BESLENME İLE İLİŞKİLİ SORUNLAR İÇERİK I. GİRİŞ II. BESLENME BOZUKLUĞUNUN FİZYOLOJİK FONKSİYONLARA ETKİSİ III. BESLENME DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ IV. YOĞUN BAKIMDA BESLENMENİN UYGULANMASI A. ENTERAL BESLENME A1. Enteral Beslenme Yolları A2. Enteral Ürünler A3. Enteral Beslenmenin Uygulama Yöntemleri A4. Enteral Beslenme Pompaları A5. Enteral Beslenme Komplikasyonları A6. Enteral Beslenen Hastalarda Hemşirelik Bakımı B. PARENTERAL BESLENME B1. Parenteral Beslenme Yolları B2. Parenteral Beslenme Ürünleri B3. Parenteral Beslenmenin Uygulanması B4. Parenteral Beslenme Komplikasyonları B5. Parenteral Beslenen Hastalarda Hemşirelik Bakımı V. VI. SONUÇ KAYNAKLAR I. GİRİŞ Yoğun bakım hastalarında beslenme bozukluğu hastaların iyileşme sürelerini doğrudan etkileyen önemli değişikliklerden birisidir. Daha önceden var olan veya yatış süresince gelişen beslenme bozukluğu; bağışıklık sisteminin baskılanmasına, inflamatuvar yanıtın artmasına, organ fonksiyonlarının bozulmasına, yara iyileşmesinde gecikme ve fonksiyonel iyileşme süresinin uzamasına ya da klinik sonucun kötüleşmesine ve yoğun bakımda kalış süresinin uzamasına yol açar. Bu nedenle yoğun bakım hastasının tedavisi ve bakımında; beslenme durumunun değerlendirilmesi, var olan beslenme yetersizliğinin ve beslenme yetersizliğine neden olabilecek metabolik stres gibi faktörlerin saptanması ve beslenme desteğinin sürdürülmesi önemli bir yer tutar. II. BESLENME BOZUKLUĞUNUN FİZYOLOJİK FONKSİYONLARA ETKİSİ Mental fonksiyon: Kas fonksiyonu: Kardiyovasküler fonksiyon: Renal fonksiyon: Solunum fonksiyonu: Gastrointestinal fonksiyon: Endokrin fonksiyon: Termoregülasyon: İmmün fonksiyon: BESLENME DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ Hastanın beslenme durumu, iyileşme sürecini önemli ölçüde etkiler. Bu nedenle hemşire, beslenme riski taşıyan tüm hastaları saptayabilecek kadar duyarlı olmalıdır. Beslenme durumunu belirleyen yöntemler kolay anlaşılır, rakamsal olarak skorlanabilir ve denetlenebilir olmalıdır. Çoğu tarama yöntemi temel olarak 4 basit soruya yanıt arar: (1) Son günlerdeki kilo kaybı, (2) Son günlerdeki besin alımı, (3) Mevcut vücut kitle indeksi, (4) Hastalık şiddeti ya da malnütrisyon riskini işaret eden diğer ölçümler. 2003 yılında Avrupa Klinik Nütrisyon ve Metabolizma Cemiyeti (ESPEN); toplumun, hastanede ve yaşlı bakım kurumlarında yatan hastaların beslenme durumunu belirlemek için kılavuzlar yayınlamıştır. Bu kılavuzlarda tarama metodlarının uygulanabilir olması, malnütrisyonu öngörebilme yetisinin bulunması ve güvenilir olması esas alınmıştır. Hastanede yatan hastalar için Nutrition Risk Screening- Nütrisyonel Risk Tarama (NRS) 2002 (Tablo 6.1) önerilmektedir. NRS 2002’ ye göre toplam skor 3 veya 3’ den büyükse, hasta için bir beslenme planı oluşturulmalıdır. Hasta risk altındaysa, fakat metabolik veya fonksiyonel sorunlar standart bir planın uygulanmasına izin vermiyorsa ya da hastanın beslenme açısından risk altında olup olmadığı hakkında bir şüphe varsa daha detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır. Beslenmenin değerlendirilmesinde; öncelikle hastanın öyküsü alınmalı, beslenme bozukluğuna neden olan tüm faktörler, kilo kaybı, gastrointestinal semptomlar, iştah durumunu içeren anamnez ve fizik muayene yapılmalıdır. Ayrıca aşağıdaki ölçümler de kullanılarak beslenme durumu değerlendirilmelidir: 1. Antropometrik ölçümler; vücut ağırlığı, vücut kitle indeksi, üst ve orta kol çevresi, triseps deri kıvrım kalınlığıdır (Şekil 6.1) Vücut kitle indeksi: Vücut ağırlığı (kg) Boy (cm) x Boy (cm) 2. Fonksiyonel testler; el dinamometresi (Şekil 6.2, 3 ve 4) direkt kas stimülasyonu, solunum fonksiyonu, immün fonksiyondur. 3. Laboratuvar testleri; albümin, transferritin (prealbümin), transferrin, retinol bağlayıcı protein, demir bağlama kapasitesi, nitrojen dengesi, diğer testler (karaciğer fonksiyon testleri, kreatinin, üre ve elektrolit düzeyleri, kalsiyum, fosfat ve magnezyum, Creaktif protein (CRP)’dir. 4. Biyoelektrik empedans analizi (BEA): Vücut kompozisyonunu değerlendirmek üzere kullanılan yöntemdir. Doku yatağına elektrotlar aracılığı ile değişik frekanslarda akımın verildiği ve dokunun akıma gösterdiği direnç ile tanımlanan yöntemdir. Elektrik akımı kemik ve yağ dokusunda zor geçerken iskelet kası ve visseral organlarda kolayca iletilir. Yukarıda belirtilen bu ölçüm ve hesaplamalar, yoğun bakım hastalarının vücut yapısında meydana gelen değişiklikler nedeniyle yanıltıcı olabilir. Ölçülen protein değerleri, bu proteinlerin uzun yarılanma ömrü (albümin için yaklaşık 20 gün) nedeniyle akut değişimleri yansıtmaz. Ayrıca yoğun bakım hastalarının hemen hepsinde var olan sıvı retansiyonu nedeniyle, düzeylerde dilüsyona bağlı bir düşüş vardır. Serum albümin ve transferrin düzeyleri, artmış vasküler volüm ve hızlanmış kapiller permeabilite ile interstisyel sıvıya kayıplar nedeniyle düşük bulunabilir. Orta kol çevresi ve cilt kalınlığı gibi antropometrik ölçümler de bu hastalarda mevcut olan yaygın ödem nedeniyle güvenilmez sonuçlar verir. 5. Enerji tüketiminin hesaplanması: Yaşamın sürdürülebilmesi, besinlerle alınan enerjinin kullanımından sağlanır. Bu enerjinin % 40 - 50’ si ısıya dönüşerek kayba uğrarken diğer kısmı enerji gerektiren hücresel reaksiyonlar, yaşamsal organların çalışması, fiziksel aktivite için değerlendirilir. Tüm bu faaliyetlerde harcanan enerjiye toplam enerji tüketimi (TEE) adı verilir. Buradan anlaşılacağı üzere hastanın toplam enerji tüketimi; (1) Bazal metabolik hız (Resting Energy Expenditure, REE), (2) Fiziksel aktivite ile harcanan enerji, (3) Alınan besinlerin metabolizması için harcanan enerji olmak üzere üç bileşenden oluşur. 6. Sıvı kayıplarının belirlenmesi: 7. Glikoz gereksiniminin belirlenmesi: İnsanın ana enerji kaynağı olan glikoz, beslenme desteğinde enerjinin % 50 - 70’ i glikoz ile karşılanır. Vücutta glikozun kullanım hızı 5 mg / kg / dk’ yi geçmediğinden daha yüksek hızlarda glikoz infüzyonu, hastalarda lipojenez ve hiperglisemi gelişimine yol açar. 8. Yağ gereksiniminin belirlenmesi: Yağlar, enerji açısından çok önemli olmasının yanında, vücutta üretilemeyen esansiyel yağ asitlerinin sağlanması için de önemli bir kaynaktır. Bu nedenle beslenme tedavisinde hesaplanan enerjinin bir bölümü yağlardan karşılanmalıdır. Ancak, yağlar günde 2 g / kg’ dan daha fazla verilmemelidir. Toplam kalorinin % 15 - 30’ u yağ şeklinde karşılanmalıdır. 9. Protein gereksiniminin belirlenmesi: Günlük protein gereksiniminin belirlenmesinde en önemli belirteç nitrojen dengesidir. Bunu belirlemek için azot kaybının hesaplanması gerekir (Tablo 6.2). Yoğun bakım ünitesindeki hastalar, günde yaklaşık 16 - 20 g nitrojen kaybederken (normalde günlük idrarla üre atılımı 10 - 12 g) septik hastalarda bu miktar, 24 g / gün üzerine çıkmaktadır. İdrarla atılan 1 g nitrojen, vücuttan 6.25 g proteinin kaybına eşittir. Beslenme tedavisinde protein gereksiniminin karşılanmasında en önemli nokta, protein veya aminoasit verilmesi ile birlikte, yeterince enerjinin karbonhidrat ve lipidlerle verilmesidir. Proteinler toplam kalorinin % 15 - 20’ sini oluşturmalıdır. Bu oran vücutta üre ve amonyak düzeyleri yükseldiğinde azaltılmalıdır. 10. Mikrobesin gereksiniminin belirlenmesi: Eser elementler ve vitaminler, temel günlük gereksinimleri karşılamak için karışımlar halinde bulunmaktadır. Bununla beraber multivitamin preparatlarının içerikleri bazı hastalarda yeterli olmayabilir. Bu durumda doz arttırılmalı veya vitaminler tek olarak eklenmelidir. Potasyum, magnezyum, çinko ve fosfor düzeyleri ölçülebiliyorsa ölçülmeli ve gerekli replasmanlar yapılmalıdır. III. YOĞUN BAKIMDA BESLENMENİN UYGULANMASI Beslenme desteği; yoğun bakım hastalarında sık karşılaşılan beslenme bozukluklarını önlemek, hastanın tedavisine ve iyileşme sürecine yardımcı olmak üzere sürdürülmesi gerekli destek tedavilerdendir. Bu desteği sürdürürken aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi son derece önemlidir: Besleme desteği, içerik ve veriliş yolu açısından hastanın klinik durumu ile uyumlu olmalıdır. Hem makro hem mikrobesin eksikliklerinden kaçınılmalı ve tedavi edilmelidir. Besin öğeleri hastanın mevcut metabolizması ile uyumlu dozlarda olmalıdır. Beslenme nedeniyle oluşabilecek komplikasyonlar önlenmelidir. Hastalığın morbiditesini azaltan, hastanın yaşam kalitesini ve iyileşme performansını arttıran bir program yürütülmelidir. Beslenme desteği mümkün olan en kısa zamanda, mümkünse ilk resüsitasyon girişimleri tamamlandıktan ve hastaların genel durumlarının dengeli bir hale getirilmesinden hemen sonra başlanmalıdır. Beslenme desteği alacak hasta belirlendikten sonra, beslenme desteğinin hangi yoldan verileceğinin saptanması gerekmektedir. En sık kullanılan yöntem enteral ve parenteral beslenmedir. A. ENTERAL BESLENME Hastanın GİS yeterli olduğunda tercih edilen ilk yöntemdir. Enteral beslenmeye başlamak için bağırsak seslerinin veya gaita çıkışının olmasına gerek yoktur, üç gün içinde ağızdan tam doz beslenmesinin mümkün olmayacağı düşünülen hastalarda beslenmeye 24 48 saat içinde başlanmalıdır. Enteral beslenme ile ihtiyacın % 75’ inden fazlasının karşılanabileceği düşünülen durumlarda da parenteral beslenme uygulanması gereksizdir. Ancak erken enteral beslenme sırasında gastrik distansiyon gelişiyorsa, beslenme durdurulmalı ve hasta değerlendirilmelidir. Enteral yol, beslenmede ilk seçenek olmasına karşın bazen uygulanamadığı durumlar vardır. Bu durumlar Tablo 6.3’ de gösterilmiştir. Tablo 6.3. Beslenmede enteral yolun tercih edilemeyeceği durumlar Yetmezlik, ağır inflamasyon veya bazen postoperatif staza bağlı Mutlak kontrendikasyonlar intestinal fonksiyon kaybı Tam bir intestinal obstrüksiyon Bağırsak erişiminin olmaması (örneğin ağır yanıklar, çoklu travma) Yüksek kayıplı intestinal fistül (500-800 ml ve üzeri çıkışlı) Kontrol altına alınamayan kusma Tüple beslenmenin kontrendike olduğu durumlar (örneğin maksillofasiyal cerrahi ve onkoloji tedavileri, fırsatçı enfeksiyon olasılığını da arttırır) Ağır şok Rölatif Şiddetli enterit kontrendikasyonlar Peritonit Üst gastrointestinal kanama Malabsorbsiyon Pankreatit İnflamatuvar barsak hastalığı Etik durumlar (örneğin terminal bakım) A1.Enteral Beslenme Yolları Oral yoldan enteral beslenme olabileceği gibi herhangi bir nedenle yetersiz kaldığı durumlarda veya mümkün olmadığı durumda GİS normal ise, bağırsağa değişik yerlerden ulaşılabilir. Beslenme yolunun seçimi; altta yatan patolojiye, olası tüple beslenme süresine ve hastanın tercihine göre değişebilir (Şekil 6.5). Kısa süreli beslenme planlanan hastalarda (4 haftadan az), küçük çaplı nazoenteral tüpler seçilmesi önerilmektedir. İdeal tüp çapı 8-14 FG arasında olmalıdır. Bu tüpler, genellikle poliüretan veya silikondan yapıldığından doku iritasyonu ve bası nekrozu yapmadan uzun süre hastada kalabilmektedir. Fasiyal yaralanma ve kafa kaidesi fraktürü varlığında, oral veya perkütanöz yoldan tüpler hastaya yerleştirilmelidir. Tüpün lokalizasyonu; gastrik içeriğin aspirasyonu, sağ üst kadrana hava verilmesi sırasında oskültasyonu ve radyografi ile doğrulanmalıdır. Nazoduedonal ve nazojejunal yoldan uygulanan enteral beslenme, reflü ve aspirasyon riskini önlemesinin yanısıra yoğun bakım hastalarında sık gelişen gastroparezi görülme olasılığını da azalttığı için tercih edilebilecek uygun yöntemlerdir. Gastrostomi ve jejunostomi, kısa sürede kolaylıkla uygulanabilen, ucuz ve uzun süreli enteral beslenme için sıklıkla tercih edilmeye başlanan bir yöntemdir, ancak invaziv girişimler olduğundan hastalarda ciddi komplikasyonlara neden olabileceği dikkate alınmalıdır. A2. Enteral Ürünler Enteral ürünlerin seçiminde hastada var olan ek sorunlar (diyabet, böbrek yetmezliği, vb.), yaş, kalori gereksinimi, sıvı gereksinimi, sistem fonksiyonlarına ilişkin durumu, ürünlerin karbonhidrat, yağ ve protein içeriği, kalori / azot oranı, elektrolit, vitamin, eser element ve mineral içeriği, osmolaritesi, lif içeriği, kalorik dansitesi, bakteriyolojik olarak güvenirliği, fiyatı gibi birçok faktör göz önünde bulundurulmalıdır. A3. Enteral Beslenmenin Uygulama Yöntemleri Beslenme yolu ve solüsyon seçildiğinde bunun hastaya en iyi şekilde nasıl verileceğine karar vermek gerekir. Tedavi ve bakımın etkin bir şekilde sağlanabilmesi için hemşirenin de içinde bulunduğu multidisipliner bir yaklaşım gereklidir. Ayrıca uzun süreli bir beslenme söz konusu ise hasta ve yakınlarının da bu kararda rol almasını sağlanır. Besinler aşağıda belirtildiği gibi bolüs, aralıklı, gece boyunca ve sürekli infüzyon şeklinde verilebilir: Bolüs infüzyon; belirlenen miktarın belirli bir zaman içinde (3 - 4 saat arayla) > 50 ml enjektör kullanılarak dakikada 30 ml’ yi geçmeyecek şekilde yavaşça verilmesidir. Bu yöntem genellikle hasta huzursuz olduğu veya devamlı olarak beslenme pompasına bağlı kalmak istemediğinde, nazogastrik ve gastrostomi yoluyla beslenme için uygundur. Aralıklı infüzyon; besinin 24 saatlik süre boyunca 3 saat beslenme sonrası 2 saat dinlenme gibi dinlenme - beslenme şeklinde aralıklarla verilmesi uygulamasıdır. Her beslenmeden önce rezidüel volüm kontrol edilmelidir. Bu yöntem hastanın daha hareketli olmasına izin verir. Gece boyunca infüzyon; hastayı gündüz saatlerinde daha özgür hale getirmek için besinin gece saatlerinde verilmesi uygulamasıdır. Ancak, hastanın uyuyor olması, oturur pozisyonun rahatsızlık vermesi nedeniyle uygulanması önerilmemekte; buna karşın oral alımın desteklenmesi gereken durumlarda yararlı bir teknik olabileceği düşünülmektedir. Devamlı infüzyon; beslenme solüsyonunun ara vermeden 50 -125 ml / saat hızında 20 saate varan sürelerle verilebildiği uygulamadır. Sürekli infüzyona saatte 20 ml hızda beslenme solüsyonu verilerek başlanmalıdır. Bu yöntem kullanıldığında, infüzyon hızı artırılmadan önce, rezidüel volüm 4 - 12 saat aralarla kontrol edilmelidir. Rezidüel volüm 150 - 250 ml’ yi aşmadığında infüzyon hızı artırılmalıdır. Pompa kullanımı ideal olsa da, kaynaklar kısıtlı olduğunda daha az güvenilir, eski teknik olan beslenme torbası (Şekil 6.6) ile yerçekimine bağlı damla - beslenme yöntemi ile de devamlı infüzyon uygulanabilmektedir. A5. Enteral Beslenme Komplikasyonları Enteral beslenme hastanın asıl tedavisine yardımcı olma ve iyileşme sürecine katkıda bulunma gibi yararlarının yanında, uygulamada gereken dikkat gösterilmediğinde, bazı riskleri ve komplikasyonları da olan bir destek tedavisidir. Çoğunlukla komplikasyonlar, yetersiz ürün ve / veya verilme yeri ve hızına ilave olarak altta yatan hastalık veya tıbbi tedavinin dolaylı sonuçlarından kaynaklanır. Bu komplikasyonlar; gastrointestinal, mekanik ve metabolik olarak sınıflandırılabilir. a) Gastrointestinal Komplikasyonlar Diyare Bulantı- kusma Konstipasyon b) Mekanik Komlikasyonlar Aspirasyon Hastalarda aspirasyon varlığını tanılamak için glikoz veya boya yöntemi kullanılabilmektedir. Glikoz yönteminde, normal trakeal sekresyonlar minimal düzeyde glikoz içerir. Böylece glikozdan zengin enteral formüller havayolundan aspire edildiğinde, trakeal sekresyondaki glikoz düzeyi yükselir. Boya yönteminde ise, beslenme ürünlerine renkli besinler eklenir. Birey tüpten verilen besini aspire ettiğinde, enteral besine eklenen besinin rengi, trakeal sekresyonların maviye dönüşmesine neden olur. Temelde, enteral tüpü pilorun distaline yerleştirmek ve hastayı yarı oturur pozisyona getirmek aspirasyon riskini önleyici uygulamalar arasındadır. Tüpün Yerleştirilmesi İle İlişkili Komplikasyonlar Tüp Tıkanması c) Metabolik Komplikasyonlar Tablo 6.4. Metabolik komplikasyonlar Tip Neden Çözüm Aşırı hidrasyon Hiponatremi Ürün değiştirilir Hastanın sıvıları kısıtlanır Hipernatremi Yetersiz sıvı alımı Serbest su alımı arttırılır Dehidratasyon Diyare Diyarenin nedenleri araştırılır Yetersiz sıvı alımı Serbest su alımı attırılır Fazla enerji alımı Enerji alımı değerlendirilir Yetersiz insülin İnsülin dozu ayarlanır Refeeding sendromu Potasyum eksikliği ayarlanır Diyare Diyare nedenleri araştırılır Fazla potasyum alımı Ürün değiştirilir Hiperglisemi Hipokalemi Hiperkalemi Renal yetmezlik Hipofosfatemi Refeeding sendromu Fosfat alımı arttırılır Enerji yükü azaltılır Hiperfosfatemi Renal yetmezlik Ürün değiştirilir Kaynak: Sobotka L. (ed). (2004). Klinik Nürisyonda Temel Kavramlar. (Çev ed. G. Korfalı). 3.baskı, İstanbul: Logos Yayıncılık, s.227. A6. Enteral Beslenen Hastalarda Hemşirelik Bakımı Başarılı bir enteral beslenme desteği için ekip yaklaşımı çok önemlidir. Hemşire de ekibin bir üyesi olarak önemli sorumluluk yüklenir. Bu sorumluluklar kapsamında aşağıdaki uygulamalar geçekleştirilmelidir. Hastanın genel durumu, laboratuvar sonuçları ve tedavi protokolü incelenmelidir. Hastanın yaşam bulguları, bilinç durumu, beslenme durumuna ilişkin göstergeler değerlendirilmelidir. Ekzojen kontaminasyona neden olabilecek önlemler alınmalıdır. Hastanın bilinci açık ise enteral tüpün yerleştirilme nedeni, uygulama ve beslenme işlemi hakkında bilgi verilmelidir. Tüpün yeri oskültasyon yönteminden ziyade mide ve intestinal içeriğinin pH’sı değerlendirilerek ya da radyolojik olarak tüpün yerinin görüntülenmesi ile kontrol edilmelidir. Bilinci kapalı hastalarda beslenme öncesi hastaya 30 - 45 derece yarı oturur pozisyon verilmelidir. Enteral beslenme ürününün kapağı alkolle silindikten sonra açılmalıdır. Beslenmeye geçmeden önce enteral beslenme pompasının bataryasının dolu olup olmadığı ve pompanın çalışıp çalışmadığını kontrol etmelidir. Beslenmeye başlanılan ilk saatlerde 4 saatte bir, daha sonra 8 saatte bir, tam doz uygulamasına geçildiğinde ve tolerans olduğunda günlük gastrik rezidüel volüm kontrol edilmelidir. Gastrik rezidüel volüm 200 ml oluncaya kadar beslenmeye ara verilmemesine özen gösterilmelidir. Günlük diyare, konstipasyon, abdominal distansiyon, kusma varlığı dikkatle izlenmelidir. Uzun süreli beslenmede eser element ve vitamin seviyesi ölçülmeli, plazma protein düzeyi, üriner nitrojen, antropometrik ölçümler yapılmalıdır. Hastaların kilo ve potasyum, fosfat, glikoz, kan üre ve kreatinin, idrarda keton olmak üzere biyokimyasal ve hematolojik parametreleri günlük takip edilmelidir Karaciğer fonksiyon testleri, eser elementler haftada bir izlenmelidir. Hastada sıvı volüm fazlalığı ya da eksikliğini belirlemek amacıyla en az her 8 saatte bir aldığı - çıkardığı miktarı takip edilmelidir. Bağlantılar en az sayıda tutulmalıdır. Araç - gereçler sadece bir hastaya kullanılmalıdır, Yatak başı tüm setler ve beslenme torbası 24 saatte bir değiştirilmelidir. Rezervuarlar 24 saat kullanılmalı, bu süre sonunda yeniden kullanmadan önce temizlenmeli ve steril edilmelidir. Besinler önerilen süreden daha uzun asılı kalmamalıdır. 4 saatte bir beslenme ürünleri yeniden hazırlanmalıdır. Açılmış olan ve daha sonra kullanılacak beslenme ürünü buzdolabında saklanmalıdır. Verilecek besinler oda ısısında olmalı ve yavaş verilmelidir. Beslenme tüpleri nozokomiyal enfeksiyonları önlemek üzere steril ya da filtre edilmiş en az 30 ml ılık su ile düzenli olarak yıkanmalıdır. Tüple beslenme uygulanmadığında, havanın mideye girmesini önlemek amacıyla, beslenme tüpü klemplenmelidir. Enteral tüp aracılığı ile ilaç uygulaması öncesinde ve sonrasında en az 30 dk beslenmeye ara verilmelidir. Bu süre Fenitoin (Phenytoin),Ciprpfloxasin, Levofloxacin, Ofloxacingibi florokinolon antibiyotiklerde ise 2 saat olmalıdır. Enteral yolla ilaç uygulanacaksa tablet formda ilaç kullanılmamalı, varsa hekim istemine göre sıvı formu tercih edilmelidir. Sıvı formu bulunmayan tablet ilaçlar, 30 ml yukarıda belirtilen özellikte su ile seyreltilerek hastaya verilmelidir. İlaçlar beslenme torbasının içine konularak asla hastaya verilmemelidir. Tüpün tıkanmasını önlemek üzere enteral enjektörler aracılığı ile hastaya uygulanmalıdır. Enteral beslenen hastalarda düzenli olarak ağız bakımı verilmelidir. Hastada bulantı - kusma varsa hekim istemine göre antiemetikler verilmelidir. Israrlı konstipasyon varlığında hekim istemine göre gaita yumuşatıcılar veya bağırsak stimulanları kullanılmalıdır. Tüpün tıkanması durumunda öncelikle ılık su ile yıkama yapılmalı, yetersiz olduğunda pankreatik enzimler ile sodyum bikarbonat kullanılmalıdır. Stoma çevresi kızarıklık, ısı artışı, renk değişikliği ve cilt bütünlüğü açısından düzenli olarak gözlemlenmelidir. Stoma etrafındaki cilt bütünlüğünün bozulması; beslenme tüpünün basıncı, gastrik içeriğin sızması ve beslenme tüpü etrafındaki sekresyonlar nedeniyle meydana gelir. Uygulama sonrası eller yıkanmalıdır. Beslenme uygulamasına ilişkin bilgiler kayıt edilmelidir. B. PARENTERAL BESLENME Yoğun bakımda hastalar için ilk tercih edilen, enteral yolla beslenmedir. Ancak besin maddeleri oral / enteral yol ile alınamadığında, emilimden emin olunmadığında veya enteral yol ile yeterince kalori alınamadığında, parenteral beslenmeye geçilmelidir. Parenteral beslenme, beslenme ürünlerinin intravenöz yolla hastaya verilmesidir. Bu yöntem yoğun bakım hastalarında tek başına veya enteral beslenmeye ek olarak uygulanabilmektedir. B1. Parenteral Beslenme Yolları Parenteral beslenme solüsyonları genellikle hiperozmolar özelliktedir. Bu nedenle ven dokusunun sklerozunu önlemek için geniş çaplı venlerin içine verilmesi gerekir. Ozmolaritesi < 850 mOsm / L ve pH’ sı 5.2 olan beslenme sıvıları periferik ven yoluyla, daha yüksek osmolariteye sahip beslenme ürünleri santral ven aracılığıyla uygulanmalıdır. Periferik Parenteral Beslenme Beslenme desteği 7 - 10 gün sürecek beslenme durumu iyi olan hastalarda kısa süreli uygulanan ve öncelikli tercih edilmesi gereken yöntemdir. Daha önce santral venöz kateterizasyonu uygulanıp tekrarlayan kateter sepsisi veya bakteriyemi durumlarında, enteral beslenemeyen, santral yola ulaşılamayan ve yüksek kalori alması gerekmeyen hastalarda da periferik parenteral beslenme uygulanabilmektedir. Damar yoluna daha kolay ve güvenli şekilde ulaşılması, deneyimli sağlık personeli gerektirmemesi, santral ven kateterinin yerleştirilmesindeki teknik sorunların varlığı nedeniyle enfeksiyöz komplikasyonlardan kaçınılması gibi üstünlüklerinin olması nedeniyle periferik parenteral beslenme, klinikte daha çok tercih edilir duruma gelmiştir. Santral Parenteral Beslenme Parenteral beslenme için çoğunlukla santral venöz yol tercih edilmektedir. Bu yol, subklaviyan ya da juguler ven aracılığı ile vena kava superior ve sağ atriuma giriş olanağı sağlar. Ozmolaritesi > 850 mOsm / L ve beslenme tedavisi 7 - 10 günden daha uzun olacak hastalarda santral ven yol tercih edilmektedir. Santral yerleştirilmiş kateterin ucu ideal olarak vena kava süperiorun 1/3 alt kısmında, atrio - kaval bileşkede veya sağ atriumun üst kısmında olmalıdır. Santral kateterler türüne göre hastada haftalar, aylar hatta yıllarca kalabilme kolaylığı sağlar. Komplikasyonların yüksek olması nedeniyle bazilik veya sefalik venlerin kullanılması önerilmemektedir. B2. Parenteral Beslenme Ürünleri Parenteral beslenen hastalarda hazır ürün seçimi ya da ünitede hazırlanacak ürün kompozisyonun belirlenmesi; hastanın metabolik durumuna, hastalığın metabolizma üzerindeki etkisine, hastanın besin ve enerji gereksinimine ve tedavi hedeflerine bağlıdır. Parenteral beslenme ürünü; enerji kaynağı olarak glikoz, aminoasit, yağ, vitaminler, majör elektrolitler, eser elementler ve su olmak üzere 7 temel öğeden oluşmaktadır. Günümüzde parenteral beslenme tedavisinde All in one (AIO) olarak adlandırılan dekstroz, aminoasit ve lipit karşımı, yanısıra su, elektrolitler, vitaminler, eser elementler tek dozda kullanılmaktadır. AIO şeklinde infüzyonu yapılan solüsyonlara klinikte ticari adları ile Kabiven, Clinomel, OliClinomel, Nutriflex Lipid peri, Nutriflex Lipid plus örnek olarak verilebilir. B3. Parenteral Beslenmenin Uygulanması Glikoz intoleransı olmayan hastalarda total parenteral beslenmeye 40 – 50 ml / saat hızında başlanmalı, 6 saatte bir hız artırımı yapılarak hedeflenen hıza ulaşılmalıdır. Glikoz intoleransı olan hastalarda kan şekerine göre insulin uygulanmalıdır. Total parenteral beslenme sonlandırılırken de 4 - 6 saat süreyle infüzyon 40 – 50 ml / saat hızında uygulandıktan sonar kesilmeli, aniden sonlandırmadan uzak durulmalıdır. B4. Parenteral Beslenme Komplikasyonları Parenteral beslenme uygulaması sırasında oluşabilecek komplikasyonlar; mekanik, septik ve metabolik olmak üzere 3 başlık altında incelenebilir. a) Mekanik Komplikasyonlar b) Septik Komplikasyonlar c) Metabolik Komplikasyonlar B5. Parenteral Beslenen Hastalarda Hemşirelik Bakımı Parenteral beslenme, hasta üzerinde önemli fizyolojik ve psikolojik etkisi olabilen uygulamalardandır. Güvenli ve etkili bir parenteral beslenme için dikkatli ve düzenli bir izlem, parenteral beslenmenin uygulanması ve komplikasyonların azaltılması için de multidisipliner bir ekip yaklaşımı gerekir. Hemşire intravenöz sistemi sürdürmek ve en iyi şekilde çalışmasını sağlamak için doğru karar verebilme ve hastada gelişen komplikasyonların belirtilerini önceden tahmin edebilme yeteneğine sahip olmalıdır. Parenteral beslenen hastalarda dikkat edilecek noktalar aşağıdaki gibidir: Santral ven kateteri yerleştirilirken hekime yardımcı olunmalı, uygulama sırasında asepsiye ve pozisyona dikkat edilmeli, kullanılacak araç - gereçler hazır bulundurulmalıdır. Tek lümenli kateterler sadece TPN için kullanılmalı, aynı kateter başka bir kan alma ya da verme, antibiyotik ve kemoterapi gibi başka tedaviler için kullanılmamalıdır. Uygulama sırasında parenteral beslenme setlerinin bütünlüğü bozulmamalıdır. Bağlantılar açıldığında beslenme torbası atılmalıdır. Parenteral beslenme solüsyonunda renk, koku, vb. değişiklik gözlendiğinde infüzyon sonlandırılmalıdır. Parenteral beslenme solüsyonları 24 saat süreyle sürekli verilmelidir. Her beslenme solüsyonu için infüzyon süresi 24 saatten fazla olmamalıdır. Parenteral beslenen hastalar yan etkiler, komplikasyonlar ve alerjik reaksiyonlar yönünden izlenmelidir. Parenteral beslenme sırasında infüzyon hızı, verilen sıvı miktarı saatlik kayıt edilmelidir. Parenteral beslenme kateterlerinin bağlantı yerleri ve setler kıvrılma ve sızıntı yönünden saatlik izlenmelidir. Parenteral beslenme infüzyon setleri aseptik teknik kullanılarak 24 saatte bir değiştirilmelidir. Kontaminasyondan şüphe edildiğinde ise hemen değiştirilmelidir. Santral kataterler rutin olarak değiştirilmemelidir. Sıvı dengesini değerlendirmek için günlük kilo ve sıvı dengesi (aldığı - çıkardığı kaydı) izlenmelidir. Herhangi bir elektrolit, vitamin ve eser element fazlalığı ya da azlığına ait belirti ve bulgular izlenmelidir. Beslenmede sırasında glikoz toleransının değerlendirilmesi ve uygulanan insülin dozunun ayarlanabilmesi için kan şekerini izlenmeli, değişiklikler hekime bildirilmelidir. Kreatinin, üre, elektrolit (özellikle K, P, Ca ve Mg) düzeylerini günlük ya da haftalık değerlendirilmelidir. Total parenteral beslenmeye bağlı hepatobiliyer komplikasyonların erken bulgularının saptanabilmesi için karaciğer fonksiyon testleri ve INR izlenmelidir. Mümkünse folat ve B12 vitamini ve tüm eser element taraması yapılmalı, çinko ve selenyum seviyeleri kontrol edilmelidir. Her hafta serum lipid düzeyi takip edilmelidir. Parenteral beslenen hastalarda gaita sıklığı, tipi ve miktarı kaydedilmelidir. Hasta parenteral beslenme nedeniyle oral alamıyorsa düzenli ağız bakımı yapılmalıdır. Kan basıncı, nabız ve vücut ısısı dört saatte bir kontrol edilmelidir. Kateter bakımında, steril teknikle rezervuarın çevresindeki cilt betadinle iki kez temizlenmeli ve kuruduktan sonra % 70’ lik alkolle silinmelidir. Port iğnesi yerleştirilirken bir elle port tutularak sabitleştirilip özel iğne ile portun ortasından dik olarak girilmelidir. İğnenin çevresine steril gaz bez konularak flasterle port üzerindeki cilde tespit edilmelidir. Her uygulamadan sonra rezervuar ve kateteri yıkamak için serum fizyolojik kullanılmalıdır. Eksternal kateter bakımında da kapak bölgesi betadinle iki kez temizlenerek kuruduktan sonra %70 alkolle silinmelidir. Her tedaviden sonra kateter serum fizyolojik ile yıkanmalıdır. Kateterin çıkış yeri kızarıklık, ödem, akıntı yönünden gözlenmeli ve steril gaz bez ile örtülerek flasterle sabitlenmelidir. Kateterin çıkış yerine konan steril gazlı bezlerin haftada en az üç kez steril teknikle değiştirilmelidir. İnfüzyonlar arası süre 3 - 5 saat ise veya kateterin basınca duyarlı valfi varsa, kateter protokole uygun kapatılmalıdır. Daha uzun süreli aralar verildiğinde ya da santral kateter kullanılmadığında, içinde trombüs oluşumunu önlemek için 1 cc’ de 100 U heparin içeren heparinli serum fizyolojik solüsyon verilmelidir. İnfüzyona tekrar başlarken kateter içindeki heparin geri çekilerek kateter içine serum fizyolojik enjekte edilmelidir. Enfeksiyonu önlemek için tüm sıvı setleri ve şişeler her gün değiştirilmelidir. İntravenöz setle kateterin bağlantı yeri betadinle silinir ve steril gazlı bezle kapatılmalıdır. Parenteral beslenme yapılan kateterde enfeksiyon düşünülüyorsa kültür alınmalıdır. Parenteral beslenme başka işlemler (hastanın banyosu, işleme götürülmesi vb) için yarıda kesilmemelidir. Hastaya intravenöz sıvılar ve ilaçlar verilmeye devam edilecekse, santral kateter çıkarılmadan önce intravenöz sıvı ya da ilaçların periferik bir yoldan devamı sağlanmalıdır. Santral ve periferik kateterlere ilişkin enfeksiyonları önlemek üzere alınacak önlemler konusunda ayrıntılı bilgi için Bölüm 5’e bakınız IV. SONUÇ Yoğun bakım hastalarında beslenme bozukluğu sık görülen ve mortalite - morbidite üzerinde olumsuz sonuçlara neden olabilecek bir durumdur. Bu nedenle yoğun bakıma kabul edilen hastalar, beslenme bozukluğu riski açısından uygun yöntemlerle değerlendirilmeli, beslenme gereksinimleri belirlenmeli ve ilk 24 saatten itibaren uygun beslenme desteği verilmelidir. Hastanın beslenmesinde her zaman ilk tercih enteral beslenme olmalıdır. Fakat enteral beslenme sağlanamayacak hastalarda parenteral yol tercih edilmelidir. V. KAYNAKLAR 1. Anthony PS. (2008). Nutrition screening tools for hospitalized patients. Nutr Clin Pract, 23: 373-82. 2. Aydoğan ZG. (2008). Kritik hastalarda enteral ve combine enteral-parenteral nütrisyon tedavisi. Uzmanlık Tezi, SB. Göztepe Eğitim Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği, İstanbul. 3. Bacakoğlu F. (2008). Yoğun bakım hastalarında beslenme. Solunum, 10: 54- 61. 4. Btaiche IF, Chan LN, Pleva M, Kraft MD. (2010). Critical illness, gastrointestinal complications, and medication therapy during enteral feeding in critically ill adult patients. Nutr Clin Pract, 25: 32-49. 5. Büyükçoban S. (2008). Enteral beslenme uygulanan yoğun bakım hastalarında iki farklı gastrik rezidüel volüm izlem protokolünün karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, İzmir. 6. Demirel U Aygün C. (2012). Yatan hastanın beslenme durumunun önemi ve kalori ihtiyacının belirlenmesi. Fırat Tıp Dergisi, 17(2): 63-70. 7. Demirel U, Bahçecioğlu İH. (2010). Enteral ve parenteral beslenmeye klinik yaklaşım. Güncel Gastroenteroloji, 14(3): 154. 8. Dervişoğlu A, Malazgirt Z. (2008). Yoğun bakımda beslenme ile ilişkili komplikasyonlar. In:H. Şahinoğlu (ed). Yoğun Bakım Komplikasyonları, İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi, s.133-150. 9. Dikmen Y. (2004). Yoğun bakım koşullarında beslenme. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. Sağlıkta ve Hastalıkta Beslenme Sempozyumu Dizisi No:41, 103-111. 10. Griffiths RD, Bongers T. (2005). Nutrition support for patients in the intensive care unit. Postgrad Med J, 81: 629–636. 11. Gündoğdu H. (2003). Yoğun bakım ünitesinde yeni beslenme ürünleri. Yoğun Bakım Dergisi, 3(4): 215-224. 12. Gündoğdu H. (2008). Yoğun bakım hastasında nütrisyon destek tedavisinin bakım ilkeleri. Yoğun Bakım Dergisi, 8(1): 5-21. 13. Gura KM. (2009). Is there still a role for peripheral parenteral nutrition? Nutr Clin Pract, 24: 709-17. 14. Gürkan A, Gülseven B. (2013). Enteral beslenme: bakımda güncel yaklaşımlar. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 16(2):116-122. 15. Gürsoy N, Kaymak Ç, Özcan A, Özcan T, Çavuşoğlu T, Kotanoğlu M, Başar H. (2012). Parenteral beslenen yoğun bakım hastalarında soya yağı, zeytinyağı ve MctLct bazlı nuritsyon solüsyonlarının etkilerinin karşılaştırılması. Journal of the Turkish Society of Intensive Care, 10: 52-8. 16. Hiesmayr M. (2012). Nutrition risk assessment in the ICU. Curr Opin Clin Nutr Metab Care, 15: 174–180. 17. Huynh D, Chapman MJ, Nguyen NQ. (2013). Nutrition support in the critically ill. Curr Opin Gastroenterol, 29: 208–215. 18. Kartal Ö, İnal V, Yamanel L, Cömert B. (2004). Yoğun bakım hastalarında beslenme. Türkiye Tıp Dergisi, 11(1): 25-33. 19. Kaya N. (2011). Beslenme. In T.A. Aştı & A. Karadağ (Ed.), Klinik Uygulama Becerileri ve Yöntemleri, 1013-1066. Adana: Nobel Kitabevi. 20. Kondrup J, Allison SP, Elia M, et. al. (2003). Educational and clinical practice committee, European Society of Parenteral and Enteral Nutrition (ES- PEN). ESPEN guidelines for nutrition screening 2002. Clin Nutr, 22: 415-21. 21. Korfalı G. (2008). Yoğun bakımda diyare-konstipasyon. Türk Yoğun Bakım Derneği Dergisi, 6 (2): 51-55. 22. Leblebicioğlu H. (2000). Katetere bağlı infeksiyonlardan korunma. ANKEM Dergisi, 14 (4): 468-472. 23. Montalvo-Jave EE, Zarraga JL, Sarr MG. (2007). Specific topics and complications of parenteral nutrition. Langenbecks Arch Surg, 392: 119-126. 24. Montejo JC, Minambres E, Bordeje L, Mesejo A, Acosta J, Heras A, Ferre M, Fernandez-Ortega F, Vaquerizo CI, Manzanedo R. (2010). Gastric residual volume during enteral nutrition in ICU patients: the REGANE study. Intensive Care Med,36:1386-93. 25. Moral AR, Uyar M. (2006). Yoğun bakımda nutrisyon desteği. Yoğun Bakım Derneği Dergisi, 4 (1): 6-12. 26. Oğuz M. (2001). Erken enteral beslenme. ANKEM Derg, 15(3): 560-53. 27. Özyurt Y, Erkal KH, Yıldırım M, Arıkan Z. (2000). Total enteral beslenme. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıp Dergisi, 10 (3): 950-954. 28. Şentürk E. (2011). Yoğun bakımda total parenteral beslenme. Klinik Gelişim, 24: 5052. 29. Sepit D, Türkmen E, Sevinç S. (2002). Enteral beslenme. Yoğun Bakım Hemşireliği Dergisi, 6(1): 23-32. 30. Singer P, Berger MM, Berghe GV, Biolo G, Calder P, Forbes A, Griffiths R, Kreyman G, Leverve X, Pichard C. (2009). ESPEN guidelines on parenteral nutrition: intensive care. Clinical Nutrition, 28: 387–400. 31. Smeltzer SC, Bare BG, Hinkle JL, Chevver KH. (2008). Digestive and Gastrointestinal Function. Textbook of Medical-Surgical Nursing. Eleventh Edition, Lİppincott Williams& Wilkins. 32. Sobotka L. (ed). (2004). Klinik Nürisyonda Temel Kavramlar. (Çev ed. G. Korfalı). 3.baskı, İstanbul: Logos Yayıncılık, s.227. 33. Stapleton RD, Jones N, Heyland DK. (2007). Feeding critically ill patients: what is the optimal amount energy?.Crit Care Med, 35(9): 535-540. 34. Terzi B, Kaya N. (2011). Yoğun bakım hastasında hemşirelik bakımı. Yoğun Bakım Dergisi, 1: 21-5. 35. Topeli A. (2001). Yoğun bakım ünitesinde beslenme. Yoğun Bakım Dergisi, 1(1): 1120. 36. Türkmen A. (2011). Parenteral ürünler. Klinik Gelişim, 24: 10-14. 37. Weijs P, Wischmeyer PE. (2013). Optimizing energy and protein balance in the ICU. Curr Opin Clin Nutr Metab Care, 16: 194–201. 38. Wierdsma N, Peters J, Weijs P, Keur M, Girbers A, Bodegraven A, Beishuizen A. (2011). Malabsorption and nutrional balance in the ICU: fecal weight as a biomarker: a prospective observational pilot study. Critical Care, 15: 2-9. 39. Williams TA, Leslie GD. (2004). A review of the nursing care of enteral feeding tubes in critically ill adults: part 1. Intensive and Ciritical Care Nursing, 20: 330-343. 40. http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-10553/total-parenteral-nutrisyon-icin-guvenliuygulamalar-reh-.html. (2010).Total parenteral nutrisyon için güvenli uygulamalar rehberi.Erişim tarihi: 20.07.2013