9. SINIF DİL VE ANLATIM KONU ANLATIMLI Bu kitap, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 15.08.2011 tarih ve 114 sayılı kararı ile değiştirilen 9. Sınıf Dil ve Anlatım Öğretim Programı dikkate alınarak hazırlanmıştır. Yusuf ARAS www.yusufaras.com.tr Genel Müdür Temel Ateş Genel Koordinatör Akın Ateş Eğitim Koordinatörü Nevzat Asma Dizgi, Grafik, Tasarım Esen Dizgi Servisi Görsel Tasarım Hakan Esen Bu kitabın tüm hakları yazarına ve Esen Basın Yayın Dağıtım Limitet Şirketi’ne aittir. Kitabın tamamının ya da bir kısmının elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır. İsteme Adresi ESEN BASIN YAYIN DAĞITIM LTD.ŞTİ. Bayındır 2. Sokak No.: 34/11-12 Kızılay/ANKARA Telefon: (0312) 417 34 43 – 417 65 87 Faks: (0312) 417 15 78 ISBN: 978 – 605 – 5559 – 35 – 9 Baskı Bahçekapı Mah. 2460. Sok. Nu.:7 06369 Şaşmaz / ANKARA Tel : (0312) 278 34 84 (pbx) www.tunamatbaacilik.com.tr Sertifika No: 16102 Baskı Tarihi 2013 – VIII www.esenyayinlari.com.tr Bu kitap 9. Sınıf Dil ve Anlatım Öğretim Programı esas alınarak hazırlanmıştır. Kitapta konular şu yöntemle ele alınmıştır: Önce ele alınan konuyla ilgili bilgiler verilmiş, ardından bu bilgiler örneklerden ve örnek sorulardan yararlanılarak somutlaştırılmış, daha sonra ölçme-değerlendirme bölümlerine geçilmiştir. Ölçme-değerlendirme bölümlerinde, ünitede ele alınan konunun içeriğine göre yedi çeşit ölçme-değerlendirme yöntemi kullanılmıştır: 1. Bilgi-yorum soruları: Bu tür sorularda öğrencilerin bilgi ve yorum güçlerinin ölçülmesi hedeflenmiş, soruları öğrencilerin kendi cümleleriyle cevaplandırmaları istenmiştir. Sorular, bilgi-tanım-örnekleme ve yorum üzerine kurulduğu için bu soruların cevaplarına cevap anahtarlarında yer verilmemiştir. 2. Uygulamalar: Bu bölüm, bir tek sorunun farklı örnekler üzerinde uygulanması üzerine kurulmuştur. Söz gelimi cümlenin ögelerinin anlatıldığı bölümün sonuna konan uygulama bölümünde, öğrencilerden, verilen cümleleri ögelerine ayırmaları istenmiştir. Bu uygulamaların ayrıntılı çözümleri, sorulardan hemen sonra verilmiştir. 3. Doğru-yanlış soruları: Bu bölümde öğrencilerden sorularda verilen bilgileri doğru-yanlış kelimeleriyle nitelendirmeleri istenmiştir. 4. Boşluk doldurma soruları: Bu sorular, konuyla ilgili bir cümlede boş bırakılan bir bölümün uygun kelimelerle doldurulması amacıyla hazırlanmıştır. 5. Eşleştirmeler: Eşleştirme sorularında öğrencilerden çeşitli unsurları (terim-tanım, örnek-tanım) birbirleriyle eşleştirmeleri istenmiştir. 6. Testler: Bu bölümde öğrencilerin özellikle YGS ve LYS’de başarılı olmaları için çoktan seçmeli sorulara yer verilmiştir. 7. Bulmacalar: Ölçme-değerlendirme bölümlerinin sonuna konan bulmacalarda ünitelerde ele alınan konuların eğlendirici bir yöntemle tekrarlanmasına ve bilgilerin kalıcılığının sağlanmasına çalışılmıştır. Bu kitabın hazırlanması sürecinde bilgi ve tecrübelerini benden esirgemeyen kıymetli meslektaşım ve büyüğüm Sayın Erdal Elgin’e teşekkür etmeyi bir borç bilir, kitabın eğitim camiamıza faydalı olmasını dilerim. Yusuf ARAS www.yusufaras.com.tr ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur! İSTİKLÂL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı: Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl... Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl! Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl! Mehmet Âkif ERSOY 1. ÜNİTE: İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR ..................................................................................................9 1. İletişim....................................................................................................................................................... 10 Dil Dışı Göstergeler ................................................................................................................................... 12 1. Belirti .................................................................................................................................................... 12 2. Belirtke ................................................................................................................................................. 13 3. Görsel Gösterge ................................................................................................................................... 14 4. Simge ................................................................................................................................................... 14 2. İnsan, İletişim ve Dil ................................................................................................................................ 15 3. Dil-Kültür İlişkisi ...................................................................................................................................... 17 Ölçme-Değerlendirme 1: İletişim, Dil ve Kültür .................................................................................... 18 2. ÜNİTE: DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ .........................................................37 1. Dillerin Sınıflandırılması .......................................................................................................................... 38 A. Köken Bakımından Diller ..................................................................................................................... 38 B. Yapı Bakımından Diller ........................................................................................................................ 39 2. Türk Dilinin Tarihî Gelişimi ve Türkiye Türkçesi .................................................................................. 40 Ölçme-Değerlendirme 2: Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri .......... 51 3. ÜNİTE: SES BİLGİSİ VE TELAFFUZ (SÖYLEYİŞ) .........................................................................71 1. Türkçenin Ses Özellikleri ........................................................................................................................ 72 A. Ünlüler .................................................................................................................................................. 72 B. Ünsüzler ............................................................................................................................................... 72 C. Ünlü Uyumları ve Ses Olayları ............................................................................................................. 73 1. Büyük Ünlü Uyumu......................................................................................................................... 73 2. Küçük Ünlü Uyumu......................................................................................................................... 74 3. Ünsüz Yumuşaması ....................................................................................................................... 74 4. Ünsüz Sertleşmesi ......................................................................................................................... 75 5. Ünsüz Türemesi ............................................................................................................................. 76 6. Ünsüz Düşmesi .............................................................................................................................. 76 7. Ünlü Düşmesi ................................................................................................................................. 76 8. Ünlü Türemesi ................................................................................................................................ 77 9. Ünlü Daralması ............................................................................................................................... 78 10. Ulama ............................................................................................................................................. 78 11. Kaynaştırma ................................................................................................................................... 79 12. Dudak Ünsüzlerinin Benzeşmesi.................................................................................................... 79 13. Kökte Ünlü Değişikliği ................................................................................................................... 79 2. Telaffuz (Söyleyiş) ................................................................................................................................... 80 Ölçme-Değerlendirme 3: Ses Bilgisi .................................................................................................... 82 4. ÜNİTE: KELİME BİLGİSİ ...............................................................................................................107 1. Kelimede Anlam ve Kavram ................................................................................................................. 108 2. Kelimelerin Farklı Anlamlarda Kullanımı ............................................................................................. 108 a. İlk Anlam ............................................................................................................................................ 108 b. Yan Anlam.......................................................................................................................................... 109 c. Mecaz Anlam ..................................................................................................................................... 110 ç. Terim .................................................................................................................................................. 110 3. Anlam İlişkilerine Göre Kelimeler ........................................................................................................ 111 a. Eş Anlamlı Kelimeler .......................................................................................................................... 111 b. Zıt Anlamlı Kelimeler .......................................................................................................................... 112 c. Eş Sesli Kelimeler .............................................................................................................................. 112 4. Kelimelerde Anlam Değişmeleri ........................................................................................................... 113 1. Anlam Genişlemesi ............................................................................................................................ 113 2. Anlam Daralması................................................................................................................................ 113 3. Anlam İyileşmesi ................................................................................................................................ 113 4. Anlam Kötüleşmesi ............................................................................................................................ 113 5. Anlam Kayması .................................................................................................................................. 113 6. Anlam Aktarması ................................................................................................................................ 113 Deyim Aktarması ................................................................................................................................ 114 Ad Aktarması...................................................................................................................................... 115 5. Kelime Grupları ...................................................................................................................................... 115 A. Anlamlarına Göre Kelime Grupları ..................................................................................................... 115 1. Deyim ........................................................................................................................................... 115 2. İkileme .......................................................................................................................................... 118 3. Atasözü......................................................................................................................................... 118 4. İmgesel Kelime Grubu .................................................................................................................. 119 B. Yapılarına Göre Kelime Grupları........................................................................................................ 121 1. Fiilimsi Grubu................................................................................................................................ 121 2. İkileme (Tekrar Grubu) ................................................................................................................. 121 3. Edat Grubu ................................................................................................................................... 121 4. Bağlama Grubu ............................................................................................................................ 122 5. Sıfat Tamlaması ........................................................................................................................... 122 6. İsim Tamlaması ............................................................................................................................ 123 7. Ünlem Grubu ................................................................................................................................ 125 8. Kişi İsmi Grubu ............................................................................................................................. 125 9. Unvan Grubu ................................................................................................................................ 125 10. Sayı Grubu ................................................................................................................................... 126 11. Kısaltma Grubu ............................................................................................................................ 126 12. Birleşik Fiiller ................................................................................................................................ 127 Ölçme-Değerlendirme 4: Kelime Bilgisi ............................................................................................. 130 Hatırlatma - Pekiştirme: Kelimede Yapı .................................................................................................... 181 A. Kök Çeşitleri ....................................................................................................................................... 181 B. Ek Çeşitleri ......................................................................................................................................... 183 Çekim Ekleri ....................................................................................................................................... 184 Yapım Ekleri ...................................................................................................................................... 186 C. Sesleri Aynı İşlevleri Farklı Olan Ekler............................................................................................... 189 Ç. Yapılarına Göre Kelimeler .................................................................................................................. 191 1. Basit Kelime ................................................................................................................................. 191 2. Türemiş Kelime ........................................................................................................................... 192 3. Birleşik Kelime .............................................................................................................................. 192 Ölçme-Değerlendirme 5: Kelimede Yapı ........................................................................................... 193 5. ÜNİTE: CÜMLE BİLGİSİ ................................................................................................................221 1. Cümlede Anlamın Oluşumu .................................................................................................................. 222 2. Bildirdikleri Kiplere Göre Cümleler ...................................................................................................... 222 a. Haber Cümleleri ................................................................................................................................. 222 b. Dilek-İstek Cümleleri .......................................................................................................................... 222 Haber ve Dilek Kiplerinde Soru ............................................................................................................... 223 Haber ve Dilek Kiplerinde Olumluluk-Olumsuzluk ................................................................................... 223 3. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler................................................................................. 224 1. Eş ya da Yakın Anlamlı Cümleler ...................................................................................................... 224 2. Anlamca Birbiriyle Çelişen Cümleler .................................................................................................. 226 3. Neden-Sonuç Cümlesi ....................................................................................................................... 227 4. Amaç Cümlesi .................................................................................................................................... 227 5. Koşul Cümlesi .................................................................................................................................... 228 6. Açıklama Cümlesi .............................................................................................................................. 229 7. Öneri Cümlesi .................................................................................................................................... 229 8. Öğüt Cümlesi ..................................................................................................................................... 230 9. Ön Yargı Cümlesi ............................................................................................................................... 230 10. Tasarı Cümlesi ................................................................................................................................... 230 11. Varsayım Cümlesi .............................................................................................................................. 230 12. Olasılık Cümlesi ................................................................................................................................. 230 13. Sezgi Cümlesi .................................................................................................................................... 231 14. Yakınma Cümlesi ............................................................................................................................... 231 15. Eleştiri Cümlesi .................................................................................................................................. 232 16. Üslup ve İçerik Cümleleri ................................................................................................................... 233 Ölçme-Değerlendirme 6: Cümle Bilgisi .............................................................................................. 236 6. ÜNİTE: PARAFRAF BİLGİSİ .........................................................................................................285 1. Anlatım Birimi Olarak Paragraf ............................................................................................................ 286 2. Paragrafta Yapı ...................................................................................................................................... 286 Paragrafın Bölümleri ................................................................................................................................ 289 3. Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce ...................................................................................................... 293 4. Paragrafta Düşünceyi Geliştirme Yolları ............................................................................................. 297 1. Tanımlama ......................................................................................................................................... 297 2. Karşılaştırma ...................................................................................................................................... 298 3. Tanık Gösterme ................................................................................................................................. 299 4. Örneklendirme .................................................................................................................................... 299 5. Metin ve Paragraf ................................................................................................................................... 302 Ölçme-Değerlendirme 7: Paragraf Bilgisi........................................................................................... 303 İletişim, Dil ve Kültür 1. 1. Gönderici: İletiyi hazırlayıp muhatabına sunan kişiye gönderici denir. İki kişi arasında gerçekleşen sözlü bir dilsel iletişimde, gönderici, konuşan kişidir. Yazılı iletişimde gönderici, metnin yazarıdır. İLETİŞİM 2. Alıcı: İletinin sunulduğu kişiye alıcı denir. Bir konuşmanın dinleyicileri, bir metnin okuyucuları; iletişim tablosunda alıcı olarak gösterilir. İnsan, doğası gereği, duygu, düşünce, hayal, amaç, ilke, niyet, tecrübe, gözlem vb.ni başkalarına anlatmak, onları da bunlardan haberdar etmek ister. Aslında bu, tek yönlü bir istek değildir. İnsan bir taraftan haberdar etmek isterken bir taraftan da haberdar olmak, yani başkalarının amaç, duygu, düşünce, hayal, ilke, niyet, tecrübe ve gözlemlerini öğrenmek ister. İki yönlü bu istek, iletişim eyleminin özünü oluşturur. 3. Kanal: İletilerin gönderilmesi için kullanılan somut araçlara kanal denir. Üzerine bir şeyler yazılmış bir taş parçasından bir bilgisayar ekranına, bir CD’den bir kitap sayfasına kadar pek çok kanal vardır. Sözlü bir dilsel iletişim olan konuşmada kullanılan kanal, ses dalgalarıdır. İletişim; duygu, düşünce, hayal, bilgi, amaç, ilke, niyet, tecrübe, gözlem vb.nin akla gelebilecek her türlü yolla (ses, yazı, davranış, görüntü vb.) başkalarına aktarılmasıdır. Her türlü iletişimde bir gönderici ile bir alıcı bulunur. Belli bir göndergeyi ifade eden her ileti, belli bir bağlamda alıcıya ulaştırılır. İletişimde gönderici ile alıcı arasında ilişkiyi sağlayan bir kanal vardır. İletiler bu kanaldan bir şifre (kod) aracılığıyla alıcıya gönderilir. Şimdi bu kavramları inceleyelim. Ba ¤ la m Gönderge Gönderici ‹leti Kanal Kod İletişim Şeması 10 Al›c› 5. İleti: Göndericinin göstergelerden yararlanarak alıcıya ilettiği bilgi, duygu, düşünceye ileti denir. ESEN YAYINLARI İnsanoğlu iletişim ihtiyacını karşılamak için en eski çağlardan beri çeşitli yollar aramış, bu isteği gerçekleştirmek için de çeşitli iletişim sistemleri kurmuş ve kullanmıştır. Bu sistemler içinde en gelişmiş olanı dildir. Seslerden oluşan bir iletişim sistemi olan dil, kendimizi ifade etmemize, iletilerimizi etkili ve anlaşılır şekilde başkalarına aktarmamıza olanak sağlar. 4. Kod (Şifre): İletinin üretildiği şifreleme sistemine kod denir. Her dil, belli iletilerin aktarılmasını sağlayan, kendi içinde kuralları olan, ancak o kuralları bilenlerin anlayabildiği, iletilerini çözebildiği bir şifreleme sistemidir. İletilerin oluşturulmasında kullanılan gösterge, kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündüren, zihnimizde onun yerini alabilen her türlü nesne, görünüş ya da olgudur. Bir nesne, görünüş ya da olgunun, kendi dışında bir başka şeyin yerini alarak bir göstergeye dönüşmesini birkaç örnekle açıklayalım: Fiziksel bir varlık olarak banknot (kâğıt para), gelişmiş bir baskı yöntemi kullanılarak matbaada oluşturulan bir kâğıt ürünüdür. Yani para, sonuçta bir kâğıt parçasıdır. Ama gerçek hayatta öyle değildir. Çünkü o kâğıt parçası, gerçek hayatta kendisi (kâğıt olması) dışında başka bir şeyin yerini tutmakta, kâğıt olmasının çok ötesinde bir anlam taşımakta, kendisi dışında bir başka şeyi göstermekte, düşündürmekte, onun yerini almaktadır. O hâlde para, bir göstergedir. Bir kişinin o kâğıtlara az ya da çok sahip olması ya da onda bu kâğıtlardan hiç olmaması da bir göstergedir. İletişim, Dil ve Kültür Göstergeyle ilgili şöyle bir örnek de verebiliriz: Asker ve polislerin üniformalarında belli işaretler yer alır. Aslında bu işaretler, tek başlarına düşünüldüklerinde birer geometrik çizimden ibarettir. Ama bunlar, o üniformalarda yer aldıklarında kendileri (çizgi, yıldız, çelenk çizimleri) dışında başka bir şeyi karşılar, başka bir şeyin yerini tutar, kişilerin rütbelerini ifade ederler. O hâlde bunlar da birer göstergedir. Çünkü bu çizimler, çizim olmalarının ötesinde başka bir anlam ifade etmektedirler. Askerî rütbeler Bir nesne, görünüş ya da olgunun, kendi dışında bir başka şeyin yerini alarak bir göstergeye dönüşmesini açıklamak için şu örneği de verebiliriz: Beyaz bir bez, başka bir şeyi düşündürmediğinde, başka bir şeyin yerini tutmadığında, yani sadece kendisi olduğunda beyaz bir bezdir. Bu bez temizlik için de bir yarayı sarmak için de kullanılabilir. Ama bu bez, bir savaş esnasında kullanıldığında teslim olmayı ya da görüşme yapma isteğini bildirir. İşte o zaman, bu beyaz bez, bir beyaz bez olmasının ötesinde başka bir anlam ifade eder, kendisi dışında başka bir şeyin yerini tutar, bir göstergeye dönüşür. Söz gelimi “kitap” kelimesi bir dil göstergesidir. Bu kelime, kendi dışında (k, i, t, a, p seslerinden oluşan bir ses grubu olmasının dışında) somut dünyada var olan bir gerçekliğin, yani “ciltli ya da ciltsiz olarak bir araya getirilmiş, basılı veya yazılı kâğıt yaprakların bütünü”nün yerine geçtiği, dilde onun yerini tuttuğu için bir göstergedir. Yani bir nesne olarak kitabın kendisi başka, onun dildeki karşılığı başkadır. Her gösterge bir gösteren ile bir gösterilenden oluşur. Dil göstergeleri olan kelimelerin gösterenleri, onların sesteki ya da yazıdaki karşılıklarıdır. Yani kulağımızla duyduğumuz “k. i. t. a. p.” sesi ya da ESEN YAYINLARI Göstergeler dil göstergeleri ve dil dışı göstergeler olmak üzere iki ana başlık altında toplanır. Kelimeler, birer dil göstergesidir. gözümüzle gördüğümüz “kitap” yazısı, “kitap” göstergesinin gösterenidir. Gösterilen ise bir dil göstergesini duyduğumuzda o göstergeyle ilgili olarak zihnimizde beliren içerik, anlam ve açıklamadır. “Kitap” göstergesinin gösterenlerini algıladığımız, yani “k. i. t. a. p.” sesini duyduğumuz ya da “kitap” kelimesini bir metin içinde gördüğümüzde zihnimizde oluşan kitap kavramı, “kitap görüntüsü”; “kitap” göstergesinin gösterilenidir. 6. Gönderge: Bir göstergenin gerçek dünyadaki karşılığına gönderge denir. Gönderge, kendisinden söz edilen nesne, kişi ya da kavramın kendisidir. Söz gelimi, “masa” kelimesi bir gösterge, masanın kendisi ise bir göndergedir. 11 İletişim, Dil ve Kültür 7. Bağlam: İletişimde görev alan unsurların (gönderici, alıcı, ileti, kanal, kod, gönderge) birlikte meydana getirdikleri ortama bağlam denir. Her iletişim bir bağlamda gerçekleşir. İletişimde görev alan unsurların herhangi birinde meydana gelen herhangi bir değişiklik iletişimin bağlamının da değişmesine neden olur. çeklik (Türkiye’de trafik kazalarının artması), dört dil göstergesi (Türkiye, trafik, kazaları, artıyor) ile ifade edilmiştir. Her bir göstergenin bir göstereni bir de gösterileni vardır. Biz bu göstergelerden birini inceleyelim: “Kazaları” göstergesinin gösterenleri, yazarın yazısını okurken gördüğümüz “k. a. z. a. l. a. r. ı.” harfleridir. Bu göstereni gördüğümüzde ya da duyduğumuzda zihnimizde oluşan görüntü, içerik ve anlamlar ise bu göstergenin gösterilenidir. Kazaların kendisi ise dil dışı bir gerçekliktir yani bir göndergedir. Bu iletişimde rol alan unsurların birlikte meydana getirdikleri ortam ise iletişimin bağlamıdır. Yani alıcının (gazete okuyucusunun) o anki durumu, bir trafik kazasına şahit olup olmaması, herhangi bir trafik kazasında bir yakınını kaybedip kaybetmemesi, yazarın iletisinden önce ve sonra kurduğu diğer cümleler, verdiği örnekler, televizyon ekranlarında tanık olunan görüntüler, daha önceden bu konuda okunmuş yazıların oluşturduğu birikim vb. durumlar, bu iletişimin bağlamını belirleyen unsurlardan birkaçıdır. Bir iletişimde görev alan unsurlardan beşi değişmese, sadece biri değişse iletişimin bağlamı değişir. Söz gelimi bir ileti farklı alıcılara iletildiğinde ya da aynı ileti aynı kişiye farklı zamanlarda iletildiğinde iletişimin bağlamı değişmiş olur. Bu da alıcıların o iletileri farklı şekillerde algılamasına neden olabilir. Şimdi de iletişimde görev alan unsurları bir örnek üzerinde gösterelim. Bir gazete yazısında geçen “Türkiye’de trafik kazaları artıyor.” cümlesini ele alalım. Bu iletişimde gönderici “yazar”, alıcı ise “okuyucudur”. Ba ¤ la m Gönderge Durum : Türkiyede trafik kazalar›n›n artmas› Gönderici Yazar ‹leti Saptama : Türkiyede trafik kazalar› art›yor. Al›c› Okuyucu Kanal Gazete sayfas› Kod Dil (Türkçe) İleti, bir saptama olan “Türkiye’de trafik kazaları artıyor.” yargısıdır. Bu iletişimde kullanılan kanal, “gazete sayfası”; kod ise gönderici ve alıcının ortak dili olan Türkçedir. İletinin gönderme yaptığı durum (gönderge), dil dışı bir gerçekliktir. Bu dil dışı ger12 ESEN YAYINLARI Bir ileti hangi zaman diliminde söylenmiş, o iletiden önce ve sonra hangi iletiler oluşturulmuş, iletişim nasıl bir ortamda meydana gelmiş, iletiyi gönderen ve alan kişilerin o anki psikolojik, ekonomik, sosyal vb. durumları nasıldır, bütün bunlar iletişimin gerçekleşmesinde rol oynayan, dolayısıyla da iletişimin bağlamını belirleyen etkenlerdir. Dil Dışı Göstergeler 1. Belirti: Amacı olmayan, istem dışı gerçekleşen doğal göstergelere belirti denir. Belirti ancak onu yorumlamayı bilene bir şeyler anlatır. Bir binanın pencerelerinden dumanların çıkması ve itfaiyecilerin o binanın etrafında koşuşturmaları, o binanın yandığının belirtisidir. Bir çocuğun ateşlenmesi ve öksürmeye başlaması, o çocuğun hastalandığının, bir otomobilin birdenbire yavaşlaması ya da durması, otomobilin yakıtının bittiğinin ya da başka bir sorunu olduğunun belirtisidir. Belirtide gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki, nedenlidir. Pek çok kişi bir yerde duman görünce orada ateş olduğunu anlar. Çünkü bir yerde duman oluşmasının nedeni, çoğunlukla orada ateşin olması, bir şeylerin yanmasıdır. Aşağıdaki belirtilerde gösteren ile gösterilen arasındaki nedenselliğe dikkat ediniz. Duman Atefl, yang›n Öksürük, atefl Hastal›k Mutfaktan gelen yan›k kokusu Yeme¤in yanmas› Gökyüzündeki kara bulutlar Ya¤mur Sararm›fl yapraklar Sonbahar İletişim, Dil ve Kültür Tehlike ve alarm işaretleri, gemilerde kullanılan bayraklar, sirenler, demir yollarında kullanılan semaforlar, izcilerin ileti taşıyan vücut hareketleri, belirtkelere örnek gösterilebilir. Bu tür göstergelerde gösteren ile gösterilen arasında nedensiz ve uzlaşmaya bağlı bir ilişki vardır. Bu durumu birkaç örnekle açıklayalım. Bir üçgen şekli, tek başına düşünüldüğünde geometrik bir şekilden başka bir şey değildir. Fakat bu şekil bir trafik levhasında yer aldığında bir ileti taşır, kendi dışında başka bir şeyin yerini tutar, yani bir göstergeye dönüşür. Bir trafik levhasında kullanılan ESEN YAYINLARI 2. Belirtke: İletişim kurma, ileti aktarma, bilgi verme amacı taşıyan, göstereni ile gösterileni arasında uzlaşıma bağlı bir ilişki bulunan göstergelere belirtke denir. işareti, “yol ver” anlamına gelir. “Yol ver” iletisiyle bu işaret (gösteren) arasındaki ilişki nedensiz ve rastlantısaldır. Bu işaretin yerine başka bir işaret de pekâlâ kullanılabilirdi. Kişilerin bu gösterene (bu şekle) baktıklarında zihinlerinde bu gösterilenin (bu işaretin anlamı: yol ver) oluşması, uzlaşımsal bir ilişkiyle açıklanabilir. Yani kişiler bu işaretin “yol ver” anlamına gelmesi konusunda uzlaştıkları için bu işaret bu anlama gelmektedir. Aşağıdaki tabloda yer alan trafik işaretleri, birer belirtkedir. Bu belirtkelerin gösterenleri olan şekillerin belli anlamlara (gösterilen) gelmeleri, nedensiz ve uzlaşımsal bir ilişkiyle açıklanabilir. Trafik işaretleri 13 İletişim, Dil ve Kültür Aşağıdaki fotoğraflar Ferdinand de Saussure ve Doğan Aksan’ın kendileri değil, görsel göstergeleridir. Mors alfabesi, kısa ve uzun işaretler (çizgi-nokta) kullanılarak iletişim kurulmasını sağlayan bir koddur. Bu kodda harf ve rakamları gösteren her bir gösterge, bir belirtkedir. Bir lamba Mors alfabesine göre kısa veya uzun yakılarak ileti taşıyabilir. Yapısalcı dil bilimin kurucusu olan Ferdinand de Saussure gösterge bilimine de önemli katkılarda bulunmuştur. Gösterge bilimi (im bilimi, semiyoloji, semiyotik) iletişim amacıyla kullanılan her türlü gösterge dizgesinin yapısını, işleyişini inceleyen bilim dalıdır. Prof. Dr. Doğan Aksan, ülkemizdeki dil bilimi çalışmalarına önemli katkılarda bulunmuş bir bilim adamıdır. Uçak ya da helikopterden görülmesi için yerde oluşturulan aşağıdaki göstergeler de birer belirtkedir. ESEN YAYINLARI Mors alfabesi 4. Simge: Uzlaşmaya bağlı olarak kavramların yerini tutan göstergelere simge denir. Bir görsel, söz gelimi bir güvercin resmi, kullanıldığı “bağlam”a göre, simge de görsel gösterge de olabilir. Bir kişi bir güvercin resmi çizmişse somut bir gerçekliği kâğıda aktarmış, yani bir görsel gösterge oluşturmuş olur. Ama aynı resim, Birleşmiş Milletler binasının duvarında durduğunda bir simgeye dönüşür. Çünkü bu resmin gönderme yaptığı şey, artık güvercinin kendisi değil, bir uzlaşma sonucunda ulaşılan “barış”tır. Kalp, aşkın; dengede duran terazi, adaletin; kum saati, zamanın simgesidir. Görüldüğü gibi simgedeki anlam, uzlaşma ilişkisi içinde, kültürel ve toplumsal değere sahip soyut bir gerçeklikle, bir kavramla özdeşleşmiştir. Bir göstergenin simge sayılması için evrensel bir uzlaşının ürünü olması gerekmez. Aynı gösterge -örneğin bir renk- her toplum ve medeniyet için ayrı bir şeyin simgesi olabilir. 3. Görsel gösterge (ikon): Bir gerçekliği doğrudan doğruya aktaran bütün şekil, fotoğraf, çizim, resim vb. görsel unsurlara görsel gösterge denir. Bir kişinin yağlı boya tablosu ya da fotoğrafı, o kişinin kendisi değildir; boyanmış bir bez ya da matbaada basılmış bir kâğıt parçasıdır. O fotoğraf ya da tablo, anlam olarak o kişiyi düşündürttüğü, onun yerini alabildiği için bir göstergedir. Görsel göstergenin temelinde gösteren ile gösterilen arasındaki benzerlik ilişkisi vardır. 14 Simge ile görsel gösterge arasındaki fark, göstergenin dil dışı gerçeklikle (nesnenin kendisiyle) kurduğu ilişkiye bağlıdır. Simge bir toplumda bir gösteren ile gösterilen arasında sürekliliğini koruyan, uzlaşımsal ve çoğunlukla da nedensiz bir ilişkiye dayanır. Göstergelerle ilgili olarak anlattıklarımızı şöyle özetleyebiliriz: Her göstergenin bir gösteren bir de gösterilen boyutu vardır. Gösteren, göstergenin fiziksel (ses, biçim, görüntü); gösterilen ise anlamsal boyutudur. İletişim, Dil ve Kültür İnsanoğlunun iletişim etkinliğinin en gelişmiş aracı, dildir. Dil ile gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil, işaret ve vücut diliyle gerçekleştirilen iletişimden çok daha kullanışlıdır. Dil göstergeleri (ses taklidiyle oluşanlar hâriç) nedensizdir. bundan çok daha önce yaşamış olması, dillerin nasıl doğduğuyla ilgili bilimsel ve kesin yargılara ulaşılmasını güçleştirmektedir. Dil, göndericinin iletiyi oluşturma amacına göre çeşitli işlevlerde kullanılır. Bunu bir örnekle açıklayalım: Bir nesne olan 1. Dilin göndergesel işlevi: Göndergesel işlev, dilin, nesnel bilgilerin aktarılması sırasında kazandığı işlevdir. Bu, başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Bir ileti, dilin bir göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenmişse o iletide dil, göndergesel işlevde kullanılmıştır. ya niçin “masa” dendiğinin mantıklı bir açıklaması yoktur. Ama “m. a. s. a.” ses dizisi duyulduğunda herkesin zihninde bir “masa” gösterileni oluşur. Demek ki buradaki ilişki nedenli değil, uzlaşımsaldır. yı karşılamak için pekâlâ başka bir kelime Ürünlerin kullanma kılavuzlarında, gazetelerdeki haber metinlerinde, nesnel anlatılarda, bilimsel bildirilerde vb. metinlerde dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. Bu işlev aslında her türlü iletişimin temelidir. Bu işlevde temel amaç, gönderge konusunda doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgiler vermektir. de kullanılabilir ve bir uzlaşma sonucunda herkesin kafasında yine aynı gösterilen oluşabilirdi. Nitekim her dilde yı karşılayan ayrı bir gösteren, Dil, sadece somut dünyayı anlamlandırmada kullanılan bir iletişim aracı değildir. Dil, kişilerin duygularının ve ruhsal durumlarının anlatılmasında da etkin bir rol oynar. Dil göstergeleri kullanıldıkları yer ve zamana bağlı olarak yeni anlam değerleri kazanabilir. Aynı dil göstergesinin farklı anlam değerleri kazanmasında en büyük etken “bağlam”dır. Dille gerçekleştirilen iletişimin üstün niteliklerinden biri de gelecek zamanlara aktarılmak üzere saklanabilmesidir. 2. İNSAN, İLETİŞİM VE DİL ESEN YAYINLARI ayrı bir kelime vardır. 2. Dilin heyecana bağlı işlevi: Bir ileti, göndericinin ileti konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirmek amacıyla oluşturulmuşsa o iletide dil, heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirtir. Duygu, heyecan, korku, sevinç ve üzüntülerin dile getirildiği iletilerde dil bu işlevde kullanılır. Dilin bu işlevde kullanıldığı iletilerde çoğunlukla “güzel, çirkin, iyi, kötü, etik, estetik” vb. ifadeler kullanılır; öznel bir tutumu yansıtan sıfat, zarf ve ünlemlere yer verilir; duygu değeri taşıyan noktalama işaretlerinden sıkça yararlanılır. İletiler sözlü iletişim (konuşma) bağlamında oluşturulmuşsa jest ve mimiklerden de belirgin biçimde yararlanılır. İnsanoğlu iletişim etkinliğini çoğunlukla dil sayesinde sürdürür. Dil dışında da birtakım iletişim sistemleri vardır. Ama bunların hiçbiri dil kadar gelişmiş ve kullanışlı değildir. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, bazı şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır. Dillerin nasıl doğduğu, konuşmanın ne zaman ve nasıl başladığıyla ilgili pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bunlardan bazılarına göre konuşma, insanın tabiattaki sesleri taklit etmesi sonucunda oluşmuş, bazılarına göre de bütün dünya dilleri tek bir kaynaktan doğmuştur. En eski yazılı belgelerin günümüzden ancak 5500 yıl öncesine ait olması, ilk insanların ise 3. Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevi: Alıcıda tepki ve davranış değişikliği yaratmayı amaçlayan, alıcıdan bazı şeyleri yapmasını bazı şeyleri de yapmamasını istek, emir, telkin vb. biçimlerde isteyen iletilerde dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır. 15 İletişim, Dil ve Kültür ben bu kelimeyi mecaz anlamda kullandım.” cümlesinde ileti, dille ilgili bilgi vermek, başka bir iletiyi açıklamak üzere düzenlenmiştir. Propaganda amaçlı siyasi söylevlerde ve metinlerde, reklam metinlerinde, hukuki metinlerde, el ilanlarında, yemek tariflerinde dil çoğunlukla bu işlevde kullanılır. 6. Dilin şiirsel (poetik, sanat) işlevi: Bir iletinin iletisi kendinde ise, yani o iletinin o ileti olmaktan başka amacı yoksa dil o iletide şiirsel işlevde (sanat işlevinde, poetik işlevde) kullanılmıştır. 4. Dilin kanalı kontrol işlevi: Bir ileti, iletişimin devam edip etmediğini öğrenmek amacıyla oluşturulmuşsa dil, o iletide kanalı kontrol etme işlevinde kullanılmıştır. 5. Dilin dil ötesi işlevi: Bir iletinin konusu dilin kendisi ise, yani ileti, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek amacıyla oluşturulmuşsa dil, o iletide dil ötesi işlevde kullanılmıştır. “İsimlerin özelliklerini gösteren kelimelere sıfat denir.”, “Türkçe eklemeli bir dildir.”, “Özne ile yüklem arasında uyumsuzluk olması anlatım bozukluğuna neden olur.” vb. iletilerde dil, dil ötesi işlevde kullanılmıştır. Çünkü bu iletilerde temel amaç, dilin kendisini açıklamak, dil ile ilgili bilgi vermektir. Dil konularının ele alındığı bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda kullanılan; “yani, demek istiyorum ki, bir başka deyişle” gibi kelimelerle kendini gösteren bu işleve, günlük yaşamda da sıkça başvurulur. Söz gelimi “Beni yanlış anlamayın, 16 İmgeye ve kurmacaya dayalı metinlerde (edebî metinlerde) dil, ağırlıklı olarak şiirsel işlevde kullanılır. Edebî metinlerin çoğu, edebî metin olmalarının dışında bir amaç taşımaz. Söz gelimi lirik anlatımla kaleme alınan bir şiirin amacı, o şiirin kendisidir. Dilin şiirsel işleviyle kaleme alınan bir metin, kendinden başka bir şeyi ifade etmeye ihtiyaç duymaz; bir edebî metin, sadece edebî metin olduğu için önemli ve anlamlıdır. Bir edebî metnin gerçekliği, o metnin kendisindedir. Bu gerçeklik, kurmaca bir dünyanın ürünüdür. ESEN YAYINLARI Gönderici ile alıcı arasındaki iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini; bu sürecin devam edip etmediğinin denetlenmesini sağlayan göstergelerin görev aldığı bu işlevde, iletinin içeriğinden çok iletişimin devam ettirilmesi olgusu ağır basar. Söz gelimi bir telefon görüşmesinde geçen “Alo, beni duyuyor musun?” ifadesinde amaç, iletinin taşıdığı içerikten çok kanalı kontrol etmek, yani iletişimin sürekliliğini sağlamaktır. Benzer durumlar bu telefon görüşmesinde geçen “Alo, iyi geceler!”, “Beni dinle!”, “Dikkat et!”, “Görüşürüz!” sözlerinde de vardır. Törenlerde, uzun söylevlerde, aile yakınları ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda; dilin, kanalı kontrol işleviyle oluşturulan iletiler sıkça kullanılır. Dilin şiirsel işlevde kullanıldığı metinlerde kurmacanın egemen olması, o metindeki iletilerin insandan, hayattan ve yaşanan dünyadan tümden soyutlandığı anlamına gelmez. Bu işlevde dil, insana özgü durumları sanatsal gerçekliğe dönüştürmede bir araç olarak kullanılır. Burada karşımıza çıkan gerçeklik, sanata özgü gerçekliktir. Dilin şiirsel işlevde kullanıldığı metinlerde gönderici (yazar/şair), alıcıda (okuyucuda) estetik etkiler uyandırmak için günlük dilin alışılagelmiş kullanımlarının dışına çıkabilir; edebî sanatlardan, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek kelimelerden yararlanarak imgeler oluşturabilir, kelimeleri çoğunlukla ilk anlamlarının dışında kullanır. Bir anlamda dili yeniden yaratır. Bir metinde ya da konuşmada dil birden çok işlevde kullanılabilir. Söz gelimi bir eleştiri metnindeki bazı iletilerde, dil göndergesel; bazılarında ise heyecana bağlı işlevde kullanılabilir. UYARI Bu kitap 315 sayfadan oluşuyor. (Göndergesel işlev) Bu kitabı okurken çok sıkıldım, kitapta gereksiz birçok ayrıntıya yer verilmiş, dil özensiz kullanılmış. (Heyecana bağlı işlev) İletişim, Dil ve Kültür 3. geliyem, celiyrem, celeyrum” şeklinde telaffuzlarının olması ağız farklılıklarından kaynaklanır. DİL-KÜLTÜR İLİŞKİSİ Lehçe ve şiveler zamanla kendi yazı dillerini oluştururken her ağzın ayrı yazı dili oluşmaz. Bir ülkedeki ağızlardan herhangi biri, çeşitli nedenlerden ötürü o ülkenin ortak kültür dili durumuna gelir. Ortak dil, aynı zamanda resmî dil olur ve o ülkede yazı dili olarak kullanılır. Bilimsel dil o ülkenin yazı dili üzerine kurulur. Türkiye Türkçesinin yazı dili olarak İstanbul ağzı kabul edilmiştir. İnsanoğlu, dille düşünür, dille hisseder; yaşadıklarını, düşündüklerini, hissettiklerini konuştuğu dilden yararlanarak başkalarıyla paylaşır. Bu yönüyle dil, millî kültürün ve kimliğin oluşmasında son derece önemli bir işlev üstlenir. Kültür ve sanat etkinlikleri, dille gerçekleştirilir. Tecrübeler, kültürel ürünler, bilimsel buluşlar; kuşaktan kuşağa dille aktarılır. Kendilerine özgü kültür, edebiyat ve medeniyetleri olan milletlerin, konuşma dillerinin yanı sıra tarihsel süreç içinde oluşmuş ve günümüze dek ulaşmış yazı dilleri de bulunur. Hiçbir dil, ilk ortaya çıktığı zamanki hâlini aynen devam ettirmez. Her dil zamana ve dilin konuşulduğu coğrafyaya bağlı olarak birtakım değişikliklere uğrar. Bu değişiklikler lehçe, şive, ağız gibi terimlerle ifade edilir. Bir dille o dilin lehçeleri arasında ses, yapı, söz dizimi bakımlarından büyük farklılıklar vardır. Araya siyasi, coğrafi, tarihsel ve kültürel kopukluklar da girip bir dilin ayrı lehçelerini konuşan kişiler birbirlerini anlayamaz duruma geldiklerinde o lehçeler artık birer lehçe değil, dil kabul edilir. Türkçenin en önemli lehçeleri Çuvaşça ve Yakutçadır. ESEN YAYINLARI Bir dilin metinlerle takip edilemeyen karanlık dönemlerinde kendisinden ayrılan kollarına lehçe denir. Türkçenin metinlerle takip edilebilen dönemleri, içinde bulunduğumuz zamandan Orhun Abideleri’nin yazıldığı zaman dilimine kadarki tarihsel aralıktır. O hâlde Türkçenin lehçeleri için şunu söylemek olanaklıdır: Orhun Abideleri’nin yazılmasından önce Türkçeden ayrılan kollar, Türkçenin lehçeleridir. İnsanların sözlü iletişimde başvurdukları dile konuşma dili denir. Konuşma diliyle yazı dili çeşitli açılardan farklılıklar gösterir. Konuşma dilinde yazı dilinden farklı olarak ses tonu, söyleyiş tarzı; el, yüz ve vücut hareketleri de iletişim kurmada önemli bir işlev üstlenir. Her ülkede farklı meslek grupları kendi aralarında ortak dilden belli ölçülerde farklı bir dil kullanır. Ortak dildeki kelimelere ve kelime gruplarına bir grubun verdiği yeni anlam ve değerlerle ya da bu grubun türettiği ya da uydurduğu yeni kelimelerle oluşan bu dil eskiden argo terimiyle karşılanırken günümüzde daha çok jargon terimiyle karşılanmaktadır. Günümüz Türkçesinde argo, her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken, çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyimlerden oluşan kelime dağarcığı anlamında kullanılmaktadır. Bir dilin metinlerle takip edilebilen dönemlerinde kendisinden ayrılmış olup bazı ses ve şekil farklılıkları gösteren kollarına şive denir. Azeri Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi; Türkçenin şiveleridir. Günlük dilde “şive” kelimesi, “ağız”la aynı anlamı karşılamakta, bir dilin belli bir yöreye ya da etnik gruba bağlı olarak kazandığı farklı şekilleri anlatmaktadır: Karadeniz şivesi, Rum şivesi vb. Bir dilin bir yöreye ya da bir etnik topluluğa bağlı olarak ortaya çıkan kollarına ağız denir. Bir ülkedeki ağızlarla o ülkede kullanılan ortak yazı dili arasındaki değişiklikler, bazı kelimelerin farklı şekillerde söylenişleriyle sınırlıdır. “Geliyorum” kelimesinin “geliyom, 17 İletişim, Dil ve Kültür ÖLÇME DEĞERLENDİRME 1 İletişim, Dil ve Kültür BİLGİ - YORUM İletinin ve iletişimin tanımını yaparak dil dışı göstergelerle sağlanan iletişime bir örnek veriniz. 6. Belirti ile belirtkeyi karşılaştırınız. 2. İletişim şemasını çizerek iletişimde görev alan unsurları belirtiniz. 7. Dil göstergelerindeki nedensizlik ilkesi nedir, örnek vererek açıklayınız. 3. Gösterge nedir, kaça ayrılır, açıklayınız. 8. Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevini örnek vererek açıklayınız. 4. Bağlam nedir, iletişim açısından bağlamın önemi hakkında bilgi veriniz. 9. Dilin şiirsel işlevini örnek vererek açıklayınız. 5. Simge nedir, örnek vererek açıklayınız. 10. Ağız nedir, lehçeler ve şiveler zamanla kendi yazı dillerini oluştururken bu durum ağızlarda niçin olanaklı ve mantıklı değildir? 18 ESEN YAYINLARI 1. İletişim, Dil ve Kültür DOĞRU – YANLIŞ 1. 6. DOĞRU Göndericinin göstergelerden yararlanarak alıcıya ilettiği bilgi, duygu, düşünceye gönderge denir. DOĞRU 3. YANLIŞ Yazılı iletişimde alıcı, metnin yazarıdır. DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ 8. YANLIŞ 4. DOĞRU 7. ESEN YAYINLARI 2. YANLIŞ 9. DOĞRU YANLIŞ 5. 10. DOĞRU YANLIŞ 21 İletişim, Dil ve Kültür BOŞLUK DOLDURMA 1. Duygu, düşünce, hayal, bilgi, amaç, ilke, niyet, tecrübe, gözlem vb.nin akla gelebilecek her türlü yolla (ses, yazı, davranış, görüntü vb.) başkalarına aktarılmasına .................................. denir. 6. 3. 7. ESEN YAYINLARI 2. Bir iletinin konusu dilin kendisi ise, yani ileti, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek amacıyla oluşturulmuşsa dil, o iletide ...... ............................. işlevde kullanılmıştır. 8. 4. 9. 5. 10. 23 İletişim, Dil ve Kültür TEST – 1 1. I. Her ülkede farklı meslek grupları kendi aralarında ortak dilden belli ölçülerde ayrılan bir dil kullanır. 3. II. Bir dilin metinlerle takip edilebilen dönemlerinde kendisinden ayrılmış olup bazı ses ve şekil farklılıkları gösteren kollarına jargon denir. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık Biri benim, biri de serseri kaldırımlar İçimde damla damla bir korku birikiyor Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler III. İnsanların sözlü iletişimde başvurdukları dile konuşma dili denir. Yukarıdaki parçada dil ağırlıklı olarak hangi işlevde kullanılmıştır? IV. Kendilerine özgü kültür, edebiyat ve medeniyetleri olan milletlerin, tarihsel süreç içinde oluşmuş ve günümüze dek ulaşmış yazı dilleri bulunur. A) Şiirsel işlev B) Alıcıyı harekete geçirme işlevi C) Dil ötesi işlev V. Bir ülkedeki ağızlardan herhangi biri, çeşitli nedenlerden ötürü o ülkenin ortak kültür dili durumuna gelir. D) Kanalı kontrol işlevi E) Göndergesel işlev A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ESEN YAYINLARI Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? 4. Kelimelerden yararlanılarak gerçekleştirilen bir iletişimde dil, iletişimin hangi unsuru olarak görev alır? A) Kanalı 2. İngiltere hükümetinin yaptığı kamu kesintilerinden yayın kuruluşu BBC de nasibini aldı. BBC Türkçe servisi, 72 yıldır yaptığı radyo yayınlarına dün son verdi. Kuruluşun İnternet ve televizyon yayınları ise hizmet vermeye devam edecek. 32 farklı dilde yayın yapan BBC, dünya servisi bütçesinin % 25 kesilmesi üzerine Makedonca, Arnavutça, Sırpça, Karayipler için İngilizce ve Afrika için Portekizce dil servisi kapatıldı. Bir gazete haberinden alınan yukarıdaki parçada dil hangi işlevde kullanılmıştır? A) Kanalı kontrol işlevi B) Alıcıyı harekete geçirme işlevi B) Bağlamı D) Belirtisi 5. C) Kodu E) Simgesi Moda, aksesuar, dekor ve hobi dergilerinde metinden çok fotoğraf yer alır. Bu fotoğraflarda yeni çıkan ya da tasarlanan ürünlere yer verilir, bunlar tanıtılmaya çalışılır. Bu dergilerde yer alan elbise, takı, dekoratif ürün vb. nesnelerin fotoğraflarını, hangi tür göstergeler içinde ele almak doğru olur? C) Dil ötesi işlev A) Görsel gösterge B) Belirti D) Şiirsel işlev C) Belirtke D) Dil göstergesi E) Göndergesel işlev E) Simge 25 İletişim, Dil ve Kültür 6. Türkçede ekler, yapım ekleri ve çekim ekleri olmak üzere iki ana başlık altında incelenir. Yapım ekleri kelimelerin anlamlarını ve türlerini değiştirebilen eklerdir. Çekim eklerinde böyle bir durum söz konusu değildir. 9. “Yılan” bazı toplumlarda “sağlığın, tıbbın” göstergesi kabul edilir. Bu göstergedeki şekilsel öge, yani yılan çizimi o göstergenin nesi olur? A) Gösterileni Yukarıdaki parçada dil ağırlıklı olarak hangi işlevde kullanılmıştır? B) Bağlamı D) Göstereni C) İletisi E) Göndergesi A) Kanalı kontrol işlevi B) Alıcıyı harekete geçirme işlevi C) Dil ötesi işlev D) Şiirsel işlev E) Göndergesel işlev Pusulası olmayan bir gemi ya da ormanda yolunu kaybetmiş biri, geceleri Kutup Yıldızı’na bakarak yolunu tayin edebilir. Kutup Yıldızı kuzeyi gösterir. Bu açıklamaya göre Kutup Yıldızı gösterge biliminde ne tür göstergeler arasında ele alınır? A) Belirtke B) Belirti C) Dil göstergesi D) Simge A) İleti B) Gönderge D) Gösteren C) Gösterge E) Gösterilen ESEN YAYINLARI 7. 10. Göndericinin göstergelerden yararlanarak alıcıya ilettiği bilgi, duygu, düşünceye ne ad verilir? E) İkon 8. Bir panelde konuşmacılardan biri paneli yöneten kişinin hoşuna gitmeyen sözler söylediğinde yönetici konuşmacıdan sözlerini bir an önce tamamlamasını istemekte, bu istek sonuç vermeyince de konuşmacının mikrofonunu kapatmaktadır. Bunun üzerine konuşmacı “Bu tutumunuzu etik bulmuyor, sizi şiddetle kınıyorum.” cümlesini yüksek sesle söyleyerek paneli terk etmektedir. 11. Bir televizyon programına katılan bir teknik direktör, sunucunun bir sorusu üzerine verdiği cevapta, birden çok anlama gelebilecek kapalı bir ifade kullanmıştır. Bunun üzerine izleyiciler programın sunucusuna elektronik postalar göndererek teknik direktörden sözlerine açıklık getirmesini istemişlerdir. Sunucu bu durumu konuğuna bildirdiğinde o da “Ben, bu cümleyle şunu anlatmak istemiştim.” diyerek konuşmasına devam etmiş, konuya açıklık getirmiştir. Bu parçada sözü edilen konuşmacı “Bu tutumunuzu etik bulmuyor, sizi şiddetle kınıyorum.” cümlesinde dili hangi işlevde kullanmıştır? Bu teknik direktörün kurduğu “Ben, bu cümleyle şunu anlatmak istemiştim.” iletisinde dil, hangi işlevde kullanılmıştır? A) Dil ötesi işlev A) Göndergesel işlev B) Alıcıyı harekete geçirme işlevi B) Alıcıyı harekete geçirme işlevi C) Kanalı kontrol işlevi C) Kanalı kontrol işlevi D) Göndergesel işlev D) Dil ötesi işlev E) Heyecana bağlı işlev E) Heyecana bağlı işlev 26 İletişim, Dil ve Kültür BULMACA Birden çok kelimeden oluşan cevaplarda kelimeler arasında boşluk bırakmayınız. Kelimelerin doğru yazılışlarında kullanılan noktalama işaretini (^ ’ -) bulmacayı doldururken kullanmayınız. 2 3 17 1 5 6 4 8 9 7 10 11 12 18 13 14 15 16 1. İletiyi hazırlayıp muhatabına sunan kişi 2. Seslerden oluşan, en gelişmiş iletişim sistemi 3. Amacı olmayan, istem dışı gerçekleşen gösterge 4. İletişim kurma, ileti aktarma, bilgi verme amacı taşıyan, göstereni ile gösterileni arasında uzlaşıma bağlı bir ilişki bulunan gösterge 5. Zamanın simgesi 6. Dilin edebî metinlerde kazandığı işlev 7. Bir gerçekliği doğrudan doğruya aktaran şekil, fotoğraf, çizim, resim vb. göstergeler 8. Kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen her türlü nesne, görünüş ya da olgu 9. Bir göstergenin gerçek dünyadaki karşılığı 11. Duygu, düşünce, hayal, bilgi, amaç, ilke, niyet, tecrübe, gözlem vb.nin akla gelebilecek her türlü yolla (ses, yazı, davranış, görüntü vb.) başkalarına aktarılması 12. İletilerin gönderilmesi için kullanılan somut araçlar 13. Göndericinin göstergelerden yararlanarak alıcıya ilettiği bilgi, duygu, düşünce 14. Dilin bilgi verme işlevi 15. Bir dilin metinlerle takip edilemeyen karanlık dönemlerinde kendisinden ayrılan kolları 16. Göstergenin anlamsal boyutu, içeriği 17. İletişimde görev alan unsurların birlikte meydana getirdikleri ortam 18. İletinin üretildiği şifreleme sistemİ 10. Bir dilin bir yöreye ya da bir etnik topluluğa bağlı olarak ortaya çıkan kolları 33 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri 1. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI Dil bilimi çalışmaları sonucunda dünyada ölü ya da yaşayan 3000’in üzerinde dil olduğu; bu diller arasında ses sistemi, yapı, söz dizimi, söz dağarcığı vb. açılardan bazı benzerlikler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu benzerliklerden yola çıkılarak diller kökenlerine ve yapılarına göre sınıflandırılmıştır. Bir ana dilden ayrılarak zamanla birer bağımsız dile dönüşen dillere akraba diller denir. Akraba dillerin oluşturduğu diller topluluğuna dil ailesi denir. Günümüzde tespit edilebildiği kadarıyla yeryüzünde 40’a yakın dil ailesi vardır. A. Köken Bakımından Diller D‹L A‹LELER‹ HAM‹-SAM‹ D‹LLER‹ KAFKAS D‹LLER‹ Gürcüce Abhazca Adigece Kabartayca Çerkezce Çeçence BANTU Lezgice D‹LLER‹ ‹nguflça Afrika'n›n yerli halklar›n›n dilleri Lazca Arapça Aramice ‹branice Habeflçe Çadca Berberice AMER‹KAN D‹LLER‹ OKYANUSYA D‹LLER‹ Amerika’n›n keflfedilmesinden önce bu k›tada yaflayan yerli halklar›n dilleri Malayca Javaca Fijice Havaice Tahitice Ç‹N-T‹BET D‹LLER‹ Çince Tibetçe Birmanca Kongoca Susuca Pölce URAL-ALTAY D‹LLER‹ URAL GRUBU ALTAY GRUBU Fince Macarca Samoyetçe Laponca Estonca Türkçe Mo¤olca Korece Japonca Tunguzca H‹NT-AVRUPA D‹LLER‹ AVRUPA GRUBU ASYA GRUBU Farsça Hinduca Urduca Kürtçe Nepalce Bengalce Pefltuca 38 Balt›k-Slav Dilleri Germen Dilleri S›rpça H›rvatça Boflnakça Bulgarca Lehçe Çekçe Slovakça Slovence Makedonca Rusça Ukraynaca Litvanca Letonca ‹ngilizce Almanca Hollandaca Flemenkçe Danca ‹sveççe Norveççe ‹zlandaca Roman Dilleri Kelt Dilleri Galce Latince ‹rlandaca ‹talyanca ‹spanyolca ‹skoçça Portekizce Frans›zca Rumence Katalanca Ermenice Yunanca Arnavutça Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri H‹NT AVRUPA KAFKAS D‹LLER‹ D‹LLER‹ AMER‹KAN D‹LLER‹ (Günümüzde Amerika k›tas›nda daha çok Hint-Avrupa dilleri konuflulmaktad›r.) BANTU D‹LLER‹ URAL ALTAY D‹LLER‹ HAM‹ SAM‹ D‹LLER‹ Ç‹N T‹BET D‹LLER‹ OKYANUSYA D‹LLER‹ (Günümüzde Avustralya ve Yeni Zelanda’da daha çok ‹ngilizce konuflulmaktad›r.) B. ca, Korece, Fince, Macarca, Japonca eklemeli dillerdendir. Türkçede ekler, kelimelerin sonuna gelir. Bu bağlamda Türkçe, sondan eklemeli bir dildir. Yapı Bakımından Diller Diller, gramer özelliklerine göre tek heceli, eklemeli ve çekimli diller olmak üzere üç başlık altında sınıflandırılmıştır: 3. Çekimli diller: Bu gruba giren dillerde de tek veya çok heceli köklerle çeşitli görevlerde kullanılan ekler vardır. Fakat eklemeli dillerden farklı olarak çekimli dillerde kelime türetme ya da çekim sırasında kelimelerin köklerindeki ünlülerde bazı değişiklikler olur. Bu durumu Arapçadaki ketebe(yazdı) fiilinde gösterebiliriz: Her dilde yeni kavram, durum, nesne, eylem vb.nin karşılanmasını sağlayan bazı yöntemler vardır. Söz gelimi Türkçede yeni kavram, durum, nesne, eylem vb.ni karşılamak için kelime kök ve gövdelerine yapım ekleri getirilerek yeni kelimeler türetilir. Tek heceli dillerde böyle bir durum söz konusu değildir. Bu dillerde yeni kavram, durum, nesne, eylem vb.nin karşılanması için kelimelerin cümle içinde farklı yerlerde kullanılmasından, kelime birleştirilmesinden ve yazıda da belli edilen zengin bir tonlama ve vurgu sisteminden yararlanılır. Çince, Tibetçe, Vietnamca ile bazı Himalaya, Afrika ve Endonezya dilleri tek heceli diller başlığı altında sınıflandırılır. 2. Eklemeli diller: Bu dillerde tek ve çok heceli kelime kökleriyle bunlara eklenen çeşitli ekler vardır. Kelimelerin başına ya da sonuna gelen ekler, kelimelerin anlam veya görevlerinde çeşitli değişiklikler yapar. Bu sırada kelimelerin köklerinde herhangi bir ses değişikliği olmaz. Moğolca, Mançuca, Tunguz- ESEN YAYINLARI 1. Tek heceli diller: Bu dillerdeki bütün kelimeler tek hecelidir. Bu kelimelerin ek almaları ve çekimlenmeleri söz konusu değildir. üktüb : yazdınız kâtib : yazan mektûb : yazılmış şey mekteb : okul kitâbe : yazıt kitâbet : yazma, yazı yazma sanatı küttâb : yazanlar Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi çekim ve türeme sırasında kelimelerin kökündeki ünlülerde çeşitli değişiklikler olmakta ama ünsüzler korunmaktadır. Fakat bu gruba giren bazı dillerde, kök, çekime girdiğinde tümüyle değişebilmekte ve tanınmaz hâle gelebilmektedir. İngilizcedeki “gitmek” fiilinin “go, went, gone” şeklinde çekimlenmesi bu duruma örnek gösterilebilir. Arapça, İngilizce, Almanca ve Fransızca çekimli diller başlığı altında sınıflandırılır. 39 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri TÜRKÇEN‹N GEL‹fi‹M EVRELER‹ Altay Dil Birli¤i Dönemi (?-?) Eski Türkçe (6-13. yüzy›llar) Köktürk Dönemi (6-8. yüzy›llar) Türk-Çuvafl-Mo¤ol-Tunguz Dil Birli¤i Dönemi (?- ?) “Türk” sözcü¤ü ilk defa bu dönemde kullan›lm›flt›r. Bu dönemden kalan en önemli eserler Köktürk Yaz›tlar› (Orhun Abideleri)’d›r. Türk-Çuvafl Dil Birli¤i Dönemi (Ön Türkçe, ‹lk Türkçe) (?- Milat y›llar›na kadar) Ana Türkçe (Milat y›llar›ndan 6. yüzy›la kadar) Uygur Dönemi (8-13. yüzy›llar) Karahanl› Dönemi (11-13. yüzy›llar) Bu dönemde oluflturulan metinlerin en önemlileri flunlard›r: Altun Yaruk Sekiz Yükmek Irk Bitig Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi Karahanl› Döneminden kalma önemli eserler flunlard›r: Kutadgu Bilig Divânü Lûgati’t-Türk Atebetü’l-Hakây›k Divân-› Hikmet Orta Türkçe (Harezm Türkçesi) Harezm Türkçesi 13 ve 14. yüzy›llarda, Hazar Denizi ile Aral Gölü aras›nda ve Aral’›n güneyindeki Amuderya bölgesi merkez olmak üzere Bat› Türkistan’da oluflup geliflmifl olan yaz› dilidir. Yeni Türkçe (15. yüzy›ldan günümüze) Bu dönemde co¤rafi, siyasi, sosyal ve kültürel de¤iflmelerin sonucu olarak Türk dilinde baz› farkl›laflmalar meydana gelmifl, yeni yaz› dilleri oluflmufl ve Türkçe iki ana kola ayr›larak geliflimini sürdürmüfltür. Bat› Türkçesi 13. yüzy›l bafllar›ndan günümüze kadar Anadolu, Kuzey Azerbaycan, Güney Azerbaycan, Irak, Suriye, Adalar, Rumeli ve Kuzey Afrika’da kullan›lan Türkçedir. Bat› Türkçesinin ana kolunu, Anadolu ve Rumeli bölgesinde kurulmufl olan Türkiye Türkçesi oluflturmaktad›r Kuzey-Do¤u Türkçesi Günümüz Türk yaz› dillerinden Kazak, K›rg›z, Özbek, Uygur ve Tatar Türkçeleri, Türkçenin bu koluna dayanmaktad›r. Türkiye Türkçesi Eski Anadolu Türkçesi (Eski Türkiye Türkçesi) 13. yüzy›l bafllar›ndan 15. yüzy›l sonlar›na kadar Anadolu ve Rumeli bölgesinde devam eden, O¤uzca temelindeki Türkçedir. Osmanl› Türkçesi Osmanl› Türkçesi 15. yüzy›l sonlar›ndan 20. yüzy›l bafllar›na kadar Anadolu, K›r›m, Irak, Suriye, Adalar, Rumeli ve Kuzey Afrika’da kullan›lan Türk yaz› dilidir. Bugünkü Türkiye Türkçesi (Ça¤dafl Türkiye Türkçesi) Bugünkü Türkiye Türkçesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili olan Türk yaz› dilidir. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem’in öncülü¤ünde 1911 y›l›nda Selanik’te yay›mlanmaya bafllanan “Genç Kalemler” dergisi, “Bugünkü Türkiye Türkçesi”nin temellerini atm›flt›r. Do¤u Türkçesi (Ça¤atay Türkçesi) Kuzey Türkçesi (K›pçak Türkçesi) Ça¤atayca, Harezm Türkçesinin yeni flartlar alt›ndaki devam› olarak 15. yüzy›ldan 20. yüzy›la kadar Türkistan ve Alt›nordu’da kullan›lan edebî Türkçedir. Bu dönem eserlerinin en önemlileri Ali fiir Nevai’nin “Muhakemetü’l-Lûgateyn”i ile Babür fiah’›n Vekâyî (Babürnâme)’sidir. Ça¤atayca 20. yüzy›lda yerini Özbekçeye b›rakm›flt›r. 13-15. yüzy›llar aras›nda Alt›nordu, M›s›r, Suriye bölgelerinde kullan›lan Türkçedir. K›pçak Türkçesiyle oluflturulan eserler içinde en önemlileri flunlard›r: Kodeks Kumanikus Hüsrev ü fiîrîn Gülistan Tercümesi Azeri Türkçesi Türkmen Türkçesi Gagavuz Türkçesi 41 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri ÖLÇME DEĞERLENDİRME 2 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri BİLGİ - YORUM Hami-Sami dil ailesinde yer alan diller hangileridir? 6. Ural-Altay dil ailesinin Ural kolunda yer alan diller hangileridir? 2. Aşağıdaki dillerin hangi dil aileleri içinde sınıflandırıldıklarını belirtiniz. Gürcüce: İtalyanca: Fince: Çince: 7. Aşağıdaki dillerin hangi dil aileleri içinde sınıflandırıldıklarını belirtiniz. Boşnakça: Moğolca: Çeçence: Hinduca: 3. “Osmanlı Türkçesi Dönemi”nde Türk dilinin geçirdiği değişimi genel hatlarıyla yazınız. 8. “Muhâkemetü’l-Lûgateyn” isimli eserle ilgili bilgi vererek bu eserin Türk dili açısından önemini belirtiniz. 4. “Genç Kalemler” dergisinin, Türk dilinin bugünkü durumuna ulaşmasında nasıl bir etkisi olmuştur? 9. Eklemeli dillerin özellikleri hakkında bilgi vererek bu gruba giren dillerden birkaçının ismini yazınız. 5. “Eski Anadolu Türkçesi” hakkında bilgi veriniz. 10. Hint-Avrupa dil ailesinin Avrupa kolunda yer alan Germen dilleri hangileridir? ESEN YAYINLARI 1. 51 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri DOĞRU – YANLIŞ 1. Batı Türkçesinin ana kolunu, Özbek Türkçesi oluşturur. DOĞRU 6. YANLIŞ 2. Kodeks Kumanikus, Doğu Türkçesi (Çağatayca) ile oluşturulmuş bir eserdir. DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ 7. YANLIŞ ESEN YAYINLARI DOĞRU 3. DOĞRU 8. YANLIŞ 4. 9. DOĞRU YANLIŞ 5. 10. DOĞRU YANLIŞ 55 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri BOŞLUK DOLDURMA 1. .................. Türkçesi, 12. yüzyıl sonlarından günümüze kadar Anadolu, Azerbaycan, Irak, Suriye, Adalar, Rumeli ve Kuzey Afrika’da kullanılan Türkçedir. 6. 3. 7. ESEN YAYINLARI 2. 8. 4. 9. 5. 10. 58 Edip Ahmet Yüknekî tarafından 12. yüzyılın başlarında yazılan .............................., dinî-tasavvufi temaların ele alındığı manzum bir eserdir. Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri EŞLEŞTİRME – 1 DİL DİL AİLESİ 1 Almanca A Hint-Avrupa 2 Arapça B Kafkas 3 Çince C Ural-Altay 4 Gürcüce Ç Çin-Tibet 5 Moğolca D Hami-Sami 61 Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri TEST – 1 1. I. Farsça 4. II. Arapça III. Türkçe On beşinci yüzyıl sonlarından yirminci yüzyıl başlarına kadar Anadolu, Kırım, Irak, Suriye, Adalar, Rumeli ve Kuzey Afrika’da kullanılan Türk yazı diline ne ad verilir? IV. Çince A) Bugünkü Türkiye Türkçesi V. İngilizce B) Azeri Türkçesi Yukarıdaki numaralanmış dillerden hangileri aynı dil ailesi içinde yer alır? A) I. ve II. B) I. ve V. D) III. ve IV. D) Osmanlı Türkçesi C) II. ve III. E) Çağatayca E) IV. ve V. Orta ve Güney Afrika’da konuşulan Kongoca, Susuca, Pölce gibi diller hangi dil ailesi içinde yer alır? A) Ural dilleri B) Bantu dilleri C) Hami-Sami dilleri D) Altay dilleri 5. ESEN YAYINLARI 2. C) Eski Anadolu Türkçesi Aşağıdakilerden hangisi Batı Türkçesinin kollarından biri değildir? A) Türkmence B) Türkiye Türkçesi C) Gagavuzca E) Okyanusya dilleri D) Azeri Türkçesi E) Özbekçe 3. Bu dönemde Orta Asya ve Ön Asya Türk dünyasında yaşanan bazı coğrafi, siyasi, sosyal ve kültürel değişiklikler sonucunda Türkçede Kuzey-Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi temelinde farklılaşmalar meydana gelmiş; bu farklılaşmalar günümüze dek varlığını sürdürmüştür. Bu parçada sözü edilen dönem aşağıdakilerden hangisidir? A) Orta Türkçe Dönemi B) Ana Türkçe Dönemi C) Eski Türkçe Dönemi D) Yeni Türkçe Dönemi E) Çuvaş-Türk Dil Birliği Dönemi 62 6. I. II. III. IV. V. “Hikmet” adı verilen şiirlerle oluşturulmuştur. Dinî-tasavvufi temalar ele alınmıştır. Edip Ahmet tarafından kaleme alınmıştır. Atasözlerine ve şiirlere de yer verilmiştir. Türk dilinin ilk sözlüğüdür “Divânü Lûgâti’t-Türk”le ilgili yukarıda verilmiş bilgilerden hangileri doğrudur? A) I. ve II. B) I. ve V. D) III. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V. Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri BULMACA Birden çok kelimeden oluşan cevaplarda kelimeler arasında boşluk bırakmayınız. Kelimelerin doğru yazılışlarında kullanılan noktalama işaretini (^ ’ -) bulmacayı doldururken kullanmayınız. 1 2 3 4 5 6 7 10 8 9 11 12 13 14 15 16 1. Yeni Lisan hareketinin yayın organı 10. 2. Ahmet Yesevî’nin din ve tasavvuf temalı şiirlerinin toplandığı eser İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyancanın dâhil olduğu dil ailesi 11. 3. Akraba dillerin oluşturduğu diller topluluğu Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’in öncülüğünde gelişen dil ve edebiyat hareketi 4. Muhâkemetü’l-Lûgateyn’in yazarı 12. 5. Afrika’daki yerli halkların dillerinin içinde bulunduğu dil ailesi Kelime türetme ya da çekim sırasında kelimelerin köklerinde bazı ses değişikliklerinin olduğu dil grubu 6. 13-15. yüzyıllar arasında Altınordu, Mısır, Suriye bölgelerinde kullanılan Türkçe, Kuzey Türkçesi 13. Arapçanın da içinde bulunduğu dil ailesi 14. Adına yazıt dikilen bir Göktürk hükümdarı 15. 15. yüzyıl sonlarından 20. yüzyıl başlarına kadar Anadolu, Kırım, Irak, Suriye, Adalar, Rumeli ve Kuzey Afrika’da kullanılan Türk yazı dili 16. Türk dilinin ilk sözlüğünün yazarı 7. Doğu Türkçesinin diğer ismi 8. Türkçenin de içinde bulunduğu dil ailesi 9. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk devleti 68 Ses Bilgisi ve Telaffuz 1. TÜRKÇENİN SES ÖZELLİKLERİ Çenenin ve a¤›z bofllu¤unun durumuna göre Genifl Dilin durumuna göre Ünlülerin Özellikleri (Alt çene aç›k, a¤›z bofllu¤u genifl) Dar Genifl (Alt çene (Alt çene az aç›k, aç›k, a¤›z bofllu¤u a¤›z bofllu¤u dar) genifl) Dar (Alt çene az aç›k, a¤›z bofllu¤u dar) Kal›n a › o u ‹nce e i ö ü (Dil geride) (Dil ileride) Düz Yuvarlak (Dudaklar düz) (Dudaklar yuvarlak) Dudaklar›n durumuna göre Sert f G›rtlak ünsüzü Dudak ünsüzü Difl ünsüzü Damak ünsüzü j, l, n, r, z y ¤ b c, d g s, fl Sürekli h p ç, t k Süreksiz Sürekli söylenip söylenmemelerine göre 72 G›rtlak ünsüzü Damak ünsüzü Yumuflak m, v Difl ünsüzü Ses tellerinin durumuna göre Ünsüzlerin Özellikleri Dudak ünsüzü Bo¤umlanma noktalar›na göre Ses Bilgisi ve Telaffuz C. ÜNLÜ UYUMLARI VE SES OLAYLARI Kalınlık-incelik uyumu olarak da bilinen bu kurala göre Türkçe bir kelimenin ilk hecesindeki ünlü kalınsa (a, ı, o, u), diğer hecelerin ünlüleri de kalın; ilk hecesindeki ünlü inceyse (e, i, ö, ü) diğer hecelerin ünlüleri de ince olur. 1. Büyük ünlü uyumu Gözümdeki kelimesindeki bütün ünlüler ince, okurlarımız kelimesindeki bütün ünlüler kalındır. O hâlde her iki kelime de büyük ünlü uyumuna uymaktadır. TÜRKÇE KELİMELERİN SES ÖZELLİKLERİ Türkçe kelimeler büyük ve küçük ünlü uyumlarına uyar. 2. Yumuşak ünsüzle biten kelimelere gelen ekler yumuşak ünsüzle başlar. Kelimenin sonundaki ünsüzün sert olması durumunda ek de sertleşir. 3. Türkçe kelimelerde birinci heceden sonra “o, ö” (doktor, atom, şoför vb.) bulunmaz. 4. Türkçede uzun ünlü (hâkim, millî, ilâhî vb.) yoktur. 5. Türkçe kelimelerde iki ünlü yan yana (fiil, saat, ait vb.) gelmez. 6. Türkçe kelimelerde “f, h, j” sesleri (fizik, sabah, baraj vb.) yoktur. 7. Türkçede “l, r, ğ, c, m, n, v, z” sesleri kelime başlarında (leke, reçel, can, mide, numara, vana, zeytin) bulunmaz. 8. Türkçede kelime sonlarında “b, c, d, g” sesleri (âb, tac, bâd, lig vb.) bulunmaz. 9. Türkçede kelime başlarında iki ünsüz (program, blok, psikoloji, skeç, grev vb.) bulunmaz. 10. Hece sonunda üç ünsüz yan yana (sfenks, kontr vb.) bulunmaz. 11. Kelime köklerinde ikiz ünsüz yan yana (madde, bakkal, evvel, millet vb.) bulunmaz. ➥ Yukarıda sıralanan kuralların birçok istisnası vardır. Aşağıdaki kelimeler büyük ünlü uyumuna uymamaktadır. Çünkü bu kelimelerde kalın ve ince ünlüler bir arada bulunmaktadır: ESEN YAYINLARI 1. ➤ rüya ➤ beyaz ➤ telefon ➤ mektup ➤ sinema ➤ piyano ÖRNEK SORU Aşağıdaki dizelerin hangisinde büyük ünlü uyumuna uymayan bir kelime kullanılmıştır? A) Ardından ağlanacak ne varsa ömrümüzde B) Tekrar doğuşun sırrı, gülümseyen bir yüzde C) Uykusuz geceleri içten kemiren hüzün D) Bin azabın çarkında gerilmiş ağaran gün E) Bir sonsuz uçurumda uyanmış gibi birden ÇÖZÜM: Bazı kelimeler Türkçe oldukları hâlde zaman içerisinde geçirdikleri bazı ses değişikliklerinden ötürü günümüzde büyük ünlü uyumuna uymamaktadır: UYARI ➤ hani ➤ hangi ➤ anne ➤ kardeş ➤ elma ➤ inanmak 73 Ses Bilgisi ve Telaffuz ÖRNEK SORU Türkçede “-yor, -ken, -leyin, -ki, -mtırak, -daş, -gil” dışındaki eklerin birden çok şekli (inceli-kalınlı) vardır. Söz gelimi bulunma durum ekinin bir “-de”li bir de “-da”lı biçimi vardır. Bir ekin birden çok şeklinin olması, kök durumundaki kelimelerin ek aldıktan sonra da ünlü uyumlarına uymalarını sağlar. Fakat “-yor, -ken, -leyin, -gil, -ki, -mtırak, -daş” eklerinin tek şeklinin olması bu ekleri alan kimi kelimelerin ünlü uyumlarına uymamasına neden olur: UYARI ➤ üzülüyor ➤ bakarken ➤ çocukken ➤ akşamleyin ➤ sabahleyin ➤ yoldaki ➤ onunki ➤ yeşilimtırak ➤ ekşimtırak ➤ meslektaş ➤ dindaş ➤ halamgil ➤ turunçgil 2. Küçük ünlü uyumu Düzlük-yuvarlaklık uyumu olarak da bilinen bu kurala göre bir kelimede düz (a, e, ı, i) ünlülerden sonra yi- A) Yağmur duasına çıkmıştı ruhum B) Sayende başladı sevgi rahmeti C) Sana çağlayarak akmıştı ruhum D) Seninle başladı aşk muhabbeti E) Ey şair gönlümün velinimeti ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI ➤ geliyor Aşağıdaki altı çizili kelimelerden hangisi küçük ünlü (düzlük-yuvarlaklık) uyumuna uymamaktadır? ne düz; yuvarlak (o, ö, u, ü) ünlülerden sonra ya daryuvarlak (u, ü) ya da düz-geniş (a, e) ünlüler gelir. Anımsadım kelimesi bu kurala uymaktadır. Çünkü bu kelimede düz ünlüleri, düz ünlüler takip etmiştir. Önerilerim kelimesi de küçük ünlü uyumuna uymaktadır. Çünkü bu kelimenin ilk ünlüsü olan “ö”, yuvarlaktır. Yuvarlak bir ünlüden sonra ya dar-yuvarlak (u, ü) ya da düz-geniş (a, e) bir ünlünün gelmesi gerekir. Bu kelimede bu kurala uyulmuş ve yuvarlak olan “ö” sesinden sonra düz-geniş bir ünlü olan “e” gelmiştir. Bu düz sesten sonra yine düz seslerin gelmesi gerekmektedir. Nitekim böyle olmuş ve bu sesten sonra düz (i, e, i) ünlüler gelmiştir. Süreksiz sert ünsüzlerle (p, ç, t, k) biten kelimelere ünlü ile başlayan ekler getirildiğinde kelime sonlarındaki ünsüzler yumuşayarak “b, c, d, g, ğ”ye dönüşür. 3. Ünsüz yumuşaması Aşağıdaki kelimeler küçük ünlü uyumuna uymamaktadır: ➤ sabun ➤ salon ➤ kanun ➤ marul ➤ menü ➤ müzik 74 ➤ ağaç - a ➞ ağaca ➤ mehtap - ı ➞ mehtabı ➤ çiçek - imiz ➞ çiçeğimiz ➤ vücut - um ➞ vücudum Ses Bilgisi ve Telaffuz 1. Özel isimlerde gerçekleşen ünsüz yumuşamaları, yazıda gösterilmez. Söz gelimi “Bartın, Zonguldak’ın kuzeydoğusundadır.” cümlesindeki altı çizili kelime, “Zonguldağın” şeklinde telaffuz edilse de yazıda “Zonguldak’ın” şeklinde gösterilir. UYARI ➤ diş - ci ➞ dişçi ➤ ağaç - dan ➞ ağaçtan ➤ sus - gun ➞ suskun ➤ çalış - gan ➞ çalışkan “c, d, g” ile başlayan ekler, sert ünsüzlerle biten 2. Türkçeye girmiş bazı yabancı kelimelerle kimi Türkçe kelimelerde ünsüz yumuşaması gerçekleşmez: hukukumuz, sanatın, ipi, taşıtı... kelimelere eklendikleri için bu kelimelerde ünsüz sertleşmesi gerçekleşmiştir. ÖRNEK SORU (LYS – 2010) 1920’li yıllardı. Bizim evde dedem utunu yanından hiç I II eksik etmezdi. Gramofondan klasik Türk müziği dinlerIII dik o yıllarda. İstanbul Şehir Tiyatrolarında Muhsin ErIV tuğrul’un sahneye koyduğu oyunları kaçırmazdık. Ayrı- Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 1. Özel isimlere ve sayılara gelen eklerde de ünsüz sertleşmesi ger- çekleşir: ➤ Yozgat - dan ➞ Yozgat’tan ➤ 2013 - de ➞ 2013’te ↓ iki bin on üç) ESEN YAYINLARI ca öğretmenlerimiz de bizi kitap okumaya yönlendirirdi. V UYARI 2. Ünsüz sertleşmesinin yazıda gösterilmemesi yazım yanlışına neden olur: ➤ Başını hafifce öne eğdi. ➤ Bunlar şu kitapda yazıyor. 3. Geometrik şekilleri karşılamak için sayı isimlerine getirilen “-gen” ile akrabalık anlamı katan “-gil” ekleri ünsüz benzeşmesine aykırılık göstererek yumuşak şekillerini korur: ÇÖZÜM: ➤ beşgen “ç, f, h, k, p, s, ş, t” sert ünsüzleri ile biten kelimelerin sonuna “c, d, g” yumuşak ünsüzleriyle başlayan ekler getirildiğinde bu eklerin başındaki ünsüzler sertleşerek “ç, t, k”ye dönüşür. ➤ Ahmetgil 4. Ünsüz sertleşmesi (Ünsüz benzeşmesi) ➤ demir - ci ➞ demirci ➤ fidan - dan ➞ fidandan ➤ yor - gun ➞ yorgun ➤ sıkıl - gan ➞ sıkılgan “c, d, g” ile başlayan ekler, yumuşak ünsüzlerle biten kelimelere eklendikleri için bu kelimelerde ünsüz sertleşmesi gerçekleşmemiştir. ÖRNEK SORU (YGS – 2011) Bir uğultu başlıyor söz dağarcığımda, kelimeler üşüşüyor zihnime; acılı, ezik, buruk, yorgun, çekingen, I II III kırgın, suçlayıcı, küskün... IV V Bu cümledeki altı çizili kelimelerin hangisinde ünsüz benzeşmesi vardır? A) II. B) III. C) IV. D) I. E) V. 75 Ses Bilgisi ve Telaffuz ÇÖZÜM: 7. Ünlü düşmesi Ünlü düşmesi şu durumlarda gerçekleşir: 1. İkinci hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunan iki heceli kelimelere ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, ikinci hecedeki ünlü düşer ve üç heceli olması gereken kelime iki heceli olur: Asıllarında ikinci bir ünsüz bulunduğu hâlde Türkçede tek ünsüzle kullanılan kelimeler, ünlü ile başlayan ekler aldıklarında ya da yardımcı fiillerle birleştiklerinde bu kelimelerin asıllarındaki ikinci ünsüzler ortaya çıkar. ➤ burun - u ➞ burunu ➞ burnu ➤ akıl - a ➞ akıla ➞ akla 5. Ünsüz türemesi 2. Ünlü ile biten kimi kelimelere, isimden fiil yapan “-la, -le” eki getirildiğinde bu ekten önceki ünlü düşer: ➞ hissetmek ➤ sızı - la - mak ➞ sızlamak ➤ şık-ı ➞ şıkkı (seçeneği) ➤ ileri - le - mak ➞ ilerlemek ESEN YAYINLARI ➤ his etmek 6. Ünsüz düşmesi Ünsüz düşmesi şu durumlarda gerçekleşir: 1. “ k ” sesi ile biten bazı kelimelere küçültme ekleri (-cik, -cek) getirildiğinde bu kelimelerdeki “k” ünsüzü düşer: ➤ ufak - cık ➞ ufacık ➤ küçük - cük ➞ küçücük 2. “k” ile biten kimi sıfatlara isimden fiil yapan “-l” eki getirildiğinde bu kelimelerdeki “k” ünsüzü düşer: ➤ alçak - l ➞ alçalmak ➤ ufak - l ➞ ufalmak 76 3. İkinci hecesinde dar ünlü bulunan fiillere fiilden fiil yapan “-l” eki getirildiğinde ikinci hecedeki ünlü düşer. ➤ çevir - il - mek ➞ çevrilmek ➤ kavur - ul - mak ➞ kavrulmak 4. Asılları tek heceli olup Türkçede iki heceli kullanılan kelimelere ünlüyle başlayan ekler getirildiğinde ya da bu kelimelerle etmek, eylemek, olmak yardımcı fiilleri birleşik fiil oluşturduklarında ikinci hecedeki ünlü düşer. ➤ hapis olmak ➞ hapsolmak ➤ devir etmek ➞ devretmek Ses Bilgisi ve Telaffuz ÖRNEK SORU (ÖSS – 1999) 5. Ünlü ile biten bir kelime, ünlü ile başlayan bir kelimeyle birleştirilirse ünlülerden biri düşer. Buna ünlü aşınması da denir: ➤ cuma ertesi ➞ cumartesi ➤ kahve altı ➞ kahvaltı Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) Günlerdir aynı konunun tartışılması sabrını taşırdı. B) Bu konuda onun da fikrini almak istedi. C) Törende çok mutlu olmuş, göğüsü kabarmıştı. D) Ona bir armağan vererek gönlünü almaya çalıştı. E) Çok sinirlenmiş, ağzına geleni söylemişti. 6. Son hecesinde dar bir ünlü bulunan iki heceli bazı kelimeler yapım eki aldıklarında ikinci hecelerindeki ünlü düşer. ➤ sarı - ar - mak ÇÖZÜM: ➞ sararmak ➤ oyun - a - mak ➞ oynamak ➞ çevre ➤ yalın - ız ➞ yalnız ➤ yanıl - ış ➞ yanlış UYARI Ünlü düşmesinin yazıda gösterilmemesi yazım yanlışına neden olur. ÖRNEK SORU (ÖSS – 1999) ESEN YAYINLARI ➤ çevir - e Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) İçtiği ilacın bıraktığı acımsı tadı gidermek için ağzına şeker aldı. B) Nesili tükenmekte olan bazı hayvanlar koruma altına alınıyor. C) Yaptığının yanlış olduğunu anlayınca özür dilemek istedi. D) Vakfın amaçlarının neler olduğu üyelere anlatıldı. ÖRNEK SORU (ÖSS – 2007) E) Nüfus kaydını, doğum yerinden oturduğu ilçeye naklettirdi. Aşağıdakilerin hangisinde hem ünsüz yumuşaması hem de ses düşmesi vardır? ÇÖZÜM: A) Akla gelen başa gelir. B) Keskin sirke kabına zarar verir. C) Kırlangıcın zararını biberciden sor. D) Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar. E) Kurdun adı yaman çıkmış, tilki vardır baş keser. Kimi kelimelerde küçültme ya da pekiştirme yapıldığında kelimenin aslında olmayan bir ünlü türer: 8. Ünlü türemesi ➤ dar - cık ➞ daracık ➤ az - cık ➞ azıcık ➤ çevre ➞ çepeçevre ÇÖZÜM: 77 Ses Bilgisi ve Telaffuz ÖRNEK SORU (ÖSS – 2002) Geniş olan “a, e” ünlülerinin çeşitli nedenlerden ötürü “ı, i, u, ü” dar ünlülerine dönüşmesine ünlü daralması denir. Ünlü daralması şu durumlarda gerçekleşir 9. Ünlü daralması Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) Arkadaşları, bu kadar sorumsuz davranmasının 1. Son hecesinde düz-geniş (a, e) ünlü bulunan fiil kök ve gövdelerine şimdiki zaman eki olan “-yor” getirildiğinde “a, e” ünlüleri daralarak “ı, i, u, ü” ünlülerine dönüşür: ➤ gitme - yor ➞ gitmiyor ➤ yazma - yor ➞ yazmıyor nedenini bir türlü öğrenemediler. B) Kuşkonmaz, saksıda yetiştirilen, uzun saplı, ince ve küçük yapraklı bir süs bitkisidir. C) Tartışmacı, öne sürdüğü savın doğruluğunu kanıtlıyamadı. D) Panele, üniversite öğrencileriyle öğretim üyeleri katılmıştı. E) Aile büyüklerinden öğrenilen el sanatları, yöre 2. Tek heceli olan “de(mek)” ve “ye(mek)” fiillerine ünlüyle başlayan ekler getirildiğinde bu fiillerin sonundaki “e” sesi, daralarak “i”ye dönüşür. Fakat deyince ve deyip örneklerindeki “e” sesi, yazılışta korunur. ➞ diyen, ➤ de - y - erek ➞ diyerek, ➤ de - y - ecek ➞ diyecek, ➤ de - y - e - lim ➞ diyelim, ↓ kaynaştırma sesi ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI ➤ de - y - en halkının geçim kaynağını oluşturuyor. ➤ ye - y - en ➞ yiyen ➤ ye - y - erek ➞ yiyerek ➤ ye - y - ecek ➞ yiyecek lime gelirse bu iki kelime birleştirilerek okunur. Söy- ➤ ye - y - e - lim ➞ yiyelim leyişte gerçekleşen bu ses olayı (ulama) yazıda gös- ➤ ye - y - ip ➞ yiyelim terilmez: ➤ ye - y - ince- ➞ yiyelim ➤ Bu elbiseyi An-ka-ra-da-n al-dım. 10. Ulama Ünsüzle biten bir kelimeden sonra ünlüyle başlayan bir ke- ↓ kaynaştırma sesi Kaynaştırma ünsüzü olan “y” kendinden önceki “a, e” ünlülerini konuşmada daraltır. Fakat bu durum yazıda gösterilmez. Bunun yazıda gösterilmesi yazım yanlışına neden olur: UYARI Doğru –––––––––– ➤ yaşayacak Yanlış ––––––––– yaşıyacak ➤ atmayalım atmıyalım 78 Ulama, anlam karışıklığının oluşmasına ve şiirin ahenginin bozulmasına neden olabilir. Böyle durumlarda ulama gerçekleştirilmez. Aralarında herhangi bir noktalama işareti bulunan kelimeler arasında da ulama gerçekleştirilmez. UYARI Ses Bilgisi ve Telaffuz Ünlüyle biten bir kelimeye ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde araya “n, s, ş, y” kaynaştırma ünsüzlerinden biri girer: ÖRNEK SORU (ÖSS – 2006/II) Derken bir düdük öttü ansızın I gemi Bembeyaz II gitgide III IV yalnızlığıyla Korkunç VI Rıhtımda bir 11. Kaynaştırma ufaldı V baş başa VII adam kaldı ➤ Çocuklar iki-ş-er iki-ş-er sayma-y-ı öğrendiler. VIII ➤ Anne-s-i bu-n-a çok şaşırmıştı. Bu dizelerdeki numaralanmış yerlerin hangilerinde ulama vardır? A) I. ve VIII. B) II. ve V. D) IV. ve VIII. Dudak ünsüzlerinden olan “b” kendinden önce gelen diş ünsüzü “n”yi dudak ünsüzlerinden “m”ye dönüştürür. Bu ses olayı Türkçeye çoğunlukla Arapça ve Farsçadan girmiş kelimelerde görülür: 12. Dudak ünsüzlerinin benzeşmesi C) III. ve VI. E) V. ve VII. ÇÖZÜM: ➤ sünbül ➞ sümbül ÖRNEK SORU (YGS – 2013) Eskiden ülkelerin zenginliğinin ölçütü, sahip olunan toprak ve doğal kaynakların miktarıydı; zenginleşmenin yolu, daha geniş topraklara hükmetmekten geçiyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimsel araştırmalara ağırlık verilmesiyle bu anlayış değişti, bilgi üretimi önem kazandı. Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünlü düşmesi B) Ünsüz yumuşaması C) Ulama D) Ünsüz benzeşmesi E) Ünlü türemesi ESEN YAYINLARI ➤ saklan-baç ➞ saklambaç Bu ses olayı özel isimlerde ve birleşik kelimelerde görülmez: Safranbolu, İstanbul, sonbahar, onbaşı UYARI “Sen” ve “ben” zamirlerine gelen yönelme durumu eki bu kelimelerdeki “e”yi “a”ya dönüştürür. 13. Kökte ünlü değişikliği ➤ sen ➞ sana ➤ ben ➞ bana ÖRNEK SORU (ÖSS – 2001) Önce baygın bir iniltiydi yamaçtan duyulan, ÇÖZÜM: Sonra bir gölge belirmişti kuş uçmaz yoldan; Köyümün titreyerek bağrı yanık toprağını İnliyor, baktım, uzaktan görünen bir kağnı... Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünlü düşmesi B) Ünsüz düşmesi C) Sert ünsüz yumuşaması D) Ünlü daralması E) Ünsüz benzeşmesi 79 Ses Bilgisi ve Telaffuz ÇÖZÜM: 2. Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünlü daralması B) Ünlü düşmesi C) Ünsüz yumuşaması D) Ünsüz türemesi E) Ünsüz benzeşmesi ÇÖZÜM: Bir kişi, ana dilinin dışında başka bir dili öğrenip bu dille ilgili bilimsel araştırmalar yapabilir. Söz gelimi bugüne dek farklı milletlerden pek çok kişi Türkçeyi öğrenmiş, incelemiş ve Türkçeyi konu alan eserler yazmıştır. Fakat bu kişilerin çok büyük bir bölümü konuşmaya başladılar mı ana dili Türkçe olan, bu topraklarda doğup büyüyen hemen herkes, bu kişilerin ana dilinin Türkçe olmadığını anlar. Çünkü bu kişiler Türkçeyi çoğunlukla Türkçenin konuşulduğu doğal bir çevrede değil, kendi ana dillerini öğrendikten sonra okulda ya da üniversitede öğrenmişlerdir. Bu da o kişilerin kelimeleri doğru telaffuz etmelerini, vurguları doğru hece ve kelimeler üzerinde yapmalarını, seslerinin tonunu, duygu ve düşüncelerine göre ayarlamalarını zorlaştırmıştır. ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU (YGS – 2012) Verdiği her uzun aranın ardından yeni albümüyle gönlümüzü fethetmeyi başaran pop müziği sanatçısı, bu kez eski şarkılarını yeniden yorumlayarak geçmişe bugünün penceresinden bakıyor ve dinleyiciyi yine oldukça etkiliyor. TELAFFUZ (SÖYLEYİŞ) Türkçe kelimelerin doğru ve güzel telaffuz edilmesi, vurgu ve tonlamaların hatasız yapılması için Türkçenin doğru ve güzel konuşulduğu ortamlarda uzun süre bulunmak ve buralarda Türkçe konuşmak gerekir. Kelimeleri doğru telaffuz eden kişilerle bir arada bulunmak, bu kişilerin konuşmalarını kaset ya da CD’den defalarca dinlemek ses terbiyesinin kazanılmasında önemli rol oynar. Konuşma sırasında bütün kelimeler aynı tonda söylenmez; yaşanan duygu hâline ve karşıdaki kişide uyandırılmak istenen etkiye göre sese bir akış, telaffuza bir doğallık kazandırılır. Konuşmada sesin duyguları belirtecek biçimde yükseltilip alçaltılmasına tonlama denir. Tonlamanın doğru yapılmadığı, söz gelimi bütün kelimelerin aynı tonda söylendiği bir konuşmada, doğallıktan söz edilemez. Böyle bir konuşma yapmacıklı bir hâl alır. Bu da konuşan kişinin samimiyetini ve inandırıcılığını zayıflatır. Şarkılarda olduğu gibi konuşmada da seslerin ton dereceleri vardır. İnsan sesi yükseklik bakımından kalın, orta, tiz olmak üzere üçe ayrılır. EK BİLGİ 80 Ses Bilgisi ve Telaffuz Telaffuzda vurgu ve tonlama kadar duraklama da son derece önemlidir. Duraklama konuşmada, anlamın gerektirdiği yerde kelimeler arasında belli ses kesintileri oluşturmaktır. Bu ses kesintilerinin doğru yapılabilmesinin soluk alıp vermeyle sıkı bir ilişkisi vardır. Duraklamalar, yazı dilinde büyük ölçüde noktalama işaretleriyle karşılanır. Bir kelimede hecelerden birinin ya da bir cümlede kelimelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli söylenmesine vurgu denir. Her dilin kendine özgü bir vurgu sistemi vardır. TÜRKÇE KELİMELERDE VURGU Konuşurken ve yazarken aynı sesin veya çıkış yeri bakımından birbirine yakın seslerin tekrarı, telaffuzu güçleştirir. İnsan hançeresinden aynı veya yakın kaynaklardan çıkan seslerin bir kelimede veya birbirine yakın kelimelerde kullanılması, ifadenin ses bakımından kusurlu olmasına neden olur. Çekim eki almamış kelimelerde vurgu genellikle son hecededir: gözlükçü, ağaç, baba, koştur... Çekim eki almamasına karşın vurgusu son hecede olmayan kelimeler şöyle sıralanabilir: Bazı yer isimleri: Türkiye, İzmir, Paris, Almanya, İngiltere... 2. Zarfların çoğu: yarın, tekrar, zorla, gayet, iyice, öğleyin, kurnazca... 3. Bazı ünlemlerle ünlem olarak kullanılan bazı isimler: haydi, yahu, aferin, hayır; arkadaş! aslan! 4. Dil isimleri: Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, Fransızca... 5. Küçültme ekini almış bazı sıfatlar: ufacık, yumuşacık, kısacık, küçücük, azıcık... 6. “-leyin” ve “-gil” eklerinden birini almış kelimeler: sabahleyin, akşamleyin, babamgil, dayımgil... 7. “-ma, -me” olumsuzluk ekini almış fiiller (Geniş zaman çekimi hariç): gitmemek, oturmamak, konuşmamak, istemeyecek... 8. Bazı birleşik kelimeler: birçok, onbaşı, cumartesi, kahverengi, ayakkabı... 1. Yukarıdaki maddelerin hiçbirine girmese de vurgusu son hecede olmayan bazı kelimeler vardır: çekirge, anne, masa, radyo... Daha az kelimeyle kurulabilecek zincirleme isim tamlamalarını uzatarak tamlayan ekini her kelimeden sonra yinelemek ve aynı ekle yapılan birden çok tamlamayı bir cümlede art arda kullanmak, ifadeyi ses bakımından kusurlu kılar. ESEN YAYINLARI 1. Ünsüz yumuşaması, ünsüz sertleşmesi, ünlü daralması gibi ses olaylarını gerçekleştirmeden konuşmak ve gerektiği hâlde ulama yapmamak da telaffuzun kusurlu olmasına neden olur. Kelimelerin doğru telaffuzunda boğumlamanın da büyük etkisi vardır. Boğumlama; hecelerin, gerekli ses değerlerine uygun; doğru, güzel ve iyi anlaşılabilecek şekilde söylenmesidir. Bunun sağlanması için seslerin ses yolundaki boğumlanma noktalarından doğru telaffuz oluşturacak şekilde çıkmaları gerekir. Konuşma esnasında bazı sesleri ve heceleri atlamak ve değiştirmek boğumlama kusurlarına neden olur. UYARI 2. Çekim eki almış kelimelerde durum farklıdır. Bazı çekim ekleri vurguyu kendilerinden önceki heceye atar: geniştir, oturursun, yorgunum, görüyor, yazsaymış, kurtarırsam... Hiçbir alfabe bir dildeki bütün sesleri göstermeye yetmez. Dolayısıyla yazım kurallarıyla telaffuz bazı açılardan örtüşmez. Bu durum en belirgin biçimde yerel konuşmanın yazıya aktarılması esnasında ortaya çıkar. UYARI 81 Ses Bilgisi ve Telaffuz ÖLÇME DEĞERLENDİRME 3 Ses Bilgisi ve Telaffuz UYGULAMA Aşağıdaki altı çizili kelimelerde gerçekleşen ses olaylarını bulunuz. 2. 3. 4. 5. Sisler Bulvarı’nda seni kaybettim Sokak lambaları öksürüyordu Yukarıda bulutlar yürüyordu Terk edilmiş bir çocuk gibiydim Attila İlhan 6. ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Her şeyin sonrası, evveli sensin Gönlümün biricik emeli sensin Cemal Sâfi ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların Bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan Attila İlhan ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Aydınlığa koştum karanlık çıktı Her sevgi, her vefa bir anlık çıktı Abdurrahim Karakoç ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış Ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında Faruk Nafiz Çamlıbel 82 7. ESEN YAYINLARI 1. 8. 9. Gözlerim uykuyla barıştı sanma Sen gittin gideli dargın sayılır Ben de bir zamanlar sevildim ama Seninki düpedüz vurgun sayılır Cemal Sâfi ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Çeker gibi bakma hançeri kından Senin de bir zalim gelir hakkından Cemal Sâfi ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Hayatı satır satır anlatması zordur Geldik ve gidiyoruz daracık kısa yoldur ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Toprak, bir bakışınla kızıl renge büründü Yıldızlar ülfet için gündüz vakti göründü Nurullah Genç ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– 10. Gelen yok, giden yok, uzadı ara Ilgaz Dağı yol vermiyor, geçilmez Âşık Veysel Ses Bilgisi ve Telaffuz UYGULAMANIN CEVAPLARI 1. kaybettim: ➤ Ünsüz yumuşaması: kayıp ettim ➞ kaybettim ➤ Ünlü düşmesi: kayıp ettim ➤ Ünsüz sertleşmesi: kayıp et-di-m kaybettim terk edilmiş: ➤ Ünsüz yumuşaması: terk et-il-miş ESEN YAYINLARI ➤ Ulama: ter-ke-dil-miş şeklinde hecelenir 83 Ses Bilgisi ve Telaffuz DOĞRU – YANLIŞ 1. Konuşma sırasında bütün kelimeler aynı tonda söylenmez; yaşanan duygu hâline ve karşıdaki kişide uyandırılmak istenen etkiye göre sese bir akış, telaffuza bir doğallık kazandırılır. DOĞRU 2. YANLIŞ Türkçede “a, e, i” sesleri kelime başlarında bulunmaz. YANLIŞ 3. DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ 8. YANLIŞ 4. DOĞRU 7. ESEN YAYINLARI DOĞRU 9. DOĞRU YANLIŞ 5. 10. DOĞRU 84 6. YANLIŞ Ses Bilgisi ve Telaffuz EŞLEŞTİRME Sol taraftaki cümlelerde koyu yazılan kelimelerle sağ taraftaki ses olaylarını eşleştiriniz. ÖRNEK CÜMLE SES OLAYI 1 Bu ağacın kaç yaşında olduğunu bileniniz var mı? A Ünlü türemesi 2 Bizi siz korumuştunuz. B Kaynaştırma 3 Zannetme ki yaptıkların yanına kâr kalır! C Kökte ünlü değişikliği 4 Bu küçücük evde yaşamak ne zor! Ç Ünlü düşmesi 5 İlerlemek için çalışmak zorundayız. D Ünsüz türemesi 6 Daracık sokağın iki tarafında ahşap evler vardı. E Ünsüz yumuşaması 7 Böyle bir günde niçin ağlıyorsunuz? F Ünsüz sertleşmesi 8 Bu arabaya bu kadar para verilir mi hiç? G Ünsüz düşmesi 9 Bildiğimiz her şeyi sana anlattık. Ğ Ünlü daralması 90 Ses Bilgisi ve Telaffuz TEST – 1 1. İkinci hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunan iki heceli kelimelere ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, ikinci hecedeki ünlü düşer ve üç heceli olması gereken kelime iki heceli olur. Bu ses olayına ünlü düşmesi ya da hece düşmesi denir. 3. Bu açıklamaya göre aşağıdaki dizelerin hangisinde ünlü düşmesi gerçekleşmiştir? Türkçe bir kelimenin ilk hecesindeki ünlü kalınsa (a, ı, o, u), diğer hecelerin ünlüleri de kalın; ilk hecesindeki ünlü inceyse (e, i, ö, ü) diğer hecelerin ünlüleri de ince olur. Bu kurala büyük ünlü uyumu denir. Bu açıklamaya göre aşağıdaki dizelerin hangisinde büyük ünlü uyumuna uymayan bir kelime kullanılmıştır? A) Bir gemi beni Afrika’ya götürecek İsmi bilmiyorum ne olacak A) Uzaktan gelirken derin akisler B) Kazablanka’da bir gün kalacağım Sisler Bulvarı’nı hatırlayacağım B) Kapadı geçtiğim yolları sisler C) Kırmızı Melek şarkısından bir satır Lodostan bir satır, yağmurdan iki D) Gönlümü o kadar temiz bıraktı C) Tutuştu içimde birikmiş hisler E) Ne ışık bıraktı, ne iz bıraktı D) Senin kirpiklerinden bir satır Simsiyah bir satır hatırlayacağım 4. E) Seni hatırlatanın çenesini kıracağım Limanda vapurlar uğuldayacak Aşağıdakilerin hangisinde kökte ünlü değişikliğine bir örnek vardır? ESEN YAYINLARI A) Bu kitapçığın bazı bölümlerini hiç anlamadım. B) O kadar öğrenci küçücük bir sınıfta öğretmenlerini dinliyordu. C) Sizin beğendiğiniz oyuncaklar, çocuklarınıza uygun değil. 2. D) Kasırgada devrilen ağaçlar uzun süre ulaşımı engelledi. Kimi sözcüklerde küçültme ya da pekiştirme yapıldığında sözcüğe gelen eklerin yapısında bulunmayan bir ünlü türer. E) Bana azıcık değer verseydi şimdi elbette ona yardım ederdim. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kuralın örneği yoktur? A) Bizi çepeçevre kuşatan bu olumsuz ruh hâli, aldığımız sevinçli haberle yerini umuda bırakmıştı. B) Gökyüzünü kaplayan simsiyah bulutlar piknik hazırlığı yapanların morallerini bozmuştu. C) Küçücük evlerinde mutluydular; paraları azıcık da olsa iyimserlikleri kocamandı. D) Siz de benim gibi sapasağlam kalmak ve genç görünmek istiyorsanız düzenli olarak spor yapmalısınız. E) Sanat eserini farklı kılan nitelik, biriciklik niteliğini taşımasıdır. 5. Süreksiz sert ünsüzlerle (p, ç, t, k) biten kelimelere ünlü ile başlayan ekler getirildiğinde kelime sonlarındaki ünsüzler yumuşayarak “b, c, d, g, ğ”ye dönüşür. Bu ses olayına ünsüz yumuşaması denir. Aşağıdaki dizelerin hangisinde ünsüz yumuşamasına bir örnek vardır? A) Bir yığın toprakla bir parça mermer B) Üstünde yazılı yaşınla adın C) Baş ucunda matem renkli serviler D) Hüznüyle titreşir sanki hayatın E) Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer 91 Kelime Bilgisi 1. KELİMEDE ANLAM VE KAVRAM Anlamlandırmak (anlam vermek), zihnimizde gerçekleşen bir sürecin yansımasıdır. Anlam (mana), bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesnedir. Bir söze anlam vermek (anlamlandırma eylemini gerçekleştirebilmek) için o kelimenin ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Bu da kavramlaştırma ile mümkün olur. “Kavramlaştırmak”, bir şeyi kavram durumuna getirmek demektir; kavram (mefhum) ise bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımıdır. Bu süreci bir örnekle açıklayalım: Bir kişiye “Senin için bir güzellik düşünüyorum.” dediğiniz zaman o kişinin bu söze bir anlam verebilmesi (bu sözü anlamlandırması) için o kişinin daha önceden kavramlaştırma eylemini gerçekleştirmesi, yani onun zihninde güzellik kelimesinin bir kavram olarak yer etmesi gerekir. “Güzellik” kavramını bilmeyen, bunu her ne şekilde olursa olsun daha önceden kavramlaştırmayan bir kişinin söylenen söze doğru bir anlam vermesi ola- 2. naklı değildir. O hâlde şunu söyleyebiliriz: Ne kadar çok kelimenin anlamını biliyorsak, yani zihnimizde ne kadar çok kavram varsa, birbirimizi anlamamız da o kadar kolay olur. ESEN YAYINLARI Kendi başına belli bir anlamı olan, anlamı olmasa bile cümledeki anlamlı kelimelerle ilişki içinde bulunarak belli bir görev üstlenen ses birimine kelime denir. Dil, kelimelerden oluşan bir iletişim aracıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi her kelime bir dil göstergesidir. Kişiler dil göstergelerini (kelimeleri) kullanarak anlama ve anlaşma eylemlerini gerçekleştirir. Kavramlaştırma, var olandan hareketle gerçekleştirilen soyutlamadır. Söz gelimi “sandalye” kelimesinin göndergesi (sandalyenin kendisi), bir nesne olarak “var”dır. Bu kelimeyi her duyduğumuzda zihnimizde, yani soyut bir alanda, bir sandalye gösterileni oluşuyorsa, biz artık bu kelimeyle ne dendiğini anlamış, yani kavramlaştırma eylemini yapmış, zihnimizde soyut olarak bir sandalye kavramı oluşturmuşuzdur. Bir başka örnek verelim. “Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu” demek olan ve somut alanda (gerçek dünyada) bir karşılığı olan “aşk”, zihnimizde herhangi bir şekilde yer tuttuğunda, soyut bir duruma getirilmiş, yani kavramlaştırılmış olur. Bu kavramlaştırma sayesinde “aşk” kelimesini duyduğumuzda, artık “aşk” kavramını bildiğimiz için bu kelimeyle anlatılmak isteneni de anlar, anlamlandırma eylemini gerçekleştiririz. Anlamlandırmada yön, somuttan soyuta, var olandan var olmayana yöneliktir. Önce varlığın, olayın, duygunun kendisi var olur; daha sonra bunlar zihinde soyut duruma getirilir. “Sandalye”de de “aşk”ta da aynı durum söz konusudur. KELİMELERİN FARKLI ANLAMLARDA KULLANIMI Kelimeler, kullanım alanlarına ve diğer kelimelerle ilişkilerine göre farklı anlamlar kazanır. Kelimelerin farklı anlamlar kazanmasında tarihsel ve toplumsal gelişmeler kadar, bireysel etkenler de rol oynar. menin gerçek anlamı akla gelir. Söz gelimi göz dendiğinde öncelikle “görme organı”, baş dendiğinde “insan veya hayvanda vücudun üstünde ya da önünde bulunan organ” anlaşılır. ➤ Şu boş tabakları buraya getir. a. İlk (gerçek, temel) anlam: Bir kelimenin zihnimizde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Gerçek anlam bir kelimenin herkes tarafından bilinen, kişiden kişiye değişmeyen, en yaygın anlamıdır. Bir kelime tek başına kullanıldığında genellikle o keli108 ➤ Eski tezgâhlarda halı dokuyan nice genç kız vardı. ➤ Ankara’nın geniş caddelerinde pazar günleri kimse olmaz. Kelime Bilgisi ➤ Geç saatlere kadar bilgisayarın başında kalırsan sabahları erken uyanamazsın. ÖRNEK SORU (ÖSS – 2001) Aşağıdakilerin hangisinde, “barınmak” sözcüğünün anlamıyla kullanımı birbirine uymamaktadır? ➤ Önce sırt çantalarımızı boşalttık, ardından çadırlarımızı kurduk. Anlam Kullan›m Buras›, y›l›n her mevA) Bir yerde yaflamak, yaflam›n› sürdürmek. siminde gemilerin bar›nabilece¤i bir yerdi. ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili kelime gerçek (temel) anlamıyla kullanılmıştır? B) Çevresiyle uyumlu, Çal›flt›¤› yerlerin hiçbirinde dirlik içinde yaflamak. bar›namad›. A) Gömleğindeki bu yağ lekesi kolay kolay çıkmaz. C) Bir yerde etkili olmak, Ça¤d›fl› anlay›fllar›n burageliflecek ortam bul- da bar›namayaca¤›n› görmak. müfltü. B) Bu üzücü olayın benim için iyi tarafı, gözlerimdeki perdeyi kaldırması oldu. D) Do¤a etkilerinden ko- So¤uk havalarda bar›nrunmas›n› sa¤layacak mak için kendine kuytu bir bir yere s›¤›nmak yer ar›yordu. C) Sen onun oyuncağı olacak adam değildin. D Dört koldan saldırıya geçen düşman birlikleri karşısında direnmeye çalışıyorduk. E) Yerleflmek için uygun Koskoca kentte bir yer koflullar bularak otur- bulup bar›namad›lar. mak E) Türk toplumunun, onun gibi renkli politikacılara ihtiyacı var. ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: b. Yan anlam: Kelimenin ilk anlamının dışında konuşma ve metin bağlamında kazandığı anlama yan anlam denir. Günümüz anlam bilimcileri bir kelimenin ilk anlamı dışında çağrıştırdığı ikinci derecedeki bütün anlamları çoğunlukla yan anlam kapsamında ele alırlar. Kelimenin fertlere, gruplara, “bağlam”a yani kullanım yerine ve zamanına göre değişen ikinci dereceden, duygusal ve çağrışıma bağlı bütün anlamları, o kelimenin yan anlamı olarak değerlendirilir. ÖRNEK SORU (ÖSS – 1998) I. Kendini daha fazla yorma; sonra hastalanırsın. II. Yağmur başlamadan sen git; ben sonra gelirim. III. Sağdaki çiçekçiden sonra ilk sokağa sapacaksın. IV. Kurumumuzda imza yetkisi, başkandan sonra genel sekreterindir. V. Bu işi sonra seninle birlikte yaparız. ➤ Aradığın belgeler, masanın üst gözündeydi. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde “sonra” sözcüğü aynı anlamda kullanılmıştır? ➤ O dağlara kar çoktan düşmüştür. A) I. ve II. ➤ Bu kavanoz ancak bir kilo bal alır. B) II. ve V. D) III. ve V. C) III. ve IV. E) IV. ve V. 109 Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU ÇÖZÜM: I. Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik. II. Çoğunluk sağlanamadığı için toplantı ertelendi. III. Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun. IV. Çevre temizliğine önem vermek gerekir. Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde altı çizili kelimeler gerçek anlamı dışında (mecaz anlamıyla) kullanılmıştır? c. Mecaz anlam: Kelimenin ilk anlamından büyük ölçüde uzaklaşıp başka bir sözlükle karşılanan bir anlamı ifade etmesine mecaz anlam denir. A) I. ve II. B) I. ve III. D) II. ve IV. ➤ Ufkunun genişlemesini istediği için genç ve kültürlü insanlarla çalışmayı yeğlerdi. C) II. ve III. E) III. ve IV. ÇÖZÜM: ➤ Kuru bir anlatımı olan bu romanı okurken çok sıkılmıştım. ÖRNEK SORU (YGS – 2013) L. Frank Baum, bu dünyadan geçerken öyle I derin izler bıraktı ki yaşamanın değerini II III milyonlarca kez kanıtlamış oldu. Bu ölümsüz ESEN YAYINLARI ➤ Yasaları çiğnemek, uygar insanın niteliklerinden değildir. yazarın eli değdiği anda çocuk edebiyatı IV yeşermeye başladı . V Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur? A) I. B) II. ÇÖZÜM: C) III. D) IV. E) V. ç. Terim: Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelimeye terim denir. ➤ uyak ➤ cinas ➤ türev Felsefe, kavramlar; sanat, imgeler; bilim ise terimler üzerine kurulur. Terimlerin anlamları, cümledeki kullanılışlarına göre değişmez. UYARI 110 Kelime Bilgisi Duyu organlarıyla algılanabilen varlıkları karşılayan kelimelere somut anlamlı kelime denir: EK BİLGİ ➤ taş ➤ okul Duyu organlarıyla değil de düşünce ya da hayal gücüyle algılanabilen ya da algılanabileceği düşünülen varlıkları ve durumları karşılayan kelimelere soyut anlamlı kelime denir. Söz gelimi “İnsanı, diğer varlıklardan ayıran tek şey, akıldır.” cümlesinde geçen “akıl”, soyut bir kelimedir. “Akıl” kavramını duyu organlarımızın hiçbiriyle algılayamayız. Ama hepimiz “akıl” denen şeyin var olduğunu biliriz. Aşağıdaki kelimeler de soyut anlamlıdır: ➤ sevinç ➤ üzüntü ➤ kin ANLAM İLİŞKİLERİNE GÖRE KELİMELER a. Eş anlamlı (anlamdaş) kelimeler: Yazılışları ve söylenişleri farklı; anlamları aynı olan kelimelere eş anlamlı kelimeler denir. Türkçe kökenli kelimelerde eş anlamlılık ilişkisine pek rastlanmaz. Çünkü bir dilde bir kavramı veya nesneyi anlatmak için bir kelime yeterlidir. Bu açıdan bakıldığında dilimizdeki eş anlamlı kelimelerden birinin Türkçe kökenli, diğerinin ise kültürler arası etkileşim sonucunda Türkçeye başka dillerden geçen bir kelime olduğu görülecektir. Aşağıdaki kelimeler eş anlamlılık özelliği gösterir: ESEN YAYINLARI ➤ ev 3. ➤ yanıt ➞ cevap ➤ yazım ➞ imlâ ÖRNEK SORU (ÖSS – 2001) Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükler anlamca birbirine en yakındır? A) Bir süre sonra kendisi de bu akımın, bu tartışmanın içinde yer almıştı. B) Bu kitapları, belirlediğiniz ölçütlere göre seçin, ayırın. Somut anlamlı bir kelime soyut bir anlam kazanabileceği gibi, soyut anlamlı bir kelime de somut anlamlı bir kelime gibi kullanılabilir. Söz gelimi somut anlamıyla “beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üstünde bulunan bölüm; baş” anlamındaki kafa kelimesi, mecazlaşarak görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet anlamında kullanılırsa soyut bir anlam kazanır: C) Kendisine yapılan bu haksızlığı, bu saygısızlığı içine sindiremiyordu. D) Bütün bunları, kendisinin yerine, önüne geçmek isteyenler düzenliyordu. E) Bu makineler ötekilere göre daha kullanışlı, daha pahalıdır. ÇÖZÜM: ➤ Dünkü kargaşada kafası yarılan adam, somut suçsuz olduğunu söylüyormuş. ➤ O, kalbi ve kafasıyla daima yeni, daima soyut genç kaldı. 111 Kelime Bilgisi b. Zıt (karşıt) anlamlı kelimeler: Birbirine büsbütün aykırı nitelik ve durumları karşılayan kelimelere zıt anlamlı kelimeler denir. ➤ büyük ➞ küçük ➤ var ➞ yok I. Yüzündeki benler ona ayrı bir hava katıyordu. II. Yastığın yüzünü ne zaman değiştireceksin? III. Sende yüz olsaydı böyle davranmazdın. “Yüz” kelimesinin yukarıdaki kullanımlarından yola çıkarak bu kelimeler arasında eş sesliliğin olduğunu söylemek yanlıştır. Çünkü üç cümlede de aynı kelime farklı anlam boyutlarıyla kullanılmıştır. Kelime I. cümlede ilk anlamıyla (çehre, sima); II. cümlede yan anlamıyla (koruyucu kılıf), III. cümlede mecaz anlamıyla (utanma) kullanılmıştır. Bu üç kullanım arasında belli bir anlamsal ilişki vardır. 1. Bir kelimenin olumsuzu ile zıddı, farklı kelimelerdir. Söz gelimi çıkmak kelimesinin zıt anlamlısı inmek, olumsuzu ise inmemektir. UYARI Bu cümlelerdeki her üç kullanımla “Hava çok sıcak, sen de denize gir, biraz yüz.” cümlesindeki “yüz” kelimesi arasında eş seslilik ilişkisi vardır. Çünkü “yüzmek” eylemiyle I, II ve III. cümlelerdeki “yüz” kelimesinin kazandığı anlamlar arasında hiçbir anlamsal ilişki yoktur. 2. İlk anlamlarıyla zıtlık ilişkisine sahip olmayan iki kelime, cümledeki kullanımlarından ötürü zıt anlamlı olabilir. Söz gelimi açık kelimesinin bir cümledeki zıddı kapalıyken başka bir cümledeki zıddı koyu olabilir: ➤ Resimlerinde açık tonları çok kullanıyordu. koyu ESEN YAYINLARI ➤ O gün bütün dükkânlar açıktı. kapalıydı 1. Varlıkların sayılabilir, ölçülebilir özelliklerini bildiren kelimeler nicel; sayılamayan, ölçülemeyen özelliklerini bildiren kelimeler ise nitel anlamlıdır. EK BİLGİ ➤ Bakkaldan üç ekmek al. nicel anlamlı ➤ O kadar acımasız birine rastlamamıştım. c. Eş sesli (sesteş) kelimeler: Yazılışları ve söylenişleri aynı olmasına karşın anlamları arasında hiçbir ilişki bulunmayan kelimelere eş sesli (sesteş) kelimeler denir. ➤ Ne duruyorsun, topu bana at! Bu at her koşuda birinci oluyor. Yukarıdaki cümlelerde de görüldüğü gibi “at” kelimesi eş seslidir. Sesleri aynı olan bu kelimeler arasında hiçbir anlam ilişkisi yoktur. UYARI Birden çok anlamı olan bir kelimenin ilk anlamıyla ➞ yan anlamı, ilk anlamıyla ➞ mecaz anlamı, yan anlamıyla ➞ mecaz anlamı arasındaki ilişki eş sesliliğe örnek gösterilemez: 112 nitel anlamlı 2. Ortak özellikleri bulunan kelimeler karşılaştırıldığında, anlamsal içeriği geniş olanına genel anlamlı; dar olanına ise özel anlamlı kelime denir. Söz gelimi baklava, sütlaç, tatlı kelimelerini düşündüğümüzde tatlının baklava ve sütlaç kelimelerinden daha kapsamlı, daha genel bir kavramı yansıttığını görürüz. Bu durumda “tatlı” kelimesi genel, “baklava, sütlaç” kelimeleri ise özel anlamlıdır. Kelimelerin genel-özel anlamlı olmasından şu da anlaşılır: Bir kelime, ait olduğu türün tümünü kapsayacak şekilde kullanılmışsa genel, bu türden sınırlı sayıdaki kısmı kastedecek şekilde kullanılmışsa özel anlamlıdır. Söz gelimi uçak kelimesi “Uçak, güvenli bir taşıttır.” cümlesinde tüm uçaklarla ilgili kapsayıcı bir yargıyı ifade ettiği için genel; “Uçak, birazdan alana iner.” cümlesinde sadece bir uçağı kastettiği için özel anlamlıdır. Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU olan erik kelimesinin bugün ortak dilde yalnızca bir tek bitkinin ve meyvesinin adı haline gelmesi; geniş anlamda bütün meyveleri ifade eden yemiş kelimesinin dar anlamda incir anlamına gelmesi “anlam daralması”na örnek gösterilebilir. Düşüncenin sıralanışı bakımından; “Annesini, babasını, kardeşini, herkesi sürekli özlüyordu.” cümlesi ile aşağıdakilerden hangisi arasında bir benzerlik yoktur? A) Yaşlıları, hastaları, çocukları, yardıma ihtiyacı olan herkesi arabalara bindirdiler. 3. Anlam iyileşmesi: Bir kelimenin, eski anlamına göre daha iyi bir anlam ifade eder duruma gelmesine anlam iyileşmesi denir. Bugün birçok dilde, ordudaki en yüksek dereceyi gösteren mareşal kelimesinin “Eski Almanca”da at bakıcısı, nalbant anlamına gelmesi; “Eski Türkçe”de fena, kötü anlamında kullanılan yabız kelimesinin yavuz biçimini aldıktan sonra yaman, yiğit anlamında kullanılması gibi. B) Masaları, sandalyeleri, koltukları, evdeki bütün eşyaları onardılar. C) İlk öğretmenini, bütün arkadaşlarını, yazları yaylada ailece geçirdikleri güzel günleri unutamıyordu. D) Saz çalmayı, şarkı söylemeyi, konser vermeyi, her türlü müzik çalışmasını çok severdi. E) Çimleri, çiçekleri, ağaçları, bahçedeki her şeyi sulamalısın. ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: 4. KELİMELERDE ANLAM DEĞİŞMELERİ 1. Anlam genişlemesi: Bir varlığın bir türünü veya bir bölümünü anlatan, kullanılış alanları dar olan şeyleri gösteren kelimelerin zamanla o varlığın bütününü, bütün türlerini anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Söz gelimi ödül kelimesi eskiden sadece güreşlerde verilen mükâfatı karşılarken günümüzde bütün yarışmalarda verilen mükâfatları karşılar duruma gelmiştir. 2. Anlam daralması: Bir kelimenin daha önce anlattığı şeyin ancak bir bölümünü, bir türünü anlatır duruma gelmesine, genel anlamdan özel anlama geçmesine anlam daralması denir. Önceleri şeftali, kayısı, zerdali ve armut gibi meyvelerin ortak adı 4. Anlam kötüleşmesi: Bir kelimenin eski anlamına göre daha bayağı, kötü bir anlamı ifade etmesine anlam kötüleşmesi denir. “Eski Türkçe”de ufak, küçük, çocuk anlamına gelen uşak kelimesinin bugün emir kulu; Farsça canlı varlık demek olan canavarın yırtıcı hayvan; Arapçada meslektaş anlamına gelen harîf kelimesinin herif şeklini aldıktan sonra kaba dilde erkek anlamına gelmesi, “anlam kötüleşmesi”ne örnek gösterilebilir. 5. Anlam kayması: Bir kelimenin anlam iyileşmesi ya da kötüleşmesine uğramadan daha önce anlattığı kavramdan ayrı, yeni bir kavramı ifade eder duruma gelmesine anlam kayması denir. “Eski Türkçe”de elçi, sözcü, haberci, peygamber anlamlarında kullanılan savcı kelimesinin bugün devlet adına ve yararına davalar açan, kamu haklarını ve hukuku yerine getirmek üzere yargıç katında sanıkları kovuşturan görevli anlamında kullanılması, anlam kaymasına örnek gösterilebilir. 6. Anlam aktarması: Bir kavramın, nesnenin, niteliğin vb.nin onunla bir yönden ilişkisi, benzerliği ya da yakınlığı olan başka bir kavram, nesne, nitelikle anlatılmasına, böylece bir kelimenin daha önce karşıladığı anlamın yanında başka bir anlamı da karşılayacak duruma gelmesine anlam aktarması denir. Anlam aktarması, kelimelerin çok anlamlılık niteliği kazanmasını sağlayan en önemli anlam olayıdır. Anlam aktarmaları deyim aktarmaları ve ad aktarmaları olmak üzere iki ana gruba ayrılır. 113 Kelime Bilgisi 3. Doğadaki nesneler arasında aktarma: Bu tür aktarmaların en önemlileri şunlardır: Deyim aktarması: Bir kavramın ya da varlığın, benzerlik ilişkisinden ötürü başka bir kavramı ya da varlığı karşılar duruma gelmesine deyim aktarması denir. “Aslanlarımız Çanakkale’de, Yemen’de, Sarıkamış’ta korkusuzca savaşıyordu.” cümlesindeki “aslanlarımız” kelimesinde deyim aktarması vardır. Bu cümledeki “aslan” kelimesi nitelik yönünden benzerlik ilişkisi kurularak “asker” kelimesinin yerine kullanılmış, başka bir deyişle bir varlık benzerlik ilişkisinden ötürü başka bir varlığı karşılar durumu gelmiştir. a. Hayvandan bitkiye aktarma: ➤ aslanağzı ➤ kuşburnu ➤ katırtırnağı b. Hayvandan hayvana aktarma: ➤ köpekbalığı Deyim aktarmaları beş şekilde karşımıza çıkar: İnsandan doğaya aktarma, doğadan insana aktarma, doğadan doğaya aktarma, somuttan soyuta aktarma, duyular arası aktarma. ➤ danaburnu (böcek) c. Hayvanlardan gök cisimlerine, alet, eşya ve yiyeceklere aktarma: ➤ Büyükayı (yıldız kümesi) ➤ kargaburnu (alet) 1. İnsandan doğaya aktarma: Bu tür aktarmaların yerleşik dildeki en yaygın kullanımları, baş, burun, boğaz, göz gibi organ adlarının doğadaki bazı varlık ve kavramları karşılamak için de kullanılması şeklinde karşımıza çıkar. Söz gelimi ilk anlamıyla “Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı”nı karşılayan “burun” kelimesi, şekilsel benzerlikten ötürü “Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü”nü de karşılar duruma gelmiş, böylece bu kelime asıl anlamının dışında başka bir anlamı da karşılar duruma gelmiştir. İnsandan doğaya aktarma, insana özgü fiziksel ve ruhsal niteliklerin doğadaki varlıklara aktarılması şeklinde de gerçekleşebilir. ➤ Ağaçlar baharın gelişini kutluyordu. İnsandan doğaya aktarmanın olduğu bu tür kullanımlar, edebî sanatlar bağlamında kapalı istiare* ve kişileştirme (teşhis) terimleriyle karşılanmaktadır. 2. Doğadan insana aktarma: Doğadaki nesnelerinin adlarının ve niteliklerinin insanlar için kullanılmasına “doğadan insana aktarma” denir. Bu tür aktarmalarda amaç genellikle ya birisine hakaret ekmek (eşek, maymun, öküz, keçi; kereste, odun vb.) ya da birisini övmektir (sevgili için fidan, gül, çiçek; askerler için aslan sözcüğünü kullanmak vb.). * ESEN YAYINLARI ➤ bülbülyuvası (tatlı) 4. Somuttan soyuta aktarma (somutlaştırma): Somut anlamlı kelimelerin benzerlik ilişkisi kurularak soyut kavramları ve durumları karşılar hâle gelmesine somuttan soyuta aktarma denir. Bu tür aktarmalarda soyut kavram ve durumlar, somut anlamlı sözcüklerden yararlanılarak somutlaştırılır. Somutlaştırma en yaygın biçimde deyimlerde kullanılır. Kabına sığmamak, diken üstünde oturmak, iğneyle kuyu kazmak, ipin ucunu kaçırmak gibi deyimlerde somut anlamlı kelimeler kalıplaşarak soyut durumları anlatmış, bir başka deyişle soyut durumlar somut anlamlı kelimelerle ifade edilerek, bunlar somut bir durum gibi elle tutulur gözle görülür hâle getirilmiş, yani somutlaştırılmıştır. 5. Duyular arası aktarma: Farklı duyularla ilgili niteliklerin aynı söz öbeği içinde kullanılmasına duyular arası aktarma denir. Söz gelimi “sıcak” sıfatı dokunma duyusuyla ilgilidir. Bu kelime, görme duyusuyla ilgili olan “renk” kelimesiyle bir arada kullanıldığında (sıcak renkler), sıcaklık kavramı dokunma duyusuyla değil de görme duyusuyla algılanabilecek bir özellikmiş gibi anlatılmış olur. Benzer kullanımlar “acı çığlık, keskin koku, tatlı söz” gibi söz öbeklerinde de görülebilir. İstiare, teşhis ve ad aktarması için 9. Sınıf Konu Anlatımlı Türk Edebiyatı kitabımızın 111. sayfasına bakınız. 114 Kelime Bilgisi Ad aktarması: Bir kavramın ya da varlığın, benzerlik dışındaki bir anlam ilgisinden ötürü başka bir kavramı ya da varlığı karşılar durumu gelmesine ad aktarması denir. Ad aktarmasıyla deyim aktarması arasındaki terk fark, ad aktarmasında asıl anlatılmak istenenle onun yerine kullanılan kelime arasında benzerlik dışında bir anlam ilgisinin bulunmasıdır. Deyim aktarmasında benzerlik ilgisi varken ad aktarmasında iç-dış, parça-bütün, yer-kişi, sanatçı-eser, somut-soyut gibi benzerlik dışındaki anlam ilgileri vardır. ÖRNEK SORU (ÖSS – 2009 Ed-Sos) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “Papatyalar, badem ve eriklerden akıllı davrandı ve ‘üçüncü cemreye’ aldanmayıp sabırla bekledi.” cümlesindekine benzer sanatlı bir söyleyiş vardır? A) Eskiden Beyoğlu, iyi kötü her şeyiyle Batı uygarlığının simgesiydi. B) Beyoğlu bir zamanlar yalnız Türkiye’de değil, yakın doğuda da çok ünlüydü. C) Beyoğlu, Türkiye’nin kültür başşehrinin önemli yerlerinden biri olma özelliğini bugün de korumaktadır. D) İstenirse Beyoğlu yine eski saygınlığına, eski güler yüzlülüğüne ve çekiciliğine kavuşturulabilir. E) Eskiden İstanbullular, Beyoğlu’na çıkarken derlenir toplanırlar, giyimlerine özen gösterirlerdi. ÖRNEK SORU (ÖSS – 2001) ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI (I) Sonbahar, kendisinden sonra gelecek kış mevsiminin gizli telaşını yaşatıyor doğaya. (II) Amasra’da bir Roma yapıtı olan Kuşkayası Yol Anıtı sarı bir örtüyle kaplanıyor. (III) Hasankeyf’teki Artukoğulları zamanından kalma cami, minaresindeki son leyleği yolcu ediyor. (IV) Kaçkarlarda yağmur fazla mesai yapmaya başlıyor. (V) Bolu Dağları’nda, Istrancalarda gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı bakışlarını görüyoruz. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde insana özgü bir nitelik doğaya aktarılmamıştır? A) I. ÇÖZÜM: B) II. C) III. D) IV. E) V. 5. KELİME GRUPLARI Bir varlığı, kavramı, niteliği, durumu ya da hareketi karşılamak üzere, belirli kurallar içinde yan yana gelen kelimelerin oluşturduğu topluluğa kelime grubu (söz öbeği) denir. A. ANLAMLARINA GÖRE KELİME GRUPLARI 1. Deyim: Bir kavramı, durumu karşılamak, anlatımı daha güzel ve etkili kılmak amacıyla kalıplaşmış, genelde mecaz anlam taşıyan kelime gruplarına deyim denir. ➤ O yıllarda henüz çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisi olduğum için olayları tam da anlayamıyordum. 115 Kelime Bilgisi Bu cümlede geçen çiçeği burnunda sözü anlamca kalıplaşmıştır. Yeni anlamını karşılayan bu deyimin çiçek ve burun kelimeleriyle herhangi bir anlam ilgisi kalmamıştır. Aynı durum aşağıda koyu olarak gösterilen deyimler için de söz konusudur: ÖRNEK SORU (ÖSS – 2008) Ozanın ilk şiir kitabını bunca yıl ertelemesinin nedeni, gizlenmeyi seven bir kişiliğinin olmasından çok, yazdıklarını kolay kolay beğenmeyen, kusursuzu arayan biri olmasıydı sanıyorum. ➤ Hiç merak etme, o artık tam anlamıyla çantada keklik. Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir? ➤ Tam da işler yoluna girmişti ki, çenesi düşük olduğu için her şeyi söyledi, bir çuval inciri berbat etti. A) İğneyle kuyu kazan B) İşi başından aşkın olan C) İşine dört elle sarılan D) İşini sağlama bağlayan E) İnce eleyip sık dokuyan Kimi deyimlerde ise deyimi oluşturan kelimelerle deyimin tümünün karşıladığı anlam arasında çok yakın bir anlam ilgisi vardır. Bu deyimlerde mecazlaşma yok gibidir. Söz gelimi gerçek suçlu kendisi olduğu hâlde, başkalarını suçlamaya çalışanlar için kullanılan hem suçlu hem güçlü deyimindeki kelimelerin tek tek anlamlarıyla deyimin tümünün yansıttığı anlam arasında sıkı bir anlam ilgisi vardır. ESEN YAYINLARI Deyimler genelde fiilleri karşıladıklarından mastar biçimdedir. Bu deyimler diğer fiiller gibi herhangi bir kipte çekimlenebilir: ÇÖZÜM: ➤ gözden düşmek düştü, düşersin... ➤ buluttan nem kapmak kapıyordu, kapar... Kimi deyimler cümle biçimdedir: ➤ Külahıma (Onu benim külahıma) anlat. ➤ Ne şiş yansın ne kebap. 116 Deyimler kalıplaşmış sözler oldukları için deyimi oluşturan kelimelerden birinin yerine o kelimenin eş ya da yakın anlamlısı getirilemez. Söz gelimi “yüzünden düşen bin parça” deyimi “yüzünden dökülen bin parça” şeklinde söylenemez. Fakat Türkçede bazı deyimlerin farklı şekillerde kalıplaşmış biçimleri vardır. “Çok özlemek” anlamında kullanılan “burnunda tütmek” ve “gözünde tütmek” deyimleri bu duruma örnek gösterilebilir. UYARI Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS – 1999) I. ÇÖZÜM: Hasta sabaha kadar gözünü kırpmamıştı. II. Dün akşam geç yattığından uykusunu alamamıştı. III. Uykum gelmesin diye sık sık yüzümü yıkadım. IV. Uykusunun ağır olduğunu herkes bilirdi. V. Dünkü tartışma yüzünden bütün gece gözüme uyku girmedi. Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki deyimler anlamca birbirine yakındır? A) I. ve V. B) II. ve III. D) III. ve IV. C) II. ve IV. E) IV. ve V. ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur? ÇÖZÜM: A) Onu birden karşımda görünce çok şaşırdım, gözlerime inanamadım. ESEN YAYINLARI B) Hazırlanan taslağı henüz iyice incelemedim, ona şöyle bir göz attım. C) Konuşmasında, dinleyicilerin ilgisini çekmeyen, konu dışı gereksiz şeyler söyledi, ağız kalabalığı etti. D) İşe başlamadan önce deneyimli kişilerin görüşlerini sormalı, onların fikrini almalısın. E) Bu konu üzerinde günlerce çalıştı, sonunda işin üstesinden geldi. ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yerinde kullanılmamış bir deyim vardır? A) Kadın, durmadan ağlıyor, bir yandan da: “İçim yanıyor dostlar!” diye bağırıyordu. B) Olay yerinde, herkes telaş içindeyken o kılını bile kıpırdatmıyordu. C) Odacı Halil Efendi, yeni müdür için: “Canı tez birine benziyor.” dedi. D) Ev sahibi, konuklarına bakıp: “Bu ne şıklık böyle!” deyince Ayşe üstüne alındı. E) Görüşüne başvurduğum herkes, onun, sözünün eri bir kişi olduğunu söylüyordu. 117 Kelime Bilgisi 2. İkileme (tekrar grubu): Aralarında ses ve / veya anlam ilgisi bulunan iki kelimenin art arda kullanılmasıyla oluşan kelime grubuna ikileme denir. İkilemeler; anlamı pekiştirip güçlendirmek, değişik anlam ilgileri oluşturmak vb. amaçlarla oluşturulur. İkilemeler ayrı ayrı yazılır ve ikilemeyi oluşturan kelimelerin arasına herhangi bir noktalama işareti konmaz. İkilemeler şu yöntemlerle oluşturulur: ÇÖZÜM: 3. Atasözü: Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş, cümle biçiminde kalıplaşmış, genellikle öğüt verici bir nitelik taşıyan, söyleyeni belli olmayan özlü sözlere “atasözü” denir. a. Anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşanlar: ➤ hızlı hızlı Atasözleri cümle biçimindedir ve genellikle mecaz anlamlıdır: ➤ tabak tabak ➤ Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır. ➤ Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar. b. Yansıma kelimelerle oluşanlar: ➤ tangır tungur ➤ Minareyi çalan, kılıfını hazırlar. ➤ gürül gürül Bazı atasözlerinde mecazlı bir söyleyiş yoktur: c. Karşıt anlamlı kelimelerle oluşanlar: ➤ acı tatlı ➤ Son pişmanlık fayda etmez. ➤ irili ufaklı ➤ Bugünün işini yarına bırakma. ➤ yalan yanlış ➤ hısım akraba d. Biri anlamlı diğeri anlamsız ya da anlamı günümüzde unutulmuş kelimelerle oluşanlar: ➤ sıkı fıkı ➤ süs püs ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU ç. Eş ya da yakın anlamlı kelimelerle oluşanlar: Aşağıdaki atasözlerinden hangisi, anlamca birlikte verilen tutum ya da davranışla uyuşmaz? A) Her işte bir hayır vardır. – İyimser olma B) Gül dikensiz, sefa cefasız olmaz. – Sıkıntılara katlanma C) Sağlık istersen çok yeme, saygı istersen çok deme. – Ölçülü davranma D) Boş fıçı çok langırdar. – Bilgiçlik taslama E) Bin tasa, bir borç ödemez. – Kuşku duyma e. Her ikisi de anlamsız ya da anlamı günümüzde unutulmuş kelimelerle oluşanlar: ➤ allak bullak ➤ süklüm püklüm ÖRNEK SORU (ÖYS – 1998) Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili ikilemede anlamsız bir kelime vardır? A) Bu evi, bir yıl içinde borç harç yaptırdılar. B) Bu örtüyü özene bezene işledi. C) Onu yalan yanlış sözlerle avutmaya çalıştı. D) Eğri büğrü yazısını bir türlü okuyamadım. E) Ateş yakmak için ormandan çalı çırpı topladı. 118 ÇÖZÜM: Kimi atasözleri, iletmek istedikleri mesaj yönüyle birbiriyle çelişir. Söz gelimi “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” atasözünde yalan söylememek gerektiği” vurgusu ön plandayken “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” atasözünde “doğruyu konuşmanın insana zarar vereceği, dolayısıyla bazı durumlarda yalana başvurulması gerektiği” yargısı ön plandadır. EK BİLGİ Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU (YGS – 2011) Kim bilir kaç kere karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da ertelemek zorunda kaldım. Türkçe Sözlük’ü alıp baştan sona okuma düşüncem yine hayal oldu. Oysa sözcüklerin kuytulara yatmış, öteki yüzleriyle karşılaşmak tadına doyulmaz bir eğlence olacaktı benim için. 4. Kalıplaşmış fakat yaygınlık kazanmamış kelime grubu (imgesel kelime grubu): Büyük bir bölümü bir imgenin dile getirilmesi için dilin şiirsel işlevinden yararlanılarak oluşturulan, kelimelerin alışılagelmiş anlam ve kullanımlarının dışına çıkılarak meydana getirilen, metin bağlamında anlam kazanan kelime gruplarına “kalıplaşmış fakat yaygınlık kazanmamış kelime grubu” denir. Bunların önemli bir bölümü deyimler gibi mastar biçimindedir. Bunlarla mastar biçimindeki deyimler arasındaki en önemli fark, deyimlerin halka mal olarak yaygınlık kazanması ve söyleyeninin belli olmamasıdır. Bu parçadaki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) İlk anda akla gelmeyen anlamlarını öğrenmek B) Yapısal özelliklerini tanımak C) Yenilerini eskilerinden ayırabilmek D) Gündelik dilde kullanılanları araştırmak E) Yeni bir sözlük oluşturmak ÖRNEK SORU (YGS – 2013) Sözlük hazırlamanın en güç yanı sözcükleri anlam kayganlığından kurtarma, onları belli bir yere oturtmadır. Bu da ancak Samuel Butler’in dediği gibi onların belirsiz yanlarını söz duvarlarıyla kuşatmakla gerçekleşebilir. ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: Bu cümledeki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak ne yapıldığı anlatılmıştır? A) Tanımsal sınırlar koyulduğu B) Birbirlerinden etkilenişlerinin gösterildiği C) Çağrışımsal değerlerinin belirtildiği D) Zenginleştirme yollarının açıklandığı E) Kullanım sıklığının yansıtıldığı ÇÖZÜM: 119 Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS – 2006) Düş gücümü kamçılayan, besleyip geliştiren romanları severim. Yazar bana özgürlük tanımalı, beni kapana sıkıştırmamalı. Derinlere yaptığım yolculuk kılavuzsuz olmalı ki, sürprizlerin hem tedirginliğini hem hoşluğunu bir arada yaşayabileyim. ÖRNEK SORU (ÖSS – 2006) Yazmaya yeni başlayanlara, bu alanda yeterli deneyim kazanmamış olanlara bir önerim var: Önce Türkçenin kurallarını tanıyın, inceliklerini öğrenin, daha sonra dil oyunlarına başlayın. Düz yolda yürüme becerisini kazanmadan ip cambazlığına özenirseniz, vay halinize. Bu parçadaki altı çizili sözlerle romanla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Anlatımı, okurun dikkatini dağıtacak gereksiz ayrıntılara boğmamak gerekir. A) Söz oyunlarına bolca yer vermek, okurların anlatılanları anlamasını engeller. B) Değişik anlatım biçimleri kullanmak romanın okunurluğunu artırır. B) Yazar seçtiği konuyla örtüşen, kendine özgü, yepyeni bir biçem oluşturmalıdır. C) Olayların sırasının bozulmadan verilişi, anlatımı monotonlaştırır. C) Herkesin kolayca anlayıp tadına varacağı bir anlatım biçimi yeğlenmelidir. D) Heyecan ve beklenti okuma hızını etkileyen nedenlerdir. D) Dili sanatlı kullanmadan önce doğru, güzel ve etkili kullanmayı öğrenmek gerekir. E) Olayların nasıl gelişeceğini kestirmek, okuma merakını dondurur, hazzını sınırlar. E) Anlatımda tekdüzeliğe düşmemeye çalışılmalıdır. 120 ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: Kelime Bilgisi c. Zarf-fiil grubu: Bir zarf-fiille bu zarf-fiile bağlı kelimelerden oluşan kelime grubuna “zarf-fiil grubu” denir. Zarf-fiiller, fiil anlamlarını korumakla birlikte cümlede herhangi bir kipte çekimlenmeyen, çekimli bir fiilin zamanını, durumunu vb. belirterek zarf görevinde kullanılan kelimelerdir. Zarf-fiiller en çok şu eklerle türetilir: -a … -a, -arak, -ıp, -ınca, -alı, -ken, -madan, -maksızın, -makla, -asıyla, -dıkça -ırcasına, -mışcasına, -(ı)yormuşcasına, -acakmışcasına, -r (-ar, -ır) … -maz, -dığında. B. YAPILARINA GÖRE KELİME GRUPLARI Yapılarına göre kelime grupları şu başlıklar altında incelenir: Fiilimsi grupları, tekrar grupları, edat grupları, bağlama grupları, sıfat tamlamaları, isim tamlamaları, ünlem grupları, kişi ismi grupları, unvan grupları, sayı grupları, kısaltma grupları, birleşik fiiller. 1. Fiilimsi grubu: Bir fiilimsi (eylemsi) ile bu fiilimsiye bağlı kelimelerden oluşan kelime grubuna “fiilimsi grubu” denir. Bir fiilimsi grubunda önce fiilimsiye bağlı olan kelimeler, sonra fiilimsi gelir. Üç çeşit fiilimsi grubu vardır: İsim-fiil grubu, sıfat-fiil grubu, zarffiil grubu ESEN YAYINLARI a. İsim-fiil grubu: Bir isim-fiille bu isim-fiile bağlı kelimelerden oluşan kelime grubuna “isim-fiil grubu” denir. İsim-fiiller; diğer fiiller gibi kılış, durum, oluş bildirmekle ve “-ma, -me” ekleriyle olumsuzları yapılabilmekle birlikte herhangi bir kipte çekimlenmeyip isim görevinde kullanılan kelimelerdir. İsim-fiiller, fiil kök ve gövdelerine getirilen “-ma, -me, -mak, -mek, -iş, -iş, -uş, -uş” ekleriyle türetilir. ➤ Bugüne kadar yaşadıklarımızı unutarak hayata yeniden merhaba diyoruz. 2. İkileme (tekrar grubu): İkilemeler konusuna “Anlamlarına göre kelime grupları” başlığı altında değinildiğinden burada ayrıca değinilmeyecektir. ➤ Sorularımıza cevap vermek zorundasınız. b. Sıfat-fiil grubu: Bir sıfat-fiille bu sıfat-fiile bağlı kelimelerden oluşan kelime grubuna “sıfat-fiil grubu” denir. Sıfat-fiiller, fiil anlamlarını korumakla birlikte cümlede herhangi bir kipte çekimlenmeyen, bir isim unsurunun çeşitli özelliklerini anlatarak onun sıfatı görevinde kullanılan kelimelerdir. Sıfat-fiiller, fiil kök ve gövdelerine getirilen “-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş” ekleriyle türetilir. ➤ Size her konuda yardımcı olabilecek arkadaşlarımız var. 3. Edat (ilgeç) grubu: Bir edatla bu edata bağlı bir isim unsurunun oluşturduğu kelime grubuna “edat grubu” denir. Edatlar, kendilerinden önceki kelimelerle anlamsal ve dil bilgisel bağlantı kurarak genellikle sıfat ya da zarf görevinde kullanılan kelime grupları oluşturur. Edat gruplarında isim unsuru başta, edat sonda bulunur. isim unsuru + edat = edat grubu öğretmenim + gibi = öğretmenim gibi para + için = para için anlamasına + rağmen = anlamasına rağmen Çeşitli söz grupları edat gruplarında isim unsuru olarak kullanılabilir: unuttuğu her şeyi hatırlamaya başlayan bir insan gibi sıfat isim sıfat tamlaması edat grubu 121 edat Kelime Bilgisi 4. Bağlama grubu: Bağlaçlarla birbirine bağlanmış iki ya da daha çok isim unsurunun meydana getirdiği kelime grubuna “bağlama grubu” denir. Bağlaçlar, eş görevli kelimeleri ve anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlamaya yarayan, kendi başlarına bir anlam taşımayan “ve, ile, veya, ya da, fakat, ama, çünkü” gibi kelimelerdir. Atatürk, cumhuriyet eğitiminin hedefleri için iki temel ilkeye dikkatleri çekmiş; bunların önemini ve nasıl gerçekleştirileceğini şu ifadelerle ortaya koymuştur: “Millî eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur. Bu zaferin kazanılması için eğitimin sosyal hayatın ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerekir.” zengin + ve + kibirli = zengin ve kibirli babalar + ile + oğullar = babalar ile oğullar olmak + ya da + olmamak = olmak ya da olmamak Çeşitli söz grupları bağlama gruplarında isim unsuru olarak kullanılabilir: Doğduğu kente gitmek ve orada yaşamak istiyordu. isim-fiil grubu ESEN YAYINLARI isim unsuru + bağlaç + isim unsuru = bağlama grubu Atatürk, eğitim sisteminin; eğitim programlarının bilimsel olmasının önemi üzerinde durmuştur. Ona göre, “Çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sistemi, bilimsel yöntemlere ağırlık vermelidir. Okullarımızda, temel ve uygulamalı bilimlere, araştırmaya önem verilmelidir. Eğitim programları, bilim alanındaki en yeni gelişmeleri göz önünde tutmalıdır.” isim-fiil grubu bağlama grubu 5. Sıfat tamlaması: Bir sıfat unsuruyla bir isim unsurunun oluşturduğu kelime grubuna “sıfat tamlaması” denir. Sıfatlar, herhangi bir çekim eki almadan isim unsurlarının önüne gelerek bunların çeşitli özelliklerini bildiren, bunlara sorulan nasıl, hangi, kaç gibi sorulara cevap veren kelimelerdir. Yan sütundaki metin parçasında kırmızıyla gösterilenler sıfat, koyu siyahla gösterilenler isim unsurlarıdır. Sıfat tamlamaları bu sıfat ve isim unsurların bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Bir sıfat tamlaması, biri sıfat diğeri isim olmak üzere yalnızca iki kelimeden oluşabileceği (şu ifadeler, millî eğitim, bir millet, gerçek kurtuluş, bu şekil, bu zafer, sosyal hayat) gibi birden çok kelimeden de oluşabilir. Yani kelime grupları sıfat tamlamalarında sıfat ya da isim unsuru olarak görev alabilir. Söz gelimi bir sıfat-fiil grubu, bir bağlama grubu, bir tekrar grubu, bir isim tamlaması vb. bir sıfat tamlamasında sıfat olarak kullanılabilir. Aynı durum, isim olarak kullanılan unsur için de söz konusudur. Yani bir isim tamlaması, bir sıfat tamlaması ya da bir bağlama grubu; bir sıfat tamlamasında isim unsuru olarak kullanılabilir: ➤ “Okullarımızda, temel ve uygulamalı bilimlere, araştırmaya önem verilmelidir.” cümlesinde geçen temel ve uygulamalı bilimler sıfat tamlamasında sıfat unsuru, bir kelime grubudur. temel ve uygulamalı sıfat bağlaç sıfat bağlama grubu temel ve uygulamalı + bilimler sıfat unsuru + isim unsuru sıfat tamlaması ➤ “Çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sistemi, bilimsel yöntemlere ağırlık vermelidir.” cümlesindeki çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek bir eğitim sistemi sıfat tamlamasında hem sıfat hem de isim unsuru kelime gruplarından oluşmaktadır. çağın ve toplumun bağlama grubu çağın ve toplumun ihtiyaçları belirtili isim tamlaması eğitim sistemi belirtisiz isim tamlaması bir eğitim sistemi sıfat isim unsuru sıfat tamlaması 122 Kelime Bilgisi çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek sıfat-fiil grubu çağın ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek + + sıfat unsuru bir eğitim sistemi isim unsuru sıfat tamlaması 6. İsim tamlaması: İlgi hâlinde bulunan bir isim unsurunun iyelik ekini almış başka bir isim unsuruyla oluşturduğu kelime grubuna “isim tamlaması” denir. İsim tamlamasının ilgi hâlinde bulunan unsuruna “tamlayan”, iyelik ekini almış unsuruna ise “tamlanan” denir. a. Belirtili isim tamlaması: Tamlayanın ilgi, tamlananın iyelik ekini aldığı isim tamlamalarına “belirtili isim tamlaması” denir. isim unsuru + ismin ilgi hâli eki ––––––––––––––––––––––––––– + eğitimimiz + in + tamlayan + isim unsuru + iyelik eki –––––––––––––––––––– tamlanan temel + i b. Belirtisiz isim tamlaması: Tamlayanın ilgi ekini almadığı, tamlananın iyelik ekini aldığı isim tamlamasıdır. isim unsuru ––––––––––– + eğitim + tamlayan + isim unsuru + iyelik eki –––––––––––––––––––– tamlanan programlar + ı c. Zincirleme isim tamlaması: Bir isim tamlamasını oluşturan unsurlardan herhangi biri (tamlayanı-tamlananı) ya da her ikisi isim tamlamasıysa bu tür tamlamalara “zincirleme isim tamlaması” denir. Bir kelime grubuna zincirleme isim tamlaması denebilmesi için o tamlamanın içinde en az bir isim tamlamasının daha olması gerekir. ➤ cep telefonu - nun tamlayan tuşları ➤ babam - ın nüfus cüzdanı tamlanan belirtisiz isim tamlaması tamlayan tamlanan zincirleme isim tamlaması zincirleme isim tamlaması ➤ Hakan’ın kardeşi-nin askerlik arkadaşı zincirleme isim tamlaması 123 Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU (YGS – 2010) Aslında tür bakımından isim olan bazı kelimeler tamlama eklerinden hiçbirini almadan da tamlama oluşturabilir. Takısız isim tamlaması olarak adlandırılan bu tür tamlamalarda tamlayan durumundaki kelime, tamlananın ya neden yapıldığını (plastik kova, cam vazo) ya da neye benzediğini (zeytin göz, cennet vatan) bildirir. Bu tür tamlamalarla ilgili şöyle bir kanı vardır: Tamlayan, tamlananın neden yapıldığını bildiriyorsa bunlar isim tamlaması, neye benzediğini bildiriyorsa sıfat tamlamasıdır. Bu düşünce günümüzde geçerliğini yitirmek üzeredir. Günümüz dil bilimcileri bu tür tamlamaların tümünün sıfat tamlaması olduğu konusunda neredeyse görüş birliği içindedir. EK BİLGİ Eski yıllarda olduğu gibi, “bizi bize anlatan sanat” I yani tiyatro, izleyici tarafından bu dönemde de ilgiyle II karşılandı. Özellikle Devlet Tiyatroları, hem düzenleIII diği festivaller hem de sahnelediği oyunlarla IV verimli bir yıl geçirdi. V Yukarıdaki altı çizili tamlamalardan hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: Bu parçadaki altı çizili tamlamalardan dördü sıfat, biri isim tamlamasıdır. 1. Belirtili ve zincirleme isim tamlamalarında tamlanan, tamlayandan önce söylenmiş olabilir: ESEN YAYINLARI UYARI ➤ Ne içindeyim zamanın ➞ zaman-ın iç-i tamlanan tamlayan tamlayan tamlanan Ne de büsbütün dışında Ahmet Hamdi Tanpınar ÖRNEK SORU (ÖSS – 1999) Aşağıdaki dizelerin hangisinde, tamlananı tamlayandan önce söylenmiş bir belirtili ad tamlaması vardır? A) Beni, sokağımıza dönen eski, tahta köprüden geçirin B) Müjdeye koşsun komşu çocukları evimize C) Sıcacık tarhana çorbasının içimiyle başlasın sabah D) Kâğıtlarla camlarını örteyim pencerelerin E) Eski, ılık akşamlar yağmurla çalsın kapımızı 124 Kelime Bilgisi mından birer sıfat tamlamasıdır. Bu sıfat tamlamalarından biri (bir millet), ismin ilgi hâli eki olan “-in”i alarak tamlayan; diğeri (gerçek kurtuluş), iyelik eki olan “-i”yi alarak tamlanan olmuştur. ÇÖZÜM: D seçeneğinde tamlananı, tamlayandan önce söylenmiş bir belirtili ad tamlaması vardır: ➤ Kağıtlarla camlarını örteyim pencerelerin tamlanan tamlayan ➤ pencerelerin camları tamlayan bir millet tamlanan sıfat gerçek kurtuluş isim sıfat sıfat tamlaması belirtisiz ad tamlaması isim sıfat tamlaması 2. Kelime grupları isim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan olarak görev alabilir. Söz gelimi bir sıfat tamlaması ya da bir bağlama grubu, bir isim tamlamasının tamlayanı ya da tamlananı olarak kullanılabilir. ESEN YAYINLARI Cevap D isim unsuru + ismin ilgi hâli eki bir millet + in ––––––––––– + isim unsuru + iyelik eki + gerçek kurtuluş + u ––––––––––––––––– + tamlanan tamlayan belirtili isim tamlaması 7. Ünlem grubu: Bir ünlemle bir ya da birden çok isim unsurundan oluşan kelime grubuna “ünlem grubu” denir. Ünlem grubunda ünlem başta, isim unsuru sonda görev alır. ➤ “Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur.” cümlesinde geçen bir milletin gerçek kurtuluşu kelime grubu da belirtili bir isim tamlamasıdır. Bu tamlamanın tamlayanı “bir milletin”, tamlananı ise “gerçek kurtuluşu”dur. Görüldüğü gibi tamlamanın her iki isim unsuru da başlı başına bir kelime grubudur. Bu kelime grupları tür bakı- ünlem + isim unsuru = ünlem grubu ey + koca İstanbul = Ey koca İstanbul hey + çocuklar = Hey çocuklar aman + Allah’ım = Aman Allah’ım 8. Kişi ismi grubu: Kişi ismi olarak kullanılan özel isimlerin oluşturduğu kelime gruplarına “kişi ismi grubu” denir. ➤ Yusuf Ziya Ortaç ➤ Orhan Pamuk ➤ Mehmet Âkif Ersoy 9. Unvan grubu: Bir kişi ismiyle unvan ya da akrabalık bildiren bir isimden oluşan kelime grubuna “unvan grubu” denir. Unvan grubunda kişi ismi başta, unvan-akrabalık ismi sonda bulunur: kişi ismi + unvan ya da akrabalık ismi = unvan grubu ➤ Ali + Çavuş = Ali Çavuş ➤ Çağrı + Bey = Çağrı Bey ■ Kişi ismi grupları, unvan gruplarında görev alabilir: kişi ismi ➤ + unvan ya da akrabalık ismi = Kâzım Karabekir + unvan grubu Paşa = Kâzım Karabekir Paşa Bey = Fazıl Hüsnü Bey kişi ismi grubu ➤ Fazıl Hüsnü + kişi ismi grubu 125 Kelime Bilgisi Bir sıfatla bir özel isimden oluşan kalıplaşmış kelime grupları da birer kişi ismi grubudur. Sıfat tamlaması gibi duran bu tür kelime gruplarında sıfat, asıl işlevinden uzaklaşıp kendisinden sonra gelen özel isimle birlikte bir kişinin özel ismini karşıladığından bu tür kelime gruplarını sıfat tamlaması saymak yanlıştır: UYARI ➤ Dördüncü Murat ➤ Şeyh Bedrettin ➤ Ulubatlı Hasan 10. Sayı grubu: Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimlerinin oluşturduğu kelime grubuna “sayı grubu” denir. ➤ otuz dokuz ➤ yüz yirmi sekiz ➤ beş bin elli dört ■ Önce sayma sistemine uygun bir sayı sıfatının, ardından yüz, bin, milyon, milyar, trilyon, katrilyon, kentilyon vb. kelimelerin geldiği kelime grupları, sayı grubu değil, sıfat tamlamasıdır. ➤ iki yüz ➤ dört bin sıfat isim sıfat ➤ üç milyon isim sıfat ➤ beş milyar isim sıfat isim ➤ dört trilyon sıfat isim ■ Sayı grupları, bu tür sıfat tamlamalarında sıfat unsuru olarak görev alabileceği gibi bu tür sıfat tamlamaları da sayı gruplarında görev alabilir. ➤ Yüz on altı sayı grubu/sıfat milyon sayı ismi sıfat tamlaması ➤ dört yüz yirmi sekiz milyon sayı grubu/sıfat altı yüz otuz yedi bin sayı ismi sayı grubu/sıfat sayı ismi sayı grubu 11. Kısaltma grubu: Çeşitli kelime gruplarının ve cümlelerin yıpranması ve kalıplaşması yoluyla oluşan kelime gruplarına “kısaltma grubu” denir. Kısaltma grubunu oluşturan kelimeler arasındaki bağlantı, hâl ya da iyelik ekleriyle sağlanır. ➤ salonu geniş olan ev ➤ salonu geniş ev sıfat-fiil grubu kısaltma grubu 126 Kelime Bilgisi 12. Birleşik fiiller: Birden çok kelimeden oluşup 3. Sürerlik birleşik fiili: tek bir hareketi, durumu, oluşu karşılayan fiillere “bir- asıl fiil + zarf-fiil eki (-a, -e, -ıp, -ip, -up, -üp) + dur/kal/gel/ leşik fiil” denir. git/gör + kip eki + kişi eki ➤ O, bildiklerini anlatadursun; sen, bu arada işini yapmaya devam et. A. Kurallı birleşik fiiller: Zarf-fiil ekini almış bir ➤ Adamda ne çene varmış be kardeşim, saatlerce konuşup durdu! fiille başka bir fiilin birleşmesi sonucunda oluşmuş fiillerdir. Bu tür fiillerde ilk kelime gerçek anlamını ko- ➤ İşten çok geç döner, çoğuz zaman yemek yemeyi unutur, oturduğu yerde uyuyakalırdı. rurken ikinci kelime asıl anlamından sıyrılarak birinci kelimeye “yeterlik, tezlik, sürerlik, yaklaşma” anlamlarından birini katar. 1. Yeterlik birleşik fiili: asıl fiil + zarf-fiil eki (-a, -e) + bil + kip eki + kişi eki ➤ Bu kısa şiiri sen de ezberleyebilirsin. Bazı sürerlik birleşik fiillerinde zarffiil eklerinin yerine geniş zaman ve görülen geçmiş zaman kiplerinin ekleri de kullanılabilir: 1. Yeterlik birleşik fiili yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi asıl fiile gücü yetme, olasılık, izin vb. anlamlar katar. UYARI 2. Yeterlik birleşik fiilinin olumsuzunda “bilmek” fiili genellikle kullanılmaz. ➤ gelirim basit fiil ➤ gelebilirim birleşik fiil gelmem basit fiil gelirim fiilinin olumsuzu ESEN YAYINLARI EK BİLGİ ➤ Yemen’e gidip de dönmeyenler için bu türküyü söyler dururdu. ➤ Nice güzellerle bağlandım kaldım/Ne bir vefa gördüm ne faydalandım. 4. Yaklaşma birleşik fiili: asıl fiil + zarf-fiil eki (-a, -e) + yaz + kip eki + kişi eki ➤ Birden gözleri doldu, ağlayayazdı. gelemem birleşik fiil gelebilirim fiilinin olumsuzu 2. Tezlik birleşik fiili: asıl fiil + zarf-fiil eki (-ı, -i, -u, -u) + ver + kip eki + kişi eki ➤ Kapı açılıverdi, tanımadığımız bir adam içeri girdi. Yaklaşma birleşik fiilinde bir fiilin gerçekleşmesine ramak kaldığı, az kalsın o fiilin oluvereceği anlamı vardır. EK BİLGİ B. Yardımcı fiille yapılan birleşik fiiller: Tek başına da anlamı olduğu hâlde cümle içinde başlı başına bir anlam ifade edecek biçimde (asıl fiil olarak) kullanılmayan, isim unsurlarından sonra gelerek onlarla birleşik fiil oluşturan “et-, eyle-, yap-, kıl-, ol-, buyur-” kelimelerine “yardımcı fiil”; bir isim unsuruyla bir yardımcı fiilden oluşan birleşik fiillere de “yardımcı fiille yapılan birleşik fiil” denir. 127 Kelime Bilgisi ➤ Konuşmalarınıza dikkat edin, kimseye hakaret etmeyin. ➤ Arap atlar yakın eyler ırağı/Yüce dağdan aşan yollar bizimdir (Dadaloğlu) “Et-” ve “ol-” kelimeleri cümlede kendi başlarına bir anlam ifade ettiklerinde yardımcı fiil değil, asıl fiil olarak kullanılır. UYARI ➤ İki üç daha yedi eder. Zaman kavramı taşıyan sıfat-fiiller ve bazı çekimli fiiller, yardımcı fiille yapılan birleşik fiillerde isim unsuru olarak görev alabilir. “Ol-” ve “bulun-” yardımcı fiilleriyle oluşturulan bu tür birleşik fiillere karmaşık fiiller de denir. ➤ Bizi buraya çağırma nedeninizi anlamış olduk. ➤ Birbirimizi tanımaz olaydık! ESEN YAYINLARI EK BİLGİ ÖRNEK SORU (YGS – 2013) Yeşil, upuzun kavaklıklar geride kalıyor. I Uzaktan, kaleye sırtını dayayan kocamış konaklar, II çıplak, boz renkli tepeler görünüyor. III Konak balkonlarının korkulukları, Doğu masallarından IV ödünç alınmışçasına büyüleyici. Renkler her ayrıntıyı V belirginleştiriyor sanki; ağaçlar yeşil, şehir kahve, kale siyah. Bu parçadaki altı çizili tamlamalardan hangisi, tür bakımından ötekilerden farklıdır? C. Anlamca kaynaşmış birleşik fiiller: Bir ya da birden çok isimle bir fiilin anlam kayması yoluyla oluşturduğu kalıplaşmış fiillere “anlamca kaynaşmış birleşik fiiller” denir. Bu tür fiillerin çok önemli bir bölümü mecaz anlam kazanarak deyimleşmiştir. ➤ Çok önemli bir konuya parmak bastınız. ➤ Ağzından yel alsın, bu ne biçim konuşma? ➤ Gözünü dört aç, her an her şey olabilir. ➤ İçim kan ağlıyor ama hiçbir şey yapamıyorum. 128 A) I. ÇÖZÜM: B) II. C) III. D) IV. E) V. Kelime Bilgisi ➤ Bir cümledeki kelime gruplarını bulmak için öncelikle o cümleyi ögelerine ayırmak gerekir. Ögelerine ayrılan bir cümlede birden çok kelimeden oluşan her unsur, bir kelime grubudur. ÖRNEK Ece Ayhan, 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran ilk addır. özne yüklem Görüldüğü gibi bu cümle, temelde iki kelime grubundan oluşmaktadır. Şimdi de bu kelime gruplarını inceleyelim. Ece Ayhan, 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran ilk addır. kişi ismi grubu sıfat tamlaması 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran sıfat unsuru ilk ad isim unsuru 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran sıfat-fiil grubu ilk ad sıfat tamlaması Fiilimsiler, temel cümlelere bağlı yan cümlecikler oluşturur ve bu cümleciklerin yüklemleri olarak görev alırlar. Dolayısıyla bir fiilimsi grubunda yer alan kelime gruplarını bulmak için yan cümleciğin de ögelerini bulmak gerekir. 1950 kuşağı içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarından kuşkulandıran dolaylı tümleç nesne dolaylı tümleç yüklem Görüldüğü gibi yan cümlecikte de temel cümlede olduğu gibi iki kelime grubu görev almıştır. 1950 kuşağı içi kendinden ve okuduklarından zincirleme isim t. bağlama grubu 1950 kuşağı içi tamlayan tamlanan 1950 kuşağı b.siz isim tamlaması “1950 kuşağı” tamlamasındaki tamlayan unsuru (1950), kelime olarak düşünüldüğünde (bin dokuz yüz elli) bir sayı grubu olarak değerlendirilebilir. 129 Kelime Bilgisi ÖLÇME DEĞERLENDİRME 4 Kelime Bilgisi BİLGİ - YORUM Bir kelimenin birden çok anlamının olmasını hangi gerekçeyle açıklamak mümkündür? 6. Deyim aktarması ile ad aktarması arasında ne fark vardır? 2. İsim-fiil grubunu tanımlayarak birkaç örnek veriniz. 7. Terim nedir, terimle imge ve kavram arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? 3. Anlam daralması nedir, örnek vererek cevaplayınız. 8. Birleşik fiiller kaça ayrılır, aralarında ne fark vardır? 4. Bağlama grubu nedir, örneklerden yararlanarak açıklayınız. 9. Somut anlamla soyut anlam arasındaki farkı belirtiniz. 5. Anlam iyileşmesi nedir, örnek vererek açıklayınız. 10. Ünlem grubunu tanımlayarak bu kelime grubuna birkaç örnek veriniz. 130 ESEN YAYINLARI 1. Kelime Bilgisi DOĞRU – YANLIŞ Duyu organlarıyla algılanabilen varlıkları karşılayan kelimelere somut anlamlı kelime denir. DOĞRU 2. DOĞRU 5. 132 YANLIŞ “Edip Cansever ilk şiirlerini 1940’lı yıllarda yayımlamıştır.” cümlesindeki “şiirlerini” kelimesi gerçek (ilk, temel) anlamda kullanılmıştır. DOĞRU 7. 8. YANLIŞ YANLIŞ Bir kelimenin asıl anlamını kaybetmeden bu anlamıyla ilgili başka kavramları anlatır duruma gelmesine çok anlamlılık denir. DOĞRU 9. YANLIŞ “Kalp ameliyatlarında ülkemiz çok başarılı.” cümlesindeki “kalp” kelimesi soyut anlamlıdır. DOĞRU YANLIŞ Eskiden “fena, kötü” anlamında kullanılan “yabız” kelimesinin “yavuz” biçimini aldıktan sonra “yaman, yiğit” anlamında kullanılması anlam iyileşmesine örnek gösterilebilir. “Bu katta kim oturuyor.” ile “Yemeğe biraz su kat!” cümlesindeki altı çizili kelimeler eş anlamlı kelimelere örnek gösterilebilir. DOĞRU YANLIŞ Bir bilim, sanat, spor, meslek dalıyla ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelimeye imge denir. DOĞRU 4. YANLIŞ Sesleri aynı anlamları tamamen farklı kelimelere mecaz anlamlı kelime denir. DOĞRU 3. 6. ESEN YAYINLARI 1. YANLIŞ Geçmişten günümüze ulaşmış, gözlem ve deneyimler sonucu ortaya çıkmış, söyleyeni belli olmayan, genellikle öğüt verici bir nitelik taşıyan kalıplaşmış özlü sözlere atasözü denir. DOĞRU YANLIŞ 10. “İzmir’in en güzel sahil yerleşimlerinden biri olan Urla’da iskele çevresinde günlük hayat denizle iç içedir.” cümlesindeki “sahil” kelimesi mecaz anlamda kullanılmıştır. DOĞRU YANLIŞ Kelime Bilgisi EŞLEŞTİRME – 1 “Gelmek” kelimesinin aşağıda verilen anlamlarıyla örnek cümlelerde verilen kullanımlarını eşleştiriniz. ANLAM KULLANIM 1 Ulaşmak, varmak. A Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor. 2 İsabet etmek. B Attığı top gözüme geldi. 3 Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. C Biz önden gidiyorduk, çocuklar arkadan geliyordu. 4 Belli bir süre dolmak. Ç Bu davranışlardan ne gelir bilinmez. 5 Kadar olmak. D Siz de dediğime geldiniz. 6 İzlemek, takip etmek. E Şimdi yoldayım, bir saate geliyorum. 7 Katılmak, eklenmek. F Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir. 8 Sonuç çıkmak. G Gayrimenkullerinin kiralarından onlara ayda on bin lira gelir. 9 Dayanmak, tahammül etmek. Ğ Vakit öğleni geçmiş, ikindiye geliyordu. 10 Bir şeye sonradan inanmak, hak vermek. H Musluktan su gelmiyor. 11 Kazanılmak, sağlanılmak. I Boyu ancak omzuma geliyor. 12 Akmak. İ Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir. 137 Kelime Bilgisi TEST – 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ev” sözcüğü diğerlerinden farklı bir anlamda kullanılmıştır? 3. I. Dışarı çıkacaksanız elektriği mutlaka kapayın. II. İşler iyi olmadığı için fabrikayı kapamak zorunda kaldı. A) Kentteki eski evlerin tavanlarını süsleyen ahşap işlemeler, çok ince bir zevkin yansımasıydı. III. O konuyu bir daha açmamak üzere kapayalım. B) Biz bu evlerin yapımında teknolojinin bütün olanaklarından yararlanmaya çalıştık. IV. Buradan gelecek parayla borçlarımı kaparım herhalde. C) O mahallede ne satılık ne de kiralık bir ev bulabilirsiniz. V. Şu çirkin bina bütün manzarayı kapadı. D) Ben evime çok düşkünüm, onlar olmadan hiçbir şey yapamam. “Kapamak” sözcüğü yukarıdaki numaralanmış cümlelerde kaç değişik anlamda kullanılmıştır? E) Bir evde jakuzi yoksa o evde yaşanmaz, diyebilecek kadar yabancıydı bize. A) 1 ESEN YAYINLARI 4. B) 2 C) 3 D) 4 E) 5 “Kalan” kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde terim olarak kullanılmıştır? A) Giden sevgiliden geride kalan, sadece güzel günlerin tesellisidir. B) Paranın çoğunu harcadım, kalanla da kendime bir cep telefonu alacağım. C) Bölme işleminde bölünenden artan sayıya kalan denir. D) Arkada kalan çocuk, “Beni burada bırakmayın.” diye bağırdı. 2. E) Önce biz karnımızı doyurduk, yemeklerden arta kalanı da kedimize verdik. “Acımak” kelimesi aşağıdakilerin hangisinde “Ona değer veriyordum, bu olaydan sonra doğrusu emeklerime acıdım.” cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır? A) Ameliyattan sonra sözde iyileşecektim, oysa şimdi her yerim daha çok acıyor. B) Cüzdanımı kaybettiğime acımıyorum da içinde kimliğim vardı, tek buna üzülüyorum. C) Acıyan gözlerle bakma bana, benim senden merhamet istediğim yok. D) Allah, çocuklarına acısın; bizim bu konuda yapacağımız bir şey yok! E) Gözü yaşlı anasına babasına acıdım da o düzenbazı mahkemeye vermekten vazgeçtim. 140 5. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi gerçek anlamıyla kullanılmıştır? A) Golleri art arda yiyen karşı takım, neye uğradığını anlayamadan dağıldı. B) Ortalığı karıştıran sensin, suçu niçin bize atıyorsun? C) Böyle ağır bir hastalıktan sonra seni aramızda görmek ne güzel! D) Bu dersin hayatımızın hangi döneminde ne işe yarayacağını bilen biri var mı? E) Uçağın acil iniş yapması kanatlarındaki bir sorundan kaynaklanıyordu. Kelime Bilgisi 6. I. Kalemle beş sayfa yazılan bu yazı, bilgisayar çıktısıyla en fazla iki sayfa tutar. 8. II. Verdiği sözü hiçbir zaman tutmaz, bizi hep yarı yolda bırakır. “Hayat” kelimesi aşağıdakilerin hangisinde “Bu hayat pahalılığında ayakta kalmaya çalışanları tebrik ediyorum.” cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır? III. Onun bir iki yalanını tuttuğum günden beri benimle konuşmaz oldu. A) Hayatını yazılarıyla kazanan bu insanlara değer vermeliyiz. IV. Sakarya’ya gidersek küçük bir ev tutar, orada birkaç ay kalırız. B) Meslek hayatım boyunca hep ilklere imza attım, çalıştığım kurumlarda yeniliklerin öncüsü oldum. V. Yüzölçümü binlerce kilometre tutan bu toprak parçası bir zamanlar bizimdi. C) Gece hayatına düşkün olmakla övünen bir zavallıdan farksızdı o an. “Tutmak” kelimesi yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde aynı anlamda kullanılmıştır? D) Köyden göçenler, şehir hayatına alışmakta zorluk çekiyor. A) I. ve II. E) Onun hayatını bir de bu kitaptan okusan dünyayı farklı algılamaya başlarsın. B) I. ve V. D) III. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V ESEN YAYINLARI 9. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamda kullanılmıştır? A) İkinci Yeni şairlerinin kullandıkları dil, öncekilerden çok farklıydı. B) Senin soğuk şakalarından rahatsız olmayan biri var mıdır? C) Sanatın her dalıyla ilgilenmeyi istemek, aslında çocuksu bir çabadır. D) Altı aylık bebeğin elinden tutarak onu yürütmeye çalışmak ne komik! 7. I. Özel eşyalarıma kimse dokunmasın, ben sizin eşyalarınızı karıştırıyor muyum? II. Sobaya dokunma, elin yanar; sonra söylemedi, deme! III. Onun bu sözleri arkadaşıma çok dokundu, oysa biz onunla ilgili hep güzel şeyler konuşmuştuk. E) Allah saklamış, daha kötü bir durumla da karşılaşabilirdiniz. 10. “Ağırlık” kelimesi aşağıdakilerin cümlelerin hangisinde “dikkati ve çabayı bir şey üzerinde yoğunlaştırmak” anlamında kullanılmıştır? IV. Bu yemekler bana dokunuyor, doktor bunlardan uzak durmam gerektiğini söyledi. A) Bugünlerde üstümde bir ağırlık var; kendimi halsiz hissediyor, hiçbir şey yapmak istemiyorum. V. Size kaç defa “Bu belgelere dokunmayın, bunlarda gizli ve çok önemli bilgiler var.” dedim. B) Gelen hediyelerin ağırlığı karşısında dediğimize diyeceğimize pişman olmuştuk. “Dokunmak” sözcüğü yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde aynı anlamda kullanılmıştır? A) I. ve II. B) I. ve V. D) III. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V. C) İşin büyük bir bölümünü tamamladık, şimdi bütün ağırlığı reklama vermenin zamanıdır. D) Bu ailenin bütün ağırlığının şu fedakâr adamın omuzlarında olduğunu biliyorsunuz. E) Sen eskiden çok yaramaz bir çocuktun, yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi sana. 141 Kelime Bilgisi TEST – 13 Aşağıdaki dizelerin hangisinde bir unvan grubu vardır? 3. Aşağıdaki dizelerin hangisinde bir kişi ismi grubu vardır? A) Gönül verdin derlerdi o delikanlıya En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya A) Bulutta şaha kalkmış Fatih’ten kalma kır at Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat B) Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla B) Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu Kerem’in sazına cevap veren bu C) Bırakmam, tutmuşum artık yakandan Medet ey dervişim, Yunus’um medet C) Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu D) Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna D) Leylâ dedim, ateş güle dönüştü Konuklar büyücü sandılar beni E) Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda E) Garibim namıma Kerem diyorlar Aslı’mı el almış harem diyorlar ESEN YAYINLARI 1. 2. (I) Süt ürünlerinin saklanmasında dikkat edilmesi gereken ilk kural, ürünlerin satın alındıktan sonra en kısa zamanda buzdolabına yerleştirilmesi. (II) Bu ürünler, sık sık açılma nedeniyle buzdolabının kapak kısmına ve rafların kapağa yakın bölümlerine yerleştirilmemelidir. (III) Ürünler tüketilirken porsiyonlara ayrılmalı ve öyle servis edilmelidir. (IV) Buzdolabına geri konulacak ürün ise temiz bir kapta muhafaza edilmelidir. (V) Süt ürünlerinin koku çekmemesi ve ortamda bulunan mikrobiyolojik yükten etkilenmemesi için konuldukları kapların kesinlikle kapalı olması gerekir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? 4. (I) Bir merak duygusu ile başlayan hobilerimiz, bazen hayatımızı tamamen değiştirebiliyor. (II) Buna en güzel örneklerden biri olan Ahmet Ertuğrul Kanat, ülkemizdeki az sayıdaki kaktüs koleksiyonerlerinden. (III) On binleri bulan kaktüsleri eve sığmayınca onlar için başka bir daire kiralamış. (IV) Tabiri caizse diken üstünde yaşayan Kanat’ın kaktüslerinden en çok eşi şikâyetçi. (V) Çünkü neredeyse her gün eline bunların dikenleri batıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede isim tamlaması kullanılmıştır. A) I. cümlenin yüklemi yardımcı fiille yapılan birleşik bir fiildir. B) II. cümlede tekrar grubu kullanılmıştır. B) II. cümlede kişi ismi grubu vardır. C) III. cümlede fiilimsi grubu vardır. C) III. cümlede edat grubu vardır. D) IV. cümlede edat grubu vardır. D) IV. cümlede fiilimsi grubu kullanılmıştır. E) V. cümlede bağlama grubu kullanılmıştır. E) V. cümlede sıfat tamlaması vardır. 164 Kelime Bilgisi 5. 6. Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar Unutuşun o tunç kapısını zorlar Ve ruh, atılan oklarla delik deşik İşte, doğduğun eski evdesin birden Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar 8. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur? Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Bağlama grubu A) Ünlem grubu B) Sıfat-fiil grubu B) İsim tamlaması C) İsim tamlaması C) Sıfat-fiil grubu D) Tekrar grubu D) Sıfat tamlaması E) Sıfat tamlaması E) Zarf-fiil grubu 9. Aşağıdaki dizelerin hangisinde edat grubu yoktur? C) Güzele ve yeniye doğru koşan Bu sonrasız gidişin bir yanında ESEN YAYINLARI B) Kardır yağan üstümüze geceden Yağmurlu, karanlık bir düşünceden Aşağıdaki dizelerin hangisinde bir tekrar grubu kullanılmıştır? A) Yeşil pencerenden bir gül at bana Işıklarla dolsun kalbimin içi A) Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen 7. Ebedi âşığın dönüşünü bekler Yalan yeminlerin tanığı çiçekler Artık olmayacak baharlar içinde Ey ömrün en güzel türküsü aldanış Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış Her garipsi ayak izi kar içinde Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler B) Geldim işte mevsim gibi kapına Gözlerimde bulut, saçlarımda çiy C) Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak Ben aşkımla bahar getirdim sana D) İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı Hatırlar bir gün bir camı açtığını D) Tozlu yollarından geçtiğim uzak İklimden şarkılar getirdim sana E) Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı E) Pencerenden bir gül attığın zaman Işıkla dolacak kalbimin içi Aşağıdaki dizelerin hangisinde isim tamlaması kullanılmamıştır? 10. Aşağıdaki dizelerin hangisinde bir isim tamlaması sıfat görevinde kullanılmıştır? A) Bakıp imreniyorum akınına Şehrin üstünden geçen bulutların A) Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum B) Belki gidiyorlardır yakınına Rüyamızı kuşatan hudutların B) Yolumun karanlığa saplanan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum C) Evler, ağaçlar, sular, ben ve bu an Sanki bulutlarla bir, akıyoruz C) Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar D) Onların hevesine uyaraktan Cenup ufuklarına bakıyoruz D) İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık Biri benim, biri de serseri kaldırımlar E) Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan Yer alsaydık şu bulut kervanında E) İçimde damla damla bir korku birikiyor Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler 165 Kelime Bilgisi TEST – 14 (YGS - LYS SORULARI) 1. Bilimsel bir yazı, dile getirdiği düşünce ne olursa olsun her türlü duyguyla, duygusallıkla ilgisini kesmiştir. Böylesi yazılarda bilim adamı, kendini mümkün olduğu kadar paranteze almalıdır. Bu yazılar, “Nesneler kendisi konuşuyor.” diyenleri haklı çıkarmalıdır. 3. Bu parçada geçen “kendini paranteze almak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Bu parçada geçen “zekâsına diyet yaptırmak” sözüyle sanatçılara özgü hangi özellik belirtilmek istenmiştir? A) Anlama çabası içinde olmak B) Konu dışına çıkmamak A) Düşünce ve duygu dünyasını besleyerek geliştirmeme C) Farklı görüşlere saygı duymak B) Öz eleştiri yapma alışkanlığı olmama D) Kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak C) Görüşlerini başkalarıyla paylaşmak istememe E) Özgün bir bakış açısına sahip olmak (YGS 2010) D) Başkalarını taklitten kaçınma E) Yaratıları üzerinde gerektiği ölçüde çalışmama (YGS 2010) ESEN YAYINLARI 2. Sanatta ve edebiyatta etkilenme doğaldır. Çünkü sanatçının en önemli özelliği, sürekli arayış içinde olması, kendini yeterli görmemesidir. Nitekim yazar Andre Gide, kendine yettiğini söyleyen sanatçıyı “zekâsına diyet yaptıran insan”a benzetir. Hayatta iki tür insan vardır: Birinci gruptakiler, hayata eldivenle dokunanlar; ikinci gruptakiler, hayata eldivensiz dokunanlar. Hayata eldivenle dokunanların hiç yıpranmamak gibi bir ayrıcalıkları vardır. Eldivensiz dokunmaya görün acır, yanar canınız. Ama her şeyi daha derinliğine duyumsar, daha yoğun yaşarsınız. Sanatçının bunlardan birini seçme lüksü yoktur. O, hayata eldivensiz dokunanlardandır. Bu parçada geçen “sanatçının hayata eldivensiz dokunması” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? 4. Kırk yılı aşan yazarlık çabamda ne anlatmak istemiştim? Bu, kurşun bir kütle gibi çökmüştü üstüme. Oysa yaşamım boyunca nice insanlar tanımıştım; nice bağlılıklara, vefalara, öfkelere tanık olmuştum. İnsanların iyiliklerini, ihanetlerini görmüştüm. Kalıcı bir sevginin olamayacağını öğrenmiştim. Aşk, kâğıt üzerinde güzeldi; mutlu sonlar, romanlara özgüydü. Böyle diyen yazar altı çizili sözle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? A) Ümitlendirici ortamlar yaratma A) Yazdıklarının anlaşılmamasına üzüldüğünü B) Yaşamdaki güçlükleri doğrudan anlatma B) Soruyu yanıtlamada güçlük çektiğini C) Yaşanılanları bir değerlendirmeden geçirme C) Eskiden yazdıklarını artık beğenmediğini D) Olayları düş gücüyle yeniden yaratma D) Yaşadıklarını anlatmaktan kaçındığını E) Yaşama yeni anlamlar yükleme E) Duygu dünyasına sınırlar çizdiğini (YGS 2010) (LYS 2010) 166 Kelime Bilgisi 5. Özellikleri yönünden hiçbir akım içinde yer almayan şairler var. Bunlar, kendi kuşağından olanların yazdıklarına da benzemeyen bir şiir yazıyorlar. Bir kuşak ya da gruba katılmadıkları için şiirlerinin bulutsu bir görünüşü var. Bunları yazanlar, kendilerine özgü bu şiirlerle şiirin bir mozaik olduğunu önümüzdeki birkaç yıl içinde gösterecekler. 7. Bir sanatçımız şöyle diyor: “Dergiler, edebiyatın yer altı haritasıdır.” Nitekim bu dergilerde ilk ürünleri yayımlanan genç şairlerin çoğu, bir süre sonra çalışmalarını kitaplaştırarak şairliklerinin ilk kilometre taşlarını koyarlar. Bu parçada geçen “edebiyatın yeraltı haritası olma” sözüyle, dergilerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir? Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir? A) Sanatçıları, farklı algılama kalıpları içinde düşündürme B) Gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama A) Özellikleri ve sınırları belirgin olmayan – çeşitlilik içeren B) Düş gücüne ağırlık veren – teknik açıdan kusursuz C) Duyguları devindiren – sanat değeri taşıyan D) Belirli konular üzerinde yoğunlaşan – birçok ögesi olan E) Kendinden öncekileri yadsıyan – okur duyarlığına seslenen (LYS 2010) C) Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme D) Şiiri öteki türlerin önüne geçirme ESEN YAYINLARI E) Sanatçıların birbirlerinden yararlanmasına ortam hazırlama (YGS 2011) 6. Yahya Kemal’i ve Nazım Hikmet’i ayrı tutarsak küçük mutluluklar Türk şiirine Garip döneminde bir uğrayıp geçmiştir, diyebiliriz. Biraz Ziya Osman, çok az Cahit Sıtkı... Onun dışında “Hüzün ki en çok yakışandır bize.” anlayışı egemendir. Cemal Süreya’nın, Garipçilerin izine basarak yürüdüğü kimi şiirlerinde de bu anlayışın yansımalarını görürüz. Ne var ki onun şiirlerinde genel olarak ince bir hüzün söz konusudur. 8. Bizde hâlâ halk şiiri geleneğine gereğinden fazla bağlı kalan şairler var. Bu, duyguları devindirici bir tutum değildir. Çünkü o ürünler çağdaş duyarlığı besleyecek zenginlikler taşımaz, sözü kanatlandıracak olanaklar içermez. Bu parçada geçen “izine basarak yürüme” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz? A) Herkesçe anlaşılmama A) Yeni imgeler çağrıştırmama B) Yeni biçimler arama B) Temaları günlük yaşamla sınırlı tutma C) Kalıcı olmayı amaçlama C) Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkamama D) Benzer duyguları işleme D) Bireysel yaratıcılığı önleme E) Karamsarlığı yeğleme E) Belirli biçimler içinde sıkışıp kalma (LYS 2011) (YGS 2011) 167 Kelime Bilgisi TEST – 15 (YGS - LYS SORULARI) 1. Çevremdeki her şeyi izlerim. Otobüste, yolda, vapurda, ilgimi çeken hiçbir durumu kaçırmam. Bunun gibi, dinlediğim bir şarkıdaki duygu, izlediğim bir filmdeki sahne, zihnimde imgeye dönüşebilir. Tüm bu deneyimler, birikimler, duygulanımlar sonucunda bakıyorsunuz ki sözcükler üzerinde düşünmeye, onlarla dans etmeye başlamışsınız. Hatta sözcükleri yaşıyorsunuz, dahası sözcüklerin iç evreninde bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Sözcüğün melodisi, tınısı, kâğıda dökülürken çıkardığı ses, büyük bir lezzet sunuyor. Sizin kattığınız duyguyla bambaşka bir zenginlik kazanıyor. 3. Bu parçada konuşan kişi altı çizili sözlerle, sözcüklere yönelik olarak neyi yaptığını belirtmiştir? B) Anlatımını yalnızca dilin çevrimindekilerle sınırlandırdığını C) Ses özelliklerine, anlamdan daha çok önem verdiğini D) Kullanıma yenilerini kattığını E) Duygusal boyutlu olanları sıkça kullandığını (YGS 2012) ESEN YAYINLARI A) Onların anlam katmanlarında dolaştığını Bir yazara göre çocuk beyinleri aynı tornadan çıkmış küçük kaplara benzer, bunların ancak algılarla doldurulması gerekir. İşte bu yüzden onlara masal anlatılmayacaktır. Hatta çiçek desenli halılar ya da kuşlu kelebekli tabaklarla fincanlar görmeleri de engellenecektir. Çünkü onlara göre çiçekler halılarda yetişmez; kuşlarla kelebekler, tabaklara ve fincanlara yapışıp kalmaz. Çocukların her şeyi dört işlem yoluyla değerlendirebilmeleri, yaşamları boyunca salt akıllarının buyruğuna uyarak davranmaları sağlanacaktır böylece. Birer insan değil de ileride yararlı olmaları beklenen robotlar sayılan çocuklara ancak gözle görülen, akılla kavranan olgular öğretilecektir. Yazar, bu yönteme göre yetiştirdiği çocukları bir tahta perdenin deliğinden sirk gösterilerini izlerken yakalayınca neredeyse fenalık geçirmiştir. Çünkü bu, akılla ve çarpım tablosuyla hiçbir ilişkisi olmayan, şiir okumak kadar ayıp bir eğlencedir. Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Kişisel farklılığı yok sayma B) Gerçekler dünyasıyla sınırlı kalma C) Duyguları önemsemeyip dışlama 2. Bir gün Nuruosmaniye’de bir yazar arkadaşımla karşılaştım. “Ne o beyim, romancılığa mı başladın?” dedi. Şaka etmediğini sesinden, bakışından anlamıştım. Demek benim takma adla yazmama bir şey demiyordu da kendi adımı kullanarak yazmamı ---- sayıyordu. Roman, romancıların alanıydı. Bir ozan buraya burnunu sokamazdı. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir? A) kendi borusunu çalmak B) başına dert açmak C) iş çıkarmak D) çizmeden yukarı çıkmak E) kendi göbeğini kendi kesmek (YGS 2012) 168 D) Başkalarının isteklerine göre yaşama E) Her şeyi olumsuz yönleriyle değerlendirme (YGS 2012) Kelime Bilgisi Hızla artan iletişim olanakları sayesinde bilgiye kolayca erişebiliyoruz. Bu yolla bilgi dağarcığımız zenginleşiyor. Peki, gelecekte en başarılı işleri en çok bilgi sahibi olanlar mı yapacak? Bu soruya “Elbette hayır.” diyeceğiz. Çünkü geleceğin başarılı insanları bilgice zengin olanlardan çok, şunları yapabilen kişiler arasından çıkacaktır: bilgiyi analiz etme, içinde bulunduğu koşullar I II değiştiğinde bunlara uyum sağlayabilme, küre- 5. A) İnsanın kendisine güvenerek başladığı her işte başarılı olması mümkündür. sel nitelikli konularda uzmanlarla iş birliği yapaIII bilme, çeşitli bakış açılarını göz önünde bulunIV durma ve düşüncelerini nesnel verilere dayandıV rarak açıklama. B) İnsan, her alanda kendisinden daha üstün birilerinin olabileceğini unutmamalıdır. C) Yaşamda mutlu olmak için olumsuzluklar karşısında direnmeli, önüne çıkan engelleri sabırla aşmaya çalışmalıdır. D) İnsan, yeteneklerinin sınırlarını gerçekçi bir tutumla belirlemeli, kendisini tarafsız bir gözle değerlendirmelidir. Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır? A) I, öğrendiklerini inceleyip açıklayarak sonuca bağlama B) II, karşılaştığı yeni durumlara ayak uydurabilme Bazı insanlar yapabileceklerinin farkında olmadan, sürekli bir özgüven eksikliği içinde yaşarlar. Bazıları da abartılı bir özgüvenle, hayatta her şeyi başarabileceklerine, her alanda en iyi olduklarına inandırırlar kendilerini. Oysa insan kendisine içbükey veya dışbükey aynada değil, düz aynada bakmalıdır. Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? ESEN YAYINLARI 4. E) İnsanlar, hayattaki olumsuz durumları da olumlu durumlardaki gibi olgunlukla karşılamalıdır. (YGS 2013) C) III, uluslararası alanda ortak çalışmalarda yer alma D) IV, farklı görüşleri dikkate alma E) V, karşısındakinin sezme ve kavrama yetisini geliştirme (LYS 2012) 169 Kelime Bilgisi TEST – 16 (ÖSS SORULARI) 1. I. Onunla kırk yılda bir Ankara’ya gittiğimde görüşüyoruz. II. Alışmış olmalı, yıllar yılı aynı kentte yaşadı. III. Dostlarının sayısı yıldan yıla artıyor. IV. İkisini de yıllardan beri tanırım. 4. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikilemeyi oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılamaz? A) Yalan yanlış bilgilerle doğru bir karar veremezsin. Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözler anlamca birbirine en yakındır? B) Karşıdan, güçlü kuvvetli görünüyordu. C) Mırın kırın etme de olanları anlat. D) Aradan aşağı yukarı on yıl geçti. A) I. ve II. B) I. ve III. D) II. ve III. C) I. ve IV. E) İngilizceyi şöyle böyle bilir. E) II. ve IV. 5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla birlikte verilmiştir? A) O gün şafak sökerken uyanmış, yola çıkmak üzere hazırlanmıştı. B) Şimdilik sabrediyor, zamanı gelince her şeyi ortaya dökmeyi düşünüyordu. Yukarıdaki dizelerde olduğu gibi, kimi sözler benzetme amacı gütmeden kendi anlamları dışında kullanılır. ESEN YAYINLARI 2. Marmara’da her yelken Uçar gibi neşeli Aşağıdaki dizelerin hangisinde bu örnektekine benzer bir kullanım vardır? A) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl B) Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım C) Herkes aynı sorun üzerinde düşünüyordu ama hiç kimse onu açıkça dile getirmiyordu. C) Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda D) Ona en çok duyarlık gösterdiği yönden saldırmış, onu can evinden vurmuştu. E) Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda D) Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı E) Bu duruma gerçekten çok üzülüyordu ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. 6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, cümleye “aşırı bir biçimde” anlamı katmaktadır? A) O, ehliyetini daima yanında taşır. 3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme cümleye “zorlukla” anlamı katmıştır? A) Gece gündüz demeden çalışıyordu. B) Çamurlara bata çıka yürüdük. C) Yaptığı yanlışı er geç anlayacak. D) Bu işte onun da az çok payı var. E) Olan oldu artık üzülme. 170 B) Onun böylesine ağır konuştuğunu ilk kez duyuyordum. C) Burada, çalışmalarınla ilgili bolca kaynak bulabilirsin. D) Haftada bir yayımlanan bu dergiyi sürekli almak istiyorum. E) Yanına birkaç parça giysi alıp hemen yola çıktı. Kelime Bilgisi 7. Sanatçı, yeni resimlerinde soyut ile somut ögeleri yan yana, iç içe, biçim ve renk karşıtlıklarıyla kullanarak izleyiciyi etkileyen bir anlatıma ulaşıyor. 10. Konuştuğum dil kadar, Türkçem kadar güzelsin. Bu cümlede “konuştuğum dil kadar” sözü, kendinden sonra gelen “Türkçem kadar” sözünü açıklamaktadır. Bu cümlede geçen “izleyiciyi etkilemek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir? Benzer bir açıklayıcı söz, aşağıdakilerin hangisinde vardır? A) Zıtlıkları göstermek A) Bu sorunla ilgili araştırma raporlarını, gazete ve dergileri okudum. B) Kendini yenilemek B) Söz vermişti, öteki toplantıya hazırlıklı olarak gelecek, tartışmalara kendisi de katılacaktı. C) Dikkatini çekmek D) Farklı teknikleri denemek C) Bir mart günüydü, hava soğuktu, karla karışık yağmur yağıyordu. E) Alışılmışın dışına çıkmak D) İlk tayinim doğup büyüdüğüm yöreye, Çukurova’ya çıkmıştı. E) Bayramlarda bandonun başına geçer, törenlere, etkinliklere canlılık katardı. Deneme yazmanın temel koşulu sayılan başka türlü düşünme, genellikle yazarların olgunluk çağına özgü bir niteliktir. Bu cümlede geçen “başka türlü düşünme” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir? A) Kitlelerin isteklerine yanıt verebilme B) Üstün nitelikli olduğunu yorumlarıyla kanıtlama ESEN YAYINLARI 8. C) Yeni bilgiler edinip kendini geliştirme D) Olayların ilgi çekici yönlerini görebilme E) Sıradanlıktan kurtulup özgün olabilme 9. Onun, çağının sorumluluğunu üstlenme, tanığı olma gibi, aydın sanatçıya özgü tutum ve davranışları yazın, düşün ve kültür coğrafyamızda bir meşale gibi ışıyacaktır. Bu cümlede geçen “bir meşale gibi ışıyacaktır” sözünün yerine aşağıdakilerden hangisi getirilirse cümlenin anlamı değişmez? A) yol gösterici, aydınlatıcı olacaktır B) kuşaktan kuşağa geçecektir C) gelecek kuşaklarca da hatırlanacaktır 11. Geçmişe sürekli özlem duymak, çağla beraber yürümemek, geçmişe demir atmak olur. Bu da aydın kişiye yakışmaz. Benim yazılarımda geçmiş büyük ölçüde yer tutar, ama bu, hiçbir zaman yaşadığımız günlerden kopma, geçmişe sığınma anlamında değildir. Tersine, geçmişle günümüzü birleştirerek zenginleştirmedir. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Geçmişteki güzel günleri anmak B) Geçmişin güzelliklerini bugün görememek C) Geçmişin sınırları dışına çıkmamak D) çarpıklıkların, bozuklukların düzeltilmesini sağlayacaktır D) Geçmişle günümüz arasında köprü kurmak E) yaşananları gözler önüne serecektir E) Geçmişin, geleceği etkileyeceğini yadsımak 171 Kelime Bilgisi TEST – 17 (ÖSS SORULARI) 1. Aşağıdakilerin hangisinde ikinci cümle, birinci cümlede kullanılan deyimin anlamını içermez? 3. Beş yüz sayfalık bu dev romanda, yazarın, olaylara ve durumlara hiç yama yapmadığını görürüz. A) İş inada binmeseydi böyle çalışmazdı. Onun kendisine yardımcı olacağını, güçlük çıkarmayacağını anlamıştı. Bu cümlede geçen “yama yapmamak” sözüyle belirtilmek istenen aşağıdakilerden hangisidir? B) O her işten yüzünün akıyla çıkmıştır. Bu işi de eksiksiz olarak ve başarıyla tamamladı. A) Sözü uzatmaktan kaçınmak C) Sen hiç merak etme, o işini bilir. O, nereden, nasıl yarar sağlanacağını çok iyi hesaplar. D) Yaşanılanları olduğu gibi yansıtmak B) Anlatıma kendini katmamak C) Açık ve anlaşılır bir dil kullanmak E) Farklı anlatım biçimlerinden yararlanmamak D) Sonunda o da işin içinden sıyrıldı. Bu karışık işten kendini kurtardı. ESEN YAYINLARI E) Canını dişine takıp işini bitirmeye çalıştı. Verilen görevi başarmak için her türlü tehlike ve sıkıntıyı göze aldı. 4. 2. Her ortamda özeleştirisini yapmaktan çekinmeI yen, kusurlarını ve yanlışlarını hiç gizlemeden II III dile getiren, yalancılıktan ve vurdumduymazlıktan IV V nefret eden bir arkadaşımızdı. Yaşadıkları dönemde yeterince tanınmamış bazı ozan ve yazarlar vardır. Bunlar çamurlu bir su birikintisine bembeyaz, ışıl ışıl çakıl taşları atarlar; ancak bu taşlar, zamanında pek fark edilmez. Bir gün gelir, o çamurlu sular durulur ve o güzel çakıl taşları gün ışığına çıkar. Bu parçada geçen “çamurlu bir su birikintisi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Gerçek sanat ürünlerinin ayrımına varılamadığı ortam B) Sanatın, yaşamı güzelleştirme işlevi C) Sanatçıların ürün vermede karşılaştığı güçlükler Yukarıdaki cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisinde “eksik, noksan” anlamı vardır? D) Sanatla ilgilenen, yaşamını sanatla kazanan kişilerin azlığı A) I. E) Sanatçılara yöneltilen olumsuz eleştiriler 172 B) II. C) III. D) IV. E) V. Kelime Bilgisi 5. Olaylara bir de bu gözle bakmalısın. 7. Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam, aşağıdakilerin hangisinde vardır? A) Sorunlara bu anlayışla yaklaştığın sürece başarılı olamazsın. Bir eleştirmenimizin 1974 yılında yaptığı değerlendirmeye katılmamak elde değil. Çünkü bu dipdiri ve sağlam öykü beni de çok etkiledi. Bu öykü gerçek anlamıyla çağdaş bir klasik. Bu parçada “çağdaş bir klasik” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? B) Amacına ulaşabilmek için çalışmalarını bu noktada yoğunlaştırmalısın. A) Oluşturulduğu dönemin dil anlayışına uygun olmakla birlikte eski ürünlerden de etkilenen C) Bu gidişle okulu ancak önümüzdeki yıl bitirebilir. B) Oluşturulduğu dönemin havasını yansıttığı gibi değerini de hiçbir zaman yitirmeyecek olan D) Bu böyle sürüp giderse onu uyarmak zorunda kalacağız. C) Güncel olayları ayrıntılarıyla yansıtacak biçimde, sağlam bir teknikle oluşturulan E) Bu ayrıntıları gözden kaçırmazsan sonuca ulaşırsın. D) Bazı yenilikler getiren ve okuyucuyu duygulandıracak özellikler içeren ESEN YAYINLARI E) Okurun ilgisini canlı tutan ve gelecekte de okuyucu bulabileceği düşünülen 6. Bir sözcüğü ötekinin yanına öylesine getireceksin ki yaratacağın güzellikle okuyucunun yüreğindeki teli titretecek, onu gerçekler dünyasından düşler dünyasına taşıyacaksın. Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır? 8. Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden, sürekli okumalıyız. Okurken bir yandan, daha önce okuduklarımızdan belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu, kiri temizlemeli, bir yandan da bu izi derinleştirmeye çalışmalıyız. Bu parçada geçen “belleğimizde kalan izin üze- A) Bu tabloya her bakışında onda yeni ve değişik yönler bulurdu. rini örten tozu, kiri temizlemek” sözüyle anlatıl- B) Çocukluğunda yaşadığı bu ilginç olayı sık sık anlatırdı. A) Edinilmiş bilgilerin önemini anlamak C) Bu öyküyü okurken uzun süredir gidemediği köyünü anımsamıştı. D) Roman kişilerinin birbirine kavuşması onu çok etkilemiş, duygulandırmıştı. mak istenen, aşağıdakilerden hangisidir? B) Doğruyu yanlıştan ayırmak C) Gereksiz bilgilerle oyalanmamak D) Unutulmaya yüz tutmuş bilgileri anımsamak E) Yeniliklere açık olmaktan kaçınmamak E) Bu sıkıntılı yolculuğun bir an önce bitmesini istiyordu. 173 Kelime Bilgisi TEST – 18 (ÖSS SORULARI) 1. Maviyle yeşilin kucak kucağa olduğu Kanlıca, hep kıpır kıpır, hep hayat dolu ve hep kendi gibi kalmak istiyor. 3. Bu cümlede geçen “kendi gibi kalmayı istemek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Sözünü dinletmeyi sever, bunu başaramadığında sinirlenip hırçınlaşırdı. Bunun için, hemen her zaman, hem çevresindekilerin kendisine, hem de kendisinin çevresindekilere karşı davranışlarında ipleri kendi istediği gerginlikte tutmayı başarırdı. Yukarıda geçen “ipleri kendi istediği gerginlikte tutmayı başarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Sahip olduğu özellikleri koruma çabası içinde olmak B) Önemli bir yer olduğunu kanıtlamaya çabalamak A) Çevresindekilere, kendi görüşlerinin doğruluğunu kanıtlamak C) Benzerlerinden farklı olmaya çalışmak B) İsteklerinin gerçekleşmesi için her yola başvurmak D) En iyi biçimde tanıtılmayı istemek E) Canlılığını çevresine hissettirmek C) Her konuda kendisini bilgili ve yeterli görmek D) İnsanlarla olan ilişkilerini, kendi ölçütlerine göre yönlendirmek ESEN YAYINLARI E) Kendini, olduğundan daha güçlü göstermeye çalışmak 2. Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki dolaplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yerlerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? “Canını kurtarmışsın, yetmez mi?” demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar. Bu parçada geçen “içinden bir şeyler kopmak” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir? A) Birdenbire aşırı heyecana kapılmak B) Bedensel bir acı duymak C) Yapabileceği bir şeyi yapamaz hale gelmek D) İstediği gibi davranamadığı için rahatsız olmak E) Bir olay karşısında derin bir üzüntü duymak 174 4. Zaman zaman anılarla yaşamak güzeldir; eğer bu anılar yaşanılan günü renklendiriyorsa bir başka mutluluk verir insana. Bu cümlede geçen “anıların yaşanılan günü renklendirmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Eski günlere özlem duyulması B) Dünün yargılanıp değerlendirilmesi C) Geçmişin, içinde bulunulan zamanı güzelleştirmesi D) Yaşananların, karşılaşılan güçlükleri yenmede etkili olması E) Eski günlerin daha anlamlı olduğunun düşünülmesi Kelime Bilgisi 5. Bu şairimiz, sanat yaşamında gelmiş geçmiş, eski yeni bütün şiir akımlarından, biçim denemelerinden, tekniklerden ustaca yararlanmasını bilmişti. Yararlandığı kaynaklardan aldığı imgeleri, kendi şiir tezgâhında yeniden dokumuş; onlara, kendi boyasını vurmuştu. 7. Bu parçada geçen “yararlandığı kaynaklardan aldığı imgeleri, kendi şiir tezgâhında yeniden dokuyarak onlara, kendi boyasını vurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Bu parçada, “kabuğunu kırmamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Eskiden yazılmış yapıtların değerini ortaya çıkarmak için uğraşmamak B) Doğruluğu, yanlışlığı kişiye göre değişen düşünceleri eleştirmemek A) Okurun dünyasını düşünsel ve sanatsal yönden zenginleştirmek C) Doğruluğu benimsenmiş yargıları tekrar ele alıp değerlendirmemek B) Bugüne değin yazdıklarıyla yetinmeyip sürekli yenilikler aramak D) Tartışılmış konularla ilgili görüşlerini açıklamaktan kaçınmamak C) Kimi yapıtlardaki eksiklikleri, kendi yapıtlarında gidermeye çalışmak E) Tabu olarak bilinen düşünceleri tartışırken belirlenmiş sınırlar içinde kalmamak 6. Bir yazının tadı, sözcükleri giydirmekte, koşturmakta, sıçratmakta ve onlara diz çöktürmekte gizlidir. Her sanatçı sözcüklere diz çöktürebilir mi? Üstesinden kolayca gelinecek bir iş değildir bu. Öncelikle, o dilin bütün girdisini çıktısını çok iyi bilmeyi gerektirir. Dilin olanak ve yeteneklerini tanımayan bir sanatçının önünde diz çökmez sözcükler. ESEN YAYINLARI D) Okurların, yapıtlardan daha çok tat almalarını sağlamak E) Başkalarından aldıklarını, kişisel ve özgün bir biçime dönüştürmek Eleştiri alanında önemli eksikliklerimizden biri de eskiyi, içinde bulunulan dönemin koşulları içinde araştırmamak. “Doğru” diye bellediğimiz birtakım kavramların, çıkarımların kabuğunu kırmamak. Bunları yeni terimlerin bağlamı içinde incelememek. 8. Bu romanında yazar, İstanbul sokaklarının artık tarihe karışmış o eski görünümlerini şiirli bir dille yeniden kuruyor. Kahramanlarına sıcak bir sevgiyle, onların insani yanlarını araştırarak yaklaşıyor. Onları derinlemesine kavramaya çalışıyor; aralarındaki farkları ortaya koyuyor. Daha doğrusu kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalıyor. Bu parçada, “sanatçının sözcüklere diz çöktürmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Bu parçada, “kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Sözdizimi bakımından özensiz cümleler arasında sıkışıp kalmamak A) Günümüzde sayıları iyice azalmış insan tiplerini anlatmak B) Sözcük seçimiyle, her yapıtına farklı bir boyut kazandırmak B) İnsanların gizli kalmış ayırıcı özelliklerini bulup göstermeyi başarmak C) Sözcükler üzerinde fazla durmadan üretken olmaya çalışmak C) Kişilerin ortak özelliklerini belirlemeye çalışmak D) Okurun dil duyarlığını geliştiren yapıtlar ortaya koymak D) Kahramanları, insanı yücelten bir tutumla oluşturmak E) Sözcüklerin gündelik kullanımlarıyla yetinmeyip onlara yeni ve özgün anlamlar yüklemek E) Yaratacağı tipleri sorunlu insanlar arasından seçmek 175 Kelime Bilgisi TEST – 19 (ÖSS SORULARI) 1. Ardahan Kalesi’nin yanı başındaki bu eski mahalle, kentin tarihsel çekirdeğini oluşturuyor. 4. Bu cümledeki “kentin tarihsel çekirdeğini oluşturmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Güzelliğiyle herkesi etkilemek B) Örnek bir mimarlık ürünü olmak C) Yeniliğinden hiçbir şey yitirmemek Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? D) Çok amaçlı bir nitelik taşımak E) Geçmişe kaynaklık etmek A) Bazı yazarları kişisel özellikleriyle tanımanın, onların yapıtlarından duyulan hazzı azaltması Bu ozanımız, çevresini kuşatan varlıkların ayırıcı ve belirleyici özelliklerini inceden inceye algılıyor; bir bakıma şiirini, yüreğinden çok, gözleriyle yazıyor. Bu cümledeki “şiirini, yüreğinden çok, gözleriyle yazmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Görsel ögeleri ön plana çıkarmak B) Sanatçıları gerçek yönleriyle tanıyamamanın okurları onlardan uzaklaştırması C) Yaşamdan kopuk bir yazarın, yapıtlarıyla okur üzerinde olumsuz izlenimler yaratması ESEN YAYINLARI 2. Neredeyse elli yıldır sanat çevreleriyle içli dışlıyım. Nice yazar tanıdım. Kimileri düş kırıklığına uğratmadı beni. Kimilerini ise tanıdığıma tanıyacağıma pişman oldum. Birçok ünlü yazar için: “Keşke hiç karşılaşmasaydım onunla; köşemde oturup güzel güzel kitaplarını okusaydım.” diye düşündüm. Ne yalan söyleyeyim, o yazarların kitaplarını okumaktan aldığım tat, kişiliklerinin karaltısıyla gölgelendi. D) Kendini yapıtlarında gizleyen sanatçıların, güç okunması E) Yazarların yaşamlarıyla yapıtlarının belirli yönlerden örtüşmesi B) Belli bir iletiye yer vermekten kaçınmak C) Belirli temaları kullanmak D) Soyutlamalara başvurmak E) Yaşananlardan yola çıkmak 3. Bir yazınsal yaratının değeri, ne anlattığından çok, nasıl anlattığıyla ölçülür; bu da dilin anlatım olanaklarını ustaca kullanmaya, el değmemiş bölgelerinden yeni tatlar devşirmeye bağlıdır. Bu cümledeki “dilin el değmemiş bölgelerinden yeni tatlar devşirmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Okuru şaşırtan, çarpıcı ürünler ortaya koymak B) Artık unutulmuş olan özellikleri canlandırmak 5. Bir yazar şöyle diyor: “Sözcüklerin dediğini anlıyorum, bütün özelliklerini biliyorum, hepsinin tadına varıyorum; ama onları yan yana getirirken yeni çağrışımlar yaratamıyorum.” Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Çok kullanılan sözcükleri yeğlememek B) Birbirinden kolayca ayıramamak C) Daha önce denenmemiş anlatım biçimleri oluşturmak C) Yerleşik kullanımların dışına çıkamamak D) Belirli bir kesimin beğenisine seslenmek D) Aralarında anlam ilişkisi kuramamak E) Yerleşik sözcükleri kullanmaktan kaçınmak E) Yapıtın içeriğine göre biçimlendirememek 176 Kelime Bilgisi 6. Okuduğumuz romanlar, öyküler yazınsallığın toprağında üretilmiş uydurmacalardır bir bakıma. Ne var ki okuma eyleminin doğasından gelen bir yönlendirmeyle unutuyoruz bunu. Okurken, içinde bulunduğumuz ortamdan kopuyor, yazınsal ürünlerin bize sunduğu dünyayı gerçek yaşamın üstüne çıkarıyoruz. 8. Bu son kitabında yazar, bilerek açmadığı ama aralık bıraktığı kapılardan geçmeyi okurlarına bırakıyor. Bu cümledeki yazarın, kapıları bilerek açmayıp aralık bırakması sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Her şeyi söylememe Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? B) İçeriği zenginleştirme C) Uygun sözcükler seçememe A) Yansıtılan çirkinlikleri görmekten kaçınma D) Anlatımda tekdüzeliğe düşme B) Asıl gerçeğin okuduklarımız olduğuna inanma E) Okura deneyimlerini kullandırma C) Anlatılanları düş gücüyle sınırlandırma D) Yaşamı değişik boyutlarıyla algılama 9. ESEN YAYINLARI E) Olayları, olguları kişisel ölçütlerle değerlendirme Bir şair düşünün, ölümünden sonraki yaşı, gerçek yaşının çok üzerinde. Bu durum yalnızca şairler için değil, öteki sanatçılar için de böyledir. Gerçek yaşları kaç olursa olsun, ölüm sonrası yaşlarındaki sayı büyüdükçe sanatçılar da büyür, ölümsüzleşir. Bu parçadaki ölüm sonrası yaşlarındaki sayı büyüdükçe sanatçıların büyüyüp ölümsüzleşmesi sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Belirli kesimlerce beğenilme B) Adına törenler düzenlenme C) Taklit edilme D) Ödüllendirilme E) Kalıcı olma 7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı düşünce değişik sözlerle yinelenmiştir? A) Seçilen konular ve bunların işleniş biçimi, yazınsal türlere göre değişir. 10. Bir yazar için hiç kimseye benzememek bir amaçtır fakat bunun, yazdıklarının hiçbir şeye benzememesi gibi bir sakıncası vardır. B) Bu şiirlerin bir bölümü yazıldığı günlerin sınırını aşamamış, yaşarlığını koruyamamıştır. Bu cümledeki altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse cümlenin anlamı değişmez? C) Şimdi de yaratma sürecinin bir başka yönü, konunun algılanış biçimi tartışılmalıdır. A) ilgi çekmek – yeterince anlaşılmaması D) Konuşma sırasında, sözcük seçimiyle, ses tonuyla anlam değişiklikleri oluşturulabilir. E) Romanda, kişinin doğup büyüdüğü toprakları unutması, oralardan kopuş nedenleri uzun uzun anlatılmaktadır. B) kendini kanıtlamak – güvenilir olması C) özgün olmak – niteliksiz olması D) sözcüklerle savaşmak – değersiz görülmesi E) değişiklik yapmak – kimilerince beğenilmemesi 177 Kelime Bilgisi 11. Sokaktaki herkesti, her şeydi o: kediler, köpekler, topal martılar, âşıklar dahil herkes. Biricikliğini herkesleştirerek kurmuştu öykülerini. Kendini, anlattıklarıyla özdeşleştirdi. O çakır gözler, kimsenin görüp algılayamadığı gerçekleri gördü, başkalarının yazamadığı şeyleri yazdı. 13. O yönetmenle çalışmak son derece zevkliydi. O da oynamamaktan yana olan bir yönetmen. Bu yalın ve doğal tarz, benim oyunculuk anlayışıma çok uygun. Birlikte iyi çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum. Bu parçadaki altı çizili sözle, oyunculuk konusunda anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? Bu parçadaki altı çizili sözle, yazarın hangi özelliği belirtilmek istenmiştir? A) Konularını etkileyici olaylardan çıkarma B) Edebiyatta, öyküleriyle kalıcılık kazanma A) Canlandırılacak karakterlere çok iyi hazırlanmak C) Dil ve anlatımıyla öteki öykücülerden ayrılma B) Yönetmenin söylediklerinin dışına çıkmamak D) Seçtiği varlıkların dünyasını onların kalıbına girerek kendine özgü biçimde anlatma C) Zaman içinde deneyim kazanmak D) Başka sanatçıların oynama biçimine öykünmemek E) Öykülerinin kahramanlarını çevresindeki belirli varlıklarla sınırlı tutma ESEN YAYINLARI E) Rollerini, yapaylıktan kaçınarak, yaşıyormuş gibi canlandırmak 12. Her iyi öykü, kendinden sonrakilere aşmaları gereken bir çıta bırakır. Bu nedenle bir yazar, kendinden önce yapılan yolculukları hesaba katmadan yola çıkma yanlışına düşmemelidir. Böyle yaparsa hedefine asla ulaşamaz. Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Yaşadığı dönemin havasını yapıtlarında yansıtamama B) Geleceğe kalma düşüncesi taşımama C) Var olan yazınsal birikimden yararlanmama D) Yazarken, okurların beğenisini ölçü almama E) Değişik nitelikli konular işlememe 178 14. Dost canlısı, sevgi dolu, nitelikli bir insandı. Dünyaya hep yüreğinin penceresinden baktı. Yardıma ihtiyaç duyduğu en güç günlerinde, en çok güvendiği kişileri yanında görmediğinde bile onları sevmekten, bağışlamaktan kaçınmadı. Kırgınlıkların nedenini kendinde aramayı yeğledi. Bu parçada geçen “dünyaya hep yüreğinin penceresinden bakma” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Olayları, durumları duygularına göre değerlendirme B) Çevresindekileri üzmekten kaçınma C) Yaşananları değişik yönleriyle düşünme D) Yakınlarının mutluluğunu isteme E) Kendi düşüncelerinin doğruluğuna inanma Kelime Bilgisi HATIRLATMA - PEKİŞTİRME KELİMEDE YAPI Dil bilgisinin, kelimelerin yapısını, türeme yollarını ve çekim biçimlerini inceleyen koluna biçim bilgisi (morfoloji) denir. Yapım eki, çekim eki, basit kelime, türemiş kelime, birleşik kelime gibi konuları inceleyen biçim bilgisinin temeli “kök” ve “ek” kavramlarına dayanır. O zaman başından aşkındı derdi Mermeri oyardı, taşı delerdi Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi Faruk Nafiz Çamlıbel Kelimenin, her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı en küçük parçasına kök, kelimelere eklenerek onların cümledeki görevlerini belirten ya da onlara değişik anlam ilgileri katarak yeni kelimeler oluşmasını sağlayan ses ya da ses birliklerine ise ek denir. Bu iki kavram arasındaki farkları belirginleştirmek için birkaç örnek verelim: ➤ Avukatlık kelimesindeki anlamlı en küçük parça avdır. Fakat “avukatlık” kelimesinin kökü “av” değildir. Çünkü bir kelimenin köküyle çeşitli ekler aldıktan sonraki durumu arasında, ilk bakışta anlaşılmasa bile, mutlaka bir anlam ilgisinin olması gerekir. Oysa hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı uğraş edinenlerin mesleği olan “avukatlık” ile karada veya denizde evcil olmayan hayvanları vurma, yakalama işi anlamındaki “av” kelimeleri arasında herhangi bir anlam ilgisi yoktur. O hâlde “avukatlık” kelimesinin kökü “av” değil “avukat”tır. A. Yoksa bir bir yıldızlar düşecek Eğer şairsem beni tanırsan Yağmurdan korktuğumu bilirsen Attilâ İlhan ESEN YAYINLARI ➤ Sevgililer kelimesinin her türlü ek çıkarıldıktan sonra (sevgililer ➞ sevgili ➞ sevgi ➞ sev) kalan anlamlı en küçük parçası sevdir. O hâlde sev-, bu kelimenin kökü; “-gi, -li, -ler” de çeşitli görevleri olan eklerdir. Elimden tut yoksa düşeceğim ÖRNEK SORU (ÖSS – 1990) Ağaçların çiçeklenip ekinlerin büyümeye başladığı I II III günlerde köyüne gider, çocukluk günlerini sanki IV V yeniden yaşardı. Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü bakımından diğerlerinden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: KÖK ÇEŞİTLERİ Dil bilgisinde kökler, isim ve fiil kökleri olmak üzere iki ana başlık altında incelenir. Aşağıdaki dizelerde bazı kelimelerin kökleri gösterilmiştir. Birinci dörtlüktekiler isim, ikinci dörtlüktekiler fiil köküdür. 181 Kelime Bilgisi 3. Doğadaki seslerin taklidiyle oluşan yansıma kelimelerin kökleri de isim kökü kabul edilir: 1. Bilindiği gibi genel bir kural olarak UYARI bir kelimenin köküne “-mak, -mek” mastar ekleri getirildiğinde anlamlı bir kelime oluşu- ➤ Döne döne ardın sıra melerim. yorsa o kökün fiil kökü, oluşmuyorsa isim kökü oldu- ➤ Bu patlama herkesi korkutmuştu. ğu kabul edilir. Bu kural temelde doğru olmakla birlikte sesteş kelimelerde yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Söz gelimi ÖRNEK SORU (ÖSS – 1999) ➤ “Bu gazetenin verdiği ekin büyük bölümü, Çayönü kazısında ortaya çıkarılan buluntular I II insanlığın, avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik yaşama III geçiş aşamasını göstermektedir. IV V magazin haberlerine ayrılmış.” cümlesindeki ekin kelimesinin kökü olan ek, “bir gazete ya da derginin ücretsiz olarak verdiği ilave” anlamındadır ve isim köküdür. Yukarıdaki soruda geçen ekinlerin kelimesinin kökü ise fiildir. 2. Hem isim hem de fiil kökü olarak kullanı- Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü yönünden öbürlerinden farklıdır? labilen ve aralarında çok yakın anlam ilgisi bulunan köklere ortak kök (kökteş kelime) denir. Bu A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. tür kelimeler eş sesli kelimelerle karıştırılmamalıdır. Eş sesli kelimelerde yalnızca seslerin benzerekşi, eski, güven vb.) hem seslerin hem de anlamların benzerliği söz konusudur. ➤ Benim ona hiç güvenim kalmadı. itimat ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI liği söz konusuyken kökteş kelimelerde (boya, tat, (isim kökü) ortak kök (kökteş kelime) ➤ O, eskiden sana çok güvenirdi. itimat etmek (fiil kökü) ➤ Biz her yaz Antalya’ya gideriz. isim kökü sesteş kelime ➤ Söylediklerimi yaz ki sonra unutmayasın. fiil kökü Aslında bir kelime aynı anda hem isim hem de fiil karakteri göstermez. Ortak kök olarak kabul edilen kelimeler de sesteş (eş sesli) kelimeler de cümledeki kullanımlarına bağlı olarak ya isim ya da fiil kökü olarak kullanılır. 182 ÖRNEK SORU Akdeniz’e dönüyorum, güz kuşlarının I Kanat vuruşlarına adımlarımı ayarlayarak II III Akdeniz’e dönüyorum, dumanlı bir kentin IV İrin püskürten bacalarını yüreğimden kazıyarak V Bu dörtlükteki numaralanmış sözcüklerden hangisinin kökü sözcük türü bakımından öbürlerinden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. Kelime Bilgisi ÇÖZÜM: Çekim ekleri, kelimeleri çeşitli anlam ilgileriyle birbirine bağlayarak kelime grupları ve cümleler oluşturur. Aşağıdaki örneklerde hiçbir çekim eki kullanılmamıştır. Bu durum, kelimelerin birbirine bağlanamamasına ve cümlelerdeki anlamın açık biçimde ortaya çıkmamasına neden olmuştur: ➤ Bu yemek lezzet hiçbir yer yok ➤ Siz davranış herkes örnek ol ➤ Bura hava soğuk, insanlar sıcakkanlı Bu örneklerdeki kelimeler çekim ekleriyle birbirine bağlandıklarında anlamlı cümleler oluşur: ÖRNEK SORU Topraklarımızdaki kültürlerin günümüz uygarlığının ➤ Bu yemek-ler-in lezzet-i hiçbir yer-de yoktur. gelişmesine yaptığı katkı, diğerleriyle karşılaştırılaI II III mayacak kadar büyük ve önemlidir. IV V ➤ Siz-in davranış-lar-ınız herkes-e örnek oluyor. ➤ Bura-nın sıcakkanlı-dır. A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI Bu cümledeki altı çizili kelimelerden hangisinin kökü kelime türü yönünden ötekilerden farklıdır? hava-sı soğuk-tur, insanlar-ı Yapım ekleriyle çekim ekleri arasındaki farkı belirginleştirmek için şöyle bir örnek verebiliriz: ➤ “Kalemlerimi kalemliğime yerleştirdim.” cümlesindeki “kalemlerimi” kelimesinde birden çok çekim eki vardır. Bu eklerden hiçbiri yeni bir kelime oluşturmamış; kelimeye çokluk (-ler), iyelik (-im) ve hâl (-i) ilgilerini katarak “kalem” kelimesinin cümle içinde diğer kelimelerle bir arada kullanılmasını sağlamıştır. ➤ Kalemliğime kelimesinde hem yapım hem de çekim ekleri kullanılmıştır. “Kalem” kelimesine gelen “-lik” eki, kelimenin anlamını değiştirdiği, yeni bir kelime oluşturduğu için yapım ekidir. “-(i)m” ve “-e” ise kelimenin anlamını değiştirmeyip ona iyelik (sahiplik) ve hâl (yönelme hâli) ilgilerini katan, bu kelimenin cümledeki diğer kelimelerle bir arada kullanılmasını sağlayan çekim ekleridir. B. EK ÇEŞİTLERİ Türkçede ekler temel işlevleri bakımından ikiye ayrılır: Çekim ekleri, yapım ekleri. Çekim ekleri, kelimelerin anlamlarını ve türlerini değiştirmeyip onların cümlede belli görevlerde kullanılmalarını sağlayan eklerdir. Yapım ekleri ise kelimelerin anlamlarını ve türlerini değiştiren eklerdir. ➤ Yerleştirdim kelimesinde de yapım ve çekim ekleri bir arada kullanılmıştır: “Yer” kelimesine gelen “-leş” eki isimden fiil; “yerleş-” fiiline gelen “-tir” eki ise fiilden fiil türetmiştir. Bu üç kelimenin (yer, yerleş, yerleştir) anlamları birbirinden farklıdır. Yani “-leş” ve “-tir”, yapım ekidir. “Yerleştir-” kelimesine gelen “-di” ve “-m” ekleri, kelimenin anlamını değiştirmemiş, bu kelimeye zaman ve şahıs ilgileri katmıştır. Bunlar, çekim ekidir. 183 Kelime Bilgisi Çekim Ekleri Çekim ekleri, isim çekim ekleri ve fiil çekim ekleri olmak üzere iki ana başlık altında incelenir. ‹S‹M ÇEK‹M EKLER‹ Hâl (durum) ekleri Belirtme hâli ‹yelik ekleri Tekil -›, -i, -u, -ü Yönelme hâli -a, -e Ço¤ul 1. kifli -m; -›m, im, um, üm -m›z, -miz, muz, müz; -(›)m›z, -(i)miz, -(u)muz, -(ü)müz Bulunma hâli -da, -de Ayr›lma hâli -dan, -den 2. kifli -n; -›n, -in, -un, -ün -n›z, -niz, -nuz, -nüz; -(›)n›z, -(i)niz, -(u)nuz, -(ü)nüz ‹lgi hâli -im; -›n, -in, -un, -ün Eflitlik hâli -ca, -ce -›, -i, -u, -ü; 3. kifli -(s)›, -(s)i, -(s)u, -(s)ü -lar›, -leri Çokluk eki Vas›ta eki -lar, -ler -la, -le Belirtme hâli eki İlgi hâli eki (tamlayan eki) ➤ Unutup birden zamanı ve yeri ➤ Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Onunla bir günü kutluyorum coşarak Dante gibi ortasındayız ömrün Edip Cansever Cahit Sıtkı Tarancı Eşitlik hâli eki ➤ Haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne ➤ Hep şiirdir sığındığım Bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak İsmet Özel Bulunma hâli eki ➤ O yıllar savaş yıllarıydı geceleri karartma Gündüzleri fırın önlerinde birikirdi halk Sezai Karakoç ESEN YAYINLARI Yönelme hâli eki Esip köpürdüğüm dağlarca nehirlerce S. Sergen Çokluk eki ➤ Salonlar, piyasalar, sanat sevicileri Derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni Yakanda bir amonyak çiçeği Can Yücel Ayrılma hâli eki ➤ Aşkın beni düşünceye daldırır O yâr benden muhabbeti kaldırır Vasıta eki Azrail’e tatlı canım aldırır ➤ Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak Yâr senin elinden çektiğim yeter Hüseyin Çırakman 184 Ben aşkımla bahar getirdim sana Ahmet Muhip Dıranas Kelime Bilgisi İyelik ekleri İsimlere şahıs kavramı katan, geldiği ismin kime, neye ait olduğunu bildiren eklere iyelik eki denir. Bu ekler, isim tamlamalarında “tamlanan eki” olarak da görev alır: ➤ Bir şey var aramızda UYARI Senin bakışından belli Nahit Ulvi Akgün ➤ Garip gönlüm durmaz oldu ➤ teyze-m ➤ teyze-n ➤ teyze-s-i ➤ teyze-miz ➤ teyze-niz ➤ teyze-leri Gözüm ırak görmez oldu Meslekî F‹‹L ÇEK‹M EKLER‹ Kip ekleri Ek fiil Hikâye birleflik zaman Görülen geçmifl zaman Ö¤renilen geçmifl zaman -m›fl, -mifl, -mufl, -müfl -d›, -di, -du, -dü Görülen geçmifl zaman -d›, -di, -du, -dü fiimdiki zaman -yor; -makta, -mekte -m›fl, -mifl, Ö¤renilen geçmifl zaman -mufl, -müfl Gelecek zaman -acak, -ecek fiart birleflik zaman Genifl zaman -r, -ar, -er fiart kipi Gereklilik kipi -mal›, -meli Dilek-flart kipi -sa, -se ‹stek kipi -a, -e Emir kipi Emir kipinde kip ekleriyle flah›s ekleri (üçüncü tip) kaynaflm›flt›r. Rivayet birleflik zaman -sa, -se Genifl zaman -›m, -im, -um, -üm, -s›n, -sin, -sun, -sün, -d›r, -dir, -dur, -dür Ek fiilin genifl zaman kipinde kip ekleriyle flah›s ekleri (birinci tip) kaynaflm›flt›r. -›z, -iz, -uz, -üz, -s›n›z, -siniz, -sunuz, -sünüz, -(d›r)lar, -(dir)ler, -(dur)lar, -(dür)ler fiah›s (kifli) ekleri Birinci tip flah›s ekleri Kullan›ld›¤› kipler: Ö¤renilen geçmifl zaman, flimdiki zaman, gelecek zaman, genifl zaman, gereklilik kipi, istek kipi ‹kinci tip flah›s ekleri Üçüncü tip flah›s ekleri Kullan›ld›¤› kipler: Görülen geçmifl zaman, dilek-flart kipi Bu ekler sadece emir kipinde kullan›lmaktad›r. Tekil Tekil Tekil 1. kifli -›m, -im, -um, -üm 1. kifli -m 1. kifli emir kipinin 1. tekil kifli çekimi yoktur. 2. kifli -s›n, -sin, -sun, -sün 2. kifli -n 2. kifli --- 3. kifli --- 3. kifli --- 3. kifli -s›n, -sin, -sun, -sün Ço¤ul 1. kifli -›z, -iz, -uz, -üz 2. kifli -s›n›z, -siniz, -sunuz, -sünüz 3. kifli -lar, -ler Ço¤ul 1. kifli -k 2. kifli -n›z, -niz, -nuz, -nüz 3. kifli -lar, -ler Ço¤ul emir kipinin 1. ço¤ul 1. kifli kifli çekimi yoktur. -›n, -in, -un, -ün; -›n›z, -iniz, -unuz, -ünüz -s›nlar, -sinler, 3. kifli -sunlar, -sünler 2. kifli 185 Kelime Bilgisi Kip ekleri İyelik ekleri isimlere, şahıs ekleri fiillere gelir. İyelik eki, ismin kime, neye ait olduğunu; şahıs eki, fiili kimin gerçekleştirdiğini bildirir. UYARI ➤ Tütünsüz, uykusuz kaldım Terk etmedi sevdan beni Ahmed Arif ÖRNEK SORU (ÖSS – 1998) ➤ Bir gün elbet bu ayrılık bitecek Bu küçük kasaba geniş ve derin bir vadinin içinde I kurulmuştu. Dik, kayalık tepenin üstündeki çok Mevsimin son zamanı yaklaşıyor ➤ Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar Tarihe karıştı eski sevdalar Faruk Nafiz Çamlıbel ➤ İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına ESEN YAYINLARI Hüseyin Siret Özsever eskilerden kalma kalesi, görkemiyle etkiliyordu II III insanı. Alçacık damlı dükkânların bulunduğu tarihi IV V çarşısı da birçok yönden görülmeye değerdi. Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, bir varlığın neye ait olduğunu belirten ek almıştır? A) I. Ataol Behramoğlu B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: Şahıs (Kişi) ekleri ➤ O rüzgâr nerde olursak olalım Ana eli gibi her zaman yanımızda İlhan Berk Yapım Ekleri A. İsimden isim yapan ekler: Bu ekler kök ya da gövde (bir kelimenin yapım eki almış biçimi) durumundaki isim soylu kelimelere gelerek yeni isim, sıfat ve zarflar türetir: ➤ -ca ➞ Türk-çe, sondan eklemeli bir dildir. ➤ -cil ➞ ➤ -cık ➞ ➤ -daş ➞ ➤ -ak ➞ ➤ -il ➞ ➤ -mser ➞ ➤ -msi ➞ ➤ -lık ➞ ➤ -sı ➞ ➤ -sız ➞ B. İsimden fiil yapan ekler: İsim soylu kelimelere gelen bu ekler, herhangi bir kipte çekimlenmeye uygun fiiller türetir. Söz gelimi “Büyük kardeşler, küçükleri gözetir.” cümlesindeki “gözetir” kelimesi “göz”den türetilmiştir. “Göz” kelimesi “-mak, -mek” mastar ekini alamayan bir isimdir. Bu kelime “-et” ekini aldığında bir fiile dönüşür ve mastar ekini alabilecek duruma gelir: gözet-mek ➤ -sızın ➞ Aşağıda gösterilen ekler de isimden fiil türetmiştir: ➤ -leyin ➞ ➤ -da ➞ Işıl-da-yan yıldızlara bakıyorduk. ➤ -lı ➞ ➤ -e ➞ Bu kelime, bir isimden tür-e-miştir. 186 Kelime Bilgisi ➤ -el ➞ Aşağıda gösterilen ekler de fiilden fiil türetmiştir: ➤ -ar ➞ ➤ -tar ➞ Bana ak-tar-ılan bilgi yanlışmış. ➤ -ik ➞ ➤ -a ➞ Kulaklarınıza pamuk tık-a-yın. ➤ -la ➞ ➤ -ala ➞ ➤ -lan ➞ ➤ -ar ➞ ➤ -laş ➞ ➤ -ıksa ➞ ➤ -sa ➞ ➤ -ul ➞ ➤ -ımsa ➞ 3. Fiilden isim yapan ekler: Bu ekler fiil kök ve gövdelerine gelerek isim, sıfat, zarf görevinde kullanılabilecek kelimeler türetir: ➤ -n ➞ ➤ -ur ➞ ➤ -ş ➞ ➤ -gı ➞ Düşüncelerinize say-gı duyuyoruz. ➤ -ştır ➞ ➤ -aç ➞ Su say-aç-larındaki arıza giderildi. ➤ -t ➞ ➤ -egen ➞ ➤ -ak ➞ ➤ -al ➞ ➤ -emeç ➞ ➤ -enek ➞ ➤ -gan ➞ ➤ -gi ➞ ➤ -gıç ➞ ESEN YAYINLARI ➤ -ge ➞ UYARI ➤ gel-en 1. Fiilimsi ekleri de fiilden isim yapar: ➤ konuş-unca ➤ yaz-mak 2. Kitabımızın bu bölümünde yapım eklerini şu kısaltmalarla göstereceğiz: ➤ -gın ➞ İsimden isim yapan ek: İİYE ➤ -geç ➞ İsimden fiil yapan ek: İFYE ➤ -ı ➞ Fiilden isim yapan ek: FİYE ➤ -ıcı ➞ Fiilden fiil yapan ek: FFYE ➤ -k ➞ ➤ -ık ➞ ➤ -im ➞ ➤ -ın ➞ ➤ -ç ➞ ÖRNEK SORU (LYS – 2010) ➤ -ıt ➞ Karikatür insanların, varlıkların, olayların hatta duygu ➤ -ti ➞ 4. Fiilden Fiil Yapan Ekler: Bu ekler, fiil kök ve gövdelerine gelerek yeni fiiller türetir. Söz gelimi “Düşmanın bu saldırısını da püskürteceğiz.” cümlesindeki “saldırı” kelimesinin kökü olan “sal-” kelimesi “-mak” ekini alabilen bir fiildir. Bu kelimeye “-dır” eki getirildiğinde kelime yine “-mak” ekini alabilen bir fiile dönüşmüştür: sal-mak ➞ sal-dır-mak ve düşüncelerin gülünç yanını yakalayıp bunu abartılı I II III çizimlerle gülmecesel bir anlatıma dönüştürme sanaIV V tıdır. Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi yalnızca çekim eki almıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 187 Kelime Bilgisi ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS – 1997) Çağdaş sinemanın ünlü örneklerinden birini I II dün gece televizyonda izlerken korkulu dakikalar III IV yaşadım. V Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden çok yapım eki vardır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS – 1999) Aşağıdaki dizelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde, birden çok yapım eki kullanılmıştır? A) Kara gözlüm çok özledim ben seni C) Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar D) Gözleri yaş dolu yorgun bulutlar E) Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü ESEN YAYINLARI B) Varlığımı yalnız ona verdim ben ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük birden çok yapım eki almıştır? A) Ödül, sanatçının son eserine verildi. B) Bunları sizin sokaktaki çiçekçiden aldım. C) Kapıdaki nöbetçiye sizi sordum. D) Yarın tatlıcının önünde buluşacağız. E) Köşedeki balıkçıya taze balık gelmiş. 188 Kelime Bilgisi ÇÖZÜM: Sesleri aynı işlevleri farklı olan bu tür eklerden birkaçını inceleyelim: 1. “-a, -e” ➤ Öğrencilerim-e güvenirim, (yönelme hâli eki) ➤ Birazcık da dışarı bak-a-lım, (istek kipi eki) ➤ ➤ 2. “-dan, -den” ➤ Bu haberi kim-den duydun? (ayrılma hâli eki) ➤ O, sıra-dan insanlarla dost olmazdı. (İİYA) ➤ 3. “-ı, -i, -u, -ü” ESEN YAYINLARI ➤ Pantolon-u çok güzelmiş. (3. tekil kişi iyelik eki) ➤ Pantolon-u ütüledim. (belirtme hâli eki) ➤ ➤ 4. “-in, -in, -un, -ün” ➤ Kitab-ın kapağında ilginç bir resim vardı. (tamlayan/ilgi eki) ➤ Kitab-ın edebiyat çevrelerince çok beğenilmiş. (2. tekil kişi iyelik eki) ➤ ➤ ➤ C. SESLERİ AYNI, İŞLEVLERİ FARKLI OLAN EKLER Türkçedeki bazı eklerin sesleri aynı, işlevleri farklıdır. Söz gelimi “-de”, “Sen, gözde kaç tabaka olduğunu biliyor musun?” cümlesinde ismin bulunma hâli ekidir. Bu ek bu kelimede çekim eki görevindedir.“O, sınıfımızın en gözde öğrencisidir.” cümlesindeki “-de” ise eklendiği kelimenin anlamını ve türünü değiştiren bir yapım ekidir. “Göz” kelimesi isim, “gözde” kelimesi sıfattır. 5. “-im, -im, -um, -üm” ➤ Nerede oyuncaklar-ım? (1. tekil kişi iyelik eki) ➤ Ben bir dil işçisiy-im. (ek fiilin geniş zaman 1. tekil kişi eki) ➤ 189 Kelime Bilgisi ➤ Bazen bir kelimenin kaçıncı kişi iyelik ekini aldığı belirlenemeyebilir. “Romanını okudum.” cümlesinde böyle bir durum söz konusudur. Bu cümlede “roman”ın kime ait olduğu (2. tekil ya da 3. tekil kişi) belli değildir. Böyle durumlarda cümlenin başına “onun” ya da “senin” kelimelerinden biri getirilerek cümledeki anlam belirsizliği giderilebilir. UYARI ➤ 6. “-ma, -me” ➤ Onunla bir daha konuş-ma. (olumsuzluk eki) ➤ Konuş-ma sırası nihayet bende. (FİYE) ➤ Onun roman – ı – n – ı okudum. 7. “-sa,-se” ➤ İşimiz bit-se de eve git-se-k. (dilek-şart kipi 3. tekil kişi iyelik eki eki) kaynaştırma sesi belirtme hâli eki ➤ Ona gidecek-se-n (gidecek isen) ardına bakma. (ek fiil) ➤ ➤ Senin roman - ın - ı belirtme hâli eki ESEN YAYINLARI 2. tekil kişi iyelik eki okudum. ÖRNEK SORU (ÖSS – 2000) I. UYARI Sıfat-fiil ekleri, yapım; kip ekleri, çekim ekidir: Teyzelerin dün sinemaya gittiler. II. Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin. III. Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi. ➤ Böyle koş-ar adımlarla nereye gidiyorsun? IV. Ceketlerimizi dolaba astım. V. Evleri bize çok yakındır. Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki atı çizili söz- ➤ O, her sabah bu parkta koş-ar. cüklerin aldığı ekler, onlara hem ikinci, hem de üçüncü tekil kişiye ait olma anlamı katmıştır? A) I. ve II. D) III. ve IV. ➤ ➤ 190 ÇÖZÜM: B) I. ve V. C) II. ve III. E) IV. ve V. Kelime Bilgisi ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, işlevi bakımından ötekilerden farklı bir ek almıştır? A) Bugünlerde birçok yeni yayın piyasaya çıktı. B) Bunları defterinize yazın, ileride size gerekebilir. C) Akşama kadar evde bir yığın iş yaptı. D) Yazarın bu kitabında dizin bölümü yok. E) Turizmde bu yıl Karadeniz’e akın var. ÖRNEK SORU Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükte “-ma, -me” eki ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır? ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: Ç. YAPILARINA GÖRE KELİMELER Kelimeler yapılarına göre üçe ayrılır: Basit kelime, türemiş kelime, birleşik kelime. A) Onları görmesin diye elinden geleni yapıyordu. B) Olup bitenleri hayalinde canlandırmaya çalışıyordu. C) Bekleme odasının nerede olduğunu sordu. D) Bu türlü aktarmaların yazıya yeni bir şey katmadığına inanıyordu. E) Hepiniz bisiklete binmeyi öğrenmelisiniz, diye bizleri uyardı. 1. Basit kelime: Yapım eki almamış, başka bir kelimeyle de birleşik yapı oluşturmamış kelimeye basit kelime denir. Bir kelimenin çekim eki alması onun yapısını değiştirmez. Önemli olan, kelimenin yapım eki alıp almadığıdır. Aşağıdaki dizelerde koyu yazılan kelimeler basit yapılıdır: ÇÖZÜM: ➤ Mavi bir sis çiziyor bahçeler üstünde sabah Geziyor gölgeli sahilde hazin bir seyyah Faruk Nafiz Çamlıbel ➤ Şakaklarıma kar mı yağdı ne var Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz Cahit Sıtkı Tarancı 191 Kelime Bilgisi a. Belirtisiz isim tamlaması biçiminde kalıplaşanlar: 2. Türemiş kelime: Yapım eki almış kelimeye türemiş kelime denir. Aşağıdaki dizelerde koyu yazılan kelimeler yapı bakımından türemiştir: ➤ yüzbaşı ➤ Aydınlığa koştum karanlık çıktı Her sevgi, her vefa bir anlık çıktı b. Yalın hâldeki iki ismin birleşmesiyle oluşanlar: Abdurrahim Karakoç ➤ kuzeydoğu ➤ Daralan omzuma bir yaşlı sedir oldu kaya c. Unvan gruplarının kalıplaşmasıyla oluşan- Gözlerim daldı uzaklardaki mermer saraya lar: Faruk Nafiz Çamlıbel ➤ Bayrampaşa ç. Sıfat tamlaması biçiminde kalıplaşanlar: ➤ Yeşilırmak ÖRNEK SORU (ÖSS 2000) d. Bir isimle bir sıfat-fiilin kalıplaşması sonucunda oluşanlar: Türemiş sıfatlar, adlarla fiillerin kök ya da gövdelerine yapım ekleri getirilerek oluşturulur. A) Güneş balçıkla sıvanmaz. B) Korkunun ecele faydası yoktur. C) Her ağacın meyvesi olmaz. ➤ cankurtaran ESEN YAYINLARI Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde bu yolla yapılmış bir sıfat vardır? e. İsim soylu bir sözcükle çekimli bir fiilin kalıplaşması sonucunda oluşanlar: ➤ imambayıldı D) Mızrak çuvala sığmaz. E) İşleyen demir pas tutmaz. g. Çekimli iki fiilin kalıplaşmasıyla oluşanlar: ➤ okuryazar ÇÖZÜM: EK BİLGİ 3. Birleşik kelime: Birden çok kelimenin çeşitli şekillerde birleşerek yeni bir kavramı, nesneyi, özelliği vb.ni karşılamasıyla oluşan kelimelere birleşik kelime denir. Birleşik kelimeler cümledeki görevlerine bağlı olarak birleşik isim, birleşik sıfat, birleşik fiil gibi isimler alır. Birleşik isimler, kelimelerin çeşitli yollarla kalıplaşması sonucunda oluşur. Bu yolların en önemlileri şunlardır: 192 1. Birleşik ismi oluşturan kimi sözcüklerde çeşitli ses değişiklikleri meydana gelebilir: ➤ pazar + ertesi ➞ pazartesi ➤ sütlü + aş ➞ sütlaç ➤ kadı + köyü ➞ Kadıköy 2. Birleşik ismi oluşturan kelimelerden birincisi, ikincisi ya da her ikisi gerçek anlamından uzaklaşabilir. Aşağıdaki örneklerde koyu gösterilen kelimeler, gerçek anlamlarından uzaklaşmıştır: ➤ köpekbalığı ➤ yerelması ➤ çöpçatan Kelime Bilgisi ÖLÇME DEĞERLENDİRME 5 Kelimede Yapı UYGULAMA – 1 Aşağıdaki dizelerde kullanılan kelimelerin köklerini belirleyiniz. 1. Mevsimler seninle başlar, seninle biter 6. Yıl on iki ay benimlesin Sen istediğin kadar kaç bu yalnızlıktan Yalnızlık sana gelmekte Ümit Yaşar Oğuzcan İsim kökleri: İsim kökleri: Fiil kökleri: Fiil kökleri: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– 7. İmkânsız olan şeyler vardır bilirsin Yaşlanmamak gibi, ölmemek gibi Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene Biz sende olmazsak bile sen bizdesin gene Ümit Yaşar Oğuzcan Yahya Kemal Beyatlı İsim kökleri: Fiil kökleri: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– İsim kökleri: ESEN YAYINLARI 2. Ümit Yaşar Oğuzcan Fiil kökleri: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– 193 Kelime Bilgisi UYGULAMA – 2 Aşağıdaki dizelerde kullanılan kelimelerin köklerini belirleyiniz. 1. 6. Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı Avlasam çöllerde saz ile seni Gelen olmaz, giden olmaz yanına Akar gözlerinin yaşı garibin Âşık Veysel İsim kökleri: İsim kökleri: Fiil kökleri: Fiil kökleri: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Gidersin bu yerden hiç gitmemiş gibi 7. İzlerin silinmez geçen zamanlardan Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi Ümit Yaşar Oğuzcan Can Yücel İsim kökleri: İsim kökleri: Fiil kökleri: Fiil kökleri: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– ESEN YAYINLARI 2. Âşık Garip 195 Kelime Bilgisi UYGULAMA – 3 Aşağıdaki dizelerde kullanılan kelimelerdeki yapım ve çekim eklerini belirleyiniz. 1. 6. Sarışın buğdayı rüyalarımızın Seni bağrımızda eker biçeriz Masalcı ninesini arıyor Ahmet Hamdi Tanpınar Ahmet Hamdi Tanpınar Yapım eki alan kelimeler: Yapım eki alan kelimeler: Çekim eki alan kelimeler: Çekim eki alan kelimeler: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Çam, selvi, kavak, salıncaklar için 7. Sazlar, su yataklarında çardaklar için ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Leyla, ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha siyahtır Ahmet Hamdi Tanpınar Yapım eki alan kelimeler: Yapım eki alan kelimeler: Çekim eki alan kelimeler: Çekim eki alan kelimeler: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– ESEN YAYINLARI 2. Kül kedisi yorgunluğunda kalbim 197 Kelime Bilgisi UYGULAMA – 5 Aşağıdaki dizelerde kullanılan basit, türemiş ve birleşik kelimeleri gösteriniz. 1. Kubbelerde uğuldar Bâkî Çeşmelerden akar Sinan Attila İlhan Basit kelimeler: Türemiş kelimeler: Birleşik kelimeler: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– 2. Nefret kasırgası, durulur diner Sevgi yağmurları, sellere döner Cengiz Numanoğlu Basit kelimeler: Türemiş kelimeler: Birleşik kelimeler: 3. Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı Faruk Nafiz Çamlıbel Basit kelimeler: ESEN YAYINLARI ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– Türemiş kelimeler: Birleşik kelimeler: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– 4. Sanmıştık ki ikimiz Yeryüzünde ancak birbirimiz için varız Attila İlhan Basit kelimeler: Türemiş kelimeler: Birleşik kelimeler: ––––––––––––––––––––––––––––––––––––– 5. Baş yorgun, yaslanır yeşil otlara Göz dalgın, uzanır ta bulutlara Ahmet Kutsi Tecer Basit kelimeler: Türemiş kelimeler: Birleşik kelimeler: 201 Kelime Bilgisi DOĞRU – YANLIŞ “Eleştirmenin ele aldığı edebiyat yapıtlarını, etkinliklerini, edebiyatçıları değerlendirirken dayandığı bir yaşam görüşü olmalıdır.” cümlesindeki “etkinliklerini” kelimesinin kökü, bir fiildir. DOĞRU 2. YANLIŞ DOĞRU 7. YANLIŞ “Davasına inanan, gücüne güvenen bu gibi insanlar çok sert ve alıngan olurlar.” cümlesindeki “güvenen” kelimesinin kökü, ortak köke örnek gösterilebilir. 8. YANLIŞ “Hava çok soğuk ve fırtınalıydı, üşüyor ve korkuyorduk.” cümlesinde kökü fiil olan iki kelime kullanılmıştır. DOĞRU YANLIŞ 4. “Bugün çok önemli bir görüşmem var.” cümlesindeki “önemli” kelimesinin kökü “önem”dir. DOĞRU “Bu kadar büyük ve önemli sorun birkaç yılda çözülemez.” cümlesinde kökü fiil olan kelimeler şunlardır: büyük, sorun, çözülemez. DOĞRU 3. 6. ESEN YAYINLARI 1. YANLIŞ “Amasya elmasının tadı bir başka oluyor.” cümlesindeki “elmasının” kelimesinin kökü “el”dir. DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ DOĞRU YANLIŞ 9. DOĞRU YANLIŞ 5. 10. DOĞRU YANLIŞ 205 Kelime Bilgisi BOŞLUK DOLDURMA “Bilimsel önermeler, doğrudan ya da dolaylı olarak gözlemlenebilir olguları ve gerçekleri dile getirir.” cümlesindeki “bilimsel” kelimesinin kökü ........................... 6. “Ak saçlı ihtiyar, bize bahçesinde yetiştirdiği güllerden verdi.” cümlesinde kökü fiil olan kelimeler şunlardır: .......................... .................. 2. “Kültür, varlığını kuşaktan kuşağa aktarılmasına borçludur.” cümlesindeki “............ ...........................” kelimesinin kökü fiildir. 7. “Bir ürünün güzel olması onun sanat eseri olması için yeterli değildir.” cümlesindeki “................................” kelimesinde birden çok yapım eki vardır. 3. ESEN YAYINLARI 1. 8. 4. 9. 5. 10. 208 Kelime Bilgisi EŞLEŞTİRME – 1 Açıklamalarla örnek cümlelerde belirtilen kelimeleri eşleştiriniz. AÇIKLAMA ÖRNEK CÜMLE 1 İsimden fiil yapan bir ekin bulunduğu kelime A Ben görev ve sorumluluk bilinciyle çalışırım. 2 İsimden isim yapan bir ekin bulunduğu kelime B Her şeyi tastamam hazırladık. 3 Fiilden isim yapan bir ekin bulunduğu kelime C Bu eser, mesnevi nazım biçimiyle oluşturulmuştur. 4 İyelik ekinin bulunduğu kelime Ç Evi, büyük ve gösterişlidir. 5 Belirtme durum (hâl) ekinin bulunduğu kelime D Bu sözlük, Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılmıştır. 6 Fiilden fiil yapan bir ekin bulunduğu kelime E Telefonu bana ver. 210 Kelime Bilgisi TEST – 4 1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü yönüyle öbürlerinden farklıdır? 4. I. Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu II. Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor III. Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun A) Gök mavi mavi gülümsüyordu Yeşil yeşil dallar arasından IV. Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına V. Bir de seni ekliyorum susuşlarıma B) Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Yukarıda numaralanmış dizelerin hangisindeki altı çizili sözcük yapım eki almamıştır? C) Çıkarıp atamam içimden N’eyleyim yer etmişsin bir kere A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. D) Boşuna çırpınmaların, yakarmaların Ne ellerine hükmün geçer ne ayaklarına E) Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur 2. Kahve için sadece bir içecek demek haksızlık. I II Üretiminden kavrulmasına, sunumundan III içimine değin kendine özgü değerleri ve bir ritüIV eli var kahvenin. V ESEN YAYINLARI 5. Bir zamanlar İstanbullu entelektüellerin önemli I II buluşma mekânlarından biri olan Kınalıada’da III iskelenin karşısındaki Sirakyan Konakları, ada IV mimarisinin zarafeti konusunda bir ipucudur. V Bu parçadaki numaralanmış kelimelerden hangisi yapısına göre ötekilerden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. Bu parçadaki numaralanmış kelimelerin hangisi yalnızca çekim eki almıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 6. 3. Hüzzam sesi yok mu satırlarımda Pop denen müziğin sözü mü bunlar Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Eylemden eylem yapan ek B) Belirtme durum eki C) Bulunma durum eki D) İyelik eki E) İlgi eki Aşağıdakilerin hangisindeki altı çizili sözcük çekim eki almamıştır? A) Baharın gelişiyle birlikte içimizde yeni heyecanlar canlanır sanki. B) Bu akşam mutlaka bize gelin, sizi çok özledik. C) Kesin bu saçma sapan konuşmayı, daha yapılacak çok işimiz var. D) Sevin bütün insanları, kalbinizde kötülüğe yer vermeyin. E) Yazın ve sanat alanında başarılı olanlara ödül verilecekmiş. 217 Kelime Bilgisi 7. Aşağıdaki altı çizili kelimelerden hangisi hem yapım hem çekim eki almıştır? 10. Dağ yamaçlarına ve yüksek yığma tepelere I diktiğimiz gözcülerin tehlike ateşleri yakmasına II III IV V gerek kalmadı A) Bu yazı da eğlenerek geçirdik, bakalım kışın ne yapacağız. B) Balıkların yemi kalmamış, akvaryum da çok kirlenmiş. Bu cümledeki numaralandırılmış sözcüklerden hangisi yapısı bakımından diğerlerinden farklıdır? C) Sigarayı bırakma kampanyasını kurum olarak biz de destekliyoruz. A) I. D) Arabayı sağa çekip birkaç dakika dinlenelim de yola öyle devam edelim B) II. C) III. D) IV. E) V. 8. Şairliği ile haklı bir ün kazanmış bu sanatçının I II öykü, makale, mektup, anı türlerinde yazıları da III IV vardır. V Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerden hangilerinin kökleri sözcük türü yönüyle diğerlerinden farklıdır? A) I. ve II. B) I. ve V. D) III. ve IV. C) II. ve III. ESEN YAYINLARI E) Gazetelerin manşetlerine şöyle bir göz attım, okunacak haber bulamadım. 11. Bir serginin başarısını; gezenleri durup düşünI dürtmesi, onların sanatçı ve yapıtlarla baş başa II kalmasını sağlaması ve o yapıtları bir araya geIII tiren koleksiyonerin eğilimleri konusunda merak IV uyandırması koşullarına bağlayan Ferit Edgü’ye V göre bu sergi gayet başarılı. Bu parçadaki numaralanmış kelimelerden hangisinin kökü kelime türü bakımından diğerlerinden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. E) IV. ve V. 12. Bir çölde su bulan bir susuz gibi Gözümüz kapanır, uykusuz gibi 9. Aşağıdaki dizelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisinde iyelik eki yoktur? Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin A) İsmin belirtme hâli eki B) Hep böyle içinde bir uzak ışık mı yanar B) Fiilden fiil yapan ek C) Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var C) Kip eki D) Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin D) İsimden isim yapan ek E) Hiç yumma gözlerini ışığın eksilmesin E) İyelik eki 218 Cümle Bilgisi 1. tiyaç duyulabilir. Söz gelimi alıcının, haberin doğruluğuna kanaat getirmesi için gönderici, haberi pekiştiren çeşitli söz ve söz gruplarını kullanabilir; verdiği haberin, dile getirdiği bilginin doğruluğunu yemin ifade eden sözlerle bildirebilir. CÜMLEDE ANLAMIN OLUŞUMU Cümle, bir anlamı ifade etmek amacıyla kelimelerin ve kelime gruplarının belli kurallara göre art arda getirilmesiyle oluşturulan kelimeler dizisidir. Her cümlenin bir anlam bir de biçim boyutu vardır. Cümle, bu biçimle anlamın kaynaşması sonucunda oluşur. Haber cümlelerinde dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. Dil göndergesel işlevde kullanıldığında cümlenin anlamı nesnel olur. Göndergesel işlevin heyecana bağlı işlevle zenginleştirilmesi, nesnel olanın kişisel değerlerle (öznel) anlatılmasını sağlar. Bir cümleyi oluşturan biçimsel ögeler (kelimelerin ve kelime gruplarının yapısal özellikleri, bunların çekim ekleri aracılığıyla birbirine bağlanarak cümle oluşturması vb. özellikler) arasındaki ilişkiye bağlaşıklık denir. Cümledeki dil birlikleri arasında anlam ilişkisi ise bağdaşıklık terimiyle karşılanır. Bağdaştırma kelimelerin bağlaşıklık ve bağdaşıklıkla ilgili kurallara göre bir araya getirilerek yeni anlamların oluşturulmasıdır. Cümlenin anlamının oluşmasında en önemli rolü yüklem oynar. Bu nedenle cümle türleriyle ilgili bütün sınıflandırmalarda öncelikle yükleme bakılır. 2. BİLDİRDİKLERİ KİPLERE GÖRE CÜMLELER a. Haber cümleleri: Bilgi ve haber vermek amacıyla düzenlenen cümlelere haber cümlesi denir. Haber cümlelerinde mekân ve zamana da bağlı olarak göndergeler hakkında bilgi, düşünce, kanaat ve tavırlar bildirilir; göndergelerin durum ve görünüşleri belirtilir. Alıcının verilen haber ve bilgi karşısındaki tavrına göre haber cümlelerinde bazı düzenlemelere ih222 Haber cümlelerinde yüklemler haber kiplerinde (öğrenilen geçmiş zaman, bilinen geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman) çekimlenir. ➤ 650. Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde altın kemer, Recep Kara’yı deviren Ali Gürbüz’ün oldu. ESEN YAYINLARI Bir cümlenin anlamı, o cümleyi meydana getiren kelimelerin ve kelime gruplarının anlamlarının toplamı değildir. Her cümle belli bir bağlamda anlam kazanır. Dolayısıyla, gönderici (cümleyi kuran kişi) ile alıcı durumundaki kişi ve kişiler (cümlenin muhatabı olanlar) arasındaki ilişki de cümlede anlamın oluşmasında önemli rol oynar. Belli bir bağlama yerleşmeyen cümle, anlam bakımından soyuttur. Aynı cümle, farklı bağlamlarda söylendiğinde birbirinden farklı anlamlara gelebilir. Yüklemi çekimli bir fiilden oluşan haber cümlelerinde bir fiilin gerçekleştiği, gerçekleşmekte olduğu ya da gerçekleşeceği anlatılır. Haber cümleleri değil kelimesiyle ya da olumsuzluk eki olan “-ma, -me” ile olumsuz olarak da kurulabilir. ➤ Bahçemizdeki ağaçları bu adam budadı. ➤ MEB’den yapılan açıklamaya göre okullar 19 Eylül Pazartesi günü açılacak. Ek fiilin zaman kavramı taşıyan biçimleriyle oluşturulan ve bilgi verme amacı taşıyan isim cümleleri de haber cümleleri gibidir. ➤ Eskiden burada büyük bir köşk vardı. ➤ O, ilkelerinden taviz vermeyen biriydi. b. Dilek-istek cümleleri: İstenilen, tasarlanan eylemleri, eylemler hakkındaki niyet ve duyguları ifade eden cümlelere dilek-istek cümlesi denir. Bu cümlelerle haber cümleleri arasındaki en önemli fark, dilek-istek cümlelerinde dile getirilenlerin “doğru” ve “yanlış” kelimeleriyle nitelendirilemeyecek olmasıdır. Dilek cümlelerinde bir bilgi verilmez, bir istek anlatılır. “Onu gördüm.” cümlesinde, verilen bir bilgi vardır, dolayısıyla bu bilginin yanlışlığı ya da doğruluğuyla ilgili bir değerlendirme yapılabilir. Ama “Keşke onu görmeseydim.” cümlesinde bir bilgi değil, bir istek anlatılmıştır. Bu nedenle bu cümlede dile getirilenler hakkında doğrudur ya da yanlıştır denemez. Cümle Bilgisi Dikkat çekmek, dinleyen kişiyi uyarmak, sözü daha güzel ifade etmek vb. amaçlarla düzenlenen, dolayısıyla da cevap beklemeyen soru cümlelerine sözde soru cümlesi denir. Bu tür cümleler rica, abartma, karşılaştırma ve sitem ifade etmek için de kullanılabilir. Dilek-istek cümlelerinde yüklemler tasarlama kipleriyle (dilek-şart, istek, emir, gereklilik) çekimlenir. Bu cümlelerde “bari, keşke, n’olaydı” vb. sözlere yer verilebilir. ➤ Çabuk buraya gel. ➤ Keşke başka bir şehirde yaşasaydık. ➤ Benim bu sözümde yalan var mı? ➤ Beslenmene dikkat etmelisin. ➤ Bu soğuk havada dışarı çıkılır mı hiç? ➤ Haksız mıyım? HABER VE DİLEK KİPLERİNDE SORU Coşku ve heyecan ifade eden cümlelere ünlem cümlesi denir. Ünlem niteliğindeki bütün kelimelerle ünlem cümlesi düzenlenebilir. EK BİLGİ ➤ Bunu bir kez daha dinleyelim. Bilinmeyen bir şeyi öğrenmek, bilinen bir şeyin doğruluğunu teyit ya da itiraf ettirmek gibi amaçlarla düzenlenen cümlelere soru cümlesi denir. Soru cümleleri gerçek soru cümlesi ve sözde soru cümlesi olmak üzere ikiye ayrılır. Soru cümlelerinin oluşturulmasında soru ekinden, sıfat, zamir ve zarflardan yararlanılır: ➤ Oh be, bu maçı da kazandık! ➤ İmdat! Bizi kurtarın! ESEN YAYINLARI Mutlaka cevap bekleyen soru cümlelerine gerçek soru cümlesi denir. Bu tür cümlelerde genellikle eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği ya da dile getirilenlerde anlaşılmayan bir hususun bulunup bulunmadığı sorulur. ➤ Eyvah, her taraf yanıyor! Ünlem cümlelerinde genellikle şu anlamlar bulunur: Sitem, uyarma, şaşma, öfke, bıkma, özlem, sevgi, övme, yalvarma, yardım isteği, küçümseme, sakınma, sevinç, tiksinti, umutsuzluk, nefret, reddetme, beddua, teşvik, yüreklendirme. ➤ Bunu sana kim söyledi? soru zamiri ➤ Hangi çocuk yaramazlık yapıyordu? soru sıfatı ➤ Bunu nasıl öğrenebilirim? soru zarfı ➤ Yemeğini yedin mi? soru eki UYARI 1. Bazı cümlelerde soru anlamı ses tonuyla oluşturulur: ➤ Adınız? HABER VE DİLEK KİPLERİNDE OLUMLULUK - OLUMSUZLUK Çekimli fiillerin yüklem olduğu cümlelerde fiilin gerçekleştiğini, gerçekleşmekte olduğunu ya da gerçekleşeceğini; isim unsurlarının yüklem olduğu cümlelerde ise öznenin yüklemde bildirilen durumu üstlendiğini bildiren cümlelere olumlu cümle denir. ➤ Bilindiği üzere, Türk tarihi Hunlarla başlar. 2. Art arda gelen soru cümlelerinde soru işareti son cümlenin sonuna konur. ➤ Oraya ne zaman gideceksin, nasıl gideceksin, orada ne kadar kalacaksın? ➤ Zeynep ve Sadık bu olayı kuşkuyla karşılanmışlardı. ➤ Türkçe, eklemeli bir dildir. ➤ Anne, baba ve çocuklar bir arada kalmalılar. ➤ Vapur dopdoluydu. 223 Cümle Bilgisi Fiilin gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini; öznenin yüklemde bildirilen durumu üstlenmediğini bildiren cümlelere olumsuz cümle denir. Olumsuz cümlelerin oluşturulmasında “-sız, -ma, -me” eklerinden ve değil, yok gibi kelimelerden yararlanılır. Yüklem görevinde kullanılan kelimenin ya da kelime grubunun türüne göre cümleler ikiye ayrılır: Fiil cümlesi, isim cümlesi. EK BİLGİ Bir cümlenin yüklemi haber ya da dilek kiplerinden birine göre çekimlenmiş bir fiilse, o cümle fiil cümlesidir: ➤ Onun adını bir daha anmayacağım. ➤ Orada içtiğimiz çaylar, güzel değildi. ➤ Bana hak veren hiç kimse yok. ➤ Tatilin bitmesine kaç gün kaldı? ➤ Bu iddiaların çoğu, asılsızdı. ➤ Seni aradım bütün gün. ➤ Niçin bu olaydan ders almadınız? Bir cümlenin yüklemi çekimli bir fiil değilse o cümle isim cümlesidir: 1. Yüklemi olumsuzluk bildiren cümlelere değil kelimesi getirildiğinde cümlenin anlamı olumlu olur. Bu tür cümlelere biçimce olumsuz anlamca olumlu cümle denir: ➤ Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var. UYARI ➤ Şubattan arta kalan bir kış gecesiydi. ➤ Eskiden burası daha güzel bir kentti. ➤ Onun parası yok değil. ➤ Ben ümitsiz değilim. Biçimce olumsuz anlamca olumlu cümlelerin bazısında “hiç” kelimesiyle birlikte kullanılan “mı, mi, mu, mü” soru ekinden de yararlanılır: ➤ Ben sizin ne dolaplar çevirdiğinizi hiç bilmez miyim? (Ben sizin ne dolaplar çevirdiğinizi iyi bilirim.) 2. Bazı cümlelerde “-sız, -ma, -me” eklerinden; değil, yok kelimelerinden hiçbirinin bulunmamasına karşın cümlenin anlamı olumsuzdur. Bu tür cümlelere biçimce olumlu anlamca olumsuz cümle denir. ➤ Ne benim sözümü dinliyor ne annesinin. (Benim sözümü de annesinin sözünü de dinlemiyor. ➤ Sen güzel şiirden ne anlarsın! (Sen güzel şiirden anlamazsın.) ➤ Sanki bunu alacak kadar parası var da! (Bunu alacak kadar parası yok.) 224 ESEN YAYINLARI ➤ Annen seni sevmiyor değil. METİNDE KAZANDIKLARI 3. ANLAMLARA GÖRE CÜMLELER 1. Eş ya da yakın anlamlı cümleler: Bazı cümleler farklı kelimelerle kurulmalarına karşın aynı iletileri taşır. Söz gelimi “Hiçbir suçlu, kendi yargıçlığından kurtulamaz.” ile “Suçlular, yaşamları boyunca kendilerini yargılarlar.” cümlelerinde anlatılmak istenenler aynıdır ama bu cümlelerde kullanılan kelimeler birbirinden farklıdır. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2008) Yalnızca güneşli günlerde yürüyen kişi, amacına ulaşamaz. Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır? A) İsteneni elde etmek her koşulda çalışmayı zorunlu kılar. B) Başarılı olmak için insanın ne istediğini bilmesi gerekir. C) İnsan, attığı her adımın sorumluluğunu taşımalıdır. D) Değişik ortamlara kısa sürede uyum sağlamak güçtür. E) Seçici olmak insanları güçlüklerle yüz yüze getirir. Cümle Bilgisi ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS - 2009) Picasso, “Ben başkalarını değil, asıl kendimi kopya etmekten korkarım.” der. Picasso bu sözüyle sanatçıların nasıl bir tutum içinde olmaları gerektiğini belirtmek istemiştir? ÖRNEK SORU (ÖSS - 2006) I. A) Başkalarına benzememe ilkesine bağlı kalmalıdır. B) Sıradan şeylerden sıra dışı ürünler yaratabilmelidir. C) Farklı olma düşüncesiyle anlaşılması güç ürünler ortaya koymamalıdır. II. Bir öykücünün belleğinde iz bırakan, sessiz bir anıya dönüşen her şey, zamanı geldiğinde yazarını yazmaya zorlar. ÇÖZÜM : ESEN YAYINLARI D) Bireysel konulardan yola çıkarak toplumsal gerçekleri dile getirmelidir. E) Her yeni çalışmasında, öncekilere benzemeyen özgün yapıtlar ortaya koymalıdır. Bazen bir insan yüzü, bir olay, bir konuşma, bir doğa parçası yıllar önce okuduğum öykülere götürür beni. III. Öyle öyküler vardır ki ilk okuyuşumda bende bıraktığı izlenimler nedeniyle onu, bir dostu özler gibi özler, zaman zaman onunla birlikte olmak isterim. IV. Küçük bir ayrıntı, belki bir çocuğun bakışı, bir kedinin kamburunu çıkarıp yazarın ayağına sürtünmesi, öyküde etkileyici ögeler olarak karşımıza çıkar. V. Yazarları etkileyen, konu sandığında beklemeye bırakılan nice olaylar, durumlar bir süre sonra öyküleştirilmeyi ister. ÖRNEK SORU (YGS - 2011) (I) Kimi şairler vardır, daha ilk şiirleriyle yeni bir içerik, yeni bir biçim yaratırlar. (II) Bu şairler, sürekli bir arayış içinde olduklarından zaman zaman şaşırtsalar da düş kırıklığına uğratmazlar okurlarını. (III) Moda yönelişlere itibar etmezler, dışarıdaki “gürültü” dikkatini dağıtmaz bu tip şairlerin. (IV) Kendilerini yenileme süreci içinde olan bu şairler okurlarının beklentilerini boşa çıkarmazlar. (V) Şiirin iç sese dayandığının, yapısal bir bütünlük ve sağlamlık gerektirdiğinin bilincindedirler. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? A) I. ve III. B) II. ve IV. D) III. ve IV. C) II. ve V. E) IV. ve V. ÇÖZÜM : Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? A) III. ve V. B) IV. ve V. D) I. ve III. C) II. ve IV. E) I. ve II. C 225 Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2005) ÇÖZÜM: Bir yazar şöyle diyor: “Düşüncenin canı kısa sözde, onun yoğun anlatımındadır.” Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Derinliği olmayan düşünceler daha kolay anlaşılabilir. B) Güçlü anlatım, sağlam bir düşünce yapısı gerektirir. C) Bir düşünceyi özetlerken ana noktalar üzerinde durmak gerekir. 2. Anlamca birbiriyle çelişen cümleler: Çelişmek, sözlük anlamıyla düşünce ve davranışların birbirini tutmaması, birbirlerine ters düşmesi, tutarsız olmak demektir. Bir kişi aynı durumla ilgili olarak birbiriyle bağdaşmayan, birbirine ters düşen ifadeleri dile getirirse kendisiyle çelişir. D) Sözü uzatmak, anlatımı gereksiz sözlerle doldurmak düşünceyi gölgeler. E) Kısaltılarak anlatılan bir düşünceyi, hemen herkes anlayabilir. ÇÖZÜM: Şu cümlelere dikkat edelim: ESEN YAYINLARI I. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2004) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir? A) Aynı kavram alanıyla ilgili söz değerlerinin oluşturduğu sözcük salkımları, Türkçemizin zenginliğini göstermektedir. B) Anlamca ilişkili söz değerlerini içeren sözcük grupları oluşturmaya yönelik çalışmalara, ders kitaplarında gereğince yer verilmemektedir. C) Öğrencilere, Türkçe düşünme alışkanlığı kazandırmak için, işlenen parçalarda geçen ve aralarında anlamsal bağıntılar olan sözcük kümeleri buldurulmalıdır. D) Sözcükler arasında bağlantı kurma, karşıtlık ya da benzerlikleri ortaya çıkarma, Türkçe öğretimindeki temel etkinliklerden biri olmalıdır. E) Türkçe ve yazın derslerinde sözcük çalışmaları, çeşitli sözcüklerin temel ve yan anlamlarını içerecek biçimde yapılmalıdır. 226 Gerçek sanatçı, eserini oluştururken başka bir kişiliğe bürünür ve anlatacaklarına kendi duygularını katmaz. II. Bir kişiyi sanatçı yapan unsur, gerçekleri kendi bakış açısıyla, duygu ve düşünceleriyle yorumlamasındaki ustalığında gizlidir. Yukarıdaki cümleler anlamca birbiriyle çelişen düşünceler içermektedir. I. cümlede gerçek sanatçılığın nesnellikle, II. cümlede ise öznellikle gerçekleşeceği ileri sürülmektedir. ÖRNEK SORU (I) Konu “kitap” oldu mu herkes bir şeyler söylüyor. (II) Bana ters gelen bir görüş ise bugünlerde oldukça yaygın. (III) O da şu: Kitap konusunda yetişkin ve çocuk ayrımı yapılamaz. (IV) Çünkü iyi bir çocuk kitabı, mutlaka yetişkinlere de seslenir. (V) Bu düşüncenin doğruluğuna inanmıyorum. (VI) Nedeni de şu: Çocukların severek okuyacakları nitelikli bir kitap, yetişkinlere pek bir şey söylemeyebilir ya da yetişkinlerin severek okuyacağı bir kitap, çocukları hiç de heyecanlandırmayabilir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, “çocuklarla yetişkinlerin aynı kitaplardan hoşlanmayacağı” düşüncesine ters düşmektedir? A) I. ve III. B) l. ve IV. D) III. ve IV. C) I. ve VI. E) IV. ve VI. Cümle Bilgisi ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: 3. Neden-sonuç cümlesi: Neden (sebep), bir olayı ve durumu gerektiren, doğuran başka olay veya durum; sonuç (netice) ise bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum demektir. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2003) Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtilmemiştir? A) Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir. Neden-sonuç cümleleri genellikle için, -den, -den dolayı, -den ötürü, -diye, ile unsurlarıyla birbirlerine bağlanır: B) Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yıldan yıla azalmaktadır. ➤ Yağmur çok yağdı, barajlardaki su seviyesi yükseldi. C) Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke, pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır. yağdığı için yağdığından sonuç ➤ Onunla konuşmamız güç olduğundan derdimizi içimize atıyorduk. ➤ Burada evlerin çatılarının bu şekilde yapılmasının nedeni, karın bu bölgeye çok yağmasıdır. ESEN YAYINLARI neden D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır. E) Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır. ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (LYS - 2010) Aşağıdaki dizelerin hangisinde eylem, nedeniyle birlikte verilmiştir? A) İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize atlarcasına B) Uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Dinleneceksin bir kum tanesi, bir yaprak gibi C) Kederi de yaşamalısın bütün benliğinle Acılar da sevinçler de olgunlaştırır insanı D) Yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Koklamaktan bitkin düşmüşçesine bir çiçeği E) İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına 4. Amaç cümlesi: Amaç (maksat), ulaşılmak istenen sonuç demektir. Bu tür cümlelerde amacı gerçekleştirme isteği vardır. Yargının hangi amaçla gerçekleştirildiği -mak için, -mak üzere, diye gibi edatlarla vurgulanabileceği gibi amacıyla, maksadıyla kelimeleriyle de belirtilebilir: ➤ İki haftalık harçlığını bu kitabı almak için biriktirmiş. amacıyla ➤ Gürültü olmasın, kimseler uyanmasın diye ayakkabılarını çıkarıp yürüyordu. 227 Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 1999) ÖRNEK SORU (ÖSS - 2004) (I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikayesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II) Müzik, resim, roman, öykü, şiir, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarının hepsinde böyledir. (III) Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak istiyorum. (IV) Bu yöntemi ülkemiz yazınında ustaca uygulayan Yaşar Kemal’in izinde yürümek isteyişimin özünde de işte bu yatıyor. (V) Nitekim son yapıtımda geleneksele yönelişim açıkça görülebilir. Aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı, bir “gerekçe” içermektedir? A) — Resim çalışmalarınızda en çok hangi malzemeyi kullanırsınız? — Tümüyle yerli malı olanı seçip kullanırım. B) — Ayrıntıya önem verir misiniz? — Evet, güzelliğe ulaşmak için ayrıntıları önemsiyorum. C) — Resim yaparken nasıl bir yol izlersiniz? — Önce dikkatimi ele alacağım konu üzerinde yoğunlaştırırım, onunla yaşamaya başlarım; sonra çalışmaya koyulurum. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde amaç söz konusudur? A) I. ve IV. B) I. ve V. D) III. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V. D) — Türk resim sanatının günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? — Resim sanatçılarımızı, erişmeleri amaçlanan yerin de ötesinde görüyorum. ÖRNEK SORU (I) Sanatçı, çocuk kitaplarında, yetişkin yazınının konusu sayılan insan ilişkileri, yabancılaşma, kimlik arayışı gibi sorunları işler. (II) Başka bir deyişle, çağdaş dünyanın sorunlarını masalsı bir biçimde çocuk dünyasına aktarır. (III) Çocukların bu yolla bilinçlenmelerini ve eleştirel bir bakış kazanmalarını ister. (IV) Bunun için de onlara düşsel bir ortam değil gerçeklerle yüz yüze gelecekleri bir dünya sunar. (V) Bu özelliği nedeniyle çocukların yanı sıra yetişkinler de yazarın kitaplarını büyük bir ilgiyle okurlar. Yukarıdaki parçada sözü edilen sanatçının amacı, numaralanmış cümlelerden hangisinde belirtilmiştir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: E) — Resme yeni başlayanlara neler öneriyorsunuz? — İlgilendikleri konuda eğitim görmelerini, sonra da öğrendiklerini uygulamaya çalışmalarını öneriyorum. ÇÖZÜM: 5. Koşul (şart) cümlesi: Bir eylemin gerçekleşmesini başka bir eylemin gerçekleşmesi koşuluna bağlayan cümlelerdir. Bir cümleye koşul anlamı “-sa, -ınca, -dıkça” ekleriyle ve üzere, ancak, yalnız, şartıyla vb. kelimelerle katılabilir. ➤ Şiir okursan düş dünyan zenginleşir. koşul ÇÖZÜM: Yukarıdaki cümlede bir kişinin düş dünyasının zenginleşmesi, o kişinin şiir okuması koşuluna bağlanmıştır. ➤ Borcunu ödemeden şuradan şuraya geçemezsin. ➤ Gidin bu şehirden ben de gidebileyim. 228 Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 1999) ÖRNEK SORU (ÖSS - 2001) (I) Halk türkülerimizi, ezgi ve şiir bakımından kıvamını bulmuş sanat eserleri sayabiliriz. (II) Bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler ayıklanınca klasik denecek kadar sağlam eserler çıkar ortaya. (III) Ne var ki türküleri söyleyen ve âşık diye anılan halk sanatçılarının kimilerinin sesleri, bu eserlerin değerini gölgeliyor. (IV) Kimileri de türküleri aşırı bir duygusallıkla söylüyor. (V) Bunlarda türkünün özüne göre değişen bir incelik, bir yorum görülmüyor. (I) Hiçbir şey ak ya da kara diye ayrılmaz onun romanında. (II) Mutluluklar hüzünler, sevinçler, acılar iç içe yaşanır. (III) Bunları anlatırken mekanik kurgulardan, neden-sonuç ilişkilerinden özellikle kaçınır. (IV) İzlediği bu yol, okurun, olaylara romancının gözüyle bakmasını sağlar. (V) Roman boyunca, roman kişileriyle yazar arasında bir çatışma olmaz. (VI) Bu da kişilerin inandırıcılığını artırır büyük ölçüde. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi I. cümlede belirtilen görüşü destekleyici niteliktedir? Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, bir koşula bağlanmıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. E) V. ÇÖZÜM: 6. Açıklama cümlesi: Bir konuyla ilgili bilgi vermeye, bir sorunu aydınlatmaya, bir sözün ne anlatmak istediğini belirtmeye açıklama denir. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2000) (I) Günü gününe pek uymaz bu kentin. (II) Bir bakarsın, yaz ortasında buz kesmişsin; bir bakarsın, kasım ortasında ceket fazla gelmiş. (III) Geçen eylül ayının son günü kente yağmur yağarken, kentin sırtını dayadığı dağa kar yağıyordu. (IV) Ertesi gün ise mayıs sonu güneşine benzeyen, pırıl pırıl bir hava... (V) Neredeyse tüm ekim ayı, böyle geçti. (VI) Oysa daha güneyimizdeki bir başka kente çoktan kış gelmişti. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, kendinden önceki cümlenin açıklaması durumundadır? A) II. ÇÖZÜM: B) III. C) IV. D) V. E) VI. ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: 7. Öneri cümlesi: Bir sorunu çözmek üzere öne sürülen görüşe öneri (teklif) denir. ➤ Borçlarınızdan kurtulmanızın tek yolunun gayrimenkullerinizi satmanız olduğunu düşünüyorum, bunları bence şimde satın, daha sonra yeniden alırsınız. ÖRNEK SORU (ÖSS - 1998) Aşağıdaki cümlelerin hangisi bir öneri içermektedir? A) Planınızı değerlendirdiğimizde onun, beklentilerimizi tümüyle karşılamadığını gördük. B) Planınız güzel; ama onun bizim amacımıza uygun olduğunu söyleyemeyiz. C) Planınızı yeniden gözden geçirmenizin doğru olacağını düşünüyoruz. D) Planınızın kolayca uygulanabilmesi için kimi yerlerinde değişiklikler yaptık. E) Planınızın titiz bir çalışmanın ürünü olduğu belli; ama biz daha farklı özellikler arıyorduk. 229 Cümle Bilgisi ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: 8. Öğüt cümlesi: Bir kimseye, onun kötü bir durumla karşılaşmaması için, yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söze öğüt (nasihat) denir. Öğüt cümleleri daha çok emir kipiyle kurulur. Atasözlerinde öğüt verici ifadelere sıkça yer verilmiştir. 11. Varsayım cümlesi: Gerçekleşip biten bir olayın, gerçekleştiğinden farklı bir şekilde sonuçlandığını ya da nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir durumun belli bir şekilde sonuçlanmış olduğunu kabul etmeye varsayım denir. Bir cümleye varsayım anlamı varsayalım ki, tut ki, ola ki sözcükleriyle katılabilir. ➤ Ayağını yorganına göre uzat. ➤ Yoldan kal, yoldaştan kalma. ➤ Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar. 9. Ön yargı (peşin hüküm) cümlesi: Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargılara ön yargı denir. ➤ Onun doğru konuştuğu görülmüş şey değil, siz ona inanmayın, bakın göreceksiniz yine yalan söyleyecek. Aşağıdakilerin hangisi, bir varsayımı ifade etmektedir? ESEN YAYINLARI ➤ Bu kitabın, yazarın önceki kitapları kadar beğenilmesi mümkün değil. ÖRNEK SORU A) O, çarşamba günü geziden dönebilir. B) Diyelim ki bu olay gerçek değildir. C) İstediğini veririm, yeter ki sen çalış. D) Belki onu sen de tanırsın. E) Yarın akşam yemeğine onlar da gelebilir. 10. Tasarı cümlesi: Olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçime tasarı (proje) denir. ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS - 1997) (I) Halka ulaşmamız, operanın halka seslenen bir sanat olduğunu anlatmamız gerekiyor. (II) Bu da büyük ölçüde halkla daha yakından iletişim kurmamıza bağlıdır. (III) Bu amaçla gelecek yıl bir yarışma düzenlemeyi ve sahnelenmeye değer görülen eserleri sahnelemeyi düşünüyorum. (IV) Eğer katılım sağlanırsa, bu tür yarışmaları ileride daha da çeşitlendirip zenginleştirerek sürdürmek istiyorum. (V) Bu tür etkinlikler Türk seyircisini, yavaş yavaş da olsa, operaya yaklaştıracak, ona operayı sevdirecektir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde bir tasarıdan söz edilmektedir? A) I. ve II. B) II. ve III. D) III. ve V. 230 12. Olasılık (ihtimal) cümlesi: Olasılık cümleleri, bir şeyin olabilme durumunu, olabilirliğini anlatan cümlelerdir. ➤ Sigara içmeye devam ederse çok önemli sağlık sorunlarıyla karşılaşabilir. ➤ Belki yine gelirim buraya. ➤ Onlar pikniğe gitmiştir. ➤ Şimdi yaptıklarının pişmanlığıyla vicdan azabı çekiyordur. ➤ Onun sağı solu belli mi olur, bize kızar mı kı- C) III. ve IV. E) IV. ve V. zar. Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU 13. Sezgi cümlesi: Açık bir kanıt olmaksızın olmuş ya da olacak bir şeyi anlayıp kestirme yeteneğine sezgi (feraset) denir. Tahminde daha çok akıl yürütme söz konusuyken sezgide içe doğuş söz konusudur. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “olasılık, olabilirlik” söz konusudur? A) Kar yağıyor, kış geldi artık. B) Onunla konuşmalısınız, köyün en yaşlı kişisidir. ➤ İçimden bir ses bugün bizim iyi bir haber alacağımızı söylüyor. C) Ben onu iyi tanırım, çok dürüst bir çocuktur. D) Siz de biliyorsunuz; o, kardeşlerin en küçüğüdür. ➤ Bu çocuğun ülkesi ve milleti için faydalı işler yapacağını, hayırlı bir evlat olacağını ben yıllar öncesinden anlamıştım. E) Geç kaldık, sanırım o gitmiştir. ÇÖZÜM: 14. Yakınma cümlesi: Yakınma; “sızlanarak anlatma, şikayet etme” demektir. ➤ Söylesem de beni dinlemez ki! ÖRNEK SORU (ÖSS - 2000) (I) Anadoluhisarı’nın bulunduğu bölgenin tarihi, eskiye dayanıyor. (II) Kaynaklara göre, Anadoluhisarı, Boğaz’dan geçişleri kontrol etmek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış. (III) Yapılırken kullanılan malzemeler arasında, Bizans yapılarından alınmış taşlar da var. (IV) Bu durum, burada eski bir Zeus Tapınağı’nın bulunduğu yolundaki düşünceleri daha da güçlendiriyor. (V) Boğaz’ın en dar yerinde, Göksu Deresi kıyısında bulunan bölgenin, bugün olduğu gibi, Osmanlı öncesinde de yerleşim alanı olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler “tahmin” niteliği taşımaktadır? A) I. ÇÖZÜM: B) II. C) III. D) IV. E) V. ESEN YAYINLARI ➤ Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2005) (I) Ortaokul yıllarımda arkadaşlarla dersten çıkar çıkmaz, okulumuzun bulunduğu tepeden iner, güzelim gül bahçeleriyle çevrelenmiş evlerin önünden geçerek kıyıya koşardık. (II) Dalgalarla oynarken içimizden biri bağırırdı: “Yunuslar geçiyor!” (III) Sonraları hangi denize baksam, böyle sürü halinde geçen yunuslar canlanırdı gözlerimde. (IV) Açıklardaki tek bir yunusu fark edip sevinç çığlıkları atanları gördükçe gerçekten çok etkilenirdim. (V) Yıllarca yunusların sürü sürü gözlerimin önünden geçtiğini, zamanın hepimizi, az rastlanan anların son tanıklarına çevirdiğini nasıl anlatabilirdim onlara? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yakınma söz konusudur? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: 231 Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU ÇÖZÜM: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “yakınma” söz konusudur? A) Dergiye girecek yazıların başka bir yerde yayımlanmamış ve özgün olması gerekir. B) Konudan konuya atlayan, başlığıyla içeriği birbirine uymayan yazılar bizi çok yormaktadır. C) İsteklerimizden birisi de gönderilen yazıların yazı makinesiyle çift aralıklı olarak yazılmasıdır. D) Alt alta dizilmiş cümlelerin şiir sayılmayacağı herkesçe bilinen bir gerçektir. E) Daha güzel, daha nitelikli bir dergi çıkarabilmek için okurla işbirliği şarttır. ÇÖZÜM: ➤ Yazar, konuların gerektirdiği şiirselliği ya da gülmeceyi yerli yerinde kullanıyor; özlemi, öfkeyi aynı güçle duyumsatıyor. (beğeni) ➤ Kişilere, onların serüvenlerine, özlemlerine magazin öykücüsü gibi yaklaşmaktan kurtulamıyor. (olumsuz eleştiri) ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU (ÖSS - 2002) 15. Eleştiri cümlesi: Bir sanatçının ya da sanat ürününün olumlu ve olumsuz taraflarını ortaya koyan cümlelere eleştiri cümlesi denir. (I) Bu yapıt, romantik romanın bütün özelliklerini taşımaktadır. (II) Romandaki olaylar bilinçli olarak seçilmemiştir. (III) Romancı, olayları istediği biçimde geliştirmek için rastlantılardan büyük ölçüde yararlanmıştır. (IV) Olayları öyküleyişteki neden-sonuç kopukluğuna karşın, kişilerin konuşmalarını yansıtmadaki başarısı romanın en güçlü yanlarından biridir. (V) Kişiler, kültür düzeylerine uygun biçimde konuşturulmuştur. ➤ Anlatımı da sıradan; daha ilk öyküde cümleler birbirinin üzerine yığılıyor. (olumsuz eleştiri) Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, sözü edilen yapıtın “hem olumlu hem de olumsuz” yönleri bir arada verilmiştir? ÖRNEK SORU (YGS - 2010) A) I. (I) Onca güzel, onca kalıcı şiir yazmış, Türk şiirine yeni renkler katmış bir şairin arada sırada kötü şiir yayımlayabileceğini kabul edebiliriz. (II) Buna bir itirazımız yok. (III) Ama bu, gelecekte onun sanatsal değerine gölge düşürür. (IV) Hangi yaşta, hangi aşamada olursa olsun şaire hep daha iyisini, yenisini yazmak yakışmaz mı? (V) Elli yılda kazandığı ustalık sıfatına zarar vermesi doğru mudur şairin? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden başlayarak olumsuz nitelikli eleştiriye yer verilmiştir? A) I. B) II. 232 C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: B) II. C) III. D) IV. E) V. Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2004) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “eleştiri” söz konusu değildir? ➤ Yazarın ilk romanlarında köy yaşamı, bu yaşamın zorlukları dile getirilmiştir. A) Kitap okunduğunda, yazarının, ne yazacağını uzun uzadıya ölçüp biçen, bunları bir tartımdan geçiren, düzene koyan sanatçılardan olmadığı anlaşılıyor. ÖRNEK SORU (YGS - 2011) (I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırmaları ve imgeleriyle zaman zaman, bilinen söylemin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşılaştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamlar yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şiirlerini oluştururken boş alanlar bırakmış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şiirde bir yenilik gerçekleştirmek için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan kaçınmış, dili yeniden kurmaya yönelmiştir. (V) Şiirlerinin çoğunda, çok anlamlı sözcükler kullanarak değişik çağrışımlar uyandırmıştır. B) Gençlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı yazıları derleyip bunları yazılış tarihlerine göre sıralayarak kitap haline getiriyor. C) Konusunu günlük yaşamdan almasına karşın, kullandığı dil ve anlatımındaki pürüzler yüzünden, söyledikleri gereği gibi anlaşılmıyor. D) Yüzeysel bilgilere dayanarak yaptığı ruhbilimsel çözümlemeler, yapıtın dokusu içinde belirli bir işlev taşımıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, sözü edilen şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgilidir? E) Çizmeye çalıştığı tarihsel ortamı ayrıntılarıyla yansıtamayışı, yapıtının inandırıcılığını büyük ölçüde azaltıyor. 16. Üslup ve içerik cümleleri: Bir sanatçının görüş, duyuş ve anlatış özelliklerine üslup denir. Üslup, sanatçıları birbirlerinden farklı kılan anlatım özellikleridir. Bir yazarın dili kullanış şekli, kelime seçimi, sanatlı ya da yalın bir anlatım tarzını benimsemesi, cümlelerinin düzeni, konuya yaklaşma biçimi onun üslubuyla ilgilidir. ➤ Bu eserde bazı sözcüklerin yan ve mecaz anlamlarını çağrıştıracak biçimde kullanılması yazarın yeni bir öykü dili oluşturmak istemesinden kaynaklanıyor. Bir eserde verilmek istenen bilgi, duygu, düşünce, imge vb.nin bütününe içerik denir. Bir eserin konusu hakkında bilgi veren, o eserde nelerin anlatıldığını belirten yargılar içerikle ilgilidir. “Bu eserde ne anlatılmış?” sorusunun cevabı içerik, “Nasıl anlatılmış?” sorusunun cevabı üslupla ilgilidir. * ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM : A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM : Karşılaştırma*: Birden çok kavram, durum, olay veya kişiyi bir ya da birden çok açıdan kıyaslayarak bunların birbirlerine karşı ne durumda olduklarını ortaya koyma. Tanımlama: Bir varlığın, kavramın, durumun kendine özgü temel niteliklerini belirterek onun “ne” olduğunu bildirme. Öznellik: Kişisel duygu, düşünce ve sezgileri dile getirme. Nesnellik: Kanıtlanabilirlik niteliği taşıyan, kişisel duygu ve düşünceleri içermeyen yargılara yer verme. Tanım cümlesi, karşılaştırma cümlesi, öznel cümle, nesnel cümle vb. için 297, 298, 299. sayfalara bakınız. 233 Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU (YGS - 2011) (I) Günümüzde, yeni yetişen genç yazarlar kendinden öncekileri tanımadıkları, okumadıkları için bir eksiklik duymuyor sanki. (II) Bunlar deneyimli, usta yazarların önünde yaprak gibi titremiyor artık, kendine çok güveniyor. (III) Bununla birlikte yapıtları ilgiyle karşılanan, geniş okur kitlelerine seslenen sanatçının çok iyi yazar olduğu yanılgısına düşüyor. (IV) Yeni kuşağın “Ne olacaksa çabucak olsun.” düşüncesinden doğan bu gözü kara yarış, bence oldukça tehlikeli. (V) Çünkü bu, bireyciliğin, “ben ben”ciliğin egemenliği anlamına gelir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, usta yazarların, edebiyat dünyasındaki gelişmelerden kaygılandıkları dile getiriliyor. B) II. cümlede, genç yazarların değişen tutumları hakkında bilgi veriliyor. D) IV. cümlede, olumsuz bir durumla ilgili kişisel görüş belirtiliyor. E) V. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili yorum yapılıyor. ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI C) III. cümlede, yanlış bir kanıya değiniliyor. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2009) (I) Kütüphaneler kültürel yaşamı besleyen ve geliştiren ana damarlardandır. (II) Ne var ki kâğıt üzerinde sayıları artmış gibi görünse de Türkiye’de neredeyse 50.000 kişiye bir halk kütüphanesi düşmekte. (III) Oysa Almanya’da bu rakam 6000. (IV) Öte yandan, ülkemizde son otuz yıllık dönemde halk kütüphanelerine üye olanların oranının da % 1 ya da % 2 olduğunu belirtelim. (V) Bu oranın ABD, İngiltere, Finlandiya’da % 60 dolaylarında olduğu söylenebilir. (VI) Bu sayısal değerler, kültürel yaşamımızda etkili bir yeri olan kütüphanelerin yetersiz olduğunu her yönüyle açık seçik gösteriyor. Kütüphanelerin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, işlevinden söz edilmektedir. B) II. cümlede, gereksinimleri karşılamadığı belirtilmektedir. C) IV. cümlede, saptama yapılmıştır. D) V. cümlede, kesinlik söz konusudur. E) VI. cümlede, önemli bir sorun dile getirilmiştir. ÇÖZÜM: 234 Cümle Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2008) (I) Son yıllarda yayınevlerinin sayısında bir artış gözlendi. (II) Bu, çeviri kitap sayısındaki artışı da beraberinde getirdi. (III) Yurt dışında çıkan hemen her kitap hiç gecikmeden bizde de yayımlanmaya başlandı. (IV) Hatta bir kitabı çabuk satışa sunabilmek için iki çevirmene bölüştürüp yayımlayanlar da var. (V) Bu, benimsemediğim bir yöntem çünkü her çevirmenin dili ve biçemi farklıdır, ikisi birleştirilince birbiriyle bağdaşmaz. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, bir saptama yapılıyor. B) II. cümlede, I. cümlede belirtilenin sonucu açıklanıyor. C) III. cümlede, başkalarından üstün olma durumu belirtiliyor. D) IV. cümlede, farklı bir tutumdan söz ediliyor. ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI E) V. cümlede, bir karşı çıkış, nedeniyle birlikte belirtiliyor. ÖRNEK SORU (YGS - 2012) (I) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 1940’ta yayımladığı, ikinci şiir kitabı olan Çocuk ve Allah okurla yeniden buluşuyor. (II) Türk şiirinin dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri. (III) Bin yıllık Türk şiirinin yüzyılımızdaki son halkası olarak varlığını koruyor. (IV) Şair; kitapta, insanın evrendeki yerini, doğanın görkemi karşısındaki sarsılış ve duyuşlarını dile getiriyor. (V) Bunları çocuklara özgü bir düş gücüyle yansıtıyor. Bir şair ve yapıtından söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, anlatılan kitabın daha önce de basıldığından söz edilmiştir. B) II. cümlede, şiirlerin benzerlerinden ayrılan yönlerine değinilmiştir. C) III. cümlede, şiirleri güzel ve etkileyici kılan etkenler üzerinde durulmuştur. D) IV. cümlede, işlenen temalara değinilmiştir. E) V. cümlede, şiirlerin nasıl bir bakış açısıyla oluşturulduğu belirtilmiştir. ÇÖZÜM: 235 Cümle Bilgisi ÖLÇME DEĞERLENDİRME 6 Cümle Bilgisi DOĞRU – YANLIŞ “Biraz acele etse bize yetişir.” cümlesinde koşul anlamı vardır. DOĞRU 2. DOĞRU 5. 236 YANLIŞ “Sergide eserleri sergilenen sanatçıların bir kısmını hiçbirimiz tanımıyorduk.” cümlesi olumsuz bir haber cümlesidir. DOĞRU 7. 8. YANLIŞ YANLIŞ “Ne seni görmek istiyorum ne de onu.” cümlesi biçimce olumlu anlamca olumsuzdur. DOĞRU 9. YANLIŞ “Ya buğulu pencerenin ardından beyaza boyanmış ovayı seyrediyor ya da elimdeki kitaptan birkaç satır okuyordum.” cümlesi bir dilek-istek cümlesidir. DOĞRU YANLIŞ “Sokağın başındaki iki katlı büyük evi onlar mı aldı?” cümlesi, gerçek soru cümlesidir. “Ben onu arasam da o beni aramaz ki!” cümlesinde yakınma anlamı vardır. DOĞRU YANLIŞ “Olanları unutmuş değilim.” cümlesi biçimce olumsuz anlamca olumludur. DOĞRU 4. YANLIŞ “Her yeri kaplayan karın üzerinde uğultulu ıslıklar çalarak dolaşan dondurucu rüzgârlar ve görkemli bir sessizlik hâkim şimdilerde burada.” cümlesi, bir dilek-istek cümlesidir. DOĞRU 3. 6. ESEN YAYINLARI 1. YANLIŞ “Koyu yeşil bir pardösüsü, çok dar kenarlı bir şapkası vardı onun.” cümlesi, olumsuz bir cümledir. DOĞRU YANLIŞ 10. “Buradaki dükkânlarda bu tür ürünler satılmıyor değil.” cümlesi biçimce olumsuz anlamca olumludur. DOĞRU YANLIŞ Cümle Bilgisi TEST – 1 1. İyi çırak, ustası yokken anlaşılır. 3. C) İnsanların tek başlarına yapamayacakları işlerde daha tecrübeli kişilerden yardım istemeleri yadırganmamalıdır. (I) Eserde bir kişinin çevresinde kümelenmiş olaylar ve türlü tipler yardımıyla üç dönemin toplumsal yapısı çizilmek istenmiş. (II) İmparatorluğun çöküş yıllarında toplumun özellikle yüksek kesim insanlarının korkunç ahlak bozulmaları gösterilmeye çalışılmış. (III) Ne var ki, yazar, ne olayları, ne de kişileri bir roman çatısı içinde toplayabilmiş. (IV) Üstelik esere kişiler tıklım tıklım doldurulmuş. (V) O kadar ki, sözü edilen olayların ve kişilerin birçoğu çıkarılıp atılsa, eserin yapısında hiçbir aksama olmaz. D) Birinin başarılı olup olmadığı ona en büyük desteği veren kişinin, onun yanında bulunmadığı zaman ortaya çıkar. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde sözü edilen eserin yazılış amacından söz edilmektedir? E) Bir işte usta olmak için yeteneğe ve deneyime ihtiyaç vardır. A) I. ve II. Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır? A) Deneyimsiz kişilerle tecrübeli kişiler arasında birçok bakımdan fark vardır. B) Bir işi yapan insanların tümünün aynı derecede başarılı olması beklenemez. D) III. ve IV. ESEN YAYINLARI 2. B) I. ve V. E) IV. ve V. (I) Okurlardan kimisi okuduğunu kendi başına değerlendirme gücünü kendinde bulamaz. (II) Eleştirmenlerin vereceği yargıları bekler, onlar ne derse öyle düşünür, onların gözü ile görür yapıtı. (III) Oysa bir yapıtı başkasının yargıları doğrultusunda sevmek ya da sevmemek özgür düşünceyle çelişir. (IV) Çünkü, sanat öğretim işi değildir. (V) Onda öğrenciliğin ve öğretmenliğin yeri yoktur; sanat, her okurda farklı tatlar yaratır. (I) James Joyce’un dünya yazınında bir başyapıt sayılan eseri “Ulysses”, Nevzat Erkmen tarafından Türkçeye çevrildi. (II) Bu çeviri, önemine uygun bir biçimde coşkuyla karşılandı yazın ve aydın çevrelerinde. (III) Gösterilen ilgi üzerine çeviri kısa sürede tükendi ve çevirinin ikinci baskısı da hazırlandı. (IV) Çevirmene bu çalışmasından dolayı teşekkür ediyoruz ama keşke çevirmen Türkçeye biraz daha özen gösterseydi demekten de kendimizi alamıyoruz. (V) Kitapta çevirmenin Türkçe özensizlikleriyle karşılaşıyoruz. (VI) Örneğin ikinci bölümde “Şayet canı çoktan çıkmış değilse bile” sözü geçiyor. (VII) Bunun yerine basitçe “Çoktan canı çıkmamışsa” ya da “Şu ana kadar ölmemişse” denilebilirdi. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde okurların eleştirmenlerle ilgili beklentilerinin gerekçesine yer verilmiştir? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden başlanarak çevirmenle ilgili olumsuz değerlendirmeler verilmiştir? A) I. A) III. 242 B) II. C) III. D) IV. E) V. 4. C) II. ve III. B) IV. C) V. D) VI. E) VII. Cümle Bilgisi 6. (I) Sanatçı eserini yaratır, geçer gider; okuyucunun onu ne derece izlediği o kadar önemli değildir. (II) Sonuç olarak yeni bir şey ortaya koymaktadır sanatçı. (III) Onun görülmesini hem de gösterdiği gibi görülmesini ister. (IV) Okuyucu çoğunlukla fazla bilgi sahibi değildir bizde sanat konusunda. (V) Yetiştirilmediği için sanatın toplumsal yaşamdaki yeri ve gerekliliği üzerinde belirgin bir fikri yoktur. Osmanlı toplumunu anlamanın en kolay yolu divan edebiyatını anlamaya çalışmaktır, çünkü ---Bu cümleyi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlamak en uygundur? A) Osmanlı toplumu düz yazıdan çok şiire önem vermiştir. B) divan şiirinde sembollere sıkça yer verilmiştir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi söz konusudur? C) bazı toplumsal olaylar edebiyata yansımayabilir. A) I. D) tarih bilincinden yoksun bir toplum düşünülemez. B) II. C) III. D) IV. E) V. E) bu edebiyat Osmanlı toplumuna tutulan bir aynadır. (I) O, şiirler, romanlar ve düşünsel yazılar yazdı. (II) Türk şiirine büyük katkıları oldu. (III) Birbirinden güzel şiirleriyle hem kendi kuşağında hem de sonraki kuşaklarda izler bıraktı. (IV) Romanımıza geniş ve köklü kültürüyle, değişik bakış açısıyla nefis örnekler kazandırdı. (V) Düşünce yazıları, ilginç içerikleriyle tartışmalara yol açtı. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sözü edilen kişinin etkisinin içinde bulunduğu zamanın dışına taştığı sonucu çıkarılabilir? A) I. 7. 8. B) II. C) III. D) IV. E) V. Aslında doğru olan bir düşüncenin toplum tarafından yanlış bulunmasının nedeni; o düşüncenin gereksiz birçok sözcükle dile getirilmesidir. Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır? A) Temelde doğru olan bir fikir, nasıl anlatılırsa anlatılsın, topluma kendi mesajını iletir. B) Her yanlış düşünce sisteminde bile doğru olan bir ya da birkaç şey vardır. C) Gereksiz yere uzun tutulan bir anlatım, doğru bir düşünceyle ilgili olumsuz yargıların oluşmasına neden olabilir. D) Gereksiz sözcüklerle anlatılan doğru bir düşünce, etkileme gücünden bir şey kaybetmez. E) Toplumsal sorunları çözmek isteyen bir kişi öncelikle dil sorununu ele almalıdır. 9. ESEN YAYINLARI 5. (I) Bugüne kadar onlarca kitabım yayımlandı. (II) Doğrusunu söylemek gerekirse sayısı ne kadar da çok olursa olsun her kitabım benim için vazgeçilmezdir. (III) Ama özellikle anılarım ayrı bir değer taşır benim için. (IV) Onlarda koca bir yaşam, sadece beni anlatan duygu ve düşüncelerim vardır. (V) Denemelerim de anılarıma benzer pek çok açıdan. (VI) Röportajlarımı ve köşe yazılarımı da sever, arada bir okurum. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlede belirtilenlerin gerekçesi olarak kabul edilebilir? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 10. (I) Yaşar Kemal, büyük bir hayal ve yaratma gücüne sahiptir. (II) Romanlarında olaylardan çok ayrıntılar üzerinde durur. (III) Böyle olunca da ister istemez betimlemeler önem kazanır. (IV) Bu usta işi betimlemelerde görsel ve işitsel ögeler ağır basar, anlatım şiirselleşir. (V) Söz sanatları bu şiirselliğe eşlik eder, içeriği kolaylıkla somutlaştırır; romanlarına olağanüstü bir hareketlilik kazandırır. Bu parçanın yazarı, numaralanmış cümlelerin hangilerinde Yaşar Kemal ve eserleriyle ilgili beğenilerini dile getirmemiştir? A) I. ve II. B) I. ve V. D) III. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V. 243 Cümle Bilgisi TEST – 10 (YGS-LYS SORULARI) 1. (I) Günümüzde yayıncılar, çok satan kitapların peşinde koşuyor, bir yazarın ya da kitabın değerini ne kadar sattığı belirliyor. (II) Reklamını, etkinlik sayısı ve ziyaretçi çokluğuna bağlayarak yapan kitap fuarları da bu tutumu besliyor. (III) Artık çok satan kitap, iyi kitap olarak algılanıyor. (IV) Böyle bir ortamda yetişen genç bir yazarın, “Okunuyorum öyleyse varım.” demesinden doğal ne olabilir? (V) Bu yüzden yazarlar, nitelikli ama okunmayan kitaplar yazma yerine, popüler romanlar üretmeyi, medyada çok görünmeyi yeğliyorlar. 3. “Yazacaklarım, yazdıklarım gibi olacaksa sözün onurunu koruyarak kalemimi kâğıdın yanı başına bırakıveririm.” demiş bir şairdir o. Sanatçı bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? A) Yazın alanında kendini göstermeyi herkesin başaramayacağını B) Kendi söylemini her şeyin üzerinde tuttuğunu C) Çok yapıt vermenin, zamanla yazarları bu işten soğuttuğunu D) Kimi yazarların eleştirilerden çekindiği için yazmadığını Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? E) Kendini yinelemeye başlarsa yazmaktan vazgeçeceğini (YGS 2010) A) I. cümlede, saptama yapılmıştır. C) III. cümlede, değişen bir değerlendirme ölçütünden söz edilmiştir. D) IV. cümlede, sonuç ortaya konmuştur. E) V. cümlede, yazarların yönelimi üzerinde durulmuştur. (YGS 2010) ESEN YAYINLARI B) II. cümlede, bir zorunluluk dile getirilmiştir. 4. I. Sanatçı, toplumsal ilişkileri öyle bir biçimde ortaya koymalıdır ki başkaları da o ilişkileri görebilsin. II. Çağından sorumlu olan bir sanatçı, gerçeği dile getirmekle yetinmez, aynı zamanda onu yeniden biçimlendirme amacını güder. III. Değerlerini yitirmiş bir toplumda sanat, doğru sözü söyleyecekse yitirilen değerleri de yansıtmak zorundadır. 2. Paul Valéry, “Küçük dergiler, edebiyatın, şiirin laboratuvarıdır.” demiştir. Sanatçı, bu sözüyle küçük dergilerin hangi özelliğini belirtmek istemiştir? A) Belirli türlere bağlı kalma IV. Toplumcu dünya görüşünü benimseyen sanat, dünyanın değişebileceğini göstermeli, değişmesine yardım etmelidir. V. Sanatçıya görevini anımsatmak ve onu uyarmak toplumsal bir sorumluluktur. C) İlk yapıtlara ve yeniliklere yer verme Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? D) Yapıtları yazarlarından ayırarak düşünme A) I. ve II. B) Ürünleri seçerek yayımlama E) Okurların beğenisini geliştirmeyi önemseme (YGS 2010) 260 B) II. ve IV. D) III. ve IV. C) II. ve V. E) IV. ve V. (YGS 2010) Cümle Bilgisi 5. (I) Onun şiirlerinde, masal, şiir, deyiş gibi halk edebiyatı ürünlerinin etkisi görülür. (II) Halk diline yaklaşmaya da özen gösteren bu sanatçının dizeleri toprak kokan yağmur damlaları gibidir. (III) Satırların arasından dökülür okuyucunun duygu dünyasına. (IV) Davetkârdır, sizi kendi dünyasına yavaşça çekip alır. (V) O sesi ne zaman duydunuz, eşiği ne zaman geçtiniz, anlayamazsınız bile. (VI) Bu anlamda, resimleri de şiirleriyle büyük benzerlik gösterir sanatçının. 7. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangilerinde sanatlıca bir söyleyiş yoktur? A) I. ve IV. B) I. ve VI. C) II. ve V. D) III. ve IV. E) V. ve VI. (LYS 2010) (I) Berna Moran’ın deyişiyle “huzursuzluğun romanı”, Fethi Naci’ye göre de “Türkçenin en güzel aşk romanı” olan Huzur’un yayımlanışının üzerinden yaklaşık elli yıl geçti. (II) Bu romanda olaylar, bir ağustos günü başlar ve radyodan İkinci Dünya Savaşı’nın başladığını haber veren bir anonsla biter. (III) Her ne kadar ilk bakışta aşk romanı gibi görünse de günahın ve kavuşmanın değil, Doğu’yla Batı’nın, huzursuzluğun, zaman ve müziğin romanı olarak kabul edilir. (IV) Huzur, hiçbir zaman Madam Bovary’nin yarattığı etkiye benzer bir etki yaratmamıştır. (V) Madam Bovary gibi can sıkıcı taşranın romanı değildir Huzur; tam tersine çok eski, çok köklü bir kentin, İstanbul’un, Boğaziçi’nin romanıdır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme söz konusu değildir? 6. (I) Küçüklüğümden beri, babam edebiyatçı olduğu için doğal olarak hep edebiyatın içindeydim. (II) Ama nedense yazmayı uzun yıllar hiç düşünmedim. (III) Yazmaya babamla ilgili bir anı kitabı yazarak başladım. (IV) O kitabı yazarken bir de öykü gelişti, yazma gücümü böylece keşfettim. (V) Ondan sonra, demek ki yazabiliyormuşum, dedim; öyle de devam etti. Bir yazarın kendini anlattığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, çocukluğunun geçtiği ortama ilişkin bilgi veriyor. B) II. cümlede, kendisinin de açıklayamadığı bir duruma değiniyor. C) III. cümlede, yazma işini oyalanma amacıyla yaptığını belirtiyor. D) IV. cümlede, yazma serüveninde ortaya çıkan bir durumdan söz ediyor. E) V. cümlede, yazmadaki öz güveninin nasıl geliştiğini açıklıyor. (YGS 2010) ESEN YAYINLARI A) I. 8. B) II. C) III. D) IV. E) V. (YGS 2011) (I) Âşık geleneğinin teknolojiyle tanışması, gramofonla olmuştur. (II) Radyo yayınlarında halk müziğine ve âşık tarzı ürünlere yer verilmesiyle birlikte gelenek, geniş kesimlerle buluşmuştur. (III) Her zaman, her yerde dinleme olanağı veren plak ve kasetler geleneğe farklı bir boyut kazandırmıştır. (IV) Sonraki yıllardaysa televizyonda, âşık edebiyatı ürünlerine daha fazla yer verilmiştir. (V) Artık, kahvehaneler ve köy odalarından çok, elektronik ortamda yorumlanan bu ürünlerin eğitici yönü, eğlendirici yönünün gerisinde kalmıştır. Âşık geleneğinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, bir gelişmeden söz edilmiştir. B) II. cümlede, nasıl yaygınlaştığı anlatılmıştır. C) III. cümlede, bir yeniliğin dinleyicilere sağladığı kolaylık dile getirilmiştir. D) IV. cümlede, dinleyici isteklerinin önemsendiği belirtilmiştir. E) V. cümlede, işlevinde görülen bir değişiklik ortaya konmuştur. (YGS 2010) 261 Cümle Bilgisi TEST – 11 (YGS-LYS SORULARI) 1. (I) Rus edebiyatının hiçbir kahramanı, ne Raskolnikov ne Mişkin ne de Prens Andrey eski Rus insanını hatta tüm Doğuluları “Oblomov” kadar açıklıkla, en özlü yanıyla temsil edebilir. (II) Doğu, belki de ilk kez Gonçarov’un bu büyük yapıtında kendi kendini tanımaya, Batı’dan farkını anlamaya başlamıştır. (III) Oblomov, çiftliği, köleleri olan bir derebeyidir, bu düzen değişince ekmeğini kendi kazanan insanlar arasında yaşamaya başlar. (IV) Böyle yaşamaya hazır olmayan iradesini yitirir ve Oblomov, ölüme benzeyen bir uyuşukluğa gömülür. (V) Ancak Gonçarov, büyük romancılarda görülen “yaşamdaki dram karşısında gülümseme”sini hiç eksik etmez, okurunu da gülümsetmeyi başarır. 3. A) Öykünüzdeki bilinmeyenlerden kurtulmak için öyküdeki kadının kim olduğunu, nasıl bir yaşam sürdüğünü, ne iş yaptığını görünür kılın. (belirginlik kazandırmak) B) Sizin yaptığınız gibi, bir dönemi küçük bir öyküye sığdırmak herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. (zorluğu yenmek) C) Öykünüzün kahramanı olan kadını, içimizden biri gibi gösterebilmişsiniz. (inandırıcı olmak) D) Öykünüzü, yaşamın akışını düşündüren bir doğallıkla yazın, bunu yapabilecek güçlü bir kaleminiz var. (yazarlık yeteneği olmak) E) Öykülerinizde ayrıntılardan kaçınmanızı, yalınlığa bağlı kalmanızı çok beğendim; bu, sizin yoğunluğa verdiğiniz önemi gösterir. (çığır açıcı olmak) (YGS 2011) B) II. ve IV. D) III. ve IV. 2. C) II. ve V. E) IV. ve V. (LYS 2010) (I) Bu film, Lev Tolstoy’un kırk sekiz yıl birlikte yaşadığı karısı Sofia’yla son günlerini anlatıyor. (II) Ağdalı diyalogların arasında kaybolmuş bu yapım, ağır bir dönem filmi olabilirdi. (III) Ancak yönetmen, ortaya evrensel duyguların yoğunlukta olduğu; dramatik ama eğlenceli, ciddi ama neşeli bir film çıkarmış. (IV) 1910’lu yılların Rusya’sını anlatan bir film için aslında hiç de kolay bir iş değil. (V) Bu filmin tadına varmak için Tolstoy’un, yalnızca Savaş ve Barış ya da Anna Karenina’nın yazarı değil aynı zamanda ülkenin önde gelen edebî, politik isimlerinden biri olduğunu düşünmek gerekiyor. (VI) Ayrıca Tolstoy’un, Rusya’nın en köklü ailelerinden birine mensup olmasına karşın zenginliğini bir utanç sembolü olarak görmesi ve bütün varlığını elinin tersiyle itmesi de göz ardı edilmemeli. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme yapılmamıştır? A) I. 262 B) II. C) IV. D) V. E) VI. (LYS 2011) ESEN YAYINLARI Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde romanı özetlemeyi amaçlayan bir nitelik vardır? A) I. ve III. Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki sözün anlamını içermemektedir? 4. Turgut Uyar’ın “Şiir çıkmazda çünkü insan çıkmazda.” sözüne katılmadığımı belirtmek isterim. Bu iki durum arasında karşıtlık ilişkisi var bence. Yani insan çıkmazdaysa şiir çıkmazda olamaz. Aksine, şiir çıkmazdan beslenir. Bu, zaman zaman varoluşsal, bireysel çıkmazlar olur; zaman zaman da savaşlar, felaketler gibi toplumsal çıkmazlar... Peki bu hep böyle olmak zorunda mıdır? Tabii ki değildir. Çıkmazlar olmadan da yazılabilir çok iyi şiirler. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen “Şiir çıkmazdan beslenir.” sözüne anlamca en yakındır? A) Büyük ve eskimeyen şiirler, insanın dış dünyasıyla iç dünyasını kaynaştırarak anlatanlardır. B) Şiirin evrenselliği insanın duygu dünyasına odaklanmasına bağlıdır. C) Çözümsüz durumlar şiire kaynaklık eder. D) Yeni şiir türlerinin oluşturulmasında, yaşananların payı vardır. E) İyi şiirler, şairlerinden zengin bir birikim ister. (YGS 2011) Cümle Bilgisi 5. (I) İddialı konuşmayı sevmem. (II) “Türkiye’de ilk gerilim romanı yazarı benim.” demedim, “Sanırım…” diye başladım cümleye. (III) Bir yazarın “Bu şahane bir yapıt oldu, edebiyatın âlâsını yaptım.” gibi sözler söylemesini doğru bulmuyorum. (IV) Yazmak, bir kitabı bastırmak zaten kendini beğenmişlik değil de nedir? (V) Bütün bunların üzerine bir de yazdığını övmek, dayanılmaz geliyor bana. 7. Şair olarak başarımı ---- borçluyum çünkü ne kadar çok sözcükten kurtulursam şiire o kadar çok yaklaştığımı düşünürüm hep. Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) sahip olduklarıma değil, vazgeçtiklerime B) aynı metni eklemelerle zenginleştirmeme C) aldığım notlardan yararlanmama Bir yazarın görüşlerini belirttiği bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? D) hayal gücümün zenginliğine E) işlediğim duyguların çeşitliliğine (YGS 2011) A) I. cümlede, kişiliğiyle ilgili bilgi veriyor. B) II. cümlede, bir yanlış anlamayı düzeltmek için gerekli açıklamayı yapıyor. C) III. cümlede, benimsemediği bir tutumu ortaya koyuyor. 8. D) IV. cümlede, bir yorum yapıyor. A) Söyledikleri, hiçbir dönemde tüketilmez. E) V. cümlede, başarısız yapıtları beğenmenin yanlışlığını belirtiyor. (LYS 2011) (I) Bu yapıtı yalnızca bir anı sanmayın. (II) Yazar, bir psikiyatr ve siyaset adamı gözüyle kendi öyküsüne paralel olarak son elli yıllık siyasi tarihimizi de ayrıntılarıyla ele alıyor. (III) Bunları kendi özgün yorumlarının yanı sıra sayısal bilgilerle de destekliyor. (IV) Anlatımını, roman kahramanı olabilecek ilginç kişilerle zenginleştiriyor. (V) Her biri başlı başına bir yaşam dersi diyebileceğimiz anekdotlara da yer veriyor. Bir yapıtın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, uyarı söz konusudur. B) II. cümlede, konuyla ilgili bir açıklama yapılıyor. C) III. cümlede, öznellikle nesnelliğin iç içe olduğu söyleniyor. D) IV. cümlede, duygusal yönleri öne çıkaran bir tutum izlendiği belirtiliyor. E) V. cümlede, söyleme öğreticilik ve çeşitlilik boyutu katıldığı belirtiliyor. (LYS 2011) B) Okurların dünyasında özgün ve değişmeyen bir yeri vardır. ESEN YAYINLARI 6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde klasiklerle ilgili farklı bir düşünce dile getirilmiştir? C) İnsan, yaşamının her döneminde onlarda kendini bulur. D) Anlaşılıp kavranabilmesi özel bir çaba, özel bir okurluk donanımı gerektirir. E) Onları okumaktan alınan haz hiçbir zaman azalmaz. (YGS 2012) 9. Yazar; karşıtlıkların üst üste yığıldığı, ucu açık, kesin bir yargıya götürmeyen, tam bitmeyen metinleriyle, okuru düşüncelerin eşiğinde bırakıyor. Bu sözlere göre yazarın, okura yönelik olarak gerçekleştirmek istedikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Okuduklarını tamamlatıp onu bütünselliğe kavuşturtma B) Düş gücünü geliştirme C) Çok boyutlu düşündürme D) Yorumlamaya yönlendirme E) Söylenenlerin kanıtlanmasını isteme (YGS 2012) 263 Cümle Bilgisi TEST – 12 (YGS-LYS SORULARI) 1. (I) Mario Giordano’nun Deney adlı romanı ilk kez dilimize çevrilmesine karşın sinemaseverler bu isme yabancı değil. (II) Deney önce Das Experiment, ardından da The Experiment adlarıyla iki kez sinemaya uyarlanmıştı. (III) Bu uyarlamalar, romanı kadar başarılı değilse de ilki Alman, ikincisi Amerikan yapımı olan her iki film de seyircilerin ilgisini çekmişti. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse hikâyesi o kadar etkileyici ve sinemaya uyarlamaya o kadar elverişli ki bu filmlerin ilgi çekmemesi için yönetmenlerin özel bir beceriksizlik göstermeleri gerekliydi. (V) Çünkü Deney otorite ve güç arasındaki ilişkiyi, iktidarın doğasını ve büyüsünü, hapishanenin işlevini, sonuç olarak da insanın karanlık yanlarını sorgulayan bir roman. 3. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, yazmanın olumlu etkisinden söz edilmiştir. 2. B) II. C) III. D) IV. E) V. (YGS 2012) “Günümüzde yapılan yeni araştırmalar, gözlemler sonunda eğitim anlayışı da değişmiştir.” Söz konusu değişimin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur? A) “Ne biliyorsun?” yerine “Daha neleri bilmek istersin?” diye sorar. (Yeni bilgiler kazandırma) B) Çağın gereklerine uygun bir donanım ister. (Söylenenleri düşünmeden, olduğu gibi benimseme) C) Kalıplaşmış programlardan farklı olarak öğrencilerin gereksinimlerini, ilgi alanlarını olabildiğince öne çıkaran bir yol izler. (Bireysel özellikleri önemseme) D) “Yaşam boyu öğrenmenin gerekliliği”ni öğretir. (Bilgi edinme sürecini sınırlamama) E) Bilgiyi ve deneyimleri somut, gerçek örneklere bağlayarak aktarır. (Bilinenleri hayatla ilişki kurarak gösterme) (LYS 2012) 264 ESEN YAYINLARI Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde hem olumlu hem de olumsuz bir eleştiri söz konusudur? A) I. (I) Yazarak yaşamak, güçlüklerine karşın insanın kendi kendisine yetmesini sağlıyor. (II) Boş bir iyimserlik değil bu; eğer bir amacınız varsa onun peşinden gider, sizi bundan alıkoyacak her şeyi dışlarsınız. (III) Bu dışlama, yazma eyleminin doğasından gelir çünkü yazmak tek başına gerçekleştirilen bireysel bir eylemdir. (IV) Yazan kişi duygularını ve zamanını iyi yönetmek durumundadır. (V) Bunu gereği gibi yapmadığı, çevresindeki insanlarla ilişkiyi ustalıkla düzenleyemediği için yazın alanında çok iyi başlangıçlar yapmış birçok insanın yitip gittiği söylenebilir. B) II. cümlede, düşünülüp tasarlananları gerçekleştirmek için takınılacak tutum belirtilmiştir. C) III. cümlede, yazma işinin nasıl bir düşünsel donanım gerektirdiği üzerinde durulmuştur. D) IV. cümlede, yazma eyleminin kimi gerekleri dile getirilmiştir. E) V. cümlede, yazmaya yönelen kimi kişilerin başarılı olamayışlarının nedenlerine değinilmiştir. (LYS 2012) Cümle Bilgisi 4. (I) Fotoğraf sanatçılarının Anadolu’daki antik kentleri, o kentlerdeki kalıntı ve buluntuları, birer sanat nesnesi olarak ele aldıklarına genellikle tanık oluyoruz. (II) Bu tür çalışmalar yapan bu sanaçtı da Düş Kentleri adlı fotoğraf albümünde özellikle Batı Anadolu uygarlığını oluşturan kentlerden bugüne kalanları sunuyor. (III) Sanatçı, antik kentlerin kalıntı ve buluntularını âdeta izlenimci bir ressam gibi, ışığı ve rengi öne çıkararak okuyor. (IV) Burada sanatçının, salt antik kentleri belgelemekten, dolayısıyla bunları geçmişten bugüne ve geleceğe taşımaktan, tarihsel yorumlamadan kaçındığını görüyoruz. (V) Çünkü sanatçı, bu kentlerin, şimdinin daha doğrusu o fotoğrafların çekildiği zamanın kendinde bıraktığı izlenimleri ustaca onlara yansıtıyor. 6. Klasik eserleri okumaya en çok, kendi yazdıklarımı tekrar ettiğimi hissettiğim zamanlarda ihtiyaç duyarım. Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır? A) Kimi eserlerin her dönemde okunurluğunu sürdürdüğü bilinir. B) Bir yazarın, okuduklarından etkilenmeden yazması mümkün değildir. C) Her eser, başka metinlerden alınan parçalarla renklenen bir tablodur. D) Yazar, benzer ürünler ortaya koymaktan kaçınmak istiyorsa yazdıklarını ara sıra gözden geçirmelidir. E) Çağını aşmış eserleri okuma, yaratıcılığı besleyen bir etkinliktir. (YGS 2013) Bir fotoğraf sanatçısının anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? B) II. cümlede, sözü edilen çalışmanın neleri içerdiği üzerinde durulmuştur. C) III. cümlede, gördüklerini, nasıl bir bakış açısıyla algıladığı belirtilmiştir. D) IV. cümlede, sanatçının farklı konu alanlarına yöneldiği vurgulanmıştır. E) V. cümlede, çekim anında zihninde oluşan görüntüleri aktardığına değinilmiştir. (LYS 2012) 5. 2011’in sonuna doğru gösterime giren bu film, geleneksel sinemanın kullandığı tekniklere bağlı kalmadan, bir hayatta kalma savaşımını insanda yoğunlaşarak anlatıyor. Bu cümleden söz konusu filmle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir? A) Belirli bir izleyici kitlesine seslenmek amaçlanmıştır. B) Yeni çekim yöntemlerine başvurulmuştur. C) Bugüne değin beyaz perdeye taşınmamış bir sorun işlenmiştir. D) Oyuncuların gösterdiği başarıyla çok boyutlu bir yapı kazanmıştır. E) Yılın çok izlenen filmleri arasında yerini almıştır. (YGS 2013) ESEN YAYINLARI A) I. cümlede, bilinen ve görülen bir durumdan söz edilmiştir. 7. Bir gazeteci, söyleşi yaptığı kişinin rahatsız olabileceği bir soruyu, kendisiyle soru arasına mesafe koyarak üçüncü kişilerin ağzından sormalıdır. Aşağıdakilerden hangisi bu ilkeye dikkat edilerek hazırlanmış bir sorudur? A) Çok önemli iki ödül almasına rağmen son romanınızın çok satılmamasının nedeni ne olabilir? B) Bazı eleştirmenler son romanınızın bazı bölümlerinin bir Alman yazarın romanından alındığını iddia ediyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz? C) Eserlerinizde soyut konuları ele alışınızın okuyucuyu yorduğunu düşünmüyor musunuz? D) Bazı yazarlarımızın dediği gibi “Keşke yayımlamasaydım!” diye düşündüğünüz yazılarınız oldu mu? E) Eserlerinizde aynı konuyu işleyip durmaktan kurtulamamanızı neye bağlıyorsunuz? (YGS 2013) 265 Cümle Bilgisi TEST – 13 (YGS-LYS SORULARI) 1. Şiir, yalnızca acıları, yoksunlukları, mutsuzlukları dile getirmemelidir. ----? 3. Bu sözler aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez? A) Gerçekte de sevinçle hüzün, ölümle yaşam yan yana karşımıza çıkmaz mı B) Türk halk müziğinde uzun havalardan sonra oyun havalarına geçilmez mi C) Okuyucunun şiirden alacağı hazzı sınırlamaya gerek var mı D) Günümüzde insan yaşamının trajik yönlerini yansıtan eserler de ilgi çekmiyor mu E) Şiir okuyucusunu karamsarlığa itmenin bir anlamı var mı (YGS 2013) (I) Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanan bir şairimiz... (II) İkinci kitabıyla tekrar okuyucunun karşısında. (III) Açık ve yalın anlatımlı, kısa dizelerden oluşan şiirlere imza atmış. (IV) Sanatçının bu kitabındaki tüm şiirleri yine okuyucunun duyumsama ve düş kurma yetilerini harekete geçiriyor. (V) Şair, şiirleriyle okuyucuyu kimi zaman yoğun karanlıkların içine, kimi zaman da aydınlık gündüzlere götürüyor. Bir şairden ve şiirlerinden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, okurların beğenisini kazandığı üzerinde duruluyor. B) II. cümlede, kimi ürünlerini bir araya topladığı belirtiliyor. C) III. cümlede, şiirlerinin dil ve biçim özellikleri dile getiriliyor. D) IV. cümlede, işlev yönünden önceki şiirleriyle benzerliği olduğu sezdiriliyor. E) V. cümlede, şiirlerde birbirine karşıt durumların işlendiğinden söz ediliyor. (YGS 2013) 266 Gülen suratın (smiley) anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? ESEN YAYINLARI 2. (I) ABD’li bilgisayar uzmanı Scott Fahlman tarafından bulunan ve İnternet’in vazgeçilmezlerinden olan gülen surat (smiley) tam 30 yaşında. (II) Fahlman, duyguların yazı dilinde ifade edilmesini kolaylaştırmak için iki nokta ve parantez işaretlerini kullanarak bir ifade oluşturdu. (III) Bu “gülen surat”ı ilk olarak üniversitenin e-posta listesine yolladığı bir notta kullandı. (IV) Fahlman, öğrencilere ve çalışma arkadaşlarına şöyle yazdı: “Şaka yaptığınızı belirtmek için şunu kullanmayı öneriyorum: :-)” (V) Kısa zamanda kabul gören bu mutluluk ifadesini bugün İnternet’te yazışırken sıklıkla kullanıyoruz. (VI) Mutluluğumuzu artık bununla ifade ediyoruz. A) I. cümlede, kaç yıl önce ortaya çıktığı açıklanmıştır. B) II. cümlede, yeniliğin hangi amaçla ortaya konduğu belirtilmiştir. C) IV. cümlede, önerisini kimlerle paylaştığı dile getirilmiştir. D) V. cümlede, bir saptama yapılmıştır. E) VI. cümlede, işleviyle ilgili bir değişiklikten söz edilmiştir. (YGS 2013) Cümle Bilgisi 4. (I) Ülkemizde çoğu zaman mühendislikle birlikte anılan mimarlığın, nedense sadece teknik bir disiplin veya bir fen bilimi olduğu düşünülür. (II) Oysa aynı zamanda bir sanat dalıdır ve bu yönüyle felsefeyle de doğrudan ilgilidir. (III) Nitekim mimarlık, ait olduğu toplumun estetik ve etik anlayışını, dünya görüşünü en belirgin biçimde yansıtan eserlerin ortaya konulmasını sağlar. (IV) Bunun gerçekleştirilebilmesi için mimarların, toplumun kültürel mantığını iyice özümsemiş olmaları gerekir. (V) Yoksa bu meslekte, herhangi bir anlamdan ve zevkten yoksun beton yapılardan başka bir şey üretilemeyecektir. 6. Mimarlığı konu alan bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, öğretmenlik mesleğinin kazandırdıklarına yönelik açıklama içermemektedir? A) I. cümlede, yanlış bir algının söz konusu olduğu sezdirilmiştir. A) I. D) IV. cümlede, öteki mesleklerden ayrılan yönü üzerinde durulmuştur. E) V. cümlede, bir sonuç ortaya konulmuştur. (LYS 2013) 5. B) II. C) III. D) IV. E) V. (LYS 2013) ESEN YAYINLARI B) II. cümlede, önceki cümleyle ilgili açıklama yapılmıştır. C) III. cümlede, niteliği karşılaştırma yoluyla anlatılmıştır. (I) “Bir süre yapar, sonra bırakırım.” düşüncesiyle başladığım ve sadece yapılması gereken bir iş olarak gördüğüm öğretmenlik mesleğini zamanla çok sevdim. (II) Bunca yıllık deneyimden sonraysa öğretmenliğin insanları tanıma, onların ruhsal durumlarını çözümleme konusundaki yeteneklerimi önemli ölçüde geliştirdiğini söyleyebilirim. (III) Öğretmenlik yaparken farklı değerlerle yetişmiş binlerce genç insanın davranışlarını, duygularını gözlemlemek bende bir birikim oluşturdu. (IV) Farklı kültürlerden gelen insanların aslında benzer sevinç, keder, heyecan, korku ve ilgilere sahip olduğunu fark ettim. (V) İnsana dair kitaplarda bulamayacağım ayrıntıları bu meslekte, yaşayarak öğrendim. (I) Vizyona giren filmlerle ilgili tanıtım yazıları, her hafta gazetelerde ve her ay bazı dergilerde yer alıyor. (II) Bu dergiler çoğu meselenin toplumsal boyutuna ilgi duymaktan öteye gidemiyor. (III) Oysa benim de aralarında bulunduğum bir seyirci grubu, perdeye yansıyan o büyülü ışığa gerçeğin penceresinden bakmak istiyor. (IV) Bu ihtiyaca cevap veren bir kaynak olmayışı da zorunlu olarak üç beş kişilik dost meclislerine bırakıyor bu konuyu. (V) Oysa bu yazar, gazetedeki köşesinden, tek başına sayısız muhatabına seslenerek böyle bir ihtiyacı karşılıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde olumsuz bir eleştiri söz konusudur? A) I. ve II. B) I. ve III. D) III. ve V. C) II. ve IV. E) IV. ve V. (LYS 2013) 267 Cümle Bilgisi TEST – 14 (ÖSS SORULARI) 1. (I) Bu kitapta sanatçı “sevgi”yi ele almış. (II) Kitapta yer alan on öyküde, değişik yaklaşımlarla bu konudaki düşüncelerini, yüreğinden geçenleri yazıya dönüştürmüş. (III) Yazıların hepsinde, sanatçının şiirlerine özgü, o lirik ve epik duyarlılık egemen. (IV) Bunlar, okurun kitabı okuyup bitirdikten sonra öykülerin birbiriyle bağlantısını görmesini kolaylaştırıyor. (V) Daha doğrusu kitabın bir bütün olarak değerlendirilmesini sağlıyor. 4. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, sözü edilen yazara duyulan güven dile getirilmektedir? Yukarıdaki eleştiride, numaralanmış cümlelerden hangisi sözü edilen sanatçının anlatımına ilişkin bilgi vermektedir? A) I. B) II. C) III. D) IV. A) I. C) III. D) IV. Aşağıdakilerin hangisinde bir “yakınma” vardır? D) Odaları parka taşımış kimi anneler Koşuşup duruyor bütün çocuklar E) Sen bitek topraklarda boy atmış güzellik, Tırpan tanımamış otlaklar yeşilinde E) V. Eğer yaşam bir yolsa, her zaman yokuş yukarı giden bir yoldur. Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır? A) Yaşam, insanoğlunu istemediği yerlere sürükler. B) Yaşamı boyunca insanoğlu hep güçlüklerle karşılaşır. C) Yaşamda başarıya ulaşmak için kararlı olmak gerekir. D) İnsan yaşamı, birbirini bütünleyen evrelerden oluşur. E) Yaşamın akışı içinde insanoğlu bir yolcu gibidir. 268 E) V. C) Salkımsöğütler yıkanırken anılarda İki âşık martıydık bulutlarda 6. 3. D) IV. B) Söyleyin söyleyin kim anlar dilimden Kim alır yarı yolda kalmış selamımı Yukarıdaki eleştiride kaçıncı cümleden başlayarak, sözü edilen yazarın yapıtlarındaki olumsuz yönlere değinilmektedir? B) II. C) III. A) Bir gelip bir gidiyordu deniz Dudakları ıslak, elleri kenetli ESEN YAYINLARI (I) Yazar, konuların gerektirdiği şiirselliği ya da gülmeceyi yerli yerinde kullanıyor; özlemi, öfkeyi aynı güçle duyumsatıyor. (II) Sıradan insanların her günkü yaşamından sahnelere yer veriyor. (III) Yalnızlığın, sevgisizliğin sık sık sözünü ediyor. (IV) Bunun yanında, kişilere, onların serüvenlerine, özlemlerine magazin öykücüsü gibi yaklaşmaktan kurtulamıyor. (V) Anlatımı da sıradan; daha ilk öyküde cümleler birbirinin üzerine yığılıyor. A) I. B) II. E) V. 5. 2. (I) Yapıtlarında farklı çevrelerin ve insanların yaşamlarına, sorunlarına yönelmiş. (II) Acı veren olaylardan hoşlandığı belli. (III) Düşsel yaşamlar, ilişkiler üretiyor. (IV) Anlattıklarında, insan sıcaklığını yansıtıyor. (V) Bunları göz önünde bulundurarak, onun gelecekte dünyayı çok daha farklı bir bakış açısıyla yansıtabileceğini söyleyebiliriz. (I) O, işlediği konuları genellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminin başladığı 17. ve 18. yüzyıldan alır. (II) Oyunları o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden değerlidir. (III) Güldürme öğesine bağlı kalarak bilgili bilgisiz, erdemli erdemsiz kişiler arasındaki çelişkileri yansıtır. (IV) Kurumların, dolayısıyla da toplumun hicvine yönelir. (V) Mizah anlayışı, geleneksel mizah anlayışımıza uyduğundan, yapıtlarından halk da hoşlanır, aydınlar da. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilişkisi vardır? A) I.de ve II.de B) I.de ve III.de C) II.de ve V.de D) III.de ve IV.de E) IV.de ve V.de Cümle Bilgisi 7. (I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikâyesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II) Müzik, resim, roman, öykü, şiir, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarının hepsinde böyledir. (III) Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak istiyorum. (IV) Bu yöntemi ülkemiz yazınında ustaca uygulayan Yaşar Kemal’in izinde yürümek isteyişimin özünde de işte bu yatıyor. (V) Nitekim son yapıtımda geleneksele yönelişim açıkça görülebilir. 10. “Gene bahar geldi, açıldı güller” dizelerinde, güllerin açılışı baharın gelişine bağlanmaktadır. Aşağıdaki dizelerin hangisinde buna benzer bir durum söz konusudur? A) Ne bir vefa gördüm, ne faydalandım B) Erzurum dağları kardır, geçilmez C) Düşman geldi, tabur tabur dizildi D) Ağlatmadı güzel, güldürdü beni E) Başım yastıktadır, gözlerim yolda Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde amaç söz konusudur? B) I. ve V. D) III. ve IV. 8. C) II. ve III. E) IV. ve V. (I) Halk türkülerimizi, ezgi ve şiir bakımından kıvamını bulmuş sanat eserleri sayabiliriz. (II) Bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler ayıklanınca klasik denecek kadar sağlam eserler çıkar ortaya. (III) Ne var ki türküleri söyleyen ve âşık diye anılan halk sanatçılarının kimilerinin sesleri, bu eserlerin değerini gölgeliyor. (IV) Kimileri de türküleri aşırı bir duygusallıkla söylüyor. (V) Bunlarda türkünün özüne göre değişen bir incelik, bir yorum görülmüyor. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, bir koşula bağlanmıştır? A) I. 9. B) II. C) III. D) IV. ESEN YAYINLARI A) I. ve IV. 11. (I) Bir zamanlar tek isteğim ozan olmaktı. (II) Çocukluğumda birçok şiir yazdım. (III) Sonra, sürekli olarak yerli ve yabancı büyük ozanların şiirlerini okudum. (IV) On altı on yedi yaşlarıma geldiğimde, iyi bir şiirin ne olduğunu öğrendim ve kendi şiirlerimin düzeyini düşünerek şiir yazmaktan vazgeçtim. (V) Bir süre, şiir yazmayı bırakıp iyi bir şiir okuru olmaya çalıştım. (VI) Böylece, başka şairlerin de kusurlarını görmeye başladım ve eleştiri türünde karar kıldım. Yukarıdaki parçada eleştirmen, ozan olma isteğinin gerçekleşmeme nedenini numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtmektedir? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. E) V. (I) O, folklorun bir ülkenin gerçek kültür kaynağı olduğunu savunan bir araştırmacıydı. (II) Folklorun, sadece el işlemelerinden ya da türkülerden oluştuğunu öne sürenlere karşı çıkıp kapsamının çok daha geniş olduğunu ortaya koydu. (III) Geride, dünle bugünü kaynaştıran, yarının yaratıcılarına ışık tutacak ölümsüz bilgiler ve belgeler bıraktı. (IV) Bu belgeler çağdaş yöntemlerle derlenip bir araya getirildi. (V) Böylece genç kuşakların yararlanmasına sunuldu. 12. (I) Öykücülüğümüzün bugün belirli bir çizgiye ulaştığını ve o çizgide seyrettiğini söylemek oldukça güç. (II) Hatta bazı dönemlerde geçmişteki düzeyini bile koruduğu söylenemez. (III) Günümüzün genç öykücüleri eski öykü örneklerini ya hiç okumuyorlar ya da yarım yamalak tanıyorlar. (IV) Bu yüzden, geçmişle kan bağı taşımayan, yaratıcılıktan yoksun, son derece yetersiz ürünlerle karşılaşıyoruz. (V) Bu durum, ister istemez, okurlarda öyküye karşı ilgisizlik ve küçümseme yaratıyor. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, söz konusu araştırmacının yapıtlarının özelliği belirtilmektedir? Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisindeki eleştiri, öykücülerin yazdıklarına yöneliktir? A) I. A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. B) II. C) III. D) IV. E) V. 269 Cümle Bilgisi TEST – 15 (ÖSS SORULARI) 1. Aşağıdakilerden hangisinin sonuna, “Bu nedenle söz konusu yapıt çok okunmuş ve defalarca basılmıştır.” cümlesinin getirilmesi anlam akışı yönünden uygun olmaz? 3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, önerinin gerekçesi de açıklanmıştır? A) Daha az konuşup daha çok iş yapın. B) Başarının bir parçası olun, eleştirmeni değil. A) Yapıtın, yazıldığı döneme göre, sade ve anlaşılır bir dili vardır. C) Sabır bir erdemdir, sakın ondan vazgeçmeyin. B) Yapıtta, eski eğitim uygulamaları, kahramanın bakış açısından, etkileyici bir anlatımla yargılanmaktadır. D) Çabalarla amaçları birbirine karıştırmayın. E) Başkalarını eleştirdiğiniz kadar kendinizi de eleştirin. C) Yapıtta, içinde bulunulan ortamla insanın psikolojik durumu arasındaki ilişki açıkça görülmektedir. 4. D) Yazarın, tarihsel olaylardan yola çıkarak oluşturduğu bu yapıtta, gerçeklerin payı büyüktür. I. Okur, onun yapıtlarını okurken kendisini, yıllanmış çamların olduğu bir ormanda kuş sesleri ve reçine kokularının arasında bulurdu. II. Seçtiği ilginç ayrıntılarla, yaptığı benzetme ve karşılaştırmalarla yapıtlarında okura, doğanın temiz havasını soluturdu. E) Belli bir kesime seslenen bu yapıtta terimlere dayalı bir anlatım kullanılmıştır. ESEN YAYINLARI III. Öykülerinde Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında yaşayanların değişik sorunlarını göstermeye çalışırdı. IV. Roman ve öykülerinde, günlük yaşamın sıkıntıları içinde bunalan kişileri işlerdi. Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, sanatçının betimlemelerindeki aynı niteliği yansıtmaktadır? 2. (I) Her çalışmasında olduğu gibi bunda da açık ve yalın anlatımı hemen göze çarpıyor. (II) Bu durum, şairin, edebiyat çevrelerinin yoğun ilişkilerinden uzak, yerel kaynaklara daha yakın olmasındandır. (III) Yine bu durum, onun şiirinin, toplumun değişik kesimlerinde aynı ölçüde anlaşılır olmasının da ana kaynağını oluşturmaktadır. (IV) Bilincimizin bir köşesinde var olan kır yaşantısının doğayla ilgili ögeleri, onun şiirlerinde evrensel bir temaya yönelişin çıkış noktasıdır. (V) Ardıçlar, söğütler, ahlatlar, balkon çiçekleri şairin lirik yanını sunar bize. Şairin geniş bir okur kitlesine seslenebilmesini sağlayan özelliği, yukarıdaki parçanın kaçıncı cümlesinde belirtilmiştir? A) I. 270 B) II. C) III. D) IV. E) V. A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV. 5. Önemli olan okuduğumuz kitapların sayısı değil, ---Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) bu kitapların yaşamımıza ne kattığıdır. B) onların bize kazandırdığı yeni duygulardır. C) okuduklarımızın davranışlarımızı, yaşama bakışımızı nasıl etkilediğidir. D) onlardan edindiğimiz bilgilerle yeni bir dünya kurabilmemizdir. E) onların, eleştirmenlerce nasıl değerlendirildiğidir. Cümle Bilgisi 6. (I) Onun öykülerinde sağlam bir tekniğin varlığı yadsınamaz. (II) Bununla birlikte, kimi öyküleri öykü olmaktan çok, bir köşe yazısını andırır. (III) Bu tür öykülerde toplumsal eleştiriye yönelir ve insanı dışlar. (IV) Ancak bütün öykülerinde, sözcük seçimi yönünden kılı kırk yaran bir titizlik gösterir. 9. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, sözü edilen yazarla ilgili olumlu yargıları içermektedir? B) I. ve III. D) II. ve III. 7. C) I. ve IV. E) II. ve IV. (I) Haklarında fazla bir şey bilinmeyen hariciyeciler dünyasında gezinmek isteyenler için keyifle okunabilecek bir kitap. (II) Yazar, yirmi beş yılı yurt dışında geçen, otuz yedi yıllık meslek yaşamında edindiği izlenimleri okurlara duyurmak istemiş. (III) Mesleğinin sorunlarını, iyi ve kötü yanlarını dile getirmeye çalışmış. (IV) Çok akıcı bir dili var. (V) Kişilerin belirleyici özelliklerini en ince ayrıntılarına değin, somut bir biçimde yansıtmış. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, kitabın, çocukları tanıma ve onlarla yakınlık kurmadaki işlevinden söz edilmektedir? A) I. ve II. B) I. ve III. D) II. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V. ESEN YAYINLARI A) I. ve II. (I) Uykudan önce çocuklara okunacak kitapları onların yaşlarına ve ilgilerine göre seçmek gerekir. (II) Yatak başında, kitapları okurken çocuklarla yapılacak sohbetler, bir bakıma onların çocuksu sırlarını ve duygularını değişik açılardan yansıtır. (III) Bir kitap kahramanının hayranlık uyandıran bir yanı üzerine çocukları konuşturma ya da düşündürme onlarla olan ilişkiyi pekiştirip derinleştirir. (IV) Bunun için de çocuklar, bu sohbet saatlerinin tadına doyamazlar. (V) Daha da ileri giderek denebilir ki yetişkinlik döneminde de uykudan önceki bu saatler özlemle anımsanır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, söz konusu yazarın üslubuyla ilgilidir? A) I. ve II. B) I. ve V. D) II. ve IV. 8. I. C) II. ve III. E) IV. ve V. Yapılan her yanlış daha iyi bir sistem oluşturmak için bir fırsattır. II. Yaptıklarının bilincinde olmayanlar, yanlışlarını sürekli yinelerler. III. Hiç yanlış yapılmaması, her şeyin kusursuz olduğu anlamına gelmez. IV. Doğruya ulaşabilmek için, yapılan yanlışlardan ders almasını bilmek gerekir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? A) I. ve II. B) I. ve IV. D) II. ve IV. C) II. ve III. E) III. ve IV. 10. (I) Öykülerimdeki biçimsel ve içeriksel yenilikler salt kendi çabalarımın ürünü değildir. (II) Onları oluştururken öyküyü öykü yapan bütün geleneklerden ve yeniliklerden yararlanmaya çalışıyorum. (III) Olay, konu, karakter, tip, durum, kesit, diyalog... (IV) Öyküyü oluşturan bütün ögeler eşit ölçüde girmeli öyküye diye düşünüyorum. (V) Öykünün ağırlık merkezini yaymaya çalışarak bunlardan birinin, ötekinin önüne çıkmasını engellemek istiyorum. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? A) I. ve II. B) I. ve IV. D) II. ve IV. C) II. ve III. E) IV. ve V. 271 Cümle Bilgisi TEST – 16 (ÖSS SORULARI) 1. (I) Karagöz’ün yaşamımızdaki yeri için “Bitti.” de- 3. niyor. (II) Bu doğru değil. (III) Karagöz, 14. yüzyıldan beri kendini sürekli yenileyerek bugünlere gelmiştir. (IV) Onda, edebiyat, müzik kısaca güzel sanatlar adına ne biliyorsak, hepsi vardı. (V) Dinî bakımdan bakarsanız, tasavvuf vardır onda. (VI) Böyle bir sanatı nasıl yok etmeye çalışırız? Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, I. cümlede belirtilene karşı çıkışın gerekçelerine yer verilmiştir? A) II, III, IV. B) II, IV, V. D) III, V, VI. C) III, IV, V. (I) Türk yazınının önemli yapıtlarından olan Dede Korkut öyküleri yeniden okurlarla buluştu. (II) Öykülerin dili, özüne dokunulmadan sadeleştirildi. (III) Dede Korkut öykülerinin üslubu ve dili, her şeyden önce, 13-14. yüzyıllarda konuşulan Oğuz Türkçesine dayanmaktadır. (IV) Bu öykülerde Türkçenin yüzlerce yıl önceki güzelliğini ve şiirselliğini tadacak, kendi dil evreninizin sınırlarını genişleteceksiniz. (V) Bu güzel öyküleri okudukça, Türk dünyasının görkemli ve zevkli serüvenlerini tanıyacak; kültürümüzün zenginliğiyle övüneceksiniz. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, söz konusu öykülerin okurlara sağlayacağı yararlardan söz edilmiştir? E) IV, V, VI. A) I. ve II. B) II. ve III. E) IV. ve V. ESEN YAYINLARI D) III. ve V. C) III. ve IV. 4. 2. I. Zekânın, pek kolay kavranamayan çok karmaşık bir yapısı vardır. II. Zekâ, doğuştan getirilen gücün, çevre olanaklarıyla işlenmesi sonucu oluşur. III. Zekâ ne sadece kalıtsal ne de sadece çevre- Tiyatro eleştirmeni, izlediği oyunun en çarpıcı, en belirleyici yönlerini yakalayıp belgeler. Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır? A) Tiyatro eleştirisi yazma, öteki eleştiri türlerinden daha güçtür. B) Tiyatro eleştirmeni, bir oyunu her izleyişinde oyunun farklı bir özelliğini yakalar. sel etkenlerle açıklanabilir. IV. Önce zekâyı tanımlamak, sonra da bu tanıma uygun bir ölçme aracı geliştirmek gerekir. C) Tiyatro eleştirisi, oyunun ayırıcı ve etkileyici yanlarına yönelik düşünceler içerir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? D) Tiyatro eleştirisi, belirli ölçütlere bağlı kalmayı gerektirir. A) I. ve II. E) Tiyatro eleştirisi yazmak için oyunu birkaç kez izlemek gerekir. B) I. ve IV. D) II. ve IV. 272 C) II. ve III. E) III. ve IV. Cümle Bilgisi 5. Halk şiiri doğal ve içtenlikli bir anlatım üzerine temellenir. 8. Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır? Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Halk şairi, sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler. B) Aşk, halk şiirinde en çok işlenen konulardan biridir. C) Halk şiirinin sazla, sözle, daha doğrusu müzikle sıkı bir kan bağı vardır. D) Halk şiiri, halkın içinde bulunduğu somut koşulların ürünüdür. E) Halk şairi, şiirlerinde, halkın acılarını, çilelerini yansıtır. (I) Üç adasıyla Malta, Sicilya’nın güneyinde, Akdeniz’in ortasında. (II) Malta’nın üç adasından biri olan Gozo, ilginç kayalıkları, mağaraları ile birçok doğal güzelliğe sahip. (III) Adada ağaç olmadığı ve tarih boyunca dışarıdan getirildiği için, evlerin neredeyse tamamı taştan yapılmış. (IV) Zengin kireçtaşı yatakları, burada taş işçiliğinin gelişmesinin en önemli nedeni. (V) Her köyün, kusursuz işçiliğe sahip kiliseleri, mimaride taşa mahkûm olmanın yansıması olarak yorumlanabilir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde olumlu bir durum olumsuz bir ifadeyle anlatılmaktadır? A) I. 7. B) II. C) III. D) IV. A) her bakımdan kendilerine benzeyen B) işini seven, görevlerinin bilincinde olan C) bulundukları her ortama kolayca uyum sağlayan D) karşılaştıkları güçlükleri yenmek için her türlü yola başvuran E) yaşamını biçimlendiremeyen, başkaları tarafından yönetilmeyi bekleyen 9. Birçok sanatçının sanat dünyasından silinip gitmesinin nedeni ----. Bu cümle, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez? ESEN YAYINLARI 6. Ailede tüm yükümlülükleri üzerlerine alan, çocuklarını her türlü sorumluluktan uzak tutan anne babalar ---- bireyler yetiştirirler. A) gelişme ve değişmelere uyum sağlayamamasıdır B) her geçen gün yeni sanatçıların ortaya çıkmasıdır C) kendisini sanatına bütünüyle vermemiş olmasıdır D) yeni ve özgün yapıtlar ortaya koyamamasıdır E) çağın gereklerine ayak uyduramamasıdır E) V. (I) Hiçbir şey ak ya da kara diye ayrılmaz onun romanında. (II) Mutluluklar hüzünler, sevinçler, acılar iç içe yaşanır. (III) Bunları anlatırken mekanik kurgulardan, neden-sonuç ilişkilerinden özellikle kaçınır. (IV) İzlediği bu yol, okurun, olaylara romancının gözüyle bakmasını sağlar. (V) Roman boyunca, roman kişileriyle yazar arasında bir çatışma olmaz. (VI) Bu da kişilerin inandırıcılığını artırır büyük ölçüde. 10. (I) Yaşamöyküsü yazma, birtakım ön çalışmalar yapmayı gerektirir. (II) İlkin, yaşamöyküsü yazılacak kişiyle ilgili kaynaklar, belgeler saptanır: bunlar değerlendirilir. (III) Bu yönden belgesel boyutludur yaşamöyküleri. (IV) Kişinin mektuplarından, günlüklerinden, anılarından yararlanılır. (V) Ayrıca, o kişinin eşinden, dostundan, onu tanıyanlardan bilgi alınır. (VI) Bunlar yapılmadan oluşturulacak bir yaşamöyküsü hem ilgi çekici olmaz, hem de kişinin yaşam serüvenini tüm boyutlarıyla kuşatmaz. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi I. cümlede belirtilen görüşü destekleyici niteliktedir? Bu parçanın I numaralı cümlesinde belirtilen düşüncenin nedeni, kaçıncı cümlede açıklanmıştır? A) II. A) I. B) III. C) IV. D) V. E) VI. B) II. C) III. D) IV. E) V. 273 Cümle Bilgisi TEST – 17 (ÖSS SORULARI) 1. (I) Geçen yıl, yitirdiğimiz ressam ve dokuma sanatçısının eserleri, bu ayın sonuna değin İstanbul Sanat Galerisi’nde sergileniyor. (II) Bunlar, büyük bir sabır, beceri ve ileri bir teknikle oluşturulmuş. (III) Dokumalarını adeta bir yağlıboya tuvaline dönüştüren sanatçının esin kaynaklarını, kurumuş yapraklar, ağaç kabukları ve parşömen kâğıdı oluşturuyor. (IV) Tüm bu dokuların, renklerin ve tonlarının değişik anlamları var; sanatçı bunlarla hem gelişmeyi, hem de yaşamın sürekliliğini ve gelip geçiciliğini vurgulamak istiyor. (V) Yapıtlarında yansıttığı yaşam kimi yönleriyle bugünün insanını da kuşatıyor. 3. Bu cümlede öne sürülen görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazarın sanatsal yaratıları, çocukluk anılarıyla, çocuklukta yaşadıklarıyla beslenir. B) Yazarların çocukluktaki birikimleri, yaşlılık döneminde anlam kazanır. C) Mutlu bir çocukluk dönemi geçirenler sonraki yıllarda yazar olabilir. D) Her yazar çocukluğunda, farkında olmadan yazarlığa hazırlık dönemi yaşamıştır. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi sözü edilen sanatçının, yaşama yönelik görüşünü içermektedir? B) II. C) III. D) IV. E) Bir kimsenin yazar olmasında ilk adım, çocukluğunu anlatmasıdır. E) V. ESEN YAYINLARI A) I. Bir yazarın çocukluğu, o yazarın banka hesabıdır. 2. O, unutulmuş yazarları hatırlatmayı, onların yapıtlarını yeniden gün ışığına çıkarmayı değil, günümüz yapıtlarını, birer birer, okurlara tanıtmayı amaçlamıştı. Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır? A) Yapıtları değerlendirirken, geçmişin ürünlerini bugüne taşıma yerine, yeni yazılmış olanları ele almayı isterdi. B) Geçmişte ortaya konan yapıtların öneminden değil, bugün nitelikli yapıtların nasıl oluşturulacağından söz ederdi. C) Yıllar sonra yapıtların değil, ancak yazarların anımsanabileceğini düşünürdü. D) Yıllar önce ortaya konmuş ürünlerin, bugün için büyük bir değer taşımadığına inanırdı. E) Bugün ortaya konan yapıtların da bir süre sonra eskiyeceğinin unutulmaması gerektiğini belirtirdi. 274 4. (I) Türkçe öğretmenimiz, sınıfa girdiği ilk gün bize yaşamöyküsünün ne olduğunu anlatıp kendi yaşamöykümüzü yazmamızı söylemişti. (II) O zaman, bu çalışmanın gerekçesini anlayamamıştım. (III) Bugün, ben de öğretmen olduktan sonra, düşünüyorum da bu çalışma, öğretmen ile öğrenci arasında kurulabilecek güçlü bir iletişimin başlangıcı olabilir. (IV) Ayrıca öğrencilerin, kendilerini tanımalarını sağlayabilir. (V) Keşke tüm öğretmenler bu tür çalışmalarla öğrencilerini, iç dünyalarıyla hesaplaşmaya yönlendirse, kendilerini tanıma konusunda cesaretlendirse. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “dilek” söz konusudur? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. Cümle Bilgisi 5. (I) Bu zorlu uğraşta, kendimi hiçbir zaman şair olarak görmedim. (II) Bana “şair” diyenlere de içimden hep gülümsedim. (III) Ben, şiir yazma yolunda tutarlı olduğunu sandığım bir biçimde yürüyen, sıradan bir şairim. (IV) Şiir yazma serüveninde, tüm yeteneğimi ortaya koyarak, ulaştığım düzeyi düşürmeden yol alıyorum. (V) Bu tutumum, işimi bir bakıma zorlaştırdığı gibi az şiir yazmama da neden oluyor. 7. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinden, konuşan kişinin alçakgönüllü olduğu anlamı çıkarılamaz? (I) Eleştirmenler, şiirlerinin kolay kolay anlaşılmayan, kapalı bir yapısı olduğunu söyler. (II) Oysa onun yaşam serüvenini bir ölçüde biliyorsanız o şiirler, sizin için hiç de kapalı bir nitelik taşımaz. (III) Onlarda toplumsal baskılar altında ezilen insanların sıkıntılarını, bilinçaltı dünyalarını bütün yönleriyle bulabilirsiniz. (IV) Bunları yansıtan imgeler, yoğun anlamlar içerir. (V) Bu durum, şiirlerini her okuyuşunuzda onların başka bir yanının ayrımına varmanızı sağlar. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden, “şiirlerinde, şairin yaşantısından izler bulunduğu” anlaşılmaktadır? A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve V. B) II. C) III. D) IV. E) V. ESEN YAYINLARI A) I. 6. I. Yapıtlarını sık sık okuduğumuz bir şairin dilini, sözcüklere yüklediği yeni anlamları çabuk kavrayabiliriz. II. Kendilerinden önceki şairlerden etkilenmeyenler, sürekli biçim ve içerik arayışı içinde olan şairlerdir. 8. Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcüklerinden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur. III. Kimi şairler zaman geçtikçe şiirlerinde, hep aynı düşüncelere ve hayallere yer verirler. Bu cümlede anlatılmak istenenle aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlık yoktur? IV. Sürekli aynı düşünceyi işleyen şairlerin şiirlerini anlamak daha kolaydır. A) Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir. V. Bir süre sonra özgünlüklerini yitirerek kalıplaşan şairler de vardır. B) Sözcük, şiirin en önemli ögesidir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır? D) Şiirin dili, seçilen imgelerin çeşitliliğiyle zenginleşir. A) I. ve II. E) Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir. B) II. ve III. D) III. ve V. C) II. ve IV. E) IV. ve V. C) Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır. 275 Cümle Bilgisi TEST – 18 (ÖSS SORULARI) 1. İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli bir biçimde söylemeyi seçtiği için yazardır. 3. C) İnsanın, söyleyeceklerini seçerken çok özenli davranması gerekir. (I) Jules Verne’in serüven tutkusu, denizcilik, tarih, coğrafya gibi alanlardan aldığı ögelerle beslenerek yazdıklarının çekirdeğini oluşturur. (II) Sayısı iki yüze yaklaşan romanları çeşitli bilim dalları üzerine temellenmiştir. (III) Yazar bu bilim dallarına ilişkin bilgilerini, saatlerini geçirdiği kütüphanelerdeki binlerce kitaba borçludur. (IV) Hiçbir bilim dalında uzman olmadığı hâlde yaşadığı dönemdeki her türlü gelişmeyi ve değişmeyi yakından izler. (V) Böylece hem çağını çok iyi tanır hem de çağının getirdiği yenilikleri özümseyerek geleceğe yönelik öngörülerde bulunur. D) Bir yazının okuyucu üzerindeki etkisi, onun anlatım biçimine göre değişir. Bu parçadaki numaralı cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? E) Bir yazar, düşüncelerini sınırlamadan, özgürce yazmalıdır. A) I. ve II. Bu cümle aşağıdakilerden hangisine anlamca en yakındır? A) İnsanların, düşüncelerini söyleyiş biçimiyle söz dağarcığı arasında ilişki vardır. B) Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir. B) I. ve IV. E) IV. ve V. ESEN YAYINLARI D) III. ve V. C) II. ve IV. 4. 2. (I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına. (II) Öykülerinde de romanlarında da hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (III) Bunda, sanata duyduğu sorumluluk kadar okuruna duyduğu saygının da payı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde sanatsal ve kültürel gelişmeyi besleyici öğeler, ayrıca, okuru, düşünmeye yönelten özgür önermeler görülür. (V) Bu usta, biçimsel yeniliklere açılmaktan hoşlanır ve bunları dener. (VI) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış neden - sonuç ilişkileriyle oluşturulan yapay anlatımlardan kaçınır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, II. cümledeki davranışın nedeni açıklanmaktadır? A) I. 276 B) III. C) IV. D) V. E) VI. I. Çocukların her isteğine karşı çıkmak ya da bunları bütünüyle yerine getirmek, kimi sorunlar yaşanmasına yol açabilir. II. Çocuklara, güçlerini aşmayacak sorumluluklar yükleyerek onların kendilerine güvenmelerini sağlamak gerekir. III. Çocuklara kazandırılan davranışlar ileriki dönemlerde de varlığını korur. IV. Yanlış yapacağı korkusuyla kendisine sürekli yardım edilen çocuklarda, çekingen, kendini kanıtlayamayan bir kişilik yapısı oluşur. Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangilerinde aynı düşünce farklı biçimlerde dile getirilmiştir? A) I. ve II. B) I. ve III. D) II. ve IV. C) II. ve III. E) III. ve IV. Cümle Bilgisi 5. (I) İnsanlar çocukluk döneminde, çevrelerindeki kişilerin diliyle konuşmaya başlar, daha doğrusu konuşmayı onlardan öğrenirler. (II) Yetişkinlik döneminde konuşma sanatının inceliklerini, güzelliklerini ve olanaklarını kavramaya çalışırlar. (III) İyi bir konuşmanın, insanı başarılı kılmada önemli bir etken olduğunu anlarlar. (IV) Ayrıca bunun, insanın kişiliğini ve düşünsel düzeyini yansıtan bir araç olduğunun ayrımına varırlar (V) Bu nedenle de sözlü anlatım gücünü yaşamları süresince geliştirmeye çalışırlar. 7. A) Üslup, insanın konuştuklarını ve yazdıklarını biçimlendiren kişisel bir ögedir. B) Bir sanatçının üslubu, o sanatçının kendisidir. C) Sanatçı, sözcükleri seçip yan yana getirirken onlara kendi damgasını vurur. D) Üslup, sanatçının kişiliğini yansıtan bir aynadır. E) Bir sanatçı, yarattığı yapıtın türüne göre üslup kullanır. Bu parçadaki numaralı cümlelerin hangilerinde konuşmanın işlevinden söz edilmiştir? A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve V. E) IV. ve V. ESEN YAYINLARI D) III. ve IV. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir? 8. 6. Yahya Kemal: “Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar yoğurmaktır.” der. Ozanın, bu sözüyle anlatmak istediği düşünceyi içeren cümle aşağıdakilerden hangisidir? A) Şiirde düşüncenin payı duygudan daha fazladır. B) Duygular, şiirle etkili bir biçimde anlatılır. C) Şiir, düşüncenin, duyguların özsuyunda eritilmesiyle oluşur. (I) Kırk beş yıl boyunca birçok dergide, gazetede çeşitli kitaplarla ilgili değerlendirme yazıları yazdım. (II) Kendimi bir kitap eleştirmeni olarak görseydim, üstünde durup düşünülmüş, tutarlı ve kalıplaşmış bir yaklaşımla, belirgin bir yöntemle yönelirdim kitaplara. (III) Ama böyle bir arayışa girmedim. (IV) Yazarlıkla ilgili her alanda olduğu gibi eleştiri alanında da kendi ölçütlerime bağlı kaldım. (V) Yazarlığımın temelinde hep bağımsızlık, kural tanımazlık, özgürlük yatıyor. (VI) Yıllar sonra dönüp arkama baktığımda bunu açık açık görüyorum. D) Şiir, duyguların toprağını besleyip zenginleştirir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatçı, yazma işinde seçtiği yolu en kapsamlı biçimde belirtmiştir? E) Şiirin etki gücü, içerdiği düşünceye bağlıdır. A) II. B) II. C) IV. D) V. E) VI. 277 Cümle Bilgisi TEST – 19 (ÖSS SORULARI) 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde üslupla ilgili bir özelliğe değinilmemiştir? 3. A) Sağlam bir roman tekniğinin yanı sıra canlı, en az sözcükle çok şey anlatmayı amaçlayan, yoğun bir anlatımı vardı. B) Şiirlerindeki, okurun değişik duygularını etkileyen imgeleri, sıradan sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek oluştururdu. C) Yapıtlarındaki karakterler, halk arasından seçilmiş, zengin bir duygu dünyası olmayan, tek boyutlu kişilerdi. (I) Sanatçı bu yapıtında, öteki yapıtlarından değişik bir yöntem izleyerek bireylerin gündelik yaşamdaki çatışmalarını anlatmaktan kaçınıyor. (II) O, bu yapıtında çok farklı bir düşünceden yola çıkarak yazdıklarını, dünün bugünü, bugünün de yarını aydınlatacağı düşüncesine dayandırıyor. (III) Bunun için de kent ve köy yaşamından değişik kesitler sunuyor. (IV) Kurmacasal ögelerin dışına çıkmadan gerçekçi karakterler çiziyor. (V) Bu tutumuyla okuyucuyu, derinden etkileyen renkli bir roman ortamına taşıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisiyle “Sanatçı, kimi durumlarda tarihçinin görevini de üstlenen bir yaklaşım içinde olur.” cümlesi arasında anlamca bir ilişki kurulabilir? D) Şiirlerini oluştururken sözcükleri, ses, anlam ve çağrışım yönünden sıkı bir değerlendirmeden geçirerek kullanırdı. E) Betimlemelerinde gözlem gücü ağır basar, özentili ve coşkulu bir söyleyişten özellikle kaçınırdı. B) II. C) III. D) IV. E) V. ESEN YAYINLARI A) I. 4. 2. Her ressam, aynı doğa parçasını tuvaline farklı biçimlerde yansıtır. ---Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz? A) Doğa, her sanatçı için değişmez bir konu alanıdır. B) Çünkü olaylara, durumlara bakış açısı sanatçıdan sanatçıya değişir. (I) Yapıtlarını okuduğum gençler şunu bilmelidir: Değerlendirmelerimde, vardığım yargılarda dostluğun, arkadaşlığın en küçük bir payı yoktur. (II) Benim bu tutumum karşısında, “Gençleri umutsuzluğa düşürmemek, yüreklendirmek gerekir.” diyenler var. (III) Oysa benim ölçütlerim değişken bir nitelik taşır. (IV) Yazdıklarımın hiçbiri bir düşünceye bağlanmanın ya da ortak bir görüşü savunmanın ürünü değildir. (V) İncelediğim ürünler arasında farklı dünya görüşlerini yansıtanlar var. (VI) Ben bu ürünlerin duygularımı etkileyen yönlerini savunuyorum. C) Bu, aynı zamanda biçemle ilgili bir durumdur. D) Bunda sanatçının doğayı algılama biçiminin etkisi vardır. E) Bunu, yaratıcılığın bir gereği sayabiliriz. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yan tutmama söz konusudur? A) I. ve IV. B) II. ve V. D) III. ve V. 278 C) II. ve VI. E) IV. ve VI. Cümle Bilgisi 5. Bir yönetmenimiz şöyle diyor: “Gerçek bir film, ayakkabının içine kaçan bir taşa benzemelidir.” 7. Bu cümlede, filmle ilgili olarak belirtilmek istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Bir durumu eleştirel yaklaşımla ele alıp olumlu ve olumsuz yönleriyle yansıtmalıdır. Her şeyi bütün yönleriyle açıkça ortaya koyma, büyük sanatçılara özgü bir tutum olamaz çünkü düş gücüne bir şey bırakılmadığı zaman okurun dünyası sınırlanır, bu da onun sıkılmasına yol açar. Bu cümlede sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? B) İnsanı ve toplumu tedirgin eden sorunlar üzerinde bizi düşünmeye zorlamalıdır. A) Değişik yeteneklere sahip olmalıdır. C) İnsanın duygu dünyasını etkileyecek nitelikte olmalıdır. B) Farklı yorumlara açık ürünler ortaya koymalıdır. D) İzleyenlerin, yaşamı daha iyi tanımasına olanak sağlamalıdır. C) Yapıtlarıyla, insanı değiştirmeye yönelmelidir. E) Değişik yollara başvurarak izleyicilerin ilgisini kamçılamalıdır. D) Okuru duygulandırma amacı gütmelidir. ESEN YAYINLARI E) Söylemini okurların düzeyine göre belirlemelidir. 6. Yazmaya yeni başlayanlara, bu alanda yeterli deneyim kazanmamış olanlara bir önerim var: Önce Türkçenin kurallarını tanıyın, inceliklerini öğrenin, daha sonra dil oyunlarına başlayın. Düz yolda yürüme becerisini kazanmadan ip cambazlığına özenirseniz, vay halinize. Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Söz oyunlarına bolca yer vermek, okurların anlatılanları anlamasını engeller. B) Yazar seçtiği konuyla örtüşen, kendine özgü, yepyeni bir biçem oluşturmalıdır. C) Herkesin kolayca anlayıp tadına varacağı bir anlatım biçimi yeğlenmelidir. 8. I. Başarılı eleştirmen, yazarın anlatım pürüzlerini ele alır, anlatımla anlatılanlar arasındaki ilişkiyi kurar, geri kalanın yazarın işi olduğunu bilir. II. Eleştirmenler, dost oldukları yazarların yapıtlarını değerlendirirken nesnellik süzgecini iki kez kullanmalıdırlar. III. Eleştirmenden, yazarın yaşamı üzerinde durması değil, yapıtlarına yeni yorumlar getirmesi beklenir. IV. Eleştirmen yorum ve değerlendirmeleriyle yazarları yönlendirici olmalıdır. V. Eleştirmenin sorumluluğu, yazarın değil, yapıtın bilinmeyen yönlerini bulup ortaya koymaktır. D) Dili sanatlı kullanmadan önce doğru, güzel ve etkili kullanmayı öğrenmek gerekir. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? E) Anlatımda tekdüzeliğe düşmemeye çalışılmalıdır. A) I. ve II. B) II. ve III. D) III. ve V. C) III. ve IV. E) IV. ve V. 279 Cümle Bilgisi TEST – 20 (ÖSS SORULARI) 1. (I) Ben, yaşamı bir paylaşım olarak görüyorum. (II) Bu nedenle insanların yaşamını zenginleştirmek, onlara ölümsüz bir şeyler bırakmak gerektiğini düşünüyorum. (III) Ölümsüz sözüyle anlatmak istediğim, kendi ölümsüzlüğüm değil tabii ki, yapıtın ölümsüzlüğü; işte sergimi bu düşüncelerle düzenledim. (IV) İnsanların sergiyi gezip, gördükleriyle ilgili birtakım değerlendirmeler yapması benim için çok hoş bir şey. (V) Benim istediğim de zaten buydu, ticari bir kaygım hiç olmadı. 3. Bu parçadaki altı çizili sözle, yazarın hangi özelliği belirtilmek istenmiştir? A) Konularını etkileyici olaylardan çıkarma B) Edebiyatta, öyküleriyle kalıcılık kazanma Bir ressamın düşüncelerinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? C) Dil ve anlatımıyla öteki öykücülerden ayrılma D) Seçtiği varlıkların dünyasını onların kalıbına girerek kendine özgü biçimde anlatma A) I. cümlede, kendi bakış açısını ortaya koyuyor. E) Öykülerinin kahramanlarını çevresindeki belirli varlıklarla sınırlı tutma D) IV. cümlede, başkalarını yapıtları üzerinde düşündürmekten mutluluk duyduğunu açıklıyor. ESEN YAYINLARI B) II. cümlede, kimsenin ulaşamadığı başarılar peşinde koştuğunu belirtiyor. C) III. cümlede, kullandığı bir kavramla ilgili açıklama yapıyor. Sokaktaki herkesti, her şeydi o: kediler, köpekler, topal martılar, âşıklar dahil herkes. Biricikliğini herkesleştirerek kurmuştu öykülerini. Kendini, anlattıklarıyla özdeşleştirdi. O çakır gözler, kimsenin görüp algılayamadığı gerçekleri gördü, başkalarının yazamadığı şeyleri yazdı. E) V. cümlede, maddi bir beklentisinin bulunmadığını söylüyor. 2. Bir eleştirmen öyküyle romanı karşılaştırırken şöyle diyor: “Öykü bir C vitamini hapıysa, roman o hapa eş değerde bir kilo limondur.” Bu karşılaştırmadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir? A) Romanın, okuyucuları öyküden daha çok etkilediği B) Öyküde kişilerin daha ayrıntılı olarak anlatıldığı C) Öykünün daha yoğun bir anlatımla oluşturulduğu D) Öykü yazmanın daha çok çaba gerektirdiği E) Romanda öyküye göre daha değişik konuların işlendiği 280 4. (I) Romanlar genellikle insanı konu alan kurmacasal ürünlerdir. (II) Bu yönden onlar sorunları anlatmaz, sorunların kaynağını gösterir. (III) İşledikleri konularla insanların duyarlığını geliştirir, keskinleştirir. (IV) Romanlarda gazete ve televizyonlarda rastlayabileceğimiz sıradan konular da işlenebilir. (V) Ancak romanı özel kılan, onun anlatılanları kahramanların bakış açısından vermesi, okurun neden-sonuç ilişkisi kurarak düşünmesini sağlamasıdır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde romanın işlevinden söz edilmemiştir? A) I. ve III. B) I. ve IV. D) III. ve IV. C) II. ve V. E) IV. ve V. Cümle Bilgisi 5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde boş bırakılan yere, ayraç içinde verilen sözün getirilmesi anlamca uygun olmaz? 7. A) Yazarın çok yalın, basit, okuru yormayan ve okudukça dilin tadını duyuran bir ---- var. (biçemi) B) Hangi konuyu işlerse işlesin öykülerinin dokusunda bir ----, daha doğrusu onu başkalarından ayıran özgün yanlar vardır. (denenmişlik) C) Yıllar önce yazılan “Yalnızlık” adlı şiir, bugüne değin değerini yitirmemiş, ---- niteliği kazanmıştır. (klasik) D) Bu yapıtın dili çok akıcı, anlatımı sürükleyici, ---- karmaşıktır. (olay örgüsü) E) Bir ara, yazdığı şiirlerde anlamı bir yana bırakmış, ---- önem vermiş. (biçime) “Bu roman tamamen gerçekleri yansıtıyor.” demekle, “Bu yapıttaki her şey hayal ürünüdür, gerçek hayattakilerle benzeşmeler rastlantıdan başka bir şey değildir.” demek aynı ölçüde gerçek dışıdır. Romanla ilgili bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Düşle gerçek birbiriyle kaynaştırılarak verilir. B) Düşsellikle gerçekliğin dengesini kurmak güçtür. C) Gerçeğe ya da düş gücüne dayalı oluşuna yazar değil, okur karar verir. D) Düşselliğin gelişigüzel kullanılması yapıtın değerini azaltır. ESEN YAYINLARI E) Tümüyle gerçeklere dayandırılması ona inandırıcılık kazandırır. 6. (I) Köşe yazılarını dışarıda tutacak olursak günümüz edebiyatında türler arasında kesin çizgiler pek kalmadı. (II) Uzun öykü, anlatı, roman iç içe geçebiliyor. (III) Bu durum bana kolaylık sağlıyor. (IV) Kaldı ki ben yazmaya başladığımda sonunun türsel açıdan nereye varacağını kestiremiyorum çoğu zaman. (V) Deneme diye başlıyorum öykü çıkıyor, öyküye başlıyorum romanlaşıyor. 8. Onun karikatürlerinde dondurulmuş kareler birden harekete geçer, yansıtılan kişiler canlılık kazanırdı. Bu cümlede, söz konusu karikatürlerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir? A) Yaşananları eleştirme Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, kendinden önceki cümlede belirtilenleri destekler niteliktedir? C) Öğretici olma A) II. ve III. D) Çok yönlü düşündürme B) II. ve V. D) III. ve V. C) III. ve IV. E) IV. ve V. B) Gerçeklik duygusu uyandırma E) Güncel olanı yansıtma 281 Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU İslamiyet’in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri ve edebiyatları vardı. Her ilkel edebiyatta olduğu gibi bu edebiyatta da şiirle büyü birlikte yürümekte ve dinsel törenler, önemli bir yer tutmaktaydı. Bunun yanı sıra ozan, baksı, şaman gibi adlarla anılan şairlerde olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. Çoğu ortak ve sözlü ürünlerden oluşan bu edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı. 1. ANLATIM BİRİMİ OLARAK PARAGRAF Dilin ve dil biliminin inceleme konusu olan ses ve anlam birimleri, ifade edilecek bir husus etrafında dil bilgisi kurallarına göre birleşerek paragrafları oluşturur. Paragraf, çoğunlukla birden çok cümleden oluşan bir anlatım birimidir. Ama yerine göre bir tek kelime, kelime grubu ve cümle de bir paragraf oluşturabilir. Kelimede sesler, cümlede kelimeler, paragrafta cümleler nasıl bir işlev görüyorsa metinde de paragraflar birer anlam birimi olarak benzer bir işlev görür. Metinler, paragrafların bir araya getirilmesiyle oluşturulur. Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? Belli bir bağlamda iletişime katılan ögeler bütünü, çeşitli yönlerden birbirlerini tamamlar. Birbirini tamamlayan ve birbiriyle ilişkili olan bu ögeler, bir anlatım birimi olan paragrafı oluşturur. D) Edebiyat ve dinsel törenler A) Türk dilinin en eski ürünleri B) Eski Türk şiirinin özellikleri C) Eski Türklerde edebiyat E) Türk toplumunda şairlerin yeri ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: 2. PARAGRAFTA YAPI Paragraftaki cümleler arasındaki ilişki paragrafın yapısını belirler. Söylenmek istenenlerin, gerekenden az veya çok cümleyle ifade edilmesi, paragrafın yapısında düzensizliğe neden olur. İyi düzenlenmiş bir paragraftan hiçbir cümle çıkarılamaz. Bir paragrafın anlamı, onu oluşturan cümlelerin anlamlarının toplamından daha farklı ve kapsamlıdır. Her paragraf, şekil ve anlam kaynaşmasından oluşan organik bir birliktir. Nasıl ki her kelime bir dil göstergesiyse her bir paragraf da başlı başına bir dil göstergesidir. Paragrafta, konunun ortaya konduğu veya sezdirildiği cümle ya da cümlelerin, paragrafın giriş bölümünde olması daha iyi olur. 286 Paragrafın anlamıyla yapısı arasında sıkı bir ilişki vardır. Yapı bakımından sağlam bir paragrafta her cümle anlam ve yapı bakımından birbirini tamamlar, cümlelerin art arda sıralanışıyla bir düzen oluşturulur. Bu ilişkiyi daha iyi anlayabilmek için, biraz önce çözdüğümüz sorunun metnini numaralanmış cümleler şeklinde düşünelim: (I) İslamiyet’in kabulünden önce Türklerin, başka hiçbir toplumun etkisinde kalmamış bir dilleri ve edebiyatları vardı. (II) Günümüzde de bu dönem edebiyatının etkileri belirgin biçimde devam etmektedir. (III) Her ilkel edebiyatta olduğu gibi bu edebiyatta da şiirle büyü birlikte yürümekte ve dinsel törenler, önemli bir yer tutmaktaydı. (IV) Bunun yanı sıra ozan, baksı, şaman gibi adlarla anılan şairlerde olağanüstü güçler bulunduğuna inanılırdı. (V) Çoğu ortak ve sözlü ürünlerden oluşan bu edebiyatın en önemli bölümünü destanlar oluşturmaktaydı. Paragraf Bilgisi Yukarıdaki paragrafla ilgili olarak “Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?” şeklinde bir soru sorulsa, doğru cevap II. cümle olur. Çünkü konusu eski Türklerde edebiyat olan bu paragrafa, çağdaş Türk edebiyatıyla ilgili bilgi veren bir cümle eklenmiş, böylece düşüncenin akışı bozulmuş, konunun dışına çıkılmıştır. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2005) (I) Romanlar vardır, daha ilk sayfasında olay örgüsünün çekim alanı içine alır okurunu. (II) Kan basıncını yükselten heyecanlar yaratır okurda. (III) Kimi romanlar da vardır, dilsel örüntüsüyle okurun aklına olduğu kadar yüreğine de seslenme yolunu seçer. (IV) Romanda özgünlük, derinlik, çok yönlülük aranır. (V) Daha doğrusu, okurun, okuma eylemine tüm varlığıyla katılımını sağlar. (VI) En yüksek coşkuları, estetik tutkulara dönüştürür. ÖRNEK SORU (YGS - 2011) (I) Çocuklar şiire pek ilgi duymaz; onlar, metinlerde geçen sözcüklerin ve yansıttıkları anlamın büyüsünden çok, anlatılanlara odaklanır. (II) Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır. (III) Çünkü “olay” onlar için neredeyse her şeydir. (IV) Nitekim, çocuklar için yazılmış iyi şiirleri bulup getirmeme, okutup ezberletmeme karşın, benim kızım da bu şiirlerde olayı aradığından iyi bir şiir okuru olamadı henüz. (V) Bu da bize, Borges’in de dediği gibi, şiirin öğretilemeyecek ama duyumsatılabilecek bir tür olduğunu gösteriyor. A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS - 2002) (I) Havasından mı, suyundan mı, bilmem; ama başkadır bu yörenin insanları. (II) Sıcacık yürekler, gülümseyen yüzler, içten yaklaşımlar... (III) Yardımsever, konuksever tavırlar ve yoğun bir insan sevgisi... (IV) Çoğu kişiye zaman kaybı gibi gelir insanlarla ilgilenmek. (V) Bu insanlarda sonradan öğrenilen değil, içten gelen bir yaşama sevinci vardır. (VI) Güldüler mi içten gülerler, gözlerinin derinliklerinde yakalarsınız tebessümlerini. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 287 Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2005) ÇÖZÜM: (I) Resim ve heykel sanatçıları insan elleri üzerinde çok durmuşlardır. (II) Ortaçağdan bu yana, ressamların yaptığı portrelere baktığınızda gözlerden çok, ellerin öne çıktığını görürsünüz. (III) Gergef üzerinde dolaşan, çenesini avuçları içine alan, vücut boyunca sarkan eller… (IV) Mutluluğun parıltısını, kaygıların kaynaşmasını, yaşamaktan usanışı hep bu ellerde görürsünüz. (V) Bundan on binlerce yıl önce insan daha kafasıyla düşünemezken elleriyle düşünmüş. (VI) İnsan geometri bilmeden su bentleri yapmış, matematik bilmeden parmaklarıyla saymış, sanat ve güzellik üzerine hiçbir bilgisi yokken mağara duvarlarını, bugün usta ressamların bile yapamayacağı resimlerle donatmış. (VII) Bilimsel ve sanatsal yaratılar konusunda övündüğümüz ne varsa hepsini, insan elinin çağlar boyunca yaptığı hareketlere borçluyuz. ÖRNEK SORU (YGS - 2011) Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. ESEN YAYINLARI (I) Editör, bir yayınevinin olmazsa olmazlarındandır. (II) Yayımlanacak bir yapıtı düzenlemek, yayıma hazırlamak ve yayımlamak gibi birçok işi ve işlevi var. (III) Yazarın ve eserinin seçilmesinden, nasıl yayımlanacağına değin yayımlama işinin bütün aşamalarını kapsayan zorlu bir iştir bu. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşamamış işlerden. (V) Yazarların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılıyor. (VI) Bu yüzden de editörlüğü böyle algılayan birçok yazarın yayımlanan kitaplarında yanlışlardan geçilmiyor. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. ÇÖZÜM: Teması editörlük olan bu parçada iki ayrı konu ele alınmıştır. Bu konular şunlardır: ➤ Editörlerin yayınevleri açısından önemi, editörlük mesleğinin görev alanına giren işler. Bu konu paragrafın ilk üç cümlesinde ele alınmıştır. ➤ Editörlük mesleğinin günümüzdeki durumu, bu mesleğin kurumsallaşamamasının doğurduğu olumsuz sonuçlar. Bu konu paragrafın IV, V ve VI. cümlelerinde ele alınmıştır. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense IV. cümle ikinci paragrafın ilk cümlesi olur. Cevap C 288 ÇÖZÜM: B) III. C) IV. D) V. E) VI. Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2001) ÖRNEK SORU (YGS - 2011) (I) Mektup on altıncı yüzyıla kadar salt haberleşme amacıyla kullanılıyor, bu anlamda bir tür gazete görevi de yapıyordu. (II) On altıncı yüzyıldan sonra ise söz konusu görevinin yanı sıra, duygu ve düşünceler de mektuplar aracılığıyla paylaşılmaya başlandı. (III) Goethe’nin ciltler dolusu özel mektupları, Schiller’in yazışmaları, Gogol, Puşkin, Byron’un unutulmaz mektupları bunlar arasında sayılmaya değer niteliktedir. (IV) Candide yazarı Volteire’in yazdığı mektuplar öğüt vermek, danışmak, bilgi almak, yapıtlarını tanıtmak gibi değişik amaçlar içerir. (V) Bu büyük ustanın en başarılı mektuplarıysa, duygularını paylaşmak için yazdığı mektuplardır. (VI) Bunlar, özentiye kaçmadan, yapaylığa düşmeden, içten geldiği gibi yazılmış mektuplardır. (I) İnsan ilişkilerinin öneminin yeterince kavranmamış olması, çocuk gelişimiyle ilgili birtakım sorunları da beraberinde getirdi. (II) Söz gelimi günümüzde, kendi kendine oyun kuramadığı için üretken olamayan, edilgen, çevreye karşı ilgisiz, evlere hapsolmuş çocuklar yetişiyor. (III) Bunların hayal güçleri, erken yaşta tanıştıkları ve hayatlarının doğal bir parçası olan televizyonla ve bilgisayar oyunlarıyla sınırlanmış durumda. (IV) Televizyondaki reklamlar çocukları ticari birer araç olarak görüyor. (V) Kaba kuvveti ve silah kullanmayı özendiren, sanat değeri düşük filmler ve kimi yayınlar yüzünden özellikle çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar. (VI) Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur? Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Bütün bunlardan daha da önemlisi, bu türden olumsuzluklar tekrar tekrar yaşanıyor.” cümlesi getirilebilir? A) II. A) II. C) IV. D) V. E) VI. ESEN YAYINLARI B) III. B) III. C) IV. D) V. E) VI. ÇÖZÜM: PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ ÇÖZÜM: Paragraf, anlatılmak istenenleri belirli bir plana göre yansıtır. Uzun bir yazıda olduğu gibi, bütün unsurları bulunan bir paragrafta da giriş, gelişme, sonuç bölümleri bulunur. GİRİŞ CÜMLESİ Paragrafın ilk cümlesi olan giriş cümlesi, üzerinde söz söylemeye, açıklama yapmaya uygun ve genellikle konunun tanıtıldığı ya da yazarın sonraki cümlelerde örnekleyerek açıklayacağı kişisel kanısını vurguladığı cümledir. İyi düzenlenmiş bir paragrafın giriş cümlesi kendinden önceki cümleyle ilgi kuran bağlayıcı ögeler (ama, çünkü, bu nedenle, halbuki, öyleyse, bunun nedeni, fakat vb.)le başlamaz. 289 Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU (YGS - 2010) Dergi yayın yönetmenleri bilir, ----. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Şiirde belli bir yere gelmiş, geçmişte yazdıkları, gelecekte yazacaklarını güvence altına almış şairler vardır. Edebiyat dünyasında usta olarak kabul edilmişlerdir. İşte bu şairlerden şiir istemişseniz ya da onlar bir çağrı beklemeden derginize katkıda bulunmak istemişse yolladıkları şiiri yayımlamak durumunda kalırsınız. O şiirin iyi olup olmadığına bakmazsınız. Sorumluluğun sahibi, altındaki imzadır. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2006) ----. Gerektiği yerde gerektiği kadar sözcük... Metinde anlam, tanımlamalarla, çağrıştırmalarla, örneklemelerle değil, tek başına kullanılan sözcüklerle ortaya konuyor. Her tutum, her davranış, her olgu, her nesne ayrıntılara inilmeden onu en iyi anlatan sözcükle veriliyor. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Yazılarının sözcük örgüsü, büyük bir değişkenlik gösteriyor Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? B) Değişik anlatım biçimleri kullanmaktan kaçınıyor A) bazen şiir bazen de şair yayımlanır C) Yazılarında en az sözcükle en çok şeyi anlatma ilkesine bağlı kalıyor B) şiir kıskançtır, bencildir, başka uğraşları şaire yasaklar D) Sözcükleri, temel anlamları kadar yan anlamlarıyla da kullanmaya çalışıyor D) şiir, sözcükleri özenle seçmeyi gerektirir E) Söylediklerinin kolay anlaşılır olmasını istemiyor E) algı dünyamızı sarsan bir şiir, yeni bir yönelişin habercisi olabilir ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI C) şiir yazmak bir tür denge kurma işidir ÇÖZÜM: GELİŞME CÜMLELERİ Paragrafın giriş ve sonuç cümlelerinin dışında kalan, ele alınan konunun genişletilip açıklandığı, örneklendiği cümlelerdir. 290 Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU (YGS - 2011) Şairler arasında öteden beri süregelen açık ya da gizli bir yarış vardır. Oysa aynı gözeden su içen, aynı güneş altında ısınan, aynı ağacın gölgesinde oturan insanlardır onlar. Birbirlerine, sanıldığından daha çok ihtiyaçları vardır. Ölmüş şairlerle, onların anıları üzerinde yaşatılan dostluklar da dâhildir buna. ----? Kıskanmalar, görmezden gelmeler, kara çalmalar... Neyi paylaşamazlar? Herkesin kabı kendine göredir, alacağı su miktarı bellidir oysa. Paylaşmanın, el ele vererek yaratacakları eleştiri ortamının sağlayacağı yararlar üstünde durmak ve bunu geliştirmek varken nedir bu yok edici yarış? ÖRNEK SORU (ÖSS - 2006) Deneme, yaşananları, akıldan geçenleri düşünsel yönden derinleştirerek yorumlamadır. Belki bir roman, bir öykü bir ölçüde özetlenebilir. Ne var ki, denemeyi özetlemeye kalkmak, insanı, tırnağının ucunu göstererek tanımlamaya benzer. ----. Göz gezdirilerek okunmaz. Deneme okuru, eline aldığı yazıyı kılı kırk yararcasına, irdeleyerek okur; düşünceler, duygular, gözlemler dünyasında yeni yolculuklara çıkar. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Kişisel görüşlerin söyleşi havasında işlenmesi denemenin özelliklerinden biridir Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? B) Deneme, yazınsal bütünlüğü bozulamayan bir türdür C) Denemede söylenenlerin doğruluğu kanıtlanmaya çalışılmaz B) Bunu bilmelerine karşın nedir bu sevgisizlik şairler arasında D) Denemeler konusal yönden öteki yazı türlerinden ayrılır, değişik duygu ve düşünceleri kuşatır C) Şairler arasındaki bütün bu çatışmalar gerçekte şiirimizin tematik haritasını daraltır mı E) Deneme, yazarına özgürce yazma olanağı verir, okurun düşünce evrenini genişletir D) Öyleyse neden şiirin kolaya kaçma sanatı olduğu izlenimi yaratılıyor E) Şairler, birbirlerini değerlendirirken şiirsel ölçütler kullanırlar mı ESEN YAYINLARI A) Oysa her şair, şiirini kendi yaşam serüveninden çıkarmaz mı ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS - 2002) İnsanların beğenileri birbirine uymaz. Belki o kırmızıdan hoşlanıyor, siz yeşili seviyorsunuzdur. Belki o, Wagner’in müziğini beğeniyor, siz, Mozart’ı yeğliyorsunuzdur. ---- Gördüklerinden ve dinlediklerinden aldığı tat sizinkine uymuyor diye karşınızdakini zevksizlikle, kabalıkla suçlamaya hakkınız yoktur. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Kimi zaman beğenilerimizin bağdaştığı da olur. B) Öteki sanat dallarında da böyledir bu. C) Öyleyse nelerden hoşlandığınızı bilmeniz gerekir. D) Çünkü, insanların beğenileriyle davranışları arasında ilişki vardır. E) Değerlendirmeleri belirli ölçütlere göre yapmak gerekir. 291 Paragraf Bilgisi ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: SONUÇ CÜMLESİ Paragrafta iletilmek istenenlerin açıklanıp geliştirildikten sonra sonuca bağlandığı cümledir. Ana düşüncenin de verilebileceği sonuç cümlesinde özetleyici ve sonuç bildirici kelimeler (bu nedenle, özetle, demek ki, sonuç olarak vb.) bulunabilir. Türküler, şiirler iç dünyamızın sesi olarak yazılmış olsalar da bizden çıktıkları anda topluma mal olmuştur artık. Yalnız topluma mal olmakla kalsa iyi. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir değişme ve gelişme çizgisi izleyerek bütün insanlığın ortak değeri hâline gelir. Örneğin Yunus Emre’nin şiirlerinde yansıtılan duygular salt bize mi özgüdür? Neruda, yalnızca Şili’nin acılarını yansıtmıştır, deyip dışlayabilir miyiz onu? Acısı acımız olmuştur, halkı da halkımız. Kısaca ----. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) şiir, şairin şiiri düşünmeye başladığı andan okuyucusuyla buluştuğu ana değin süren, uzun ve sancılı bir dönemin ürünüdür B) sanatçı, ortaya koyduğu ürünlerin hangi özellikleri taşıyacağını önceden saptamalıdır C) sanatçı, yapıtını yaratırken bilinçli olarak ona ulusal niteliklerin dışına taşan yeni boyutlar kazandırır D) her birimiz, yaşadığımız bölgenin rengini, dokusunu, çizgisini yansıtan türkülerden ve şiirlerden hoşlanırız E) türküler, şiirler özünde kendi coğrafyalarının izlerini taşısalar da sanatsal dilin içerdiği insansal özle bütün insanlığın ortak yaratısıdır 292 ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU (YGS - 2011) ÖRNEK SORU (ÖSS - 2006) Bir kez daha koca bir yılı eskitip anılarımızın arasına gönderdik. Henüz eskitmediğimiz bir yeni yıl da tüm gizemiyle çaldı kapımızı. Her geçen gün solmuş bir gül yaprağı gibi dökülüp gitti geçmişe. Anılarımızı kurutup özenle koyduk bir kitabın arasına. Yaşadığımız düş kırıklıkları, mutluluklar belki hiçbir zaman unutulmayacak; ama hiçbir zaman da bir kez daha yaşanmayacak. Doğanın değişmez yasası bu. Bir gün öncesini değil, beş dakika öncesini aynı duygularla yaşamamız olası değil. Kısacası, ----. Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) yaşamın tadına ve anlamına vardığımız her dakika bizler için bir armağandır B) yaşamakta olduğumuz her an yeniden yaşanmayacak kadar değerlidir C) geçmişin acı ve tatlı yanlarını bir yana bırakıp günümüzü anlamlı kılmaya çalışmalıyız D) kaybedilen zamanın bir daha geri gelmeyeceğini düşünerek, yaşamı sevgiyle kucaklamalıyız E) her dönemde yaşamın bize yüklediği sorumluluklar farklılık gösterir Paragraf Bilgisi Yazar bu parçanın ana düşüncesini paragrafın ilk cümlesinde belirtmiş, daha sonra açıklamalarını genişletmiştir. “Gençlere, kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için zararlı bir tutumdur.” cümlesiyle başlayan paragrafın sonraki bölümlerinde bu yargının gerekçeleri açıklanmıştır. O hâlde bu parçayı yazan kişi okuyucuya şu iletiyi (ana düşünceyi) iletmek istemiştir: Gençlerin düşünce ve davranışlarında özgür olacak biçimde eğitilmeleri gerekir. ÇÖZÜM: PARAGRAFTA ANLAM VE ANA DÜŞÜNCE Bir paragraftaki anlam, o paragrafta kullanılan dil ögelerinin bütününün birlikte ifade ettikleri anlamdır. Paragrafta; yer aldığı metnin tamamı dikkate alınarak ne, kim, nerede, ne zaman, nasıl, ne kadar gibi sorulara gerek duyulmayacak biçimde iletinin ifade edilmesi gerekir. Paragrafta iletilmek istenen iletinin en kısa ve açık ifadesine, ana düşünce denir. Her paragraf, yapısı ve ana düşüncesiyle bileşenlerine indirgenemeyen bir bütündür. Gençlere kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için zararlı bir tutum. Şunu unutmamak gerekir: Birtakım temel kavramları verirken onlara kendi değer yargılarımızı da benimsetmeye çalışırsak belki söz dinleyen bir kuşak yaratabiliriz; kendi değerlerimize göre yetiştirdiğimiz gençleri kurulu düzenin savunucuları olarak görebiliriz. Fakat düşünmeyi öğrenmeden yetişen genç, günü gelir, öğretilenlerin dışında, yeni durumlarla karşılaştığında şaşırır, kendine güvenemez ve yaşamın akışı içinde bir yandan öte yana savrulur durur. ESEN YAYINLARI 3. Anadili öğretimini Türkçenin söz değerlerine dayandırmak gerekir. Yıldız yerine “star”, gösteri yerine “şov” gibi yabancı sözcükleri kullanır; sürekli olarak, anlamını bilmediğimiz Arapça sözcükleri yinelersek çocukların söz dağarcığı karmaşık bir hâl alır. Bundan da öte, sözcükler açık ve aydınlık bir anlam kazanamaz. Çocuklarımız arasından sanatçıların, bilim adamlarının çıkmasını daha başlangıçta engellemiş oluruz. Çünkü bilgin ya da sanatçı, bulgu ve yargılarını, gözlem ve deneyimlerini, anadilinin kavramları üzerine kurar. Kavramlar açısından duruluk kazanmamış bir zihin, açık seçik düşünemeyeceğinden, bir buluş ya da yapıt ortaya koyamaz. Parçada anadili öğretiminde Türkçenin söz değerlerine dayanılması gerektiği belirtilmiş, bunun gerçekleşmemesi durumunda kişilerin buluş ya da yapıt ortaya koyamayacakları vurgulanmıştır. Paragrafın ana düşüncesi şudur: Anadilini iyi bilmemek, yaratıcılığı engeller. Ozanları, yaşadıklarını, duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamak yanlıştır. Söz gelimi Cahit Sıtkı, yaşadıklarını, duyduklarını yazan bir ozan olarak bilinir. Oysa ölüm acısını tatmamış, yaşamamıştır. Bununla birlikte, sık sık ölümden duyulan acıyı işlemiştir. Onunla yıllarca arkadaşlık yaptım. Bir gün bile ölüm sözcüğünü işitmedim ondan. Ölmüş bir sevdiği de yoktu yanılmıyorsam. Ölüm yalnızca bir temaydı onun için. 293 Paragraf Bilgisi Yazar, bu parçayı bir düşüncenin yanlışlığını belirtmek için yazmış ve kendi savını inandırıcı kılmak için de bir örnek vermiştir. Ozanları, yaşadıklarını ve duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamanın yanlış olduğunu vurgulayan yazar, Cahit Sıtkı’yı örnek vererek onun ölüm acısını hiç tatmamış olmasına karşın şiirlerinde ölümden duyulan acıyı sık sık işlediğini belirtmiştir. Bu da şunu göstermektedir: Ozanların, şiirleriyle yaşantıları arasında ilişki olmayabilir. ÖRNEK SORU (YGS - 2011) Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, “İnsan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta.” diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu belirtiyor. Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? ÖRNEK SORU (YGS - 2010) A) Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu Ben, herkesin alışkın olmadığı, farklı bir evde büyüdüm. Babam ve ağabeyim profesyonelce olmasa da resimle ilgileniyorlardı. Dayım da odasında sürekli bir şeyler yazardı. Yani evin içinde resim, kitap, dergi hep vardı. Böyle bir havayı soluyunca insan kendiliğinden sanata ilgi duyuyor. Dolayısıyla birçok sanat dalına olan ilgim, eğitimimin evde başlamış olmasından kaynaklanıyor. Çünkü insan, evinde ne görüyorsa onu yapıyor. Ben de yaşama, yıllardır bir ressamın, yazarın gözüyle bakıyorum. B) Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği D) Düş dünyası geniş okurlara seslendiği E) Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? C) İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı A) Sanatta başkaları örneksenerek başarılı olunabilir. B) Resim, küçük yaşta başlanıldığında başarı kazanılabilecek bir sanat dalıdır. C) İnsanın yetişmesinde, yakın çevre önemli bir etkendir. D) Çocukların sanata yönlendirilmesinde ailenin yol göstermesi gerekir. E) Çocuklar, yeteneklerini geliştirmeleri için yüreklendirilmelidir. ÇÖZÜM: Paragrafın ana düşüncesi etrafında, ana düşünceyi değişik yönlerden destekleyen, tamamlayan, açıklayan, onun doğruluğunu kanıtlayan cümlelere ve ifade kalıplarına yardımcı düşünce denir. UYARI Bir ana düşüncenin/konunun daha iyi anlaşılması için paragrafın özellikle gelişme bölümünde kullanılan karşılaştırmalar, örneklemeler, tanık göstermeler vb. yardımcı düşünceleri taşıyan yargılardır. Şimdi bir paragraftan çıkarılabilecek yardımcı düşünceleri birkaç örnek üzerinde görelim. 294 Paragraf Bilgisi Bu paragrafın birinci cümlesinde sanatçının uzun sayılabilecek bir tiyatro oyunculuğunun olduğu, ikinci cümlesinde oyunculuk dışındaki işlerle de ilgilendiği, üçüncü cümlesinde mesleğinde çok başarılı olduğu, seyircisiyle müthiş bir iletişim kurabilen yetenekli biri olduğu, dördüncü cümlesinde güncel konular üzerine de yazılar yazdığı; düşüncelerini ve eleştirilerini okurlarla paylaştığı, son cümlesinde iyi bir konuşma, anlatım ustası olduğu; anlatanla dinleyeni, okuyucuyla seyirciyi bir araya getirdiği belirtilmiştir. Ödüllerin, her şeyden önce, genç yazarların tanınmasında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Elli yıl öncesine kadar Türkiye’de edebiyat ödülü yoktu. Bugün ise çok sayıda, belki de gereğinden çok ödül var. Ödüllerin sayıca artması onlara verilen önemi azaltıyor. Ayrıca bu ödüllerin bir bölümü tek bir yazınsal türe özgü. Oysa bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller edebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödülün değerini bulmasını sağlayan en önemli öğe de seçici kurulunun aynı kalması. Böylece, yapılan değerlendirmeyle ilgili bir ölçüt, ortak bir beğeni oluşuyor. 1. Ödüller genç yazarların tanınmasında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı oluyor. 2. Elli yıl öncesine kadar Türkiye’de edebiyat ödülü yoktu. 3. Bugün, gereğinden çok ödül var. 4. Ödüllerin sayısı çoğaldıkça önemi azalıyor. 5. Kimi ödüller, belirli sınırlar içinde kalıyor (tek bir yazınsal türe özgü). 6. Bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller daha büyük önem taşır. 7. Ödülün değerini bulmasını sağlayan en önemli öge, seçici kurulunun değişmemesidir. 8. Değişmeyen seçici kurulların verdiği ödüller, değerlendirmelerle ilgili bir ölçütün, ortak bir beğeninin oluşmasını sağlar. Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda çocuk denecek yaşlardaydı ve o günden bu yana inmedi sahneden. Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, çevirmenlik gibi uğraşlarla da ilgilendi. Tiyatro dünyamızın en kıdemlilerinden, en renkli kişiliklerinden biri olan, seyirciyle müthiş bir iletişim kurabilen bu yetenekli sanatçının ilgi alanı tiyatroyla da sınırlı kalmıyor. Güncel konular üzerine yazdığı yazılarıyla, düşüncelerini, eleştirilerini okurlarla paylaşıyor. O, aynı zamanda bir konuşma, bir anlatım ustası; anlatanla dinleyeni, oyuncuyla seyirciyi bir araya getiren bir usta. ESEN YAYINLARI Bu parçadan aşağıdaki yargılara ulaşılabilir: ÖRNEK SORU (YGS - 2011) Hemen hepimiz yazılarımızda, yerli yersiz alıntılar yapmaktan, özellikle sözü, alçak gönüllülükle yabancı ozanlara, çağdaş düşünürlere bırakmaktan fazlasıyla hoşlanıyoruz. Kimi zaman bunu öyle abartıyoruz ki yazar olarak konuyla ilgili ne düşündüğümüz anlaşılmıyor. Ayrıca aynı alıntıların değişik yazarlarca da kullanıldığını görüyoruz. Böylece tekrarın tekrarı bir okuma, zaman kaybına, okuma ediminin yavanlaşmasına yol açıyor. Bu nedenle kendi özgün düşüncemizi dayanaklarıyla işlemeliyiz yazılarımızda. Yüzeysellikten olabildiğince kaçınmalıyız. Kendi düşüncelerimizin de örneğin bir Valéry’ninki, Deleuze’ünki kadar önemli olduğuna inanarak bir öz güven geliştirmeliyiz. Bu parçada alıntıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Yazılarda kullanılırken aslına bağlı kalınmadığına B) Belirli örneklere sık sık başvurulduğuna C) Yazarlarda düşünsel sığlığa yol açtığına D) Okuma zevkini azalttığına E) Kullanımının, yazarların kendi düşüncelerini önemsemeyişlerinden kaynaklandığına 295 Paragraf Bilgisi ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS - 2006) Yazı insanıyım ben. Yazıdan başka bir şey düşünmem. Geçimimi de yazarak sağlıyorum. Televizyon haberciliği bana, açık, kısa cümlelerle yazmayı öğretti. Bir buçuk dakikalık haberde bütün gün izlediğin olayı anlatmak zorundasın. Zaten televizyonda uzun cümleler dikkati dağıtır. Eline gazete alıp okumak gibi değildir. Basında röportajlar, diziler hazırlarken yerim genişti. Yine de kısa, anlaşılır yazmaya özen gösterirdim. Reklam için metin yazmak ise bambaşkadır. Kırk beş saniyelik reklamlara metin sığdıracaksın. Kısacası yazıyı, yaptığım işe uydurmayı öğrendim. Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yazarın özelliği değildir? ÖRNEK SORU (ÖSS - 2006) Romancılarımız, edebiyatımızın bir döneminde toplumsal sorunlara sahip çıkmayı ilke edinmiş, yapıtlarında bunları yansıtmaya çalışmışlardı. Daha sonra Türkiye’nin ve dünyanın değişmesiyle bu yaklaşım da geçerliğini yitirdi. Romancılarımız toplumsal konular yerine bireysel konuları anlatmaya yöneldi. Bu yönelim, onların kimi düşünceleri yansıtmaması anlamına gelmez. Elbette her romanın yine de bir iletisi vardır. Ama bu, hesaplı bir biçimde, bir amaç doğrultusunda yapılıyorsa o zaman, yazılan, romanlığını yitirir; ya reklam metni olur ya da propaganda. Bu parçada romanlarla ilgili olarak karşı çıkılan nedir? A) Yalnızca insanın anlatılması A) Yaşamını yazmaya adama B) Çeşitli sorunlara çözümler önerilmesi B) Okurların ilgisini değerli yapıtlara yönlendirme C) Dilinin kendine özgü nitelikler taşımaması C) Anlatımını yoğunlaştırma D) Bir işle ilgili değişik ürünler üretme D) Bir düşünceye bağlanıp onun benimsetilmeye çalışılması E) Yazıyı türsel özelliklerine göre oluşturma E) Biçimsel özelliklerinin önemsenmemesi 296 Paragraf Bilgisi ÇÖZÜM: 4. PARAGRAFTA DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI Düşünceyi geliştirme yollarının en önemlileri şunlardır: Tanımlama, karşılaştırma, tanık gösterme, örneklendirme. Bu parçada Nasrettin Hoca ve fıkralarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Ününün yalnızca Anadolu’yla sınırlı kalmadığına Tanım cümleleri “Bu nedir?” sorusuna yanıt verir. ➤ Harf, dildeki sesleri gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerdir. (Harf nedir?) ➤ Sözcüklerin anlamlarında çeşitli nedenlerle ve türlü biçimlerde meydana gelen değişikliklere anlam değişmesi denir. (Anlam değişmesi nedir?) ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU (ÖSS - 2005) Nasrettin Hoca, fıkralarından da anlaşılacağı üzere sevecen, hoşgörülü, akıllı, hazırcevap bir insandır. Her zaman, haksızlığa uğrayanların yanında yer almış, yaşamın ağır yükleri altında ezilenleri bir gülücükle rahatlatmıştır. Nasrettin Hoca fıkraları didaktiktir. Çoğu kısadır. Bazen girişte yer ve zaman belirtilir, kişiler tanıtılır; ikinci bölümde Hoca’ya bir şey söylenir ve sonunda onun bizi güldüren ama aynı zamanda düşündüren cevabı beklenir. O son cümle, birçok defa atasözüne ya da deyime dönüşüvermiştir. Hoca’nın çok geniş bir coğrafyada başka başka uluslarca benimsenmiş olmasını da fıkralarındaki bu özelliklere bağlayabiliriz. 1. Tanımlama: Bir varlığın, kavramın, durumun kendine özgü temel niteliklerini belirterek onun “ne” olduğunu bildirmeye tanımlama denir. Düşünceyi zenginleştirmek ve belirgin kılmak; bağlamdaki ögeleri ve bunların düşünceyle ilişkilerini ortaya koymak için tanımlamalara ihtiyaç duyulur. Tanımlarda anlam yoğunlaştırılır ve sınırlandırılır. Kimi tanım cümleleri “Bu nedir” sorusuna değil, “Kimdir?” sorusuna cevap verir: ➤ Şair, herkesin kullandığı sözcüklere farklı anlamlar yükleyerek, dilin anlatım olanaklarını zenginleştiren kişidir. (Şair kimdir?) B) İnsanı düşünmeye yönelten komik öğeler içerdiğine C) Öğretici nitelikler taşıdığına D) Kimi sözlerinin kalıplaşarak halka mal olduğuna E) Birçok tarihi kişiye yer verildiğine ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (ÖSS - 2007) (I) Bilinç akışı yöntemi, öykü ve romanlarda karakterlerin, geçmişe ve bugüne ilişkin duygu, düşünce ve anılarının aktarımında kullanılan bir tekniktir. (II) Söz konusu duygu ve düşüncelerin hiçbir denetim ya da sınırlama olmaksızın, olanca doğallığıyla aktarılması, anlatıyı zenginleştirir. (III) Bu teknikle yazar, okura kendi duygularını anlayabilme olanağı sunar. (IV) Bir başka anlatımla okurun, gerçeği farklı boyutlarda görmesini sağlar. (V) Böylece yazar, yüzeysel olanın anlatımıyla yetinmeyerek, yarattığı kahramanların iç dünyalarını da yansıttığı için anlatımına derinlik kazandırmış olur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi tanımsal bir nitelik taşımaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 297 Paragraf Bilgisi ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (LYS - 2012) (I) Yaşamın özüne ayna tutan çağdaş öyküler, eskiden yazılanların çoğundan farklı olarak öykülemeden çok göstermeye; anlatmadan çok, sezdirmeye başvurur. (II) Anlatıcı, bir kişide herkesi görmeye ve göstermeye çalışırken geleneksel anlatıcılardan farklı olarak dili, bütün çağrışım değerlerini hesaba katarak kullanır. (III) Kısa, özlü ve özgün yapısı, yoğunluklu anlatımıyla okuyucunun ilgisini çekecek bu öykülerde düz bir anlatım kullanılır. (IV) Bu yönden, çağdaş öyküyle şiir arasında oylum açısından bir benzerlik kurulabilir. (V) Bu nedenle eksiltili anlatıma en çok çağdaş öykülerde yer verilir. ÖRNEK SORU Aşağıdakilerden hangisi bir tanım cümlesidir? A) Lirik şiir, akıldan çok düş gücüne, düşünceden çok duyguya yaslanır. B) Lirik şiirde, aşkın her türlü görünüşü, bütün yönleriyle dile getirilir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmamıştır? C) Lirik şiirde şair, sözcükleri seçerken, onların ses ve görüntü gücünü, göz önünde tutar. A) I. D) Lirik şiir, duyguların, çok etkili ve coşkulu bir biçimde dile getirildiği şiir türüdür. B) II. C) III. D) IV. E) V. ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI E) Lirik şiirde, yıllar yılı, aşk, ölüm, din gibi belirli temalar işlenmiştir. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2001) 2. Karşılaştırma: Birden çok kavram, durum, olay veya kişiyi bir ya da birden çok açıdan kıyaslayarak bunların birbirlerine karşı ne durumda olduklarını ortaya koymaya karşılaştırma denir. Bir öyküyü okuyanla, onun oyunlaştırılmış biçimini sahnede izleyen kişi arasındaki fark nedir? İzleyen gördüklerini dolaysız olarak yaşamaktadır. Başka deyişle sahnede, ortaya konulan hazır bir dünya vardır; izleyici tüm duygularını harekete geçirerek bu dünyayı algılar. Okuyan ise, okuduklarını kendi düşünce ve düş süzgecinden geçirerek kafasında canlandırır. Bu parçada bir öyküyü okuyanla onun oyunlaştırılmış biçimini sahnede izleyen karşılaştırılmış, bunlar arasındaki farka değinilmiştir. 298 (I) Roman yazarken konuşmalara yer vermek çoğunlukla kaçınılmazdır. (II) Hatta salt konuşmalardan oluşan romanlar bile vardır. (III) Bu romanlarda herhalde amaç, tip yaratmaktır. (IV) İki satırlık bir konuşma, bir karakteri on sayfalık bir betimlemeden daha başarılı bir biçimde çizebilir. (V) Bunun başarılı örneklerine M.Ş. Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları adlı yapıtında rastlıyoruz. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde “karşılaştırma” yapılmıştır? A) I. ÇÖZÜM: B) II. C) III. D) IV. E) V. Paragraf Bilgisi 3. Tanık gösterme: Paragrafta ileri sürülen düşüncenin desteklenmesi, bu düşüncenin inandırıcılığının artırılması için o konuda söz sahibi sayılan kişilerin düşüncelerinin alıntı yapılarak metin içinde kullanılmasına tanık gösterme denir. Yersiz bir tanık gösterme, paragrafın ana düşüncesine ve varlık sebebine zarar verebilir. Kişisel duygu, düşünce ve sezgilere dayanan anlatım özelliğine öznellik denir. Öznel anlatımda, söz söyleyenin değer yargılarını yansıtan bir yorum vardır; dolayısıyla bu tür cümlelerde anlatılanlara başkaları katılmayabilir. UYARI ➤ Ahmet Hamdi Tanpınar’ın en güzel eseri Beş Şehir adlı ölmez yapıtıdır. Bu cümlede öznellik vardır. Çünkü burada belirtilenler (en güzel eser, ölmez yapıt) kişisel bir beğeniyi yansıtmaktadır. Başka biri bu yargılara katılmayabilir. İnsanı ele almayan, dünyayı insandan soyutlayıp sadece doğayı, kuşları, ağaçları anlatan şeye sanat denemez. Sanatın temelinde insan vardır. Bu konuda Andre Gide de benim gibi düşünüyordu. O bir yazısında şöyle der: “Sanatın konusu insandır.” Kanıtlanabilirlik niteliği taşıyan, kişisel duygu ve düşünceleri içermeyen yargılar nesneldir. ➤ Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı kitabında Ankara, İstanbul, Konya, Erzurum ve Bursa ile ilgili izlenimlerini aktarır. 4. Örneklendirme: Bir düşünce, kural, gözlem ya da savı desteklemek, kanıtlamak, açıklamak için örneklerden yararlanmaya örneklendirme denir. Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, kendinden önceki cümlede belirtilen yargıyı örneklendirmektedir? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU (ÖSS - 2000) (I) Günlük yaşamımızda renklerin önemli bir rolü vardır. (II) Bu nedenle renklerle ilgili pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. (III) Yapılan araştırmalar göstermiştir ki soluk alışımız, kan basıncımız, renklere bağlı olarak değişebilmektedir. (IV) Renklerden açık mavi, gevşetici ve rahatlatıcı; koyu mavi, uyarıcıdır. (V) Bu da renklerin etki gücünün birbirinden farklı olduğunu göstermektedir. (VI) Bu gerçeği göz önünde bulunduran içmimarlar, ev içi ışık düzenlemelerinde renk öğesine özel bir önem verirler. Yukarıdaki cümle nesnel bir nitelik taşır. Bu cümlede kanıtlanabilir bir yargıya yer verilmiştir. ÖRNEK SORU (ÖSS - 2004) (I) Bu yayınevi bir süredir kendi olanakları içinde, sessiz sedasız, değerli ürünler ortaya koyuyor. (II) Kırkı aşkın kitap çıkaran bu yayınevinin dikkati çeken bir özelliği çok iyi kitaplar seçmesi. (III) Bunlar kimsenin aklına gelmeyen, titizlikle araştırılıp bulunmuş kitaplar. (IV) Ayrıca bu yayınevi, kitapların basımına özen gösteriyor; çevirilerin düzgün ve doğru olmasına dikkat ediyor. (V) Her kitabın sonuna, yazar ve yapıt adlarını gösteren bir dizin ve kaynakça ekliyor. (VI) Bu özelliklerin hepsi nitelikli bir baskı ile buluştuğunda ortaya iyi kitaplar çıkıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşüncelere yer verilmemiştir? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: 299 Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2002) Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir? ÇÖZÜM: A) Bu kitap, duyguları etkileyen betimlemelerden uzak, günlük konuşma dilinin inceliklerini içinde barındıran bir dille yazıldığı için her yaştaki okurun beğenisini kazanıyor. B) Yazar, bu kitabıyla engin bir birikimi yapıtlaştırarak okura farklı bir dünyanın kapılarını açıyor. C) Geçen yıl yitirdiğimiz romancımız adına düzenlenen yarışmada bu yazar, ilk romanıyla ödül aldı. D) Bu yazar, gücünü çekici anlatımından ve ilginç olaylardan alan, genellikle şaşırtıcı sonuçlarla biten öyküleriyle tanınmıştır. E) Öyküde kahramanın, güçlüklerle savaşmaktan yılmayan, üretken ve yaratıcı bir insan olduğu gösterilmek istenmiş. ESEN YAYINLARI ÇÖZÜM: ÖRNEK SORU (YGS - 2011) Sözcükler anlamlı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan birer göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirlerine daha çok benzeyen, türdeş birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, “çiçek” sözcüğü o kümenin adı olmuştur. ÖRNEK SORU (LYS - 2011) Bir süredir yeni bir çalışmanın içindeyim. İtalio Calvino’nun yarattığı ama Görünmez Kentler arasına almadığı bir başka kentte, Kurmaca Kişiler Kenti’nde yaşayan kimi roman kişilerini ziyaret ediyor, onlarla söyleşiyorum. Soylu Şövalye Don Kişot’la başladım bu söyleşilere; onu Emma Bovary, Anna Karenina, Zebercet, Kaptan Ahab, Doktor Kien izledi. Birbirine eklenen kurgu denemeler yazmayı sürdürüyorum. Nasıl bir yer mi anlatılıyor Kurmaca Kişiler Kenti’nde? Adından da anlaşılacağı gibi gerçekler üzerine temellenmiş, düşsel bir kent. Ölümün, kapısını çalmadığı, gelecek zamanın olmadığı, geçmiş zamanın şimdiki zaman içinde yaşandığı bir kent... Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Kişileştirme A) Abartma B) Tanımlama C) Kanıtlama C) Örnekleme D) Karşılaştırma D) Farklı cümle türleri E) Genelleme 300 B) Betimleme E) Birinci kişili anlatım Paragraf Bilgisi ÇÖZÜM: ÇÖZÜM: ESEN YAYINLARI ÖRNEK SORU (ÖSS - 2004) Yüzümü usulca göğe yasladım. Gözlerimde kanat çırpıyor martılar. Bulut bulut parçalanmış gökyüzünü seyrediyorum. Bulutlar mı üstümüze koşuyor, yoksa ben mi bulutların altındayım, bir türlü kestiremiyorum. Saklambaç oynarcasına bir görünüp bir kaybolan güneş de alıp götürüyor beni düş dünyamın derinliklerine. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Sözcükleri gerçek anlamlarının dışında kullanma B) Karşılaştırmalar yapma C) Benzetmeye başvurma ÖRNEK SORU (ÖSS - 2005) Doğuda dağlar kar altında yatarken bahar geldi dağlarına Ege’nin. Yeşille kucaklaştı toprak; dağ taş yemyeşil. Sanki papatya denizi Datça, göz alabildiğine uzanan. Bahar kokuyor her yer. Kırlar rengârenk çiçek… D) Betimleyici öğelerden yararlanma E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma ÇÖZÜM: Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Doğanın kişileştirildiği B) Karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanıldığı C) Karşılaştırmaya başvurulduğu D) Bahara özgü görüntülerin betimlendiği E) Devrik cümlelerle anlatımın doğallaştırıldığı 301 Paragraf Bilgisi ÖRNEK SORU (ÖSS - 2004) 1. Öyküleme: Öyküleme olaya, hareket ögesine dayanan anlatım biçimidir. Genellikle geçmiş zaman kipinin kullanıldığı öykülemede belirli bir zaman parçası içinde geçen ve birbirine bağlanan olaylar anlatılır. Öykülemenin temeli, değişen ve birbirini takip eden olaylardır. Cümleler genellikle kısadır ve bu cümlelerin yüklemleri çekimli fiildir. Öyküleyici anlatımla oluşturulan paragrafların yapısı ve dili; zaman sırasına, kişi-mekân ilişkisine, anlatıcının anlatılan veya nakledilen olayla ilişkisine göre değişiklik gösterir. Olay üzerinde dikkatin yoğunlaşması gerekiyorsa, olayın en dikkate değer yönünün heyecan ifade eden cümlelerle anlatılması ve olayın anlatılacak kısımlarının anlatılmayan kısımlarını sezdirecek tarzda dile getirilmesi gerekir. Bir olayı haber vermek amacıyla yazılan paragraflarda olayın gerçekleşmesini ön plana çıkaran cümleler, daha çok kullanılır. EK BİLGİ Dil, insanların düşündüklerini, duyduklarını bildirmek için kullandıkları, sözcükler ve işaretlerden oluşan bir anlaşma aracıdır. Ancak, herhangi bir araç değildir. Bir ulusun kimliğini belirleyen, duygu ve düşünce dünyasını besleyen en önemli etkendir. Aynı zamanda ulusal kimliği yansıtan bir ayna gibidir. Bu ayna kirlenirse toplumsal varlığımız da kirlenir. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak bütün ülkede anadili bilincini ve duyarlığını besleyip geliştirme çabası içinde olmalıyız. Çünkü bir dili yozlaşmaktan, bozulmaktan kurtaracak güç, yasalar ve yasaklamalar değil; o dili konuşan toplumun dil bilinci ve duyarlığıdır. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Örneklerden yararlanılmıştır. B) Dilin önemi ve işlevi vurgulanmıştır. C) Okuyanı yönlendiren bir hava taşımaktadır. D) Tanımlamaya yer verilmiştir. ESEN YAYINLARI E) Yargılardan biri benzetmeyle somutlaştırılmıştır. ÇÖZÜM: 5. METİN VE PARAGRAF Metin, bir iletişim aracı; paragraf da bu iletişim aracının bir alt birimidir. Bir metin sadece bir anlatım türüyle söz gelimi öyküleyici anlatımla oluşturulan paragraflardan oluşabileceği gibi ele alınan konunun niteliğine göre farklı anlatım türleriyle oluşturulmuş paragraflardan da oluşabilir. Bazı metinlerde okuyucuyu bilgilendiren, coşturan, ona mutluluk ya da hüzün veren, olağanüstünün ve komik olanın imkânlarını sunan paragraflar bir arada kullanılır. 302 2. Betimleme (tasvir): Sözcüklerle resim çizme olarak nitelenebilecek betimleme, varlıkların gözlemlere dayanılarak okuyucunun hayalinde canlandırılmasıdır. Varlıkların, okuyucunun zihninde bir “görüntü” olarak algılanması, o varlıkların ayırıcı nitelikleriyle anlatılmasına bağlıdır. Bunun sağlanması için sıfatlardan, başta görme duyusu olmak üzere tüm duyulardan yararlanılır. 3. Açıklama: Okuyucuya bilgi vermek, herhangi bir şeyi tanıtmak amacıyla kullanılan anlatım biçimidir. Temel amacın, bilgilendirmek olduğu yazılarda kullanılan bu anlatım biçiminde anlaşılır bir dil kullanılır. Ele alınan konuya ve metnin uzunluğuna göre anlatılanlara üstünkörü veya derinlemesine değinilebilir. İster üstünkörü, isterse derinlemesine değinilsin önemli olan bilgi vermek, tanıtmak, okuyucuyu aydınlatmaktır. 4. Tartışma: Tartışma, okuyucunun herhangi bir konuda ikna edilmesi için kullanılan anlatım biçimidir. Tartışma paragrafında doğal olarak bir karşılaştırma da bulunur. Yazar, yanlış bulduğu bir düşünce ile kendi düşüncesini ve doğrularını karşılaştırır. Benimsemediği görüşü niçin benimsemediğini tartışmaya açar. Kendi gerekçelerini ileri sürer. Paragraf Bilgisi TEST – 7 (Paragrafta Yapı – YGS-LYS Soruları) 1. (I) Geçmiş çağlardan günümüze kalan büyük yapıtlar, örneğin Tolstoy’un Savaş ve Barış, Stendhal’ın Parma Manastırı, Dostoyevski’nin Budala adlı yapıtları çağlarının birer tanığıdır. (II) Ama yazarlar bu yapıtları çağın tanığı olmak isteğiyle yazmamıştır. (III) Çağlarının havasını kendi kişiliklerinde erittiklerinden ister istemez çağın etkileri yapıtlarında belirir. (IV) Ne var ki çağına tanıklık etmenin çeşitli yolları vardır. (V) Bu yollara başvurulmadan yazılanlar bu işlevi yerine getiremez, kısa zamanda unutulur, öte yandan yaratma isteğiyle yazılan yapıtlarsa kalıcılığa ulaşır. 3. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Kızıl ve Kara’yı okuyan günümüz insanının, Napolyon çağının anlayışını bu kitapta bugün de bulması, yapıtın kalıcılığını sağlayan sanatsal ve dilsel değerinin bir göstergesidir.” cümlesi getirilebilir? B) II. C) III. D) IV. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra düşüncenin akışına göre “Oysa gündelik yaşam, işlevsel olmayan ayrıntılarla doludur.” cümlesi getirilebilir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. (YGS 2010) E) V. (LYS 2010) ESEN YAYINLARI A) I. (I) Romancı, romanını yazarken kendi yaşamından da başkalarının yaşamından da yararlanabilir. (II) Ama romanını salt kendi yaşamına dayandırmaya kalkışırsa gündelik yaşamın ayrıntılarıyla kurmaca dünyanın, bir başka deyişle romanın kuralları çatışır. (III) Bu çatışma yüzünden kurguda başarı sağlanamaz. (IV) Yazarına ne kadar ilginç ne kadar vazgeçilmez gelirse gelsin, roman, okuru ilgilendirmeyen bir yığın ayrıntıyla dolar. (V) Günlük yaşamın ayrıntılarıyla kurmaca dünyanın ayrıntıları birbirine benzemez. (VI) Kurmaca dünya ile ilgili ayrıntıların o dünya içinde belirli işlevleri vardır. 4. 2. (I) Bir zamanlar geceleri oturur, anılarımı, izlenimlerimi küçük defterlere yazardım. (II) Sonra nasıl oldu bilmem, ne o küçük defterler kaldı ne de bende o sayfalara bir şeyler karalama isteği. (III) Belki de yaşamın bin bir türlü zorluğu bana bu gündelik eğlenceyi unutturdu. (IV) Yıllardan beri çeşitli günlükler okuyorum: Gide’in, Green’in... (V) Alfred de Vigny’nin Bir Şairin Günlüğü’nü de dilimize çevirdim. (VI) Günlük türüne karşı duyduğum yakınlık, Salah Birsel’in Günlük’ünü okuduktan sonra daha da arttı. (I) Komik kavramıyla ilişkili olan mizah ve hiciv, yöntemleri, amaçları, konuları bakımından birbirinden ayrılmaktadır. (II) Toplumdaki veya insandaki sıra dışı olduğu için gülünç bulunan şeyleri güzelleştirerek komik göstermek sanat yoluyla olur. (III) Düzeltilebilir kusurları ele alan mizahın amacı, bunları abartarak sergilemektir. (IV) Komik olan şeye karşı hoşgörülüdür, eğlendirirken toplumsal aksaklıkları fark ettirmeye çalışır. (V) Oysa hiciv yermeye yönelik bir saldırı biçimidir, komik olan kusuru ortadan kaldırmayı amaçlar, bağışlayıcı değildir. (VI) Hedef aldığı kişiyi toplum içinde küçük düşürmek için dilin sağladığı bütün olanaklardan yararlanır. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. (YGS 2010) B) III. C) IV. D) V. E) VI. (YGS 2010) 315 Paragraf Bilgisi 5. Bir arkadaşımla, yıllardır edebiyatın hemen her alanında ürünler vermiş bir sanatçıdan söz ediyorduk. Öykülerine yakınlık duyduğum ama şiirlerinden pek tat alamadığım biriydi o. Şairliğine haksızlık ettiğimi düşünen arkadaşım, tuttu bir şiirini örnek verdi o kişinin, üstelik benim de sevdiğim bir şiirdi bu. “Kim o kadar suyun başında beklese günün birinde bir balık tutar.” dedim. Birikmiş emek günün birinde iyi bir ürünle geri döner size ama ----. 7. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) çalışarak her işte başarılı olunacağı unutulmamalıdır C) bir değil, birçok türde yazmayı denerseniz A) Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalıştılar, gözleme ve deneye dayanan psikoloji biliminin temellerini de attılar D) eleştirmenlerin beğenisine seslenecek yapıtlar ortaya koyabilirseniz B) Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok büyük tartışmalara konu oldu E) aradan geçen zaman içinde yaratıcılığınızı yitirmiş olursunuz (YGS 2010) C) Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklemediler B) önemli olan sürekliliği sağlamaktır Yazarın kendisi değil, seçtiği anlatıcılar kurmaca dünyada yaşar. Anlatıcıların her biri de diğer kahramanlar gibi, yazarın yarattığı kurmaca dünyanın dışına çıkamazlar. Ne var ki ----. Bu yüzden kurguladığı bir romanda kahramanları ile özdeşleştirilen veya kurgu olan bir olayın gerçekmiş gibi kabul edilmesinden yakınan birçok yazar vardır. Umberto Eco’nun bir okurunun, yazarın anlattığı sokakta çıkan yangını göremeyişine kızması, Genç Werther’in Acıları’nda anlatılanların yaşanmış gibi algılanmasının intihar oranını artırması, okurların edebiyattan nasıl etkilendiklerinin bir göstergesidir. Bu tür olaylar, “Edebiyat nedir ve yaşamı nasıl etkilemektedir?” sorusuna verilecek birçok yanıt olduğunun kanıtıdır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) çoğu okurun dünyasında, gerçek ve kurmaca kavramları, ayrılmayacak kadar birbirine girmiştir B) edebiyatın, insandan çıkıp yine insana dönen bir yaratıcı yazı etkinliği olduğu unutulmamalıdır D) Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da varlığını sürdürmektedir ESEN YAYINLARI 6. Sokrates’ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdiler. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak dünyayı anlamaya çalıştılar. Bu tek başına, tümüyle yeni bir şeydi ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından birini oluşturdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kullanacaklarını ve kendi başlarına nasıl düşüneceklerini de öğrettiler. ----. Onlar bilgi birikimlerini olduğu gibi öğrencilerine aktarmak yerine, onları tartışmaya, düşünce alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncelerini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi. E) İnsanlığın zihinsel serüveninde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci izlemiştir (LYS 2011) 8. Bir dil bilimciye “Dil nedir?” diye bir soru yöneltilse onun bir anda bu soruyu yanıtlamasına, üzerinde ömrünü harcadığı bu konuyu birkaç sözcükle açıklayıp bir tanımlamaya gitmesine olanak yoktur. Başkalarının, “Dil bir iletişim aracıdır.” biçiminde yapacağı basit bir tanımlama, onun için hiç de yeterli, doyurucu olmayacaktır. Çünkü onun zihnine, çocuğun dil ediminden konuşma seslerinin çıkarılışına, başka başka toplumlarda birbirinden farklı dillerin oluşmasına, dille beynin bağlantısına, dilin kültürle ilişkisine kadar pek çok konu, sorun ve gerçek üşüşecektir. Bu nedenle bir dil bilimcinin kısa bir duraksamadan sonra bu soruya vereceği yanıt şöyle olabilir: ----. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Dil, bir çırpıda tanımlanamayacak ölçüde çok yönlü, insana özgü bir gerçektir B) Dil olmasaydı toplumsal yapı ve düzen de oluşmazdı C) anlatıcı, kişisel olmayan, evrensel değerleri göstermeye çalışmalıdır C) Dil, düşündüklerimizi, hissettiklerimizi, anı ve gözlemlerimizi başkalarına aktarabilmemize yarayan bir araçtır D) yazarların yapıtları, yaşamlarından bağımsız düşünülmelidir D) Dil, insanı insan kılan, onu öteki canlılardan ayırıp toplumsal bir varlık hâline getiren güçtür E) ünlü yazarların, hep dikkate değer konuları ele alacağı yönünde yaygın bir kanı vardır (LYS 2010) E) Tüm kavramlar dizgesini, dil aracılığıyla kurar, geliştiririz 316 (LYS 2011) Paragraf Bilgisi TEST – 8 (Paragrafta Yapı – YGS-LYS Soruları) 1. Gerek edebiyat dergilerinde gerekse gazetelerin sanat-edebiyat sayfalarında yer alan söyleşilerde, nedense hep aynı konular konuşuluyor ve bundan bir türlü vazgeçilmiyor. Bir yazarın yeni bir romanı mı çıkmış, sorusu hemen hazır: “Bu yapıtınızı yazarken neyi amaçladınız?” ya da “Yapıtınız yaşadıklarınızdan izler taşıyor mu?” Cevaplar da üç aşağı beş yukarı aynı düşünceler etrafında dönüyor. Peki neden bu sınırlılık? Bence bu, yazardan değil, soruyu sorandan kaynaklanıyor. Çünkü söyleşilerde asıl yönlendirici, soruyu sorandır. Bu nedenle sanatçının düşünce üreterek sanatını geliştirmesinde ve yapıtlarının değerlendirilmesinde ona sorulacak soruların önemli bir payı vardır. ----. 3. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Sanatçı, genellikle yarattığı tablolarda insanların gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri yansıtmak ister B) Gördüğümüz bir tablonun, geçmişte yaşadığımız güzellikleri çağrıştırması onun olumlu bir özelliğidir C) Gerçek bir sanatçı, tablolarının sanattan anlamayan kişilerce değerlendirilmesini önemsemez D) Duyguları anlatan her çalışmanın, sanatsal bir yön içermesi gerekmediğini baştan kabul etmek gerekir E) Sanat tarihinde dış gerçekliği kendi algılama yetisine göre değiştirip yansıtan ressamlar da vardır (YGS 2012) A) Bütün bunlara bakarak eleştirel yaklaşımın ne denli önemli olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz D) Üstelik yapıtın niteliğini yazarın donanımı belirler ve bunun üzerine söylenebilecek çok söz vardır E) Kısaca hem eleştirmenlerin hem de sanatçılarla söyleşi yapanların, her düzeyden insanın ilgisini çekecek nitelikte sorular sorması gerekiyor (YGS 2011) 2. (I) Yetişme döneminde sevilmiş, kişiliğine saygı gösterilmiş, kendisiyle barışık bir insan değilseniz yaşamda karşılaşacağınız kimi güçlüklerin üstesinden gelemezsiniz. (II) Yaşamda çirkin-güzel ikilemi, insanı kendisine sürekli çekidüzen vermeye zorlayan bir yargılama ölçütü. (III) Çalışkanlığınız, yaratıcılığınız, iletişim beceriniz, sorumluluk bilinciniz, dürüstlüğünüz, içtenliğiniz, adalet duygunuz ikinci planda bırakılarak yalnızca bu çerçevede değerlendirilmeye tabi tutuluyorsunuz. (IV) Bu durumla karşılaşan bir insanın böylesi bir ölçütü yadsıması ve kendini bedensel görünüşü dışındaki özelliklerle de var etmeye çalışması, yadırganacak bir davranış sayılmamalı. (V) Bunları yaşayan birinin, bazı insanların sırf doğuştan gelen özelliklerle öne çıkarılmasına tepkisi, gerçekte kıskançlık değil, eşitlik isteğidir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. (YGS 2012) ESEN YAYINLARI B) Bu sorun bence temelde birbirini izleyen aynı nitelikteki durumların art arda sıralanmasından doğuyor C) Hangi yazara sorarsanız sorun, hepsi kendine özgü yazma yöntemlerinin olduğunu söyleyecektir ----. Örneğin Rubens, yüzünün güzelliğiyle övünç duyduğu küçük oğlunun resmini yaparken ona bizim de hayran kalmamızı bekliyordu. Elbette bu çok doğal bir istekti. Ancak, bu türden konulara duyulan ilgi, ilk bakışta daha az çekici gelen konuları dışlamamıza yol açarak beğenimizi sınırlayabilir. Bunu aşmak için, Albrecht Dürer’in annesinin yaşlı yüzünü resimlediği tabloda, gençlikten kaynaklanan güzellikten başka şeyler arama sabrını göstermemiz gerekli. Çünkü bu tablonun başarısı, konu aldığı figürün yüzündeki güzellikten gelmez. Nitekim tabloyu sevdiren, yüzdeki güzelliğin önüne geçecek kadar etkili olmuş ifadedir. 4. İnsanın sanatsal çalışmalarının tümüne, bir arama ve bulma çabası olarak bakılabilir. Ya da bunlar, hayatı ve bu hayatın içinde insanın kendi yerini anlama ve anlamlandırma uğraşı olarak görülebilir. Bu çaba, ilk insandan bugüne değin farklı amaçlar ardında, farklı açılımlar, biçimler ve yöntemlerle serpilip gelişmiştir. Yüzlerce yıllık serüveni boyunca, hem tarihsel dönemler, toplumsal ve siyasal koşullarca biçimlendirilmiş hem de onları biçimlendirmiştir. Buradan bakıldığında ----. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) sanatın, insanı doğa ve toplumla olan çatışmalarıyla yansıtma işlevini yerine getirmesinin gerekliliği ortaya çıkar B) sanat yapıtlarında işlenen toplumsal özlemlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği de açıklık kazanır C) sanatla toplumsal fayda arasında bir seçim yapmanın zorluğu daha iyi anlaşılabilir D) sanatın, insanın kişilik özelliklerini boyutlandırıp geliştirdiği söylenebilir E) bir toplumun sanatıyla o toplumun yaşamının birbiriyle etkileşim içinde olduğu yargısına ulaşılabilir (YGS 2012) 317 Paragraf Bilgisi 5. (I) Anlayarak okuma, insanın gözlerini ve mantığını bir metnin üzerinden ağır ağır ve dikkatle geçirmesi değil, metnin içine ruhunu da bütünüyle katabilmesidir. (II) Bunu her zaman yapamadığımız için hayatta derinlemesine sevdiğimiz, unutamadığımız kitapların sayısı on on beşi geçmez. (III) Her ne kadar kütüphanem zorunlu çalışma ve başvuru kaynakları olan iki bin kitaptan oluşsa da benim için önemli olan, iyi kitaplara sahip olmak değil, iyi kitaplar yazabilmektir. (IV) En iyi kişisel kütüphane, birbirlerini kıskanan işte bu sınırlı sayıdaki gerçek kitaplardan oluşmalıdır. (V) Ünlü bir yazar da böyle düşünmüş olmalı ki haklı olarak, insanın bu on on beş kitabı anlayarak okuduğunda büyük bir bilge olacağını söyler. (VI) Genellikle insanlar o kadarını bile tam olarak yapamadıkları için yalnızca kitap toplarlar ve kütüphaneleriyle övünürler. 7. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına uygun olarak “Nitekim kitaplarını yayımladıkları yazarlar da her dalda yapıt veren kişilerdi.” cümlesi getirilmelidir? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? B) III. C) IV. D) V. E) VI. (LYS 2012) A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. (LYS 2012) ESEN YAYINLARI A) II. (I) Bir editör edebiyatın her dalında editörlük yapabilir mi? (II) Bunu yapanları eleştirmek doğru mudur? (III) Yoksa şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? (IV) Söyleyeyim: Bu işe başladığım yıllarda şiir editörüyüm diye bir iki kapı çaldım, çıt çıkmadı. (V) Çünkü yayınevleri hoş karşılamıyorlar böyle ayrımları, bunu dile de getirdiler; onlara göre editörler her işi yapabilmeliydi. (VI) Durum böyle olunca şu soruyu sormak istiyorum: Kaç kişi var yalnızca şair kalmayı başarabilmiş, kaçı yalnızca öyküde ısrarcı olabilmiş? (VII) Bu sözlere yine bir soruyla cevap vereyim: Bir yazarın hem öykü hem şiir, hem roman yazıp üstüne bir de çocuk yayıncılığına atıldığı böyle bir ortamda editörlere, “Sen nasıl her şeyden anlarsın?” demek haksızlık değil de nedir? 6. (I) Daha ilk öyküsüyle yazar, öykü ve romanın, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan yazılar değil, temelde bir dil ve biçem işi olduğu konusundaki inancını kanıtlamıştı. (II) O zamandan beri de öykü, roman, deneme gibi, edebiyatın hem kurmaca hem de kurmaca dışı sayılan türlerinde yapıtlar veriyor, edebiyatta yapıtları değerli kılanın “söylenen” değil, “eksik bırakılan” olduğunu okuyuculara ve eleştirmenlere gösteriyor. (III) Yazarın ilk kitabındaki öykülerin ortak noktası, bilinçli eksiltmeler içermeleri. (IV) Biri, hiç sıfat ve belirteç bulunmayan kısa eylem cümlelerinden kurulmuş. (V) Bir başkası, bir grafiticinin yaşadıklarını ele alıyor; kahramanın hızlı yaşamına uygun olarak cümlelerin son sözcüğü yok. (VI) Kimi de dünyaca tanınmış bir şiirin, çok farklı bir kahramanının diliyle, düzyazı olarak yeniden yazımı. 8. (I) İngiliz şairi Browing; sayfa sayfa, her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek sözlük okurmuş. (II) Sözlükte öğütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmaya romantik bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uyuklayarak ömür tüketir. (V) Günler ve geceler boyu “Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım.” diye dua ederler âdeta. (VI) Sözcüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kapak arasında geçer. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense iki paragraf hangi cümleyle başlar? Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II. A) II. 318 B) III. C) IV. D) V. E) VI. (LYS 2012) B) III. C) IV. D) V. E) VI. (YGS 2013) Paragraf Bilgisi 9. “Edebiyat dergilerinde sevmediğin, sıkılarak okuduğun yazılar hangisidir?” diye sorsalar hiç düşünmeden, “Belli bir şiir kitabı üzerine yazılmış tanıtım yazılarıdır.” derim. Sorun belki de bendedir ama bu tür yazıların neye göre yazıldığını anlayamıyorum. Tanıtımı yapan iyi niyetli yazar, genellikle ilgili şairin söz konusu kitabındaki dizelerden esinle bir şeyleri duyumsatmaya, şairin şiir dünyasına kendisi ile birlikte katılmaya çağırır bizi. Kendince eklemeler de yapar o şiirlerde oluşturulmaya çabalanan etkileyici havaya. Ama söz konusu kitap, okurca önceden okunmadığı, belki de tanıtıcı üzerine aldığı işi gerektiği gibi yapmadığı için kitaba yönelik ilgi oluşturulamaz çoğu zaman. ----. 11. (I) Her ne kadar şiirde, düşünce ve hayal bakımından yoğunluk söz konusu olsa da şiir düşünceyle değil sözcüklerle yazılır. (II) Yoğun bir anlatımda kullanılacak her sözcüğün önemli bir amacı ve işlevi vardır. (III) Bu nedenle şair, şiirinde yeni sözcükler kullanabilir veya var olan sözcüklere farklı anlamlar yükleyebilir. (IV) Şair içinde bulunduğu ruhsal durumu, coşkusunu karşısındakine aktarmak ve benzer duyguları onda uyandırmak için tek anlatım aracı olan dili kullanır. (V) Kullandığı dil, konuşma dilinde olduğu gibi, anlamın apaçık ortada olduğu değil, okundukça zenginleşen bir dildir. (VI) Böylece şiirde dil bir araç olmaktan çıkar, amaç hâline gelir. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) II. B) III. C) IV. D) V. A) Bu yazılarda şairi, şiir yazmaya yönlendiren etkenler üzerinde de durulmalıdır E) VI. (LYS 2013) B) Bu nedenle okuyucunun şiir bilgisini zenginleştirecek açıklamalara yer verilmelidir C) Oysa tanıtma yazıları şiire dönük olmayan sorunlarla şişirildiği için ilginçliğini yitirir 12. E) Böylece okuyana eziyet eden, onu yoran, anlamsız ve sıkıcı bir metin ortaya çıkar. (YGS 2013) ESEN YAYINLARI D) Edebiyat dergilerinde tanıtım yazılarına az yer verilmesi kitaplara duyulan ilgiyi azaltmaktadır. (I) Sanatçı, eserini oluştururken gerçeklerden hareket eder. (II) Çünkü duygu ve düşüncelerinin hepsini, yaşadığı dünyadan edinmiştir. (III) Aslında sanatçı daha çok yaşamı güzelleştirmek, değiştirmek isteyenler arasından çıkar. (IV) Ne var ki sanatçı, gördüklerini olduğu gibi anlatmaz; seçer, büyütür, değiştirir, istese de istemese de kendi kişiliğini katar onlara. (V) Gerçekle yetinmez; gerçeği alır, kendi düşleriyle, düşünceleriyle yoğurur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? 10. Bir sabah işinize giderken kırmızı ışıkta durdunuz ve aracınızı tekrar çalıştıramadınız. Her insanın başına gelebilecek bu sıradan olay için iki ayrı olasılığı düşünelim. Birinci olasılıkta arkadaki araçların şoförleri kızgınlıkla kornaya basıyor, siz de bir kazaya yol açmamak için kan ter içinde bu durumdan kurtulmaya çalışıyorsunuz. İkinci olasılıkta, arkanızdaki araçtan inen bir taksi şoförü, bekleyen araçlara işaret ederek onların yan şeritten devam etmelerini sağlıyor. Araçlar sakince geçtikten sonra yanınıza geliyor, birkaç yayayla birlikte aracınızın yol kenarına çekilmesine yardımcı oluyor. Ne siz ne de bir başkası gergin ve telaşlı. İşte bu örnekte olduğu gibi bir toplumun gelişmişlik düzeyini belirleyen asıl şey, ----. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) sorunlara pratik çözümler bulmaktır B) başka insanları zor duruma düşürmemektir C) yaptığımız hatanın sonucunu üstlenebilmektir D) insanlar arasındaki iletişim biçimidir E) kurallara uyarak sorunları ortadan kaldırmaktır (YGS 2013) A) I. 13. B) II. C) III. D) IV. E) V. (LYS 2013) (I) Bu eser, otobiyografik özellikler taşıdığı duygusu uyandırıyor. (II) Okurun böyle bir kanıya varmasında, anlatının içine serpiştirilen eski aile fotoğraflarının da payı var. (III) Alttan alta oluşturulan bu otobiyografi duygusu, anlatıya sahicilik katıyor. (IV) Bu da bizim gibi sıradan okuru esere sıkıca bağlayan bir özellik olarak çıkıyor karşımıza. (V) Ayrıca anlatıcının; merkeze ailesini, kendisini ve çocukluk yıllarını geçirdiği sokakta yaşananları yerleştirmesi, birinci tekil kişiyi kullanarak sohbet havasında anlatması da okurda oluşan “sahicilik” duygusunu güçlendiriyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra düşüncenin akışına göre, “Çünkü okudukça anlatının bir katmanının anılardan oluştuğunu veya anıların yazara yol gösterdiğini düşünüyor insan.” cümlesi getirilmelidir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. (LYS 2013) 319 Paragraf Bilgisi TEST – 9 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) 1. Ben hiçbir zaman ödüllere karşı olmadım. Ödüller bir yazarın adını duyurabilmesi açısından elbette önemli. Özellikle İzmir’de yaşarken adını edebiyat dünyasına ancak birtakım yarışmalar sayesinde duyurabilen biri için… Adımı yarışmalarla duyurdum ama kuşkusuz bu ödül bana ayrı bir sorumluluk yükledi. “Sait Faik Öykü Ödülü alan birine bu yakışmaz.” diyerek yazdıklarım üzerinde öz denetim kurduğum zamanlar oldu, bu da bir yazar için sınırlayıcı olabiliyor. 3. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, anılarını yazacak kişilerde aranacak özelliklerden biridir? A) Bugüne kadar kaç edebiyat ödülü aldınız? B) Aldığınız ödüller öykülerinizin çok okunmasını sağladı mı? A) Yazdıklarının doğruluğuna inanma C) Ödüller yazarları hangi yönden etkiler? E) Ödüller yüzeysel yapıtların yazılmasına yol açar mı? (YGS 2010) 2. Okuduğum kitaplardan birinde, “Yayımlanan ilk yazı bir bilettir, bir yolculuğa çıktığınızı söyler.” deniyordu. Ben de onlardanım, bir kez çıktım yola; durmayı, bırakmayı, durakların birinde inmeyi, vazgeçmeyi, geri dönmeyi hiç düşünmedim. Biletin hakkını vermek ve onu yolun sonuna kadar kullanmak istedim. Yolun buraya kadar olan bölümünde işlerin fena gitmediğini düşünüyorum. Yol beni haksız çıkarmadı, sanırım ben de onun saygınlığını korudum, hakkını ödedim. Kendisinden böyle söz eden bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenebilir? B) Farklı anlatım tekniklerinden yararlanma C) Bilinen, tanınan bir sanatçı olma ESEN YAYINLARI D) Ödüller edebiyat alanında tanınmanın tek koşulu mudur? Anılarını yazanlar çoğaldı. Bana da anılarımı yazmamı söyleyenler oldu. Onlara, “Hiçbir zaman toplumun belleğine kazandırılacak anılarım olduğunu düşünmedim.” diye yanıt verdim. Gerçi bir yazar, bir gazeteci olarak belirli olayları, kişileri çeşitli yazılarımda anlattım ama kişiliklere, özel yaşantılara girmedim. Bana göre anılarını yazacak kişinin hem kendine hem de gelecek kuşaklara karşı sorumluluk taşıması gerekir. O kişi, çok şey görmüş, pek çok insan tanımış, pek çok olayın tanığı olmuş olsa da bunları dıştan bakan biri gibi anlatmalıdır. Bunun yanı sıra kendini önemsememeli, öne çıkarmamalıdır. D) Tanıklıklarının anlatımında öznellikten kaçınma E) Başkalarının gözlem ve yaşantılarından yararlanma (YGS 2010) 4. Elli yaşına gelene kadar neler öğrendim? Sabrı öğrendim en başta. Sınırlarımı, bağışlamayı... Hayatın vermediklerinin hesabını insanlardan sormamayı... Gerektiğinde vazgeçmeyi, yetinmeyi... Dostluklarımı yıpratmadan eskitmeyi... Ben bunları öğrendim. Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez? A) Sahip olamadığı şeyler için başkalarını suçlamayan A) Herkesin anlayabileceği düzeyde yapıtlar ortaya koyduğu B) Yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının farkına varan B) Yapıtlarının odağına kendini yerleştirdiği C) Arkadaşlık ilişkilerini kırgınlıklar yaşamadan sürdüren C) Yapıtlarını gözlem gücüyle biçimlendirdiği D) Anlatımda yeni yöntemler denediği E) Kararlılıkla nitelikli yapıtlar ortaya koyduğuna inandığı (YGS 2010) 320 D) Başkalarının sorunlarını kendi sorunları sayan E) Elinde bulunandan fazlasını istemeyen (YGS 2010) Paragraf Bilgisi 5. Okuma yazması olmasına karşın benim kitaplarımı okumayan babamın, evde kalan tek kitabımı kimselere vermediğini öğrenince şaşırıyorum. Anneme bunun nedenini soruyorum. “Neden olacak oğlum, kitabın boş yerlerine telefon numaraları yazmış da ondan.” diyor. Duyduklarımdan ötürü babama karşı asla olumsuz bir duygu beslemiyorum. Onu anlıyorum, her hâliyle seviyorum. Okuma alışkanlığının olmadığı bir kültürden geldiği hâlde bir kitabı sırf oğlu yazdı diye okumasını da istemezdim zaten. 7. Bu parçada sözü edilen şairler aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez? Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilebilir? A) Verimsiz olarak tanınan B) Çok dikkatli ve özenli çalışan A) Hoşgörülü, gerçekçi bir tutum içinde olan C) Gerçek şiirin ne olduğunu bilen B) Düş kırıklığına uğramış, bulunduğu ortamdan yakınan D) Geri planda kalmayı yeğleyen E) Zor beğenen C) Sorgulayan, kendisine gereken değerin verilmediğini bilen (YGS 2010) D) İyimser, yakınlarının sıkıntılarına ortak olmaya çalışan 6. Temelleri Yunan ve Latin yazarlar tarafından atılan deneme, bir yazınsal tür olarak on altıncı yüzyılda şekillenir. Fransızca “essai” kelimesinin karşılığı olan bu türün en belirleyici özelliği, öne sürülen düşünceleri kanıtlama zorunluluğunun olmayışıdır. Yazınsal sürecin bir serüvene dönüştüğü bu türde metnin ucu sürekli açıktır. Bunun için okuyucu her an bir sürprizle karşılaşabilir. Anlam çok yönlüdür. Öyle ki dilin resmî kıyafetinden arındığı bu türde, anlatımda içtenlik ve rahatlık iç içedir. Böylece hayatın içinde var olan türlü türlü durumlara, olay ve olgulara, gerçeklere, yazar tarafından yeni bir şekil verilebilir. Bu parçada denemeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? 8. ESEN YAYINLARI E) Üretken, yapıtlarında yalınlığı yeğleyen (YGS 2010) Önce kendilerine beğendirmeye çalışırlar şiirlerini. Seçicidirler. Bir şiir üzerinde haftalarca, aylarca uğraştıkları olur. Yetkinlik midir bu? Sanmıyorum, titizlik diyeceğim ben, şiir dilini gereğince çapaksız kullanma titizliği. Şiirin boşluklarda, susmalarda, eksiltmelerde olduğunu bilen, has bir şair tavrı. Vitrinde olmanın her şeyden önemli olduğu günümüzde hâlâ var mıdır böyle adını sık sık duyurmaktan, ortalıkta görünmekten kaçınan şairler? Neyse ki var! Dilin kültürle, düşünce dünyasıyla iç içe olduğu hiçbir zaman göz ardı edilmemeli. Bu yüzden daha dil öğrenme aşamasında çocuklarımıza Türkçenin tadını duyurmak zorundayız. Bu da ancak değerli yapıtlar okunarak olacaktır. Bugün yazık ki çocuklar Türkçeyi, televizyonda seyrettikleri, anlatımı bozuk ve yabancı kültürlere ait çizgi filmlerden öğreniyorlar. Masallarımızın, bilmecelerimizin, tekerlemelerimizin, türkülerimizin dili ve o dili besleyen kaynak, giderek yok olmakta. Biz dilimizi korumayı sadece, “Şu sözcüğü kullandın, bunu kullanmadın.” biçiminde algılarsak bir gün geri dönüp baktığımızda ağzımızdan çıkan sözcüklerin, Türkçe göründüğü hâlde Türkçenin sıcaklığını taşımadığını büyük bir sarsıntıyla anlayacağız. Bunun sonucunda sanki bir yabancının Türkçe konuşması gibi garip bir Türkçe ortaya çıkacaktır. Bu parçada dilimizle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Etkileşim içinde olduğu ögelere A) Savunulanların ispatlanması gerekmediğine B) Korumanın önemine B) Söylemsel niteliklerine C) Tarihsel gelişimine C) Öz değerlerini yitirmesine yol açacak etkenlere D) Her konuda yazılabileceğine D) Söz varlığının zenginliğine E) Öğretici yanının bulunmadığına (YGS 2010) E) Duyarlığımızın nasıl oluşturulabileceğine (LYS 2010) 321 Paragraf Bilgisi TEST – 10 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) Düşünüyorum da öğretmenimiz bizi belirli bilgilerin tutsağı kılmadan ne kadar güzel şeyler öğretmişti bize. O, öğrenmemiz gerekenleri dikte etmiyordu. Kendi kendimize sorular sormamızı, onları yanıtlamamızı istiyordu. Bize duvarın öte tarafındaki yolları gösteriyordu. O yollardan, kimimiz dağlara, kimimiz ovalara, kimimiz ormanlara vurduk kendimizi; kimimiz de kentlerin, kalabalıkların ortasına attık. Ama ben nereye gittiysem, ne zaman iki satır karaladıysam dönüp arkama baktım hep. “Acaba o, geldiğim bu yer için ne der?, Şu yazdığımı beğenir mi?” diye düşündüm. 2. Bu parçada sözü edilen öğretmenin, öğrencileri için yaptıkları aşağıdakilerden hangisinde belirtilmiştir? A) Kitaplarda olmayanları öğreterek onları, ötekilerden farklı kılmaya çabalama B) Sosyal ilişkiler yönünden gelişmelerini sağlayacak ortamlar yaratma C) Eleştirel düşünme yöntemiyle onları bireysel özelliklerine göre yetiştirme D) Ailelerin istediği doğrultuda geleceğe hazırlama E) Seçecekleri mesleğin gereklerine göre yönlendirme (LYS 2011) 322 Çocuğun sorumluluk taşıması demek, uyum sağlamayı öğrenmesi demek değildir. Örneğin, okul gereçlerini annesinin istediği biçimde çantasına yerleştiriyor olması, bu sorumluluğu edindiğini göstermez. Sorumluluk duygusu ancak bunun doğru yöntemlerle pekiştirilmesiyle ve içselleştirilmesiyle oluşur. Bu noktada annenin ve babanın tutumu önemli bir rol oynar. Aşırı otoriter yaklaşımlarda, çocuk sadece söylenene uyar ya da başkaldırır. O davranışına ilişkin düşünme-değerlendirme-içselleştirme basamaklarından geçmemiştir. Otorite ortadan kalktığında da çocuk büyük bir olasılıkla istenene uyma davranışı göstermez. Bu parçada çocuklara sorumluluk duygusu kazandırmayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? ESEN YAYINLARI 1. A) Amacın, söylenen her şeyi benimsemesi ya da yapması olmadığına B) Bir şeyi kendi kararıyla önemseyip kabul etmesi gerektiğine C) Annelerin ve babaların, baskıcı tutumunun olumlu bir sonuç vermediğine D) Bir şeyi zorla benimsetmeye çalışmanın kimi zaman isyan etmesine yol açacağına E) Uysal olanların daha çabuk edindiğine (LYS 2011) Paragraf Bilgisi 3. İnsanın yaptığı işten en çok mutluluk duyduğu mesleklerden biri bence çevirmenliktir. Çeviri yaparken sevdiğiniz bir yazarla özdeşleşir; onun beğendiğiniz bir yapıtını, onun biçemini ve biçimini, tadını koruyarak aktarmaya çalışırsınız. Çetin ve çetrefil bir ifadenin içinden yüzünüzün akıyla çıktığınızda, “Bu cümle bundan iyi çevrilemezdi.” diye kendinize “Aferin!” diyebilmenin mutluluğuna sınır çizilemez. Bunu yapabilmenin en önemli ilkesi de bir yabancı dili bütün yönleriyle bilmekten çok, kendi dilinizin bütün inceliklerini, zenginliklerini, güzelliklerini tanımaktır. 5. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Öykücülerin soyut konulara ağırlık verişini neye bağlıyorsunuz? Bu parçada çevirmenlikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? B) Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor? A) Ana dilini doğru ve kusursuz kullanmanın temel koşul olduğuna C) Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilir? B) Anlatım güçlüklerini yenmenin çevirmende güven duygusu uyandırdığına D) Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? C) Yapıtın özgün dokusuna bağlı kalındığına 4. Bu sanatçımız kanımca Türk öykücülüğünün gerçek bir ustası, seçkin bir temsilcisidir. Buna karşın öykülerinin üzerinde henüz gereği gibi durulmamıştır. Yazınsallıktan hiç ödün vermeden oluşturduğu öykülerde toplumsal sorunları da öykünün dokusuna sindirir. Bu nedenle derinlikli bir okumada, yaşadığı günlerin eleştirisini bulabilirsiniz onun öykülerinde. Ancak bir yandan yakın çevresindeki şairlerle ilişkileri, diğer yandan da “uyumsuz, hırçın” kişiliği üzerine aktarılan anekdotlar, yazarı, yazdıklarının önüne geçirmiştir. Bu parçada tanıtılan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Yapıtlarından çok, karakteri üzerinde durulduğuna B) Anlattıklarını kendi yaşamından çıkardığına C) Anlatımına sanatsal boyut kazandırdığına D) Yazdıklarının çok yönlü bir nitelik taşıdığına E) Yazdıklarının yeterince değerlendirilmediğine (LYS 2011) ESEN YAYINLARI D) Ulusal kültüre yapılan katkıya E) İnsana zevk veren yanlarının fazla olduğuna (LYS 2011) Yayınevlerinin tercihi her zaman romandan yana olmuştur. Yalnız bizde değil, dünyada da böyle. Öyküler ise daha çok dergilerde varlıklarını sürdürüyor. Öykü kitabı yayımlamakta direnen genç yeteneklere olanak sağlayan yayınevleri -neyse ki- var. Şu da bir gerçek ki beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini yineliyor öykü ama yenileyemiyor. Bu nereye kadar sürer, kestirmek güç; ardından bir yükselişin, belki de sıçramanın yaşanacağı kesin. E) Roman türündeki kalıplaşmaya gidiş konusunda ne düşünüyorsunuz? (YGS 2011) 6. Modayı sevmem. Örneğin herkesin aynı anda, aynı şeyleri giymesi, bana nedense ters gelir. Benim puslu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirilmeyi değil, özgürce keşfetmeyi severim. Bilinçaltıma baskı yapılmasını istemem. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Popüler edebiyat ürünleri arasında romanın yeri nedir? B) Yayımlandığında uzun süre gündemden düşmeyen bu romanı neden bu kadar geç okudunuz? C) Okurlarınız, romanlarınızdaki fantastik dokuyu nasıl karşılıyor? D) Bir romanın üst üste baskı yapması, değerli olduğunu gösterir mi? E) Anlattıklarınızı niçin kendi çocukluğunuzla sınırlandırıyorsunuz? (YGS 2011) 323 Paragraf Bilgisi TEST – 11 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) Bir zamanlar edebiyatın gücüne, bir şeyleri değiştirebileceğine inanırdım. Benim için edebiyat, yaşam boyu temiz kalmanın, vicdani ve ahlaki çürümeye karşı durmanın göstergelerinden biriydi. Yıllarım, bu inancın etkisiyle gelişen bir tutkunun peşinden koşmakla geçti. Ama artık kabul edelim, bugünün insanı sözün değerini bilmiyor. Okumayı sevdiğini söylüyor ama iyi romanlardan, öykülerden, gerçek şiirden habersiz. Ömrünü edebiyata vermiş, köşesinde sessiz sessiz yaşayan gerçek yazarlara sırtını dönmüş. Yalnızca, yapıtları çok sattığı için kimi yazarların önünde uzun kuyruklar oluştururken edebiyatın insanı çağırdığı o gerçek dünyayı aşındırdığının farkında bile değil. Peki, o zaman edebiyat ne işe yarıyor? Söylemesi zor ama edebiyat bugün, yaratıları ilgi görmeyen üç beş kişinin sığındığı, kuşatılmış bir kale. Aşağıdakilerden hangisi edebiyatla ilgili olarak bu parçada yakınılan durumlardan biri değildir? A) Okurların beğeni düzeyinin düşmesi B) Gerçek sanatçıların giderek azalması C) Eğitiminin, güzel duyusal (estetik) boyutlara dayandırılmaması D) Yazınsallıktan yoksun yapıtlara değer verilmesi E) Yaşama ve insana olumlu boyutlar kazandırdığının farkına varılamaması (YGS 2011) 324 2. ESEN YAYINLARI 1. Çocukluğumuzda kaç kez duyduk kim bilir: “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” Cevaptan çok, sorunun kendisi önemliydi sanki. Ortada derin bir ikilem varmış gibi ciddiyetle yöneltilirdi soru. Her seferinde “Çok okuyan!” dememiz beklenirdi. Galiba ilköğretimdeki öğretmenlerimiz, okuma sevgimizi böyle artırmaya çalışırdı. Çok okumakla çok gezmek asla yan yana gelemezmiş gibi... Bense okumayı da gezmeyi de tutkuyla seven biri olarak ikiye bölünürdüm. Hiçbir zaman ısınamadım bu yapay ikileme, okumanın da içten içe bir seyahat olduğuna inandığımdan, her kitabın bizi başka bir yolculuğa çıkardığını düşündüğümden. Okuyarak gezmek, her kitabı başlı başına bir serüven sayarak bir başka ortama, bir başka yaşama uzanan bir yolculuk yapmak mümkündür çünkü. Gezerken de her insanı ve her hayatı bir kitap gibi düşünerek dünyayı okumak da mümkün. Okumak ve gezmek aslında o kadar iç içe ki... Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Yaşamdaki olgular kalıplaşmış sorulara sığdırılamaz. B) Bilgi edinmenin farklı yolları vardır. C) Kitaplar dünyayı tanımamıza olanak sağlar. D) Merak ögesi içermeyen kitaplar gezip görme isteği de uyandırmaz. E) Okuma ve gezme birbirini besleyen iki eylemdir. (YGS 2011) Paragraf Bilgisi 3. 5. Ödüller, genç bir şairin adının altı fosforlu bir kalemle çizilerek şiirlerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taçlandırılmasının ne sakıncası olabilir ki? Üstelik şiir kitaplarının hemen hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitapçıların, bu kitapları raflarına koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcıların, “şiir” sözcüğünü duyduğunda yüzlerini buruşturduğu günümüzde... Şiirin bu konumuna gönlü razı olmayan şairlerin verdiği emekleri, bütün şiirseverlerin takdirle karşılaması gerektiği kanısındayım. Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır? A) Ödüllere karşı çıkılmasından Bu parçada sözü edilen kitabın asıl özelliği aşağıdakilerden hangisidir? B) Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından C) Günümüzde değer yargılarının değişmesinden A) Görsellik yönünden etkileyici bir nitelik taşıma D) Genç şairlerin ödül alınca ustalaştıklarına inanmalarından 4. 1861 yılında bir eleştirmen şöyle demiş: “Bugüne kadar fotoğraf, kural olarak ‘gerçeği yansıtmayı’ amaçladı. Peki ama güzelliği belirgin kılma gibi bir amacı da üstlenemez mi?” Burada, o zamana değin yalnızca belgeleme yöntemi sayılmış bir iletişim aracının alanına estetik ölçülerin de dâhil edildiği görülüyor. Bu da, fotoğrafçının, gördüğünü yorumlayarak yansıtma bilincine varmasının bir sonucudur. Sanatsal yorumun ortaya çıkışı, sanatsal ölçütlerin uygulanmasına kendiliğinden yol açacaktır. B) Tarihsel bilgileri, ortaya çıktığı dönem içinde yargılama ESEN YAYINLARI E) Sanatçıların, yaratılarını oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden (YGS 2011) Yazar, kitaptaki resimler ve ilginç bilgilerle okuyucuyu, Eski Yunan ve Roma Uygarlıklarına uzanan bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Rengârenk, parlak sayfalar arasında gidip geldikçe ve biraz da hayal gücünüzü kullandığınızda kendinizi Eski Mısır’da “papirüs” terliklerle gezerken ya da Roma’da “toga” giymiş olarak bulmanız mümkün. Toga nasıl giyiliyor diye endişeleniyorsanız merak etmeyin kitapta o da yazıyor. Kitabı okuduğunuzda Antik Çağ ile şimdiki yaşantınız arasında öyle bir köprü kuracaksınız ki hem kendi yaşantınızdaki ögeleri Antik Çağlarda hem de Antik Çağlardaki yaşantılarda kendinizi bulacaksınız. C) Okuyucuda, anlatılanları yaşıyormuş duygusu uyandırma D) Çok eski yaşam biçimlerini karşılaştırarak anlatma E) Okuyanların belirli bir düşüncede yoğunlaşmasını sağlama (YGS 2012) Bu parçaya göre fotoğrafçılığın bir sanat olarak kabul edilmesi aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilidir? A) Değişmez ve belirli kurallar içermesiyle B) İlgi duyanların sayısının her geçen gün artmasıyla C) Yaratıcılık yönünden başka sanat dallarıyla da ilişkili olmasıyla D) Çekenin bakış açısına göre anlamsal zenginlikler kazanmasıyla E) Belirli bir eğitimden geçmeyi gerektirmesiyle (YGS 2012) 325 Paragraf Bilgisi TEST – 12 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) 2. Sanatçı, yaşama ilişkin bilgi edinme yükümlülüğü altındadır. Bu demektir ki yaşadığı zaman diliminde olup bitenlere kaç numaralı camlar gerekiyorsa o camların takılı olduğu gözlüklerle bakmalıdır. Bu zorunluluğun bilincine varamayan bir sanatçı, gerçek dünyayı ya bulanık görecek ya da hiç göremeyecektir. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir? A) Avrupa tiyatrosunda natüralizm öncesi dönemde, yeni biçim ve üslupların denenmesine karşın artık çok değişen dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için bir büyük bunalımın içine düşülmüştü. B) James Joyce’un Ulysses örneğinde olduğu gibi pek çok yazar okunmak için değil, ünlü olmak ve incelenmek için yazıyor. C) Sanatın tarihi, geleneksel biçimlere ve üsluplara neredeyse bütünüyle bağlı kalarak yeni olabilmiş sanatçıların öyküleriyle doludur. D) Franz Kafka’nın yüz yıl sonra da ününü koruyup geleceğe kalacağını öngörmek için onun yaşadığı zamanın şartlarını göz önünde bulundurmaya gerek yoktur. E) Bir yazar, anlatacaklarını değiştirmeden olduğu gibi dile getirirse yazar değil, gazeteci ya da politikacı olur. (YGS 2012) 326 ESEN YAYINLARI 1. 10 ciltlik Seyahatname, Evliya Çelebi’nin 40 yıllık seyahatlerinde aldığı notlardan oluşuyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye 17. yy. Osmanlı ülkesini anlatıyor. Yazarın son derece renkli ve sıra dışı kişiliği nedeniyle yapıt, hem tarih hem filoloji dalları hem de edebiyat açısından taşıdığı önem dolayısıyla bir dünya klasiği sayılıyor. Ne var ki yine aynı nedenle yapıtın “yazma”dan basıma geçiş evresi de zorluklar içeriyor. Çünkü günümüzde onu “doğru okumak” da doğru anlamak da başlı başına bir uzmanlık işi. Evliya Çelebi gerek gördüğü fakat dilde bulunmayan, okuyanın kolayca kavrayamayacağı sözcükleri yaratan, tanık olduklarını kendi algılayışına göre değiştirip büyüterek yansıtan bir kişi. Bu yüzden önce onun dilinin şifrelerini çözmek, kişilik özellikleriyle tanışmak ve düşünce yapısını öğrenmek gerekiyor. Evliya Çelebi’yi anlayabilmek için onun I. yeni sözcükler oluşturması, II. yapıtının dünyada kabul görmesi, III. gördüklerini düş gücüyle abartarak yansıtması, IV. karşılaştığı olayları anlatması özelliklerinden hangileri nedeniyle özel bir donanım gereklidir? A) I. ve II. B) I. ve III. D) II. ve IV. C) I. ve IV. E) III. ve IV. (YGS 2012) Paragraf Bilgisi 3. Bir dizi röportajdan oluşan bu kitapta, yazarlara yöneltilen sorular yalnızca girişte veriliyor. Daha sonra röportaj yapılan yazarın cevaplarına geçiliyor. Bu, belki okuyucuyla aracısız bir sohbet duygusu yaratma açısından güzel bir yol ama kimi yerlerde boşluklar oluşuyor. Konunun nereden, nasıl başladığı noktası havada kalabiliyor. İki paragraf arasında karşınıza çıkan bu boşluklar, okurken irkilmenize neden olabiliyor. Bazen de elinizde olmadan aradaki eksik soruyu içinizden tekrarlarken buluyorsunuz kendinizi. 5. Bu parçada sözü edilen röportajlarda soruların başta toplu olarak verilmesi, okurlar açısından aşağıdakilerden hangisini ortaya çıkarmamıştır? A) Sanatçıyla yüz yüze gelmişlik duygusu vermeyi Bir yazar, kendisiyle söyleştiği bir yazısında şöyle diyor: “Her yaş döneminin insanı ayrıdır. Yirmili yaşların insanıyla ellinin, altmışın, yetmişin hele seksenin, doksanın insanı aynı insan mıdır?” Aynı olur mu hiç? Değişim salt fiziksel özelliklerimizi değil, asıl iç dünyamızı kuşatıyor. Bakıyorum bir zamanlar hiç umursamadığım olaylar, haberler şimdi derinlemesine etkiliyor beni. Yargılayıcı, eleştirel bir açıdan bakıyorum her şeye. İster istemez sorunların sarmalında buluyorum kendimi. Öfkeleniyor, üzülüyorum. Dinginliğimi yitirdiğim, içimin allak bullak olduğu böyle anlarda çevremdekiler de yatıştıramıyor beni; tutunacak bir dal, sığınacak bir yer arıyorum. Çözüm aradıkça, şiire ya da romana sığınmanın daha iyi geldiğini düşünüyorum. Bu parçadan yaşlılarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz? B) Duraksamalarına yol açmayı C) Metnin bütünselliğini kavramalarını engellemeyi A) Mutsuzlukları bir başına kalışlarından kaynaklanır. D) Kopuklukları gidermeye zorlamayı B) Farklılaştıklarının bilincinde olurlar. E) Bu türe karşı ilgi uyandırmayı C) Karşılaştıkları günlük gerçeklere tepki gösterirler. (YGS 2012) D) Tanık oldukları durumlara yeni anlamlar yüklerler. E) Kaçış ve arayış duyguları içindedirler. 4. Bu romanınızdaki karakterler neden öldü? Bu soru bana sık sık soruluyor. Doğrusu, bunu ben de pek bilmiyorum. Yapıtlarımı böyle aniden bitirme merakım buna yol açtı sanırım. O an, kurgu ve çatışma gereği böyle bir trajedi ortaya çıktı. Aslında bu karakterlerin ölmesi en çok beni üzmüştü. Başından beri ellerinizde büyüttüğünüz kişilerin aniden yok oluşları çok üzücü oluyor ancak bazen zorunlu olarak böyle sonlar ortaya çıkıyor. Belki de ölmeleri gerekmiyordu ama romancı bendim ve öyle istedim. Nitekim yaşasalardı ve roman bitseydi sürekli onları düşünecektim. Beni meşgul edeceklerdi. Bu nedenle ben de kurtuldum onlar da, diyebilirim. Aşağıdakilerin hangisi tutumunu böyle belirten bir yazarın romancılara ilişkin düşüncelerinden biri olamaz? A) Yapıtlarını istedikleri zaman sonuçlandırabilirler. ESEN YAYINLARI (YGS 2012) 6. Umberto Eco’nun Genç Bir Romancının İtirafları adlı deneme kitabı yayımlandı. “Genç romancı” nitelemesini kendisi için kullanıyordu Eco. İlk romanı Gülün Adı yayımlandığında 50’sine bastığı düşünülürse edebiyat ölçeğinden bakıldığında yaşı 30’larda olmalıydı. José Saramago’nun yeni yayımlanan Kabil’i üzerine yazarken Eco’nun bu muzip kitabı geldi aklıma. Eco’nun ironisinden hareketle, yazar olarak tanınmasını 1988’de 66 yaşındayken yayımlanan Baltasar ve Blimunda’ya borçlu olan Saramago da genç sayılabilirdi. 20. yy. edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca “gençliklerinden” kaynaklanmıyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki düş gücü, derinlik ve ironi de birleştiriyor onları. Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? B) Kahramanlarına kendi kişiliklerinin damgasını vururlar. A) Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir. C) Belleklerinde, yarattığı kişilerden izler kalır. C) Yaşananları eleştirel bir yaklaşımla ele almışlardır. D) Yazdıklarını biçimlendirirken belirli ögeleri göz önünde tutarlar. D) Yazarlığa başlayışları yönünden birbirini andıran yanları vardır. E) Kahramanların yazgısını ellerinde bulundururlar. (YGS 2012) E) Kendilerinden öncekilerin izlerini sürmüşlerdir. (YGS 2012) B) Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır. 327 Paragraf Bilgisi TEST – 13 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) Günümüzde “paranın ve hızlı şöhret hırsının” tutsağı olan kimi yazarlar, yazmaya başlamadan önce kendilerince bir tür piyasa araştırması yapıyorlar. İlkin yayımcılara uğruyor, onların nabzını tutuyorlar. Hangi türden yapıtlar istendiğini doğrudan ya da dolaylı bir biçimde öğrenmeye çalışıyorlar. Kafalarındaki anahtar soru şu: “Ne yazarsam yayımcılar hemen basar, daha çok para, daha çok ün kazandırır bana?” Bu soru konusal bir arayışa yönlendiriyor onları. Yığınların ilgisini kamçılayacak moda konularda yoğunlaşıyorlar. Daha sonra da yazmayı tasarladıkları yapıtlar beyinlerinin kovuğunda çimlenmeden duyuru çalışmaları başlıyor. Yapıtları kitapçı sergenlerinde göründükten sonra sıra “tanıtım seferberliğine” geliyor. Bu yazar, koltuğunun altında yeni kitabı, bir kanaldan ötekine dolaşıp duruyor. Övgücüleri de önceden saptanmış köpüklü sorularla, yapıtı değerlendirmeye kalkıyorlar. Sözcükler asi, uysal, renkli, soluk, yaramaz, çığırtkan ve sevecen olabilirler ama her zaman çok değişkendirler. Taşıdıkları yalın anlamın ötesine geçip bambaşka şeyler söyleyebiliyorlar; diziliş sıralarına göre farklı çağrışımlar yaratıyor, oturdukları yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsem susmaları gereken yerde sızlanıyorlar. Onları kullanırken ince eleyip sık dokuyorum. Eğip büküyor, kesip biçiyorum. Güldüklerini, ağladıklarını duyuyorum ama onlarla uğraşmaktan yılmıyorum. En başına buyruk sözcükler elimin altında, dilimin ucunda, beynimin içinde ama büsbütün ele geçiremiyorum onları. Onların sahibi olabilmek için yıllardır uğraşıyorum. Bu parçadan sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? A) Belli bir yönteme göre cümleye dönüşürler. B) Doğaları yeni anlamlar yüklenmeye yatkındır. Bu parçada tanıtılan yazar tipinden yola çıkıldığında nitelikli bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? D) Farklı nitelikler içerirler. A) Kendi yaratma gücüne inandığına E) Seçilişleri titiz davranmayı gerektirir. B) Estetik kaygıları ön planda tuttuğuna C) Düzeyli okurlar için yazdığına D) Geleneksel anlatım biçimlerinden kaçındığına E) Yazma sürecinde sabırlı olduğuna (YGS 2012) 2.. 3. Yaşamdan yola çıkmayan, sığ, okuma tembelliğine yol açan, yaratma cesaretinden yoksun ve ders veren anlatılar, romansal düşüncenin askıya alındığı ucuz bir bildiricilik durumundan öteye geçemez. Bu anlatılar; insanı, onun acılarını, çelişkilerini derinlik ve incelikle yansıtıp dile getirmeyi kesinlikle başaramaz. Bu yüzden her nitelikli gerçek yazınsal yapıt, özellikle kişinin varoluşsal hâllerini anlatmalı. Böyle bir anlatımdan yoksunsa o, gerçek bir yapıt sayılamaz. Bu parçadan kimi yazınsal yapıtlarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz? A) B) C) D) Öğreticilikten uzak olmalıdır. İnsan yaşamını değişik boyutlarıyla kuşatmalıdır. Anlatıcı kendini gizlemelidir. Yaşananlara yeni biçimler kazandıran sanatsal bir doku taşımalıdır. E) Okuyanı düşündüren, etkileyici bir söylemle biçimlendirilmelidir. (YGS 2012) 328 C) Kullanımlarını yadırgadıklarında bunu sezdirirler. ESEN YAYINLARI 1. (YGS 2012) 4. Yazınsal metinlerle beslenmek, iyi bir gazete metni yazmanın olmazsa olmazlarındandır. Bu, cinayet haberi yazan polis muhabiri için de geçerlidir, köşe yazarı için de. Gazetecilerin iyi bir şiir, roman, öykü okuru olmaları bana göre, zorunludan da öte. Ben gazete yazılarımda önce anlaşılır olmaya çalışırım. Sonra, işlediğim konuda öncelikle belli bir noktayı vurgularım ki okuyanlar onda yeni bir bakış açısı bulabilsin. Ne yazık ki bunu, lafa boğmadan yapabilmek sanıldığından çok daha zor. Bazen altı satırlık bir yazı için günlerce araştırma yaptığımı, onlarca insanla konuştuğumu bilirim. Yine benim gazete yazılarımın olmazsa olmazlarından biri de saydamlıktır. Kötüye kötü, iyiye iyi diyemediğim tek bir yazım bile yok. Çünkü gazete yazıları gerek biçemiyle gerek içeriğiyle mutlaka “gerçek” olmak zorunda. Böyle diyen bir gazeteciyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz? A) Sanatsal yapıtları okumanın gerekliliğine inandığına B) Yazdıklarının kısa ve açık olduğuna C) Söylemek istediğini kendine özgü bir yaklaşımla işlediğine D) Yazacaklarını bir ön değerlendirmeden geçirdiğine E) Okuyucularını kendisiyle özdeşleştirmek istediğine (YGS 2012) Paragraf Bilgisi 5. Yaşam, gittikçe yoruyor hepimizi. Bu da zamanın gerektiği gibi kullanılmamasından kaynaklanıyor. Öyle ki zamanında söylenmeyen her söz ve alınmayan her tavır, saatinde kalkmayan her otobüs gittikçe yoruyor insanı. Her şey zamanında yapılsa, her söz zamanında söylense, her tavır zamanında alınsa, otobüsler tam zamanında kalksa yine de yorulur muyduk yaşamaktan? Zaman ilerledikçe mi aklımız eriyor? Aklımız erdikçe mi yoruluyoruz yoksa? Yoruldukça durağanlaşıyor, heyecanımızı mı yitiriyoruz? Şurası bir gerçek ki direnme gücünü yitiren insan yaşamda gözlemlediği çirkinliklere karşı koyamaz. 7. Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıdakilerin hangisi beklenemez? Düşünen gençlerden umutluyum. Başarılı ürünler ortaya koyuyorlar, koyacaklar da. Bir yandan Batı’daki birikimi özümseyecek, yorumlayacak; diğer yandan da kendi dilimize, kendi kültürümüze ilişkin arayışları sürdürecekler. Bu arayışları, bizi biz yapan ögelerden ödün vermeden, dünyanın her yerinde yaşananlara hem duyarlı olarak hem de onlardan belli bir uzaklıkta durarak sürdürecekler. Eğer bundan vazgeçmez, amaçlarına ulaşıncaya değin çaba gösterirlerse yanı başlarında, kendilerinden yıllar önce yaşamış yol arkadaşları bulacaklar. Günümüzde doğrudan bir sonuca ulaşamasalar bile, gelecekte bu yolda yürüyeceklere bugünden tutmuş oldukları ışıkla umut verecekler. Bu parçanın yazarı gençlerde bulunması gereken özellikler arasında aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir? A) Çevresine eleştirel bir gözle bakma B) Koşulların değiştirilemeyeceğine inanma A) Olumsuzluklardan ders çıkarabilmeye C) Mutluluk arayışı içinde olma B) İşlerinde kararlı bir tutum izlemeye D) Düzensizlikten yakınma C) Dışsal gelişmelerden yararlanmaya E) İçinde bulunduğu durumları yorumlama (YGS 2012) D) Sonraki kuşaklara kılavuzluk etmeye E) Ulusal değerleri önemsemeye ESEN YAYINLARI (YGS 2012) 8. 6. Neden şiir yazar ki insan? Havasızlıktan boğulmak üzere olan evrende nefes alabilmek, var olabilmek, elinde iyi-kötü ne varsa dökebilmek için mi eteklerine? İç dünyasının dışarıyla olan kavgasında anlaşılabilir olma derdi midir kendini kanıtlamak ya da kanatmak? Şairler, görünenin ardındaki gizemleri ortaya çıkararak bize rehberlik mi ederler? Bu sözleri söyleyen kişiye göre şairlerin yazma nedenleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Yaşamın bunaltıcılığından sıyrılma Çehov’un çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı ağır koşullara, serinkanlı duruşuna rağmen karşılaştığı her trajik durum ve olguyu alaycı bir dille yansıtması, incelenmeye hâlâ muhtaçtır. Tolstoy’un diliyle söylersek Çehov, özellikle izlenimci yanıyla, çağdaşları, öncülleri, ardılları arasında öne çıkar: “Çehov bir sanatçı olarak önceki Rus yazarlarla Turgenyev, Dostoyevski veya benimle karşılaştırılamaz. Çehov’un kendi biçemi var. Bakarsınız, adam hiçbir seçim yapmadan eline hangi boya geçerse onu gelişigüzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir ilgi yokmuş gibi görünüyor. Ama bir de geri çekilip bakıyorsunuz ki ne göresiniz! Karşınızda parlak, büyüleyici bir tablo duruyor.” Bu parçada Çehov’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? B) Kendini, anlatarak ortaya koyma A) Özgünlüğünü belirleyen yönlerine C) Ruhsal durumuyla yaşam arasındaki çatışmayı yansıtma B) Kahramanlarının iç dünyasına D) Yalnızlaşmaktan kurtulma C) Anlatım niteliklerine E) Yaşamın, ayrımına varılmayan yönlerini duyumsatma (YGS 2012) D) Kişisel özelliğine E) Yaratıcı gücüne (YGS 2012) 329 Paragraf Bilgisi TEST – 14 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) 2. Neyi, neden yazacağımız sorusu ilk adımdır. Konu bulmada işaretleri değerlendirmek, koku alabilmek ve iz sürebilmek önemlidir. Merak, içgörü, zengin bir düş gücü de temel ögelerdir. Yazar uyanıkken düş gören insandır. Yazacağımız romanı nasıl, hangi dil ve yapı içinde anlatacağımıza karar vermeli, uzun süre kafamızda taşımalı ve olgunlaştırmalıyız. Bunun için de ben bir romanın kapısını çalarken kendime şu soruyu sorarım: Ne anlatmak istiyorum? Soruyu bir cümleyle yanıtlayamıyorsam kafam henüz karışık demektir. Beklerim. Bu arada neyi anlatmak istediğim netleşirken nasıl anlatacağım üzerinde düşünürüm. Yine de niyetlerimin nesnellik kazanarak bir biçim alması için hemen her zaman sayısız giriş denemesi yapmışımdır. Teknolojik yaşamın, özellikle de televizyonun dikkat aralığını kısaltması, zamansal ve mekânsal darlık yaşayan çağdaş insanı bir parçalanmışlık ve yalnızlık içine itmiştir. Bundan beslenen modern anlatılarsa ne yazık ki gittikçe kısalan ve özleşen bir anlatım yapısına doğru evrilmekte. Öyle görünüyor ki işini robotlara yaptırarak kazanacağı zamanı kendine ayıracak olan insanlık, bu kısalık ve yalıtılmışlıktan bıkacak ve daha uzun soluklu yazınsal anlatıları okumaya fırsat bulabilecektir. Belki o zaman yeni Balzacların, Dostoyevskilerin yetişmesine davetiye çıkacaktır. Çünkü insanlığın söze ve sözün etkileme gücüne her zaman ihtiyacı vardır. İnsan, bütün bir yaşamı içinde barındıran bu sonsuz anlatılardan uzaklaştıkça mutsuz olacaktır. Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur? Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır? A) Bir yazıda bulunmasını zorunlu saydıklarınız nelerdir? A) Yaşamın hızına uymak isteyenlerin, bireysel isteklerini gerçekleştirecek bilinçten yoksun oluşlarından B) Yapıtlarınız genellikle nasıl bir çalışmadan sonra ortaya çıkar? C) Yapıtlarınızda hangi türden sonuçları yeğlersiniz? D) Roman yazanlara neleri önerirsiniz? E) Yazmaya başlarken çıkış noktanız nedir? (YGS 2012) ESEN YAYINLARI 1. B) Yazınsal değeri yüksek, derinlikli, büyük oylumlu yapıtların okunmayışından C) Bireylerin dildaşlık duygusunu ve hoşgörü yetisini geliştirecek etkinliklere yer verilmeyişinden D) Kavuşulan olanakların insanları erişemeyeceği düşlere yönlendirmesinden E) Yazılanların içeriksel yönden gerçekleri kuşatmamasından (LYS 2012) 330 Paragraf Bilgisi Yazarlar genellikle ilk yapıtların odağına öz yaşamlarını yerleştirirler. Yağmurlar Nereye Yağar da böyledir. Ne var ki yalnızca benim yaşamım söz konusu olsaydı bu pek de anlamlı olmazdı. Önemli olan bu izleri başka yaşamların da malı kılmaktır. Öte yandan bu yapıtımda romanın barındırdığı gerçekliği estetik ölçülerle vermeye çalıştım. Bu roman, öz yaşam öykümün çocukluk ve gençlik yıllarını kuşatır. Öteki yapıtım Sılam Isparta’da anlatılanlara farklı bir pencereden bakıştır. Sılam Isparta bir anlatı kitabı olarak belgesel özellikler de taşır, yaşamımla doğrudan ilişkilidir. Okurlar bu yapıtlarımın arasında birbirine akan izler bulabilirler. Ne var ki roman gerçekliğinin izini belgeselde aramak, romanın estetik yapısını göz ardı etmek demektir. Kısacası romanın, roman olarak değerlendirilmesinden yanayım. Yağmurlar Nereye Yağar da bir romandır, bir estetik yapıdır. 4. A) Bakışlarını, iç dünyasında yoğunlaştırdığına B) Çok yönlü bir kişi olduğuna Bu parçadan, söz konusu romanla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? A) Yazarının yaşadıklarından beslenmiştir. B) Anlatılanlarda okuyanların da kendilerini bulması gerekir. C) Yaşanılanlar olduğu gibi verilmez. Stefan Zweig, ömrünün son yıllarını kendisini anlamaya ve yaşadıklarının, benliğinde bıraktığı etkileri anlatmaya adamış bir yazardı. Yalnızca yazar demek, onu tanımak isteyenler için eksik bir niteleme olur. O aynı zamanda bir aydın ve düşünürdü. İnsanı, insanda aramaya yönelmesi, kendinden önceki yazar ve düşünürlerden aynı yolu seçenleri dost belirlemesi buna bağlanabilir. Bu dostlardan biri de Montaigne’di. Peki Zweig için Montaigne niçin önemliydi? Belki onun da yazarken geriye doğru yolculuklara çıkışı Zweig’ı etkilemişti ya da hümanizmanın köşe taşlarından biri olması. Belki de Montaigne’in, Zweig’in döneminde sürekli savaş içinde olan Avrupa’yı Avrupa yapan filozoflardan biri olması… Bu parçada Zweig’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? C) Yazdıklarını, tanıklıklarıyla oluşturduğuna D) Anlatımına renkli ve etkileyici bir ton kazandırmaya çalıştığına ESEN YAYINLARI 3. E) Kimi yazar ve düşünce adamlarına yakınlık duyduğuna (LYS 2012) D) Yer ve zaman ögesi öne çıkmalıdır. E) Okuyanlar türsel dokusunu göz önünde tutmalıdır. (LYS 2012) 5. Romanlar, okurlarını yaşamın anlamını bulmaya yönelik sorulara yönlendirir. Ben kimim? Nasıl bir yaşamım var? Çevremi kimler ve hangi koşullar kuşatmış? Bunlar ve bu türden daha nice sorularla okurunu karşı karşıya getirir, onu düşüncenin derin sularında dolaştırır. Bunların yanıtlarını güzel duyusal bir söylemle vermeye çalışır. Böylece okur, hem kendi kişisel yaşamının hem de toplumsal yaşamın bilincine varır. Bu parçadan romanın işleviyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? A) İnsanı insana tanıtma B) Bireyselliğin özünü kavratma C) Dünle bugün arasında bir bağ kurma D) Yeni duyumsamalara yöneltme E) Dil tadı kazandırma (LYS 2012) 331 Paragraf Bilgisi TEST – 15 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) Mutlu değil, yalnız ve tedirgindir. Kafasını meşgul eden bir şeyler vardır daima. Her zaman eşikte yani ne bu tarafta ne öbür tarafta olduğu için katmerlenir ızdırabı. Uzun uzun konuşmalar hoşuna gitmez. Zira her insan onu anlamayacaktır. Kendisiyle kavga ederek kendisini caddelere, bulvarlara, pasajlara atar. Telaş içinde koşuşturan insanları, onların zamanın peşinden koşuşlarını alaycı bir bakışla seyreder. Seyretmek, onun için dünyadaki en güzel iştir. 2. Kahramanından böyle söz edilen bir roman, aşağıdakilerden hangisini anlatıyor olabilir? A) Yaşanmışlık duygusu uyandırsın diye insanların arasına karışan, hayatın içinden parçalar toplayan gözlemci bir yazarı B) Sürekli sorgulayan, söylediklerine bir anlam verilemeyen, anlaşılması güç, özgür ruhlu, sıra dışı bir adamın dünyasını C) Hayatının son günlerini yaşadığını düşünen, geçmişiyle hesaplaşması bitmemiş mutsuz bir ihtiyarı D) Rahat bir yaşam sürebilmek için yurt dışına gitmiş, metropollerin uçsuz bucaksız kalabalığında özünü kaybetmiş bir gurbetçiyi E) Hayatı sadece çalışmak üzerine kurulmuş ve ömrü hafta sonu tatillerini beklemekle yitip giden bir memuru (YGS 2013) Sera gazlarının sıvılaşarak okyanuslara karışmasıyla okyanuslardaki asit oranının gittikçe arttığı belirtiliyor. 1751 yılındaki tahminî okyanus yüzeyi pH’sinin 8,25 ve 2004 yılında ölçülen değerin 8,14 olduğu, 2100 yılında ise 7,85 olacağı tahmin ediliyor. Peki bu, sudaki hayatı nasıl etkileyecek? Uzmanlar, asitleşen okyanuslardaki balıkların, tehlikeli seslere karşı kayıtsız kalacağını belirtiyor. Özellikle genç balıkların korkutucu sesten uzaklaşma içgüdüsünün sekteye uğrayacağı vurgulanıyor. Yapılan bir çalışmada, gittikçe asitleşen okyanus suyunun kimyasal yapısına benzer yapıya sahip bir ortamda yetiştirilen genç palyaço balığının, okyanusa yerleştirilen, sesler yayan bir hoparlöre doğru kayıtsızca yüzdüğü gözlemlendi. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir? ESEN YAYINLARI 1. A) Asit oranı yüksek okyanus suları, deniz canlılarında fiziksel değişime neden olur. B) Palyaço balığı, sese duyarlılık bakımından deniz canlıları içinde en zayıf olanıdır. C) Asit oranı yüksek okyanus suyu, balıkların ses algılama yeteneklerini dolayısıyla savunma reflekslerini olumsuz yönde etkilemektedir. D) Sera gazları, atmosfere zarar verdiği gibi okyanuslara karışarak deniz canlılarını da zehirlemektedir. E) Her balığın vücut yapısının, yaşadığı ortama göre şekillendiği ileri sürülmektedir. (YGS 2013) 332 Paragraf Bilgisi Özellikle ilgi duyduğum için sinema konusu üzerine çok düşünürüm. Bana göre, birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır. Ancak ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılabilir. 4. Bu parçadaki düşünceye en yakın görüş aşağıdakilerden hangisinde vardır? A) Yayımlanan romanlardan zaman ayırabildiklerimi ilk on sayfasına kadar okuyor, onları üç ana özellik olan dil, anlatım ve zaman bakımından değerlendiriyorum. Olmamışsa devamını okuma gereği duymuyorum. B) Her kuşak, edebiyatı biraz daha çağdaşlaştırmıştır. Çünkü dünya değişirken edebiyat da değişir. Buna ayak uydurabilmek gerekir. D) Yazmaktan başka hiçbir şey düşünmedim ve kendimi geliştirmekten başka bir amacım olmadı hiç. Bu kadar çok ödül almamı buna borçluyum. E) Yazmaya yeni başlayan bir insanın, beğendiği sanatçılara kurgu bakımından öykünmesi çok doğaldır. Önemli olan, yazdıklarının içerik bakımından yenilikler taşımasıdır. (YGS 2013) Bayan Jean Brodie’nin Baharı adlı romanın kahramanı Bayan Brodie, İskoçya’nın ıslak, puslu, eski ve soylu şehri Edinburg’ta bir kız okulunda öğretmendir. En güzel ve en verimli yıllarını, seçtiği bir grup kız öğrenciye adayarak onları hem dönemin hem de okuldaki diğer öğretmenlerin anlayışından farklı bir pedagojik anlayışla eğitmeye çalışmaktadır. Sınıfını sık sık bir ağacın altına götüren, burada ders işlediklerinin düşünülmesini sağlayacak şekilde kızların kitaplarını ellerinde tutmalarını isteyen, tarih anlatması gerekirken önceki yaz yaptığı Mısır gezisini anlatan, bazen nişanlısından bahseden, bazen de kentin yoksul semtlerini tanıtan, sanatsal etkinlikleri izlemelerini sağlayan geziler düzenleyen genç bir öğretmendir Bayan Brodie. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, sözü edilen öğretmenin bir özelliği olamaz? C) Bir dönemin sanatçıları güçlüyse oluşturdukları ürünler de yankı uyandırır, eleştirmenlerin süzgecinden geçerek edebiyat tarihindeki yerlerini alırlar. A) Eğitimde kendine özgü yöntemler kullanan ESEN YAYINLARI 3. B) Yaşamdaki kimi olguların anlatılarak değil görülüp yaşanarak öğrenileceğini düşünen C) Yaşam gerçeklerinin farkında olan D) Kendi yaşadığı olumsuzluklardan öğrencilerin ders çıkarmasını bekleyen E) Öğretimin farklı ortamlarda sürdürülmesi gerektiğini düşünen (YGS 2013) 333 Paragraf Bilgisi TEST – 16 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) Okumayı; televizyon izlemek, futbol oynamak gibi boş zamanları dolduran eğlendirici bir iş olarak değerlendirenlere söyleyecek sözüm yok. Onlarınki okuma değil, oyalanmadır. Modaya uymak için raflarına çok satan kitapları dizenlerin yaptığı da aynı şeydir. Oysa her kitap bir okyanustur. Ben okyanusun kıyısında gezinti yapmak yerine küçük teknesiyle dalgalar arasında boğuşan gerçek okuyucunun peşindeyim. 2. Böyle diyen bir yazardan aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez? A) Romanın, öykünün, denemenin labirentlerinde dolaşmayan okuyucu, sanatçının dünyasını tanıyamaz. B) Yazar, eseriyle okuyucusunu düşüncenin derinliklerine taşımaya çalışır. C) Okurken yorulmayı göze alan okuyucu olmak gerekir. D) Birikimli okur, yazarın söylediklerinden, söylemediklerini çıkarmaya çalışmalıdır. E) Her edebiyat eseri, açık ve anlaşılır olmalı ki okuyucu, yönünü bulabilsin. (YGS 2013) ESEN YAYINLARI 1. Öykülerinde ağırlıklı olarak eski ile bağlarını koparmış, yeni ile de uyum sağlayamamış bireyin, toplum içinde yalnızlaşmasını ve bir çöküşe doğru yol alışını anlatır. Bu, bir anlamda topluma yabancılaşmış bireylerin kaçınılmaz yazgısıdır. Toplumu, aileyi ayakta tutan iç dinamikler, ahlaki özellikler kaybolmuş, bunların yerini alması düşünülen şeyler de bu boşlukları dolduramamıştır. Böylece toplumsal yapıda artık hiçbir şeyi yerinde bulamayan birey, hastalıklı bir hâlde “ortalıkta dönüp durmaktadır”. Bu yabancılaşmaya kimi bireyler çeşitli başkaldırı yöntemleriyle karşı durmaya çalışırlar. Ama bu karşı koyuşlar, kişiyi, yanlış işleyen toplumsal yapı içinde ezilmekten kurtaramaz. Birey, dramatik bir kurban olarak olumsuz şartlarda yaşamanın bedelini ağır bir şekilde öder. Bu parçada tanıtılan yazar ve öykü kişileri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Çoğunlukla çevresinden ve değerlerinden kopmuş olan bireyin tek başına kalışını işlemiştir. B) Toplumla uzlaşamayan, çatışma hâlinde olan kişilere yer vermiştir. C) Sahip oldukları değerler için mücadele etmek yerine olup biteni uzaktan izlemeyi yeğleyen kişileri anlatmıştır. D) Aile kurumunun geçirdiği sarsıntıları ele almıştır. E) Toplumda ortaya çıkan yeni değerler bireyler açısından eskileri kadar işlevsel olamamıştır. (YGS 2013) 334 Paragraf Bilgisi 3. Ülkemizde; alanında uzman, yetişmiş birçok çevirmen var. Ancak bu, çeviri alanındaki yetersizliğimizi gidermez. Giderilmesi; okulların yetiştirmesine, editörlerin sabredebilmesine, yayıncıların da, çevirmenin emeklerinin karşılığını vermesine bağlıdır. Bununla birlikte bir başka yönü daha var bu konunun. Günümüzde herkes yorulmadan para kazanma derdinde. Yalnızca iyi bir çeviri yapmış olmanın hazzı peşinde koşanların sayısı sanırım çok değil. Sözcüklerin kokusunu, derdini, derinliğini bilmeyenler için nedir ki çeviri! 5. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi bir çevirmenden beklenenler arasında sayılmamıştır? A) İyi bir eğitimden geçmiş olma Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? B) İstenilen nitelikte eserler seçme C) Çeviriyi zevk alarak yapma A) Yazarlar, okurları yönlendirmemelidir. D) Hak ettiği ücreti alabilme B) Farklı okuyucular yazarın anlatmak istediğini kendilerince yorumlayabilirler. E) Çalışmalarını titizlikle sürdürme Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle “karmaşık olmayan”ı kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve coşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onların sözlerine hemen inanırız. Önce inandıklarının, sonra tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey, kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan tavırlarından yansıyan bir mutluluk duygusu. ESEN YAYINLARI (YGS 2013) 4. Her dize veya her satır, yazıldığı andan başlayarak insanlara gönderilmiş bir ileti niteliği taşır. Üreten kişinin, onun nasıl okunacağını denetleme, nasıl anlaşılması gerektiğini dayatma gibi bir hakkı yoktur. Yazar bu hakkı, daha eserini yayımladığı anda yitirmiştir veya kendi isteğiyle başkalarına bırakmıştır. Okuma; okuyanın kişiliğine, bilgisine, anlama ve yorumlama yeteneğine, beğenisine göre değişiklik gösterir; yazılırken amaçlananların gerisinde de kalabilir, ötesine de geçebilir. Bu son durumda, yeniden üretme söz konusudur artık. Elbette, ortaya çıkan ve eleştiriler içeren metnin bir edebî değer taşıması koşuluyla. C) Her metin, çözümü yazarında olan birtakım gizler içerir. D) Okurun bir eser karşısındaki tutumu, birikimiyle ilgilidir. E) Bir metnin, okur tarafından değerlendirilebilmesi için sanatsal nitelikler barındırması gerekir. (YGS 2013) Bu parçada Beyaz Geceler’le ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Adının veriliş öyküsünden B) Kahramanlarının özelliklerinden C) Diğer kitaplarından ayrılan yönlerinden D) Oluşturuluş aşamasından E) Okuyanda bıraktığı etkiden (YGS 2013) 335 Paragraf Bilgisi TEST – 17 (Paragrafta Anlam ve Ana Düşünce – YGS-LYS Soruları) Bir yanda, insanların yalnızca hırslarıyla büyüyebildiği, kişisel reklam ve promosyon yöntemini benimsememişse görünmez olduğu, içindekini saklayarak hayatta kaldığı bir dünya… Öbür yanda, her şeyi bir milyona (şimdiki bir TL) satan “bi milyoncu” gibi hepimizin gününü kolaylaştıran, kalıcı olmasa bile her gün bir yenisinin edinilebileceğine dair umut doğuran, küçük sevinçlere kaynaklık eden bir öykücü dükkânı… Yazar böyle bir tablo çizmiş. Aslında öykücülük de bir tür “bi milyonculuk” değil mi zaten: Çok satışlı, az kârlı, küçük dertlere çare… 2. Bu parçada, sözü edilen yazarın değindiği konular arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? B) Özel tanıtım yöntemleriyle ön plana çıkmaya çabalama C) Kendi gerçeklerini ortaya dökmekten kaçınarak yaşamda bir yer edinme D) İnsanlarda gelecekte güzel şeyler olacağı duygusu uyandırma E) Olumsuz koşullar içinde yaşayabilmenin kişiyi güçlendireceğine inanma (YGS 2013) 336 Attila İlhan, hece ölçüsünün öne çıktığı bir ortamda yazılmakta olan serbest şiire belli bir mesafeden ama ilgili bir mesafeden baktı. Yazılmaktan çok, söylenen bir şiirde müzikaliteyi gözeterek toplum hayatından âdeta şairane tablolar çıkardı. Destan havası taşıyan şiirlerinde de bireysel konulardaki kısa şiirlerinde de Türk müziğinin ritmini korumaktan ve konuşma dilindeki zengin çağrışımlı, eski sözcükleri kullanmaktan çekinmedi. Bu yanı kırklı yılların, memleketçi şairlere yakınlığı da ellili yılların şairlerinden ayırdı onu. Bir bütün olarak bakıldığında Attila İlhan’ın şiiri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın evrenle ve onun düzeniyle ilgili olmayan ve hikâye etme yolunu seçtiği eserlerine yakın bir yerde durmaktadır. Bu parçada söz konusu şairle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Bazı tutkulara aşırı ölçüde bağlanarak değer ve önem kazanmaya çalışma A) Sözcüklerin ses değerlerinden yararlandığı ESEN YAYINLARI 1. B) Kimi zaman çağdaşlarından ayrı düştüğü C) İşlediği temaların benzerlik gösterdiği D) Dilin geniş anlamsal olanaklarından yararlandığı E) Şiirlerini estetik değer taşıyan resimlere dönüştürdüğü (YGS 2013) Paragraf Bilgisi Montaigne, “Büyük şiir; düşüncelerimizi tatmin etmez, allak bullak eder.” der. Melih Cevdet Anday ise, “Şiir akıl dışıdır.” diyor. Yetişkin şiiri için öne sürülen bu görüşler çocuk şiiri için de geçerlidir. Çocuk şiiri, söz sanatlarının, edebiyatın uçurtmasına tutunmazsa ona “iyi şiir” diyemeyiz. Peki çocuk şiiri yazmanın bir kuralı var mıdır? Montaigne’in dediği gibi şiir ve kural yan yana getirilemeyecek iki sözcük. Özellikle çocuk şiiri söz konusuysa düş dünyamızı sonsuzluğa açmaktan başka yapacak bir şey yok. Çocuklar için sonsuzluğun içinde salınan dizeler yazmak “çocuk işi” değil, tam tersi “zor iş”. Bunun için titizlikle işlenmiş bir biçim, yetkin bir dil yeterli midir? Hayır! Bugüne değin yazılanlar okunmadan üretilen bir dize, köksüz olup da büyümeye çabalamak gibi bir şeydir. 4. Bu parçaya göre iyi şiirin nitelikleri arasında aşağıdakilerden hangisi sayılamaz? A) Sizce ne tür işlevleri vardır? B) Yazılarınızda nasıl yararlanırsınız? A) Okuyanı sarsan B) Kalıplara sığdırılamayan C) Düş gücünü zorlayan D) Zaman içinde belli bir düzeye erişen E) Sanat değeri taşıyan (LYS 2013) İnsanların rüyalarıyla yüzleşmesinde hep korkutucu bir yan olduğunu düşünürüm. İster psikolojik bir çözümleme yapalım ister geleneksel rüya yorumlarıyla açıklamaya kalkalım, her rüya yorumunda ruhumuzun karanlık ve belki de duymak istemediğimiz bir yönüyle yüzleşiriz. Üstelik bu yüzleşmeye neden olan da kendi zihnimizdir. Bunun yanı sıra rüyalar hem gün boyu yıpranan zihinlerimizin onarıcıları hem de bütün korkularımızın bir arada yaşandığı karanlık bir evdir. Ben yazarken o evin koridorlarında dolaşmayı severim. Rüyalar ve korkularla yüzleşen anlatının, yazarı çıplak bırakan samimi bir anlatı olduğunu düşünürüm. Hayat denen karmaşayla başa çıkmanın bir yolu bu, benim için. Bu parçada rüyalarla ilgili olarak aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı yoktur? ESEN YAYINLARI 3. C) İnsanın iç dünyasını yansıtan yönlerinden söz edilebilir mi? D) Değerlendirilmesinde ne tür yöntemlere başvurulabilir? E) Yazarın eserini geleceğe taşıyan bir yönü var mıdır? (LYS 2013) 337 Paragraf Bilgisi Yazar, röportaj yapacağı kişileri, Türk edebiyatının temel taşlarını oluşturan önemli yenilikçi isimleri nesnel bir bakışla seçiyor. Ortak noktaları edebiyat olan, hemen her kesim ve görüşü temsil eden, edebiyatımızın önde gelen şair, yazar ve edebiyat tarihçilerini bir araya getiriyor. Yazar bu röportajlarında özellikle iki nokta üzerinde duruyor: Onların Türk edebiyat tarihine bakışları ve bunun içinde kendilerini konumlandırışları. Bu röportajlarda konuşan kimi şair ve yazarlar, kendilerini anlatmanın yanı sıra akademisyenleri kıskandıracak düzeyde edebiyat tarihimizi yorumluyor. Böylece edebiyatımızın farklı yönleri ortaya çıkıyor. Anlatılan tarih aynı olsa da bambaşka açılardan ele alınarak derinleşiyor, okuyucunun ufkunu açan farklı renkler seriliyor ortaya. 6. Bu parçada, sözü edilen röportaj ve yazarlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Konuşacağı kişileri yansız bir biçimde belirlediğine B) Görüştüğü kişilerin söylediklerini, kanıtlama kaygısı taşıdığına C) Konuştuğu kişilerden, yaptıkları çalışmalarla ilgili bir değerlendirme istediğine D) Edebiyata yönelik değişik anlayışların ortaya konmasını sağladığına E) Düşünceleri değil, edebî tutumları ölçüt aldığına (LYS 2013) 338 Bu kitabın en önemli özelliği, romandaki onlarca kahramanın ve onlara özgü öykülerin hiçbirinin kurgulanmış olmaması. Okuyunca her şey kurgulanmış gibi geliyor ama aslında ben bu romanda anlattıklarımı yaşar gibi yazdım. Kahramanların tamamına yakınıyla ben de yazarken tanıştım. Birçoğuna ben de kızdım, tepki gösterdim veya hayran oldum. Cesaretleri karşısında ben de şaşırdım. Hatta belki bir yazarın asla söylememesi gereken bir şey ama bazı öyküler, onları yazarken benim denetimimden çıktı, kendi istediği yere gitti. Hayatı nasıl denetim altında tutamıyorsak ben de bu kitaptaki karakterleri ve yolculuklarını yönlendiremedim. Bana bile isyan edip “Sen sadece yaz! Biz ne yapacağımızı biliyoruz.” dediler. Bu nedenle tam da sizden insanlar oldu bu karakterler. Bizim kadar çılgın, bizim kadar alıngan, bizim kadar duygusal... Yazarın bu sözlerinden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? A) Kişilerini önceden kafasında tasarlamadığı ESEN YAYINLARI 5. B) Oluşturduğu kişilerin gerçekliğine inandığı C) Eserlerini kendi yaşamıyla sınırlandırdığı D) Gerçek yaşamdakilerle benzer kişiler oluşturduğu E) Kimi zaman, anlattıklarının akışını değiştiremediği (LYS 2013) Paragraf Bilgisi TEST – 18 (Düşünceyi Geliştirme Yolları – YGS-LYS Soruları) 1. Gazeteci olmak bir ayrıcalıktır elbet. Unutulmaz anılar kalır kişide acısıyla, tatlısıyla. Bir arayış içinde geçmiştir o yıllar, koşturmayla, konuşmayla, yazmayla. Bir bakıma Özdemir Asaf’ın şu ünlü dizesini düşündürür: “Durduğum nokta yerinde durmuyor.” Öyledir, hem sen koşup durursun araştırıp, inceleyip bir şeyler bulmak için hem de konularının kaynağı olan toplum durmaksızın değişir yöneticileriyle, sorumlularıyla. 3. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Konuşma havası içinde yazılmıştır. B) Devrik cümlelere yer verilmiştir. A) Tanıklıklardan yararlanılmıştır. C) Sözcükler arasında sessel yinelemeler kurulmuştur. B) Olasılık dile getirilmiştir. D) Benzetmeden yararlanılmıştır. C) Koşul belirtilmiştir. E) Tekdüzelikten kaçınılmıştır. D) Öznellik ağır basmaktadır. Sanırım Ayvalık’ın havasından, sabahları çok erken uyanıyorum bu rüzgârlı bayırda. Uyanınca soluğu bahçede alıyorum. Belki de yaşlılık romantikliği benimkisi. Doğa sessiz ama büyük bir öğretmendir. İlgilendikçe hepsinin adlarını birer birer öğreniyor, ateş çiçeğine yıldız çiçeği, sardunyaya ortanca demiyorum. Gülleriyse renkleriyle, boylarıyla adlandırıyorum: çalı gülü, bodur gül... Görünüşleriyle, huylarıyla bile: narin gül, şımarık gül, mahzun taze... Güllerden birini tırmanıcı gül sanıp bahçe kapısının arkasına dikmişler. Oysa değil. Tırmanmak bir yana, boynunu bükmüş hep öyle duruyor. “Mahzun taze” dediğim o. “Şımarık gül”ün sabah kahkaha atarak uyandığını söylesem inanmazsınız. E) Nitelendirmelerden yararlanılmıştır. (LYS 2010) ESEN YAYINLARI (YGS 2010) 2. Yaşadığımız günleri duyurur bize edebiyat dergileri. Yaşamı kalıcı yanlarıyla verir. Hele en taze şiirler, dizeler! Ataç, “Ölürken bana en genç şairin en son şiirinden dizeler okusunlar.” demiş. Ben de her sabah uyanır uyanmaz, her gece yatmadan önce, en yeni dizeleri okurum. Taze dizelerle yaşamak kadar kişiyi gençleştiren, yaşama bağlayan bir şey olamaz. Ne demiş Baudelaire: “Sağlıklı bir kişi yirmi dört saat ekmeksiz yaşar ama şiirsiz asla.” Şiir okumanın tadını alırsanız siz de hak verirsiniz bu söze. 4. Yazınsal yaratıcılığın gizi, ana dilde, ana dilin söz değerlerindedir. Buna erişmesi, yazarın, ozanın öncelikle ana dilini, onun söz değerlerini sevmesine bağlıdır. Bu sevgiden yoksunsa kişi, gerçek anlamda yaratıcı olamaz. Büyük bir ozan da yaratıcılığın dilde, sözcüklerde olduğunu söylüyor. Şöyle diyor sözcükler için: “Onların önünde ben diz çökerim, bana kalk deyinceye değin kıpırdamam. Kısaca, değer veririm onlara, arkalarından giderim sözcüklerin, izlerim onları. İşte ben böylesine severim sözcükleri.” Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Değişik cümle türleri kullanılmıştır. A) Kişileştirme B) Örnekler C) Kişileştirmeye başvurulmuştur. C) Sözde soru cümlesi D) Çoğullaştırmalar D) İkileme kullanılmıştır. E) Eksiltili cümle B) Alıntıya yer verilmiştir. E) Açıklama yapılmıştır. (LYS 2010) (YGS 2011) 339 Paragraf Bilgisi 5. Şair babalar, kız ya da erkek çocukları için çokça şiir yazmışlardır. Bizim edebiyatımız, bu alanda hatırı sayılır zenginlikler içermektedir. Saymaya başladığımızda Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Recaizade Mahmut Ekrem gibi yüzlerce ad bir çırpıda aklımıza gelir. Fakat şair evlatların, anneleri için değilse de babaları için aynı cömertliği gösterdiklerini göremiyoruz. Gerçekten de anneler için yazılmış başlı başına bir şiir hazinesi vardır. Peki neden bu böyledir? Anne, sevginin, sevecenliğin, yumuşaklığın; baba, katılığın, otoritenin simgesi olduğundan mı? Sanırım önemli ölçüde neden budur. Otorite ve sertlik, gereksinim duyulan, yerine göre güven veren özellikler olsa da şiirle pek bağdaşmazmış gibi görünüyor. 7. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Tartışmacı bir havası vardır. B) Açıklama yapılmıştır. A) Çoğullaştırmalara yer verme B) Örnekten yararlanma (LYS 2011) İstanbul’un İstiklal Caddesi... Eski adıyla “Cadde-i Kebir” yani “Büyük Cadde”. Ortasında tramvay yolu, cadde boyunca dizili dükkânlar, pasajlar, sinemalar, hanlar... İstiklal Caddesi’ne paralel olarak uzanan Beyoğlu’nun arka sokakları... Niye “arka sokaklar” diye biliniyor? Ne bileyim, belki de itilmişleri, kakılmışları barındırdığı için böyle anılıyor. İşte eskicilerle, antikacılarla, film şirketlerine kostüm, aksesuar kiralayan dükkânlarla dolu bir han. Artistler, figüranlar sık sık gelir giderlerdi bu dükkânlara. Hanın çaycısı, artistlerin çoğundan imzalı fotoğraf almış, çay ocağının derme çatma panosuna asmıştı. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? ESEN YAYINLARI C) Tanımdan yararlanılmıştır. D) Abartmaya başvurulmuştur. E) Karşılaştırma yapılmıştır. 6. Şu ünlü “genç şairlerimizden” sözüne oldum olası akıl sır erdirememişimdir. Bu yolda saçını ağartmış, çok sayıda şiir kitabı yayımlamış, şiirseverler olarak neredeyse yirmi yıldır adını işittiğimiz, dergilerde şiirlerini severek okuduğumuz, ödüller kazanmış şairlerimizin kim bilir kaç kez bu sıfatla anıldığını gördüm. Acaba bizim eleştirmenlerimiz, tanıtıcılarımız hangi haklı gerekçelerle bir türlü kabullenemiyor kimi şairlerimizin büyümesini, kıdemliler arasına karışmasını? Yoksa onların yaşlarını, Dağlarcaların, İlhan Berklerin yaşları ile karşılaştırınca mı uygun görüyorlar bu “genç” sıfatını? Peki bu “yolun yarısını aşmış” şairlerimizi “genç” diye nitelendirecek olursak 16-17 yaşlarındaki şairlerimizi, şair adaylarımızı nasıl anacağız? “Gepegenç şair” diye mi, “stajyer şair” diye mi? C) Nitelendirmelere başvurma D) Tanık gösterme E) Deyimler kullanma (LYS 2011) 8. Sözcükler anlamlı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan birer göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirlerine daha çok benzeyen, türdeş birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, “çiçek” sözcüğü o kümenin adı olmuştur. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Soyutlamaya başvurulmuştur. B) Eksiltili cümleler kullanılmıştır. C) İkilemeden yararlanılmıştır. A) Abartma B) Tanımlama D) Sayıp dökmelere yer verilmiştir. C) Örnekleme D) Karşılaştırma E) Genelleme E) Yalın bir dil kullanılmıştır. (LYS 2011) 340 (YGS 2011) Paragraf Bilgisi TEST – 19 (Düşünceyi Geliştirme Yolları – YGS-LYS Soruları) 1. Şiirlerimde bir dereden söz etmişsem şırıldayan sularda kar kokusu duyumsansın istemişimdir. Kaleiçi’ni anlatmışsam kırlangıçların seslerine yansımış bahar sevinci duyumsansın istemişimdir. Akdeniz’in üstünde parlayan gün ışığı, ardıç kuşları... Her sabah bize ergen güzelliğiyle “Günaydın.” diyen Tahtalı Dağ’ın üstüne yığılmış mor bulutlar... Teleferik yapmak amacıyla dinamitlerle parçalanmış dağın, yok edilmiş endemik bitkilerin kederi... Çam ağaçlarının, bin yıllık sedirlerin denizi yalayıp gelen esintisi dizelerimin üstünden geçsin istemişimdir. 3. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Betimleyici ögelere yer verilmiştir. Böyle diyen şairin şiirleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? B) Karşılaştırma yapılmıştır. C) Benzetmeden yararlanılmıştır. A) İmgelere başvurduğu D) Öneri nitelikli cümleler kullanılmıştır. B) Değişik mekânlardan söz ettiği E) Kişileştirmeye başvurulmuştur. C) Çağrışımlardan yararlandığı E) Üçüncü kişili anlatımla biçimlendirdiği (YGS 2011) (I) Tanpınar’ın yarım kalmış son romanı Ay’daki Kadın bir rüyadan uyanışla başlar ve içinde “rüya” sözcüğünün geçtiği bir cümleyle yarıda kalır. (II) Kitapta en çok yinelenen sözcüktür rüya; roman da adını, edebiyatımızda benzeri az bulunur bir mizahla kurulmuş eşsiz bir rüyadan alır. (III) Tanpınar’ın roman ve şiirlerini yakından tanıyanlar için Ay’daki Kadın’ın baştan aşağı bir rüya dili ve atmosferiyle kurulduğunu söylemek de şaşırtıcı olmayacaktır. (IV) Ay’daki Kadın, daha ilk sayfasından anlaşılacağı gibi okuyucuyu Tanpınar’ın o bilinen dünyasının hazlarına hemen götüren bir roman. (V) Öte yandan, tamamlanmamış kitabın dünyası, çok belirgin düzeltmeleriyle Tanpınar’ın kimi romancı sırlarını ve kararsızlıklarını açığa vuran bir dünya. (YGS 2012) ESEN YAYINLARI D) Duyularla algılanan ayrıntılara yer verdiği 2. Doğu Karadeniz’in yaylalarını mutlaka görün. Kıyılarda hiç oyalanmadan kartpostallardaki kadar güzel ormanların üzerindeki muhteşem yaylalara çıkın. Her biri ötekinden farklı olan yaylaların birinden ötekine yürüyün. Ahşap yayla evlerinde konaklayıp yöresel yemeklerin tadına bakın. Yamaçlarda horon tepin; vadilere çökmüş, denizi andıran sis bulutlarına karşı tembel tembel yatın. 4. Alışkanlıklar, basmakalıp sözler en derin gerçeklerin anlamını, en güzel duyguların ürpertisini unutturabilir. Bunları yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak için sanatçı olmak gerekir. Ancak şairler, milyonlarca yıllık güneşin ışığını, bize yeni açmış binbir renkli bir çiçeğin parıltısı gibi gösterebilirler. Yunus’un söyleyişiyle, her gün yeniden doğan şairler olmasaydı insanlık; öğrenilmiş, ezberlenmiş gerçeklerin kabuğu içinde sıkışıp kalacaktı. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Abartmaya başvurma B) Yinelemelere yer verme Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşünceye yer verilmemiştir? C) Koşul öne sürme A) I. E) Tanık göstermeden yararlanma B) II. C) III. D) IV. E) V. (YGS 2012) D) Yansız bir söyleme dayanma (YGS 2012) 341 Paragraf Bilgisi 5. Yazmaya yeni başlayanların ilk ürünlerini, kuşların kanat alıştırmasına benzetirim. İlk uçuşlarla, kanat alıştırmalarıyla ilgili ne güzel belgeseller yapılmıştır. Bu belgesellerde yavru kuşlar uçma aşamasına gelince ilkin başlarını yuvalarından dışarı çıkarır, şöyle bir bakarlar mavi boşluğa; uçma güdüleri uyanmıştır, cıvıldayıp dururlar. Ama göze alamazlar uçmayı. Sonra annelerinin kılavuzluğu başlar; birlikte birkaç metreyi geçmeyen kısa uçuşlar yapar, yuvaya dönerler. Bu belgesellerde ilk uçuşlardan duyulan heyecandan, sevinçten de söz edilir. Cıvıldaşmalar, cıvıldaşmaların tınısındaki değişmeler örnek gösterilir buna. Yazar, şair adayları için de gerçekten böyledir bu. İlk ürününü basılı görmekten duyulan sevince sınır çizilemez. Sıradan bir benzetme olacak ama tay tay duran, ardından ilk adımını atan çocukların duydukları bir sevinç vardır ya tıpkı ona benzer. 7. Yazınsal bağlamda katıksız bir özgünlükten söz edilemez. Her yazınsal ürünün kendinden öncekilerle içeriksel, sözel düzlemde uzaktan ya da yakından bir bağıntısı olacaktır. Carlos Fuentes, bu durumu şu cümlelerle belirtiyor: “Bu dünyada babasız bir kitap, öksüz bir cilt var mıdır? Başka kitapların soyundan gelmemiş bir kitap? Geleneksiz yaratım var mıdır? Öte yandan gelenek, yenilenmeksizin varlığını sürdürebilir mi? Yıllar boyu yaşamış öyküler yeni ürünlerle yeniden yeşertilmeksizin kalıcı kılınabilir mi? Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Kişileştirme vardır. B) Açıklama yapılmıştır. C) Tanımlamaya başvurulmuştur. D) Sorularla anlatıma doğallık kazandırılmıştır. E) Alıntıya yer verilmiştir. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? B) Örnekten hareketle asıl düşünceye ulaşma 8. Masmavi suları, dipdiri palamudu, lüferi ve levreği olan bir ülkede, elbet deniz de Orhan Veli gibi bir şair de çıkacak karşına; sakın şaşırma! Üç yanı denizle çevrili bu ülkede, şaşıracaksan sandalla denize açılıp da oltayla balık tutma zevkini tatmamış birini görünce şaşır. Attila İlhan, hece ölçüsünün öne çıktığı bir ortamda yazılmakta olan serbest şiire belli bir mesafeden ama ilgili bir mesafeden baktı. Yazılmaktan çok, söylenen bir şiirde müzikaliteyi gözeterek toplum hayatından âdeta şairane tablolar çıkardı. Destan havası taşıyan şiirlerinde de bireysel konulardaki kısa şiirlerinde de Türk müziğinin ritmini korumaktan ve konuşma dilindeki zengin çağrışımlı, eski sözcükleri kullanmaktan çekinmedi. Bu yanı kırklı yılların, memleketçi şairlere yakınlığı da ellili yılların şairlerinden ayırdı onu. Bir bütün olarak bakıldığında Attila İlhan’ın şiiri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın evrenle ve onun düzeniyle ilgili olmayan ve hikâye etme yolunu seçtiği eserlerine yakın bir yerde durmaktadır. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Eksiltili cümle kullanılmıştır. A) Açıklamaya başvurulmuştur. B) Senli benli bir havası vardır. B) Öznel değerlendirmeler vardır. C) Sayıp dökmelerden yararlanılmıştır. C) Karşılaştırmaya başvurulmuştur. D) Pekiştirmeli sözcüklere yer verilmiştir. D) Örneklemeden yararlanılmıştır. E) Öznellik söz konusudur. E) Çıkarımda bulunulmuştur. C) Görsel ve işitsel ögelerden yararlanma D) Nitelendirmelere başvurma E) Karşıtlıklardan yararlanma (YGS 2012) 6. ESEN YAYINLARI A) Olayları oluş sırasına göre verme (LYS 2012) (LYS 2012) 342 (YGS 2013) Paragraf Bilgisi TEST – 20 (Düşünceyi Geliştirme Yolları – YGS-LYS Soruları) 1. Dünyanın yedi harikası olur da üç kıtada yüzyıllarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşan varlığından geriye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış Osmanlının yedi harikası olmaz mı? Gerçi tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken en önemli yedi Osmanlı eserinin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim. Ancak okuduklarımdan ve gördüklerimden hareketle tamamen kişisel bir beğeni listesi oluşturmamın önünde bir engel yok sanırım. İşte benden Osmanlının yedi harikası: Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mostar Köprüsü, Mağlova Kemeri, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi, Kubbetü’s-Sahra, Hamidiye Çarşısı. 3. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? A) Olaylar oluş sırasına göre verilmiştir. B) Tahmin söz konusudur. A) Öyküleyici anlatım C) Öznellik ağır basmaktadır. B) Tartışmacı anlatım D) Tanımlamadan yararlanma E) Kanıtlayıcı veriler kullanma (YGS 2013) D) Farklı cümle türleri kullanılmıştır. ESEN YAYINLARI C) Betimleyici anlatım E) I. kişili anlatım kullanılmıştır. (YGS 2013) 4. 2. Motorun burnu kıyıya dönük. Çok çok yirmisini yeni geçmiş gösteren görevli, binme sırası gelene elini uzatıyor. Genç erkekler, ellerini vermeden atlıyorlar. Yardıma gereksinimi olmadığını düşünen orta yaşlılar da… Kadınların çoğu uzatıyor elini. Kolunu hızla yukarı kaldırıp tuttuğu eli bırakıveriyor görevli, hemen bir arkadakine uzanıyor. Yardımsız binenler, onun yanından atlayıveriyorlar. O zaman elini geri çekip bir sonrakine uzatıyor görevli. Omzunu kastığı, gücünü koluna, bileğine topladığı anlaşılıyor yüzünden. Kimsenin yüzüne bakmadan yapıyor bunları sanki. Yağmur yağarken gök gürlerse hiç korkmam. Ses olsun yeter ki. Kuşlar ötüşerek uçuşsun gökyüzünde. Çaylar şekerli olsun ki kaşıklar şıkır şıkır sesler çıkarsın. Konuşulacak bir şeyler olsun. Dost olsun, arkadaş olsun; teyzeler, amcalar olsun. Evrenin boşluğuna bırakırken kendimizi, avuçlarımızda sımsıcak kalbimiz olsun… Olsun, her şey olsun ama sessizlik olmasın. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Nesnel bir anlatımdan yararlanma B) Birden fazla duyuya seslenme (I) Antakya’daki kazılarda Geç Hitit Dönemi’ne ait olduğu düşünülen kalıntılar ortaya çıkarıldı. (II) Buluntular arasında eşsiz, anıtsal boyutlarda bir insan figürüyle kabartmalı bir sütun altlığı yer alıyor. (III) Bazalttan yapılan her iki eserin de kaleye girişi sağlayan yapı kompleksi boyunca uzanan, yüzeyi taş döşeli koridorun altına gömüldüğü düşünülüyor. (IV) Bel hizasının hemen üstünden baş kısmına kadar olan yüksekliği 1,5 metreye ulaşan figür, dik duran bir insanı canlandırıyor. (V) Toplam boyu, büyük olasılıkla 3,5-4 metreyi bulan sakallı erkek figürünün, gözleri siyah ve beyaz taşlardan yapılmış. D) Yinelemelere yer verme Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde betimleyici ögelere yer verilmemiştir? E) Devrik cümleye yer verme A) I. C) Pekiştirmeye başvurma (YGS 2013) B) II. C) III. D) IV. E) V. (YGS 2013) 343 Paragraf Bilgisi Fransa’nın Lille Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucu aşağıda aşamalı olarak anlatılmıştır. I. 6. Yapılan araştırmada, gerçek bir ev hayatının sanal ortama taşındığı bir oyun kullanıldı. Katılımcıların oturduğu masada bu oyun açılıp kendilerine iki ev gösterildi. Bu iki ev, odadaki eşyalar, mobilyalar, yapılar, renk ve boyut açısından birbirinden farklıydı. Yıllar boyu çantalarındakileri heyecanla taşıyan postacılar, artık eskisi gibi değiller. Kredi kartı ekstrelerini, faturaları, noter ve mahkeme bildirimlerini taşımaktan neden heyecan duysunlar ki? Bundan dolayı postacılar artık taşıdıkları evrak ve faturaları apartman girişine bırakmakla yetinir oldular. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? II. Birinci deneyde katılımcılara, bu iki sanal ev ikişer dakika gezdirildi. Ziyaret ettikleri ilk evde Mozart’ın Little Night Music adlı eserinin bir kısmı dinletildi. A) III. kişili anlatıma başvurulmuştur. B) Soru yoluyla düşündürme yoluna gidilmiştir. C) Karşılaştırma yapılmıştır. D) Neden-sonuç ilişkisi kurulmuştur. III. Diğer evi ziyaret ettiklerinde ise rastgele seçilen bir müzik dinletildi. Deneyin son aşamasında katılımcılara, “Sizden, sevdiğiniz evi seçmenizi istiyoruz ancak bu seçimden önce istediğiniz evi tekrar ziyaret edebilirsiniz, geziniz bitince haber verin.” dendi. Bu gezme aşamasında ise katılımcılara hiç müzik dinletilmedi. IV. Sonuçta, 15 kişinin 13’ü, Mozart’ın eserinin dinletildiği odayı ziyaret etti ve bu evi çok sevdiklerini belirtti. Denekler, zamanlarının %85’ini geçirmek için yine bu eserin dinletildiği odayı seçti. V. Çalışmanın ikinci ayağında ise Mozart’ın aynı eseri, bozuk bir sesle dinletildi. Önce yapılanlar tekrar edildi. Sonuçlar şaşırtıcıydı: Katılımcılar her ne kadar önceki deneyde şarkıyı sevseler de şarkı bozuk biçimiyle çalınınca o evde zamanlarının sadece %5’ini geçirmeyi tercih ettiler. Yukarıda verilen numaralanmış aşamalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) I. aşamada, karşılaştırma yapılmıştır. B) II. aşamada, şart bildiren cümlelere yer verilmiştir. E) Koşul öne sürülmüştür. (LYS 2013) ESEN YAYINLARI 5. 7. Kendi yaşantımı düşündüm; bulunduğum çevreleri, iş yerlerini, tanıdığım insanları... Boş verebilseydim, hiçbir şeye aldırmasaydım, üzülecek yerde gülseydim... Ama yapamadım, anlamamıştım yaşamın maskeli bir balo olduğunu. İnsanların her gün, her an değişik maskeler taktıklarını... Ben de kendime çeşitli maskeler hazırlamalıymışım! Boy boy, renk renk... Yerine göre kullanmalıymışım, duruma göre... Güleç, kızgın, asık suratlı, üzgün, perişan, mutlu... Hepsinin yeri geldi ama yapamadım. Hep kendi yüzümü taşıdım. “Binbir surat” denilen insanlar arasında maskesiz biri yaşayabilir miydi? Dayanabilir miydi? Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) Benzetmeden yararlanılmıştır. C) III. aşamada, tanık göstermeye başvurulmuştur. B) Öykülemeye başvurulmuştur. D) IV. aşamada, öznel anlatım söz konusudur. D) Örneklerden yararlanılmıştır. E) V. aşamada, amaç belirtilmiştir. E) Karşıt kavramlar kullanılmıştır. (LYS 2013) 344 C) Niteleyici sözcüklere yer verilmiştir. (LYS 2013) Paragraf Bilgisi TEST – 21 (Düşünceyi Geliştirme Yolları – ÖSS Soruları) 1. Japongülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanırdı. Dil büyüklüğünde beş yapraktan oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağacın altındaki toprağa kızılımsı bir ölüm damgası vururdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirir, içimi karartırdı. 3. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Söz sanatlarına başvurma B) Gözlem gücünden yararlanma C) Olayları oluş sırasına göre anlatma Andersen’i özgün kılan bir özellik, çevremizdeki sıradan nesneleri kişileştirip birer masal kişisine dönüştürmesidir. Öykülerinde küçücük nesneler, nesne niteliklerini hiç yitirmeden insanlarınkine benzer serüvenler yaşar: Kurşun asker, yıkımdan yıkıma sürüklenirken gözüpekliğinden ve iyimserliğinden bir şey yitirmez; tencere vurulur, çömlek ve masa konuşur. Bunun yanında Andersen bize, kişileri hiç de masalsı sayılamayacak, oldukça gerçekçi masallar da anlatır: Eski Ev, Kapıcının Oğlu. D) Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur? E) Söylenenleri, örneklerle zenginleştirme A) Tanık gösterme B) Tanımlama C) Örneklere yer verme D) Betimleme ESEN YAYINLARI E) Tartışma 2. Geçmişi Hititlere uzanan Ürgüp’ün taştan yapılmış boz evleri, insanı masallar dünyasının değişik evrenine götürür. Bomboş bozkır, uçsuz bucaksız, yapayalnız uzar gider bu saman sarısı diyarda. Modern heykeller gibi özenle yontulmuştur peribacaları ve damlarında duman tüten taş evler. Adı. “kaya” anlamına gelen “ur” ile “çok” anlamına gelen “köp” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Ürgüp, önce peribacaları demekse, sonra taşın güneşle arkadaşlığı, rüzgârla dansı demek. Taş. Ürgüp’te öncelikle mesken demek; yalnızca mağara, kovuk değil, enikonu bir mesken. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır? A) Ayrıntılara yer vermeye 4. Gün erken doğar baharat kokulu ülkede. İyi ki doğar. Yoksa milyonlarca esmer, kara gözlü insanın yaşadığı ülke nasıl aydınlanır? Kara gözlü insanların, baharat kokulu kentlerindeki çelişkilerse yürek burkucu. Okyanustan gelen esinti bile sokaklara taşan yoksulluğun, derme çatma evlerdeki yaşamın sıkıntısını hafifletmiyor. Muson yağmurları ansızın sizi ter ve sivrisinek sarmalı içinde bırakıyor. Muson yağmurlarıyla yıkanan şehir mi yoksa insanlar mı ayırt edemiyorum, insana değer verilmeyen ve emeğin ucuz olduğu bu ülkede. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) Yinelemelere başvurulmuştur. B) İnsana özgü nitelikleri doğaya aktarmaya B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümleler kullanılmıştır. C) Düş gücünden yararlanmaya C) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir. D) Öznelliğe D) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır. E) Tarihsel değerleri örneklerle açıklamaya E) Anlatıcı, duygularını yansıtmıştır. 345 Paragraf Bilgisi 5. Benim için yazmaya başlamanın saati, dakikası yoktur. Diyebilirim ki günün her saatinde yazmaya başlayabilirim. Şimdi emekliyim, zamanı dilediğim gibi kullanabilirim artık. Ama bu yalnızca bir sanı, yazma söz konusuysa bu geçerli değildir. Yazmada zamanı “yazı” belirler, ne yazılacağının belirleyicisi de odur. Marquez’in, “O kadar acemiydim ki romanların, yazanın istediği gibi değil de kendi istedikleri gibi başladıklarını henüz bilmiyordum.” sözüyle karşılaşınca “yazmaya” sınır konulamayacağına daha derinden inandım. 7. Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir? A) Bu kitap, duyguları etkileyen betimlemelerden uzak, günlük konuşma dilinin inceliklerini içinde barındıran bir dille yazıldığı için her yaştaki okurun beğenisini kazanıyor. B) Yazar, bu kitabıyla engin bir birikimi yapıtlaştırarak okura farklı bir dünyanın kapılarını açıyor. C) Geçen yıl yitirdiğimiz romancımız adına düzenlenen yarışmada bu yazar, ilk romanıyla ödül aldı. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? D) Bu yazar, gücünü çekici anlatımından ve ilginç olaylardan alan, genellikle şaşırtıcı sonuçlarla biten öyküleriyle tanınmıştır. A) Farklı düşünceleri ardı ardına verme B) Anlamca kesinlik bildiren cümleler kullanma E) Öyküde kahramanın, güçlüklerle savaşmaktan yılmayan, üretken ve yaratıcı bir insan olduğu gösterilmek istenmiş. C) Varlıklara, insana özgü nitelikler yükleme D) Örneklemelerden yararlanma ESEN YAYINLARI E) Alıntıyla düşünceyi pekiştirme 6. (I) İhtiyar Adam ve Deniz, Ernest Hemingway’e Nobel Ödülü kazandıran romanlarından biri. (II) Psikolojik yanı ağır basan ve sinemaya uyarlanması neredeyse olanaksız görünen bu roman, ünlü bir yönetmence sinemaya uyarlanmış. (III) Filmde, balıkçılıkla geçinen ihtiyar bir adamın yaşamı, ilgi çekici bir biçimde anlatılmış. (IV) Uzun süredir balık yakalayamayan ihtiyar adamın, son kez şansını denediğinde büyük bir balık avlaması ve onu karaya çıkarmak için gösterdiği insanüstü çaba, izleyiciyi oldukça etkiliyor. (V) İhtiyar Adam ve Deniz, izlenmeye değer en iyi filmlerden biri. 8. Bir yerde yaşamayı sevmek için orada mutlaka anılarınızın olması gerekli. Yoksa evler soğuk birer duvar yığını, cadde ve sokaklar yabancılara ait yerlerdir. Size dostça bakmayan bu otobüs durağında eğreti eğreti beklersiniz. Yeni bir eve taşınmanın birçok insana hiç çekici gelmemesinin nedenleri de aslında bunlardır. Evin duvarlarında geçmişinizin o acı tatlı anılarından hiçbir iz yoktur. Bir tanışla iş dönüşü karşılaşıp dostça iki çift laf edilmiş o eski sokağınızla hiçbir benzerliği bulunmaz bu sokağın. Her şey, sesler, renkler sizin dışınızda akıp gider gibidir. Bu yüzden, hayatınıza yeni giren bir yeri benimsemek için zamana ihtiyacınız olacaktır. Orayı sevemezsiniz. Ta ki anı biriktirene kadar. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) İkilemelere yer verme B) Karşılaştırmaya başvurma Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde öznellik yoktur? C) Birden çok duyuya seslenme A) I. E) Birinci kişili anlatımla oluşturulma 346 B) II. C) III. D) IV. E) V. D) Betimleyici ögelerden yararlanma Kaynakça KAYNAKÇA ✎ Ahmet Cemal, Sanat Üzerine Denemeler, Can Yayınları, İstanbul, 2000. ✎ Ahmet Muhip Dıranas, Şiirler, 13. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008. ✎ Prof. Dr. Ahmet Topaloğlu, Dil Bilgisi Terimleri Sözlüğü, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1989. ✎ Ataol Behramoğlu, Büyük Türk Şiir Antolojisi, Sosyal Yayınları, İstanbul, 2001. ✎ Attilâ İlhan, Ayrılık Sevdaya Dahil, 12. baskı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007. ✎ Attilâ İlhan, Elde Var Hüzün, 13. baskı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007. ✎ Behçet Necatigil, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü, Varlık Yayınları, İstanbul, 1971. ✎ Prof. Dr. Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Multilingual Yayınları, İstanbul, 2002. ✎ Birol Vural, Toplum Önünde Etkili ve Başarılı Konuşma, 7. baskı, Hayat Yayınları, İstanbul, 2007. ✎ Prof. Dr. Cahit Kavcar - Dr. A. Ferhan Oğuzkan - Özlem Aksoy, Yazılı ve Sözlü Anlatım, 6. baskı, Anı Yayınları, Ankara, 2007. ✎ Cemâl Sâfi, Vurgun, 9. baskı, Ankara. ✎ Cemal Süreya, Sevda Sözleri (Bütün Şiirleri), 34. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008. ✎ Prof. Dr. Doğan Aksan, Anlambilim, Engin Yayınevi, Ankara, 1998. ✎ Prof. Dr. Doğan Aksan, Halk Şiirimizin Gücü, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999. ✎ Prof. Dr. Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil, 4. baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007. ✎ Prof. Dr. Doğan Aksan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, 3. baskı, Engin Yayınevi, Ankara, 1999. ✎ Doğan Günay, Dil ve İletişim, Multilingual Yayınları, İstanbul, 2004. ✎ Doğan Günay, Metin Bilgisi, 2. baskı, Multilingual Yayınları, İstanbul, 2003. ✎ Doğan Kaya, Anonim Halk Şiiri, 2. baskı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004. ✎ Dostoyevski, Suç ve Ceza, çev. Celal Öner, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2006. ✎ Edip Cansever, Gelmiş Bulundum (Seçme Şiirler), hzl. Bedirhan Toprak, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008. ✎ Emin Özdemir, Eleştirel Okuma, Bilgi Yayınevi, 6. baskı, Ankara, 2005. ✎ Emin Özdemir, Sözlü Yazılı Anlatım Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1983. ✎ Emin Özdemir, Yazınsal Türler, Bilgi Yayınevi, 5. baskı, Ankara, 2002. ✎ Emir Şekib Arslan, İttihatçı Bir Arap Aydınının Anıları, çev. Halit Özkan, Klasik Yayınları, İstanbul, 2005. ✎ Prof. Dr. Enise Kantemir, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Engin Yayınevi, Ankara, 1995. ✎ Dr. Erdoğan Tanaltay, Sanat Ustalarıyla Bir Gün, 2. baskı, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1993. ✎ Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları (Toplu Şiirler), 8. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007. ✎ Feridun Andaç, Yazarın Kitabı, Varlık Yayınları, İstanbul, 2004. ✎ Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara, 1990. ✎ Haldun Taner, Ölür İse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, Cem Yayınevi, İstanbul, 1979. ✎ Hilmi Yavuz, Büyü’sün, Yaz! (Toplu Şiirler), 2. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007. ✎ Hilmi Yücebaş, Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi, 3. baskı, Milliyet Dağıtım, İstanbul, 1976. ✎ Homeros, İlyada, çev. Azra Erhat - A. Kadir, 21. baskı, Can Yayınları, İstanbul, 2006. ✎ İnci Enginün, Ahmet Hamdi Tanpınar Bütün Şiirleri, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1989. ✎ Prof. Dr. İsmail Çetişli, Metin Tahlillerine Giriş-I Şiir, 4. baskı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006. ✎ İsmet Özel, Şiir Okuma Kılavuzu, 6. baskı, Şûle Yayınları, İstanbul, 2000. 349 Kaynakça ✎ Kemal Garipoğlu, Örnekli Kompozisyon Bilgileri, Serhat Yayınevi, İstanbul, 1983. ✎ Prof. Dr. Leylâ Karahan, Türkçede Söz Dizilimi-Cümle Tahlilleri, Akçağ Yayınları, Ankara, 1999. ✎ Mehmed Akif Ersoy, Safahat, Akpınar Yayınevi, İstanbul, 1987. ✎ Doç. Dr. Mehmet Arslan - Yrd. Doç. Burhan Paçacıoğlu (Hazırlayanlar), Leta’if-i Hoca Nasreddin, Sivas, 1996. ✎ Mine Mengi, Divan Şiiri Yazıları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000. ✎ Muhittin Bilgin, Anlamdan Anlatıma Türkçemiz, 2. baskı, Anı Yayınları, Ankara, 2006. ✎ Murat Gedizli, Söyleyebilmek, 2. baskı, Şule Yayınları, İstanbul, 2005. ✎ Nazım Hikmet, Kuvâyi Milliye (Şiirler 3), 10. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008. ✎ Necip Fazıl Kısakürek, Çile, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2000. ✎ Ömer Asım Aksoy, Dil Yanlışları, 4. baskı, Adam Yayınları, İstanbul, 1991. ✎ Ömer Lekesiz, Yeni Türk Edebiyatında Öykü I, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1997. ✎ Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2004. ✎ Doç. Dr. Ramazan Kaplan, Yard. Doç. Dr. Canan İleri, Yard. Doç. Dr. Ali Öztürk, Edebiyat Bilgi Ve Kuramları, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları. ✎ Recaizade Mahmud Ekrem, Araba Sevdası, hzl. Hüseyin Alacatlı, 5. baskı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005. ✎ Recaizade Mahmud Ekrem, Araba Sevdası (Sadeleştirilmiş metin), hzl. Aslıhan Dinçer, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005. ✎ Ruşen Eşref Ünaydın, Diyorlar ki, hzl. Şemseddin Kutlu, 3. baskı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2000. ✎ Dr. Sakin Öner, Örneklerle Kompozisyon Sanatı, Yuva Yayınları, İstanbul, 2005. ✎ Seyit Kemal Karaalioğlu, Sözlü Yazılı Kompozisyon Sanatı, 32. baskı, İnkılap Kitabevi, İstanbul. ✎ Sabahattin Kudret Aksal, Geçmişle Gelecek, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1978. ✎ Prof. Dr. Şükrü Elçin, Türk Edebiyatında Tabiat, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1993. ✎ Tahsin Banguoğlu, Türkçenin Grameri, 3. baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1990. ✎ Turgut Uyar, Göğe Bakma Durağı (Seçme Şiirler), hzl. Bedirhan Toprak, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008. ✎ Türk Dil Kurumu, Türk Dili Gezi Özel Sayısı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1973. ✎ Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1988. ✎ Türk Dil Kurumu, Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. ✎ Ünsal Özünlü, Edebiyatta Dil Kullanımları, Multilingual Yayınları, İstanbul, 2001. ✎ Yaşar Kemal, İnce Memed I, 15. baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008. ✎ Prof. Dr. Zeynel Kıran - Prof. Dr. Ayşe (Eziler) Kıran, Dilbilime Giriş, 2. baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2002. ✎ Prof. Dr. Zeynel Kıran - Prof. Dr. Ayşe (Eziler) Kıran, Yazınsal Okuma Süreçleri, 3. baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2007. ✎ Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2003. ✎ AnadoluJet Magazin dergisi (Muhtelif sayılar), İnfomag Yayıncılık, İstanbul. ✎ Atlas dergisi (Muhtelif sayılar), Doğan Burda Rizzoli Dergi Yayıncılık, İstanbul, 2002. ✎ Radikal gazetesi Kitap eki (Muhtelif sayılar), İstanbul. ✎ Skylife dergisi (Muhtelif sayılar), İnfomag Yayıncılık, İstanbul. ✎ Zaman gazetesi Kitap Zamanı eki (Muhtelif sayılar), İstanbul. 350