Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının

advertisement
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim
Harcamalarının Sınırlandırılması∗
Özlem Çelik∗∗
Özet: Seçim dönemlerinde, siyasi partiler, adaylar ve üçüncü kişiler tarafından yapılan
harcamaların seçim sonuçları üzerinde önemli bir etkisi olduğu ve bu durumun siyasi
katılmada eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi gerekçelerle pek çok ülkede seçim harcamaları konusunda bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Siyasi partilerin seçim harcamalarının
düzenlenmesi konusunda en sık kullanılan yöntem ise, harcama miktarlarını sınırlandırarak denetim altına almaktır. Bu çalışmada siyasi partilerin ve adayların seçim harcamalarının sınırlandırılması konusu incelenecektir.
Anahtar Sözcükler: Siyasi parti, seçim harcaması, harcama sınırları, seçim kampanyası.
The Restrictions to the Election Expenses of Political Parties and Candidates
Abstract: In many countries, a number of regulations on election expenses spent on
during elections by the political parties, their candidates and third parties are introduced on the grounds that not only it is against the equality principle in political participation, but also it has significant effects on the results of the elections. The most frequently used method for the regulation of the expenses of political parties and candidates is to control the expenses by restricting the amount. However, the restrictions on
election expenses may have some negative consequences in some fields, such as freedom of speech and theory of democracy. In this study, the restrictions imposed on the
election expenses of political parties and candidates have been studied.
Key Words: Political party, election expenses, spending limits, campaign.
GĐRĐŞ
Demokrasi ilkesinin temel özelliklerinden biri, özgür ve eşit şartlarda yapılan seçimlerin varlığıdır. Seçimlerin yapılması ise, iki farklı harcama türünü ortaya çıkarmaktadır. Birincisi seçim sürecinin yönetilmesine yönelik harcamalar
(oy pusulalarının basılması, sandık görevlilerine ödenecek ücretler gibi), diğeri
ise siyasi partilerin ve adayların seçim kampanyası sürecinde yaptıkları harcamalardır. Parti veya adayı seçmene tanıtmaya yönelik olarak, seçim kampanyası
döneminde yapılan harcama miktarları gün geçtikçe artmaktadır (Gençkaya,
2000: 1-2). Seçim dönemlerinde siyasi partiler ve adaylar tarafından yapılan
∗
Bu makale, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde hazırlanan “Siyasi Partilerin Seçim
Harcamalarının Denetimi” başlıklı doktora tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
∗∗
Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı, 42075,
Selçuklu/Konya/Türkiye.
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45, Sayı 3, Eylül 2012, s. 109-128.
110
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
harcamaların artması ile birlikte, siyasi süreçte yolsuzluk ve siyasete katılmada
eşitsizlik tartışmaları da sıkça gündeme gelmeye başlamıştır. Bu sebeple pek
çok ülkede, seçim kampanyası hesaplarıyla ilgili düzenlemeler yapmak suretiyle, siyasetin maddi gücün etkisi altına girmesi engellenmeye çalışılmıştır. Bu
amaçla yapılan düzenlemelerden biri, seçim kampanyası dönemlerinde yapılan
harcamalar üzerinde bir üst sınır belirlemek suretiyle harcama miktarlarını denetim altına almaktır1.Seçim harcamalarının sınırlandırılması suretiyle, seçim
kampanyası dönemlerinde yapılan masraflar azaltılarak siyasi süreçte yolsuzlukları önlenmek ve siyasi eşitliği sağlamak amaçlanmaktadır. Ancak yapılan bu
sınırlamalar ile ifade ve siyasi faaliyet özgürlüğü gibi alanlara da müdahale
edilmektedir. Bu çalışmada siyasi partilerin ve adayların seçim harcamalarının
sınırlanmasına ilişkin düzenlemeler ve bu düzenlemelerin demokratik seçimler
ve özgürlükler üzerindeki etkisi araştırılmaktadır.2 Bu sebeple öncelikle seçim
harcamaları kavramının tanımlanması yerinde olacaktır.
Seçim harcamaları kavramı, seçim dönemlerinde seçmenlerin tercihlerini etkilemek amacıyla adaylar ve partiler tarafından yapılan harcamaların yanı sıra
şirket ve dernekler gibi üçüncü kişiler tarafından aday veya parti namına ya da
bağımsız olarak yapılan harcamaları da ifade etmektedir. Dolayısıyla, seçim
harcamaları kavramının, oldukça geniş bir alanı kapsadığını söylemek mümkündür. Ayrıca seçim harcamaları her zaman bir aday veya partiyi desteklemek
için yapılmayabilir. Zira bir aday veya partiyi desteklemek için diğer aday veya
partilere zarar vermeye yönelik olarak yapılan harcamalar da seçim harcamaları
kapsamında değerlendirilmektedir.
GEEL OLARAK
Karşılaştırmalı hukukta pek çok ülke, seçim kampanyası harcamalarına ilişkin düzenleyici bir sistem oluşturmuştur. Đsveç, Norveç ve Finlandiya gibi çok
az sayıda ülkede ise bu tür bir düzenleyici sisteme yer verilmemiştir (Biezen,
2004: 714). Bu sebeple seçim kampanyası harcamaları ile ilgili olarak düzenleyici bir sistem oluşturan ülkeler ve bu şekilde bir sisteme yer vermeyen ülkeler
olmak üzere ikili bir ayrım yapmak mümkündür.
1
Partilerin seçim kampanyalarına ilişkin mali bilgilerinin aleniyetinin sağlanması, seçim harcamalarının kapsamının belirlenerek harcamaların tek bir banka hesabından yapılmasının temin edilmesi, seçim kampanyası
hesaplarının denetimden sorumlu otoriteye sunulması bu konuda yapılan diğer düzenlemelere örnek gösterilebilir.
2
Siyasi partilerin veya adayların seçim harcamalarının düzenlenmesine ilişkin olarak oluşturulan kurallar neredeyse birbirinin aynıdır. Her ülkede, siyasi sistemin özelliğine göre düzenleme yapılmaktadır. Örneğin,
aday odaklı bir seçim sisteminin uygulandığı ülkelerde seçim kampanyaları neredeyse tümüyle adaylar tarafından ve partilerden bağımsız bir şekilde yürütülmektedir. Bu nedenle seçim kampanyalarında partilerden
çok, adaylar tarafından harcama yapılmaktadır. Bu tür ülkelerde genellikle adayların seçim harcamalarına
ilişkin kurallar düzenlenmektedir. Seçim sisteminin parti odaklı olduğu ülkelerde ise seçimlerde daha çok
siyasi partiler harcama yaptığı için, partilerin seçim harcamalarına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
111
Seçim kampanyası harcamaları ile ilgili olarak düzenleyici bir sistem oluşturan ülkelerde, bu konuda en çok kullanılan ve tartışılan yöntem, seçim harcamalarının sınırlandırılmasıdır.3 Siyasi parti ve seçim kampanyası harcamalarını sınırlandırmak, seçim sürecindeki maliyetlerinin artmasını, siyasi alandaki yolsuzlukları ve partilerin/adayların çıkar gruplarının kontrolü altına girmesini engellemek amaçlarıyla yapılmaktadır. Bu alanda yapılan düzenlemelerin büyük
çoğunluğu, vatandaşların siyasete katılma haklarını temin edebilmek için bazı
özgürlükleri kısıtlamaktadır. Bu sebeple, seçim harcamalarına ilişkin düzenlemeler pek çok ülkede, eşitlik ve özgürlük fikirleri arasındaki ilişki üzerinde şekillenmiştir. Bazı ülkeler özgürlük gerekçesi ile düzenleme yapmaktan kaçınırken, bazı ülkeler siyasi skandalların da etkisiyle bu konudaki düzenlemeleri arttırmıştır. Doğu Avrupa ülkelerinde ise, 1989 sonrasındaki yeniden yapılanma
döneminde hazırlanan kanunlar ile seçim harcamaları konusu düzenlenmiştir
(Gençkaya, 2005: 5). Bu ülkelerdeki düzenlemeler genellikle, Komünist Parti’nin maddi gücü karşısında, siyasi yarışma ve katılmada eşitliği sağlamak
amacıyla yapılmıştır.
Seçim kampanyası harcamalarının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin
tarihi oldukça eskidir. Bu konudaki ilk düzenleme 1883 yılında Đngiltere’de
Yozlaşma ve Yasadışı Uygulamalar Kanunu (Corrupt and Illegal Practices Act)
ile yapılmıştır. Bu Kanunda adayların genel seçim kampanyalarında harcayabilecekleri miktarlar, seçim bölgesindeki seçmenler ile orantılı olarak sınırlandırılmıştır (Ogg, 1918: 503). Daha sonra Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi
Đngiliz Milletler Topluluğu üyesi ülkelerde de, seçim kampanyası harcamalarının sınırlandırılması ve siyasi bağışlara ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır
(Nutting, 1948: 194). Đngiltere’de, seçim kampanyası harcamalarının ulusal düzeyde sınırlandırılması ve denetimi ise 2000 tarihli Siyasi Partiler, Seçim ve Referandum Kanunu” (Political Parties, Elections and Referendums Act, PPERA)
ile mümkün olmuştur.
ABD’de zamanla genişleyen oy hakkı ve kampanya tekniklerinin de değişmesiyle birlikte yeni finansman arayışları sonucunda, varlıklı kişiler ve şirketlerden elde edilen bağışlar baskın kaynak türü haline gelmiştir. Özellikle
1800’lü yılların sonundan itibaren, siyasetin finansmanın düzenlenmesi konusunda kapsamlı adımlar atılmaya başlanmıştır (Corrado, 2005: 9-10). ABD’de
Watergate skandalından sonra, başkanlık seçimlerinde sınırsız bir şekilde harcanan para miktarları ile ilgili bir düzenleme yapma ihtiyacı doğmuştur (Gençkaya, 2005: 5). 1971 tarihli Federal Seçim Kampanyaları Kanunu’nun (Federal
3
Kampanya harcamaları üzerindeki sınırlamalar çoğu Avrupa ülkesinde standart bir uygulama haline gelmiştir. On yedi Merkez ve Doğu Avrupa ülkesi ile altmış demokrasi arasında yapılan karşılaştırmalı bir araştırmada; genel olarak komünizm sonrası ülkelerin yüzde elli dokuzu kampanya harcamalarını düzenlerken,
altmış demokraside bu oranın yüzde kırk üç olduğu görülmüştür. (Walecki, 2007: 3).
112
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
Election Campaign Act, FECA) 1974 yılında değiştirilmesiyle, harcama sınırlarını da içeren kapsamlı bir düzenleyici sistem oluşturulmuştur.
Bazı Avrupa ülkelerinde ise 1970’li yıllarda gündeme gelen yolsuzluk iddiaları ile birlikte, seçim harcamalarının sınırlandırılması yönünde düzenlemeler
yapılmıştır (Walecki, 2007: 1). Đtalya, Fransa, Portekiz ve Đspanya gibi ülkelerde
siyasi partiler yasal olarak dernek statüsünde kabul edilmesine rağmen seçim
kampanyası harcamalarına yönelik sınırlamalara yer verilmiştir. Bu ülkelerde
parti finansmanı ile ilgili detaylı yasal düzenlemeler oluşturulması, partilere
sağlanan özerkliğe zarar vermektedir. Daha da önemlisi bu çelişkili durum,
mevcut siyasi uygulamalar ile yasal zorunluluklar arasında bir gerilim yaratmıştır. Mevzuatta yer alan bu kurallar, yolsuzluklara karşı tedbir alınmasını talep
eden kamuoyunun bu taleplerini yerine getirmek amacıyla oluşturulmuştur
(Nassmacher, 2003/b: 141).
Hollanda’da 1999 yılına kadar siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının
yasal sınırlamalara tabi tutulmasına ilişkin bir sistem oluşturulmamıştır. 1999
yılından itibaren parti finansmanı alanında yasal düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Ancak bu kuralların uygulanmasını sağlayacak bir sistem oluşturulmadığı gibi, denetim yapılması da gereksiz olarak görülmektedir. Hollanda’da
bağışlar ve harcamalar üzerinde sınırlama veya yasaklama getiren herhangi bir
düzenleme yapılmamıştır (Biezen, 2004: 714).
Türkiye’de ise, Siyasi Partiler Kanunu ile partilerin gelir ve harcamalarına
ilişkin kurallar düzenlenmiştir. Anayasanın 69. maddesinde yer alan, siyasi partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usullerinin kanunla düzenleneceğine
ilişkin kurala rağmen, halen bu konuda kapsamlı bir düzenleme yapılmamıştır.
2010 yılında yapılan bir kanun değişikliği ile siyasi reklam harcamaları ile ilgili
bir düzenleme yapılmıştır.4 Ancak Türk Hukukunda, siyasi partilerin ve adayların seçim harcamalarının sınırlandırılmasına ilişkin bir kurala yer verilmemiştir.
Seçim kampanyası harcamaları ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer vermeyen ülkeler de vardır. Đsveç ve Norveç gibi bazı ülkelerde kuvvetler ayrılığı
ilkesi ve siyasi parti özerkliği5 gibi gerekçelerle bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır (Tacar, 1997: 35). Bu ülkelerde, seçim kampanyalarının finansmanının devlet tarafından düzenlenmesine farklı gerekçeler ile karşı çıkılmaktadır.
Bir görüşe göre demokratik bir seçim için, genel, eşit ve gizli oy esaslarının, özgür ve adil seçimlerin, seçmenlerin serbest iradesi ile karar verme ve oy kul4
10.04.2010 tarih ve 5980 sayılı, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.
5
Özerklik kavramı farklı şekillerde tanımlanmaktadır: “Siyasal örgütler, belli sosyal grupların çıkarlarını ifade
eden araçlardan ibaret olmadıkları, diğer kurumların ve sosyal grupların çıkar ve değerlerinden ayırt edilebilecek, kendilerine özgü çıkar ve değerlere sahip bulundukları ölçüde özerk sayılırlar”. Diğer bir tanıma göre
ise özerklik, partiler ile parti dışı örgüt ve kuruluşlar arasında yapısal bağlantılar olmaması anlamında kullanılmaktadır. Partilerin özerkliği ile ilgili diğer bir konu da partilerin mali özerklikleri ile ilgilidir (Özbudun,
1974: 58, 61).
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
113
lanma haklarının temin edilmesi yeterlidir. Seçim kampanyalarında harcanan
para miktarı, yetişkin vatandaşların rasyonel tercihleri üzerinde ciddi bir etkiye
sahip değildir. Dolayısıyla devletin siyasi finansman alanına müdahalesi gereksizdir. Diğer bir görüşe göre, kitle iletişim araçları, parti kampanyaları ve çıkar
gruplarının seçmenlerin çoğunu etkilediğini göz önünde bulundurulmaktadır.
Ancak bunlar aynı zamanda, çoğulcu demokratik bir sürecin zorunlu unsurlarıdır. Bu görüşe göre devlet kurumlarının demokratik siyasi sürece herhangi bir
müdahalesi, düşünce ve ifade hürriyetlerini ve bunun sonucu olarak da demokratik seçim ilkelerini tehlikeye atar (Nassmacher, 2003a: 10). Seçim harcamalarının sınırlandırılması, siyasi parti özgürlüğüne de bir müdahale teşkil etmektedir. Siyasi partiler, mali işlemleri ve iç örgütlenmeleri konusunda devlet müdahalesinden uzak olması gereken gönüllü birliklerdir. Dolayısıyla partilerin seçim kampanyalarındaki mali işlemlerin devlet tarafından düzenlenmesi ve denetimi, siyasi parti özerkliğine aykırıdır.
SEÇĐM KAMPAYASI HARCAMALARII DÜZELEMESĐ
Seçim Kampanyası Harcamalarının Sınırlandırılması
Seçim harcamalarının sınırlandırılması, siyasi süreçte farklı siyasi güçlerin
fırsat eşitliğini garanti etmek için, seçim kampanyası dönemlerinde yapılan harcama miktarlarının yapılacak düzenlemeler ile azaltılmasıdır. Siyasi parti veya
adayların seçim harcamalarının sınırlandırılması suretiyle, seçmenlerin tercihlerinin orantısız bir şekilde etkilemesini önlemek amaçlanmaktadır. Yine harcama
sınırları sayesinde, seçilmişlerin kendilerine bağış yapan kişi ya da grupların etkisi altına girmesi engellenmiş olmaktadır. Başka bir ifade ile seçim kampanyası harcamaları, siyasi sürece katılmada eşitlik sağlamak, finansman ihtiyacını
azaltarak partilerin/adayların çıkar gruplarının kontrolü altına girmesini engellemek ve siyasi alandaki yolsuzlukları önlemek gibi gerekçelerle sınırlandırılmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, (2003) 4 sayılı Tavsiye Kararı6’nda da siyasi partilerin aşırı finansman ihtiyaçlarını engellemek için devletler tarafından önlemler alınması gerektiği belirtilmiştir. Seçim kampanyası harcamaları üzerinde sınırlar belirlemek de bu önlemlerden birisi olarak gösterilmiştir (m. 9).
Harcama sınırları genellikle, belirli bir parti veya aday tarafından yapılacak
toplam harcama miktarı üzerinde bir üst sınır belirlemek suretiyle uygulanmaktadır. Bazı durumlarda bütün harcamalar üzerinde bir sınır belirlenmeyip, belirli
şekillerde yapılan harcamalar sınırlandırılmaktadır. Aday veya partiyi tanıtıcı
6
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, Siyasi Partilerin ve Seçim Kampanyalarının Finansmanında Yolsuzluğa Karşı Ortak Kurallara Đlişkin Rec(2003)4 Sayılı Tavsiye Kararı (Recommendation Rec (2003)4 of
the Committee of Ministers to member states on common rules against corruption in the funding of political
parties and electoral campaigns).
114
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
broşür ya da ilanlar için yapılacak harcama miktarlarının sınırlandırılması bu
konuda bir örnek oluşturmaktadır. Yine bazı harcama türlerinin tamamen yasaklanması da seçim harcamalarının sınırlandırılması kapsamında değerlendirilmektedir. Örneğin, Türkiye’de seçime katılan siyasi partiler ve adayların, kanunda belirtilen yayınlar dışında, hediye ve eşantiyon dağıtmaları yasaktır.
Harcama sınırları seçimlerde sarf edilebilecek en yüksek miktarın belirlenmesi suretiyle uygulanabileceği gibi, bu sınırlar belirli kriterlere bağlı olarak da
düzenlenebilmektedir. Örneğin, harcama sınırları, Portekiz’de asgari ücrete göre
belirlenmekteyken, Fransa ve Đspanya’da bir seçim bölgesinde ikamet eden kişi
sayısına bağlı olarak düzenlenmektedir (Walecki, 2007: 3).
Kampanya harcamaları üzerindeki sınırlamaların, uygulanabilirliğini sağlamak için, hangi harcama türlerinin seçim harcaması olarak nitelendirileceğinin
belirlenmesi gerekir. Başka bir ifade ile seçim harcaması niteliğinde olan ve olmayan harcama türleri arasında kesin bir ayrım yapılabilmelidir. Bu konuda yapılan düzenlemelerde, kampanyaların başlangıç zamanının saptanması konusunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Seçim kampanyası döneminin çok kısa
olması halinde, harcama sınırlarının etkililiği de azalacaktır (Tham, 2010: 208).
Harcama sınırlarının hangi alanlarda uygulanacağı meselesi de önemlidir.
Seçim harcamalarına yönelik sınırlamalar, partilere, adaylara veya her ikisine
yönelik olarak uygulanabilmektedir. Örneğin, Đngiltere’de partiler için uygulanmayan harcama sınırları, adaylar için uygulanmıştır. Bu durumda partiler
kendi adayları lehine harcama yaparak, bu sınırlamaları uygulanamaz hale getirmiştir. Bu şekilde bir durumun önüne geçmek için Amerika’da, partilerin
adayları namına yaptıkları harcamalar bağış olarak değerlendirmekte ve adaylara yapılabilecek bağış miktarları da sınırlandırılmaktadır (Richards, 2002: 116).
Parti ve adayların yanı sıra harcama sınırları sendikalar, şirketler, sivil toplum
kuruluşları, dernekler gibi kişi toplulukları ve diğer üçüncü kişiler hakkında da
uygulanabilmektedir. Örneğin, Đngiltere ve Yeni Zelanda’da, aday veya parti ile
herhangi bir resmi ilişkisi olmayan veya onlar tarafından açık bir şekilde yetkilendirilmeyen kişilerin harcama yapması yasaktır (Gençkaya, 2000: 27).
Seçim kampanyası harcamalarına yönelik olarak getirilen sınırlamalar oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Örneğin siyasi partilerin seçim harcamalarının sınırlandırılması, halinde bağışların da sınırlandırılması zorunludur. Zira
seçim kampanyasında harcanan paranın bir veya birkaç kaynaktan kabul edilmesi durumunda da bağış sahipleri temsilciler üzerinde etkili olabilecektir. Bağışların sınırlanması ise, bağış sahiplerinin siyasete katılma haklarına bir müdahale teşkil edecektir. Yine partilerin harcamalarına bir sınır getirilmesi halinde,
adayların harcamalarının da sınırlandırılması gerekmektedir. Ayrıca, kampanyalara yapılan para bağışları üzerindeki sınırlamalar, ayni yardımların önemini
nispeten arttırarak, para yerine insan gücünü kontrol edebilen grupların lehine
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
115
bir sonuç doğurmaktadır. Bu durumda üçüncü kişilerin sahip oldukları yayın
organları vasıtasıyla, tercih ettikleri aday veya partilerin kazanmasını sağlamak
için çalışma yapması mümkündür. Bu nedenle de yalnızca şirketler tarafından
yapılan bağışların sınırlandırılması yeterli olmayacak; medya kuruluşları da dahil olmak üzere tüm üçüncü kişiler tarafından yapılan bağımsız harcamaların da
sınırlandırılması ve denetlenmesi gerekecektir. Ancak bu tür sınırlamalar oluşturmak ve uygulanmasını sağlamak hem kolay değildir hem de birçok kişinin
siyasi katılma ve ifade özgürlüğüne ciddi bir müdahale niteliğindedir. Sonuç
olarak, demokratik sürece yapılan her müdahale başka bir taraftan sistemi bozacak ve yeni bir müdahaleyi gerekli kılacaktır.7 Ayrıca bu şekilde oluşturulacak
düzenleyici sistemin, iktidarların lehine olarak kullanılması söz konusu olabileceği gibi, sistemin karmaşık kurallarını bilen kişilerce yasal boşluklardan faydalanılarak ihlal edilmesi de mümkündür.8
Siyasi Yayın Ödemelerinin Sınırlandırılması
Siyasi partilerin veya adayların seçim harcamalarının sınırlandırılması, siyasi
yayınlara ilişkin düzenlemeler yapılmasını da zorunlu hale getirmektedir. 1980
yılına kadar çoğu Avrupa ülkesi, siyasi partilere ücretsiz yayın hakkı sağlayarak
bu konuyu düzenlemeye çalışmıştır. Ancak zamanla özel televizyon kanallarının artması ve partilere yayın zamanı satın alma fırsatlarının doğmasıyla birlikte, siyasi reklamlar için yapılan harcama miktarları da artmıştır (Nassmacher,
2006: 446).
Siyasi partilerin harcamaları içinde özel bir yeri olan siyasi yayın ödemeleri
konusunda da birtakım düzenlemeler yapılmaktadır. Siyasi yayın ödemelerinin
düzenlenmesine ilişkin tedbirler, televizyon ve radyolardan yapılacak siyasi reklamların sınırlandırılması veya yasaklanması şeklinde olabileceği gibi; aday veya partilere ücretsiz yayın süresi sağlamak şeklinde de olabilir. Ancak bu ikisi
7
Bağış miktarların sınırlandırılıp, harcama miktarları üzerinde bir sınırlama getirilmemesi durumunda, eşitlik
ilkesinin zarar görmesi mümkündür. Bu yüzden de bağışların sınırlandırılması halinde, harcama miktarlarının da sınırlandırılması gerekecektir. Örneğin, Buckley kararında Amerikan Yüksek Mahkemesi, bir adayın
kendi kaynaklarından harcayabileceği miktarın sınırlandırılamayacağına karar verdiği için, Amerika’da
kampanya finansman kısıtlamaları “milyoner aday” olgusunu yaratmıştır. Sınırsız miktarda para harcayabilme gücü, FECA’da bulunan bağışlar ile ilgili sınırlamalar ile birleştiğinde, kişisel varlıklarından kendi
kampanyaları için büyük miktarlarda harcama yapan adayların lehine bir durum ortaya çıkmıştır (Smith,
2001: 70).
8
Bu tür düzenlemelerin genellikle oldukça ayrıntılı ve karmaşık olması, uzman yasal tavsiyeden faydalanmayı
zorunlu hale getirmektedir. Bu karmaşık düzenlemeler, en çok sıradan vatandaşlara zarar verecek ve onların
siyasi katılma haklarını engelleyecektir. Örneğin, Amerika’da 1991 yılında Federal Seçim Komisyonu’nun
dosyalarını inceleyen Los Angeles Times, 1990 seçimlerinde altmış iki kişinin adaylara yirmi beş bin dolardan fazla bağış yaparak FECA’daki bağışlama limitlerini ihlal ettiğini tespit etmiştir. Bu altmış iki kişiden
bazıları, federal seçim hukukunun karmaşıklıkları ile ilgili uzman yasal tavsiyeden faydalanan “iş adamları”
olmasına rağmen; geniş bir kısmını “federal kampanya hukukunu az kavramış yaşlı insanlar” oluşturmaktadır (Smith, 2001: 85). ABD’de Kaliforniya hariç her eyalette ve federal düzeyde uygulanan benzer kanunlar
vardır. Vatandaşlar sonunda beraat etse bile uzun yıllar süren davalar ve avukat ücretleri ile karşı karşıya kalabilmektedir (Smith, 2000: 59).
116
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
arasında bir karşılaştırma yapıldığında, aday veya partilere ücretsiz yayın süresi
sağlamanın daha yaygın olarak uygulandığı görülmektedir (Pinto - Duschinsky,
2002: 26). Örneğin, Fransa, Đngiltere, Đspanya gibi ülkelerde televizyonda ücretli reklam verilmesi tamamen yasaklanmışken, Đsveç gibi bazı ülkelerde ise partilere ücretsiz yayın hakkı tahsis edilmektedir (Tham, 2010: 196).
Adaylar veya partiler tarafından verilen siyasi reklamların yasaklanması veya sınırlandırılması halinde, partiler veya adaylar lehine hareket eden üçüncü
kişilerin, farklı yollardan bu yasakları aşmaları mümkündür. Bu sebeple reklam
yayınlarına ayrılan ödemelerin yasaklanması veya sınırlandırılması durumunda,
hem partilerin hem de üçüncü kişilerin siyasi kampanya harcamalarının kontrol
altında tutulması zorunlu hale gelmektedir. Bu da pek çok kişinin ifade hürriyetinin sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Örneğin, Avustralya Yüksek Mahkemesi, ücretli siyasi tanıtım yayınlarının yasaklanmasına ilişkin bir düzenlemeyi, ifade hürriyetine aşırı bir müdahale niteliğinde görmüş ve iptal etmiştir
(Tham, 2010: 196).
Türkiye’de, siyasi partilerin kitle iletişim araçlarında ücretli reklam verip veremeyecekleri konusunda uzun bir süre yasal düzenleme yapılmamıştır. Ancak
Yüksek Seçim Kurulu’nun bu konudaki olumsuz kararları nedeniyle, siyasi partiler ve adayların seçimlerde reklam yapmaları mümkün olmamıştır (Gönenç,
2008: 271). 2010 yılında yapılan bir değişiklik9 ile seçime katılan siyasi partiler
ve bağımsız adayların, yazılı basında ilan ve reklam yoluyla veya internet sitesi
açarak sözlü, yazılı veya görüntülü propaganda yapabilmelerine imkân tanınmıştır (298 SK, m. 55/B).
Siyasi partiler ve adayların siyasi reklam harcamalarının yasaklanması veya
sınırlanması halinde, seçim sürecine dâhil olan diğer kişi veya grupların da harcamalarının sınırlandırılması zorunludur. Bu nedenle siyasi reklamlara ilişkin
bu tür düzenlemeler, pek çok kişinin ifade hürriyetine bir müdahale teşkil etmektedir. Ayrıca bu tür düzenlemeler medyanın seçimler hakkında kapsamlı ve
objektif olarak halkı bilgilendirmesini engellemektedir. Siyasi reklamlara ilişkin
yayınların yasaklanması veya sınırlandırılması durumunda, devlet kontrolündeki yayın kuruluşlarının iktidarlar lehine kullanılarak, muhalefetin güçsüz bırakılması gibi demokratik olmayan sonuçlar da ortaya çıkabilir. Günümüzde kitle
iletişim araçlarının çok fazla olması, bu kurallara uygunluğun denetimi de neredeyse imkânsız hale getirmektedir. Üstelik bu tür yayınlar, her zaman siyasi
reklamlar şeklinde gerçekleşmemektedir. Maksatlı ve sistematik bir şekilde belli
bir partinin veya adayın aleyhine yayınlar yapılması suretiyle, siyasi reklamlara
ilişkin yasaklamaların aşılması her zaman mümkündür.
9
08.04.2010 tarih ve 5980 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, RG. T. 10.04.2010, S. 27548.
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
117
Üçüncü Kişiler Tarafından Yapılan Harcamaların Sınırlandırılması
Siyasi partilerin finansmanı ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler, oldukça
karmaşık ve geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu sebeple bir alanda yapılan yasal
düzenlemeler, başka alanlara da müdahale edilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Örneğin siyasi partilerin ve adayların seçim harcamalarına yönelik olarak yapılacak düzenlemeler, siyasi faaliyette bulunan diğer kişi ve grupların harcamalarının da düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır.
Temsili demokrasiler için merkez kavramlardan biri kamusal gücün dağıtılmasıdır. Seçimlerde seçmen çoğunluğunun desteğini sağlayan aday veya partiler kamusal gücü de elde edeceği için çok farklı çıkar ve ilgi grupları tarafından
desteklenirler. Bu nedenle demokratik sistemlerde, siyasi parti veya adayların
yanında seçim yarışında yer almak isteyen çok sayıda “üçüncü kişi” olacaktır.
Belirli bir aday/parti veya belirli bir mesele hakkında güçlü tercihleri olan bireyler, kamu politikalarını etkilemeye çalışan halk grupları, büyük işletmeler, şirketler ve üyelerinin ekonomik refahını korumaya çalışan sendikalar üçüncü kişilere örnek olarak gösterilebilir.
Üçüncü kişiler çeşitli yollarla seçim sonuçlarını etkileyebilirler. Bu durum
belirli bir aday veya partinin desteklenmesi şeklinde olabileceği gibi, bir
aday/parti lehine veya aleyhine kampanya yürütmek şeklinde de olabilir. Üçüncü kişilerin destekledikleri parti veya adayın kampanyasına doğrudan bağışta
bulunması da mümkündür. Diğer bir yol ise üçüncü kişilerin, seçim sonuçlarını
etkilemek için aday veya partilerden bağımsız olarak para harcamasıdır. Aday
veya partilerden bağımsız olarak yapılan bu harcamalar “bağımsız üçüncü kişi
harcamaları” (independent third party expenditures) olarak adlandırılmaktadır
(Geddis, 2001: 15). Bağımsız üçüncü kişi harcamaları, bir siyasi parti veya adaya bağlı olmayan bir gerçek veya tüzel kişi tarafından seçmenlerin görüşlerini
etkilemek amacıyla yapılan harcamalar veya mal ya da hizmet sunumlarıdır
(Öhman - Zainulbhai, 2009: 112).
Üçüncü kişiler tarafından yapılan harcamaların siyasi yarışma üzerinde büyük bir etkisi vardır. Bu harcamalar, kamusal sorunların geniş bir zeminde tartışılmasına ve çözülmesine yardımcı olduğu gibi, siyasi süreçte daha yaygın bir
katılım sağlar. Siyasi katılmanın bir şekli olan bu harcamalar, aynı zamanda siyasi ifade hürriyetinin de bir türüdür. Üçüncü kişiler tarafından yapılan harcamalar sayesinde, kamuoyu çok çeşitli kaynaklardan daha fazla bilgi alır, kamusal sorunları daha iyi anlar ve farklı aday veya partiler arasından tercihte bulunur. Bu aynı zamanda seçmenin daha fazla bilgilendirilmesine yardım ederek,
siyasi katılma ve seçimlere katılma oranlarını da yükseltir (Teixeira, 1994: 10).
Eğer demokrasiyi iktidara talip olan fikirler veya kişiler arasından çoğunluğun
tercihi olarak tanımlarsak, seçim sürecindeki tartışmalara isteyen herkesin katılabilmesi gerekmektedir. Üçüncü kişilerin bu amaçla yaptıkları harcamaların sı-
118
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
nırlandırılması, onların siyasi katılma haklarının da sınırlandırılması anlamına
gelir. Üstelik bu tür harcamaları sınırlandırmak, seçmenlerin farklı seçenekler
hakkında bilgilendirilmesine ve tercihlerini daha bilinçli bir şekilde yapmalarına
da engel olacaktır.
Üçüncü kişilerin harcamalarının sınırlandırılması ile ilgili bir düzenleme,
Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi’nin bir kararında da incelenmiştir.
Bowman/Đngiltere davasında Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, üçüncü kişi
harcamaları ile ilgili bir sınırlamayı Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı
bulmuştur.10 Đngiltere’de, 1983 tarihli Seçim Kanunu’nun (Representation of the
People Act), 75. maddesi, yetkisiz üçüncü kişilerin adaylar lehine 5 Sterlinden
fazla seçim harcamasında bulunmasını suç olarak düzenlemiştir. Mahkeme
Bowman davasında, her adayın kürtaja ilişkin görüşlerini açıklayan broşürlerin,
seçim döneminde başvuran tarafından dağıtılması nedeniyle başlatılan kovuşturmayı ifade özgürlüğünün ihlali niteliğinde görmüştür.
Üçüncü kişi harcamalarının sınırlandırılması bazı olumsuz sonuçlar doğurmakla birlikte, bu tür harcamaların seçim sürecinin bütünlüğü ve dürüstlüğü
üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu da kabul etmek gerekir. Bu durum farklı
şekillerde gerçekleşebilir. Örneğin, bazı kişi veya gruplar fazla harcama yaparak, seçim sürecini lehlerine çevirebilirler. Siyasi söylemler üzerinde zenginliğin egemen olması hem seçim sürecinde vatandaşlar arasındaki temel eşitlik fikrini ihlal eder hem de halkın siyasi sürece katılımını olumsuz bir şekilde etkiler.
Seçim sürecinde paranın çok daha etkili olması sebebiyle, sıradan seçmenler süreçte yer alamadıklarını düşünebilir. Bu durum onların siyasi yaşam ile bağlantılarının kopmasına, inançlarını yitirmelerine ve siyasete kayıtsız kalmalarına
sebep olur (Geddis, 2001: 19).
Üçüncü kişilerin seçim sürecine hâkim olmak amacıyla yapacakları harcamaların, seçimlerde tartışılan konuların kapsamını daraltabileceği de ifade edilmektedir. Buna göre, harcama yapan üçüncü kişiler, adayları ve seçmeni kendi
amaçları ile sınırlı bir şekilde sadece belirli meseleleri tartışmaya yönlendirebilirler. Bu durum seçim kampanyalarını küçük bir sorun ile ilgili olarak yapılan
referandumlara dönüştürür. Ayrıca üçüncü kişi harcamalarının olumsuz bir
yönde olması ihtimali de yüksektir. Bu nedenle karalama kampanyası olarak adlandırabileceğimiz bu eğilim, siyasi tartışmanın nezaketine zarar verdiği gibi,
nitelikli adayları siyasi yarışmadan caydırdığı ve tartışmaların ciddiyetine gölge
düşürdüğü için eleştirilmektedir (Geddis, 2001: 19-20).
Bağımsız üçüncü kişiler tarafından yapılan harcamaların olumlu yönleri olduğu gibi, demokratik süreç üzerinde olumsuz etkileri de vardır. Ancak üçüncü
kişilerin seçim sürecine katılımlarına engel olmak demokratik sürece daha büyük bir zarar verecektir. Yine üçüncü kişilerin seçim sürecinde, seçmenleri veya
10
Bowman/Đngiltere, Başvuru No: 24839/94, Karar Tarihi 19.02.1998.
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
119
adayları satın alacak şekilde kişisel varlıklarını özgürce kullanabilmeleri de süreci tahrif edecektir. Sonuç olarak üçüncü kişi harcamalarının bazı türlerinin sınırlandırılmasını gerektirecek ciddi sebeplerin olduğunu söylemek mümkündür.
SĐYASĐ PARTĐLERĐ SEÇĐM HARCAMALARII
SIIRLADIRILMASI KOUSUDAKĐ GÖRÜŞLER
Günümüzde pek çok ülke, seçim kampanyalarında yüksek miktarlarda harcama yapmanın, siyasi yolsuzluklara sebep olacağı düşüncesi ile kampanya harcamalarını sınırlandırmaya yönelik tedbirler almaktadır. Ancak seçim harcamalarının sınırlandırılması, toplumun bazı kesimlerinin ifade hürriyetinin sınırlandırılması anlamına da gelmektedir. Eşitlik fikri ve özgürlük düşüncesi arasındaki bu gerilim, Avrupa ve Amerika’da uygulanan farklı kampanya finansmanı
tercihleri olarak ortaya çıkarmıştır. Avrupa’da kampanya harcamaları düzenlemeleri daha sınırlayıcı bir yönde ilerlerken, adayların harcamalarını sınırlandırmayan Amerika’daki uygulama daha yumuşaktır. Amerika’daki düzenlemelerin
daha yumuşak olmasında, Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin kararlarının da etkisi büyüktür.
Seçim kampanyası harcamalarının ve parti veya adaylara yapılacak bağışların sınırlandırılması konusundaki tartışmalar son otuz yılda oldukça artmıştır.
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde bu tür sınırlamaların varlığı eleştirilmiş ve bu durum Yüksek Mahkeme’nin kararlarına da yansımıştır. Bazı yazarlar, seçim harcamaları ile ilgili yapılan düzenlemelerin siyasi süreci tahrif ettiğini, halkın siyasete katılması önünde bir engel oluşturduğunu, kişi haklarına
zarar verdiğini ve sürekli gündemde olmasına rağmen gerçekte amaçlarının hiçbirini gerçekleştirmediğini öne sürmüştür (Smith, 2000: 36-37).
Harcamaların Sınırlandırması Gerektiğine Đlişkin Görüş
Seçim harcamalarının sınırlandırılması ve denetiminin sağlanmasına ilişkin
görüş, dört temel varsayıma dayanmaktadır. Bunlardan birincisine göre, siyasi
faaliyette bulunmak için çok fazla harcama yapmak gerekmektedir. Đkinci varsayıma göre ise, yüksek miktarlardaki bağışlar, kişisel menfaat beklentisi ile yapılmaktadır. Buna göre küçük bağışlar, büyük miktarlardaki bağışlara göre daha
demokratiktir. Üçüncüsü ise, seçim dönemlerinde yapılan harcamalarının geniş
ölçüde seçimlerin sonucunu belirlediği ve seçimleri satın alarak oy hakkını anlamsızlaştırdığı görüşüdür. Dördüncü varsayıma göre ise para, bazı kişi veya
grupların çıkarlarına hizmet edecek şekilde yasama organı üyeleri üzerinde bir
baskı aracıdır (Smith, 2001: 39).
Seçim harcamalarının sınırlandırılması gerektiğine ilişkin görüşe göre, seçim
dönemlerinde partiler veya adaylar tarafından yapılan harcamalar her geçen gün
artmaktadır. Bu durum partilerin harcamalarını finanse edebilmek için daha fazla kaynağa ihtiyaç duyması ile sonuçlanmıştır. Ancak parti faaliyetlerine katıl-
120
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
ma oranlarındaki genel düşüş ile birlikte, siyasi partilerin gelirleri de azalmıştır.
Parti gelirlerindeki bu azalma, partileri büyük miktarlardaki bağış kaynaklarına
yönelmiştir. Ancak siyasi partilere yapılan yüksek miktarlardaki bağışlar, genellikle bir menfaat beklentisi ile yapılmaktadır. Dolayısıyla, siyasi partilerin politikalarında ve seçilmişlerin aldığı kararlarda, büyük miktarlarda bağış yapan kişilerin önemli bir etkisi olmaktadır. Bu görüşe göre, seçim harcamalarının sınırlandırılması, maddi gücün siyasi avantaja dönüştürülmesine ve siyasetçilerin
büyük bağışlara bağımlı olmasına engel olacaktır (Wertheimer - Weiss Manes,
1994: 1128-1129).
Seçim harcamalarının sınırlandırılması, seçim kampanyası harcamalarının
seçim sonuçlarını belirlediği fikrine dayanmaktadır. Adaylar ve partilerin, seçimlerde yapacakları yüksek miktarlardaki harcamalar ile seçmenlerin oylarını
veya siyasi tercihlerini satın alması mümkündür (Sunstein, 1994: 1391-1392).
Bu görüşe göre, seçim dönemlerinde yapılan harcamaların bu etkisini azaltmak
veya gidermek, seçim sürecinin daha adil ve eşit bir şekilde yürütülmesini sağlamaktadır.
Kanaatimizce, kampanya dönemlerinde yapılan harcamaların oy verme davranışı üzerinde büyük bir etkisi olduğuna ve yüksek miktarlardaki harcamaların
seçimleri satın alacağına ilişkin kesin bir önermede bulunmak mümkün değildir.
Zira oy verme davranışı karmaşık birçok faktörün birleşmesiyle şekillenmektedir. Oy verme davranışını uzun vadede; belirli bir partiye tarihsel bağlılık gibi
kültürel, genç ve yaşlılar arasındaki farklı oy davranışlarının bulunması gibi
demografik ve farklı gelir gruplarındaki kişilerin oy verme davranışının farklı
olması gibi sınıfsal faktörler belirlemektedir. Seçim kampanyalarının etkisini
ise, kısa vadeli faktörler arasında değerlendirmek mümkündür. Ancak seçim
kampanyalarının etkisini, sadece kampanyada harcanan paranın belirleyeceğini
söylemek mümkün değildir. Para, çok farklı kampanya kaynağı türlerinden sadece birini oluşturmaktadır. Örneğin, bir parti veya adayın seçim kampanyası
için gönüllü olarak yapılan çalışmalar da kampanya kaynakları arasındadır. Dahası bu faktörlerden sadece bir tanesinin oy verme davranışını belirleyeceğini
söylemek de mümkün değildir. Tüm bu faktörler birbirini etkileyerek, karmaşık
şekillerde ortaya çıkmakta ve her birinin önemi seçimden seçime veya bölgeden
bölgeye değişebilmektedir.
Seçim kampanyası harcamalarıyla ilgili üst sınır belirlenmesinin diğer bir
gerekçesi ise farklı siyasi güçler arasında fırsat eşitliğini ve dolayısıyla siyasi
eşitliği sağlamaktır.11 Buna göre nihai kararı etkilemede her seçmenin eşit şansa
sahip olması gerekir. Varlıklı kişilerin ekonomik güçlerini siyasi etkiye çevir11
Özgürlük ve eşitlik arasında bir gerilim vardır. Ancak bazı durumlarda seçim sürecine olan kamusal güveni
devam ettirmek ve vatandaşların siyasi katılımını sağlamak için özgürlükleri sınırlandırmak gerekebilir (Davidson, 2007: 3).
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
121
mesi halinde, demokrasinin temelinde yer alan eşitlik ilkesi büyük zarar görecektir. Demokrasilerde ekonomik eşitlik zorunlu değildir, ancak insanların ekonomik üstünlüklerini siyasi kararları etkilemek amacı ile kullanmasına da izin
verilmemelidir. Bu tür bir durum, demokrasinin vazgeçilmez bir ilkesi olan eşitlik ilkesine zarar verecektir. Bu görüşe göre, ekonomik güç ile siyasi etki arasındaki bağlantının azaltılması, bütün vatandaşların karar alma sürecine eşit bir
şekilde katılmasını sağlar (Sunstein, 1994: 1392).
Seçim süresince yapılan aşırı harcamaların sınırlandırılmasının, siyasi müzakere ve tartışmaları daha nitelikli hale getireceği de kabul edilmektedir. Bu görüşe göre harcamaların sınırlandırılmaması halinde seçmenler, kampanyaların
şiddetine göre oy vermektedir. Seçim harcamalarının sınırlandırılması ise, partileri yüksek maliyetli kitlesel kampanya tekniklerinden ziyade, seçmene tek tek
ulaşmayı sağlayan kampanya tekniklerine yöneltmektedir. Bu sebeple harcama
sınırları, sorunların daha derinlemesine araştırılmasını sağlayarak, tartışmaların
niteliğini arttırmaktadır (Wright, 1976: 1012).
Harcamaların Sınırlandırılmasına Yönelik Eleştiriler
Siyasi partilerin seçim harcamalarının sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemeler çeşitli gerekçeler ile eleştirilmektedir. Bu eleştirilerden biri, harcamaların sınırlandırılmasının gerekçelerinden biri olan, seçim kampanyalarında çok fazla
para harcandığına ilişkin genel kanaate yöneliktir. Seçim kampanyalarında çok
fazla para harcandığı sürekli olarak ifade edilmesine karşılık, harcanan paranın
“çok fazla” olup olmadığını ölçmek için herhangi bir objektif kriter oluşturmanın mümkün olmadığı ifade edilmiştir.12 Bu görüşe göre, seçim kampanyalarında yapılan harcamaların zamanla artması, sürecin demokratikleşmesinin bir sonucudur. Zira seçim sürecinde yapılan harcamalar ile siyasi görüşlerin ifade edilebilmesi ve tüm grupların sürece dâhil edilebilmesine imkân tanınmaktadır.
Harcama miktarlarının artması, demokratik, çoğulcu ve yarışmacı bir sistem
oluşturmak için verilmesi gereken bir taviz olarak nitelendirmektedir (Smith,
2000: 42-43).
Seçim harcamalarının sınırlandırılmasına yöneltilen diğer bir eleştiri ise, çok
fazla harcama yapmanın seçimleri satın alacağı düşüncesine yöneliktir. Bu düşünceye göre, seçimlerde az para harcayan ya da hiç harcamayan adayın seçimleri kazanma şansı oldukça düşüktür (Alexander, 1984: 20). Ancak bu sebep ve
sonuç ilişkisi her zaman geçerli değildir. Bu karşılıklı bağlantı, seçimi kazanması muhtemel olan adayı desteklemek isteyen kişilerin bağış yapmasından da
12
Amerika’da yapılan araştırmalarda, bir seçim döneminde, her bir seçmen başına birkaç dolar harcama yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Hatta bu araştırmalarda, seçmenlerin basit alışkanlıkları için ödedikleri para
miktarları ile kıyaslamalar yapılmış, bunlara oranlara seçimlerde harcanan paranın çok fazla olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Smith, 2000: 42-43).
122
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
kaynaklanabilir.13 Üstelik yüksek miktarlarda harcama yapılması, seçimlerde başarılı sonuçlar alınacağı anlamına da gelmemektedir. Örneğin, geçmişte
ABD’de yapılan seçimlerin bazılarında, çok fazla para harcamasına rağmen seçimleri kazanamayan birçok aday vardır. Bu görüşe göre son sözü söyleme yetkisinin seçmende olması, demokratik sürecin işlerliği için yeterlidir (Smith,
2000: 46).
Kampanya harcamalarının, oylar üzerindeki etkisini ölçmeye çalışan bazı çalışmalarda, harcama sınırları üzerinde yapılacak ilave harcamaların, oyların sınırlı bir bölümü üzerinde etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre yüksek
miktarlardaki harcamalar, mevcut seçilmişlerden ziyade, görevde olmayan parti
veya adaylara daha büyük bir fayda sağlamaktadır.14 Zira mevcut seçilmişler sürekli gündemde oldukları için, diğer adaylardan fazla harcama yapsalar bile, bu
harcamalarının sağlayacağı fayda düşük olacaktır. Ancak görevde olmayan parti
veya adaylar, fazladan yapacakları her harcama ile kendilerini seçmene daha
fazla tanıtacaklardır. Bu nedenle de görevdekilerin yaptığı ilave harcamaların
seçim sonuçları üzerindeki etkisi, görevde olmayanların yaptığı ilave harcamaların etkisinden daha düşüktür. Dolayısıyla, görevde olmayanların kamunun
dikkatini kazanmak için daha fazla harcama yapmaları gerekmektedir. Sonuçta
kampanya harcama sınırları daha çok, siyasi sürece yeni dâhil olan parti veya
adaylara ya da muhalefete zarar vermektedir (Smith, 2000: 47). Harcamalara
ilişkin sınırlamaların siyasi yarışmayı ve katılmayı artırmayıp aksine azaltacağı
çoğu yazar tarafından kabul edilmektedir (Teixeira, 1994: 12). Bu görüşe göre;
seçimlerde görevde olmayanların fazladan yaptıkları harcamalar, görevde bulunanların aşırı avantajlı konumu karşısında dengeleyici bir unsur olacaktır. Kanaatimizce, seçim kampanyası harcamalarının sınırlandırılması, mevcut seçilmişlerin lehine olduğu için siyasi kemikleşmeyi daha da arttıracaktır. Üstelik
görevde bulunan meclis üyelerinin, kampanya finansman düzenlemelerini kendi
avantajlarına olacak şekilde düzenleme ihtimali de oldukça yüksektir.15 Kam-
13
Örneğin, ABD’de 2000 yılındaki Başkanlık seçimlerinden önce George W. Bush, seksen binden fazla bağışçıdan, atmış beş milyon dolardan fazla para toplamıştır. Yani Bush, adaylığını açıklamadan ve kampanyasına başlamadan aylarca önce bile Cumhuriyetçi Parti oylarına egemen durumdaydı. Bu durum aslında
bağışların kazanma ihtimali olan adaya yöneldiğinin bir göstergesidir (Smith, 2001: 48).
14
Amerikan siyasetinde incumbent kelimesi ile görevde bulunan, makam sahibi olan bir kişi ifade edilir. Görevdekiler aynı zamanda basın ve medyanın dikkatini de toplarlar. Rakipleri genellikle daha az tanınmıştır
ve görevdekilerle ciddi bir şekilde rekabet edemezler. Görevdekiler seçim kampanyaları için, genellikle siyasi faaliyet komitelerinden, çok fazla para toplayabilir. Görevdeki Temsilciler Meclisi üyelerinin yeniden
seçilme oranı yüzde doksandır. Valilik ve Senatörlük gibi en yüksek makamlarda bulunanlar biraz daha korumasızdır, çünkü onlara rakip olanlar (challengers) genellikle tanınmış, kampanya fonu toplayabilen ve
medya dikkatini kazanmış kişilerdir (Esterly vd., 1999: 229-230).
15
Hatta bir görüşe göre, kampanya finansman düzenlemeleri ve harcama sınırları seçimlerde önemli bir rol
oynamaktadır. Bu sebeple bu tür düzenlemelerin görevde bulunanlar tarafından yapılması uygun değildir.
Bu durumda en uygun çözüm, bu tür kuralların seçim ile oluşturulmuş, bağımsız ve geçici bir organ tarafından yapılmasıdır (Palda, 1994: 314).
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
123
panya finansman düzenlemeleri, genel olarak öneriyi sunan partinin veya mevcut meclis çoğunluğunun lehine olarak yapılmaktadır.16
Seçim harcamalarının sınırlandırılmasını savunan görüşün diğer bir gerekçesi ise, yasama meclisi üyelerinin oylarının satın alınabileceği düşüncesidir. Harcamaların sınırlandırılmaması halinde, siyasi partilerin finansman ihtiyacını karşılayan bağış sahipleri, alınacak siyasi kararlar üzerinde etkili olacaktır (Hall Wayman, 1990: 798; Sullivan, 1997: 679; Briffault, 2000: 620). Ancak bu görüşün karşısında, paranın meclis üyelerinin oyları üzerindeki etkisinin çok az olduğu veya hiç olmadığı yönünde görüşler de vardır (Chappell, 1982: 77-83;
Lott, 2000: 9-17; Sorauf, 1994: 1348-1368). Yüksek miktarlarda bağış yapan
kişilerin, siyasi partilerin politikaları ve seçilmişlerin kararları üzerindeki etkisi
sınırlı bir etkidir. Bu sebeple seçimlerde yapılan harcamalar sınırlandırılmadığı
takdirde, siyasetin tümüyle bağış sahiplerinin etkisi altına gireceği söylenemez.
Kanaatimizce bir meclis üyesinin oyunu belirlemesinde temel faktörler, parti
üyeliği, ideoloji, seçmen görüşleri ve ihtiyaçlarıdır. Bağış sahipleri, yasamada
hâkim ideolojik güdüler, parti bağlılığı ve gündemi veya seçmen görüşleri ile
çatışmadığı sürece yasamayı şekillendirebilirler (Smith, 2001: 60).
Seçim harcamalarının sınırlandırılması gerektiğini savunan görüşün gerekçelerinden biri de siyasi eşitliğin bu şekilde sağlanacağı düşüncesidir. Seçim kampanyası harcamalarının sürekli olarak artması, harcama yapamayan kimselerin
siyasi sürece katılması yönünde bir engel teşkil etmektedir. Ancak seçim harcamalarının sınırlandırılması, demokratik süreç için paranın oluşturduğu tehlikelerden daha büyük bir tehdit oluşturmaktadır (Sorauf, 1994: 1348). “Halkın
yönetimi” anlamına gelen demokrasinin, çeşitli bakımlardan farklılık gösteren,
çoğulcu bir toplumsal yapıyı yansıtması zorunludur. Farklı dünya görüşlerine,
programlara ve çıkarlara sahip olan kişi veya grupların serbest ve eşit bir ortamda örgütlenip siyasi yarışmaya katılabilmeleri gerekir (Erdoğan, 2004: 294).
Demokrasi, farklı ve rakip görüşlerin eşit bir seviyede yarışmasına açık ve buna
izin veren bir siyasi sistemdir. Kampanya harcamaları üzerindeki sınırlamalar
ise bazı grupların siyasete katılmasını engelleyerek demokrasi ilkesine zarar
vermektedir. Zira seçim kampanyası harcamalarının düzenlenmesi, siyasi faaliyet ve siyasi katılma alanlarına müdahale edilmesi anlamına gelmektedir. Siyasi
gücün yeniden dağıtılmasına sebep olan bu düzenlemelerin, tamamen tarafsız
olması da mümkün değildir. Bu durumun, siyasi katılma ve faaliyet alanında
eşitsizlikler ortaya çıkarması muhtemeldir. Ayrıca, kampanya harcamalarının ve
bağışların düzenlenmesi, belirli bir grubun diğerlerine nazaran siyasete etkili bir
16
Örneğin, ABD’de Federal Seçim Kampanyası Kanunu 1971 yılında Cumhuriyetçi Başkan Nixon tarafından
veto edilmiş ancak bir yıl sonra Demokratların çoğunlukta olduğu Kongre’de onaylanmıştır. Bu kapsamlı reformlar temelde gittikçe artan kampanya maliyetlerine karşı bir tedbir niteliğinde olsa da, aslında yüksek
kampanya harcamaları nedeniyle Cumhuriyetçilerle rekabet edemeyen Demokratlara, avantaj sağlamıştır
(Wiltse, 2005: 45).
124
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
şekilde katılmalarını engeller (BeVier, 1985: 1061-1062). Kampanya harcamalarının ve bağışların düzenlenmesi, seçim sürecini bazı grupların lehine olacak
şekilde yönlendirmektedir. Demokratik sürece yapılan bu müdahaleler sonuçta,
düzenlemelerin asıl amacı olan eşitlik ilkesine zarar vermektedir.
Siyasi partilerin ve adayların seçim harcamalarının sınırlandırılması ile ilgili
hukuki düzenlemeler, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini ihlal etmektedir. Zirâ,
harcama yapılmadan siyasi beyanda bulunulması ve seçmene ulaşılması mümkün değildir. Örneğin, yayınlar, salon kiralama, afiş bastırma, medyada yer alan
reklamlar hepsi maliyeti olan işlerdir. Siyasi ifadenin etkili olması; tartışılan
konuların sayısına, yapılacak araştırmaların derinliğine ve dinleyen kişilerin bu
tartışmalara erişebilmesine bağlıdır. Bu nedenle de aslında seçim kampanyalarında harcanan para miktarlarının sınırlandırılması, siyasi ifadenin etkiliğini kısıtlayarak, ifade hürriyetini sınırlandırmaktadır. Amerikan Yüksek Mahkemesi
de 1976 yılında Buckley v. Valeo17 davasında verdiği kararda, harcama sınırlarının, ifade hürriyetini ihlal ettiğine karar vermiştir.
Seçim kampanyası harcamalarının sınırlandırılması konusundaki düzenlemeler, özgürlük ve eşitlik ilkeleri arasındaki dengenin veya tercihin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Demokrasi teorisi açısından hem özgürlük hem eşitlik
ilkelerinin önemi büyüktür. Özgürlük ve eşitlik ilkeleri aralarındaki bu yakınlığa
rağmen aynı zamanda bir gerilim içerisindedir. Bu iki ilke arasında makul bir
denge oluşturmak için kesin bir formülasyon oluşturmak da oldukça güçtür.
Özgürlük ilkesi, kural olarak ifade özgürlüğünün devlet tarafından düzenlenmesinin önünde bir engel değildir. Đfade özgürlüğüne yönelik olarak devlet tarafından yapılan müdahalelerin demokratik bir toplumda gerekli olması ve meşru bir
amaca hizmet etmesi gerekir. Özellikle yolsuzlukların önlenmesi ve vatandaşların siyasi sürece olan güvenlerinin sağlanması için düzenleme yapmanın gerekli
olduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada, eşitliği sağlamak amacıyla yapılan her düzenlemenin yeni bir düzenlemeyi beraberinde getirdiği ve devlet faaliyetini sürekli kıldığı da unutulmamalıdır. Seçim kampanyalarında kullanılan
paranın denetimini sağlamak için oluşturulacak olan kurallar ile özgürlük ve
eşitlik arasında bir denge kurulması zorunludur.
Seçim kampanyalarına ilişkin düzenlemeler ile ulaşılmak istenilen amaç, paranın seçim sonuçlarını etkilemedeki önemini azalmak ise, kullanılan araçların
bu amacı gerçekleştirirken ölçülü olması şarttır. Kanaatimizce, siyasi partiler ve
adaylara yapılan bağışlar veya bunlar tarafından yapılan harcamalar üzerindeki
sınırlamalar, ölçülülük ilkesi ile bağdaşmaz. Hatta bu tür sınırlamaları, ulaşılması hedeflenen amaçları gerçekleştirmede, etkili bir tedbir olarak görmek de
mümkün değildir. Zira çoğu zaman bu tür düzenlemeler, partiler veya adaylar
17
Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi (Supreme Court of the United States), Buckley V. Valeo,
1976, 424 U.S. 1.
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
125
tarafından bazı kanun boşluklarından yararlanılarak, ihlal edilmiş ve yeni düzenlemeler yapılmasına sebep olmuştur. Böylece harcama sınırları uygulamada,
büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiştir.
Siyasi süreçte paranın olumsuz etkisini azaltmak için, seçimlerde yapılan
harcamaların sınırlandırılması yerine, seçim kampanyalarına ilişkin mali bilgilerinin aleniyetinin sağlanması suretiyle kamuoyu denetimine açılması bu noktada
düşünülebilecek bir tedbirdir. Yine seçim kampanyası hesaplarının bağımsız bir
otorite tarafından denetiminin sağlanması da bu konuda farklı bir alternatif oluşturmaktadır.
SOUÇ
Seçim kampanyası dönemlerinde yapılan harcamalar seçim sonuçları ve parti politikaları üzerindeki tek etkili faktör değildir. Bu sebeple harcama miktarları
sınırlandırılmadığı takdirde, seçmenlerin tercihlerinin seçimlerde yapılan harcamalara göre şekilleneceğine ilişkin görüşü savunmak güçtür. Seçim dönemlerinde partiler, adaylar veya üçüncü kişiler tarafından yapılan harcamalar, aynı
zamanda çoğulcu demokratik bir sürecin zorunlu unsurlarıdır. Devletin demokratik siyasi sürece herhangi bir müdahalesi, ifade hürriyetini ve demokratik seçim ilkelerini tehlikeye atmaktadır. Ayrıca bu alanda yapılacak müdahaleler,
sistemin başka noktalarında açıklar oluşturarak yeni müdahaleleri de beraberinde getirmektedir. Yine, seçimlerde yapılan harcamalar sınırlandırılmadığı takdirde siyasetin tümüyle bağış sahiplerinin etkisi altına gireceğini söylemek de
mümkün değildir. Zira siyasi partilerin politikaları veya temsilcilerin görüşleri
sadece bağış yapan kişilerin tercihleri doğrultusunda şekillenmemektedir.
Seçim harcamalarını sınırlandırmak, bazı özgürlüklere müdahale anlamına
gelmektedir. Zira belli bir parti veya adayın desteklendiğine işaret eden siyasi
bağışlar, siyasi katılma hakkının bir türüdür. Seçmen tercihlerini etkilemek
amacıyla seçim kampanyası düzenlemek, siyasi düşüncelerin ifade edilebilmesini sağlamada önemli bir araçtır. Örneğin, ifade hürriyetinin kullanılmasını
sağlayan, broşür ve poster basılması, reklamcılık gibi faaliyetler için harcama
yapılması gerekir. Paranın seçim sonuçlarını etkilemedeki önemini azalmak
amacıyla seçim harcamalarının sınırlandırılması, bazı özgürlüklere aşırı bir müdahale oluşturarak ölçülülük ilkesini ihlal etmektedir. Ayrıca harcama sınırları,
seçimlerde harcanan para miktarlarını azaltma konusunda etkili bir tedbir niteliğinde de değildir. Harcama sınırları demokratik seçim ilkelerine de zarar vermektedir. Farklı görüş ve çıkarlara sahip olan kişi veya grupların serbest ve eşit
bir ortamda örgütlenip siyasi yarışmaya katılabilmelerinin önünde önemli bir
engel oluşturmaktadır. Bu sebeplerle, siyasi süreçte paranın olumsuz etkisini
azaltmak için seçimlerde yapılan harcamaların sınırlandırılması yerine farklı
tedbirlere yönelmek gerektiği kanaatindeyiz.
126
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
KAYAKÇA
Alexander, Herbert E. (1984), Financing Politics: Money, Elections, and Political Reform, CQ Pres, Washington.
BeVier, Lillian R. (1985), “Money and Politics: A Perspective on the First Amendment
and Campaign Finance Reform,” California Law Review, Vol. 73, s. 1045-1090.
Biezen, Ingrid van (2003), Financing Political Parties and Election Campaigns – Guidelines, Council of Europe, Strasbourg.
Biezen, Ingrid Van (2004), “Political Parties as Public Utilities”, Party Politics, Vol. 10,
No: 6, November, s. 701-722.
Briffault, Richard (2000), “The Political Parties and Campaign Finance Reform”, Symposium: Law and Political Parties, Columbia Law Review, Vol. 100, No: 3, April, s.
620-666.
Buckley V. Valeo, 424 U.S. 1, http://www.law.cornell.edu/supct/search display.html?
terms=Buckley%20v.%20Valeo%20&url=/supct/html/historics/USSC_CR_0424_00
01_ZO.html, (01.03.2010).
Chappell, Henry (1982), “Campaign Contributions and Congressional Voting: A Simultaneous Probit-Tobit Model”, Review of Economics and Statistics, Vol. 64, No: 1,
February, s. 77-83.
Corrado, Anthony (2005), “Money and Politics: A History of Federal Campaign Finance Law”, @ew Campaign Finance Reform Sourcebook, Corrado, Anthony-Ortiz,
Daniel R., - Mann, Thomas E. - Potter, Trevor (Ed.), Brookings Institution
Press,Washington, s. 7-48.
Davidson, Diane R. (2007), “Political Financing in Canada: Achieving a Balance”, International Conference Law and Society in the 21st Century: Transformations, Resistances and Futures, IFES White Paper Series, Berlin.
Erdoğan, Mustafa (2004), Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitapevi, Ankara.
Esterly, Larry E.-Sracic, Paul A.-Binning, William C., (1999), Encyclopedia of American Parties, Campaigns & Elections, Greenwood Publishing Group, Westport.
Geddis, Andrew, C. (2001), “Democratic Visions and Third Party Đndependent Expenditures: A Comparative View”, Tulane Journal of International and Comparative
Law, Vol. 9, s. 5-107.
Gençkaya, Ö. Faruk (2000), “Siyasi Partilere ve Adaylara Devlet Desteği, Bağışlar ve
Seçim Giderlerinin Sınırlandırılması, Karşılaştırmalı Bir Đnceleme ve Türkiye Đçin
Bir Öneri”, Siyasi Partilerde Reform, Çarkoğlu, Ali (Koordinatör), Đstanbul,
http://www.tesev.org.tr/ projeler/proje_siyasi_parti.php, (30.08.2005).
Gönenç, Levent (2008), Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Adalet Yayınevi, Ankara.
Hall, Richard - Wayman, Frank (1990), “Buying time: Moneyed Interests and the Mobilization of Bias in Congressional Committees”, The American Political Science Review, Vol. 84, No: 3, Sep., s. 797-820.
Siyasi Partilerin ve Adayların Seçim Harcamalarının Sınırlandırılması
127
Lott, John (2000), “Empirical Evidence in the Debate on Campaign Finance Reform”,
Harvard Journal of Law & Public Policy, Vol. 24, Issue 1, September, s. 9-17.
Nassmacher, Karl - Heinz (2003/a), “Political Parties, Funding and Democracy”, Funding of Political Parties and Election Campaigns, Austin, Reginald-Tjernström, Maja (Ed.), International IDEA, Stockholm, s. 1-19.
Nassmacher, Karl - Heinz (2003/b), “Monitoring, Control and Enforcement of Political
Finance Regulation”, Funding of Political Parties and Election Campaigns, (Editör;
Austin, Reginald-Tjernström, Maja), Austin, Reginald-Tjernström, Maja (Ed.), International IDEA, Stockholm, s. 139-154.
Nassmacher, Karl - Heinz, (2006), “Regulation of Party Finance”, Handbook of Party
Politics, Katz, Richard-Crotty, William J. (Ed.), Sage Publications, Wiltshire, s.
446-456.
Nutting Charles B. (1948), “Freedom of Silence: Constitutional Protection Against Governmental Intrusions in Political Affairs”, Michigan Law Review, Vol. 47, No: 2,
December, s. 181-222.
Ogg, Frederic A. (1918), “The British Representation of the People Act”, The American
Political Science Review, Vol. 12, No: 3, August, s. 498-503.
Ortiz, Daniel R. (2005), “The First Amendment and the Limits of Campaign Finance
Reform”, New Campaign Finance Reform Sourcebook, Mann, Thomas E.-Corrado,
Anthony-Potter, Trevor (Ed.), Brookings Institution Pres, Washington.
Öhman, Magnus-Zainulbhai, Hani (Ed.) (2009), Political Finance Regulation: The Global Experience, IFES, Washington.
Özbudun, Ergun (1974), Siyasal Partiler, Sosyal Bilimler Derneği Yayınları, Ankara.
Palda, Filip (1994), “Desirability and Effects of Campaign Spending Limits” , Crime,
Law and Social Change, Vol. 21, No: 4, s. 295-317.
Pinto-Duschinsky, Michael (2002), Political Financing in the Commonwealth, Commonwealth Secretariat, Londra.
Richards, Eric L. (2002), “Federal Election Commission v. Colorado Republican Federal Campaign Committee: Implications For Parties, Corporate Political Dialogue,
and Campaign Finance Reform”, American Business Law Journal, Vol. 40, No: 1, s.
83-123.
Smith, Bradley A. (2000), “Campaign Finance Regulation: Faulty Assumptions and
Undemocratic Consequences”, Political Money: Deregulating American Politics,
Selected Writings On Campaign Finance Reform, Anderson, Annelise (Ed.), Hoover
Institution Pres, California, s. 36-72.
Smith, Bradley A. (2001), Unfree Speech, The Folly Of Campaign Finance Reform,
Princeton, New Jersey.
Sorauf Frank J. (1994), “Politics, Experience, and the First Amendment: The Case of
American Campaign Finance”, Columbia Law Review, Vol. 94, No: 4, May, s.
1348-1368.
Sullivan, Kathleen M. (1997), “Political Money and Freedom of Speech”, University of
California Davis Law Review, Vol. 30, s. 663-690.
128
Amme Đdaresi Dergisi, Cilt 45 Sayı 3
Sunstein, Cass R., (1994), “Political Equality and Unintended Consequences,” Columbia Law Review, Vol. 94, s. 1390-1414.
Tacar, Pulat (1997), Siyasetin Finansmanı, Doruk Yayımcılık, Ankara.
Teixeira, Ruy A. (1994), “Campaign Reform, Political Competition, and Citizen Participation,” Rethinking Political Reform: Beyond Spending and Term Limits, Teixeira,
Ruy A.-Maisell, L. Sandy-Pitney, John J., Progressive Foundation,Washington.
Teixeira, Ruy A. - Maisell, L. Sandy - Pitney John J., (Ed.) (1994), Rethinking Political
Reform: Beyond Spending and Term Limits, Progressive Foundation, Washington.
Tham, Joo - Cheong (2010), Money and Politics: The Corrosive Effect of Money on Politics in Australia, UNSW Pres, Sydney.
Walecki, Marcin (2007), “Spending Limits as a Policy Option” IFES Political Finance
White Paper Series, June.
Wertheimer, Fred - Weiss Manes, Susan (1994), “Campaign Finance Reform: A Key to
Restoring the Health of Our Democracy”, Columbia Law Review, Vol. 94, No: 4,
May, s. 1126-1159.
Wiltse, Dave L. (2005), “Amerika’da Kampanya Finansmanı: Reformlar, Mitler ve
Gerçekler”, (Çev. Erdem Evren), Birikim, Sayı. 189, s. 42-53.
Wright, J. Skelly (1976), “Politics and the Constitution: Is Money Speech?”, The Yale
Law Journal, Vol. 85, No: 8, Jul., s. 1001-1021.
Download