Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞU* 1 Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü A) – OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞ DÖNEMİ XIII. yy Anadolusu’nun siyasi çehresini şekillendiren Anadolu Türk Beyliklerinden en önemlisi Osmanlı Beyliğidir. Bu Türk beyliğinin Oğuzların sağ kolunu meydana getiren Gün Han boyuna bağlı kayılardan olduğu yapılan araştırmalar ile sabitleştirilmiştir. Osmanlı beyliğinin nerede ve nasıl kurulduğu konusuna geçmeden, bu beyliği kuran Türklerin menşei, Andoluya gelmeleri, yerleşmeleri, reisleri ve etnik menşelerini açıklamak daha yararlıdır. Osmanlıların menşei ; Oğuz Han destanı, Türklerin Tarih sahnesine çıkışını ve büyük devlet haline gelişlerini anlatmaktadır. Efsaneye göre Oğuz Han’ın iki ailesinden üçer çocuğu dünyaya gelmişti. Büyük oğulları Gün Han, Ay Han, Yıldız Han Oğuzların Bozoklar denilen sağ kolunu; Küçük oğulları Gök Han, Dağ Han, Deniz Han ise Üçoklar denilen sol kolunu idare ediyorlardı. Türk illeri, Oğuz Hanın ölümünden önce bu altı oğul arasında paylaştırılmıştı. Daha sonra oğullarından her biri dörder erkek evlat sahibi olmuş. Bunlarda oğuzların 24 boyunu meydana getirmişlerdir. Osmanlı Devletini kuran ve onu cihan devleti haline getiren Türklerin Kayı neslinden geldiği kabul edilmiştir. Bu konudaki en eski kayda Yazıcıoğlu Ali tarafından yazılıp Sultan Murada takdim edilen “Tarih-i Ali Selçuk” adlı eserde rastlanmaktadır. Bu eserden önce Osmanlıların menşeini gösteren herhangi bir eser yazılıp yazılmadığı ise bilinmemektedir. Zira Ankara savaşı sonrasında Bursa ya kadar gelen Timur orduları o güne kadar toplanmış arşiv vesikalarının büyük bir kısmını yakmıştır. Kayının manası muhkem, kuvvet, kudret, sahibi demektir. Ongunu Şahin denilen kuş olup damgası “ IYI” şeklinde iki ok ile bir yaylı oktur. Kayı boyunun Anadolu’ya hangi tarihlerde geldikleri ise bilinmemektedir. A-I) KAYI HAN KABİLESİNİN TÜRKİSTANDAN ÇIKIŞI VE ANADOLUYA GELMELERİ, YERLEŞMELRİ. Kayı boyu guz denen Türkmen kabilelerindendir önce Selçuklularla birlikte Maveraünnehire gelip bir müddet onlarla Semerkant ve Buhara civarında oturdular. Bütün guz kabilelerinin üzerine İsrail ibni Selçuk bin Yakup hakimdi. * Bu çalışma yazar tarafından Çankırı Karatekin Üniversitesi Tarih Bölümü Osmanlı Tarihi-I dersleri için ders notu olarak hazırlanmıştır. 1 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Hicri 400 (1009) yılında Mahmut bin Sebüktegin İsrail bin Selçuktan şüphelenip onu hapis edince guz kabileleri dağıldılar. Her tarafı tahrip edip yağmaya başladılar. Her kabile kendi içlerinden gelen birini reis seçti. Osman Gazinin kabilesi olan Kay hanlı Horasan diyarında Merviş Şah Cihan kazalarından Mâhân havalisinde bulunuyordu. Osman Gazinin atalarından birini kendilerine reis olarak seçtiler. Selçuklu sultanlarına tabi oldular. Selçuklu Sultanlarının kuvvet ve kudretlerini kaybedinceye kadar Selçuklu Devletine bağlı kalan Kayılar Selçuklu Sultanlarının zayıflamasından sonra istiklallerini ilan ettiler. 1219 da Moğolların Merv ve Mahan havalisini istila etmeleri üzerine Celaleddin Harzemşah ile Azerbeycana ve Doğu Anadolu ya göç ettiklerinde Kayıların kuvvetli oldukları anlaşılmaktadır. Doğu Anadolu da Ahlat bölgesine yerleştiler. Bir müddet burada kaldıktan sonra Moğolların bu bölgeye saldırmaları üzerine Kayı Alp oğlu Süleyman Şah önce Erzincan havalisine göç etmiş birkaç yıl burada yaylak ve kışlak tutmasa da bu bölgede sürüler ve hayvanlar için yeter ölçüde otlak bulunamadığından eski yurtlarına dönebilmek için önce Halebe doğru inilmişse de Süleyman Şahın atının Fıratı geçerken tökezlemesi sonucu sulara gömülmesi ile Süleyman Şah ta boğuldu ve cesedi çıkartılarak Caber kalesi civarına defnedildi.Süleyman Şahın yetişkin dört oğlu vardı. Sungur Tekin ile Gün doğdu kabile halkının bir kısmı ile asıl yurtlarına döndüler. Ertuğrul gazi ile kardeşi Dündar Alp din yolunda mücadele edebilmek için Pasin ovasında Sürmeli çukurda yart tuttular. A-II) ERTUĞRUL GAZİNİN RUM DİYARINA GELİŞİ Ertuğrul Gazi gaza ve cihada niyet ederek 1232 – 1233 yıllarında en büyük oğlu Savcı Bey diye tanınan Saru batıyı Rum ülkesi sultanı Selçuklu soyundan Keyhüsrev’in oğlu Alaaddin Keykubatın huzuruna göndermiş dileğini bildirerek boyunun konacağı ucun açıklanmasını istemişti. Sultan Alaaddin kendi ayaklarıyla olan bu gelişi gerçek mutluluğa ve devlet kuşunun kanatlanmasına aracı olarak gördüğünden onlara Ankara ucu üzerinde Karaca dağı ayırmış yaylak v kışlak tutacakları yerleri de gösterdi. Bunun üzerine Ertuğrul Gazi yanında beş yüze yakın yiğit atlı olduğu halde sözü edilen bölgeye giderken oy birliği ile söylendiğine göre kötü töreli Moğollarla savaşa tutuşan Sultan Alaadin in ordusu ile karşılaştı. Selçuklu ordusu sayıca çok üstün olan düşman ordusu karşısında ümidini kesmiş bulunuyordu. Ertuğrul gazi durumu yakınları ile tartıştı çoğu kurtuluş yolunu tutmayı uygun bulmakla kazanacak tarafa yardım etmeyi doğru görmüşlerse de Ertuğrul gazi yaradılışındaki yiğitlik kanındaki insanlık gereği hareket ederek “alçaklık alçaklara özgüdür, kazananları tutmak yenilmişlerin harcıdır. Kazanana yardım etmek gönül doyurmaz” diyerek doğru olan yolu tutmuş ve bütün gücünü ortaya koyup yenilgiye uğrayan yöne koşunca Moğol ordusu bozguna uğratmıştır. Ertuğrul Gazi Bizans sınırında bir uç beyi olduktan sonra Eskişehir, Bilecik, Kütahya illerinin sınırlarının birleştiği topraklara gelmiş ve Ankara yakınlarındaki Karaca dağ bölgesini yurt edinmiştir. Müslüman Devletlerin bu devirlerdeki prensibi düşmanlarını daima kontrol altında tutmak ve düşmandan gelebilecek saldırıları önlemek içinse uçlara önem vermekti, İslamiyet’e hizmet düşüncesi ile gaza ve cihat yapmak isteyenler, gaziler bu uçlara yerleştirilirdi. Bu uygulama Anadolu Selçuklularında da görülebilmekte olup böylece sınırlar güvence altına alınmış oluyordu. Ertuğrul Gazi uç beyi olmasına rağmen doğrudan merkeze bağlı olmamış, büyük bir ıç beyliği olan Kastamonu’da ki Çobanoğullarına bağlı idi. Bir müddette Germiyanoğlu Uc 2 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN beyliğine bağlı olmuş Osman Beyin beyliğinin ortalarına doğru Konya’ya bağlanmış büyük bir uç beyliği olmuştur. A-III) ERTUĞRUL GAZİNİN BABASI MESELESİ Osmanlı hanedanına ait meçhul noktalardan biri Ertuğrul Beyin babası meselesdir. Elimizde kuruluş devrine ait eski vakayinameler bulunmadığından uzun zamandan beri yapılan tetkikler henüz kesin bir netice vermemiştir. Bazı Tarihçiler Ertuğrul Beyin babasının Süleyman Şah olduğunu kabul ederlerken, bazı tarihçiler yeni yapılan araştırmaların sonucu olarak Gündüz Alp olduğunu kabul etmektedirler. Behçet-üt Tevarih’ten başlayarak Aşık Paşazade Neşri Oruç Bey, Konyalı Mehmet bin Hacı Halil, İdris-i Bitlisi, Bayati Lütfü Paşa, Muhyiddin Cemali, İbn-i Kemal ve Hoca Saadeddin gibi eski müverrihler Ertuğrul Beyin babası olarak Süleyman Şahı göstermişlerdir. Bu eserlerdeki Süleyman şahın Fırat nehrini geçerken boğulduğunu ve orada defnedildiğini buraya Türk mezarı ismi verildiği hadisesinin tarihi hakikatlere uygun olup olmadığı şüpheli olup daha ziyade Anadolu Selçuklularının ceddi Kutalmışoğlu Süleyman Şahın macerasına benzediği görülüyor. Elimizdeki bazı tarihi kaynaklar Tevki-i Mehmet Paşa tarihi, Enveri’nin Düsturnamesi, Ruhi’nin Âl-i Osman tarihleri Ertuğrul gazinin babasını Gündüz Alp Olarak göstermektedir. Yapılan tetkiklerden Ertuğrul gazinin babasının Gündüz Alp olduğu bu nedenle oğluna babasının ismini vermiş olduğu sanılmaktadır. Gündüz Alp’in babasının Gök Alp, onun babasının Sarkuk Alp onun babasının Kayık alp olması ihtimali kuvvetlidir. Gündüz Alp, Artuk Arslanın (1201-1239) emrettiği bir misyon için 200 km güney batıya inip Cabere gelmiş olabileceği; Bu misyonda başarılı olamayan Kayı aşireti reisi Gündüz Alp vefat etmiş oğlu Ertuğrul Gazi başkanlığında Erzincan civarına gelinip 10 Ağustos 1230 Yassıçemen muharebesinde Alaaddin Keykubata yardım ettiği rivayeti de vardır. Bizans sınırına yerleşmiş olan Ertuğrul Bey derhal faaliyete geçti. Kayılardan önce bu bölgeye yerleşmiş olan gaziler, Alpler Ertuğrul beyin etrafında toplandılar. Doğudan gelen Horasan erenleri târikat propagandaları Osmanlıların sayısını günden güne arttırmakta idi. Ertuğrul Bey Söğüt, Domaniç ve Ermeni derbendi bölgelerine akın üstüne akın yaptı. Bu sırada İznik İmparatorunun Anadolu’yu ele geçirmek istemesi üzerine I. Alaaddin Keykubat harekete geçti Sultan önü taraflarına geldi. Ertuğrul Gaziyi öncü kuvvetlerin başına geçirdi. Yenişehir ovasında Bizanslılar ve Aktav Tatarları bozguna uğratıldı. Savaş sonrasında Karaca Hisar kuşatılmış ise de doğudan Moğolların Selçuklu topraklarına girdiğini öğrenen Selçuklu sultanı Karacahisarın fethi görevini Ertuğrul Beye bırakarak geri döndü. Ertuğrul Gazi uzun bir kuşatma sonrasında Karacahisarı fethetti, tekfuru da esir etti, ele geçen ganimetlerin beşte biri ile tekfuru da Selçuklu Sultanına gönderdi. Selçuklu Sultanı Ertuğrul Gaziye Söğüdü kışlak, Domaniç ve Ermani Derbentini de yaylak olarak verdi. Anadolu Selçuklu devleti günden güne zayıflarken Ertuğrul Gazinin kendi çapında kuvvet ve kudreti günden güne arttı, 1281 yılında 90 yaşını aştığı bir sırada vefat etti. Vefatı Gıyaseddin Keyhüsrevin saltanatının son yıllarına rastlar. Geriye Gazi Osman Bey, Gündüz Bey ve Savcı Bey adlarında üç oğlu kalmıştır. Kabri Söğüt kasabasındadır. 3 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN B) OSMAN GAZİ DEVRİ (1283 – 1326) Osman Gazi Ertuğrul Gazinin en küçük oğlu olup babasının hastalandığı son günlerinde onun yerine vekalet etmiş ve liderlik kabiliyetini ispatlamıştı. Ertuğrul Beyin ölümü üzerine emri altındaki kayılar ve diğer aşiretler Osman Gaziyi aşiret reisliğine getirdiler. Osman bey aşiret reisliğine geldiğinde yirmi üç yaşında olup amcası Dündar Bey onun reisliğine ilk zamanlar muvafık bulmuşsa da, Osman Gazinin reisliğini çekemeyen aşiret reislerinin kışkırtmaları ile Dündar bey münasip bir fırsat beklemiş, hatta Bilecik ve Yar hisar tekfurlarının Osman Gaziyi öldürmek için tuzak kurduklarını bilen Dündar Bey Osman Gaziye bu tuzağı haber vermemiş, 1298 de bu tuzağı bastıran Osman Gazi Bilecik tekfurunun yakalanmasını engellediği için Amcası Dündar beyi okla öldürtmüştür. Amcasının muhalefetini böylece bertaraf eden Osman Beyin lakabı “Fahrettin” olup bazı eski tarihlerde “Kara Osman Bey” “Osman Şah” olarak geçer. Osman Gazi yalnız Türk Tarihine değil Dünya Tarihine de yön vermiş devlet kurucularından olup Türklerin devlet kurmak ve teşkilatlandırmaktaki eşsiz kabiliyetini temsil eder. Babasından aldığı 480 km’lik mirası 1324-1326 da elde edilen zaferler sonucunda 1600 km ye çıkarmıştır. Osman Gazi aşiret reislerine lider olabilecek yegane insanın kendisi olduğu yaşayışı, hareketleri ve şanlı fetihleri ile ispatlamıştır. B-I) OSMAN GAZİ DEVRİNİN SİYASİ OLAYLARI Selçuklu Sultanı Osman Beye 1284 de gönderdiği fermanla bunu meşrulaştırmış ve Osman beyi Aşiret reisi olarak kabul etmiştir. Anadolu’nun kuzey batı bölgesinde Bizanslılara karşı tehdit edilen uclarda Müslüman Alplerin ve gazilerin başı olduğu kabul edilen Osman Bey babasının ölümünden sonra tamamen İslami bir gayeye hizmet eden lider olarak çıkmıştır. Osman Gazi babasının siyasetine sadık kalmış önceleri Bilecik Tekfuru ile dost kalmış, bu arada İnegöl Tekfuru Niccola ile mücadeleye girmekten çekinmemiştir. İnegöl tekfuru Osman Beyin, Kayı boyunun başına geçmesini büyük bir tehlike saydığından , çevresindeki Türk aşiretlerini devamlı rahatsız ediyordu. Samsa Çavuş inegöl tekfurunun kötülüklerinden bıkarak aşireti ile Mudurnu taraflarına çekildi. Osman Bey İnegöl tekfurunun yapmış olduğu bu hareketi cezalandırmak istemiş Akçakoca, Gazi Abdurrahman, Tuğrul Alp, Konur Alp ve Aygul Alp ile konuşarak inegöl kalesini ele geçirme kararı almıştı. İnegöl Tekfuru Niccola İnegölü zapta gelen Kayı toplumunu Ermeni beli, Ermeni Pazarcığında “Pazar köy” pusu kurmak sureti ile bozguna uğrattı. Bu savaşta Saru Batu beyin oğlu Akçakoca şehid oldu. Osman Bey bu durum üzerine İnegöl civarındaki Kolça kalesine hücum edip halkını esir etmişse de Bir şey elde edemedi. İki üç yıl sonra Domaniç yakınlarındaki Ebizce “Eğrise” de Rum kuvvetlerine karşı tekrar mücadeleye girişildi. İnegöl tekfuru Karaca Hisar tekfuru ile anlaşarak karşı koymuşlarsa da 1288 de yapılan bu mücadelede Saru Batu( Savcı Bey) Bey şehit düşmesine rağmen Rumlara karşı zafer kazanıldı. Bu zafer üzerine II. Gıyasüddin Mesud Osman Beye bir berat göndererek Söğüdü ona tımar olarak vermiştir. Osman Bey bu berat üzerine İnegölü de ele geçirmek üzere yeniden harekete geçmiş ve ani bir baskınla Tekfur Niccolayı öldürerek kalesini almıştır. 1289 da Osman Beyin bu başarısı üzerine devrin Anadolu Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat Osman Beye Koca Balaban vasıtası ile bir berat berberinde istiklal alameti sayılan Tuğ “alem, Bayrak” kılıç ve gümüş takımlı at göndermiş Osman Beyi Söğüt 4 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN İle Eskişehir’i içine alan bölgeye bey tayin etmişti. Bu beratı merasim ile okutan Osman Bey cevabını Turgut Alp ile göderdi. Osman Gazi 1291 de inegöl tekfuruna yardım eden Karaca hisar üzerine yürüdü. Tekfur büyük bir şaşkınlık içine düşerek kaleyi Osman beye mukavemet etmeden teslim etti. Osman Bey Karacahisarın fethi sırasında elde ettiği ganimetin 1/5 ini kardeşinin oğlu Aktimur ile Konya ya gönderdi. Geri kalanını gazilere dağıtıp, gazilerin boşalan evlerini gazilerine dağıttı. İlk merkez olarak kabul edilen karacahisarın kilisesi camiye çevrilmiş Şeyh Edebalı nın öğrencilerinden ve ulemadan olan Dursun Fakih Osmanlı kadısı olarak tayin edilmiştir. Dursun Fakih ilk olarak hutbede Osman Beyin adını zikretmiştir. Osman bey Karacahisarı beyliğinin başkenti yaptı ve beyliğinin ilk teşkilatını burada meydana getirdi. Halkın davalarına bakmak için Cuma günleri tek hakimli mahkeme kurduğu din ve milliyet farkı gözetmeksizin burada ve civarlarında kurulan Pazar yerlerinde ticaret yapılmasına müsaade ettiği ve Pazar eşyalarına da belirli bir vergi koyduğu belirtilmektedir. Osman Gazi bundan sonraki yaptığı akınları bir plan dahilinde gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Sakarya nehri kuzeyindeki bölgeye yapılan akınlar Köse Mihail’in öncülüğünde bir sistem dahilinde gerçekleşti. Bütün akınlara Ertuğrul Gazinin kumandanlarının katılmasına dikkat edildi. Bu akınlar Göynük, Taraklı yeniçeri ve Mudurnu bölgelerine gerçekleştirilmiş ve bu sayede bir çok ganimet gazilerin eline geçti. Osman gazi elde edilen yeni yerlere kendisine ilhak eden köylü ve şehirli Türkmenleri yerleştirdi “Bu siyaset Kanuni devrine kadar devam etmiştir” B-II) BİLECİĞİN ZAPTI (1299) Osman Gazinin günden güne kuvvetlenmesini ve genişleme hareketini dikkatle takip eden Rum Tekfurları Osman Gaziyi hile ile öldürmeyi planladılar. Aralarında birlik kurdular. Harmankaya hakimi Köse Mihail’ide aralarına almak istediler. Yaptıkları plana göre Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer evlendirilecek, evlenecek olan Bilecik tekfurunun Bilecik civarındaki çakır pınarındaki tertip ettiği düğünde Osman Beyi bir suikast ile ortadan kaldırmaya karar verdiler. Bu plan Köse Mihail tarafından Osman gaziye bildirilmiş Osman Gazide Bilecik tekfurunun çakır pınarına gittiği bir sırada kadın kıyafetine soktuğu kırk gazi ile ( O zamana kadar Osmanlılar yaylaya çıkarken ağır eşyalarını Bilecik kalesine emaneten bırakır dönüşte hediye vererek eşyaları alırlardı) yaylaya çıkacakmış gibi eşyalarla Bilecik kalesine göndermiş ve kısa bir zaman içerisinde de Bilecik zaptedilmiştir. Arkadan Kaldırım derbentinde pusu kurarak düğünden dönen tekfur maiyeti ile birlikte öldürüldü. Şaşkınlıktan istifade ederek Yarhisar kalesini zaptetti (1299) Yarhisar tekfurunun kızı olan gelin “OliveraHalophirg Müslüman olmuş ve Nilüfer adını alarak Orhan Gazi ile Nikahlanmıştır. ( Bu izdivaçtan Sultan I. Murat ve Rumeli Fatihi Süleyman Şah dünyaya gelmiştir) Osman Gazi Turgut Alp’in kuşattığı İnegöl üzerine yürümüş birlikte burayı da fethetmişlerdir. Osman Gazi ve kayı boyu kısa bir zamanda büyük başarılarla sınırlarını genişlettiği bugünlerde yeni iltihaklarla kuvvetlendiği anlaşılmaktadır. Zira Moğolların Anadolu da giriştiği tahribat , koydukları ağır vergiler yüzünden yerleri ve yurtlarını terk eden bir kısım şehirli ve köylü halk ile bazı kılıç erleri Osman Beyin hakim olduğu bölgeye sığındıkları gibi Moğollara bağlanmak istemeyen Türkmen boyları beyleriyle birlikte uç bölgesine doğru harekete geçmişlerdi. Osman Gazi bu yeni gelenlerin tesiriyle “sen Kayı Han neslindensin, Kayı Han Oğuzlarından sonra han olmaya layıktir Gün Hanın vaziyetine göre hanlık Kayı han soyuna düşmektedir Selçuk Sultanlığı yıkıldı Tatarlar galip geldi artık sizin han olmanız gerekir. 5 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Sende hanlığa liyakat var ittifak edelim zira saltanat ittifak ile olur biz san itaat ediyoruz seni han tanıyoruz” 1299 da istiklalini ilan etti. Uzun bir merasim ile Türkmen boy beyleri ile Anadolu Selçuklu Devleti bölgesinden gelenler Osman beye, Oğuz Han töresine göre tabiyet ve sadakat yemini etmişler birer, birer onun önünde diz çökmüşlerdir böylece Osman Bey fiilen ve hukuken devlet reisi oldu. Osman Gazi bundan sonra devletin teşkilat işleri ile meşgul oldu savaşlarda yararlılık gösteren gazilerle beylere tımarlar tahsis etti. Fethedilen kalelere subaşı, kadı, dizdarlar tayin etti. Köylere de tımar karşılığı sipahiler yerleştirdi. Bilecik kalesiyle havalisinin mahsulünü ailesinin geçmişine tahsisi etti. Oğlu Alaaddin Paşa ile Annesini ve kayınpederi Şeyh Edebalı yı burada bırakarak oğlu Orhan Beye Sultanönü (Karacahisar), büyük kardeşi Gündüz Beye Eskişehir, Aygut Alp’e in-önü, Hasan Alp’e Yarhisar, Turgut Alp’e Ayna-göl (İnegöl)’ü tımar olarak verdi. Bilecik’in fethi yalnız tehlikeli bir düşmanı ortadan kaldırmamış demir madenleriyle meşhur bu şehir Türk Fatihlerine iktisadi bir üstünlük elde ettirmiştir. B-III) KOYUNHİSAR SAVAŞI (1302) Osman Gazi 1301 de kuzey ve kuzeybatı istikametinde harekete geçerek yenişehir ve köprü hisarı fethetti. 1303 de İznik üzerine hareket edilmiş yolda Marmara kalesi “Marmaracık” alındı bir müddet sonra iznik kalesi önüne gelen Osman Bey müstehkem olan bu kaleyi fethedemedi civardaki köy ve kasabalara akınlar düzenledi İznik kalesini baskı altında tutmak için güneydeki dağın eteğinde kale inşa ettirmiş kale kumandanlığına Taz Ali getirildi. Böylece kale daima abluka altına alındı. Osman gazinin bu son teşebbüslerinden haberdar olan ve endişeye düşen Bursa tekfuru komşu tekfurlarla ittifak kurmak için harekete geçtiler. Onun öncülüğünde Andranas (Orhaneli) kale “Bursa’nın köylerinden” ve Kastel tekfurları yeni birlik kurmuşlar bu arada Bizans İmparatoru II. Anronikos Paleologos Osman Gazi problemini halletmek için 2000 kişilik bir orduya general muzalon kumandanını da gönderdi iki kuvvet İznik Gemlik arasındaki Bafeum (Koyunhisar) da karşılaştı yapılan muharebede Rum kuvvetleri ağır bir mağlubiyete uğratıldı. Bu savaşta Gündüz Beyin oğlu Aydoğdu bizzat Andronikos tekfuru tarafından şehit edildi (27.Temmuz.1302) bu mücadelede Kastel ve Betnos tekfurları öldüler. Bursa ve Andronikos tekfurları kendi kalelerine çekildiler bu arada Lapodion (Ulubat) tekfuruna sığınan Kefe Tekfuru ele geçirilip katledildi. Bu savaş sonunda Kastel Osmanlıların eline geçti. 1308 de Aygut Alpin oğlu Kara Ali Ulubat havalisindeki Galias adasını aldı.(Apolyon gölünde bulunan adacıklardan kız adasıdır) Koyun hisar muharebesi neticesinde Bursa’nın kuzey tarafı müstesna olmak üzere şehrin üç taraftan yolu kesilmiştir. İzmit yolu da Türklere açılmıştır. Osman Gazinin atlı kuvvetleri Bursa önüne kadar akın yapıyordu. Bizans İmparatoru gerek Osman Gazinin gerekse Aydın, Saruhan ve Menteşe beylerinden endişe duymuş, İlhanlı hükümdarı Olcaytu Hana kız kardeşi Marayı vererek onun yardımını alacağını ümit ediyordu.1305 de onun bu girişimi bir netice doğurmadı zira İlhanlılar dahili karışıklı yanında Memlüklülerle uğraşıyordu. Bu arada Osmanlı akınları daha da sıklaşmaya başladı İznik civarındaki Tricoco (Karahisar- Temmuz-1308) fethedildi. 6 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN BAŞARI • 1302 Bapheus (Koyunhisar) Savaşı •(Pchymeres ve Tevarih-i Ali Osman) B-IV) OSMAN GAZİNİN DİĞER FETİHLERİ Osman Gazi bundan sonra bir sitem dahilinde hareket etti. İznik ve Bursa işleri ile uğraşırken Karaca hisar Moğolların baskısına uğrayınca Orhan Gazi buraya yetişerek Moğolları kılıçtan geçirip bir kısmını da esir etti. Osman Gazi ise Müslüman olan Kös Mihail ile hareket ederek Lefke (Osman eli) Mekece, Akhisar, Gevye ve Gölpazarı tarafındaki leblebici hisarlarına akınlar yapılarak tekfurları itaat altına alındı. 1313 – 1314 seneleri arasında Gevye, Akhisar fethedildi. 1315 de Bursa hisarı üzerine yürüdü. Bursuk adındaki tekfurun idaresinde olan Bursa hisarının hucum ile fethedilemeyeceğini anladığı için burayı daima baskı altında tutmak için biri kaplıcalar diğeri dağ tarafında olmak üzere iki hisar yaptırıldı. Kaplıca tarafına kardeşinin oğlu Aktimur, dağ tarafındaki bölgeye de Balabancığı Kale komutanı (Dizdar) olarak tayin edildi. Böylece Bursa ya on seneden fazla sürede dışarıdan imdat ve yiyecek sokulması önlendi. Bu arada Bursa da ki bazı Hristiyan köylü tekfurdan ümitlerini kestikleri için Osman Beye bağlanıp Cizye vermeye başladılar. 1230 yılından itibaren bilhassa Bizans tekfurlarına karşı girişilecek olan akınlara Osman Gazi hastalığı (romatizma) dolayısı ile katılamamış yerine Orhan Beyi vekil tayin etmiştir. Nitekim Sakarya nehri ile Karadeniz sahili arasında bulunan kalelerin fethinde mühim roller oynayan Akçakoca, Samsa çavuş, Konur alp 1320 den sonra birer uç beyi olarak Orhan Beyin emrinde sefere çıkmışlardır. Bunlardan Akçakoca’nın, Sakarya nehrinin batısından İzmit’e kadar fethettiği yerlere sonradan Koca ili (koca eli) adı verilmiştir. 7 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN B-V) BURSANIN FETHİ VE OSMAN GAZİNİN VEFATI Orhan Bey uç beylerinin yardımı ile Bursa’nın İstanbul ile irtibatını ve yardımını sağlayan Mudanya’yı gemlik üzerinden hücumla fethetti (1321). Orhan Gazi babasının isteği üzerine on senedir abluka altında bulunan Bursa’nın fethine önem verdi. Beraberinde Köse Mihail, Turgut Alp, Şeyh Mahmut Gazi, Şeyh Edebalı, Kardeşi Ali Şemseddin oğlu Ahi Hasan olduğu halde harekete geçmişti. Onun bu hareketi Anadolu’nun bu bölümünde büyük bir havanın meydana gelmesine neden oldu Gaza ve cihat yapmak için pek çok insan uçlara koşmuş idi. Orhan Gazi sayıları 5000 i bulan bir kuvvetle 1325 senesinde Yenişehir ovasından harekete geçti. Yolu üzerindeki Androsonu alarak kaleyi yıktıktan sonra Bursa önlerine geldi. Pınarbaşı mevkiine karargah kurdu. Orhan Gazi Türk geleneği icabı Bursa Tekfuruna Köse Mihail’i göndermiş ve teslim olmaya davet etmiştir. Bursa tekfuru Bursalıların götürebilecek kadar mallarını götürmelerine müsaade edilmesi sonucu teslim oldu. Anlaşma gereği Bursa hisarının kapıları açılarak hisara ilk önce Ali Şemseddin oğlu Hasan girdi. Daha sonrada Orhan Bey gazileri ile birlikte şehre girdi (6.Nisan.1326). İlk Cuma namazı bir manastırda kılınmış şehir temizletilmiş, sahipsiz kalan evler gazilere dağıtılmış evlerinde kalan Hristiyanlara ise adaletle davranılmıştır. Şehre bir dizdar ile subaşı tayin eden Orhan Gazi gazilerle birlikte ölüm yatağında bulunan babasının yanına dönmüştür. Osman Bey Bursa’nın fethi haberini aldıktan sonra çok yaşamamış oğlu Orhan Beye devlet idaresi hakkında tavsiyelerde bulunduktan sonra kendisinin Bursa da Gümüşlü Kümbete gömülmesini vasiyet ederek 69 yaşında 43 yıllık liderlik sonunda vefat etti. C) OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞUNU VE GELİŞMESİNİ HAZIRLAYAN SEBEPLER 1)- Coğrafi Konum : Osmanlıların yerleştikleri hudud devletin kurulmasında ve gelişmesinde çok faydalı olmuş, Anadolu’yu kasıp kavuran Moğolların tesir sahasının dışında kaldı. Bizans devletinin kısmi olarak zayıflamaya başlaması sonucunda Türk Fetihleri Bizans topraklarında adım, adım fakat sağlam bir şekilde oldu. Fethedilen yerlerin ticaret tarım ve sanayii yerlerine hakim olması büyük bir üstünlük sağladı. 2)-Osmanlı Hanedanı : Türk sultanlarının üstün vasıfları Devletin kurulmasında ve gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır. Osmanlı Hanedanı tarihte hiçbir hanedana nasip olmayan devlet adamları askerler, teşkilatçılar ve siyasi dehaya sahip idareciler yetiştirmiştir. 3)- Gaza ve Cihat Duygusu : Hudutlara yerleşmiş olan Osmanlılar gaza ve Cihada çok önem vermişlerdir. “Türklerin Anadolu’yu fethetmelerine sebep din oldu. Bu ihtiyaçların, bu itikadın yurt kurmakta büyük önemi vardır” Osman Gazinin ölüm halinde iken oğlu Orhan Beye bulunduğu vasiyette “Birinci vasiyetim Gaza ve Cihat işine devam etmeniz ve İslamın kuvvetlenmesine çalışmanızdır. Liva-i Şerifi yüksek tutunuz daima İslam’a hizmetten geri kalmayınız. Oğlum işte ben ölüyorum fakat müteessir değilim ; çünkü senin gibi bir halef bırakıyorum. Adil ol, merhametli ol, iyi adam ol, bütün reayayı eşit olarak himaye et. İslam dinini neşr ve tamim et yeryüzünde hükümdarların vazifesi budur. Ancak bu suretle Allah-ü Teala’nın lütfuna dahil olursun.” Osmanlı Padişahlarının ve devletin takip ettiği yolu görmek mümkündür. Kuruluşta küçük olan Osmanlı Beyliği İslamiyet uğrunda mücadele etmek isteyen gazi dervişlerle günden güne sayısı armış cihat ve İlay-ı Kelimetullah (Allahın adını yücelme) gayesiyle çarpışan gaziler, Alpler ve ahiler adını akın, akın gelerek Osmanlılaın kuvvet kaynağı oldu. Kuruluş yıllarında Anadoluda Ahilik ve Babailik olmak üzere iki önemli tarikat 8 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN vardı. Osmanlı devletinin kuruluş ve teşkilatlanmasında İslamiyet ve tarikatlardan yararlanılmıştır. Bilhassa esnaf ve sanatkarların tarikatı olan Ahilikten yararlanılmıştır.Bu tarikatın esasını ; kardeşlik, erlik ve yardım esası teşkil etmektedir. B tarikatın temel prensipleri ise affetmek, yumuşak davranmak , düşmana karşı dahi hayırsever olamak, kendsi muhtaçken dahi başkasını düşünmekti. Her meslek ve sanat ayrı bir bütün teşkil etmekte idi. Kendilerine has kıyafet ve kuşağı olup çıraklıktan başlanıp ustalığa kadar yükselinirdi. Özel merasim yapılırdı. Çıraklara sübyan denilirdi sürveyan veya yiğit başı o meslek ve esnaflk dalının kethüdası ve idarecisi idi. Meslek ileri gelenlerine İhvan, şeyhlerine Ahi Baba denmektedir. Osman Gazide Ahi reislerinden olan Şeyh Edebali’nin gönlünü kazanmış, nun kızı Malhun Hatun ile evlenmiş böylece Ahilerin nüfus ve desteğinden yararlanmıştır. 4)-Komşu olan Türk Beylerinin Osmanlılara Hasmane Tavır Takınmamaları: Komşuları,Hristiyanlara karşı gaza ve cihat ile meşgul olan Osmanlı Beyliğine büyük sevgi duyuyordu. Kendi aralarında mücadele etseler bile Osmanlılara dostça davranıyor hatta askeri bakımdan bile destekliyorlardı. 5)- Osmanlı Devlet Teşkilatının Mükemmelliği : Devlet teşkilatı gayet mükemmeldi. Askeri, Adli, İktisadi, Ticari Teşkilat sağlam esaslar üzerine oturtulmuştu. 6)- Osmanlı Hakimiyetinin Taksim Edilmemesi: Türk devletlerinde devlet ailenin ortak malı sayılır, mülkte idari yönden paylaşılırdı. Fakat Osmanlılarda Devlet sadece Sultana aitti. Hakimiyetim tek elde toplanması Osmanlı Devleti için kuvvet kaynağı olmuştur. 7)- Bizansın Durumu : Osmanlı Beyliğinin kuruluşu sırasında Bizans latinleri yeni kovmuş latinlerin verdikleri zararları gidermeye çalışıyordu. İç mücadeleler günden güne sürüyordu. Paleolog hanedanının merkezi İznikten İstanbula nakletmeleri hududdaki Bizans idaresini gevşetmişti. Bizans Tekfurları merkezi dinlemez olmuşlardı. Bizans dışarıdan getirttiği paralı askerlerin ihanetine uğruyordu. 8)- Osmanlıların İskân Siyaseti : Osmanlı Devleti fethettiği yerleri metotlu bir şekilde iskan etmiştir. Devlet teşkilatlı olarak yaptığı yerleştirme hareketi ile fethedilen yerleri Türkleştirmiş. Böylece adım adım Anadolu ve Rumeli de ilerlenmiştir. Boş yerlerin iskan edilmesi ve Türk kabilelerinin birbirleriyle kaynaşmasını temin maksadıyla halkı bulundukları yerden kaldırıp başka yere nakletmek takip edilen usuldü. Yeni fethedilen stratejik bölgelere büyük ve önemli şehirlere kasabalara Anadoludan göçmenler getirtilerek yerleştirilmiş buralarda ilmi ve sosyal kurumlar meydana getirilmiştir. Takip edilen bu siyaset Anadolu ve Rumelinin kısa zamanda Türkleşmesini sağlamıştır. 9)- Osmanlı Devletinin Ordusu : Kuruluş ve genişlemede ordunun çok önemli rolü oldu. Bütün Türk devletlerinde olduğu gibi orduya çok önem verilmiş askeri teşkilat gayet iyi gelişmişti. Osmanlı ordusu büyük bir savaş gücüne sahipti. En küçük erinden en yüksek subayına kadar Osmanlı ordusunda tam bir disiplin vardı. Pister “Yeryüzündeki en ilahi disiplin Türk askerlerindedir” Broguiere “Bizim on kişimiz onların bin kişisinden fazla gürültü yapar” diyerek Türk disiplinini övmektedir. 10)- Osmanlıların Fethettikleri Yerlerde Gösterdiği Müsamaha : Osmanlı Devletinin kuruluş ve gelişme sebepleri arasında unutulmaması gereken bir nokta da yerli halka gösterilen müsamahadır. Türklerin fethettikleri yerlerdeki Hristiyan halka gösterdikleri müsamaha “İslam fethi halkın çoğunluğu için güvenlik” olarak anılır. 11)- Fethedilen Toprakların Taksim ve İdaresinin Düzenli Olması : Osmanlılarda Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçukluları gibi toprağı paylaşmış her karış topraktan faydalanma yoluna gitmişlerdir. İslamiyet’te arazi; Haraci, Öşri, Miri olarak üç kısım olup Osmanlılar Anadolu da beyliklerden aldıkları yerleri eki şekilleri ile aynen kabul edip Rumelide elde ettikleri yerlerin hepsini Miri (devlete ait arazi) olarak tapulamışlardır. Yalnız buradaki kilise ve manastırlara ait mallara arazilere dokunulmamıştır. Osmanlılarda Devlet toprağına Arazi-i Miriye denir. Bu da Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere üçe ayrılırdı. Tımarlar savaşlarda 9 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN yararlılık gösterenlere verilir. Her tımar sahibi tımarının gelirine göre tam teçhizatlı sipahi beslemek zorundaydı. Tımar sahibi savaş zamanında bu sipahilerle orduya katılırdı. Has, Zeamet ve Tımar toprakları daima işlenirdi. Toprağını işlemeyen veya toprağına bakmayan çiftçinin elinden bu yer alınıp başka bir topraksıza verilirdi.Bu şekilde hareket hem toprakların devamlı olarak işlenmesini her karış topraktan iyi verim alınmasını hemde çiftçinin çalışmasını sağlardı. D) ORHAN GAZİ DEVRİ (1324 – 1362) Orhan Gazi daha babası zamanında 1320 yılında babasının rahatsızlanması nedeniyle babasına vekaleten yerine geçmiştir. Orhan Gazinin Osmanlı Beyliğinde devletin resmen başına geçmesinde bir çok farklılıklar görünmektedir. Bazı kaynaklar Orhan Gazinin başa geçişini 1324 yılı olarak gösterirken bazı kaynaklar Bursa’nın fethi esnasında. Osman Gazinin hayatta olduğu ve fetih sonrasında oğluna bazı nasihatlerde bulunduğunu kabul etmektedir. Orhan Gazi babasının vefatından sonra küçük kardeşi Alaaddin Beye ülkeyi paylaşmaı teklif etmişse de kardeşi babasının varisi olarak Orhan Gaziyi bırakmasına hürmet ederek kardeşinin teklifini reddetti. Bir müddet ordu kumandanlığı yapan Alaaddin Beyin bir süre sonra kumandanlıktan ayrılarak Nilüfer Çayının batı sahilindeki Kefe Ovasında Bir çiftliğe çekildiği görülmektedir. Osmanlı Beyliği 1301 yılından itibaren Bizansın Anadoludaki kalelerine ekonomik abluka uygulamış Orhan Gazi babasının yerine vekaleten geçtikten sonra bu ablukayı dahada arttırırken ünlü kumandanlardan Konur Alp, Akçakoca, Samsa Çavuş, Gazi Abdurrahman Aygut Alp, Turgut Alp, Gazi Köse Mihail, Şeyh Mahmut ve Ahi Hasan gibi ünlü kumandanlarda 1321 yılından itibaren; a)- Mudanya, Mudurnu, Kavrapa Ermeni Pazarı ve Yalova fethedildi. b)-İzmit kuşatıldı.(Gemlik tekfurunun yardım etmesinden dolayı İzmit fethedilemedi.) c)-Bursa’nın anahtarı olan Antranos (Orhaneli) 1325 yılında fethedildi. d)-Bursa Pınarbaşı mevkiine gelen Osmanlı kuvvetleri ile kuşatılmış yardım ümidini yitiren Bursa tekfuru, Orhan Gazinin gönderdiği elçi Köse Mihail ve teslim şartlarını kabul etmiş bu şartlara göre;1-Bursa halkı kurtuluş akçesi olarak 30.000 düka Bizans akçesi verecek.2-Halkın can ,mal ve ırzına dokunulmayacak arzu edenler malları ile istedikleri yere gidecek.3-Kumandan ve kale muhafızlarının Gemlik’e gitmelerine müsaade edilecekti.Böylece Bursa 6 nisan 1326 da Osmanlı Devletinin eline geçti.Devlet merkezi Bursa’ya taşınmış ve istiklal alameti olarak ilk sikke Orhan Gazi tarafından burada basılmıştır. Buna rağmen yine Moğol Hanı İlhan’a verilen yıllık vergiye devam edilmiştir. Semendre ve Aydosun Fethi : Orhan Gazinin fetih faaliyetini sürdürdüğü b tarihlerde Bizans tahtında kavga sürüyor yaşlı olan II. Andronikos ile genç torunu III. Andronikos mücadelesi sonucunda III. Andronikos tahta hakim olmuştu. Bursa’nın fethinden sonra ise Orhan gazi ünlü kumandanlarını fetih hareketiyle görevlendirmiştir. Bunlardan Akçakoca, Kandıra Karamürsel ve İzmit körfezinin güneyini almış ve daha sonra Gazi Abdurrahman ile birlikte Samandıra (semendre) ve Aydos kalelerini fethetmişlerdir. ( Akçakocanın emrindeki kumandanlardan Karamürsel ismindeki kumandan bugün karamürsel denen bölgeyi fethetmiş onun adına izafeten buraya Karamürsel denmiştir.) 10 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN İznik Muhasarası Palekanon Muharebesi İznik’in Fethi : İznik 1303 senesinden beri muhasara altında olan etrafının derin su hendekleri ve çeşitli bataklıklar ile çevrili İznik kalesi 1328 de itibaren daha sıkı kuşatılmaya başlandı. İznik stratejik olarak çok önemli bir yer olup buraya sahip olarak Kocaeli yarımadasında fethedilen yerler elde tutulabilir hatta Bizans’ın Anadolu ile irtibatı kesilebilirdi. Bizans ta İznik’in önemini çok iyi biliyordu. Burayı kaybetmenin Anadolu’yu kaybetmek demek olacağını genç imparator III. Andronikos gizlice hazırlıklara girişmiş Rumeli den getirttiği 2000 kişilik kuvvete Bizans kuvvetlerini de katmıştı. Bu sırada İznik şehri şiddetli bir muhasaraya uğramış şehir kumandanı Bizans İmparatorundan acele yardım istemiştir. Onun bu yardım isteği üzerine Bizans İmparatoru gizlice hazırladığı kuvvetli bir Bizans ordusu ile Anadolu’ya geçip sahildeki Flokren kasabasındaki karargahını kurdu. İznik muhasarasında bulunan Orhan Gazi Bizans İmparatorunun bu hareketini öğrenir öğrenmez İznik önlerinde bir miktar asker bırakarak Bizans İmparatorunun üzerine yürüdü. Bu günkü Darıca ve Eskihisar arasındaki Palekanon önerinde yapılan şiddetli savaşa ta Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğradı. Yaralanan İmparator önce Flokren kalesine daha sonrada İstanbul’a kaçabildi. Türk kuvvetleri de Bizans ordusunun ve İmparator çadırının bütün ağırlıklarına sahip oldu. Bu savaşta Bizans’ın Anadoludaki son mükavemeti darmadağın oldu. Anadolu’dan elini çekmek zorunda kaldı. Orhan Gazi İznik kalesini her taraftan kuşattı Türk kuşatmasından kurtulmanın mümkün olmadığını, Türklerin er geç şehri fethedeceklerini anlayan kale tekfuru ve şehir halkı 1330 şehrin kapılarını Türk fatihlerine açmıştı. Orhan Gazi Bursa da gösterdiği büyüklüğü İznik halkına da göstermiş, şehir halkından isteyenlerin eşyalarıyla şehirden çıkabilecekleri arzu edenlerin şehirde kalabilecekleri bildirilmiştir. Orhan Gazi İznik’in stratejik önemini düşünerek Beylik merkezi bir müddet İznik’e taşındı. İzmit’in Alınması : Karadeniz sahillerinin hemen hemen tamamı fethedilirken İzmit ve havalisi alınamamıştı. Çok önemli olan bu şehir bir ara ele geçirilmişse de geri verilmiş İznik’in fethinden bir yıl sonra Haziranda İzmit kuşatılmışsa da Bizans İmparatorunun Deniz 11 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN yoluyla yardım etmesi neticesinde şehir ele geçirilememiştir. Altı yıl sonra 1337 de Türk kuvvetlerinin şiddetli tazyik etmesi ve açlık nedeniyle Türklere teslim oldular. İzmit Kalesinin muhafızı olan Paleologoz hanedanından Kalayuhannis Koyunhisara çekilmiş şehrin idaresini kız kardeşi Marica ya bırakmıştı İzmit fethedilmeden önce Koyunhisar fethedilmiş Kalayuannis’in başı kesilmiş İzmit’in önünde teşhir edilince Bizans şehir halkının morali bozularak şehir teslim olmuştur. (1337) Karesi Beyliğinin İlhakı : 14.yy başında Balıkesir ve Çanakkale havalisinde bir beylik kurmuş olan Karesi oğulları Melik Danişmend Gazinin neslinden gelmiş olup kurucusu Karesi Beydir. Beylik ismini buradan almış olup ilk merkezleri Balıkesir havalisidir. Bergama, Susurluk Aydıncık, Sındırgı, Bigadiç, Edremit, Burhaniye Bayramiç bölgelerini ellerinde bulundurup bu bölgeye büyük bir Türk kitlesinin iskan edilmesine sebep olmuş ayrıca Dobruca dan Ece Halil Bey kumandasında gelen Türkleri de bu bölgeye yerleştirdi.(Sarı Saltuk Türkleri). Türk Deniz ananesini devam ettiren Karesi oğulları beyliğinde karesi Beyin 1328 de ölümünden sonra anlaşmazlık yüzünden ikiye ayrılmıştır. Demir han Balıkesir’e, Kardesi Dursun Bey Bergamaya sahip olarak bu beyliğin iki ayrı kolunu teşkil ettiler. Öldürülmekten korkan Dursun Bey Kardeşinin yerine geçtiği takdirde Balıkesir dahil Karesi topraklarının bir kısmını Osmanlılara vereceğini vaadediyordu. Osmanlılar ilk defa olarak Kardeşiyle anlaşamayarak kendilerine sığınan Dursun Beyi desteklemek için Bu Türk beyliğine karşı harekete geçmişlerdir. Demir Han Bergamaya çekildiyse de şiddetli muhasara edildiğinden teslim olmak zorunda kaldı.Bu muhasara sırasında Dursun Bey Demir Han tarafından okla vurulmuş idi.Demir Han Bursa ya getirildi .Bu mücadeleden Balıkesir ,Manyas ,Aydıncık,Kapıdağ gibi Karesi şehir ve kaleleri Osmanlı ların eline geçti.Ayrıca tecrübeli Karesi beylerinden Hacı İlbey Evranos Bey,Gazi Fazıl Bey gibi kumandanlar Orhan Gazinin mahiyetine katılmış ve Rumeli fütuhatında önemli roller Oynamışlardır. Rumeli ye geçiş sırasında üst olarak kullanılacak kapı dağ ve Erdek gibi stratejik önemi büyük iki mevkii ele geçti. ORHAN GAZİNİN SON ZAMANLARINDA OSMANLI BİZANS İLİŞKİLERİ VE RUMELİ FÜTUHATINI HAZIRLAYAN SEBEPLER 1327 de başlayan, 1331 de gelişen Osmanlı Bizans ilişkileri III. Andronikos’un 1341 de ölümü üzerine çıkan karışıklıklar yüzünden bozulmuş büyük Sırbistan peşinde koşan Sırp kralı Stephan Duşan Makedonya’yı işgale başlamış, bu arada Orhan Gazide Bizans işleri ile ilgilenmeye başlamıştı. Zira Bizans ta tekrar taht mücadelesi başlamış Andronikosun eşi Anna ile V. İonnes (Yuannis) idareyi ele almışlardı. Halbuki V.İonnes vesayeti Edirnedeki toprak ağalarından saray nazırı Kantakuzene verilmiş, o da imparatora vekalet edebilmek için İmparator tacını giymişti. Ancak İstanbul halkı ve Edirne halkı ile rakiplerinin entrikaları sonunda vekaleti kabul edilmeyince O da Dimetoka da 26.Ekim.1341 deimparatorluğunu ilan etti. Edirne halkı Kantakuzenos’a karşı Bulgar kralı Alexsander den yardım isteyince saltanat mücadelesi son safhaya erişmiş, Bulgar kıralı yardım yerine yağma yolunu tercih edip Kantakuznos ile anlaşınca daha alerji duyulan kişi oldu. Kantakuzenos Serez’e kadar bütün Makedonya’yı vermek sureti ile Sırp kralına müracaat etmişse de bundan bir netice elde edemeyince Foça Savaşı sırasında tanışmış olduğu Aydın oğlu Gazi Umur Beye baş vurdu. Gazi Umur Bey bu müracaat üzerine meydana getirmiş olduğu büyük donanma ile Akdenizin bu bölgesinde Latinlerle savaş halinde olduğu için 1342 – 1343 senelerinde Rumeli’ye geçerek Kantakuzenos’a yardım etmiş Onun Selaniğe girmesinde büyük yardımları bulunmuştur. Bu arada 1344 de Papanın teşviki ile tertiplenen haçlı seferleri sonucunda İzmiri kaybedince müşgül durumda kalmış ve Kantakuzenosa Orhan Beyi tavsiye etmişti. 12 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Kantakuzen Orhan Gazinin Karasi beyliğini ilhakı sırasında yardım etmişti. Orhan Gazi de batıdaki fütuhatın gerçekleşmesi için fırsat gözetiyor ve ele geçirilebileceği her türlü imkanı kolladığı için Kantakuzenosun yardım isteğini olumlu karşıladı. Orhan Gazi ilk defa 1345 de beş- altı bin kişilik kuvvetle yardım etmiş imparator Annanın elindeki Sozopdis (süzebol) müstesna Karadenizin bütün sahil şehirleri zaptedildi. Kantakuzen de Edirne yi zaptetti.(1346). Kantakuzen Orhan Gaziden alacağı yardımı garantilemek için kızı theodorayı Mayıs- 1346 da Orhan Gazi ile evlendirdi. Kantakuzen Anadolu da durumunu kuvvetlendirince İstanbul’u almak için Orhan Gazinin vermiş olduğu kuvvetlerle İstanbul’u kuşattı bir senelik muhasara sonrasında şehirde bulunan Kantakuzen taraftarlarının Yaldızlı Kapı (yedi kule) yı açmaları sonucunda Şehre girdi V. İonnes ile birlikte saltanatı paylaştı. Orhan Gazi 1347 yazında Üsküdar a gelerek Kantakuzen ile görüşmüş, Sırp kralı Stephan’ın Selanik şehrini kuşattığı gerekçesi ile yardım istemesi üzerine sırplara karşı 6000 kişilik yardım göndermiş, Kantakuzen ise Orhan Gaziden almış olduğu yardımlarla durumunu kuvvetlendiren ve maksadına erişmiş iki yüzlü bir siyasetle 1347 den itibaren Papaya müracaat ederek bir haçlı seferi yapılmasını teklif etti. Yapmış olduğu bu teklif 1353 senesine kadar altı yıl devam etmiştir. Kantakuzen buna rağmen başı sıkıldıkça Orhan Gaziden gayesine erişebilmek için onun yardım taleplerini kabul etti. 1349 da Sırp Kralı’nın kuşattığı Selanik şehri Orhan Gazinin oğlu Süleyman Paşa ve Kantakuzenin oğlu Matyas (Mataes) kumandasında 20.000 kişilik bir kuvvetle Bizans donanmasının yardımı ile (iki Türk filosu da birlikte) kurtarıldı. Bir müddet sonra Kantakuzen V.İonnesin arasındaki mücadelede Cenevizliler ve Osmanlılar Kantakuzeni Venedik, Bulgar ve Sırplar İonnisi tutmuşlardı. 1352 yılında Kantakuzen Orhan Gaziden tekrar yardım istemiş Süleyman Paşa da babasının isteği üzerine yardıma giderken Çanakkale yolunu tercih etti. (Süleyman Paşa Karesi beyinin kumandanlarının uyarısı ile Kantakuzen den Gelibolu yarımadasındaki Tsympe (Cinbi – Çimpe – Çimbe) kalesini üst olarak istedi). Süleyman Paşa Cimbe kalesine yerleştikten sonara kuvvetleri ile Kantakuzene katılmış Bulgarların ve Sırpların Edirne Muhasarası kırılıp Mateas kurtarıldı. Süleymen Paşa yanındaki Evrenos Bey, Hacı İlbey, Ece Halil Bey, Gazi Fadıl Bey gibi kumandan ve on bin kişilik kuvveti ile Bulgar ve sırplara karşı büyük başarılar elde etmiştir. Bu seferde Süleyman paşa mahiyetinin eline pek çok ganimet geçmiştir. Bu arada V. İonnis Süleyman Paşa ile anlaşma teşebbüsüne geçmişse de bu boşa çıkmıştır. Süleyman Paşa ve yanındakilerin bu bölge halkı ile iyi münasebet kurarak buraya yerleşmek gayesi içinde oldukları da bir gerçektir. Süleyman paşa geri dönüş esnasında kendilerine verilen Cimbe kalesine, bir miktar asker bırakarak Bigaya geri döndü. Böylece Türkler ilk defa Rumeli ye yerleşme hareketi başlamış idi. 1353 yılında Kantakuzen V. İonnisi saltanattan indirerek Bozca adaya sürmüştü. D-I) OSMANLILARIN RUMELİYE GEÇİŞİ FAALİYETLERİ VE TÜRKLEŞTİRME Çimbe Kalesine yerleştikten sonra bu üssün etrafında yayılmaya sıra geldi gelmişti. Bölgeyi çok iyi tanıyan Ece Fazıl bu kaleye yerleştirilip akınlar yapması kararlaştırılmış, biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere uclar teşkil edilmiş fütuhat yönleri ile bölge kontaro altına alınmış, Kuzey Uçta görevlendirilen Evranos Bey bu bölgeye haki kavak’ı alıp Saras körfezini ele geçirince Süleyman Paşa burayı Türleştirmek için arazi verdi. Böyleleikle Gelibolu kısa bir zaman içinde muhasara altına alındı. Burası denizden yadım aldığı için bir yıl muhasaraya dayandı 1- 2- Mart 1354 gecesi şiddetli bir deprem olmuş, kalenin surları yıkılınca Türkler tarafından fethedilebilmiştir. Ayrıca Tekirdağa (Rodos) kadar sahiller fethedildi. Bu fetih hareketinde rol oynayan Ece Bey ve Gâzi Fadıl çağrısı üzerine Biga da bulunan Süleyman Paşa Gelibolu kalesinin surlarını tamir etti. Anadolu’da ki Türkmenlerden 13 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN buraya getirerek yeni alınan kalelere yerleştirdi. Başlarına Subaşılar görevlendirdi. Çimpe kalesinde halkın durumu ayrı bir özellik taşıyordu ki, başlarında bir kadı bulunup, Ahşap cami inşa eden halk iaşe bakımından Kantakuzene, idari bakımdan Süleyman Paşaya bağlı idiler. Rumeli ye Geçişin sebepleri : Türklerin Rumeli ye geçmeleri Türk ve Dünya Tarihinin en önemli hadiselerinden birini teşkil etmektedir. Dünya Tarihine yön veren bu olay Türklere geniş bir ufuk açmıştır. Türklerinin ve kağanlarının en büyük idealleri Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresini gerçekleştirmek olup bu ideali gerçekleştirme çalışması sırasında Roma ve Diğer Avrupa Devletlerindeki gibi sömürmek, yutmak gayesi güdülmemiş ilahi adaleti yaymak, Dünya nizamını kurmayı planlamışlardır. Rumeli deki Hristiyan halk bu devirdeHristiyan zulmü altında ezilmiş ve ezilmekte olduğundan Dünyaya adalet götürmeyi ve dünya nizamını tesis etmeyi hedef edinen Türkler bu şarlar altında Rumeli geçmeyi insanlık görevi kabul etmişlerdir. Söğüt ve Bilecik çevresine sahip olan Osmanlı Beyliği Bursa ve İznik’i adıktan sonra Boğazın Anadolu yakasına sahip bir devlet haline gelmiş buradaki güvenliği sağlamak için Rumeli ye geçmek zaruri bir hale gelmişti. Yıllardan beri İslam camiası üzerine hazırlanan Haçlı seferlerinin devam edeceği anlaşıldığı için onlar harekete geçmeden bu taarruz gücünü kırmak yuvasını dağıtmak gerektiğinden Rumeli ye karşı taarruz için yerleşilmesi gerekli idi. İstanbul Peygamber efendimizin hadisi gereğince Müslümanlar tarafından Fethedilecekti. İstanbul birçok defa Müslümanlar tarafından kuşatılmış fakat alınamamış, her taraftan kuşatılması gerektiği bu kuşatmalar sonucunda anlaşılmıştır. İslam aleminin en büyük ideallerinden biri olan İstanbul u alma ideali Osmanlı beyliğinde de vardı buna ulaşabilmek için Rumeli yi almak icab ediyordu. Bizans’ın durumu Türklerin Rumeli’ye geçişini çabuklaştırmıştır. Osmanlı Beyliği teşekkül ederken Bizans iç ve dış emniyetini sağlayamıyordu. Türklerin ilerlemelerini durduramayan imparator II. Andronikos Türklere karşı kız kardeşi Marayı İlhanlı sultanına vermiş ve yardım temin etmeye çalışmış ise de bu mümkün olmadı. Bu sefer paralı Katalan askerlerine müracaat etti. Bu kuvvetler Anadolu da bazı başarılar elde etmişse de Rum halkı soydular. Katalan kumandanlarının cezalandırılarak öldürülmesi haberini alan çeteler harekete geçerek her tarafı yağma ettiler halkın Bizans idaresine saygısı kalmadı. İçte taht kavgaları başladı. II Andronikosa karşı torunu yine Andronikos’a isyan etmiş mücadeleye başlamıştı. Bundan faydalanan Türkler Bursa’yı fethettiler. İmparator olan III.Andronikos Anadolu da Palekanon muharebesinde canını zorlukla kurtardı. III. Andronikos’un 1341 de ölümü Bizans ta taht kavgasını başlatmış Kantakuzenos ile V. İonnis arasındaki taht mücadeleleri Edirnelilerin Bulgarlardan yardım istemesine onlarında Bizans topraklarına girerek yakıp yıkmalarına sebep oldu. Tahtı kaybetmek istemeyen Kantakuzen Aydınoğlu Umur Bey, daha sonrada Orhan Gaziden yardım istedi. İşte bu taht kavgaları Bizans topraklarını savaş alanı haline sokmuş halk mücadeleden bıkıp usanmıştı. Bütün bunlar Türklerin işlerini kolaylaştırdı. Rumeli ye Geçişin Önemi – Yerleşmeyi Sağlayan Faktörler ve Takip Edilen İskan Siyaseti ; Türklerin 1353 de Rumeliye geçmeleri Osmanlı ve Avrupa Tarihi için bir dönüm noktası olmuştur bu olay Osmanlı- Avrupa Tarihi için dönüm bu noktası olurken Osmanlı Devletinin kuruluşunu perçinlemiş Türklere yeni fütuhat hamlesi için uçsuz bucaksız ülkeler açmıştır. Bu olay sonrası bütün dünyayı İslam ülkesi yapmak için Anadolu halkının Rumeli deki orduya katıldığı görülür. Anadolu Gazileri Rumeli ye ganimet için değil Gaza için koşmakta oraya yerleşerek Batı Anadolu da sona eren gaza faaliyetlerine devam etme imkanı bulmaktadırlar. Bu şuur Rumeli de yerleşmeyi sağlayan faktörlerden biridir. Bu yıllarda orta Anadolu da beliren kıtlık, huzursuzluk ve nüfus çokluğu yüzünden daha iyi hayat şartları arama şeklindeki sosyal ve ekonomik sebeplerle yerleşmeyi sağlayan faktörler arasındadır. 14 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Osmanlıların Rumeli deki hareketi sadece askeri hareket olmayıp nüfus yerleştirme ve tutunabilmek için isabetli bir isken politikasının takip edildiği harekettir. Ankara’nın Zaptı : Süleyman Paşa Çimbeden Anadolu ya döndükten sonra Eretna oğulları arasındaki anlaşmazlıktan istifade ederek Ankara’ya 1354 de bir sefer düzenlemiş ve burayı almıştır. Orhan Gazinin vefatı sonrasında Ankara da büyük nüfus sahibi olan Ahiler Karaman oğullarının teşviki ile Osmanlı kuvvetleri Ankara’dan çıkarak burayı idareleri altına aldılar. Saltanata geçen Sultan Murat vakit geçirmeden Ankara üzerine yürüdü. Karşı koyamayacaklarını anlayan ahiler 1362 de şehri teslim etmişlerdir. Rumeli Fütuhatı : Süleyman Paşanın Rumeli deki fetih ve iskan siyasetini gören Kantakuzen Orhan Gaziye haber göndererek Çimbeyi almak istediğini Türk kuvvetlerinin Gelibolu’yu terk etmelerini ve kendisiyle İzmit’te görüşmek istediğini bildirmiş Orhan Gazide Para mukabilinde Çimbeyi verebileceğini fethedilen yerleri veremeyeceğini bildirmesi üzerine Kantakuzen Türklere karşı sırp ve Bulgarlara müracaat etmişse de bunların red cevabı ile karşılaşmıştır. Bu arada Bozcaada da hapsedilmiş bulunan V. İonnis Ocak -1354 de İstanbul’a gelerek Kantakuzenin yerine tahta geçti (Kantakuzen eşiyle birlikte sulu Manastıra çekilerek rahip oldu manastırlarda 30 yıl yaşamış ve meşhur tarihini yazmıştır.) Kantakuzenin oğlu Matheos V. İonnis ile taht mücadelesine girmiş fakat kaybetmiştir. Bunun üzerine 1356 da babası ile Rumeli fethi konusunda Bursa da görüşen Süleyman Paşa, Ece Bey, Gazi Fadıl Bey ve Evrenos Beylerle görüştükten ve Çanakkale Boğazında bir keşif hareketi yaptıktan sonra Kapıdağ Yarımadası civarındaki kemerde kuvvetli bir donanma ile Çimbe ya geçti. (Umumiyetle bu geçiş Osmanlıların Rumeliye ilk ayak basmaları şeklinde tefsir edilmektedir.) Süleyman Paşa Rumeli yakasına yeniden kesin olarak geçmiş mahiyetindeki beylerden Yakup Ece ve Gazi Fadıl’ın yardımları ile Çimbiyi bir kere daha elde etmiş Bolayır civarındaki Akça liman üzerine Ece Beyi göndererek Limanda bulunan ve nakliyata engel olmaları muhtemel gemileri yaktırdı. Bundan sonra Ayasplnia, od köklük “Balabancık” ve Examil kalelerini birbirinin peşi sıra fetheden Süleyman Paşa, Yakup Ece ve Gazi Fadıl’ın tazyik etmekte oldukları Gelibolu tekfuru ile savaşa girişerek onu mağlup ettiler. Ece ve Gazi Fadıl beylerle birlikte Gelibolu ve Çanakkale nahiyelerine bağlı bulunan mıntıkaları “Ece ovası” fethe çalıştıkları bir sırada Süleyman Paşa Bolayırı elde edip kendine hareket üssü yapmış ve Hayrabolu ya kuvvetler sevketmiştir. Bu harekat esnasında fetihlere mani olmak isteyen Konur hisar tekfuru yakalandı. Konur Hisara muhafız tayin edildi. Konur Hisar muhafızı olarak tayin edilen Hacı İlbey Evrenos Bey ile birlikte Keşanı fethettiği gibi Türk kuvvetleri Malkara ve İpsala üzerinden Dimetoka havalisine şiddetli akınlara başlamıştır. Süleyman Paşa ise Meriç sahilindeki Firecik hisarını zaptetmiştir. Kazanılan bütün muvaffakiyetler üzerine şiddetle tazyik edilen Gelibolu tekfuru kaleyi Süleyman Paşaya 1357 de teslim etti. Süleyman Paşa babasına müracaat ederek takviye kuvvetleri istedi fethedilen yerlerde İskan hazırlıklarına girişti. Nitekim Gelibolu ya Karesiden gelen Türk göçmenleri çevreye yerleştirmiş, bir taraftan da harap yerleri tamir ettirip boş sahaları iskan ederken yeni köyler kurdurmuştur. Rumeli deki Türk fetihlerinde tam yetki ile bulunan ve büyük rol oynayan Süleyman Paşa en faal olduğu bir devrede muhtemelen Osmanlı Beyi olacağı bir sırada Bolayır ile Seydikavağı arasında doğanla avlanırken atından düşerek 43 yaşında vefat etti. (1360) Süleyman Paşanın aniden vefatı üzerine bazı kaynaklara göre Süleyman Paşanın Rumeli fütuhatı esnasında kardeşi Murat Bey de bulunmuş Burgaz ve Çorlu 1357 de onun tarafından fethedilmiştir. Murat bey Rumeli’ye gönderildi Süleyman Paşanın vefatı ile Rumelinin fütuhatında bir buhran olmuş bu buhran Murat Beyin tayini ve Süleyman Paşanın 15 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN silah arkadaşları Hacı İlbey, Evrenos Bey ve bihassa ilk Beylerbeyi Uz Paşa sıfatıyla gönderilen Lala Şahin Paşa olmuştur. Rumeli de Türk fütuhatı devam ederken Bizansın durumu iyi değildi. V. Johan Türklerle iyi geçinmek zorunda kalmıştır 1357 yılında Orhan Gazinin Theodoradan doğan Halil adlı oğlu Cenevizliler tarafından İzmit körfezine kaçırılarak Foça ya götürülmüşse de Bizans imparatorunun aracılığıyla kurtarılmıştır. Gerek Halil’in kaçırılması gerekse Süleyman Paşanın vefat etmesi Rumelideki Türk fütuhatını yavaşlatan nedenler arsında sayılabilir. Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşanın vefatına çok üzülmüş onun Bolayırdaki kabrini ziyaret ettikten bir müddet sonra 1362 martında 75 yaşındayken vefat etti. Vefat ettiği zaman Murat, İbrahim, ve Halil Beyler adlı 3 oğlu kalmıştı Orhan Gazinin vefatı üzerine devlet işlerinde büyük ağırlığı olan ahilerin isteği üzerine Osmanlı Devletinin başına Murat Bey geçmiş ve isyan eden kardeşlerini öldürtüştür. E) I. MURAT DEVRİ ( 1362 – 1389 ) Genellikle 1326 senesinde doğduğu kabul edilen Murat Han, Orhan Gazinin altı oğlundan dördüncüsü olup Süleyman Paşa gibi annesi Nilüfer Hatundur. Önceleri Bursa sancak beyliğinde bulunan Murat Bey Süleyman Paşanın Rumeli deki fetihleri sırasında Çorlu ve Lüleburgaz’ın alınmasında büyük başarı göstermiş Süleyman Paşanın bir kaza neticesinde vefatı üzerine Rumeli fütuhatı görevine Murat Bey getirildi. Orhan Gazinin 1362 de vefatı üzerine Bursa’ya davet edilerek beyliğin başına getirildi. Murat Beyin Rumeli den Bursa’ya gelmesinden istifade eden Bizans kuvvetleri Burgaz, Çorlu ve Malkarayı geri aldı. Karaman oğlu Alaaddin Ali Bey ile Sivas hakimi Erednaoğlu Gıyaseddin Mehmet’in teşvikleri ile isyana başlayan bir kısım ahiler Ankara da ki Osmanlı muhafızlarına karşı koymuşlar ve kovmuşlardır. Diğer taraftan kardeşlerinden İbrahim ile Bizans’ın himayesinde olduğu anlaşılan Halil’in Eskişehir de isyan etmeleri üzerine, bu olayları halletmek için bir divan toplayan Murat Bey, divan azalarının istekleri ile önce kardeşlerinin isyanını bastırıp onları bertaraf etmek sonrada Ankara üzerine yürüme kararı vermişler, Alınan kararlar üzerine süratle Ankara üzerine bizzat yürümesinden dolayı ahiler şehri teslim etmek zorunda kaldılar. Ertesi yıl Gıyaseddin Mehmet Beyin maiyetinde Çaygınar ve Baran boyları olduğu halde Ankara üzerine yürümeleri neticesiz kaldığı gibi uzun zamandan beri Anadoluyu yağma ve tahrip eden Moğolların Ilgın yakınlarında Osmanlı kuvvetlerine mağlup olarak dağılmışlardır. Bu Moğolların bir kısmı Tımar mukabilinde Karaman oğlu Alaaddin Ali Bey’in maiyetine girmişlerdi ki Osmanlı – Karaman münasebetlerinin bozulmasında en büyük rolü bu hadise oynamıştır. Murat Bey bundan sonra Eskişehir havalisinde kendisine karşı cephe oluşturan kardeşlerinin üzerine yürüyüp kardeşlerini bertaraf ettikten sonra Bursa’ya döndü, Lala Şahin Paşayı beylerbeyi Bursa kadısı Çendereli (Çandarlı) Kara Halil’i kazaskerliğe tayin etti. E-I) BALKANLARDAKİ OSMANLI FÜTUHATI Sultan I. Murad Anadolu’ya çıkan ihtilafları düzelttikten sonra Rumeli’de Osmanlı Devleti aleyhine gelişen durumu düzeltmek için hemen Rumeli’ye geçerek düşmanı karşılamaya koştu. Birinci hedefi Edirne’yi fethetmekti. Burayı alabilmek için Çorlunun alınması zaruri idi ki burası düzenli bir hücum ile fethedildi, surları yıkıldı. Daha sonra Başpiskopuzluk merkezi olan Arkadiopolis denilen Lüleburgaz fethedilmiş surları yıkılarak buralara iskan edilmek için Anadolu’dan yeni muhacirler getirtmiş, bir ihtiyati tedbir olarak ta buraların yerli halkını da Anadolu’ya sürmüştür. 16 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Edirne’nin Fethi : Osmanlı kuvvetlerinin sol koluna kumanda eden Evrenoz Bey emrindeki kuvvetlerle Malkara, Keşan ve İpsala’yı fethederken Hacı İlbey’de güneye sahile inerek Dede ağacı ile Dimetokayı fethetti. Bu fetihler sonrasında Lüleburgaz da Murad Beyin nezaretinde bütün kumandanların katıldıkları bir divan toplanmış ve Bizans’ın elinde bulunan Edirne’nin fethi kararlaştırıldı. Kazaskerler ile Gazilerinde katıldığı bu divanda Rumların yardımına koşmaları muhtemel Bulgar ve Sırplara karşı bazı tedbirler alındı Lala Şahin Paşanın kumandasında ordunun Edirne’ye doğru harekete geçtiği bir sırada bir kısım kuvvetler Blgar sınırına sevk edilerek kırklar eli fethedildi, Dırama Serez hattında bulunan Sırplara karşı Dimetoka Evrenoz Bey kumandasındaki kuvvetlerle takviye edildi. Edirne’nin mukadderatını tayin eden savaş Edirne’nin güney doğusunda bulunan Babaeski ile Pınar hisar arasında bulunan Sazlı dere mevkiine kadar gelmiş bulunan Rum ve Bulgar kuvvetleri meydan muharebesinde mağlup edilerek halkının kalede serbestçe yaşaması şartı ile teslim olan Edirne fethedildi (1363). Edirne’nin Rum kumandanı mahiyeti ile birlikte taşan Meriç nehrinden kayıkla kaçarak sahildeki Ceneviz kolonisi Enez’e sığınabilmiştir. Lala Şahin Paşa, Edirne’nin Fethi ile Rumeli de ki hareketini daha da kuvvetlendiren Sultan Murad’ın emri ile muhafızı olduğu Edirne’den hareket ederek Pirinç ziraatı ile tanınan Filibe yi fethettiği gibi ertesi sene Rumeli’nin batı ucu kumandanı Evrenos Bey de Gümülcineyi fethetti. Edirne den sonra Filibe’nin fethedilmesi Bizans’ın Bulgar ve Sırplarla irtibatını kestiği gibi bu memleketleri tahdit etmekte idi. Bundan dolayı Edirne ve Filibenin geri alınması Balkan devletleri tarafından zaruri idi. Sultan Murad ise buraların fethedilmesinden sonra ki hareketleri Rumeli de kati olarak yerleşme kararında olduğu anlaşılmaktadır. Zira Anadolu dan pek çok Türk muhaciri getirilerek yeni fethedilen yerlere yerleştirildi. Türklerin Rumeliye yerleştirilme hareketinden endişeye düşen Bulgar ile Sırplar ve Edirne den kaçarak Sırp Kralının yanına gelen Rum kumandanının tahrik ve teşvikleri nihayet Papa V. Urban’ın faaliyetleri sonunda Birlik kurmak üzere harekete geçmişlerdir. Ancak Bizans İmparatoru V. İonnes Maradoli Venedik Dükası ile anlaşma teşebbüslerinde bulunmuş olmasına rağmen Filibenin düşmesinden sonra Murad Beyle anlaşmak ve yeni Osmanlı fetihlerini tanımak zorunda kalmış ayrıca Murad Bey’e Anadolu da yapacağı hareketlerde yardımcı olmayı kabul eden V. İonnes Bizans ta hüküm süren bezginlik ve moral kırıklığını da dikkate almıştır. Bütün bunlardan sonra Balkan devletlerinin giriştikleri hareketleri dikkatle takip eden ve Rumeli de ki kuvvetlere ihtiyaç duyulacağını düşünen Murad Bey Anadolu ya döner dönmez Hayrettin Paşa ünvanıyla vezir tayin ettiği kazasker Cendereli (Çandarlı) Kara Halil e yaya ve müsellem olarak yeni bir askeri sınıf kurmasını emretti. Hayrettin Paşa bu son Rumeli harekatında esir edilen Hristiyan gençlerinden istifade etmek suretiyle yeniçeri suretiyle bir ocak meydana getirdi. Hazırlanan yeniçeri ocağı kanuna göre savaşlarda esir düşen Hristiyan gençleri Türk ve İslam adetlerini öğrenmek üzere Anadolu’da Türk çiftliklerine gönderilecek daha sonra da ocağa kabul edilecekti. Bu sırada menşei itibariyle karamanlı olan Kara Rüstem esirlerin bedeli ve mali işleri ile ilgili bir kanun hazırlamıştır bu son kanuna göre savaşlarda esir düşen Hrıstiyanlardan 1/5’i devlete intikal edecek veya bedelleri alınacak idi. Umumiyetle her esire 125 akçe takdir eden bu kanun uyarınca devlet icabında bunun 1/5’ini alacaktı. Bu vergiye 1/5 demek olan Pençik akçesi demiştir ki tahsili içinde pençik kadıları tayin edilmiştir. 17 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Sırpsındığı (I. Çirmen) Zaferi : Bu sırada Bulgar kıralı Susmanas “şişman” ile Sırp Kralı V. Uraş’u Osmanlılara karşı harekete teşvik eden Papa V. Urban bir taraftan da Balkanlara hakim olmak isteyen Macar kralı Layos’u ikna ederek bir Hristiyan birliği kurmaya muvaffak oldu. Bu birliğe Ulak “Eflak” voyvodası ile Bosna kralıda katılmışlardır. Macar kralı Layoş bu mücadelede başarılı olursa uzun zamandan beri nüfusu altına alırken burada atolik mezhebini yayarak Papanın teveccühünü kazanacaktı. Sultan Muradın Anadolu da bulunduğu bir sırada Makedonya da toplanan ve ekserisini Sırpların teşkil ettiği Hristiyan kuvvetleri Balkanlara hakim olmak isteyen Macar kralı Layoş’u ikna ederek bir Hristiyan birliği kurmaya muavfak oldu. Bu birliğe “Eflak” voyvodası ile Bosna kralıda katılmışlardır.Macar kralı Layoş bu mücadelede başarılı olursa uzun zamandan beri nüfusu altına alırken burada Katolik mezhebini yayarak papanın teveccühünü kazanacaktı. Sultan Murat’ın Anadoluda bulunduğu bir sırada Makedonyada toplanan ve ekserisini sırpların teşkil ettiği Hristiyan kuvvetleri süratle Lala ahin paşanın mahafazasında bulunan Edirne “Edrene” üzerine yürüdüler.Bu tehlikeli durumu haberci ile Anadoluya bildiren Lala Şahin Paşa Rumeli Fethinde büyük yararlıklar göstermiş olan gazilerden Hacı İlbeyini 10 bin kişilik bir kuvvetle ileri gönderip Edirneyi süratle tahkim ederek her türlü müdafaa tedbirleri almıştır. Sultan Murat’ın Anadoludan gelene kadar hristiyan kuvvetlerini oyalamak üzere harakete geçtiği anlaşılan Hacı İlbey Meriç nehrinin sol yakasına geçerek Edirne’nin 25 km batısında bu gün Sırp –Sınuru (Küçük kaz ovası) denilen mevkide şimdiye kadar mukavemed eden bir kuvvetin bulunmaması neticesinde kendilerine büyük bir ziyafet çeken Hristiyan kuvvetlerinin ordugahına gün ağarırken üç koldan müthiş bir baskın yapmıştır.Tabelların çalması (Küçük ve büyük davullar-kös) Gazilerin naraları ile girişilen bu müthiş baskın sonunda Hristiyan ordusu büyük bir paniğe uğradı . Hristiyanların bir kısmı korku ile atladığı Meriç nehrinde boğulmuş, baskın ve boğulmaktan kurtulabilenler ise sür’atle firar ettiler.1364 Zorlukla kaçabilen Macar Kralı Layoş sonradan Mariazell denilen küçük bir kasabada kendisini bu baskında ölümden kurtarmış olduğu için Meryem Ana namına klise yaptırdı.Balkan devletleri tarafından Osmanlı Devleti ve karşı hazırlanan ilk Hristiyan birliğinin (Haçlı Ordularının) Meriç kenarında neticelenen bu Savaş’a Sırp Sıngunu (Sındığı) denmektedir. Kazanılan bu zaferTürklerin Rumelide süratle ilerlemesine neden oldu. Balkan devletleri üzerinde hakimiyet kurmak isteyen Macarların Türklerle ilk temasları böylece oldu. Türklere karşı gerçekleştirilen I. Haçlı Seferi neticesiz kaldı. Bu mücadele sonrasında zaferin kazanılmasında büyük rol oynayan Hacı İlbeyin kendisini kıskanan Lala Şahin Paşa tarafından zehirletilmek suretiyle öldürüldüğünü iddia ederlerse de ilk Osmanlı kaynakları Aşık Paşazade Meşri, Lütfi Paşa ve anonim eserlerin belirttiğine göre Hacı İlbey’in bu seferden önce öldüğü ve bu muharebeye Lala Şahin Paşa’nın katıldığı belirtilmektedir. Haçlıların Edirne üzerine geldiğini haber alan sultan Murat hemen kuvvetleri toparlayarak harekete geçti Rumeli den dönüşte müşkilat çıkarma ihtimali olan ve Katalanların elinde bulunan Bigayı bizzat kendisi karadan Aydıncık ve Gelibolu dan getirttiği donanma ile denizden muhasara ettiği bir sırada zafer haberini almıştı. Biga muhasarasını devam ettirmiş burayı fethettikten sonra Bursa’ya dönmüştür. 1365 te Rumeline geçen Sultan Murat önce Dimetoka sonra da Edirneye yerleşerek buralara yeni hayır müesseseleri kurarak burayı kendisine yeni merkez yapmıştır. Sultan Murat’ın Rumelinde bulunduğu sırada imparator V. İonnes’in dayısı Savoie kontu (Güney Fransa da) Amedee donanma ile gelerek Gelibolu’yu zaptetmesiyle Bizanslılar harekete geçmişlerdir (1366). Ancak ertesi yıl Sultan Murat Geliboluyu tekrar ele geçirerek kaleyi tahkim etti. Sultan Murat Rumeli fütuhatına yeniden başladı (1367). Gazilerden Kara Timutaş Bulgarlara ait kızılca ağaç ile Yanboluyu, Lala Şahin Paşa da Demir madenleri ile 18 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN meşhur Samakav’u fethetti. Diğer andan Sultan Murat Bulgarların hakimiyetinde bulunan Aydostan başlayarak Karinabad, Füzebol kaleleriyle, Bizanslıların elinde bulunan Hayraboluyu (1368) de, Pınarhisar ile Vize’yi zapetti. Süleyman Paşa’nın vefatından sonra elden çıkan Kırklarelini yeniden zaptetti. Lala Şahin Paşa kumandasındaki kuvvetlerle Köstendil’i fethetti. Bulgar kralı Yuvan Şişman (Susmanos) Balkanlarda Türklerle başa çıkamayacağını anladığı için Osmanlı Himayesini kabul etti. Kız kardeşi prenses Marya’yı Sultan Murata verdi. Sultanın verdiği kuvvetlerle Vidini Macarlara karşı peşkeş çeken kardeşi Straşmir’in üzerine yürüdü ise de başarılı olamadı. Osmanlı devletinin her an Bulgaristan’a yerleşmesinden endişe duyan Bulgar kralı Sırp prensi ile birleşmek lüzumunu duymuş ve Osmanlılara mukavemet çarelerini aramıştır. II. Çirmen Savaşı (26-Eylül-1371) : Savva kontunun Bizans’a yardımı kesilip Gelibolu Bizansın elinden çıkınca Balkanlarda artan Türk tazyiki karşısında Bizans İmparatoru Roma’ya gidip Papanın elini öperek Katolikliği kabul etti. Bu durum üzerine Papa yeni bir teşebbüste bulundu ancak bu sırada Balkanlardaki mahalli hükümdarların Sıplara özellikle Bulgarlara karşı Osmanlı Devletinden yardım istemesi Papanın girişimini boşa çıkarınca çaresiz kalan Bizans Makedonya dahi prensliklere baş vurarak bunlarla birleşerek 26-Eylül-1371 de Çirmen mevkiinde meydana gelen bu savaşta Lala Şahin Paşa kumandasındaki Osmanlı Kuvvetleri Haçlı Ordularını ağır bir yenilgiye uğrattı. Savaşa katılan Sırp prenslerinden Vukaşin ile Desbot Ugjeşa hayatlarını kaybettiler. Kazanılan bu zafer sonucunda bugünkü batı Trakya ile Makedonya’nın bir kısmı Türklerin eline geçti. Kazanılan bu zafer Türklere Makedonya ticaret yolunu açtı Gazi Evrenoz Bey kumamdasın da ki kuvvetler tarafından ikinci defa Gümülcine, Barla, İskeçe ve Morolye yi Kara Halil Paşa tarafından Kavala, Drama, Zihne ile Makedonaya Sırp Krallığının mühim şehirlerinden olan Serez ve Karaferiye 1372 de fethedildi. Serez ve havalisine Anadolu dan Türk kuvvetleri getirilerek yerleştirilmiş akıncı beylerinden Evranos Beye burası Tımar olarak verildi. Rumeli de Türk fütuhatı ve iskanı birbiri arkasına devam ederken Selanik’te bulunan V. İonnesin oğlu Manuel şehirdeki Rumların tahriki ile Türklere hücum etmek istedi ise de bu olay haber alınır alınmaz Halil Hayrettin Paşa (Kara Halil) nın emrindeki Türk kuvvetlerinin karşı koyması üzerine Selaniğe kapanmak sonrada İstanbula kaçmak zorunda kaldı. Sultan Murat’ın emrindeki Türk kuvvetlerini daimi faaliyetlerinden çekinen Sırp despotu Lazar’ın her sene vergi olarak 50 okka (vakiye) gümüş veya yardımcı asker vermek şartı ile 1374 te Türklerle anlaşmıştır. 1375 te Bizans kuvvetleri Vize taraflarına hücum etti. Anadolu da bulunan Sultan Murat Rumeli’ye geçerek malkara da ordu ile buluştu, Lala Şahin Paşayı İbrala civarındaki Firecik kalesinin fethine memur etti. Kendiside bizzat çatalca bölgesine İnceğiz ve Çatalburgaz kalelerini zaptetmiştir. Osmanlılar bu harekatlara paralel olarak Balkanlardaki dahili anlaşmazlıklardan ve Macarlara karşı olan nefretten istifade ederek fetih edilen yerlere Türk halkı iskan edilirken Tımarlı ve kapıkulu süvarisi kurduklarını, şehirler de cami, medrese, imaret gibi hayır müesseseleri teşkil ettiklerini görmekteyiz. Sultan Murat’ın Anadolu Türk Birliğini Kurma Çalışmaları : Sultan Murat Sırpsındığı zaferlerinden sonra Balkanlarda üstünlüğünü kabul ettirip, Anadolu’ya dönmüş Anadolu Türk Birliğini gerçekleştirme konusunda faaliyete geçtiğini görmekteyiz. Karesibeyliği’nin Osmanlı beyliğine bağlanması sırasında Osmanlı Devletine karşı hasmane tavır takınan Karaman beyliğine bazı teşebbüslere girişti. 1376 yılında devrin ileri gelen ilim adamı Mevlana Muslihiddin Mursil’i göndererek kızı Melek hatunu (Nefise Sultan) zevceliğe isteyen Karamanoğlu Alaaddin Ali Bey’in bu Arzusunu yerine getirmiştir. Ayrıca Germiyan ulemasında İshak Fakih’in beraberinde gelen bir heyetin ricası üzerine oğlu Bayezid’i Germiyan oğlu Süleyman Şahın kızı Devlet Hatunla evlendirdi. Süleyman Şah çeyiz olarak 19 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Kütahya-Tavşanlı, Simav, Eğrigöz (Emet) şehir ve kasabalarını Osmanlılara vererek Kulaya çekildi (1381). Osmanlı Beyliğine katılan bu yeni şehir ve kasabalar Kütahya merkez olmak üzere bir sancak kabul edilerek Bayezid’in idaresine verildi. Hamidoğlu Kemaled Hüseyin Bey’de bu düğün sırasında kendine yapılan telkinlerinde teşirinde kalarak, Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç ve Eğridir gibi şehir ve kasabaları 80.000 altın karşılığında Osmanlılara sattı.(1382). Sultan Murat bu sırada bir takım anlaşmazlıklara sahne olan, Candar Beyliğinin içişlerine karışmak zorunda kaldı. Zira Kastamonu, Sinop, Çankırı, Safranbolu ve Tosya’ya hakim bulunan Candaroğlu Kötürüm Bayezid’e büyükoğlu Süleyman Paşa’nın mevcudiyetine rağmen çok sevdiği küçük oğlu İskender Bey’i kendi yerine geçirmek üzere harekete geçmiş, fakat Süleyman Paşa’nın mukavemeti ile karşılaştı. Süleyman Paşa kardeşi İskender’i öldürüp, Murat Bey’in yanına kaçmış, bu durum Osmanlı Devleti ile Candar Beyliği arasında anlaşmazlık yarattı. Sultan Murat Süleyman Paşa’yı desteklediğinden Süleyman Paşa,babası Kötürüm Bayezid’i mağlup edip Kastamonu’yu ele geçirdi ve istiklalini ilan ederek, beyliğinin ikiye ayrılmasına sebep olmuştu(1383). Bu arada Murat Bey’in Süleyman Paşa’yı tevkif edip, Kastamonu’yu Osmanlı Beyliğine katmak teşebbüsü muaffak olamadı. Bunun üzerine Sultan Murat Süleyman Paşa’yı babasına karşı yeniden destekleyerek, onu Kastamonu’da yerleşmesini temin ettiği gibi, Onun Rumeli Fatihi Süleyman Paşa’nın kızı Sultan Hatun ile evlendirdi(1384). Sultan Murat’ın Anadolu Türk birliğinin kurulması yolunda önemli adımlar atmıştır. Bu sırada Rumeli’de hareket yeniden başlamış, bir kısım Türk halkı Rumeli’ye geçirilmiş, Balkanların en mühim merkezlerinden Sofya Balaban Bey tarafından 1378’den beri kuşatılmakta olup 1382’de fethedilmiştir. Bir müddet sonrada Niş Timurtaş Paşa’nın oğlu Yahşi Bey’in kuvvetlerine teslim olmak zorunda kaldı. Diğer taraftan Candarlı Hayreddin Paşa ve Evrenos Bey kuvvetleri ile birlikte Manastır ve Ohri kalelerini fethetti(1385). Osmanlı kuvvetlerinin birbiri arkasına kazanmış oldukları başarılar Balkanların bu bölgesinde büyük akisler yaptı. Nitekim Kuzey Arnavutluk Prensi ikinci Balşa ile savaş halinde bulunan Latin Prensi Dıraç Charls Topier Hayrettin Paşa’ya mukavemet ederek Hayrettin Paşa’dan Arnavutluklara karşı yardım istedi. Bunun üzerine Charls ile beraber hareket eden Osmanlı kuvvetleri Arnavutlarla Viasa ırmağı üzerinde Savra Savaşında mağlup ettiler. Arnavut Prensi Balşa öldü. Bu savaş sonrasında ilk defa Arnavutluğa giren Türk kuvvetleri müstahkem Kruya (Akçahisar) ve İsgotra kalelerni fethetmişlerse de, kalelerin latinlerle dolu olması ve 1373 den beri macarlara karşı destekledikleri Venediklilerle devam eden iyi münasebetleri bozmamak maksadıyla bu kaleleri geri vermişlerdir. Bu sırada Bursa Sancak Beyi Sultan Murat’ın henüz on dört yaşında bulunan savcının isyanı meydana geldi. Bizans İmparatoru V. İonnes’in Büyük oğlu Andronikos ile işbirliği yapan bu genç şehzadenin isyanı sebepleri bugün bilinmemektedir. Bizans kaynakalarına göre Sultan Murat ile İonnes bazı isyan hareketlerini bastırmak üzere Balıkesir havalisinde bulundukları bir sırada İstanbul da babasına vekalet eden Büyük oğlu Andronikos Savcı Bey ile birleşerek isyana başlamışlardır. Bunun üzerine Sultan Murat Şehre yakın bir yerde isyancıları dağıtıp Dimetokaya kaçan oğlunu yakalatarak gözlerine Mil çekmiştir. İstanbula giren İonneste oğluna aynı cezayı verdi (1385). İlk Osmanlı – Karamanlı Savaşları : Sultan Murat’ın oğlunun düğünü sırasında Germiyanoğlu Süleyman Şahdan Kütahya, Tavşanlı, Simav, Eğrigöz “Emet” Hamidoğlu Kemaleddin Hüseyin Beyden de Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç gibi şehir ve kasabaları alması sebebi ile Rumeli de yerleşen Osmanlılarla Anadolu beylikleri üstünde hakimiyet iddiasında bulunan Karamanlılar Kuzey ve Batıdan komşu olmuşlardır. Ancak diplomasi yolu kendisi ile komşu olan Osmanlıların bu tutumlarından endişe eden Karamanoğlu Alaaddin 20 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Ali Bey, Murat Beyin Rumeli de bulunduğu sırada Beyşehri almış para mukabilinde hizmetinde bulunan Konar-Göçer Tatarlarıda Seydişehir, Yalvaç ve Karaağaç gibi Şehirleri yağmalatmışlardır. Böylece aradaki iyi münasebetler bozuldu. Seydişehrin Osmanlı hakimi Mahmut Bey buraları önce satın aldığını iddia eden Karamanoğlu kuvvetleri ile çarpışarak ele geçen esirleride SULTAN Murata gönderdi.Bunun üzerine Sultan Murat 1386 da Rumelinin muhafaza ve müdafasını Çandarlı Hayrettin Paşaya bırakarak bir memlüklü elçisinin kendisini beklediği Bursaya geldi. Osmanlı sınırlarına çapulcu tatarları saldırtan Karamanoğlu üzerine yürümeden evvel devrin ulemasına baş vurmuş yapacağı seferin meşruluğuna “Şeren ve hukuken doğruluğuna dair” dair fetva istedi (Sultan Murad ilk defa din adamlarından fetva isteyen osmanlı padişahıdır) Bu fetvayı alan Sultan Murad bütün kışı savaş hazırlıkları ve kendisine bağlı beylerin gönderdiği yardımları beklemekle geçirdi.Bu arada hatayı kabul eden Karamanoğlunun anlaşma teklifini ret ederek 1387 senesi baharında Osmanlılara bağlı beylerden Köstendil Beyi Konstandin Seracil Bizans İmp.5.İoannes ve ÇandaroğluSüleyman Paşanın gönderdiği yardımcı kuvvetlerle gelen Rumeli Beylerbeyi Karatimurtaş paşa ile birleştikten sonra Afyonkarahisar yolu ile Konya Hisarı üzerine yürüdü Karamanoğlu Alaaddin Beyde Göğezli, Aydınlı, Bulgarlı, Durgutlu, Varsaklı ve Bayburtlu Türkmenlerini para ve Tımar vaad ederek hizmetine almış Samagan, Barımbay, Çaygazan gibi Karatatar kuvvetlerinin yardımını da alarak Konya önünde mevzilendi. Alaaddin Bey yeni bir barış teklif etmişse de kabul etmemesi üzerine Konyahisarı önünde ilk OsmanlıKaraman savaşı başladı.Muntazam bir teşkilata sahip olan Osmanlı Kuvvetlerinin sağ kanadına Şehzade bey Sol kanadına ise Beyazıt Çelebi kumanda ediyor merkezi ise maiyeti ile birlikte Sultan Murat tutmakta idi. Karaman ordusunun kanatlarını ise Babukoğlu Faruk Bey, Savcı Ağa, Hızır Bey, Pir buldu gibi Tatar Beyleri Karaman ordusunun yanlarını tutmakta, Türkmenler ve Bulgarlar öncülük ediyordu. Nitekim savaş Tatar ve Türkmenlerin ok, Bulgarların sapanlarla taş fırlatmaları ile başladı. Şehzade Bayezid çelebinin Firuz Bey, Hoca Bey, Ayna Bey, Subaşı gibi Osmanlı beyleri ile ileri yürümesi ile umumileşti. Bununla beraber muntazam olarak Osmanlı askerinin hücumu üzerine Karaman kuvvetleri bozuldu. Kara Timurtaş Paşanın saldırısına dayanamayan Alaadin Ali Bey kendisini pek tutmayan Konya hisarına sığındı. Bunun üzerine Osmanlı kuvvetleriyle yardımcıları Konya hisarını kuşattılar. Sultan Murat on iki gün devam eden kuşatma sırasında emir name yayınlayarak asker ve yardımcıları halkın malına dokunmamalarını, yasaklara uymayanların şiddetle cezalandırılacağını belirtti. Nitekim yasaklara uymayıp halkın malını yağma eden Sırp askerlerinin bir kısmı idam edildi. Sultan Murat’ın Şehadetiyle neticelenecek olan I. Kosava savaşının sebeplerinden biri bu hadisedir. Alaaddin Ali Bey Konyalıların ısrarı ile Murat Bey’e bir elçi gönderdi ise de Bu elçinin kabul edilmemesi üzerine eşi Melek Hatunu babasına gönderip ondan af dilemek zorunda kaldı. Melek Hatunun (Nefise Sultan) aracılığı sayesinde bu ricası kabul edildi. Alaaddin Ali Bey Osmanlı ordugahına gelerek Sultan Murat’ın elini öpüp özür diledi (1387). Yapılan anlaşma gereğince Sultan Murat Bursa ya döndü. Sultan Murat’ın nüfus ve kudreti diğer Anadolu Türk Beylikleri tarafından kabul edilmiştir. Osmanlılara Karşı Yapılan İkinci Balkan İttifakı I. Kosova Savaşı Ve Sultan Muratın Şehit Oluşu : Sultan Murat Beyin Konya Önünde Alaaddin Beyle Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli de ki kazandığı başarılar Avrupalıları endişeye sevketmiş, Osmanlı Devletine karşı yeni bir birlik kurmak gayesiyle harekete geçen Sırp despotu Lazar Bosna Kralı Tuvartko ile Arnavut Beyi Corci Kartriyato (İskender Bey) başta olmak üzere Hırvat ve Osmanlıların idaresindeki Bulgar Kralı Sosmanos ve Dobruca hakimi Dobrotic oğlu İvanko ile temasa geçmiş bazı kaynaklara göre Bosna kralının müttefiki Karaman oğlunu da ikna etmiştir. 21 Osmanlı Tarihi – I (Ders Notu) Yrd. Doç. Dr. Erhan METİN Karaman seferinde dönen seferinden sonra dönen Sultan Murat Tuvartko üzerine Kula Şahin Paşayı 20.000 kişilik akıncılarla gönderdi. Tuvartko Osmanlı Devletinin hazırlıklarından haberdar olduğu için 30.000 kişilik bir Sırp – Bosna kuvveti Türk akıncılarını Morova nehrinin ayaklarından Toplika vadisindeki Ploşnik Mevkiinde ani bir baskınla Türk akıncılarını bozguna uğrattı. Pek çok Türk akıncının şehadeti ile neticelenen Ploşnik savaşının Balkanlarda bilhassa sıplar arsında akis heyecan uyandırdığı anlaşılmaktadır. Beş bin asker ancak geri dönebilmiştir. Gerisi şehit olmuş yaralanmış ve esir düşmüştür. Kazanılan bu başarı bütün Sırp boylarını Lazarın etrafında topladıkları gibi Bosna, Arnavutluk beyleri de bir araya gelmiştir. Ayrıca İşgotradaki Arnavut beyinin de yardımını temin eden müttefiklerin Dobruca hakimi İvanko ve Bulgar kralı Susmanos ile birleşmelerini önlemek üzere teşebbüse geçen Sultan Murat Bey 13388 de Hayrettin Paşanın oğlu vezir Çandarlı Ali Paşayı 30.000 kişilik bir kuvvetle Bulgaristan’a göndedi. Ayrıca Balkan Hristiyanlarına karşı yardımcı kuvvet göndermeleri içinde Anadolu Türk beylerine müracaat etmiştir. Çandarlı Ali Paşa harekete geçerek Aydosun kuzeyindeki geçitten “Nadir Derbenti” Balkanları geçip Bulgaristan da Pravadi, Şumnu ve Krallık merkezi bulunan Tırnovayı zapt etti. Susmanos’un sığındığı müstahkem Niğbolu kalesini kuşattı. Daha sonra Ruscuk ile Niğbolu arasındaki köy ve kasabaları birer birer fethetti. Sultan Muratın Bulgaristana girdiği sırada Niğbolu Fethedildi. Susmanos ise karısı ve çocukları ile teslim olmak zorunda kaldı. Sultan Murat Susmanosu affetti. Osmanlı tabiyetinde kalmak şartı ile Tıraova şehri kalesine iade edildi. 22