Türk Psikiyatri Dergisi 2001; 12(3):175-183 Marmara Depremzedelerinde Travma Sonras› Stres Bozukluğuna Eşlik Eden Başka Bir Ruhsal Hastal›k Gelişiminin Yorday›c›lar› Dr. Ümit TURAL*, Dr. Hikmet Gaye AYBAR TOLUN**, Dr. Iş›k KARAKAYA***, Yük. Hem. Ayla EROL****, Dr. Mustafa YILDIZ*****, Dr. Sarper ERDOĞAN****** ÖZET SUMMARY: Predictors of Current Comorbid Psychiatric Disorders With Posttraumatic Stress Disorder in Earthquake Survivors Amaç: Travma Sonras› Stres Bozukluğu’na (TSSB) eşlik eden ruhsal hastal›k gelişmesi yetiyitimini artt›rmakta ve tedavi ilkelerini değiştirebilmektedir. Bu nedenlerden dolay› önemi olan eşlik eden ruhsal hastal›klar›n, özellikle majör depresif bozukluğun, yorday›c›lar›n› saptayabilmek bu çal›şman›n amac›d›r. Yöntem: 1999 Marmara Depremi sonras›nda Kocaeli merkezinde kurulan Mehmetçik Çad›r kentinde Toplum Ruh Sağl›ğ› Merkezinde yürütülen psikiyatri polikliniği s›ras›nda başvuran hastalardan DSM-IV Eksen-I Bozukluklar› İ çin Yap›land›r›lm›ş Klinik Görüşme (SCID-I) ile kronik TSSB tan›s› alanlar üzerinde yürütülmüştür. TSSB şiddeti Klinisyen Taraf›ndan Uygulanan Travma Sonras› Stres Bozukluğu Ölçeği (TSSB-Ö) ile değerlendirilmiştir. Bulgular: 76 kronik TSSB olan hasta üzerinde yürütülen bu çal›şmada, değerlendirme an›nda hastalar›n %38.2’sinde eşlik eden başka bir psikiyatrik tan› olduğu görüldü. Eşlik eden hastal›klar›n %75,9’u majör depresif bozukluk idi. Deprem s›ras›nda çok şiddetli ölüm korkusu yaşanmas›, kad›n olma, ağ›r bedensel zarara uğrama, birinci derece yak›n kayb›n›n olmas› TSSB ile beraber herhangi bir eşlik eden ruhsal hastal›k gelişiminin yorday›c›lar› olarak bulundu. Eşlik eden majör depresif bozukluk da ağ›r bedensel zarara uğrama, birinci derece yak›n kayb› ve kad›n cinsinden olma ile yordanabilirken deprem s›ras›nda kişinin alg›lad›ğ› ölüm korkusunun şiddeti ile yordanamam›şt›r. TSSB şiddeti ise deprem s›ras›nda çok şiddetli ölüm korkusu hissedenlerde ve değerlendirme s›ras›nda eşlik eden ruhsal hastal›ğ› olanlarda fazla idi. Bölgede yerleşiklik süresi ile TSSB şiddeti anlaml› ters bağ›nt› gösteriyordu. Sonuç: TSSB ile eş zamanl› gelişen majör depresif bozukluk tan›s›n› ağ›r bedensel yaralanma, birinci derece yak›n kayb› ve kad›n olma yordamaktad›r. Bu yorday›c›lar uygun psikoterapötik ve farmakolojik tedavi seçeneklerini saptamada önemli olabilir. Birinci derece yak›n kayb›n›n yorday›c›lar aras›nda yer almas› Travmatik Yas tan›s›n›n önemi olabileceğini düşündürmektedir. Deprem s›ras›nda hissedilen korkunun çok şiddetli olduğu ve değerlendirme s›ras›nda eşlik eden ruhsal hastal›klar›n olduğu grupta TSSB şiddeti daha yüksektir. Objective: The occurence of a comorbid condition in Posttraumatic Stress Disorder (PTSD) can increase the level of disability and change the treatment principles. The aim of is study is to determine the predictors of current psychiatric disorders, particularly major depressive disorder and PTSD. Methods: The subjects in this study were patients who were diagnosed with chronic PTSD according to DSM-IV and who sought treatment at the outpatient clinic in the Mehmetcik Tent City which was established in Kocaeli after the Marmara Earthquake, which took place in 1999. All diagnoses were made with SCID-I (Structured Clinical Interview for DSM-IV, Clinical Version). The severity of PTSD was measured with CAPS (Clinician-Administered Posttraumatic Stress Disorder Scale). Results: %38.2 of all PTSD (N= 76) patients had one or more comorbid psychiatric disorders. Among the comorbid conditions, the most common psychiatric disorder was major depressive disorder (75.9%). Feeling extreme fear of death during the earthquake, being a woman, having suffered serious physical injury and the death of first degree relatives in the earthquake are the predictors of the concurrence of any psychiatric disorder and PTSD. Major depressive disorder and PTSD comorbidity is also predicted by gender, serious physical injury, and the death of first-degree relatives in the earthquake but not the severity of the self-perceived fear of death during an earthquake. PTSD severity is higher in those who feel extreme fear of death during the earthquake and who have a comorbid psychiatric disorder. A significant negative correlation was shown between the severity of PTSD and duration of residence in the earthquake region. Conclusion: Serious physical injury, death of first degree relatives due to the earthquake and being a woman may predict comorbid major depressive disorder with PTSD. These predictors may be important for establishing appropirate psychotherapeutic and pharmacological treatment. Involvement of the death of first degree relatives as a predictor of the current major depressive disorder suggests that Traumatic Grief should be considered. PTSD severity is higher in the patients who have any comorbid psychiatric disorder and who feel extreme fear of death during the earthquake. Anahtar Sözcükler: Travma sonras› stres bozukluğu, eştan›, yorday›c›lar, bedensel zarar, depresyon Key Words: Posttraumatic stress disorder, comorbidity, predictors, body damage, depression. *Yrd. Doç., **Araş. Gör., ***Uzm., Kocaeli Ü. T›p Fak., Çocuk Psikiyatrisi AD., İzmit. ****Yük. Hem., *****Doç., Kocaeli Ü. T›p Fak., Psikiyatri AD., İzmit. ******Yrd. Doç., Kocaeli Ü. T›p Fak., Halk Sağl›ğ› AD., İzmit. 175 sonra %47 olarak bildirilmiştir (Rothbaum ve ark. 1992). Felaket ve sald›r› doğas›ndaki stres etkenleri sonras›nda TSSB veya diğer bir ruhsal hastal›k gelişme riskinin yüksek olduğu konusunda ortak bir genel kabul vard›r (Geyran 1996). GİRİŞ Kişinin gerçek bir ölüm, ölüm tehdidi veya ağ›r bir yaralanma ile karş›laşmas›, kendisinin ya da bir başkas›n›n fizik bütünlüğüne tehdit olay›n› yaşamas›, böyle bir olaya tan›k olmas› ya da ailesinden birinin ya da bir yak›n›n›n beklenmedik ölümünü ya da şiddete maruz kald›ğ›n› öğrenmesi gibi durumlar karş›s›nda yoğun korku, çaresizlik ve dehşet duygular›n› yaşamas› Travma Sonras› Stres Bozukluğu’nun (TSSB) temel özelliğidir. Böyle bir travmatik stresin ard›ndan özgül baz› belirtilerin gelişmesi (tekrar yaşant›lama, duygusal uyuşma-kaç›nma, aş›r› uyar›lma) durumuna Travma Sonras› Stres Bozukluğu ad› verilmektedir. Buna benzer deneyimlere örnek olarak silahl› çat›şmalar, sald›r›, tecavüz ve doğal felaketler olarak verilebilir (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994). TSSB’ye s›kl›kla diğer psikiyatrik bozukluklar eşlik etmektedir (Brady ve ark. 2000). Epidemiyolojik çal›şmalar bu hastalar›n büyük bir k›sm›n›n en az›ndan bir diğer psikiyatrik bozukluk ölçütlerini karş›lad›ğ›n›, önemsiz say›lamayacak bir bölümünün de üç ya da daha fazla psikiyatrik bozukluğun ölçütlerini karş›lad›ğ›n› göstermektedir (Brady ve ark. 2000). TSSB ile diğer psikiyatrik bozukluklar›n eştan› oranlar›n›n yüksekliği değişik hipotezlerle aç›klanmaya çal›ş›lm›şt›r. Örneğin alkol kötüye kullan›m› ile s›k görülmesi kendi kendini tedavi hipotezi ile aç›klanmaya çal›ş›lmaktad›r. TSSB ve majör depresif bozukluk belirtileri aras›nda benzerlik olduğu gibi eştan› oranlar›nda da yükseklik vard›r (Brady ve ark. 2000). Anksiyete bozukluklar› ile TSSB’nin s›kl›kla eştan›l› olmas›, TSSB’nin anksiyete bozukluklar› aras›nda s›n›fland›r›lmas›n›n doğru olduğunu düşündürmektedir. Ancak depresyonla yüksek oranda eştan› görülmesi ise iki tan›n›n paylaş›lm›ş patofizyolojik yollar› olabileceğini ya da belirtilerde bir örtüşme olabileceğini düşündürmektedir. Breslau ve arkadaşlar›n›n (2000) yapt›ğ› bir çal›şmada travmatik olaylar›n depresyon oluşturucu etkilerinin TSSB oluşturan yollardan bağ›ms›z olduğu varsay›m›n› destekleyen görüşler elde edilememiştir. 17 Ağustos 1999 tarihinde saat 3.02’de, Kuzey Anadolu Fay Hatt›n›n Adapazar›, Kocaeli, Gölcük parças› üzerinde, Richter ölçeğine göre Ms= 7.4 büyüklüğünde ve yaklaş›k 45-50 saniye süren bir deprem meydana gelmiştir. İstanbul’un Avc›lar, Küçükçekmece, Tuzla ilçeleri ile İzmit, Adapazar›, Gölcük, Yalova, Düzce ve Bolu şehirlerinde 20.000 dolay›nda insan›n ölümüne ve maddi hasara neden olmuştur (İstanbul Teknik Üniversitesi 1999). Bu travmatik olay oldukça geniş bir bölgeyi etkileyerek travmaya maruz kalanlar›n temel güven duygusunu sarsm›ş ve yaşamsal gereksinimlerin karş›lanmas›nda zorluklar ortaya ç›karm›şt›r (Coşkun ve Coşkun 2000). Bölgede yaşan›lan zorluklar travman›n etkilerinin uzamas›na neden olduğu gibi travmatik yaşant› sonras›nda “yard›ms›z kal›nd›ğ›” bilişsel şemas›n›n geliştirilmesi TSSB oran›n› yükseltmektedir (Armenian ve ark. 2000, Dunmore ve ark. 1999). Bu şema sürgenleşme için de anlaml› bir etkendir (Dunmore ve ark. 1999). Deprem sonras› TSSB gelişme s›kl›ğ› değişik oranlarda bildirilmektedir. Ermenistan depremi sonras›nda travmaya uğrayan populasyonda %67 (Goenjian ve ark. 1994), Çin depreminden sonra %24 TSSB oran› bildirilmiştir (Wang ve ark. 2000). Ülkemizde Erzincan depremini yaşayanlarda yaşamayanlara göre daha fazla ruhsal sorun saptanm›şt›r (Karanc› ve Rüstemli 1995). Marmara Depremi’nde 1150 kişi ile yap›lan bir çal›şmada TSSB oran› %42 bulunmuştur (Başoğlu ve Şalc›oğlu 2001). TSSB s›kl›ğ›, tecavüz ve cinsel sald›r› içeren tipte travmaya maruz kalanlarda onbir hafta Kültürel özellikler TSSB s›kl›ğ›n› ve eşlik eden ruhsal hastal›klar› etkileyebilmektedir. Sierles ve arkadaşlar› (1983) TSSB’li ayaktan ve yatan hastalar›n %84’ünde eşlik eden başka bir ruhsal hastal›k olduğunu, bunun da s›kl›kla alkolizm ya da antisosyal kişilik bozukluğu olduğunu bildirmişlerdir. TSSB’li İsrail savaş gazilerinde ise eştan›l› madde kötüye kullan›m› ve antisosyal kişilik bozukluğu gözlenmemiştir (McNally 1992). Bu hasta grubunda panik bozukluğu ve distimi s›k gözlenmiştir. Almanya’da 3021 hastan›n dahil edildiği bir çal›şmada erkeklerin %26, kad›nlar›n %17.7’sinin travmatik bir olay bildirmesine rağmen TSSB görülme s›kl›ğ›n›n s›ras›yla %1 ve %2.2 olduğu bildirilmiştir. Araşt›rmac›lar, risk faktörleri ve eşlik eden ruhsal hastal›klar›n dağ›l›m›n›n daha önceki çal›şmalarda bildirilenlere benzemekle beraber Alman örneklem grubunda 176 TABLO 1. Deneklerin Sosyodemografik Özellikleri. Cinsiyet Medeni Durum Evli Bekar Dul/Boşanm›ş Yaş Grubu 18-34 aras› 35-54 aras› 55-65 aras› Enkazda Kalan Evet Hay›r Bedensel Yaralanma Yok Hafif Ağ›r Depremde Yaşanan Ölüm Korkusunun Derecesi Hiç Biraz Oldukça Şiddetli 1. Derece Yak›n Kayb› Var Yok Eski Ruhsal Hastal›k Öyküsü Var Yok 1. Derece Yak›n›nda Ruhsal Hastal›k Var Yok Herhangi Bir Eştan› Var Yok Depresyon Eştan›s› Var Yok Kad›n n= 52 Erkek n= 24 40 7 7 19 4 1 13 30 9 5 17 2 17 35 17 7 34 14 4 7 14 3 11 8 4 29 2 3 3 16 13 39 5 19 32 20 7 17 8 44 9 15 21 31 8 16 17 35 5 19 analizi ile sadece TSSB olan olgularda yetiyitimi gelişmediği, TSSB’ye majör depresif bozukluğun eşlik ettiği olgularda ise yetiyitiminin anlaml› derecede yükseldiği bildirilmiştir. Yine bu çal›şmada 140 TSSB olgusunun 110’unda (%78,6) eşlik eden majör depresif bozukluk saptanm›şt›r (Mollica ve ark. 1999). Bu nedenle yetiyitiminin azalt›labilmesi için TSSB’na eşlik eden ruhsal hastal›k gelişiminde yüksek risk taş›yan gruplar›n önceden kestirilebilmesi önemlidir. Eştan› gelişiminin önceden tahmin edilebilmesinin önemini artt›ran bir diğer neden de TSSB’na eştan›l› durumlarda farmakolojik, psikolojik tedavileri ve hastal›ğ›n genel olarak ele al›n›ş›n›n değişebilmesidir (Davidson ve Connor 1999, Foa ve ark. 1999). Uzmanlar karar birliği raporlar›nda, hafif ve orta şiddetteki TSSB olgular›n›n tedavisinde öncelikle psikoterapi önerilirken, ayn› hastalarda başka bir ruhsal hastal›ğ›n da tabloya eklenmesi durumunda, eklenen hastal›ğ›n tipine bağl› olarak, hemen farmakoterapi ve psikoterapinin beraberce kullan›m› önerilmektedir (Foa ve ark. 1999). Bu çal›şman›n birincil amac› TSSB ile beraber ortaya ç›kan eşlik eden ruhsal hastal›klar›n dağ›l›mlar›n›n ve eştan›l› ruhsal hastal›klar›n, özellikle majör depresif bozukluğun travma öncesine ve travma içine ait yorday›c›lar›n›n belirlenebilmesidir. TSSB şiddetinin, alg›lanan travma miktar› ile enkaz alt›nda kalma ve bedensel zarara uğrama gibi fiziksel travma miktar› ile ilişkilerini görmek çal›şman›n ikincil amac›d›r. YÖNTEM Çal›şma, Deprem Bölgesi Koordinatör Valiliği, Türk Silahl› Kuvvetleri ve Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü’nün işbirliği ile oluşturduğu İzmit merkezinde yer alan yaklaş›k 5000 kişinin yaşad›ğ› Mehmetçik Çad›rkenti içerisinde yer alan Toplum Ruh Sağl›ğ› Merkezi’nde Şubat 2000 ve May›s 2000 tarihleri aras›nda yürütülmüştür. TSSB prevalans›n›n düşük ç›kt›ğ›n› ve kültürel özelliklerin önem taş›yabileceğini belirtmektedirler (Perkonigg ve ark. 2000). Spivak ve arkadaşlar› (2000) kronik TSSB’li İsrail savaş gazilerinin %31,25’inde yaşam boyu eşlik eden ruhsal hastal›k saptam›şlard›r. Kendi örneklemlerinde TSSB’ye eştan›l› yüksek oranda alkol ve özellikle ilaç kötüye kullan›m›n›n beklenenden düşük ç›kmas› nedeni ile yüksek eştan› oranlar›n›n sadece Vietnam çat›şma gazilerine özgül bir belirti olabileceği düşüncesini desteklemişlerdir. Örneklem Her çarşamba günü Mehmetçik Çad›rkenti’nde sunulan psikiyatri polikliniği hizmetine kendiliklerinden başvurarak yard›m isteyen hastalardan oluşmaktad›r. Poliklinikte görevli psikiyatri uzmanl›k öğrencileri taraf›ndan ilk değerlendirme s›ras›nda TSSB ön tan›s› düşünülen bütün hastalar, çal›şmada yer alan psikiyatri uzmanlar›na (araşt›rman›n birinci-ÜT ve beşinci-MY isimlerine) yönlendirilmiştir. Bu psikiyatri uzmanlar› H›rvatistan’da yaşayan Bosnal› göçmenlerde savaş ve işkenceye bağl› gelişen TSSB ve eşlik eden ruhsal hastal›klar›n yetiyitimi üzerine etkisinin araşt›r›ld›ğ› bir çal›şmada lojistik regresyon 177 TABLO 2. TSSB İle Eş Zamanl› Ortaya Ç›kan Ruhsal Hastal›klar. Kad›n Erkek Toplam GAB1 OKB2 Majör Depresif Bozukluk3 Panik Bozukluğu Somatizasyon Bozukluğu Konversiyon Bozukluğu 2 3 5(%17,2) 1 – 1(%3,4) 17 5 22(%75,9) 1 – 1(%3,4) 1 – 1(%3,4) 1 – 1(%3,4) Baz› hastalarda birden fazla eksen 1 eştan›s› olduğundan yüzdelerin toplam› yüzden büyüktür. 1Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu 2Obsesif Kompülsif Bozukluk 3 4 kad›n 2 erkek olgu yas olarak başlam›ş ve majör depresif bozukluğa dönmüştür. taraf›ndan, çal›şmaya yönlendirilen hastalarla DSM-IV için yap›land›r›lm›ş klinik görüşmesiSCID-I (Çorapç›oğlu ve ark. 1999) uygulanmas› sonucunda, DSM-IV ölçütlerine göre kronik TSSB tan›s› alan 18-65 yaş aras› bireyler dahil edilmiştir. Hasta kabulü, Mehmetçik Çad›rkenti’nde sunulan psikiyatri polikliniği hizmetinin sonlanmas› ile bitirilmiştir. TSSB’na eşlik eden ruhsal hastal›klar›n yordanmas› binary lojistik regresyon modeli ile değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlaml›l›k 0.05 düzeyi olarak seçilmiştir. Tüm analizler SPSS for Windows 9.0 program› ile yap›lm›şt›r. BULGULAR Kronik TSSB tan›s› alan 52 kad›n (%68.4), 24 erkek (%31.6) olmak üzere toplam 76 hasta ile çal›şma tamamlanm›şt›r. Hastalar›n yaş ortalamas› 41.58±11.24’tür. 34(%44.7) hastan›n enkaz alt›ndan ç›kar›ld›ğ›, 28(%36.8) hastan›n hafif, 7(%9.2) hastan›n ağ›r bedensel yaralanmaya sahip olduğu, 18’inin (%23.7) birinci derece yak›n›n› kaybettiği, 39’unun (%51.3) eski bir psikiyatrik hastal›k öyküsüne sahip olduğu, 17’sinin (%22.4) birinci derece akrabas›nda ruhsal hastal›k öyküsü olduğu saptanm›şt›r (Tablo 1). Ölçüm Araçlar› TSSB şiddeti CAPS (Clinican Administered Posttraumatic Stress Disorder Scale) ile ölçülmüştür. Bu ölçeğin Türkçe’ye uyarlanmas›, geçerlik ve güvenirliği Aker ve arkadaşlar› (1999) taraf›ndan yap›lm›şt›r. Genel anksiyete düzeyleri Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği (HAM-A) ile ölçülmüştür (Yaz›c› ve ark. 1998). Bilgi toplama formunda hastalar›n sosyodemografik bilgilerine ek olarak deprem s›ras›nda alg›lad›klar› ölüm korkusunun şiddetini dörtlü likerti tipte (hiç, biraz, oldukça, çok şiddetli) belirtmeleri istenmiştir. Bu soruda kişinin deprem an›nda hissettiği bedeninin yok olabileceği, ağ›r fiziksel zarara uğrayacağ› korkusunun değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Ayr›ca hastalar›n bina enkaz› alt›nda kal›p kalmad›klar›, bedensel yaralanmalar›, birinci derece yak›n kay›plar›, birinci derece yak›nlar›ndaki ruhsal hastal›k öyküleri al›nm›şt›r. Bedensel yaralanma yok, hafif (cilt lezyonlar›, travmalar, küçük cerrahi müdahaleler, yumuşak doku lezyonlar›) ve ağ›r (k›r›k-ç›k›k, uzuv kayb›, uzun süreli hospitalizasyon, kronikleşen durumlar örn: böbrek yetmezliği ve dializ gerekliliği) olarak grupland›r›lm›şt›r. Parametrik verilerin değerlendirilmesinde t testi, non-parametrik değerlendirmelerde Chi kare, Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis H testleri kullan›lm›şt›r. Travma öncesi demografik verilerin ve travmaya an›na ait etmenlerin, Travma Sonras› Stres Bozukluğu ve Eştan›l› Durumlar Travma sonras› oluşan TSSB ile birlikte ortaya ç›kan psikiyatrik hastal›klar Tablo 2’de görülmektedir. Hastalar›n 29’unda (%38.2) TSSB ile birlikte ortaya ç›kan herhangi bir başka psikiyatrik bozukluk görülmüştür. Eştan›s› olan hastalar›n 22’sinde (%28.9) TSSB’ye eşlik eden ruhsal hastal›ğ›n travma sonras› gelişen majör depresif bozukluk olduğu saptanm›şt›r. Buna göre TSSB ile birlikte ortaya ç›kan klinik tan›lar›n %75.9’u majör depresif bozukluk olmaktad›r (Ancak 6 olguda normal yas›n majör depresif bozukluğa geçişi vard›r). Diğer eşlik eden ruhsal hastal›klar genelleşmiş anksiyete bozukluğu (N=5, %17,24), obsesif kompülsif bozukluk (N=1, %3,45), panik bozukluğu (N=1, %3,45), konversiyon bozukluğu (N=1, %3,45), somatizasyon bozukluğu (N=1, %3,45) olarak bulunmuştur (Tablo 2). Birden fazla eşlik eden ruhsal hastal›k 21 eştan›l› kad›n 178 TABLO 3. TSSB’ye Eşlik Eden Herhangi Bir Ruhsal Hastal›k Gelişiminde Demografik Özelliklerin Multivariate Logistic Regression İle Modelizasyonu ve Yorday›c›lar›M. Herhangi Bir Eştan› Yorday›c›lar Cinsiyet Erkek Kad›n Bedensel Zarar Yok Hafif Ağ›r Depremde Yaşanan Ölüm Korkusu Hiç Biraz Oldukça Çok Şiddetli Birinci Dereceden Yak›n Kayb› Yok Var Geçirilmiş Ruhsal Hastal›k Öyküsü Yok Var Toplam Say› Herhangi Bir Eştan›s› Olan Hasta Say›s› (%) Adjusted Odds Ratio Değeri (%95 Güvenlik Aral›ğ›) P Değeri 24 52 8 (33.3) 21(40.4) 1.000 13,162(1,809-95,744) 41 28 7 13 (31.7) 12 (42.9) 4 (57.1) 1.000 0,240(0,060-0,962) 14,045(2,330-84,659) – 0,011* 0,015* – 0,044* 0,004* 0,008* 13 11 7 45 3 (23.1) 1 (9.1) 2(28.6) 23(51.1) 1.000 0,529(0,061-4,616) 4,546(0,506-40,890) 8,622 (2,050-36,266) – 0,564 0,177 0,003* 58 18 16(31.7) 13(72.2) 1.000 30,008(3,789-237,661) – 0,001* 37 39 21(56.8) 8(20.5) 1.000 0,215(0,012-0,443) – <0,001* M Multivariate binary logistic regression analysis (Forward LR metodu ve deviance) *p≤0,05 Bunun tersine, geçmiş ruhsal hastal›k öyküsünün varl›ğ› ve depremde hafif bedensel yaralanma, TSSB ile eş zamanl› başka bir ruhsal hastal›k gelişme olas›l›ğ›n› istatistiksel olarak anlaml› seviyede azaltan yorday›c›l›ğa sahiptir (s›ras›yla odds ratio 0,215 ve 0,240). Majör depresif bozukluğun TSSB ile eş zamanl› ruhsal hastal›k olarak gelişiminin yorday›c›lar› ise Tablo 4’te görülmektedir. Buna göre TSSB’ye eşlik eden majör depresif bozukluk gelişiminin en güçlü yorday›c›s› (odds ratio 141,104) depremde ağ›r bedensel zarara uğram›ş olmakt›r. Bunu takiben s›ras›yla birinci dereceden yak›n kayb›n›n olmas› (odds ratio 106,661) ve kad›n olma (odds ratio 22,381) TSSB’ye eşlik eden majör depresif bozukluk gelişiminin istatistiksel olarak anlaml› yorday›c›lar›d›r. hastan›n 2’sinde (%9.52) görülürken erkeklerde birden fazla eştan›l› duruma rastlanmam›şt›r. Buna göre TSSB olan yaklaş›k üç hastan›n birinde bir ya da daha fazla eş zamanl› ruhsal hastal›k gelişmektedir. DSM-IV’de klinik ilgi odağ› olabilecek durumlar olarak kodlanan eşle ilişki sorunu 3 kad›n, 2 erkek hastada görülmüştür (Tabloda gösterilmemiştir). TSSB’na muayene an›nda eşlik eden ruhsal hastal›k dağ›l›m oranlar› cinsiyet (x2 0.346 df 1 p= 0.556), medeni durum (x2 2.613 df 2 p=0.271) ve yaş gruplar› (x2 2,222 df 2 p=0.329) aç›s›ndan anlaml› farkl›l›k göstermiyordu. Eştan›l› olmay› belirleyen yorday›c›lar ve eşitlik, “Multivariate Binary Logistic Regression” analizi ile belirlenmiştir (Tablo 3, Multivariate Binary Logistic Regression, forward metodu). Depremde birinci derece yak›n›n› kaybedenlerde, ağ›r bedensel zarara uğrayanlarda, kad›nlarda ve deprem s›ras›nda şidetli ölüm korkusu hissedenlerde TSSB ile eş zamanl› başka bir psikiyatrik hastal›k gelişimi anlaml› olarak artmaktad›r (s›ras› ile odds ratiolar› 30,008, 14,045, 13,162 ve 8,622). Travma Sonras› Stres Bozukluğunun Şiddeti 76 kronik TSSB hastas› üzerinde yürütülen bu çal›şmada, TSSB-Ö toplam puan› ile değerlendirilen toplam TSSB şiddetinde, cinsiyet, yaş grubu, enkazda kalanlar ile kalmayanlar aras›nda, 179 TABLO 4. TSSB’ye Eşlik Eden Majör Depresif Bozukluk Gelişiminin Yorday›c›lar›M Depresyon Eştan›s› Yorday›c›lar Cinsiyet Erkek Kad›n Bedensel Zarar Yok Hafif Ağ›r Birinci Dereceden Yak›n Kayb› Yok Var Toplam Say› Depresyon Eştan›l› Hasta Say›s› (%) Adjusted Odds Ratio Değeri (%95 Güvenlik Aral›ğ›) P Değeri 24 52 5(20,8) 17(32,7) 1.000 22,381(1,834-273,144) 41 28 7 9(21,9) 9(32,1) 4(57,1) 1.000 0,060(0,008-0,455) 141,104(6,357-3132,161) – 0,015* 0,008* – 0,007* 0,002* 58 18 16(27,6) 13(72,2) 1.000 106,661(6,023-1888 ,946) – 0,002* M Multivariate binary logistic regression analysis (Forward LR metodu ve deviance) *İstatistiksel anlaml›l›k (p≤0,05). ruhsal hastal›klar›n %75.9’u majör depresif bozukluktur. Eşlik eden ruhsal hastal›k gelişiminde sosyodemografik etkenlerin belirleyici olabileceği çal›şmam›zda görülmüştür. Birinci dereceden yak›n kayb›n›n olmas›, ağ›r bedensel yaralanma olmas› ve deprem s›ras›nda çok şiddetli ölüm korkusu yaşant›lanmas›, kad›n cinsinden olma TSSB’ye eşlik eden ruhsal hastal›k gelişimini artt›r›c› yönde, hafif bedensel yaralanma olmas› ve geçirilmiş ruhsal hastal›k olmas› eşlik eden ruhsal hastal›k gelişimini azalt›c› yorday›c›lar olarak bulunmuştur. Bu sonuç geçmişlerinde ruhsal hastal›k öyküsü olanlar›n travmatik olaya, eşlik eden başka ruhsal hastal›ğ›n olmad›ğ› daha saf TSSB yan›t› verdikleri şeklinde yorumlanabilir. Geçirilmiş ruhsal hastal›k öyküsünün varl›ğ› TSSB gelişimi için bir risk faktörü olduğu bilinmekle beraber TSSB’na eşlik eden ruhsal hastal›k gelişimine geçirilmiş ruhsal hastal›ğ›n risk faktörü olup olmad›ğ› yönünde bir bilgi yoktur. Çal›şmam›zda geçirilmiş ruhsal hastal›ğ›n TSSB’na eş zamanl› eştan› gelişiminde negatif belirleyici güce sahip olmas›n›n nedeni hastalar›n deprem öncesinde ya da s›ras›nda ald›klar› psikofarmakolojik ve/veya psikoterapötik yard›mlar›n koruyucu gücü olduğu ileri sürülebilir. Ancak konuyla ilgili elimizde değerlendireceğimiz veri olmad›ğ›ndan bu sonucun yorumunda dikkatli olmak uygundur. bedensel yaralanmas› olanlar ve olmayanlar aras›nda, birinci derece yak›n›n› kaybedenlerle kaybetmeyenler aras›nda, geçirilmiş ruhsal hastal›k öyküsü olanlar ve olmayanlar aras›nda, birinci derece yak›nlar›nda ruhsal hastal›k öyküsü olanlar ve olmayanlar aras›nda istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k bulunmam›şt›r (Tablo 5). TSSB-Ö toplam puan› sadece TSSB’ye eş zamanl› eşlik eden ruhsal hastal›ğ›n varl›ğ›na ve deprem s›ras›nda hissedilen ölüm korkusunun şiddetine göre anlaml› farkl›l›klar göstermektedir. Eş zamanl› eştan›s› olan TSSB olgular›n›n TSSB-Ö puanlar› (77,03±20,55) olmayanlara (62,85±19,77) göre anlaml› olarak yüksektir (t= -2.993 df 74 p=0,004). Deprem s›ras›nda hissedilen ölüm korkusunu hiç hissetmeyen grubun TSSB-Ö puanlar› (56.46±18.58) çok şiddetli hisseden (77.09±11.00) gruptan anlaml› olarak düşüktür (MannWhitney U 20.5 Z= -2.958 p= 0.003). TSSB-Ö ölçeği ve kişinin bölgede depremden önceki yerleşiklik süresi aras›ndaki ilişki değerlendirildiğinde, anlaml› düzeyde ters bağ›nt› görülmüştür (parsiyel korelasyon yaş aç›s›ndan kontrollü, r= -0,291 p= 0,031). Buradan, bölgenin yerlilerinde veya uzun süredir bölgede yaşayanlarda gelişen TSSB belirtilerinin şiddetinin yeni yerleşen kişilere göre düşük olacağ› ileriye sürülebilir. Majör depresif bozukluğun TSSB ile eş zamanl› olarak gelişiminin yorday›c›lar› ağ›r bedensel zarara uğrama, birinci dereceden yak›n kayb› ve kad›n cinsiyetine sahip olmakt›r. Benzer SONUÇ TSSB ile beraber başka bir ruhsal hastal›k gelişimi %38.2 olarak bulunmuştur. Gelişen eştan›l› 180 TABLO 5. TSSB-Ö Puanlar›nda Gruplar Aras› Farkl›l›klar. Gruplar Cinsiyet♦ Kad›n (52) x erkek (24) Yaş Grubu# 18-34(18) x 35-54 (47) x 55-65 (11) yaşlar› Enkazda$ kalan (34) x kalmayan (42 ) 1. Derece Yak›n Kayb›♦ olan (18) x olmayan (58) Bedensel Yaralanma# olmayan (41) x hafif (28) x ağ›r (7) olan Depremde Yaşanan Ölüm Korkusu# Hiç (13) x biraz (11) x oldukça (7) x aş›r› (45) Geçirilmiş Ruhsal Hastal›k Öyküsü$ olan (39) x olmayan (37) 1. Derece Yak›n›nda Ruhsal Hastal›k Öyküsü♦ olan (17) x olmayan (59) Eşlik Eden Ruhsal Hastal›k♦ olan (29) x olmayan (47) r= -0,291 Bölgede Yerleşiklik Süresi (Y›l)† majör depresif bozukluğun yorday›c›s› olarak saptanm›şt›r. Ancak şiddetli korku yaşayan kişilerde, TSSB şiddeti yüksek olmakta ve majör depresif bozukluk d›ş›nda eşlik eden ruhsal hastal›k gelişmektedir. Alg›lanan korku miktar›n›n anksiyete belirtileri ile, bedensel zarar›n ise depresif belirtilerle ilişkili olduğu ileri sürülebilir. Cinsiyet farkl›l›klar›n›n eşlik eden ruhsal hastal›klar›n dağ›l›m›n› etkileyebildiği başka çal›şmalarda da bildirilmektedir. TSSB’li olgular›n geçmiş yaşant›lar›nda ya da şu andaki durumda %46-98 oran›nda eştan› ald›klar›n›n bildirildiği çal›şmalarda (McNally 1992, Fairbank ve ark. 2000), erkeklerde yaşam boyu en s›k eştan›l› durumlar›n alkol kötüye kullan›m› (yaşam boyu %75, muayenede %20), majör depresyon (yaşam boyu %20, muayenede %16) ve genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAB-yaşam boyu %44, muayenede %20); kad›nlarda en s›k eştan›l› durumlar›n ise majör depresyon (yaşam boyu %42, muayenede %23), GAB (yaşam boyu %38, muayenede %20), distimik bozukluk (yaşam boyu %33) ve panik bozukluğu olduğu bildirilmiştir (Fairbank ve ark. 2000). Başka bir çal›şmada erkeklerde yaşam boyu eştan› dağ›l›m›n›n alkol kötüye kullan›m›/bağ›ml›l›ğ› (%51,9), majör depresif epizot (%47,9), davran›m bozukluğu (%43,3), ilaç kötüye kullan›m›/bağ›ml›l›ğ› (%34,5), kad›nlarda majör depresif epizod (%48,5), basit fobi (29,0), sosyal fobi (%28,4), alkol kötüye kullan›m›/bağ›ml›l›ğ› (%27,9) bulunmuştur (Kessler ve ark. 1995). Bu verilere göre majör depresif bozukluk, alkol kötüye kullan›m›/bağ›ml›l›ğ› ve genelleşmiş anksiyete bozukluğu TSSB’na en s›k eşlik eden bozukluklard›r. Çal›şmam›zda majör depresif bozukluk ve GAB, TSSB’na eşlik eden en s›k ruhsal hastal›klar olarak bulunurken alkol ve/veya madde kötüye kullan›m› saptanmam›şt›r. Alkol ve madde bağ›ml›l›ğ› ve/veya kötüye kullan›m›na hiç rastlamam›ş olmam›z da kültürel özelliklerin rolü olabileceğini düşündürmekle birlikte, bizim çal›şma grubumuzun hastal›ğ›n henüz birinci y›l› içerisinde olmas›n›n alkol ve madde kötüye kullan›m›n›n gelişmesi için erken olduğu da ileri sürülebilir. TSSB-Ö Toplam Puanlar› Aras›ndaki Fark›n Anlaml›l›ğ› p= 0,104 p= 0,605 p= 0,672 p= 0,413 p= 0,210 p= 0,042* p= 0,523 p= 0,618 p= 0,004* p= 0,031* $ Bağ›ms›z örneklemi t testi. †Partial korelasyon analizi (yas kontrollü). #Kruskal-Wallis H Test ♦Mann-Whitney U Test *Anlaml› farkl›l›k p≤0.05 şekilde Maes ve arkadaşlar›n›n (2000) çal›şmas›nda da TSSB’na eşlik eden majör depresyon gelişimi için en iyi belirleyicinin fiziksel yaralanma olduğu bildirilmiştir. Diğer çal›şmalarda olduğu gibi bu çal›şmada da yüksek oranda majör depresif bozukluk eştan›s›n›n görülmesi tan›sal değerlendirme ve belirtilerin üst üste binmesi ile ilgili sorular› tekrar akla getirmektedir. Çal›şmam›zda 6 olgu yas olarak başlam›ş ve değerlendirme s›ras›nda zaman ölçütünü aşt›klar›ndan dolay› majör depresif bozukluk olarak değerlendirilmiştir. Bu noktada Prigerson ve arkadaşlar›n›n (2000) ileri sürdükleri “Travmatik Yas” tan›s›n›n daha uygun olmas› söz konusu olabilir. Bu tan›da kişinin kendisi için anlam taş›yan birisinin kayb› ile gelişen intrusif, uyar›lma ve kaç›nma kümeleri belirtileri ile depresif küme belirtilerinin baz›lar›n›n en az iki ay sürmesi gerekmektedir. Çal›şma sonuçlar› bu durumda olan bireylerin belirtilerinin birkaç y›l sürebileceğini göstermektedir. Ancak diğer araşt›rmalarda değerlendirilmeyen ve Klinik İlgi Odağ› Olabilen Durumlar bölümünde kodlanan eşle ilişki sorunlar› da eşlik eden bir durumdur (3 kad›n 2 erkek). Travma kişiyi sosyal çevresi ve ilişkileri içerisinde etkilemektedir. Ailelerin deprem sonras›nda Çal›şmam›zda deprem s›ras›nda yaşanan ölüm korkusunun derecesi, TSSB ile beraber gelişen 181 yaşamlar›n› çad›rlarda sürdürmeye başlamas› eşler aras› mahremiyeti ve özelliği ortadan kald›rarak aile kurumunun işlemesinde sorunlar oluşturmuştur. Benzer şekilde deprem sonras› çocuklar›n ve annelerinin depremden uzak ve güvenli olduğu düşünülen bölgelere gönderilmesi nedeni ile aile yap›s›ndaki bölünmeler eşle ilişki sorunlar›n›n oluşmas›na katk›da bulunmuş olabilir. Varolan ortam›n, ilişkilerin ve çevrenin değişmesine karş› ortaya ç›kan k›zg›nl›k-öfke tepkilerine uygun müdahaleler ve çözüm önerileri bireylerin yaşam kalitesinin yükselmesine katk›da bulunabilir. Sosyal yaşant›y› aniden değiştiren travmalarda klinik ilgi odağ› olabilecek durumlar göz ard› edilmemelidir. (Cardozo ve ark. 2000), ailede ruhsal hastal›k öyküsüne sahip olma (Başoğlu ve ark. 1994), hatta travma şiddetinde olmasa bile travma öncesinde s›k›nt› verici yaşam olaylar› olmas› (Wagner ve ark. 1998) olarak saptanm›şt›r. Travmaya ait faktörler aras›nda genel olarak travman›n şiddetinin yüksek olmas› (Schnurr ve ark. 2000, Wolfe ve ark. 1999, Paker ve ark. 1992, Curran ve ark. 1990), alg›lanan şiddetin yüksek olmas› (Dunmore ve ark. 1999, Ehlers ve ark. 1998, Başoğlu ve ark. 1995, Paker ve ark. 1992), fiziksel yaralanmaya uğrayacağ› alg›s›n›n olmas› (Dunmore ve ark. 1999) ve maddi kayb›n yüksek olmas›n›n (Bland ve ark. 1997) TSSB gelişimini artt›rd›ğ› ileri sürülmektedir. Travma sonras› sosyal desteğin yetersiz olmas› da TSSB oran›n› artt›rmaktad›r (Armenian ve ark. 2000). Yukar›da aktar›lan literatür bilgisine z›t olarak nesnel travma şiddeti ile TSSB gelişimi aras›nda ilişki bulunmad›ğ› da bildirilmiştir (Dunmore ve ark. 1999). Çal›şmam›zdan elde edilen veri TSSB şiddetinin nesnel değişkenlerle değil, alg›lanan durumla ilişkili olduğudur. Ayr›ca, TSSB ile beraber oluşan eşlik eden ruhsal hastal›k gelişimi ve TSSB şiddetini belirleyen etkenlerin farkl› olabileceği görülmüştür. Çal›şmam›zda ortaya ç›kan önemli bir bulgu da TSSB-Ö toplam puan› ile ölçülen TSSB şiddetinde cinsiyet, yaş, medeni durum, enkaz alt›nda kalma, bedensel yaralanma, birinci dereceden yak›n kayb›, geçirilmiş ruhsal hastal›k, birinci derece yak›n›nda ruhsal hastal›k gruplar›na göre istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k saptanmamas›d›r. Enkazda kalma ve bedensel zarara uğrama travman›n ölçülebilir nesnel miktar› olarak, deprem s›ras›nda hissedilen ölüm korkusu ise travman›n öznel miktar› olarak düşünülebilir. Olas› olarak TSSB şiddeti, travman›n öznel yani alg›lanan miktar›yla ilişkilidir. Nesnel travma miktar› ise, yani bedensel zarara uğrama, TSSB ile birlikte oluşan majör depresif bozukluğun etkili bir yorday›c›s›d›r. Eşlik eden ruhsal hastal›ğa sahip olan TSSB olgular›nda TSSB-Ö ile ölçülen hastal›k şiddetinin eştan› geliştirmeyen olgulardan anlaml› olarak yüksek olmas› bu ölçeğin depresyon ve diğer eştan›l› durumlar›n belirtilerini ay›rt etmede zorluğu olduğunu düşündürmektedir. Yürütülen bu çal›şman›n k›s›tl›l›klar› aras›nda toplam hasta say›s›n›n azl›ğ› yan› s›ra ağ›r bedensel yaralanmas› olan olgu say›s›n›n yetersizliği, enkazda kalma süresinin değerlendirilmemesi, birinci derece yak›nlar›ndaki hastal›k öyküsünün sadece hastalar›n ifadeleri ile değerlendirilmesi ve grubun yaln›zca yard›m aray›ş›nda olan olgulardan ibaret olmas› say›labilir. Tedavi aray›ş› içerisinde olan savaş sonras› TSSB olgular› ile tedavi aray›ş›na yönelmeyen hastalar aras›nda yaşam boyu psikiyatrik hastal›k s›kl›ğ›n›n farkl› olduğu bildirilmiştir. Yard›m aramayan TSSB hastalar›nda depresif bozukluk eştan›s› %5, alkolizm eştan›s› %2.25 bulunmuştur. Bu eştan› oranlar› tedavi aray›ş›na yönelen TSSB olgular›nda anlaml› olarak düşüktür. Belki de eşlik eden ruhsal hastal›k gelişmesi tedavi aray›ş›n› artt›rmaktad›r (Spivak ve ark. 2000). Kişilik özellikleri veya bozukluklar› TSSB’nun ve eştan›l› durumlar›n gelişiminde önemli rol oynayabilir. Bu yönde bir değerlendirmenin yap›lmamas› da eksiklik olarak değerlendirilebilir. Ayr›ca travma sonras› etmenlerin (sosyal destek, maddi kay›plar gibi) değerlendirmeye al›nmam›ş olmas› da çal›şmam›z›n zay›f yönlerindendir. Bölgede yerleşiklik süresinin artmas› anlaml› olarak TSSB şiddetini azaltmaktad›r. Bölgedeki yerleşiklik süresi daha uzun olan kişilerde, sosyal ve kişiler aras› destek ağ›n›n da daha güçlü olmas› beklenebilir. Bu etken, daha iyi uyum yapmay› kolaylaşt›rma yolu ile travman›n kişiler aras› ilişkileri ve işlevselliği bozucu etkisinden korunmay› sağl›yor olabilir. Literatürde TSSB gelişimine yatk›nl›k sağlad›ğ› bildirilen travma öncesi ve travma içi faktörler gözden geçirildiğinde travma öncesi faktörler olarak kad›n olma (Breslau ve ark. 1999), bekar, dul veya boşanm›ş olma (Lima ve ark. 1989), geçmişte travma öyküsüne sahip olma (Wolfe ve ark. 1999), ruhsal hastal›k öyküsüne sahip olma 182 KAYNAKLAR Geyran PÇ (1996) Travma sonras› stres bozukluğu ile birlikte görülen psikiyatrik bozukluklar. Türk Psikiyatri Dergisi, 7(1): 5862. Aker AT, Özeren M, Başoğlu M ve ark. (1999) Klinisyen Taraf›ndan Uygulanan Travma Sonras› Stres Bozukluğu Ölçeği (TSSB-Ö) geçerlik ve güvenirlik çal›şmas›. Türk Psikiyatri Dergisi, 10: 286-293. Goenjian AK, Najarian LM, Pynoos RS ve ark. (1994) Posttraumatic stress disorder in elderly and younger adults after the 1988 earthquake in Armenia. Am J Psychiatry, 151(6): 895-901. Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental Bozukluklar›n Tan›sal ve Say›msal Elkitab›, Dördüncü Bask› (DSM-IV) (Çev. Ed: E Köroğlu) Hekimler Yay›n Birliği, Ankara, 1995. İstanbul Teknik Üniversitesi ön değerlendirme raporu web sayfas›, www.itu.edu.tr/deprem, 1999. Armenian HK, Morikawa M, Melkonian AK ve ark. (2000) Loss as a determinant of PTSD in a cohort of adult survivors of the 1988 earthquake in Armenia: implications for policy. Acta Psychiatr Scand, 102:58-64. Karanc› NA, Rüstemli A (1995) Psychological consequences of the 1992 Erzincan (Turkey) earthquake. Disasters, 19:8-18. Kessler RC, Sonnega A, Bromet E ve ark. (1995) Posttraumatic stress disorder in the National Comorbidity Survey. Arch Gen Psychiatry, 52(12): 1048-60. Başoğlu M, Paker M, Özmen E ve ark. (1994) Factors related to traumatic stress responses in survivors of torture in Turkey. JAMA, 272:357-363. Lima BR, Chavez H, Samaniego N ve ark. (1989) Disaster severity and emotional disturbance: implications for primary mental health care developing countries. Acta Psychiatr Scand, 79:74-82. Başoğlu M, Paker M (1995) Severity of trauma as predictor of long term psychological status in survivors of torture. Journal of Anxiety Disorders, 9:339-350. Maes M, Mylle J, Delmeire L ve ark. (2000) Psychiatric morbidity and comorbidity following accidental man-made traumatic events: incidence and risk factors. European Archives of Psychiatry and Clinical Neurosciences, 250(3): 156-162. Başoğlu M, Şalc›oğlu E (2001) Traumatic stress responses in survivors of earthquake in Turkey. J Trauma Stress (bask›da) Bland S, O’Leary ES, Farinaro E ve ark. (1997) Social network disturbances and psychological distress following earthquake evacuation. J Nerv Ment Dis, 186:188-194. McNally RJ (1992) Psychopathology of post-traumatic stress disorder: Boundaries of the syndrome. Torture and its consequences. M Başoğlu (ed.) Glasgow, Cambridge University Press, s. 229-252. Brady KT, Killeen TK, Brewerton T ve ark. (2000) Comorbidity of psychiatric disorders and posttraumatic stress disorder. J Clin Psychiatry, 61(Suppl 7): 22-32. Mollica RF, McLanes K, Sarajlic N ve ark. (1999) Disability associated with psychiatric comorbidity and health status in Bosnaian refugees living in Croatia. JAMA, 282:433-439. Breslau N, Chilcoat HD, Kessler RC ve ark. (1999) Previous exposure to trauma and PTSD effects of subsequent trauma: Results form the Detroit area survey of trauma. Am J Psychiatry, 156:902907. Paker M, Paker Ö, Yüksel Ş (1992) Psychological effects of torture: an emprical study of tortured and non-tortured non-political prisoners. Torture and its consequences. M Başoğlu (ed.) Glasgow, Cambridge University Press, s. 72-82. Breslau N, Davis GC, Peterson EL ve ark. (2000) A second look at comorbitidy in victims of trauma: The posttraumatic stress disorder-major depression connection. Biol Psychiatry, 48: 902909. Perkonigg A, Kessler RC, Storz S ve ark. (2000) Traumatic events and post-traumatic stress disorder in the community: Prevalence, risk factors and comorbidity. Acta Psychiatr Scand, 101(1):46-59. Cardozo BL, Vergara A, Agani F ve ark. (2000) Mental health, social functioning and attitudes of Kosovar Albanians following the war in Kosova. JAMA, 284: 569-577. Prigerson HG, Shear MK, Jacobs SC ve ark. (2000) Grief and its relation of post-traumatic stress disorder. Post-Traumatic Stress Disorder: Diagnosis, Management and Treatment. D Nutt, JRT Davidson, J Zohar (Eds.) London, Martin Dunitz Ltd, s. 163-189. Coşkun B, Coşkun A (2000) Marmara depremi sonras›nda toplum ruh sağl›ğ› hizmetlerini geliştirme projesi ve değerlendirilmesi. 3P Dergisi, 8 (Ek 1): 68-77. Rothbaum BO, Foa EB, Riggs D ve ark. (1992) A prospective study of posttraumatic stress disorder in rape victims. Journal of Traumatic Stress, 5:455-475. Curran PS, Bell P, Murray A ve ark. (1990) Psychological cosequences of the Enniskillen bombing. Br J Psychiatr, 156: 47982. Schnurr PP, Ford JD, Freidman MJ ve ark. (2000) Predictors and outcome of posttraumatic stress disorder in World War II veterans exposed to mustard gas. J Consult Clin Psychol, 68:258268. Çorapç›oğlu A, Aydemir Ö, Y›ld›z M ve ark. (1999) DSM-IV Eksen I Bozukluklar› İçin Yap›land›r›lm›ş Klinik Görüşmenin Türkçe’ye Uyarlanmas› ve Güvenilirlik Çal›şmas›. İlaç ve Tedavi Dergisi, 12(4): 33-36. Sierles FS, Chen JJ, McFarland RE ve ark. (1983) Posttraumatic stres disorder and concurrent psychiatric ilness: A preliminary report. Am J Psychiatry, 140:1177-9. Davidson JRT, Connor KM (1999) Management of posttraumatic stress disorder: diagnostic and therapeutic issues. J Clin Psychiatry, 60(suppl 18): 33-38. Spivak B, Segal M, Laufer N ve ark. (2000) Lifetime psychiatric comorbidity rate in Israeli non-help-seeking patients with combat-related post-traumatic stress disorder. J Affect Disord, 57(1-3): 185-8. Dunmore E, Clark DM, Ehlers A (1999) Cognitive factors involved in the onset and maintenance of posttraumatic stress disorder after physical or sexual assault. Behav Res Ther, 37:809829. Wagner D, Heinrichs M, Ehlert U (1998) Prevalence of symptoms of posttraumatic stress disorder in German professional firefighters. Am J Psychiatry, 155 (12): 1727-32. Ehlers A, Mayou RA, Bryant B (1998) Psychological predictors of chronic posttraumatic stress disorder after motor vehicle accidents. J Abnormal Psychol, 107:508-519. Wolfe J, Ericson DJ, Sharkansky EJ ve ark. (1999) Course and predictors of posttraumatic stress disorder among Gulf War veterans: a prospective analysis. J Consult Clin Psychol, 67:520528. Fairbank JA, Ebert L, Costello EJ (2000) Epidemiology of traumatic events and post-traumatic stress disorder. Post-Traumatic Stress Disorder: Diagnosis, Management and Treatment. D Nutt, JRT Davidson, J Zohar (Ed.) London, Martin Dunitz Ltd, s. 17-29. Yaz›c› MK, Demir B, Tanr›verdi N ve ark. (1998) Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği, değerlendiriciler aras› güvenirlik ve geçerlik çal›şmas›. Türk Psikiyatri Dergisi, 9(2):114-117. Foa EB, Davidson JRT, Frances A (1999) The expert consensus guideline series. Treatment of posttraumatic stress disorder. J Clin Psychiatry, 60(suppl 16): 4-69. 183