2015-2014 Ders Yılı Siyer Mektebi Müfredatı Hz. Peygamber (sas) Dönemi Siyer coğrafyası Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin 16. DERS/ 22 Aralık 2014 İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları Doç. Dr. Nuh ASLANTAŞ Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 280 Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları H z. Peygamber döneminin en önemli aktörlerinden biri de Yahudilerdir. Müslümanların Yahudilerle ilişkileri Medine’ye hicretten sonra başlamıştır. O dönemde sadece Medine’de değil, Arabistan’ın değişik yerlerinde de irili-ufaklı pek çok Yahudi cemaati yaşamaktaydı. Arabistan Yahudilerinin kökeni genelde Babil İmparatoru Buhtunnasr[1] sürgününe dayanmaktadır. MÖ. 586 yılında Kudüs’e düzenlediği seferde Mabed’i (Bet ha-Mikdaş) yerle bir eden Buhtunnasr, bölgedeki Yahudilerin önemli bir kısmını da sürgüne yollamıştı.[2] Sürgünden kaçan Yahudilerin bir kısmı Arap Yarımadası’na gelerek Filistin ile Yemen arasındaki değişik yerleşim birimleri[3] ile Vâdilkura, Teymâ, Yesrib (Me[1] Tevrat’ta Nebukadnezzar, Tevrat dışı kaynaklarda Nabu-kudurri-usur veya Nabu-kudur-ussur olarak geçen Buhtunnasr, II. Babil İmparatorluğu’nun kurucusu Nabupolassar’ın oğludur. Babasının imparatorluğu sırasında ordu komutanlığı yapan Buhtunnasr, MÖ. 608 yılında Suriye’nin istilasıyla görevlendirildi. Komutanlığı sırasında Yahuda Krallığı’nı itaat altına aldı. Babasının ölümünden sonra imparator olan Buhtunnasr, MÖ. 601 yılında Mısır’la ittifak kuran Yahuda Krallığı’nı cezalandırma amaçlı bir sefer düzenlediyse de başarılı olamadı. 3 yıl sonra MÖ. 597’de bir sefer daha düzenledi ve Kudüs’ü aldı. Asi Kral Yehoyakim’in yerine Kudüs tahtına Tsedekiya’yı geçirdi ve önde gelen Yahudileri sürgüne gönderdi (Taberî, Tarîhu’t-Taberî, nşr. M. Ebu’l-Fadl İbrahim, Beyrut 1967, I, 536). Ancak Tsedekiya’nın Mısır’la ittifak kurarak taahhüt ettiği vergiyi vermemesi üzerine Kudüs’ü tekrar istilâ etti; kralı öldürerek Yahudileri sürgüne gönderdi (MÖ. 586). Bkz. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark Elâm ve Mezopotamya, Ankara 1987, s. 586-590). [2] Buhtunnasr sürgününün detayları için bkz. Nuh Arslantaş, Emeviler Döneminde Yahudiler, İstanbul 2005, s. 27 vd. [3] İbn Asakir, Tarîhu Medîneti Dimaşk, nşr. Muhibüddin Ebû Said el-Amravî, Beyrut 1995, III, 416. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları dine) ve Eyle’ye[4] yerleşmişlerdi. Yahudilerin Arabistan’da yaşadığı bir başka yer ise Hayber’di.[5] Varlıklarını İslam dönemine kadar Orta Arabistan’da devam ettiren bu Yahudiler dışında, Güney ve Doğu Arabistan’ın değişik yerlerinde de Yahudiler bulunuyordu.[6] İslam literatürüne ilişkiler bağlamında haklarında en fazla bilgi yansıyan Yahudiler ise Medine’de (Yesrib) yaşayan Nadîr, Kureyza ve Kaynukaoğulları’dır. Kökenleri konusunda değişik görüşler olmakla birlikte,[7] bu kabilelerin soyca İsrailoğulları’ndan olduğu; Nadîr ve Kureyza oğullarının ise Harun Peygamber’in soyundan gelen kohenler (kâhinân) oldukları kabul edilmektedir.[8] Hz. Peygamber’in Medine’ye hicreti sırasında şehirde bu iki kabilenin üstünlüğü devam ediyordu. Şehir nüfûsunun yarıya yakınını Yahudiler oluşturuyordu.[9] Hz. Peygamber’in [4] Belazurî, Fütûhu’l-Büldân, nşr. Abdullah Enîs et-Tabbâ- Ömer Enîs et-Tabbâ, Beyrut 1987, s. 24; Taberî, Tarîh, I, 539; Cevad Ali, el-Mufassal fî Tarîhi’l-Arab kable’l-İslâm, Beyrut 1976-1978, VI, 518. Arabistan Yahudilerinin kökeni konusunda çok değişik görüşler vardır. Bunların kökenini Hz. Musa dönemi, Asur sürgünü (MÖ. 722) ve Roma sürgününe (MS. 70) dayandıranlar da vardır. Tartışmalar için bkz. Arslantaş, Emeviler Döneminde Yahudiler, s. 30 vd. [5] XII. asırda bölgeyi gezen Yahudi seyyah Tudelalı Benjamin Hayber Yahudilerinin Ruben, Gad, Manasse kabilelerinin soyundan geldiğini ve Asur Kralı V. Salmaneser zamanında (MÖ. 727-722) buraya sürüldüklerini kaydeder. Bkz. Benjamin, Tudelalı Benjamin & Ratisbonlu Petachia Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, trc. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001, s. 72. Benjamin’in bu ifadesi Yeşu 18/7 vd. ile irtibatlandırılmaktadır. Hayber Yahudileri tarihi hakkında kapsamlı bir araştırma için bkz. Arslantaş, “Sürgünden Sonra Hayber Yahudileri”, Belleten LXXII, 264 (Ağustos 2008), s. 431-474. [6] Arabistan’da Yahudi nüfusun yoğun olarak bulunduğu önemli merkezlerden Ye [7] men’de, kökenleri Hz. Süleyman dönemine dayanan cemaatler yaşamaktaydı (İsrail Welfenson, Tarîhu’l-Yehûd fî Bilâdi’l-Arab fi’l-Câhiliyye ve Sadri’l-İslâm, Mısır 1927, s. 39). Necran ve Hadramevt gibi yerler ise Yahudilerle diğer din mensupları, özellikle de Hıristiyanlar arasında din savaşlarının yaşandığı bölgeler olarak dikkat çekmektedir (İbn Habîb, el-Muhabber, nşr. İlse Lichtenstadter, Haydarabad 1942, s. 185. Din çekişmelerinden Kur’an-ı Kerim’de de bahsedilmiştir. Bkz. Bürûc 85/1-8. Doğu Arabistan’da Bahreyn çevresi ile Uman Bölgesi’nde geçimlerini denizden sağlayan Yahudiler yaşamaktaydı. Bkz. Belazurî, Fütûh, s. 107; Taberî, Tarîh, III, 121. Medine Yahudilerinin kökeni konusundaki tartışmalar için bkz. Arslantaş, Emeviler Döneminde Yahudiler, s. 36 vd. [8] Vâkıdî, el-Meğâzî, nşr. Marsden Jones, Beyrut 1966, II, 441; Belazurî, Fütûh, s. 24; Taberî, Tarîh, I, 539; İbn Asâkir, III, 416. Hz. Peygamber’in eşi Safiye de bir kohen ailesine mensuptu. Bkz. İbn Seyyidinnâs, Uyûnü’l-Eser fî Fünûni’l-Meğâzî ve’s-Siyer, nşr. Muhammed el-Îd-Muhiddin Mestû, Medine 1992, II, 401. [9] Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, trc. Salih Tuğ, İstanbul 1990, I, 570. 281 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 282 hicreti sırasında Kuba köyünde de küçük bir Yahudi cemaati yaşamaktaydı.[10] Medine’de Evs ve Hazrec kabilelerinden bazı kimseler ile Benî Hâris b. Ka’b ve Cüzâm’ın boylarından bazıları içerisinde Yahudiliği kabul edenler vardı.[11] Medine’de ayrıca Benî İkrime, Benî Sa’lebe, Benî Mahmer, Benî Zaûra, Benî Zeyd, Benî Behdel, Benî Avf ve Benî Kusays gibi Yahudiliği benimseyen Arap kabileleri de bulunmaktaydı.[12] 1. Yahudilerin İnanç Esasları İslâm kaynaklarına, Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin inanç, ibadet ve dinî hayatlarına dair önemli bilgiler yansımıştır. O dönemde Yahudilerin tek Tanrı, Tevrat, melekler, kıyamet, ölümden sonra diriliş, hesap, mizan, cennet ve cehenneme dair bazı bilgi, inanç ve kabüllere sahip oldukları bilinmektedir.[13] Yahudiler tek Tanrı’ya inanmakla beraber, Tanrı’nın “Yahudilerin rabbi” olduğunu kabul etmekte idiler.[14] Yahudilerin Hz. Peygamber ile yaptıkları tartışmalarda sorularının “Allah, Allah’ın sıfatları ve tevhit” üzerinde yoğunlaşması dikkat çekicidir. Bu sorulardan, Hz. Peygamber’in, Mekke’de iken müşriklere, Medine’de ise tarihsel süreçte tevhid çizgisinden saparak pagan kültürlerden ve Hicaz’daki şirk ortamından etkilenen Yahudilere “tevhit gerçeği”ni hatırlattığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Kabullerine göre Tevrat’ı vermek için dünya halkları arasından Yahudileri seçen Tanrı,[15] Tevrat öğrenimini de Yahudilikteki bütün kurallara eşdeğer kabul etmiştir.[16] Bu sebeple Medine Yahudileri çocuklarının Tevrat [10] Moshe Gil, “The Origin of the Jews of Yathrib”, Jerusalem Studies in Arabic and Islam 4 (1984), s. 208. [11] Ya’kubî, Tarîhu’l-Ya’kûbî, Beyrut 1960, I, 257; Ahmet Önkal, “Cüzam”, DİA (Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi), VIII, 149. [12] Welfenson, s. 14; Gordon D. Newby, A History of the Jews of Arabia, Columbia 1988, s. 18. [13] Bkz. İbn İshâk, es-Sîre, nşr. Muhammed Hamidullah, Konya 1981, s. 63-64; İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, I-IV (İki mücellet), nşr. Mustafa Sakkâ ve dğr., Beyrut [ty], I, 212. O dönemde komşuları müşrik Arapların bu konularla ilgili bazı bilgilerinin kaynağı da Yahudilerdi. Bkz. İbn İshâk, s. 62. [14] İbn Hişâm, II, 275. [15] Bkz. a.g.e., s. 10, 32. [16] Günümüzde Yahudiler bunu günlük dualarında “Talmud Tora ke-neged kulam” [ותלמוד תורה ]כנגד כלםifadesi ile dile getirmektedirler. Bkz. Sidur Kol Ya’kov ke-Minhag Aram-Tısova (( )סדור קול יעקב כמנהג ארם צובהSiddur Kol Yaakob according to Minhag of Aleppo), with 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları öğrenimine önem verir; onların Tevrat öğrenimi ile günahlarının affedileceğine inanırlardı.[17] Hz. Peygamber döneminde Yahudiler nübüvvet kurumunu kendilerine özgü bir kurum olarak görüyor;[18] Davud (David) ve Süleyman’ı (Şlomo) peygamberden ziyade güçlü birer kral; efsanevî krallıklarını da sihir ve benzeri yollarla elde ettiklerine inanıyorlardı.[19] O dönemde Yahudiler Hz. Üzeyir’i “Allah’ın oğlu” olarak niteliyorlardı.[20] Yahudilerin Üzeyir’i “Allah’ın oğlu” olarak kabul ettikleri Kur’ân’da da belirtilmiştir.[21] Detayları bilinmese de kaynaklarda Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin melek inancına sahip olduklarını gösteren bilgiler mevcuttur. Yahudiler melekleri “Allah’ın kızları”, “cinleri kızları”, hatta “Allah’ın cinlerle evliliğinden doğan varlıklar” olarak kabul eden Yahudiler de vardı.[22] Meleklerden Cebrâil ve Mikâil’le ilgili bazı düşünceleri, İslam kaynaklarına yansımıştır. İnançlarına göre Cebrâil Tanrı’nın sağında, Mikâil ise [17] [18] [19] [20] [21] [22] English Translation, eds. Rabbi Shimon H. Alouf-Sam Catton-David A. Tawil, USA 1996, s. 9, 31; Türkçe trc. Sidur Kol Yaakov, trc. Liliane Zerbib (Kazes), İstanbul 2005, s. 31. Taberî, Tefsîr (Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân), Beyrut 1405/1984, V, 127. Vâhıdî, el-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, nşr. Safvan Adnan Davudî, Dimaşk 1995/1415, I, 104. İbn Hişâm, I, 544. Peygamberler hakkındaki bu asılsız düşünceleri Kur’ân tarafından reddedilmiştir. Bkz. Bakara 2/102. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, nşr. İhsan Abbâs, Beyrut 1405/1985, I, 282; İbn Seyyidinnâs, I, 347. Bkz. Tevbe 9/30. Yahudilerde Üzeyir’in, Allah’ın oğlu kabul edilmesi, kaybolan Tevrat’ı yeniden yazmasından kaynaklanmaktadır (Bkz. Samuel b. Yahya el-Mağribî, İfhâmü’l-Yahûd, nşr. Muhammed Abdullah eş-Şerkavî, Dârü’l-Hidâye 1986, s. 140). Üzeyir’i Hz. Peygamber’in çağdaşı bütün Yahudilerin mi yoksa belli kabilelerin mi “Allah’ın oğlu” olarak kabul ettiği konusunda kaynaklara herhangi bir bilgi yansımamıştır. Yahudi tarihinde Mabed’in yıkılmasıyla kohenlerin fonksiyonlarını kaybetmeleri, Ezra’ya yüklenen değeri zamanla unutturmasının yanında, peygamberlerinin (İsa Mesih) “Allah’ın oğlu” olduğunu iddia eden Hıristiyanlara eleştiri yönelten din mensuplarının (Yahudiler) Yahudilikteki böyle bir iddiayı askıya aldığı söylenebilir. Ancak IX. ve X. asırlarda Üzeyir’in hâlâ “Allah’ın oğlu” olduğuna inanan Yahudiler mevcuttu. Câhiz (ö. 255/869) bazı Yahudilerin, Makdisî (ö. 355/966’dan sonra) ise kendi zamanında Filistin Yahudilerinin bir kısmının Üzeyir’i yüceltmek için ona “Allah’ın oğlu”(!) (İbnüllah) dediklerini rivayet ederler. Bkz. Câhiz, el-Muhtâr fî’r-Reddi ale’n-Nasârâ, nşr. Muhammed Abdullah Şerkavî, Beyrut 1991/1411, s. 54, 86; Makdisî, el-Bed’ ve’t-Târîh, Kahire: Mektebetü’s-Sekâfeti’d-diniyye, [ty], IV, 35. İbn Ebû Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, nşr. Es’ad Muhammed et-Tayyib, Riyad 1997, VII, 2332; San’ânî, Tefsîrü’l-Kur’ân, nşr. Mustafa Müslim Muhammed, Riyad 1410, II, 378; Taberî, Tefsîr, XXIII, 108. 283 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 284 solunda oturmaktadır.[23] Yahudiler Mikâil’in sağlık, afiyet, bereket ve bolluk (le-hesed ve rahamim) için indiğini kabul ederlerdi.[24] Mikâil aynı zamanda İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkaran, onları şeytanın (Samael) şerrinden koruyan melek olarak kabul edilmekte, onun olduğu her yerde Tanrı’nın da hâzır ve nâzır (şehina) olduğuna inanılmakta idi.[25] Cebrâil’e büyük bir düşmanlık besleyen Yahudiler,[26] onun yeryüzüne şiddet, savaş ve kan dökmek üzere indiğini kabul etmekte idiler.[27] Hz. Âişe’ye kabir azabından bahseden bir Yahudi hanım dolayısıyla[28] o dönem Yahudilerinin kabir alemi ve bu alemle ilgili de böyle bir bilgiye sahip olduğunu öğreniyoruz. O dönemde Yahudiler ahirette vukû bulacak hesap ve mahşerin Filistin’de olacağına inanıyorlardı.[29] Yahudiler ayrıca ahiret hayatının sadece kendilerine ait olacağı,[30] cennete sadece kendilerinin gireceği,[31] cehennem azabının kendileri için geçici[32] Yahudi olmayanlar (goyim) için ise ebedî olduğunu[33] iddia ediyorlardı. [23] Taberî, Tefsîr, I, 435. Bu bilgi Yahudi kaynaklarda da böyledir. Bkz. Gershom Scholem, “Raphael”, EJd (Encyclopedia Judaica), XIII, 1549; H.L. Ginsberg, “Michael and Gabriel”, EJd (Encyclopedia Judaica), XI, 1488. [24] San’ânî, Tefsîr, I, 52; İbn Hişâm, I, 543; Taberî, Tefsîr, I, 434. Arapça kaynaklarda zikri geçen bu kabulün kaynağı Tevrat olmalıdır, zira Ahd-i Atîk’in Daniel kitabında Mîkâil, düşmanlarına karşı Yahudileri koruyan, kollayan, yardım eden, yol gösteren baş melek (sar) olarak tanıtılmaktadır. Bkz. Daniel 10/13-21; 12/1. [25] “Miha-El”, Otsar Yisrael, Ansiklopedya, VI, 166. [26] Bakara 2/97. [27] San’ânî, Tefsîr, I, 52; İbn Hişâm, I, 543; Taberî, Tefsîr, I, 434. İslam kaynaklarında yer alan bu bilgi, Ahd-i Atik ve Deuterokanonik (Apokrif) kitaplarda yer alan bilgilerle büyük ölçüde örtüşmektedir. Krş. Daniel, 8/17 vd.; 9/22; Tobit, 12/15; Gershom Scholem, “Raphael”, EJd (Encyclopedia Judaica), XIII, 1549; H.L. Ginzberg, “Michael and Gabriel”, EJd (Encyclopedia Judaica), XI, 1488. [28] Hz. Aişe Yahudi bir kadının “Allah seni kabir azabından korusun” şeklinde dua ettiğini nakleder. Bkz. Buharî, Küsûf 7; Müslim, Küsûf 2. Aynı Yahudi kadın Hz. Âişe’ye kabir azabının insan üzerine sıçrayan idrardan olacağını haber vermişti. Bkz. Buharî, Cenâiz 86; Müslim, Mesâcid 24. [29] İbn Ebû Hâtim, VII, 2341; Taberî, Tefsîr, XV, 132. [30] Bakara 2/94. [31] Taberî, Tefsîr, I, 425-426. Kur’ân bu anlayışı reddetmiştir. Bkz. Bakara 2/94. [32] Bakara 2/80. [33] Taberî, Tefsîr, I, 381. Yahudilerin bu iddiaları Kur’ân tarafından reddedilmiş; eğer sözlerinde sadık iseler ölümü temenni etmeleri istenmiştir. Bkz. Bakara 2/80, 94. Ayetlerin tefsiri için bkz. Vâhıdî, I, 119. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları İslâm’ın doğduğu sıralarda Arabistan Yahudileri arasında yaygın bir diğer inanç da mesih beklentisi idi. Yahudiler Araplarla girdikleri her mücadelede onları yakında çıkacak bir mesihle tehdit ediyor (istiftah), kendileriyle asıl, mesihin gelmesinden sonra hesaplaşacakları şeklinde tehdit ediyorlardı.[34] Hz. Peygamber’in peygamberlikle görevlendirilmesi, sadece Medine Yahudileri arasında değil, dünya Yahudileri arasında da büyük bir ilgi ve merak uyandırmıştı.[35] Mesih konusu, Medine Yahudilerinin çocuklarına öğrettiği en önemli inanç esaslarından biri idi.[36] Medine Yahudileri beklenen mesihin Harun soyundan olacağını iddia ediyorlardı ki,[37] bu iddianın Araplardaki kabilecilik duygusunun Yahudilerdeki yansıması olarak kabul etmek mümkündür. Hz. Muhammed’in çağdaşı Yahudilerde güçlü bir “seçilmişlik inancı” da mevcuttu. O dönemde Yahudiler kendilerinin Allah’ın oğulları ve sevgilileri olduğu iddia ederek[38] çocuklar gibi masum olduklarını; gündüz işledikleri günahın gece, gece işledikleri günahın da gündüz silindiğine inanıyorlardı.[39] Seçilmişlikleri dolayısıyla cennetin kendileri için yara[34] Mücâhid, Tefsîr, nşr. Abdurrahman et-Tâhir Muhammed Sûretî, Beyrut [ty], I, 83-84; İbn İshâk, s. 62; İbn Hişâm, I, 211; 547; Mukâtil, Tefsîr-i Kebîr, trc. Beşir Eryarsoy, İstanbul 2006, I, 101-102; Taberî, Tefsîr, I, 410-411. Bu tehdit Evs ve Hazrec kabilelerinin Hz. Peygamber’e bağlanmalarında etkili olmuş; Yahudilerin tersine, Medineli Araplar Yahudi komşularından duydukları son kurtarıcıya inanmayı tercih etmişlerdir. Bkz. İbn Hişâm, I, 282. [35] Medine Yahudileri şehirlerindeki yeni peygamberin “Yahudilerin beklediği Mesih olup olmadığı” konusunda değişik cemaatlere mektuplar yazmışlardır (Taberî, Tefsîr, IV, 206). Hatta Hz. Peygamber’in beklenen Mesih olup olmadığını araştırmak üzere Irak bölgesi Yahudi cemaat temsilcisi (re’sü’l-câlût) bizzat Medine’ye gelmiştir. Kaynaklarda el-Büstâne isimli bir Yahudinin Hz. Peygamber’e gelerek Yûsuf süresi ile ilgili sorular sorduğu rivayet edilir (İbn Ebû Hâtim, VII, 2101-2102; Taberî, Tefsîr, XII, 151). Bu şahsiyet Yahudi kaynaklarda Bostanay olarak zikredilen Babil Yahudilerinin Sâsânî devleti nezdindeki siyasî temsilcisidir. Bostanay’ın Hz. Peygamber’le tartışmasının detayları için bkz. Arslantaş, Emevîler Döneminde Yahudiler, s. 72-73. [36] İbn Hacer, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, nşr. Ali Muhammed Bicâvî, Beyrut 1992, VII, 416. [37] Vâkıdî, I, 365; a.g.e., II, 677; Belazurî, Ensâbü’l-Eşrâf, nşr. Muhammed Hamidullah, Kahire 1959, I, 444. Abdullah b. Selâm’ın babası büyük bir alimdi. Oğluna Tevrat’ı öğretirken ahir zamanda çıkacak kurtarıcının Harunoğulları’ndan olacağını söylemişti. Bkz. Belazurî, a.g.e., I, 266. [38] Bkz. Mâide 5/18; Mukâtil, I, 105; İbn Seyyidinnâs, I, 345; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 528. [39] Nisâ 4/49-50; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, Beyrut 1404, II, 104. Yahudiler bunun gece yatarken ve sabah kalktıklarında okudukları dualar sebebiyle olduğunu iddia etmiş olmalıdırlar. Zira, günlük dualardan “Kiryat Şem’a ‘al ha-mita”da [ ]קריאת שמע על המטהŞem’a’dan 285 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 286 tıldığını kabul eden Yahudiler,[40] cehennem azabının geçici olduğuna, ebedî cehennemliklerin ise Yahudi olmayan kimseler olduğunu belirtiyorlardı.[41] Benzer kabulden dolayı cehennem azabının kendilerine sayılı günlerde dokunacağına inanan Yahudiler, kabir azabının da bu şekilde olacağına inanıyor; Yahudi olmayanların kabirde daha fazla azap göreceğini iddia ediyorlardı.[42] 2. İbadet ve Dinî Uygulamaları İlahî kökene sahip olmalarından dolayı ibadetler açısından Yahudilikle İslâmiyet arasında bazı benzerlikler mevcuttur. İslâmiyet’te bunların bir kısmı olduğu gibi bırakılmışsa da, çoğu kısmen ya da tamamen değişmiştir.[43] İslâmiyet’in Yahudilikteki aslına uygun uygulamaları benimseyip tahrif (orijinalini bozma) veya tebdil (değiştirme) edilen hükümleri kaldırdığını gösteren en çarpıcı örnek, “On Emir”dir (Evâmir-i Aşere/Aserot ha-diberot). Hz. Peygamber bir hadisinde Müslümanlarla Yahudiler arasındaki 9 değerin müşterek olduğunu, Sebt’in (Şabat/Cumartesi) ise Yahudilere özgü bir uygulama olduğunu; din adamları tarafından yasakları artırılarak riayet edilmesi zorlaştırılan Sebt’in, yaşantıda kolaylığı prensip edinen İslâmiyet’le ilgâ edildiğini ifade etmiştir.[44] Kendisine henüz vahiy gelmemiş olan konularda Ehl-i kitap gibi davranmayı ilke edinen Hz. Peygamber’in, Ehl-i kitap’a muhalefeti öngören tavsiye ve emirleri, bu konularda kendisinin bilgilendirildiğini göstermesi yanında, [40] [41] [42] [43] [44] önce okunan duada bu düşünceyi ifade eden cümleler kullanılmaktadır. Bkz. Sidur Kol Yaakov, s. 843-844. İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, I, 116. Kur’ân bunu da reddeder. Bkz. Bakara 2/94. Bakara 2/80. Ayetin yorumu için bkz. Mukâtil, I, 97, 105. Müslim, Mesâcid 25; Buharî, Cenâiz 86, Deavât 36. Bu benzerliklerin İslâm’ın Yahudilikten neş’et ettiğini değil, Yahudilikteki peygamberler vasıtasıyla uygulamaya sokulan doğru tutum ve davranışların tasvibi anlamı taşımakta, bu dinlerin esas itibariyle aynı kaynağa, yani vahye dayandığını, ancak bazı hükümlerin Yahudiler tarafından tahrif edildiğini göstermektedir. Hz. Peygamber’in müşterek olarak nitelediği dokuz husus şunlardır: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ yapmamak, haksız yere Allah’ın haram kıldığı bir nefsi öldürmemek, bir adamı öldürtmek için güç ve kudret sahibi bir kimsenin nüfûzundan faydalanmamak, sihir yapmamak, faiz yememek, evli ve namuslu bir kadına iftira atmamak, savaştan kaçmamak. Bkz. Tirmizî, İsti’zân 33; İbn Mâce, Edeb 16; Tirmizî, Tefsîrü’l Kur’ân 17. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları yeni bir kimlik ve toplum inşâ edebilmenin en temel şartının başkalarına benzememekten geçtiği gerçeğini gördüğünü de göstermektedir.[45] Medine ve çevresinde yaşayan Yahudiler ihtiyaçlarını giderdikten sonra su ile taharet yapıyorlardı.[46] Yahudilerin temizlik konusundaki bir başka hassasiyetleri de idrar sıçramasına karşı gösterdikleri azami dikkatti. Yahudiler, kabir azabının insan üzerine sıçrayan idrardan kaynaklanacağı endişesiyle elbiselerinde idrar bulaşan kısımları keserek atıyorlardı.[47] Medine ve çevresindeki Yahudilerin cinsel ilişkiden sonra guslettikleri söylenebilir.[48] Yahudilerin günümüzde abdest uygulaması ibadet öncesinde elleri yıkama şeklindedir. Makdisî, kendi zamanında (X. asır) başı meshetme ve organları yıkamaya soldan başlama dışında Yahudilerin abdestlerinin Müslümanların abdestiyle aynı olduğunu belirtir.[49] Hz. Peygamber’in abdest azalarını sağdan yıkamaya başlamasını,[50] abdest uzuvlarını yıkamaya soldan başlayan Yahudilere muhalefet olarak değerlendirmek mümkündür. Yahudilerde ibadette esas, cemaatle yapılmasıdır. Hz. Peygamber’in nafile ibadetleri evde eda ederek evlerin kabirlere dönüşmesine engel olunması tavsiyesi,[51] Yahudilerdeki bu kabule muhalefettir. Bir hadîste [45] Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn: Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, trc. ve şerh M. Yaşar Kandemir-İsmail L. Çakan-Raşit Küçük, İstanbul 2001, VII, 106. [46] Hicret sırasında Kubâ’ya gelen Hz. Peygamber komşuları Yahudilerden su ile taharet yapmayı öğrenen yöre halkının temizliğinin Allah tarafından övüldüğünü belirtmiştir. Bkz. İbn Kesîr, es-Siretü’n-Nebeviyye, nşr. Mustafa Abdülvâhid, Beyrut 1976, II, 292-293. [47] Buharî, Cenâiz 86; Müslim, Mesâcid 24. [48] Guslün Tevrat’ta emredilmesi bir yana (Levililer 15/18), Hz. Peygamber’le zifafa giren Hayberli Safiye’nin gerdeğin ertesi sabahı yanına gelen Müslüman hanımlara gusletmek istediğini belirtmesi (İbn Sa’d, VIII, 122), Yahudi olduğu dönemlerden gusle alışkın olduğunu göstermektedir. [49] Makdisî, el-Bed ve’t-Tarîh, IV, 36. Ayrıca bkz. Makrizî, el-Hıtatu’l-Makriziyye (Kitâbü’lMevâiz ve’l-‘İtibâr bi Zikri’l-Hıtatı ve’l-Âsâr), Kahire [ty], II, 479. [50] Buharî, Vudû’ 31, Salât 47, Et’ime 5, Libâs 38, 77; Müslim, Tahâret 66, 67; Ebû Davûd, Libâs 41; Tirmizî, Cum’a 75; Nesâî, Tahâret 90, Gusül 17, Zînet 8, 63; İbn Mâce, Tahâret 42. [51] Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, nşr. Şuayb el-Arnâvûd ve dğr., Beyrut 1984/1405, VIII, 29. Yahudilerde evde tek başına ibadet eden biri, Yahudi ibadetinin esası olan ‘Amida’da, Tanrı’nın yüceliğinin dile getirildiği Kadişler ve Keduşa’yı okumamaktadır. Hz. Peygamber’in yukarıdaki vurgusu buna muhalefet olarak düşünülmüş olmalıdır. Yahudi ibadetindeki bahsi geçen dualar için bkz. Sidur Kol Yaakov, s. 66 (Kadiş); a.g.e., s. 110 (Keduşa). 287 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 288 ayakta mest veya terlik olduğu halde namaz kılınabileceği, bu yönüyle Yahudilere muhalefet edilmesinin belirtilmesi,[52] o dönemde Yahudilerin sinagoglara girerken ayakkabılarını çıkardıklarını, ibadetlerini de yalın ayak yaptıklarını göstermektedir. İbadetten önce her Yahudinin “tefilin” adı verilen bir dua kayışı[53] takması ve “talit” giymesi zorunludur.[54] Hz. Ali’nin, omuzlarından aşağıya doğru şal örten bir topluluğu, beytülmidraslarından çıkan Yahudilerin elbiselerini (talit) sarkıtmalarına benzetmesi,[55] Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin talit örtündüğünü göstermektedir. Talitlerin dört köşesinde “tsitsit” adı verilen püsküller vardır. Hayber’in fethinde alınan ganimet olarak alındığı belirtilen “saçaklı havlu”lar[56] muhtemelen Yahudilerin ibadet şalı olarak kullandıkları tsitsitli talitlerdi. Kur’ân’da namazın Yahudilere de farz kılındığı belirtilir.[57] Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudiler, detaylarını çok fazla bilmesek de, günlük olarak ibadet yapmakta idiler. Meryem sûresi 19/59. ayetteki “…namazı zayi ettiler” ifadesinin tefsirinde bazı müfessirler, Yahudilerin namazla ilgili tahrifâtına dikkat çekmiştir.[58] Günümüzde olduğu gibi, Hz. Peygamber’den sonraki dönemlerde (Abbasî ve Fâtımîler dönemi) Yahudilerin günlük üç vakit ibadet ettikleri bilinmektedir.[59] Medine Yahudileri, cemaati, vakit ibadetlerine şofar öttürerek çağırıyorlardı. Ezanın teşrî kılınması ile ilgili rivayetlerde, cemaati ibadete çağırma teklifleri arasında, Yahudiler gibi şofar (bûg/ ) بوق اليهودöttürme teklifi de vardı.[60] İbn Kayyım, Ahkâmu Ehli’z-Zimme, nşr. Subhi Salih, Beyrut 1983, II, 756: “…خَالِفُوا ْاليَهُود صلُّونَ فِي نِ َعاله ْم َو َل ِخفَافه ْم َ ُ”فَإِنَّهُ ْم َل ي [53] Tefilin takmak Tevrat’ın bir emridir. Bkz. Tesniye, 6/8. Tefilinde Tevrat’tan dört ayrı bölüm yazılıdır: Çıkış, 13/1-10; 13/11-16 (Kadeş le kol behor… ve Ve haya ki yeviaha…); Tesniye, 6/4-9; 11/13-21 (Şem’a Yisrael… ve Ve haya im şamoa…). Bkz. Abraham Bloch, The Biblical and Historical Background of Jewish Customs and Ceremonies, New York 1980, s. 78. [54] Sayılar 15/37 vd. [55] İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, Dâru Sâdır: Beyrut [ty], XI, 333. [56] Vâkıdî, II, 710, 680. [57] Mâide 5/12. [58] Mukâtil, II, 537; Vâhıdî, II, 685. [59] Bkz. Arslantaş, İslâm Toplumunda Yahudiler, Abbasî ve Fatımî Dönemi Yahudilerinde Hukukî, Dinî ve Sosyal Hayat, İstanbul 2008, s. 472. [60] İbn Hişâm, I, 507; Belazurî, Ensâb, I, 273; İbn Mâce, Ezân 1; Buharî, Ezân 1; İbn Seyyidinnâs, I, 327; İbn Kesîr, es-Sîre, II, 336. Sonraki dönem kaynaklara Yahudilerin günlük ibadetlere şofarla çağırdıklarına dair herhangi bir bilgi yansımamıştır. Bu durum ilerleyen [52] 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları O dönemde Yahudiler ibadetlerini Kudüs’e (Yeruşalayim) dönerek ifa ederlerdi.[61] Yahudilerin günlük ibadetlerini nasıl icra ettiklerine dair kaynaklara çok fazla bilgi yansımasa da, Hz. Peygamber’in namaz sırasında ellerin bele konmasını (et-tehâsur/ )التخاصرyasaklaması[62] ve ibadet esnasında Yahudiler gibi sallanmayı (şemle’atü’l-Yahûd) yasaklamasından[63] Yahudilerin ibadet sırasında bu şekilde hareket ettiklerini göstermektedir. Miladî ikinci asra kadar Yahudi ibadetinin en belirgin vecîbesi olan secde, İslâmî döneme gelinceye kadar Yahudi ibadetinden çıkarılmıştı. Secdenin, değişik Hıristiyan keşişler tarafından da yapılmaya başlanmasından sonra din adamları tarafından ilga edildiği belirtilir.[64] O dönemde Medine’deki sinagoglar çok gösterişli ve süslü olmalıdır ki, Hz. Peygamber Müslümanları mescitleri süslemekten sakındırmıştır.[65] [61] [62] [63] [64] [65] asırlarda Yahudilerin şofarla ibadete çağırma işlemini terk ettiklerini göstermektedir. Ancak Müslüman müellif Mes’ûdî’den Yahudiliğin otantik halini kısmen korumakta olan Sâmirîlerin X. asırda vakitleri hâlâ gümüşten mamul şofarla (bûkât) duyurduklarını öğreniyoruz. Bkz. Mes’ûdî, Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, nşr. M. Muhiddin Abdülhamid, es-Seâde: Mısır 1964, I, 59. Mekke’de Ka’be’yi hizasına alarak Kudüs’e yönelen Hz. Peygamber, Medine’ye hicretten sonra bir müddet daha Kudüs’e yönelerek ibadet etmiş; Yahudilerin bunu Müslümanlara karşı bir üstünlük vesilesi olarak görmeleri üzerine nazil olan bir ayetle kıble Kudüs’ten Ka’be’ye döndürülmüştür. Bakara 2/144; İbn Sa’d, I, 243. Yahudilerin Kudüs’e doğru dönmeyi üstünlük vesilesi olarak görmeleri için bkz. Taberî, Tefsîr, II, 5; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, I, 127. Buharî, Amel fi’s-salât 17; Müslim, Mesâcid 46; Ebû Davûd, Salât 172; Tirmizî, Salât 164; Nesâî, İftitâh 12; İbn Manzûr, Lisânü’l-’Arab, IV, 240. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, XI, 372. Bu sallanmalar günlük ibadette ‘Amida (kıyam) duasını okurken gerçekleşmiş olmalıdır. Ya’kubî Yahudilerin ibadetleri hakkında bilgi verirken duanın yapılış şeklini şöyle anlatır: “…İbadet için duran bir kimse topuklarını birleştirir ve sükût içinde sağ elini sol omzuna, sol elini de sağ omzuna koyar. Secde etmeksizin beş kere rükûya eğilir gibi eğilir kalkar.” Bkz. Tarîh, I, 67. S.D. Goitein, Yahudiler ve Araplar Çağlar Boyu İlişkileri, trc. Nuh Arslantaş-Emine Buket Sağlam, İstanbul 2004, s. 224-225. Hz. Peygamber bir hadîsinde “Sizler mescitleri Yahudiler ve Hıristiyanların süsledikleri gibi muhakkak süsleyeceksiniz”, buyurmuştur. Bkz. Buharî, Salât 91. Kaynaklarda araştırılan dönemle ilgili olarak sinagogların süsleme ve tefrişâtı hakkında başka bir bilgi yoktur. Hadîsteki bu ifadeden Hz. Peygamber’in süslü olarak nitelediği sinagogların Medine’de mi, yoksa gençlik yıllarında çeşitli vesilelerle ziyaret ettiği Arabistan’ın değişik yerlerinde görme fırsatı bulduğu sinagoglarda mı olduğu konusunda kesin bir hükme varmak zor gözükmektedir. 289 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 290 Kur’ân’da orucun Müslümanlar gibi, önceki ümmetlere de farz kılındığı belirtilir.[66] Hz. Peygamber Medine’ye hicretten sonra Yahudilerin Muharrem ayının 10. gününde oruç tuttuklarını görmüş; Yahudilere bunun sebebini sorduğunda onlar bu orucun İsrailoğulları’nın Firavun’un zulmünden kurtulması anısına Musa tarafından şükür gayesiyle tutulan bir oruç olduğunu söylemişlerdi.[67] Bunun üzerine Hz. Peygamber, Yahudilere muhalefet açısından sadece o gün değil, bu günün öncesi ve sonrasında da (Muharrem’in 9, 10 ve 11. günleri) oruç tutulmasını tavsiye etmişti.[68] İslâm kaynaklarında “Âşûrâ” olarak zikredilen bu gün, Yahudi takviminde Tişri ayının 10. gününe (Yom Kipur/Kefâret günü) tekabül etmekteydi.[69] Bu oruç Yahudilere Tevrat’ta emredilen yegâne oruçtur.[70] Kefaret gününün en önemli özelliği, bu günde sahur yapılmaksızın bir günden fazla oruç tutulması ve temkin açısından oruç süresinin 25 saate kadar uzatılmasıdır.[71] Hz. Peygamber’in oruçların birbirine eklenmesini (visâl) yasaklayarak[72] sahur yapılmasını teşviki[73] ile iftarda acele edilmesi yönündeki emirleri,[74] Yahudilerin Yom Kipur’daki uygulamalarına muhalefet olarak ortaya konmuştur. Kur’ân’da Kâbe’yi inşâ ederek hac yapmak için insanları Mekke’ye davet eden ilk peygamberin Hz. İbrahim olduğu belirtilmesine rağmen,[75] Yahudi geleneğinde ataları İbrahim’in inşâ ettiği bir mabede belirsiz de olsa herhangi bir atıfta bulunulmaması ilginçtir. Yahudilerin Kudüs’te [66] Bakara 2/183. [67] İbn Kesîr, es-Sîre, II, 377. [68] San’ânî, Tefsîr, III, 370; [69] Buharî, Savm 1, 69; Müslim, Sıyâm 127, 133. Konuyla ilgili olarak bkz. Arslantaş, İslâm Toplumunda Yahudiler, s. 498-499; Yusuf Şevki Yavuz, “Âşûrâ”, DİA (Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi), IV, 25. [70] Bkz. Levililer 16/29; 23/27; Sayılar 29/7. [71] Birunî, el-Âsârü’l-Bâkiye, s. 277; Makrizî, Hıtat, II, 473. [72] Buharî, Savm 48, 49; Müslim, Sıyâm 59; Ebû Davûd, Savm 24. Sahâbeden Beşîr b. el-Hasâsiye’nin eşi Leylâ es-Sedûsiye iftar etmeksizin oruç (visâl) tutmak istemiş, ancak eşi Beşîr Hz. Peygamber’den naklen bu şekilde oruç tutanların Yahudiler olduğunu söyleyerek hanımına iftar yapmak suretiyle oruç tutmasını tavsiye etmiştir. Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, nşr. M. İbrahim Bennâ-M. Ahmed Aşur-M. Abdülvehhâb Fayed, Kahire 1970, VII, 257-258. [73] Bkz. Müslim, Sıyâm 46; Ebû Davûd, Savm 15; Tirmizî, Savm 17; Nesâî, Sıyâm 27. [74] “Oruç açmakta acele ettikleri sürece Müslümanlar hayır üzere yaşarlar.” Bkz. Buharî, Savm 45; Müslim, Sıyâm 48; Tirmizî, Savm 13; İbn Mâce, Sıyâm 24. [75] Bkz. Bakara 2/127; Hac 22/27-29. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları bir mabede sahip olması ve Yahudiliğin evrensellikten milliliğe evrilmesinden sonra Ka’be’ye haccın Yahudi dinî ve edebî literatüründen çıkarıldığı anlaşılmaktadır.[76] Tevrat’ta yılda üç kez [Fısıh (Pesah), Haftalar (Şavu’ot) ve Çardaklar (Sukot) bayramında] yapılması emredilen hac,[77] Mabed’in yıkılmasından sonra askıya alınmıştır. Tirmizî’nin rivayet ettiği bir hadîste imkânı olduğu halde haccetmeyen kimselerin Yahudi veya Hıristiyana benzetilmesi,[78] Hz. Peygamber dönemindeki Yahudilerin namaz kılmalarına rağmen haccetmediklerini göstermektedir.[79] Kur’ân’da zekâtın İsrailoğulları’na da farz kılındığı belirtilmiş;[80] ancak mahiyeti hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir. Tevrat’ta Yahudilere ziraî mahsul ve sürülerinin onda birini Leviliye, garibe, öksüze ve dul kadınlara vermeleri emredilmiş;[81] “teruma” ( )תרומהadı verilen bu öşürün hasattan itibaren yapılan sayımdan 7 gün sonra verilmesi de tasrih edilmiştir.[82] Ancak Yahudilikte, hac ve kurban gibi teruma da mabede [76] Ancak Yahudilikte kohenlerin Müslümanların ihramına benzer “efod” adı verilen [77] giysiler giymesi, başkohenin (kohen gadol) giydiği elbisenin beyaz ve dikişsiz olması, ibadetin icrası esnasında yalınayak olunması (Çıkış 25/7; 28/4-8; II. Samuel 15/30; Wensinck, “İhram”, İA (MEB İslâm Ansiklopedisi), V/II, 943), Ka’be’deki tavaf gibi Çardaklar bayramının (Sukot) her günü Mabed’te süslü mezbahın etrafında tavaf edilerek (Hoş’ana raba günü 7 kez) (hakafot) dualar [Hoş’anot duası ( ])הושע נהokunması (Bloch, Jewish Customs, s. 208-209), aynı bayramın yedinci (Tişri 21) gününe tekabül eden son günün Arefe olarak isimlendirilip Arafat Dağı gibi Zeytin Dağı’nda (Har Harâ) bir araya gelinmesi (Îdü’l-cem) (Birunî, el-Âsârü’l-Bâkiye, s. 277) ve mezbahta kurbanların takdim edilmesi, haccın Yahudiler tarafından şekil ve mekânı değiştirilerek Kudüs merkezli bir ibadet haline dönüştürüldüğünü göstermektedir. Bu sebeple Yahudilerde bu üç ay “hac bayramları” olarak da isimlendirilmiştir. Sırasıyla bkz. Levililer 23/7; Tesniye 16/16-17; II. Tarihler 8/13. Hac bayramlarına İslâm kaynakları da dikkat çeker. Meselâ bkz. Birunî, el-Âsârü’l-Bâkiye, s. 281. [78] “Kim, azığa ve kendisini Allah’ın evi Kâbe’ye ulaştıracak bir bineğe sahip olduğu halde haccetmezse, Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi hiç fark etmez.” Bkz. Tirmizî, Hacc 3. [79] Nevevî, V, 558. Bir başka hadîste (Müslim, İmân 134) ise namazı terk eden kimsenin müşrike benzetilmesi, o dönemlerde müşriklerin hac yapmalarına rağmen namaz kılmadıklarını göstermektedir. Bkz. a.g.e., aynı yer. [80] İlgili ayetler için bkz. Bakara 2/83; Mâide 5/12. Kur’ân’da zekâtın Hz. İshâk, Ya’kûb ve İsmail peygamberlere de emredildiği belirtilmiştir. Bkz. Enbiyâ 21/73; Meryem 19/55. [81] Bkz. Tesniye 14/29; 26/12. [82] Tesniye 16/9. Onda birlik terumanın ilk onda biri dinî hizmetlerinin karşılığı olarak Levililer’e verilirdi (Sayılar 18/21-24; Babil Talmudu, Ketubot 26a). Levililer ise bunun onda birini (onda birin onda biri/terumot me’aserot veya terumot min ha-me’aser) Kohenlere takdim ederdi. Bkz. Sayılar, 18/26-28. 291 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 292 bağlı bir ibadet olarak düşünüldüğü için, bu vecîbenin sürgünde olunduğu müddetçe sadece Filistin’de (Erets Yisrael) oturan Yahudilerin bir yükümlülüğü kabul edilmiştir.[83] Hz. Peygamber’in çağdaşı Finhas isimli bir Yahudi “Allah fakir midir ki, bizden zekât istiyor; istiyorsa, demek ki biz ondan zenginiz”, şeklindeki ifadesi,[84] Medine’de Yahudilerin Filistin’de mukim olmamaları dolayısıyla zekât vermediklerini göstermektedir.[85] Hz. Peygamber döneminde Yahudiler ölüm döşeğindeki kimselere Tevrat’tan bölümler okumakta idiler.[86] Müslümanlar gibi Yahudiler de ölen kimseleri cemaate bir şekilde duyuruyorlardı. Hayber’de öldürülen Yahudi Ebû Râfî’nin ölümü, şehir surlarına çıkan bir ölü ilâncısı tarafından “Hicaz tâciri Ebû Râfî ölmüştür” şeklinde duyurulmuştu.[87] İlânı yapan kimse, cemaat içerisinde duyuruları yapmakla görevli bir “şamaş” olmalıdır.[88](*) Yahudilerde cenazenin hemen gömülmesi esastır. Yahudi şair Ebû Âfek’in öldürüldüğünde bekletilmeksizin gömüldüğü kaydedilir.[89] Rivayetlerden o dönemde Yahudilerin cenazeyi defne götürürken yavaş yavaş hareket ettikleri ve bu sırada da ellerinde meşale olduğu halde yüksek sesle bir şeyler (muhtemelen Mezmurlar’dan pasajlar) okudukları an[83] A’hron Oppenheimer, “Terumot and Ma’aserot”, EJd (Encyclopedia Judaica), XV, 10251026. [84] Mukâtil, I, 323-324. [85] “Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık.” Bkz. Bakara 2/83. [86] Hz. Ebû Bekir ve Ömer’in de bulunduğu bir sırada Hz. Peygamber’in bir Yahudiyi ziyaret ettiği, Yahudinin o sırada ölüm döşeğindeki yeğenine (İbn Hacer’de oğlu) Tevrat’tan parçalar okuduğu rivayet edilir. Bkz. İbn Sa’d, I, 185; İbn Kesîr, es-Sîre, I, 323; İbn Hacer, el-İsâbe, VII, 217. Bu Yahudi muhtemelen Mezmurlar’dan bir parça okumakta idi; zira Yahudilerde ölüm döşeğindeki kimseye (goses) Tehilim (Mezmurlar) okunması sevap kabul edilmektedir. Bkz. Behar, El Gid Para El Pratikante- Dini Uygulama Rehberi, trc. Mordehay Yanar, İstanbul 2004, s. 384. [87] Buharî, Meğâzî 82; Asım Köksal, İslam Tarihi, İstanbul [ty], X, 26-27. [88] (*) Yahudilerde sinagogların bakım ve temizliğiyle şamaşlar ilgilenmektedir. Müslümanlıktaki kayyımlık vazifesine benzer bir vazife gören şamaşların yaptığı hizmetler oldukça çeşitli idi. Sinagogun bakım ve temizliği yanında, mücrimlere verilen kırbaç cezasını uygulama, Sebtin girişini ilân etmek üzere yüksekçe bir yerden şofar çalma, cemaatin evlerini dolaşarak sabah ibadetine davet etme ve bet dinin ilânlarını duyurma gibi görevleri de vardı. Şamaşlık kurumu hakkında daha fazla bilgi için bkz. Arslantaş, İslâm Toplumunda Yahudiler, s. 539-540. [89] Bkz. Belazurî, Ensâb, I, 373: “... فقبروه،” فاجتمع إليه قوم ممن كان على مذهبه 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları laşılmaktadır.[90] Hz. Peygamber’in yası üç günle sınırlaması,[91] ayrıca yas tutarken saçların uzatılmasına müsaade etmeyip traş ettirmesini,[92] yedi (şiv’a) ve otuz gün (şloşim) şeklinde iki ayrı yas tutan ve yas sırasında saç ve sakal tıraşı olmayan Yahudilere muhalefet olarak değerlendirilebilir.[93] O dönemde Yahudiler “Şabat” adını verdikleri “Sebt günü”nü (Cumartesi) tazim ediyorlardı. Yahudilerde “dinlenme günü” kabul edilen Sebt’te işlere ara verilmesi, dinî bir vecîbedir.[94] On Emir’in dokuzunu tasvip eden Hz. Peygamber, Yahudi din adamlarının hayatı çekilmez hale getirecek kadar şartlarını ağırlaştırdığı Sebt günü ve yasaklarını ilga etmiştir.[95] Kaynaklara Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin Sebt günü ve yasakları ile ilgili tutumları hakkında çok fazla bilgi yansımamıştır. Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudiler, “Sebtte dinlenme” düşüncesinin âlemi altı günde yaratan Allah’ın yedinci günde ayak ayak üstüne atıp “istirahat etmesi”nden(!) kaynaklandığını;[96] bu sebeple de Sebt günü O’nun hiçbir şeye hükmetmediğine(!) inanırlardı.[97] Hayati meselelerde Sebt yasaklarının askıya alınabileceği kabul edilmişken,[98] Medine döneminde Yahudiler Uhud savaşında Sebti bahane ederek şehrin savunmasına [90] Sahâbeden İmrân b. Husayn’ın (ö. 52/672), öldüğünde kendisini mezara, Yahudilerin yaptığı gibi değil, bir an önce götürüp defnetmelerini, bu arada meşale yakmamaları ve seslerini de yükseltmemelerini vasiyet ettiği rivayet edilir. Bkz. İbn Sa’d, VII, 11. [91] Hz. Peygamber Ca’fer’in (b. Ebû Tâlib) ailesine üç gün yas tutmalarını belirtmiş, sonra gelerek “Kardeşim Ca’fer için bugünden sonra artık ağlamayın!” buyurmuştu. Bkz. Ebû Davûd, Menâsik 78, Tereccül 13; Nesaî, Zînet 57-58. [92] Hz. Peygamber Ca’fer b. Ebû Talib’in çocuklarına üç gün yas tutmalarını emret[93] miş ve getirdiği bir berbere saçlarını da traş ettirmişti. Bkz. Ebû Davûd, Menâsik 78, Tereccül 13; Nesâî, Zînet 57-58. Yahudilikte yasla ilgili olarak başa kül, toz-toprak saçmak, saç ve sakal tıraşı olmamak, yas elbisesi giymek, koku vb. şeyler sürünmemek, yıkanmamak, cinsel ilişkiye girmemek, başı örtmek, konuşmamak, selam vermemek gibi bazı kurallar getirilmiştir. Bkz. Yeşu 7/6; II. Samuel 14/2; II. Samuel 15/30; Levililer 10/3; Amos 5/13; Nehemya 1/4; Babil Talmudu, Berahot 6b. Detaylar için bkz. Behar, El Gid Para El Pratikante, s. 390. [94] Bkz. Çıkış 20/8-10. [95] Bkz. Tirmizî, İsti’zân 33; İbn Mâce, Edeb 16; Tirmizî, Tefsîrü’l Kur’ân 17. [96] Taberî, Tefsîr, XXVI, 179 [97] İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, VIII, 114. Yahudilerin Allah hakkındaki bu yanlış anlayışı Kur’ân tarafından reddedilmiş (Kâf 50/38), O’nun herhangi bir yorgunluktan münezzeh olduğu belirtildikten sonra Sebt de dahil her an hükümran olduğu vurgulanmıştır (Rahmân 55/29-30). Konuyla ilgili olarak bkz. Mukâtil, IV, 136. [98] Bkz. Vâkıdî, II, 484. 293 294 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası iştirak etmemişlerdi.[99] Benzer bir mazereti Hendek savaşında Kureyza Yahudileri Mekkeli müşriklere karşı ileri sürmüşlerdi.[100] Yahudilikte Sebtin en önemli özelliklerinden biri de sinagogda cemaatle yapılan ibadettir. O dönemde Yahudilerin Sebt ibadetlerinde Mezmurlar’dan bölümler okuduğunu, Hz. Peygamber’in bir hadisinden öğreniyoruz.[101] Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin Sebt günü ile ilgili uygulamaları hakkında başka bilgi yoktur. Ancak Medine’de kendi toplumunu inşâ etmeye gayret eden Hz. Peygamber, Yahudilerin mukaddes günleri olması dolayısıyla müntesiplerine Sebtle ilgili bazı uyarılarda bulunmuştur. Bu bağlamda farz oruçlar dışında sadece Cumartesi günü oruç tutulmamasını emretmiş,[102] Müslümanları ibadet açısından haftanın sadece bir gününe yoğunlaşan Yahudilere benzemekten sakındırmıştır.[103] 3. Bağlı Bulundukları Gelenek (Minhag/Mezhep) İslam kaynaklarında yer alan bazı bilgiler ile Yahudilikteki bazı uygulamalar karşılaştırıldığında, Hz. Peygamber dönemindeki Yahudilerin dini uygulama açısından bağlı oldukları geleneği (minhag)[104](*) tespit etmek mümkündür. Sürgünlerden sonra Yahudiler arasında Filistin ve Babil bölgelerindeki uygulamalarda bir ayrışma meydana gelmiş; her iki bölgede yaşayan Yahudi din adamları Yahudiliği yaşadıkları bölgeye göre yeniden yorumlama yoluna gitmişlerdir. Bu sebeple Yahudiler arasında “Filistin” ve “Babil” olmak üzere iki ana gelenek ortaya [99] Vâkıdî, I, 262-263; İbn Hişâm, I, 518; Belazurî, Ensâb, I, 325; İbn Seyyidinnâs, I, 334. [100] Vâkıdî, II, 485-484; İbn Kesîr, es-Sîre, III, 217. [101] Akabe bey’atlarından sonra Medine’ye öğretmen olarak gönderilen Mus’ab b. Umeyr, Medine’den Hz. Peygamber’e yazdığı bir mektupta Cuma günü Müslümanlara toplu bir ibadet yaptırma konusunda izin istemiş; Hz. Peygamber de Mus’ab’a Yahudilerin Sebt ibadeti için hazırlanıp dualarını cehri okumaya başladığı ve istivâ halindeki güneşin batıya doğru kaymaya başlamasından sonra iki rekat namaz kıldırmasını emretmişti. Bkz. İbn Sa’d, II, 118. [102] Tirmizî, Savm 675; Ebû Davûd, Savm 2068. [103] Buharî, Savm 63. [104] (*) “Minhag” ( )מנהגterimi “örf, usûl, âdet ve gelenek” anlamına gelmektedir. Yahudiliğin hayatın değişik alanlarında takip edilmesini emrettiği kurallar, tarihsel süreçte cemaatler tarafından farklı yorumlanmış, bu da Yahudilik içerisinde değişik anane ve geleneklerin (minhag ha-makom) ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Talmud, bu yerel uygulamaları hukukun bir kaynağı olarak bağlayıcı kabul etmektedir. Bkz. “Minhag”, EJd (Encyclopedia Judaica), XII, 251. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları çıkmıştır. X. asır Karaî din adamı Ya’kub el-Kirkisanî, Filistin ve Babil geleneği arasındaki meseleleri konu edinen müstakil bir eser yazmış;[105] kabul ve uygulamada iki gelenek arasında 50’den fazla fark olduğunu belirmiştir.[106] Kirkisanî’nin Filistin geleneğine dair sıraladığı bazı prensipler, Geniza’daki bazı bilgiler ile ilk dönem İslâm tarihi kaynaklarında Yahudilerle ilgili kayıtlara geçen bazı uygulamalar, Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin Filistin geleneğine (Minhag Yeruşalmi) bağlı olduğunu göstermektedir. Bu geleneğin Arabistan Yahudileri arasında yayılmasında tarihî, ticarî ve kültürel bazı sebeplerin etkili olduğu söylenebilir.[107] Kirkisanî’nin verdiği bilgilerden hareketle Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin, suyla taharet yapmaları,[108] hanımlarının mazeret dönemlerinde kendilerine hiçbir şey yaptırmadıkları gibi, onlarla aynı mekanı dahi paylaşmamaları,[109] cinsel ilişkiden sonra gusül almaları,[110] sinagoglarda icra edilen ibadetlerde çocukları öne geçirip aktif rol vermeleri,[111] Pu[105] Kirkisânî, Kitâbü’l-Envâr ve’l-Merâkıb, nşr. Leon Nemoy, New York 1940, II, 51. İng. trc. Leon Nemoy, “al-Qirqisani’s Account of the Jewish Sects and Christianity”, Hebrew Union College Annual 7 (1930), s. 382. [106] Kirkisânî, Kitâbü’l-Envâr ve’l-Merâkıb, II, 48, İng. trc. Nemoy, s. 377. Gerçi Kirkisanî bu görüş ayrılıklarına Rabbanî Yahudiliğin öğretilerinin doğru olmadığına ispat sadedinde değinmektedir. [107] Özelde Medine genelde ise Arabistan Yahudileri bölgeye Filistin’den gelmiş, kültürel açıdan Araplaşsa da kökenlerini hiç unutmamış, Filistin’de yaşadıkları dönemlerde şekillenen dinî uygulamalarını muhafaza etmişlerdi. Bu uygulamalar, Filistin’e başta ticaret olmak üzere değişik vesilelerle yapılan seyahatler ile Filistin’den bölgeye gelen din adamları sayesinde de beslenmiştir. [108] Hicret esnasında Kubâ’ya gelen Hz. Peygamber bölge halkının temizliğinin Allah tarafından övüldüğünü belirterek bunun sebebini sormuş; onlar da komşuları Yahudilerden öğrendikleri şekilde, su ile taharet yaptıklarını belirtmişlerdi. Bkz. İbn Kesîr, es-Sîre, II, 292-293; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, IV, 316. Hatta Hz. Peygamber bizzat Yahudilere su ile taharet yapmalarının sebebini sormuş, Yahudiler de Tevrat’ın emri gereği cevabını vermişlerdi. Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., V, 101. Bilgiyi Babil geleneği ile krş. Kirkisânî, Kitâbü’l-Envâr ve’l-Merâkıb, II, 50, İng. trc. Nemoy, s. 380. [109] İbn Ebû Hâtim, II, 400. Krş. Kirkisânî, Kitâbü’l-Envâr ve’l-Merâkıb, II, 50, İng. trc. Nemoy, s. 380. [110] İbn Sa’d, VIII, 122. Krş. Kirkisânî, Kitâbü’l-Envâr ve’l-Merâkıb, II, 50, İng. trc. Nemoy, s. 380. [111] “…صلُّونَ بِ ِه ْم َ ُص ْبيَانَهُ ْم ي ِ َت ْاليَهُو ُد يُقَ ِّد ُمون ِ َ”كَان. İfade ve bilgi için bkz. Mücâhid, Tefsîr, I, 161; İbn Ebû Hâtim, III, 972; Taberî, Tefsîr, V, 127. Bu bilginin Filistin bölgesinde yaygın olan bu uygulama ile ilgili Geniza’da yer alan şu bilgi ile karşılaştırması için bkz. S.D. Goitein, “The Local Jewish Community in the Light of the Cairo Geniza Records”, Journal of 295 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası 296 rim bayramında Yahudilerin Yesrib’teki hakimiyetlerine son veren Mâlik b. Aclân’ın suret ve kuklalarını lânetleyip dövmeleri,[112] Yahudi olmayanların ebedi cehennemlik oldukları şeklindeki inançları,[113] Hz. Peygamber’in çağdaşı Yahudilerin Filistin geleneğine bağlı olduklarını ve buna göre hareket ettiklerini göstermektedir. Bibliyografya Arslantaş, Nuh, Emevîler Döneminde Yahudiler, Gökkubbe Yayınları: İstanbul 2005. _______, İslâm Toplumunda Yahudiler, Abbasî ve Fatımî Dönemi Yahudilerinde Hukukî, Dinî ve Sosyal Hayat, İz yayıncılık: İstanbul 2008. _______, “Sürgünden Sonra Hayber Yahudileri”, Belleten LXXII, 264 (Ağustos 2008), s. 431-474. Behar, Rabi Nisim, El Gid Para El Pratikante- Dini Uygulama Rehberi, trc. Mordehay Yanar, İstanbul 2004. Belazurî, Ahmed b. Yahyâ b. Cabir (ö. 279/892), Fütûhu’l-Büldân, nşr. Abdullah Enîs et-Tabbâ- Ömer Enîs et-Tabbâ, Beyrut 1987. _______, Ensâbü’l-Eşrâf, nşr. Muhammed Hamidullah, Kahire 1959. Benjamin (mi-Tudela/Tudelalı) (XII. asır), Tudelalı Benjamin & Ratisbonlu Petachia Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, trc. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001, s. 31-92. Birunî, Ebü’r-Reyhân Muhammed b. Ahmed (ö. 453/1061 [?]), el-Âsârü’l-Bâkiye ‘ani’l-Kurûni’l-Hâliye [Chronologie Orientalischer Völker von Alberuni], nşr. C. Eduard Sachau, Leipzig 1923. Jewish Studies 12 (1961), s. 138; Stefan C. Reif, A Jewish Archive from Old Cairo, The History of Cambridge University’s Genizah Collection, Curzon Press: 2000, s. 197. [112] Welfenson, s. 58; Morris Jastrow vd., “Arabia: Medinian Jews”, The Jewish Encyclopedia, II, 42. Krş. Basnage, Histoire des Juifs, Book VIII, chap. 6’dan naklen, Israel Friedlander, “Bonfires on Purim”, JQR (Jewish Quarterly Review), n.s. 1 (1910-11), s. 258. [113] Taberî, Tefsîr, I, 381. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları Bloch, Abraham, The Biblical and Historical Background of Jewish Customs and Ceremonies, New York 1980. Câhiz, Ebû Osman Amr b. Bahr (ö. 255/869), el-Muhtâr fî’r-Reddi ale’nNasârâ, nşr. Muhammed Abdullah Şerkavî, Beyrut 1991/1411. Cevad, Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, I-X, Beyrut 1976-1978. Friedlander, Israel, “Bonfires on Purim”, JQR, n.s. 1 (1910-11), s. 257-258. Gil, Moshe, “The Origin of the Jews of Yathrib”, Jerusalem Studies in Arabic and Islam 4 (1984), s. 203-224. Ginsberg, H.L., “Michael and Gabriel”, EJd, XI, 1488. Goitein, S.D., Yahudiler ve Araplar, Çağlar Boyu İlişkileri, trc. Nuh Arslantaş-Emine Buket Sağlam, İstanbul 2004. _______, “The Local Jewish Community in the Light of the Cairo Geniza Records”, JJS (Journal of Jewish Studies) 12 (1961), s. 133-158. Günaltay, M. Şemseddin, Yakın Şark Elâm ve Mezopotamya, Ankara 1987. Hamidullah, Muhammed, İslâm Peygamberi, I-II, trc. Salih Tuğ, İstanbul 1990. İbn Asâkir, Ali b. Hasan b. Hibetullah el-Dimaşkî (ö. 571/1175), Tarîhu Medîneti Dimaşk, nşr. Muhibüddin Ebû Said el-Amrâvî, Beyrut 1995. İbn Ebû Hâtim, Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed (ö. 327/938), Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, nşr. Es’ad Muhammed et-Tayyib, Riyad 1997. İbn Habîb, Ebû Ca’fer Muhammed (ö. 245/860), el-Muhabber, nşr. İlse Lichtenstadter, Haydarabad 1942. İbn Hacer, Ebü’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Ali (ö. 852/1449), el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, nşr. Ali Muhammed Bicâvî, Beyrut 1992. İbn Hişâm, Ebû Muhammed Abdülmelik (ö. 218/833), es-Sîretü’n-Nebeviyye, I-IV (İki mücellet), nşr. Mustafa Sakkâ ve dğr., Beyrut [ty]. İbn İshâk, Muhammed (ö. 151/768), es-Sîre, nşr. Muhammed Hamidullah, Konya 1981. İbn Kayyım, Ebû Abdullah Muhammed b. Ebû Bekir (ö. 751/1350), Ahkâmu Ehli’z-Zimme, I-II, nşr. Subhi Salih, Beyrut 1983. İbn Kesîr, Ebü’l-Fida İmadüddîn İsmail b. Ömer (ö. 774/1373), es-Siretü’n-Nebeviyye, nşr. Mustafa Abdülvâhid, Beyrut 1976. 297 298 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası İbn Manzûr, Ebü’l-Fazl Cemalüddin Muhammed b. Mükerrem b. Ali (ö. 711/1311), Lisânü’l-’Arab, I-XV, Dâru Sâdır: Beyrut [ty]. İbn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed (ö. 230/884), et-Tabakâtü’l-Kübrâ, I-IX, nşr. İhsan Abbâs, Beyrut 1405/1985. İbn Seyyidinnâs, Ebü’l-Feth Fethüddin Muhammed (ö. 734/1334), Uyûnü’l-Eser fî Fünûni’l-Meğâzî ve’s-Siyer, nşr. Muhammed el-Îd el-Hadrâvî-Muhiddin Mestû, Medine 1992. İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec Cemaleddîn Abdurrahman b. Ali (ö. 597/1201), Zâdü’l-Mesîr fî İlmi’t-Tefsîr, I-IX, el-Mektebetü’l-İslâmiyye: Beyrut 1404. İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Hasen İzzüddîn Ali (ö. 630/1232), Üsdü’l-Ğâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, nşr. M. İbrahim Bennâ-M. Ahmed Aşur-M. Abdülvehhâb Fayed, Kahire 1970. Jastrow, Morris ve dğr., “Arabia: Medinian Jews”, JE (The Jewish Encyclopedia), II, 42. Kirkisânî, Ebû Yûsuf Ya’kûb (940’dan sonra/X. asır), Kitâbü’l-Envâr ve’l-Merâkıb, I-II, nşr. Leon Nemoy, The Alexander Kohut Memorial Foundation: New York 1940 (Mezheplerle ilgili kısmın İng. trc. için bkz. Leon Nemoy, “al-Qirqisani’s account of the Jewish Sects and Christianity”, HUCA (Hebrew Union College Annual) 7 (1930), s. 317-399). Köksal, Asım, İslam Tarihi, İstanbul [ty]. Makdisî, Mutahhar b. Tâhir (ö. 355/966’dan sonra), el-Bed’ ve’t-Târîh, I-VI, Kahire: Mektebetü’s-Sekâfeti’d-diniyye, [ty]. Makrizî, Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ali (ö. 845/1441), el-Hıtatu’l-Makriziyye (Kitâbü’l-Mevâiz ve’l-’İtibâr bi Zikri’l-Hıtatı ve’l-Âsâr), I-II, Kahire [ty]. Mes’ûdî, Ebü’l-Hasen Ali b. Hüseyin (ö. 345/956), Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher, I-IV, nşr. M. Muhiddîn Abdülhamid, es-Seâde: Mısır 1964. “Miha-El”, Otsar Yisrael, Ansiklopedya אנציקלופדיה-אוצר ישראל, ed. J.D. Eisenstein, Berlin-Wien 1924, VI, 166. “Minhag”, EJd (Encyclopedia Judaica), XII, 251. Mukâtil b. Süleyman (ö. 767/150), Tefsîr-i Kebîr, trc. Beşir Eryarsoy, İstanbul 2006. Mücâhid, Ebü’l-Haccâc el-Mekkî (ö. 104/722), Tefsîr, nşr. Abdurrahman et-Tâhir Muhammed Sûretî, Beyrut [ty]. 16. Ders Hz. Peygamber’in (sas) Çağdaşı Yahudilerin İnanç-İbadet ve Dinî Hayatları Nemoy, Leon, “al-Qirqisani’s Account of the Jewish Sects and Christianity”, HUCA (Hebrew Union College Annual) 7 (1930), s. 317-399 Nevevî, Ebû Zekeriya Muhyiddîn Yahyâ b. Şeref (ö. 676/1277), Riyâzü’s-Sâlihîn: Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, I-VIII, trc. ve şerh M. Yaşar Kandemir-İsmail L. Çakan-Raşit Küçük, İstanbul 2001. Newby, Gordon D., A History of the Jews of Arabia, Columbia 1988. Oppenheimer, A’hron, “Terumot and Ma’aserot”, EJd (Encyclopedia Judaica), XV, 1025-1026. Önkal, Ahmet, “Cüzam”, DİA (Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi), VIII, 149. Reif, Stefan C., A Jewish Archive from Old Cairo, The History of Cambridge University’s Genizah Collection, Curzon Press: 2000. Samuel b. Yahya el-Mağribî (ö. 1174/570), İfhâmü’l-Yahûd, nşr. Muhammed Abdullah eş-Şerkavî, Dârü’l-Hidâye 1986. San’ânî, Ebû Bekir Abdürrezzâk (ö. 211/827), Tefsîrü’l-Kur’ân, I-III, nşr. Mustafa Müslim Muhammed, Riyad 1410. Scholem, Gershom, “Raphael”, EJd (Encyclopedia Judaica), XIII, 1549. Sidur Kol Ya’kov ke-Minhag Aram-Tısova (( )סדור קול יעקב כמנהג ארם צובהSiddur Kol Yaakob according to Minhag of Aleppo), with English Translation, eds. Rabbi Shimon H. Alouf-Sam Catton-David A. Tawil, Sephardic Haritage Foundation, Inc: USA 1996; Türkçe trc. Sidur Kol Yaakov, trc. Liliane Zerbib (Kazes), İstanbul 2005. Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr (ö. 310/922), Tarîhu’t-Taberî, nşr. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahîm, I-XI, Beyrut 1967. _______ , (Tefsîr) Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, Beyrut 1405/1984. Vâhıdî, Ebü’l-Hasen Ali b. Ahmed (ö. 468/1075), el-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz, I-II, nşr. Safvan Adnan Davudî, Dimaşk 1995/1415. Vâkıdî, Muhammed b. Ömer (ö. 207/822), Kitâbü’l-Meğâzî, I-III, nşr. Marsden Jones, Beyrut 1966. Welfenson, İsrail, Tarîhu’l-Yehûd fî Bilâdi’l-Arab fi’l-Câhiliyye ve Sadri’l-İslâm, Mısır 1927. Wensinck, “İhram”, İA (MEB İslâm Ansiklopedisi), V/II, 943. 299 300 Hz. Peygamber Dönemi (Sas) Siyer Coğrafyası Ya’kubî, Ahmed b. Ebû Ya’kub İbn Vâdıh (ö. 292/904), Tarîhu’l-Ya’kûbî, I-II, Daru Sâdır: Beyrut 1960. Yavuz, Yusuf Şevki, “Âşûrâ”, DİA (Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi), IV, 25. Zehebî, Şihâbüddîn Muhammed b. Ahmed (ö. 748/1347), Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, I-XXIII, nşr. Şuayb el-Arnâvûd ve dğr., Beyrut: Müessesetü’r-Risâle 1984/1405.