ROMANTĠK ĠLĠġKĠLERDE ALDATMA: BAĞLANMA BOYUTLARI, KĠġĠLĠK ÖZELLĠKLERĠ VE ĠLĠġKĠ BAĞLANIMI SEREN MÜEZZĠNOĞLU DANIġMAN: PROF DR FERĠDE BACANLI DOKTORA TEZĠ REHBERLĠK VE PSĠKOLOJĠK DANIġMANLIK BĠLĠM DALI GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ HAZĠRAN, 2014 TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 6 (altı) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir. YAZARIN Adı : Seren Soyadı : Müezzinoğlu Bölümü : Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Ġmza : Teslim tarihi : TEZĠN Türkçe Adı : Romantik ĠliĢkilerde Aldatma: Bağlanma Boyutları, KiĢilik Özellikleri ve ĠliĢki Bağlanımı Ġngilizce Adı: Infidelity in Romantic Relationships: Attachment Dimensions, Personality Traits and Relationship Commitment ii ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim. Seren Müezzinoğlu ……………… iii Jüri onay sayfası Seren Müezzinoğlu tarafından hazırlanan “Romantik ĠliĢkilerde Aldatma: Bağlanma Boyutları, KiĢilik Özellikleri ve ĠliĢki Bağlanımı” adlı tez çalıĢması aĢağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Gazi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Bilim Dalı’nda Doktora Tezi olarak kabul edilmiĢtir. DanıĢman: Prof Dr Feride Bacanlı Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………………… BaĢkan: Prof Dr Selim Hovardaoğlu Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı, Ankara Üniversitesi ………………… Üye: Prof Dr Galip Yüksel Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ……………… Üye: Prof Dr Mehmet Güven Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ..……………… Üye: Doç Dr Ayda BüyükĢahin Psikoloji (Sosyal Psikoloji) Anabilim Dalı, Ankara Üniversitesi ……………… Tez Savunma Tarihi: 03/06/2014 Bu tezin Rehberlik ve Psikolojik DanıĢmanlık Bilim Dalı’nda Doktora Tezi olması için Ģartları yerine getirdiğini onaylıyorum. Prof Dr Servet Karabağ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü …………………… iv “Mesele neye inandığımız değil, hiç inanıp inanmadığımızdır. Mesele kime sadık olduğumuz değil, sadık olup olmadığımızdır. İnsan sadakati her zaman üstüne alınmamalı.” TekeĢlilik: Sadakat ve Ġhanet Üzerine Aforizmalar (Adam Phillips) v TEġEKKÜR Tez çalıĢmamı yürüttüğüm zorlu süreçte bilgisini, emeğini, zamanını esirgemeyen ve titizliğiyle bana örnek olan değerli hocam, tez danıĢmanım Prof Dr Feride Bacanlı’ya çok teĢekkür ederim. Tez izleme komitesinde yer alan, önemli noktalarda bana yol gösteren, değerli görüĢleriyle yön veren sayın hocam Prof Dr Selim Hovardaoğlu’na ve değerli görüĢleriyle tezime katkılar sağlayan sayın hocam Prof Dr Galip Yüksel’e çok teĢekkür ederim. Tez jürimde bulunan ve tezimi titizlikle değerlendirerek, tezime değerli katkılar sunan sayın hocalarım Prof Dr Mehmet Güven ve Doç Dr Ayda BüyükĢahin’e teĢekkür ederim. Herkesin unuttuğu zamanlarda tezimin nasıl gittiğini soran canım anneme, lisansüstü tüm çalıĢmalarda beni her zaman güdüleyen canım babama, övgüleriyle beni cesaretlendiren değerli kardeĢlerime ve sabrı, sakinliği ile bana destek olan, sıkıntılı zamanlarda beni keyiflendirmeyi baĢaran sevgili eĢime teĢekkür ederim. Ayrıca sıkıntı ve sevinçlerimi paylaĢan yakın arkadaĢlarıma teĢekkürler. Veri toplama sürecinde derslerinde bana zaman ayıran Ankara, Gazi, Hacettepe ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyesi ve görevlilerine; ayrıca katılımcıları oluĢturan üniversite öğrencilerine ilgileri ve destekleri için teĢekkürler. vi ROMANTĠK ĠLĠġKĠLERDE ALDATMA: BAĞLANMA BOYUTLARI, KĠġĠLĠK ÖZELLĠKLERĠ VE ĠLĠġKĠ BAĞLANIMI (Doktora Tezi) Seren Müezzinoğlu GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ Haziran, 2014 ÖZ Bu araĢtırmanın iki temel amacı vardır. Birincisi romantik iliĢkilerde iliĢki bağlanımının, iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliğini değerlendirme arasındaki iliĢkilerden oluĢtuğunu açıklayan Yatırım Modelinin, Türk üniversite öğrencileri için geçerli olup olmadığını araĢtırmaktır. Ġkincisi romantik iliĢkilerde aldatmanın, kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları ve iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkilerden oluĢan bir modelin açıkladığı yapı olup olmadığını araĢtırmaktır. AraĢtırmanın katılımcılarını Ankara’daki Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde çeĢitli bölümlerde okuyan, yaĢları 19-39 arasında değiĢen ( = 22,4 ve SS=2,4) 425’i kadın, 269’u erkek olmak üzere toplam 694 üniversite öğrencisi oluĢturmuĢtur. Verilerin toplanmasında Aldatma Ölçeği, ĠliĢki Ġstikrarı Ölçeği, Sıfatlara Dayalı KiĢilik Testi ve Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri II kullanılmıĢtır. Veriler SPSS ve Lisrel istatistik programları aracılığıyla analiz edilmiĢtir. AraĢtırma hipotezlerini test etmek için Pearson Çarpımı Momentler Korelasyonu, örtük ve gözlenen değiĢkenlerle yol analizi kullanılmıĢtır. AraĢtırmanın ilk sonuçlarına göre Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri üzerinde geçerli olduğu belirlenmiĢtir. AraĢtırmanın diğer sonuçları beĢ faktör kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları (kaygı ve kaçınma) ve iliĢki bağlanımının doğrudan ve dolaylı olarak romantik iliĢkilerde aldatma ile iliĢkili olduğunu ve sınanan modelin bir bütün olarak aldatma ile iliĢkili olduğunu ortaya koymuĢtur. GeliĢtirilen bu aldatma modeline göre bağlanma boyutlarından kaygı aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Bağlanma boyutlarından kaçınma, aldatma ile iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden deneyime açıklık aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. YumuĢak baĢlılık, aldatma ile doğrudan iliĢkilidir. Sorumluluk, aldatma ile vii iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. DıĢadönüklük ve nörotizm ise aldatma ile iliĢkili değildir. Sonuçlar literatür ve kuramlar açısından tartıĢılmıĢ, gelecekte yapılacak araĢtırmalara ve Psikolojik DanıĢma ve Rehberlik alanına yönelik önerilerde bulunulmuĢtur. Anahtar Kelimeler : Romantik iliĢkilerde aldatma, bağlanma boyutları, beĢ faktör kiĢilik özellikleri, Yatırım Modeli, iliĢki bağlanımı, üniversite öğrencileri. Sayfa Adedi : 121 DanıĢman : Prof Dr Feride Bacanlı viii INFIDELITY IN ROMANTIC RELATIONSHIPS: ATTACHMENT DIMENSIONS, PERSONALITY TRAITS AND RELATIONSHIP COMMITMENT (Doctoral Dissertation) Seren Müezzinoğlu GAZĠ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES JUNE, 2014 ABSTRACT This study has two main purposes. The first one is to explore whether Investment Model, which explains that relationship commitment in romantic relationships consist of relationship satisfaction, relationship investment and quality of alternatives, is valid for Turkish University students. The second aim is to investigate whether infidelity in romantic relationships is a structure explained by a model that consists of the relations among personality traits, attachment dimensions and relationship commitment. Participants consist of 425 females and 269 males, totally, 694 university students whose age ranges from 19 to 39 ( = 22,4 ve SS=2,4) and who study at different departments at Ankara University, Gazi University, Hacettepe University and Middle East Technical University. In order to collect data, Infidelity Scale, Relationship Stability Scale, Adjective Based Personality Scale and the Experiences in Close Relationships Scale II were used. Data were analyzed using SPSS and Lisrel Statistics Program. Pearson Product-Moment Correlation Coefficient and path analysis with latent variables and observed variables were used to test research hypothesis. According to the first results of the study, Investment Model is valid for Turkish university students. The other results of the study revealed that five-factor personality traits, attachment dimensions (anxiety and avoidance) and relationship commitment are directly or indirectly related to infidelity in romantic relationships and the tested model is related to infidelity as a whole. According to this infidelity model, anxiety, one of the dimensions of attachment, is directly related to infidelity and it is indirectly, through relationship commitment, related to infidelity. Avoidance, one of the attachment dimensions, is indirectly, through relationship commitment, related to infidelity. Openness to experience, one of the five-factor personality traits, is directly related to infidelity and it is indirectly related through relationship commitment. Agreeableness is ix directly related to infidelity. Conscientiousness is indirectly, through relationship commitment, related to infidelity. Extraversion and neuroticism are not related to infidelity. Results were discussed with regard to literature and theories; some suggestions were made regarding future research and Psychological Counselling and Guidance. Key Words : Infidelity in romantic relationships, attachment dimensions, five-factor personality traits, investment model, relationship commitment, university students. Page Number : 121 Supervisor : Prof Feride Bacanlı x ĠÇĠNDEKĠLER JÜRĠ ONAY SAYFASI……………………………………………………………..…iv TEġEKKÜR……………………………………………………………………………vi ÖZ…...............................................................................................................................vii ABSTRACT....................................................................................................................ix ĠÇĠNDEKĠLER…………………………………………………………...……………xi TABLOLAR LĠSTESĠ ................................................................................................xiv ġEKĠLLER LĠSTESĠ ..................................................................................................xv BÖLÜM I ………………………………………………………….…………………1 GĠRĠġ ……………..…………………………………………………………………...1 1.1. AraĢtırmanın Amacı ………………………………………………...........6 1.2. AraĢtırmanın Hipotezleri …………………………………………………7 1.3. AraĢtırmanın Önemi ………………………………………………...........8 1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları …………………………………………..…..10 1.5. Tanımlar ……………………………………………………………….…10 BÖLÜM II ………………………………………………...……………….………..11 KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE ĠLGĠLĠ LĠTERATÜR ………………...11 2.1. Aldatma Kavramına ĠliĢkin Tanımlar ……………………………..…...11 2.2. Toplumsal Sürecin Bir Parçası Olarak Aldatma …………………..…..12 2.3. Aldatmanın Nedenleri ……………………………………………….…..13 2.4. Aldatmanın YaĢanması ………………………………………………….14 2.5. Aldatmanın Etkileri ve Sonuçları ………………………………….……15 2.6. Profesyonel Yardım Sürecinde Aldatmanın Ele Alınması ……….……17 2.7. Aldatmanın Türleri ……………………………………………………....19 2.8. Aldatmanın Sıklığı………………………………………………………..21 2.9. Aldatmada Cinsiyet Farklılıkları ……………………….……………....22 2.10. Kuramlarda Aldatma Kavramı ………………………………………..23 xi 2.10.1. Psikanalitik Kuram ………………………………..….23 2.10.2. Evrim Kuramı …………………………………….......25 2.10.3. Rusbult’un Yatırım Modeli ………………………..…26 2.10.4. Kelley’nin Yakın ĠliĢkilerle Ġlgili GörüĢleri ……..…..31 2.11. Bağlanma ve Aldatma …………………………………………….........35 2.12. BeĢ Faktör KiĢilik Yapısı ve Aldatma ………………………………....42 2.13. Yatırım Modeli DeğiĢkenleri, Bağlanma Boyutları ve KiĢilik Özellikleri Arasındaki ĠliĢkiler ………..………………………...…..…….…46 2.14. Aldatmaya ĠliĢkin Türkiye’de Yapılan AraĢtırmalar ………….….…48 BÖLÜM III ………………………….…………………………………………...…51 YÖNTEM …………………………………………………………..…………….....51 3.1. AraĢtırmanın Modeli ……………………………………………….....…51 3.2. Katılımcılar…. ………………………………………………..……….….51 3.3. Veri Toplama Araçları ..............................................................................53 3.3.1. Aldatma Ölçeği ………………………………………....53 3.3.2. ĠliĢki Ġstikrarı Ölçeği …………………………….......…58 3.3.3. Sıfatlara Dayalı KiĢilik Testi ……………………....…..58 3.3.4. Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri II ……….……60 3.4. Verilerin Toplanması ………………………………………...……..……61 3.5. Verilerin Analizi ........…………………...……........................................62 BÖLÜM IV………………………………………………………………..…….…..63 BULGULAR …………………………………………………………………..……63 4.1. Yatırım Modelinin Türk Üniversite Öğrencileri Üzerinde Geçerliliğine Yönelik Yapısal EĢitlik Modeline ĠliĢkin Bulgular …..……...63 4.1.1. Modelin Belirlenmesi …………………….………...…..63 4.1.2. Model Tahmini ………………………..………….…….65 4.1.3. Doğrudan Etkiler ……………………………………....66 4.2. Aldatmanın Açıklanmasına Yönelik Yapısal EĢitlik Modeline ĠliĢkin Bulgular ……………………………………………………...………..67 4.2.1. Modelin Belirlenmesi ……………….………….……....67 4.2.2. Model Tahmini ………………………………...……….69 4.2.3. Doğrudan Etkiler …………………………………….....71 4.2.4. Dolaylı Etkiler …………………………………………..71 xii 4.2.5. Toplam Etkiler ………………………………………….72 BÖLÜM V……………………………………………………………………...……73 TARTIġMA VE YORUM …………………………………......……………..…73 5.1. Yatırım Modelinin Türk Üniversite Öğrencileri Üzerinde Geçerliliğinin Test Edilmesine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu ………………………………………………………………….…73 5.2. Romantik ĠliĢkilerde Aldatmayı Açıklayan Modelin Test Edilmesine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu …………………………..……..75 5.2.1. Bağlanma Boyutlarının Aldatma ile Doğrudan ve Dolaylı ĠliĢkilerinin TartıĢılması ve Yorumu….……………..……………….75 5.2.2. BeĢ Faktör KiĢilik Özelliklerinin Aldatma ile Doğrudan ve Dolaylı ĠliĢkilerinin TartıĢılması ve Yorumu………………………..81 BÖLÜM VI …………………………………………………….…………………...86 SONUÇ VE ÖNERĠLER ………………………………………………………..86 6.1. Sonuçlar ……………………………………………………………..……86 6.2. Öneriler …………………………………………………………….….….88 6.2.1. Psikolojik DanıĢmanlara Yönelik Öneriler …...................…...88 6.2.2. Gelecekte Yapılacak AraĢtırmalara Yönelik Öneriler …........88 KAYNAKÇA …………………………………………………………………...…......92 EKLER.........................................................................................................................105 xiii TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo 1. AraĢtırmaya Katılan Üniversite Öğrencilerinin Demografik Özellikleri …....52 Tablo 2. Aldatma Ölçeği’nin Uyarlama ÇalıĢmalarında Yer Alan Katılımcıların Demografik Özellikleri ……………………………………………………………...…54 Tablo 3. Uyarlanan Aldatma Ölçeği’nin Faktör Yapısı …………………………….…55 Tablo 4. Aldatma Ölçeği Puanlarının Cinsiyete Göre t-testi Sonuçları …………….....57 Tablo 5. Hipotez Model 1’de Yer Alan DeğiĢkenler Arası Korelasyon Katsayıları …..64 Tablo 6. Hipotez Model 1’in Uyum Katsayıları …………………………………….....65 Tablo 7. Hipotez Model 2’de Yer Alan DeğiĢkenler Arası Korelasyon Katsayıları …..67 Tablo 8. Nihai Modelin Uyum Katsayıları …………………………………………….70 xiv ġEKĠLLER LĠSTESĠ ġekil 1. Hipotez Model 1 (Yatırım Modeli) ………………………….…………………6 ġekil 2. Hipotez Model 2 (Aldatma Modeli) …………………………….………….….7 ġekil 3. Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeli ……………………………………..29 ġekil 4. Hipotez Model 1……………………………………………………………….64 ġekil 5. Hipotez Model 1’e ĠliĢkin StandartlaĢtırılmıĢ Katsayılar …………………….66 ġekil 6. Hipotez Model 2……………………………………………………………….68 ġekil 7. Nihai Model …………………………………………………………………...69 ġekil 8. Nihai Modele ĠliĢkin StandartlaĢtırılmıĢ Katsayılar …………………………70 xv BÖLÜM I GĠRĠġ Ġnsan çevresiyle etkileĢim kuran sosyal bir varlıktır. Bu etkileĢim sürecinde bireyin sosyal çevre üzerinde etkileri olduğu gibi sosyal çevrenin de birey üzerinde etkileri vardır. Çocuklukta aileden sonra okula baĢlama ile geniĢleyen, içine arkadaĢ ve diğer yetiĢkinleri de alan sosyal çevre ergenlikte gittikçe önem kazanır. Özellikle ergenlikten itibaren sosyal çevre içinde bazı kiĢilerle kurulan iliĢkiler diğerlerine göre daha yakın hale gelir ve daha özel anlamlar taĢır. Birey için özel anlamı nedeniyle “yakın iliĢkiler” konusu psikoloji, psikolojik danıĢma ve rehberlik ve benzeri bilim dallarında giderek artan sayıda araĢtırılmaktadır. Yakınlık, bir baĢkasıyla biliĢsel, duygusal ve uygun olduğunda fiziksel paylaĢım ve birlikteliktir. Erkek arkadaĢ-kız arkadaĢ, karı-koca, ebeveyn-çocuk, büyükanne ve büyükbaba – torun, aile, arkadaĢlar gibi tüm bu yakın iliĢkiler yaĢama anlam katar, kimlik duygusu kazandırır, iyi olmayı sağlar, güvenlik sağlar ve gerekli olma duygusu verir. Bu iliĢkiler yalnızlığı ve güvensizliği engeller; sevmeyi ve sevilmeyi sağlar. Bir baĢkasıyla yakın iliĢki kuran kiĢi kendini açar ve benliğini paylaĢır. Bu kendini açma ve paylaĢım, benliği etkiye açık bir hale getirir. Böyle besleyici olan bir iliĢki hoĢlanma, anlaĢılma, değer görme yaĢantısı sağlar. Önemli psikolojik ihtiyaçlar doyurulur ve iyilik hali geliĢir. Bunun yanı sıra yakınlık iliĢkiyi geliĢtirir, iliĢkinin sürekliliğini sağlar ve çatıĢmaların etkilerini azaltır. Yakın iliĢkiler bireylerin genel sağlık ve iyilik haline katkı sağlar. Dolayısıyla yakın olmak genel ruh sağlığı için bir gereklilik olarak görülmektedir (Cox, 2006; Prager, 1995). Yakın iliĢkiler içinde yer alan ve önemli yeri olan bir iliĢki biçimi de romantik iliĢkidir. Romantik iliĢkiler çoğunlukla aĢk duygusuyla baĢlar. AĢık olma birbirlerine karĢı güçlü bir biçimde çekim yaĢayan bireylerin duygularını derinleĢtirmeleri ve iliĢkiyi sürdürmek istemeleriyle baĢlayan bir süreçtir. Bu süreç sevgili olma ile baĢlayıp evlilikle 1 sonuçlanabilir. Bireyler mutluluk duygularıyla evlenirler ve evlendikten sonra da bu duygunun hep süreceğini varsayarlar. Fakat gerçekler her zaman böyle değildir. Ölüm, ayrılık ve aldatma gibi olaylar romantik aĢkın doğasına zıtlık getirirler. Bu tür yaĢantılar psikolojik yaralanmalara ve kırılganlıklara yol açar (Buss, 1994; Hendrick, 2009). KuĢkusuz bunlar içinde ölüm romantik iliĢkiler için en güçlü, aldatma ondan sonra gelen travmatik yaĢantılardır. Ancak romantik iliĢkilerde güvenin bozulması anlamına gelen aldatma (Lusterman, 1998) da romantik iliĢkilerde öncelikle aĢk duygusunu ve inancını zedeleyen bir yaĢantıdır. Bunun yanı sıra aldatma romantik iliĢkilerde bazen birtakım sorunların bir sonucu olarak görülen bazen de birtakım sorunların baĢlangıcını oluĢturan önemli bir olgu olarak görülmektedir. Aldatma, yolunda gitmeyen iliĢkilerde görülmesinin yanı sıra yolunda giden iliĢkilerde de görülen, yolunda giden iliĢkiyi de bozan olumsuz bir yaĢantı olarak ortaya çıkmaktadır (Previti ve Amato, 2004). Aldatma, evli, niĢanlı, sevgili gibi romantik iliĢkiler içinde bulunan herkesin yaĢayabileceği olumsuz bir yaĢantıdır. Tüm dünya toplumlarında çoğunlukla romantik iliĢki yaĢayan çiftler arasındaki iliĢkide eĢlerin sadakatli olmasına güçlü bir destek vardır. Bu durum kolaylıkla algılanabilmektedir. ġöyle ki evlilik isteği, tekeĢlilik standartları, medyadaki sadakatsiz örneklere yapılan olumsuz yorumlar bu konudaki toplumsal yaklaĢımı yansıtmaktadır. Ayrıca bireylerin çoğu sadakatsizliği olumsuz algılar. Ġnsanlar evlendiklerinde sadık kalacaklarına dair söz verirler. Gerçekte bu karĢılıklı güven beklentisi, kiĢilerin birbirlerine bağlanımlarının kurulmasıdır. Bu güvenin temel etmenlerinden biri cinselliğin özel kalmasıdır. Diğeri ise duygusal yakınlığın çiftin arasında kalan bir paylaĢım olmasıdır. Bu sadakat sözünün ardından eĢin sözü bozması yani aldatmanın Ģok yaratması ĢaĢırtıcı değildir. Aldatma, iliĢkideki partnerlerden birinin verilen sadakat sözünün hala devam ettiğine inanırken diğerinin gizlice bu sözü bozması durumu olarak açıklanabilir (Lusterman, 1998). Aldatma çoğunlukla bireyler ve romantik iliĢki için yıkıcı sonuçları olan bir süreçtir. Aldatılan için aldatma olayı bir travma olarak açıklanmakta ve çoğunlukla aldatılan kiĢide travma sonrası tepkiler görülmektedir (Boekhout, Hendrick ve Hendrick, 2003; Tang, 2009; Hunyady, Josephs ve Jost, 2008). Aldatma, romantik iliĢkide ve bireylerde ciddi bir yıkıma yol açması nedeniyle araĢtırılması gereken önemli bir konudur. Aldatma olayı ortaya çıktıktan sonra karĢımıza kıskançlık, öfke, kızgınlık, güvensizlik gibi olumsuz ve çoğu zaman travmatik duygular çıkmaktadır. Aldatmanın sonuçları ve aldatma sonrası çiftlerin iliĢkilerinin nasıl devam 3 ettiği ve bu süreçte hangi duyguların, düĢüncelerin yaĢandığı ile ilgili çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır (Beard, 1996; Berman, 1985; Cann ve Baucom, 2004; Hall, ve Fincham, 2006; Klacsmann, 2008). Aldatmanın ardından aldatılanın ilk aklına gelen söylev “Neden aldatıldım?” olurken, aldatanın ise genellikle “Hayır, aldatmadım.” Ģeklindeki olayı inkar eden söylevi olmaktadır. Aldatan inkar etse de aldatma, romantik iliĢkiyi zedeleyen, çoğunlukla bitiren bir kiĢilerarası iliĢki sorunudur (Cann ve Baucom, 2004; Hall ve Fincham, 2006). Aldatmanın iliĢkili olduğu değiĢkenleri, yordayıcılarını ve nedenlerini belirlemek amacıyla yurtdıĢında çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır. Örneğin, Campbell (2009) düĢük düzeyde evlilik doyumu ve cinsel doyumun birlikte aldatma olasılığını artırdığını bulmuĢtur. Dabrowski (2010), eĢler arası cinsel doyum ve iliĢki doyumu düĢtükçe aldatmanın arttığını; uzun süreli, mutlu ve cinsel doyumun yüksek olduğu romantik iliĢkilerde ise aldatmanın azaldığını belirlemiĢtir. Treas ve Giesen (2000), Amerika’da yaĢayan 18-59 yaĢ arası, evli ya da birlikte yaĢayan 2598 kiĢi üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmaları sonucunda aldatmayı arttıran ve azaltan çeĢitli etmenleri ortaya koymuĢlardır. AraĢtırmanın sonuçlarına göre cinselliği çeĢitli zamanlarda düĢünmek, daha önce çok sayıda cinsel partnerin olması, Ģehir merkezinde yaĢamak, uzun süredir çift olmak, çeĢitli aldatma fırsatlarının olduğu iĢ ortamları gibi özellikler aldatmayı arttıran risk faktörleridir. Buna karĢılık partnerle ortak/aynı sosyal çevre içinde bulunmak, cinsel aldatmanın onaylanmaması gibi faktörler de aldatmayı azaltmaktadır. Türkiye’deki üniversite öğrencileri üzerinde aldatmayı inceleyen Yeniçeri ve Kökdemir (2006) üniversite öğrencilerinin duygusal ve cinsel aldatmayı nasıl algıladıklarını, aldatma hakkındaki düĢüncelerini ve aldatmanın nedenlerini araĢtırmıĢlardır. AraĢtırma sonuçları aldatma nedenlerinin sosyal altyapı, heyecan arama, cinsellik, normalizasyon, meĢruluk ve baĢtan çıkma adları verilen altı faktörde toplandığını göstermiĢtir. Türkiye’de romantik iliĢkilerde aldatma konusunun son yıllarda araĢtırılmaya baĢlandığı ve bu araĢtırmaların da çok az olduğu söylenebilir. Bu araĢtırmada üniversite öğrencileri üzerinde aldatmayı etkileyen faktörlerin belirlenmesi önemli ve gerekli görülmüĢ ve araĢtırmanın problemini oluĢturmuĢtur. Romantik iliĢkilerle ilgili literatürde öncü kuramcılar arasında yer alan Rusbult (1980, 1983), romantik iliĢkilerin yapısını anlamak için “Yatırım Modeli”ni geliĢtirmiĢtir. Yatırım Modeline göre romantik iliĢkilerde iliĢki bağlanımını belirleyen faktörler iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliğini değerlendirme olarak belirlenmiĢtir. 4 Doyum ve yatırım yüksek fakat seçeneklerin niteliğini olumlu değerlendirme düĢük olduğunda iliĢki bağlanımı artmaktadır. Daha sonra Kelley ve diğerleri (1983), Rusbult (1980, 1983) tarafından geliĢtirilen Yatırım Modelini geniĢleterek, kiĢilerarası iliĢki çalıĢmalarına genel bir yaklaĢım sunmuĢlardır. Onlar bu yaklaĢımlarında kiĢilerarası iliĢkiyi etkileyen faktörleri belirken iliĢkisel ve çevresel faktörlerin dıĢında kiĢisel faktörlerin de incelenmesini önermiĢlerdir. Ayrıca bu faktörlerin her birinin birbirleriyle etkileĢim içinde olduğunu belirtmiĢlerdir. Drigotas ve Barta (2001) da romantik iliĢkilerle ilgili araĢtırmalarda bireysel farklılıkların dikkate alınmasının Yatırım Modeli ve evrim kuramının geliĢmesini sağlayacağını belirtmektedirler. Bu tür araĢtırmaların bireyin ilk iliĢkisinden beklentilerini, iliĢki dıĢı birlikteliğinden elde ettiği ödüllere ve risklere iliĢkin değerlendirmelerini ortaya koymada faydalı olabileceğini açıklamaktadırlar. Aldatma konusunda yapılan çeĢitli araĢtırmalarda kiĢisel faktörler kapsamında kiĢilik, bağlanma, aĢk stilleri, tutum ve benzerilerine yer verilmektedir. ĠliĢkisel faktörler kapsamında Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeli değiĢkenlerinden doyum, yatırım ve iliĢki bağlanımına yer verilmektedir. Çevresel faktörler kapsamında ise Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeli değiĢkenlerinden seçeneklerin niteliğine yer verilmektedir (Campbell, 2009; Fricker, 2006; Shaye, 2009). Bu araĢtırmada da romantik iliĢkilerde aldatmayı etkileyen faktörler belirlenirken, Kelley ve diğerlerinin (1983) görüĢlerine dayanılmıĢtır. Buna göre bu araĢtırmada incelenen kiĢisel faktörler: dıĢadönüklük, nörotizm, deneyime açıklık, sorumluluk ve yumuĢak baĢlılık gibi kiĢilik özellikleri ile bağlanma boyutları (kaygı ve kaçınma) dır. ĠliĢkisel faktörler Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modelinin değiĢkenlerini/ bileĢenlerini oluĢturan iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve iliĢki bağlanımı adları verilen üç değiĢkenden oluĢmaktadır. Çevresel faktör ise Yatırım Modelinin değiĢkeni/bileĢeni olan seçeneklerin niteliğidir. Ancak burada Ģu açıklamayı yapmaya gereksinim vardır: Aldatmayı etkileyen iliĢkisel faktörler ve çevresel faktör Yatırım Modelini oluĢturan değiĢkenlerdir. Bu nedenle bu araĢtırmada öncelikle iliĢkisel ve çevresel faktörlerin bir arada incelendiği Yatırım Modeli Türk üniversite öğrencileri üzerinde test edilmiĢtir. Daha sonra ise Yatırım Modelinin temel değiĢkeni olan iliĢki bağlanımı, aldatmayı açıklayan modelde kiĢisel faktörler (beĢ faktör kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutları) ile aldatma arasında aracı değiĢken olarak belirlenmiĢtir. Dolayısıyla aldatmayı açıklayan modelde kiĢisel ve iliĢkisel faktörler incelenmiĢtir. 5 Aldatmaya iliĢkin araĢtırmalar üç kategoriye ayrılabilir: Betimleyici araĢtırmalar (kim ve ne sıklıkta aldatmaktadır), tepki araĢtırmaları (aldatılan partner nasıl tepkiler vermektedir) ve açıklayıcı araĢtırmalar ( aldatmanın nedenleri nelerdir) (Drigotas, Safstrom ve Gentilia, 1999). Bu çalıĢma üçüncü kategoride yer almaktadır. 1.1. AraĢtırmanın Amacı Bu araĢtırmanın iki temel amacı vardır. Birincisi romantik iliĢkilerde iliĢki bağlanımının, iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği arasındaki iliĢkilerden oluĢtuğunu açıklayan Yatırım Modelinin, Türk üniversite öğrencileri için geçerli olup olmadığını araĢtırmaktır. Ġkincisi romantik iliĢkilerde aldatmanın, kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları ve iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkilerden oluĢan bir modelin açıkladığı yapı olup olmadığını araĢtırmaktır. AraĢtırmanın hipotez modelleri ġekil 1 ve 2’deki gibidir: ġekil 1. Hipotez model 1 (Yatırım Modeli) 6 ġekil 2. Hipotez model 2 (Aldatma Modeli) 1.2. AraĢtırmanın Hipotezleri 1. Romantik iliĢkilerde iliĢki bağlanımının, iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği arasındaki iliĢkilerden oluĢtuğunu açıklayan Yatırım Modeli, Türk üniversite öğrencileri için geçerlidir. 1a. ĠliĢki doyumu, iliĢki bağlanımı ile doğrudan iliĢkilidir. 1b. ĠliĢki yatırımı, iliĢki bağlanımı ile doğrudan iliĢkilidir. 1c. Seçeneklerin niteliği, iliĢki bağlanımı ile doğrudan iliĢkilidir. 2. Romantik iliĢkilerde aldatma, kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları ve iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkilerden oluĢan bir modelin açıkladığı yapıdır. 7 2a. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden nörotizm, dıĢadönüklük, deneyime açıklık, sorumluluk ve yumuĢak baĢlılık, aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. 2b. Bağlanma boyutlarından kaygı ve kaçınma, aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. 1.3. AraĢtırmanın Önemi Hızlı teknolojik ve bilimsel geliĢmelere uyum sağlamak önemlidir. Eski zamanların katı sınırlar içindeki romantik iliĢkileri ile günümüzün daha özgür romantik iliĢkileri arasında farklılıklar söz konusudur. KiĢisel özgürlüğün artması ile iliĢkiler de daha iniĢli çıkıĢlı hale gelmiĢtir. Bunun yanı sıra evliliği kötülemek ve seçenekleri savunmak kolay ve popüler bir yol olmuĢtur. Özellikle internet kullanımının yaygınlaĢması bireylerin karĢı cinsten yeni kiĢilerle iletiĢime geçmelerinin daha kolay bir yolu olarak geliĢmiĢtir. Ġnsanlar birbirlerine hem çok yakın hem de çok uzak olabilmektedir. Örneğin bilgisayar baĢındaki bir kiĢi baĢka kıtadan bir kiĢiyle iletiĢim kurarken, hemen yanındaki masada oturan kiĢiyle ise iletiĢim kurmamaktadır. Benzer Ģekilde evli eĢler ya da romantik iliĢkideki sevgililer de birbirlerine zaman zaman çok yakınken zaman zaman da uzak kalmaktadırlar. Mekanda uzaklığın yanı sıra bir ucu aldatmaya kadar varan duygusal uzaklık da görülmektedir. Bu sürecin bir parçası olarak geçmiĢ zamana göre günümüzde aldatma olgusuna daha sıklıkla rastlandığı gözlemlenmektedir. “Aldatmayan erkek/kadın yoktur”, “Ġnsanoğlu tek eĢli değildir”, “Erkeklerin aldatması normaldir” gibi görüĢler daha sık tartıĢılır olmuĢtur. Evlilik ve aile dramatik değiĢiklikler geçirmektedir ve geçirmeye devam edecektir. Bu değiĢikliklerin getirdiği sakıncalar, modern toplumun getirdiği diğer faydalardan ayırt edilmelidir (Cox, 2006). Romantik iliĢkilerde aldatma da bu sakıncalardan biri olarak ele alınıp incelenmelidir. ĠĢte bu araĢtırmanın konusunu oluĢturan aldatma romantik iliĢkiler üzerinde yıkıcı etkileri olan bir yaĢantıdır. Aldatmanın incelenmesi, romantik iliĢkilerdeki dinamiklerin anlaĢılması ve bireylerin sağlıklı kiĢilerarası iliĢkiler kurabilmesi bakımından önemlidir. BoĢanma nedenlerinin en baĢında görülen nedenlerinden biri olarak görülmektedir (Amato ve Rogers, 1997; Snyder, Baucom ve Gordon; 2008). Çiftlerin terapiye baĢvurmalarında en yaygın sebeplerden biridir (Pesulo ve Spina, 2008; Snyder ve diğerleri 2008). Çift 8 terapistleriyle yapılan bir araĢtırmaya göre aldatma, terapi sürecinde en güç konulardan biridir ve iliĢki için en fazla yıkıcı sonuçları olan yaĢantıdır (Whisman, Dixon ve Johnson, 1997; Snyder ve diğerleri, 2008). Aldatma ortaya çıktıktan sonra aldatılan kiĢide kıskançlık, öfke, kızgınlık, güvensizlik gibi olumsuz ve çoğu zaman travmatik duygular ortaya çıkmaktadır (Beard, 1996; Berman, 1985; Cann ve Baucom, 2004; Hall, ve Fincham, 2006; Klacsmann, 2008). Aldatma konusunun araĢtırılmasının gerekliliğini önemli kılan sebeplerden biri evlilik dıĢı iliĢkilere dikkat çekilerek aldatmanın evlilik birliğine ve eĢlere verdiği bu tür büyük zararların ortaya koyulmasıdır (Atkins, Baucom ve Jacobson, 2001). Aldatmanın yukarıda belirtildiği gibi gerek toplumsal gerekse bireysel düzeyde yıkıcı etkileri vardır. Toplumsal düzeyde aile birliğinin bozulması riski ortaya çıkmaktadır; bu da hem ekonomik hem de duygusal anlamda çocukların risk altında olmasına yol açacaktır. Bireysel anlamda ise bireylerin bir travma yaĢantısı geçirmeleri ruh sağlıklarını olumsuz etkileyecek; aynı zamanda bu durum mesleki ve sosyal iliĢkilerini olumsuz etkileyecektir. Bu denli yaygın görülen ve yıkıcı, travmatik sonuçlara yol açan aldatma yaĢantısını etkileyen kiĢisel(beĢ faktör kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları), iliĢkisel(iliĢki doyumu, yatırım ve bağlanım) ve çevresel faktörlerin (seçeneklerin niteliği) Türkiye’de yaĢayan gençler üzerinde belirlenmesi öncelikle onların sağlıklı romantik iliĢkiler kurabilmelerine yönelik önleyici ve geliĢimsel psikolojik danıĢma ve rehberlik hizmetleri açısından gerekli ve önemlidir. Aldatan bireylere “neden?” aldattıkları sorulduğunda partnerimin ilgisizliğinden, heyecan arayıĢından, cinsel ihtiyaçlarım nedeniyle gibi çok çeĢitli cevaplarla karĢılaĢmak mümkündür. Ancak aldatmayı açıklayan ve bireylerin farkında olmadıkları faktörler de olabilir. Bunlar bireylerin kendisiyle, iliĢkinin gidiĢatıyla ya da çevredeki bazı faktörlerle ilgili olabilir. Genç (18-25 yaĢ arası) yetiĢkinlik dönemindeki bireylerin romantik iliĢkilerindeki aldatma gibi davranıĢ örneklerini incelemek, onların sonraki iliĢkileri ve yetiĢkinlikte evlendikleri zaman olası davranıĢlarını yordayabilmek açısından önemlidir (Fincham ve Cui, 2011). Türkiye’deki üniversite öğrencileri üzerinde aldatmayı etkileyen faktörleri belirleyen bir model ile bireylerin farkında olmadıkları faktörlerin de ortaya koyulması yoluyla bu araĢtırmanın sonuçlarının evlilik ve çift danıĢmanlığı hizmetleri açısından önemli olduğu düĢünülmektedir. Bu hizmetler sunulurken araĢtırma sonuçlarından yararlanılabileceği beklenmektedir. 9 1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları 1. Bu araĢtırma Ankara’daki Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) okuyan öğrenciler üzerinde yapılmıĢtır. Bu nedenle araĢtırma sonuçları, benzer özelliklere sahip üniversite öğrencilerine genellenebilir. 2. Romantik iliĢkilerde aldatma kavramı literatürde çeĢitli ölçeklerle ölçülmektedir. Bu araĢtırmada incelenen aldatma kavramı ise bu araĢtırmada uyarlanan Aldatma Ölçeği’nin ölçtüğü özellikler ile sınırlıdır. 1.5. Tanımlar Aldatma: Ġkili iliĢki dıĢındaki diğer insanlarla kabul edilebilir fiziksel ve duygusal yakınlık düzeylerini belirleyen normların çiğnenmesi (Drigotas ve Barta, 2001). Bağlanma: Akıllı ve/veya güçlü olduğu düĢünülen, farklı veya tercih edilen kiĢi ile yakınlaĢma veya yakınlığı muhafaza etme davranıĢı (Bowlby, 1969). Bağlanım: Psikolojik bağlanma duyguları ve yatırıma göre uzun süreli yönelimleri içeren iliĢkiyi sürdürme isteği (Rusbult, Martz ve Agnew, 1998). ĠliĢki doyumu: Partnerin bireyin en önemli ihtiyaçlarını karĢılama oranı/büyüklüğü (Rusbult ve diğerleri, 1998). ĠliĢki yatırımı: ĠliĢkiye doğrudan aktarılan kaynaklar (iliĢki sona erdiğinde değeri azalan ya da kaybedilen kaynaklar) ile bu kaynakların önemi ve büyüklüğü (Rusbult ve diğerleri, 1998). Seçeneklerin Niteliği: ĠliĢkiye karĢılık en iyi seçeneğin algılanan çekiciliği/arzu edilirliği (Rusbult ve diğerleri, 1998). Romantik ĠliĢki: Duygusal bağlılık (sevgi, aĢk), partnerin duygusal ihtiyaçlarıyla ilgilenme, bu ihtiyaçları tatmin etme (örneğin duyguların paylaĢılması, güvenin kazanılması) ve partnerler arasındaki karĢılıklı dayanıĢma süreci (SolmuĢ, 2011). 10 BÖLÜM II KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE ĠLGĠLĠ LĠTERATÜR Bu bölümde önce bu araĢtırmanın konusunu oluĢturan aldatma kavramına iliĢkin tanımlar, toplumsal süreç olarak aldatma, aldatmanın nedenleri, aldatmanın yaĢanması, aldatmanın etkileri ve sonuçları, profesyonel yardım sürecinde aldatmanın ele alınması, aldatma türleri, aldatmanın sıklığı, aldatmada cinsiyet farklılıkları hakkında bilgi verilmiĢtir. Sonra aldatmayı ele alan çeĢitli kuramların görüĢleri ve özellikle bu araĢtırmanın kuramsal temelini oluĢturan “Yatırım Modeli” (Rusbult, 1980; 1983) ve “Kelley’nin Yakın ĠliĢkilerle Ġlgili GörüĢleri” (Kelley ve diğerleri, 1983) hakkında bilgi verilmiĢtir. Bunların yanı sıra yurt dıĢında ve Türkiye’de aldatma konusunu inceleyen araĢtırmalardan ulaĢılabilenler kısaca özetlenmiĢtir. 2.1.Aldatma Kavramına ĠliĢkin Tanımlar Türkçe sözlükte (Püsküllüoğlu, 1997) aldatmak kelimesi “yanılmasını sağlamak, yanıltmak, beklenilmeyen bir davranıĢta bulunmak, sözünde durmamak, yalan söylemek, eĢine sadakatsizlik göstermek ” olarak tanımlanmaktadır. Bu araĢtırmanın konusunu oluĢturan aldatma kavramı ise “romantik iliĢkilerde aldatma”dır. Romantik iliĢkilerde aldatma, partnerler arasındaki anlaĢma ve güvenin, baĢka bir bireyin duygusal, cinsel ya da romantik biçimde iliĢkiye dahil olmasıyla bozulması olarak tanımlanabilir (Hall ve Fincham, 2006). Drigotas ve Barta’ya (2001) göre ise aldatma ikili iliĢki dıĢındaki diğer insanlarla kabul edilebilir fiziksel ve duygusal yakınlık düzeylerini belirleyen normların çiğnenmesidir. 11 Romantik iliĢkilerde aldatma aynı zamanda “ihanet, sadakatsizlik, evlilikdıĢı iliĢki, iliĢki dıĢı birliktelik” gibi ifadelerle de adlandırılmaktadır. Aldatma konusunu inceleyen Ġngilizce yabancı literatürde bu kavramın “infidelity, unfaithfullness, extradyadic involvement/relationship, extramarital involvement, betrayal partner, cheating, unloyalty” olarak ifade edildiği; ancak bunların benzer anlamda kullanıldıkları dikkati çekmektedir (Allen ve diğerleri 2005; Barta ve Kiene, 2005; Caldwell, 2008; Chuick, 2009; Kinney, 1999; Klacsmann, 2008; Roscoe, Cavanaugh, & Kennedy, 1988; Wiederman & Hurd, 1999). 2.2.Toplumsal Sürecin Bir Parçası Olarak Aldatma Brown (2001) aldatmanın toplumsal değiĢimlerin bir parçası olarak ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Brown aldatmanın artmasının ardındaki toplumsal nedenleri belirlemiĢtir. Bu nedenleri etik değerlerin bozulması, doğum kontrolünün sağlanmasıyla cinsel özgürlüğün artması, kadınların iĢ dünyasına katılmalarının aldatma fırsatlarını arttırması, insanların geçmiĢte aileleri ve toplumlarıyla daha fazla ilgiliyken artık daha fazla kiĢiselliklerine odaklanmaları Ģeklinde açıklamaktadır. Brown’a göre aldatmanın nedenlerine iliĢkin en olası açıklama çeĢitli faktörlerin bir araya gelmesidir: Örneğin, evlilikte duygusal doyumun amaç olmasıyla duyguların paylaĢımı daha önemli hale gelmiĢtir. Ekonomik değiĢiklikler günlük yaĢamda da değiĢiklikler getirmiĢtir. Bundan birkaç kuĢak önce çiftler yan yana tarlada çalıĢırken, günümüzde zamanlarının çoğunu evden uzakta çalıĢarak geçirmektedirler. Bu süreçte baĢkalarıyla yakınlaĢmaktadırlar. Ayrıca internet de yeni bir partner bulma yolu açmıĢtır. Hatta bu Ģekilde aldatma “siber aldatma” adıyla anılmaktadır (Hackathorn ve Harvey, 2011). Brown’a (2001) göre bu tür Ģeyler aldatmayı baĢlatan sebepler değildir; ancak bireyi aldatmaya hazırlayan hatta yönelten teknolojik uyarıcılardır. Örneğin, bir kiĢi aldatmaya hazır olduğunda, hatta bir baĢkasını aramasa bile internet gibi ulaĢılabilir olanakların kiĢinin elinin altında olması, aldatmanın gerçekleĢmesini olası kılar. Dünya toplumlarında aldatmaya iliĢkin mitlerin olduğu dikkati çekmektedir. Aldatmaya iliĢkin mitleri Ģöyle sıralamak mümkündür: 1. Herkes sadakatsizdir; bu normal, kabul edilebilir bir davranıĢtır. 2. Aldatma iyidir, körelmiĢ evlilik iliĢkisini canlandırır. 12 3. Ġnsanlar aldatır, çünkü eĢlerine aĢık değildirler. 4. Ġnsanlar aldatır, çünkü seks düĢkünüdürler. 5. Aldatma, eninde sonunda boynuzlanan erkeğin hatasıdır. 6. En iyisi, bilmiyormuĢ numarası yapmaktır. 7. Aldatmadan sonra boĢanma, kaçınılmazdır (Psychology Today, 1993, s.35). Yukarıda sunulan mitlerde aldatmanın gerçekten de romantik iliĢkide genelde istenmeyen bir yaĢantı olduğu hatta bu mitlerin aldatmanın nedenlerine bile iĢaret ettikleri görülmektedir. Bu mitler toplumsal sürecin bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Toplumsal değiĢimlerle birlikte yeni mitler de ortaya çıkmaktadır. 2.3. Aldatmanın Nedenleri Aldatmanın nedenlerini belirlemeyi amaçlayan çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır. Lusterman (1998) aldatmanın nedenlerini Ģu Ģekilde sıralamaktadır: (1) Duygusal iliĢkiyi anlamamak, (2) Duygular ve ihtiyaçları anlatmada yetersizlik, (3) Problemleri birlikte çözmede sözel becerilere sahip olmamak, (4) Bir baĢkasının ihtiyaç ve ilgileriyle uzlaĢmayı baĢaramamak, (5) Evli olunan kiĢiyi gerçekten tanımamak (örneğin bazı cinsel problemlerin farkında olmamak), (6) Kültürel ve etnik farklılıklarla baĢ edememek, (7) Evliliğin doğasına iliĢkin gerçekçi olmayan beklentiler, (8) EĢlerin aynı geliĢim döneminde olmamasının yarattığı hayal kırıklığı, (9) Cinsel merak, (10) Duygusal ihtiyaç (iliĢkide yalnız hissetme ve bir baĢkasını aramak), (12) Cinsel bağımlılık, (13) Can sıkıntısı/bıkkınlık, (14) Çift iken sahip olunan heyecan ve eğlence duygusunun kaybı, (15) Günlük sorumluluklara yetiĢmeye çalıĢırken diğer kiĢiyi göz ardı etmek. Norment (1998a, 1998b) ise kadın ve erkekler için ayrı ayrı aldatma nedenleri belirlemiĢtir. Norment’e göre erkekler Ģu nedenlerle aldatır: (1) ĠliĢkilerinin hayal ettikleri gibi gitmemesi, (2) Heyecan arama, (3) Egolarını tatmin etme, (4) Spiritüel boĢluk duygusu, (5) Hissedecekleri anlık tatmin duygusuna yenilmeleri, (6) Ġntikam duygusu. Norment’e göre kadınlar ise Ģu nedenlerle aldatır: (1) Özsaygıyı arttırma, (2) Duygusal olarak ihmal edilme, (3) Ġntikam, (4) Heyecan arayıĢı, (5) Romantizm, (6) EĢlerinden ya da partnerlerinden daha zengin ve statü sahibi biriyle beraber olmak arzusu, (7) Cinsel tatminsizlik, (8) Hiç bitmeyen ev iĢlerinin ve sorumluluklardan bunalmaktır. 13 Drigotas ve diğerleri (1999) iliĢki dıĢı cinselliğin yani fiziksel aldatmanın gerekçelerini ortaya koyan için beĢ kategori belirlemiĢlerdir. Bunlar; cinsellik, duygusal doyum, sosyal bağlam, tutumlar-normlar, intikam-düĢmanlıktır. Cinsellik kategorisinde, cinsel ihtiyaçlar, partnerle cinsel uyumsuzluk genel nedenler olarak ortaya çıkmaktadır. Duygusal doyum kategorisinde, yeni duygusal doyum, egoyu güçlendirme ve düĢük iliĢki doyumu genel nedenler olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal bağlam kategorisinde, fırsatlar, yakınlık ve partnerden fiziksel olarak ayrılık, genel nedenler olarak ortaya çıkmaktadır. Tutumlar kategorisinde, liberal cinsel tutumları olanların daha fazla iliĢki dıĢı birliktelik yaĢadıkları ortaya çıkmaktadır. Ayrıca algılanan normlar da aldatma davranıĢıyla iliĢkilidir. ĠntikamdüĢmanlık kategorisinde, partnerin aldatmasına tepki olarak onu aldatma da, aldatmanın evli çiftler arasındaki nedenlerindendir. Yukarıda verilen çalıĢmalar incelendiğinde aldatmanın nedenlerini çeĢitli kiĢisel, iliĢkisel ve çevresel değiĢkenlerin oluĢturduğu görülmektedir. 2.4. Aldatmanın YaĢanması Toplumsal değiĢimlerin yanı sıra evlilik içi bazı süreçler de aldatma olasılığının arttığı dönemler olarak dikkati çekmektedir. Buna göre; (1) evliliğin ilk yıllarında, partnerlerin bağlanım ve yakınlık sorunlarıyla mücadele ettiği dönemde; (2) ilk ya da ikinci çocuk doğduğunda ve annelik eĢin temel odağı olduğunda; (3) çocuklar evden ayrıldığında, aldatma olasılığı artmaktadır (Brown, 2001).Toplumsal değiĢimler ve evlilikle ilgili dönemlerin aldatma üzerindeki etkilerinin yanı sıra her iliĢkiye özel ve o iliĢkiyi aldatmaya götüren süreçler vardır. Aldatmadan önce iliĢki çeĢitli aĢamalardan geçer. Ġlk olarak bir “hazırlayıcı aşama” görülür. Hazırlayıcı aĢamanın bir kısmı çiftin iletiĢim süreci ve karar verme sürecinin örneklerine bağlıdır. EĢler iliĢkilerinde olan biten hakkında dürüstçe iletiĢim kuramadıklarında, verilen farklı kararlar eĢler arasında ayrıĢmayı baĢlatır. Bu kararlar partnerden bilgi almadan ve sıklıkla yanlıĢ varsayımlar ve hatalı yorumlamalar üzerinden alınır. Bu tür süreçler aldatmaya elveriĢli durumlar yaratır. Aldatmaya hazırlık sabit bir durum değildir fakat bıkkınlık, huzursuz hareketlilik, değiĢim için hazır olma duygularıyla iliĢkilidir. Evlilikteki değiĢim ve olaylara iliĢkin algılar eskisinden farklı yorumlanır. Eski kavgaların sonuçları tekrarlandığında bu seferki duygu “Burası ait olduğum yer değil” duygusudur. Klinisyenler karĢı cinsten arkadaĢlarla evlilik problemlerini paylaĢarak sıkıntıya ortak etmenin aldatmaya hazırlık olarak genel bir aĢama 14 olduğunu belirtmektedirler. ArkadaĢlar arasında eĢe karĢı görüĢ birliği oluĢur ve böylece aldatmayı haklı çıkaracak bir atmosfer meydana gelir. Hazırlayıcı aĢamadan sonraki asıl aldatma altı aĢamada gerçekleĢir. Ġlk aĢama, aldatmanın filizlendiği iklimin oluĢtuğu aĢamadır. Doyumsuzluklar, yaralanmalar, farklılıklar ve tartıĢılmamıĢ, çözülmemiĢ diğer sorunlar bu aĢamada dikkati çeker. EĢler bir tekdüzelik içinde olduklarını hissetmeye baĢlar. Ġkinci aĢamada, aldatma gerçekleĢir. Doyumsuz olan partner aldatma iliĢkisine kayar. Bu aĢama boyunca aldatan partner aldatmayı inkar eder ve aldatılan eĢin de aldatma iĢaretlerini görmezden geldiği gizli bir anlaĢmaya girerler. Üçüncü aĢama, aldatmanın açığa çıkmasıdır. Bu temel bir aĢamadır, çünkü çiftin kendilerine ve evliliklerine dair çizdikleri tablo bir daha asla aynı olmayacaktır. Bu açığa çıkma dördüncü aĢamayı hızlandırır. Dördüncü aĢamada aldatmanın açığa çıkmasından sonra gelen evlilik sorunları yer alır. EĢin aklı aldatmaya takılmıĢtır ve aldatma asıl problemdir. Bu kritik bakıĢ açısından verilen karar, sorunların altını çizebilir ya da sorunları gömebilir. Bunun için çiftin ayrı ya da birlikte sorunları belirlemeyi seçtiği, uzun bir yeniden yapılanma aĢaması gelir. Uzun bir yolculuktan sonra yeni bir yere gelinir ve son aĢamada olası süreç affetmedir (Brown, 2001). Görüldüğü gibi aldatma bir anlık yaĢanan ve kısa süreli sonuçlar ve etkiler yaratan bir yaĢantı olmaktan çok uzun sürede yaĢanan ve uzun süreli sonuçları ve etkileri olan bir yaĢantıdır. 2.5. Aldatmanın Etkileri ve Sonuçları AraĢtırmacılar aldatmanın açığa çıktığı anda aldatılan partnerin duygu, düĢünce ve davranıĢlarını incelemiĢlerdir. Buna göre aldatmanın öğrenildiği ilk anda (keĢif anı) aldatılan partnerin zihnini Ģu tür düĢünceler doldurur: “Ne zamandır bu durum devam ediyor?” “Bu, iliĢkimin bittiği anlamına mı geliyor?”, “BaĢka kaç insan bunu biliyor?”, “Ona nasıl güvenebildim?”, “Böyle bir Ģeyi bana nasıl yapabildi?”, “Bunu istesem bile, ona tekrar nasıl güvenebilirim?”, “Bu ilk aldatması mı?”, “Onu bu durumla yüzleĢtirmeli miyim?”, “Yoksa görmezden mi gelmeliyim? Belki geçici bir durumdur.” “Bir tuzak kurmalı mıyım?”, “Diğer insanlarla bu konu hakkında konuĢmalı mıyım? Yakınlarda buna benzer bir durum yaĢayan arkadaĢımla bu durum hakkında konuĢmak belki iyi bir fikir olabilir.” Bu düĢüncelere öfke, utanç, acı, kıskançlık, ihanet, korku, Ģüphe duyguları eĢlik eder (Lusterman, 1998). 15 Lusterman (1998) aldatıldığını öğrendikleri anda bazı danıĢanların Ģiddetli fiziksel tepkiler de gösterdiğini, kimi hastaların ishal ve kusma krizleri olurken kimilerinin de bağırıp seslerinin kısıldığını, eĢyaları kırıp döktüklerini, sadakatsiz eĢe fiziksel saldırıda bulunduklarını belirtir. Ayrıca birçok danıĢanın aldatıldıklarını öğrendiklerinde ilk baskın duygularının umudu yitirmek ve iliĢkinin bittiğine inanmak olduğunu açıklar. ÇeĢitli araĢtırmalar aldatmanın, aldatıldığını öğrenen partnerde travmatik etkilere yol açtığını göstermektedir. Aldatma çoğunlukla bireyler ve iliĢki için yıkıcı sonuçları olan bir süreçtir. Aldatılan için aldatma olayı bir travma olarak açıklanmakta ve çoğunlukla aldatılan kiĢide travma sonrası tepkiler görülebilmektedir (Boekhout ve diğerleri, 2003; Tang, 2009; Hunyady ve diğerleri, 2008; Gordon, Baucom ve Snyder, 2004). KiĢilerarası bir travma olan aldatma ortaya çıktığında aldatılan, aldatan partnerine karĢı yoğun hiddet duyguları yaĢar. Bu duygunun yanı sıra utanç, depresyon, güçsüzlüğün verdiği ĢaĢkınlık, mağduriyet, terk etme duyguları arasında bocalar. Tüm bu yaĢananlar biliĢsel, duygusal ve davranıĢsal boyutlarıyla travma sonrası stres bozukluğuna paraleldir. Travmatik tepkiler konusundaki literatüre bakıldığında kiĢiler, en fazla dünyaya ve diğer insanlara dair temel varsayımları bozulduğunda duygusal olarak travmatize olmaktadırlar. Aldatma ortaya çıktığında aldatma ya da yakın iliĢkilere dair bazı önemli olumlu varsayımlar bozulmakta ve yerini olumsuzları almaktadır. Örneğin, “Partnerlere güvenilebilir, iliĢki güvenli bir alandır” gibi olumlu varsayımların yerini “Partnerlere güvenilmez, iliĢki güvenli bir alan değildir” gibi olumsuz varsayımlar alır (Baucom, Gordon, Snyder, Atkins ve Christensen, 2006). Aldatıldığını keĢfeden birey o anda kendisini alt-üst olmuĢ ve Ģok olmuĢ hissetse de bir süre birçok düĢünce ve duygusunu kendisinden gizler. Bu duruma inkâr denir. Ġnkâr, bilinçsizce yapılan bir eylemdir. Kendiliğinden gerçekleĢir. Ġnkâr, duygusal çatıĢmayı çözmenin, kaygıyı bastırmanın bir yolu olarak tanımlanabilir (Lusterman, 1998). Travmatik deneyimden önce insanların üç temel varsayımı olduğunu belirtilmektedir: Bunlar; “Dünya iyiliksever bir yerdir”,”Dünya anlamlı bir yerdir” ve “Ben değerlidir” gibi varsayımlardır (Janoff-Bullman’dan aktaran Lusterman, 1998). Travmadan sonra bu üç varsayım sarsıntıya uğrar. Birçok kiĢi dünyasının paramparça olduğunu söyler. Aldatılan kiĢilerde de travma sonrası stres tepkileri görülür. Yukarıda verilen varsayımlar oldukça temel ve derin varsayımlardır. Lusterman’a göre bir iliĢkiye giren çiftlerin sözlü ya da sözsüz olarak tek eĢli bir iliĢki sürecekleri varsayımı da geçerlidir. Dolayısıyla bu varsayımı bozan bir yaĢantı olarak aldatma travmatik bir yaĢantıdır. Aldatma açığa 16 çıktığında dünyanın yardımsever bir yer olduğu inancının sarsılması pek de ĢaĢırtıcı değildir. Özel iliĢkisine güvenemeyen kiĢi, iĢinin güvende olacağına, arkadaĢlarının ona ihanet etmeyeceğine de güvenemez. Travma ile ilgili literatürde de temel inançlar/varsayımlar bozulduğunda kiĢi, geleceği tahmin edebildiği duygusunu kaybeder ve kontrolü kaybetme deneyimi yaĢar. Bundan dolayı evlilikdıĢı iliĢki sadece negatif bir olay değildir; aynı zamanda aldatılanın duygusal güvenliği hakkında temel inançlarının da bozulduğu olur. Bu süreçte Ģu tür karmaĢık durumlar yaĢanır: “Seni tanımıyorum, sen tanıdığım kiĢi değilsin ve iliĢkimiz düĢündüğüm gibi değilmiĢ” ya da “Bunun ne anlamı var ki, bunu nasıl yapabildiğini anlayamıyorum, sana güvenebileceğimi düĢünmüĢtüm”. Böylesi bir kopuk ve kestirilemez güven içindeki birey, tipik olarak aldatma bitmiĢ olsa bile iliĢkiyi yürütemez. Aldatılan kiĢi, aldatılmanın neden meydana geldiğine anlam veremediği sürece, partnerinin onu yeniden yaralamayacağına güvenemez. Bu anlamlandırma olmadan aldatan partner, acı veren duygulara (kaygı, karmaĢa, öfke, depresyon, utanç gibi) yol açan kötü niyetli biri gibi görülür (Baucom ve diğerleri, 2006). 2.6. Profesyonel Yardım Sürecinde Aldatmanın Ele Alınması Bir iliĢkiye zarar veren çeĢitli yaĢantılar içinde partnerden ayrılmak ya da partnerin terk etmesi ve cinsel aldatmanın olması affedilmesi en zor yaĢantı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu durum da aldatma sonrası terapötik yardım sürecini daha önemli kılmaktadır (Bachman ve Guerrero, 2006). Allen ve Atkins (2005) aldatmanın terapistler tarafından çok faktörlü olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini açıklamaktadırlar. Onlara göre iki boyutta çeĢitli faktörler birlikte ele alınmalıdır. Bu faktörler aĢağıda sunulmuĢtur: 1. boyut faktörleri: KiĢisel faktörler: Aldatan kiĢinin aldatmasına yol açan nitelikleri (demografik, sabit ve durumsal nitelikler) içerir. EĢle Ġlgili faktörler: Aldatılan eĢin özellikleri, aldatan eĢin aldatmasını destekliyor olabilir. Evlilikle ilgili faktörler: Aldatmaya yol açan evlilik stresi, düĢük cinsel doyum ve benzeri özellikleri içerir. 17 Bağlamsal faktörler: DıĢsal bağlam (asıl iliĢkinin dıĢındaki bağlam). ĠliĢkidıĢı partnerin davranıĢları, iĢ ortamı, akran iliĢkileri ve kültür gibi faktörleri içerir. 2. boyut faktörleri: AĢağıdaki faktörler aldatmanın aĢamaları olarak da tanımlanmaktadır. Yatkınlık, hazırlayıcı: Potansiyel olarak aldatacak kiĢilerin hazırlayıcı faktörlerle karĢılaĢıp karĢılaĢmamasına göre aldatma olasılığı artar ya da azalır. TeĢebbüs: Hazırlayıcı faktörlerden sonra çeĢitli durumlar kiĢiyi teĢvik eder ya da etmez. Ġlk Deneme: Aldatmada yollar kesiĢir ve aldatma olur. ÇeĢitli faktörler yolların kesiĢmesine ya da kiĢinin durmasına yol açar. Sürdürme: Aldatma ilk kez olduktan sonra kısa sürebilir ya da derinleĢerek uzayabilir. Farklı faktörler bunu belirler. Açığa Çıkma ya da KeĢfetme: Aldatmayı sadece eĢler ortaya çıkarmaz, baĢka faktörler de bu olasılığı belirler. Tepki: Sonuç olarak çift terapistleri çoklu kiĢisel ve iliĢkisel faktörleri çözümlemek durumundadır. ÇeĢitli faktörler kiĢisel ya da iliĢkisel faktörleri etkiler. Aldatmaya iliĢkin bu iki boyut birbirinden bağımsızdır. Terapistler aldatmanın ikinci boyut faktörlerini oluĢturan altı aĢamalı sürecin her birinde birinci boyut faktörlerini incelenmelidirler. Hall ve Fincham (2006) ise biliĢsel bir yaklaĢımla aldatma sürecini incelemiĢler ve yükleme kuramları açısından değerlendirmiĢlerdir. Buna göre aldatılan tarafın davranıĢı, aldatan eĢin davranıĢına nasıl anlam yüklediğine ve ne türlü atıfta bulunduğuna bağlı olarak değiĢir. Aldatılan eĢ, partnerinin davranıĢına, içsel genel ve kalıcı atıflarda bulunursa (eĢim beni aldattı çünkü o güvenilmez biri, hiçbir zaman değiĢmez, vs...) iliĢkiyi sonlandırma, ayrılma gibi olumsuz tepkiler verme ihtimali daha yüksektir. Tam tersi durumda, aldatılan eĢ, partnerinin aldatmasına durumsal ve değiĢebilir atıflar yüklerse (eĢim beni aldattı ama içine düĢürüldüğü durumda baĢka Ģansı yoktu, bir daha asla yapmaz, vs...) iliĢkiye devam etmek ve durumu yapıcı halde ele almak gibi daha olumlu tepkiler verme ihtimali yüksek olacaktır. Taysi (2010), evlilik iliĢkisinde eĢlerden birinin ihlali (örneğin aldatması) sonrasında bağıĢlamayı incelemiĢtir. AraĢtırmanın sonuçlarına göre bağıĢlamanın en güçlü yordayıcısının sorumluluk yüklemeleri olduğu belirlenmiĢtir. Bu sonuca göre iliĢki sınırlarını ihlal eden kiĢi, ihlalden dolayı ne kadar sorumlu ve suçlu görülürse bu kiĢinin 18 mağdur tarafından bağıĢlanması güçleĢmektedir. Evli kadınlar için sadece sorumluluk yüklemeleri bağıĢlamanın yordayıcısı iken, evli erkeklerde sorumluluk yüklemeleri ve evlilik uyumunun bağıĢlamanın en güçlü yordayıcısı olduğu ortaya koyulmuĢtur. Evli kadınların evli erkeklere göre ihlalin zararını daha incitici buldukları belirlenmiĢtir. Ayrıca zararın Ģiddeti arttıkça bağıĢlamanın güçleĢtiği açıklanmıĢtır. 2.7. Aldatma Türleri Bir aldatma sürecinin ne yoğunlukta olumsuz etkilere yol açacağı ne türde bir aldatma olduğuyla da iliĢkilidir. AraĢtırmacılar aldatmanın etkilerini daha iyi ortaya koyabilmek amacıyla aldatma türlerini açıklamıĢlardır. Lusterman (1998) üç tür aldatma belirlemiĢtir. Her bir aldatma türünün kendine özel problemleri beraberinde getirdiğini ve buna göre terapide farklı bir yardım gerektirdiğini; ancak üçünün de ortak noktası aldatmanın travmatik bir yaĢantı olmasıdır. Bu üç tür aldatma Ģunlardır: (1) Tek gecelik aldatmalar, (2) Flört etmeler, (3) ĠliĢkiler. Brown (2001) ise aldatmayı beĢ türde tanımlanmıĢtır. Bu sınıflandırma farklı aldatma türlerini anlama ve bunların altında yatan motivasyonları tanımak amacıyla uzmanlar için yapılmıĢtır. Bunlar; çatıĢmadan kaçınma, yakınlıktan kaçınma, cinsel bağımlılık, duygusal boĢluk ve terk edilen iliĢkidir. ÇatıĢmadan kaçınma. Bu türde partnerlerden biri, diğerinden daha hoĢnutsuz, memnuniyetsizdir. Mutsuzluğa iliĢkin bastırılan duygular büyümektedir. ÇatıĢmadan kaçınan türdeki partner, problemlerini partneri ile paylaĢmaz. Hatta partneri, problemi sorup belirlemeye çalıĢtığında bile bunu yapmaz. Bu tür aldatmanın altında yatan mesaj “Dikkatini bana ver, beni önemse” dir. Bu tür aldatma çoğunlukla evliliğin baĢlarında ve kısa sürelidir. Yakınlıktan kaçınma. Bu tür aldatma, partnerler duygusal incinmeden korktuklarında meydana gelir. Duygusal ve cinsel olarak birbirlerine nasıl yakın olacaklarını bilemezler. Bu tür iliĢkilerde çatıĢma ve kavga görülür; çünkü tartıĢma bireyleri herhangi bir güvensizliğin ortaya çıkmasından korur. Buradaki birincil anlam “Sana çok da ihtiyacım yok (öyleyse bazı ihtiyaçlarımı baĢkalarından da karĢılayabilirim)” Ģeklindedir. Genelde genç çiftlerde görülür. 19 Cinsel bağımlılık. Bu türde partner, cinsel bağımlığının yarattığı rahatsız edici boĢluk duygusunu, evlilik dıĢı iliĢki yoluyla gidermeye çalıĢılır. Cinsel bağımlılığı olan kiĢi politikada olduğu gibi güç ve aleni takdir arar ve genelde gösteriĢe önem verir. Cinsellik yoluyla özel yaĢamlarında da güç ararlar. Bu kiĢiler sıklıkla partnerlerinden ayrı yaĢarlar. Duygusal boĢluk. Bu türde aldatma duygusal boĢluk ihtiyacıyla baĢlar. Çiftler ailenin huzuru adına kiĢisel ihtiyaç ve isteklerini görmezden gelirler. Daha sonra iliĢkide kaçırılan bu duygusal doyum baĢkasında aranır. Bu türde aldatma uzun süreli ve tutkuludur. Aldatan partner evli olduğu eĢi ile evlilik dıĢı iliĢki yürüttüğü kiĢi arasında bocalar. Bu türde “Ailemi seviyorum ama sevgilime aĢığım” cümlesi uygundur. Çoğunlukla erkeklerde görülür. Bu çiftlere yardım ederken ilerleme kaydetmek zordur. Terk edilen iliĢki. Bu türde çiftlerden biri iliĢkiyi sonlandırmak ister, önceden oluĢmuĢ problemleri çözmek istemez, ancak iliĢkiyi sonlandırma sorumluğunu da almak istemez. Genellikle evliliğin ilk 15 yılı içinde görülür. Bu tür aldatmada yardım sürecinde ilerleme zor kaydedilir, çünkü aldatılan eĢ çok incinmiĢtir ve affetmeyi düĢünmez. Aldatılan eĢ, evliliklerini bu hale getirdiği için aldatan eĢi suçlar. Mattingly, Wilson, Clark, Bequette ve Weidler (2010) üniversite öğrencileri üzerinde geliĢtirdikleri aldatma ölçeğinin yapısına göre üç tür aldatma ölçtüğünü belirlemiĢlerdir. Bunlar belirsiz (ambiguous - bu davranıĢlar birlikte yemek yeme, bir Ģeyler içme, dans etme, sarılma vb.dir), gizli/sahte (deceptive – bu davranıĢlar flört, fantezi, yalan söyleme ya da partnerinden bilgiyi gizleme vb.dir) ve açık (explicit – bu davranıĢlar cinsel davranıĢlardır) aldatma olarak adlandırılmıĢtır. Allen ve Rhoades (2008) araĢtırmalarında duygusal aldatma ile geliĢigüzel aldatma arasında geliĢim, motivasyon ve sonuçlar açısından farklılıklar olduğunu belirtmiĢlerdir. Yapılan diğer araĢtırmalarda da aldatma, fiziksel aldatma (cinsel aldatma), duygusal aldatma ve hem fiziksel hem de duygusal aldatmanın birlikte görüldüğü durumlar olarak ele alınmıĢtır (Glass ve Wright, 1985; Thompson, 1984; Drigotas ve diğerleri, 1999). Duygusal aldatma, cinsel yakınlaĢmanın yer almadığı, aĢk duygusunun hakim olduğu aldatma iken; cinsel aldatma sadece cinsel birlikteliğin yer aldığı, duygusallığın olmadığı aldatma; üçüncü tür olan duygusal-cinsel aldatma da hem duygusallığın, aĢkın hem de cinselliğin yer aldığı aldatma türü olarak açıklanmaktadır (Thompson, 1984). Romantik iliĢkilerde aldatma zamanla Ģekillenir. Bir duygusal yakınlaĢma içerebilir ve bir cinsel beraberlik içerebilir de içermeyebilir de. Buna karĢılık cinsel beraberlik duygusal bağlanmanın bir parçası olabilir ya da ondan bağımsız olabilir, sadece cinsellik olabilir. 20 Ġnsanlar cinsellik olmadan da bir iliĢki yaĢayabilir, cinselliğin olduğu ama duygusal bağlanmanın olmadığı bir iliĢki de yaĢayabilir. Tüm bu durumlar birbirinden farklıdır ancak hepsi farklı bir tür aldatmadır. Burada söz verilen iliĢki esastır. Eğer iliĢki dıĢında bir baĢka gizli bir cinsellik ya da romantik bağ varsa, bu bir aldatmadır (Lusterman, 1998). 2.8. Aldatmanın Sıklığı Romantik iliĢkilerde zor bir süreç olarak karĢımıza çıkan aldatmanın sıklığı merak edilen noktadır. Aldatma sıklığını ortaya koymaya çalıĢan çok sayıda araĢtırma yapılmıĢtır. Bu araĢtırmalardan Brown (2001) evli çiftlerin yaklaĢık % 70’inin evlilikleri süresince bir baĢka iliĢki deneyimi yaĢadıklarını belirtmiĢtir. Glass ve Wright (1992) erkeklerin % 44’ünün, kadınların ise % 25’inin hem duygusal hem de cinsel aldatma yaĢadıklarını bulmuĢlardır. Atwood ve Seifer (1997) evli erkeklerin % 50 den fazlasının ve evli kadınların % 50’ye yakınının, evliliklerinin herhangi bir döneminde evlilik dıĢı iliĢki yaĢadıklarını rapor etmiĢlerdir. Thompson (1984) evli veya iliĢkisi olan bireyler üzerinde yaptığı araĢtırmada katılımcıların % 43’ünün partnerlerini en az bir kez aldattıklarını belirtmektedir. Janus ve Janus (1993) boĢanmıĢ bireylerin yaklaĢık % 40’ının evlilikleri süresince en az bir kez evlilikdıĢı cinsel iliĢki yaĢadıklarını açıklamaktadır. Atkins ve diğerleri (2001) Amerika’da evlilik terapistlerine baĢvuran çiftlerin % 60-65’inin, terapiste baĢvuru nedeninin aldatma olduğunu belirlemiĢlerdir. Wiederman ve Hurd (1999) araĢtırmalarına katılan ciddi bir romantik iliĢki yaĢadıklarını belirten erkeklerin % 75’inin, kadınların ise % 68’inin en az bir kez partnerleri dıĢında biriyle flört ettikleri ya da cinsel aktivite gerçekleĢtirdiklerini açıklamıĢlardır. Mark, Janssen ve Milhausen (2011) de araĢtırmalarına katılan 506 erkek ve 412 kadın üzerinde yaptıkları araĢtırmada erkeklerin yaklaĢık % 23’ünün, kadınların ise yaklaĢık % 19’unun partnerlerini iliĢkileri süresince aldattıklarını belirlemiĢlerdir. Weiderman (1997) ise 884 erkek ve 1288 kadından oluĢan geniĢ bir örneklemden oluĢan araĢtırmasında erkeklerin % 22,7’sinin ve kadınların % 11,6’sının evlilikleri süresince evlilik dıĢı bir iliĢki yaĢadıklarını beyan ettiklerini rapor etmiĢtir. Yukarıda kısaca özetlenen araĢtırma sonuçlarında da görüldüğü üzere aldatmanın oldukça sık yaĢanan karĢılaĢılan, romantik iliĢkiyi sarsan, bazen bozan ve bazen de bitiren travmatik bir yaĢantı olduğu söylenebilir. 21 2.9. Aldatmada Cinsiyet Farklılıkları Romantik iliĢkilerde aldatma konusuyla ilgili literatürde katılım, nedenler, tepkiler ve sonuçlar açısından her türde aldatmada kadın ve erkekler arasında farklılıklar görülmektedir. Ancak 1960’lı ve 1970’li yıllardan gelen verilerin günümüz cinsiyet rolü beklentileri bağlamında yeniden test edilmesi gerekmektedir. 1980’li, 1990’lı ve 2000’li yıllarda büyüyen kadınların aldıkları mesajlar önceki jenerasyona göre oldukça farklıdır. Bir erkek ya da kadın için son yıllarda yaĢam, aĢk ve iĢ konularında sosyal değiĢimler yaĢanmaktadır. Aldatma türüne göre kadın ve erkek karĢılaĢtırıldığında, kadınlar erkeklere göre daha çok duygusal aldatmaktadırlar. Erkekler ise daha çok cinsel aldatmaktadırlar. Hem cinsel hem de duygusal aldatmanın olması, sadece birinin olması durumuna göre evliliği daha fazla tehdit etmektedir. Bugüne kadar evli erkeklerin bir baĢka iliĢkiye girmeleri daha olası iken, günümüzde kadın ve erkek için bu oran yakındır. Bununla birlikte genç evli kadınların bir baĢka iliĢkiye girme olasılıkları kocalarından daha fazladır. DeğiĢimin bir kısmı kadınların iĢ dünyasına girmesi ve baĢka iliĢkiye girme fırsatlarının artmasıyla ilgilidir. Bununla birlikte kadınlar bu tür fırsatları değerlendirme konusunda erkeklerden farklıdır. Evliliğinde mutlu kadınlar, bir baĢka iliĢki fırsatı olsa da bunu görmez, farkında olmaz. Ancak erkekler için fırsatların olması ve buna bir de erkeğin bazı haklı nedenlerinin olması aldatmanın gerçekleĢmesine yol açar (Brown, 2001). Buss (1994) yirmi beĢ toplumda aldatma sonrasında evliliklerin her iki cinsiyetten partner için de boĢanma ile sonuçlandığını; buna karĢılık elli dört toplumda eğer kadın aldattıysa aldatma boĢanmayla sonuçlanırken, sadece iki toplumda eğer erkek aldattıysa boĢanmayla sonuçlandığını belirtmektedir. Buna göre kadın aldattığında daha yıkıcı sonuçlarla karĢılaĢılmaktadır. EvlilikdıĢı iliĢkilerde cinsiyet farklılıklarının incelendiği 300 kadın ve erkek üzerinde yapılan bir araĢtırmada kadınların evlilikdıĢı iliĢkilerinin daha çok duygusal olduğu; erkeklerin evlilikdıĢı iliĢkilerinin ise daha çok cinsel olduğu görülmüĢtür (Glass ve Wright, 1985). Birçok araĢtırmada erkeklerin fiziksel, kadınların ise duygusal aldatmaya daha fazla tepki gösterdikleri ortaya koyulmuĢtur (Cann, Magnum ve Wells, 2001; Fernandez, VeraVillarroel, Sierra ve Zubeidat, 2007; Miller ve Manner, 2009; Shackelford, Buss, Bennett, 2002). Buna göre erkekler için fiziksel aldatılma daha yıkıcı olurken, kadınlar için duygusal aldatılma daha yıkıcı olmaktadır. 22 Miller ve Manner (2008) aldatmaya gösterilen tepkiler açısından kadın ve erkekler arasında farklılıklar olduğunu belirlemiĢtir. Buna göre aldatılan erkeklerin daha çok öfke duygusu ve Ģiddet eğilimi (özellikle aldatmaya karıĢan diğer erkeğe karĢı) gösterdiklerini, kadınların ise daha çok üzüntü duygusu ve diğer sosyal bağlar (arkadaĢlar gibi) yoluyla telafi etme eğilimi gösterdiklerini açıklamıĢlardır. Whitty ve Quigley (2008) internet üzerinden aldatmayı araĢtırdıkları çalıĢmalarında yine cinsiyet farklılıkları bulmuĢlardır. AraĢtırma sonuçları erkeklerin cinsel, kadınların duygusal aldatmaya karĢı daha fazla tepki gösterdiklerini ortaya koymuĢtur. Bununla birlikte erkekler bir kadının ancak aĢık olduğunda bir baĢka erkekle cinsel beraberlik yaĢayabileceğine; kadınlar ise erkeklerin aĢık olmasa da bir baĢka kadınla cinsel beraberlik yaĢayabileceğine inanmaktadır. Romantik iliĢkilerde aldatmanın cinsiyete göre karĢılaĢtırılmasını inceleyen yukarıda özetlenen araĢtırmaların sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde; kadınlar ve erkekler arasında birçok açıdan (nedenler, tepkiler, sonuçlar, çeĢitler vb) farklar olduğu söylenebilir. 2.10. Kuramlarda Aldatma Kavramı Aldatma kavramına kuramların bakıĢına iliĢkin literatür taranmıĢtır. Bu tarama sonucuna çeĢitli kuramların aldatmaya iliĢkin görüĢler ileri sürdükleri görülmüĢtür. AĢağıda bu kuramlardan aldatmaya iliĢkin görüĢler özetlenerek anlatılmıĢtır. Ancak bu araĢtırmanın kuramsal temeli Yatırım Modeline (Rusbult, 1980, 1983) ve Kelley ve diğerleri (1983)nin yakın iliĢkilere iliĢkin yaklaĢımına dayandırılmıĢtır. Bu nedenle Yatırım Modeli ve Kelley ve diğerlerinin yaklaĢımı ayrıntılı anlatılacaktır. 2.10.1.Psikanalitik Kuram Psikanalitik bakıĢ açısından aldatma konusu ödipal kompleks ve narsizmle iliĢkili biçimde açıklanmaktadır. Buna göre aldatılma travması çocukluktaki ilk yaĢantılarla iliĢkilidir. Çocuğun gerçek ya da algıladığı biçimde ilk ebeveyn yaĢantılarıyla ilgilidir. Çocuğun aynı cinsten ebeveyni ile rekabeti ve karĢı cinsten ebeveyni ile iliĢkisi yani ödipal çatıĢması dikkati çeker. Çocuk, anne ile baba arasındaki cinsel iliĢkinin farkına vardığında üstü örtülü bir biçimde verilen sözün bozulduğunu hisseder ve ihanet ve aĢağılanma duygularıyla birlikte kıskançlık, öfke ve düĢmanca duygular ortaya çıkar. Diğer bir deyiĢle 23 erkek çocuk “annesi cinselliği kendisi yerine babasına bahĢettiği için annesini affetmez ve ihanete uğramıĢ/aldatılmıĢ hisseder.” Artık çocuğun dünyasında “Ģüphe edilmeyecek biçimde saf/temiz bir insan” olan annesinin imajı değiĢmiĢ ve annesi artık ihanet eden bir kadın haline gelmiĢtir. Her iki cins için de sadakatsiz ebeveyn çocuktaki narsizmde kalıcı bir yara açar. Bu travma ile baĢ etmede savunucu bir organizasyon geliĢir ve buna bağlı olarak intikam fantezileri geliĢir. Bu süreç, çocuğun yetiĢkinlik yaĢamında bilinçdıĢı çatıĢmalar olarak cinsel aldatma davranıĢını ve cinsel aldatmaya karĢı tutumunu etkiler. Ödipal kompleks normal bir Ģekilde çözümlendiğinde çocuk, ebeveyn rekabetini baĢarılı bir biçimde çözer ve yetiĢkinlikte istenen/arzulanan ebeveynin yerine baĢka birini koyarak doyumlu bir tekeĢli iliĢki sürdürmeyi seçer. Bu iliĢki sembolik olarak karĢı cins ebeveynin yerine geçer. Ödipal kompleksin çözümlenemediği bazı durumlarda aldatma ile iliĢkili olarak hissedilen öfke, yaralanma ve aĢağılanma duyguları çok güçlüdür ve çocuk ödipal kaybeden pozisyonuna geçer ve bu durum yetiĢkinlikte izlerini sürdürür. Üçlü bir aĢk iliĢkisinde yaralanmıĢ üçüncü kiĢi konumunda olan aĢağılanmıĢlık, incinmiĢlik duyguları içindeki bu yetiĢkin mutluluk içindeki romantik çiftleri kıskanarak izler. Bu kiĢilerin yetiĢkinlikte cinsel aldatma yoluyla baĢkalarında hasara ve acıya yol açma olasılıkları yüksektir. Bu durumda çocuklukta kendisi ihanete uğramıĢ biri olan yetiĢkin baĢkalarına ihanet etme yoluyla öç alır. BaĢtan çıkarılmıĢ ve ihanete uğramıĢ hislerini baĢkalarını baĢtan çıkararak ve onlara ihanet ederek öcünü alır. Bir baĢka açıdan ilk çocukluk deneyimlerinin önemini vurgulayan Psikanalitik yaklaĢım çocuklukta ebeveynin diğer eĢi aldatması yaĢantısına Ģahit olan ve bunun sonuçlarını yaĢayan çocuğun yetiĢkinlik yaĢamında bu yaĢantının izlerini süreceğini belirtir. Buna göre bu çocukluk yaĢantısı yetiĢkinlikte cinsel aldatmaya iliĢkin tutum ve davranıĢı etkiler ve ödipal çatıĢmayı yeniden alevlendirir (Buss ve Shackelford, 1997). Psikanalitik yaklaĢıma göre kadınların erkeklere göre daha az aldatmasının nedenlerinden biri kadının ödipal çatıĢmasını tek eĢlilikle çözmeye çalıĢmasıdır. Çünkü kadınlarda yetiĢkinlikteki romantik iliĢkilerinde yeniden aldatılma/yaralanma korkusu onları partnerlerine sadık kalmaya iter. Buna karĢılık erkekler sadakatsiz ebeveynle olan ödipal çatıĢmalarını daha açık yaĢarlar, bunu daha kolay tanımlarlar. Bu süreçte çocukluktaki aldatılma travmasını hatırlayan erkek aldatmaya daha eğilim gösterecektir (Hunyady ve diğerleri, 2008; Josephs, 2006). Kurama dayalı olarak yapılan bazı araĢtırmalarda ise narsistik bireylerin aldatma olasılıklarının ve eğilimlerinin daha yüksek olduğu bulunmuĢtur (Hunyady ve diğerleri, 2008; Buss ve Shackelford, 1997). 24 2.10.2. Evrim Kuramı Evrim kuramı, ikili iliĢkide fayda alıĢveriĢini vurgular ve bu alıĢveriĢte özsermaye (equity)nin büyük ölçüde doyuma bağlı olduğunu belirtir. Kadın ve erkek için evrim sürecinde adaptasyonun farklı süreçlerden geçtiğini ve buna bağlı olarak cinsel davranıĢlarının ve kıskançlıklarının da farklılaĢtığını açıklar. Evrim kuramının ilk varsayımı üreme/çocuk yapma konusunda vurgu yapar. Buna göre Darwinci perspektiften türlerin davranıĢsal ve morfolojik (yapısal) karakteristikleri organizmanın yeniden üreme baĢarısı (reproductive success) adı verilen sürecine avantaj sağlar. KiĢinin döllenmesi, onun yeniden üremesi anlamına gelir. Evrim psikologları insanların heteroseksüel davranıĢlarının bu yeniden üreme için bilinçdıĢı bir eğilimle Ģekillendiğini açıklar. Evrim psikologlarına göre kadın ve erkeklerin ihanetlerine yol açan aynı motivasyon değildir. Bir erkek iliĢki dıĢı bir partneri hamile bırakarak yeniden üremeyi arttırabilir. Halbuki hamile ya da özel bir partnere sahip bir kadın için iliĢki dıĢı bir baĢka partnerle çiftleĢmenin oldukça küçük bir faydası vardır. Eğer kadın daha seçkin bir partnerle aldatıyorsa ancak o zaman aldatmanın bir faydası olabilir. Evrim psikologlarının ikinci varsayımı, “babalığın kesinliği” konusundadır. Buna göre kadınlar çocuklarının biyolojik ebeveyni olduklarından emin olurken, babalar/erkekler hiçbir zaman bundan tam olarak emin olamaz. Bunun sonucu olarak erkekler daha Ģiddetli cinsel kıskançlık gösterirler. Çocuklarının biyolojik ebeveyni oldukları kaygısı taĢımayan kadınlar, erkeklerin terk etmelerine karĢı uyanık olurlar; çünkü erkeğin terk etmesi çocuklarının hayatta kalma ihtimalinin azalmasına yol açar. Evrim psikologlarının üçüncü varsayımı “ebeveyn yatırımı” hakkındadır. Bu zamanını ve kaynaklarını çocuğa adamak anlamına gelmektedir ve eĢ olma çabasıyla (mating effort) zıt bir iliĢki gösterir. EĢ olma çabası, zamanını ve kaynaklarını cinsel partner (iliĢki dıĢı partner dahil) aramaya adamak anlamına gelir. Ebeveyn yatırımı, kadınlar için erkeklerden yüksektir. Sonuç olarak erkekler, eĢ olma çabası konusunda kadınlardan daha fazla zaman ve kaynağa sahiptir. Çünkü kadınlar çocuklarının bakımına zaman ve kaynak ayırmaktadır. Böylece bir baĢka partnere ulaĢma imkânı kadınlardan göre erkeklerde daha fazladır. Bu durumda kadınlar partner seçerken erkeklerden daha fazla ayrım yapmaya/seçici olmaya yönelirler (Buss, Larsen, Westen ve Semmelroth, 1992; Buss, 1998; Buss, 1994; Drigotas ve Barta, 2001; DemirtaĢ-Madran, 2008). 25 Evrim kuramı aldatmayı kıskançlık kavramı içerisinde de ele almaktadır. Evrim kuramına göre kıskançlık duygusal ve cinsel kıskançlık olarak ikiye ayrılmaktadır. Cinsel kıskançlık, bireyin eĢinin bir baĢkasıyla cinsel beraberlik yaĢadığını bilmesi ya da bundan Ģüphelenmesi sonucunda yaĢanan kıskançlıktır. Duygusal kıskançlıksa, bireyin eĢinin bir baĢkasına duygusal olarak bağlandığını bilmesi ya da bundan Ģüphelenmesi durumunda ortaya çıkan kıskançlık türüdür. Evrim kuramcıları, kadınların duygusal, erkeklerinse cinsel aldatılma durumunda daha çok kıskançlık duydukları varsayımını ortaya atmıĢlardır. Bunun sonucunda da erkeklerin cinsel aldatmaya, kadınların ise duygusal aldatmaya daha yoğun olumsuz tepki gösterdiği açıklanmaktadır. Buna göre erkekler biyolojik baba olduklarından emin olamadıkları için fiziksel aldatmaya daha çok tepki gösterir. Kadınlar ise erkeklerin kendilerine ve çocuklarına yatırım yaparak/kaynaklarını onlar için kullanarak güvende hissetme beklentilerinden dolayı duygusal aldatmaya daha çok tepki gösterirler. Çünkü bir baĢka kadına duygusal olarak bağlanan erkek artık kaynaklarını ona aktaracak; çocuklarını ve partnerini bu kaynaklardan mahrum bırakacaktır (Buss ve diğerleri, 1992; Buss, Shackelford, Kirkpatrick, Choe, Lim, Hasegawa ve diğerleri, 1999; Cann ve diğerleri, 2001; Fernandez ve diğerleri, 2007; DemirtaĢ-Madran, 2008; Miller ve Manner, 2009). 2.10.3. Rusbult’un Yatırım Modeli Rusbult (1980, 1983) tarafından geliĢtirilen Yatırım Modeli kaynağını Thibaut ve Kelley (1959) tarafından ortaya atılan karĢılıklı bağımlılık kuramından almaktadır. KarĢılıklı Bağımlılık kuramının temelleri ise Sosyal Mübadele Kuramı’nda görülmektedir. Sosyal Mübadele Kuramı ödül, ceza ve kaynaklar adı verilen kavramlardan yola çıkar ve ödül, ceza ve kaynaklar arasında bir değiĢ-tokuĢ sürecinden söz eder. Temel çatısını ekonomi, sosyoloji ve psikoloji oluĢturur. Kuram, bireyler arası iliĢkilere, ekonomik mübadeleye benzer bir Ģekilde fayda-maliyet açısından bakar. Ekonomik bir mübadelede olduğu gibi, sosyal mübadelede de bireylerin, bir mübadele içinde yer almaları, ancak katlandıkları sosyal maliyetlerin karĢılığında ödül alabilecekleri beklentisi varsa söz konusu olacaktır. Ġnsan iliĢkilerini ödül-bedel analizine dayandırır. Bir kiĢi, iliĢkisinde ödediği bedeller, aldığı ödüllere göre daha ağır bastığı algısına sahipse bir süre sonra iliĢkisini sonlandırması muhtemeldir. Sosyal mübalede açısından karĢı tarafın karĢılık verip vermeyeceğine iliĢkin 26 olarak kiĢilerde oluĢan inanç, temel belirleyicilerden biridir (Rosenbaum, 2009; Lambe, Wittmann, Spekman, 2001; Hovardaoğlu, 1996). Sprecher (1998) sosyal mübadele kuramlarının ortak varsayımlarını Ģu Ģekilde açıklar: 1) Sosyal davranıĢlar bir dizi sosyal mübadeleyi içerirler. 2) Bireyler ödüllerini maksimize etmek ve bedellerini minimize etmek isterler. 3) Bireyler bir baĢkasından ödül aldıklarında bunun karĢılığını vermek zorunda hissederler. Sosyal Mübadele Kuramı, Thibaut ve Kelley tarafından geniĢletilerek KarĢılıklı Bağımlılık Kuramı ortaya atılmıĢtır. Thibaut ve Kelley’e (1959) göre ikili iliĢkilerde yaĢanan problemler bireylerin karĢılıklı bağımlılıklarına bakılarak açıklanabilir. Bunun için iki kiĢinin iliĢkideki etkileĢimi ve bu etkileĢimin sonuçları analiz edilmelidir. Onlar bu sonuçları pozitif bileĢenler (ödüller) ve negatif bileĢenler (bedeller) olarak ayırmıĢlardır. Ödül ve bedellere bakılarak bireylerin iliĢkideki davranıĢları kestirilebilir. Buna göre ödüller alınan zevkler, doyumlar ve bireyin hoĢlandığı Ģeylerdir. Enerji azaldığında ya da ihtiyaçlar doyurulduğunda bir ödül ortaya çıkar. Bedeller ise bir dizi davranıĢa iliĢkin performans göstermeyi engelleyen ya da caymaya yol açan faktörlerdir. Bir baĢka deyiĢle ödüller alınanlar, bedeller ise maruz kalınanlardır. Ġkili iliĢkideki bireylerin etkileĢiminin sonuçlarının kabul edilebilirliğini belirlemek için bazı standartlara ya da kriterlere ihtiyaçları vardır. Bireylerin böyle bir değerlendirme yapabilmesi için iki önemli standarttan söz edilebilir. Bunlardan ilki olan karşılaştırma düzeyi bireylerin mevcut iliĢkilerindeki doyumu ve çekiciliği değerlendirmesini sağlayan standarttır. Bireyin hak ettiğine inandığı ve iliĢkiden aldığı ödül ve bedelleri değerlendirdiği standarttır. Ġkincisi olan seçenekler için karşılaştırma düzeyi ise bireyin iliĢkide kalma ya da ayrılma kararını değerlendirmesini sağlayan standarttır. Seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyi bireyin ulaĢabildiği seçenekler için kabul edebileceği en düĢük düzeydir. Bu seçenekler diğer aile üyeleri, arkadaĢlar, baĢka biriyle birliktelik ya da yalnız kalma olabilir. Bireyin, mevcut iliĢkisinden elde ettiği ödüller (yani karĢılaĢtırma düzeyi), seçenekler için karĢılaĢtırma düzeyinin üstündeyse birey iliĢkiyi sürdürür; altına inerse iliĢkiden ayrılır. KarĢılıklı bağımlılık kuramına dayanarak Rusbult (1980, 1983) Yatırım Modelini açıklamıĢtır. Ona göre son yıllarda araĢtırmacılar neden bazı iliĢkiler sürerken diğerlerinin son bulduğuyla ilgilenmektedir. Bu araĢtırmacılar iliĢkide pozitif etki yaratan belirleyicileri ve sonuçları ortaya koyma çabasındadırlar. Örneğin aĢk, doyum, çekicililik gibi faktörler. Bu araĢtırmacılara göre açık ya da örtülü biçimde bir partner diğerini seviyorsa ve birlikte 27 olmaktan mutluysa çoğunlukla iliĢkileri sürmektedir. Buna göre iliĢki iyi gittiği sürece iliĢkide kalınır. Ancak Rusbult ve diğerlerine (1998) göre bu bakıĢ açısı üç soruya yanıt vermekte zayıf kalmaktadır: “Niçin bazı iliĢkiler doyumsuz olmasına rağmen sürmektedir?” “Niçin bazı iliĢkiler doyumlu olmasına rağmen sona ermektedir?” “ĠliĢkinin doğasında var olan dalgalanmaları nasıl belirleriz? Bu dalgalanmalara karĢın niçin bazı iliĢkiler sürerken diğerleri sona erer?” Rusbult ve diğerleri (1998) bu soruların yanıtında anahtar kavramın bağlanım olduğunu belirtir. Bir iliĢkide bağlanımın belirleyicileri doyum, yatırım ve seçeneklerdir. Yatırım Modelinin temelinde yer alan KarĢılıklı Bağımlılık kuramında bağımlılık (dependence) temel özelliktir. Bağımlılık düzeyi, kiĢinin iliĢkideki ihtiyaçlarını karĢılama ve istenen sonuçlara (ödüller) ulaĢma düzeyini açıklar. Bireyler iliĢkide nasıl bağımlı hale gelirler? Bireylerin bağımlı hale gelmesinde kuram iki temel süreç tanımlar: ĠliĢkinin birey üzerinde pozitif etki (ödüller) yaratması önemlidir ve iliĢkideki yüksek doyum bireyde pozitif etki yaratarak artan bir bağımlılık oluĢturur. Doyum düzeyi iliĢkide negatife (bedeller) karĢı pozitif etki(ödüller) deneyimi oluĢturan faktördür. Doyumu, iliĢkide partnerin en önemli kiĢisel ihtiyaçlarını gidermesi belirler. Örneğin bir partner iliĢkisinde entelektüel, arkadaĢlık ve cinsellik ihtiyaçlarını karĢıladığında daha yüksek doyum alır. Bununla birlikte bağımlılıkta tek faktör doyum değildir. Bağımlılık aynı zamanda ulaĢılabilir seçeneklerin niteliğinden de etkilenir. Seçeneklerin niteliği, mevcut iliĢkiye karĢılık en iyi ulaĢılabilir seçeneğin niteliğini algılama olarak açıklanabilir. Seçeneklerin niteliği, iliĢkide karĢılanan önemli ihtiyaçların mevcut iliĢki dıĢında dıĢarıdaki seçeneklerle de karĢılanabilmesi olarak açıklanabilir. Bu seçenekler, arkadaĢlar, aile üyeleri ya da bir baĢka özel kiĢi olabilir. Örneğin, bir iliĢkideki partnerin yakınlık ve arkadaĢlık ihtiyaçları baĢka bir yerde karĢılanamazsa seçeneklerin niteliği düĢer ve onun partnerine olan bağımlılığı artar. Böylece karĢılıklı bağımlılık kuramı doyum düzeyi yüksek ve seçeneklerin niteliği düĢük olduğunda bireyin iliĢkideki bağımlılığının yüksek olacağını açıklar. Yatırım Modeli, karĢılıklı bağımlılık kuramının önermelerini iki noktada geniĢletmiĢtir. Ġlk olarak doyum düzeyi ve seçeneklerin niteliği bağımlılığı tam olarak açıklamaya yetmemektedir. Bu iki faktöre bakılırsa çok az iliĢkinin devam etmesi gerekirdi. Oysa gerçekte bazı iliĢkiler baĢka çekici seçenekler olsa da ve iliĢki doyumu az olsa da sürmektedir. Yatırım Modeli bağımlılığın bu iki faktör (iliĢki doyumu ve seçeneklerin niteliği) ün yanında üçüncü bir faktörden daha etkilendiğini belirtmektedir. Bu faktör yatırım geniĢliğidir. Yatırım geniĢliği iliĢkiye bağlı olan kaynakların büyüklüğü ve 28 önemidir. Bu kaynaklar, iliĢki sona ererse değeri azalan ya da kaybedilen kaynaklardır. Bir iliĢki geliĢirken partnerler, iliĢkiyi ilerletmek/geliĢtirmek umuduyla birçok kaynaklarını doğrudan iliĢkiye yatırırlar. Örneğin bir birey iliĢkisinde özel duygu ve düĢüncelerini partnerine açabilir ve önemli miktarda zamanını ve enerjisini iliĢkiye harcayabilir. Bununla birlikte iliĢkideki bazı yatırımlar dolaylı olabilir. Örneğin ortak arkadaĢlar, kiĢisel kimlik, çocuklar ya da iliĢkide sahip olunan ve paylaĢılan eĢyalar/materyaller dolaylı yatırımlardır. ĠliĢkiye yatırılan kaynaklar muhtemelen iliĢki bağlanımını arttırır. Çünkü yatırım yapmak, iliĢki sona ererse kaybedilen Ģeyleri arttırır ve iliĢkinin sürmesi için teĢvik edici psikolojik bir güç olarak hizmet eder. Yatırım Modeli, karĢılıklı bağımlılık kuramını biraz daha geniĢleterek, bağımlılığın artmasının bir sonucu olarak bağlanım duygusunun ortaya çıktığını belirtir. Bağlanım düzeyi, iliĢkiyi sürdürme isteğidir ve iliĢki oryantasyonunu ve psikolojik bağlanmayı (“biz” duygusu gibi) da içerir. Bağlanımın bağımlılıktan farkı nedir? Bağımlılık temelde iliĢkide doyum hissetmek, yüksek yatırımın olması, seçeneklerin zayıf olması gibi iliĢki niteliğine dayanır. Bireylerin iliĢkide bağımlılığı arttıkça onlar daha güçlü bir bağlanım geliĢtirirler. Bağlanım birisine bağımlı olma temeline dayanan bir sadakat duygusu olarak yapılandırılabilir. Bağlanım, psikolojik bir yapıdır ve iliĢkideki günlük davranıĢları, iliĢkinin sürekliliğini etkiler. Böylece bağlanım, üç faktöre dayanan bağımlılıkla iliĢkinin sürmesi arasında bir mediatördür(aracıdır). Yatırım Modeli (Rusbult, 1980, 1983) ġekil 3’te sunulmuĢtur: ġekil 3. Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeli 29 Ġlgili literatüre bakıldığında a) bağlanım, doyum ve yatırımla olumlu, seçeneklerin niteliği ile olumsuz iliĢki göstermektedir. b) Bu üç değiĢkenin her biri bağlanımı kestirmede varyansa tek tek katkı sağlamaktadır. c) Bağlanımı düĢük olan bireylerle karĢılaĢtırıldığında bağlanımı yüksek olan bireylerin iliĢkilerini sürdürme olasılıkları daha yüksektir. d) Bağlanım, iliĢkiyi sona erdirme ya da iliĢkide kalma kararını etkileyen doyum, yatırım ve seçenekler üzerindeki kısmen ya da tamamen oluĢturduğu mediatör rolüyle iliĢkinin sürmesinde en güçlü yordayıcıdır (Rusbult ve diğerleri, 1998). Literatürde Yatırım Modelinin aldatmayı açıkladığı çalıĢmalar dikkati çekmektedir. Drigotas ve diğerleri (1999) araĢtırmalarını üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleĢtirmiĢtir. Ġki farklı yöntemle yapılan araĢtırma sonucunda her iki yöntemde de Yatırım Modelinin aldatmayı yordadığı görülmüĢtür. Buna göre iliĢki bağlanımı, iliĢki doyumu ve iliĢki yatırımı yüksek, seçeneklerin niteliği düĢük olan kiĢilerin partnerlerini aldatma olasılıklarının daha düĢük olduğu görülmüĢtür. Yatırım Modelinin aldatmayı yordadığı belirtilmiĢtir. Onlara göre yüksek düzeyde iliĢki bağlanımı olan bireyler iliĢki dıĢı bir birliktelik kararına varırken bunun kısa dönemli faydalarından çok uzun dönemli sonuçlarını dikkate alırlar. Bu uzun dönemli sonuçlar iliĢkiyle ilgili (örn ayrılma), partnerle ilgili (örn kıskançlık ve öfke) ve kendileriyle ilgili (örn. düĢük benlik algısı-lowered selfview, utanç, suçluluk) sonuçlardır. Yüksek düzeyde iliĢki bağlanımı olan bireyler partnerleriyle iliĢkilerinde bir iyilik hali içindedirler. ĠliĢkide partnerlerinin istek ve ihtiyaçlarını da dikkate alırlar. Böylece aldatmanın partnerlerini ne kadar yaralayacağını ve iliĢkilerini zedeleyeceğini değerlendirirler. Le ve Agnew (2003), 60 bağımsız örneklem ve 11582 katılımcının yer aldığı 52 farklı çalıĢmayı inceleyerek Yatırım Modelini meta analiz yöntemiyle değerlendirmiĢlerdir. Tüm bu araĢtırmaları sonucunda doyum, yatırım ve seçeneklerin niteliği değiĢkenlerinin iliĢki bağlanımı ile iliĢki gösterdiğini; bu üç değiĢkenin birlikte iliĢki bağlanımına iliĢkin varyansın yaklaĢık % 23’ünü açıkladığı sonucuna ulaĢmıĢlar ve Yatırım Modelinin geçerli olduğunu açıklamıĢlardır. Ayrıca iliĢki bağlanımının iliĢkinin sona ermesinde önemli bir yordayıcı olduğunu belirlemiĢlerdir. Drigotas ve diğerlerine (1999) göre aldatmayı açıklarken Yatırım Modelinin kullanılmasında üç önemli neden var: Ġlk olarak iliĢkideki davranıĢı açıklayan bir model sunmaktadır. KiĢilerarası iliĢkilerin açıklanmasında aldatmaya da yer verilebilmektedir. Ġkinci olarak aldatmanın çeĢitli yıkıcı sonuçları vardır. Böylece aldatma önemli bir iliĢki sorunudur. Üçüncü olarak aldatmaya iliĢkin kuramsal bir temelin olmamasına karĢın 30 Yatırım Modeli önemli bir destek sunacaktır. Model spesifik kuramsal yordayıcılar sunmaktadır. 2.10.4. Kelley’nin Yakın ĠliĢkilerle Ġlgili GörüĢleri Kelley ve diğerleri (1983), iliĢkideki partnerin ve çevrenin özelliklerinin de iliĢki üzerinde etkileri olabileceğini belirterek Yatırım Modelini geniĢletmiĢtir. Ġki kiĢi arasındaki iliĢki, iliĢkideki partnerler ve onların çevreleri birbirleriyle nedensel bir etkileĢim halindedir. Bu üç alandaki (iliĢki, partnerler ve çevre) her bir olay diğerlerini de etkilemektedir. Öncelikle iki kiĢi arasındaki iliĢkiler nedensel olarak birbiriyle bağlantılıdır. Ġkili iliĢkideki bireylerin her bir duygulanımı, düĢüncesi ve eylemi zincirleme olarak birbiriyle bağlantılıdır. Bu bağlantı kiĢilerarası iliĢkilerin temelini oluĢturur. Bir iliĢkinin yakın olarak tanımlanması için iliĢkideki karĢılıklı etkileĢim zincirinin güçlü, sık, zengin ve sürekli olması gerekir. Bu tür iliĢkiler arkadaĢlık, ciddi bir aldatma iliĢkisi, evlilik ya da ebeveyn-çocuk iliĢkisi olabilir. Ġki kiĢi arasındaki zincirleme etkileĢim bir ölçüde onların fiziksel ve sosyal çevreleriyle etkileĢimine de bağlıdır. Örneğin, gürültülü bir ortamda partnerlerden biri diğerini duyamadığında bu, iliĢkilerinde bir öfke yaratabilir. Aynı zamanda onların etkileĢimi de fiziksel ve sosyal çevreyi etkilemektedir. Örneğin, çiftin gürültü yapması, mobilyayı düĢürmesi, ıĢığı açıp kapaması, aralarında baĢka insanları çekiĢtirmesi vb. çiftin etkileĢiminin yarattığı dıĢsal etkilerdir. Ya da çiftin tartıĢtıklarında kapıyı çarpması da etkileĢimlerinin çevrede yarattığı bir etkidir. Çevresel ve kiĢisel koĢullar iliĢkiyle etkileĢim halindedir. Onlar iliĢkiyi etkilerken iliĢki de onlar üzerinde etki oluĢturur. Örneğin kiĢinin sosyal çevresinde alternatif birinin varlığı, gülümseme, göz teması kurma, kur yapma gibi bu kiĢiyle özel bir etkileĢime yol açabilir. Böylece çevresel etkiler, iliĢki üzerinde de çeĢitli etkiler ve sonuçlar yaratır. Örneğin partnerlerden birinin iĢ koĢulları stres yaratır ve bu stres de iliĢkilerini olumsuz etkileyebilir. Psikolojik özellikler (örneğin saldırganlık, içedönüklük, otoriterlik gibi özellikler) partnerin nedensel koĢullarını oluĢturur. Bu koĢullar da iliĢkideki etkileĢimi etkilemektedir. KiĢisel faktörler motivasyonu, değerleri, kiĢilik özelliklerini, alıĢkanlıkları, tutumları, amaçları, tercihleri, savunmaları içerir. Bu faktörler iliĢkiyi etkileyen her türlü kiĢisel 31 özelliklerdir. Bireyin partnerle olan iliĢkideki oryantasyonunu etkiler ( Kelley ve diğerleri, 2003). Yukarıda açıklanan bu koĢulları çevresel ve kiĢisel olarak sınıflandırmak uygun olacaktır. Bunların yanı sıra bir de iliĢkisel koĢullar vardır. Bunlar partnerlerin birbirleri ile ya da partnerlerin çevre ile iliĢkisini içerir. Çiftlerin benzerliği, aynı dili konuĢmaları, benzer tutumlara sahip olmaları, kiĢiliklerinin tamamlayıcılığı; tüm bunlar partnerler arasındaki iliĢkinin sonuçlarına yansır. Örneğin benzer tutumlara sahip olmak bir tartıĢmada anlaĢmaya varmayı sağlar. Aynı dili konuĢmak baĢarılı bir iletiĢim kurmayı sağlar. Örneğin çiftin kendilerine özel alıĢkanlıklar geliĢtirmeleri iliĢkisel koĢulları oluĢturur. Partnerlerin beklentileri, davranıĢları, iletiĢim biçimleri iliĢkisel koĢulları etkiler. Kelley ve diğerlerinin (1983) modeline dayanılarak yapılan çeĢitli araĢtırmalarda kiĢisel faktörler kapsamında kiĢilik, bağlanma, aĢk stilleri, tutum, disfonksiyonel dürtüsellik, cinsiyet, ilk cinsel deneyim yaĢı, önceki partner sayısı vb. değiĢkenlere yer verilirken; iliĢkisel faktörler kapsamında iliĢki devamlılığı (relationship duration) ve Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeli değiĢkenlerinden doyum, yatırım ve bağlanım; çevresel faktörler kapsamında ise Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeli değiĢkenlerinden fırsatlar, seçeneklerin çekiciliği, seçeneklerin niteliğine yer verilmiĢtir (Wiederman ve Hurd, 1999; Campbell, 2009; Fricker, 2006; Shaye, 2009; McAlister, Pachana ve Jackson, 2005). Söz konusu yaklaĢımın bir kuram olmayıp sadece yapılan araĢtırmalarda sonuca ulaĢma, yorum yapma, kuram oluĢturma ve sınama yolu olarak kullanılabilecek genel bir araĢtırma yöntemi olduğunu özellikle belirtmiĢlerdir. Bu araĢtırmada aldatmayı etkileyen faktörler, belirlenirken, Kelley ve diğerlerinin (1983) kiĢilerarası iliĢkileri etkileyen faktörleri açıklayan görüĢlerine dayanılarak, bu faktörler kişisel, ilişkisel ve çevresel faktörler olarak üç grupta ele alınıp incelenecektir. Yatırım Modeli temel alınmakla birlikte, Kelley ve diğerlerinin (1983) sunduğu yaklaĢımdan yola çıkılarak aldatmayla iliĢkili olabileceği düĢünülen değiĢkenler ele alınmıĢtır. Buna göre kiĢisel faktörler kapsamında kişilik ve bağlanma değiĢkenleri; iliĢkisel faktörler kapsamında Yatırım Modeli değiĢkenlerinden bağlanım, doyum ve yatırım değiĢkenleri; çevresel faktörler kapsamında Yatırım Modelinin üçüncü değiĢkeni olan seçeneklerin niteliği incelenecektir. Dolayısıyla bu araĢtırmada aldatmayı etkileyen bu üç grup faktörde yer alan değiĢkenler arası iliĢkilerin bir yapısal eĢitlik modeli oluĢturup oluĢturmadığı incelenecektir. 32 Yukarıda da değinildiği gibi Yatırım Modelinde bağlanım temel değiĢken olmakla birlikte bağlanımı açıklayan üç faktör olarak iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği adı verilen değiĢkenler yer almaktadır. Yatırım Modeli ile aldatma arasındaki iliĢkileri inceleyen çeĢitli araĢtırmalar mevcuttur. McAlister ve diğerleri (2005) tarafından gerçekleĢtirilen çalıĢmada Yatırım Modeli ile aldatma arasındaki iliĢkiler incelenmiĢtir. Buna göre devam eden romantik iliĢkiden alınan doyum ve seçeneklerin niteliği değiĢkenlerinin iliĢki dıĢı etkinliklere (öpüĢme ve cinsel aktivite) eğilimi yordadığı bulunmuĢtur. Bununla birlikte iliĢki bağlanımı ve iliĢki yatırımı yordayıcı değiĢken olarak bulunmamıĢtır. Fricker (2006) araĢtırmasında; yüksek düzeyde seçeneklerin niteliği ile aldatma arasında pozitif iliĢki bulurken; doyum ve bağlanım ile aldatma arasında negatif iliĢki bulmuĢtur. Drigotas ve diğerlerinin (1999) yaptığı araĢtırma üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġki farklı yöntemle yapılan araĢtırma sonucunda her iki yöntemde de Yatırım Modelinin aldatmayı yordadığı görülmüĢtür. Buna göre iliĢki bağlanımı, iliĢki doyumu ve iliĢki yatırımı yüksek, seçeneklerin niteliği düĢük olan kiĢilerin partnerlerini aldatma olasılıklarının daha düĢük olduğu görülmüĢtür. Yatırım Modelinin aldatmayı yordadığı belirtilmiĢtir. Dillow, Malachowski, Brann ve Weber’in (2011) 215 üniversite öğrencisi üzerinde yaptıkları araĢtırmaya göre yüksek doyumu ve bağlanımı olan bireyler aldatıldıklarını öğrendikten sonra iliĢkilerinin bozulmasına daha az izin verirken; seçeneklerin niteliği düzeyi yüksek olan kiĢiler ise buna daha çok izin vermektedir. Ayrıca bağlanımı ve yatırımı yüksek kiĢilerin aldatılma sonrasında iliĢkiyi sürdürme olasılıkları daha fazladır. Emmers-Sommer, Warber ve Halford’un (2010) 18-66 yaĢ arasında ve yaĢ ortalaması 24,7 olan 220 katılımcı üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmaya göre erkeklerde seçeneklerin niteliği, kadınlara göre daha yüksektir. Aldatmayı en güçlü yordayan değiĢken seçeneklerin niteliğidir. Ayrıca aldatmanın nedenlerini katılımcılara sorarak, katılımcılardan 1002 cevap almıĢ ve bu cevapları on dört kategoride toplamıĢlardır. AraĢtırmanın sonuçlarına göre aldatmanın nedenleri arasında doyumsuzluk ve daha iyi seçenekler ilk iki sırada gelirken (sırasıyla n=336 ve n=125), sekizinci sırada bağlanımın olmayıĢı (n=37) ve dokuzuncu sırada yatırımın olmayıĢı (n=35) cevapları gelmektedir. Mattingly ve diğerleri (2011) yaĢ ortalaması 19,2 olan 228 kiĢi üzerinde yürüttüğü araĢtırmada sosyoseksüel oryantasyonu düĢük olan bireylerin iliĢki bağlanımının da düĢük olduğunu ve aldatma olasılıklarının 33 yüksek olduğunu bulmuĢtur. Yatırım Modeli Ölçeğinin sadece “bağlanım” alt ölçeğini kullandığı araĢtırmasında ayrıca bağlanım ile aldatma eğilimi arasında negatif iliĢki olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır. Le, Korn, Crockett ve Lovin (2010) 88 üniversite öğrencisi üzerinde, Yatırım Modeli ölçeğinin bağlanım alt ölçeğini kullanarak yaptıkları araĢtırmada çiftlerin coğrafi olarak ayrı olduğu dönemde iliĢki bağlanımı ile aldatma arasında negatif iliĢki olduğunu ve bağlanımın aldatmayı yordadığını belirlemiĢlerdir. Buunk ve Bakker (1997) Hollanda’da yaĢayan yaĢ ortalaması 29 olan 251 heteroseksüel çift üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmada iliĢki bağlanımı ve doyumun iliĢki dıĢı cinselliği yordadığı sonucuna ulaĢmıĢlardır. Diğer yandan seçeneklerin niteliği ve yatırım değiĢkenlerinin doğrudan iliĢki dıĢı cinselliği yordamadığını; ancak bağlanımı yordadığını belirleyerek iliĢki dıĢı cinselliği dolaylı olarak etkilediğini belirtmiĢlerdir. Doyum değiĢkeni literatürde Yatırım Modeli değiĢkeni olarak karĢımıza çıkmakla birlikte; bağımsız olarak incelendiğinde “iliĢki doyumu, evlilik doyumu, cinsel doyum” gibi adlarla anılan ayrı bir değiĢken olarak da çıkabilmektedir. Aldatma konusuyla ilgili araĢtırmalarda romantik iliĢkiden alınan doyum düĢtükçe aldatmanın arttığı görülmüĢtür (Campbell, 2009; Dabrowski, 2010; Mattingly ve diğerleri, 2010; Shackelford, 1997; Shaye, 2009). Glass ve Wright’ın (1985) 300 kadın ve erkek üzerinde yürüttüğü araĢtırmanın sonuçlarına göre evlilikdıĢı iliĢkisi olan kadınlar, erkeklere göre evliliklerinde daha fazla doyumsuzluk yaĢadıklarını belirtmektedir. Bunun yanı sıra her iki cinsiyet için de hem duygusal hem de cinsel aldatmanın birlikte görüldüğü durumda evlilik doyumsuzluğunun en yüksek olduğu dikkati çekmektedir. Duygusal ve cinsel aldatma birlikte görüldüğünde evlilikteki doyumsuzluk daha büyüktür. Bu doyumsuzluk, duygusal birlikteliğe girme olasılığı daha yüksek olan kadınları, erkeklere göre evliliklerini bırakıp diğer iliĢkilerini sürdürmeleri sonucuna götürmektedir. Diğer yandan ekonomik faktörler ve ebeveyn sorumlulukları karĢıt faktörler olarak evlilikte kalmaya itmektedir (Brown, 2001). Orta Atlantik’te aynı metropolitan standart bölgede yaĢayan üç meslek grubundan (ev hanımları, emlak danıĢmanları ve diĢ hekimleri ile asistanlar) 140 kadın, 70 erkek evli bireyin yer aldığı bir çalıĢmada düĢük evlilik doyumu, evlilikdıĢı cinselliğe izin verici tutumun yordayıcısı olarak bulunmuĢtur (Saunders ve Edwards, 1984). Campbell (2009) düĢük düzeyde evlilik doyumu ve cinsel doyumun birlikte aldatma olasılığını artırdığını 34 bulmuĢtur. Glass ve Wright (1977) 831 evli ya da boĢanmıĢ yetiĢkin üzerinde yaptıkları araĢtırmada evlilik dıĢı iliĢkisi olanların evlilik doyumunun daha düĢük olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Dabrowski (2010), eĢler arası cinsel doyum ve iliĢki doyumu düĢtükçe aldatmanın arttığını; uzun süreli, mutlu ve cinsel doyumun yüksek olduğu romantik iliĢkilerde ise aldatmanın azaldığını belirlemiĢtir. Allen ve Rhoades (2008), üniversite öğrencileri ve sivil kiĢiler üzerinde yaptıkları araĢtırmalarında her iki grup için de duygusal aldatma ile mevcut iliĢkideki doyumsuzluk arasında iliĢki olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Bu araĢtırmalar incelendiğinde Yatırım Modelinin aldatmayla iliĢkisi olduğu ve Yatırım Modeli değiĢkenlerinin aldatmayı yordadığı söylenebilir. Buna göre iliĢki bağlanımı, iliĢki doyumu ve iliĢki yatırımı düĢük, seçeneklerin niteliği yüksek olduğunda aldatma artmaktadır. En güçlü iliĢkiler doyum ile aldatma arasında görülmektedir. 2.11. Bağlanma ve Aldatma Bağlanma kuramını ortaya koyan Bowlby (1969, 1973), bağlanmanın duygusal bir bağ olduğundan söz eder. YaĢamın erken dönemlerinde kiĢinin, bakımını üstlenen kiĢiyle yani anne ve annenin olmadığı durumlarda bakımını üstlenen diğer kiĢilerle (yani bağlanma figürüyle) kurduğu iliĢkinin niteliğinin onun yetiĢkinlikteki iliĢkilerinde de belirleyici bir rolü olduğunu belirtir. Kurama göre bebeklikte, davranıĢlarının tamamlayıcı bir düzeni vardır. ġöyle ki bebek güldüğünde, bağlanma figürü için bu bir tür ödüllendirmedir. Bebek ağladığında ebeveyni onu yatıĢtırmaya çalıĢır. Ebeveyn uzaklaĢtığında bebek onu gözlemler ya da arkasından gider. Bu sistem bebeğin hayatta kalmasını sağlayıcı bir iĢlev görür. Bağlanma sürecinde güven ve sevgi duyguları oluĢur; eğer bu süreçte bozulmalar olursa kaygı, öfke ve üzüntü duyguları ortaya çıkar. Bebeklik ve çocukluk dönemi boyunca bağlanma, egemen olan sistemdir ve diğer sistemlerin etkinleĢebilmesi için de önemlidir. Herhangi bir tehlike ya da belirsizlik durumunda, tüm enerji ve dikkat yakınlığın yeniden kurulması sürecine yoğunlaĢır. Bowlby bebeklerin ve çocukların bağlanma figüründen ayrılma sürecini gözlemlemiĢtir. Bağlanma figüründen ayrılmada çocukların benzer tepkileri olduğunu keĢfetmiĢtir. Bunlardan ilki olan “protesto” tepkisinde ağlama, aktif arama ve diğerlerinin yatıĢtırma çabalarına direnç vardır. Bunun ardından gelen “umutsuzluk” tepkisinde pasiflik ve açıkça gözlemlenebilir üzüntü vardır. Son aĢama ise “duygusal kayıtsızlık” aĢamasıdır. Bowlby’e göre ayrılmaya verilen kaygı, protesto ve kayıtsızlık tepkileri bağlanma figüründen ayrılmaya uyumu sağlamaya yarayan tepkilerdir. 35 Çocuk sıkıntısını dile getirir; çünkü bu, bağlanma figürünün geri gelmesini sağlayabilir. Bu çabalar iĢe yaramazsa bir süre sonra umutsuzlukla birlikte fiziksel tükenmiĢlik görülür. Kayıtsızlık yeni bir bağlanma figürü buluncaya kadar yeniden normal aktivite düzeyine dönmeyi sağlar. Bir figüre bağlanmanın temel iĢlevi güvenlik duygusu sağlamasıdır. Çocukluktan itibaren bireylerin en temel ihtiyaçlarından biri güvenlik duygusudur ve bu duygu baĢkalarıyla kurulan sosyal iliĢkilerle sağlanır (Hazan ve Shaver 1994). Tehlike durumlarında güvenlik duygusu tehdit altındadır ve güvenlik duygusunu yeniden kazanmak amacıyla bağlanma sistemi devreye girer. Bağlanma sistemi çevresel tehlike ya da tehlike algısı olduğunda aktive olur. Tehlike durumunda bir baĢkası tarafından korunma ihtiyacı ortaya çıkar ve bu da bağlanma sistemini etkinleĢtirir. Yüksek ses, izolasyon, karanlık gibi gerçek bir tehlike olmasa da tehlike olasılığını arttıran durumlar ve bir bağlanma figüründen uzakta olma ya da ayrı olma durumları bir arada olduğunda bağlanma sistemi en üst seviyede etkinleĢir. Bu sürecin benzeri yetiĢkinlerde de görülmekle birlikte onlarda bağlanma sisteminin aktive olma eĢiği daha yüksektir. Çünkü yetiĢkinlikte kazanılan otonominin getirdiği problem çözme becerileri ve sembolik düĢünme kapasitesi bu eĢiği yükseltir. Bu beceriler kendini rahatlatabilen ve duygularını denetleyebilen yetiĢkinin rahatlama ihtiyacını bir desteğe ulaĢana kadar erteleyebilmesini sağlar ( Bowlby, 1973). Bowlby’e (1969) göre kiĢinin korunma ya da desteğe ihtiyacı olduğunda bağlanma davranıĢ sisteminin doğal ve ilk stratejisi olarak yakınlık arayıĢı ortaya çıkar. Bu yakınlık arayıĢı ile birlikte aynı amaca hizmet eden (koruyucu bağlanma figürü ile yakınlık kurma ve sürdürme) ve benzer iĢleve (tehlike, yaralanma, demoralize olma vb durumlardan korunma) sahip birtakım davranıĢ örüntüleri oluĢur. Bowlby’e göre bu davranıĢların hepsi bir tehlike oluĢtuğunda ortaya çıkmak zorunda değildir. Bu davranıĢlar daha çok kiĢinin (bilinçli ya da bilinçsiz) onu korunmaya götürecek en uygun davranıĢlarından oluĢan bir repetuarın parçalarıdır. Bu davranıĢ stratejileri bebeklerde çoğunlukla doğuĢtandır (Örn korktuğunda ağlamak, kendisine uzatılan eli tutmak vb). Fakat büyüdükçe daha komplike sosyal iliĢkileri içeren amaca dönük bu davranıĢlar esnekliği, duyarlılığı ve becerileri geliĢtirir. Bağlanma figürü ile kurulan iliĢki, uzun dönemli bağlanma yaĢantıları uzun süreli etkiler oluĢturur ve kiĢinin hafızasında bu etkilere iliĢkin biliĢsel temsiller oluĢur. Bu durum kiĢinin gelecekte iliĢki kuracağı partnerlerle iliĢkisini her seferinde yeniden değerlendirmesi yerine bu iliĢkiyi yordayabilmesini sağlar. KiĢinin kendi, partneri ve iliĢki 36 deneyimlerindeki etkileĢim tekrar ettikçe buna iliĢkin kalıcı biliĢsel temsiller oluĢur (Mickulincer ve Shaver, 2007). YetiĢkinlikte bağlanma stratejileri gerçek anlamda bir yakınlık arama davranıĢını içermek zorunda değildir. Bu stratejiler aynı zamanda düzenli bakım ve koruma sağlayan kiĢinin/partnerin biliĢsel temsilini de içerir. Bu temsil, kiĢide güven ve emniyet duygusu sağlar ve bu da kiĢinin tehlikelerle baĢa çıkmasına yardım eder. Bağlanma figürünün biliĢsel temsili, korunmanın sembolik kaynağı olabilir ve bu süreç aktive olduğunda “sembolik yakınlık” adı verilen süreç kiĢilere destek sağlayabilir. Bağlanma figürünün bu biliĢsel temsili sayesinde kiĢi güvende olduğu duygusunu geliĢtirerek kendini rahatlabilir. Örneğin zor bir sınava girecek olan kiĢi, bağlanma figürünü hatırlayabilir ve özellikle onun daha önce yaptığı rahatlatıcı stratejilere odaklanarak kendi kendini sakinleĢtirebilir. Sınavın sonunda etkili ve sıkı bir çalıĢmadan sonra bağlanma figürünü telefonla arayarak mutluluğun getirdiği keyfi onunla paylaĢabilir. Tabiki bazı durumlarda – örn acı verici bir hastalık anında ya da bazı travmatik olaylar sırasında- bu stratejiler yetersiz kalabilir ve genellikle güvenli bağlanan yetiĢkinler acilen bağlanma figürüyle gerçek bir yakınlık arayıĢına girerler (Mickulincer ve Shaver, 2007). Bowlby (1969) bağlanma sisteminin amacını belirler ve bağlanma sisteminin aktivedeaktive(aktive olmamıĢ) tipik bir döngü içinde olduğunu belirtir. Buna göre bağlanma sisteminde amaç korunma ve güven duygusunun sağlanmasıdır. Bu duygu tehlikeye girdiğinde sistem aktive olur ve kiĢinin bağlanma figürünün biliĢsel temsilleri yoluyla ya da gerçek bağlanma figürüyle bir araya gelerek bu duygu yeniden sağlandığında güven duygusu yeniden oluĢur ve sistem deaktive olur ve kiĢi sakince, uyumlu biçimde bağlanmayı içermeyen diğer aktivitelerine döner. Bu döngü kiĢiye hem duygularını düzenleme ve hem de kiĢilerarası yakınlıklarını düzenlemede baĢarı sağlar. Bağlanma süreci iyi gittiğinde uyumlu bir yakınlık ve baĢkalarında güven duymakla birlikte uzak kalabilmeyi öğrenir ve otonomi duygusu geliĢir. Burada otonomi ile iliĢki kurma süreçleri arasında bir gerilim yoktur. Shaver, Hazan ve Bradshaw’a (1988) göre bebeklik döneminde ilk bakım veren kiĢiyle geliĢtirilen duygusal bağa paralel olarak yetiĢkinlikte de romantik bağlanma süreci izlenir. YetiĢkin bağlanması, temel özellikleri açısından bebeklikteki bağlanma ile paralellik gösterir. Hem bebek hem de yetiĢkin için sevgi/aĢk, göz teması, dokunma, sarılma, okĢama, gülme, ağlama; stresli durumlarda partner (ebeveyn, sevgili ya da eĢ) tarafından rahatlatılma; partnerden ayrılma ya da kaybetme sonrası öfke, endiĢe ve keder duyguları 37 yaĢama; yeniden bir araya gelme ile birlikte mutluluk ve neĢe duygularını yaĢamayı içerir. Güvenli bir iliĢkinin temelinde bağlanma figürünün ya da partnerin duyarlılığı, yakınlık ihtiyacına karĢılık vermesi ve bu karĢılık vermenin de kiĢide güven ve emniyet duygusuna yol açarak daha mutlu ve baĢkalarına karĢı daha cana yakın ve sevecen olması vardır. Her iki iliĢki türünde de partnere ulaĢılamadığında ya da partner kiĢinin yakınlık ihtiyacına karĢılık vermediğinde kiĢi endiĢeli, kaygılı ve sevgi iĢaretlerine ya da bu iĢaretlerin yokluğuna karĢı, onaylanma ya da reddedilmeye aĢırı duyarlı hale gelir. Bu durumda kiĢinin yakınlık arama davranıĢında artıĢ ve yoğunluk izlenebilir. Ancak bazı durumlarda da savunucu bir yaklaĢımla partnerden uzak durma ve böylece hayal kırıklığına yol açan iliĢkinin getirdiği acı ve sıkıntıdan kaçınma görülebilir. Buna paralel olarak Shaver ve diğerleri (1988) bir bağlanma süreci üzerinde temellenerek çeĢitli biçimleriyle bağlanma boyutlarını açıklarlar. Partner ulaĢılabilir, duyarlı olduğunda ve bireyin yakınlık kurma ihtiyacına karĢılık verdiğinde, bu iliĢkide kiĢi büyük olasılıkla güven duygusu hissedecektir. Bu duygunun altında dünyanın güvenli bir yer olduğu, ihtiyaç duyulduğunda bağlanma figürlerinin yardımsever olduğu, dıĢ çevreyi merak ve güven içinde keĢfetmenin mümkün olduğu ve diğer insanlarla geleceğe yönelik iliĢkiler kurulabileceğine dair inanç vardır. Olumsuz etkileĢimlerde yani bağlanma figürünün verdiği karĢılık zayıf olduğunda, birincil bağlanma stratejileri (yakınlık arayıĢı) baĢarısızlığa uğrar. Bu tür durumlarda bağlanma sisteminde ikincil bağlanma stratejileri ile uyum sağlanmaya çalıĢır. Bu ikincil bağlanma stratejileri temelde iki tanedir: Hiperaktivasyon ve deaktivasyon. Hiperaktivasyon stratejisinde kiĢi engellenmiĢ bağlanma ihtiyaçlarını karĢılamak için savaĢır (fight). Bu durum özellikle bağlanma figürü ihtiyaca bazen cevap verip bazen vermediğinde ortaya çıkar. Bağlanan kiĢi ısrarcı ve enerjik biçimde yakınlık arayıĢını sürdürür; çünkü daha önce bazı durumlarda baĢarılı olmuĢtur. Bu durumdaki kiĢi yakınlık arayıĢını kolay bitirmez; hatta bağlanma figürünün sevgisini, dikkatini ve desteğini ısrarla ister. Deaktivasyon stratejisinde ise bir uçma (flight) tepkisi görülür. Bağlanma figürüne ulaĢılmadığında, bağlanma figürü reddedici, yakınlığı cezalandırıcı ya da yaralayıcı olduğunda bu strateji ortaya çıkar. Bu durumda kiĢi ihtiyaçlarını ve incinebilirliğini gizlediğinde ya da bastırdığında durumun daha iyi olacağı beklentisinde olur. Yakınlık arayıĢı zayıf ya da engellenmiĢtir. Bu kiĢi tehlikelere karĢı tek baĢına olmayı dener (Mickulincer ve Shaver, 2007). Bağlanma stillerinin temelinde yukarıda sözü edilen birincil ve ikincil bağlanma (hiperaktivasyon ve deaktivasyon) stratejileri yer alır. Bu bağlanma stilleri kısaca güvenli, 38 kaçınan ve kaygılı olarak adlandırılmaktadır. Güvenli bağlanan kiĢilerde yakınlık arayıĢı baĢarılı olmuĢ ve güven duygusu oluĢmuĢtur. Bu kiĢiler birincil bağlanma stratejilerini kullanırlar. Güvensiz bağlanma olarak adlandırılan kaygılı bağlanan kiĢiler, ikincil bağlanma stratejilerinden hiperaktivasyonu, kaçınan bağlanan kiĢiler ise deaktivasyonu kullanırlar. Kaçınan kiĢiler yakınlıktan ve partnerlerine bağlanmaktan rahatsız olmakta, kendilerine güvenmeyi ve duygusal olarak diğerlerinden uzak kalmayı tercih etmektedirler. Kaygılı bağlanan kiĢiler yakınlaĢma ve korunmaya güçlü bir istek duymakta, partnerin ulaĢılabilirliğine iliĢkin yoğun endiĢe yaĢamakta, partnerlerine özel değer vermektedirler. Kaygılı kiĢiler olası tehlikeleri abartırlar ve bağlanma figürünün karĢılık vermemesi durumuna iĢaret eden en ufak belirtilerde tetikte beklerler; hiperaktive olurlar. Bu iki boyutta düĢük skorları olan kiĢilerin ise güvenli bağlandıkları söylenmektedir. Yani düĢük düzeyde kaçınan ve düĢük düzeyde kaygılı kiĢilerin güvenli bağlandıkları belirtilmektedir. Güvenli bağlanan kiĢiler partnerlerine güvenmekte, ona ulaĢabilecekleri ve ihtiyaçlarına karĢılık alabilecekleri beklentisi taĢımakta, yakınlık ve bağımsızlık durumlarında rahat hissetmekte ve tehlikelerle baĢa çıkabilmektedirler. Bağlanma sistemi sadece gerçek (dıĢsal) tehlikeye bağlı değildir; aynı zamanda kiĢinin subjektif değerlendirmesi(içsel) de sistemin aktive olmasını sağlar. Bu değerlendirme her zaman bilinçli ya da mantıksal değildir; bunun yansımalarının farkında olunmayabilir. Ġçsel kaynaklara rahatsız edici düĢünceler, fanteziler, rüyalar örnek verilebilir. Tehlikelerin subjektif değerlendirmesi ve tehlike ile iliĢkili düĢüncelerin bağlanma sistemini aktive etmesi, ikincil bağlanma stratejilerini anlamak açısından oldukça önemlidir. Hiperaktivasyon olası tehlikelere karĢı uyanık olma, tehlikeleri abartılı algılama, öncelikle ve sadece tehlikeli durumlara iliĢkin düĢünceleri zihninde tekrar etme durumları bağlanma sisteminin yeniden aktive eder ve acilen partnerin dikkatini, desteğini kazanma isteği ve ihtiyacı doğurur. Böyle kaygılı bağlanan kiĢilerde ortada objektif/gerçek bir tehlike olmasa da bağlanma sisteminin aktive olduğu görülür. Deaktivasyon durumunda yani kaçınan bağlanmada ise tam tersi tehlike durumlarını görmezden gelme, baĢka Ģeylere dikkatini verme, tehlikeye iliĢkin düĢünceleri engelleme ya da bastırma görülür. Çünkü kaçınan kiĢiler kendilerini tehlikeden uzak tutarlar, kendilerini bu düĢüncelerden korumaya ve rahat olmaya ihtiyaç duyarlar. Savunucu bir yaklaĢım sergilerler. Hem kaygı hem de kaçınma puanı yüksek olan kiĢiler de vardır. Bunlar korkulu kaçınan olarak adlandırılırlar. Hiperaktivasyon ve deaktivasyon arasında seçim yapmak onları rahatsız eder. Ġkisini de sergiledikleri görülür. Onlar da kaçınanlar gibi iliĢkideki partnerlerinden uzak dururlar. Buna karĢılık kaygılı ve ambivalans duyguları deneyimler ve partnerin sevgi ve desteğini de ararlar. Kaçınırlar 39 çünkü bilinçli olarak baĢkalarına yakın olmanın ve güvenmenin olumsuz sonuçlarından korkarlar; fakat aynı zamanda böyle hissetmek istemezler (Mickulincer ve Shaver, 2007) . Hazan ve Shaver (1994) da Bowlby’nin (1969, 1973) görüĢlerine dayanarak bağlanmanın temellerinin bebeklik ve çocukluk sürecinde atılmakla birlikte yetiĢkinlik sürecinde kurulan yakın iliĢkilerde de etkileri görüldüğünü açıklamaktadır. Buna göre kiĢinin çocukken bağlanma figürüyle kurduğu iliĢkinin bir benzerini yetiĢkinlikte romantik iliĢkide bulunduğu kiĢiyle de kurduğunu öne sürmüĢler ve buradan hareketle bağlanma kuramının yetiĢkinlikteki romantik iliĢkiler için de kullanılabileceğini açıklamıĢlardır. Bağlanma kuramına göre doyumlu bir romantik iliĢki temel ihtiyaçları karĢılar. Rahatlık, bakım ve cinsel tatmin gibi ihtiyaçlar karĢılandığında iliĢkiden alınan doyum yüksek olmaktadır. Ayrıca yetiĢkinin bağlanma örüntüsü yeni kurduğu romantik iliĢkilerinin bir sonucu olarak değiĢebilir. Bağlanma kuramı yetiĢkinlikte kurulan yakın iliĢkilerde kiĢinin ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu ve ne yaĢadığını anlamak açısından önemlidir. Bireylerin yetiĢkinlikteki bağlanma davranıĢları, yaĢantısal deneyimlerdeki farklılıklar nedeniyle çeĢitlilik gösterebilmektedir. Bu durum araĢtırmacıları bağlanma stillerini belirlemeye yöneltmiĢtir. Örneğin, Bartholomew ve Horowitz (1991) dörtlü bağlanma stillerini Bowlby’nin (1969, 1973) içsel çalıĢan modeller (benlik modeli ve baĢkaları modeli) kavramından yola çıkarak ortaya koymuĢtur. Bowlby’nin (1969, 1982) içsel çalıĢan modeline göre çocuk bağlanma figürüyle kurduğu iliĢkiyi temel alarak, sevilmeye değer biri olup olmadığına (benlik modeli) dair kendisine yönelik; bağlanma figürünün ulaĢılabilirliği ve duyarlılığını (baĢkaları modeli) dikkate alarak da diğerlerine yönelik algılar geliĢtirirler. Böylece olumlu ve olumsuz benlik modeli geliĢebileceği gibi, olumlu ve olumsuz baĢkaları modeli de geliĢebilir. Böylece Bartholomew ve Horowitz (1991) yetiĢkin bağlanma stillerini dört kategoride açıklamıĢlardır. Bunlar bir kiĢinin benliğine ve diğerlerine dair algıları olumlu ve olumsuz olarak iki boyut olarak düĢünülürse benlik modeli ve baĢkaları modelinin kombinasyonları ile dört kategoriden oluĢmaktadır. Buna göre yetiĢkin bağlanma stilleri Ģunlardır: Güvenli bağlanma. DüĢük kaçınma ve düĢük kaygı vardır. Benlik modeli ve baĢkaları modeli olumludur. Kendilerini sevilmeye değer bulurlar ve baĢkalarının da destekleyici olduğuna inanırlar. Olumlu benlik imgelerini korumak için baĢkalarının onayına daha az gereksinim duyarlar ve daha az kaygı yaĢarlar. BaĢkalarıyla kolay yakınlık kurabilmenin yanı sıra özerliklerini de korurlar. 40 Korkulu bağlanma. Yüksek kaçınma ve yüksek kaygı vardır. Olumsuz benlik ve olumsuz baĢkaları modeli vardır. Bireysel değersizlik duygularının yanı sıra baĢkalarını da güvenilmez ve reddedici bulurlar. Yakınlık kurmak isterler ancak reddedilme korkusu nedeniyle bozuk sosyal iliĢkiler kurarlar. Genelde utangaç kiĢilerdir. Kayıtsız/kaçınan bağlanma. Yüksek kaçınma ve düĢük kaygı vardır. Olumlu benlik ve olumsuz baĢkaları modeli vardır. Kendine değer verir, ama baĢkalarına karĢı tutumu olumsuzdur. Bağlanma gereksinimini göz ardı eder. Kendini bağlanma figüründen uzak tutarak olası olumsuz duygulardan kaçınır. Bağımsızlığa aĢırı değer verirler ve iliĢkilerin önemli olmadığına inanırlar. Kaygılı bağlanma. DüĢük kaçınma ve yüksek kaygı vardır. Olumsuz benlik modeli ile olumlu baĢkaları modeli söz konusudur. Kendilik değerinin düĢük olduğuna inanırlar. BaĢkalarını kalıcı ve uzun süreli iliĢkiler için vaatte bulunmaya isteksiz algılarlar. Kendilerine güvenmedikleri için hem reddedilmekten hem de terk edilmekten korkarlar. Partnerlerine öfke ve kıskançlık gösterirler. Kolay aĢık olurlar ve kendilerini açarlar. Partnerlerini idealize edip olumlu görürler. Temelleri bebeklikten atılan ve yetiĢkinlikteki romantik iliĢki kurma biçimini de belirleyen güvenme, reddedilme-terk edilme, bağlanmama gibi temel duygulanımlara dayanan bağlanma sisteminin, romantik iliĢki dıĢında bir baĢka kiĢiyle de duygusal ve fiziksel birliktelikler kurmak ve güvenin zedelenmesi anlamına gelen yetiĢkin aldatma davranıĢı ile iliĢkili olması kolayca beklenebilir. Özellikle güvensiz bağlanma (kaygılı, kaçınan) stratejilerini kullanan bireylerin yaĢadıkları çeliĢkiler veya bağlanmaktan uzak kalma davranıĢlarının aldatma ile iliĢki olabileceği söylenebilir. Bağlanma ve aldatma arasındaki iliĢkileri gerek bağlanma boyutları (Kaygı ve kaçınma) gerekse de bağlanma stilleri (kaygılı bağlanma, kaçınan bağlanma, korkulu bağlanma, güvenli bağlanma) inceleyen çeĢitli araĢtırmalar mevcuttur. Beaulieu-Pelletiera, Philippeb, Lecoursa ve Couture (2011) yaptıkları araĢtırmada iliĢki dıĢı cinsellik ve bağlanma arasındaki iliĢkileri incelemiĢlerdir. ĠliĢki dıĢı cinsellik ile kaçınan bağlanma arasında pozitif iliĢki bulunurken, kaygılı bağlanma ile herhangi bir iliĢki bulunmamıĢtır. AraĢtırmada kontrol değiĢkeni olarak cinsel doyum, cinsel istek, cinsiyet ve yaĢ değiĢkenleri alınmıĢtır. Onlar kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin partnerlerinden uzak kalmak için iliĢki dıĢı cinsellik yaĢamalarının mümkün olduğunu belirtmiĢlerdir. Fricker (2006) yaptığı araĢtırmada kaçınan bağlanma stiline sahip olanların 41 daha sadakatsiz olduklarını belirtmiĢtir. Allen ve Baucom (2004) araĢtırmalarında kayıtsız/kaçınan bağlanma stilindeki erkeklerin en fazla iliĢki dıĢı birlikteliği olan grup olduğunu (tüm bağlanma stillerindeki kadın ve erkek grupları arasından) ve kaygılı bağlanma stilindeki kadınların, güvenli bağlanma stilindeki kadınlara göre daha fazla partnerleri olduğunu belirlemiĢlerdir. McAnulty ve Brineman (2007) bağlanmada kaygının aldatma olasılığını arttırdığını belirtmiĢlerdir. Dewall ve diğerleri (2011) çeĢitli araĢtırmalar yapmıĢlar ve bu araĢtırmalardan birinde kaçınan bağlanma stiline sahip kiĢilerin aldatmaya izin verici tutumlarının daha fazla olduğunu bulurken, diğer dört araĢtırmada kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin daha fazla aldattıklarını belirlemiĢlerdir. Fish, Pavkov, Wetchler ve Bercik (2012) yaĢları 18-75 arasında ve yaĢ ortalaması 24 olan yetiĢkinler üzerinde yaptıkları araĢtırmada yüksek düzeyde kaygılı ve kaçınan bağlanma ile aldatma arasında pozitif iliĢki olduğunu bulmuĢlardır. Feldman ve Cauffman (1999) yaĢları 18-24 arasında değiĢen ergenlik döneminin sonlarındaki 417 öğrenci üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırma sonucunda aldatma davranıĢının güvenli bağlananlara göre kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerde daha çok görüldüğünü belirlemiĢlerdir. Blow ve Hartnett (2005) aldatmayla ilgili literatürde yer alan araĢtırmaları inceledikleri çalıĢmalarında yetiĢkin bağlanma stilleri ile aldatma arasındaki iliĢkilerin araĢtırılmasının önemli bilgiler sağlayacağını belirtmiĢlerdir. Yukarıda belirtilen araĢtırma sonuçları incelendiğinde aldatmanın bağlanmada kaygı ve kaçınma ile iliĢkisi olduğu görülmektedir. AraĢtırmalarda kaygı ile aldatma arasındaki iliĢkinin daha az sayıda belirlendiği; buna karĢılık kaçınma ile aldatma arasındaki iliĢkinin daha çok sayıda belirlendiği dikkati çekmektedir. Sonuçlar bağlanmada kaygı ve kaçınma arttıkça, aldatmanın da arttığı ve bu iliĢkinin kaçınma ile aldatma arasında daha güçlü olduğu söylenebilir. 2.12. BeĢ Faktör KiĢilik Yapısı ve Aldatma Burger’a (2006) göre kiĢilik, bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranıĢ kalıpları ve kiĢi içi süreçlerdir. Tutarlı davranıĢ kalıpları her zaman ve her durum içinde gözlenebilen tutumlardır. KiĢi içi süreçler ise nasıl davranacağımızı, nasıl hissedeceğimizi etkileyen ve içimizde geliĢen bütün duygusal, güdüsel ve biliĢsel süreçleri içerisine alır. Larsen ve Buss’a (2005) göre ise kiĢilik, kiĢinin içsel psiĢik (intrapsychic), fiziksel ve sosyal çevresine uyumuna ve etkileĢimlerine dayanan, kiĢisel olarak organize olmuĢ bir dizi 42 psikolojik özellik ve mekanizmadır. KiĢilik psikolojisi, bireylerin birbirinden hangi yönlerden farklılıklaĢtığını sistematik yöntemlerle açıklamaya çalıĢır. Bireysel farklılıklardan en önemli olanlarını tanımlama ve kodlama çalıĢmaları Galton ile baĢlamıĢtır. Daha sonra bu çalıĢmalar geliĢtirilerek sürdürülmüĢtür. Bu çalıĢmalar çoğunlukla Ġngilizcede kiĢiliği tanımlayan terimlerin sınıflandırılması olarak ĢekillenmiĢtir. Allport ve Odbert’in sınıflandırdığı özellikler listesinin Cattell tarafından kullanılarak geliĢtirilmesi ve daha sonra Norman’ın araĢtırmaları ile devam eden süreçte beş faktör kişilik özellikleri görüĢü ortaya çıkmıĢtır (Goldberg, 1990). Bunun yanı sıra Eysenck tarafından yürütülen çalıĢmalarda kiĢilik özellikleri nörotizm ve dıĢadönüklük özellikleri temel alınarak incelenmiĢ ve kiĢilik özellikleri çalıĢmalarına temel oluĢturmuĢtur; daha sonra bu boyutlara yenileri eklenerek beĢ faktör modeli geliĢtirilmiĢtir (McCrea ve John, 1992; McCrae ve Costa, 1997). KiĢilik psikolojisinde özellikleri betimlemeye ya da sınıflandırmaya duyulan ihtiyaçla birlikte geniĢ bir alana yayılmıĢ olan farklılıklar sadeleĢtirilmiĢ ve çeĢitli araĢtırmalara olanak sağlanmıĢtır. Yıllarca süren çalıĢmalar sonunda üzerinde anlaĢma sağlanan bir noktaya gelinmiĢ ve “BeĢ Faktör” kiĢilik özellikleri ortaya koyulmuĢtur. Bu özellikler bir kuramsal bir bakıĢ açısını yansıtmaktan ziyade insanların kendilerini ya da diğerlerini tanımlarken kullandıkları sıfatlardan/terimlerden oluĢmaktadır (John ve Srivastava, 1999). BeĢ faktör kiĢilik kuramı, ayırıcı özellik yaklaĢımına dayanmaktadır. Ayırıcı özellik bir insanın belirli bir kiĢilik özelliğini ne derece gösterdiğine göre kiĢiyi sınıflandıran bir yaklaĢımdır. Bu yaklaĢımın iki önemli varsayımı vardır: 1) KiĢilik özellikleri zaman içerisinde değiĢmez. 2)KiĢilik özellikleri durumlara göre kararlılık gösterir (Burger, 2006). BeĢ faktör modeli kiĢilikte bireysel farklılıkların yapısının bir ölçümüdür. KiĢiliğin içsel dinamiklerini ele alan psikolojik yaklaĢımların aksine, beĢ faktör modeli kiĢiliğin kiĢilerarası, dıĢsal öğelerine odaklanır (Costa ve McCrea, 2011). Bireysel farklılıkları sınıflandırmaya çalıĢan özellik araĢtırmacıları sonunda bir ya da daha fazla özelliğin, beĢ faktörle iliĢkili olduğunu belirlemiĢlerdir. KiĢilik özelliklerini belirlemeye yönelik çalıĢmalar içinde beĢ faktör kiĢilik kuramı birçok farklı görüĢü bütünleĢtirerek kiĢilikle ilgili çalıĢmaların beĢ faktörde toplanabileceğini göstermiĢtir (Bacanlı, Ġlhan ve Aslan, 2009). Buna göre örneğin sempatik bir kiĢi konuĢkan olabildiği gibi sosyal biri de olabilmektedir. Dolayısıyla birbirine yakın bazı özellikler bir kiĢilik boyut içinde ele alınarak sonuçta ortaya az sayıda kiĢilik boyutunun yer aldığı bir model geliĢtirilmiĢtir. BeĢ faktör modelinde dıĢadönüklük faktöründe yüksek puan alan bir kiĢinin sempatik, 43 konuĢkan ve sosyal olma eğiliminde olduğu açıklanmaktadır. Böylece bu üç özellik bir boyutun içine yerleĢtirilerek indirgenmektedir. Bu durum bir miktar bilgi kaybına yol açabilmektedir; ayrıca bazı kiĢiler diğerleri kadar bir boyuta uygun olmayabilmektedir; ancak yine de bu Ģekilde basitlik ve sadelik (ekonomik) elde edilmekte ve bu sayede kiĢilerarası karĢılaĢtırma yapılabilmektedir. BeĢ faktör modelinde bir kiĢinin bir özelliğe sahip olup olmadığı değil, ne derece sahip olduğu ele alınmaktadır. (Friedman ve Schustack, 2012). KiĢilik özellikleri yetiĢkinlikte oldukça kararlıdır. Bununla birlikte muntazam kategoriler değildir. BeĢ faktör modeline göre davranıĢ, basitçe çevrenin bir fonksiyonu değildir; aynı zamanda kiĢilik özelliklerine de dayanan karakteristik bir uyum ile Ģekillenir. (Costa ve McCrea, 2011). BeĢ faktör kiĢilik modeli, kiĢilik özelliklerinin beĢ temel boyutta hiyerarĢik bir organizasyonudur. Bu beĢ temel faktör dışadönüklük, yumuşak başlılık, sorumluluk, nörotizm ve deneyime açıklık adlarını almaktadır. Bu model sayesinde araĢtırmacılar arasında kiĢilik özellikleri konusunda genel ve ortak bir dil oluĢmuĢtur. BeĢ faktör kiĢilik modeli, dilde kiĢiliği tanımlayan sıfatlarla kiĢilik özelliklerinin ölçülmesine dayanmaktadır. ÇeĢitli boyutlarıyla tartıĢılmasına karĢın modelin geçerliliği genel olarak kabul görmektedir. Model yaĢ, kültür, cinsiyet açısından farklı gruplarda test edilmiĢ; evrensel olarak geçerli bir model olduğu bulunmuĢtur. Aynı zamanda modeldeki beĢ faktörün biyolojik köklerinin de olduğu açıklanmıĢtır. Modelin kiĢilik hakkındaki her Ģeyi açıklamamakla birlikte kiĢiliği ele almada ve incelemede baĢlangıç için yararlı bir bakıĢ açısı sağladığı belirtilmektedir (McCrea ve John, 1992; Costa ve McCrae, 1992; McCrae ve Costa, 1997). BeĢ faktör yaklaĢımı kuramsal temelli olmaktan çok araĢtırma amacına dönüktür. KiĢiliğe, tümevarım yöntemiyle yaklaĢılmakta; yani kuram, toplanan verilerden ortaya çıkmaktadır (Friedman ve Schustack, 2012). Türkiye’de de kiĢilik özelliklerini ölçmeyi amaçlayan çeĢitli araçlar geliĢtirilmiĢtir. Gülgöz (2002) tarafından yapılan çalıĢmada NEO KiĢilik Envanteri (NEO-PI-R) Türkçeye uyarlanmıĢ ve orijinal faktör yapısına uygun olduğu görülmüĢtür. Somer, Korkmaz ve Tatar (2002) BeĢ Faktör KiĢilik Envanteri’ni geliĢtirmiĢtir. Bacanlı ve diğerleri (2009) tarafından BeĢ Faktör KiĢilik Modeli’ne dayanarak Sıfatlara Dayalı KiĢilik Envanteri’ni geliĢtirmiĢlerdir. Böylece bu çalıĢmalarla Türkiye’de de beĢ faktör kiĢilik modelinin geçerli olduğu ortaya koyulmuĢtur. BeĢ faktör kiĢilik modeline göre beĢ temel kiĢilik faktörü ve her birinin özellikleri Ģunlardır (Somer ve diğerleri, 2002; Friedman ve Schustack, 2012 ): 44 DıĢadönüklük. DıĢadönük kiĢiler enerjik, pozitif, hayat dolu, heyecanlı, baskın, neĢeli, konuĢkan, giriĢken, sosyal, eğlenceyi seven, lider, istekli ve arkadaĢça davranan kiĢilerdir. Buna karĢılık içedönük olanlar ise utangaç, sıkılgan, uysal ve sessiz kiĢilerdir. YumuĢak baĢlılık. YumuĢak baĢlı kiĢiler arkadaĢ canlısı, uzlaĢmacı, çatıĢmadan kaçınan, iĢbirlikçi, sıcakkanlı, güvenilir, dürüst, yardımsever, uyumlu, alçakgönüllü ve merhametli kiĢilerdir. Bu özelliği düĢük olan kiĢiler ise soğuk, huysuz ve kaba kiĢilerdir. Sorumluluk. Sorumluluğu yüksek kiĢiler dikkatli, güvenilir/sağlam, organize, sabırlı yeterli, düzenli, titiz, görevĢinas, çalıĢkan, dakik, baĢarı çabası olan, öz-disiplinli ve tedbirli davranan kiĢilerdir. Buna karĢılık dürtüsel kiĢiler ise dikkatsiz, düzensiz, güvenilmez özellikler gösterirler. Duygusal dengesizlik/nörotizm. Nörotik kiĢiler endiĢeli, güvensiz, kendisiyle uğraĢan, aĢırı sinirli, gergin, kaprisli, kaygılı özellikler taĢırlar. Nörotik özelliğe sahip olanlar karmaĢık ve olumsuz duyguları olan (öfke, depresyon, anksiyete gibi) kiĢilerdir. Buna karĢılık duygusal dengeli kiĢiler ise sakin ve hoĢnut/kanaatkar kiĢilerdir. Deneyime açıklık. Bu kiĢiler analitik, karmaĢık, meraklı, bağımsız, yaratıcı, liberal, geleneksel olmayan, orijinal, hayal gücü kuvvetli, ilgileri geniĢ, cesur, değiĢikliği seven, artistik, açık fikirli, esprili gibi özellikler taĢımaktadır. Bu özelliği düĢük olan kiĢiler ise sığ, sade ya da basit olma gibi özellikler gösterirler. Bireylerin tutarlı davranıĢ kalıplarını içeren bir yapı olarak kiĢiliğin ve kiĢilik özelliklerinin aldatma davranıĢı ile iliĢkilerini inceleyen çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır. Schmitt, (2004) 52 ülkeden 16362 katılımcı üzerinde yaptığı araĢtırma sonucunda düĢük düzeyde aldatma ile yumuĢak baĢlılık ve özdisiplin/sorumluluk arasında evrensel bir iliĢki olduğunu belirtmiĢtir. Bunun yanı sıra dıĢadönüklük ve nörotizm ile aldatma arasında negatif iliĢki olduğunu açıklamıĢtır. Barta ve Kiene (2005) aldatmaya iliĢkin motivasyon ile kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkileri incelemiĢlerdir. Aldatmaya iliĢkin motivasyonu ölçmek amacıyla geliĢtirdikleri ölçeğin doyumsuzluk, öfke ve ihmal alt ölçekleri bulunmaktadır. Buna göre dıĢadönüklük, doyumsuzluk alt ölçeğinin yordayıcısı; nörotizm ihmal alt ölçeğinin yordayıcısı; nörotizm ile düĢük düzeyde yumuĢak baĢlılık ise öfke alt ölçeğinin yordayıcıları olarak bulunmuĢtur. Shaye (2009) 18-30 yaĢ arası 160 yetiĢkin üzerinde gerçekleĢtirdiği araĢtırmasında erkekler için dıĢadönüklük ile aldatma arasında pozitif; sorumluluk ile aldatma arasında negatif iliĢki olduğunu belirtmiĢtir. Shackelford (1997) 107 yeni evli çift üzerinde gerçekleĢtirdiği araĢtırma sonucunda düĢük düzeyde 45 sorumluluk, narsizm ve psikotizmin aldatmayı yordadığını belirlemiĢtir. Ayrıca erkekler için deneyime açıklığın aldatmayı yordadığını belirtmiĢtir. Underwood ve Findlay (2003) internet üzerinden aldatma ile yüksek düzeyde narsizm ve psikotizm, düĢük düzeyde sorumluluk kiĢilik özellikleri arasında iliĢki bulmuĢlardır. Buss ve Shackelford (1997) kiĢilik özellikleri ile aldatma arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında düĢük düzeyde sorumluluk, yüksek düzeyde narsizm ve yüksek düzeyde psikotizm ile aldatma arasında iliĢki bulmuĢtur. Ayrıca erkekler için deneyime açıklık ile aldatma arasında pozitif iliĢki bulunmuĢtur. Orzeck ve Lung (2005) 104 üniversite öğrencisi üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmada aldatanların, aldatmayanlara göre dıĢadönüklük ve deneyime açıklık özellikleri açısından kendilerini daha yüksek düzeyde değerlendirdiklerini belirlemiĢlerdir. Egan ve Angus (2004) yetiĢkin bireyler üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmaları sonucunda düĢük yumuĢak baĢlılık ile aldatma sıklığı arasında iliĢki bulmuĢlardır. Yukarıda verilen araĢtırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde beĢ faktör kiĢilik özelliklerinin her birinin aldatma ile iliĢkisi olduğu görülmektedir. Daha açık bir anlatımla aldatma ile dıĢadönüklük, nörotizm ve deneyime açıklık arasında pozitif; sorumluluk ve yumuĢak baĢlılık arasında negatif iliĢkiler mevcuttur. 2.13. Yatırım Modeli DeğiĢkenleri, Bağlanma Boyutları ve KiĢilik Özellikleri Arasındaki ĠliĢkiler Yukarıda romantik iliĢkilerde aldatma ile Yatırım Modeli değiĢkenleri, bağlanma ve kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkileri inceleyen araĢtırma sonuçları sunulmuĢtur. Burada ise Yatırım Modeli, bağlanma ve kiĢilik özellikleri değiĢkenleri arasındaki iliĢkileri inceleyen araĢtırma sonuçları sunulmuĢtur: Yatırım Modeli ile bağlanma arasındaki iliĢkilerin incelendiği bir araĢtırmada Pistole ve Clark (1995), güvenli bağlananların, diğer bağlanma stillerine göre daha fazla iliĢki doyumu, daha az bedel ve daha fazla iliĢkiye bağlanım gösterdiklerini bulmuĢlardır. Kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin diğerlerine göre iliĢkilerine daha az yatırım yaptıkları ve kaygılı-çeliĢkili bağlanma stilindeki kiĢilerin de en yüksek bedel gösterdikleri bulunmuĢtur. Fricker (2006) doyum değiĢkeni ile kaçınan bağlanma ve kaygılı bağlanma arasında negatif iliĢki bulunduğunu belirtmiĢtir. Seçeneklerin niteliği değiĢkeninin kaçınan 46 bağlanma ile pozitif iliĢki gösterdiği sonucuna ulaĢmıĢtır. DüĢük yatırım puanı ile kaçınan bağlanma arasında iliĢki bulmuĢtur. Son olarak yüksek bağlanım ile düĢük kaçınan bağlanma puanları arasında iliĢki bulmuĢtur. BeĢtav (2007) araĢtırmasında iliĢki doyumu ile korkulu, saplantılı(yüksek kaygılı) ve kayıtsız bağlanma stilleri arasında negatif iliĢki bulmuĢtur. BüyükĢahin ve Hovardaoğlu (2007) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araĢtırmada Yatırım Modeli değiĢkenleri ile bağlanma stilleri arasında iliĢkiler bulunmuĢtur. AraĢtırmanın sonuçlarına göre saplantılı ve güvenli bağlanma stiline sahip olanların iliĢki doyumu, saplantılı (yüksek kaygılı) bağlanma stiline sahip olanların iliĢki yatırımı, kayıtsız bağlanma stiline sahip olanların da seçeneklerin niteliğini değerlendirme puanları en yüksek bulunmuĢtur. Halat’ın (2009) 131 evli çift üzerinde yaptığı araĢtırma sonucunda Yatırım Modeli değiĢkenlerinden iliĢki yatırımını, korkulu bağlanmanın pozitif yönde yordadığı görülmüĢtür. Ancak burada Ģu ek bilgiyi sunmakta yarar vardır: Bartholomew ve Horowitz (1991), bağlanma stillerini açıklarken korkulu bağlanma stilindeki kiĢilerde kaygı ve kaçınmanın yüksek olduğunu da belirtmektedirler. Dewall ve diğerleri (2011) yaptıkları sekiz farklı araĢtırmada kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin mevcut iliĢkilerinden çok seçenekleri daha fazla olumlu algıladıklarını, daha çekici bulduklarını, seçeneklere daha fazla ilgi gösterdiklerini ve daha fazla aldattıklarını; ayrıca iliĢki bağlanımlarının daha düĢük olduğunu belirlemiĢlerdir. ĠliĢki bağlanımının kaçınan bağlanma ile seçeneklerin niteliği arasında bir aracı rolü olduğunu açıklamıĢlardır. Yatırım Modeli ile bağlanma arasındaki iliĢkileri inceleyen bu araĢtırmaların sonuçları değerlendirildiğinde bağlanmada kaçınmanın yüksek olması iliĢki doyumunun, yatırımın ve bağlanımın düĢük olması ile iliĢkili iken; seçeneklerin niteliğinin yüksek olması ile iliĢkili olduğu görülmektedir. Bağlanmada kaygının yüksek olmasının ise yüksek bedel ve düĢük doyum ile iliĢkili olduğu görülmektedir. Ayrıca kaygı ve kaçınma puanlarının her ikisi de yüksek olan korkulu bağlananların ve saplantılı (yüksek kaygılı) bağlananların iliĢki yatırımlarının yüksek olduğu dikkati çekmektedir. KiĢilik özellikleri ve Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri inceleyen araĢtırmaların sayılabilecek kadar az olduğu dikkati çekmektedir. Bunlardan Watson, Hubbard ve Wiese (2000) araĢtırmalarında evli ve sevgili çiftler üzerinde iliĢki doyumu ve kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkileri incelemiĢlerdir. AraĢtırma sonuçları sevgili çiftlerde sorumluluk ve yumuĢak baĢlılık kiĢilik özellikleri ile doyum arasında pozitif iliĢkiler olduğunu göstermiĢtir. Ayrıca araĢtırmada evli çiftlerde dıĢadönüklük ile doyum arasında pozitif iliĢki bulunmuĢtur. 47 Shackelford, Besser ve Goetz (2008) 107 yeni evli çift üzerinde yaptıkları ve yapısal eĢitlik modeli kullanarak aldatmayı açıklamaya çalıĢtıkları araĢtırmalarında beĢ faktör kiĢilik özelliklerinden düĢük yumuĢak baĢlılık ve düĢük sorumluluk özelliklerinin evlilik doyumunu düĢüreceğini ve düĢük evlilik doyumunun da aldatma olasılığını arttırdığını belirlemiĢlerdir. Evlilik doyumuna iliĢkin varyansın % 49’unun yumuĢak baĢlılık ve sorumluluk ile açıklandığını belirlemiĢlerdir. 2.14. Aldatmaya ĠliĢkin Türkiye’de Yapılan AraĢtırmalar Yeniçeri ve Kökdemir (2006) araĢtırmalarında yaĢ ortalaması 21,9 olan ve Türkiye’nin dört farklı bölgesinde yer alan üniversitelerde okuyan 227 kadın, 177 erkek üniversite öğrencisi üzerinde aldatmanın nedenlerini ortaya koymayı amaçlamıĢlardır. Katılımcıların % 2’si evli, % 44,9’u bekar ama bir romantik iliĢkisi olan, % 53’ü ise tamamen bekar olan bireylerden oluĢmuĢtur. Katılımcılara Ģimdiye kadar partnerlerini duygusal ya da cinsel olarak aldatıp aldatmadıkları sorulmuĢtur; % 19,6’sı en az bir kez aldattıklarını belirtmiĢtir. % 17, 3’ü kendilerinin aldatmadıklarını ancak partnerlerinin onları aldattığını belirtmiĢtir. % 54,3’ü ne kendilerinin ne de partnerlerinin duygusal ya da cinsel aldatma davranıĢı göstermediklerini belirtmiĢlerdir. Küçük bir grup % 8,7’si hiç romantik iliĢkileri olmadığını belirtmiĢtir. Katılımcılardan aynı zamanda hangi tür aldatmanın gerçek bir ihanet olduğunu belirtmeleri istenmiĢtir (“Bir davranıĢın sadakatsizlik olması için Ģunu içermelidir……….”). Katılımcıların % 14,7’sine göre duygusal aldatma, bir davranıĢın sadakatsizlik olarak tanımlanması için yeterlidir. Bununla birlikte % 4,5’i sadece cinsel olursa aldatma olarak tanımlanabileceğini belirtmiĢtir. Çoğunluk (% 70,1) cinsel ya da duygusal aldatmadan herhangi birinin sadakatsizlik olacağını belirtmiĢtir. Her ikisi birlikte olduğunda bunun sadakatsizlik olacağını belirtenlerin oranı % 10,7 olarak bulunmuĢtur. Aldatmanın nedenlerini ortaya koymak amacıyla bir ölçek geliĢtirmiĢlerdir. Bir web sitesinde yer alan aldatmaya iliĢkin ifadelere dayanarak geliĢtirdikleri Aldatma ölçeğinin aldatmaya iliĢkin nedensel yüklemelerle ilgili altı faktörlü yapıda (meĢruluk (legitimacy), baĢtan çıkarma, normalizasyon, cinsellik, sosyal altyapı ve heyecan/duygu arayıĢı) olduğunu açıklamıĢlardır. Kantarcı (2009) tarafından yapılan bir araĢtırmada evli bireylerin bağlanma stillerine göre aldatma eğilimleri ve çatıĢma yönetim biçimleri incelenmiĢtir. Evli olan 145 kadın, 55 erkek araĢtırmaya katılmıĢtır. Buna göre güvenli bağlanma stiline sahip kiĢilerin güvensiz bağlanma stiline sahip olanlara göre aldatma eğilimi düĢük bulunmuĢtur. Aldatma eğilimi 48 ile olumsuz aktif çatıĢma yönetim biçimi arasında pozitif iliĢki bulunmuĢtur. Olumsuz aktif çatıĢma yönetim biçiminin, aktif davranıĢlarla adil olmayan sonuçlara ulaĢmayı istemeyle ilgili olduğu açıklanmıĢtır. Son olarak araĢtırmaya göre erkeklerin aldatma eğilimi daha yüksek bulunmuĢtur. ÇavuĢoğlu (2011) tarafından Ġstanbul ili sınırları içerisinde bulunan ve evli olan 217 kiĢi üzerinde gerçekleĢtirilen araĢtırmada evli kiĢilerin bağlanma stillerine ve bazı değiĢkenlere (cinsiyet, eğitim düzeyi, evlilik süresi, çocuk sayısı) göre aldatma eğilimleri ve evlilik uyumları incelenmiĢtir. AraĢtırmanın sonuçlarına bakıldığında bireylerin bağlanma stillerine göre aldatma eğilimlerinde anlamlı bir fark bulunmamıĢtır. Bireylerin evlilik uyumları arttıkça aldatma eğilimleri azalırken, evlilik uyumları azaldığında aldatma eğilimlerinin arttığı görülmüĢtür. Ayrıca evliliklerin ilk yıllarında (0-5 yıl) bulunan ve 20 yıl ve üstü süre evli olan bireylerin aldatma eğilimlerinin daha fazla olduğu bulunmuĢtur. Aldatma eğiliminin cinsiyete göre farklılaĢmadığı belirtilmiĢtir. Özgün (2010) araĢtırmasında evlilik dıĢı iliĢkinin aldatılan eĢ üzerindeki travmatik etkilerini incelemiĢtir. ÇalıĢmada travma sonrası belirtileri etkileyen faktörler belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Söz konusu faktörler, aldatılan eĢin kullandığı biliĢsel-davranıĢsal baĢ etme biçimleri, kaynaklarındaki (kiĢisel, sosyal, ekonomik ve çevresel vb. kaynaklar) kayıp ve artıĢlar, incinen eĢin affetme düzeyi olarak ele alınmıĢ; ayrıca bazı önemli demografik değiĢkenler de incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın katılımcılarını, eĢlerinin evlilik dıĢı iliĢkileri ortaya çıktıktan sonra evliliğine devam eden 189 kadından oluĢturmuĢtur. ÇalıĢmada evlilik dıĢı iliĢki, “tamamen cinsel” boyuttan “tamamen duygusal” boyuta uzanan altılı dereceye sahip tek soruluk ölçek ile değerlendirilmiĢtir. ÇalıĢmanın sonuçlarına göre travma sonrası stres bozukluğu belirtileri ile duygu odaklı baĢa çıkma stratejisi arasında pozitif iliĢki bulunurken; problem odaklı baĢa çıkma stratejisi arasında negatif iliĢki bulunmuĢtur. Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri ile kaynak kaybı arasında pozitif iliĢki bulunurken, kaynak artıĢı arasında negatif iliĢki bulunmuĢtur. Travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin affetme evresi ilerledikçe azaldığı bulunmuĢtur. Üç faktörün (baĢ etme stratejileri, kaynakların korunması ve affetme evreleri değiĢkenleri) aldatma sonrası görülen travmatik etkilere iliĢkin varyansın % 46’sını açıkladığı belirtilmiĢtir. Polat (2006) araĢtırmasında evlilik uyumu, aldatma eğilimi ve çatıĢma eğiliminin birbirleriyle ve bazı değiĢkenlerle arasındaki iliĢkileri incelemiĢtir. AraĢtırmanın örneklemi, evli kadınlar ve erkekler olmak üzere toplam 204 kiĢiden oluĢmuĢtur. YaĢ ranjı 22-64, yaĢ ortalaması =35,76’dır. AraĢtırmanın sonuçlarına göre aldatma eğilimini en iyi 49 yordayan değiĢkenler sırasıyla, evlilik uyumu, cinsiyet, sosyoekonomik düzey ve iliĢkinin baĢlangıcı ile evlilik kararı arasındaki süredir. Aldatma eğilimi puanlarına uygulanan hiyerarĢik regresyon analizi sonucuna göre, bu değiĢkenler aldatma eğiliminin % 41’ini açıklamaktadır. Evlilik uyumu tek baĢına aldatma eğiliminin % 25’ini açıklamaktadır. Erkeklerin aldatma eğilimi daha yüksek bulunmuĢtur. Türkiye’de araĢtırmasına temel olarak yalan söyleme kavramını inceleyen Üretmen (2008) bu kavramı romantik iliĢkilerde yalan söylemeyi aldatma ile iliĢkilendirmiĢtir. Bu araĢtırma sonuçları aile bireyinin söylediği yalanlara yapılan dıĢsal yüklemelerin, sevgilinin yalanlarına yapılan dıĢsal yüklemelere göre daha fazla olduğunu göstermiĢtir. Bu sonuç, aileden birinin söylediği yalanın sevgiliye kıyasla daha dıĢsal olarak değerlendirildiğini göstermiĢtir. Benzer Ģekilde sevgilinin söylediği yalanlara yapılan yüklemelerin aile bireylerine oranla daha kötü niyetli algılandığı sonucuna ulaĢılmıĢtır. Bu sonuçlar romantik iliĢkilerde yalan söylemenin aldatmayla iliĢkisi açısından yorumlanmıĢtır. Yani bireylerin romantik iliĢki içerisinde sevgilinin kendilerine söylediği yalanı aldatma ile iliĢkilendirip bu yalanı masum bulmadıkları ve kiĢisel nedenlere (içsel yükleme) yükleme yaptıkları ve yalanı kötü niyetli olarak algıladıkları açıklanmıĢtır. Yukarıda Türkiye’de aldatma konusunu inceleyen araĢtırmalar genel olarak değerlendirildiğinde öncelikle bu araĢtırmaların sayılabilecek kadar az olduğu, evli bireyler üzerinde çalıĢıldığı ve aldatma yerine aldatma eğiliminin ölçüldüğü dikkati çekmektedir. Bunun yanı sıra bu araĢtırmalarda aldatma eğiliminin evlilik uyumu, bağlanma stilleri gibi değiĢkenler ile iliĢkilerinin incelendiği görülmektedir. Ayrıca bir araĢtırmada aldatmanın sıklığı ve nedenleri, iki araĢtırmada ise aldatmanın travmatik etkileri ve yüklemeler ile iliĢkili değiĢkenlerin incelendiği görülmektedir. Ancak romantik iliĢkilerde önemli bir yeri olan Yatırım Modeli (Rusbult, 1980; 1983) ve kiĢilik özellikleri ile aldatma arasındaki iliĢkilerin Türkiye’de incelenmediği dikkati çekmektedir. Dolayısıyla bu sunulan araĢtırmada Yatırım Modeli’nin temel değiĢkeni olan iliĢki bağlanımı, kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutlarının aldatma ile iliĢkilerini inceleyen bir model test edilmesi amaçlanmıĢtır. Söz konusu model romantik iliĢkilerde aldatmayı açıklayan değiĢkenlerin birbirleriyle iliĢkilerini ortaya koyması açısından önemlidir. Bu değiĢkenler arası iliĢki biçimleri aldatma konusunu inceleyen kuramsal çalıĢmalara ve Psikolojik DanıĢma ve Rehberlik alanında yürütülecek uygulamalı çalıĢmalara kaynaklık edecektir. 50 BÖLÜM III YÖNTEM Bu bölümde, araĢtırma modeli, katılımcılar, veri toplama araçları, veri toplama süreci ve veri analiz yöntemlerine iliĢkin bilgiler yer almaktadır. 3.1. AraĢtırma Modeli Bu araĢtırmada romantik iliĢkilerde aldatma değiĢkeni ile kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları ve Yatırım Modeli değiĢkenleri arasındaki iliĢkiler belirlenmeye çalıĢılarak var olan durum ortaya konulmuĢtur. Belirli bir konuda var olan bir durumu değiĢtirmeden olduğu gibi betimlemeye çalıĢan araĢtırmalar tarama modeline göre düzenlenirler (Karasar, 2007). Dolayısıyla bu araĢtırma da tarama modeline dayanılarak yapılmıĢ bir araĢtırmadır. Bu araĢtırmada öncelikle Rusbult (1980, 1983) tarafından belirlenmiĢ olan Yatırım Modeli, Türk üniversite öğrencileri üzerindeki geçerliliğini test etmek amacıyla sınanmıĢtır. Daha sonra üniversite öğrencilerinin kiĢilik özellikleri (dıĢadönüklük, nörotizm, yumuĢak baĢlılık, sorumluluk, deneyime açıklık) , bağlanma boyutları (kaygı ve kaçınma) ve romantik iliĢki bağlanımı olarak belirlenen değiĢkenlerin aldatma yaĢantısıyla iliĢkilerinin gösterildiği bir model geliĢtirilip bu model test edilmiĢtir. 3.2. Katılımcılar ÇalıĢma yer alan katılımcılar Ankara’da bulunan Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve ODTÜ’de çeĢitli bölümlerde okuyan üniversite öğrencilerinden oluĢmaktadır. AraĢtırma kapsamında araĢtırmaya katılan üniversite öğrencilerine veri toplama araçları uygulanmıĢtır. KiĢisel bilgi formunda yer alan “ġimdiye kadar hiç 51 romantik iliĢkiniz oldu mu?” sorusuna “Hayır” yanıtını veren öğrencilerin yanıtları araĢtırma dıĢı tutulmuĢtur. Böylece katılımcılar yaĢları 19-39 arasında değiĢen yaĢ ortalaması =22,4 ve SS=2,4 olan 694 öğrenciden oluĢmuĢtur. Ayrıca katılımcılara “ġu anda devam eden bir romantik iliĢkiniz var mı?” sorusu sorulmuĢtur. Kadın katılımcılardan 241’i bu soruya “evet” yanıtı verirken, 184’ü “hayır” yanıtı vermiĢtir. Erkek katılımcılardan 134’ü bu soruya “evet” yanıtı verirken, 135’i “hayır yanıtı vermiĢtir. Katılımcıların en uzun romantik iliĢkilerinin ortalama süresi ise =24,4 (ay) olarak belirlenmiĢtir. Kadınların en uzun romantik iliĢkilerinin ortalama süresi = 25,1 (ay) ve erkeklerin ortalaması =23,3 (ay) olarak belirlenmiĢtir. Katılımcıların demografik özellikleri Tablo 1’de özetlenmiĢtir. Tablo 1. AraĢtırmaya Katılan Üniversite Öğrencilerinin Demografik Özellikleri DeğiĢkenler Cinsiyet Sınıf Düzeyi Medeni Durum YaĢamın Çoğunluğunun Geçirildiği YerleĢim Merkezi Üniversite Fakülte Kategori Kadın Erkek Toplam Hazırlık 1. sınıf 2. sınıf 3. sınıf 4. sınıf Toplam Bekar NiĢanlı Evli Toplam Köy Belde/Kasaba Ġlçe ġehir Metropol Toplam Ankara Üniv. Gazi Üniv. Hacettepe Üniv. ODTÜ Toplam Edebiyat Fakültesi /DTCF Eğitim Fakültesi Fen Fakültesi Hukuk Fakültesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi ĠletiĢim Fakültesi Mimarlık Fak. Mühendislik Fak. Toplam 52 N 425 269 694 11 145 96 140 301 694 672 14 8 694 12 20 116 288 258 694 127 138 104 325 694 129 % 61 39 100 2 21 14 20 43 100 97 2 1 100 2 3 17 41 37 100 18 20 15 47 100 19 97 96 25 109 14 14 3 16 38 67 133 694 5 10 19 100 3.3. Veri Toplama Araçları 3.3.1. Aldatma Ölçeği (Infidelity Scale) Aldatma Ölçeği Drigotas ve diğerleri (1999) tarafından geliĢtirilmiĢtir. Ölçeğin geliĢtirilme aĢamalarında aldatma için sosyal istenirlik boyutu dikkatle ele alınmıĢ; bu nedenle katılımcılara doğrudan sorular yerine daha önemsiz/basit görünen sorulardan baĢlayarak daha ciddi sorulara yer verilmiĢtir. Ölçekte iliĢki dıĢı partner sayısından çok, bu partnerle yapılan etkinliklerin sıklığı üzerinde durulmuĢtur. Ölçekte iliĢki dıĢı partnerle fiziksel ve duygusal yakınlığı ölçen spesifik maddelere yer verilmiĢtir (madde 9 ve 11). Yapılan faktör analizinde 11 maddeden 9’u bileĢik (composite) aldatma adı verilen faktör altında toplanmıĢtır. KarĢılıklı çekimi baĢlatma ve diğer partnerin ne kadar çekici bulunduğu ile ilgili iki madde olan 2. ve 6. maddeler bu faktörle iliĢkili bulunmamıĢtır. Bununla birlikte diğer 9 madde, bileĢik aldatma faktörü ile güçlü iliĢkiler göstermiĢtir (faktör yükleri. 61 ile 85 arasında değiĢmektedir) ve iç tutarlılığı. 93 bulunmuĢtur. BileĢik aldatma puanı yüksek olan bireylerin duygusal, biliĢsel ve fiziksel olarak iliĢki dıĢı partnerle yakınlıklarının olduğunu belirtmiĢlerdir. Ölçeğin geçerliliğini sınamak, aldatmayı yansıtıp yansıtmadığını belirlemek amacıyla 67 üniversite öğrencisine aldatma ölçeğinin orta puanlarını temsil eden duygusal ya da fiziksel davranıĢları partnerleri yaparsa, onları sadakatsiz olarak görüp görmeyecekleri sorulmuĢtur. % 76’sı bunu onaylamıĢtır. Ayırca katılımcıların iliĢkilerinin “ciddi” ve “özel” olduğunu belirtmelerinin de ölçeğin gerçek aldatmayı ölçtüğünün göstergesi olduğunu belirtmiĢlerdir. Ölçeğin fiziksel ve duygusal aldatmayı ölçen 9 ve 11. maddelerinin de yer aldığı tek faktörlü bileĢik aldatma puanları için yapılan analizde iç tutarlılığı .93 bulunmuĢtur. Ölçek 8’li likert tipindedir. Bu araĢtırma kapsamında Aldatma Ölçeği Türk kültürüne uyarlanmıĢtır. Ölçeğin Ġngilizce’den Türkçe’ye çeviri iĢlemleri iki aĢamada yapılmıĢtır: (a) orijinal ölçek psikolojik danıĢma ve rehberlik alanında Ġngilizce iyi çeviri yapan iki akademisyen ve iki doktora öğrencisi tarafından Türkçe’ye çevrilmiĢtir. Bu dört uzmanın çevirisi madde madde karĢılaĢtırılmıĢ ve dört çevirinin birbirine çok benzer olduğu görülmüĢtür. (b) Ölçeğin dört Türkçe çevirisinden oluĢturulan ortak Türkçe çeviri formunun tekrar çeviri (back translation) iĢlemi Ġngilizce’ye ve Türkçe’ye hakim PDR alanından bir akademisyene çeviri için verilmiĢtir. Bu tekrar çeviri orijinal formla karĢılaĢtırılmıĢ ve ikisi arasında önemsiz sayılabilecek bazı farklılıklar görülmüĢtür. Bu farklılıkların ölçeğin anlaĢılmasında sorun çıkarıp çıkarmayacağını anlamak üzere Ġngilizce öğretmenliği bölümünde bir akademisyenin incelemesine sunulmuĢtur. Verilen geribildirimler tekrar 53 çeviri formunun orijinaline uygun olduğunu göstermiĢtir. Bu taslak form orijinali gibi 11 maddeli ve 8’li derecelemeli likert tipi bir ölçekten oluĢmuĢtur. Ancak orijinal ölçeğin 6. maddesi 3’lü derecelemeli iken Türkçe 6. maddenin, diğer maddeler gibi 8’li derecelemeli olması uygun görülmüĢtür. Türkçe’ye çevrilen ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalıĢmalarında katılımcılar 163 kadın ve 81 erkek olmak üzere toplam 244 üniversite öğrencisinden oluĢmuĢtur. Bu öğrencilerin yaĢları 20 ile 33 arasında değiĢmektedir. YaĢ ortalamaları =24,6 olup SS=2,43’tür. Öğrenciler Gazi Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nin coğrafya, edebiyat, rehberlik ve psikolojik danıĢma, felsefe, ilahiyat, Ġngilizce, fizik, resim, müzik, matematik bölümlerinde okumaktadır ya da yeni mezun statüsünde yüksek lisans yapmaktadır. Katılımcıların cinsiyetlerine, medeni durumlarına, sınıf düzeyine iliĢkin demografik bilgileri Tablo 2’de sunulmuĢtur: Tablo 2. Aldatma Ölçeği’nin Uyarlama ÇalıĢmalarında Yer Alan Katılımcıların Demografik Özellikleri DeğiĢken Kategoriler N Cinsiyet Kadın 163 Erkek 81 Toplam Sınıf Düzeyi 244 1. Sınıf 14 2. sınıf 2 3. sınıf 9 4. sınıf 79 Lisansüstü 140 Toplam Medeni Durum 244 Bekar 207 NiĢanlı 20 Evli 17 Toplam 244 Aldatma Ölçeği’nin yapı geçerliğini test etmek için araĢtırma grubundaki 244 öğrenciye iliĢkin verilere açıklayıcı faktör analizi (AFA) ve doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıĢtır. Açıklayıcı faktör analizinde temel bileĢenler analizi yöntemi kullanılmıĢtır. 54 Toplam varyansın % 61,3’ünü açıklayan, özdeğeri 1’in üzerinde olan tek faktörlü bir yapı bulunmuĢtur. Türkçe Aldatma Ölçeği için bu tek faktörlü çözüm uygun görülmüĢtür. Ölçeğin faktör yapısı ve faktör yükleri Tablo 3’te sunulmuĢtur. Tablo 3. Uyarlanan Aldatma Ölçeği’nin Faktör Yapısı Madde9 Faktörler Faktör 1. Aldatma .866 Madde8 .844 Madde4 .825 Madde7 .820 Madde3 .820 Madde1 .792 Madde10 .783 Madde11 .781 Madde5 .780 Madde6 .672 Madde2 .586 Açıklanan Varyans % 61,3 Maddeler Maddelerin faktör yükü ve belirlenen faktördeki iç tutarlık katsayıları, madde toplam korelasyonu ve her maddenin söz konusu bu değerlere katkıları incelenmiĢtir. Bu incelemeler sonucunda faktör analizi için temel bileĢenler analizine göre maddelerin faktör yüklerinin en az. 45 ve üstünde olması seçim iyi bir ölçü olarak açıklandığından (Büyüköztürk, 2006) bu değerin üstü benimsenmiĢtir. Analize giren 11 maddenin hepsi bu ölçütü karĢılamıĢtır. Maddelerin faktör yükleri. 59 ile .87 arasında değiĢmektedir. Dolayısıyla aldatma ölçeği, orijinali gibi tek faktörlü bir yapı göstermiĢtir. AFA sonuçlarının gösterdiği tek faktörlü yapının doğruluğunu sınamak için verilere DFA uygulanmıĢtır. DFA ilk faktör yapısını daha spesifik hale getirmeye, değiĢkenler arası iliĢkileri anlayarak kuramsal beklentileri test etmeye, bunları değerlendirmeye, uyum belirteçlerinin çeĢitli ölçümlerinin yapılmasına ve önerilen ölçüm modellerinin uyum gösterip göstermediğini belirlemeye izin vermektedir (Byrne, 2001). Yapısal eĢitlik modeli ile ilgili analizlerde modellerin veri tabanına uygunluğunu sınamak için kay kare istatistiği kullanılmaktadır. Modelin veri tabanına uyum sağlaması için bu değerin anlamsız olması 55 gerekmektedir. Ancak büyük örneklem değerlerinde elde edilen kay kare değeri anlamlı bulunmaktadır (Ullman, 1996). Bu sorunun aĢılması için diğer baĢka birçok uyum belirteci formülü geliĢtirilmiĢtir ve araĢtırmacılar bu belirteçleri seçerek modellerinin veri tabanına uyum gösterip göstermediğini değerlendirebilmektedirler. Aldatma ölçeğinin yapı geçerliğini sınamak amacıyla yapılan DFA sonuçlarını değerlendirmek amacıyla birkaç uyum belirteci seçilerek sınanan modelin veri tabanına uyum gösterip göstermediği değerlendirilmiĢtir. Aldatma ölçeği analiz sonuçlarına göre kay kare değeri anlamlı çıkmıĢtır. Yani beklenen kovaryans matrisi ile gözlenen kovaryans matrisi arasındaki fark (kay kare değeri) manidar çıkmıĢtır (X²= 192.73, p= 0.0001). p değerinin manidar olmaması arzu edilen bir durum olmasına karĢın pek çok DFA’da örneklemin büyük olması nedeniyle p değerinin manidar olması normal kabul edilmektedir. Bu nedenle iki matris arasındaki uyuma iliĢkin alternatif uyum indekslerinin de değerlendirilmesinde yarar vardır. Değerlendirmeye alınan bir diğer uyum indeksi kay-karenin serbestlik derecesine bölünmesiyle elde edilen değerdir. Yapılan DFA sonucunda X² = 192.73 ve sd= 42’dir. X² /sd sonucuna göre 192.73/42 = 4.59’dur. Büyük örneklemlerde bu oranın 3’ün altında olması mükemmel uyuma, 5’in altında olması orta düzeyde uyuma karĢılık gelmektedir. Bu analiz için X² /sd oranının orta düzeyde uyum değeri verdiği söylenebilir. RMSEA (Root Mean Square Error of Approximation) değerine bakıldığında ise 0.12 düzeyinde bir uyum indeksi elde edilmiĢtir. Bu değerin. 05’ten küçük olması mükemmel, .08’den küçük olması iyi, .10’dan küçük olması ise zayıf uyuma iĢaret etmektedir. Aldatma ölçeği için RMSEA değerinin. 10 değerinin de üzerinde olması yeterli bir uyum göstermediğinin iĢaretidir. Buna karĢılık diğer uyum indekslerini de incelemekte fayda vardır. Analiz sonuçlarına bakıldığında GFI (Goodness of Fit Index) değerinin 0.87, AGFI (Adjusted Goodness of Fit Index) değerinin ise 0.80 olduğu görülmektedir. Bu değerlere göre zayıf bir uyum olduğu söylenebilir. .95’in üzeri mükemmel uyum, .90 üzeri iyi uyum düzeyidir. Standardize edilmiĢ RMR (Standardized Root Mean Square Residuals) uyum indeksinin 0.048 olduğu görülmektedir. Bu değerin .5’in altında olması mükemmel uyuma karĢılık gelmektedir. Son olarak NNFI (Non-Normed Fit Indeks) ve CFI (Comparative Fit Indeks) uyum indeksleri incelendiğinde NNFI = 0.96 ve CFI = 0.97 olduğu görülmektedir. Bu değerlerin 0.95’in üzerinde olması mükemmel uyuma karĢılık gelmektedir (ġimĢek, 2007). Dolayısıyla Türkiye’deki üniversite öğrencilerine uyarlanan AÖ’nün uyum indekslerinin 56 kabul edilebilir olduğu söylenebilir. Özet olarak AÖ’nün faktör yapısını belirlemek için yapılan AFA sonuçlarını, DFA sonuçları büyük ölçüde desteklemiĢtir. Bu bulgular AÖ’nün tek faktörlü bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuĢtur. Ölçeğin güvenirliğini belirlemek için (a) Cronbach Alpha katsayısı ile içtutarlığını (b) iki yarıya bölme yöntemi ile kararlılığını belirlemek amaçlanmıĢtır. Cronbach Alpha katsayısı ile belirlenen içtutarlık katsayısı 11 maddeli Aldatma ölçeği için .94 bulunmuĢtur. Ġki yarıya bölme yöntemi Spearman Brown formülü ile gerçekleĢtirilmiĢ ve testin iki yarısı arasındaki korelasyon .89 olarak bulunmuĢtur. Aldatma ile ilgili literatürde erkeklerin kadınlara göre daha fazla aldatma yaĢantısı olduğu görülmüĢtür (Greeley, 1994; Hansen, 1987; McAlister ve diğerleri, 2005; Wiederman, 1997; Wiederman ve Hurd, 1999 ). Literatürdeki bu bulgulara dayanılarak Türkçe Aldatma Ölçeği’nin ayırt edici geçerliğini belirlemek için katılımcı kadın ve erkek öğrencilerin aldatma ölçeğinden aldıkları puanlar bağımsız gruplar için t-testi kullanılarak karĢılaĢtırılmıĢtır. Tablo 4. Aldatma Ölçeği Puanlarının Cinsiyete Göre t-testi Sonuçları N SS Sd t p Kadın 163 27,92 21,04 242 3,59 ,000 Erkek 81 38,46 22,62 Toplam 244 p<.05 Tablo 4’te görüldüğü üzere erkek öğrencilerin aldatma ölçeği puanlarının ortalaması =38,4, SS= 21, kadınların aldatma ölçeği puan ortalaması =27,9, SS= 22,6’ dır. Erkek ve kadınların ortalamaları arasındaki farka iliĢkin değer t= 3,59 olup, bu değer .001 düzeyinde erkekler lehine anlamlıdır (Grupların varyansları homojendir, p<.05). Bu sonuç, literatürle tutarlıdır ve Aldatma Ölçeği’nin ayırt edicilik gücüne sahip olduğunu göstermektedir. 57 3.3.2. ĠliĢki Ġstikrarı Ölçeği (ĠĠÖ) Ölçeğin orijinali Rusbult ve diğerleri (1998) tarafından geliĢtirilmiĢtir. Ölçek Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeline ve bu modele dayanarak geliĢtirilen Yatırım Modeli Ölçeği (Investment Model Scale) esasına göre geliĢtirilmiĢtir. Yatırım Modeline göre iliĢki bağlanımını etkileyen üç bileĢen vardır: Doyum, seçeneklerin niteliği ve yatırım. Buna göre doyum düzeyi ve yatırım miktarı arttıkça ve seçeneklerin niteliği azaldıkça iliĢki bağlanımı artmaktadır. Ölçeğin Türk kültürüne uyarlaması BüyükĢahin, Hasta ve Hovardaoğlu (2005) tarafından yapılmıĢtır. ĠĠÖ doyum, yatırım ve seçeneklerin niteliği alt ölçeklerinin yanısıra daha sonra eklenen bağlanım alt ölçeği ile birlikte dört alt boyuttan oluĢmaktadır. Ölçeğin doyum, yatırım ve seçeneklerin niteliği alt ölçeklerinin her birinde 10’ar madde, bağlanım alt ölçeğinde ise 7 madde olmak üzere toplam 37 maddesi bulunmaktadır. Doyum, yatırım ve seçeneklerin niteliği alt ölçeklerinin ilk beĢ maddesi 4’lü likert tipinde olup, diğer maddeleri 9’lu likert tipindedir. Bağlanım alt ölçeğinin ise tüm maddeleri 9’lu likert tipindedir ve 2 maddesi ters puanlanmaktadır. Ölçeğin Türkçe çeviri iĢlemlerinden sonra yapı geçerliğini belirlemek için varimaks eksen döndürme kullanılmıĢ ve ölçeğin doyum, yatırım ve seçeneklerin niteliği alt ölçekleri adıyla üç faktörlü çözümü uygun görülmüĢtür. Daha sonra ölçeğe bağlanım alt ölçeği de eklenmiĢtir. ĠĠÖ, duygusal birlikteliği olan 325 üniversite öğrencisine uygulanmıĢ ve ölçüt geçerliğini sınamak amacıyla AĢka ĠliĢkin Tutumlar Ölçeği: Kısa Form (LAS) kullanılmıĢtır. ĠĠÖ alt ölçekleri ile LAS alt ölçekleri arasındaki korelasyon katsayılarının -.45 ile .67 arasında değiĢtiği ve bu değerlerin beklenen yönde ve anlamlı olduğu belirtilmiĢtir. ĠĠÖ’nün alt ölçeklerinin Cronbach alfa iç tutarlık katsayılarının .84 ile .90 arasında olduğu görülmüĢtür. Analizler, ĠĠÖ’nün Türk üniversite öğrencileri üzerinde yeterli düzeyde geçerlik ve güvenirlik değerlerine sahip olduğunu göstermiĢtir. Bu sunulan araĢtırmada ĠĠÖ’nün içtutarlık katsayıları doyum alt ölçeği için .94, yatırım alt ölçeği için .87, seçeneklerin niteliği alt ölçeği için .78 ve bağlanım alt ölçeği için .92 olarak belirlenmiĢtir. 3.3.3. Sıfatlara Dayalı KiĢilik Testi (SDKT) Ölçek beĢ faktör kuramından yola çıkılarak Bacanlı ve diğerleri (2009) tarafından geliĢtirilmiĢtir. Ölçek maddeleri birbirine zıt sıfat çiftlerine dayalı bir Ģekilde oluĢturulmuĢtur. 40 maddelik, 7’li likert tipinde bir ölçektir. Ölçeğin yapı geçerliğini test etmek için 285 katılımcıdan elde edilen veriler üzerinde yapı geçerliği test edilmiĢtir. Analiz sonucunda beĢ faktörün, SDKT’ye ait varyansın % 52,63’ünü açıkladığı 58 görülmüĢtür. Bu beĢ faktörden dıĢadönüklük SDKT’ye ait varyansın % 23,20’ini; YumuĢak BaĢlılık, varyansın % 10.45’ini; Sorumluluk, % 9,15’ini; Duygusal Dengesizlik (Nörotizm), % 5,26’sını; Deneyime Açıklık % 4,56’sını açıklamaktadır. Ayrıca analizlerde DıĢadönüklük boyutuna ait maddelerin Deneyime Açıklık boyutuna da yüklendiği görülmüĢtür. Ortaya çıkan bu durumun, her iki boyut arasındaki orta düzeyde iliĢkiden kaynaklanabileceği Ģeklinde yorumlanabileceği açıklanmıĢtır. SDKT’ nin uyum geçerliğini sınamak için Sosyotropi Ölçeği, ÇatıĢmalara Tepki Ölçeği, Negatif-Pozitif Duygu Ölçeği, Sürekli Kaygı Envanteri kullanılmıĢtır. SDKT’ nin Duygusal Dengesizlik boyutu puanının Pozitif Duygu (r= -.27, p<.05) ve Pazarlık (r= -.28,p<.05) puanları ile ters yönde, Negatif Duygu (r= .58, p<.01), Sürekli Kaygı (r= .53,p<.01) ve Sosyotropi puanları ile olumlu yönde anlamlı iliĢkiler ortaya koyduğu görülmüĢtür. Buna karĢın, Duygusal Dengesizlik boyutu ile Problem Çözme, Kavga ve ÇatıĢmaya Tepki Ölçeği toplam puanları arasında anlamlı bir iliĢkiye rastlanmamıĢtır (p>.05). DıĢadönüklük boyutu puanının Pozitif Duygu (r= .54, p<.01) ve Sosyotropi (r= .43, p<.01) puanları ile olumlu yönde, Negatif Duygu (r= -.41, p<.01) ve Sürekli Kaygı (r= -.39, p<.01) puanları ile ters yönde ve anlamlı düzeyde iliĢkili olduğu bulunmuĢtur. DıĢadönüklük boyutu ile ÇatıĢmaya Tepki Ölçeği ve alt boyutları arasında anlamlı iliĢkiye rastlanmamıĢtır (p>.05). Deneyime Açıklık boyutu puanı; Pozitif Duygu (r= .55, p<.01) ve ÇatıĢmaya Tepki Ölçeği alt boyutlarından olan Pazarlık alt boyutu (r= .27, p<.05) puanları ile olumlu yönde, Negatif Duygu (r= -.26, p<.05) puanı ile ters yönde ve anlamlı iliĢkiler ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, Deneyime Açıklık boyutu puanı ile problem çözme, Kavga, ÇatıĢmaya Eğilim ve Sosyotropi puanları arasında anlamlı düzeyde bir iliĢki olmadığı görülmektedir (p>.05). YumuĢak BaĢlılık boyutu puanının, Negatif Duygu (r= -.27, p<.05) puanı ile ters yönde, Pazarlık (r= .42, p<.01) ve ÇatıĢmaya Tepki toplam puanları (r= .41, p<.01) ile olumlu yönde iliĢkili olduğu görülmektedir. YumuĢak BaĢlılık puanları ile Sürekli Kaygı, Problem Çözme ve Sosyotropi puanları arasında anlamlı iliĢkilere rastlanmamıĢtır (p>.05). Son olarak Sorumluluk boyutu puanı; Pozitif Duygu (r= .48, p<.01), Pazarlık (r= .33, p<.05), Problem Çözme (r= .30, p<.05), ÇatıĢmaya Tepki (r= .34, p<.01) ve Sosyotropi (r=.41, p<.01) puanları ile olumlu yönde, Negatif Duygu (r= -.26, p<.05) puanı ile ters yönde ve anlamlı iliĢkiler ortaya koymaktadır. Genel olarak incelendiğinde, SDKT’ nin boyutlarının uyum geçerliği için kullanılan ölçeklerle orta düzeyde ve anlamlı bir yapı ortaya koyduğu ve bu sonuçların uyum geçerliği açısından önemli olduğu söylenmiĢtir. 59 Bir baĢka geçerlik çalıĢmasında SDKT’den elde edilen sonuçlar ile BeĢ Faktör KiĢilik Envanteri’nden (5FKE) elde edilen sonuçlar arasındaki iliĢkilere bakılmıĢ; iki ölçeğin alt ölçeklerinin birbirleriyle farklı iliĢkiler gösterdiği; bu durumun ölçme araçlarının yapısal farklılığından ve örneklem grubunun farklı olmasından kaynaklanabileceği belirtilmiĢtir. Güvenirlik çalıĢmaları kapsamında yapılan iç tutarlık analizlerinde SDKT’ nin boyutlarının iç tutarlık katsayılarının .73 ile .89 aralığında değiĢtiği görülmüĢtür. En yüksek iç tutarlık katsayısının ise DıĢadönüklük (.89), en düĢük iç tutarlık katsayısının Duygusal Dengesizlik (.73)boyutuna ait olduğu belirlenmiĢtir. Aracın test tekrarına iliĢkin bulgulara bakıldığında en yüksek iliĢkiyi YumuĢak BaĢlılık (r=.86**, p<.01), en düĢük iliĢkiyi ise Deneyime Açıklık Boyutunun (r=.68**, p<.01) ortaya koyduğu belirtilmiĢtir. Bu sunulan araĢtırmada SDKT’ nin içtutarlık katsayıları dıĢadönüklük alt ölçeği için .89, duygusal dengesizlik (nörotizm) alt ölçeği için .69, deneyime açıklık alt ölçeği için .76, yumuĢak baĢlılık alt ölçeği için .78 ve sorumluluk alt ölçeği için .80 olarak belirlenmiĢtir. 3.3.4. Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri II (YĠYE II) YĠYE’nin orijinali Brennan, Clark ve Shaver (1998) tarafından geliĢtirilmiĢtir. Bu ölçek kendini değerlendirme (self-reported) türü bir bağlanma ölçümü yapmaktadır. Orijinal YĠYE 36 maddeli, 7’li derecelemeli likert tipi bir ölçek olup kaygı ve kaçınma olmak üzere birbirinden bağımsız iki temel boyutu vardır. Orijinal YĠYE Fraley, Waller ve Brennan (2000) tarafından madde-tepki kuramı temeline dayandırılarak değiĢtirilmiĢ ve böylece orijinal YĠYE’nin ikinci versiyonu oluĢturulmuĢtur. AraĢtırmacılar YĠYE II’nin daha yüksek ölçüm duyarlılığına sahip olacağı ve daha güvenilir sonuçlar elde edileceğini belirtmiĢlerdir. Selçuk, Günaydın, Sümer ve Uysal (2005) tarafından orijinal YĠYE II Türk üniversite öğrencileri örneklemine uyarlanmıĢtır. Türkçe YĠYE II orijinali gibi kaygı (18 madde) ve kaçınma (18 madde) olmak üzere iki bağımsız boyuttan oluĢmaktadır. Türkeç YĠYE II de 7’li derecelemeli likert tipindedir. YĠYE II’nin Türkçe’ye uyarlama çalıĢmaları yaĢ ortalaması 20,85 (SS=1.45) olan 256 üniversite öğrencisi üzerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Türkçe çeviri iĢlemleri yapılan ölçeğin faktör yapısını belirlemek amacıyla 36 maddeye temel bileĢenler analizi uygulanmıĢ ve iki faktörlü çözüm uygun görülmüĢtür. Ġki faktör birlikte varyansın % 38’ini açıklamıĢtır. Kaçınma boyutuna karĢılık gelen birinci faktör varyansın % 21,36’sını açıklarken, kaygı boyutuna karĢılık gelen ikinci faktör ise varyansın % 16,33’ünü açıklamıĢtır. Daha sonra ise doğrulayıcı faktör analizi çalıĢmaları 60 yürütülmüĢtür. Elde edilen uyum indekslerinin iki faktörlü çözümü desteklediği belirtilmiĢtir (GFI= .86, NNFI = .86, CFI= .89, RMR= .087). YĠYE II’nin geçerliğini belirlemek için çeĢitli değiĢkenlerle iliĢkilerine bakılmıĢtır. Buna göre kaygı boyutu özsaygı ve iliĢki doyumu ile olumsuz yönde anlamlı iliĢki gösterirken; onaylanmama kaygısı, ayrılık kaygısı ve baĢkalarını memnun etme ile olumlu yönde anlamlı iliĢkiler göstermiĢtir. Yalnızlıktan hoĢlanma ile kaygı arasında iliĢki bulunmamıĢtır. Kaçınma boyutu ise özsaygı ve iliĢki doyumu ile olumsuz yönde anlamlı iliĢkiler gösterirken; onaylanmama kaygısı ve yalnızlıktan hoĢlanma ile olumlu yönde anlamlı iliĢkiler göstermiĢtir. Kaçınma boyutunun ayrılık kaygısı ve baĢkalarını menun etme ile iliĢkisi olmadığı belirlenmiĢtir. Bu bulgular ölçeğin geçerli ölçümler yaptığını ortaya koymuĢtur. Ölçeğin içtutarlık katsayıları kaygı için .86 ve kaçınma için .90 olarak belirlenmiĢtir. Ölçeğin test-tekrar-test güvenirliğini belirlemek amacıyla katılımcılardan 86’sına altı hafta sonra ulaĢılarak yeniden bağlanma ölçümü yapılmıĢtır. Elde edilen sonuçlara göre kaygı boyutu için test-tekrar-test güvenirliği .82, kaçınma boyutu için ise .81 bulunmuĢtur. Bu sunulan araĢtırmada YĠYE II’nin içtutarlık katsayıları kaygı boyutu için .86, kaçınma boyutu için ise .85 olarak belirlenmiĢtir. 3.4. Veri Toplama Süreci Veri toplamak için üniversitelerden gerekli yasal izinler alınmıĢtır. Veri toplama setindeki ölçekler, katılımcılara (üniversite öğrencilerine) dersin sorumlusu öğretim üyesi/görevlisinden izin alınarak dersin genellikle ilk yarım saati, bazen de son yarım saati içinde araĢtırmacının kendisi tarafından uygulanmıĢtır. AraĢtırmacı veri toplama setini dağıtmadan önce bu araĢtırmanın amacı hakkında bilgi vermiĢtir. Veri toplama seti katılımcılara dağıtıldıktan sonra her ölçeğin uygulama yönergesi araĢtırmacı tarafından yüksek sesle okunmuĢ ve gerekli açıklamalar yapılmıĢtır. “Aldatma ölçeği” cevaplara verilecek sosyal istenirliği azaltması düĢüncesiyle “Yakın iliĢkiler” ölçeği adıyla sunulmuĢtur. Ayrıca Aldatma Ölçeği ve ĠliĢki Ġstikrarı Ölçeği için ortak yönerge hazırlanmıĢ ve katılımcıların bu yönergeye ölçekleri cevaplamaları istenmiĢtir. Bu yönergede katılımcıların Ģimdi ya da geçmiĢte birden fazla romantik iliĢkileri olabileceği gerçeğinden hareketle sadece bir tanesini düĢünmeleri ve her iki ölçeği de o iliĢkilerini düĢünerek cevaplamaları gerektiği açıklanmıĢtır. Böylece katılımcıların örneğin Aldatma Ölçeği’ni doldururken eski iliĢkilerini düĢünmeleri; ĠliĢki Ġstikrarı Ölçeği’ni doldururken 61 Ģimdiki iliĢkilerini düĢünmeleri ve dolayısıyla iki farklı iliĢkiye göre ölçeklere cevap vermeleri engellenmiĢtir. Çünkü verilerin geçerliliği açısından bu önemli bir noktadır. 3.5. Verilerin Analizi Veri analizinde model test etmede kullanılan Lisrel 8.51 programı kullanılmıĢ ve bu program üzerinden verilere örtük ve gözlenen değiĢkenlerle yol analizi yapılmıĢtır. 62 BÖLÜM IV BULGULAR Bu araĢtırmanın iki temel amacı vardır. Birincisi romantik iliĢkilerde iliĢki bağlanımının, iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği arasındaki iliĢkilerden oluĢtuğunu açıklayan Yatırım Modelinin, Türk üniversite öğrencileri için geçerli olup olmadığını araĢtırmaktır. Ġkincisi romantik iliĢkilerde aldatma, kiĢilik özellikleri, bağlanma boyutları ve iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkilerden oluĢan bir modelin açıkladığı yapı olup olmadığını araĢtırmaktır. Bu bölümde bu iki yapısal eĢitlik modeline iliĢkin bulgular sırasıyla sunulmuĢtur. 4.1. Yatırım Modelinin Türk Üniversite Öğrencileri Üzerinde Geçerliliğine Yönelik Yapısal EĢitlik Modeline ĠliĢkin Bulgular AĢağıda önce hipotez modelde yer alan değiĢkenler arasındaki korelasyon katsayıları sunulmuĢtur. Sonra ise Yatırım Modeli kapsamında açıklanan yapısal (hipotez) modele iliĢkin açıklamalar, modelin genel uyumuna ve parametrelere iliĢkin bulgular sunulmuĢtur. 4.1.1. Modelin Belirlenmesi Hipotez modelde iliĢki bağlanımını, iliĢki yatırımı, iliĢki doyumu ve seçeneklerin niteliğinin yordayacağı varsayılmıĢtır. Hipotez modelde yer alan iliĢki bağlanımı, iliĢki yatırımı, iliĢki doyumu ve sçeneklerin niteliğine iliĢkin korelasyon katsayıları Tablo 5’te verilmiĢtir. 63 Tablo 5. Hipotez Model 1’de Yer Alan DeğiĢkenler Arası Korelasyon Katsayıları DeğiĢkenler 1 1. ĠliĢki Bağlanımı _ 2. ĠliĢki Doyumu ,64** _ 3. ĠliĢki Yatırımı ,65** ,49** _ 4. Seçeneklerin Niteliği -,49** -,28** -,30** 2 3 4 _ ** p<.01, N=694 Tablo 5’te görüldüğü üzere iliĢki bağlanımı, iliĢki doyumu ile .64 (p<.01), iliĢki yatırımı ile .65 (p<.01) ve seçeneklerin niteliği ile -.49 (p<.01) korelasyon katsayısı göstermektedir. Bu korelasyon katsayıları p<.01 düzeyinde anlamlıdır. DeğiĢkenler arasındaki iliĢkilerin istatistiksel açıdan anlamlı olması, bu değiĢkenler arasındaki iliĢkilerin hipotez modelle incelenebileceğine iĢaret etmektedir. Adı geçen hipotez model ġekil 4’te sunulmuĢtur. ġekil 4. Hipotez model 1 64 ġekil 4’te görüldüğü gibi iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği iliĢki bağlanımını doğrudan etkilemektedir. 4.1.2. Model Tahmini Lisrel 8.51 paket programı kullanılarak Yatırım Modeli sınanmıĢtır. Modelde dört örtük değiĢken yer almaktadır. Bunlar iliĢki bağlanımı, iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliğidir. Modelin uyum katsayıları Tablo 6’da verilmiĢtir. Tablo 6. Hipotez Model 1’in Uyum Katsayıları Ki-kare/Serbestlik derecesi……………………………………………………………………....….. 5.26 RMSEA……………………………………………………………………………………………....0.078 NFI……………………………………………………………………………………………………0.91 CFI………………………………………………………………………………………………….…0.93 GFI…………………………………………………………………………………………..………...0.88 AGFI………………………………………………………………………………………………......0.85 Analiz sonuçları değerlendirildiğinde Ki-kare/Sd değerinin 5’e yakın olması yeterli düzeyde uyum olarak kabul edilebilir. RMSEA değerinin .08’in altında olması modelin kabul edilebilir olduğunu göstermektedir. NFI, CFI, GFI ve AGFI değerlerinin ise .90’ın üzerinde olması beklenmektedir. Bu değerlerden NFI ve CFI’nın .90’ın üzerinde olduğu; GFI ve AGFI’nın .90’a yakın olduğu görülmektedir (ġimĢek, 2007). Bu değerlere göre nihai modelin yeterli düzeyde uyum gösterdiği söylenebilir. Dolayısıyla iliĢki bağlanımı, iliĢki doyumunun, iliĢki yatırımının, seçeneklerin niteliğinin açıkladığı bir yapıdır. Modele iliĢkin standartlaĢtırılmıĢ katsayılar ġekil 5’te verilmiĢtir. 65 ġekil 5. Hipotez model 1’e iliĢkin standartlaĢtırılmıĢ katsayılar 4.1.3. Doğrudan ĠliĢkiler Modelde yer alan yordayıcı değiĢkenlerin, bağlanım ile doğrudan iliĢkileri tanımlanmıĢtır. ġekil 5’te görüldüğü üzere bağlanımın en güçlü yordayıcısı iliĢki yatırımıdır (β= .41). ĠliĢki yatırımı, iliĢki bağlanımı ile orta düzeyde pozitif bir iliĢki göstermektedir. Ġkinci sırada gelen yordayıcı değiĢken iliĢki doyumudur (β= .39). ĠliĢki doyumu, benzer Ģekilde iliĢki bağlanımı ile orta düzeyde pozitif bir iliĢki göstermektedir. Üçüncü sırada gelen yordayıcı değiĢkenin seçeneklerin niteliği olduğu görülmektedir (β = -.23). Seçeneklerin niteliği, iliĢki bağlanımı ile orta düzeyde negatif bir iliĢki göstermektedir. Sonuç olarak iliĢki yatırımı ve iliĢki doyumu yüksek olduğunda, seçeneklerin niteliği düĢük olduğunda iliĢki bağlanımı artmaktadır ve iliĢki bağlanımı bu üç değiĢkenin açıkladığı bir yapıdır. 66 4.2. Aldatmanın Açıklanmasına Yönelik Yapısal EĢitlik Modeline ĠliĢkin Bulgular AĢağıda önce aldatmanın açıklanmasına yönelik ortaya koyulan hipotez modelde yer alan değiĢkenler arasındaki korelasyon katsayıları sunulmuĢtur. Sonra ise bu aldatma modeli kapsamında açıklanan yapısal (hipotez) modele iliĢkin açıklamalar, modelin genel uyumuna ve parametrelere iliĢkin bulgular sunulmuĢtur. 4.2.1. Modelin Belirlenmesi Hipotez modelde iliĢki bağlanımının kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutları ile aldatma arasındaki yarı aracı rolü ele alınarak aldatmanın tüm bu değiĢkenler tarafından yordanacağı varsayılmıĢtır. Hipotez modelde yer alan kiĢilik özellikleri (dıĢadönüklük, nörotizm, deneyime açıklık, yumuĢak baĢlılık, sorumluluk), bağlanma boyutları (kaygı ve kaçınma), iliĢki bağlanımı ve aldatmaya iliĢkin korelasyon katsayıları Tablo 7’de sunulmuĢtur. Tablo 7. Hipotez Model 2’de Yer Alan DeğiĢkenler Arası Korelasyon Katsayıları DeğiĢkenler 1. 1. Aldatma _ 2.ĠliĢki Bağlanımı -,32** _ 3.Kaygı ,12** ,13** _ 4.Kaçınma ,04 -,25** ,18** _ 5.DıĢadönüklük ,02 -,03 -,14** -,20** _ 6.Nörotizm ,05 ,05 ,28** ,11** -,08* _ 7.Deneyime açıklık ,07 -,10** -,15** -,16** ,63** -,05 _ 8.YumuĢak baĢlılık -,22** ,09* -,11** -,16** ,27** -,27** ,30** _ 9.Sorumluluk -,13** ,12** -,07 -,06 ,39** -,06 ,34** ,36** 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. _ ** p<.01, * p<.05, N=694 Tablo 7’de görüldüğü üzere aldatma ile iliĢki bağlanımı arasında -.32 (p<.01), aldatma ile kaygı arasında .12 (p<.01), aldatma ile kaçınma arasında .04 (p>.05), aldatma ile dıĢadönüklük arasında .02(p>.05), aldatma ile nörotizm arasında .05 (p>.05), aldatma ile deneyime açıklık arasında .07 (p>.05), aldatma ile yumuĢak baĢlılık arasında -.22 (p<.01), 67 aldatma ile sorumluluk arasında ise -.13 (p<.01) korelasyon katsayıları bulunmuĢtur. ĠliĢki bağlanımı ile kaygı arasında .13 (p<.01), iliĢki bağlanımı ile kaçınma arasında -.25 (p<.01), iliĢki bağlanımı ile dıĢadönüklük arasında -.03(p>.05), iliĢki bağlanımı ile nörotizm arasında .05 (p>.05), iliĢki bağlanımı ile deneyime açıklık arasında -.10 (p<.01), iliĢki bağlanımı ile yumuĢak baĢlılık arasında .09 (p<.05), iliĢki bağlanımı ile sorumluluk arasında -.13 (p<.01) korelasyon katsayıları bulunmuĢtur. Aldatmanın açıklanmasına yönelik oluĢturulan hipotez model yarı aracı bir modeldir. ĠliĢki bağlanımının kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutları ile aldatma arasındaki yarı aracı rolü incelenmiĢtir. Ayrıca kiĢilik özellikleri (dıĢadönüklük, nörotizm, deneyime açıklık, sorumluluk, yumuĢak baĢlılık) ve bağlanma boyutlarının (kaygı ve kaçınma boyutları) aldatma ile doğrudan iliĢkisi incelenmiĢtir. Modelde yer alan tüm değiĢkenler gözlenen değiĢkenler olarak atanmıĢtır. Hipotez model ġekil 6’da verilmiĢtir. ġekil 6. Hipotez model 2 ġekil 6’da görüldüğü üzere hipotez modele göre kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutları, aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. 68 4.2.2. Model Tahmini Önerilen hipotez model, gözlenen değiĢkenlerle yol analizi yapılarak test edilmiĢtir. Analiz sonucu bazı doğrudan ve dolaylı etkiler anlamlı çıkmamıĢtır. Nörotizm ve dıĢadönüklük hem doğrudan etki hem de dolaylı etki açısından anlamlı çıkmamıĢtır. Ayrıca yumuĢak baĢlılık dolaylı etki açısından anlamlı çıkmazken, sorumluluk ve kaçınma doğrudan etki açısından anlamlı çıkmamıĢtır. Anlamlı çıkmayan bu etkiler modelden çıkarılarak modele son hali verilmiĢtir. Modelin son hali ġekil 7’de verilmiĢtir. ġekil 7. Nihai model ġekil 7’de verilen nihai model doğrultusunda analiz tekrar yapılmıĢ ve modelin iyi düzeyde uyum sağladığı görülmüĢtür. Böylece model herhangi bir modifikasyona gerek kalmadan uyum göstermiĢtir. Modelin uyum katsayıları Tablo 8’de verilmiĢtir. 69 Tablo 8. Nihai Modelin Uyum Katsayıları Ki-kare/Serbestlik derecesi………………………………………………………………. 3,54 RMSEA…………………………………………………………………………………...0,061 NFI……………………………………………………………………………………..….0,98 CFI……………………………………………………………………………………..….0,99 GFI……………………………………………………………………………….………..0,99 AGFI……………………………………………………………………………………...0,96 Analiz sonuçları değerlendirildiğinde Ki-kare/Sd değerinin 5’in altında olması yeterli düzeyde uyum olarak kabul edilmektedir. RMSEA değerinin .08’in altında olması modelin kabul edilebilir olduğunu göstermektedir. NFI, CFI, GFI ve AGFI değerlerinin ise .95’in üzerinde olması iyi uyum düzeyine iĢaret etmektedir (ġimĢek, 2007). Bu değerlere göre nihai modelin iyi düzeyde uyum gösterdiği söylenebilir. Nihai modele iliĢkin standartlaĢtırılmıĢ katsayılar ġekil 8’de verilmiĢtir. ġekil 8. Nihai modele iliĢkin standartlaĢtırılmıĢ katsayılar 70 4.2.3.Doğrudan ĠliĢkiler Hipotez modelde görüldüğü üzere araĢtırmanın bağımlı değiĢkeni olan aldatma ile modelin aracı değiĢkeni olan iliĢki bağlanımı arasında doğrudan iliĢki tanımlanmıĢtır. Aldatma ile doğrudan iliĢkilere bakıldığında ġekil 8’de verilen standartlaĢtırılmıĢ katsayılar incelendiğinde iliĢki bağlanımının, aldatmanın en güçlü yordayıcısı olduğu görülmektedir. ĠliĢki bağlanımı, aldatma ile orta düzeyde iliĢkilidir (β=-.31). Buna göre iliĢki bağlanımı güçlendikçe aldatma azalmaktadır. Daha sonra sırayla yumuĢak baĢlılık (β=- .22), kaygı (β= .15), deneyime açıklık (β=.13) değiĢkenleri aldatma ile doğrudan iliĢki göstermektedir. Buna göre kaygı ve deneyime açıklık arttıkça aldatma da artmakta; buna karĢın yumuĢak baĢlılık arttıkça aldatma azalmaktadır. Bu üç değiĢkenin aldatma ile iliĢkisi düĢük düzeyde iliĢki olarak değerlendirilebilir (ġimĢek, 2007). 4.2.4.Dolaylı ĠliĢkiler ġekil 8’de görüldüğü üzere araĢtırmanın aracı değiĢkeni iliĢki bağlanımıdır. Hipotez modelde görüldüğü üzere araĢtırmanın aracı değiĢkeni olan iliĢki bağlanımı üzerinden kaygı, kaçınma, deneyime açıklık ve sorumluluk değiĢkenlerinin aldatma ile dolaylı iliĢkileri öngörülmüĢtür. Buna göre kaçınma değiĢkeni aldatmayla iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkili en güçlü değiĢkendir ve bu iliĢki anlamlı bulunmuĢtur (β =.09). Dolayısıyla iliĢki bağlanımı aldatma ile kaçınma arasındaki iliĢkide aracılık etmektedir. Buna göre kaçınma arttıkça iliĢki bağlanımı azalmakta; azalan iliĢki bağlanımı da aldatmayı arttırmaktadır. Daha sonra sırasıyla deneyime açıklık (β=.06), kaygı (β=- .05) ve sorumluluk (β=-.05) değiĢkenlerinin iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmayla dolaylı iliĢkileri olduğu görülmektedir. Diğer bir deyiĢle aldatma ile deneyime açıklık, kaygı ve sorumluluk değiĢkenleri arasındaki iliĢkide iliĢki bağlanımı aracılık etmektedir. Buna göre deneyime açıklık iliĢki bağlanımını azaltmakta, azalan iliĢki bağlanımı da aldatmayı arttırmaktadır. Kaygı iliĢki bağlanımını arttırmakta, artan iliĢki bağlanımı da aldatmayı azaltmaktadır. Sorumluluk iliĢki bağlanımını arttırmakta, artan iliĢki bağlanımı da aldatmayı azaltmaktadır. Özetle kaçınma dolaylı iliĢkisi açısından aldatmayı arttıran, deneyime açıklık aldatmayı arttıran, kaygı aldatmayı azaltan, sorumluluk ise aldatmayı azaltan bir değiĢken olarak belirlenmektedir. 71 4.2.5.Toplam ĠliĢkiler Bağımsız değiĢkenlerin aldatma üzerindeki doğrudan ve dolaylı iliĢkilerinin toplamı anlamına gelen toplam iliĢki açısından bakıldığında en fazla toplam iliĢkisi olan değiĢkenin yumuĢak baĢlılık (β=-.22) olduğu görülmektedir. Ġkinci sırada en fazla toplam iliĢkiye sahip olan değiĢken olarak deneyime açıklık (β=.19) gelmektedir. Daha sonra aldatma ile toplam iliĢkileri olan diğer değiĢkenlerin sırasıyla kaygı (β=.10), kaçınma (β=.09) ve sorumluluk (β=-.05) olduğu görülmektedir. 72 BÖLÜM V TARTIġMA VE YORUM Bu bölümde önce romantik iliĢkilerde Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri üzerinde geçerliliğinin test edilmesine iliĢkin bulgular tartıĢılmıĢ ve yorumlanmıĢtır. Daha sonra ise üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkilerinde aldatmayı açıklayan modelin test edilmesine iliĢkin bulgular tartıĢılmıĢ ve yorumlanmıĢtır. 5.1. Yatırım Modelinin Türk Üniversite Öğrencileri Üzerinde Geçerliliğinin Test Edilmesine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu AraĢtırmanın birinci amacı için öncelikle Rusbult (1980, 1983) tarafından ortaya atılan ve romantik iliĢkilerde bağlanımı açıklayan Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri üzerinde geçerli olup olmadığı incelenmiĢtir. Bulgular yüksek ilişki yatırımı ve yüksek ilişki doyumu ile düĢük seçeneklerin niteliğinin, ilişki bağlanımını yordadığını göstermiĢtir. Daha açık bir anlatımla bu bulgu araĢtırmanın birinci modeli olan Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri üzerinde geçerli olduğuna iliĢkin beklentileri karĢılamıĢtır. Öncelikle bu bulgu Rusbult’un (1980, 1983) Yatırım Modeline iliĢkin kuramsal görüĢlerini (iliĢki bağlanımının, iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği tarafından açıklandığı görüĢünü) desteklemektedir. Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri örnekleminde geçerli olması, bir yandan bu araĢtırmada romantik iliĢkilerde aldatmayı açıklayan ikinci modelde aracı değiĢken olarak tanımlanan iliĢki bağlanımı değiĢkeninin kuramsal temelinin test edilmesini sağlamıĢtır. Diğer yandan romantik iliĢkileri açıklamada önemli bir yeri olan Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri üzerinde de geçerli olduğunun belirlenmesi, bu öğrencilerin romantik iliĢkilerini 73 açıklamada Yatırım Modeli görüĢlerinden yararlanılabileceğini göstermektedir. Bu araĢtırmada Türk üniversite öğrencileri için Yatırım Modelinin geçerli olduğuna iliĢkin bulgular, önceki araĢtırmaların bulgularını desteklemektedir. Örneğin Fricker (2006) yaĢ ortalaması 31 olan, 243 kadın ve 69 erkekten oluĢan Avustralya örnekleminde Yatırım Modelinin geçerliliğini belirlemiĢtir. Le ve Agnew (2003) yaptıkları literatür taraması sonucunda farklı kültürlerden 60 bağımsız örneklemi kapsayan, 52 farklı araĢtırma sonucunu meta-analiz yöntemiyle değerlendirmiĢ Yatırım Modelinin birçok örneklem için geçerli olduğunu açıklamıĢlardır. Guerrero ve Bachman (2008) Amerika’da yaĢayan 411 üniversite öğrencisi üzerinde yaptıkları araĢtırmada Yatırım Modelinin geçerli olduğu bulgusuna ulaĢmıĢlardır. Impett, Beals ve Peplau (2001) ise çoğunluğunu Orta Atlantik, Kuzey Amerika, California ve Hawaii’de yaĢayan 3627 evli çift üzerinde yaptıkları araĢtırmada öncekilere benzer Ģekilde Yatırım Modelinin geçerli olduğunu belirlemiĢlerdir. Rusbult (1980, 1983) tarafından ortaya atılan Yatırım Modeline göre bağlanım düzeyi, iliĢkiyi sürdürme isteğidir ve iliĢki oryantasyonunu ve psikolojik bağlanmayı (“biz” duygusu gibi) da içerir. Bağlanım, psikolojik bir yapıdır ve iliĢkideki günlük davranıĢları, iliĢkinin sürekliliğini etkiler. ĠliĢki bağlanımının belirleyicileri iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliğidir. KiĢi romantik iliĢkisinde ihtiyaçlarını karĢılayarak doyuma ulaĢıyorsa (yüksek doyum), iliĢkisi için zaman, para, enerji vb Ģeyler harcayarak yatırım yapıyorsa (yüksek yatırım), çeĢitli istek ve ihtiyaçlarını partneri dıĢında biriyle ya da bir baĢka Ģeyle karĢılayamayacağına inanıyorsa (düĢük seçeneklerin niteliği) iliĢkide kalmak ve iliĢkiyi sürdürmek (iliĢki bağlanımı) isteyecektir. ĠliĢki bağlanımı güçlü olan yani var olan iliĢkide kalmak ve iliĢkiyi sürdürmek isteyen kiĢinin aldatmaya yönelmemesi beklenebilir. ġöyle ki romantik iliĢki dıĢından baĢka biriyle duygusal ve/veya fiziksel birliktelikler yaĢama anlamına gelen aldatma, kiĢinin romantik iliĢkisinin sürmesini engelleyebilir. Aldatmanın açığa çıkması, partner tarafından öğrenilmesi romantik iliĢkiyi bitirebilir. Ayrıca var olan romantik iliĢkisinde kalmak ve iliĢkisini sürdürmek isteyen kiĢinin bir baĢka kiĢiyle iliĢkiye yönelmemesi beklenir. Drigotas ve diğerleri (1999) yaptığı araĢtırmada Yatırım Modelinin aldatmayı açıkladığını; yani iliĢki doyumu ve yatırımı yüksek, seçeneklerin niteliği düĢük olan kiĢilerin aldatma olasılıklarının az olduğunu belirlemiĢtir. Yatırım Modelinde yer verilen değiĢkenler Kelley ve diğerleri’nin (1983) ortaya koyduğu yaklaĢıma göre iliĢkisel ve çevresel değiĢkenlerdir. ĠliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve iliĢki bağlanımı iliĢkisel değiĢkenler iken; seçeneklerin niteliği çevresel değiĢken olarak ele 74 alınmaktadır. ġu halde Yatırım Modelinde ele alınan iliĢki bağlanımı, iliĢkisel ve çevresel değiĢkenler ile açıklanmaktadır. Oysa Kelley ve diğerlerine (1983) göre yakın iliĢkilerle ilgili araĢtırmalarda kiĢisel değiĢkenler de ele alınmalıdır. Buradan yola çıkılarak aldatmayı açıklayan ikinci modelde kiĢisel değiĢkenlere (beĢ faktör kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutları) de yer verilmiĢtir. 5.2.Romantik ĠliĢkilerde Aldatmayı Açıklayan Modelin Test Edilmesine ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması ve Yorumu AraĢtırmanın ikinci amacı için aldatmayı açıklayan bir model geliĢtirilmiĢtir. Bu modelde beĢ faktör kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutlarının doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak aldatmayı açıklayıp açıklamadığı incelenmiĢtir. 5.2.1. Bağlanma Boyutlarının Aldatma ile Doğrudan ve Dolaylı ĠliĢkilerinin TartıĢılması ve Yorumu AraĢtırma sonuçlarına göre romantik iliĢkilerde bağlanma boyutlarından, terk edilme ve reddedilme kaygılarını yoğun yaĢama, iliĢkide yoğun yakınlık kurma isteğinde olma, kırılgan ve hassas bir yapıda olma anlamına gelen kaygılı bağlanma aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Bu bulgu, kaygılı bağlanmanın doğrudan iliĢki açısından aldatmayı arttıran, dolaylı iliĢki açısından (iliĢki bağlanımını arttırarak) aldatmayı azaltan bir değiĢken olduğunu ortaya koymaktadır. ġu halde kaygılı bağlanmanın doğrudan iliĢki açısından aldatmayı arttırdığı; ancak kaygılı bağlanma ile aldatma arasındaki iliĢkiye iliĢki bağlanımı aracılık ettiğinde aldatmanın azaldığı söylenebilir. Kaygılı bağlanmanın bu araĢtırmada ortaya çıkan bulgularını, yani aldatma üzerindeki doğrudan etkisine iliĢkin bulguları destekleyen çeĢitli araĢtırmalar vardır. Allen ve Baucom (2004) araĢtırmalarında kaygılı bağlanma stilindeki kadınların, güvenli bağlanma stilindeki kadınlara göre daha fazla partnerleri olduğunu belirlemiĢlerdir. McAnulty ve Brineman (2007) bağlanmada kaygının aldatma olasılığını arttırdığını belirtmiĢlerdir. Fish ve diğerleri (2012) yaĢ ortalaması 24 olan bir grup yetiĢkin üzerinde yaptıkları araĢtırmada yüksek düzeyde kaygılı bağlanma ile aldatma arasında pozitif iliĢki olduğunu bulmuĢlardır. 75 Yüksek kaygılı kiĢiler yoğun olarak bağlanma ihtiyaçlarına odaklıdırlar ve oldukça fazla yakınlık kurma ihtiyacı duyarlar. Bu kiĢiler kıskançtırlar ve terk edilme endiĢesi taĢırlar. Olumsuz benlik algıları ve sevilebilir olduklarından Ģüphe etmeleri nedeniyle partnerlerini güvenilmez bulurlar ve bu nedenle partnerleri tarafından suçlanırlar. Bu kiĢiler tehlike algısına iliĢkin olumsuz düĢüncelerini kontrol etmekte zorlanırlar. Kaygılı bağlananların kullandıkları hiperaktivasyon stratejileri iliĢki doyumu ve tutarlılığı üzerinde negatif etkiye sahiptir ve onlar aktivasyonlarını engelleyen veya baĢka yöne çeken diğer davranıĢ sistemlerine karıĢırlar (örn teĢekkür almak için bir baĢkasına yardım etmek, reddedilmeyi önlemek ya da ertelemek için bir baĢkasıyla cinsel birliktelik) (Mickulincer ve Shaver, 2007). Kaygılı bağlanmanın doğrudan iliĢki açısından aldatmayı arttırması, kaygılı bağlanan kiĢilerin yakınlık kurma ihtiyaçlarını var olan iliĢkilerinde karĢılayamamaları ile açıklanabilir. ġöyle ki kaygılı bağlanan kiĢilere kurdukları yakınlık hiçbir zaman yeterli gelmediğinden, bekledikleri onayı ve sevgiyi alamadıklarından ve reddedilmeye hassasiyetlerinden dolayı tüm bu ihtiyaçlarını karĢılamak için iliĢki dıĢından bir baĢka kiĢiyle iliĢkiye girerek aldatmaya yönelebilecekleri söylenebilir. Kaygılı bağlanmanın aldatma üzerindeki dolaylı etkisi açısından yani iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmaya olan etkileri açısından bakıldığında bu dolaylı etkiyi inceleyen bir araĢtırmaya rastlanılmamıĢtır. Bu durum romantik iliĢkilerde yapısal eĢitlik modeli çalıĢmalarının yeni ve az olması ile ilgili olabilir. Bu nedenle bu bulguyu yorumlarken kaygılı bağlanma ile aracı değiĢken olan iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkileri inceleyen araĢtırmalardan yararlanılmıĢtır. Literatür incelendiğinde kaygılı bağlanma ile iliĢki bağlanımı arasında negatif yönde iliĢkiler olduğunu belirleyen ya da iliĢki olmadığını belirleyen araĢtırmalar söz konusudur (Impett ve Peplau, 2002; Schmitt, 2002; Simpson, 1990; Tucker ve Anders, 1998). Bununla birlikte bu araĢtırma bulgularını destekleyen ve iliĢki bağlanımı ile kaygılı bağlanma arasında pozitif yönde iliĢkiler olduğunu belirleyen az sayıda olsa da araĢtırma bulunmaktadır. Örneğin Pistole ve Vocaturo (1999) romantik iliĢkilerde bağlanma ile bağlanım arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında güvenli ya da kaygılı bağlananların kaçınan bağlanma stiline sahip kiĢilere göre iliĢkilerinde daha fazla kiĢisel adanmıĢlık (personal dedication) gösterdiklerini belirlemiĢlerdir. Ho ve diğerleri (2012) ise Amerika ve Hong Kong’da yaĢayan sevgili çiftler üzerinde bağlanma ile bağlanım arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında kaygılı bağlanma ile kiĢisel bağlanım arasında iliĢki bulmamıĢlardır. Ancak kaygılı bağlanma ile yapısal 76 bağlanım arasında pozitif iliĢki bulmuĢlardır. Yapısal bağlanım, iliĢkiye yapılan yatırımı, iliĢkinin sürmesine dair hissedilen sosyal baskıyı içermekte ve daha çok iliĢki biterse ortaya çıkacak güçlükleri ve kayıpları içermektedir. Etcheverry, Le, Wu ve Wei (2012) yine Amerika’da yaĢayan üniversite öğrencileri üzerinde bağlanma ve Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri inceledikleri çalıĢmalarında iliĢki bağlanımı ile kaygılı bağlanma arasında doğrudan iliĢki bulamamıĢlardır. Ancak kaygılı bağlanmanın doyum ve yatırım üzerinden iliĢki bağlanımını etkilediğini belirlemiĢlerdir. Buna göre kaygılı bağlanma doyum ile negatif, yatırım ile pozitif iliĢkilidir. Bu sonuç, bu sunulan araĢtırmada kaygılı bağlanmanın aldatma ile doğrudan ve dolaylı iliĢkilerinin farklı çıkması açısından benzerdir. Yukarıda verilen araĢtırma sonuçları incelendiğinde kaygılı bağlananların iliĢki bağlanımlarının çeĢitli araĢtırmalarda farklı sonuçlar gösterdiği dikkati çekmektedir. Bu araĢtırmada kaygılı bağlanmanın iliĢki bağlanımı ile gösterdiği pozitif iliĢkiyi anlayabilmek için bağlanma sisteminin dinamiklerini daha derin incelemek önemlidir. Ayrıca Yatırım Modelinde iliĢki bağlanımının yerini değerlendirmek gerekli görülmektedir. Kaygılı bağlananların bağlanma süreci/dinamikleri açısından iliĢki bağlanımı ele alındığında, bu dinamiklerin iliĢki bağlanımını güçlendirecek özellikler taĢıdığı söylenebilir. ġöyle ki kaygılı bağlananlar, ikincil stratejilerden hiperaktif stratejileri kullanırlar. Hiperaktif stratejileri kullanan bu kiĢiler bağlanma figürünü, bağlanma ihtiyacına karĢılık vermede, ilgi göstermede, koruyucu olmada isteksiz ve güvenilmez algılarlar. Bu stratejiler temelde birincil bağlanma stratejilerinin abartılı halidir ( örn partneri yoğun biçimde takip etme ve izleme, yakınlığı sürdürmek için çok fazla uğraĢma vb). Bu nokta hiperaktif stratejilerin ayrımını yapmada anahtar bir noktadır. Hiperaktif stratejileri kullanan kaygılı kiĢiler rahatlamak için partnerlerine aĢırı bağımlılık geliĢtirirler; aĢırı bir ilgi beklerler ve talep ederler; güçlü bir iç içe olma ve birleĢme isteği duyarlar. Partnerden biliĢsel, duygusal ve fiziksel uzaklığı minimize etmeye çalıĢırlar. Bu davranıĢların kiĢi açısından getirdiği ödüllere bakıldığında en azından bazı zamanlarda kiĢiyi baĢarıya ulaĢtırıyor ya da daha önce ulaĢtırmıĢ gibi görünmektedir. Aynı zamanda bu davranıĢların zorlayıcı olduğu ve öfkeye yol açtığı zamanlarda partner açısından iliĢkiyi bozucu etkileri olduğu, doyumsuzluğa ittiği, hatta reddetme ve terk etmeye yol açtığı görülebilmektedir; ki bu durum kaygılı insanlar için oldukça korkutucudur. Kaygılı kiĢiler 77 bilinçli ya da bilinçsizce incinebilirliklerini, yardıma ihtiyaçları olduğunu, bağlılıklarını vurgularlar ve bu abartılı vurgu ile partnerin dikkatini çekmeye çalıĢırlar. (Cassidy, 1994). Morgan ve Shaver (1999) kaygılı kiĢilerin bağlanıma çok erken, sıklıkla partnerlerini yeterince tanımadan yöneldiklerini ve bu erken yönelimin onları daha kırılgan/hassas bir hale getirdiğini ve bağlanımı olmayan partnerlerin de onların iliĢkiye dair güven ve tutarlılık beklentilerini hayal kırıklığına uğrattığını açıklamaktadır. Simpson (1990) kaygılı bağlananların baĢka kiĢileri kendileri ile iliĢki kurmaya isteksiz olduklarına, onlarla birlikte kalmak istemediklerine inandıklarını ve bununla birlikte kendilerinin partnerleri ile yoğun yakın iliĢkide olmak istediklerini belirtmektedir. Mikulincer and Erev (1991) kaygılı bağlananların kaçınanlara göre iliĢki bağlanımını ve partnerlerinin sevgisini daha fazla istediklerini ortaya koymuĢtur. Senchak and Leonard (1992) yeni evli çiftler üzerinde yaptıkları araĢtırmanın sonuçlarına göre kaygılı erkeklerin güvenli ve kaçınanlara göre evlilik öncesi iliĢki sürelerinin daha kısa olduğunu; yani iliĢkiye baĢladıktan sonra daha kısa süre içinde evlendiklerini belirlemiĢlerdir. Kaygılı bağlananların bağlanma dinamikleri açısından yukarıda verilen literatür bilgilerine dayanılarak kaygılı bağlananların gerçekte iliĢki bağlanımı arayıĢı içinde oldukları, kendi iliĢki bağlanımlarını sağlamak için çaba gösterdikleri, aynı zaman da partnerlerinin iliĢkiye bağlanımlarını sağlamak ve sürdürmek için de çaba gösterdikleri söylenebilir. Romantik iliĢkilerdeki dinamikleri açıklamada sık kullanılan ve Rusbult (1980, 1983) tarafından ortaya atılan Yatırım Modeline göre iliĢki bağlanımının belirleyicilerinin iliĢki yatırımı, iliĢki doyumu ve seçeneklerin niteliği olduğu daha önce belirtilmiĢtir. Buna göre iliĢki yatırımı yüksek, iliĢki doyumu yüksek ve seçeneklerin niteliği düĢük olduğunda iliĢki bağlanımı güçlü olmaktadır. Literatür incelendiğinde kaygılı bağlananların iliĢki yatırımlarının yüksek olduğunu, bununla birlikte iliĢki doyumlarının düĢük gösteren araĢtırmalar mevcuttur (Etcheverry ve diğerleri, 2012; BüyükĢahin ve Hovardaoğlu, 2007)). Bu araĢtırmalarda kaygılı bağlananların, partnerin onayını alma, reddedilmeme, terk edilmeme isteğiyle iliĢkiye yatırım yaptıkları açıklanmaktadır. O halde bu araĢtırmada kaygılı bağlananların iliĢkiye bağlanım göstermelerinin nedenlerinden biri romantik iliĢkilerine yatırım yapmaları olabilir. Kaygılı bağlananların terk edilme, reddedilme kaygıları içinde iliĢkiye yatırım yapmaları; buna karĢılık iliĢki doyumlarının düĢük olması, hiperaktif stratejiler kullanarak sürekli aktif davranıĢlar sergilemeleri (örn partneri sık arama, sık görüĢme isteği, sık soru sorma vb) buna karĢılık bir türlü duygusal dinginliği elde edememeleri, duygusal doyum arayıĢlarının 78 hiç bitmemesi, yeni baĢladıkları bir iliĢkiye kendilerini hemen kaptırmaları ve iliĢkiyi hemen ilerletme çabasında olmaları onların yaĢadıkları çeliĢkiyi açıkça ortaya koymaktadır. Kaygılı bağlanma ayrıca kararsız bağlanma adıyla görülmektedir. Bu çeliĢkili, kararsız tutum onların hem aldatma davranıĢlarının hem de iliĢki bağlanımlarının yüksek olmasını açıklayabilir. ĠliĢkisinde sürekli aktif olan birinin iliĢkisinin bitmemesi, sürmesi çabasında olması (iliĢki bağlanımı güçlü) beklenebileceği gibi, aynı kiĢinin tüm yaptıklarına rağmen doyumsuz hissetmesi sonucu; ayrıca terk edilme ve reddedilme kaygılarıyla baĢa çıkabilmenin bir yolu olarak iliĢki dıĢından bir baĢkasıyla da iliĢkiye girebilmesi (yani aldatması) de beklenebilir. Bu sunulan araĢtırmada kaçınan bağlanmanın aldatma ile iliĢkileri incelendiğinde kaçınan bağlanmanın aldatma ile doğrudan iliĢkili olmadığı, ancak iliĢki bağlanımı üzerinden iliĢkili olduğu görülmektedir. Bu bulguya dayanarak kaçınan bağlanmanın iliĢki bağlanımını düĢürerek aldatmayı arttırdığı söylenebilir. Ġlgili literatürde kaçınan bağlanmanın iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmayla dolaylı iliĢkisini inceleyen bir araĢtırmaya rastlanılmıĢtır. Ayrıca ilgili literatürde kaçınan bağlanma ile aldatma arasındaki doğrudan iliĢkileri inceleyen araĢtırmalar bulunmaktadır. Dewall ve diğerleri (2011) kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin daha fazla aldattıklarını belirlemiĢlerdir. Beaulieu-Pelletiera ve diğerleri (2011) yaptıkları araĢtırmada iliĢki dıĢı cinsellik ile kaçınan bağlanma arasında pozitif iliĢki bulmuĢlardır. Fish ve diğerleri (2012) yaptıkları araĢtırmada yüksek kaçınan bağlanma ile aldatma arasında pozitif iliĢki olduğunu bulmuĢlardır. Feldman ve Cauffman (1999) gerçekleĢtirdikleri araĢtırma sonucunda aldatma davranıĢının güvenli bağlananlara göre kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerde daha çok görüldüğünü belirlemiĢlerdir. Bu araĢtırmada kaçınan bağlanma ile aldatma arasında doğrudan iliĢkinin çıkmaması kullanılan aldatma ölçeğinin yapısı ile ilgili olabilir. ġöyle ki aldatma ölçeğinin maddeleri incelendiğinde ölçeğin aldatmayı, yani iliĢki dıĢındaki partnerle kurulan iliĢkiyi çeĢitli boyutlarıyla ölçtüğü ve bu partnerlerle kurulan uzun süreli iliĢkiye dayalı sorulara yer verildiği görülmektedir. Oysaki kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin daha çok tek gecelik/günlük iliĢkilere, yani bağlanma olmadan kurulan iliĢkiler yoluyla aldatmaya yöneldiği açıklanmaktadır (Lambert ve diğerleri, 2011). Ölçekte ise iliĢki dıĢı partnerin ne yoğunlukta düĢünüldüğü, bu partnerle ne kadar sık görüĢüldüğü gibi uzun süreli bir iliĢkiye dair sorular yer almaktadır. Bu nedenle bu araĢtırmada aldatma ile kaçınan bağlanma arasında doğrudan iliĢki bulunmadığı söylenebilir. 79 Kaçınan bağlanmanın dolaylı iliĢkisi açısından bakıldığında iliĢki bağlanımını düĢürmesi nedeniyle aldatmayı arttırdığı görülmektedir. Bu araĢtırmanın bu bulgusu Dewall ve diğerlerinin (2011) ulaĢtığı sonuçları desteklemektedir. Dewall ve diğerleri (2011) kaçınan bağlanma ile Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri çok sayıda araĢtırma ile incelemiĢlerdir. Bu araĢtırmalar sonucunda kaçınan bağlananların düĢük iliĢki bağlanımından dolayı aldatmaya eğilim göstermede daha az direnç gösterdiklerini belirlemiĢlerdir. Kaçınan bağlanmanın iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmayla olan dolaylı iliĢkisini daha geniĢ bir literatür ile değerlendirmek için kaçınan bağlanma ile iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkileri inceleyen diğer araĢtırma sonuçlarına da bakılabilir. Ho ve diğerleri (2012) romantik iliĢkilerde bağlanma ile bağlanım arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında kaçınan bağlanma ile kiĢisel bağlanım arasında negatif iliĢki bulmuĢlardır. KiĢisel bağlanım iliĢkideki ödüllere dayalı bağlanım türü (örneğin birliktelik, partnerin fiziksel çekimi vb) olarak açıklanmıĢtır. Fricker (2006) yüksek bağlanım ile düĢük kaçınan bağlanma puanları arasında iliĢki bulmuĢtur. Dewall ve diğerleri (2011) yaptıkları sekiz farklı araĢtırmada kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin mevcut iliĢkilerinden çok seçenekleri daha fazla olumlu algıladıklarını, daha çekici bulduklarını, seçeneklere daha fazla ilgi gösterdiklerini, ayrıca iliĢki bağlanımlarının daha düĢük olduğunu belirlemiĢlerdir. Birnie, McClure, Lydon ve Holmberg (2009) kaçınan bağlanma stiline sahip kiĢilerde iliĢki bağlanımına isteksizlik (commitment aversion) olduğunu ortaya koymuĢlardır. Etcheverry ve diğerleri (2012) bağlanma ve Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri inceledikleri çalıĢmalarında kaçınan bağlanmanın bağlanım üzerinde doğrudan negatif etkisi olduğunu belirlemiĢlerdir. Impett ve Peplau (2002), kadınlar üzerinde yaptıkları araĢtırmalarında kaçınan bağlanma ile iliĢki bağlanımı arasında negatif iliĢki olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Yukarıdaki araĢtırma sonuçları incelendiğinde kaçınan bağlanma gösteren kiĢilerin iliĢki bağlanımlarının düĢük olduğu görülmektedir. Bu sonuçlar bu araĢtırmanın bulgularıyla tutarlıdır. Kaçınan bağlanmada ikincil stratejilerden deaktif stratejiler kullanılmaktadır. Deaktivasyon stratejilerini kullanan bu kiĢiler yakınlık ihtiyaçlarını görmezden gelirler, tehlikeleri ve bir bağlanma figürüne ulaĢabileceklerinin farkında olmayı reddederler; çünkü tehlikeler ya da bağlanma figürü hakkında düĢünmek, onların deaktif bağlanma sistemlerini yeniden aktif hale getirebilir. Kaçınan kiĢiler partnerden psikolojik olarak uzak durma çabasındadır. Duygusal birliktelik, yakınlık, kendini açma ya da karĢılıklı bağlılık gerektiren 80 etkileĢimlerden kaçınırlar. Bağlanmaya iliĢkin duygu ve düĢünceleri görmezden gelir ya da bastırırlar. ĠliĢkiyle ilgili çatıĢma ve gerilimleri, kiĢisel zayıflıklarıyla yüzleĢmek ya da bunlara iliĢkin konuları düĢünmeye isteksizdirler. Partnerin yakınlık ve güven ihtiyacına karĢılık vermede gönülsüzdürler. Deaktif stratejileri kullanan kiĢilerin biliĢsel süreçlerine bakıldığında benlik algılarının çarpıtıldığı ve diğerlerine iliĢkin algının olumsuz olduğu görülmektedir. Benlik algıları savunucu biçimde ĢiĢkindir. Bu, muhtemelen daha az incinmeleri için gereklidir. Partnerlerini kötüleme eğilimindedirler. Deaktivasyon kiĢinin olumsuz duygularını düzenleme becerilerini engellemektedir. Çünkü bu kiĢiler gücenme ve öfke duygularını içsel yaĢarlar, dıĢsal olarak ifade etmezler. Bu kiĢiler güvenli kiĢilere göre iliĢki dıĢı cinselliğe daha çok eğilim gösterirler. Ġlk partnerlerinden çok diğer kiĢilerle ilgili cinsel fanteziler kurarlar. Aynı zamanda iliĢkilerini doyumsuz olarak değerlendirmeye yönelirler. ĠliĢki daha çok yakınlaĢmaya baĢlarsa kaçmak için kendilerine bir bahane bulurlar. Tüm bu süreçler iliĢkiye yatırım yapmalarını engellediği için yakınlığın ve duygusal birlikteliğin artmasını engeller. Genel olarak bakıldığında yüksek kaçınma, bağlanma sürecinin etkisiz/zayıf olduğu, iliĢkiye az değer verme ve iliĢkinin bağlanma ihtiyacını karĢılayacağına zayıf güven duyma ile ilgilidir. Böylece bağlanmaktan kaçınmayı içermektedir. Terk edilme, reddetme, ayrılma ya da kaybetmeyle iliĢkili korku ve düĢüncelerini bastırırlar. Yakın iliĢkilerinde dahi iliĢki bağlanımını engellemeye eğilimlidirler. Çünkü bağlanım onları reddedilmeye daha meyilli ve iliĢkiye bağlı hale getirebilir. (Mikulincer & Shaver, 2007). Dolayısıyla kaçınan kiĢilerin iliĢki bağlanımlarının düĢük olması, kullandıkları deaktif bağlanma stratejisi ile açıklanabilir. 5.2.2. BeĢ Faktör KiĢilik Özelliklerinin Aldatma ile Doğrudan ve Dolaylı ĠliĢkilerinin TartıĢılması ve Yorumu Bu araĢtırmanın sonuçları aldatmayı açıklayan modelde beĢ faktör kiĢilik özelliklerinden bazılarının aldatma ile doğrudan ve/veya dolaylı olarak iliĢkili olduğunu göstermiĢtir. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden dışadönüklük ve nörotizm aldatma ile iliĢkili değilken; deneyime açıklık doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak, yumuşak başlılık doğrudan ve sorumluluk iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak aldatma ile iliĢkili bulunmuĢtur. Dışadönüklük ve nörotizmin aldatma ile bu araĢtırmada olduğu gibi herhangi bir iliĢkisi olmadığını belirleyen araĢtırmalar vardır. Buna karĢılık dıĢadönüklük ve nörotizmin 81 pozitif iliĢkileri olduğunu belirleyen çeĢitli araĢtırmalar da söz konusudur. Örneğin Shaye (2009), sevgili çiftler üzerinde yaptığı araĢtırma sonucunda erkekler için dıĢadönüklük ve aldatma arasında iliĢkiler olduğunu belirlerken, kadınlar için iliĢki olmadığını belirlemiĢtir. Barta ve Kiene (2005) aldatmaya iliĢkin motivasyon ile kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkileri incelemiĢlerdir. Aldatmaya iliĢkin motivasyonu ölçmek amacıyla geliĢtirdikleri ölçeğin doyumsuzluk, öfke ve ihmal alt ölçekleri bulunmaktadır. Bu araĢtırmanın sonuçlarına göre dıĢadönüklük, doyumsuzluk alt ölçeğinin yordayıcısı; nörotizm ihmal ve öfke alt ölçeklerinin yordayıcısı olarak bulunmuĢtur. Orzeck ve Lung (2005) üniversite öğrencileri üzerinde yaptıkları araĢtırmada aldatanların, aldatmayanlara göre kendilerini dıĢadönüklük açısından daha yüksek düzeyde değerlendirdiklerini, nörotizm açısından ise anlamlı fark olmadığını belirlemiĢlerdir. Egan ve Angus (2004) sadakatsiz erkeklerin dıĢadönüklük puanlarının yüksek, nörotizm puanlarının düĢük ve sadakatsiz kadınların ise dıĢadönüklük puanlarının düĢük, nörotizm puanlarının yüksek olduğunu belirlemiĢlerdir. DıĢadönük kiĢiler enerjik, hayat dolu, heyecanlı, baskın, neĢeli, konuĢkan, giriĢken, sosyal, eğlenceyi seven, lider, istekli ve arkadaĢça davranan kiĢilerdir. Bu araĢtırmada dıĢadönüklük ile aldatma arasında bir iliĢki olmadığının belirlenmesinin katılımcıların kültürel özellikleri ile ilgili olduğu düĢünülebilir. ġöyle ki KağıtçıbaĢı (1998) açıkladığı bireyci kültür ile toplulukçu kültür özellikleri açısından Türkiye’nin toplulukçu kültüre yakın özellikler taĢıdığını belirtir. Buradan hareketle bireyci kültür özelliği taĢıyan toplumlarda dıĢadönük kiĢilerin sosyal hayatlarını bireysel olarak da yürütürken, ülkemizde olduğu gibi toplulukçu kültürlerde ise kiĢinin dıĢadönük olsa da sosyal hayatını partneri ile birlikte yürütmekte olduğu açıklanabilir. Yani toplulukçu kültürde çiftlerin genellikle birlikte zaman geçirdikleri, hemen tüm aktiviteleri partnerleri ile birlikte olacak Ģekilde planladıkları; ayrıca bunun toplumsal açıdan da onaylanan, kabul gören bir iliĢki biçimi olduğu söylenebilir. Bu durumun kiĢinin dıĢadönüklüğünü partnerinin sosyal hayatını da zenginleĢtirecek Ģekilde yansıttığı, bu sürecin baĢka partnere yönelmeye yol açmadığı, yani aldatmayı etkilemediği açıklanabilir. Nörotik kiĢiler endiĢeli, güvensiz, kendisiyle uğraĢan, aĢırı sinirli, gergin, kaprisli, kaygılı özellikler taĢırlar. Nörotik özelliğe sahip olanlar karmaĢık ve olumsuz duyguları olan (öfke, depresyon, anksiyete gibi) kiĢilerdir. Her ne kadar nörotik kiĢilerin bu özellikleri nedeniyle devam eden romantik iliĢkilerinde sıkıntılar yaĢayacağı düĢünülebilirse de, bu kiĢilerin partneri dıĢında bir baĢka kiĢiyle daha iliĢki kuramayacağı yani aynı anda birden fazla iliĢkiyi yürütemeyeceği; çünkü bu durumun nörotik kiĢiler üzerinde stres yaratarak 82 onların sinirli, gergin, kaygılı özelliklerini arttırabileceği söylenebilir. Bu araĢtırmada kullanılan aldatma ölçeği uzun süreli bir aldatma iliĢkisine iliĢkin sorular içerdiğinden günlük, anlık aldatmalardan çok uzun süreli aldatmaları ölçmektedir. Bu nedenle bu türde bir aldatma yaĢantısına karıĢmalarının nörotik kiĢiler için yukarıda anlatılan özellikleri nedeniyle güç olacağı düĢünülebilir. Deneyime açıklık, aldatmayı hem doğrudan hem de iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak etkilemektedir. Bu bulguyu destekleyen çeĢitli araĢtırmalar vardır. Buss ve Shackelford (1997) kiĢilik özellikleri ile aldatma arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında erkekler için deneyime açıklık ile aldatma arasında pozitif iliĢki bulunmuĢtur. Orzeck ve Lung (2005) üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmada aldatanların, aldatmayanlara göre deneyime açıklık özellikleri açısından kendilerini daha yüksek düzeyde değerlendirdiklerini belirlemiĢlerdir. Deneyime açık kiĢiler analitik, karmaĢık, meraklı, bağımsız, yaratıcı, liberal, geleneksel olmayan, orijinal, hayal gücü kuvvetli, ilgileri geniĢ, cesur, değiĢikliği seven, artistik, açık fikirli, esprili gibi özellikler taĢımaktadır. Bu özelliklere sahip kiĢilerin partnerleri dıĢında farklı birliktelikleri de deneyerek, yani aldatarak kendilerine yeni yaĢantılar sağladıkları söylenebilir. Yine deneyime açık kiĢilerin geniĢ ilgileri, değiĢiklik arayıĢları, yaratıcı etkinliklere yönelmeleri nedeniyle romantik iliĢki dıĢında da çeĢitli yaĢantıları olduğu ve bu durumda enerjilerini sadece iliĢkilerine değil, baĢka iĢlere de harcadığı düĢünülebilir. Bu özellikleri nedeniyle romantik iliĢki dıĢında da farklı doyum ve yatırım kaynakları bulunan deneyime açık kiĢilerin iliĢki bağlanımlarının düĢük olduğu düĢünülebilir. Ayrıca bu kiĢiler standart ve tekdüze bir iliĢkiyi sıkıcı bulabilirler. Yumuşak başlılık, aldatmayı doğrudan etkilemektedir. Bu bulguya göre yumuĢak baĢlı kiĢiler daha az aldatmaya yönelmektedirler. Bu bulguyu destekleyen çeĢitli araĢtırma sonuçları mevcuttur. Schmitt, (2004) 52 ülkeden 16362 katılımcı üzerinde yaptığı araĢtırma sonucunda düĢük düzeyde aldatma ile yumuĢak baĢlılık arasında evrensel bir iliĢki olduğunu belirtmiĢtir. Barta ve Kiene (2005) aldatmaya iliĢkin motivasyon ile kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkileri incelemiĢlerdir. Aldatmaya iliĢkin motivasyonu ölçmek amacıyla geliĢtirdikleri ölçeğin doyumsuzluk, öfke ve ihmal alt ölçekleri bulunmaktadır. Buna göre düĢük düzeyde yumuĢak baĢlılık, öfke alt ölçeğinin yordayıcısı olarak bulunmuĢtur. Egan ve Angus (2004) yetiĢkin bireyler üzerinde gerçekleĢtirdikleri araĢtırmaları sonucunda düĢük yumuĢak baĢlılık ile aldatma sıklığı arasında iliĢki bulmuĢlardır. 83 YumuĢak baĢlı kiĢiler arkadaĢ canlısı, iĢbirlikçi, sıcakkanlı, güvenilir, dürüst, yardımsever, uyumlu, alçakgönüllü ve merhametli kiĢilerdir. Bu özelliklere sahip bir kiĢinin aldatmadan kaçınacağı açıkça söylenebilir. Aldatma güvenin bozulması anlamına geldiğinden güvenilir ve dürüst olan bu kiĢiler aldatmaya yönelmeyecektir. Ayrıca merhametli özellikleri, onların aldatma durumunda partnerlerinin yaĢayacağı olumsuz duygularını dikkate almalarını sağlayarak aldatmaya engel olacaktır. YumuĢakbaĢlı kiĢiler empati kurmaktadırlar (Chibnall, Blaskiewicz, Detrick, 2009). Dolayısıyla bu kiĢilerin partnerleri ile empati kurarak, bir aldatma yaĢantısına girdiklerinde partnerlerinin yaĢayacağı travmatik sonuçları düĢünecekleri ve bu nedenle aldatmadan kaçınacakları söylenebilir. Sorumluluk, aldatma ile iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Ġlgili literatürde sorumluluk ile iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkiyi inceleyen bir araĢtırmaya rastlanmamıĢtır. Ancak iliĢki bağlanımının yordayıcılarından biri olan iliĢki doyumu ile sorumluluk arasında pozitif iliĢkiler olduğunu gösteren araĢtırmalar mevcuttur (Watson ve diğerleri, 2000; Shackelford ve diğerleri, 2008). Ayrıca sorumluluk ile aldatma arasındaki doğrudan iliĢkileri belirleyen çeĢitli araĢtırma sonuçları vardır. Buss ve Shackelford (1997) kiĢilik özellikleri ile aldatma arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında düĢük düzeyde sorumluluk ile aldatma arasında iliĢki bulmuĢtur. Underwood ve Findlay (2003) internet üzerinden aldatma ile düĢük düzeyde sorumluluk kiĢilik özellikleri arasında iliĢki bulmuĢlardır. Shaye (2009) 18-30 yaĢ arası 160 yetiĢkin üzerinde gerçekleĢtirdiği araĢtırmasında erkekler için sorumluluk ile aldatma arasında negatif iliĢki olduğunu belirtmiĢtir. Schmitt, (2004) 52 ülkeden 16362 katılımcı üzerinde yaptığı araĢtırma sonucunda düĢük düzeyde aldatma ile sorumluluk arasında evrensel bir iliĢki olduğunu belirtmiĢtir. Sorumluluğu yüksek kiĢiler dikkatli, güvenilir/sağlam, organize, sabırlı yeterli, düzenli, titiz, görevĢinas, baĢarı çabası olan, öz-disiplinli ve tedbirli davranan kiĢilerdir. Bu kiĢilerin romantik iliĢkilerinde de belli bir düzen kuran, iliĢkilerine titizlikle yaklaĢan, iliĢkilerinde de baĢarılı olmaya çalıĢan, iliĢkilerine özen gösteren, iliĢkilerinde çıkan sorunlara karĢı sabırlı olan ve çözüm arayıĢına yönelen ve böylece iliĢki bağlanımı güçlü kiĢiler olarak aldatmaya yönelmeyecekleri söylenebilir. KağıtçıbaĢı (1998) toplulukçu ve bireyci kültürlerde toplumsal yapıların farklı olması nedeniyle çeĢitli psikolojik süreçlerin de farklılaĢtığını ileri sürmektedir. Ayrıca KağıtçıbaĢı (1998) kiĢinin bir toplumda varlığını devam ettirebilmesi için bazı kiĢilik özelliklerine sahip olması gerektiğini ve bu kiĢilik özelliklerinin de toplumun bireyleri 84 tarafından paylaĢıldığı görüĢündedir. Örneğin, aile ve toplumsal bağların sıkı olduğu geleneksel toplumlarda çocuklardan bağımlılık, itaat, sosyal sorumluluk ve sosyal uyum gibi özelliklerin beklendiğini açıklamaktadır. Bu iĢlevsel yaklaĢım bugünkü kültürel ve kültürlerarası düĢüncede de kullanılmakta ve kültürlerarası benzerlik ve farklılıkların altında yatan nedenlerin anlaĢılmasında bir içgörü sağlamaktadır. Buradan hareketle karĢılıklı bağımlı kültür özellikleri taĢıyan, benliğin daha çok “iliĢkisel” olarak kavramlaĢtırıldığı Türk kültürü açısından aldatma ile kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkiler değerlendirildiğinde aldatmanın toplumsal olarak genellikle onaylanmadığı, evlilik birliğine önem verildiği için aldatanın suçlu ve aldatılanın mağdur olarak algılandığı gözlenmektedir. Bunun yanı sıra kiĢilik özellikleri açısından ise yumuĢak baĢlı olmak ve sorumluluk sahibi olmak Türk toplumunda olumlu kiĢilik özellikleri olarak kabul edilmektedir. Hatta bu özellikler istendik kiĢilik özellikleri olarak ön plana çıkmaktadır. Buna karĢılık deneyime açık olmanın ise bireyselleĢme çabası olarak algılandığı, farklı deneyimlere zaman ve enerji harcamanın romantik partneri ihmal etmek olarak görüldüğü söylenebilir. Dolayısıyla yumuĢak baĢlılık ve sorumluluğun aldatmayı azaltan, deneyime açıklığın ise arttıran değiĢkenler olarak ortaya koyulmasının kültürel yapı ile tutarlı olduğu düĢünülebilir. 85 BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERĠLER Bu bölümde verilere uygulanan istatistiksel analizlerin ortaya koyduğu bulgular doğrultusunda ulaĢılan sonuçlar aĢağıda sunulmuĢtur. Daha sonra gelecekte yapılacak alan araĢtırmalara ve psikolojik danıĢma ve rehberlik alanındaki uygulamalara yönelik öneriler sunulmuĢtur. 6.1. Sonuçlar Bu araĢtırmanın bulguları doğrultusunda ulaĢılan sonuçlar aĢağıda sunulmuĢtur: 1. Rusbult (1980, 1983) tarafından geliĢtirilen romantik iliĢkilerde Yatırım Modeli çeĢitli kültürlerde (Amerika’nın çeĢitli eyaletleri ve Avustralya gibi) sınanmıĢ ve geçerli olduğu görülmüĢtür. Romantik iliĢkilerde Yatırım Modeli bu araĢtırmada da test edilmiĢ ve araĢtırma bulguları bu modelin Türk üniversite öğrencileri için geçerli olduğunu göstermiĢtir. Daha açık bir anlatımla Türk üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkilerinde iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği, iliĢki bağlanımlarıyla iliĢkilidir. Bu bulguya göre iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı arttıkça ve seçeneklerin niteliği düĢtükçe iliĢki bağlanımları artmaktadır. 2. Bu araĢtırmada Türk üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkilerinde aldatmanın, kiĢilik özellikleri (dıĢadönüklük, nörotizm, deneyime açıklık, yumuĢak baĢlılık, sorumluluk), bağlanma boyutları (kaygı ve kaçınma) ve iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkilerden oluĢan bir modelin açıkladığı yapı olup olmadığı sınanmıĢtır. Bulgulardan önerilen modele iliĢkin Ģu sonuçlara ulaĢılmıĢtır: 86 a. Bağlanma boyutlarından kaygılı bağlanma aldatma ile doğrudan pozitif iliĢkilidir. Ayrıca kaygılı bağlanma aldatma ile iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Kaygılı bağlanma, iliĢki bağlanımı(aracı değiĢken) ile pozitif iliĢkilidir. ĠliĢki bağlanımı ise aldatma ile negatif iliĢkilidir. Dolayısıyla kaygılı bağlanma iliĢki bağlanımını arttırmakta, artan iliĢki bağlanımı ise aldatmayı azaltmaktadır. b. Bağlanma boyutlarından kaçınan bağlanma ile aldatma, iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Kaçınan bağlanma, iliĢki bağlanımı ile negatif iliĢkilidir. ĠliĢki bağlanımı ise aldatma ile negatif iliĢkilidir. Dolayısıyla kaçınan bağlanma iliĢki bağlanımını azaltmakta, azalan iliĢki bağlanımı ise aldatmayı arttırmaktadır. c. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden nörotizm ve dıĢadönüklük ile aldatma arasında doğrudan ve dolaylı olarak bulunmamıĢtır. d. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden deneyime açıklık, aldatma ile doğrudan pozitif iliĢkilidir. Ayrıca deneyime açıklık, aldatma ile iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Deneyime açıklık ile iliĢki bağlanımı arasında negatif iliĢki vardır. ĠliĢki bağlanımı ile aldatma arasında negatif iliĢki vardır. Dolayısıyla deneyime açıklık, iliĢki bağlanımını azaltmakta; azalan iliĢki bağlanımı ise aldatmayı arttırmaktadır. e. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden yumuĢak baĢlılık ile aldatma doğrudan negatif iliĢkilidir. f. BeĢ faktör kiĢilik özelliklerinden sorumluluk ile aldatma, iliĢki bağlanımı üzerinden negatif iliĢkilidir. Sorumluluk ile iliĢki bağlanımı arasında pozitif iliĢki vardır. ĠliĢki bağlanımı ile aldatma arasında ise negatif iliĢki vardır. Dolayısıyla sorumluluk iliĢki bağlanımını arttırmakta; artan iliĢki bağlanımı ise aldatmayı azaltmaktadır. 3. Yatırım Modeline göre iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve algılanan alternatiflerin açıkladığı bir yapıdan oluĢan iliĢki bağlanımı; bağlanma boyutlarından kaygı ve kaçınma, beĢ faktör kiĢilik özelliklerinden deneyime açıklık ve sorumluluk ile aldatma arasındaki iliĢkide aracıdır. 87 6.2. Öneriler 6.2.1. Psikolojik DanıĢmanlara Yönelik Öneriler 1. Bu araĢtırmada Rusbult(1980, 1983) tarafından önerilen romantik iliĢkilerde Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri için de geçerli olduğu bulunmuĢtur. Daha açık bir anlatımla Türk üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkilerini inceleyen gelecek araĢtırmalarda iliĢki bağlanımının iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği ile açıklandığı bulgusundan yola çıkarak psikolojik danıĢmanlar, romantik iliĢkisinde iliĢki bağlanımı sorunu (örneğin iliĢkisini sürdürmekte güçlük çeken) ile gelen bir danıĢanın iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçenek algılarını değerlendirerek danıĢanın iliĢki bağlanımına odaklanarak yardım edebilir. 2. Bu araĢtırmada sınanan modele göre aldatmada iliĢki bağlanımı, kaygılı bağlanma, kaçınan bağlanma, deneyime açıklık, yumuĢak baĢlılık ve sorumluluk gibi faktörlerin önemli olduğu ortaya koyulmuĢtur. Dolayısıyla önleyici ve geliĢimsel psikolojik danıĢma ve rehberlik hizmetleri, aile rehberliği ve danıĢmanlığı hizmetleri kapsamında (örneğin, üniversitelerin rehberlik ve psikolojik danıĢma birimlerinde, aile ve evlilik danıĢmanlığı hizmetlerini sunan kurum ve kuruluĢlarda) bu sonuçlar dikkate alınarak romantik iliĢkileri sarsan, bozan ve travmaya neden olan aldatmayı önlemeye yönelik adı geçen faktörlerin romantik iliĢkilerdeki etkisini azaltıcı seminer ve konferanslar düzenlenebilir. 3. Psikolojik danıĢmanlar, bu araĢtırmada Türk üniversite öğrencileri üzerinde sınanan aldatma modelinden aldatma konusunda psikolojik danıĢmaya baĢvuran danıĢanlara yardım sürecinde yararlanabilir. Örneğin, psikolojik danıĢmanlar, aldatmaya yönelik müdahale hizmetlerinde danıĢanların bağlanma stilini, iliĢkiye olan bağlanımını; ayrıca kiĢilik özelliklerini inceleyerek çiftlerin kendilerini tanımalarına ve aldatmayla baĢa çıkmalarına yardımcı olacak stratejiler geliĢtirmelerine katkıda bulunabilir. 6.2.2. Gelecekte Yapılacak AraĢtırmalara Yönelik Öneriler 1. Bu araĢtırma Ankara il merkezinde ve merkez ilçelerindeki üniversitelerde öğrenim gören devlet üniversitesine devam eden öğrenciler üzerinde yapılmıĢtır. Gelecekte yapılacak araĢtırmalarda Türkiye’deki devlet üniversiteleri ve özel üniversitelerde öğrenim 88 gören öğrencilerden oluĢan bir evren ve bu evrenden küme örnekleme yoluyla oluĢturulan bir örneklem üzerinde bu araĢtırmada önerilen modeli test edecek araĢtırmaların yapılması önerilmektedir. Böyle araĢtırmaların sonuçları hem Yatırım Modelinin farklı eğitim ve yaĢam koĢullarından gelen Türk üniversite öğrencileri için örneklem test edilmesini hem de önerilen aldatma modelinin Türkiye’deki devlet üniversiteleri ve özel üniversitelerde öğrenim gören öğrenciler için geçerli olduğunun tekrar ortaya koyulmasını sağlayacaktır. 2. Bu araĢtırmada romantik iliĢkilerde aldatmayı ölçmek için Drigotas ve diğerleri (1999) tarafından geliĢtirilen tek faktörlü aldatma ölçeği Türkçe’ye uyarlanarak kullanılmıĢtır. Gelecekte aldatma konusunu inceleyen araĢtırmalarda bu ölçeğin yapısına iliĢkin Drigotas’ın görüĢleri de dikkate alınarak Türk toplumuna özgü, özgün Türkçe bir aldatma ölçeğinin geliĢtirilmesi önerilmektedir. Böyle bir ölçek Türkiye’de aldatma kavramının araĢtırılmasında çok daha geçerli ve güvenilir sonuçların bulunmasına yarar sağlayacaktır. 3. Bu araĢtırmada Rusbult (1980, 1983) tarafından geliĢtirilen romantik iliĢkilerde Yatırım Modelinin Türk üniversite öğrencileri için de geçerli olduğu bulunmuĢtur. Daha açık bir anlatımla Türk üniversite öğrencilerinin romantik iliĢkilerini inceleyen gelecek araĢtırmalarda iliĢki bağlanımının iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve seçeneklerin niteliği ile açıklandığı bulgusundan yola çıkılarak yeni kuramsal araĢtırmalar yapılabilir. Örneğin, romantik iliĢkilerde affetmeyi açıklamayı amaçlayan bir modeli sınarken de iliĢki bağlanımı aracı değiĢken olarak kullanılabilir. Dolayısıyla böyle bir araĢtırmada romantik iliĢkilerde affetme modelinin kuramsal temeli oluĢturulurken romantik iliĢkilerde Yatırım Modelinden yararlanılmıĢ olur. 4. Bu araĢtırmada kiĢisel faktörler olarak kiĢilik özellikleri ve bağlanma boyutları, iliĢkisel faktörler olarak iliĢki doyumu, iliĢki yatırımı ve iliĢki bağlanımı, çevresel faktör olarak ise sadece seçeneklerin niteliği incelenmiĢtir. Romantik iliĢkileri ve aldatmayı inceleyecek gelecek araĢtırmalarda kiĢisel faktörler olarak aĢk stillerini ve çevresel faktörler olarak da seçeneklerin niteliğinin yanı sıra romantik iliĢkiye ve aldatmaya verilen sosyal destek değiĢkenleri de incelenebilir. 5. Özellikle son yıllarda internetin kiĢilerarası iliĢkilerde giderek daha fazla kullanılması ve bu teknolojik geliĢmelerin aldatmayı kolaylaĢtırması nedeniyle gelecekte yapılacak araĢtırmalarda aldatmanın sıklığı ve türleri araĢtırılabilir. 89 6. Ġlgili literatürde duygusal ve cinsel/fiziksel aldatmanın ayrı ayrı incelendiği dikkati çekmektedir. Duygusal ve cinsel aldatmayı ayrı ayrı inceleyen; özellikle de bunların iliĢkili olduğu değiĢkenleri belirleyen araĢtırmaların Türkiye’de de yapılması önerilmektedir. 7. Üniversiteye devam eden öğrenciler üzerinde yapılan bu araĢtırmanın evli çiftler üzerinde de tekrarlanması önerilmektedir. Özellikle günümüzde aile ve evlilik danıĢmanlığına oldukça fazla ihtiyaç olduğunun gözlendiği ülkemizde böyle araĢtırmaların sonuçları, aile rehberliği ve danıĢmanlığına yönelik kuramsal ve uygulamalı çalıĢmalara iliĢkin önemli doğurgular sunacaktır. 8. Aldatmayı inceleyen gelecek araĢtırmalarda bu araĢtırmada sınanan aldatma modeli kadın ve erkekler için ayrı ayrı test edilebilir. Böyle araĢtırmaların sonuçları aile rehberliği ve danıĢmanlığına yönelik uygulamalı çalıĢmalarda kadın ve erkeklere yönelik farklı müdahale yöntemlerinin geliĢtirilmesine yönelik önemli doğurgular sağlayabilir. 9. Romantik iliĢki ve aldatmanın uzun dönemli izlendiği ve farklı yöntemlerin (günlük tutma, hikâyeleĢtirme vb.) kullanıldığı boylamsal araĢtırmaların yapılması önerilmektedir. 10. Bu araĢtırmada veriler araĢtırmacının kendisi tarafından ve anonim olarak toplanmıĢtır. Bu yaĢantıya dayanılarak, aldatma konusunda gelecekte yapılacak araĢtırmalarda bilgilerin anonim olarak toplanmasına özen gösterilmelidir. Bunun yapılamadığı niteliksel araĢtırmalarda bilgilerin gizliliği konusunda katılımcıların güveni sağlanmalıdır. Yapılacak olan araĢtırmalarda katılımcılardan ölçekleri cevaplamaları istendiğinde katılımcıların birbirlerinin cevaplarını görmeyecekleri Ģekilde, çok yakın olmayacak Ģekilde oturmaları önemlidir. AraĢtırmanın önemi ve sonuçların gerçekçi olmasının önemi açıklanmalıdır. Bu araĢtırmada yapıldığı gibi veriler ikinci elden toplanmamalı, daima araĢtırmacı tarafından toplanmıĢ ve gerekli açıklamalar yapılmıĢ olmalıdır. AraĢtırmada kullanılacak ölçeğe “Aldatma ölçeği” adını vermek sosyal istenirlik faktörü açısından sakıncalı olabilir; bu araĢtırmada olduğu böyle bir ölçeğe “Yakın ĠliĢkiler Ölçeği” adının verilmesi önerilmektedir. 11. Aldatma ölçeği ve ĠliĢki Ġstikrarı Ölçeği’nin bir arada kullanılacağı gelecek araĢtırmalarda, bu araĢtırmada uygulandığı gibi katılımcıların ölçekleri cevaplarken, aynı iliĢki üçgenini (aldatılan/iliĢkideki partner, aldatan partner ve iliĢki dıĢındaki partner) değerlendirmeleri için gerekli yönergeler yazılmalı ya da bu duruma dikkat edilmesi gerektiği katılımcılara açıklanmalıdır. Aksi halde bir katılımcı Aldatma Ölçeği’ni cevaplandırırken aldatma yaĢantısının olduğu eski bir iliĢkisini düĢünerek, ĠliĢki Ġstikrarı 90 Ölçeği’ni cevaplarken de aldatma yaĢantısının olmadığı ya da az olduğu Ģu anki iliĢkisini düĢünerek cevaplandırabilir. Böyle bir durum, araĢtırmada gerçek sonuçların çıkmasını engelleyecektir. 91 ortaya KAYNAKÇA Allen, E. S. & Atkins, D. C. (2005). The multidimensional and developmental nature of infidelity: Practical applications. Journal of Clinical Psychology, 61(11), 1371–1382. Allen, E. S. & Baucom, D. H. (2004). Adult attachment and patterns of extradyadic involvement. Family Process, 43(4), 467-488. Allen, E. S., Atkins, D. C., Baucom, D. H., Snyder, D. K., Gordon, K. C.& Glass, S. P. (2005). Intrapersonal, interpersonal, and contextual factors in engaging in and responding to extramarital involvement. Clinical Psychology: Science and Practice, 12(2), 101-130. Allen, E. S. & Rhoades, G. K. (2008). Not all affairs are created equal: Emotional involvement with an extradyadic partner. Journal of Sex & Marital Therapy, 34, 51– 65. Amato, P. R., & Rogers, S. J. (1997). A longitudinal study of marital problems and subsequent divorce. Journal of Marriage and the Family, 59, 612-624. Atkins, D. C., Baucom D. H., & Jacobson, N. S. (2001). Understanding infidelity: correlates in a national random sample. Journal of Family Psychology, 15(4), 735749. Atwood, J. D. , & Seifer, M. (1997). Extramarital affairs and constructed meanings: A social constructionist therapeutic approach. The American Journal of Family Therapy, 25(1), 55–74. Bacanlı, H., Ġlhan, T., & Aslan, S. (2009). BeĢ faktör kiĢilik kuramına dayalı bir kiĢilik ölçeğinin geliĢtirilmesi: Sıfatlara dayalı kiĢilik testi (SDKT). Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 7(2), 261-279. Bachman, G., & Guerrero, L. (2006). Forgiveness, apology, and communicative responses to hurtful events. Communication Reports, 19, 45–56. Bartholomew, K. (1990). Avoidance of intimacy: An attachment perspective. Journal of Social and Personal Relationships, 7, 147-178. Bartholomew, K., & Horowitz, L.M. (1991). Attachment styles among young adults: A test of four category model. Journal of Personal Social Psychology, 61(2), 44- 226. Barta, W. D. & Kiene, S. M. (2005). Motivations for infidelity in heterosexual dating couples: The roles of gender, personality differences, and sociosexual orientation. Journal of Social and Personal Relationships, 22(3), 339-360. 92 Baucom, D. H., Gordon, K. C., Snyder, D. K.,Atkins, D. C. Christensen, A. (2006). Treating affair couples: Clinical considerations and initial findings. Journal of Cognitive Psychotherapy: An International Quarterly, 20(4), 375-392. Beard, T. L. (1996). The jealousy grieving process: Response to infidelity. Master’s Thesis, California State University. Beaulieu-Pelletiera, G., Philippeb, F. L., Lecoursa, S., & Couture, S. (2011). The role of attachment avoidance in extradyadic sex. Attachment & Human Development, 13(3), 293–313. Berman, S. A. (1985). Men and romantic relationships: A qualitative study of men and intimacy. Doctoral’s Thesis, University of Massachusetts Amherst. BeĢtav, F. G. (2007). Romantik ilişki doyumu ile cinsiyet, bağlanma stilleri, rasyonel olmayan inançlar ve aşka ilişkin tutumlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Birnie, C. , McClure, M. C. , Lydon, J. E., & Holmberg, D. (2009). Attachment avoidance and commitment aversion: A script for relationship failure. Personal Relationships, 16, 79–97. Blow, A. J. & Hartnett, K. (2005). Infidelity in committed relationships II: A substantive review. Journal of Marital and Family Therapy, 31(2), 217-233. Bowlby, J. (1969). Attachment and loss: Vol. I. attachment. New York: Basic Books. Bowlby, J. (1973). Attachment and loss: Vol. II. separation: Anxiety and anger. New York: Basic Books. Boekhout, B. A., Hendrick, S. S., & Hendrick, C. (2003). Exploring infidelity: Developing the relationship issues scale. Journal of Loss & Trauma, 8(4), 283-306. Brennan, K. A., Clark, C. L., & Shaver, P.R. (1998). Self-report measurement of adult attachment: An integrative overview. In J. A. Simpson and W. S. Rholes (Eds.). Attachment Theory and Close relationships (pp. 46-76). New York: Guilford Press Brown, E. M. (2001). Patterns of infidelity and their treatment. (Second Edition). Philadelphia: Brunner-Routledge. Buunk, B. P., & Bakker, A. B. (1997). Commitment to the relationship, extradyadic sex, and AIDS prevention behavior. Journal of Applied Social Psychology, 27, 1241 – 1257. Burger, J. M. (2006). Kişilik (Ġ.D. Erguvan Sarıoğlu, Çev.) (1. Basım). Ankara: Kaknüs Yayınları. 93 Buss, D. M. (1994). The Evolution of Desire: Strategies of Human Mating. New York: BasicBooks. Buss, D. M. (1998). Sexual strategies theory: Historical origins and current status. The Journal of Sex Research, 35(1), 19-31. Buss, D. M., Larsen, R. J., Westen, D., & Semmelroth, J. (1992). Sex differences in jealousy: Evolution, physiology, and psychology. Psychological Science, 3, 251– 255. Buss, D. M., & Shackelford, T. K. (1997). Susceptibility to infidelity in the first year of marriage. Journal of Research in Personality, 31, 193 – 221. Buss, D. M., Shackelford, T. K., Kirkpatrick, L. A., Choe, J. C., Lim, H. K., Hasegawa, M., et al. (1999). Jealousy and the nature of beliefs about infidelity: Tests of competing hypotheses about sex differences in the United States, Korea, and Japan. Personal Relationships, 6, 125–150. Büyüköztürk, ġ. (2006). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı (6. Baskı). Ankara: PegemA Yayıncılık. BüyükĢahin, A., Hasta,D. & Hovardaoğlu, S. (2005). ĠliĢki istikrarı ölçeği: Geçerlik ve güvenirlik çalıĢması. Türk Psikoloji Yazıları, 8(16),25-37. BüyükĢahin, A. & Hovardaoğlu, S. (2007).Yatırım modelinin bazı değiĢkenler yönünden incelenmesi. Türk Psikoloji Dergisi, 22(59), 69-86. Byrne, B. M. (1998). Structural equation modeling with LISREL, PRELIS, and SIMPLIS: Basic concepts, applicaitons, and programming. Mahwah, NJ:Erlbaum. Caldwell, K. (2008). Rival attractiveness, extradyadic behavior and behavior setting: their effects on reactions to jealousy arousing situations. Master’s Thesis, California State University. Cann, A. & Baucom, T. R. (2004). Former partners and new rivals as threats to a relationship: Infidelity type, gender, and commitment as factors related to distress and forgiveness. Personal Relationships, 11(3), 305-318. Campbell, A. M. (2009). How selected personality factors affect the relationships between marital satisfaction, sexual satisfaction, and infidelity. Doctoral’s Thesis, Louisiana Tech University. Cann, A., Magnum, J. L. & Wells, M. (2001). Distress in response to relationship infidelity: the roles of gender and attitudes about relationships. Journal of Sex Research, 38(3), 185-190. 94 Cassidy, J. (1994). Emotion regulation: Influences of attachment relationships. Monographs of the Society for Research in Child Development, 59 (2/3), 228-283. Chuick, C.D. (2009). Gender and infidelity: A study of the relationship between conformity to masculine norms and extrarelational involvement. Doctoral’s Thesis, The University of Iowa. Chibnall, J. T., Blaskiewicz, R. J. & Detrick, P. (2009). Are medical students agreeable? An exploration of personality in relation to clinical skills training. Medical Teacher, 31(7), 311-315. Costa, P. T. & McCrea, R. R. (2011). The five-factor model, five factor theory, and interpersonal psychology. In L. M. Horowitz & S. Strack (Eds). Handbook of Interpersonal Psychology: Theory, Research, Assessment, and Therapeutic Interventions. (pp 91-103). New Jersey: John Wiley & Sons. Costa, P. T. & McCrea, R. R. (1992). Four ways five factors are basic. Personality and Individual Differences, 13, 653-665. Cox, F. D. (2006). Human intimacy: marriage, the family, and its meaning. Belmont, CA: Thomson Wadsworth (1-27). ÇavuĢoğlu, Z. ġ. (2011). Bağlanma stilleri, evlilik uyumu ve aldatma eğilimi arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ġstanbul. Dabrowski, C. (2010). Sex, sexual satisfaction, relationship satisfaction, and infidelity. Master’s Thesis, Kean University. DemirtaĢ-Madran, H. A. (2008). Duygusal ve cinsel kıskançlık açısından temel cinsiyet farklılıkları: Evrimsel yaklaĢım ve süregelen tartıĢmalar. Türk Psikiyatri Dergisi, 19(3), 300-309. Dewall, C. N., Lambert, N. M., Slotter, E. B., Ponds, R. S., Deckman, T., Finkel, E. J., Luchies, L. B., & Fincham, F. D. (2011). So far away from one’s partner, yet so close to romantic alternatives: avoidant attachment, interest in alternatives, and infidelity. Journal of Personality and Social Psychology, 101(6), 1302–1316. Dillow, M. R., Malachowski, C. C., Brann, M. & Weber, K. D. (2011). An experimental examination of the effects of communicative infidelity motives on communication and relational outcomes in romantic Communication, 75(5), 473-499. 95 relationships. Western Journal of Drigotas, S. M., & Barta, W. (2001). The cheating heart: Scientific explorations of infidelity. Current Directions in Psychological Science, 10, 177. Drigotas, S. M., Safstrom, C. A., & Gentilia, T. (1999). An investment model prediction of dating infidelity. Journal of Personality & Social Psychology, 77, 509-524. Egan, V. & Angus, S. (2004). Is social dominance a sex-specific strategy for infidelity? Personality and Individual Differences, 36, 575-586. Emmers-Sommer, T. M., Warber, K. & Halford, J. (2010). Reasons for (non)engagement in infidelity. Marriage & Family Review, 46 (6-7), 420-444. Etcheverry, P. E., Le, B., Wu, T.F. and Wei, M. (2013) Attachment and the investment model: Predictors of relationship commitment, maintenance, and persistence. Personal Relationships. 20(3), 546-567. Feldman, S.S., & Cauffman, E. (1999). Your cheatin’ heart: Sexual betrayal attitudes and behaviours and their correlates. Journal of Research on Adolescence, 9, 227–257. Fernandez, A. M., Vera-Villarroel, P., Sierra, J. C. & Zubeidat, I. (2007). Distress in response to emotional and sexual infidelity: Evidence of evolved gender differences in spanish students. The Journal of Psychology, 141(1), 17-24. Fincham, F. D. & Cui, M. (2011). Emerging adulthood and romantic relationships: An introduction. In F. D. Fincham, M. Cui (Eds), Romantic Relationships in Emerging Adulthood (pp. 3-12). New York: Cambridge University Press. Fish, J. N., Pavkov, T. W., Wetchler, J. L. & Bercik, J. (2012). Characteristics of those who participate in infidelity: The role of adult attachment and differentiation in extradyadic experiences. The American Journal of Family Therapy, 40, 214–229. Fraley, R. C., Waller, N. G. & Brennan, K. A. (2000). An item response theory analysis of self-report measures of adult attachment. Journal of Personality and Social Psychology, 78, 350-365. Fricker, J. (2006). Predicting infidelity: The role of attachment styles, lovestyles, and the investment model. Doctoral’s Thesis, Swinburne University of Technology. Friedman, H. S. & Schustack, M. W. (2012). Personality: Classic theories and modern research.(Fifth Edition). Boston, MA : Allyn & Bacon. Glass, S. P. & Wright, T. L. (1977). The relationship of extramarital sex, length of marriage, and sex differences on marital satisfaction and romanticism: athanasiou’s data reanalyzed. Journal of Marriage and The Family, November, 691-703. 96 Glass, S. P. & Wright, T. L. (1985). Sex differences in type of extramarital involvement and marital dissatisfaction. Sex Roles, 12 (9/10), 1101-1119. Glass, S.P., & Wright, T.L. (1992). Justifications for extramarital relationships: The association between attitudes, behaviors, and gender. Journal of Sex Research, 29, 361–387. Goldberg, L. R. (1990). An alternative “description of personality”: The big-five structure. Personality Processes And Individual Differences, 59(6), 1216-1229. Gordon, K. C., Baucom, D. H., & Snyder, D. K. (2004). An integrative intervention for promoting recovery from extramarital affairs. Journal of Marital and Family Therapy, 61(11), 1393-1405. Greeley, A. (1994). Marital infidelity. Society, 31, 9-13. Guerrero, L. K. & Bachman, G. F. (2008). Communication following relational transgressions in dating relationships: An investment-model explanation. Southern Communication Journal. 73(1),4-23. Gülgöz, S. (2002). “Five-factor model and NEO-PI-R in Turkey,” A. J. Marsella (Series Ed.), R. R. McCrae ve J, Allik (Eds.), The five-factor model across cultures, Kluwer Academis/PlenumPublishers: USA, 1-23. Hackathorn, J. & Harvey, R. (2011). Sexual double standards: Bias in perceptions of Cyber-Infidelity. Sexuality & Culture, 15, 100-113. Halat, M. I. (2009). Yatırım kuramı bağlamında evli çiftlerde uyum, nedensel ve sorumluluk yüklemeleri ile yalnızlık arasındaki bağlantılar. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Hall, J. H. & Fincham, F. D. (2006). Relationship dissolution following infidelity: The roles of attributions and forgiveness. Journal of Social & Clinical Psychology, 25(5), 508-522. Hansen, G. L. (1987). Extradyadic relations during courtship. Journal of Sex Research, 23, 382-390. Hazan, C., & Shaver, P. R. (1994). Attachment as an organizational framework for research on close relationships. Psychological Inquiry, 5, 1-22. Hendrick, S. S. (2009). Understanding Close Relationships. (1. Basım) ( A. Dönmez, Çev. Ed.) Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. 97 Ho, M. Y. , Chen, S. X. , Bond, M. H. , Hui, C. M., Chan, C. & Friedman, M. (2012). Linking adult attachment styles to relationship satisfaction in hong kong and the united states: The mediating role of personal and structural commitment. Journal of Happiness Studies, 13, 565-578. Holmes, J. G. & Rempel, J. K. (1989). Trust in close relationships. In C. Hendrick (Ed), Close relationships (pp. 187-220). Newbury Park, CA: Sage. Hovardaoğlu, S. (1996). Sosyal mübadele: Evlilikle ilgili değerlendirmelere etkisi. Türk Psikoloji Dergisi, 11(36), 12-24. Hunyady, O. , Josephs, L. & Jost, J. T. (2008). Priming the primal scene: Betrayal trauma, narcissism, and attitudes toward sexual infidelity. Self & Identity, 7(3), 278-294. Impett, E. A., Beals, K.P. & Peplau, L. A.(2001). Testing the investment model of relationship commitment and stability in a longitudinal study of married couples. Current Psychology, 20(4). 312-326. Impett, E. A., & Peplau, L.A. (2002). Why some women consent to unwanted sex with a dating partner: Insights from attachment theory. Psychology of Women Quarterly, 26, 360–370. John, O. P. & Srivastava, S. (1999). The big five trait taxonomy: History, measurement, and theoretical perspectives. In L. A. Pervin, O. P. John (Eds). Handbook of personality: Theory and research, 102-138. Josephs, L. (2006). The impulse to infidelity and oedipal splitting. The International Journal of Psychoanalysis, 87, 423–37. KağıtbaĢı, Ç. (1998). Kültürel psikoloji: Kültür bağlamında insan ve aile (1. Baskı). Ġstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık. Kantarcı, D. (2009). Evli bireylerin bağlanma stillerine göre aldatma eğilimleri ve çatışma yönetim biçimlerinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul. Karasar, N. (2007). Bilimsel araştırma yöntemi. (17. Baskı.) Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Kelley, H. H., Berscheid, E., Christensen, A., Harvey, J. H., Levinger, G., McClintock, E., et al. (1983). Analyzing close relationships. In H. H. Kelley, E. Berscheid, A. Christensen, J. H. Harvey, T. L. Huston, G. Levinger, E. McClintock, L. A. Peplau & D. R. Peterson (Eds.), Close relationships (pp. 20-67). New York: Freeman. 98 Kelley, H. H., Holmes, J. G., Kerr N. L., Reis, H. T., Rusbult, C. E. & Van Lange, P. A. M. (2003). An atlas of interpersonal situations. UK: Cambridge University Press. 1-19. Kinney, D. (1999). Cultural variability in perceptions of cheating. Doctoral’s Thesis, University of Southern California. Klacsmann, A. N. (2008). Recovering from infidelity: Attachment, trust, shattered assumptions, and forgiveness from a betrayed partner's perspective. Doctoral’s Thesis, Fuller Theological Seminary, School of Psychology. Janus, S. & Janus, C. (1993). The Janus report on sexual behavior. New York: John Wiley & Sons. Lambe, C. J. ; Wittmann, C. M. & Spekman, R. E. (2001). Social exchange theory and research on business to business relational exchange. Journal of Business-toBusiness Marketing, 8(3), 1-36. Lambert, N. M., Slotter, E. B., Pond, R. S., Deckman, T., Finkel, E. J., Luchies, L. B. and Finchamn, F. D. (2011).So far away from one's partner, yet so close to romantic alternatives: Avoidant attachment, interest in alternatives, and infidelity. Journal of Personality and Social Psychology, 101 (6), 1302-1316. Larsen, R. J. & Buss, D. M. (2005). Personality Psychology (Second edition). NY: McGraw Hill. Laurenceau, J. P.; Barrett, L. F. & Pietromonaco, P. R. . (2004). Intimacy as an interpersonal process: The importance of self-disclosure, partner disclosure, and perceived partner responsiveness in interpersonal exchanges . In H. T. Reis & C. E. Rusbult(Eds), Close relationships: Key readings (pp. 199-211). New York: Psychology Press. Le, B., & Agnew, C. R. (2003). Commitment and its theorized determinants: A metaanalysis of the investment model. Personal Relationships, 10, 37–57. Le, B. ; Korn, M. S.; Crockett, E. E. & Loving, T. J. (2010). Missing you maintains us: Missing a romantic partner, commitment, relationship maintenance, and physical infidelity. Journal of Social and Personal Relationships, 28(5) 653–667. Lusterman, D. D. (1998). Infidelity: A survival guide. Oakland, CA : New Harbinger Publications. Mark, K. P. ; Janssen, E. & Milhausen, R. R. (2011). Infidelity in heterosexual couples: Demographic, interpersonal, and personality-related predictors of extradyadic sex. Archives of Sexual Behavior, 4, 971–982. 99 Mattingly, B. A.; Wilson, K.; Clark, E. M.; Bequette, A. W. & Weidler, D. J. (2010). Foggy faithfulness: Relationship quality, religiosity, and the perceptions of dating infidelity scale in an adult sample. Journal of Family Issues, OnlineFirst, published on February 24. Mattingly, B. A.; Clark, E. M.; Weidler, D. J.; Bullock, M.; Hackathorn, J. & Blankmeyer, K. (2011). Sociosexual orientation, commitment, and infidelity: A mediation analysis. The Journal of Social Psychology, 151(3), 222–226. McAlister, A. R., Pachana, N., & Jackson, C. J. (2005). Predictors of young dating adults’ inclination to engage in extradyadic sexual activities: A multi-perspective study. British Journal of Psychology, 96, 331–350. McAnulty, R. D. & Brineman, J. M. (2007). Infidelity in dating relationships. Annual Review of Sex Research, 18, 94-114. McCrea, R. R. & John, O. P. (1992). An introduction to the five-factor model and its applications. Journal of Personality, 60, 175-215. McCrea, R. R. & Costa, P. T. (1997). Personality trait structure as a human universal. American Psychologist, 52(5), 509-516. Mikulincer, M., & Erev, I. (1991). Attachment style and the structure of romantic love. British Journal of Social Psychology, 30, 273–291. Mikulincer, M., & Shaver, P. R.(2007). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change. New York: The Guilford Press. Miller, S. L. & Maner, J. K. (2009). Sex differences in response to sexual versus emotional infidelity: the moderating role of individual differences. Personality and Individual Differences, 46, 287–291. Miller, S. L. & Maner, J. K. (2008). Coping with romantic betrayal: Sex differences in responses to partner infidelity. Evolutionary Psychology, 6(3), 413-426. Morgan, H. J., & Shaver, P. R. (1999). Attachment processes and commitment to romantic relationships. In J. M. Adams & W. H. Jones (Eds.), Handbook of interpersonal commitment and relationship stability (pp. 109–124). New York: Plenum Press. Norment, L. (1998a). Infidelity: Why men cheat. Ebony, 54(1), 116-123. Norment, L. (1998b). InfidelityII: Why Women Cheat. Ebony 54(2), 148-152. 100 Orzeck, T. & Lung, E. (2005). Big-five personality differences of cheaters and noncheaters. Current Psychology: Developmental • Learning • Personality • Social, 24(4), 274-286. Özgün, S. (2010). The predictors of the traumatic effect of extramarital infidelity on married women: coping strategies, resources, and forgiveness. Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Pesulo, P. R. & Spina, P. (2008). Understanding infidelity: Pitfalls and lessons for couples counselors. The Family Journal: Counseling And Therapy For Couples And Families, 16(4), 324-327. Pistole, M. C. & Clark, E. M. (1995). Love relationships: Attachment style and the investment model. Journal of Mental Health Counseling, 17(2) 199-209. Pistole, M. C. & Vocaturo, L. C. (1999). Attachment and commitment in college students' romantic relationships. Journal of College Student Development, 40(6), 710-720. Polat, D. (2006). Evli bireylerin evlilik uyumları, aldatma eğilimleri ve çatışma eğilimleri arasındaki ilişkilerin bazı değişkenler açısından incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Prager, K. J. (1995). The psychology of intimacy. New York: The Guilford Press. 1-7. Previti, D. & Amato, P. R. (2004). Is infidelity a cause or a consequence of poor marital quality? Journal of Social and Personal Relationships, 21(2), 217–230. Psychology Today. (May/Jun93). Myths of infidelity. 26(3), p35. 3p. Püsküllüoğlu, A. (1997). Arkadaş Türkçe sözlük (2. Baskı). Ankara: ArkadaĢ Yayıncılık. Roscoe, B., Cavanaugh, L. E., & Kennedy, D. R. (1988). Dating infidelity: Behaviors, reasons and consequences. Adolescence, 23, 35–43. Rosenbaum, T. Y. (2009). Applying theories of social exchange and symbolic interaction in the treatment of unconsummated marriage/relationship. Sexual and Relationship Therapy, 24(1) 38-46. Rusbult, C. E. (1980). Commitment and satisfaction in romantic associations: A test of the investment model. Journal of Experimental and Social Psychology, 16, 172-186. Rusbult, C. E. (1983). A longitudinal test of the investment model: The development (and deterioration) of satisfaction and commitment in heterosexual involvements. Journal of Personality and Social Psychology, 45, 101–117. 101 Rusbult, C. E., Martz, J. M., & Agnew, C. R. (1998). The investment model scale: Measuring commitment level, satisfaction level, quality of alternatives, and investment size. Personal Relationships, 5, 357-391. Saunders, J. M. and Edwards, J. N. ( 1984).Extramarital sexuality: A predictive model of permissive attitudes. Journal of Marriage and Family, 46(4), 825-835. Selçuk, E., Günaydın, G., Sümer, N. & Uysal, A. (2005). YetiĢkin bağlanma boyutları için yeni bir ölçüm: Yakın iliĢkilerde yaĢantılar envanteri-II’nin Türk örnekleminde psikometrik açıdan değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Yazıları, 8 (16), 1-11. Senchak, M., & Leonard, K. E. (1992). Attachment styles and marital adjustment among newlywed couples. Journal of Social and Personal Relationships, 9, 51–64. Schmitt, D.P. (2002). Personality, attachment, and sexuality related to dating relationship outcomes: Contrasting three perspectives on personal attribute interaction. British Journal of Social Psychology, 41, 589-610. Schmitt, D. P. (2004). The big five related to risky sexual behaviour across 10 world regions: Differential personality associations of sexual promiscuity and relationship infidelity. European Journal of Personality, 18, 301-319. Shackelford, T. K., Besser, A., & Goetz, A. T. (2008). Personality, marital satisfaction, and probability of marital infidelity. Individual Differences Research. 6(1), 13-25. Shackelford, T. K. (1997). Predictors and consequences of infidelity. Doctoral’s Thesis, The University of Texas at Austin. Shackelford, T. K., Buss, D. M. & Bennett, K. (2002). Forgiveness or breakup: Sex differences in responses to a partner’s infidelity. Cognition and Emotion, 16(2), 299– 307. Shaver, P. R., Hazan, C., & Bradshaw, D. (1988). Love as attachment: The integration of three behavioral systems. In R. J. Sternberg & M. Barnes (Eds.), The psychology of love (pp. 68–99). New Haven, CT: Yale University Press. Shaye, A. (2009). Infidelity in dating relationships: Do big five personality traits and gender influence infidelity?. Doctoral’s Thesis, Alliant International University. Simpson, J. A. (1990). Influence of attachment styles on romantic relationships. Journal of Personality & Social Psychology. 59(5), 971-980. Snyder, D. K., Baucom, D. H. & Gordon, K. C. (2008). An integrative approach to treating infidelity. The Family Journal: Counseling And Therapy For Couples And Families, 16(4), 300-307. 102 SolmuĢ, T. (2011). Çift, evlilik ve aile terapisi. Ġstanbul: Doruk Yayıncılık. Somer, O. , Korkmaz, M. ve Tatar, A. (2002). BeĢ faktör kiĢilik envanteri’nin geliĢtirilmesi-I: Ölçek ve alt ölçeklerin oluĢturulması. Türk Psikoloji Dergisi, 17(49), 21 – 33. Sprecher, S. (1998). Social exchange theories and sexuality. The Journal of Sex Research, 35(1), 32-43. Sternberg, R. J. (2004).A triangular theory of love. In H. T. Reis & C. E. Rusbult(Eds), Close Relationships: Key Readings (pp. 213-227). New York: Psycholgy Press. ġimĢek, Ö. F. (2007). Yapısal eşitlik modellemesine giriş: Temel ilkeler ve LISREL uygulamaları. Ankara: Ekinoks. Tang, S. S. (2009) Social context in traumatic stress: Gender, ethnicity, and betrayal. Doctoral’s Thesis, University of Oregon. Taysi, E. (2010). Evlilikte bağıĢlama: Evlilik uyumu ve yüklemelerin rolü. Türk Psikoloji Dergisi, 25(65), 40-52. Thompson, A. P. (1984). Emotional and sexual components of extramarital relations. Journal of Marriage and the Family, 46, 35-42. Thibaut, J. W. & Kelley, H. H. (1959). The social psychology of groups. New York: Wiley. (Second printing 1961). Treas, J. & Giesen, D. (2000). Sexual infidelity among married and cohabiting americans. Journal of Marriage and the Family, 62, 48-60. Tucker, J. S. & Anders, S. L. (1998). Adult attachment style and nonverbal closeness in dating couples. Journal of Nonverbal Behavior, 22(2), 109-124. Ullman, J. B. (2001) Structural equation modeling. In B. Tabachnick & L. S. Fidell (Eds.), Using multivariate statistics (4th ed., pp. 653-771). Boston: Allyn & Bacon. Underwood, H. & Findlay, B. (2003). Attachment styles and personality correlates of those engaged in infidelity on the internet. Australian Journal of Psychology, 55, 232-232. Üretmen, S. (2008). Cinsiyet, yalan söyleme ve çıkar elde etmenin yalana ilişkin yüklemelere etkisi. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Watson, D.; Hubbard B. & Wiese, D. (2000) Affectivity as predictors of satisfaction in intimate relationships: Evidence from self- and partner-ratings. Journal of Personality, 68(3), 413-449. 103 Wiederman, M.W., & Hurd, C. (1999). Extradyadic involvement during dating. Journal of Social and Personal Relationships, 16, 265–274. Wiederman, M. W. (1997). Extramarital sex: Prevalence and correlates in a national survey. The Journal of Sex Research, 34(2), 167-174. Whisman, M. A., Dixon, A. E. &Johnson, B. (1997). Therapists’ perspectives of couple problems and treatment issues in the practice of couple therapy. Journal of Family Psychology, 11(3), 361-366. Whitty, M. T. & Quigley, L. L. (2008). Emotional and sexual infidelity offline and in cyberspace. Journal of Marital and Family Therapy, 34(4), 461-468. Yeniçeri, Z. & Kökdemir, D. (2006). University students’ perceptions of, and explanations for, infidelity: The development of the infidelity questionnaire (INFQ). Social Behavior and Personality, 34 (6), 639-650. 104 EKLER 105 EK-1 KİŞİSEL BİLGİ FORMU Cinsiyetiniz: K( ) Doğum yılınız: 19…… Medeni durumunuz: E( ) Bekar ( ) Nişanlı ( ) Üniversitede okuduğunuz bölüm nedir? Kaçıncı sınıftasınız? Hazırlık ( ) Evli ( ) Boşanmış ( ) Dul ( ) ………………………………………………………………………….. 1. sınıf ( ) 2. Sınıf ( ) 3. Sınıf ( ) 4. Sınıf ( ) Yaşamınızın çoğunluğunu geçirdiğiniz yerleşim merkezi hangisidir? Köy ( ) Belde/Kasaba ( ) İlçe ( ) Şehir ( ) Şimdiye kadar hiç romantik ilişkiniz oldu mu? Evet ( ) Cevabınız evet ise en uzun ilişkiniz ne kadar sürdü? Şu anda devam eden bir romantik ilişkiniz var mı? Metropol ( ) Hayır ( ) ………………………………………………………... Evet ( ) Hayır ( ) Lütfen ekteki her bir anket için cevaplamaya başlamadan önce verilen yönergeyi okuyunuz. Daha sonra boş madde bırakmadan cevaplayınız. 106 EK-2 ALDATMA ÖLÇEĞĠ Geçmişte ya da şu anda sevgiliniz, nişanlınız ya da eşinizle ilişkiniz devam ederken, karşı cinsten ikinci bir kişi size çekici gelmiş olabilir ya da onunla ilişki kurmuş olabilirsiniz. Aşağıdaki soruları bu ikinci kişiyi düşünerek cevaplayınız. 1) Bu kişiyi ne kadar çekici buldunuz? 0 1 2 3 4 5 6 7 Hiç çekici değildi 8 Aşırı derecede çekiciydi 2) Bu kişinin sizi ne kadar çekici bulduğunu düşünüyorsunuz? 0 1 2 3 4 5 6 Hiç çekici değil 7 8 Aşırı derecede çekici . . . 4) Zamanınızın ne kadarını bu kişiyi düşünerek geçiriyordunuz? 0 1 2 3 4 5 6 Hiç zaman harcamıyordum 7 8 Çok fazla zaman harcıyordum . . . 7) Siz ve o ne kadar sıklıkta “çift” olarak bazı şeyler yaptınız (örn. birlikte zaman geçirme, telefonda konuşma, chat vb)? 0 1 2 3 4 5 6 7 Hiç yapmadık 8 Oldukça sık yaptık . . . 9) Duygusal anlamda bu kişiyle ne kadar yakındınız? 0 1 2 3 4 5 Hiç yakın değildik 6 7 8 Oldukça fazla yakındık 107