Kadının Statüsü Genel Müdürü Esengül CİVELEK’in Türkiye-AB KİK Toplantısında Yapacakları Konuşma Metni- Aralık 2009 Sayın Başkan Değerli Komite Üyeleri Değerli Katılımcılar Kadın haklarının ele alınacağı bu oturumda sizlere hitap etmekten büyük mutluluk duyuyorum. Bildiğimiz üzere; bütün uluslararası insan hakları belgeleri, tüm insanların onur ve haklar bakımından eşit ve özgür doğdukları, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklere hiçbir ayırım gözetilmeksizin sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemeyeceği ilkeleri üzerine şekillendirilmiştir. Ancak, tarihsel süreç içerisinde hakların varlığı ile kullanımı arasında, kadınların toplumsal yaşamın tüm alanlarında ayrımcılıkla karşılaştıkları görülmektedir. Kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için uluslararası insan hakları belgelerinden ayrı olarak yalnızca kadın haklarını ele alan sözleşme ve kararlar imzaya açılmış, uluslararası örgütlerce pek çok girişim başlatılmıştır. Avrupa Birliği tarafından da tanınıp desteklenen toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları yaklaşımı üye devletlerin tamamında politik bir öncelik haline getirilmiştir. Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği topluluk müktesebatının bu parçasını oluşturmakta ve kadın hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı Avrupa Birliğine üyeliğin olmazsa olmaz koşulu sayılmaktadır. Avrupa Birliği, Birliğe üye ya da aday konumunda bulunan ülkelerin bu konuda gerçekleştirmeleri gereken yükümlülükleri sizlerin de bildiği gibi, Direktifler ya da Kurucu Anlaşmalardaki ilgili hükümler yoluyla belirlemekte; öte yandan adaylık statüsünde bulunan ülkelerin Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde kadın erkek eşitliği konusu, titizlikle üzerinde durulan konular arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, AB üyeliği sürecinde ülkemizdeki gelişmeleri ve ilerleme kaydedilmesi gereken alanları izlemek üzere hazırlanan Düzenli Đlerleme Raporlarının Siyasi Kriterlere ilişkin bölümünde “kadın erkek eşitliği” konusunda kaydedilen ilerleme, her yıl düzenli olarak Birlik tarafından izlenmektedir. Değerli Katılımcılar, AB sürecinden çok önce; Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk kadının insan hakları kavramını daha 1920’li yıllarda gündeme getirmiş ve ülkemizin çağdaşlaşma süreci içerisinde ilerleme adımlarının her iki cins tarafından (kadın-erkek) atılarak başarıya ulaşılabileceğini vurgulamıştır. Ülkemiz; 1924 yılında eğitimi tek sistem ve tek çatı altında toplayan Tevhidi Tedrisat Kanunu, 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ve 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan kanun ile birlikte kadın hakları, kadın erkek eşitliği açısından dünyanın en ileri ülkeleri arasına girmiştir. Cumhuriyet döneminde kadının çeşitli mesleklerde, bilim ve teknolojide, toplumsal yaşamın ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarında yer alması, erkeklerle birlikte kalkınma sürecine katılmaları, kadınların elde ettiği kazanımlar olarak evrensel ölçütlerle değerlendirildiğinde asla küçümsenmeyecek önemli ve örnek nitelikte dönüşümlerdir. 2 Ülkemizde bu gelişmeler sürerken uluslararası gelişmeler çerçevesinde de ülkemiz 1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini imzalayarak taraf olmuş ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Söz konusu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ülkemiz açısından da önemli bir dönüm noktası olmuştur. Gerek ulusal ve gerekse uluslar arası gelişmeler doğrultusunda da kadınların toplumsal yaşamda konumlarının güçlendirilmesi, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi ve kadın erkek eşitliğinin kamu plan ve politikalarına yansıtılması amacıyla kısacası kadın erkek eşitliğini sağlamak üzere çok ileri adımlar atılmış, Genel Müdürlüğümüz ulusal mekanizma olarak kurulmuş ve yasalarımızda pek çok düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Yasal değişikliklerin gerçekleştirilmesi sürecinde, kadın erkek eşitliği bakış açısının metinlere yansıtılması konusunda gönüllü kadın kuruluşlarımızın özverili katkılarda bulunduklarını da belirtmek isterim. 2002 yılından bu yana başta Anayasamız olmak üzere Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, Đş Kanunu gibi temel kanunlarda kadın erkek eşitliği yasal zeminde güçlendirilmiştir. 2004 yılında Anayasamızın 10. Maddesine yapılan bir ekle devlet cinsiyete dayalı ayrım yapmamanın ötesinde kadınla erkeğin her alanda eşit haklara eşit imkanlara kavuşması için düzenlemeler yapmak gerekli tedbirler almakla yükümlü kılınmıştır. 2004 yılında yine Anayasa’ da yapılan başka bir değişiklikle “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” de dahil olmak üzere temel hak ve özgürlükleri ele alan uluslararası belgelerin iç hukukumuzla çelişmesi durumunda uluslar arası anlaşmalar ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir. 3 2002 yılında kabul edilen Yeni Türk Medeni Kanun, yeni şekliyle kadın-erkek eşitliğini gözeten, cinsiyet ayrımcılığına son veren, kadınları aile ve toplum içerisinde erkekler ile eşit kılan, kadın emeğini değerlendiren bir yasal metin haline gelmiştir. Avrupa Birliği Kurucu Anlaşmaları ve Đlgili Direktiflerle uyumlu bir düzenleme için Đş Kanunumuza yapılan değişikliklerle; işveren-işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağı, iş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı, cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği, cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş akdinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı gibi hükümler getirilmiştir. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanununda kadınların mağdur olduğu topluma karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirilen birçok suç, kişilere karşı işlenen suçlar kapsamına alınmıştır. Ayrıca, Yasada Devletimizin “töre” cinayetlerinin önlenmesine ilişkin kararlılığını ortaya koyacak şekilde, töre cinayeti işleyenlere Türk hukuk sistemindeki en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesine ilişkin düzenleme yapıldığını, sadece faillere değil azmettiricilere de cezai yaptırım getirildiğini önemle vurgulamak isterim. 1998 yılında aile içi şiddeti önlemek amacıyla yürürlüğe giren Ailenin Korunmasına Dair Kanun ile aile içi şiddet kavramı ilk kez hukuksal bir metinde tanımlanmış ve aile içi şiddetin vuku bulduğu durumlarda mağdurun şikâyeti olmaksızın (üçüncü şahısların bildirimiyle) polis ve adalet mekanizmasının harekete geçmesi ve gereken hallerde faillerin aile ortamından uzaklaştırılması sağlanmıştır. 2007 yılında Kanunun kapsamının genişletilmesine yönelik değişiklik yapılarak uygulamada karşılaşılan aksaklıklar giderilmiştir. Şiddet mağduru veya risk 4 altındaki kadını korumak üzere yapılan bu düzenlemeden ekonomik zorluk içinde bulunan kadınlar da dâhil olmak üzere toplumun her kesiminin tam ve eşit biçimde yararlanmasını sağlamak amacıyla, başvuru ve kararın infazı için yapılacak icrai işlemlere her hangi bir ödeme yapılmamaktadır. Aile Mahkemesi Hakiminin uygun görmesi halinde şiddet uygulayan bireyin bir sağlık kuruluşuna tedavi için gönderilmesi de önemli bir hüküm olarak kanunda yer almıştır. Ayrıca; kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak ülkemizde ve uluslararası alandaki gelişmeleri izlemek, bu gelişmeler konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmek, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun tasarı ve teklifleriyle kanun hükmünde kararnameler hakkında görüş sunmak üzere 2009 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuştur. Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara yerleştirilmesi, kadın istihdamının arttırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaç, okur-yazarlık oranının arttırılması, kadına yönelik şiddetle mücadele ve kadınların karar alma mekanizmalarına katılımı konuları devlet politikası olarak kabul görmektedir. Dolayısıyla ülkemiz 9. Kalkınma Planında bu konulara ilişkin tedbirler yer almaktadır. Değerli Katılımcılar Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren zorunlu olan temel eğitime rağmen kız çocukları açısından, okullulaşma oranlarında arzu edilen düzeye ulaşılamaması nedeniyle, başta devlet olmak üzere tüm taraflar büyük bir atılım içine girmiştir. Ülkemizin 2013 yılı hedefi kız çocuklarının temel eğitimdeki okullulaşma oranının %100’e ulaşmasıdır. Son yıllarda eğitim konusunda büyük bir duyarlılık oluşmuş ve bu duyarlılık medyanın da içinde yer aldığı ulusal kampanyalara dönüşmüştür. 5 Kız çocuklarının okullulaşmasını artırmak amacıyla kız çocuklarını gerek temel eğitim gerekse orta öğretim düzeyinde okula gönderen ekonomik durumu elverişsiz ailelere, erkek çocuklarını okula gönderenlere göre devlet tarafından daha fazla para yardımı yapılmaktadır. Bu uygulamanın, kız çocuklarının okullulaşmasına olumlu katkısı olduğu artık genel olarak kabul edilmektedir. Đlköğretimde okullulaşma oranlarında kız ve erkek çocukları arasındaki fark giderek azalmaktadır. Kadın-okuryazarlık oranının yükseltilmesi amacıyla yürütülmekte olan Ana Kız Okuldayız Kampanyası ile okuma yazma bilmeyen 3 milyon kadınımızın okuryazar hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Diğer taraftan eğitim materyallerindeki cinsiyetçi öğelerin ayıklanması, ayrımcılık içeren resim, ifade ve benzeri tüm öğelerin çıkarılması çalışmaları Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından sürdürülmektedir. Eğitim imkanını en iyi şekilde kullanmış, yüksek oranda üniversite mezunu kadına sahip olmamız gerek ulusal gerekse uluslararası başarılara imza atan kadınlarımızın sayılarının giderek artması bizleri gururlandırmaktadır. Bugün ülkemizde mimarların % 37’sı, doktor ve operatörlerin % 29’u, avukatların % 36’sını kadınlar oluşturmaktadır. Ayrıca, akademik yaşamda ve diplomasi alanında görev yapan kadınlarımızın oranı da bir hayli fazladır. Mevcut üniversitelerimizin 13’ünde kadın rektörlerimiz görev yapmaktadır. Türk kadını siyasal haklarına 1934 yılında kavuşmuş ve dünya kadınlarına öncülük etmiştir. Ve bugün TBMM’de, bir önceki döneme göre %100 artışla 50 kadın milletvekilimizin olması, Türk siyasi hayatında halen yeterli gördüğümüz bir hedef değildir. Ancak bu yetersizliğin önümüzdeki dönemde yapılacak seçimlerde önemli ölçüde giderileceğini, kadınlarımızın siyasette ve karar mekanizmalarında hak ettikleri gibi yüksek oranda temsil olanağına kavuşacaklarına inanıyorum. 6 Kadınların kalkınma sürecine etkin şekilde katılımlarının sağlanması kadınlarımızın iş ve meslek hayatında daha fazla sayıda yer alabilmeleri için mesleki bilgi ve beceri kursları, girişimcilik eğitimleri ve istihdam garantili eğitim programlarından yararlandırılmaları konusunda çok yönlü çalışmalar yürütülmektedir. Çünkü kadınlarımızın istihdama katılımları istenen düzeyde değildir. Kadınlarımızın çalışma hayatına katılımlarının önündeki engelleri; eğitim olanaklarından yeterince yararlanamamaları, gerekli bilgi, beceri ve donanıma sahip olamamaları, aile ve çocuk bakım sorumluluklarının kadınlarımızın üzerinde olması gibi ekonomik, sosyal ve kültürel nedenlerle açıklamamamız mümkündür. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında, kadın istihdamı konusunda kat etmemiz gereken mesafenin bilincindeyiz. Kadınların içinde bulunduğu dezavantajlı durumu ortadan kaldırmak üzere, Devlet tarafından bir dizi tedbir uygulamaya geçirilmiştir. Yürürlüğe giren Đstihdam Paketi ile kadın istihdam eden işverenlerin ödemekle yükümlü oldukları sigorta primleri kademeli olarak devlet tarafından ödenmektedir. Öte yandan 2007 yılında Gelir Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle hane içinde kadınlar tarafından üretilen ürünlerin düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması sonucu kadınların elde ettikleri gelirler vergiden muaf tutulmuştur. Ülkemizin içinde bulunduğu Avrupa Birliğine uyum sürecinde, Avrupa Đstihdam Stratejisi çerçevesinde hazırlanan ve üzerinde çalışmaları devam eden taslak Ortak Değerlendirme Belgesi ve Ortak Đçerme Belgesi’nde; kadınların istihdama katılımlarının artırılması için tespit edilen öncelikler arasında “Kadın girişimciliğinin yaygınlaştırılması ve desteklenmesi ile “zihniyet dönüşümünü gerçekleştirecek, toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşama geçirecek çabaların arttırılması” hususları önemle vurgulanmıştır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğince kurulan Kadın Girişimciler Kurulu, kadın girişimciliğinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması sürecine gerek eğitim ve danışmanlık 7 hizmetleriyle gerekse finansal kaynakların temininde olumlu katkılar sağlamaktadır. Hepimizin bildiği gibi yoksullukla mücadele ve yoksulların insan onuruna yaraşır biçimde kendi işlerini yaparak gelir elde etmelerinin sağlanmasında, hayat kalitelerinin artırılmasında ve toplumsal refahın artmasında mikro kredi uygulamalarının devlet politikası haline getirilmesi de önemli araçlardan biridir. Bu kapsamda 2007 yılında özellikle kadınlara yönelik mikro kredi uygulamaları başlatılmıştır. Valiliklerimizce Đl Özel Đdarelerinin kaynakları kullanılarak yürütülen mikro kredi uygulamalarında kadınlara ve kadın başlı ailelere öncelik tanınarak bir nevi pozitif ayrımcılık uygulanmaktadır. Yoksul kadınlarımız elde ettikleri bu mikro kredilerle küçük çaplı işler yaparak aile bütçesine katkıda bulunmakta, aile ve toplum içinde özgüven kazanmaktadırlar. Başarı ile sürdürülen ve olumlu sonuçlar aldığımız mikro kredi uygulamalarının ülke düzeyinde yaygınlaştırılması için çalışmalarımız sürmektedir. Ayrıca, kadınların istihdama katılımının önemli koşullarından biri olan “aile ve iş yaşamını uyumlaştırmak” amacıyla Đş Kanunu ile getirilen düzenlemelere ilave olarak Ebeveyn Đzni Kanun Tasarısı hazırlanmıştır. Doğum sonrası ücretsiz izin kapsamında çocuk bakımının anne ve baba arasında paylaşılması esasına dayalı söz konusu Kanun Tasarısı, TBMM’nin gündemindedir. Kadınların istihdama katılımını artırmak amacıyla bahsettiğim uygulamaların yanı sıra ilgili kamu kuruluşları, meslek kuruluşları, konfederasyonlar ve kadın sivil toplum kuruluşları tarafından da çeşitli çalışmalar yapılmakta, projeler yürütülmektedir. 8 Değerli Katılımcılar, Gerek ulusal düzenlemelerimiz, gerekse uluslar arası yükümlülüklerimiz ve gerçekleştirilen tüm çalışmalara rağmen kadının insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun olarak varlığını sürmektedir. Genel Müdürlük olarak Avrupa Birliği mali katkılarıyla yürüttüğümüz Kadına Yönelik Aile Đçi Şiddet Araştırma Projesi kapsamında şiddetin boyutları, kaynağı ve türlerini saptamak üzere yapılan araştırmanın sonuçlarına göre; • Fiziksel şiddete maruz kalanların oranı% 39’dur • Kentte fiziksel şiddet oranı %38 iken, kırda %43’tür. • Şiddete maruz kalmış kadınlardan eğitimi olmayanların oranı %55,7, lise ve üzeri düzeyde eğitim alanların oranı ise %27’dir. • Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48,5’tir. Kadına yönelik şiddet ülkemizde mücadelesi devlet politikası olarak kabul edilen bir olgudur. Ülkemizde kadın erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla, ulusal mevzuatımızda reform niteliğindeki düzenlemeleri gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda da gösterdiği duyarlılık ve hassasiyetle 2005 yılında “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” amacıyla Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Komisyon’un çalışmaları sonucunda ortaya çıkan Raporu takiben Sn: Başbakanımızca bir Genelge yayınlanmıştır. 9 Genelge gereğince, koordinatör kurum olarak belirlenen Genel Müdürlüğümüz belirlenen sorumlu kuruluşlar ve işbirliği kuruluşlarının Genelge kapsamında gerçekleştirdikleri faaliyetlere ilişkin bilgileri üçer aylık periyotlar halinde izlemekte ve Başbakanlığa Rapor halinde sunmaktadır. Đzlenen dönemsel faaliyet raporları, Genelgedeki tedbirlerin hayata geçirilmesi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla tüm tarafların topyekun bir mücadele ve kararlılıkla çalışmalarını yürüttüklerini, bu konudaki farkındalık ve duyarlılığın arttığını göstermektedir. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakan’ımızın başkanlığında oluşturulan Kadına Yönelik Şiddeti Đzleme Komitesince genelgedeki tedbirler ve yapılan çalışmalar değerlendirilmektedir. Değerli Katılımcılar, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin geliştirilmesi, kadınların güçlendirilmesi sürecinde erkeklerin kilit rol almaları önemlidir. Erkekler tutumlarını değiştirmedikçe kadına yönelik şiddeti hangi bağlamda olursa olsun kabul edilemez olarak reddetmedikçe kadına yönelik şiddetin ortadan kalkmayacağı düşüncesiyle sürece erkeklerin katılımını önemsedik. Genel Müdürlüğümüzce erkek bilinçlendirilmesini sağlamak amaçlı vatani görevini yapmakta olan geleceğin eşi ve babası olacak er ve erbaşlara yönelik Yurttaşlık Sevgisi Ders Programına; kız çocuklarının eğitimi, kadınların istihdama ve karar alma mekanizmalarına katılımı, kadına karşı şiddet ve töre cinayetleri, kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları dahil edilmiş, tüm bu konuları içeren eğitim materyali ve afişler tarafımızca hazırlanmıştır. Söz konusu eğitimler her celp döneminde er ve erbaşlara verilmekte olup, bu şekilde her yıl yaklaşık 450 bin erkeğin konuya ilişkin bilinçlendirilmesi sağlanmaktadır. 10 Kadına yönelik şiddeti tanıma, şiddet konusunda duyarlı şiddet mağduru veya riski altındaki kadınlara hizmet veren mekanizmaları harekete geçirebilecek, yönlendirme yapabilecek ve mekanizmalar arasında eş güdümü sağlayacak çalışmalara önem verdik. Şiddet mağduru veya riski altındaki kadınların hak arama sürecindeki yasal prosedür, sağlıkla ve kolluk kuvvetleri ile ilgili düzenlemeler sürecinin her aşamasındaki personelin eğitimleri konusunda taraflarla protokoller imzaladık. Bu protokoller kapsamında öncelikle Emniyet Genel Müdürlüğü ile Genel Müdürlüğümüz işbirliğinde şiddete maruz kalan kadınların ilk adım başvuru yeri olan polis merkezlerinde görevli 40.400 emniyet teşkilatı personeli kadına karşı şiddet, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddet mağdurlarına yaklaşım tarzı konularında eğitilmiştir. Halen eğitimler devam etmektedir. Sağlık Bakanlığı ile imzalanan protokol gereğince de; şiddet mağduru ve risk altındaki kadınlara hizmet sunan sağlık çalışanlarının şiddet konusundaki duyarlılık ve farkındalıklarının artırılmasına yönelik hizmet içi eğitim programlarının düzenlenerek, eğitim materyalleri hazırlanmış şu ana kadar 30.000 sağlık personelinin eğitimi tamamlanmıştır. Hedefimiz 75.000 sağlık personeline eğitim verilmesidir. Adalet Bakanlığı ile imzalanan protokol çerçevesinde ise; aile içi şiddetin yol açtığı suçlara ve şiddet mağduru kadınlara yönelik yargı faaliyetinde bulunan Aile Mahkemelerinde görevli Hakimler ile Cumhuriyet Savcıları için seminerler düzenlenmektedir. Şu ana kadar 250 Hakim ve Cumhuriyet Savcısı söz konusu seminerlere katılım sağlamıştır. Diyanet Đşleri Başkanlığı ile imzalanma aşamasına gelinen Protokol kapsamında yürütülecek Proje ile de; din görevlilerinin kadına yönelik şiddetle mücadele konularında bilinçlendirilmeleri hedeflenmektedir. 11 Genel Müdürlüğümüzün Birleşmiş milletler Nüfus Fonunun teknik, Avrupa Birliği’nin mali katkıları ile yürüttüğü “Kadına Yönelik Aile Đçi Şiddetle Mücadele Projesi kapsamında Avrupa Birliği ile uyum sürecinde gerçekleştirilmesi öngörülen siyasi kriterler doğrultusunda; kadınların insan haklarının geliştirilmesi, kadına yönelik aile içi şiddetle mücadelede kurumsal yapıların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi çalışmaları gerçekleştirilmiş ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütlerinin katkıları ve görüşleri alınarak “Kadına Yönelik Aile Đçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı” hazırlanmıştır. Ülkemizde şiddet mağduru veya riski altındaki kadınlarımıza çocuklarıyla birlikte ekonomik, sosyal, hukuki, psikolojik destek sunan 54 kadın sığınma evi mevcuttur. Kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, toplumsal yaşamın tüm alanlarında konumlarının güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının ana plan ve politikalarda yer alması amacıyla hazırladığımız 2008-2013 yıllarına ilişkin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planımızın önümüzdeki yıllarda kadın-erkek eşitliği konusunda uygulamada karşılaştığımız sorunların giderilmesinde katkı sağlayacağı inancındayım. Değerli Katılımcılar, Özetle ifade etmek gerekirse, Türkiye, Avrupa Birliği sosyal politikasının temel amaçlarından biri olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi konularında yasal düzeyde ve politika oluşturma düzeyinde önemli ilerlemeler kaydetmiş; çalışmalarını uygulamaya yansıtmak üzere programlar, projeler geliştirmiştir. Bu ilerlemeleri sizlerle paylaşabilme fırsatını sunan TürkiyeAvrupa Birliği Karma Đstişare komitesi Sn: Başkanlarına teşekkür eder, toplantının ülkemizin AB üyeliği sürecine katkıda bulunması dileğiyle, sizleri saygıyla selamlarım. 12