ve uzun vadeli ipotekli konut kredisi açabilmekten kaçınmayacaklardır. Ayrıca kredileri, likidite edebildikleri için tekrar bu fonlarla yeni ipotekli konut kredileri vermek imkanına kavuşabileceklerdir. Bunun yanında bu mekanizmanın işleyebilmesi için şu konularda da teşvik edici uygulamaları, bunlarla ilgili yasal düzenlemeleri sağlamak gerekmektedir. b) İpoteğe dayalı menkul kıymetlerin kolayca nakide çevrilmesinin garan­ tilenmesi, c) Ticaret bankalarının ihraç ettiği ipoteğe dayalı menkul kıymetlerine ait fon­ lar için munzam karşılık ayırmalarının istenmemesi d) İpotekli konut kredisi arzeden ve bunlara dayalı menkul kıymet ihraç eden bankaların, disponbl kıymet olarak bu menkul kıymetleri tutabilmelerinin sağlanması, teşvik edici olacaktır. 3) Konut finansmanında ipotekli konut kredilerinin ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin işlerlik ve yaygınlık kazanması için alınması gereken önlemler ve yasal düzenlemeler. a) Döviz üzerinden verilen ipotekli konut kredilerine dayanan menkul kıymetlerin yine döviz üzerinden düzenlenmesini kolaylaştırarak, yurt dışında pazarianması özendirilmelidir. b) İpotek kredileri için ilk aşamada kefil olabilecek, ipoteklere garanti sağlayacak bir kurumun oluşmasına yardımcı olunmalıdır. Böylece ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yansıyacak herhangi bir kredi ödenmeme riski elimine edilmelidir. c) Özel sigorta şirketlerinin, ipoteğe dayalı menkul kıymetleri sigorta etmeye özendirilmesi, gerekil teşvik edici düzenlemelerin yapılması yararlı olacaktır. d) İpoteğe dayalı menkul kıymetlerin, kamu ihalelerinde ve mahkemelerde teminat olarak kabul edilmesini sağlamak, bu kıymetlerin yaygın kullanımını ve talebinin artmasını olumlu etkileyecektir. e) Yukarıda açıklanan öneriler gerçekleştiğinde, ipoteğe dayalı menkul kıymetler sermaye piyasası aracılığıyla ikincil bir piyasa kazanacak (daha çok işlem gören ilk dönemlerde, ipotek kredilerine dayalı tahviller olacaktır), bu ise ipotekli konut kredileri için konut finansmanı için daha fazla kaynak yaratılması demek olacaktır. Bu nedenle ikincil piyasanın geliştirilmesi ve bu piyasayı teşvik eden yasal ve vergisel düzenlemeler, teşvikler önem kazanmaktadır. f) İpoteğe dayalı menkul kıymetlerin, yatırımcılar tarafından tercih edilebilmesi için banka tasarruf mevduatları üzerindeki yaygın ve sınırsız devlet garantisinin makul bir sınıra çekilmesi eskiden olduğu gibi (1994 öncesi) sadece TCMB nezdindeki Tasarruf Mevduatı, Sigorta Fon'undan karşılanmasına dönülmesine ihtiyaç vardır. Çünkü yüksek faizler ve sınırsız devlet garantisi, birikimcilerin rantiye niteliğini kazanmalarına yol açarken, diğer yandan da bankaların bu rahat ortam dolayısıyla risk ve getiri analizlerine verdikleri önemi giderek olumsuz etkilemiştir. Faiz oranlarının büyük bir serbestlik içinde arttığı bir ortamda, diğer yandan da mevduatla üzerindeki sınırsız devlet garantisi, ipoteğe dayalı menkul kıymetler gibi benzeri bir çok yatırım aracının tercih nedenini adeta ortadan kaldırmakta ve üste­ lik menkul kıymetleştirme sürecinin getirdiği formaliteleri adeta bir yük haline getirmektedir. 4) İpotekli konut kredilerine yönelik uygulamaya ait önlemler. Bugünkü koşullarda, kamu kesiminin büyük açıklar vermesi nedeniyle, ser­ maye piyasasında kamu kağıtlarının aldığı payın büyüklüğü malumdur. Bu nedenle sermaye piyasasının, orta ve uzun vadeli yatınm araçlarına hazır olmadığı ileri sürülebilir. İşte bu mahzuru gidermek için şu önlemleri almak mümkündür; a) İpoteğe dayalı menkul kıymetler ihraçlarının 1 yıl vadeli olması (örneğin 10 yıllık ipotek kredilerinden oluşmuş, ipotek havuzuna dayalı olarak ihraç durumunda). 10 yıl vadeli bonolar ihraç etmektense, 10 kez (1) yıllık ipotek teminatlı bono ihraç etmek bu ortamda yatırımcılar için daha güvence verici olacaktır. b) Kredi vadesiyle olan uyumsuzluk, kredi-tahvil hacminin dengelenmesiyle giderilmesine çalışılmıştır. c) Daha sonra sermaye piyasasının gelişimine parelel olarak tahvil ihracının ve vadesinin ayarlanmasına gidilmelidir. d) Enflasyonun ani yükselişlerinde, piyasanın durgun olduğu dönemlerde veya yasal olarak önceden belirlenmiş koşullarda, finans kurumlarının ipotek­ li konut kredilerini arzedebilmesinde sürekliliğin sağlanabilmesi için, devlet destek vermelidir. Nitekim bu uygulamalar, bu konuda orta ve uzun kredi arz ve talebinin yerleşmesine, ilgili kurum ve piyasaların gelişebilmesine kadar özel ekonomik koşulların gerçekleşmesi halinde geçici süre (faiz sübvansiyonunda bulunmadığı gibi) devlet desteği büyük rol oynamıştır. e) Ticaret bankalarının giderek ipotekli konut kredilerind^kaynak-kuiianım dengesini sağlayacak portföy yönetimi ve risk dağıtımmda uzmanlaşması, ölçek ekonomilere ulaşması ile cari piyasa faiz haddi altında faizli ipotek konut kredilerini sunabilecek (dünyadaki diğer örnekleri gibi) bir uzmanlaşmaya, konut finans kurumları olarak örgütlenmeye gitmeleri hedeflenmelidir. İşte bu amaçla ticaret bankalarını bu alana özendirici, yönlendirici, ilgili yasal düzenlemeler ve vergisel teşvikler getirilmelidir. 5) Ticaret Bankalarının "Konut Fonu" kurmalarına izin verilmesi, yeni ek kaynaklar yaratacaktır. Ülkemizde tüm para ve sermaye piyasası işlemlerinde bankalar başta gelmek­ tedir. Klasik finansal aracılık ve hizmet kapsamında olmayan sermaye piyasası işlemlerinde de ağırlıklarını korumaktadırlar. Neredeyse her bankanın birer borsa aracı kurumu, sigorta, finansal kiralama, faktoring v.b finansal kuruluşlan bulun­ maktadır. Böyle kuruluşları olmasa da banka bünyesinde çok çeşitli finansal aktiviteler yapılmaktadır. Hisse senedi piyasasında ve sabit getirili kamu kağıtları (bono-tahvil) piyasasında borsa bankerliği kuruluşlan (yetkili aracı kurumlar), döviz piyasalarında döviz büfeleri diye adlandırılan yetkili kuruluşlar bankaların etkinliğini kısmen paylaşmaktaysalar da; özellikle Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıklarının ve Fonlarının fiilen bankalar nezdinde yoğunlaşmış olması; bankaların konut finansmanında yukarıda değinilen yasal düzenlemelerle gerekli yetkiler sağlandığında, bu konuda yeni oluşumları da gündeme getirebilir. Bankaların örneğin "Konut Fonu" oluşturarak bunun içinde önceleri mevcut menkul kıymetleri, hisse senetlerini v.b. yer alırken, ipotekli konut kredileri (50.mad. değişikliği ile)'nin uygulamaya girmesiyle (VDMK kapsamında, tüketici kredileri altında olmadan) ve bunlardan oluşan (ipotek havuzu) varlıkları (ipoteğe dayalı menkul kıymetler)in ihracıyla "Fon"a bu yeni menkul kıymetlerin alınması mümkün olabilecektir. Bu şekilde fon kuruluş amacına ulaşmış olacaktır. İpoteğe dayalı tahviller ve konut sertifikalarından oluşması gereken bu "Fon" katılım belgelerini halka, yatırımcıya satarak, söz konusu menkul kıymetleri küçük birikimcilere, yatırımcıya kadar ulaştırarak, konut finansmanına yeni ek kaynakların yaratılması kolaylaştırılmış olacaktır. Derecelendirme (rating), garantör, yeddiemin gibi aracı kuruluşların yokluğu nedeniyle, aksine bu çeşitli aracı kurumların ipotek piyasası açısından bankalar dışında çok önem taşınmasına rağmen, halen ükemizde pek çok finansal hizmetleri sunabilme üstünlüğüne bankalarımız sahip bulunmaktadırlar. Bu neden­ lerledir ki, ipotekli konut kredileri ve bunların menkul kıymetleştirilmesiyle ilgili çalışmalar ancak marjinal faydaları gözetecek şekilde detaylanarak yaygınlaşabile- çektir. Bilindiği gibi ipotek piyasası, bankalar dışında çok çeşitli aracı kuru­ luşun yardımıyla işlemekte etkinliğini, verimliliğini arttırabilmektedir. Bu nedenle şimdilik tüm bu fonksiyonları, bu kurumlar oluşup, gelişene kadar mevcut ticaret bankacılığımız ve bu konuda tek uzman T.Emlak Bankası'nın yüklenmesi gerekmektedir. 6) Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle, ticaret bankaları için uygun olabilen konut (ipotekli) kredileri türlerinin irdelenmesi a)Yüksek enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan yüksek ve değişken faiz oran­ larının yaşandığı ülkemizde klasik (sabit faizli, eşit geri ödeme taksitli) ipotekli konut kredilerini ülkemiz ekonomisinde uygulamak mümkün değildir. Mevcut koşulların ileride de devam edebilmesi halinde bu tür klasik ipotekli konut kredileri ile konut finansmanının, ancak enflasyonun ve buna bağlı faiz oranlarının değişken ve yüksek düzeyde olmadığı ülkelerde başarılı olduğu görülmektedir. Yüksek faizli ve yüksek faizlerin hakim olduğu ekonomilerde, klasik ipotekli konut kredilerinin, belirli bir vadeyi aştığı zaman, borçluya bir yaran olmamaktadır. Örneğin 5 yıl vadeli bir kredinin, geri ödeme taksidi ile 15 yıl vadeli kredinin taksidi arasında çok az bir fark olmaktadır. (Tüm bu konular, detaylı şekilde çalışmamızın ilgili bölümlerinde incelenmiştir). Bu nedenle yüksek faizlerle alınan sabit faizli, eşit ödeme taksitli geleneksel, klasik ipotekli konut kredilerinde vade uzunluğunun, geri ödeme taksidinin düşmesi üzerinde önemli bir olumlu etkisi, yararı olmamaktadır. 1980 sonrası, yüksek ve adeta kronikleşmiş enflasyon ve yüksek faiz oran­ larını yaşayan ülkemizde bu tür kredilerin ne talep edenler, ne de arz edenler açısından ekonomik bir yarar sağladığını söylemek mümkün değildir. Kaldı ki sabit faizli, eşit taksitli bu kredileri sunan bankalar veya uzman finansal kurumlar; yüksek enflasyonlu değişken faizler yaşayan bir ekonomide ani faiz yükselişleriyle mali güçlüğe de düşebilir. Bu nedenlerle ülkemiz açısından klasik ipotekli konut kredi­ lerinin uygulanmasını önermek mümkün gözükmemektedir. b) Yüksek enflasyon ve yüksek ve değişen faizlerin adeta kronikleştiği ülke­ miz ekonomisinde, konut finansmanında değişken faiz oranlı ipotekli konut kredi­ lerinin uygulanması mümkündür. Ayrıca kısa vadeli fonların ağırlıklı olduğu ticarat bankaları içinde bu tür uygulama daha uygun görünmektedir. Ancak sorun; faizlerin tekrar belirlenme koşullarında, 3 ay, 6 ay, 9 ay ve 1 yıl gibi dönemlerinin belirlenmesinde en uygun endeksin kriter olarak seçilmesindedir. Bu endeks ikili veya tekli olabilir (Bkz. Çalışmanın 5. böl). Ayrıca yeni koşullarda belirlenecek yeni borç miktarından geriye kalan kredi bakiyesi, yeni faiz oranından hesaplanan geri ödeme taksitlerine tabi olacaktır. c) Fiyat düzeyine ayarlanan ipotekli konut kredileri (tek endeksli krediler), enflasyonist ekonomilerde başarılı bir şekilde uygulandıklarından, ülkemiz açısından da uygun bir ipotekli konut kredisi çeşididir. Ancak bu uygulamanın kredi borçlarını mağdur etmesi de mümkündür. Ekonomide ücret düzey artışlarının, enflasyon artışının gerisinde kalması halinde, bu tür ipotekli kredilerde, krediyi veren kurum korunmuş olurken, kredi borçlusu korunmamış olacaktır. Bu nedenle genel fiyat düzeyinin artışını gerçekçi şekilde yansıtan uygun bir endeksin seçilmesi önem taşır. Farklı endekslerin bulunduğu ekonomilerde, gerek kredi alanlar, gerekse verenler bu konuda tereddüde düşeceklerdir. Bunun için krediyi alan ve veren kurumun kredi sözleşmesinde, hangi kurumun endeksinin temel alınacağı konusunda açıkça anlaşmaya varmaları gerekmektedir. Çünkü bu tür ipotekli krediler, enflasyonun etkisini krediyi veren kurumlar açısından nötr hale getirirken, kredi alanlara da bazı sakıncalar getirebilecektir (kişilerin gelir düzey­ lerinin eflasyon oranında artırılmadığı -endekse uygun olarak-ülkelerde geri ödeme güçlüğü büyük yüzdelere ulaşabilmektedir). Bu tür mahzurları ortadan kaldırabilmek için, uygulamada iki endeksli ipotek kredileri uygulamasına geçilmiştir. Bu endekslere göre, kredi borçlusuna gelir düzeyindeki artış çerçevesinde (genellikle memur, işçi ücret artışı endeksi gibi) geri ödeme fırsatı sağlanırken, kredinin kalan bakiyesi de enflasyondaki değişmeye göre endekslenmektedir. Borçlunun gelir artış düzeyi enflasyondaki artışın üzerine çıktığı dönemlerde, kredi borçlusu leyhine bir durum sözkonusu olmaktadır. Altında kaldığı dönemde de kredi bakiyesindeki artışlar ya vade sonuna kadar taksitlere yayılarak, ya da vade bittikten sonra ek bir süre içinde ödenmesine imkan tanınmaktadır. Tüm bu ayrıntıların kredi sözleşmesinde yer alması her iki taraf için koşulları netleştirecektir. Türkiye açısından iki endeksli kredinin, gelişmiş ve istikrarlı ekonomilere göre biraz farklı uygulanması daha yararlı olabilir. Şöyleki; geri ödemeler de gelir düzeyindeki artışlara dayalı endeks uygulanırken, kredi bakiyesinin tabi tutul­ duğu enflasyon endeksine, ilaveten özel bir hüküm getirmek mümkündür; Genel gelir düzeyinin, enflasyon artışını yakalayamadığı dönemlerde, kredi veren kurumu korumak amacıyla, örneğin "geri ödemeler; gelir düzeyi artışı endeksine göre belir­ lenmekle beraber, mevcut enflasyon oranının % 80'inin altına düşemez" şeklin­ deki özel hükümler taraflar arasında belirlenebilir ve daha yararlı da olur. Bu nedenle iki endeksli ipotekli konut kredisi uygulamaları ülkemiz enflasyonu ve faiz oranları açısından, hem kredi alan ve hem de veren açısından en uygun görünendir. Geri ödemelerin düzenli olmasını sağlamak yanında, bu uygulama krediyi arzeden kurumu da, bu hizmetin sürekliliğini sağlama imkanını vermektedir. Öneri; Bankacılık sisteminin konut finans sistemine daha etkin bir şekilde katılımını sağlamak için konut finans politikasını biçimlendiren otoritelerce, ekonomik koşullara ve kredi borçlularına en uygun olan ipotekli konut kredi uygula­ masına ait yasal düzenlemelerin yapılması, eksiklerin tamamlanması, hatta gerekli özendirme önlemlerinin alınması kuşkusuz yararlı sonuçlar getirecektir. 7) İpotekli konut kredilerinin sigortalanması hizmetinde; kamusal ve özel sigorta şirketlerinin teşvik edilmesi, bu alanda hizmetin yaygmlaştıniması, bu amaçla derecelendirme (rating) kuruluşlarmın bir an önce kurulmasmr sağlayan yasal düzenlemelerin tamamlanması yararlı olacaktır. Konut finansman sistemini uzun yıllar önce kurup, geliştirmiş olan gelişmiş ülkelerde büyük hacimde arzedilen uzun vadeli, ipotekli konut kredilerine ait özel bir sigorta sistemi de (daha önce devletin oluşturduğu garanti sağlayan kurumlar yanında) birtakım teşviklerle geliştirilmiştir. Aslında ipotekli krediler, güvence unsu­ runu kendi içinde saklamaktadır. Burada değinilen ipotekli kredi sigortası (mortgage insurance), krediyi alan kişinin ödemekle zorunlu olduğu geri ödeme taksitlerinin herhangi bir nedenle kesintiye uğraması halinde, kurumun düşeceği mali sıkıntıyı önlemek amacıyla tesis edilmiştir. Bu konu birde kredi borçlusu olan kişinin hayat sigortasına eklenen hükümler­ le (ipotekli konut kredisinin geri ödenmesi ile ilgili) de garanti altına alınmak isten­ miş bu şekilde uygulamaya da girmiş bulunmaktadır. Bu uygulama ile borçlusunun ölümü halinde, veya çalışamayacak duruma gelmesi, işini kaybetmesi gibi hallerde hem kredinin geri ödenmesi sorunu ortadan kalmakta, hem de ailesinin konutla ikametine imkan sağlanmış olmaktadır. İpotekli kredi sigortasını uygulayan ülkelerde bu hizmetlerin önceleri ser­ mayesi kamusal fonlarla kurulmuş kuruluşlarca (örneğin ABD'de FHA, VA gibi-ilgili bölümlerimizde incelenmiştir) gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu kurumlar sayesinde hem geri ödemelerde süreklilik hem de bu tür kredileri arzeden kurum­ ların kredi arzlarında süreklilik sağlanmıştır. Daha sonraları ipotekli kredilerin yaygın bir şekilde tüm finans kurumlarınca arzedilmeye başlanmasıyla, ikincil ipotek piyasasının gelişmesiyle, (rating) derecelendirme, yeddiemin, garantör gibi ipotekli konut kredilerinin menkul kıymetleştirme sürecinde aracı kurum­ ların fonksiyonel olmalarıyla, konut finansmanı kurum ve araçlarıyla en etkin düzeye ulaşmıştır. Özellikle rating kurumlarının, kamu oyunu aydınlatma hizmet­ lerindeki etkinlik ve güvenilirlik; özel sigorta kuruluşlarının, şirketlerinin de bu tür kredileri sigortalama hizmetlerini vermeye başlamalarını teşvik etmiştir. Ülkemizde ise bu konuda ilk sigorta hizmetinin Ziraat Bankasının verdiği ipotekli kredilerde uygulanmış olduğu görülmektedir. Ancak bu uygulama kredinin ödenmemesi halinde, ipotekli sözkonusu varlığın hacizi halinde bu sigorta devreye girmiştir. Ülkemizde finans kurumlarınca arzedilen konut ipotek kredilerinin sigorta­ lanması (kredi arzeden kurumlarınca veya krediyi alan kişinin bu amaçla sigorta­ lanması) hizmetlerinin yaygınlık kazanmasıyla bu tür kredilerin arzında süreklilik yaratacağı gibi, ipotekli konut kredilerine dayalı menkul kıymetleştirme sürecininde, işlemlerinin de canlılık kazanmasında büyük katkısı olacaktır. I.B T.EMLAK BANKASI AÇISINDAN 1) T.Emlak Bankasmin, konut finansman hiizmeti veren finansal kurum­ ların, üst otorite bir kurumu olarak yapılandırılması. a) Finansal kuruluşların (ki şimdi ülkemizde konut kredisi veren ticaret bankalarına ancak VDMK kapsamında, bireysel krediler altında) verdikleri doğrudan düzenlenmiş ipotekli konut kredileriyle (SO.mad.değişirse), ilgili asgari koşullan ve standartları belirleyecek yetkiye sahip olmalıdır. Örneğin; kredi miktannın ipotekli konutun değerine olan oranı (loan to value), konut fiyatlannın piyasasındaki trendi dikkate alınarak, makul bir sınırın da altında kalmamak koşuluyla belirlenmelidir. Yine geri ödemeleri yapacak borçlunun geliri ile geri ödeme taksidi arasındaki oranın da (payment to income) makul bir düzeyde olması gerekmektedir. İşte bu konularda koşullar ve standartlan belirleyecek, dene­ timi ve gözetim yapacak, konut finansmanında uzmanlaşmış bir üst otoriteye ihtiyaç bulunmaktadır. b) Gelişmiş ülkelerde konut finansman alınında uzmanlaşmış, mevduat toplayabilen özel sermayeli finansal kuruluşların (ABD'de Saving and Loan Asso... Mutual Saving Banks, Credit Unions vb. İngiltere'de Building Society gibi..) ve ipotek bankalarının kurulmasına yardımcı olmalıdır. Bu konuda Emlak Bankası dışında konut finansmanında ihtisaslaşmış başka mevduat toplayan finansal kuru­ luşlar ülkemizde yoktur. Bu kurumlara yönelik yasal düzenlemeleri, kuruluş çalışmalannı yürütmeleri çok önemli katkılar yapacaktır. Halen en yaygın şekliyle ülkemiz bankacılık siste­ minde, özel amaçlı kamu sermayeli bankalar dışında özel sermayeli geleneksel finansman yapan, mevduat kabul eden ticaret bankaları ile mevduat kabul etmeyen sınırlı sayıda yatırım bankaları bulunmaktadır. Uzman, konut finansman kuruluşlanna büyük ihtiyaç bulunduğu açıkça görülmektedir. c) Konut finansmanında (halen uzmanlaşmamış da olmasalar) hizmet veren bankalar dahil, diğer finansal kuruluşların (Gayrimenkul Yatınm Ortaklığı Yatırım Fonları, Gayrimenkul Kiralama (Leasing) gibi) ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeleri yapmak yanında, bu kurumlarla ilgili bilgileri, ve yorumları Merkez Bankası'na ve Sermaye Piyasası Kurulu'na sunarak, öneriler geliştirme yetkisine sahip kılınmak­ tadır. d) Ülkemizde uygulamada bulunmayan "ipotek bankacılığı" hizmetlerini önce kendi bünyesinde başlatmalı ve zamanla diğer finansal kurumları bu yönde yönlendirmeli ve yardımcı olmalıdır. Bunun için T.Emlak Bankası, konut finansmanı ile ilgili hizmetleri dışındaki bankacılık hizmetlerini (çoğunu 1980 sonrasında başlatmıştır) yapmamalı, asli görevine dönerek, ipotek bankacılığı türündeki çok çeşitli fonksiyonları icra ede­ bilmelidir. Bu amaçla en azmdan topladığı mevduatları, sadece konut finansmanına yönelik kredilendirme de ve yine bu alanla ilgili finansal hizmetlerde değerlendirebilmelidir.(Building Society gibi) e) T.Emlak Bankası, gerek devletler ve gerekse uluslararası kuruluşlardan sağladığı orta ve uzun vadeli kredileri, konut kredisi vermek koşuluyla (ipotek karşılığında) diğer finansal kurumlara satabilmelidir. Bunun karşılığında da ipoteğe bağlı tahviller ihraç edebilmelidir. f) Diğer bankaların verdikleri ipotekli konut kredilerinden (50.mad.bu yönde değiştiği takdirde), belirli standartlara uygun olanlara özellikle düşük gelirli, orta gelirli hane halkına açılmış ipotekli konut kredilerini, banka kaynaklarıyla satın ala­ bilmeli, böylece konut finansmanında bulunan kurumları fonlayabilmelidir. g) Satın aldığı ipotekli konut kredilerinden oluşturacağı ipotek havuzuna daya­ narak, ipoteğe dayalı menkul kıymetler ihraç ederek, ikincil piyasanın oluşmasına ortam hazırlamalıdır. Sermaye piyasasına çeşitli vade ve faizli, ipoteğe bağlı tahviller ihraç ederek, bunların satışıyla sağladığı fonları, tekrar kredi olarak, gerek fertlere, gerekse bu konuda hizmet veren finansal kurumlara kredi olarak döndürebilmelidir. Tüm bu işlemler sermaye piyasasını ve ikincil ipotek piyasası geliştirecek etkiler yaratacaktır. h) Yine bu amaçla, yasal izin verildiği takdirde diğer bankaların ihraç edeceği ipoteğe dayalı menkul kıymetleri-satın alması çok yararlı olacaktır. Belirli standart­ lara uygun olanları satın almakla ve bazılarına da öncelik vermekle (düşük ve orta gelirli gruba açılmış ipotekli konut kredilerine dayanılarak ihraç edilmiş menkul kıymetler gibi) bu konuda bankaları da yönlendirmiş olmakla beraber, onları fonla­ yarak, kredilerin süreklilik kazanmasına yardımcı olacaktır. i) Diğer bankalann verdiği ipotekli konut kredilerini (belirli standartlara uyan­ ları) sigortalayabilmeli veya düşük gelirli hane halkına açılmış ipotekli konut kredi­ lerine garanti verilmelidir. Garantilenmiş ipotekli kredilere (ABD'deki FHA ve VA garantileri gibi) sahip finans kurumları, bunlardan ipotek havuzu oluşturarak ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç etmekte ve bunları yatırımcıya sunmada avantajlı ko­ numa gelecektir. Çünkü garantilenmiş ipotekli kredilere dayalı menkul kıymetlere yatınmcının talebi daha yüksek olduğu için, belli bir süre sonra bu menkul kıymet­ leri daha düşük faizlerle ihracının da mümkün olduğu diğer ülke uygulamalarında görülmüş bir olgudur. Bu uygulama ile bankalar, verdikleri ipotekli konut kredilerine tahsis ettikleri kaynakları tekrar kazanacaklar ve yine bu kaynakları aynı amaçla sunabileceklerdir. Böylelikle sermaya piyasasında da, ikincil (ipotek) piyasasında da bu tür, garantili menkul kıymetlerin işlem hacmi hızla gelişecek ve derinlik kazanacaktır. Kuşkusuz burada sadece T.Emlak Bankasının, konut finansmanı alanında hizmet veren finansal kurumların bir üst otoritesi olarak örgütlenmesi halinde, olmasını düşündüğümüz birkaç önemli yetkisi açıklanmaya çalışılmıştır. Konuya daha çok konut finansmanında ek kaynak yaratmak açısından, menkul kıymetleştir- menin yararları ve bu sürede mevcut bankacılık sistemimizin dahil edilmesi yaklaşımı ile bakılmış ve ülkemiz için alternatif konut finansman sisteminin en üst otoritesi olarak, bu konuda uzun yıllar boyunca kazandığı deneyim yanında büyük katkılarda bulunan T.Emlak Bankası'nm üst otorite olarak yapılandırılmasının çok yararlı olacağı kanaatince vermiş bulunmaktayız. Bilindiği gibi birçok ülkede konut sektörünün finansman sorununu çözmek için bu alanda uzmanlaşmış finansman kurumları geliştirilmiştir. Batı Avrupa'da ipotek bankaları, İngiltere'de yapı toplulukları (building society). ABD'de tasarruf ve kredi birlikleri (Saving and Loan Asso.) gibi... Ülkemizde ise bu fonksiyonu banka olarak T.Emlak Bankası yüklenmiş bulun­ maktadır. Ancak bankanın tek başına bu sorunları finansal kaynakları itibariyle çözemediği görülmüş. Toplu Konut Fonu İdaresi gibi başka bir kurumsal yapı geliştirilmiştir. Bu kurumun da 1989 sonrası asli fonksiyonunu (giderek kıtlaşan kaynakları nedeniyle) yerine getiremediği açıkça ortadadır. Bu nedenlerle, mevcut ticaret bankacılığımızın, yatırım bankalarının ve ilgili diğer finansal kurumların (gayrimenkul yatınm ortaklıkları fonlan, gayrimenkul leasing gibi)da bir şekilde konut finansmanına yönlendirilmesi, gereği ortadadır. T.Emlak Bankası'nm konut finansmanıyla ilgili tüm örgütlenmelere, yasal düzenlemelere yönelik çalışmalarda söz konusu kurumlar üstü bir otorite olarak örgütlenmesi (ABD'de Federal Home Loan Bank gibi -FHLB- Çalışmamızda ilgili bölümde detayda incelenmiştir) yetkilere sahip kılınması halinde hem konut finans­ manında uzman finansal kurumlann gelişmesini hızlandırabilecek, hem de gerekli yasal alt yapısının tamamlanmasına büyük katkı yapabilecek denetim ve gözetim fonksiyonu yanında, sermaye piyasası ile ipoteğe dayalı menkul kıymetlere talep yaratabilecek diğer kurumların ipoteğe dayalı menkul kıymetlere garanti verebile­ cek, bu şekilde düşük gelirli hane halkına verilen ipotekli konut kredilerini teşvik edebilecektir. T.Emlak Bankası, FHLB gibi konut finansmanında bir üst otorite olarak yapılanması halinde yönlendireceği hatta oluşumlarında yardımcı olabileceği diğer konut finansman kurumları sayesinde sistem; daha çok kaynağa (piyasaya dayalı) sahip olabileceğinden, kendisi de daha fazla konut kredisi yaratma ve sunma imkanına sahip olacaktır. Ancak bugünkü hizmetleri ve fonksiyonlarıyla T.Emlak Bankası toplu konut ve yeni yerleşim alanları üretimi ve pazarlanmasında en etkin hizmet yapan bir banka olarak görülmekle beraber, son 10 yıldır standartlarını üst düzeye çıkartmış olduğundan, sadece üst gelir gruplarına yönelik lüks konut üretimine ağırlık ver­ mektedir. Bu nedenle bankanın ülkemizin konut açığı sorununa çözüm bulmaktan oldukça uzaklaştığı gözlenmektedir. Yine gözden uzak tutulmamalıdır ki, kamu bankalarının ucuz finansmanıyla ve kamusal ulaşım yatınmlanyla desteklenen büyük ölçekli lüks uydu kent girişimleri ve bunlann zaman içinde sahiplerine yüksek rant sağlaması, zaman zaman konut talebinin efektif hale dönüşmesini kolaylaştıracak başlangıç koşulları düşük gelirli hanehalkı için bile çekici bir şekilde düzenlenerek sunulan konut kredileri; dolayısıyla konut fiyatlarında yapay sıçramalara yol açmakta ve bu kez başka sorunlar yaratmaktadır. Bu konuda dengesiz yanlış, ya da yavaş uygulamalar; güven sarsmakta, geri ödemelerde önemli krizlere yol açmakta, konut edinmek isteyen hanehalkınm ya birikimlerini heba etmekte ya da ümidini kırmakta, bir yandan da konut sektörünü bir spekülatif yatırım alanına dönüştürebilmektedir. I.C. YAPI TASARRUF SANDIKLARININ KURULMASI AÇISINDAN 1) Yapı Tasarruf Sandıklan'nm öncelikle T.Emlak Bankası'nca kurulması yanında bu sisteme diğer bankaların da katılımının sağlanması ve ayrıca bu sandıklara menkul kıymet tedavülüne ilişkin hizmetleri yapabilme yetkisinin verilmesi yoluyla sermaye piyasasına yeni bir kurum kazandırılması (mülga 1711.sa yasanın tekrar değerlendirilmesi). Konut sektörüne yönelik faaliyette bulunan Yapı Tasaruf Sandıkları, en yaygın şekilde Almanya'da bulunmakta olup, (Die Bausparkssen) bu şirketler mali sektör içinde yer alan mali kurumlardır. Orta ve dargelirli grupları konut sahibi yapabilmek için dayanışmacı bir nitelikte fon toplayan şirketler, üyelerine konut kredisi arzetmektediler (Bu şirketler çalışmamızda ilgili bölümde detayda incelenmiştir). Almanya'da bu şirketlerin toplam sözleşme tutarları 1994 itibariyle 43.5 milyon DM. olması, bir yıl içinde bağlanan sözleşme sayısının bir milyonun üstünde olması, bu konuda ne kadar etkin olduklannı göstermektedir. Ülkemiz'de ise Yapı Tasarrufu Sandıkları, 1930 yılında 1711 sa. yasa ile ilk kez gündemimize girmiştir, bu yasanın 1.mad.de "Hükümet, hususi idare ve belediyelere bu yasa çerçevesinde tüzel kişiliği haiz Tasarruf Sandıkları açmaya müsaade edebilir" denmektedir. Ayrıca yasanın 11. mad. Bu yasayı kabul ettikleri takdirde Milli Bankalar da Tasarruf sandıkları oluşturabilirler" hükmü yer almıştır. Yapı Tasarruf Sandıklarının mevduat kabul edebilecekleri gibi kredi işlemleri de yapabileceği, belirtilerek, bu sandıkların birleşerek Birlik oluştur­ malarına izin verilmiştir.(Mad.lO). Buna dayanarak T.C.Ziraat Bankasının kefaletiyle Emniyet Sandığı bu tür faaliyete uzun süre devam etmiştir. Yine T.Emlak Bankasının kuruluşuna ilişkin 8.1.1988 tarihli ana statüsü 4/15.mad Bankanın Yapı Tasarruf Sandıklan kurul­ masına izin vermiştir. Ancak 1711 sa. yasa; 7129 sa. yasa bankalar Kanunu, 3182 sa. Bankalar Kanunun 97.mad. (1)nolu fıkrasıyla yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak T.Emlak Bankası'nm bu yetkisi halen sürmektedir. a) Her ne kadar 1711 sa. yasa yürürlükten kalkmış ise de. Emlak Bankasının kuruluş statüsünde bu konuda yetki halen varlığını konrumaktadır. Bu yetkinin diğer özel kurum ve kuruluşlara da yansıtılacağı bir yasal düzenleme ile bu kurumlara Yapı Tasarruf Sandığı Kurumlarına, kurulmuş olanlara katılmalarına (örneğin T.Emlak Bankası'nm kuracağı Yapı Tasarrufu Sandığı'na katılmalarına), ve aralarında birlik oluşturmalarına imkan verildiği takdirde de sayısız yararlar sağlanacaktır. Bu yoldan konut finansmanı için yeni olanaklar yaratılmış olacaktır. b) Aynca 1711 sa. yasanın 6. maddesinden ilham alarak bu mad. göre yapı tasarruf sandıklarının menkul kıymet tedavülüne hizmet etmeleri de gözönüne alınırsa, yeni bir yasal düzenleme ile bu yetkinin tekrar sağlanabilimsi halinde, Yapı Tasarruf Sandıklarının kurulmasıyla sermaye piyasası etkin bir organ daha kazanmış olacaktır. I.D. T.C. MERKEZ BANKASI AÇISINDAN 1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu'nu, gayrimenkulle ilgili maddeleri açısından incelediğimizde, şu hususlar dikkati çekmektedir. a) 56.mad.d.bendi" bu bankanın, mücerret gayrimenkul alanı ile ilgili senet­ leri ve vesikaları ve Iskonto kabul edemeyeceğini ve bunlar üzerine avans da vere­ meyeceğini" belirtmektedir. Kuşkusuz bu madde, bankanın "yapamayacağı işler" bölümünde yer almak­ ta, temelinde de Bankalar yasasının 50.mad.deki yaklaşım yatmaktadır. Daha önceki bölümde Ticaret Bankalarının 50.mad.ye göre gayrimenkule dayalı ipotekli kredi vermesinin yasaklandığı ve nedenleri açıklandığından burada üzerinde dur­ mayacağız. Ancak konut finansman sistemine bankacılık sektörünün çekilebilmesi için bunun nedenlerini de açıklamayı, söz konusu maddenin değiştirilmesi gereğini savunmuştuk. İşte 50.mad.de bu yönde yapılacak bir değişiklik ile Merkez Bankası Kanunu'nun 56.mad.de de aynı yönde bir değişiklik hem gerekecek, hem de birbiri­ ni tamamlayacaktır. Çünkü bankalar, gayrimenkul ipotekli konut kredisi verdikleri ve bunlara daya­ narak menkul kıymet ihraç ettikleri zaman, ellerinde bu değerlere dayanarak avans talep etmek isteyeceklerdir. Belki Merkez Bankası, gayrimenkul alımı ile ilgili senet ve vesikaları ve Iskonto kabul etmemekle bir noktada haklı sayılmalıdır. Çünkü banka, ticaret bankalarının likit yapılarını koruma amacına önem vermektedir. Ancak bu demek değildir ki. Merkez Bankası, ticaret bankalarının konut finansman sisteminde yer almalarını istememektedir. Ülkenin konut açığının çözümlenmesinde finansal açıdan bankacılık sistemi­ nin yer alması rasyonel bir yaklaşım olduğuna göre, SS.maddenin değindiği "Avans" bankaların-yine yasal olarak izin verilmesi halinde-ihraç edecekleri ipoteğe bağlı menkul kıymetler (tahviller) yönünde işlerlik kazanabilir. (Bu yönde mad.48 "Tahvil karşılığı avans hizmetinde de bankalar bu amaçla yararlanabilmelidir). b) Ayrıca yasal bir değişiklik yapmadan, şu haliyle Merkez Bankası Kanunu'nun 52.mad.b.bendi "Bankanın", açık piyasa işlemleri hizmetini yerine getirirken belirli şartlara haiz borsada kayıtlı sağlam tahvilleri alıp satabileceği" belir­ tilmiştir. İşte bu durumda bankalann kof^ut finansman sistemine, yine 50.mad. değişikliği ile verecekleri direkt ipotekli konut kredileri ve onlara dayalı ipoteğe bağlı tahvillerininde, açık piyasa işlemleri çerçevesinde zaman, zaman Merkez Bankasınca satın alınması mümkün olacaktır. Özellikle konut finans sisteminin, konut piyasasından konjoktrüle sıkıntıları hafifletebilmesi, desteklemesi kolaylaşacaktır. Tüm finans piyasalarını (kamu dahil) kontrolü altında tutan ve istikrarlı bir gelişmeyi hedefleyen bankanın ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan konut finansmanı ve bu alanda hizmet veren finansal kurumlarına, ilgisiz kalması esasen düşünülemez. Bu nedenle 50.mad.nin bankaların bu konuda önünü açacak şekilde değiştirimesi kilit bir özellik, nitelik taşımaktadır. c) Yine bilindiği gibi Merkez Bankası Kanunun 4.maddesi; Bankanın para ve kredi politikasını kalkınma planları ve yıllık programlarına uygun bir tarzda yürüteceği", bununla görevli olduğunu belirtmektedir. Devlet, ulusal bir konut poli­ tikasını, ilkelerini ve hedeflerini planlar ve programla açık ve kesin bir şekilde ortaya koyduğu takdirde, bunun bankacılık sektörünü, finans yönünü ilgilendiren hususlarda Merkez Bankasının 4.mad. uyarınca bu konuya eğilmesi ile sektörü destekleyen her konuda yasal ve işlevsel olarak konut finansmanına yeni imkanlar, teşvikler yaratılacaktır. d) Bu amaçla konut finansman, kredilerinin sermaye yeterlilik katsayısının hesaplanmasındaki ağırlığı azaltabilir, hatta kaldırabilir. e) İpotekli konut kredilerine kullanılan kaynaklar için mevduat munzam karşılığı ve disponibilite yükümlülüğü azaltılabilir, hatta kaldırılabilir. f) Yine bu krediler için bugün kredi maliyetini arttıran her türlü fon (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu), vergi, resim, harç, yükümlülüklerine muafiyet getirilebilir. Hatta bu muafiyetin gayrimenkul alım satımında tapu harçlarında da uygulanabileceği önerisine daha önce değinilmiştir.) I.E TOPLU KONUT İDARESİ İŞLEVLERİNİN FİNANSAL ETKİNLİĞİNİN ARTTIRILMASI AÇISINDAN Toplu Konut İdaresinin işlevlerinin etkinliğini arttıraracak ve yeni işlevler getirilmesini sağlayacak önlemlerin alınması yanında idareyi ilgilendiren "Alternatif Konut Finansman Modelleri" Toplu Konut Kanunu ile getirilen finansman sisteminin yasada öngörüldüğü şekilde işlemesi halinde, konut sektörünün finansman sorununun bütünüyle çözüme kavuşturulmasmm söz konusu olamayacağı açıkça görülmüştür. Konut sorununun bütünüyle çözümleyecek bir yasa olmadığı, ancak sorunun bir bölümünü düzenleyici, çözücü organizasyon ve hükümler getirdiği ortadadır. Bununla beraber Toplu Konut Kanunu ile getirilen sistemin işleyişi konusunda, çözüm üretmesi konusunda bazı endişeler bulunmakla beraber, yinede sistemin bu konuda çağdaş gelişmelere katkısı olduğu muhakkaktır. Yeni yerleşim alanlarının kurulmasına, metropol altı denilen yeni küçük şehirlerin gelişmesine, toplu konut projelerinin teknik ve sosyal alt yapı ile birlikte değerlendirilmesine önem verilmiştir. Konut sorununa önem ve öncelik veren ülkelerde konut finansman sistemi kişisel tasarruflann yanında bankacılık sisteminin katkısı yanında devletin destek ve denetimi ile çözümlenmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle Toplu Konut İdaresinin konut sorununu bu türüyle çözümlenmesinde esasen tamamen yeterli olmasını da beklemek, bu koşullarda doğru olmayacaktır. Bununla beraber Toplu Konut Fonu'nun kullanım amaç ve ilkeleri yeniden gözden geçirilmelidir. Bunun için "Arz Yönünden"; 1) * Dar gelirli hane halkının, bu planda, politikada (sunulan konut kredileri içinde) kesinlikle yerini alması gerekmektedir. * Toplu Konut Fonu'unun gelirleri, konut üretimi dışında başka amaçlarla kesinlikle kullandırılmamalıdır. * 1984'te İdarenin (kredi oranı/konut maliyeti) oranı (%75)'lere oldukça iyi bir düzeye ulaşmış iken, günümüzde özellikle 1987 sonrası kıtlaşan kaynaklar nedeniyle adeta tersine dönmüştür (%25). Bu bir anlamda konut maliyetinin %75'ini karşılayan hanehalkı, %25 için Toplu Konut İdaresinin kaynaklarına başvurmak­ tadır. Ayrıca idarenin fonlarının 1987 sonrası başka amaçlarla da kullanılmaya başlanmasıyla, sistem aksamaya başlamıştır. * İdare, küçük ölçekli konut üretiminde pilot uygulamalar yaparak, özendirici olmalıdır. Küçük konut üretiminin arttırılması için çok yönlü özendirici önlemler geliştirilebilmektedir. Örneğin her toplu konut girişiminde belirli oralarda küçük konutlara yer verilmesini sağlayabilir. Bu amaçla küçük konut birimi yüksek pro­ jelere öncelik verebilir. * "Toplu Yap-Sat" modelinde bilindiği gibi kooperatifler kurularak, toplu konut kredileri kullanılmakta ve arsa sahibi kooperatif ortağı olarak gözükerek, birden fazla konut edinebilmektedir. Bu nedenle, toplu konut idaresince arsa sağlama görevlerinin örneğin Arsa Ofisince, yerel yönetimlere sağlanmış olması bu yöndeki sakıncayı giderebilir. * Toplu Konut İdaresi, kiracılaşma oranının yüksek olduğu ülkemizde, toplu konut üretimlerinde belli bir oranda kiralık birim ayrılmasını şart koşabilir. Böylece kiralık stok payı arttırılabilir. Toplu Konut İdaresi, konut piyasasının sadece arz yönünden değil, talep yönünden (finansman) de ilgili bir kurum olduğuna göre bu konuda sahip olduğu kaynaklarm, kuruma verilen işlevleri yerine getirmeye yetmediği görülmektedir. 2) Öncelikle İdarenin sahip olduğu kaynaklar, çağdaş bir konut finansman sis­ teminin oluşturulmasında değerlendirilmelidir. Örneğin, böyle bir çağdaş sistem oluştuktan sonra, idare elindeki fonları düzenlemiş olan ipotekli konut kredilerinden belirli standatlara uyanlan, ya da bunlara dayalı olarak ihraç edilmiş ipoteğe bağlı menkul kıymetleri satın almada kullanabimelidir. *Aynca Toplu Konut İdaresi, konut piyasasında önde gelen ve deneyimli uzman bir kuruluş olarak konut sektörünü düzenleme, yönlendirme fonksiyonlarına daha da ağırlık vermelidir. Bugünkü fonksiyonları itabariyle piyasada daha çok, büyük ölçekli bir konut üretim şirketi olma görünümünden uzaklaşmalı, konut finans­ man piyasasında çok önemli bir rol oynamalıdır. *Toplu Konut İdaresinin sağladığı konut kredilerinde etkinliği arttırmalıdır. Bunun için; a) Geri ödeme taksidi ödenmeyen konutları, belirlenen bir süre sonunda idare devralabilmelidir. b)Geri ödeme taksidi daha düşük orta ve küçük ölçekli konutlar üreterek, bu taksitlerin ödeme gücüne ayarlanmasını sağlayabilmelidir. c) Bölgesel konut açığını izleyerek, bölgeler arası ipotekli konutların takas edilebilmesini getirmelidir. d) İpotekli konut kredilerinden oluşan bir ipotek havuzuna dayanarak ipoteğe dayaiı menlcul Icıymetleri çıkarabilmeii, ya da başka havuzlara iştirak edebilme­ lidir. e) Arzettiği konutlar oranında, bu konutların bir kısımında. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları aracılığıyla değerlendirmesine imkan sağlamalı ya da kendisi de böyle bir ortaklık kurabilmelidir. f) Toplu Konut İdaresinin kısa ve uzun vadede yürürlüğe koymayı planladığı konut finansman modelleri olarak (11.7.95 tarihli yönetmelik) "Toplu Konut Tasarruf Sistemi" ile "Ön Birikim Koşullu İpotek Kredileri" veya diğer bir tanımlama ile "Mevduata Dayalı Finansman Modeli" yürürlüğe koyulması çok yararlı olacaktır. Sistemin amacı, konut edineceklerin tasarruflarını zaman içinde biriktirmeleri­ ni, bu tasarruflann nemalandırılmasını ve tasarruf ön birikim dönemini tamamlayan hak sahiplerine, tasarrufları yanısıra kredi açılmasını sağlayarak, konut sahibi olmalannı gerçekleştirmektir. Ön birikim koşullu ipotek kredileri sınıflamasına giren bu konut finansman yöntemi, bugün Avrupa'da pek çok ülkede, özellikle Almanya ve Fransa'da uygulanmaktadır. Başka bir tanımla "Sözleşmeye Dayanan Konut Finansman Sistemi"dir. "Ön Birikim Koşullu Konut Kredileri" ile finans sisteminde, çeşitli ülkelerde çeşitli tarihlerden bu yana konut edinmek isteyenlerin kredilendirilmesinde fon oluşturmak üzere sandık sistemleri kurulması yoluna gidilmiştir. Bu sistemde insan­ lar önce küçük taksitlerle birikimde bulunurlar, böylece kredi fonlarını beslerler; sonra birikim tutarları ve bekleme süresiyle orantılı olarak bir kredi alırlar. Alman Konut Sistemi, 1964 Fransız Konut Finansman Reformu, İngiliz Yapı Kurumlarının Kredilendirme tarzı hep bu otofinansman sistemine dayandırılmıştır. Bu sistem ülkemizde 1960'lı yıllarda Emlak Kredi Bankası'nca uygulanmıştı. Şimdi Toplu Konut İdaresince daha düzenli olarak canlandırılmaktadır. "Toplu Konut Tasarruf Sistemi/TKTS" denen bu tasarıya göre; ayda 2-7 miyon TL arası birikim yapan kimseler 2-7 yıl arası bir süre sonunda birikimleri kadar kredi alabile­ cekler, geri ödeme süresi de bikirim süresi kadar olacak ve geri ödeme taksitleri 3 aylık sürelerde enflasyon oranı ve konut kredisi faiz oranları doğrultusunda yeniden değerlendirilerek hesaplanacaktır. Birikimlere büyük bankaların faiz ortalaması doğrultusunda bir faiz ödenecek ve isteyen istediği zaman sistemden çıkabilecektir. Tabi TKİ'nin bundan başka fon kaynakları ve geri ödemeleri süren eski kredilerin aylık faiz ve konut bedeli tahsilat­ ları da vardır.•'65 Otofinansmana dayanan konut kredisi sistemlerinde önemli olan; kaynağı kurutmamak, fonları eritmemektir. Eğer sistem sürekli olarak canlı tutulabilirse kaynak kesilmez. Kaynağın maliyeti ile kredilerin getirişi sürekli den­ geli götürülebilirse fonlar erimez. Bunu sağlamak için de ekonomik ve sosyal ortamdan kopmayacak bir tarz seçip sürdürmek gerekir. g) Toplu Konut İdaresinin uzun vadede yürürlüğe koymayı planladığı "İpotek karşılığı uzun vadeli konut kredileri" ne dayalı finansan modelinde, İdarenin leyhine ipotek edilen konutlar uygulamasından yararlanılacaktır. Ancak burada amaçlanan husus, başta ABD olmak üzere pek çok ülkede uygulanan tasarruf ve kredi birlikleri, tasarruf bankaları ipotek bankaları, yapı toplulukları gibi pek çok konut finans­ manında uzman kurumunda katıldığı, "Mevduata Dayalı Finansman Modeli"ne, "İpotek Bankacılığı" modeline idarenin elindeki birikim ve imkanlann.kullanılması ile bir geçiş sağlamaktadır. Bu modeller ancak, sistemler sayesinde büyük derinliğe sahip ipotek piyasaları ve menkul kıymetleştirme hacmine ulaşılabilmiştir. h) Toplu Konut Fonu, ipotekli konut kredilerinde çeşitlenmeye gidebilmelidir. Diğer gelişmiş konut finansman sistemlerinde uygulanan; *"Rehin Karşılığı ipotekli konut kredileri, (Pledged Account Mortgages) ve "Vergiden Muaf Özel Konut Tasarruf Hesabı" (The Tax Exempt Special Saving Account" gibi yeni uygulamalara geçilebilmelidir. Hesap rehinli ipotek kredilerinde, banka nezdinde açılmış, borçluya ait bir tasarruf hesabı vardır. Bu hesap borca karşı rehinli olarak çalışmakta, her ay faiz almakta, aylık geri ödeme taksitlerinin bir kısmı buradan karşılanmaktadır. Bu hesaptaki para, konut bedelinin peşinatı (satın alanın katılımı) olması gereken paranın düşük tutulmasıyla ortaya çıkarılan bir para olup borcun ilk yıllarında tasit ödemelerinin düşük olmasını sağlamakta ayrıca kredi/değer rasyosunun düşmesi durumunda bu hesaptaki para sigorta fonksiyonu görerek peşinat nol<sanını karşılamalc için kullanılmaktadır. Bu yöntemin faydası ilk 5 yılda her iki tarafa da rahatlık sağlamaktadır). Özü itibariyle hem kredi kullananın hem kredi verenin olanaklarını şişkin tutmakta; nakit tutmanın frsatlarından koparmamaktadır. Vergi muafiyetlerinden yararlanılmaması durumunda gereksiz aşınmalara açık bir uygulama olabilir. Esasen bu tip planlar, pratik ihtiyaçlara çözüm bulmak ya da pratik fırsatlardan yararlanmak üzere ortaya çıkarılmaktadır. Ayrıca bu sektörün fonlanmasını kolaylaştırmak amacıyla Vergiden Muaf Özel Konut Tasarrufu Hesabı (TESSA's/The Exempt Special Saving Account) geliştirilmiştir. İngiltere'de konut edinmek isteyenlere sunulan ipotek kredileri farklı özelliklere göre çeşitlendirilmiştir. Bunların arasında alıcının gelir kaynağının varlığını araştırmayıp sadece gayrimenkulun değerine önem veren "Self Certified/Kendinden onaylı" kredilerle henüz bir konut alma hazırlığında olanlara potansiyel önceliği veren "İpotek Sertifikalan" ilginç uygulamalardır. LF FİNANSAL KİRALAMA (LEASING) AÇISINDAN 1) "Gayrimenkul Leasing"i olarak ülkemizde tanınan ve uygulanan bu sis­ temde halen işletmeye yönelik (fabrika, tesis, inşasL..vb. gibi) yatırımların orta vadeli finansmanına yardımcı olunmaktadır. Bir başka deyişle, sabit sermaye yatırımlarının orta vadeli finansmanı için yararlı bir model olan leasing, konut finansmanı için de uygundur. Endeksli bir ödeme yönte­ mi kapsamında, kira ödemelerine dayanan orta vadeli bir finansman sistemine gidi­ lerek, ülkemiz için bu sistem daha uygun hale getirilebilir. 2) Ancak leasing sözleşmesi süresi ile amortisman süresi arası uyumsuzluğun yasal düzenlemelere giderilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Gayrimenkullerdeki amortisman oranlarının düşüklüğü, iki defa harç ödeme zorunluluğu leasing şirket­ lerinin, gayrimenkul leasing'inden kaçınmalarına neden olmaktadır. 3) Bilindiği gibi bu sistemin vergi konusunda sağlayacağı avantajlarla, sabit sermaye malları finansmanını daha ucuza mal eden bu yöntemden konut finans­ manı alanında da yararlanılmasına çalışılmalıdır. 4) Bu yöntem ABD'de Koşullu Satış Anlaşması (Conditionel Sale Agreement), tarım alanlarında da uygulanmaktadır. İpotek, yani gayrimenkul rehni söz konusu değildir, onun yerine mülkiyetin devri, ödeme tamamlanınca söz konusu olmaktadır (gayrimenkul leasing gibi). Yapılan sözleşmede bedel, faiz oranı, vade taksit tutarları belirlenir ve ödemeler gerçekleştikten sonra tapu devri yapılır. Genellikle bireysel olarak kendi taşınmazını satanlar tarafından kullanılmaktadır. Bizim hukukumuzdaki "Gayrimenkul Satış Vaadi" uygulamasına ya da "Bakıp-Gözetmek koşuluyla bağış" uygulamasına benzeyen bu model. Toplu Konut İdaresi'nin bazı konut satışlarında baştan planlanmaksızın fiilen uygu­ lanmıştır. İstanbul Halkalı ve Ankara Batıkent toplu konutlarında, konut alanlar peşinatlannı ve aylık taksitlerini -ki 10 yılda bitecek, memur maaşlarma endeksli taksitlerdir- yıllarca ödemelerine karşın tapu verilmesi geciktirilmiştir. Emlak Bankın bazı konut satışlarında ise (Ataşehir/İST. gibi) planlı olarak bu uygulama yapılmaktadır. I.G. GAYRİMENKUL YATIRIM SERTFİKASI, KATILMA PAYLARI AÇISINDAN (Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, Gayrimenkul Yatırım Fonları, Yatırım Bankaları ve Sigorta Şirketleri, Kurumları Aracılığıyla) (Real Estate Investment Trust) olarak gelişmiş ülkelerde uygulanan bu mo­ delde küçük tasarruflar biriktirilerek, konut ya da site, uydukent işhanı, apart hotel gibi gayrimenkullerin inşasını finanse etmek için ya bu gayrimenkullere ortaklık ya da bu komplekslerin ilerideki işletme gelirlerine ortaklık karşılığında sertifika (Bono) veya katılma payları ihraç edilmektedir. Böylece bu tür yatırımlara ek fon kaynağı yaratılmaktadır. Bankalar Kanunun 50.maddesi Ticaret Bankalarının gayrimenkul konusunda çok sınırladığı için bu maddeye tabi olmayan Yatırım Bankaları için bu tür işlem yolu açık olmalıdır. Batı'daki uygulamalarda da esasen yatırım bankalarının en büyük iştigal alanı bu konudur. Hem inşaatı yapmak, hem de bu amaçla ilgili menkul kıymeti ihraç etmek veya edilmesini organize etmek hakları yasal olarak mevcuttur. Bu konuda özendirilmeleri yanında varsa ilgili yasal düzenlerdeki eksikliğin (tebliğ gibi) süratle düzeltilmesiyle konut finansmanı konusunda çok büyük bir eksiklik giderilecektir. Aynı açıdan sigorta şirketlerinin değerlendirilmesi de, kuşkusuz çok yararlı olanaktır. Sigorta şirketlerinin ipoteğe dayalı menkul kıymetleri ve diğer gayrimenkul sertifikaları vb. gibi kıymetleri teminat karşılığı olarak tutabilmeleri sağlanmalıdır. Halen gayrimenkul sertifikası ihraç eden tek finans kurumu, bilindiği gibi T.Emlak Bankası'dır (İlgili sayısal bilgiler, beşinci bölümde verilmiştir). Bu kanunun aslında sadece yatırım bankalarını değil tüm ticaret bankalannı da kapsayacak şekilde ele alınıp, incelenmesiyle ve gerekli yasal değişikliklerin yapılmasıyla (Diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi) konut finans sistemine yeni kaynaklar ilave edilmiş olacaktır. Bu tür menkul kıymetleri tutanlara, yatırımcılara ve menkul kıymetin ken­ disine özendirici vergi avantajları getirilmelidir. II. SERMAYE PİYASASI ARACILIĞIYLA KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNE KATKILAR (Yasal Düzenleme ve Değişiklik Önerileri) Menkul Kıymetleştirme bir "disintermediation" (aracılığın ortadan kaldıniması) mıdır? Evet, klasik bankacılık fonksiyonu olan kaynak (mevduat) bulup kredi biçi- mindeki finansal aracılığa alternatif bir kaynak yaratma sistemidir. Büyük bir konut üretim şirketi, taksitle sattığı konutların aylık senetlerini, kuracağı bir Genel Finans Ortaklığı vasıtasıyla menkul kıymete dönüştürerek piyasaya sunarak gereksinim duyduğu fonları doğrudan toplayabilir Menkul Kıymetleştirme "reintermediation" (tekrar aracılık) mıdır? Evet, bir iş bankası verdiği konut kredilerinin geri ödeme senetlerini menkul kıymete dönüştürüp para/sermaye piyasalarına sunarak likiditeye tekrar dönebilir. I.A.İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRMEDE GARANTİ VE SİGORTA UYGULAMALARI AÇISINDAN İpotekli konut kredilerinde ve buna bağlı olarak menkul kıymetleştirmede Garanti ve Sigorta uygulamalarına yönelik öneriler için diğer ülke uygula­ malarından örnekler Sigorta, kredileri de hem borç vereni, hem alanı ve mirasçılarını ödeyememe riskine karşı korumak için kullanılan bir teknik olup bazı sosyal örgütlenmelerin (Örneğin,ABD'de Çiftçiler Konut Yönetimi ve FHA) kefaleti de bir sigorta türü işlevi­ ni görmektedir. Sigortanın bedeli, borçlu tarafından yüklenilmektedir. Bu ya faiz oranına 1/81/14 arası bir oran fazlalığı olarak eklenir ya da başlangıçta toptan ödenir. Sigorta priminin tutarı (Kredi/Değer) oranı ile doğru orantılıdır.H Yani kredi tutarı, konut değerine oranla ne kadar düşük ise sigorta primi de o kadar düşük olacaktır. İpotekli kredilerde sigorta başlıca 3 şekilde sağlanmaktadır. 1) Özel ya da kamusal yapıdaki bir kurumun kefaleti; örneğin ABD'de emekli askerler ve çiftçiler konut amaçlı kredi kullanırken, VA(Veteran Administration) Emeklilik Yönetimi, veya FHA, Federal Konut İdaresi (Federal Housing Administration) ve (Farmers Home Administration) Çiftçi Konut Yönetimi bazı kefalet garantileri sağlayarak mensuplarını desteklemekte, kredi verenlerin riski azalmaktadır. Zaten bu tür krediler bazen "Sigortalı Krediler" diye adlandırılmaktadır. 2) Özel İpotek Sigortası (Private Mortgage Insurance); Bu bir genel sigor­ tacılık dalı olarak uygulanmakta olup, kredi verenlerin özelikle (Kredi/Değer) orantısının yüksek olduğu kredilerde aradığı bir sigortadır. Sigorta şirketi borçlu bor­ cunun kalanını ödeyemediği zaman, teminat olan taşınmazın bedeliyle karşılan­ mayan kısmı kapatmaya sağlamakta, buna karşılık bir prim almaktadır. Bu prim genellikle aylık kredi taksitlerinin 1/12'si tutarında olup kullanıcısı tarafından öden­ mekte, maliyet yükselmekte, buna karşılık portföy açısından kaliteyi yükseltici olmaktadır. Sigortanın kapsamı poliçede belirlenen koşullara göre bazen sınırlı olan Fabot, F,J; The Handbook of Fixed Incomes Securities 8.359 bilmektedir. Bu özel sigorta, menkul değer düzenlemek üzere havuz oluşturulduğunda da ayrıca sağlanabilmektedir. Ancak seçilen sigorta şirketinin hasar ödeme yönünden itabarı düşükse gereksiz yere porftöyün derece düşmesine de yol açabilir.(**) 3) Hayat Sigortasıyla Sağlanan Sigorta; Burada borçlunun hayat sigortası, ölümü halinde kalan borç taksitlerinin sigorta şirketlerince ödenmesini sağlayacak kapsamda yapılmakta böyece hayatta kalan aile üyeleri de evde yaşamaya devam edebilmektedir. Bu tür hayat sigortaları, zamanla borç bakiyesinin düşmekte olması dolayısıyla pahalı olmamaktadır.(***) II.B İPOTEĞE DAYALI MENKUL KIYMETLEŞTİRME SÜRECİNDEKİ KURUMLAR VE FONKSİYONLAR AÇISINDAN "İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler" konusunda, özel bir mevzuat oluşturarak kurumsallaştırmasını sağlayıcı yönlendirme yapılmadan, konut kredisi taksitlerinin menkul değerleştirilmesi için VDMK kapsamında bir kestirme çözüm bulunması, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu üzerinde bağlantı çalışmaları yapılmadan sadece SPK mevzuatı çatısı altında bazı düzenlemelerle, bütünsel olmayan bir yasal çerçeve ve uygulama prosedürü oluşturulması, yetersiz kalmaktadır. Yasaların, zamana uygun olarak canlı tutulması yerine, temel yasaların dışında pratik çözümler bulunarak aynı konuyu düzenleyen yeni yasa ve buna bağlı olarak mevzuat oluşturulması; bir yandan da Devletin mali işlevlerinin birbiriyle bağlantısı sağlıklı kurulmamış çeşitli kamusal otoriteler tarafından sağlanmakta olması para ve sermaye piyasalarında duraksamalar yaratmaktadır. Borsa şirket sayısı ve yatınmcı sayısı ülke çapında yaygınlaşarak artmak için yeterli potansiyele sahiptir. Pay Senetleri Borsası yeterince gelişmiş olsa bile ipoteğe dayalı menkul kıymetler dolayısıyla yatırımcı çekebileceklerdir. Nitekim bor­ sada yeni işlem görmeye başlayan Gayrimenkul Yatırım ortaklıkları bir ipoteğe dayalı menkul kıymetler benzeri yatırım aracı olarak başarılı olmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde ise menkul kıymetleştirme mekanizmasıyla fon temin etmede, süreklilik yaratma ve yatırımcı tasarruflarını (özellikle ipotekli kredilere dayalı ihraç edilenler için) özendirme ve tasarrufları çekebilmede başarılı olduğu görülmektedir. Konut kredilerinin, ipotek güvencesiyle verilmekte olması, yatınmcı açısından bu tür menkul kıymetlere duyulan güveni arttırmaktadır. Dünya uygula­ masından anlaşıldığı gibi bu yöntemle konut sektörünün finansmanına daha fazla ölçüde kaynak aktarılabilmektedir. Gerçekten ipoteğe dayalı menkul kıymetler ile konut açığının giderilmesi açısından önemli bir toplumsal fonksiyon yerine getirilmektedir. (**) Ferran, Eıirs; A.g.e S. 175 (***) Fabot, F,J; A.g.e S. 557 ülkemizde ve gelişmiş ülkelerde ipotekli kredilere Dayalı Menkul Kıymetleştirme Sistemi Arasındaki Farklar ve Öneriler Gelişmiş Ülkelerde İpotekli Kredilere Dayalı Menkul Türkiyede Konut Kredilerinin Menkul Kıymetleştirilmesi 1) Menkul kıymetlere dayanak teş­ kil eden kredilerin, bir özel amaçlı aracı kuruma(trust) devretme zo­ runluluğu vardır. 1) Bankalar dışındaki kurumların devretme zorunluluğu vardır. Bankalar bir (trust) ya da genel finans ortaklığı kurmadan ve derece­ lendirme (rating) kurumuna başvurmadan sadece SPK'dan izin almak yoluyla VDMK kapsamında menkul kıymet ihraç edebilmek­ tedir. 2) Türkiye'de böyle bir düzenleme yoktur. Menkul kıymet sahipleri, ihraçcı kurumun iflası halinde diğer alacaklılara yasal sırala­ maya girmektedir. Bu konuda yasal düzenle­ meye gidilerek, yatırımcı korunmalıdır. 3) Türkiye'de özel bir düzenleme ile kredi garantörlerine yer verilmemiştir. Sadece ala­ caklarını temlikeden kuruluşun, alacakların varlığından, borçlunun temerrüdünden sorumlu olacağı belirtilmektedir. (Tebliğ, 14.mad)n Gerekli yasal düzenlemeye ve bu kurumun oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. 4) Ülkemizde bu kuruma da henüz yer ve­ rilmemiştir. Halbuki bu kurum, menkul kıymetlerden gelecek nakdin güvenliğini uygun yönetimini, menkul kıymet (ki bizde halen bunlar VDMK'lerdir) sahiplerine ödemelerin tam zamanında yapılmasında etkin bir rol oynarlar. Bu nedenlerle, bu konuda da yasal düzenlemeler ile bu 2) Menkul kıymet yatırımcıları, kre­ dileri temlik eden kuruluşun iflasın­ dan uzak tutulmaktadır. Bu ülkeler­ de alacaklarla menkul kıymetler arasında bire bir ilişki vardır. Yatı­ nmcılar kurumun iflasından izole edilmiştir. 3) Menkul kıymetleştirme sürecin­ de ve gelişmesinde en önemli katı­ lımcılardan olan "kredi garantörleri" ne yer verilmiştir. 4) Menkul kıymetleştirme sürecin­ de ve gelişmesinde yer alan ayrı bir kurum olan "Yeddiemin" Trus­ tee, ipotek dökümanlannın teslim edildiği, saklandığı kurumdur. n (Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin Kurul kaydına alınması....) Tebliğ 31 T e m m u z 1992 "Madde 4: Konut Kredileri: Bankaların 1985 sa. Kanun ve bu kanuna dayalı mevzuat çerçevesinde Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile yapılan anlaşma hükümlerine göre kendi kaynaklarından hazır konut alan kişilere açtıkları bireysel krediler, bankaların verdikleri ipoteğe dayalı bireysel konut kredileri ile konut sek­ törünü kredilendirmeye yetkili Kamu İktisadi Teşkilatı statüsündeki bankaların kendi mevzuatları çerçevesinde açtıkları kredileri" olarak açıklanmaktadır. 5) Menkul kıymetlerin dayandığı alacaklar (krediler), temlik eden ku­ ruluşun bilançosundan çıkartıl­ maktadır. 6) Derecelendirme (rating) kuruluş­ ları menkul kıymetleştirme sürecin­ de yer alan ve kamuoyunu aydın­ latmada, yatınmcıya güven sağla­ mada önemli kurumlardır. 7) Menkul kıymetlerin kendilerine dayanak teşkil eden varlıkların va­ de ve ödeme yapılarından farklı oluşturulmalarına imkan verilmek­ tedir. 8) Menkul kıymet yatınmcısı çeşitli kurumlarca tam güvence altına alınmıştır. (Garantör, Yeddiemin, Derecelendirme, menkul kıymet­ lere garanti/sigorta hizmeti veren kurumlar gibi. kurumların oluşturulmasına İmkan ve­ rilmelidir. 5) VDMK'lar sadece borç menkul kıymeti şeklinde oluşturulmakta, bunların dayandığı alacak veya kredilerin temlik eden kuruluşun bilançosundan çıkartılmasına imkan verilmemiştir. Bu konuda da yasal düzenleme ile bu imkan verilmesi yararlı olacaktır. 6) Ülkemizde halen (rating) derece­ lendirme kuruluşları yer almamaktadır. Aslında ülkemizde de rating kurumları, sadece menkul kıymet ihracı yapan kurumlar için değil, tüm bankacılık sistemini (menkul kıymet ihraç etsin, etmesin) kapsayacak şekilde oluşturulmalıdır. Çünkü, finansal denetim etkinliği ve şeffaflığı bu konuda kamunun aydınlatılması olayına çok bağlıdır. Üstelik ekonomik istikrar yeterince sağlana­ madığı ekonomilerde ayrıca bir önem kazan­ maktadır. Bu nedenle, derecelendirme (rating) kuruluşlannın yasal düzenlemelere finans sis­ temine, kazandırılması çok önemlidir. 7) Ülkemizde böyle bir uygulama söz konusu değildir. Halbuki menkul kıymetlerin yararının, çeşitli menkul kıymetler ihracından kaynaklandığı açıktır. Bu nedenle yasal düzenlemelerle, potansiyel yatırımcıların tercihlerine göre ayarlanabilecek menkul kıymet türlerinin ihracına imkan verme­ lidir. 8) VDMK hamillerinin haklan ile bu ala­ caklar arasındaki ilgiyi ortaya koyan özel yasal bir çerçeve bulunmamaktadır. Mevcut sistemde genel finans ortaklıkları aracılığıyla ihraç halinde . (saklama ve genelde temlik sözleşmesi ile ilgili harca­ maların vergilerin azaltılması ile VDMK ihraç maliyetleri indirilebilecektir. Türkiye'de Rating faaliyeti gösteren kuruluşların henüz bulunmaması,kurumsal bir boşluktur. Bilindiği gibi gerçekçi bir risk değerlendirmesi yapmak için menkul kıymetleştirecek kredilerin geçmişteki geri ödeme durumlannı (oranmı) hesaplamak gerekir. Bunun için gerçekçi sağlıklı bir raporlamaya ihtiyaç vardır. Ülkemizde halen Merkez Bankasının, Risk Santralizasyonu hizmeti vardır. Ancak bu tüm bankacılık sistemi için hizmet ver­ mede bazı gecikmelere yol açtığı ileri sürülmektedir. Tüketici kredilerinin kredi kat­ ları ve menkul kıymetleştirme uygulamasının geliştiği ülkelerde, sistemlerde rating kuruluşlannın önemi daha da artmıştır. İpoteğe Dayalı Menkul Kıymet İhracının Bankalara Sağladığı, Sağlayabileceği Başlıca Yararlar 1. İpotekli konut kredisi yoluyla plase edilmiş kaynakların, menkul kıymetleştirilerek tekrar kısa sürede elde edilmesi, 2. Ülkemizde sermaye yeterliliği rasyolarında, ipoteğe dayalı menkul kıymet taah­ hütlerinin, konut kredilerine oranla daha düşük risk puanıyla değerlendirilmesi, 3. Ülkemizde ipoteğe dayalı menkul kıymetler taahhütleri için, mevduatlardaki gibi munzam karşılık aynimaması, 4. Diğer ülkelerde ipotek bankalarına, disponsibil değer olarak ipoteğe dayalı menkul kıymetleri tutmalannı teşviki 5. Diğer ülkelerde ipoteğe dayalı menkul kıymetlerde önemli vergi kolaylıklarının sağlanmış olması. İpoteğe dayalı menkul kıymetler ve bunların dayandıkları konut kredileri bir­ birinden farklı konular olup buna sigorta açısından dikkat ettiğimizde, "Sigortanın" krediler için geçerli olduğunu, menkul değerler için "Garanti"nin söz konusu olduğunu görmekteyiz. İpotekli Kredilere Dayanarak İhraç Edilen Menkul Kıymetleştirmede Garanti Uygulamalarına Yönelik Uygulamadan Örnekler Ve Öneriler İpoteğe dayalı menkul kıymetler yatırımcılarına belli bir süre boyunca faiz ve ana paranın geri ödenmesini sağlayan bir menkul kıymet olduğu için burada garan­ ti; Faiz ve ana para geri ödemelerinin aksamaması içindir. Bu garanti öncelikle ipoteğe dayalı menkul kıymetleri çıkaran kuruluşun şirketin ya da bankanın kendisi tarafından verilmektedir. İkinci garanti uygulaması, ABD'de, GNMA (Government National Mortgage Association) Hükümet Ulusal İpotek Biriiği tarafından yapıldığı gibi kamusal bir kuruluşun belli standartları taşıyan ipotekli kredi havuzlarından oluşturulan ipoteğe dayalı menkul kıymetlere belli bir ücret karşılığında garanti vermesidir. Üçüncü yöntem, bir bankanın teminat mektubu ve benzeri yöntemlerie sağladığı garantilerdir. Bu yöntemlerle sağlanan garantiler, yatırımcıyı ana parası ve faizlerini almak konusunda korumaktadır. Ancak faiz riski denilen, piyasa faiz­ lerinin yükselmesi karşısında kazancının yetersiz kalmasına karşı bir garanti bulun­ mayıp burada çeşitli Korunma (Hedging) teknikleri uygulanmaktadır, ancak yaygınlık kazanmamıştır. İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetleştirmeyi Geliştirmek Amacıyla Alınması Gerekli Önlemler Yasal Düzenlemeler. 1- İkamet amacıyla kullanılan gayrimenkullerin (konutların), birinci derece ipoteği karşılık verilen kredilere, sermaye yeterliliğinde yüzde 50 risk ağırlığı ve­ rilmektedir. (3182.sa.Bankalar Ka.İlişkin Tebliği. No:8 R.G.No:21539. 1.4.1993 tarih) Bu önemli bir teşvik sayılmaktadır. 2- Menkul kıymetleştirme kontratının yapısı hakkında belirsizlikleri azaltmak için alacakların (kredilerin) hangi şartlarda ihraç edici kurumun bilançosundan çıkartılacağı, açık ve kesin yasal prensiplere, düzenlemelere dayandırılmalıdır. Bu menkul kıymetleştirmeden beklenen önemli yararlardan biridir. Bilindiği gibi bilançodan çıkartılması halinde, sermaye yeterliliği sorunu hafiflemekte ve yeni bir sermaye kaynağına kavuşulmaktadır. Bu durumda bankalar aynı öz sermaye ile daha fazla kredi verebileceklerdir. Fonların maliyetinde de bu uygulama ile düşme sağlanabilmektedir. 3) İpoteğe dayalı menkul kıymetlerin el değiştirmesine izin veren yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle yatırımcıların bu tür menkul kıymetleri be­ nimsemeleri kolaylaşacaktır ve yaygınlık kazanacaktır. Örneğin ABD'de hükümet bu tür menkul kıymetleri bu açıdan yasal olarak desteklemiştir. Ülkemizde de bu tür menkul kıymetlerin kabul görüp, yaygınlık kazanması öncelikle kredilerin teminatı ipoteklerle birlikte kolayca el değiştirmelerinin sağlanmasına bağlı bulunmaktadır. 4) İpoteğe dayalı menkul kıymetler için ikincil ipotek piyasasının gelişmesi ipotek garantisi veren veya ipotek sigorta hizmeti veren kamusal/özel kurum­ ların da kazanılmış olmasına ihtiyaç göstermektedir. Nitekim ABD; çıkarttığı yasalarda, ipoteğe dayalı tahvilleri teşvik için kar amacı gütmeyen, bu kağıtlara garanti veren, bu tür kıymetleri portföyü için satın alan kurumları (kamusal sermayeli kurup, sonra özelliştirerek, geliştirerek ikincil ipotek piyasasının alt yapısını oluşturmuştur. Ödeme aktarmalı-pass through-sertifikalar, ipoteğe bağlı tahviller vb. uygulamasını FHA ve VA GNMA garantili ihraçlar­ da başlatmışlardır) Daha sonra özel sektör hem bu tür menkul kıymet ihracına, hem de bunlara garanti yerine sigortalama hizmetlerine girmiş, ikincil ipotek piyasasına katılarak, piyasaya derinlik kazandırmışlardır. 5) Konut ipotek kredilerinde geri ödemelerin aksaması veya yapılmaması halinde, krediyi veren kurum ipotekli gayrimenkullü haciz ettirip, satmak ve kredi bakiyesini alma hakkma sahiptir. Ancak sorun, haciz işlemlerinin ülkemizde uzun bir prosedür ve zaman almasmdan kaynaklanmaktadır. Bu durum ipotekli konut kredisi veren kurumları olumsuz etkilemektedir. Haciz işlemlerinin yılar sürmesi kurumları finansal sıkıntıya, hatta, iflasa götürebilir. İşte bu nedenlerle konut finansman sis­ teminin etkinliğini arttırmak isteyen ülkeler, haciz işlemlerini basitleştirerek, çok kısa zamanda sonuç alınacak şekilde düzenlenmişlerdir. Ülkemizde de bu konuda bir an önce yasal düzenlemeleri yapmak gerekmektedir. 6) Gelişmiş konut finans sistemlerinin olduğu ülkelerde ilk dönemlerde görüldüğü gibi, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin, özellikle sigorta şirketleri ve sosyal güvenlik kurumları, ticaret bankaları, yatırım bankalarınca (ipotek bankaları esasının önde gelen alıcıdır) belli bir oranda portföylerinde bulundurma zorun­ luluğu da (kendi ülkemiz uygulamasında) getirilebilir. Bu tür menkul kıymetler disponbl kıymet olarak kabul edilmeli ve kamu ihalelerinde, mahkemelerde teminat olarak kabul görmelidir. 7) a) Öncelikle SPK'nınn yayımlayacağı bir tebliğ ile Medeni Kanun hükümleri ve Sermaye Piyasası Kanununun; menkul kıymet ihracına ilişkin hükümlerinin birbiriyle uyumlaştırılması; b) Ayrıca tertip halinde ipotekli borç senetleri ve irat senetlerinin anonim şirkelerince, ihraç koşulları düzenlenirken, gerçek kişilerce ihracının ise Medeni Kanun hükümlerine göre gerçekleşebileceğine ilişkin hükümlerde söz konusu tebliğde ele alınması, c) Yatırımcıların korunması düşüncesiyle (her ne kadar Devlet sorum­ luluğu bulunmakta ise de) bu menkul kıymetlerin sigortalanması konusunda tebliğde yer verilmesi yararlı olacaktır. II.C İPOTEKLİ BORÇ SENETLERİNİN SERMAYE PİYASASINA KAZANDIRILMASI AÇISINDAN 1)Medeni Kanun, İpotekli borç senedi ve ipotekli irad senedi ile ilişkili hükümlerin ölü maddeler olmaktan çıkarılarak, uygulamaya (sermaye piyasası, birincil ve ikincil ipotek piyasası) geçirebilen canlı hükümler haline getirilmesi ve bir finansal yatırım aracı olarak menkul kıymetleştirme işlem­ lerinin geliştirilmesi. İlgili yasal düzenlemelere göre "seri halinde ihraç edilen ipotekli borç senetleri" olarak yer alan bir çeşit menkul kıymetleştirme imkanı mevcut olmakla beraber halen uygulamada bu mekanizma işlemleri yer almamıştır. Ülkemizdeki mevcut yasal düzenleme çerçevesinde, ipotekli borç senetlerini ve irat senetleri bu nitelikleriyle ipotek piyasasında, sermaye piyasasında bir finansal yatırım aracı olmaktan çok uzaktır. Sadece sıradan bir borçlanma aracıdır. Medeni Kanunda (812-852 mad-arası) düzenlenmiş ve "İpotekli Borç Senetleri" (812-843) gayrimenkul karşılık gösterilerek senet ihracı" (844)' Tertip halinde çıkarılan ipotekli borç senetleri (845-852) altında ayrı, ayrı ele alınmıştır. (Çalışmamızın ilgili bölümünde (I). detayda incelenmeye çalışılmıştır). Ayrıca M.K'da (mad. 765)'te tanımlanan ipotekli borç senedi gelişmiş ülke­ lerdeki uygulamada yer alan, ipoteğe dayalı tahvillere yakın bir kavram içindedir. Bilindiği gibi ipotekli borç senedi, gayrimenkul sahibi kişilere, bu varlığa daya­ narak (teminat göstererek), borçlanma imkanı sağlayan bir kıymetli evraktır. Bu senetler, ya mevcut bir borç için, ya da borçlanmadan önce düzenlenilir. Borçlanmadan önce düzenlenen ipotekli borç senetleri satılarak, borçlanma imkanı sağlanmaktadır. (Seri halinde düzenlenenler). Bir başka deyişle gayrimenkul sahibi bu gayrimenkulu ipotek ettirmekte ve ipotekli borç senedi düzenlemektedir. Bu senetleri de satmaktadır. Üzerlerinde değeri, faiz oranları bulunan, seri halinde çıkarılan bu senetleri piyasada satarak, fon temin edilmektedir. Burada yatırımcı; 1) ipotek edilmiş gayrimenkul (borcunun tamamına eşit değerdedir) ve 2) Borçlunun tam sorumluluğu şeklinde iki günveceye sahiptir. Senetler, hami­ line yazılı olarak düzenlenmiş ise devri kolaylaşmakta ve likiditeye dönebilme güvencesi de daha yüksek olmaktadır Bir Karşılaştırma İpotekli konut kredilerine dayalı menkul kıymetleştirme sürecindeki aşamalar 1) Önce krediyi sunmak için finansal kurum fon kaynağını bulmaktadır. 2) Sonra verilen krediyi teminat altına almak için söz konusu gayrimenkul ipotek edilir. 3)0rtada bir borç var iken ipotek te­ sisine gidilmektedir 4) Kurum, verdiği ipotekli kredilere da­ yanarak, ipoteğe dayalı menkul ihracı­ na gider. (Tapu memuru, hakim bu iş­ lemde yer almaz. Kendine özgü bir ya­ sal düzenlemeye tabidir). 5) Böyle bir durum söz konusu değildir. Türkiye'de ipotekli borç senetleri ihracındaki aşamalar (sadece yasal düzenlemesi olan uygulaması bulunmayan) 1) Böyle bir durum söz konusu değildir. 2)Gayrimenkul sahibi önce, gayrimen­ kulu ipotek ettirir ve ipotekli borç sene­ di düzenler, ihraç eder(seri halinde, nama/hamiline, belli değer ve faizle). 3) Ortada bir borç yok iken ipotek tesisine gidilmektedir. 4) Tapu memuru ve hakimin imzası bu­ lunan bu değerler, küçük tasarrufçula­ ra satılarak, gayrimenkul ipoteği de­ ğeri kadar fon temin edilir. 5) Vade sonunda geri alınan senetler tekrar tedavüle çıkartılabilir. 6) Burada ipoteğe dayalı menkul kıy­ met yatırımcısının güvenceci, bu ihra­ ca garanti veya sigorta hizmeti veren kurumlar olup güvencesi tamdır. 7) Kendine özgü, özel bir yasal dü­ zenlemeye ve denetime tabidir. 8) Dünyada menkul kıymet uy­ gulaması çok yaygın olup, büyük mik­ tarlarda gerçekleştirilmektedir. 6) İpotekli borç senetlerinin alacaklısı, ipotek değerinin hatalı belirlenmesi ne­ deniyle karşılaşılabilecek zararları Devlet üzerine almıştır.(MK.917). (Tapu memurunun hatası nedeniyle) Alacaklıların yasal güvencesi vardır.(MK.813) 7) İpotekler borç senetlerine ilişkin ya­ sal hükümler bağımsız olmayıp, tapu siciline tescil, gayrimenkul mükellifiyet gayrimenkul rehni, ipotek vb. gibi ilgili diğer hükümlerle de bağlantılı olduğu için karmaşık bir yasal düzenlemeye tabi. 8) Yukarıdaki nedenler ve bürokrasi nedeniyle bu kıymetlerin uygulama alanı bulunmadığı ileri sürülmektedir. BİR KARŞILAŞTIRMA ABD'de ipoteğe dayalı Türkiye'de ipotekli borç tahviller senetleri 1) Uygulamada çok büyük bir miktarda yer almaktadır, (sermaye piyasası) 2) Kredi ilişkisinde alacaklı konumun­ daki kişi veya kurum tarafından ihraç edilir. 3)Bu nedenle krediyi veren kurum, çe­ şitli yönlerden bu işlem aracılığıyla ya­ rarlar sağlamaktadır. 4) Bu mekanizma ile fon temininde sü­ reklilik sağlanmaktadır. 5) İpoteğe bağlı menkul kıymet ihra­ cıyla düşük maliyetle borçlanma olanağıda sağlamaktadır. 6) Kredi veren kurum sermaye yapısı güçlenmektedir. 7) Yatırımcıya tam güvence sağlan­ mıştır. 1) Halen uygulaması yoktur.(yasal dü­ zenlemesi bulunmasına rağmen) 2) Gayrimenkul sahibi tarafından dü­ zenlenir ve ihraç edilir(Yasaya göre) 3)Gayrimenkul sahibi, bu işlem saye sinde sadece borç fon bulabilmektedir 4) Böyle bir süreklilik söz konusu değil dir. 5) Bu tür bir yararlanma yoktur. 6) Böyle bir durum söz konusu değildir 7) Bu konut tartışılabilir. (Zamanla gay rimenkul değeri, yıpranma, bulunduğu 8)Menkul kıymetleştirme, yatırımcısı için geri ödenmeme sorunu diye bir konu söz konusu değildir. 9) Ek güvence kurumları (garanti veya sigortalanma) mevcuttur, sistemde yer almıştır. semtin değer kaybetmesi, vb. gibi ne­ denlerle değişme gösterir ve borç mik­ tarının altına düşebilir). Ayrıca, ipote­ ğin nakte çevrilmesi için gerekli harca­ ma ve zaman kaybı da olumsuz koşul­ lardır. 8) Bu durum alacaklı durumunda olan kişi veya kurumlar için her zaman söz konusu olabilir. 9) Ek güvence (ipoteğin dışında kurumları bulunmamaktadır.) 2. İpotekli Borç Senetlerinin Tabi Olduğu Yasal Mevzuatlar Kaynaklanan Sorunlar a) İpotekli borç senedinin her el değiştirmesinde borçluya haberdar etme yükümlülüğü (MK.831)'nün bulunması kıymetin sermaye piyasasında tedavül kabiliyetini adeta kaldırmakta, sermaye piyasasında yatırım aracı olma niteliğini kısıtlamaktadır. b) İpotekli borç senedi alacaklısı, alacağının ödenmemesi halinde-ki senet borçlusu iflasa tabi dahi olsa-sadece rehni paraya çevirme yoluyla takip yapa­ bilir. Ancak rehin tutarı, borcu ödemeye yetmediği takdirde, alacaklı alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edecektir. (İİK.m.45) Bu konuda Yargıtay alacaklı ile borçlu arasında bu hükmün aksine yapılan anlaşmaları geçerli saymamaktadır. Böylece ipotekli borç senedi maliki, ihraçcı şirketi icra yoluyla takip edemeyecek, buna karşılık ipoteğin paraya çevrilme işlemi ise çok uzun bir zaman alabilecek ve alacaklı mağdur olabilecektir. c) Seri halinde ihraç edilen ipotekli borç senetlerinden her biri bir­ birinden ayrı, bağımsız olarak bir borcu temsil ettiğinden, bunlardan birisine sahip bir senet hamili alacağını vadesinde tahsil edemediği zaman, alacaklı ödeme emrini göndererek, ipoteğin paraya çevrilmesini isteyebilecektir. Ancak toplam borca karşılık gösterilmiş ipoteğin, bu borcun içindeki çok küçük bir borç miktarı için paraya çevrilme işlemi nedeniyle icari takibata gitmesi ve bu neden­ le yüksek miktardaki peşin ödemeleri yapmak zorunda kalması gibi bir durumla karşılaşacaktır. Bu nedenle ipotekli borç senetlerini satın alan çok sayıda yatırımcıların bir araya kendiliklerinden gelemeyecekleri gözönüne alınırsa, henüz ihraç sırasında tarafları temsil edecek bir vekilin tayinine gitmek mümkün olabilir. (MK.829) Ancak yasal açıdan bu zorunlu tutulmamıştır. Ayrıca sadece vekil tayini kadar, ve- kilin azli, vekilin yapacağı masrafların ne şekilde tahsili gibi pek çok konunun da aydınlatılmasına ihtiyaç olduğu halde bu konuda mevzuatta açıklayıcı bir düzen­ leme bulunmamaktadır. d) İpotekli borç senetlerinin, devamlı el değiştireceği düşünüldüğünde, her defasında borçluya ihbarda bulunamayacağına göre, borçlu kendisine bir ihbar yapılmadıkça senet hamiline muharrer dahi olsa, kuponsuz olan faiz ve yıllık ana para ödemelerini eski alacaklıya yapabilir. Seri halindeki senetler {MK.831) bu yönden de sakınca yaratmaktadır. e) Daha önce açıklandığı gibi, menkul kıymet ihracı yoluyla sermaye piyasasından fon toplayacak olanlar, gerçek kişiler olamayacağından (S.P.K.m.S/h) ipotekli borç senetleri ve irat senetleri, gerçek kişilerce tertip halinde ihraç edilse bile sermaye piyasası mevzuatına tabi olamazlar. Buna rağmen, gerçek kişilerin de tertip halinde ipotekli borç senetleri ve irat senetleri ihraç etmeleri halinde, yatınmcının korunması açısından bu konuda ihraçcı gerçek kişiler için de sermaye piyasası mevzuatına benzer yüküm­ lülükler getirilmesi sağlanırsa ihraç kapasitesi çözümden olumlu etkilenecek­ tir. f) İpotekli borç senetleri ve irat senetlerinin, tahvil ve diğer sermaye piyasası araçları niteliğindeki borçlanma senetleri ihracı yoluyla borçlanma yetkisinin ihraçcı kurumun yönetim kuruluna bırakılması, senetlerin ihracında kolaylık sağlayacaktır. (TTK.m.317) hükmü uyarınca, ortaklığın yönetim ve temsili yönetim kuruluna ait bulunduğundan ve ortaklığın amaç ve konusuna dahil her türlü işlem­ leri yapma hakkına sahip olduğundan, tahvil ve sermaye piyasası aracı niteliğinde­ ki diğer borçlanma senetlerini ihraç yetkisinin yönetim kuruluna verilmesi, ortakların yarannı korumak açısından önemli bir sakınca yaratmaz. H Çünkü yönetim kurulu bu araçlar dışında da borçlanma senetlerini düzenleyerek kurumu borçlandırma imkanına herzaman sahiptir. Bu konuda (SPK.m.13/VI) hükmü ile anonim ortaklıkların esas sözleşmelerine koyacakları bir hüküm ile tahvil ve sermaye piyasası aracı niteliğindeki borçlanma senetlerinin ihraç yetkisini verebilecekleri şeklinde bir düzenleme getirilmiştir. g) İpotekli borç senedi ve irat senedinden doğan borcun geri ödenmesinde bir problem olmaması yanında ipotekli gayrimenkulun teminat niteliğini kaybetmesi durumunda ortaya çıkan riske karşı sigortalama sistemi getirilmektedir. Senet hamillerinin teminatı temsil eden gayrimenkulu görme ve değerlendirme yapa­ bilmeleri mümkün olmadığından, senet hamillerinin yeterince korunabilmesi için si­ gorta sistemi bir zorunluluk olarak görülmektedir.^*) Ayrıca gayrimenkulun değeri yasaya göre. Devlet tarafından takdir edildiğinden, burada Devletin de bir sorumluluğu söz konusu olabilir. İşte bu nedenn D İmregün, O; Kara Ticaret Hukuku, İstanbul, 1987, S. 478-479 ve Günver, A.g.k. S. 48 İbid, S. 53 lerle, ipotekli borç senetleri ve irat senetleri ihraç koşullarını düzenleyen yetkililerin (SPK ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü) bir tebliği ile veya genelge ile bir idari düzenleme olarak sigorta yaptırma zorunluluğunun öngörülmesinin yararlı olacağı ileri sürülmektedir. Yine gerçek kişilere yapılacak ihraçlarda, senet borçlusunun ölümü sonucu ödemelerde oluşabilecek aksaklıkların ortadan kalk­ ması için (TTK.m.1321) hükmü çerçevesinde borçluya hayat sigortası yaptırılması gerekli bulunmaktadır. Rehin konusu gayrimenkulun de teminat özelliğini kaybetme riskine karşı sigorta ettirilmesi de mümkün olup, söz konusu gayrimenkul, borçlu malik tarafından sigorta ettirildiğinde (MK.m.794/1), alacaklının rızası olmadan sigorta teminatı mal sahibine verilmemekte, böylece alacaklı için bir güvence oluşturul­ maktadır. Ayrıca alacaklı tarafından yaptırılan sigortaya iki açıdan sınırlama getirildiği görülmektedir. Buna göre sigorta bedeli, sigortalı gayrimenkulun değerinden fazla olamamakta ve de ancak alacak miktarında sigorta yapılabilmektedir. Gayrimenkul alacak miktarından sigorta yaptınimış ise (TTK.m.1275 uyarınca) bu fazlaya ait kısım malik adına sayılır. Bu durumda sigortalanan "ilk riziko sigortası" (TTK.m.1288/11 uyarınca) olarak yapılmasının, İpotekli Borç Senetleri ve irat Senetleri alacaklısının yararlarını korumak açısından daha uygun olacağı ve noterce sigorta şirketine karşı düzenlenecek bir protesto ile sigortalının "ilk rikizo sigortası" tipine dönüştürülmesinin sağlanacağı, böylece alacaklının tüm riskini garanti altına alınacağı belirtilmektedir.H Yabancı ülkelerde borcun zamanında ödenmemesi rizikosuna karşı da kredi sigortası yapılabildiği halde, ülkemizde henüz bu yönde bir uygulamanın bulunmadığı belirtilmektedir.H Ülkemizde, menkul kıymet ihracında ödememe rizikosuna karşı banka garantisi getirilmektedir. Ancak banka garantisinin, banka açısından gayri nakdi kredi niteliğini taşıması sonucu getirdiği mali külfetin yüksek olduğuna işaret edilmektedir. Hatta VDMK ve Banka Garantili Bonolarda öngörülen banka garantisinin getirdiği mali külfetin, sigortalamaya göre daha yüksek olduğu belirtiliyor. Bankalar dışındaki kuruluşlarca VDMK ihraç edilirse, banka garantisi zorunlu olarak aranmaktadır. Belki de bu nedenle bugüne kadar bankalar dışındaki kuruluşlarca VDMK'nın ihraç edilmediği ileri sürülmektedir. h) İpotekli Borç Senedi açısından değer takdir ilkeleri. Ticaret Sicili Nizamnamesi ile ayrıntılı şekilde 1930'dan itiraben düzenlenmiş olduğundan, bugüne kadar diğer kanunlarda da (213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 1319 sayılı Emlak Vergi Kanunu'nun gayrimenkullerin değer tesbitine ilişkin hükümleri) bu konuda ayn düzenlemeler yapıldığı gözönüne alınarak, günün koşullanna uygun n Reisoğlu, s.; Medeni Kanun Açısından İpotek İşlemleri ve Ortaya Çıkan Sorunlar, Ankara, 1978, S.31 ve Günver; A.g.k. S. 54 (**) Günver, İbid, ve Ulaş, I; Uygulamalı Sigorta Hukuku, Ankara, 1992 S. 289 tek ve sade bir düzenleme yapılmasma gidilmesi uygulamaya açıklık getirecektir. Yine tertip halinde çıkarılan senetlere yasa yetkili hakimin imzasını aramak­ tadır. Halbuki, Devletin sorumluluğuna yol açacak bir konuda Hazine yetkilisinin imzasının bulunmasının daha uygun olacağı ileri sürülmüştür.H Tahviller için TTK m.227'de yer alan hüküme uygun olarak yine tertip halinde ve çok miktarda ihraç edilen ipotekli borç senetleri ve irat senetlerine imzaların, damga, mühür veya matbu şekilde atılabileceğinin kabulü gerektiği belirtilmektedir. II.D VERGİSEL TEŞVİKLER VE ALT GELİR GRUPLARININ BAZI ÖZEL SORUN­ LARI AÇISINDAN 1. Vergisel Teşviklerle ilgili düzenlemeler ve öneriler. a) Öncelikle hükümetin konut üretimi ve finansmanı sosyal politika olarak benimsemesine ve bu kapsamda vergisel teşviklere yer verilmesine bağlıdır. b) Konut ipotek kredilerinin yaygın kullanımını sağlamaya yönelik olmalıdır. c) Alınan krediler için geri ödemede yer alan (anapara ve faiz)'den faizlerin, gelir vergisinde bir "gider" olarak sayılması ve gelir vergisi matrahından düşülme­ si teşvik edici olacaktır. (Gelişmiş ülkelerdeki gibi) *Bu teşvik, konut ipotek kredisi kullanıcısına vergi avantajı sağlar. Ülkemizde bu uygulama en azından öncelikle düşük ve orta gelir grubunun kullandığı krediler için uygulanabilir. *Örneğin bu grupta yer alan ücretlilerin, bordrolarındaki vergilerinden bazı indirimler sağlanabilir. *Devletin bütçe açığı sorunu önemini kaybedinceye kadar bu uygulama tüm gelir dilimlerine yaygınlaştırılabilir. d) İpotekli konut kredilerinin menkul kıymetleştirmesini sağlamaya yöne­ lik olmalıdır. * İpoteğe dayalı menkul kıymetlere olan talebi, belli bir düzeye getirebilmek amacıyla, belli bir dönem için bu menkul kıymetlerin alım satımlarının ve port­ föy getirilerinin vergi muafiyetine tabi tutulması yararlı olacaktır. * Böylelikle ipotek kredisi veren kurumlar, ihraç ettikleri menkul kıymetler karşılığında tekrar fonlanbilecekler ve tekrar kredi sürebilecekler, kredilendirme kendi kendine dönüştürecek ve süreklilik kazanacaktır. Vergi indirimi ve onunla ilgili çeşitli kolaylıklar, konutla ilgili vergi yükünü azaltıcı etkiler yapmaktadır. Konuta yönelik tasarrufları teşvik eder, konut üreticilerini ve konut satın alma maliyetini, konut maliyetini azaltıcı etkiler yaratmaktadır. n 2467 sayılı Kanun Uyarınca hazırlanmış MK. ön tasarısı m. 830 Çeşitli ülkeler konut sorununun çözümünde vergileri bir vasıta olarak kul­ lanmışlardır. Ülkemizde de emlak vergisi, gelir vergisi, katma değer vergisindeki konutla ilgili çeşitli vergi kolaylıklan yanında 2982 sayılı "Konut İnşaatında ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde Yapılacak Yatırımlarda Vergi-Resim ve Harç İstisna ve Muaflıkları tanınması Hakkında Kanun'la da değişik vergi kolaylıkları sağlanmıştır". Ancak, gerek bu kanunlarda gerek yeni düzenlemeler­ le küçük konut yapımını teşvik edilmesini sağlayan ve lüks konutların üreti­ mini engelleyen caydıran gerekli değişikliklerin yapılması gerekir. Dünyada ve ülkemizde konut edindirme teşvik edilirken vergi kolaylıkları sağlanmaktadır. Çok çeşitli olan bu uygulamalara bazı örnekler aşağıda çıkartılmış olup bir çoğu ülkemizde de uygulanmaktadır. a) Yeni alınan bir konutun ilk 5 yıl için, yıllık emlak vergisinden muaf tutulması, b) Konut alım kredilerinin faizleri üzerinden vergi alınmaması ya da herhangi bir fon kesintisi yapılmaması, c) Yeni alınan ya da yapılan konutla ilgili ipotek işlemlerinden harç alınma­ ması, d) Krediyle sosyal konut alımlarında vergi uygulaması e) Konut için ödenen faizlerin gelir vergisi matrahından düşülmesi Devletin bu destekler dolayısıyla uğradığı gelir kaybı, aslında yapı sektörüne bağlı sektörlerin canlanması dolayısıyla artan başka tür vergilerle, fazlasıyla karşılan­ maktadır. Şöyleki; a) Konut Kredisi kullanılarak yapılan konut alımlarında bedeller gerçek seviyede beyan edileceğinden, diğer konut alım-satımlarında da bu emsal gözetilmek zorunda kalınacak, dolayısıyla düşük beyan yoluyla kaçırılan vergiler önlenecektir. b) Yapı sektörünün canlanmasıyla, bağlı sanayi sektörlerindeki üretim artışı ve ticaret haciminin genişlemesi buna bağlı olarak karlılığın ve istihdamın artması; Katma Değer Vergisi Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi gibi vergi türlerine yansıyacaktır. GENEL DEĞERLENDİRME VE TÜRKİYE'YE ÖZGÜN KONUT FİNANSMAN S İ S T E M İ İ L E İLGİLİ ( Ö Z E T ) Ö N E R İ L E R İ M İ Z * Türkiye, konut finansman sisteminin temel amaçlarını ortaya koymalıdır. Bu amaçlar öncelikle konut satın alımını, üretimini, ıslahını ve kiralanmasını kolaylaştırmak yanında özellikle düşük ve orta gelirli gruplar için bu hizmetlerin, imkânlann öncelikle sağlanmasına yönelik olmalıdır. * Bu sistemin başarıya ulaşabilmesi öncelikle hükümetin açık ve kesin olarak ulusal konut politikasını belirlemesine bağlıdır. Bu amaçla ortaya koyacağı konut finansman sistemi; yeni fon kaynaklarını ortaya koymalı, mevcut fon kaynaklarını belirli bir oranda konut finansmanına yönlendirmeli, mevcut tasarrufları konut edin­ meye özendirecek önlemleri almalı ve özellikle mevcut sistemler içinde tercih edeceği, konut finansman sisteminin politik baskılara en kapalı olanını benimsemeli ve tavizsiz, kesintisiz uygulayabilmelidir. * Tercih edilecek bu yeni finansman sisteminin; geleneksel konut ve kredi piyasasındaki boşlukları, eksiklikleri giderecek, bu amaçla yeni bir kredilendirme, (örneğin ipotek bankacılığı, ipoteğe dayalı menkul kıymetleştirme) fonlama siste­ mine sahip olması yanında bu sistemin ihtiyaç duyduğu yeni aracı kurumlann (ihraçcı, yeddiemin, garantör, derecelendirme, ipotek bankaları ve diğer konut finansmanında, kredilendirmesinde uzmanlaşmış, diğer kurumlar vb.) yapılanması önem taşımaktadır. Sistem; konut finansmanın ihtiyaç duyduğu orta ve uzun vadeli krediler mekanizmasını, diğer ülkelerde mevcut sistem ve kurumları dikkate alarak oluşturulmalı ve gerekli yasal düzenlemeleri ve varsa eksiklikleri tamamlamalıdır. * Konut finansmanında uzmanlaşmış finansal kurumları vergi mevzuatı, bürokrasi vb. açısından desteklemelidir. Özellikle geleneksel ipotek piyasası yanında ikincil ipotek piyasası da sisteme dahil edebilmelidir. Finans sisteminin her­ hangi bir mali krize girmesine neden olacak ani ve hızlı enflasyon, örneğin döviz kuru artışlarına karşı kurumların fon kaynaklarını koruyucu önlemler almak, örneğin endeksleme sistemi vb. uygulaması yanında özellikle bu dönemlerde düşük gelir gruplarının ipotekli konut kredileri için bunları arzetmiş kurumlara faiz sübvansiyonu yapabilmelidir. * Tercih ettiği konut finansman sisteminin özellikle düşük ve orta gelirli gruba konut edinmede öncelik vermesine (gerektiğinde sübvansiyone yer vererek) önem göstermelidir, bu uygulamada istikrarlı olmalıdır. * Kuşkusuz konut sorununun finansman yönü dışında, konut sorunları arz yönünden de çok çeşitlilik göstermektedir. Ancak bu konu çalışma konumuz dışında kaldığı için detayda incelememiş bulunuyoruz. Bununla beraber Devlet, belirleyeceği ulusal konut politikasında en azından bu konuda konut üretiminde yeterli ve sürekli bir konut talebini sağlayabilmek için ulusal gelir düzeyini yükseltici önlemler, çabalar yanında, konut üretiminde, arz düzeyini yeterli bir hale getirerek bunu koruyucu, teşvik edici çözümler geliştirmelidir. Bu amaçla ve finansman amacıyla iç fon kaynakları yanında, dış fon kaynaklarını ve uluslararası kurumların kaynaklarını değerlendirmelidir. * Ortaya koyacağı ulusal konut politikası, çerçevesinde benimsediği tercih ettiği konut finansman sisteminde, hedef fon kaynakları belirlenmeli, en uygun finansal yöntem seçilmeli, yine en kabul edilebilir finansal araçlar tesbit edilmelidir. Fonların toplanmasında ve dağıtılmasında (kredilerle) verimlilik ve etkinlik kriterle­ rine dikkat edilmelidir. Uygulanan finansal yöntemlerin, enflasyonla mücadelede dayanıklı olması önem taşır. Ancak bu şekilde geri ödemelerde aksama, tıkanmaya yol açılmaması sağlanacaktır. * Devlet, bu amaçla geliştirdiği konut finansman sisteminde yeni yapılandıracağı konut finansman kurumlarının özel sermayeli olarak kurulmasına bunların serbest piyasa mekanizması kurallarında çalışmasına (politik baskılara açık olmaması için), idari yapılarının etkinliğine, mekanizmalannın işlerliğine orta ve uzun vadeli konut finansmanında (kredilerinde) uzmanlıklarına, özel önem vermeli, gerekli önlem ve teşvikleri esirgememelidir. * Devlet, ulusal konut programını, politikasını ve bu çerçevede konut finans­ man modelini ortaya koyduktan sonra, bunun süreklilik kazanmasını sağlamalıdır. Fon kaynakları olarak gerektiğinde Hazine'nin kaynaklarını (düşük gelirli grubun kredilerini sağlayan özel, uzmanlaşmış konut finansman kurumlarına bu amaçla faiz sübvansiyonu gibi), mevcut sermaye piyasasının fon yaratan imkânlarını, mekanizmalannı (menkul kıymetleştirme gibi), mevcut bankacılık sisteminin, sandıklann, kooperatiflerin, sosyal güvenlik ve dayanışma kuruluşların (zararda olmayanlar­ dan), sigorta şirketlerinden sağlanacak konut kredilerini, dış fon kaynaklanndan temin edebildiği fonları, özel bireysel tasarrufları, eğer getirirse, bordro veya kâr üzerinden bu amaç için konulacak zorunlu katılma paylarını, çeşitli bileşimlerle, kombinasyonlarla konut finansman modelinde değerlendirmelidir, kullandırmalıdır, teşvik etmeli, desteklemelidir. * Bu amaçla ortaya koyacağı konut finansman sistemi kurulduktan sonra, kendi kendini tonlamada beslemeli, yeterli olmalı, sistem döner hale gelmelidir. Bu son derece önemli bir niteliktir. Çünkü ülkemizde kamu kaynaklı (bütçe ve fonlara dayalı) konut finansman modelleri, kendi kendini fonlayamadığından daha doğrusu kaynakları kendi yaratır hale gelemediğinden bir süre sonra tıkanmaktan kendini kurtaramamıştır. * Bu amaçla devlet ortaya koyacağı yeni konut finansman sisteminde (ulusal konut politikası çerçevesi içinde) mevcut (geleneksel) konut piyasası ve kurumları yanında sermaye piyasasından da fon, kaynak sağlamayı hedeflemelidir. Bu konu, özellikle konut finansmanında yer alan kurumlar açısından son derece önemlidir. Verilen ipotekli konut kredilerinin, ipoteğe dayalı menkul kıymete dönüştürülerek ihraç edilmesiyle, kredilerin tekrar nakite (likite) çevirebilmeleri, hem kurumların likit yapılarını koruma yönünden, hem de tekrar konut kredisi arzedebilme imkânı sağlaması yönünden çok yararlı çözümler getirilmektedir. * Ancak devletin, enflasyon oranını ılımlı bir düzeye indiremediği dönemlerde ipotekli kredilerin ihracında bir takım garantiler vermesi (başlangıçta) (ABD'de FHA ve VA garantileri gibi), daha sonra sigorta şirketlerinin bu tür kredileri ve ihraçlan sigortalamasına yol açacaktır. * Devlet, dış kaynaklı (konut finansmanı amaçlı) kredileri, öncelikle düşük gelirli gruplar için geliştirilen konut projelerine, onların kredilerinin faiz sübvansi­ yonuna, gecekondu önleme bölgeleri için projelere, toplu konut üretimine, menkul kıymetleştirme yapan ipotek finans kurumlarına garanti verilmesine vb. yönelmeli, kaynakları bu alanlara tahsis edebilmelidir. * Ayrıca, özel kesim fon kaynaklarının bu amaca yöneltilmesi için kamu kay­ naklannın bir kısmıyla teşvik etmelidir. Özellikle bu kesimin düşük ve orta gelirliler için yapacağı konut üretimini özendirici önlemleri geliştirmeli ve uygulamalıdır. Bunun için örneğin bu konuda mevcut Arsa Ofisi'ni daha etkin hale getirmeli, arsa üretimini hızlandırmalıdır. Mümkün olduğu ölçüde belediyelerin sınırlan dışında kalan tüm Hazine arazilerini yurt çapında en son durumuyla net bir hari­ tasının çıkarılmasının sağlaması, çok yararlı olacaktır. Konut üretimine (özellikle toplu konut) elverişli, kesin alan miktarının belirlenmesiyle, bu alanların gecekondu işgaline uğramasını engelleyici tüm önlemlerin alınacağı yetkili kurumların belirlen­ mesi de bu konuda önem kazanan bir husus olmaktadır. Ayrıca bu yetkili kurum (ABD'de ulusal konut politikasını, kurumlannı, sistem­ lerini, uygulamalarını belirleyen, yönlendiren, gerekli alanlarda denetleyen Konut ve Şehirleşme Bakanlığı'dır.), ülkemizde yeni bir bakanlık olarak ihdas edilemediği takdirde bir müsteşarlık düzeyinde Başbakanlığa veya en yakın ilgili bir bakanlığa (Bayındırlık ve İskân veya Çevre vb.) bağlı olarak organize edilebilmelidir. Çünkü böyle bir otoritenin organizasyonu ile konuta elverişli alanların yurt çapında bir ha­ ritası çıkanldığı takdirde, bu arazilerin konut üretimi için hazırlanmasından, konut İli üretimine kadar pekçok projenin üretilmesi, ihalesi mümkün olabilecektir. Bu pro­ jelere yönelik finans kaynaklarına en azından yönlendirici, teşvik edici yetkilere haiz bir üst otoriteye büyük ölçüde ihtiyaç duyulduğu açıktır. * Konut sorununun çözümünde, alt gelir grubunun konut ihtiyacı tamamen ihmal edilmiştir. Bu gruplar gecekondu alanlannda kiracı olmak durumunda bırakılmaktadır. Ülkede evsizler sorunun yaşanmaması için, mevcut finans kaynaklarının öncelikle metropollere yığılan alt gelir gruplarının konut sorununun çözümüne ağırlık verilmesi gereklidir. Öncelikle konut açığı saptanmış olan 18 ilimiz bulun­ maktadır. Çözüm, alt gelir gruplarının niteliğine bağlı (işsiz, geçici işçi, küçük esnaf, dar ve sabit gelirli) olarak farklı finansman ve kredilendirme türlerini birlikte harekete geçirilmesine büyük ölçüde bağlı gözükmektedir. * Devlet, dışarıdan sağladığı fon kaynaklarını (konut finansmanı amacıyla) veya Hazineden ayıracağı belli bir orandaki fonlarını, belli bir bölgede, topluca yaşayan düşük gelirlilerin gönüllü tasarruflarını arttırmada etkin bir yol olan "kefalet birliklerinin kurdurulmasının teşvikinde ve konut kredisi alan hane halkının müteselsilen, birbirine kefil olabilmesini sağlamakta, * İkincil ipotek piyasası ve menkul kıymetleştirme yoluyla uzman finans kurum­ lannın, düşük gelir grubuna kredi açma riskini yüklenmelerini sağlamakta, * Devletin konut alanına ayıracağı kaynakları öncelikle düşük maliyetle konut­ lara verilen kredilerin (faizlerinin) sübvansiyonunda, ve orta ve düşük gelir grubuna yapılan konutlara ait kredilerin ve buna bağlı menkul kıymetler ihracında garantileri vermede veya verilen özel sektör sigorta hizmetlerinin teşvikinde değerlendirebilmelidir. * Eğer bu sübvansiyon için yeterli kaynak yoksa, en azından bu hane halk­ larına yasal yapısı garantili arsa dağıtıp, zorunlu alt yapı tesisi götürülebilir. * Gerçek gelirlerinin düzenli olarak yükseleceği hesaplanan ailelere değişik bir finans sistemi uygulanabilir; Geri ödemenin ilk yıllarında faiz sübvansiyonunun yapılması, sonra giderek bunun azaltılması, ilerideki yıllarda taksit tutannm arttırılarak vade içinde sübvansiyonunun geri alınması gibi bir model uygulanabilir. * Yukarıdaki finans yönteminin ayrıca "önce kiralık, sonra satılık" konutlar pro­ jesinde uygulanabilirliğinin sağlanması, bu konuda "gayrimenkul finansal kiralama leasing" tekniğinden yararlanılabilir. * Uygulanacak sübvansiyonlar, orta ve düşük gelirli grupların gönüllü tasarruf­ larını özendirecek bir etki oluşturmalıdır. Sübvansiyon verilen konut projelerinde amaç, (ideal konut) olmamalı, belli bir standarda sahip, ancak hane halkının ödeme gücüne daha çok uygun maliyetli konutlar olmalıdır. * Gelişmiş ülkelerde uygulanan alternatif konut finansman sistemlerinden bazıları halen ülkemizde uygulama alanına girememiştir. Örneğin Mukaveleye Dayanan Finans Sistemi ise T.Emlak Bankası uygulamasında 1988 yılına kadar yapı tasarruf hesabı açtırarak, belli bir süre bekleterek Banka uzun vadeli (15 yıl) düşük faizli konut kredisi açmıştır. Toplu Konut îdareside bir yıl, tasarrufu hesapta tutarak ferdi konut kredisi açtırmıştır. Halen bu sisteme (Yapı Tasarrufu Sistemi) adı altında tekrar dönüş çalışmaları yapılmaktadır. "Mevduat Finans Sistemi" ise, ülkemizde hiç uygulanmamıştır. Çünkü bu sis­ temin ihtiyaç duyduğu uzman finans (konut kredilerinde) kurumları kurulmamıştır. Tasarruf ve Kredi Finans Kurumları (Saving and Loan Asso... Mutual Saving Banks, Credit Unions, Building Society vb.). Sadece kamusal sermayeli (T.Emlak Bankası) vardır. * Gelişmiş ülkelerde ticaret bankaları da ipotekli konut kredilerinde önemli bir paya sahiptirler. Bizde de halen ticaret bankaları VDMK kapsamında kısa vadeli (en çok 3 yıla kadar), yüksek faizle, yüksek gelir grubuna hitap eden konut kredileri açmaktadırlar. Bugün ticari bankalarca inşaatı tamamlanmış konut satın alınması için açılmakta olan (VDMK kapsamında - tüketici kredileri altında) ve konut bedeli­ nin %80'ine kadar ulaşan miktardaki, ödeme koşulları nedeniyle yüksek gelir grubuna hitap eden bu kredilerin, iki endeksli kredi sisteminin kullanılarak en azından bu imkânın orta gelir düzeyindeki aileler içinde erişilebilir bir hale getirilme­ si gerekmektedir. * Konut finans sistemi gelişmiş ülkelerde çok yaygın olan İpotek Bankacılığı (Mortgage Banking) sistemine gelince, ülkemizde böyle bir uygulama yoktur. Halen sadece T.Emlak Bankası, gayrimenkul sertifikası ihraç eden tek kurumdur. (İpotek bankası gibi). Ancak ipotek bankacılığının (bir önceki kısımda kısaca açıklanan) diğer önemli pekçok fonksiyonuna sahip değildir. Emlak Bankası daha çok ipotekli kredilerde uzmanlaşmış, mevduat kabul eden, ipoteğe dayalı menkul kıymet ihraç eden. Tasarruf ve Kredi Birlikleri (Saving an Loan Asso, Saving Banks..) Tasarruf bankaları vb.'nin fonksiyonlarına sınırlı ölçüde sahiptir. * Bu açıdan baktığımızda halen ülkemizde konut finans sisteminde yer alan geleneksel finans piyasası ile sermaye piyasası amaçları içinde sadece şu enstrü- manlar yer alabilmektedir; ipotekli konut kredileri (bireysel krediler kapsammda), VDMK kapsammda bu konut kredilerinin menkul kıymetleştirilmesi, gayrimenkul sertifikalan, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kredilendirilmeleri ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yatırımları, gayrimenkul yatınm fonları ve katılma belgeleri (yasal olarak düzenlenmişjdir. (Konuyla ilgili detaylı açıklama I. ve 5. bölümde verilmiştir). * Yine ülkemizde yasal düzenlemesi yapılmış konut finansmanında değerlendirilebilir sermaye piyasası araç ve kurumları ise; ipotekli borç senetleri, irad senedleri, konut sertifikaları, (gayrimenkul) yatırım fonlan, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının bulunduğu görülmektedir. (İlgili açıklamalar çalışmalar içindedir). Tüm bu araçlar ve kurumların diğer gelişmiş ülke ve amaçlarıyla kıyaslanması halinde oldukça yetersiz bir durumda olduğu anlaşılmaktadır. * Mevcut ticaret bankalarının doğrudan ipotekli konut kredisi (tüketici kredileri ve VDMK kapsamında olmaksızın) vermelerini ve ipoteğe dayalı menkul kıymetleştirmeye gidebilmeleri (bunun içinde ipotekli konut kredilerinden oluşan bir havuz yapabilmeleri) konusunda, engelleyici Bankalar Kanunu 50. maddesinin değiştirilmesi, gereği açıktır. Konuyla ilgili gerek Bankalar Kanunu, gerekse Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili tebliğlerde gerekli düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Detaylı açıklama bir önceki bölümdedir). Yasal değişikliklerin yapılması halinde, bankaların bu amaçla plase edeceği fonlar nedeniyle kaynak kullanım dengelerinin bozulmaması için, iki endeksli sisteme geçmeleri (ancak orta ve dar gelirliyi koruyan uygulama şekillerinde (bunlar bir önceki bölümde açıklanmıştır) yararlı olacaktır. * İpoteğe dayalı menkul kıymetleştirmeye geçildiği zaman, bu menkul kıymet­ lerin kolayca nakde çevrilmesinin garantilenmesi, ticaret bankalarının ihraç ettikleri bu menkul kıymetlere ait fonlar için munzam karşılık ayırmalannın istenmemesi, yine bu kıymetlerin disponibi kıymet olarak tutulabilmelerinin sağlanması teşvik edici olacaktır. * Döviz üzerinden verilen ipotekli konut kredilerine dayanan menkul kıymet­ lerin, yine döviz üzerinden düzenlenmesini kolaylaştırarak yurt dışında pazarlanması özendirilmelidir. * İpotek kredileri için ilk aşamada kefil olabilecek, ipoteklere garanti sağlaya­ cak bir kurumun oluşmasına Devlet yardımcı olmalıdır. Böylece ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yansıyacak herhangi bir kredi ödenmeme riski bir ölçüde elimine edilerek, yatınmcıya güvence verilmeli, teşvik edilmelidir. * Özel sigorta şirketlerinin, ipoteğe dayalı menkul kıymetleri sigorta etmeye V! özendirilmesi portföylerinde belli bir oranda tutmalan İçin gerekli teşvik edici düzen­ lemelerin yapılması yararlı olacaktır. * İpoteğe dayalı menkul kyymetlerin, kamu ihalelerinde ve mahkemelerinde teminat olarak kabul edilmesini sağlamak, bu kıymetlerin yaygın kullanımını ve talebinin artmasını olumlu etkileyecektir. * Yukarıda açıklanan öneriler gerçekleştiğinde, ipoteğe dayalı menkul kıymetler sermaye piyasası aracılığıyla ikincil bir piyasa kazanacak (daha çok işlem gören ilk dönemlerde, ipotek kredilerine dayalı tahviller olacaktır), bu ise ipotekli konut kredileri için konut finansmanı için daha fazla kaynak yaratılması demek ola­ caktır. Bu nedenle ikincil piyasanın geliştirilmesi ve bu piyasayı teşvik eden yasal ve vergisel düzenlemeler, teşvikler önem kazanmaktadır. * İpoteğe dayalı menkul kıymetlerin, yatınmcılar tarafından tercih edilebilmesi için banka tasarruf mevduatları üzerindeki yaygın ve sınırsız Devlet garantisinin makul bir sınıra çekilmesi, eskiden olduğu gibi (1994 öncesi) sadece TCMB nezdindeki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan karşılanmasına dönülmesine ihtiyaç vardır. * Bugünkü koşullarda, kamu kesiminin büyük açıklar vermesi nedeniyle, ser­ maye piyasasında kamu kağıtlarının aldığı payın büyüklüğü malumdur. Bu nedenle sermaye piyasasının, orta ve uygun vadeli yatırım araçlarına hazır olmadığı ileri sürülebilir. İşte bu mahzuru gidermek için şu önlemleri almak mümkündür; İpoteğe dayalı menkul kıymetler ihraçlarının (1) yıl vadeli olması (örneğin 10 yıllık ipotek kredilerinden oluşmuş, ipotek havuzuna dayalı olarak ihraç durumun­ da), 10 yıl vadeli bonolar ihraç etmektense, 10 kez (1) yıllık ipotek teminatlı bono ihraç etmek, bu ortamda yatırımcılar için daha güvence verici olacaktır. * Enflasyonun ani yükselişlerine, piyasanın durgun olduğu dönemler veya yasal olarak önceden belirlenmiş koşullarda, finans kurumlarının ipotekli konut kredilerinin arzedebilmesinde sürekliliğin sağlanabilmesi için. Devlet destek verme­ lidir. Nitekim bu uygulamalar, bu konuda orta ve uzun kredi arz ve talebinin yerleşmesine, ilgili kurum ve piyasaların gelişebilmesine kadar, olağanüstü ekonomik koşulların gerçekleşmesi halinde geçici süre faiz sübvansiyonunda bulunmak gibi devlet desteği büyük rol oynamıştır. * Ticaret bankalarının giderek ipotekli konut kredilerinde kaynak - kullanım dengesini sağlayacak portföy yönetimi ve risk dağıtımında uzmanlaşması, ölçek ekonomilere ulaşması ile cari piyasa faiz haddi altında faizli, ipotek konut kredileriVII ni sunabilecek (dünyadaki diğer örnekleri gibi) bir uzmanlaşmaya, konut finans kurumları olarak örgütlenmeye gitmeleri hedeflenmelidir. İşte bu amaçla ticaret bankalarını bu alana özendirici, yönlendirici ilgili yasal düzenlemeler ve vergisel teşvikler getirilmelidir. * Ticaret bankalarının "Konut Fonu" kurmalarına izin verilmesi, yeni ek kay­ naklar yaratacaktır. Ülkemizdeki tüm para ve sermaye piyasası işlemlerinde bankalar başta gelmektedir. Klasik finansal aracılık ve hizmet kapsamında olmayan sermaye piyasası işlemlerinde de ağırlıklarını korumaktadırlar. Neredeyse her bankanın birer Borsa aracı kurumu, sigorta finansal kiralama, faktoring vb. finansal kuruluşları bulunmaktadır. Böyle kuruluşları olmasada banka bünyesinde çok çeşitli finansal aktiviteler yapılmaktadır. Özellikle Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıklarının ve Fonlarının fiilen Bankalar nezdinde yoğunlaşmış olması; bankalann konut finans­ manında yukarıda değinilen yasal düzenlemelerle gerekli yetkiler sağlandığında bu konuda yeni oluşumları da gündeme getirebilir. * Derecelendirme (rating), garantör, yeddiemin gibi aracı kuruluşlarının ülke­ mizde kurulmamış olması nedeniyle, aksine bu çeşitli aracı kurumların ipotek piyasası açısından bankalar dışında çok önem taşımasına rağmen, halen ülke­ mizde pek çok finansal hizmetleri sunabilme üstünlüğüne bankalarımız egemen bulunmaktadır. Şimdilik tüm bu fonksiyonları; bu kurumları kurup, geliştirene kadar, mevcut ticaret bankacılığımızın yanında bu konuda tek uzman olan T.Emlak Bankası'nın bu görevleri yüklenmesi gerekmektedir. * Yüksek enflasyon ve yüksek ve değişken faizlerin adeta kronikleştiği ülkem­ iz ekonomisinde, konut finansmanında değişken faiz oranlı ipotekli konut kredi­ lerinin uygulanması mümkündür. Ayrıca kısa vadeli fonların ağırlıklı olduğu ticaret bankaları için de bu tür uygulama daha uygun görünmektedir. * Fiyat düzeyine ayarlanan ipotekli konut kredileri (tek endeksli krediler) enflasyonist ekonomilerde başarılı bir şekilde uygulandıklarından, ülkemiz açısından da uygun bir ipotekli konut kredisi çeşididir. Ancak bu uygulamanın kredi borçlularını mağdur etmesi de mümkündür. Ekonomide ücret düzeyindeki artışların, enflasyon artışının gerisinde kalması halinde, bu tür ipotekli kredilerde, krediyi veren kurum korunmuş olurken, kredi borçlusu korunamamış olacaktır. Bu nedenlerle iki endeksli ipotekli konut kredisi uygulamaları, ülkemiz enflas­ yonu ve fazi oranları açısından, hem kredi alan ve hem de veren açısından en uygun görünenidir. Geri ödemelerin düzenli olmasını sağlamak yanında, bu uygu- lama krediyi arzeden kuruma da, bu hizmetin sürekliliğini sağlama imkânmı ver­ mektedir. Türkiye açısmdan iki endeksli kredinin, gelişmiş ve istikrarlı ekonomilere göre biraz farklı uygulanması daha yararlı olabilir. Şöyle ki, geri ödemelerde, gelir düzeyindeki artışlara dayalı endeks uygulanırken, kredi bakiyesinin tabi tutulduğu enflasyon endeksine, ilaveten özel bir hüküm getirmek mümkündür; genel gelir düzeyinin enflasyon artışını yakalayamadığı dönemlerde, kredi veren kurumu koru­ mak amacıyla, örneğin" geri ödemeleri; gelir düzeyi artışı endeksine göre belir­ lemekle beraber mevcut enflasyon oranının %80'inin altına düşemez" şeklinde özel hükümler taraflar arasında belirlenebilir. * İpotekli konut kredilerinin sigortalanması hizmetinde kamusal ve özel sigor­ ta şirketlerinin teşvik edilmesi, bu alanda hizmetin yaygınlaştırılması, bu amaçla derecelendirme (rating) kuruluşlarının bir an önce kurulmasını sağlayan yasal düzenlemelerin tamamlanması yararlı olacaktır. * T.Emlak Bankası'nm, konut finansman hizmeti veren finansal kurumlann, üst otorite bir kurumu olarak yapılandırılması. Örgütlenmesi halinde, almasını düşündüğümüz birkaç önemli yetkisi bir önceki bölümde çeşitli yönlerden açıklan­ maya çalışılmıştır. Konuya daha çok konut finansmanında ek kaynak yaratmak açısından, menkul kıymetleştirmenin yararları ve bu sürece mevcut bankacılık sis­ temimizin dahil edilmesi yaklaşımı ile bakılmış ve ülkemiz için alternatif konut finansman sisteminin en üst otoritesi olarak, bu konuda uzun yıllar boyunca kazandığı deneyim yanında büyük katkılarda bulunan T.Emlak Bankası'nm üst otorite olarak yapılandırılmasının çok yararlı olacağı kanaatine varmış bulunmak­ tayız. * 1211. sayılı Merkez Bankası Kanununu, gayrimenkulle ilgili maddeleri açısmdan incelediğimizde, şu hususlar dikkati çekmektedir. a) 56. madde d bendi "Bu bankanın, mücerret gayrimenkulu ile ilgili senetleri ve vesikaları reeskonta kabul edemeyeceğini ve kuriar üzerine avans da vere­ meyeceğini" belirtmektedir. Ülkenin konut açığının çözümlenmesinde finansal açıdan banka sisteminin yer alması en rasyonel bir yaklaşım olduğuna göre 56. maddenin değindiği "Avans" bankaların yine yasal olarak izin verilmesi halinde ihraç edecekleri ipoteğe bağlı menkul kıymetler (tahviller) yönünde işleriik kazanabilir. (Bu yönde madde 48 "Tahvil karşığı avans" hizmetinden de bankalar, bu amaçla yararianabilmelidir). işte 50. maddede bu yönde yapılacak bir değişiklik ile Merkez Bankası Kanunu'nun 56. maddesinde de aynı yönde bir değişiklik hem gerekecek, hem de birbirini tamamlayacaktır. b) Ayrıca yasal bir değişiklik yapmadan, şu haliyle Merkez bankası 52. mad­ desi b bendi Bankanın "Açık piyasa işlemleri" hizmetini yerine getirirken belirli şart­ lara haiz borsada kayıtlı sağlam tahvilleri vb. satabileceği belirtilmiştir. İşte bu durumda bankaların konut finansman sistemine, yine 50. madde değişikliği ile verecekleri direkt ipotekli konut kredileri ve onlara dayalı ipoteğe bağlı tahvillerininde, açık piyasa işlemleri çerçevesinde zaman, zaman Merkez Bankası'nca satın alınması da mümkün kılınmalıdır. * Yapı Tasarruf Sandıklan'nın öncelikle T.Emlak Bankası'nca kurulması yanında bu sisteme diğer bankaların da katılmasının sağlanması ve ayrıca bir sandıkta menkul kıymet tedavülüne ilişkin hizmetleri yapabilme yetkisinin verilmesi yoluyla sermaye piyasasına yeni bir kurum kazandırılması (mülga 1711, sa. yasanın tekrar değerlendirilmesi ilgili açıklamalar 7. bölümde bulunmaktadır) mümkün olacaktır. * Toplu Konut İdaresi'nin işlevlerinin etkinliğini arttıracak ve yeni işlevler geti­ rilmesini sağlayacak, yeni önlemlerin alınması yanında idareyi ilgilendiren alternatif (Konut Finansman Modelleri) konusundaki görüş ve önerilerimiz ilgili bölümde detaylı olarak verilmiş bulunmaktadır. * Finansal kiralama (leasing) yoluyla konut finansmanı ve gayrimenkul yatırım sertifikası, katılma payları ihracı yoluyla konut finansman konularında gerek leasing firmalarının sahip olması gereken yetkileri ile yatırım bankalarının konut üretimi, finansmanı vb. alanındaki fonksiyonlarına yönelik öneri ve görüşlerimiz 7. bölümde verilmiştir. * İpotekli konut kredilerine dayalı menkul kıymet ihracında, sigorta ve garanti uygulamalanna yönelik önerilerimiz (diğer ülke örnekleriyle) ile ilgili yasal düzen­ lemelere ilişkin görüşlerimiz Medeni Kanunun, ipotekli borç senedi ve ipotekli irad senedi ile ilişkili hükümlerinin ölü maddeler olmaktan çıkanlarak, uygulamaya (ser­ maye piyasası, birincil ve ikincil ipotek piyasası aracılığıyla) geçirebilen canlı .hükümler haline getirilmesi ve bir finansal yatırım aracı olarak menkul kıymetleştirme işlemlerinin geliştirilmesi hakkındaki görüş ve öneriler, ayrıca ipotek­ li borç senetlerinin tabi olduğu mevzuattan kaynaklanan sorunlar ve bu konuda görüş ve öneriler, vergisel teşviklerle ilgili düzenlemeler ve öneriler, maddeler bazında 6 ve 7. bölümde ortaya koyulmuştur. YARARLANILAN KAYNAKLAR Adalphus J.J; Bull, E.T; Corporate and Institutional Financing of Housing Development in Nigeria" Yapı Kredi Economic Review,June. 1996 Apak, S; "Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler" Bankacılar, Temmuz 1992. Alp, A; İpotek Kredileri ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Yoluyla Türk konut Finansman Sorununun Çözümü, SPK, 1996 Altuğ,0; Almanya'da Toplu Konut Finansman Modeli, M.İ. Muhasebe Araştırma Merkezi Dergisi, C.1 No.2. 1986 Altay, N.O; "Almanya'da Bankacılık Sektörü ve Tasarruf Sandıklan" Para Kredi, Mart, 1997 Annual Reports;European Federation of Building Societies" 1993. Akçay, B; "AB'de Konut Finansman Piyasaları", Bankacılık, Eylül, 1996 Akgüç, ö; İnşaat Sektörünün Sorunları ve Çözüm Yolları, ESEKH, 1989 Akkaya, S; Fransa'da Konut Finansmanı ve Kamu Konut Yardımları, Dokuz Eylül, İ.İ.B.F Dergisi, C.4 N1/2.1989 Aras, G; Menkul Kıymetleştirilmiş Kredi Uygulamaları ve VDMK İşletme ve Finans Dergisi, Şubat, 1996 Arimah, B.C; "An Analysis of Urban Housing Market in a Developing Country; A Case Study of Ibadan, Nigeria," University of Ibadan, 1990 Asian, M.H; "Alternatif Konut Finansmanı Sistemleri ve Türkiye de Konut Finansman Sistemi", Basılmamış Doktora Tezi, i.i, Sosyal Bil. Ens. Balcı, Y; "Türkiye'de Konut sorunu" İ.Ü İktisat Fakültesi Mecmuası, 46.cilt. 38/13-93, 1996 Ball, M.J; "Recent Emprical Work on the Determinants of Relative House Prices" Urban Studies, Vol. 10.1973 Banking World, "Halifax and Leeds", Feb. 1995 Brater, S; Real Estate Finance, Butlerworths, 1988 Batley, R; The Brezilian National Housing Bank, Birmingham Publ, 1979 Bernanke, B.S; Lown, C.S, "The Credit Crunch" Brooking Papers on Economic Activity, No.2 1989 Bilir, Ş; "Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler" Özel Bölüm, Finans Dünyası, 1993 Bodger, R; Torgersan, H; Guthman, H; Investment Principles and Practices, Englewood Cliffs, 1968 Boleat, M; National Housing Finance System, Cromm Helm, London, 1987 Boleat, M; "Innovations in Housing Finance Instruments and Institutions" OECD, Paris, 1986 Bowsher, N; Kalish, L; Does Slower Monetary Experience Discriminate Against Housing", Review St. Lewis F.R.Bank, June 1968. Browne, L.E; Rosengnen. E.S; Real Estate and the Credit Crunch, F.R.Bank of Boston, Conference No:36 Sep. 1992 Broodsky, H; "Residential Land and Improved Values in a Central City", Land Economics, Vol.46 1970. Buekley, R; Lipman, B; Persaud, T; "Mortgage Design Under Inflation and Real Wage Uncertanity", Paper No:62, World Bank, Washington, 1989 Central Bank of Nigeria Annual Report and Statement of Account for of the Year Ended, December, 1992 CEC; "Who is who in Housing in EEC" OTB Research Institute, Netherlands, 1994 Chadler, L; The Economics of Money and Banking, Harper and Brothers, Newyork, 1975 Christane, P; Securitization, Probus Publ, Chicago, 1989 Cumming, C; The Economics of Securitization, FRB, of Newyork, Autumn, 1987 Cyrille, D; "Securitization in France", Asset Securitization, 1991. Demiren, A.S; Konut Sorunu ve Alternatif Konut Finans Modeli, Kapital, 4.1990 DPT; Alternatif Konut Finansman Sistemleri, Özel İhtisas Komisyon Raporu, Ankara, 1989 DPT; Konut Özel İhtisas Komisyon Raporu, Ankara, 1993 Economics Trends; "Housing Finance" FRB of Cleveland, Dec,1996 Eren, E; "İkincil İpotek Piyasası" Para ve Finans Ansiklopedisi, İst., 1996 Eriş, H; Konut Sektörünün Finansmanında İpoteğe Dayalı Menkul Değerler, Basılmamış Doktora Tezi; Mİ, BSE, 1997 Erkut, H; "İnşaat Sektörünün Ulusal Ekonomideki Yeri ve Bu sektördeki Yönetim Verimliliği", 3. İzmir İktisat Kongresi, C.2, 1993 Ekonomik Trend; 10.9.1995 Euromoney; "Finding a Way Trough the Mase",April, 1990 Euromoney; "Europe on the Brink of a Bomm", March, 1993 Fabozzi, F; Modigliani, M; Mortgage and Mortgage Backed Securities Markets, Harward Business Scholl, Boston, 1992 Fabozzi, F; Asset and Liability Management, Probus Pub. Chicago, 1991 Fabot,F.J; Fannie, Mae; The Handbook of Fixed Income Securities, Probus Publ, Chicago, 1987 Creating a Market Oriented Housing Finance, System in Türkiye, Washington. D.C. USA, 1992 Ferran, E; Mortgage Securitization, London, 1992 Florida, H; "Housing and the New Financial Markets", Urban Policy Research, New Jersey, 1986 Fugel, H; "Prospects for Asset-Backed Securitization in Germany" Asset Securitization, Euromoney Books, 1991 Gabriel, S.A; "Housing and Mortgage Markets, The Post-1982 Expansion", FR. Bulletin, Dec. 1987 Günver, O.R; İpotekli Borç Senedi, TBB Ankara, 1994 Gürsoy, B; Konut Sorunu ve Gayrimenkul Sermaye Piyasası, T.Emlak Kredi Bankası, Ankara, 1984 Henderson, M.A; Hutchinson, H,D; Financial Real Estate with Securities, J,Wiley and Sons, 1988 Money, Banking and U.S. Economy, Prentice Hall, Inc. Englewood Cliffs, New Jersey, U.S.I 984 Johnson,H,J; Financial Institutions and Markets, Mc Graw Hill Singapur, 1993 Julian, W; The New Financial Instruments, John Wiley and Sons, 1988 Kidwell, D, Peterson,R; Financial Institutions, Markets and Money Texas Technics University, 1987 Kinney, J, Garrigan,R; The Handbook of Mortgages'Banking, Dow-Jones In^/in, lllionis, 1985 Konut Birlik Danışma Kurulu;Türkiye'de Konut Politikaları,Eylül,1992 Köprülü, B; Kaneti, S; Sınırlı Ayni haklar, İstanbul 1993 Lederman, J; Mayer,C.Y; The Handbook of Mortgage Banking, Probus, Chicago 1993. Somerville, C.T; "Regional Housing Supply and Credit Constraints", New England Economic Review, F,R. Bank of Boston, Now, 1996 Manavgat,Ç; Aracı Kurumlar, 1992 Meicher, R.W; Real Estate Finance, South-Western Publishing, 1989 Meg Bolugbe,I.F; "Econometric Analysis of Housing Trait Prices, in a Third World City", Journal of Regional Sciences, Vol. 26,1986 Oğuzman,K; Seliçi,Ö; Eşya Hukuku, İstanbul, 1992 Para ve Finans Ansiplopedisi; Creative Yayıncılık, İstanbul,1997 Peasle, J.M; Nirenbeng,0,Z; The Federal Income Taxation of Mortgage Backed Securities, Probus Publ, Chicago, 1999 Renaud, B; Housing and Finance Institutions in Developing Countries, An Overview, World Bank, Number 658, 1984 Reisoğlu, S; Sermaye Piyasası Açısından İpotekli Borç Senetleri, BTHAE Yay, No:164, Ankara, 1984 Rosenberg, M; Reit's Emerge as Sources Real Estate Finance and Investment, Real Estate Rewiev, 1976 Sherman,J.M; Real Estate Finance, Harcount Publ, 1987 Sirmans, C.F; Real Estate Finance, Mc Graw Hill Bock,Co., 1989 Soloman, Brothers; "Securitization and Mortgage Market", August. 1987 Stratszheim, M;"Hedoric Estimation of Housing Market Prices, A Further Comment", Review of Economic and statistics. Vol, 56, 1984. Tantan, S; Menkul Kıymetleştirme, ABD Uygulamaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri, SPK, Yay, No:44, 1996 Tarlan, S; "Batı Almanya'da Sermaye Piyasası ve Kredi Kuruluşlan" Maliye Bak, Yay. No:171, 1976 Teker, M,B; Sermaye Piyasası Araçları Yoluyla Gayrimenkul Finansmanı, SPK, Yay, No:43, 1996 T.Emlak Bankası;"Kolombiya Konut Finansman Programı", 15-16 Aralık 1988 T.Emlak Bankası; "Brezilya Konut Finansman Programı, 15-16 Aralık. 1988 Telgarsly, J.P; Mark.K; Alternative Mortgage Instruments in High Inflation Economics. Fannie Mae Raporu, Toplu Konut Fonu, Vol.VI. No:Sep.1991 Tunc, O; İstanbul Gecekondu Önleme Bölgesi Araştırma, İ.Ü. İkt. Fak. Yay. No.391, 1577 Tuncer, S; Türkiye'de Sermaye Piyasası, İstanbul, 1986 Uludağ, İlhan; "Türkiye'de Konut Açığı ve Toplu Konut Uygulamaları", Maliye Yazılan, Aralık, 1987 ve Mayıs, 1988. Uludağ, İlhan; "Ülkemiz'de Konut Üretiminin Ekonomik ve Toplumsal Boyutları" Mİ.ODİSEN, Şubat, 1985 Uludağ, İlhan; "Toplu Konut Sorunumuz Bu Yasa ile Çözümlenemez", Tim-Se, Sayı.56 Nisan, 1988 Uludağ, İlhan; "Türkiye'de Konut Açığı Karşısında Toplu konut Yasası Ne Derece Başarılı Olmuştur?", M.Ü.Hukuk Fakültesi Dergisi, 1988 Uludağ, İlhan; "Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Sorunları ve İlgili Yasal Düzenlemeler", M.Ü. Hukuk Fakültesi Araştırmaları Dergisi, Ekim, 1987, İstanbul Uludağ, İlhan; Türkiye Ekonomisi, Mİ. BSE. Yay.İstanbul, 1990 Uludağ, İlhan; "Alternatif Konut Finansman Modelleri", Yıldız Teknik Üni. Toplu Konut Fonu. 10. yıl. Sempozyum. İstanbul, 1989 Uludağ, İlhan; "Sermaye Piyasası", Türkiye Ekonomisi Sektörel Gelişmeler, Türkiye Ekonomi Kurumu, Ankara 1992 Zearley,T.L; "Creating an Enabling Environment for Housing Recent Reforms in Mexico", FNMA, Vol. 4.1993 Zearley,T.L; "Housing Reforms in Mexico" Finance and Development March, 1994 EK. I GAYRİMENKUL YATIRIM ORTAKLIKLARINA İLİŞKİN ESASLAR TEBLİĞİ 1-22.7.1995 tarih ve 22351 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.) BÖLÜM I GENEL ESASLAR Tanım: MADDE 3- Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, bu Tebliğin 16. maddesinde belir tilen gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarından oluşan portföyü işleten ve gayrimenkule dayalı projelere yatırım yapan ser­ maye piyasası kurumlarıdır. Amaçları MADDE 4- Gayrimenkul yatırım ortaklığının başlıca amaçları şunladır: a) Ortaklık protföyünü oluşturmak, yönetmek ve gerektiğinde portföyde değişiklikler yapmak. b) Portföy çeşitlendirmesiyle yatırım riskini en aza indirecek bir biçimde dağıtmak, c)Gayrimenkullere ve gayrimenkule dayalı araçlara ilişkin gelişmeleri sürekli izlemek ve portföy yönetimiyle ilgili olarak gerekli önlemleri amak, d)Portföy'ün değerini korumaya ve arttırmaya yönelik araştırmalar yapmak. BÖLÜM II KURULUŞ VE HALKA ARIZA İLİŞKİN ESASLAR Kuruluş ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına Dönüşüm Şartları MADDE 5- Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, ani usulde kurulabilecek gibi daha önce kurulmuş bulunan ortaklıklar da gayrimenkul yatınm ortaklığına dönüşebilir. Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının Kanun'un 35'inci maddesi uyarınca kuruluşlanna izin verilebilmesi için: -Kanun'un 30'uncu maddesinin 1'inci.fıkrasının (f) bendinde belirtilen portföy şletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere Kurul'a başvurmuş olmaları, -Kayıtlı sermaye olarak anonim ortaklık şeklinde ve hisse senetlerini halka arz etmek üzere kurulmaları, -Başlangıç sermayelerinin 250 miyar liradan az olmaması, -Başlangıç sermayesini temsil eden hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkaniması, -Ticaret unvanlarında "Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı" ibaresinin bulunması, -Esas sözleşmelerin Kanun hükümlerine uygun olması, -Kurucuların müflis olmadığının ve yüzkızartıcı bir suçtan dolayı hükümlülük- lerinin bulunmadığının tespit edilmiş olması,gerekir Daha önce kurulmuş ortaklıklar için yukarıda belirtilen başlangıç sermayesinin nakit karşılığı çıkarılması şartı aranmaz. Ancak başlangıç sermayelerinin en az 100 mil­ yar TL olması zorunludur. I-Kuruluş işlemleri Portföy işletmeciliği Faaliyetinde Bulunmak Üzere Kurul'a Yapılacak Başvuru ve Aranacak Belgeler MADDE 6- Gayrimenkul yatınm ortaklıklan kuruculan, portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere aşağıdaki koşulları yerine getirrerek, Kanun'a göre istenecek belgelerle birlikte Kurul'a bir dilekçe ile başvururlar. a) Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının esas sözleşmelerinin T.T.K., Kanun ve Tebliğ hükümlerine göre düzenlenmesi ve kurucu imzalarının noterce onaylanması, b) Esas sözleşmelerinde; kayıtlı sermaye sistemine göre kurulduklarının ve nama yazılı hisse senetlerinin devrinin kısıtlanmadığının belirtilmesi, c) Esas sözleşmelerinde portföy yatırım politikaları ve ilkelerin belirlenmiş olması, d) Kurucuların müflis olmadığının ilgili iflas dairesinden ayrıca zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, emniyeti suistimal, sahtecilik, hırsızlık, dolandırıcılık, kaçakçılık gibi yüzkızartıcı suçlardan dolayı hükümlülüklerinin bulunmadığının yetkili mercilerden belgelendirilmiş olması ve Kanun'a muhalefetten dolayı hüküm giymemiş bulun­ ması, e) Kuruculann, sermaye piyasası faaliyetlerine ilişkin kurul düzenlemeleri çerçevesinde faaliyet izinlerinden biri veya birden fazlası sürekli veya geçici olarak kaldırılmış yahut borsa üyeliğinden geçici ve sürekli olarak çıkarılmış kuruluşlarda, bu müeyyideyi gerektiren olayda sorumluluğu tespit edilmiş bulunan kişilerden olmaması (ilgililer bu niteliği taşıdıklanna dair noterce tasdikli beyanda bulunurlar.) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'dan İzin Alınması Madde 7- Gayrimenkul yatınm ortaklıkları kuruculannın portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere Kurul'a başvuruyu takiben aldıkları Kurul'un olumlu görüşü ve T.T.K'na göre istenecek gerekli belgeler ile birlikte Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na kuruluş izni almak için müracaat etmeleri gereklidir. Bu usulde kuru­ culann, başlangıç sermayesinin tamamını taahhüt etmeleri ve pay bedellerini tam olarak nakden bir bankada bloke etmeleri zorunludur. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan gerekli kuruluş izni alındıktan sonra 15 gün içinde kurucular, gayrimenkul yatırım ortaklığının merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Mahkemesine müracaat ederek kuruluşun tasdikini talep ederler. Mahkeme tasdiki gerçekleştikten sonra gayrimenkul yatırım ortaklığı Ticaret Siciline tescil ve T.T.S.G'nde ilan olunur. Kuruluş işlemleri bu suretle tamamlandıktan sonra blokaj çözülerek, gayri- menkul yatırım ortaklığının portföyü oluşturulur. Kayda Alınma Esasları MADDE 8- Kuruluşun tescilinden itibaren en geç altı ay içinde halka arz edile­ cek hisse senetlerinin kayda alınması için Kurul'a başvuruda bulunması zorunludur. Bu süre içnde, ortaklığın faaliyetlerini düzenli olarak yütürebilmesi için mekan, orga­ nizasyon yapısı, yönetici kadro, uzman personel ve donanıma ilişkin gerekler yer­ ine getirilir. Yukarıda öngörülen altı aylık süre içinde hisse senetlerinin Kurul kaydına alınması için başvurmayan veya başvurusunun değerlendirilmesi sonucun­ da hisse senetleri Kurul kaydına alınmayan ya da portföy işletmeciliği faaliyet iznini içeren yetki belgesi verilmesi uygun görülmeyenlerin gayrimenkul yatınm ortaklığı olarak faaliyette bulunma hakkı düşer. Bu gayrimenkul yatırım ortaklıkları, yukarıda belirtilen altı aylık sürecin geçme­ si veya hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasının ya da portföy işletmeciliği taaliyet iznini içeren yetki belgesi verilmesinin uygun görülmediğinin kendilerine bildirilme tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, esas sözleşmelerinin gayrimenkul yatınm ortaklığı olmalarına ilişkin hükümlerini değiştirmek zorundadırlar. Gayrimenkul yatınm ortaklığı bu değişiklikleri yapmadığı takdirde, T.T.K.'nun 443'üncü maddesinin Vinci fıkrasının 2 ve 6 numaralı bentleri hükümleri gereğince münfesih addolunur. Hisse senetlerinin halka arzı sermaye arttırımı yoluyla veya mevcut hisselerin halka arzı yoluyla yapılır. Sermaye arttınmı yoluyla yapılan halka arzlarda Kurul'un Seri:l, No:13 "Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği" hükümlerine uyulur. Hissedarların Ellerinde Bulunan Hisselerini Halka Arzetmeleri Halinde Kayda Alınmada Aranacak Ön Şartlar MADDE 9- Hissedarlann ellerinde bulunan hisse senetlerini halka arzedilecek hisse senetlerinin: a) Kurul'un hisse senetlerinin şekli şartlanna ilişkin tebliğlerine uygun nitelikte bastırılmış bulunması, b) Rehin veya teminata verilmek suretiyle senetlerin devir ve tedavülünü kısıtlayıcı veya senet sahibinin haklarını kullanmasına engel teşkil edici kayıtlara tabi olmaması, c) Nominal değerleri toplamının, gayrimenkul yatırım ortaklığının çıkarılmış sermayesine oranını en az %25 olması ve bu halka arzı izleyen 6 ay içinde en az %49 oranına yükseltilmesi, d) Halka arz işlemlerinin, bir aracı kuruluş vasıtasıyla yerine getirilmesi ve bu amaçla, halka arz edilecek hisse senetlerinin maliki olan ortak veya ortaklar ile aracı kuruluş arasında Kurul'ca belirlenecek örneğe uygun olarak bir aracılık yüklenim sözleşmesinin imzalanması, e) Halka arz edilecek hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasına dair başvurunun ilgili aracı kuruluş tarafından yapılması gerekir. Hissedarlarrn Ellerinde Bulunan Hisse Senetlerini Halka Arzetmeleri Halinde Kayda Alınma Başvurusunda Aranacak Belgeler MADDE 10- Aracı kuruluş, Kanun'un 4'üncü maddesi uyarınca, halk arz edile­ cek hisse senetlerinin kayda alınması için Kurul'a bir dilekçe ile müracaat eder. Dilekçeye aşağıda açıklanan bilgi ve belgeler eklenir: -Gayrimenkul yatınm ortaklığının mekan, donanım, muhasebe kayıt ve belge düzeni, yönetici kadrosu, organizasyon yapısı ve personeli hakkında detaylı bilgiler, -İmzalanan aracılık sözleşmesinin bir örneği ile akit taraflannın noterden tas­ dikli imza sirküleri, -Hisse senetlerini halka arz edecek olan gerçek veya tüzel kişilerin, ilgili gayri­ menkul yatınm ortaklığından alacaklan, o gayrimenkul yatırım ortaklığının ortağı olduklarını ve çıkarılmış sermayesindeki paylarının oran ve miktarlarını gösterir belge, -Halka arz, tüzel kişi ortak tarafından yapılıyor ise, o tüzel kişinin yetkili organınca alınacak halka arz kararının noter tasdikli bir örneği, -Hisse senetleri halka arzedilecek gayrimenkul yatırım ortaklığının yürürlükte­ ki esas sözleşmesinin bir örneği, -İzahname ve sirküler, -Halka arzedilecek hisse senedi örneği, -Halka arzedilecek hisse senetleri üzerinde senetlerin devir ve tedavülünü kısıtlayıcı veya senet sahibinin haklarını kullanmasına engel olacak kayıtlar olmadığını ve ayrıca hisse senetleri üzerinde intifa hakkı olup olmadığını belgeleyen ilgili gayrimenkul yatınm ortaklığından alınmış bir yazı ile hisse senetlerini halka arzedeceklerin bu konudaki yazılı beyanları, -Halka arzedilecek hisse senetlerinin belge numaraları itabariyle ayrıntılı dökümü, -Hisse senetleri için öngörülen satış fiyatı ile bu fiyatın hesaplanmasında kul­ lanılan varsayımlar, -Gayrimenkul yatınm ortaklığının kuruluş bilançosu, -Başvuru tarihi itabariyle gayrimenkul yatırım ortaklığı portföyünü oluşturan varlıklann tür, değer ve tutarına ilişkin bilgi ve bunlara ilişkin ekspertiz raporları, gayrimenkullere ilişkin tapu belgeleri, üzerinde ipotek olmadığına rehin veya temi­ nata verilmediğine ilişkin belge, kiraya verilen gayrimenkuller için kira sözleşmelerinin noter onaylı bir örneği ile kira rayicine ilişkin ekspertiz raporları, -Başvuru tarihine kadar yapılan tüm harcamaları gösterir belgeler, -Kurul'ca gerekli görülmesi halinde izahname ve sirkülerdeki bilgileri teşvik edici belgeler ile Kurul'ca istenecek diğer bilgi ve belgeler. Asgari unsurları Kurul'ca belirlenen izahname ve sirküler ile hisse senedine ilişkin standart örnekler Kurul'dan temin edilir. Kurul'da İnceleme, Faaliyet izninin Verilmesi ve Kayda Alma MADDE 11- Kurul, gayrimenkul yatırım ortaklığının portföy işletmeciliği faliyet izini ve hisse senetlerinin kayda alınması başvurularını birlikte değerlendirir. Faaliyet izni verilmesinde Kurul esas olarak ortaklığın faaliyetlerini yijrütmeye elverişli bir mekana, organizasyon yapısına, yönetici kadroya, uzman personele ve donanıma sahip olup, olmadığını inceler. İnceleme sonucunda ortaklığın bu koşullara sahip olduğu sonucuna ulaşıldığı takdirde faaliyet iznini içeren yetki bel­ gesi verilir. Kurul, hisse senetlerinin kayda alınması ile ilgili olarak yapılan başvurulan, izahname ve sirkülerin, gayrimenkul yatırım ortaklığı ve halka arzolunacak hisse senetleriyle ilgili mevzuatın öngördüğü ve gerekli bilgileri içerip içermediğini dikkate alarak kamunun aydınlatılması esasları çerçevesinde inceler ve halka arz yoluyla satılacak hisse senetlerini kayda alır. Kurul, incelemeler sonucunda açıklamalann yeterli olmadığını ve gerçeği dürüst biçimde yansıtmayarak halkın istismarına yol açacağı sonucuna varırsa, gerekçe göstererek, başvuru konusu hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasından imtina edebilir. Kanun'un 6'ncı maddesinde belirtilen halka arzla ilgili izahname ve sirkülerler ile yapılan tüm ilan, reklam ve açıklamalarda Kurul kaydına alınmanın kurul veya kamunun tekeffülü olarak yorumlanmasına yol açacak açık veya dolaylı bir ifade kullanılmaz. Kayda Alınmayı Müteakip Yapılacak ışlemer MADDE 12- Yönetim Kurulu tarafından, hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasından sonra en geç on beş gün içinde Kurulca onaylı izahname yatırım ortaklığının bulunduğu yer Ticaret Sicili'ne tescil ve T.T.S.G.'nden ilan ettirilir. İzahnamenin tescilinden itibaren en geç bir hafta içinde Kurulca onaylanmış sirküler bu Tebliğ'in 25'inci maddesindeki esaslar çerçevesinde ilan edilerek satışa başlanır. Gayrimenkul yatınm ortaklığınca istenmesi halinde bu sürelerin dışında da aynca ilan yapılabilir. İzahname ve sirkülerin ilan edildiği gazetelerin birer nüshası her belgenin ilanını takip eden altı işgünü içerisinde Kurul'a gönderilir. Gayrimenkul yatırım ortaklığı çıkardığı hisse senetlerinin satış süresinin biti­ minden itibaren en geç on beş gün içinde kota alınmasını teminen gerekli belgenin verilmesi istemiyle Kurul'a başvurur. Bu belgenin alınmasını izleyen 15 gün içinde çıkardığı hisse senetlerinin kote edilmesi isteği ile menkul kıymet borsasına müra­ caat eder. II- Gayrimenkul Yatırım Ortaklığına Dönüşüm işlemleri Portföy işletmeciliği Faaliyetinde Bulunmak Üzere Kurul'a Yapılacak Başvuru ve Aranacak Belgeler MADDE 13- Gayrimenkul yatınm ortaklığına dönüşecek ortaklıkların yetkili organı, portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere aşağıdaki koşulları yerine getirerek, Kanun'a göre istenecek belgelerle birlikte Kurul'a bir dilekçe ile başvururlar. a) Esas sözleşmelerinin T.T.K., Kanun ve Tebliğ hükümlerine göre düzenlen­ mesi ve yetkili kişilerin imza sirküleri, b) Esas sözleşmelerinde, kayıtlı sermaye sistemine geçtiklerinin ve nama yazılı hisse senetlerinin devrinin kısıtlanmadığının belirtilmesi, c) Esas sözleşmelerinde, portföy yatırım politikaları ve ilkelerin Kurul düzen­ lenmelerine uygun olarak yürütüleceğine dair hüküm bulunması, d) Ortakların müflis olmadığının ilgili iflas dairesinden ayrıca, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, emniyet suistimal, sahtecilik, hırsızlık dolandıncılık, kaçakçılık gibi yüzkızartıcı suçlardan dolayı hükümlülüklerinin bulunmadığının ilgili mercilerden belgelendirilmiş olması ve Kanun'a muhalefetten dolayı hümük giymemiş bulun­ ması, e) Ortaklarının, sermaye piyasası faaliyetlerine ilişkin Kurul düzenlemeleri çerçevesinde faaliyet izinlerinden biri veya birden fazlası sürekli veya geçici olarak kaldırılmış yahut borsa üyeliğinden geçici veya sürekli olarak çıkarılmış kuruluşlarda, bu müeyyideyi gerektiren olayda sorumluluğu tespit edilmiş bulunan kişilerden olmaması (ilgililer, bu niteliği taşıdıklarına dair noterce tasdikli beyanda bulunurlar.) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'ndan İzin Alınması ve Dönüşüm İşleminin Tamamlanması MADDE 14- Gayrimenkul yatınm ortaklığına dönüşecek ortaklıklann yetkili organının, portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunmak üzere Kurul'a yaptıkları başvuruyu takiben aldıkları Kurul'un olumlu görüşü ve T.T.K.'na göre istenecek gerekli belgeler ile birlikte Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na esas sözleşme değişikliği izni almak için müracaat etmeleri gereklidir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın iznini takiben, T.T.K. hükümlerine uygun olarak esas sözleşme değişikliklerinin genel kurulca ve ortaklık merkezinin bulun­ duğu yerdeki Ticaret Mahkemesince onaylanması gereklidir. Mahkeme tasdiki gerçekleştikten sonra değişiklik Ticaret Siciline ve T.T.S.G.'nden ilan ettirilir. Kayda Alınma ve Kayda Alınmadan Sonra Yapılacak İşlemler MADDE 15- Gayrimenkul yatınm ortaklığına dönüşen ortaklıklann hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasında ve kayda alınmadan sonra yapıacak işlem­ ler hakkında bu Tebliğin 8,9,10,11 ve 12'nci maddelerinde belirlenen esaslar geçer­ lidir. BÖLÜM III FAALİYETE YÖNELİK İLKE VE KURALLAR Faaliyet Esasları MADDE 16- Gayrimenkul yatırım ortaklıkları: a) Gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarına (gayrimenkul sertifikası ve konut kredileri karşılığında ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetler gibi) yatırım yapabilirler. b) Bina, arsa ve araziden oluşan gayrimenkullere yatırım yapabilirler. c) Gayrimenkuller üzerinde intifa hakkı kurulabilir ve bu hakkı kullanabilirler. d) İlgili mevzuat uyarınca gerekli izinleri alınmış, projesi hazırlanmış, inşaata başlayabilmesi için gerekli belgelerin tam ve doğru olduğu bu Tebliğin Ek Vinci maddesinde belirtilen ekspertiz şirketlerince onaylanmış, gayrimenkule dayalı pro­ jelere yatırım yapabilirler. e) Kira geliri elde etmek amacıyla, bitmiş veya asgari %50'si tamamlanmış gayrimenkullere yatırım yapabilirler. Yönetim Sınırlamaları MADDE 17- Gayrimenkul yatırım Ortaklıkları: a) Kısa vadeli fonlarını değerlendirebilmek amacıyla gayrimenkule dayalı ser­ maye piyasası araçları dışındaki sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilirler. Ancak yatınm yapacakları tutar çıkarılmış sermaye ve yedek akçeleri toplamanın %10'unu aşamaz. b) Borsa veya borsa dışı teşkilatlanmış piyasalarda işlem gören sermaye piyasası araçlarını portföye alım ve satımlarında, bu işlemleri borsa veya borsa dışı teşkilatlanmış piyasalarda yapmak zorundadırlar. c) Hisse senetlerini satın aldıkları ortaklıkların herhangi bir şekilde sermaye­ sine ve yönetimlerine hakim olmak amacı güdemez ve hiçbir ortaklıkta sermayenin ya da tüm oy haklarının %9'undan fazlasına sahip olamazlar. d) Risk sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetleri hariç Türk ve yabancı yatırım ortaklıklannın hisse senetleri ile yatınm fonlannın katılma belgelerine yatınm yapamazlar. e) Altın ve diğer kıymetli maddeler ile yabancı gayrimenkul ve menkul kıymetlere yatırım yapamazlar. f) Kurucu intifa senedi, oydan yoksun hisse senedi, yönetim kurulu üyelerinin seçiminde oyda imtiyaz hakkı tanıyan hisse senedi dışında imtiyaz veren hisse senedi ihraç edemezler. g) Kredi temini amacı dışında, portföyündeki varlıkları rehin veremez, teminat olarak gösteremez ve ipotek tesis ettiremezler. h) Gayrimenkul satışı veya benzeri nedenlerle (a) bendinde belirtilen sınırın aşılması halinde, fazla kısmın en geç 3 ay içinde bu Tebliğin 16'ncı maddesinde belirtilen varlıklara yatınlması gerekir. Bu süre içerisinde yatırım yapılmasının imkansız olduğu veya büyük zarar doğuracağınının belgelenmesi halinde bu süre Kurul tarafından uzatılabilir. ı) Portföyde yer alan varlıkların sigorta ettirilmesi zorunludur. Bu maddenin (a) bendindeki sınırlama gayrimenkul yatınm ortaklığının kuru­ luşunun veya sermaye arttırımlarının Ticaret Siciline tescilinden itibaren 3 ay süreyle uygulanmaz. Porftöydeki Varlıkların Değerlemesi MADDE 18- Gayrimenkul yatınm ortaklıklarının portföye gayrimenkul alım ve satımları ile gayrimenkule dayalı projelere yatınm yapılması durumunda sözkonusu projenin inşaata başlayabilmesi için gerekli belgelerin tam ve doğru olduğunun bu Tebliğin Ek l'inci maddesinde belirtilen ekspertiz şirketleri tarafından hazırlanmış raporlara dayandırılması zorunludur. Aynca, gayrimenkullerin kiraya verilmesi durumunda, kira sözleşmesinin yapılmasından önce kira rayiçlerine ilişkin olarak ekspertiz raporu hazırlatılması ve sözkonusu ekspertiz raporunun her yıl yenilen­ mesi zorunludur. Proje ve kira rayiçlerine ilişkin ekspertiz raporları ile proje ve kira sözleşmeleri, projenin başlamasından veya kira sözleşmesi yapılmasından 15 gün önce Kurul'a gönderilir. Ayrıca, kira bedeli ekspertiz raporunda belirtilen değerden düşük olamaz. Borçlanma Sınırı MADDE 19- Gayrimenkul yatınm ortaklıklan, kısa süreli fon ihtiyaçlannı karşılayabilmek amacıyla, çıkarılmış sermayesi ve yedek akçeler toplamının %25'ine kadar, kredi kuruluşlarından kredi alabilir veya bu sınırlara bağlı olmaksızın borçlanma senedi ihraç edebilirler. Sermaye Artırımlarında Özel Durum MADDE 20- Ani usulde kurulan gayrimenkul yatırım ortaklıkları ile esas sözleşme değişikliği ile gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşen anonim ortaklıklar bu Tebliğ'in 8'inci ve 15'inci maddelerinde belirtilen esaslar çerçevesinde hisse senetlerini Kurul kaydına alınmasından önce aynı sermaye konulması suretiyle sermaye arttınmı yapabilirler. Bu sermaye artırımı için Kurul'un Seri: I, No:13 "Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği" hükümlerine uyul­ maz. Ancak, ayni sermaye arttınmı konusunda bu Tebliğin 19'uncu maddesinde belirlenen esaslara uygun olarak ekspertiz raporu düzenletilmesi ve Kurul'un uygun görünüşünün alınması zorunludur. Hisse senetlerinin halka arzedilmesinden sonra Kanun'un 7'nci maddesinin 3'üncü fıkrası hükmüne uygun olarak ayni sermaye arttınmı yapılamaz. Yönetim Kurulu Üyeleri ve Müdürleri MADDE 21- Gayrimenkul yatırım ortaklıklarında görev alacak yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun T.C. Vatandaşı olmaları şarttır. a) Zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, emniyeti suistimal, sahtecilik, hırsızlık, dolandırıcılık, kaçakçiılık gibi yüzkızartıcı suçlardan dolayı hükümlülüklerinin bulun­ madığının ilgili mercilerden belgelendirilmesi ve Kanun'a muhalefetten dolayı hüküm giymemiş bulunmalan. b) Müflis olmadıklarının, ayrıca sermaye pazarı piyasası faaliyetlerine ilişkin faaliyet izinlerinden biri veya birden fazlası sürekli veya geçici olarak kaldırılmış yahut borsa üyeliğinden geçici veya sürekli olarak çıkarılmış kuruluşlarda, bu müeyyideyi gerektiren olayda sorumluluğu tespit edilmiş bulunan kişilerden olmadıklarının belgelendirilmesi. (İlgililer, bu niteliği taşıdıklarına dair noterce tas­ dikli beyanda bulunurlar) şarttır. Ayrıca genel müdürün yüksek öğrenim görmüş, yeterli mesleki bilgi ve tecrübe sahibi olması şarttır. Mali Tablo ve Raporlar MADDE 22- Gayrimenkul yatınm ortaklığnın mali tablo ve raporlarına ilişkin olarak muhassebe standartlarına ilişkin Kurul düzenlemelerine uyulması zorun­ ludur. Hisse Senetlerinin Şekil ve Kar Dağıtımı Zamanı MADDE23- Hisse senetleri, Kurul'un hisse senetlerinin şekil şartlarına ilişkin düzenlemelerine uygun biçimde bastırılır. Gayrimenkul yatırım ortaklığınca ihraç edilen hisse senetleri kuruluşta yatırım ortaklığının tescil edildiği hesap dönemi itibariyle kar payına hak kazanır. Sermaye arttırımı suretiyle yeni hisse senedi ihraçlarında ise, ihraç edilen hisse senetleri, yeni pay alma hakkının kullanımına ilişkin sirkülerin yayımlandığı hesap dönemi itibariyle kar payına hak kazanır. Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının sermaye arttırımı nedeniyle çıkaracakları hisse senetlerinin satış süresi içinde, yeni pay alma hakkını kullanımına ilişkin sirkü­ lerin yayımlandığı hesap dönemi sona ererse, hesap döneminin son gününü takip eden tarihten başlamak üzere, hisse senetlerinin geçmiş hesap dönemine ilişkin kar payı kuponları iptal edilerek satılır. Aynı esaslar yeni pay alma haklarının kullanılmasından sonra kalan payların satışında verilecek hisse senetleri içinde geçerlidir. Bu hususun izahname ve sirkülerde ortaklara ve tasarruf sahiplerine belir­ tilmesi zorunludur. Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kar dağıtımlarında Kanun'un 15'inci mad­ desi ve Kurul tebliğine uymaları zorunludur. Kar dağıtımında kıstelyevm esası uygu­ lanmaksızın mevcut paylann tamamı eşit şekilde kar payından yararlanır. Sirkülerin İlan Edileceği Gazeteler MADDE 24- Gayrimenkul yatırım ortaklığının hisse senetlerinin halka arzında yayımlanacak sirkülerin ilan edileceği gazete halka arzdan çok sayıda kişinin ha­ berdar olmasını sağlayacak şekilde seçilir ve kayıt öncesinde Kurul'a bildirilir. Gayrimenkul yatırım ortaklığı, sirküleri günlük yayım yapan en az iki gazetenin Türkiye baskısında ilan ettirir. Kurul, Kanun'un 7'inci maddesinin son fırkasındaki amaç ve yetki uyarınca, ilanların yapılacağı gazetelerin değiştirilmesini ve gerektiğinde yurt dışında ilan yapılmasını isteyebilir. İlan ve Reklamlar MADDE 25- İlan ve reklamlar Kurul tarafından devamlı olarak izlenir ve gerek­ tiğinde Kurulca durdurulabilir. Pay satışlarında yayımlanacak ilan ve reklam metinleri yayım tarihinden en az 10 gün önce Kurul'a sunulur. İlan, reklam ve her türlü açıklamalarda izahname ve sirkülerde yer alan bilgilere aykırı düşecek herhangi bir bilgiye yer verilemez. Kurul, gerek gördüğünde metinlerde değişiklik yapılmasını ilgililerden isteyebilir. Kurulca istenen değişiklikler yapılmadan metinler yayımlanamaz. Sözkonusu reklam metinlerinde, halka arza ilişkin izahnamenin temin edileceği yerler ile sirkülerin ilan edildiği gazeteler ve tarihleri belirtilir. Sirküler yayımlanmadan ilan ve reklama başlanamaz. Gazeteler yoluyla yayım yapılmak istendiği takdirde, yapılacak ilk ilan ve reklamların sirkülerle aynı gazetelerde ve aynı tarihlerde yayınlanması zorunludur. Bu uygulamada, ilan ve reklamlar sirkülerden daha büyük ebatda yayınlanamaz. İzleyen günlerde ise, sirkü­ lerin ilk yayımlandığı gazetenin tarihini belirtmek ve ilk ilan ve reklamın ebadını aşmamak şartıyla, ilan ve reklama devam edilebilir. Bunlara ilişkin gazetelerin birer nüshası ilk yayını izleyen altı iş günü içerisinde Kurul'a gönderilir. BÖLÜM IV ÇEŞıTLı HÜKÜMLER Bilgi Verme MADDE 26- Gayrimenkul yatırım ortaklıkları a) Gayrimenkul alım satım işlemleri, proje ve kira rayiçlerine ilişkin olarak hazırlanan, bu Tebliğin 19'uncu maddesinde belirtilen ekspertiz raporlannı kendi­ lerine teslim tarihini izleyen işgünü içinde Kurul'a göndermek. b)Portföyün %10'unu aşan alım-satımlarda Kurul'a bilgi vermek, c) Ani kuruluş veya dönüşüm işlemlerini izleyen en geç altı ay içinde varlık portföyünü oluşturmak ve portföyün terkibi hakkında portföyün oluşturulmasını izleyen bir hafta içinde Kurul'a ve ortaklarına bilgi vermek. d) Portföyündeki varlıkları Kurulca belirlenecek ilke ve esaslara göre değerlemek ve porftöydeki varlıkların ayrıntılı bir dökümü ile portföy değerini ilk dönemler itibariyle Kurul'a iletmek, portföy yapısı ile değerini ortaklık merkezi ile şubelerinde ortakların incelemesine sunmak, e) 23'üncü madde ve hükmüne uyarak düzenleyecekleri portföydeki varlıkların türleri bağımsız denetim öngörülen mali tabloları bağımsız denetim raporu ile birlik­ te Kurul'un ilgili Tebliğleri çerçevesinde kamuya açıklamak ve Kurul'a göndermek, zorundadırlar. Kurul, gayrimenkul yatırım ortaklığının denetimi, gözetimi ve izlenmesine yönelik her türlü bilgi ve belgeyi isteyebilir. Sözkonusu bilgi veya belgelerin gayri­ menkul yatınm ortaklığı yetkililerince istenmesini takip eden 6 işgünü içerisinde Kurul'a verilmesi şarttır. Unvana İlişkin Yasak MADDE 27- Kanun hükümleri ve bu Tebliğ esaslarına göre kurulan veya faaliyet gösteren gayrimenkul yatırım ortaklığı dışında hiçbir kuruluş, ticaret unvanında veya ilan ve reklamlarında içinde yeraldığı sektörün faaliyet alanı belir­ tilmeden "Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı" veya aynı anlama gelebilecek başka bir ibareyi kullanamaz. Fona Yatırılacak Ücret MADDE 28- Kuruluş ve gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşme aşamasında, gayrimenkul yatınm ortaklığının başlangıç sermayesini temsil eden hisse senetleri ile sermaye artırımı suretiyle nakit karşılığı ihraç edilecek hisse senetlerinin %0,3'ü (bince üçü) oranındaki ücret, Kanun'un 28'inci maddesi uyarınca hisse senetlerinin kayda alınmasındnan önce Kurul'un T.C. Merkez Bankası Ankara Şubesindeki 350.109.000 sayılı hesabına peşin olarak yapıtılır. Uygulanacak Diğer Hükümler MADDE 29- Gayrimenkul yatınm ortaklıklarının hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasında bu Tebliğe de hüküm bulunmayan hallerde, sermaye artırımı yoluyla hisse senetlerinin halka arzı sözkonusu ise. Seri; I, No:13 "Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına İlişkin Esaslar Tebliği"; mevcut hisselerin halka arzı sözkonusu ise, Seri:l, No:14 "Hissedarlann Ellerinde Bulunan Hisse Senetlerini Halka Arzetmelerine İlişkin Esaslar tebliği" hükümlerine uyulur. Gayrimenkul yatırım ortaklıklannın bu Tebliğ'in 19'uncu maddesindeki esaslar çerçevesinde diğer menkul kıymet ihraçları ise Kurul'un ilgli Tebliğ hükümlerine tabidir. Yürürlük MADDE 30- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 31- Bu Tebliği Kurul yürütür. (EK MADDE 1)- Bu Tebliğ uyarınca gayrimenkul yatırım ortaklıklarının port­ föyünde varlıkların değerlemesinde ve kira rayiçlerinin belirlenmesinde görevlendirilebilecek ekspertiz şirketleri ekli listede gösterilmiştir. Kuruluşun Ticaret Unvanı Adresi Gayrimenkul Ekspertiz ve Değerlendirme A.Ş. Büyükdere Cad. No:45 80670 Levent/istanbul Vakıf Gayrimenkul Ekspertiz ve Değerlendirme A.Ş. (Seri:VI, No:8 sayılı Tebliğ ile ilave edilmiştir) EbuzziyaTevfik Sok. No: 19/1 Çankaya/ANKARA