Türk HPB Türk Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Dergisi Türk Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Derneði Yayýn Organýdýr ©Ýstanbul Medikal Yayýncýlýk SÜRELÝ YAYINLAR dizisi “Türk HPB” Dergisi Editör: Prof. Dr. Ali Emre Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalý 2005 Cilt 1 Sayý 4 ISSN 1305 - 4708 www.hpb.org.tr “TÜRK HPB DERGÝSÝ”NÝN YAYIN HAKLARI TÜRK HEPATO PANKREATO BÝLÝER CERRAHÝ DERNEÐÝ’NE AÝTTÝR. Yasalar uyarýnca, bu yapýtýn basým haklarý Ýstanbul Medikal Yayýncýlýk Ltd. Þti.'ye aittir. Yazýlý izin alýnmadan ve kaynak olarak gösterilmeden, elektronik, mekanik ve diðer yöntemlerle kýsmen veya tamamen kopya edilemez; fotokopi, teksir, baský ve diðer yollarla çoðaltýlamaz. 2005 Ýstanbul Medikal Yayýncýlýk Ltd. Þti. Deniz Abdal Mah., Baþvekil Cad., Çeþme Sok., No. 3, 34104, Çapa - ÝSTANBUL • Tel: (0212) 584 20 60 • • Faks: (0212) 584 20 61 • www.istanbultip.com info@istanbultip.com Ýstanbul Medikal Yayýncýlýk Yayýna Hazýrlayan / Ýstanbul Medikal Yayýncýlýk Ltd. Þti. Redaksiyon ve Düzelti / Prof. Dr. Yaman Tekant, Prof. Dr. Cumhur Yeðen Sayfa Düzeni / E. Recai Tosun (0212) 584 20 60/18 - 0532 410 77 19 Kapak / Özlem Arabacý (0212) 584 20 60/13 Baský ve Cilt / Ohan Matbaacýlýk Ltd. Þti. (0212) 886 70 70 I Türk HPB Türk Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Dergisi TÜRK HEPATO - PANKREATO - BÝLÝER CERRAHÝ DERGÝSÝ YAZIM KURALLARI lar (Ann Intern Med 1997;126:36-47, JAMA 1997;277:927-934). Bu belge www.icmje.org adresinde de bulunabilir. Gönderilen bütün yazýlara, yazarlarýn tümü tarafýndan imzalanan, okunup onaylandýðýný belirten bir mektup eklenmelidir. Yazý kabul edildiði takdirde bütün baský haklarý (copyright) dergiye geçmiþ olur. Eðer metindeki malzeme, ilaç ve aletlerden yazarlarýn yarar saðlamasý durumu veya böyle bir olasýlýk varsa bu durum belirtilmelidir. Bu bilgiyi yayýnlayýp yayýnlamama kararý Dergi’ye aittir. Ýnsan denekleri üstündeki çalýþmalar 1975 Helsinki Bildirgesinin 1983’te düzenlenmiþ þekline uygun olmalý, her denekten bilgilendirilmiþ onay alýnmalýdýr. “Türk HPB Dergisi” Türk Hepato-PankreatoBiliyer Cerrahi Derneði yayýn organýdýr. Ýstanbul Medikal Yayýncýlýk tarafýndan basýlýr. Türk HPB Dergisi, derlemeler, özgün makaleler, klinik notlar, deneysel notlar, vaka sunumlarý, hýzlý yayýnlar ve editöre mektuplar yayýnlar. Dergi yýlda dört kez (Ocak - Nisan - Temmuz - Ekim) yayýnlanýr. Daha önce herhangi bir dilde özet dýþýnda yayýnlanmadýklarý veya deðerlendirme aþamasýnda olmadýklarý bildirilen yazýlar yayýn kurulu tarafýndan ele alýnýr ve hakem deðerlendirmesine sunulur. Haberleþme Çalýþmanýn asýl metni ve üç kopyasý (asýl metni içeren CD ile beraber) aþaðýdaki adrese gönderilmelidir: Prof. Dr. Ali Emre Türk HPB Dergisi Editörü Niþantaþý, Valikonaðý Cad. 159/5, Birlik Apt. 34365 ÝSTANBUL. Gönderilen yazýlarla ilgili olarak aþaðýdaki faks, e-posta ve telefonlara baþvurulabilir: hpbcer@superonline.com aemre@tnn.net ytekant@istanbul.edu.tr yegen@superonline.com Metin kategorisi Derleme Yazar ilgili konuda yayýnlanmýþ çalýþmalarý ile tanýnmýþ olmalýdýr. Bir konu detaylý bir biçimde ele alýnmalýdýr. Bir özet verilmelidir. Özgün makaleler Metin her biri ayrý sayfalarda baþlayan bölümler þeklinde gönderilmelidir: Özet (Türkçe ve Ýngiliz-ce, en fazla 250 sözcük)-giriþ-gereç ve yöntemler-bulgularsonuçlar-kaynaklar-þekil veya resim alt yazýlarý. Telefon: 0212 631 21 13 Fax: 0212 635 30 82 - 0212 233 19 37 Klinik notlarý veya deneysel notlar Özgün gözlemler, bir yöntemin yararlý varyasyonlarý, sýk rastlanan teknik güçlükler için pratik çözümler bildirilebilir. Altýyüz kelimeyi aþmamalý, kýsa bir özet verilmelidir. Yazým kurallarý Yazarlar "Biyomedikal Dergilere Gönderilen Yazýlar Ýçin Tek Tip Kurallar”dan yararlanmalýdýr- II 3. 4. 5. 6. 7. Vaka sunumu 500 kelimeyi geçmemeli, kýsa bir özet verilmelidir. Hýzlý yayýnlar Araþtýrýcýlar çabuk iletmek istedikleri özgün bulgularý 600-1200 kelimelik ön raporlar halinde bu bölümde deðerlendirebilirler. Bir özet verilmeli, bu kategoride bildirilme nedeni anlatýlmalýdýr. Çalýþmanýn yapýldýðý kurum veya kurumlar Haberleþme adresi (telefon, faks ve e-posta) Mali destek kaynaklarý Metin kategorisi Anahtar sözcükler (3-10 kelime) Özet Her yazýda en fazla 200 sözcük içeren özet olmalýdýr. Özet þu þekilde yapýlandýrýlmalýdýr: amaç, yöntem, bulgular ve sonuçlar. Editöre mektuplar Yayýnlanan herhangi bir yazý halinde görüþler bu bölümde iletilebilir. Ayrýca özgün makale boyutlarýnda olmayan yazýlara yer verilebilir. Bu yazýlar toplam 1200 kelime, 10 kaynak, 2 adet resim, þekil veya tabloyu aþmamalýdýr. Kaynaklar Metinde geçiþ sýralarýna göre numaralandýrýlmalýdýr. Dergi adlarý Index Medicus sistemine göre kýsaltýlmalýdýr. Kaynaklara atýflar "tek tip kurallar"a uygun olmalýdýr. Kaynaklarýn doðruluðu yazarýn sorumluluðundadýr. Tablo, resim ve þekiller Her tablo veya þekil ayrý sayfada verilmelidir. Resmin arkasýna aþaðýdaki bilgiler kaydedilmelidir: 1. Üst taraf okla gösterilmelidir. 2. Tablo, þekil veya resmin numarasý yazýlmalýdýr. 3. Ýlk yazarýn ismi belirtilmelidir. 4. Fotoðraflar kaliteli olmalýdýr. Renkli basým, masraf yazarlar tarafýndan karþýlandýðý takdirde mümkündür. Örnek Makale: Hermanek P, Sobin L, Wittekind C. How to improve the present TNM staging system. Cancer 1999;86:2189-91. Kitap: Büchler M, Malfertheiner P, Friess H, Senn T, Beger H.G. Chronic pancreatitis with inflammatory mass in the head of the pancreas.: a special entity. In: Chronic pancreatitis (Beger HG, Büchler M, Ditschuneit H, Malfertheiner P, eds). 2nd-ed. Springer-Verlag, Heidelberg 1990:41-47. Baþlýk sayfasý 1. Makalenin baþlýðý 2. Yazarlarýn isim ve soyisimleri III Türk HPB Türk Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Dergisi Editör Ertuðrul Göksoy, Ýstanbul Haldun Gündoðdu, Ankara Selim Gürel, Bursa Cem Kalaycý, Ýstanbul Sedat Karademir, Ýzmir Kaan Karayalçýn, Ankara Selim Karayalçýn, Ankara Zeki Karasu, Ýzmir Murat Kýlýç, Ýzmir Sadýk Kýlýçturgay, Bursa Nezihi Oygür, Antalya Atilla Ökten, Ýstanbul Durkaya Ören, Erzurum Ýlgin Özden, Ýstanbul Yýlmaz Özen, Bursa Ömer Özütemiz, Ýzmir Yalçýn Polat, Erzurum Ýzzet Rozanes, Ýstanbul Ýskender Sayek, Ankara Erdoðan Sözüer, Kayseri Özlem Süoðlu, Ýstanbul Hakan Þentürk, Ýstanbul Ýlkay Þimþek, Ýzmir Ethem Tankut, Ýzmir Ertan Tatlýcýoðlu, Ankara Yaman Tokat, Ýzmir Nurdan Tözün, Ýstanbul Özgür Yaðmur, Adana Rýfat Yalýn, Ýstanbul Hasan Yersiz, Los Angeles Sezai Yýlmaz, Malatya Zeki Yýlmaz, Kayseri Cihan Yurdaydýn, Ankara Yýldýray Yüzer, Ýzmir Ali Emre, Ýstanbul Yardýmcý editörler Yaman Tekant, Ýstanbul Cumhur Yeðen, Ýstanbul Bilimsel danýþma kurulu Osman Abbasoðlu, Ankara Koray Acarlý, Ýstanbul Bülent Acunaþ, Ýstanbul Ulus Akarca, Ýzmir Alper Akýnoðlu, Adana Hikmet Akkýz, Adana Þükrü Aktan, Antalya Nusret Akyürek, Ankara Ethem Alhan, Trabzon Aydýn Alper, Ýstanbul Nusret Aras, Ankara Orhan Arýoðul, Ýstanbul Hüseyin Astarcýoðlu, Ýzmir Ýbrahim Astarcýoðlu, Ýzmir Orhan Bilge, Ýstanbul Hakan Bozkaya, Ankara Mehmet Çaðlýkülekçi, Mersin Yýlmaz Çakaloðlu, Ýstanbul Ahmet Çoker, Ýzmir Fügen Çullu, Ýstanbul Aydýn Dalgýç, Ankara Alper Demirbaþ, Antalya Haluk Demiryürek, Adana Abdulkadir Dökmeci, Ankara Þükrü Emre, New York Sadýk Ersöz, Ankara IV Türk HPB Türk Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Dergisi Misafir Editör Prof. Dr. Orhan Arýoðul Deðerli Meslektaþlarým, Hepatoselüler kanserler taný ve tedavisinde olduðu kadar, kendisini oluþturan moleküler mekanizmalar açýsýndan da çok yönlü ele alýnmasý gereken konu haline gelmiþtir. Bu alandaki temel bilgiler sürekli geliþmekte, klinik çalýþmalarýn sonuçlarý da hasta tedavisindeki seçenekleri giderek arttýrmaktadýr. O nedenle Türk HPB dergimizin bu sayýsý aðýrlýklý olarak hepatoselüler kanser konusuna ayrýlmýþ olup, olayýn çok yönlülüðü göz önünde tutularak seçilen baþlýklar konunun deneyimli ve yetkili kiþileri tarafýndan kaleme alýnmýþtýr. Birbirini desteklediði kadar bazen de çeliþkili yönlere dikkat çeken yazarlarýn sunduklarý, bu alana ilgi duyanlar için bir izlek oluþturma deðerini taþýmaktadýr. Prof. Dr. Orhan Arýoðul Web sayfamýzý ziyaret edebilirsiniz V Türk HPB Türk Hepato-Pankreato-Bilier Cerrahi Dergisi Ýçindekiler 98 Hepatoselüler Karsinom: Taný ve Tedavi Yaklaþýmý Atilla Ökten 103 Hepatoselüler Karsinomda Rezeksiyon Ýlgin Özden 112 Hepatoselüler Karsinomun Radyolojisi Ýzzet Rozanes, Koray Güven, Bülent Acunaþ 121 Hepatoselüler Karsinomda Karaciðer Nakli Sedat Karademir 127 Kanser Genetiði ve Hepatoselüler Karsinomun Moleküler Patolojisi Uður Özbek 132 Pankreas Psödokistleri Mustafa Tireli, Mustafa Emiroðlu, Semra Salimoðlu, Burcu Diliüz VI Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Pankreas Psödokistleri Mustafa Tireli1, Mustafa Emiroðlu2, Semra Salimoðlu2, Burcu Diliüz2 Türk HPB Celal Bayar Üniversitesi, Genel Cerrahi AD1, MANÝSA SB Tepecik Hastanesi 1. ve 2. Cerrahi Klinikleri2, ÝZMÝR Özet Amaç: Akut pankreatit ataðý sonrasý geliþen psödokistlerde cerrahi tedavinin sonuçlarýný deðerlendirmek. Durum deðerlendirmesi: Son yýllarda pankreas psödokisti tedavisinde perkütan kateter drenaj, endoskopik yolla içe drenaj yöntemleri giderek daha fazla sýklýkta kullanýlmaktadýrlar. Yöntem: SB Tepecik Hastanesinde Ocak 1990 ile Aðustos 2003 tarihleri arasýnda akut pankreatit ataðý sonrasý pankreas psödokisti geliþmiþ 34 hasta tedavi edilmiþtir. Bulgular: 34 hastanýn 24'ü kadýn, 10'u erkektir. Altý hasta konservatif yöntemle kendiliðinden iyileþti. Yirmisekiz hastadaki 29 kiste cerrahi tedavi yapýldý. Ameliyat indikasyonlarý on hastada basý bulgusu, dokuz hastada kistin büyümesi, dört hastada infekte kist, dördünde iyileþememe, bir hastada plevraya açýlmadýr. Olgularýn 17'sinde kistogastrostomi, yedisinde dýþa drenaj, ikisinde kistojejunostomi, ikisinde total eksizyon, birinde toraks kapalý su altý drenajý uygulandý. Bu seride bir hasta kaybedildi (%2,9). Ameliyat sonrasý üç hastada %10,7 çeþitli komplikasyonlar meydana geldi. 17 kistogastrostomilinin l6'sýnda çok iyi sonuç elde edildi. Sonuç: Küçük çaplý (5-6 cm) asemptomatik kistler konservatif izlenmelidir. Bunlarda kist komplikasyonu geliþme riski düþük, spontan iyileþme þansý %50'den fazladýr. Komplikasyon görülenler veya rezorbe olmayan kistler cerrahi veya diðer yöntemlerle tedavi edilmelidirler. Açýk cerrahi tedavinin ölüm ve komplikasyon oraný düþük; geç sonuçlarý hastalarýn %90'ýnda baþarýlýdýr. Anahtar kelimeler: psödokist, akut pankreatit, cerrahi tedavi. Pancreatic Pseudocysts Summary Aim: The aim of this study was to assess the results of surgical treatment of the pseudocysts due to acute pancreatitis. Background: Recently, nonsurgical methods, like percutaneous external catheter drainage and endoscopic internal drainage are used more frequently in the treatment of pancreatic pseudocysts. Methods: Between January 1990 and August 2003, 34 consecutive patients with pancreatic pseudocyst were treated in our Clinic. Results: Twenty-four of the patients were females and 10 were males. Six uncomplicated cysts with a diameter 5-6 cm. in diameter, resolved spontaneously between 4-6 months. Twentynine cysts in 28 cases were treated surgically. Indications of surgery were external compression in ten patients, enlargement of the cysts in nine patients, infected cysts in four, unresponsiveness to nonoperative therapy in four, and pleural rupture in one. While seventeen patients underwent transgastric cystogastrostomy, in seven patients external drainage and in two cystojejunostomy were performed. In two cases, total exision and in one, pleural drainage were carried out. One patient died in the postoperative period. Mortality and morbidity rates were 2.9 percent and 10.7 percent respectively. Long-term result of cystogastrostomy was excellent in l6 cases. Conclusion: Small-diameter and noncomplicated cysts can be managed nonoperatively. In these patients, the complication risk was very low. Spontaneous resolution of the cyst was observed in more than 50% of the patients. Complicated and unresolved cysts are treated surgically or by percutaneous or endoscopic drainage methods. The mortality and morbidity of the open surgical tecniques are low and the late results of these methods are successful in more than 90 percent of the cases. Key words: pseudocyst, acute pancreatitis, surgical treatment. %3-7'sinde birikinti devam ederek psödokistleri meydana getirir4-7. Son 15 yýl içinde psödokist tedavisinde çok önemli deðiþiklikler olmuþtur. Öncelikle kistlerin önemli bir bölümünün izlemle kendiliðinden iyileþebileceði anlaþýlmýþ; pek çok hastanýnda endoskopik (kistojejunostomi, kisto- Giriþ Akut pankreatit ataklarýndan sonra olgularýn %4050'sinde bilgisayarlý tomografide pankreas çevresinde sývý birikimi izlenir1-3. Akut sývý birikimi olarak adlandýrýlan bu oluþumun büyük bir çoðunluðu 4-6 hafta içinde geri emilir ve hastalarýn ancak Mustafa Tireli, Celal Bayar Ünv., Týp Fak., Genel Cerrahi AD, MANÝSA mustafatireli@ yahoo.com 132 Pankreas Psödokistleri beþinde alkol, birinde obezite, akut pankreatit nedeniydi. Dört hastada neden bulunamadý (idiyopatik). Taný karýn tomografisi ve/veya ultrasonografik inceleme ile kondu (Resim 1). Otuz dört hastada 35 psödokist mevcuttu. Kist hastalarýn 11'inde pankreasýn gövde ve kuyruk, sekizinde gövde bölümlerinde, beþinde baþ ve gövdede, dördünde baþta, üçünde kuyrukta, üçünde tüm pankreasta ve birinde sol kolon mezosu altýnda yerleþmiþti. Kist büyüklükleri de farklýlýk gösteriyordu. Bir hastada kist çapý 5 cm'den küçüktü. 11 vakada kist çapý 5-10 cm; 21 olguda 1020 cm arasýnda deðiþiyordu. Ýki hastada kist 20 cm'den büyüktü (Resim 1). Ameliyat öncesinde dört hastada ERCP tetkiki yapýlabildi, bu incelemede kistle pankreas kanalý arasýnda bir iliþki bulunamadý. Altý hastamýz konservatif yöntemle tedavi edildi. Bu hastalarda kistler yaklaþýk 5 cm. Çapýnda idi. Klinik bulgu oluþmayan bu vakalar birer aylýk aralarla, ultrasonografik gerekirse tomografik kontrollerle izlendi. Bu kistler 4-6 ay içinde tamamen kayboldu. Yirmisekiz hasta ise deðiþik cerrahi yöntemlerle tedavi edildi. Bu konu ile ilgili bilgiler tablo 1'de sunulmaktadýr. Mide-duodenuma basý, infeksiyon geliþmesi, plevraya açýlma gibi kist komplikasyonu görülen hastalar erkenden ameliyata alýndýlar. Klinik belirti vermeyen ve çapý 5-6 cm'yi geçmeyen kistler birer ay aralarla kontrolleri yapýlarak izlendiler. Bu izlem anýnda kistte geniþleme görülen dokuz hasta ile, üç aylýk izleme raðmen kist çapý deðiþmeyen (iyileþmeme) dört olguda daha sonra cerrahi tedaviye baþvuruldu. gastrostomi vb.) ve perkütan kateter drenaj yöntemleriyle baþarýlý bir þekilde tedavi edilebilecekleri ortaya konmuþtur. Bu nedenlerle açýk cerrahi yöntemlerin uygulanmasý nispeten azalmýþ gibi görünmektedir. Ancak, bu yeni tekniklerin elde bulunmadýðý koþullarda, ya da bunlarla yapýlan tedavinin baþarýsýzlýðýnda ve kist komplikasyonu oluþmuþ hastalarda, cerrahi yöntemler tek seçenek olma özelliðini korumaktadýrlar. Geçen 13 yýl içinde kliniðimizde altýsý konservatif, 28'i cerrahi yöntemlerle 34 psödokistli hasta tedavi edilmiþtir. Bu çalýþmada bu hastalarýn sonuçlarýný sunarak, psödokist tedavisinin ilkelerini gözden geçirmek istiyoruz. Gereç ve Yöntem Bu araþtýrma Ocak 1990 ile Aðustos 2003 tarihleri arasýnda SB Tepecik Hastanesi 1.2.3. Cerrahi Kliniklerinde tedavi edilmiþ 34 pankreas psödokistli hasta üzerinde yapýlmýþtýr. Hastalarýmýzýn hepsinde akut pankreatit ataðýndan sonra psödokist oluþmuþtur. Hastalarýmýzýn l4'ü akut pankreatit ataðýnýn baþlangýcýndan itibaren kliniðimizde tedavi görmüþtür. Yirmi hasta ise pankreatit ataðýný kliniðimiz dýþýnda geçirmiþ, psödokist oluþtuktan sonra tedavi için kliniðimize sevkedilmiþtir. Akut pankreatit ataðýnýn üzerinden 4-6 hafta geçtikten sonra pankreas çevresinde sebat eden sývý birikimi psödokist olarak kabul edilmektedir1,2,4,7. Bu süre içindeki sývý toplanmalarý ise "akut sývý birikimi" olarak deðerlendirilmektedir. Görüntüleme yöntemleriyle kisti kanýtlanan olgularda, kist çapý 5-6 cm den küçük ve kiste baðlý klinik belirti yoksa, birer aylýk aralarla hastalar izlenmiþlerdir. Ýzlem sýrasýnda kistte büyüme, basý belirtileri görülenler, infeksiyon geliþtiði saptananlarda ameliyat kararý alýnmýþtýr. Üç aylýk izlem sonucu kist çapý deðiþmeyen hastalarda kistin iyileþmediði kanaatine varýlýp cerrahi tedaviye geçilmiþtir. Eðer üç aylýk izlem sýrasýnda kistte küçülme tespit edilmiþse, hasta izlenmeye devam edilmiþtir. Bulgular Hastalarýmýzýn 24'ü kadýn, 10'u erkektir. Yirmiyedi-72 yaþlarý arasýndaki olgularýmýzýn yaþ ortalamasý 53,3 yýldýr. Olgularýn 24'ünde safra taþý, Resim 1. 45 yaþýndaki kadýn hastada tüm üst karýný dolduranpsödokistin tomografik görünümü. Hasta kistojejunostomiile tamamen iyileþmiþtir. 133 M. Tireli ve ark. Tablo 2. Yirmi dokuz pankreas psödokistli hastada uygu lanan cerrahi tedavi Tablo 1. Yirmi sekiz hastadaki ameliyat nedenleri Neden Basý bulgularý Kistte büyüme Ýnfekte psödokist Ýyileþmeme Plevraya açýlma Sayý 10 9 4 4 1 Cerrahi Yöntem Kistogastrostomi Dýþa drenaj Kistojejunostomi Total eksizyon Toraks drenajý Sayý 17 7 2 2 1 Tartýþma Hastalarýmýzda uygulanan cerrahi yöntemlerle ilgili bilgiler tablo 2'de özetlenmiþtir. Kistogastrostomi en sýk tercih ettiðimiz yöntem olmuþtur. Yöntemin kolayca, kýsa sürede uygulanabilir olmasý baþlýca tercih nedenidir. Sað plevra boþluðuna açýlan psödokist toraks kapalý su altý drenajýyla tedavi edildi. Ýki hastada pankreas kuyruðuna yerleþmiþ kistler total olarak çýkarýlabildi. Yedi hastada dýþa drenaj uygulandý. Olgularýn ikisinde pankreasta nekroz vardý ve kist duvarý yeteri kadar geliþmemiþti. Üç olguda kist kapsamýnýn infekte olmasý, birinde kistin sol kolon mezosu altýnda geliþmesi, bir diðer vakada da peripankreatik nekrozektomi yapýlma zorunluluðu nedenleriyle dýþa drenaj usulü tercih edildi. Ameliyat sonrasý üç olguda (%10,7) çeþitli komplikasyonlar (pankreas dýþ fistülü, yara infeksiyonu, evantrasyon, dýþ salgý yetmezliði) meydana geldi. Dýþa drenaj yapýlan bir hastada pankreas dýþ fistülü geliþti ancak konservatif tedavi ile iki ayda iyileþti. Otuzdört hastadan biri kaybedildi (%2,9). Ölüm oraný cerrahi tedavi görenlerde %3,6 olarak bulundu. Ölen 57 yaþýndaki kadýn hastamýz akut atak baþlangýcýndan itibaren kliniðimizde tedavi altýna alýnmýþtý. Hastada biri bursa omentaliste, diðeri sol kolon mezosu altýnda iki kist oluþmuþtu. Bursa omentalisteki kist hýzla büyüdü ve mideye baský yaparak pasajý engelledi. Bu nedenle akut ataktan 45 gün sonra ameliyata alýnýp kistogastrostomi, ayrýca sol kolon mezosu altýndaki kist için de dýþa drenaj uygulandý, pankreastaki nekrotik odaklar temizlendi. Hasta ameliyattan bir ay sonra karýn içi infeksiyondan kaynaklanan sepsis ve buna baðlý çoðul organ yetmezliði nedeniyle kaybedildi. Kistogastrostomi yapýlan 17 hastadan l6'sýnda (%94,1) çok iyi sonuç alýnmýþtýr. Yedi hastada uyguladýðýmýz dýþa drenaj yöntemi altý hastada baþarýlý netice vermiþtir. Son 15 yýl içinde pankreas psödokisti tedavisinde önemli deðiþiklikler olmuþtur. Önceki yýllarda öldürücü kist komplikasyonlarýndan (kanama, delinme, infeksiyon vb.) hastalarý korumak amacýyla, kist duvarýnýn olgunlaþmasý için 4-6 hafta beklenip, sonra cerrahi giriþime geçiliyordu. 1990'lý yýllarýn baþýnda yayýmlanan iki çalýþma8,9, kist oluþmuþ hastalarýn uzun süreli (birinde ortalama 46 ay, diðerinde en az l2 ay) izlenmesi halinde kist komplikasyonu geliþme olasýlýðýnýn %10'dan az olduðunu ve bu süre içinde kistlerin yarýdan fazlasýnýn kendiliðinden rezorbe olarak iyileþtiðini ortaya koymuþtur. Spontan iyileþmenin, çapý 5-6 cm'den küçük kistlerde %70'lere kadar ulaþtýðý da kaydedilmiþtir9. Daha kýsa süreli (4-5 ay) izlenen vakalarda spontan iyileþme olasýlýðý %20-30 seviyesindedir6,12-14. Bu nedenle günümüzde, çapý 5-6 cm'yi geçmemiþ, klinik belirti ve bulgu vermeyen kistlerde öncelikle izlem yolunu tutmanýn daha doðru olacaðý görüþü hakimdir. Otuz dört hastamýzdan altýsýnda (%17,6) 3-6 ay içinde, kendiliðinden iyileþme görülmüþtür. Son 15 yýl içindeki diðer önemli geliþme, endoskopik, laparoskopik ve invaziv radyolojik yöntemlerin tedavide giderek daha sýklýkla kullanýlýr hale gelmesidir. Psödokist tedavisinde hangi yöntemin (cerrahi veya cerrahi dýþý) seçileceði konusunda ilkeler net bir þekilde belirlenememiþtir. Çünkü tedavi yönteminin seçiminde, kist çapýnýn, sayýsýnýn, kistin yerleþim yerinin, kist-pankreas kanalý iliþkisinin bulunup bulunmamasýnýn, sekonder infeksiyon geliþmesinin önemli belirleyici rolü vardýr. Bazý araþtýrýcýlar tedavi þeklinin, D'Elgidio-Schein sýnýflamasý göz önüne alýnarak belirlenmesinin daha saðlýklý olacaðýný öne sürmektedirler10,11. D'Elgidio-Schein tarafýndan pankreas psödokistleri altta yatan hastalýða göre üç tipe ayrýlmýþtýr10. Tip 1 akut pankreatit 134 Pankreas Psödokistleri ataðýndan sonra oluþan kistlerdir. Genellikle kistkanal iliþkisi bulunmaz. Bu vakalarda rutin ERCP yapýlmasý önerilmez; perkütan kateter drenaj uygulanabilir. Komplikasyon geliþmiþ hastalarda cerrahi yöntemler tercih edilmelidir. Tip 2 kronik pankreatit zemininde geliþen akut atak sonrasý oluþan kistlerdir. Kist kanal iliþkisi sýklýkla bulunur. Tedavi seçiminden önce ERCP yapýlmasý yararlý bilgiler saðlar. Bunlarda eðer kist kanal iliþkisi yoksa perkütan kateter drenaj, kist kanal iliþkisi bulunanlarda cerrahi veya laparoskopik yolla içe drenaj yeðlenmelidir. Tip 3 kistler kronik pankreatitli hastalarda geliþirler. Bu kistlerde tedavi öncesi ERCP gereklidir. Dýþa drenaj (perkütan kateter veya cerrahi) yapýlmamalýdýr. Bizim hastalarýmýz Tip 1 türü kiste sahiptiler. Bu nedenle ERCP rutin yaptýrýlmamýþtýr. Nealon ve ark. tedavinin ERCP bulgularýna göre seçilmesini önermektedirler12. Araþtýrýcýlar kist- pankreas kanalý iliþkisi bulunanlarda içe drenaj; kist- kanal baðlantýsý görülmeyenlerde perkütan kateter drenaj yapýlmasýný tavsiye etmektedirler. Tedavi yöntemi seçiminde kist komplikasyonu geliþmesini dikkate alan yazarlar da vardýr. Ciddi kanama, delinme, apseleþme gibi komplikasyon geliþenlerde cerrahi tedaviyi önerenler çoðunluktadýr2,7-9,14,18. Ancak, çevre organlara basý, infeksiyon, küçük kanama gibi kist sorunlarý geliþmiþ hastalarý cerrahi dýþý yöntemlerle (endoskopik içe drenaj, perkütan kateter drenaj vb.) tedavi edilebileceði de öne sürülmektedir15-19. Kist komplikasyonu görülmesi ve üç aylýk izlem sonucu kist büyüklüðünde deðiþiklik saptanmamasý temel cerrahi giriþim nedenimiz olmuþtur. Cerrahi yöntemler uzun yýllar psödokist tedavisinde tek seçenekti. Bu nedenle bu yöntemler konusunda yeteri kadar deneyim birikmiþtir. Cerrahi yöntemler, dýþa ve içe drenaj (mide, duodenum, jejunum) olmak üzere iki gruptur. Ýçe drenaj yöntemlerinden kistogastrostomi ve kistojejunostomi en sýk kullanýlan tekniklerdir. Birçok araþtýrýcý bu iki yöntem arasýnda mortalite, morbidite ve kist nüksü yönünden önemli bir farklýlýk bulunmadýðýný belirtmiþlerdir8,10-13,21,22. Bazýlarý kistogastrostominin daha kýsa sürede ve kolayca uygulanabilirliðini bu teknik için bir üstünlük saymalarýna karþýlýk; diðer yazarlar ameliyat sonrasý kanama (anastomozdan, mide-kist duvarýn- dan vb.) riskinin kistogastrostomide daha fazla görüldüðünü öne sürmektedirler9,18, 21. Her iki yöntemin özellikle kist pankreas ana kanalý iliþkisi bulunanlarda uygulanmasýnýn daha yararlý olacaðý da belirtilmiþtir. Açýk cerrahi yöntemlerin genel olarak %0-5 arasýnda ölüm oraný, %5-20 oranýnda komplikasyonu olduðu bildirilmektedir8,9,11-14,20-23. Fazla sayýda hasta içeren dizilerin sonuçlarý göz önüne alýnýrsa, cerrahi yöntemlerle olgularýn %83-95'inde çok baþarýlý sonuçlar elde edildiði görülmektedir8,12,13,17,21,23. Kistogastrostomi bizim en sýk uyguladýðýmýz yöntemdi. On yedi hastadan 16'sýnda baþarýlý sonuç alýnmýþtýr. Kistin dýþa drenajý sýkça kullanýlan bir diðer cerrahi tekniktir. Delinme, kanama, infeksiyon gibi kist komplikasyonu bulunanlarda, kist duvarý güvenli bir anastomoz yapacak kadar olgunlaþmamýþ olanlarda, ve iyileþmeyen 5-6 cm çaplý kistlerde bu yöntem uygulanabilir7-9,11,13,14. Ana kanalla iliþkisi bulunan kistlerde bu usul kullanýlmamalýdýr. Bu hastalarda pankreas dýþ fistülü geliþme þansý çok yüksektir2,14. Dýþa drenajýn %20’ye varan nüks sýklýðýndan, %3-10 ölüm oranýndan ve %10-80 arasýnda deðiþen komplikasyon riskinden söz edilmektedir9,11,14,22. Biz yedi hastamýzda bu tekniði uyguladýk. Kist sorunu bulunmasý, kist duvarý inceliði bu yöntemi tercih etme nedenimizdi. Bir hastada dýþ fistül geliþti. Altý hastanýn sonuçlarý tatminkardý. Pankreas rezeksiyonu ile kistin tümden çýkarýlmasý nadiren kullanýlan bir yöntem olup, bu yöntemin, kuyrukta yerleþmiþ ve fazla büyük olmayan kistlerde uygulanmasý önerilmektedir7,9-11,20. Zira bu giriþimin, ölüm ve komplikasyon oraný yüksektir9,20 . Cerrahi dýþý yöntemler psödokist tedavisinde son yýllarda daha sýk kullanýlmaktadýrlar. Perkütan drenaj en sýk uygulanan tekniklerin baþýnda gelmektedir. Bu yöntemle hastalarýn %40-95'inde baþarýlý sonuç alýndýðý bildirilmektedir11-15,17,20,23. Yöntemin infeksiyonla ilgili komplikasyon oranýnýn yüksek, tedavi süresinin uzun olmasý gibi iki olumsuz yönü bulunmaktadýr. Bu usulle tedavi edilenlerde en sýk karþýlaþýlan sorun, pankreas dýþ fistülü ve kateter infeksiyonu geliþmesidir12,13,18,20,23. Pankreas dýþ fistülü geliþmesi riski çok yüksek olduðundan bu teknik kist- pankreas kanalý iliþkisi kanýtlanan hastalarda uygulanmamalýdýr10-12,18. Bu yöntem genellikle kist duvarý yeteri kadar geliþmemiþ ve cerrahi giri- 135 M. Tireli ve ark. ve kistle drenaj yapýlacak organ arasýnda en fazla 1 cm uzaklýk bulunmasý temel koþullardýr. Vidyarthi ve ark. literatürde endoskopik yolla tedavi edilmiþ 300 kadar hasta olduðunu ve bunlarda %90 teknik baþarý, %85 tam iyileþme elde edildiðini saptamýþlardý26. Beckingham ve ark. literatürde endoskopik kistogastrostomi uygulanan 50, endoskopik kistojejunostomi yapýlan 71 hasta tespit ettiklerini, kistogastrostomide %82, diðer yöntemde %89 baþarýlý sonuç alýndýðýný saptamýþlardýr. Sharma ve ark. endoskopik yolla içe drenaj yaparak tedavi ettikleri 38 olgunun ortalama 44,3 aylýk izlemi sonucunda hastalarýn %84'ünde baþarýlý sonuç aldýklarýný bildirmektedirler19. Bu sonuçlar açýk cerrahi yöntem verilerine büyük bir benzerlik göstermektedirler. Kist-pankreas kanalý iliþkisi bulunanlarda, endoskopik yolla transpapiller girilerek pankreas kanalýndan geçilip, kist içine stent koymak suretiyle kist duodenuma drene edilip tedavisi yapýlabilmektedir19,24-26. Beckingham ve ark. literatürde bu yöntemle tedavi edilmiþ 117 hasta bulunduðunu, erken dönemde %84 ünde, geç devrede %75'inde tedavinin baþarýlý olduðunu tespit etmiþlerdir25. Açýk cerrahi giriþimle yapýlan kistogastrostomi, kistojejunostomi ameliyatlar laparoskopik yolla da uygulanabilmektedirler27,28. Geniþ hasta sayýsý içeren araþtýrmalar henüz yayýnlanmadýðýndan bu konuda görüþ bildirmek çok güçtür. Küçük sayýda hasta içeren gruplarýn sonuçlarýnýn baþarýlý olduðundan söz edilmektedir. Sonuç olarak akut pankreatit ataðý sonrasý pankreas kisti saptanan bir hastada, kist komplikasyonu yoksa ve kist çapý 5-6 cm. den küçük ise hastalar izlenmelidir. Bu tedavi bir yýla kadar uzatýlabilir. Bu yöntemle iyileþmeyenlerde, daha büyük kistlerde ve kist komplikasyonu görülenlerde tedavi yöntemini ERCP bulgularýna göre yönlendirmek daha doðru seçim yapýlmasýný saðlayabilir. Kist kanal iliþkisi gösterilenlerde cerrahi, laparoskopik cerrahi ve endoskopik yollardan biriyle içe drenaj (mide, duodenum, jejunum) uygulanmalýdýr. Kanalkist iliþkisi bulunmayanlarda, kist duvarý yeteri kadar olgunlaþmamýþlarda perkütan kateter drenaj ilk seçenek olabilir. Aðýr kist sorunlarý geliþenlerde ve diðer yöntemlerle tedavinin baþarýsýzlýðýnda cerrahi usuller öncelikle düþünülmelidirler. þim için ciddi risk taþýyan hastalarda uygulanmýþtýr. Ancak çevre organlara basý, küçük kist içi kanama, kistte infeksiyon geliþmesi gibi kist komplikasyonlarý bulunanlarýn bile bu teknikle baþarýlý bir þekilde tedavi edilebildikleri de bildirilmiþtir11,15-18,23. Bir kez perkütan giriþimle kistin tamamen boþaltýlýp býrakýlmasý %70'lere varan kist nüksü ile sonuçlanýr. Bu nedenle, bu yöntemin kullanýlmasý önerilmemektedir15,16,26. Hiçbir ölçüt göz önüne alýnmadan, hastalarýn açýk cerrahi ve perkütan drenaj teknikleriyle tedavi edildikleri ve bu iki yöntemin sonuçlarýnýn karþýlaþtýrýldýðý bazý çalýþmalar vardýr (Heider ve ark.). Hiçbir kritere bakmadan 66 hastayý perkütan kateter drenaj, 66 olguyu da açýk cerrahi yöntemlerle tedavi ettiler13. Sonuçta cerrahi yolla %88, kateter drenajla %42 hastada tam iyileþme görüldü. Aradaki fark istatistik olarak anlamlýydý. Kateter drenajlýlarda ölüm oraný %16 iken, cerrahi tedavi gurubunda hiçbir hasta kaybedilmedi. Komplikasyon oraný kateter drenaj yapýlan hastalarda %64, cerrahi tedavide %27 bulundu. Spivak ve ark. 27 hastayý kateter drenaj, 32 hastayý cerrahi yöntemlerle tedavi ettiler20. Bu yazarlar kateter drenaj yapýlan hastalarda %63 baþarý, %50 komplikasyon görülmesine karþýlýk, cerrahi tedavide %87,5 tam iyileþme olduðunu, %32 oranýnda komplikasyon geliþtiðini saptamýþlardýr. Bu iki çalýþma, seçim yapýlmadan uygulandýðýnda kateter drenajýn baþarýsýnýn düþeceðini açýkça göstermektedir. Buna karþýlýk, perkütan kateter drenajýn cerrahi yöntemlerden daha baþarýlý sonuç verdiðini öne sürenler de vardýr. Özellikle seçilmiþ vakalarda, perkütan drenajýn tedavi baþarýsýnýn %95'lere ulaþtýðý da bildirilmektedir 15,17,18. Morton ve ark. kýsa bir zaman önce 14914 psödokistte perkütan kateter drenaj ile cerrahi yöntemlerin sonuçlarýný karþýlaþtýrdýlar ve cerrahi giriþimlerin mortalite ve morbiditesinin anlamlý bir farklýlýkla daha düþük olduðunu saptadýlar23. Araþtýrýcýlar, perkütan kateter drenajýn kýsa süreli baþarýsýnýn yüksek olduðunu, ancak uzun süreli izlemde baþarýnýn %40'larýn altýna indiðine de dikkati çektiler. Son yýllarda endoskopik giriþimle yapýlan kist tedavisinde de büyük aþamalar kaydedilmiþtir. Endoskopik olarak kistogastrostomi ve kistoduodenostomi güvenli bir biçimde gerçekleþtirilebilmektedir. Bu yolla hastalarýn %80-90'ý iyileþtirilebilmektedir19,24,25. Kist duvarýnýn yeteri kadar geliþmiþ olmasý 136 Pankreas Psödokistleri Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. Kourtesis G, Wilson SE, Williams RA. The clinical significance of fluid collection in acute pancreatitis. Am Surg 1990;56:796-9. Neff R. Pancreatic pseudocysts and fluid collections. Surg Clin North Am 2001;81:398-403. Balthazar EJ, Robinson DL, Megibow AJ, Ranson JHC. Acute pancreatitis: value of CT in establishing prognosis. Radiology 1990;174:331-6. Ranson JHC. The role of surgery in the management of acute pancreatitis. Ann Surg 1990;211:382-93. Imrie C, Buist L, Shearer MG. Importance of cause in the outcome of pancreatic pseudocysts. Am J Surg 1988;156:159-62. Feig BW, Pomerantz RA, Vogelzang R, Rege RV, Nahwold DL. Treatment of peripancretic fluid collections in patients with complicated acute pancreatitis. Surg Gynecol Obstet 1992;175:429-36. Beger HG, Isenmann R. Surgical management of necrotizing pancreatitis. Surg Clin North Am 1999;79:783-800. Yeo CJ, Bastidas AJ; Nyhan AL, Fishmann EK, ZinnerMJ. The natural history of pancreatic pseudocysts documented by computed tomography. Surg Gynecol Obstet 1990;170:411-7. Vitas GJ, Sarr MG. Selected management of pancreatic pseudocysts: operative versus expectant management. Surgery 1992;111:123-30. D'Egidio A, Schein M. Pancreatic pseudocysts: a proposed classification and its management implications. Br J Surg 1991;78:981-4 Zhang AB, Zheng SS. Treatment of pancreatic pseudocysts in line with D'Egidio's classifications. World J Gastroenterol 2005;11:729-32. Nealon WH, Waldser E. Main pancreatic ductal anatomy can direct choice of modality for treating pancreatic pseudocysts: surgery versus percutaneous drainage. Ann Surg 2002;235:751-8. Heider R, Meyer AA, Galanko JA, Behrns KE. Percutaneous drainage of pancreatic pseudocysts is associated with a higher failure rate than surgical treatment in unselected patients. Ann Surg 1999;229:781-9. Pavlovsky M, Perejaslov A, Chooklin S, Dovgan Y. Current 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 137 management of pancreatic pseudocysts. Hepatogastroenterol 1998;45:846-8. Van Sonenberg E, Wittich GR, Casola G et al. Percutaneous drainage of infected and noninfected pancreatic pseudocysts: experience in 101 cases. Radiology 1989;170:757-61. Baril NB, et al. Does an infected peripancreatic fluid collection or abscess mandate operation. Ann Surg 2000; 231:361-7. Szentes MJ, Traverso LW, Kozarek RA, Freeny PC: Invasive treament of pancreatic fluid collection with surgical and nonsurgical methods. Am J Surg 1991;161:600-5. Adams DB, Anderson MC. Percutaneous catheter drainage compared with internal drainage in the management of pancreatic pseudocyst. Ann Surg 1992;215:571-6. Sharma SS, Bhargawa N, Govil A. Endoscopic management of pancreatic pseudocyst: a long term follow-up. Endoscopy 2002;34:203-7. Spivak H, Galloway JR, Amerson JR et al. Management of pancreatic pseudocysts. J Am Coll Surg 1998;186:507-11. Newell KA, Liu T, Aranha GV, Prinz RA. Are cystogastrostomy and cystojejunostomy equivalent operations for pancreatic pseudocysts?. Surgery 1990;108:635-40. Yin WY. The role of surgery in pancreatic pseudocyst. Hepatogastroenterol 2005;52:1266-73. Morton JM, Brown A, Galanko JA, Norton JA, Grimm IS, Bebrus KE. A national comparison of surgical versus percutaneous drainage of pancreatic pseudocysts: 1997-2001. J Gastrointestinal Surg 2005;9:15-21. Vitale GC, Lawhon JC; Larson GM, et al. Endoscopic drainage of the pancreatic pseudocysts. Surgery 1999;126:616-23. Beckingham IJ, Krige EJ, Bornman PC, Terblanche J. Endoscopic management of pancreatic pseudocysts. Br J Surg 1997;84:1638-45. Vidyarthi G, Steinberg SE. Endoscopic management of pancreatic pseudocysts. Surg Clin North Am 2001;81:405-10. Park A, Schwartz R, Tandan V, Anvari M. Laparoscopic pancreatic surgery. Am J Surg 1999;177:158-63. Mouiel J, Craffa F. Pancreatic cyst treated by cystojejunal anastomosis on a Roux-en -Y loop. Surg Endosc 1995;9:625-7. Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Kanser Genetiði ve Hepatoselüler Karsinomun Moleküler Patolojisi Türk HPB Uður Özbek Ýstanbul Üniversitesi, Deneysel Týp Araþtýrma Enstitüsü (DETAE), Genetik AD, ÝSTANBUL Özet En sýk kanser ölüm nedenleri arasýnda yer alan hepatoselüler kanserin etyolojisinde hepatit B enfeksiyonlarý ve aflotoksinin gýdalarýda bulaþýmý yer alýr. Karmaþýk bir hastalýk olan bu tümörün geliþimine tümör baskýlayýcý genler, onkogenler ve viral inisiyasyon farklý aþamalarla yer alýr. Hepatokarsinogenezin patobiyolojisinin aydýnlatýlmasý sonucu hepatit B aþýsý ve aflotoksin bulaþýmýnýn önlenmesi gibi hastalýktan daha etkin korunma yollarýnýn ortaya konabilmesi saðlanmýþtýr. Devam eden çalýþmalarla hepatoselüler kanserin moleküler patogenezinin anlaþýlmasý ve hastalýðýn tedavisi için daha gerçekli yaklaþýmlar ve tedavi stratejilerinin geliþtirilmesi saðlanacaktýr. Anahtar kelimeler: moleküler genetik, kanser genetiði, HCC Cancer Genetics and Molecular Pathology of Hepatocellular Carcinoma Summary Hepatocellular carcinoma is the predominant cause of cancer mortality in Southern China and sub-Saharan Africa. The major etiologies and risk factors for the development of HCCs are well defined. Infection with hepatitis B virus and and food contamination with aflatoxin B1are major and possible synerjistic risk factors. Meanwhile how and in what sequence of these factors play role at the molecular level has not emerged yet. The malignant hepatocyte phenotype is produced by distruption of several gene functions at different regulatory pathways. New strategies such as gene expression arrays and proteomics give promise to provide further clues about this common and complex cancer. Key words: molecular genetics, cancer genetics, HCC masý ise gen dizisindeki deðiþiklikler yani mutasyonlar sonucu oluþur. Mutasyonlar en sýk DNA molekülünün tek bir bazýndaki deðiþiklik sonucu oluþabildiði gibi bir bazýn kaybý ya da eklenmesi þeklinde de olabilir. Bu mutasyonlar ebeveynlerden kalýtýlabildiði gibi, daha sonra somatik olarak da oluþabilir. Kalýtýmsal mutasyonlar olarak adlandýrýlan birinci þekil anne-babanýn germ hücresinden çocuða aktarýlýr ve yeni bireyin tüm vücut hücreleri bu bozukluðu taþýr. Kazanýlmýþ, somatik mutasyonlar ise yaþamýn herhangi bir anýnda DNA'daki deðiþiklikler ile oluþur ve bu durum sonraki kuþaða aktarýlamaz. Bu durumda yukarda bahsi edilen oranlar dikkate alýnýnca kanser vakalarýnýn %80-90'ýnýn somatik mutasyonlar sonucu geliþtiðini söyleyebiliriz. Mutasyona uðradýklarýnda kanserli hücre oluþumuna ve hücrenin bu kanserli fenotipi sürdürüp, yayýlmasýna neden olan genler, tahmin edileceði Kanser Genetiði Son yýllarda insan genetiðinde olan hýzlý geliþmeler, insan genleri ve genetik hastalýklarýyla ilgili bilgilerimizi artýrmýþtýr. Bu bilgiler Mendel kalýtým modeline uyan tek gen bozukluklarý sonucu ortaya çýkan hastalýklarýn mekanizmasýný aydýnlatýrken, ayný zamanda kanserde olduðu gibi çok faktörlü yaygýn hastalýklarýn geliþim mekanizmasýna da ýþýk tutmaktadýr. Kanser, hücrelerin kontrolsüz büyüdüðü ve yayýldýðý bir grup hastalýk olarak tanýmlanýr, hücrelerde her türlü büyüme ve bölünmenin denetimi yine hücrenin genomunun kontrolü altýndadýr. Kanserin oluþup, yayýlmasý da yine bu kontrolün bozulmasý yani genetik kontrolün bozukluðu sonucu ortaya çýkar. Kanser vakalarýnýn çok büyük bir kesiminde (%80-90'ýnda) aile öyküsü yoktur. Genler fonksiyonlarýný kodladýklarý proteinler üzerinden yaparlar ve bu fonksiyonlarýnýn bozulUður Özbek, Ýstanbul Üniversitesi, Deneysel Týp Araþtýrma Enstitüsü AD, ÝSTANBUL uozbek@istanbul.edu.tr 127 U. Özbek huylu tümörlerden biridir1. HCC ile ilgili çok faktörlü ve çok evreli patogenezine yönelik çalýþmalar çok uzun süredir devam etmektedir. HCC etyolojisinde viral ve kimyasal komponentler yer almakta ve p53 geninin buna baðlý inaktivasyonu ana rolü oynamaktadýr. HCC, güney doðu Asya ve Sahra altý Afrika'da kanserden ölümlerin ana sebeplerinden biri olarak yer almaktadýr2. Hepatit B virüsü (HBV) enfeksiyonu ve aflotoksin B1'in (AFB1) gýdalardaki kontaminasyonu bu epidemiyolojik farklýlýðýn ana sebepleri olarak ortaya çýkmaktadýr. Ayrýca kronik hepatik enflamasyon ve siroz da önemli etyolojik faktörler arasýndadýr3,4. HBV taþýyýcýsý olan kronik aktif hepatitliler normal topluma göre 200 kez artmýþ HCC riski taþýmaktadýrlar5. HBV, DNA dizisi hastanýn kromozomlarýna entegre olmakta ve bu kromozomlarda sýklýkla gen inaktivasyonlarýna neden olmaktadýr. Çin'de HCC sýklýðýnýn yüksek olduðu bölgelerde, AFB1 ve kronik HBV enfeksiyonu mevcudiyetinin sinerjistik risk faktörleri olduðu gösterilmiþtir6. p53 geninin de yer aldýðý 17. kromozomun kýsa kolu kayýplarý HCC'de en sýk görülen kromozomal bozukluklardandýr. Güney doðu Asya ve Afrika'daki HCC vakalarýnda görülen AFB1 kontaminasyonu varlýðý ile bu hastalarda rastlanan p53 geninin 249. kodonuna spesifik G->T transversiyonu geliþimi AFB1 bulaþýmý ile HCC gibi hücrenin bu fonksiyonlarýný normalde sürdürmesinden sorumlu olan genlerdir. Ýþlevleri açýsýndan bu genleri 3 ana grupta toplayabiliriz: • Onkogenler • Tümör baskýlayýcý genler • DNA tamir genleri. Onkogenler, normalde hücre büyüme ve çoðalmasýndan sorumludurlar. Aþýrý ekspresyonlarý, amplifikasyon ya da mutasyonlarý ile bu iþlevleri bozulur. Tümör baskýlayýcý genler, normalde hücre büyüme ve bölünmesini kontrol ederler. Ýþlevlerini bozan mutasyonlar ise negatif baskýlayýcý bu fonksiyonlarýnýn ortadan kalkmasý ve kanserli hücre oluþumuna yol açar. DNA tamir genleri ise, tümör baskýlayýcý genlerde olduðu gibi iþlevlerinin yitirilmesi ile gerekli DNA hasarlarýnýn düzeltilememesi ve mutasyonlarýn birikmesi þeklinde kanser geliþimine yol açan gen grubudur (Þekil 1). Sözü geçen 3 gen grubunun normal hücre döngüsünün hangi aþamalarýnda düzenleme iþlevi olduðunu açýklamaktadýr1. Hepatoselüler Kanserin Moleküler Patolojisi Epidemiyoloji ve etyoloji Hepatoselüler kanser (HCC), deðiþken bir coðrafi daðýlým göstermekle birlikte en sýk görülen kötü Þekil 1. Kanser oluþumunda rol oynayan gen guruplarýnýn normal hücre döngüsünün hangi aþamalarýnda düzenleme iþlevi olduðunu gösterilmektedir. Þekil 2. Hepatoselüler karsinoma patogenezinde rol alan faktörler. 128 Kanser Genetiði ve Hepatoselüler Karsinomun Moleküler Patolojisi HCC'de görülmeleri, bu genlerdeki mutasyonlarýn HCC geliþimine hücrede büyüme kontrolü kaybý yaparak toplam %30 oranýndan fazla katkýda bulunduklarýný göstermektedir7,8. Adenomatöz polipozis koli (APC) geni ve beta-katenin genleri, Wnt sinyal iletimi yolaðýnýn merkezinde yer alýrlar. Somatik APC gen mutasyonlarý nadiren HCC'de bildirilmekle beraber, beta-kateninin aktive edici mutasyonlarý tümörlerin %18-41'inde bildirilmiþtir. Yine diðer bir Wnt sinyal yolaðý faktörü olan AXIN1 geninde mutasyon varlýðý gösterilmiþtir. Sonuç olarak, APC kaybý, beta katenin gen mutasyonlarý ve diðer Wnt sinyal iletim yolu deðiþimleri % 30'dan çok HCC olgusunda gözlenmektedir7,8. p53, HCC etyolojinde en geniþ olarak çalýþýlan tümör baskýlayýcý genlerden biridir. Bu gen normalde hücre replikasyonunu baskýlar ve apoptozu uyarýr. p53 geni mutasyonuna HCC'li hastalarda %30-60 oranýnda rastlanýr. Hastalarda 100'den fazla nokta mutasyonu tarif edilmiþtir. Mutasyon sýklýkla az diferansiye tümörlerde saptanýr ve multifocal HCC'li olgularda her odakta mevcut deðildir. Bu bulgular p53 geni mutasyonlarýnýn çoðunun HCC oluþumundan çok, ilerlemesinde rolü olduðunu düþündürmektedir. Ýlginç olarak özellikle aflotoksin B1 (AFB1) kontaminasyonunun olduðu bölgelerde (güney Afrika ve güney Çin) yaþayan hastalarda p53 geni 243. kodonunda guaninin, timidine dönüþümü ile ortaya çýkan mutasyon mevcuttur. Bu mutasyona AFB1 düzeyinin düþük olduðu bölgelerde çok düþük oranda rastlanmaktadýr. Bu mutasyona sirozsuz HCC'li hastalarda da rastlanmasý, mutasyonun tümör oluþumunda rolü olabileceðini düþündürmektedir. AFB1'in ayný zamanda HBV enfeksiyonu ile sinerjistik etkisi olduðu gösterilmiþtir5. arasýndaki moleküler baðlantýyý ortaya koymuþtur. Yapýlan laboratuar çalýþmalarý p53'ün bu bölgesinin AFB1'ün indüklemesi ile ortaya çýkan DNA hasarýna duyarlý olduðunu ve bu mutasyonun karaciðer hücrelerine doku kültüründe pozitif bir büyüme avantajý yarattýðýný göstermiþtir. Ayrýca p53 ve HBV X proteini fiziksel olarak baðlanmakta ve p53'ün normalde sorumlu olduðu hücre içi fonksiyonlarýný (hücre döngüsü kontrolü, apoptozisin indüklenmesi) inaktive etmektedir. Bunlara ek olarak ileri evre HCC olgularýnda, özellikle p53 geni kaybý ile birlikte giden retinoblastom tümör baskýlayýcý gen kayýplarý da bildirilmiþtir.7 HCC'de ras onkogen ailesine ait mutasyon ve gen amplifikasyonlarý saptanmýþtýr. Ayrýca c-myc ve c-fos genlerindeki aþýrý ekspresyon özellikle genoma HBV entegrasyonu neticesi ortaya çýkan genetik özeliklerdir. HCC'lerde ekspresyonu deðiþen diðer bir grup gen de insülin benzeri büyüme faktörü II (IGF-II) ve insülin reseptör substratýdýr (IRS-I). Ýnsülin büyüme faktörleri normalde hücre sinyal iletim mekanizmasýnda yer almakta olup, fazla ekspresyonlarý daha çok büyüme uyarýsý ve transforme edici büyüme faktörü 1'in (TGF beta-1) yol açtýðý apoptozisin engellenmesine neden olarak hepatokarsinogeneze yol açmaktadýr1. Tümör Baskýlayýcý Genler Çeþitli çalýþmalar HCC'de allelik kromozom kaybýný göstermiþtir. Karþýlaþtýrmalý genomik hibridizasyon çalýþmalarý ile bu kaybýn özellikle 1, 2q, 4, 5q, 6q, 8, 9, 10q, 11p, 13q, 14q, 16, 17 ve 22q kromozomlarýnda olduðunu göstermiþtir. HCC patogenezi açýsýndan bu kromozom bölgelerinde yer alan tümör baskýlayýcý genlerin yer alabileceði düþünülmektedir7. Retinoblastoma (RB1), p16INK4A ve siklin D proteinleri hücre döngüsünün G1 safhasýnýn düzenlenmesinde yer alýrlar. RB1 geninde heterozigosite kaybý ve mutasyonlarýna HCC'de sýklýkla rastlanmaktadýr. p16INK4A geninin mutasyon yada metilasyon yoluyla inaktivasyonu yine bu tümörlerde görülmektedir. Hücre döngüsünün ayný safhasýnda rol alan RB1, p16INK4A ve siklin D genlerinin ayrý ayrý yaklaþýk %10-20 oranýnda Onkogenler Aktive olmuþ hücresel onkogenlerin varlýðý HCC patogenezinde diðer faktörlere göre daha az oranda yer almaktadýr. Bunlardan Ras, c-fos, c-erbB2 nadir oranda tümörlerde saptanýr. c-myc ekspresyonunda artýþ tümörlerin %30'unda rastlanmaktadýr. c-met geninin artmýþ ekspresyonu yaklaþýk % 40 oranýnda saptanmakta ve bu durum intrahepatik metastaz ve kýsa saðkalýmla birliktelik göstermektedir7,8, 10. 129 U. Özbek (HBB X- viral yaþam döngüsündeki rolü bilinmediði için bu ad verilmiþtir) büyüme kontrolü yapan çeþitli hücresel genlerin transkripsiyon transaktivatörü olarak fonksiyon görür. Bunlar arasýnda çeþitli onkogenler, c-jun, c-fos yer alýr, TGF alfa ve TGF beta sinyalini artýrýr. Ayrýca, HBV X p53 proteinini inaktive ederek apoptozisi baskýlayabilir. HBV X eksprese eden transgenik farelerin %84'ü hepatik enflamasyon ya da siroz olmadan HCC geliþtirirler. Bu özellikler, HBV X'in virüs hücre döngüsüne olan etkisi tam olarak aydýnlatýlamamakla birlikte, HBV enfeksiyonunun HCC geliþimine etkisinin X proteini aracýlýðý ile olabileceðini göstermektedir7,8,11-13. Hepatit B virüsü HBV infeksiyonunun direkt olarak HCC'yi tetikleyebildiði çeþitli çalýþmalarla gösterilmiþtir. HBV, konak DNA'sýna entegre olur, bu entegrasyon geliþigüzel olup çoðu zaman önemli genlerin yakýnýnda deðildir. Siroz olmayan vakalarda dahi, HBV enfeksiyonunun olduðu ve bunun HCC'yi tetiklemek için yeterli olduðu gösterilmiþtir. Ýn vitro deneylerde, fare hepatositlerine HBV DNA'sý transfekte edildiðinde hücrelerin malign transformasyona uðradýklarý gösterilmiþtir. Bu mekanizmanýn nasýl olduðu ve transformasyonun hangi mekanizmayla geliþtiðine dair çeþitli teoriler bulunmaktadýr. Çoðu vakada HCC kronik hepatitden yýllar sonra geliþmekte, bu da mitojenik ve mutajenik çevrenin geliþi güzel genetik deðiþiklikleri tetiklediði ve bunun da HCC geliþimine yol açtýðý þeklindedir. Yapýlan deneysel çalýþmalar immün yetmezlik sonuncu ortaya çýkan karaciðer hücre hasarýnýn HCC geliþimi için yeterli olduðunu göstermiþtir. Ayrýca, sitotoksik T hücre aracýlýðý ile uyarýlan apoptozis ve apoptotik Fas ligandýnýn kronik enflamasyonla baskýlanmasýnýn HCC geliþimini önlediði gösterilmiþtir. Bununla birlikte HBV'nin, HCC geliþimine direkt onkogenik katkýsýný gösteren kanýtlar da bulunmaktadýr. Hepadnavirüs ailesinden olan HBV replikasyonu sýrasýnda konak DNA’sýna entegre olur. Kronik HBV enfeksiyonlu HCC geliþen hastalarýn çoðunun genomunda entegre HBV DNA dizisi bulunmuþtur. Ancak beklenenin tersine konak hücre DNA’sýna olan bu entagrasyonun belli bir hedef diziye deðil, farklý bölgelere olduðunu ortaya koymuþtur. Bu sonuçlar HBV DNA'sýnýn insan genomuna seçici olmayan bir tarzda entegre olduðunu ve insersiyonel bir mutajenik ajan olarak etki ettiðini göstermektedir. Buna ek olarak, HBV DNA entegrasyonunun çeþitli sekonder kromozomal yeniden yapýlanmalarla birliktelik göstermesi (duplikasyon, delesyon, translokasyonlar gibi), bu entegrasyonun asýl etkisinin artmýþ genomik instabilite olduðunu göstermektedir. Bununla beraber, HBV DNA'sýnýn bilinen onkogenik potansiyeli olan hücresel genlere yakýn entegre olduðunun gösterildiði çeþitli örnekler de vardýr. Bunlar arasýnda erken dönem HCC'de retinoik reseptör beta ekspresyonunu ve insan siklin A geni ekspresyonlarýný deðiþtiren nadir genomik entegrasyon olgularý bildirilmiþtir. Memeli hepadnovirüsünde bulunan X geni Hepatit C virüsü HBV'de olduðu gibi, hepatit C virüsü de (HCV) karaciðerde yýllar süren kronik enflamasyona ve genellikle siroza yol açar. Bu yüzden HCV enfeksiyonu da kronik karaciðer hasarý, rejenerasyon, siroz ve HCC geliþimi süreci teorisini doðrular. Kronik HCV enfeksiyonu olan sirozlu vakalarýn %75'inde HCC geliþmektedir. HCC geliþiminde HCV'nin rolü tam olarak açýklanmamýþtýr. HCV DNA'sý konak genomuna entegre olmaz. HBV X proteinine analog olarak HCV kor proteininin direkt olarak HCC'ye yol açabildiði bildirilmiþtir. Ýn vitro çalýþmalarda bu proteinin çeþitli onkogenlerin promotorlarýný etkilediði ve primer hücreleri transforme ettiði bildirilmiþtir. Transgenik farelerde HCV kor proteini HCC'yi tetikler. Bundan baþka yine HCV replikaz ve yapýsal olmayan 5A proteininin, HCC moleküler patogenezinde yer alabilecekleri bildirilmiþtir6,14. Kalýtsal metabolik hastalýklar Siroz ve HCC iliþkili çok çeþitli kalýtsal metabolik hastalýk vardýr. Bunlar arasýnda otozomal resesif geçiþ gösteren hemakromatoz en sýk görülen örnektir. Hemakromatozlu olgularýn %40-50'sinde siroz sonrasý HCC geliþir. Otozomal resesif geçiþli alfa-1 antitripsin eksikliðinde bu risk yaklaþýk %10 kadardýr. Mutant proteinin hücre içi birikimi hepatite neden olmakta ve hastalarýn yarýsý siroz olmadan HCC geliþtirebilmektedir. Yine otozomal resesif geçiþli tirozinemide de hastalarýn yaklaþýk %40'ýnda HCC geliþme riski vardýr. HCC'nin ailevi özelliði olabileceði konusu net- 130 Kanser Genetiði ve Hepatoselüler Karsinomun Moleküler Patolojisi lik kazanmamýþtýr. Bunun nedeni hastalýðýn etyolojisinde çevresel faktörlerin yer almasýdýr. HBV enfeksiyonuyla birlikte ailesinde HCC öyküsü olan erkeklerin HCC olma riski %84 iken, ailesinde bu öykü özelliði olmayan erkekte %9'dur. Kadýnlarda ise, pozitif aile öyküsü %46'lýk bir risk getirirken, bu öyküsü olmayan kadýnlardaki risk %1'dir. Sonuç olarak, HCC geliþiminde henüz aydýnlatýlmamýþ bazý ailevi genetik faktörlerin rol almasý muhtemeldir6,15,16. Hepatokarsinogenezin bu kompleks patobiyolojisinin aydýnlatýlmasý hepatit B aþýsý ve aflotoksin bulaþýmýnýn önlenmesi gibi hastalýktan daha etkin korunma yollarýnýn ortaya konabilmesi saðlanmýþtýr. Devam eden çalýþmalarla HCC'nin moleküler patogenezinin anlaþýlmasý ve hastalýðýn tedavisi için daha gerçekli yaklaþýmlar ve tedavi stratejilerinin geliþtirilmesi saðlanacaktýr. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. Kaynaklar 1. 2. 3. 15. Elmore LW, Haris CC. Hepatocellular Carcinoma. The Genetic Basis of Human Cancer. The Mc Graw Hill Company, New York, 1998:681. Parkin DM, Bray FI, Devesa SS. Cancer burden in year 2000. The global Picture. Eur J Cancer 2001;37:4-66. Beasley RP. Hepatitis B virus. The major etiology of hepatocel- 16. 131 lular carcinoma. Cancer 1998;61:1942-56. Di B, Carihhers RL, Gores GJ. Hepatocellular carcinoma. Hepatology 2998;28:1161-5. Staib F, Hussain SP, Hofseth LJ. TP53 and liver carcinogenesis. Hum Mutat 2003:21:201-16. Moradpour D, Blum HE. Pathogenesis of hepatocellular carcinoma. Eur J Gastroenterol Hepatol 2005;7:477-83. Thorgeirsson SS, Grisham JW. Molecular pathogenesis of human hepatocellular carcinoma. Nat Genet 2002;31:339-46. Cha C, Dematteo RP. Molecular mechanisms in hepatocellular carcinoma development. Best Pract Res Clin Gastroenterol 2005;19:25-37. Zhang LH, Ji JF. Molecular profiling of hepatocellular carcinomas by cDNA microarray. World J Gastroenterol. 2005;11:463-8. Tabor E. Tumor supressor genes. Growth factor genes and oncogenes in hepatitis B virus associated hepatocellular carcinoma. J Med Virol 1994;42:357-65. Pollicino TR, Squadrito G, Cerenzina G. Hepatitis B virus maintains its pro-oncogenic properties in the case of occult HBV infection. Gastroenterology 2004;126:102-10. Robinson WS. Molecular events in the pathogenesis of hepadnavirus-associated hepatocellular carcinoma. Ann Rec Med 1994;45:297-323. Wang XW, Gibson MK, Vermeulen W. Abrogation of p53induced apoptosis by hepatitis B virus X gene. Cancer Res 1995;55:6012-6. Lauer GM, Walker BD. Medical Progress: Hepatitis C virus infection. Nev Engl J Med 2001;345:41-52. Niederau C, Fischer R, Sonnenberg A. Survival and death in cirrhotic and in noncirrhotic patients with primary hemochromatosis. Nev Engl J Med 1985;313:1256_62. Ericsson S, Carlsson J, Velez R. Risk of cirrhosis and primary liver cancer in alpha-1 antitrypsin deficiency. Nev Engl J Med 1986;314:736-39. Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Hepatoselüler Karsinomda Karaciðer Nakli Türk HPB Sedat Karademir Dokuz Eylül Üniversitesi, Týp Fakültesi, Genel Cerrahi AD, ÝZMÝR Özet Çoðunun siroz zemininde geliþtiði hepatoselüler kanserde (HCC) karaciðer naklinin amacý, hem sirozun hem de kanserin ayný anda hastadan uzaklaþtýrýlmasýdýr. Edinilen deneyimler, nakil sonrasý prognozun ancak karaciðerde sýnýrlý kalmýþ erken evre HCC ler için "iyi" olduðunu göstermiþtir. Bu grup hastalýk, TNM sýnýflamasýnda evre I ve II (tek tümör ≤5 cm ya da 2-3 tümör hepsi ≤3 cm) olarak tanýmlanmaktadýr. Dünyada ve ülkemizde donor havuzunun kýsýtlý oluþu nedeni ile, birçok HCC'li hasta, nakil listesinde beklerken, ya kaybedilmekte ya da ilerleyen HCC (evre III ve IV) nedeni küçük tümörün saðkalým avantajýný ve greft bulma þansýný kaybetmektedir. Bu nedenle, tümörün ilerlemesini önleyen tedavi modellerinin (örn. transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE), radyofrekans ablasyon (RFA), perkütan alkol enjeksiyonu (PEI), hepatik rezeksiyon) yaný sýra, bekleme süresini kýsaltacak yaklaþýmlarla (örn. canlý vericiden karaciðer nakli, splitgreft kullanýmý gibi) risk azaltýlmaya çalýþýlmaktadýr. Anahtar kelimeler: karaciðer transplantasyonu, hepatoselüler kanser, karaciðer sirozu Liver transplantation for Hepatocellular Carcinoma Summary Since the majority of hepatocellular carcinomas (HCC) occur in patients with liver cirrhosis, the goal of liver transplantation for HCC is to eradicate both cirrhosis and tumor at the same time. The data from clinical experience reveal that posttransplant prognosis is favorable only in those who have early HCC confined to the liver. In accordance with TNM classification, these are stage and II tumors (single nodule <5 cm or 2-3 nodules each <3 cm). However, due to scarce cadaveric donor pool, most of the patients with HCC either die or drop from the waiting list because of tumor progression beyond stage II disease. In addition to the therapies which aim to prevent tumor growth (transarterial chemoembolization (TACE), radiofrequency ablation (RFA), percutaneous ethanol injection (PEI) and liver resection), action is taken to shorten waiting time by using living related or split liver grafts. Key words: liver transplantation, hepatocellular carcinoma, liver cirrhosis Giriþ HCC'nin Doðal Seyri Hepatoselüler kanser (HCC), karaciðerin en sýk görülen primer malin tümörüdür ve dünyada her yýl 1 milyona yakýn kiþi HCC nedeni ile kaybedilmektedir1. Sýklýkla (>%90) siroz zemininde geliþen HCC, sirozlu hastalarýnda en önemli ölüm sebebidir2. Siroz zemininde geliþmesi ve geç tanýnmasý nedeni ile HCC'de prognoz kötüdür. Bu açýdan, sirozlu karaciðerlerin görüntüleme yöntemleri ultrasonografi (US), bilgisayarlý tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve alfa-fetoprotein (AFP) düzeyleri ile yakýn takibi önemlidir3. Herhangi bir tedavinin uygulanmadýðý hasta gruplarýnda ortalama saðkalým 6-9 ay iken4, bu hastalarýn da önemli bir bölümü tümörün ilerlemesinden daha önce, sirozun komplikasyonlarýna baðlý kaybedilmektedir5. Sirotik karaciðerdeki HCC'ler sirotik nodüller içinde geliþir. Bu geliþme, sýklýkla fokal olarak displastik nodül içinde baþlar ve geniþleyerek selim alanlarý kaplar. Tümör tarafýndan kamçýlanan anjiogenez sayesinde, zengin bir arteriyel kan akýþý saðlanýr. Tümör, 2-3 cm boyuta eriþtiðinde, iyi diferansiye hücrelerden oluþan ve henüz kapsülle çevrili olup kan damarlarýna invazyon potansiyeli geliþtirmemiþ bir yapýdadýr. Bu boyuttan 5 cm çapa doðru eriþtikçe, mikrovasküler invazyon riski artmakta ve hücre diferansiasyonu kötü yönde deðiþmektedir6. Örneðin, mikrovasküler invazyonu olanlarda tümörün nüks riski, mikrovasküler invazyonu olmayanlara göre 3.5-4 kat daha yüksek iken, makrovasküler invazyon saptandýðýnda bu risk 15 kat artmaktadýr. Görüntüleme yöntemleri makrovasküler invazyonu saptayabilirken, mikrovasküler invazyonu saptamak ancak tümörün total Sedat Karademir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Týp Fak., Genel Cerrahi AD, HPB Cerrahi ve Karaciðer Nakli Birimi, ÝZMÝR sedat.karademir@deu.edu.tr 121 S. Karademir rezeksiyonu ve histolojik incelenmesi ile mümkündür. Bu nedenle, tüm patolojik kriterler arasýnda hastanýn prognozunu (özellikle de nakil sonrasý) en fazla etkileyen mikroskopik invazyonu önceden saptamak mümkün olmamaktadýr. Ancak, diðer önemli bir parametre olan ve tedavi öncesi ölçülebilen "tümör boyutu" ile mikrovasküler damar invazyonu arasýnda yakýn bir iliþki olduðu gösterilmiþtir. Tümör boyutu arttýkça (>3 cm) mikrovasküler invazyon riski artmakta, histolojik diferensiasyon kötüleþmektedir. Tümör boyutundaki artýþa paralel olarak tümörün ikilenme süresi kýsalarak metastaz potansiyeli de artar. Önce portal yolla karaciðer içine, daha sonra da karaciðer dýþý alanlara yayýlým gerçekleþir. Bir yýllýk takipte, HCC olgularýnýn %71'inde karaciðer içinde tümör progresyonu, %21'inde makrovasküler invazyon, %9'unda da karaciðer dýþýna yayýlýmýn meydana geldiði gözlenmiþtir7. HCC'li hastalarýn klinik seyrini belirleyen diðer bir etken de zeminde yatan sirozun derecesidir. Sirotik karaciðer, zaman içinde yeni HCC odaklarý geliþtirme riskine sahipken, diðer yandan giderek bozulan karaciðer fonksiyonlarý ve buna baðlý geliþen komplikasyonlarla hastalarýn saðkalýmýný tehdit etmektedir. Tümörün biyolojik davranýþ özellikleri ve ilerleme þekli, bu hastalarda planlanacak tedavi tipinin ve hasta seçim kriterlerinin de temelini oluþturmaktadýr. Tümör yüküne (boyut ve sayý), yerine, damar invazyonu ve karaciðer dýþý yayýlýmýn olup olmadýðýna, sirozun etiyolojisine ve karaciðerin fonksiyonel rezervine göre, HCC'li hastalara, karaciðer nakli de dahil olmak üzere, hepatik rezeksiyon, radyofrekans ablasyon (RFA), transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE) veya perkütan alkol enjeksiyonu (PEI) gibi yöntemlerinden bir yada birkaçý birlikte uygulanabilmektedir. hastalarýn %47'sinde14, 5 yýlda ise tümünde nüks geliþmektedir12. Nüksler, karaciðer içi portal venöz yayýlým ile oluþan metastazlara ve/veya kalan karaciðer dokusunun ikinci bir primer (multifokal) geliþtirme eðilimine baðlý olduðundan, karaciðer naklinin HCC için en iyi onkolojik yaklaþým olacaðý düþünülebilir. HCC'de Karaciðer Naklinin Geçmiþi Karaciðer nakli, ilk uygulanmaya baþlandýðý dönemlerde, rezeke edilemeyen HCC'li olgular için büyük bir tedavi fýrsatý olarak deðerlendirildi15,16. Ancak, nakil sonrasý erken dönemde elde edilen iyi sonuçlar kalýcý olmayýp hastalarýn çok az bir kýsmýnda kür saðlanabildiði gözlenince, geliþen yüksek nüks ve düþük saðkalým oranlarý ile karaciðer naklinin rezeke edilebilen HCC'li olgularda doðru bir yaklaþým olmadýðý anlaþýlmýþtýr17-24. Karaciðer dýþýnda yayýlýmý olmayan hastalarýn, tümör boyutu ve sayýsý ne olursa olsun karaciðer nakline aday kabul edildiði bu eski serilerde, olgularýn %70-80'i ilk 2 yýlda nüks etmiþ, 3 yýllýk saðkalým %25'lerin altýna düþmüþtür18,24. Bu kötü sonuçlar nedeni ile birçok merkez, HCC’nin varlýðýný karaciðer nakli için kontrendikasyon olarak kabul etmiþ ve bu hastalarýn nakil adaylýðýný reddetmiþtir. Yýllar içinde çýkarýlan karaciðerlerde saptanan rastlantýsal HCC'lerin nakil sonrasý hasta saðkalýmýný etkilemediði anlaþýlmýþ ve 1990'larýn ortasýndan itibaren erken evre HCC'de karaciðer naklinin rolünü tekrar gündeme taþýyan makaleler yayýnlanmýþtýr16,25-29. Bu makalelerde, tümör boyutu ve sayýsý, karaciðer naklinden sonraki uzun ve hastalýksýz saðkalýmý etkileyen en önemli faktörler olarak gösterilmiþtir. Örneðin Romani ve ark.28, 5 cm'den küçük HCC'li olgulardaki 1 ve 3 yýllýk saðkalým sonuçlarýný sýrasý ile %82 ve %71 olarak bildirmiþtir, Bismuth ve ark.27 da karaciðer nakli sonrasý 5 yýllýk saðkalým oranlarýný 3 cm'den küçük tümörlerde %66, 5 cm'den büyük tümörlerde ise %42 olarak bulmuþlardýr. Tümör sayýsý açýsýndan bakýldýðýnda, 3'den az nodül varlýðýnda nakil sonrasý 5 yýllýk %58 olan saðkalým oraný, tümör sayýsý 3'ün üzerine çýktýðýnda %39'a düþmüþtür. Karaciðer naklinde tümör boyutu ve multifokalitenin önemine iþaret eden referans çalýþ- HCC'de Rezeksiyon Küratif amaçlý hepatik rezeksiyon, HCC'li olgularýn ancak %20-25'inde uygulanabilmektedir. Kalan hastalar ise, tümörün ya da altta yatan sirozun ileri evrede oluþu nedeni rezeksiyon þansýný kaybederler. Birçok seride rezeksiyon sonrasý bildirilen 5 yýllýk saðkalým sonuçlarý %17 ile %50 arasýnda deðiþirken8-11 geride kalan sirotik karaciðer parçasýnda12,13 tedaviden sonraki ilk 3 yýlda 122 Hepatosellüler Karsinomda Karaciðer Nakli malardan biri de Mazzaferro ve ark. tarafýndan yayýnlanmýþtýr29. Bu çalýþmada, sirotik karaciðerde geliþmiþ küçük HCC'li olgular prospektif olarak seçilmiþ 5 cm'den küçük tek tümör veya herbiri 3 cm’den küçük 2 veya 3 tümörün saptanmasý durumunda hastalara nakil uygulanmýþtýr. Kriterleri karþýlayan hastalarda, 4 yýllýk saðkalým %85 iken hastalýksýz saðkalým %92 olarak bulunmuþtur. Ayný zaman aralýðýnda, kriterlere uymayan daha büyük tümörü olmasýna raðmen karaciðer nakli uygulanan hastalardaki 4 yýllýk saðkalým oraný %50, hastalýksýz saðkalým ise %59'dur29. Ancak, Milan kriterlerini fazla kýsýtlayýcý bulan yazarlar, bu boyutlarý aþmýþ hastalarda uygulanan nakil sonuçlarýnýn da kötü olmadýðýný savunmuþlardýr30. Bu geniþletilmiþ sýnýrlara (UCSF kriterleri) göre, hastada tek tümör varlýðýnda tümör çapýnýn 6.5 cm'den küçük, 2-3 tümör varlýðýnda ise toplam çapýn 8 cm'den az olmasý gerekmektedir. Bu kriterler içinde de, 1 ve 5 yýllýk saðkalým oranlarý sýrasý ile %90 ve %75.2 olarak bulunmuþtur. Bu yazarlar, karaciðer nakli için adaylýk sýnýrýnýn UCSF kriterlerine belirlenmesi durumunda Milan kriterlerine göre reddedilen olgularýn %23'üne nakil þansý doðduðunu ve bu hastalarda da "iyi" sonuçlarýn alýnabildiðini savunmuþlardýr. Son dönemlerde, kadavra greft bulma þansý hemen hiç olmayan Japonya'da, (Tokyo Üniversitesi) ekstrahepatik yayýlýmý ve damar invazyonu saptanmayan, her biri 5 cm'den küçük olmak þartý ile en fazla 5 tümöre sahip 61 olguya canlýdan karaciðer nakli uygulanmýþtýr. Bu geliþmeler, HCC'de karaciðer nakli kriterlerinin bir süre daha deðiþerek tartýþýlacaðýný göstermektedir. Ancak, "kýsýtlý sayýda bulunabilen kadavra karaciðerinin, bu organdan en iyi sonucu alýnabilecek hastalara nakledilmesi gerektiði" ilkesinden yola çýkarak, HCC için de, kabul edilebilir "iyi sonucun" beklendiði alýcý profili çizilmiþtir. Bugün için kabul edilmiþ sýnýr Milan kriterleridir. Öyle ki, UNOS, bu grup hastalara kadavra organ bekleme listelerinde ek avantajlar saðlamýþtýr. Ancak, son yýllarda giderek daha sýk uygulanmaya baþlanan canlý vericiden karaciðer nakli, Milan kriterlerine giren ya da bu kriterleri aþan HCC'li olgular için yeni bir açýlým saðlamýþtýr. Alýcýlarýn, kiþiselleþmiþ bir karaciðer grefti sayesinde bekleme süresi olmaksýzýn nakil þansýna eriþtiði canlý vericiden karaciðer naklinde, saðlýklý bir vericiye de ciddi bir operatif riskin yüklenmiþ olacaðý unutulmamalýdýr. Bugün, HCC'de canlý vericili karaciðer nakli uygulamasý hala tartýþmalýdýr. Vericiye yüklenen riske karþýlýk, alýcýda buna deðecek bir saðkalým beklentisi olmalýdýr. Ancak, hangi saðkalým yüzdesinin buna "deðer" olduðunu söylemek güçtür. Verici, alýcý ve cerrah için bu beklenti farklý olacaktýr31. Kadavra greftlerinde olduðu gibi canlý vericili karaciðer naklinde de alýcý seçimi yapýlýrken Milan kriterlerine sadýk kalýnmasý uygun bir hasta seçim stratejisidir. Kadavradan naklin hemen hemen olmadýðý Japonya'da, 2005'in ulusal transplant sonuçlarýnýn deðerlendirilmesinde, Milan kriterlerine uyan 172 HCC olgusunda, canlý vericili karaciðer nakli sonrasý 1, 3 ve 5 yýllýk saðkalým sonuçlarý %85, %80 ve %77.7 iken, kriterlere uymayan 137'sinde bu oranlar anlamlý derecede düþük, sýrasý ile %77.7, %60 ve %60 olarak bulunmuþtur. Milan kriterlerini aþmýþ olgularda canlý vericiden nakil yapmanýn diðer bir sýkýntýsý, olasý "primer non-fonksiyon" veya hepatik arter trombozu karþýsýnda ulusal kadavra havuzundan "acil" greft istenebilmesidir. Bu durum gerçekleþirse, kadavradan nakil için uygun bulunmamýþ Milan kriterleri dýþýnda kalan bir HCC olgusuna ortak kadavra havuzundan karaciðer saðlanmýþ olacaktýr. Düþük de olsa, bu senaryonun gerçekleþme riski vardýr ve bu konu tartýþmalarýn da temelini oluþturmaktadýr. Rezeksiyon mu, Transplantasyon mu? Ýleri evre HCC'de elde edilen yüksek nükse ve kötü saðkalým sonuçlarýndan sonra ilgi, erken evre HCC'lere yönelmiþ ve doðal olarak da rezeksiyon mu yoksa transplantasyon mu sorusu gündeme gelmiþtir. Ýhtiyaç duyan herkese kadavradan organ saðlanabilen bir organizasyon içerisinde yer alsak, akýlcý cevap "transplantasyon"dur. Çünkü, transplantasyon ile elde edilen saðkalým sonuçlarý, hastalýðýn her evresi için rezeksiyona göre belirgin olarak daha iyidir32,33. Üç yýllýk saðkalým oranlarý birbirine yakýn (%50'e karþýlýk %47), hastalýksýz saðkalým süreleri ise transplantasyon uygulanan olgularda anlamlý olarak daha uzundur (%46'e karþýlýk %27)27. Ayrýca, erken evrede (<3 cm, 1-2 nodül) transplantasyon uygulanan hastalardaki 3 yýllýk 123 S. Karademir hastalýksýz saðkalým oranlarý da rezeksiyon uygulananlarýnkinden belirgin olarak daha yüksektir (%83'e karþýlýk %18)27. Transplantasyon rezeksiyona oranla daha avantajlý olsa da, kadavra organ baðýþý ülkemizde daha belirgin olmak üzere tüm dünyada kýsýtlýdýr. Bu da, hastalarýn karaciðer nakline kadar geçecek sürede uygulanacak bir rezeksiyon iþleminden yarar görüp göremeyecekleri sorusunu da gündeme getirmiþtir. Bu konuda farklý görüþler vardýr. Kimi yazarlar öncelikle küratif amaçlý karaciðer rezeksiyonu uygulamayý, takipte nüks geliþmesi durumunda "kurtarma" amaçlý transplantasyonu savunmaktadýr34-36. Bu yaklaþýmýn baþarýsý, nüks geliþtiðinde hastanýn hala nakil için uygun olabilmesine baðlýdýr. Belghiti ve ark.35, 88 karaciðer nakli olgusunun 70'inde primer transplantasyon, 18’inde önce rezeksiyon ve daha sonra nüks geliþmesi üzerine transplantasyon (sekonder) uygulamýþlar, her iki gruptaki mortalite (Primer %6; Sekonder %6) ve morbidite (Primer %51; Sekonder %56) oranlarýný eþit bulmuþlardýr. Ancak, yazarlar bu yaklaþýmý, bekleme listesinde uzun süre kalacak (>1 yýl), karaciðer fonksiyonlarý korunmuþ ve periferik yerleþimli tek nodüle sahip hastalar için önermektedirler. Laparoskopik ya da transtorasik yolla gerçekleþtirilmesi durumunda rezeksiyonun daha sonraki nakil iþlemini de zorlaþtýrmayacaðýný savunmaktadýrlar37. Tümörün bir bütün olarak rezeke edilmesi, tedaviyi planlamada da faydalý olacaktýr38. Histolojik incelemede kötü prognostik faktörlerin (satellit nodül, mikrovasküler invazyon, kötü diferansiasyon ve pozitif cerrahi sýnýr) saptandýðý hastalar nakil listesine alýnýrken (canlý vericili nakil de dahil), düþük risk profili gösterenlerin nüks geliþinceye ya da transplantasyona ihtiyaç duyuluncaya kadar takip edilmesi önerilmektedir38. Bunlara ek olarak, yüksek oranda nüks geliþtirme riskine sahip HCV'li hastalar primer rezeksiyon yerine bir an önce nakil listesine alýnmalýdýr. Bu yazarlarýn aksine, "primer rezeksiyon ve sonrasýnda gerekirse sekonder transplantasyon" yaklaþýmýnýn hasta için risk oluþturduðunu belirten Villejuif grubu, nakil esnasýnda intraoperatif kanama dahil birçok komplikasyon ve operatif mortalite oranlarýnýn (Pri, %2.1; Sek,%23.5) arttýðýný, bunun da karaciðer naklinin rezeksiyona olan saðkalým üstünlüðünü yok ettiðini iddia etmektedir39. Primer rezeksiyon sonrasý geliþen nükslerin, yerleþim ve yayýlým açýsýndan nakile uygun olmadýðý, hastalarýn çoðunun bu nedenle nakil þansýný yitirdiði görülmüþtür39. Ayrýca, bu seride, uzun dönemdeki nüks geliþme oranlarý, sekonder karaciðer naklinde primerlere oranla belirgin olarak yüksek bulunmuþtur (%18'e karþýlýk %54). Bekleme süresinin 1 yýldan uzun olduðu erken evre sirozlu hastalarda primer karaciðer rezeksiyonun maliyet olarak etkin bir giriþim olduðunu iddia eden çalýþmalar olsa da, sonuç olarak transplantasyonu bekleyen kiþilerde, yalnýzca neoadjuvan amaçlý majör bir cerrahi giriþim uygulanmasý nakil merkezleri arasýnda pek kabul görmemektedir40. Kadavra Beklerken Geçen Sürede Listeden Düþme Riskinin Azaltýlmasý Bekleme süresi uzadýkça tümörün boyutsal artýþýna paralel olarak damar invazyon riski artarken, transplantasyondan beklenen yarar kaybedilir. Kriterlerin ötesine geçtikleri için, HCC'li hastalarýn %2 ila %4'ü bekleme listesinden düþer41,42. Son 6 ay içinde, %50'den fazla boyut artýþý ve 200 ng/ml'den daha yüksek AFP deðeri gösterenlerin %23'ü 6 ay, %52'si ise 1 yýl sonunda listeden düþerken, bu tümör progresyonunu göstermeyenlerdeki oran yalnýzca %3'tür43. Bu nedenle, tümöre hiçbir tedavi uygulanmayabileceði gibi42, PEI, RFA44 ve TAKE45-47 yardýmý ile tümör büyümesi kontrol altýnda tutulmaya çalýþýlabilir. Karaciðer Naklinin Hýzlandýrýlmasý Bekleme süresinin kýsa tutulmasý, bekleme listesinden düþme probleminin en basit çözümüdür. Bu durumda tümöre yönelik herhangi bir tedavi uygulamak gerekmez. Canlý vericiden karaciðer nakli bu noktada popülarite kazanmýþtýr. Ancak bu yaklaþýmýn avantajlarý kadar dezavantajlarý da vardýr. Tümörün biyolojik davranýþýnýn da gözlemlenmesi açýsýndan yararlý olan bekleme süresi atlandýðýnda, listeden düþme riskini, gelecekteki nakil sonrasý nüks geliþimine býrakmýþ oluruz. Farklý bekleme sürelerindeki nakillerin karþýlaþtýrýldýðý bir yayýnda, kýsa bekleme süreli alýcýlardaki nüks oranlarýnýn, uzun bekleme süreli alýcýlardakine göre hem küçük hem de büyük çaplý tümör gruplarý için daha yüksek olduðu görülmüþtür48. 124 Hepatosellüler Karsinomda Karaciðer Nakli UNOS, ek puanlar vererek erken evre HCC’li hastalara öncelik tanýmakta, bekleme sürelerini kýsaltmaktadýr. Ancak son yýllarda bu yöntemin de birçok sakýncalarý olduðu görülmüþtür. Bunlardan biri de evre I tümörlü (<2 cm'lik tek tümör) hastalarýn %31'inin eksplant karaciðerlerinde kanser saptanmamasýdýr. Bu nedenle, UNOS 1999'dan beri uyguladýðý erken evre HCC'leri destekleme kararýný gözden geçirmekte49, evre I'e verilen desteðin kaldýrýlmasý ya da tanýyý destekleyen test sayýsýný arttýrmayý planlamaktýr. Halen en uygun bekleme süresi diye bir þey tanýmlanmamýþ olsa da, tümöre baðlý deðiþikliklerin en az hissedilebileceði uygun bekleme süresi olarak 6 ay kabul edilmektedir50. olmaktadýr50. Ancak, evre küçültülerek nakledilen hastalardaki saðkalým sonuçlarý tartýþmalý olup olumlu etkisinin yanýnda kötü saðkalým sonuçlarý bildiren yayýnlar da mevcuttur45. Özet olarak, karaciðer nakli, erken evre HCC'li sirotik hastalarda bariz bir saðkalým avantajýna sahiptir. Ancak, kadavra baðýþýnýn kýsýtlý oluþu bekleme sürelerini uzatmakta, bu süre içinde ilerleyen tümör, hem saðkalým avantajýný hem de hastanýn nakil olabilme þansýný ortadan kaldýrmaktadýr. RFA, PEI, TAKE ve rezeksiyon gibi iþlemler tümör geliþimini önlemeye yönelik uygulanýrken, son yýllarda artan canlýdan karaciðer nakilleri de bu çabaya, organ bekleme süresini kýsaltarak yardýmcý olmaktadýr. Bekleme Süresinde Uygulanabilecek Ablasyon Yöntemleri (TAKE, RFA ve PEI) Kaynaklar 1. Üç cm'den küçük tümörler için daha etkin olduðu bilinen PEI51, göreceli olarak non-invaziv ve düþük maliyetli olmasýna raðmen, birkaç kez tekrar gerektirmesi nedeni ile yerini tek seanslý etkin ablasyon yöntemi olarak popülarize edilen RF'ye býrakmýþtýr. Uygulanýþ tekniði nedeni ile tümör ekme riski açýsýndan sorgulanan RF ile yapýlan randomize kontrollü bir çalýþmada, iki yýllýk takip sonucu iðne hattýnda tümör geliþimi saptanmamýþtýr52. Ancak RF uygulanan alanýn çevresinde, yaþayan tümör hücrelerinin kalabilme riski hala tartýþýlmaktadýr. Kimi merkezler, RF'yi, 6 aydan daha fazla bekleme riski olan hastalarýn hipovasküler lezyonlarýnda uygulamayý diðerlerini ise TAKE ile tedavi etmeyi yeðlemektedir53. TAKE, bir çok ekip tarafýndan kullanýlmýþ45-47 ancak nakil sonrasý saðkalým sonuçlarýna olumlu bir etkisi gösterilememiþtir54. Nakil sonrasý prognozu belirleyen okült ekstrahepatik tümörlerin TAKE'den etkilenmiyeceði düþünülerek, 6 aydan kýsa bekleme süresi olan hastalarda TAKE önerilmemektedir. Daha uzun beklemeyecek olgularda ise tümör nekrozu saðlayarak hastanýn bekleme listesinde kalmasýna yardýmcý olmasý nedeni ile uygulanmaktadýr47,54. Bunun yanýnda, Milan kriterlerini aþmýþ hastalarda da TAKE ile evre gerilemesi saðlanabilmekte, Milan kriterleri içine çekilebilen olgularýn 6 ay stabil kalmalarý durumunda tekrar nakil listesine alýnmalarý mümkün 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 125 Hu KQ, Tong MJ. The long-term outcomes of patients with compensated hepatitis C virus-related cirrhosis and history of parenteral exposure in the United States. Hepatology 1999;29:1311-6. Tong MJ, el Farra NS, Reikes AR, Co RL. Clinical outcomes after transfusion-associated hepatitis C. N Engl J Med 1995;332:1463-6. Pateron D, Ganne N, Trinchet JC, Aurousseau MH, Mal F, Meicler C et al. Prospective study of screening for hepatocellular carcinoma in Caucasian patients with cirrhosis. J Hepatol 1994;20:65-1. Barbara L, Benzi G, Gaiani S, Fusconi F, Zironi G, Siringo S et al. Natural history of small untreated hepatocellular carcinoma in cirrhosis: a multivariate analysis of prognostic factors of tumor growth rate and patient survival. Hepatology 1992;16:132-7. Kubo S, Nishiguchi S, Hirohashi K, Tanaka H, Tsukamoto T, Hamba H et al. Clinical significance of prior hepatitis B virus infection in patients with hepatitis C virus-related hepatocellular carcinoma. Cancer 1999;86:793-8. Okuda K, Ohtsuki T, Obata H, Tomimatsu M, Okazaki N, Hasegawa H et al. Natural history of hepatocellular carcinoma and prognosis in relation to treatment. Study of 850 patients. Cancer 1985;56:918-28. Llovet JM, Bustamante J, Castells A, Vilana R, Ayuso MC, Sala M et al. Natural history of untreated nonsurgical hepatocellular carcinoma: rationale for the design and evaluation of therapeutic trials. Hepatology 1999;29:62-7. Fong Y, Sun RL, Jarnagin W, Blumgart LH. An analysis of 412 cases of hepatocellular carcinoma at a Western center. Ann Surg 1999;229:790-9. Hemming AW, Greig PD, Langer B. Current surgical management of primary hepatocellular carcinoma. Adv Surg 1999;32:169-92. Mor E, Kaspa RT, Sheiner P, Schwartz M. Treatment of hepatocellular carcinoma associated with cirrhosis in the era of liver transplantation. Ann Intern Med 1998;129:643-53. Philosophe B, Greig PD, Hemming AW, Cattral MS, Wanless I, Rasul I et al. Surgical management of hepatocellular carcinoma: resection or transplantation? J Gastrointest Surg 1998;2:21-7. Belghiti J, Panis Y, Farges O, Benhamou JP, Fekete F. Intrahepatic recurrence after resection of hepatocellular carcinoma complicating cirrhosis. Ann Surg 1991;214:114-7. Bismuth H, Houssin D, Ornowski J, Meriggi F. Liver resections in cirrhotic patients: a Western experience. World J Surg 1986;10:311-7. Fuster J, Garcia-Valdecasas JC, Grande L, Tabet J, Bruix J, S. Karademir 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. Anglada T et al. Hepatocellular carcinoma and cirrhosis. Results of surgical treatment in a European series. Ann Surg 1996;223:297-302. Van Thiel DH, Carr B, Iwatsuki S, Selby RR, Fung JJ, Starzl TE. The 11-year Pittsburgh experience with liver transplantation for hepatocellular carcinoma: 1981-1991. J Surg Oncol Suppl 1993;3:78-82. Bismuth H, Majno PE, Adam R. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma. Semin Liver Dis 1999;19:311-22. Olthoff KM, Millis JM, Rosove MH, Goldstein LI, Ramming KP, Busuttil RW. Is liver transplantation justified for the treatment of hepatic malignancies? Arch Surg 1990;125:1261-6. Iwatsuki S, Starzl TE, Sheahan DG, Yokoyama I, Demetris AJ, Todo S et al. Hepatic resection versus transplantation for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 1991;214:221-8. Pichlmayr R. Is there a place for liver grafting for malignancy? Transplant Proc 1988;20: 478-82. Hart J, Busuttil RW, Lewin KJ. Disease recurrence following liver transplantation. Am J Surg Pathol 1990;14:79-91. O'Grady JG, Polson RJ, Rolles K, Calne RY, Williams R. Liver transplantation for malignant disease. Results in 93 consecutive patients. Ann Surg 1988;207:373-9. Ringe B, Wittekind C, Bechstein WO, Bunzendahl H, Pichlmayr R. The role of liver transplantation in hepatobiliary malignancy. A retrospective analysis of 95 patients with particular regard to tumor stage and recurrence. Ann Surg 1989;209:88-98. Jenkins RL, Pinson CW, Stone MD. Experience with transplantation in the treatment of liver cancer. Cancer Chemother Pharmacol 1989;23:104-9. Penn I. Hepatic transplantation for primary and metastatic cancers of the liver. Surgery 1991;110:726-34. Yokoyama I, Todo S, Iwatsuki S, Starzl TE. Liver transplantation in the treatment of primary liver cancer. Hepatogastroenterology 1990;37:188-93. Llovet JM, Bruix J, Fuster J, et al. Liver transplantation for small hepatocellular carcinoma: the tumor-node-metastasis classification does not have prognostic power. Hepatology 1998;27:1572-7. Bismuth H, Chiche L, Adam R, Castaing D, Diamond T, Dennison A. Liver resection versus transplantation for hepatocellular carcinoma in cirrhotic patients. Ann Surg 1993;218:145-51. Romani F, Belli LS, Rondinara GF, et al. The role of transplantation in small hepatocellular carcinoma complicating cirrhosis of the liver. J Am Coll Surg 1994;178:379-84. Mazzaferro V, Regalia E, Doci R, et al. Liver transplantation for the treatment of small hepatocellular carcinomas in patients with cirrhosis. N Engl J Med 1996;334:693-9. Yao FY, Ferrell L, Bass NM, et al. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma: expansion of the tumor size limits does not adversely impact survival. Hepatology 2001;33:1394-403. Cotler SJ, Cotler S, Gambera M, Benedetti E, Jensen DM, Testa G. Adult living donor liver transplantation: perspectives from 100 liver transplant surgeons. Liver Transpl 2003;9:637-44. Iwatsuki S, Starzl TE. Role of liver transplantation in the treatment of hepatocellular carcinoma. Semin Surg Oncol 1993;9:337-40. Otto G, Heuschen U, Hofmann WJ, Krumm HG, Hinz U, Herfarth C. Is transplantation really superior to resection in the treatment of small hepatocellular carcinoma? Transplant Proc 1997;29:489-91. Majno PE, Sarasin FP, Mentha G, Hadengue A. Primary liver resection and salvage transplantation or primary liver transplantation in patients with single, small hepatocellular carcinoma and preserved liver function: an outcome-oriented decision analysis. Hepatology 2000;31:899-6. Belghiti J, Cortes A, Abdalla EK, et al. Resection prior to liver 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 126 transplantation for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 2003;238:885-92. Poon RT, Fan ST, Lo CM, Liu CL, Wong J. Long-term survival and pattern of recurrence after resection of small hepatocellular carcinoma in patients with preserved liver function: implications for a strategy of salvage transplantation. Ann Surg 2002;235:373-82. Pocard M, Sauvanet A, Regimbeau JM, Duwat O, Farges O, Belghiti J. Limits and benefits of exclusive transthoracic hepatectomy approach for patients with hepatocellular carcinoma. Hepatogastroenterology 2002;49:32-5. Sala M, Fuster J, Llovet JM, et al. High pathological risk of recurrence after surgical resection for hepatocellular carcinoma: an indication for salvage liver transplantation. Liver Transpl 2004;10:1294-300. Adam R, Azoulay D, Castaing D, et al. Liver resection as a bridge to transplantation for hepatocellular carcinoma on cirrhosis: a reasonable strategy? Ann Surg 2003;238:508-18. Gores GJ. Hepatocellular carcinoma: gardening strategies and bridges to transplantation. Liver Transpl 2003;9:199-200. Yao FY, Bass NM, Nikolai B, et al. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma: analysis of survival according to the intention-to-treat principle and dropout from the waiting list. Liver Transpl 2002;8:873-83. Llovet JM, Fuster J, Bruix J. Intention-to-treat analysis of surgical treatment for early hepatocellular carcinoma: resection versus transplantation. Hepatology 1999;30:1434-40. Llovet JM, Sala M, Fuster J, Navasa M, Pons-Renedo F, Sole M. Predictors of drop-out and survival of patients with hepatocellular carcinoma candidates for liver transplantation. Hepatology 2003;38:733A. Mazzaferro V, Battiston C, Perrone S, et al. Radiofrequency ablation of small hepatocellular carcinoma in cirrhotic patients awaiting liver transplantation: a prospective study. Ann Surg 2004;240:900-9. Graziadei IW, Sandmueller H, Waldenberger P, et al. Chemoembolization followed by liver transplantation for hepatocellular carcinoma impedes tumor progression while on the waiting list and leads to excellent outcome. Liver Transpl 2003;9:557-63. Hayashi PH, Ludkowski M, Forman LM, et al. Hepatic artery chemoembolization for hepatocellular carcinoma in patients listed for liver transplantation. Am J Transplant 2004;4:782-7. Maddala YK, Stadheim L, Andrews JC, et al. Drop-out rates of patients with hepatocellular cancer listed for liver transplantation: outcome with chemoembolization. Liver Transpl 2004;10:449-55. Kulik L, Abecassis M. Living donor liver transplantation for hepatocellular carcinoma. Gastroenterology 2004;127:277-82. Wiesner RH, Freeman RB, Mulligan DC. Liver transplantation for hepatocellular cancer: the impact of the MELD allocation policy. Gastroenterology 2004;127:261-7. Bruix J, Llovet JM. Prognostic prediction and treatment strategy in hepatocellular carcinoma. Hepatology 2002;35:519-24. Vilana R, Bruix J, Bru C, Ayuso C, Sole M, Rodes J. Tumor size determines the efficacy of percutaneous ethanol injection for the treatment of small hepatocellular carcinoma. Hepatology 1992;16:353-7. Lencioni RA, Allgaier HP, Cioni D, et al. Small hepatocellular carcinoma in cirrhosis: randomized comparison of radio-frequency thermal ablation versus percutaneous ethanol injection. Radiology 2003;228:235-40. Majno PE, Giostra E, Morel P, Hadengue A, Mentha G. Management of hepatocellular carcinoma in the waiting list before liver transplantation. J Hepatol 2005;42:134-43. Majno PE, Adam R, Bismuth H, et al. Influence of preoperative transarterial lipiodol chemoembolization on resection and transplantation for hepatocellular carcinoma in patients with cirrhosis. Ann Surg 1997;226:688-701. Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Hepatoselüler Karsinomda Karaciðer Nakli Türk HPB Sedat Karademir Dokuz Eylül Üniversitesi, Týp Fakültesi, Genel Cerrahi AD, ÝZMÝR Özet Çoðunun siroz zemininde geliþtiði hepatoselüler kanserde (HCC) karaciðer naklinin amacý, hem sirozun hem de kanserin ayný anda hastadan uzaklaþtýrýlmasýdýr. Edinilen deneyimler, nakil sonrasý prognozun ancak karaciðerde sýnýrlý kalmýþ erken evre HCC ler için "iyi" olduðunu göstermiþtir. Bu grup hastalýk, TNM sýnýflamasýnda evre I ve II (tek tümör ≤5 cm ya da 2-3 tümör hepsi ≤3 cm) olarak tanýmlanmaktadýr. Dünyada ve ülkemizde donor havuzunun kýsýtlý oluþu nedeni ile, birçok HCC'li hasta, nakil listesinde beklerken, ya kaybedilmekte ya da ilerleyen HCC (evre III ve IV) nedeni küçük tümörün saðkalým avantajýný ve greft bulma þansýný kaybetmektedir. Bu nedenle, tümörün ilerlemesini önleyen tedavi modellerinin (örn. transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE), radyofrekans ablasyon (RFA), perkütan alkol enjeksiyonu (PEI), hepatik rezeksiyon) yaný sýra, bekleme süresini kýsaltacak yaklaþýmlarla (örn. canlý vericiden karaciðer nakli, splitgreft kullanýmý gibi) risk azaltýlmaya çalýþýlmaktadýr. Anahtar kelimeler: karaciðer transplantasyonu, hepatoselüler kanser, karaciðer sirozu Liver transplantation for Hepatocellular Carcinoma Summary Since the majority of hepatocellular carcinomas (HCC) occur in patients with liver cirrhosis, the goal of liver transplantation for HCC is to eradicate both cirrhosis and tumor at the same time. The data from clinical experience reveal that posttransplant prognosis is favorable only in those who have early HCC confined to the liver. In accordance with TNM classification, these are stage and II tumors (single nodule <5 cm or 2-3 nodules each <3 cm). However, due to scarce cadaveric donor pool, most of the patients with HCC either die or drop from the waiting list because of tumor progression beyond stage II disease. In addition to the therapies which aim to prevent tumor growth (transarterial chemoembolization (TACE), radiofrequency ablation (RFA), percutaneous ethanol injection (PEI) and liver resection), action is taken to shorten waiting time by using living related or split liver grafts. Key words: liver transplantation, hepatocellular carcinoma, liver cirrhosis Giriþ HCC'nin Doðal Seyri Hepatoselüler kanser (HCC), karaciðerin en sýk görülen primer malin tümörüdür ve dünyada her yýl 1 milyona yakýn kiþi HCC nedeni ile kaybedilmektedir1. Sýklýkla (>%90) siroz zemininde geliþen HCC, sirozlu hastalarýnda en önemli ölüm sebebidir2. Siroz zemininde geliþmesi ve geç tanýnmasý nedeni ile HCC'de prognoz kötüdür. Bu açýdan, sirozlu karaciðerlerin görüntüleme yöntemleri ultrasonografi (US), bilgisayarlý tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve alfa-fetoprotein (AFP) düzeyleri ile yakýn takibi önemlidir3. Herhangi bir tedavinin uygulanmadýðý hasta gruplarýnda ortalama saðkalým 6-9 ay iken4, bu hastalarýn da önemli bir bölümü tümörün ilerlemesinden daha önce, sirozun komplikasyonlarýna baðlý kaybedilmektedir5. Sirotik karaciðerdeki HCC'ler sirotik nodüller içinde geliþir. Bu geliþme, sýklýkla fokal olarak displastik nodül içinde baþlar ve geniþleyerek selim alanlarý kaplar. Tümör tarafýndan kamçýlanan anjiogenez sayesinde, zengin bir arteriyel kan akýþý saðlanýr. Tümör, 2-3 cm boyuta eriþtiðinde, iyi diferansiye hücrelerden oluþan ve henüz kapsülle çevrili olup kan damarlarýna invazyon potansiyeli geliþtirmemiþ bir yapýdadýr. Bu boyuttan 5 cm çapa doðru eriþtikçe, mikrovasküler invazyon riski artmakta ve hücre diferansiasyonu kötü yönde deðiþmektedir6. Örneðin, mikrovasküler invazyonu olanlarda tümörün nüks riski, mikrovasküler invazyonu olmayanlara göre 3.5-4 kat daha yüksek iken, makrovasküler invazyon saptandýðýnda bu risk 15 kat artmaktadýr. Görüntüleme yöntemleri makrovasküler invazyonu saptayabilirken, mikrovasküler invazyonu saptamak ancak tümörün total Sedat Karademir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Týp Fak., Genel Cerrahi AD, HPB Cerrahi ve Karaciðer Nakli Birimi, ÝZMÝR sedat.karademir@deu.edu.tr 121 S Karademir rezeksiyonu ve histolojik incelenmesi ile mümkündür. Bu nedenle, tüm patolojik kriterler arasýnda hastanýn prognozunu (özellikle de nakil sonrasý) en fazla etkileyen mikroskopik invazyonu önceden saptamak mümkün olmamaktadýr. Ancak, diðer önemli bir parametre olan ve tedavi öncesi ölçülebilen "tümör boyutu" ile mikrovasküler damar invazyonu arasýnda yakýn bir iliþki olduðu gösterilmiþtir. Tümör boyutu arttýkça (>3 cm) mikrovasküler invazyon riski artmakta, histolojik diferensiasyon kötüleþmektedir. Tümör boyutundaki artýþa paralel olarak tümörün ikilenme süresi kýsalarak metastaz potansiyeli de artar. Önce portal yolla karaciðer içine, daha sonra da karaciðer dýþý alanlara yayýlým gerçekleþir. Bir yýllýk takipte, HCC olgularýnýn %71'inde karaciðer içinde tümör progresyonu, %21'inde makrovasküler invazyon, %9'unda da karaciðer dýþýna yayýlýmýn meydana geldiði gözlenmiþtir7. HCC'li hastalarýn klinik seyrini belirleyen diðer bir etken de zeminde yatan sirozun derecesidir. Sirotik karaciðer, zaman içinde yeni HCC odaklarý geliþtirme riskine sahipken, diðer yandan giderek bozulan karaciðer fonksiyonlarý ve buna baðlý geliþen komplikasyonlarla hastalarýn saðkalýmýný tehdit etmektedir. Tümörün biyolojik davranýþ özellikleri ve ilerleme þekli, bu hastalarda planlanacak tedavi tipinin ve hasta seçim kriterlerinin de temelini oluþturmaktadýr. Tümör yüküne (boyut ve sayý), yerine, damar invazyonu ve karaciðer dýþý yayýlýmýn olup olmadýðýna, sirozun etiyolojisine ve karaciðerin fonksiyonel rezervine göre, HCC'li hastalara, karaciðer nakli de dahil olmak üzere, hepatik rezeksiyon, radyo-frekans ablasyon (RFA), trans-arteriyel kemoembolizasyon (TAKE) veya perkütan alkol enjeksiyonu (PEI) gibi yöntemlerinden bir yada birkaçý birlikte uygulanabilmektedir. hastalarýn %47'sinde14, 5 yýlda ise tümünde nüks geliþmektedir12. Nüksler, karaciðer içi portal venöz yayýlým ile oluþan metastazlara ve/veya kalan karaciðer dokusunun ikinci bir primer (multifokal) geliþtirme eðilimine baðlý olduðundan, karaciðer naklinin HCC için en iyi onkolojik yaklaþým olacaðý düþünülebilir. HCC'de Karaciðer Naklinin Geçmiþi Karaciðer nakli, ilk uygulanmaya baþlandýðý dönemlerde, rezeke edilemeyen HCC'li olgular için büyük bir tedavi fýrsatý olarak deðerlendirildi15,16. Ancak, nakil sonrasý erken dönemde elde edilen iyi sonuçlar kalýcý olmayýp hastalarýn çok az bir kýsmýnda kür saðlanabildiði gözlenince, geliþen yüksek nüks ve düþük saðkalým oranlarý ile karaciðer naklinin rezeke edilebilen HCC'li olgularda doðru bir yaklaþým olmadýðý anlaþýlmýþtýr17-24. Karaciðer dýþýnda yayýlýmý olmayan hastalarýn, tümör boyutu ve sayýsý ne olursa olsun karaciðer nakline aday kabul edildiði bu eski serilerde, olgularýn %70-80'i ilk 2 yýlda nüks etmiþ, 3 yýllýk saðkalým %25'lerin altýna düþmüþtür18,24. Bu kötü sonuçlar nedeni ile birçok merkez, HCC’nin varlýðýný karaciðer nakli için kontrendikasyon olarak kabul etmiþ ve bu hastalarýn nakil adaylýðýný reddetmiþtir. Yýllar içinde çýkarýlan karaciðerlerde saptanan rastlantýsal HCC'lerin nakil sonrasý hasta saðkalýmýný etkilemediði anlaþýlmýþ ve 1990'larýn ortasýndan itibaren erken evre HCC'de karaciðer naklinin rolünü tekrar gündeme taþýyan makaleler yayýnlanmýþtýr16,25-29. Bu makalelerde, tümör boyutu ve sayýsý, karaciðer naklinden sonraki uzun ve hastalýksýz saðkalýmý etkileyen en önemli faktörler olarak gösterilmiþtir. Örneðin Romani ve ark.28, 5 cm'den küçük HCC'li olgulardaki 1 ve 3 yýllýk saðkalým sonuçlarýný sýrasý ile %82 ve %71 olarak bildirmiþtir, Bismuth ve ark.27 da karaciðer nakli sonrasý 5 yýllýk saðkalým oranlarýný 3 cm'den küçük tümörlerde %66, 5 cm'den büyük tümörlerde ise %42 olarak bulmuþlardýr. Tümör sayýsý açýsýndan bakýldýðýnda, 3'den az nodül varlýðýnda nakil sonrasý 5 yýllýk %58 olan saðkalým oraný, tümör sayýsý 3'ün üzerine çýktýðýnda %39'a düþmüþtür. Karaciðer naklinde tümör boyutu ve multifokalitenin önemine iþaret eden referans HCC'de Rezeksiyon Küratif amaçlý hepatik rezeksiyon, HCC'li olgularýn ancak %20-25'inde uygulanabilmektedir. Kalan hastalar ise, tümörün ya da altta yatan sirozun ileri evrede oluþu nedeni rezeksiyon þansýný kaybederler. Birçok seride rezeksiyon sonrasý bildirilen 5 yýllýk saðkalým sonuçlarý %17 ile %50 arasýnda deðiþirken8-11 geride kalan sirotik karaciðer parçasýnda12,13 tedaviden sonraki ilk 3 yýlda 122 Hepatosellüler Karsinomda Karaciðer Nakli çalýþmalardan biri de Mazzaferro ve ark. tarafýndan yayýnlanmýþtýr29. Bu çalýþmada, sirotik karaciðerde geliþmiþ küçük HCC'li olgular prospektif olarak seçilmiþ 5 cm'den küçük tek tümör veya herbiri 3 cm’den küçük 2 veya 3 tümörün saptanmasý durumunda hastalara nakil uygulanmýþtýr. Kriterleri karþýlayan hastalarda, 4 yýllýk saðkalým %85 iken hastalýksýz saðkalým %92 olarak bulunmuþtur. Ayný zaman aralýðýnda, kriterlere uymayan daha büyük tümörü olmasýna raðmen karaciðer nakli uygulanan hastalardaki 4 yýllýk saðkalým oraný %50, hastalýksýz saðkalým ise %59'dur29. Ancak, Milan kriterlerini fazla kýsýtlayýcý bulan yazarlar, bu boyutlarý aþmýþ hastalarda uygulanan nakil sonuçlarýnýn da kötü olmadýðýný savunmuþlardýr30. Bu geniþletilmiþ sýnýrlara (UCSF kriterleri) göre, hastada tek tümör varlýðýnda tümör çapýnýn 6.5 cm'den küçük, 2-3 tümör varlýðýnda ise toplam çapýn 8 cm'den az olmasý gerekmektedir. Bu kriterler içinde de, 1 ve 5 yýllýk saðkalým oranlarý sýrasý ile %90 ve %75.2 olarak bulunmuþtur. Bu yazarlar, karaciðer nakli için adaylýk sýnýrýnýn UCSF kriterlerine belirlenmesi durumunda Milan kriterlerine göre reddedilen olgularýn %23'üne nakil þansý doðduðunu ve bu hastalarda da "iyi" sonuçlarýn alýnabildiðini savunmuþlardýr. Son dönemlerde, kadavra greft bulma þansý hemen hiç olmayan Japonya'da, (Tokyo Üniversitesi) ekstrahepatik yayýlýmý ve damar invazyonu saptanmayan, her biri 5 cm'den küçük olmak þartý ile en fazla 5 tümöre sahip 61 olguya canlýdan karaciðer nakli uygulanmýþtýr. Bu geliþmeler, HCC'de karaciðer nakli kriterlerinin bir süre daha deðiþerek tartýþýlacaðýný göstermektedir. Ancak, "kýsýtlý sayýda bulunabilen kadavra karaciðerinin, bu organdan en iyi sonucu alýnabilecek hastalara nakledilmesi gerektiði" ilkesinden yola çýkarak, HCC için de, kabul edilebilir "iyi sonucun" beklendiði alýcý profili çizilmiþtir. Bugün için kabul edilmiþ sýnýr Milan kriterleridir. Öyle ki, UNOS, bu grup hastalara kadavra organ bekleme listelerinde ek avantajlar saðlamýþtýr. Ancak, son yýllarda giderek daha sýk uygulanmaya baþlanan canlý vericiden karaciðer nakli, Milan kriterlerine giren ya da bu kriterleri aþan HCC'li olgular için yeni bir açýlým saðlamýþtýr. Alýcýlarýn, kiþiselleþmiþ bir karaciðer grefti sayesinde bekleme süresi olmaksýzýn nakil þansýna eriþtiði canlý vericiden karaciðer naklinde, saðlýklý bir vericiye de ciddi bir operatif riskin yüklenmiþ olacaðý unutulmamalýdýr. Bugün, HCC'de canlý vericili karaciðer nakli uygulamasý hala tartýþmalýdýr. Vericiye yüklenen riske karþýlýk, alýcýda buna deðecek bir saðkalým beklentisi olmalýdýr. Ancak, hangi saðkalým yüzdesinin buna "deðer" olduðunu söylemek güçtür. Verici, alýcý ve cerrah için bu beklenti farklý olacaktýr31. Kadavra greftlerinde olduðu gibi canlý vericili karaciðer naklinde de alýcý seçimi yapýlýrken Milan kriterlerine sadýk kalýnmasý uygun bir hasta seçim stratejisidir. Kadavradan naklin hemen hemen olmadýðý Japonya'da, 2005'in ulusal transplant sonuçlarýnýn deðerlendirilmesinde, Milan kriterlerine uyan 172 HCC olgusunda, canlý vericili karaciðer nakli sonrasý 1, 3 ve 5 yýllýk saðkalým sonuçlarý %85, %80 ve %77.7 iken, kriterlere uymayan 137'sinde bu oranlar anlamlý derecede düþük, sýrasý ile %77.7, %60 ve %60 olarak bulunmuþtur. Milan kriterlerini aþmýþ olgularda canlý vericiden nakil yapmanýn diðer bir sýkýntýsý, olasý "primer non-fonksiyon" veya hepatik arter trombozu karþýsýnda ulusal kadavra havuzundan "acil" greft istenebilmesidir. Bu durum gerçekleþirse, kadavradan nakil için uygun bulunmamýþ Milan kriterleri dýþýnda kalan bir HCC olgusuna ortak kadavra havuzundan karaciðer saðlanmýþ olacaktýr. Düþük de olsa, bu senaryonun gerçekleþme riski vardýr ve bu konu tartýþmalarýn da temelini oluþturmaktadýr. Rezeksiyon mu, Transplantasyon mu? Ýleri evre HCC'de elde edilen yüksek nükse ve kötü saðkalým sonuçlarýndan sonra ilgi, erken evre HCC'lere yönelmiþ ve doðal olarak da rezeksiyon mu yoksa transplantasyon mu sorusu gündeme gelmiþtir. Ýhtiyaç duyan herkese kadavradan organ saðlanabilen bir organizasyon içerisinde yer alsak, akýlcý cevap "transplantasyon"dur. Çünkü, transplantasyon ile elde edilen saðkalým sonuçlarý, hastalýðýn her evresi için rezeksiyona göre belirgin olarak daha iyidir32,33. Üç yýllýk saðkalým oranlarý birbirine yakýn (%50'e karþýlýk %47), hastalýksýz saðkalým süreleri ise transplantasyon uygulanan olgularda anlamlý olarak daha uzundur (%46'e karþýlýk %27)27. Ayrýca, erken evrede (<3 cm, 1-2 nodül) transplantasyon uygulanan hastalardaki 3 yýllýk 123 S Karademir hastalýksýz saðkalým oranlarý da rezeksiyon uygulananlarýnkinden belirgin olarak daha yüksektir (%83'e karþýlýk %18)27. Transplantasyon rezeksiyona oranla daha avantajlý olsa da, kadavra organ baðýþý ülkemizde daha belirgin olmak üzere tüm dünyada kýsýtlýdýr. Bu da, hastalarýn karaciðer nakline kadar geçecek sürede uygulanacak bir rezeksiyon iþleminden yarar görüp göremeyecekleri sorusunu da gündeme getirmiþtir. Bu konuda farklý görüþler vardýr. Kimi yazarlar öncelikle küratif amaçlý karaciðer rezeksiyonu uygulamayý, takipte nüks geliþmesi durumunda "kurtarma" amaçlý transplantasyonu savunmaktadýr34-36. Bu yaklaþýmýn baþarýsý, nüks geliþtiðinde hastanýn hala nakil için uygun olabilmesine baðlýdýr. Belghiti ve ark.35, 88 karaciðer nakli olgusunun 70'inde primer transplantasyon, 18’inde önce rezeksiyon ve daha sonra nüks geliþmesi üzerine transplantasyon (sekonder) uygulamýþlar, her iki gruptaki mortalite (Primer %6; Sekonder %6) ve morbidite (Primer %51; Sekonder %56) oranlarýný eþit bulmuþlardýr. Ancak, yazarlar bu yaklaþýmý, bekleme listesinde uzun süre kalacak (>1 yýl), karaciðer fonksiyonlarý korunmuþ ve periferik yerleþimli tek nodüle sahip hastalar için önermektedirler. Laparoskopik ya da transtorasik yolla gerçekleþtirilmesi durumunda rezeksiyonun daha sonraki nakil iþlemini de zorlaþtýrmayacaðýný savunmaktadýrlar37. Tümörün bir bütün olarak rezeke edilmesi, tedaviyi planlamada da faydalý olacaktýr38. Histolojik incelemede kötü prognostik faktörlerin (satellit nodül, mikrovasküler invazyon, kötü diferansiasyon ve pozitif cerrahi sýnýr) saptandýðý hastalar nakil listesine alýnýrken (canlý vericili nakil de dahil), düþük risk profili gösterenlerin nüks geliþinceye ya da transplantasyona ihtiyaç duyuluncaya kadar takip edilmesi önerilmektedir38. Bunlara ek olarak, yüksek oranda nüks geliþtirme riskine sahip HCV'li hastalar primer rezeksiyon yerine bir an önce nakil listesine alýnmalýdýr. Bu yazarlarýn aksine, "primer rezeksiyon ve sonrasýnda gerekirse sekonder transplantasyon" yaklaþýmýnýn hasta için risk oluþturduðunu belirten Villejuif grubu, nakil esnasýnda intraoperatif kanama dahil birçok komplikasyon ve operatif mortalite oranlarýnýn (Pri, %2.1; Sek,%23.5) arttýðýný, bunun da karaciðer naklinin rezeksiyona olan saðkalým üstünlüðünü yok ettiðini iddia etmekte- dir39. Primer rezeksiyon sonrasý geliþen nükslerin, yerleþim ve yayýlým açýsýndan nakile uygun olmadýðý, hastalarýn çoðunun bu nedenle nakil þansýný yitirdiði görülmüþtür39. Ayrýca, bu seride, uzun dönemdeki nüks geliþme oranlarý, sekonder karaciðer naklinde primerlere oranla belirgin olarak yüksek bulunmuþtur (%18'e karþýlýk %54). Bekleme süresinin 1 yýldan uzun olduðu erken evre sirozlu hastalarda primer karaciðer rezeksiyonun maliyet olarak etkin bir giriþim olduðunu iddia eden çalýþmalar olsa da, sonuç olarak transplantasyonu bekleyen kiþilerde, yalnýzca neoadjuvan amaçlý majör bir cerrahi giriþim uygulanmasý nakil merkezleri arasýnda pek kabul görmemektedir40. Kadavra Beklerken Geçen Sürede Listeden Düþme Riskinin Azaltýlmasý Bekleme süresi uzadýkça tümörün boyutsal artýþýna paralel olarak damar invazyon riski artarken, transplantasyondan beklenen yarar kaybedilir. Kriterlerin ötesine geçtikleri için, HCC'li hastalarýn %2 ila %4'ü bekleme listesinden düþer41,42. Son 6 ay içinde, %50'den fazla boyut artýþý ve 200 ng/ml'den daha yüksek AFP deðeri gösterenlerin %23'ü 6 ay, %52'si ise 1 yýl sonunda listeden düþerken, bu tümör progresyonunu göstermeyenlerdeki oran yalnýzca %3'tür43. Bu nedenle, tümöre hiçbir tedavi uygulanmayabileceði gibi42, PEI, RFA44 ve TAKE45-47 yardýmý ile tümör büyümesi kontrol altýnda tutulmaya çalýþýlabilir. Karaciðer Naklinin Hýzlandýrýlmasý Bekleme süresinin kýsa tutulmasý, bekleme listesinden düþme probleminin en basit çözümüdür. Bu durumda tümöre yönelik herhangi bir tedavi uygulamak gerekmez. Canlý vericiden karaciðer nakli bu noktada popülarite kazanmýþtýr. Ancak bu yaklaþýmýn avantajlarý kadar dezavantajlarý da vardýr. Tümörün biyolojik davranýþýnýn da gözlemlenmesi açýsýndan yararlý olan bekleme süresi atlandýðýnda, listeden düþme riskini, gelecekteki nakil sonrasý nüks geliþimine býrakmýþ oluruz. Farklý bekleme sürelerindeki nakillerin karþýlaþtýrýldýðý bir yayýnda, kýsa bekleme süreli alýcýlardaki nüks oranlarýnýn, uzun bekleme süreli alýcýlardakine göre hem küçük hem de büyük çaplý tümör gruplarý için daha yüksek olduðu görülmüþtür48. 124 Hepatosellüler Karsinomda Karaciðer Nakli UNOS, ek puanlar vererek erken evre HCC’li hastalara öncelik tanýmakta, bekleme sürelerini kýsaltmaktadýr. Ancak son yýllarda bu yöntemin de birçok sakýncalarý olduðu görülmüþtür. Bunlardan biri de evre I tümörlü (<2 cm'lik tek tümör) hastalarýn %31'inin eksplant karaciðerlerinde kanser saptanmamasýdýr. Bu nedenle, UNOS 1999'dan beri uyguladýðý erken evre HCC'leri destekleme kararýný gözden geçirmekte49, evre I'e verilen desteðin kaldýrýlmasý ya da tanýyý destekleyen test sayýsýný arttýrmayý planlamaktýr. Halen en uygun bekleme süresi diye bir þey tanýmlanmamýþ olsa da, tümöre baðlý deðiþikliklerin en az hissedilebileceði uygun bekleme süresi olarak 6 ay kabul edilmektedir50. olmaktadýr50. Ancak, evre küçültülerek nakledilen hastalardaki saðkalým sonuçlarý tartýþmalý olup olumlu etkisinin yanýnda kötü saðkalým sonuçlarý bildiren yayýnlar da mevcuttur45. Özet olarak, karaciðer nakli, erken evre HCC'li sirotik hastalarda bariz bir saðkalým avantajýna sahiptir. Ancak, kadavra baðýþýnýn kýsýtlý oluþu bekleme sürelerini uzatmakta, bu süre içinde ilerleyen tümör, hem saðkalým avantajýný hem de hastanýn nakil olabilme þansýný ortadan kaldýrmaktadýr. RFA, PEI, TAKE ve rezeksiyon gibi iþlemler tümör geliþimini önlemeye yönelik uygulanýrken, son yýllarda artan canlýdan karaciðer nakilleri de bu çabaya, organ bekleme süresini kýsaltarak yardýmcý olmaktadýr. Bekleme Süresinde Uygulanabilecek Ablasyon Yöntemleri (TAKE, RFA ve PEI) Kaynaklar 1. Üç cm'den küçük tümörler için daha etkin olduðu bilinen PEI51, göreceli olarak non-invaziv ve düþük maliyetli olmasýna raðmen, birkaç kez tekrar gerektirmesi nedeni ile yerini tek seanslý etkin ablasyon yöntemi olarak popülarize edilen RF'ye býrakmýþtýr. Uygulanýþ tekniði nedeni ile tümör ekme riski açýsýndan sorgulanan RF ile yapýlan randomize kontrollü bir çalýþmada, iki yýllýk takip sonucu iðne hattýnda tümör geliþimi saptanmamýþtýr52. Ancak RF uygulanan alanýn çevresinde, yaþayan tümör hücrelerinin kalabilme riski hala tartýþýlmaktadýr. Kimi merkezler, RF'yi, 6 aydan daha fazla bekleme riski olan hastalarýn hipovasküler lezyonlarýnda uygulamayý diðerlerini ise TAKE ile tedavi etmeyi yeðlemektedir53. TAKE, bir çok ekip tarafýndan kullanýlmýþ45-47 ancak nakil sonrasý saðkalým sonuçlarýna olumlu bir etkisi gösterilememiþtir54. Nakil sonrasý prognozu belirleyen okült ekstrahepatik tümörlerin TAKE'den etkilenmiyeceði düþünülerek, 6 aydan kýsa bekleme süresi olan hastalarda TAKE önerilmemektedir. Daha uzun beklemeyecek olgularda ise tümör nekrozu saðlayarak hastanýn bekleme listesinde kalmasýna yardýmcý olmasý nedeni ile uygulanmaktadýr47,54. Bunun yanýnda, Milan kriterlerini aþmýþ hastalarda da TAKE ile evre gerilemesi saðlanabilmekte, Milan kriterleri içine çekilebilen olgularýn 6 ay stabil kalmalarý durumunda tekrar nakil listesine alýnmalarý mümkün 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 125 Hu KQ, Tong MJ. The long-term outcomes of patients with compensated hepatitis C virus-related cirrhosis and history of parenteral exposure in the United States. Hepatology 1999;29:1311-6. Tong MJ, el Farra NS, Reikes AR, Co RL. Clinical outcomes after transfusion-associated hepatitis C. N Engl J Med 1995;332:1463-6. Pateron D, Ganne N, Trinchet JC, Aurousseau MH, Mal F, Meicler C et al. Prospective study of screening for hepatocellular carcinoma in Caucasian patients with cirrhosis. J Hepatol 1994;20:65-1. Barbara L, Benzi G, Gaiani S, Fusconi F, Zironi G, Siringo S et al. Natural history of small untreated hepatocellular carcinoma in cirrhosis: a multivariate analysis of prognostic factors of tumor growth rate and patient survival. Hepatology 1992;16:132-7. Kubo S, Nishiguchi S, Hirohashi K, Tanaka H, Tsukamoto T, Hamba H et al. Clinical significance of prior hepatitis B virus infection in patients with hepatitis C virus-related hepatocellular carcinoma. Cancer 1999;86:793-8. Okuda K, Ohtsuki T, Obata H, Tomimatsu M, Okazaki N, Hasegawa H et al. Natural history of hepatocellular carcinoma and prognosis in relation to treatment. Study of 850 patients. Cancer 1985;56:918-28. Llovet JM, Bustamante J, Castells A, Vilana R, Ayuso MC, Sala M et al. Natural history of untreated nonsurgical hepatocellular carcinoma: rationale for the design and evaluation of therapeutic trials. Hepatology 1999;29:62-7. Fong Y, Sun RL, Jarnagin W, Blumgart LH. An analysis of 412 cases of hepatocellular carcinoma at a Western center. Ann Surg 1999;229:790-9. Hemming AW, Greig PD, Langer B. Current surgical management of primary hepatocellular carcinoma. Adv Surg 1999;32:169-92. Mor E, Kaspa RT, Sheiner P, Schwartz M. Treatment of hepatocellular carcinoma associated with cirrhosis in the era of liver transplantation. Ann Intern Med 1998;129:643-53. Philosophe B, Greig PD, Hemming AW, Cattral MS, Wanless I, Rasul I et al. Surgical management of hepatocellular carcinoma: resection or transplantation? J Gastrointest Surg 1998;2:21-7. Belghiti J, Panis Y, Farges O, Benhamou JP, Fekete F. Intrahepatic recurrence after resection of hepatocellular carcinoma complicating cirrhosis. Ann Surg 1991;214:114-7. Bismuth H, Houssin D, Ornowski J, Meriggi F. Liver resections in cirrhotic patients: a Western experience. World J Surg 1986;10:311-7. Fuster J, Garcia-Valdecasas JC, Grande L, Tabet J, Bruix J, S Karademir 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. Anglada T et al. Hepatocellular carcinoma and cirrhosis. Results of surgical treatment in a European series. Ann Surg 1996;223:297-302. Van Thiel DH, Carr B, Iwatsuki S, Selby RR, Fung JJ, Starzl TE. The 11-year Pittsburgh experience with liver transplantation for hepatocellular carcinoma: 1981-1991. J Surg Oncol Suppl 1993;3:78-82. Bismuth H, Majno PE, Adam R. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma. Semin Liver Dis 1999;19:311-22. Olthoff KM, Millis JM, Rosove MH, Goldstein LI, Ramming KP, Busuttil RW. Is liver transplantation justified for the treatment of hepatic malignancies? Arch Surg 1990;125:1261-6. Iwatsuki S, Starzl TE, Sheahan DG, Yokoyama I, Demetris AJ, Todo S et al. Hepatic resection versus transplantation for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 1991;214:221-8. Pichlmayr R. Is there a place for liver grafting for malignancy? Transplant Proc 1988;20: 478-82. Hart J, Busuttil RW, Lewin KJ. Disease recurrence following liver transplantation. Am J Surg Pathol 1990;14:79-91. O'Grady JG, Polson RJ, Rolles K, Calne RY, Williams R. Liver transplantation for malignant disease. Results in 93 consecutive patients. Ann Surg 1988;207:373-9. Ringe B, Wittekind C, Bechstein WO, Bunzendahl H, Pichlmayr R. The role of liver transplantation in hepatobiliary malignancy. A retrospective analysis of 95 patients with particular regard to tumor stage and recurrence. Ann Surg 1989;209:88-98. Jenkins RL, Pinson CW, Stone MD. Experience with transplantation in the treatment of liver cancer. Cancer Chemother Pharmacol 1989;23:104-9. Penn I. Hepatic transplantation for primary and metastatic cancers of the liver. Surgery 1991;110:726-34. Yokoyama I, Todo S, Iwatsuki S, Starzl TE. Liver transplantation in the treatment of primary liver cancer. Hepatogastroenterology 1990;37:188-93. Llovet JM, Bruix J, Fuster J, et al. Liver transplantation for small hepatocellular carcinoma: the tumor-node-metastasis classification does not have prognostic power. Hepatology 1998;27:1572-7. Bismuth H, Chiche L, Adam R, Castaing D, Diamond T, Dennison A. Liver resection versus transplantation for hepatocellular carcinoma in cirrhotic patients. Ann Surg 1993;218:145-51. Romani F, Belli LS, Rondinara GF, et al. The role of transplantation in small hepatocellular carcinoma complicating cirrhosis of the liver. J Am Coll Surg 1994;178:379-84. Mazzaferro V, Regalia E, Doci R, et al. Liver transplantation for the treatment of small hepatocellular carcinomas in patients with cirrhosis. N Engl J Med 1996;334:693-9. Yao FY, Ferrell L, Bass NM, et al. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma: expansion of the tumor size limits does not adversely impact survival. Hepatology 2001;33:1394-403. Cotler SJ, Cotler S, Gambera M, Benedetti E, Jensen DM, Testa G. Adult living donor liver transplantation: perspectives from 100 liver transplant surgeons. Liver Transpl 2003;9:637-44. Iwatsuki S, Starzl TE. Role of liver transplantation in the treatment of hepatocellular carcinoma. Semin Surg Oncol 1993;9:337-40. Otto G, Heuschen U, Hofmann WJ, Krumm HG, Hinz U, Herfarth C. Is transplantation really superior to resection in the treatment of small hepatocellular carcinoma? Transplant Proc 1997;29:489-91. Majno PE, Sarasin FP, Mentha G, Hadengue A. Primary liver resection and salvage transplantation or primary liver transplantation in patients with single, small hepatocellular carcinoma and preserved liver function: an outcome-oriented decision analysis. Hepatology 2000;31:899-6. Belghiti J, Cortes A, Abdalla EK, et al. Resection prior to liver 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 126 transplantation for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 2003;238:885-92. Poon RT, Fan ST, Lo CM, Liu CL, Wong J. Long-term survival and pattern of recurrence after resection of small hepatocellular carcinoma in patients with preserved liver function: implications for a strategy of salvage transplantation. Ann Surg 2002;235:373-82. Pocard M, Sauvanet A, Regimbeau JM, Duwat O, Farges O, Belghiti J. Limits and benefits of exclusive transthoracic hepatectomy approach for patients with hepatocellular carcinoma. Hepatogastroenterology 2002;49:32-5. Sala M, Fuster J, Llovet JM, et al. High pathological risk of recurrence after surgical resection for hepatocellular carcinoma: an indication for salvage liver transplantation. Liver Transpl 2004;10:1294-300. Adam R, Azoulay D, Castaing D, et al. Liver resection as a bridge to transplantation for hepatocellular carcinoma on cirrhosis: a reasonable strategy? Ann Surg 2003;238:508-18. Gores GJ. Hepatocellular carcinoma: gardening strategies and bridges to transplantation. Liver Transpl 2003;9:199-200. Yao FY, Bass NM, Nikolai B, et al. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma: analysis of survival according to the intention-to-treat principle and dropout from the waiting list. Liver Transpl 2002;8:873-83. Llovet JM, Fuster J, Bruix J. Intention-to-treat analysis of surgical treatment for early hepatocellular carcinoma: resection versus transplantation. Hepatology 1999;30:1434-40. Llovet JM, Sala M, Fuster J, Navasa M, Pons-Renedo F, Sole M. Predictors of drop-out and survival of patients with hepatocellular carcinoma candidates for liver transplantation. Hepatology 2003;38:733A. Mazzaferro V, Battiston C, Perrone S, et al. Radiofrequency ablation of small hepatocellular carcinoma in cirrhotic patients awaiting liver transplantation: a prospective study. Ann Surg 2004;240:900-9. Graziadei IW, Sandmueller H, Waldenberger P, et al. Chemoembolization followed by liver transplantation for hepatocellular carcinoma impedes tumor progression while on the waiting list and leads to excellent outcome. Liver Transpl 2003;9:557-63. Hayashi PH, Ludkowski M, Forman LM, et al. Hepatic artery chemoembolization for hepatocellular carcinoma in patients listed for liver transplantation. Am J Transplant 2004;4:782-7. Maddala YK, Stadheim L, Andrews JC, et al. Drop-out rates of patients with hepatocellular cancer listed for liver transplantation: outcome with chemoembolization. Liver Transpl 2004;10:449-55. Kulik L, Abecassis M. Living donor liver transplantation for hepatocellular carcinoma. Gastroenterology 2004;127:277-82. Wiesner RH, Freeman RB, Mulligan DC. Liver transplantation for hepatocellular cancer: the impact of the MELD allocation policy. Gastroenterology 2004;127:261-7. Bruix J, Llovet JM. Prognostic prediction and treatment strategy in hepatocellular carcinoma. Hepatology 2002;35:519-24. Vilana R, Bruix J, Bru C, Ayuso C, Sole M, Rodes J. Tumor size determines the efficacy of percutaneous ethanol injection for the treatment of small hepatocellular carcinoma. Hepatology 1992;16:353-7. Lencioni RA, Allgaier HP, Cioni D, et al. Small hepatocellular carcinoma in cirrhosis: randomized comparison of radio-frequency thermal ablation versus percutaneous ethanol injection. Radiology 2003;228:235-40. Majno PE, Giostra E, Morel P, Hadengue A, Mentha G. Management of hepatocellular carcinoma in the waiting list before liver transplantation. J Hepatol 2005;42:134-43. Majno PE, Adam R, Bismuth H, et al. Influence of preoperative transarterial lipiodol chemoembolization on resection and transplantation for hepatocellular carcinoma in patients with cirrhosis. Ann Surg 1997;226:688-701. Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Hepatoselüler Karsinomun Radyolojisi Türk HPB Ýzzet Rozanes, Koray Güven, Bülent Acunaþ Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fakültesi, Radyodiagnostik AD, ÝSTANBUL Özet Hepatoselüler karsinom en sýk rastlanan primer karaciðer tümörüdür. Hastalarýn çoðunluðunda tümör kronik karaciðer hastalýðý zemininde izlenir. Kronik karaciðer hastalýðý zemininde geliþen hepatoselüler karsinomlarýn önemli bir kýsmýnda radyolojik bulgular karakteristik olduðundan biyopsiye gerek kalmayabilir. Radyolojik bulgularý karakteristik olmayan hastalarda düþük komplikasyon oranlarý ile perkütan biyopsi yapýlabilir. Hepatoselüler karsinomda en etkin tedavi cerrahi rezeksiyon ya da transplantasyondur. Ancak altta yatan kronik karaciðer hastalýðý ya da donör organ kýsýtlýlýðý nedeniyle hastalarýn çoðunluðuna cerrahi rezeksiyon yapýlamaz. Perkütan etanol enjeksiyonu, kemoembolizasyon ve radyofrekans ablasyonu inoperabl hastalarda hayat kalitesini ve sürviyi arttýran minimal invaziv tedavi yöntemleridir. Anahtar kelimeler: hepatoselüler karsinom (HCC), giriþimsel radyoloji, kemoembolizasyon Radiology of Hepatocellular Carcinoma Summary Hepatocelular carcinoma is the most frequent primary liver malignancy. Most of the patients with hepatocelular carcinoma have concomitant chronic liver disease. Radiological findings in these patients are usually characteristic and biopsy may not be indicated. Biopsy can be performed in patients with non characteristic findings with minimal complication rates. Surgery or transplantation is the most effective therapy in hepatocelular carcinoma. However the majority of patients can not undergo surgery secondary to the underlying liver disease or donor organ restrictions. These patients can be palliated with minimal invasive techniques like percuatenous ethanol injection, chemoembolisation and radiofrequency ablation. Key words: hepatocelluler carcinoma (HCC), interventional radiology, chemoembolization Hastalýðýn soliter nodüler, multifokal nodüler ve diffüz infiltran makroskopik formlarý mevcuttur (Resim 1). Nodüler formda lezyon komþuluðundaki sýkýþmýþ parenkimal damarlar, kollajen ve retikulum lifleri yalancý bir kapsül oluþturur. Ýnfiltran formda portal venüller tümöral sinüsoidlerle iþtiraklýdýr. Sýklýkla portal ven ve/veya hepatik ven invazyonu, lümen içi tümör trombüsü görülür1,2. Nadiren safra yolu invazyonu görülebilir. Genel Bilgiler Hepatoselüler karsinom (HCC) en sýk rastlanan primer karaciðer habis tümörüdür. Hastalarýn çoðunluðunda (%60-90) tümör kronik karaciðer hastalýðý zemininde izlenir. Hepatit B, C, alkol kullanýmýna sekonder siroz, primer hemokromatoz, tirosinemi ve aflatoksin bilinen HCC oluþturucularýdýr. Alfa-fetoprotein (AFP) hastalarýn %75-90'ýnda yükselerek hastalýðýn taný ve takibinde yararlý bir belirteç olur1. a b c Resim 1. a) Kontrastlý BT ile yoðun periferik kontrast tutan nodüler HCC. b) Kjoronal planda kontrastlý BT ile multifokal nodüler HCC. c) Kontrastlý BT ile diffüz infiltran HCC. Portal ven lumeninde trombüs ok ile iþaretlenmiþtir Ýzzet Rozanes, Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fak., Radyodiagnostik AD, ÝSTANBUL irozanes@superonline.com 112 Hepatoselüler Karsinomun Radyolojisi a b Resim 2. a) T1 aðýrlýklý MR'da 5. segmentte 4 cm çaplý yüksek sinyalli displastik nodülde yaklaþýk 5 mm çaplý düþük sinyalli nodül içi nodül görünümü b) T2 aðýrlýklý MR'da nödül içi nodülde yüksek sinyal okla iþaretlenmiþtir. Noninvaziv ve nispeten ekonomik olmasý nedeniyle US, HCC tanýsýnda yaygýn olarak kullanýlmaktadýr. HCC mevcudiyetinde US ile çevre parenkime göre düþük ya da yüksek ekolu, homojen ya da heterojen nodüler kitle izlenir. Kitle keskin ya da belirsiz konturlu olabilir. Bazen kitle etrafýnda halo saptanabilir. Karaciðer transplantasyonu geçiren 200 hastayý kapsayan bir araþtýrmada sirotik karaciðerlerde ultrasonografinin tümör saptama sensitivitesi %45 bulunmuþtur. Spesifite %98 bulunduðundan sirotik hastada ultrasonografi ile saptanan nodüller aksi kanýtlanýncaya kadar malign kabul edilmelidir2. Doppler US incelemede lezyon genelde pulsatil arteryel Doppler sinyalinden zengin bir bölge olarak izlenir. Lezyon damarlarýndan arteryo-venöz þant kaynaklý yüksek hýzlý Doppler sinyalleri elde edilebilir. Tümör nodülünü çevreleyen ince damarlardan oluþan bir "sepet" paterni ve lezyon içine girip dallanan tümör damarlarý görünümü karakteristikdir. lanýlmaktadýr. BT teknolojisi son yýllarda önemli aþamalar kaydetmiþtir. 90'lý yýllarýn baþlarýnda kullanýlmaya baþlanan spiral BT teknolojisi ve 2000'li yýllarda kullanýlmaya baþlanan multidetektör (MDBT) teknolojisi sayesinde, intravenöz kontrast enjeksiyonu sonrasý karaciðerde hepatik arter perfüzyon fazýný ve daha sonra portal ven perfüzyon fazýný görüntülemek mümkün olmaktadýr. Ayrýca MDBT ile intravenöz kontrastlý BT anjiografi yapýlarak hepatik arter ve portal venin 3 boyutlu görüntülenmesi mümkün olmaktadýr. HCC lezyonlarýnýn yaklaþýk %90'ý hipervasküler olup, arteryel fazda karaciðer dokusundan daha yoðun boyanmasýyla seçilebilirler. Daha sonra portal fazda özellikle küçük lezyonlar, karaciðer dokusuyla izodens hale gelip gözden kaçabilirler. Arteryel fazda görüntü alýnmasýna dikkat edilmeden yapýlan rutin BT incelemelerinin, siroz zemininde HCC saptama duyarlýlýðý %68 bulunmuþtur. Multifazik incelemelerde duyarlýlýk %80'i bulunmaktadýr. Lezyonlarýn yaklaþýk %50'sinde, arteryel fazda ince bir çizgi halinde boyanan, daha sonra portal fazda izodens hale gelen bir "yalancý kapsül" seçilebilir. Anjiografi yolu ile hepatik artere 10cc lipiodol (yaðda eriyen kontrast madde) enjeksiyonundan 24 hafta sonra yapýlan kontrastsýz BT incelemelerinde 0.5 cm çapa kadar tümör nodülleri yoðun hiperdens odaklar halinde saptanabilir2-5. Bilgisayarlý Tomografi (BT) Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) Karýn patolojilerinde en sýk kullanýlan modalite olan BT, HCC tanýsýnda da yaygýn olarak kul- MR yumuþak doku çözünürlüðü en yüksek olan radyolojik seçenektir. Yüksek manyetik alan gücü Radyolojik Bulgular Hastalýk sýklýkla kronik karaciðer hastalýðý zemininde izlenir ve bu nedenle de görülen nodüller yüksek malignite þüphesi taþýr. Ancak kronik karaciðer hastalýðýnda karaciðerde HCC dýþý sirotik nodüller de bulunabileceðinden ayýrýcý taný yapmak gerekir. Ultrasonografi (US) 113 Ý. Rozanes ve ark. olan (1.5T) sistemler ile nefes tutmalý çekimler yapýlarak karýn içi solid organlarýn ayrýntýlý incelemeleri mümkün olmaktadýr. Gadolinum-DTPA kontrast maddesi kullanýlarak BT'de olduðu gibi arteryel ve portal faz perfüzyon incelemeleri yapýlabilmektedir. Ayrýca Gadolinum-DTPA kontrast enjeksiyonu sýrasýnda, hepatik arter ve portal ven MR anjiografi görüntülerine ek olarak safra yollarýna özgü baþka bir kontrast madde kullanmaksýzýn MR kolanjiyografi görüntüleri elde etmek mümkündür. MR ile HCC'lerin çoðunluðunda T1 aðýrlýklý incelemede düþük sinyal, T2 aðýrlýklý incelemede yüksek sinyal izlenir. HCC'lerin yaklaþýk %25'inde yaðlý dejenerasyon ve lezyon içi kanama nedeniyle T1 yüksek sinyal izlenebilir (Resim 2). Bu durum genellikle iyi diferansiye (Edmondson Grade 1) tümörlerde görülür. Ýyi diferansiye tümörler ayrýca T2 sekansýnda karaciðer ile izodens olarak da izlenebilirler. Bu durumda arteryel fazda lezyonun yoðun boyanmasý kriteri ile taný konabilir. Arteryel fazda boyanýp portal fazda izodens hale gelerek oluþan "yalancý kapsül" görünümü, hipervasküler olmayan (%10) tümörlerin tanýsýnda en iþe yarayan kriterdir3-5. Retiküloendotelyal sistem için spesifik MR kontrast madde (süperparamanyetik demir oksit) ve hepatosit için spesifik kontrast maddeler (mangafodipir) HCC tanýsýnda rutin olarak kullanýlmamaktadýr. Her iki kontrast madde bazý özel durumlarda yararlý olabilir. Fibrolameller Hepatoselüler Karsinom Fibrolameller HCC tüm HCC'lerin %1-9'unu oluþturur. Daha genç bir hasta popülasyonunda ve çoðunlukla hastalýksýz karaciðer parankimi zemininde izlenir. Tümör çoðunlukla soliterdir ve AFP normaldir. Lezyonlarýn çoðunluðunda fibröz septa izlenir. Bu özelliði ile fibrolameller HCC fokal nodüler hiperplazi (FNH) ile karýþtýrýlabilir (Resim 3). FNH kontrastsýz US, BT ve MR incelemelerinde normal karaciðer dokusuna yakýn olan ekojenitesi, dansitesi ve MR sinyali ile karaciðerden farklý, heterojen eko, dansite ve MR sinyali gösteren fibrolameller HCC'den ayrýlýr. Ayrýca fibrolameller HCC'nin fibröz kapsülü T1 ve T2 aðýrlýklý incelemelerde az miktarda hidrojen protonu içerdiðinden düþük sinyal gösterir. Buna karþýlýk FNH skarý damar içeriði ve ödem nedeniyle T2 yüksek sinyal gösterir. FNH skarý BT ve US ile saptanabilen noktasal kalsifikasyonlar içerebilir. Fibrolameller HCC kitlesi santral skarý hariç kontrastlý BT ve MR incelerinde arteryel fazda yoðun ve heterojen kontrast tutar. Portal fazda lezyon dansitesi/sinyali düþer; lezyon ile normal parenkim arasýndaki dansite/sinyal gradienti azalýr. Hepatoselüler Karsinomda Giriþimsel Radyoloji Perkutan Biyopsi Ýþlem öncesi biyopsi endikasyonu gözden geçirilmelidir. Kronik karaciðer hastalýðý zemininde izlenen HCC'lerde BT ya da MR ile arteryel fazda hiper- a b Resim 3. a) Kontrastlý BT ile sað lobu dolduran fibrolameller HCC. Santral skar kýsmen kalsifik. Sað mammaria interna loju ve retroperitonda lenfadenopatiler mevcut. b) T2 aðýrlýklý MR ile sol lobu dolduran fibrolameller HCC. Santral skarda düþük sinyal izlenmekte. 114 Hepatoselüler Karsinomun Radyolojisi vasküler nodüler lezyon saptanmýþ ise ve AFP deðeri yüksek ise biyopsi gereksiz olabilir. Hemanjiom ve fokal nodüler hiperplazi (FNH) MR bulgularý karakteristik olup söz konusu lezyonlarýn biyopsisi gereksizdir. Bunlarýn dýþýnda cerrahi giriþim düþünülmekte ise tümör yayýlmasýný göz önünde tutarak biyopsiden kaçýnýlmalýdýr. Düzeltilemeyecek koagülopati, koopere olmayan hasta ve lezyona saðlam parenkimden geçilerek ulaþýlabilen güvenli traktusun mevcut olmama hali kesin kontrendikasyonlardýr. Ýþlem öncesi hastanýn allerji öyküsü, kullandýðý ilaçlar ve kronik hastalýklarý sorgulanmalýdýr. Biyopsi öncesi protrombin zamaný (PT ve INR), aktive parsiyel tromboplastin zamaný (APTT) ve trombosit sayýsý kontrol edilmelidir. Biyopsi US, BT ya da MR kýlavuzluðunda yapýlabilir. Ýþlemin real-time takip edilebildiði US kýlavuzluðuyla yapýlan biyopsi için yeterli deneyim mevcut ise tercih edilmelidir. Biyopsi iþlemi, 19G veya daha ince iðnelerin kullanýldýðý ince iðne aspirasyon biyopsisi (ÝÝAB) ya da 18G veya daha kalýn iðnelerin kullanýldýðý doku biyopsisi þeklinde yapýlabilir. Ýnce iðne kullanýmýnýn komplikasyon riskini azalttýðý bilinmektedir. Deneyimli sitopatolog mevcudiyetinde HCC ve primeri bilinen metastazlarda ÝÝAB genellikle yeterli olmaktadýr. Selim lezyonlarda ve lenfoma þüphesi mevcudiyetinde doku biyopsisi tercih edilemelidir. Ýþlem sonrasý hasta kanama ve pnömotoraks yönünden takip edilmelidir. Yarým saatlik takip sonrasý kanama izlenmeyen ve þikayeti olmayan hastalar problem çýkmasý durumunda ne yapacaklarý ve nereye baþvuracaklarý açýkça anlatýlarak taburcu edilebilir. Habis hastalýklarda perkutan biyopsinin doðru taný deðeri doku biyopsilerinde %90-100, ince iðne aspirasyon biyopsilerinde %60-84 olarak bildirilmiþtir. Selim lezyonlarda doðru taný deðeri %65 dir. Mortalite % 0.004-031 arasý bildirilmiþtir. En önemli mortalite nedeni hemorajidir7. %15 kadarý altta yatan kronik karaciðer hastalýðý ve multisentrik tümörler nedeniyle cerrahi rezeksiyon adayý olabilmektedir. Rezeksiyon adayý olmayan hastalarda karaciðer transplantasyonu yapýlabilmektedir. Ancak bu yöntem de, kýsýtlý organ sayýsý ve yüksek rekurrens-metastaz riski nedeniyle, sýnýrlý sayýda hastaya uygulanabilmektedir. Ýntravenöz kemoterapi ve radyoterapi sonuçlarý HCC'de yüz güldürücü deðildir. %20-25 hastada yanýt izlenmekte ancak sürvide artýþ saptanmamaktadýr. Standart tedavilerin az sayýda hastaya uygulanabilmesi nedeniyle, HCC tedavisinde giriþimsel radyolojik yöntemler yaygýn olarak kullanýlmaktadýr. Bu yöntemler intraarteryel tedaviler ve lezyon içine direkt uygulanan ablativ tedaviler olmak üzere iki ana kategoride sýnýflandýrýlabilir. Giriþimsel radyolojik tedaviler, karaciðer fonksiyonel rezervini olumsuz etkilemediðinden birden fazla kere uygulanabilirler. Tedaviler çoðu zaman ayaktan uygulanýr ya da hasta hastenede kýsa süre kalýr. Söz konusu yöntemler batý ülkelerinin þartlarýnda klasik cerrahi yöntemlerle karþýlaþtýrýldýðýnda ekonomik olarak avantajlý kabul edilirler7. Ancak ülkemiz þartlarýnda ithal malzeme baðýmlýlýðý nedeniyle bu durum her zaman böyle deðildir. Hepatoselüler Karsinom Tedavisinde Cerrahi Dýþý Yöntemler A) Kemoembolizasyon Hasta Hazýrlýðý Giriþimsel radyolojik HCC tedavi yöntemleri cerrahi adayý olmayan hastalara alternativ olarak sunulmalýdýr. Endikasyonlarýn, karaciðer hastalýklarýnda uzmanlaþmýþ medikal, cerrahi ve radyoloji uzmanlarýný da kapsayan bir kurul tarafýndan deðerlendirilmesi etik olarak en uygun yöntemdir. Karaciðer fonksiyonel rezervi biyokimyasal yöntemlerle deðerlendirilmeli ve iþlemin riskleri ve iþlemden beklentiler hasta ve yakýnlarý ile ayrýntýlý olarak tartýþýlmalýdýr. Cerrahi rezeksiyon ve karaciðer transplantasyonu, karaciðerin primer ve sekonder tümörlerinde kür için mevcut iki tedavi opsiyonudur. Ancak taný esnasýnda hastalýðýn ileri evrede olmasý, yetersiz hepatik rezerv veya diðer hastalýklarýn mevcut olmasý nedeniyle hastalarýn sadece % 10-15'ine bu tedavi yöntemleri uygulanabilmektedir. Bu tedavi yöntemlerinin uygu- Yýlda 1.2 milyon rastlanma sýklýðýyla hepatoselüler karsinom kanser iliþkili mortalitenin dünyada en sýk görülen nedenidir. Hepatoselüler karsinom (HCC) ortalama 2-6 aylýk sürvisi ile kötü prognozlu bir hastalýktýr. Hastalýklýsýz sürvi saðlamakta en yararlý yöntem cerrahi rezeksiyondur. Ancak hastalarýn ancak 115 Ý. Rozanes ve ark. lanamadýðý hastalarda yapýlacak sistemik kemoterapinin baþarý oranýnýn düþük olmasý, karaciðere yönelik rejyonel tedavi yöntemlerinin geliþmesine yol açmýþtýr. Bunlar kimyasal (alkol, asetik asit), termal (radiofrekans ablasyon, mikrodalga, laser, yüksek yoðunluklu, odaklanmýþ ultrason) ablasyon yöntemleri ve transarteryel kemoembolizasyondur (TAKE)7-9. TAKE bu yöntemlerin içinde en sýk kulanýlanýdýr. Kemoembolizasyon terimi yaðlý bir kontrast madde olan lipiodol ile emülsifiye edilmiþ kemoterapötik ajanlarýn ve embolizan maddelerin tümörü besleyen artere direkt olarak verilmesini ifade etmektedir. Kemoterapötik ajanlar tümörü tahrip ederken embolizasyon tümör üzerinde iskemik etki yaratýr, ilaç klirens hýzýný yavaþlatýr ve tümör hücreleri ile kemoterapötik ilaçlarýn temas süresini artýrýr. Endikasyonlar 1. Primer inoperabl HCC 2. Preoperatif olarak postoperatif rekürrens insidensini azaltmak veya tümör evresini düþürmek 3. Postoperatif rekürren tümörler 4. Karaciðer transplantasyon adaylarýnda greft beklenirken tümör büyümesini kontrol altýna almak 5. Nöroendokrin tümörlerin karaciðer metastazlarý 6. Hipervasküler karaciðer metastazlarý (koroid melanomu, gastrointestinal trakt leiomyosarkomu, hipervasküler meme, sürrenal, mide, kolon metastazlarý) Hasta Seçim Kriterleri Hastalýðýn karaciðerle sýnýrlý olmasý veya karaciðer semptomatolojisinin dominan olmasý veya karaciðer dýþý hastalýðýn kontrol altýnda olmasý öncelikli koþullardýr. Hastalar aþaðýdaki kriterlere göre seçilir: 1. HCC için patolojik taný veya artmýþ AFP ile birlikte görüntüleme bulgularý 2. Cerrahi adayý olmayan veya cerrahi tedaviyi reddeden hastalar 3. Kemoembolizasyonla rezektabl hale getirilebilme þansý taþýyan hastalar 4. Lökosit >4000/mm3, trombosit >50000/mm3, serum albumin >3 g/dl, bilirubin <2 mg/dl, serum kreatinin <1.5 mg/dl. 5. Toplam tümör volümü karaciðer volümünün %50'sinden az olmalý 6. Hepatik arterde veya ana portal vende tromboz olmamalý 7. Karaciðer dýþý metastaz olmamalý veya bunlar kontrol altýnda olmalý Düzeltilemeyen koagulopati, böbrek yetmezliði veya kemotoksik reaksiyonlar nedeniyle iodlu kontrast maddelerin kullanýlamadýðý hastalarda TAKE uygulanamaz. Portal perfüzyon embolizasyonun normal parenkim tarafýndan tolere edilmesini saðladýðýndan portal venin açýk olmasý önemli avantaj saðlar. Portal ven tromboz varlýðýnda hepatopedal akým korunmuþ ise selektif segmenter TAKE uygulanabilir. Portal ven oklüzyonunda tümör iki segmentten fazlasýný tutmuþ ise, TAKE karaciðer yetmezlik riskini artýrýr. Fizyolojik Prensipler Transarteryel teknik ile karaciðer tümörlerinin tedavi mantýðý, karaciðerin çift kan akýmý bulunduruþuna dayanmaktadýr. Normal olarak karaciðer parenkim perfüzyonu %75-80 oranýnda portal venden, %20-25 oranýnda hepatik arterden saðlanmaktadýr. Buna karþýlýk tümörlerin beslenmesi %90-95 oranýnda hepatik arterden olmaktadýr. Bu durum, normal, karaciðer dokusunda anlamlý iskemik hasara yol açmadan, tümöre yönelik embolizasyon iþleminin gerçekleþtirilebilmesini saðlamaktadýr. Haþhaþ tohumundan elde edilen iodlu bir kontrast madde olan lipiodol, iþlemin baþarýsýnda anahtar rol oynamaktadýr. Lipiodol kemoterapötik ajanlarla emülsiyon yaparak etkili taþýyýcýlýk görevi yapmaktadýr. Ayrýca muhtemelen tümörün hemodinamik özelliklerini deðiþtirerek tümörü hedefler; presinüzoid arterioportal þantlarý týkayarak tümör hücreleri ile kemoterapötik ajanlarý arasýndaki temas zamanýný artýrýr ve HCC hücreleri tarafýndan endositoz ile tutulur. Hepatik artere verilen kemoembolizasyon emülsiyonu normal karaciðer parenkiminden ortalama 710 gün içinde, Kuppfer hücrelerinin fagositozu ve lenfatik yolla temizlenmektedir. Buna karþýlýk, neoplastik dokuda lenfatik sistem olmadýðý için emülsiyon uzun süre kalýcý olabilmektedir. 116 Hepatoselüler Karsinomun Radyolojisi Ayrýca, týkanma sarýlýklý hastalarda TAKE týkalý segmentlerde infarkt riskini artýracaðýndan iþlem öncesinde týkanýklýk drenajla giderilmelidir. diffüz lezyonu olan hastalarda lobar embolizasyon yapýlmalý; ünifokal tümörlü hastalarda ise daha selektif kemoembolizasyon için gerekirse mikrokateter kullanýlmalýdýr. Sað veya sol hepatik arterin distaline giderek tümöre mümkün olduðu kadar yaklaþmak normal karaciðer dokusunun hasar görmesini engelleyecektir. Kateter tümörü besleyen damara yerleþtirildikten sonra, hazýrlanan emülsiyon artere fluoroskopi kontrolunda yavaþca enjekte edilmeye baþlanýr (Resim 5). HCC için genellikle 100mg Cisplatin, 50-60mg Doxorubicin, 10mg Mitomycin C ile 10-15cc lipiodol kullanýlmaktadýr. Arteryel akým yavaþladýðýnda veya reflü görüldüðünde enjeksiyon kesilir. Emülsiyon enjeksiyonundan sonra hala arteryel akým gözleniyorsa, ve karaciðer fonksiyonlarý iyi olan hastalarda gelfoam veya PVA partikülleri ile iþlem tamamlanýr. Arterioportal þantý (HCC'de nadir deðildir) olan hastalarda, iþleme baþlamadan önce þantlarýn gelfoam ile embolize edilmesi tümörün hipervaskülaritesini koruyacaktýr. Lezyon(lar) daha sonra yukarýda anlatýlan þekilde tedavi edilirler. Ýþlem sonrasýnda hastanýn semptomlarýna göre semptomatik tedavi yapýlýr. Analjezik, antipiretik ve antiemetikler kullanýlabilir. Beþ gün süreyle oral antibiotikler verilir. Hastalarýn büyük çoðunluðu 2 gün içinde taburcu olurlar. B) TAKE'de Kullanýlan Ajanlar Lipiodolün, tümör dokusunun kapiller yataðý tarafýndan tutularak burada uzun süre kalmasý bu maddenin kemoterapötik ajanlarýn tümöre ulaþtýrýlmasýnda taþýyýcý olarak kullanýlmasý olanaðýný saðlamýþtýr. HCC'li hastalarda Cisplatin, Doxorubicin ve Mitomycine-C; kolorektal metastazlý hastalarda 5Fluorouracil, Ca Folinate ve Mitomycine-C; diðer tümörlerde ise Doxorubicin ve Mitomycine-C sýklýkla kullanýlan kemoterapötik ajanlardýr. 5-Fluorouracil ve Ca Folinate, kolorektal metastazlý hastalarda tümörü besleyen artere infüzyon þeklinde verilmektedir. Diðer kemoterapötik ajanlar ise lipiodol ile emülsiyon haline getirilir ve ilgili artere enjekte edilir. Böylelikle tümör hücrelerinde yüksek konsantrasyon elde edilebilmektedir; buna karþýn kemoterapötik ajanlar karaciðerde metabolize olduðundan sistemik toksisite nispeten az olmaktadýr. TAKE yönteminin diðer bileþenini oluþturan embolizasyon, iskemi ve nekroza yol açmakta ve kemoterapötik ajaný hücre dýþýna taþýyarak rezistansa neden olabilen transmembran pompayý (glikoprotein-P) enerjisiz býrakmaktadýr. Embolizasyon için polivinil alkol partikülleri (PVA) veya gelfoam kullanýlabilir. Gelfoam geçici embolizasyon ajaný olduðu için birkaç hafta içinde rezorbe olarak tümörü besleyen arterlerin daha sonraki seanslarda kullanýlabilmesine izin vermektedir. C) Lezyon Ýçine Direkt Uygulanan Ablativ Tedaviler 1. Perkütan Etanol Enjeksiyonu (PEI) Bu teknikte saf steril etanol, US ya da BT kýlavuzluðunda ince ve esnek bir iðne kullanýlarak, lezyon içine direkt olarak enjekte edilmektedir. Kullanýlacak etanol miktarý tümör çapýnýn volümü hesaplanarak saptanýr. Tümör hacminden biraz daha fazla miktar enjekte edildir. Etanol intraselüler protein denatürasyonu ve küçük damarlarýn trombozuna yol açarak koagülasyon nekrozu yaratýr. Tedavi 1-2 hafta aralarla tam nekroz elde edilene kadar tekrarlanýr. Siroz zeminindeki HCC'lerde, yumuþak kývamdaki tümör dokusu fibrotik karaciðer dokusu ile çevrili olduðundan, etanol lezyon içine iyi diffüze olur ve daha olumlu yanýt elde edildir. Karaciðer metastazlarýnýn coðunluðunda lezyon fibrotik, etraf karaciðer ise yumuþaktýr. Bu nedenle etanol lezyon içine homojen Ýþlem Hasta iþlem öncesi gece aç býrakýlýr. Uygun analjezi ve sedasyon yapýlýr. ÝV hidrasyona baþlanýr ve 1 gr IV cefazolin verilir. Öncelikle karaciðerin perfüzyonunu deðerlendirmek için çöliak ve süperior mezenterik arter anjiografileri yapýlarak arteryel anatomi, varsa varyasyonlar ve tümör(ler)in arteryel beslenmesi ortaya konur. Geç faz görüntüler alýnarak portal sistem deðerlendirilir (Resim 4). Arteryel anatomi belirlendikten sonra kateter sað veya sol hepatik artere ilerletilir. Karaciðer yetmezliðine neden olmamak için, tüm karaciðerin kemoembolizasyonundan kaçýnmak gerekir. Multipl veya 117 Ý. Rozanes ve ark. a b c Resim 4. a) SMA enjeksiyonunda sað hepatik arterin SMA'dan çýktýðý görülüyor; b) geç faz SMV ve portal ven açýk; c) sol hepatik arter enjeksiyonunda hipervasküler kitle lezyon (HCC) izleniyor yayýlmaz. Tedaviye yanýt lezyon boyutlarý ile doðrudan iliþkilidir. Ýki cm'den küçük lezyonlarda %100, 3.5 cm'den küçük lezyonlarda %75 baþarý rapor edilmiþtir. Livraghi ve arkadaþlarý 3 cm'den küçük lezyonlarda 3 yýllýk saðkalýmý Child A, B, ve C hastalarda sýrasýyla %79, %63 ve %12 olarak rapor etmiþtir8. Ýþlemin yan etkileri lokal aðrý ve birkaç gün sürebilen ateþtir. PEI’un genellikle karaciðer fonksiyonlarýna olumsuz etkisi yoktur. ten az HCC nodülleri olan asetik asit enjeksiyonu ile tedavi ettikleri 91 hastada 1 yýl için %95, 3 yýl için 87 ve 5 yýl için %49 sürvi bildirmiþlerdir8. 3. Perkütan Radyofrekans Ablasyon Günümüzde mikrodalga kaoagülasyon tedavisi, interstisyel lazer fotokoagülasyon, yüksek intansiteli ultrason ve radyofrekans ablasyon gibi çok sayýda perkutan termoablativ tümör tedavisi tekniði tarif edilmiþtir. Bu teknikler içinde en yaygýn kullanýlaný radyofrekans (RF) ablasyondur. RF ablasyon bir elektrodun ucunda termal enerji oluþturarak doku tahribi yapar. US ya da BT kýlavuzluðunda tümör içine elektrod yerleþtirildikten sonra, elektrod ile hastanýn bacaklarýna yerleþtirilen topraklama plakalarý arasýnda devre tamamlanýr. Elektroda 60-250W arasý alternativ elektrik akýmý uygulanýr. Tedavi sýrasýnda watt ve miliamper cinsinden jeneratör çýkýþý, elektrod ve toprak hatlarý arasý doku empedansý ve elektrod ýsýsý takip edilebilir. Elekterod 14-20 G iðne içinde yerleþtirilir. Bazý modellerde lezyon içine þemsiye ya da gemi çapasý þeklinde elektrod filamentleri açýla- 2. Perkütan Asetik Asit Enjeksiyonu Perkütan asetik asit enjeksiyonun endikasyon ve tekniði etanol enjeksiyonu ile aynýdýr. Yüzde 50 asetik asit US ya da BT kýlavuzluðunda lezyon içine çok yavaþ enjekte edildir. Asetik asit nefrotoksik olduðundan, iþlem öncesi böbrek fonksiyonlarý kontrol edilmelidir. Asetik asitin etki mekanizmasý etanol ile ayný olmakla birlikte, bu madde etanoldan daha liposolübl olduðundan lezyon içine daha iyi yayýlýr. O nedenle daha düþük doz ve daha az sayýda enjeksiyon yapýlabilmektedir. Ohnishi ve arkadaþlarý, 3 cm den küçük 4 adet- a b c Resim 5. a) Sað hepatik arter enjeksiyonunda sað lobu tama yakýn dolduran hipervasküler kitle lezyon (HCC); b) daha selektif incelemede tümör hipervaskülarizasyonu ve boyanmasý daha net izleniyor; c) emülsiyon verildikten sonra kitlenin lipiodolü belirgin þekilde tuttuðu görülüyor; d) gelfoam embolizasyonundan sonra tümöre olan arteryel akým kesilmiþtir 118 Hepatoselüler Karsinomun Radyolojisi a c b Resim 6. a) 8. segmentte 5 cm çaplý HCC. b) Kemoembolizasyon sonrasý sað hepatik arterde oklüzyon. Lezyonda yoðun lipodol tutulumu. c) Lezyonun 3 cm çapa gerilemesi sonrasý yapýlan RF ablasyon sonrasý lezyon çevresinde ince hipodens halo izlenmekte. bilir. Bu filamentler ýsýnýn daha geniþ bir hacme daðýlmasýný saðlarlar. Eleketroda uygulanan elektrik akýmý, elektrod etrafýnda iyon hareketlenmesine yol açarak ýsý oluþturur. RF ablasyon tekniði ile bir elektrod yerleþtiriminde 3-4 cm çaplý oval ya da küre þeklinde alanda nekroz oluþturmak mümkün olmaktadýr. Birden fazla elektrod yerleþtirilmesi ile daha geniþ alanlar tedavi edilebilir. Günümüzde 7 cm çapa ulaþan elektrodlar kullanýlmaya baþlamýþtýr. Ancak geniþ volüm ablasyonlarýnýn uzun vadeli sonuçlarý hakkýnda ancak sýnýrlý sayýda literatür bilgisi mevcuttur. Ýþlem sýrasýnda hasta þiddetli aðrý duyduðundan derin sedo-analjezi uygulanmalýdýr. Ýdeal olan lezyon etrafýnda 0.5-1cm çaplý saðlam dokunun da ablasyon alanýna dahil edilmesidir. Bu nedenle elektrod çapýndan 1cm küçük lezyonlarýn tedavisi idealdir. Daha büyük lezyonlarda birden fazla elektrod yerleþtirimi yapýlarak, lezyon ve etrafýnda 1 cm çaplý güvenlik bölgesi elde edilmeye çalýþýlýr. Bu iþlem çoðunlukla US ve veya BT kýlavuzluðunda yapýlýr. Ardýþýk elektrod yerleþtirimi yöntemi ile yapýlan büyük lezyon RF ablasyonlarýnda, lokal nüks riski yüksektir. Ultrasonografi kýlavuzluðunda yapýlan iþlemlerde, tedavi edilen dokular gaz birikimi nedeniyle hiperekoik hale gelirler. Termal lezyonun dokularda yolaçtýðý hiperekoik görünüm, genellikle 12 saat sürer. Daha sonra gaz rezorbe olarak hiperekoik görünüm ortadan kalkar. HCC hastalarýnda RF ablasyonun terapötik etkisi, tümör belirteçlerinin takibi, kontrastlý BT ve MR incelemeleri ile araþtýrýlýr. HCC'lerin çoðunluðunu oluþturan hipervasküler tümörlerde ablasyon alaný ya da komþuluðunda kontrastla yoðun boyanan bir bölgenin saptanmasý nüks ya da rezidüel tümör lehine deðerlendirilir. Hipovasküler tümörlerde tedaviye yanýtýn deðerlendirilme- si daha zordur. PET ve kuþkulu alanlardan perkütan biyopsi yapýlabilir. RF ablasyon, küçük çaplý nodüler HCC tedavisinde etkin bir yöntemdir. Bir çalýþmada Child A veya B sirozu olan, 5 cm’den küçük 1 nodül ya da 3 cm'den küçük en fazla 3 HCC nodülü olan 187 hastada bir yýllýk ortalama saðkalým %97, 3 yýllýk ortalama sürvi %71 ve 5 yýllýk ortalama saðkalým %48 bulunmuþtur10. D) Kombine Tedaviler Kemoembolizasyon (KE) ile PEI tedavilerinin kombinasyonu iki farklý tedavi yönteminin avantajlarýný birleþtirerek daha etkili sonuç alma mantýðý mantýðý üzerine kurulmuþtur. Kemoembolizasyon tedavisi sonrasý tümör içi fibröz septalar ortadan kalkar. Nekroz nedeniyle tümör yapýsý etanolün daha kolay diffüze olabileceði daha yumuþak bir kývama gelir. Etanol kemoembolizasyon sonrasý lokal nükse neden olabilen periferik canlý tümör hücrelerini ortadan kaldýrabilir. Üç ile dokuz cm çaplý tümörü olan Child A hastalarda KE ve PEI kombinasyonu ile 3 yýllýk %75, 5 yýllýk %59 saðkalým bildirilmiþtir11. Kemoembolizasyon ile RF ablasyon da ayrýca kombine edilmektedir. RF ablasyonda ýsýtýlan dokunun soðumasý ve nekroz alanýnýn sýnýrlanmasý büyük ölçüde kan damarlarýnýn ýsýyý konveksiyon yolu ile taþýmalarý sonucu olur. Lezyonun RF ablasyon öncesi embolize edilmesi nekroz alanýný büyüterek tedavinin baþarý þansýný arttýrýr. Bu durumu dokümante eden çok sayýda hayvan deneyi mevcuttur. RF ablasyonda baþarý þansý lezyon çapý ile direkt iliþkilidir. Büyük lezyonlarýn kemoembolizasyon yolu ile küçültülmesi bu yöntem ile tedavi edilebilecek hasta sayýsýný arttýrýr (Resim 6). 119 Ý. Rozanes ve ark. Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. New Nonsurgical Therapies in the Treatment of Hepatocellular Carcinoma. Techniques in Vascular and Interventional Radiology 2001:4;193-9. 8. Ohnishi K, Yoshioka H, Ito S, Fujiwara K. Prospective randomized controlled trial comparing percutaneous acetic acid injection and percutaneous ethanol injection for small hepatocellular cercinoma Hepatology 1998;27:67-72. 9. Llovet J, Real MI, Montana X, et al. Arterial embolization or chemoembolization versus symptomatic treatment in patients with unresectable hepatocellular carcinoma: a randomized controlled trial. Lancet 2002;359:1734-9. 10. Seidenfeld J, Korn A, Aronson N. Radiofrequency Ablation of Unresectable Primary Liver Cancer. J Am Coll Surg 2002;194:813-28. 11. Lencioni R, Cioni D, Crocetti L et.al. Early-stage hepatocellular carcinaoma in patients with cirrhosis: long term results of percutaneous image-guided radiofrequency ablation. Radiology 2005;234:961-7. Bartolozzi C, Lencioni R (Eds.) Liver Malignancies. Diagnostic and Interventional Radiology. Springer-Verlag Berlin, Heidelberg 1999:21-46. Gazelle G.S., Saini S, Mueller P.R. Hepatobiliary and Pancreatic Radiology. Imaging and Intervention. Thieme New York Stuttgart 1998:385-99. Bakal C.W., Silberzweig J. E. Cynamon J, Sprayregen S. Vascular and Interventional Radiology. Principles and Practice. Thieme New York, Stuttgart 2002:375-91. Dahnert W. Radiology Review Manual. Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia 2003:657-741. Gore R. M, Levine M. S. Textbook of Gastrointestinal Radiology. W.B Saunders Company, Philadelphia 2000:1523-69 Siragusa D.A, Friedman A. C. Imaging- guided percutaneous biopsy of hepatic mass. Techniques in Vascular and Interventional Radiology 2001:4;172-85. Georgides C.S., Ramsey D.E., Solomon S., Geschwind J. F. H. 120 Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Hepatoselüler Karsinomda Rezeksiyon Ýlgin Özden Türk HPB Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fakültesi, Genel Cerrahi AD, ÝSTANBUL Özet Hepatoselüler karsinomun küratif amaçlý tedavisini saðlayabilecek iki cerrahi yöntem rezeksiyon ve transplantasyondur. Transplantasyon hem tümörün hem de hastalarýn çoðunluðunda mevcut olan kronik karaciðer hastalýðýnýn tedavisini saðlamasý açýsýndan daha çekicidir. Ancak, kadaverik organ sayýsýnýn sýnýrlý olmasý, ileri tümörlerde transplantasyon yapýldýðýnda kanser nüksü riskinin çok yüksek olmasý, kadaverik transplantasyon sýnýrlarýný aþmýþ tümörlerde canlý vericiden transplantasyon yapýlmasý ile ilgili etik sorunlar uygulamayý sýnýrlamaktadýr. Bu iki yöntem, birbirini tamamlayýcý olarak görülmelidir. Günümüzde önde gelen görüþ, karaciðer rezervi uygun olan hastalarda rezeksiyon yapýlmasýdýr. Hasta daha sonra, transplantasyon için deðerlendirilebilir. Karaciðer rezeksiyonunun en korkulan komplikasyonu olan postoperatif karaciðer yetmezliði hem hasta seçiminde hem de cerrahi teknik ve perioperatif bakýmýndaki geliþmeler sayesinde azalmýþtýr. Güncel sorunlar, vakalarýn çoðunluðunun inoperabl olmasý ve baþarýlý rezeksiyonlardan sonra % 80-90 oranýnda, çoðu intrahepatik olan, nüksler geliþmesidir. Ciddi yan etkileri olan neoadjuvan tedaviler, hastalarýn küçük bir kýsmýnda 'evre düþmesi' saðlayabilmektedir. Ýlginç olarak, operabl ancak büyük tümörlü bazý hastalarýn saðkalýmý çok iyi olabilmektedir. Tümör biyolojisinin daha iyi tanýmlanmasýný saðlayacak microarray çalýþmalarý ile neoadjuvan tedavi için ve 'kurtarma' transplantasyonu (kiþiye özgü nüks riskinin yüksek olmasý sebebiyle) için hasta seçimine objektif ölçütler getirilmelidir. Ýntrahepatik metastazlarýn adoptif immünoterapi, multisentrik karsinogenezin interferon veya retinoidler ile baskýlanmasý gibi olasýlýklar ümit vericidir. Saðkalýmýn düzelmesi için mutlaka etkili adjuvan tedaviler geliþtirilmelidir. Anahtar kelimeler: hepatoselüler karsinom, rezeksiyon, hepatektomi. Liver Resection for Hepatocellular Carcinoma Summary Resection and transplantation are the two principal methods that offer curative surgical treatment of hepatocellular carcinoma. Transplantation is theoretically the more attractive option because it allows treatment of the tumor as well as the frequently present underlying disease. However, wide applicability is limited by the shortage of cadaveric organs, the high recurrence risk following transplantation for advanced tumors and the ethical issues related to living donor liver transplantation for tumors beyond the criteria for cadaveric transplantation. The two methods should be considered to be complimentary. The current prevailing approach is to perform transplantation in operable patients with adequate hepatic functional reserve. The patient may then be evaluated for subsequent transplantation. With the developments in patient selection as well as in surgical technique and perioperative care, the most dreaded complication- postoperative liver failure- has become rare. The current problems are that most patients are still diagnosed at an inoperable stage and 80-90% of the patients develop recurrences-mostly intrahepatic- after successful hepatectomy. Neoadjuvant treatments with serious adverse effects can achieve down-staging in a small subset of patients. Interestingly, some patients with operable but large tumors have unexpectedly long survival. Microarray studies should be performed to define tumor biology better and to set objective criteria for the selection of patients for neoadjuvant treatment and for salvage transplantation (due to the particularly high risk of recurrence in individual patients) after hepatectomy. The studies on the prevention of intrahepatic metastases by adoptive immunotherapy and suppression of multicentric carcinogenesis by interferon and retinoids are encouraging. To improve postoperative survival, development of effective adjuvant methods is mandatory. Key words: hepatocelluler carcinoma, resection, hepatectomy. saðkalýmýn, kanser nüksü sebebiyle düþük olmasý,1,2 hastalarýn belli ölçütlere göre seçilmesini3 gerektirmiþtir. Ayrýca, kadaverik organ sayýsýndaki artýþýn yeterli olmamasý sýnýrlayýcý bir etkendir. Kadaverik transplantasyon sýnýrlarýný aþmýþ tümörlerde canlý vericiden transplantasyon yapýlmasý ile ilgili etik sorunlar halen tartýþýlmaktadýr4. Giriþ Hepatoselüler karsinomun küratif amaçlý tedavisini saðlayabilecek iki cerrahi yöntem rezeksiyon ve transplantasyondur. Transplantasyon hem tümörün hem de hastalarýn çoðunluðunda mevcut olan kronik karaciðer hastalýðýnýn tedavisini saðlamasý açýsýndan daha çekicidir. Ancak, ileri tümörlerde yapýldýðýnda Ýlgin Özden, Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fak., Genel Cerrahi AD, Karaciðer Safra Yollarý Cerahisi Birimi, ÝSTANBUL iozden@hotmail.com 103 Ý. Özden Geniþ karaciðer rezeksiyonlarý (3 veya daha fazla segmentin çýkarýlmasý) ise, mortalitesi çok yüksek olan postoperatif karaciðer yetmezliði riski taþýr. Yetmezlik riskinin üç ana belirleyicisi, rezeke edilen tümör dýþý parenkim hacmi17,18, karaciðerin iþlevsel kapasitesi18,19 ve ameliyatýn sebep olduðu travmadýr (örneðin kanama miktarý)20,21. Bunlardan ilk ikisi ameliyat öncesi dönemde saptanabilir. Geniþ karaciðer rezeksiyonlarý nonsirotik hastalar ve Child A sirotiklerde gündeme geldiði için, ChildTurcotte-Pugh skoru bu alanda yetersizdir. Konuyu daha karmaþýklaþtýran bir soru, karaciðer iþlevsel rezervi iyi olan hastalarda hangi yöntemin daha baþarýlý olduðudur. Bazý yazarlar, tümör yayýlýmý ölçütlerine uyan hastalarda, karaciðerin iþlevsel kapasitesi ne olursa olsun, transplantasyonun ilk seçenek olduðunu savunmaktadýr5. Öte yandan, kadaverik transplantasyon ölçütlerine uyan ve karaciðer iþlevsel rezervi iyi olan hastalarda rezeksiyon ile elde edilen saðkalýmýn, transplantasyon ile elde edilene paralel olduðu savunulmuþtur6. Yukarýdaki sebeplerle, rezeksiyon, alaný kýsmen sýnýrlanmýþ olsa da, güncelliðini ve geçerliliðini koruyan bir yöntemdir. A-Karaciðer Parenkim Hacmi Her karaciðer rezeksiyonu, tümörle beraber karaciðer parenkim kaybýna da sebep olmaktadýr. Karaciðerin sað lobunu dolduran bir tümöre yönelik sað hepatektomi ile, sað portal venin anteriör ve posteriör dallarý arasýna oturmuþ 3 cm çaplý bir tümör için yapýlan sað hepatektominin sebep olduðu parenkim kaybý çok farklýdýr. Bu sebeple ameliyat isimlerine baðlanmak yerine parenkim kaybý esas alýnmalýdýr. Parenkim hastalýðý olmayan kiþilerde saðlýklý karaciðer hacminin %60-65'inin rezeke edilebileceði kabul edilmektedir18. Nitekim, canlý vericiden sað lob grefti alýndýðý zaman bu ölçüt uygulanmaktadýr. Tümör sebebiyle yapýlan rezeksiyonlarda, 'hastalýklý' (kronik hepatit gibi) karaciðerin %40'ýnýn, saðlýklý karaciðerin %25'inin geride býrakýlmasýnýn güvenli olduðu savunulmaktadýr. Bunun ötesindeki rezeksiyonlar için portal ven embolizasyonu gibi kalan karaciðer hacmini büyütecek yöntemler önerilmektedir22. Uygulamanýn dayandýðý temel prensip, rezeksiyonu planlanan karaciðer kýsmýnýn portal sisteminin embolizasyonu ile rezeke edilecek kýsýmda atrofi, ameliyat sonrasýnda hastada kalacak karaciðer kýsýmda ise hipertrofi oluþturmaktýr. En sýk kullanýlan uygulama portal venin sað dalýnýn embolizasyonudur. Embolizan ajan olarak, polivinil alkol, fibrin yapýþtýrýcý, alkol, siyanoakrilat ve metal halkalar kullanýlabilir22. Karaciðerin toplam hacmi deðiþmemekte, ancak 2-3 hafta içinde sað lob atrofiye uðramakta ve sol lob hipertrofiye olmaktadýr. Bunun sonucu geride kalan karaciðer dokusu daha büyük olmaktadýr. Sað triseksiyonektomi (4.,5.,6.,7., ve 8. segment rezeksiyonu) planlanan vakalarda 4. segmentin portal ven dallarý, sol triseksiyonektomi uygulanacak vakalarda sol lobun ve sað lob anteriör sektörün (5. ve 8. segmentler) dallarý embolize edilmektedir23. I- Rezeksiyon Açýsýndan Evreleme Sistemleri Hepatoselüler karsinomlu hastalarda prognozun öngörülmesi için Okuda sýnýflamasý7, Fransýz sýnýflamasý8, Cancer of the Liver Italian Program (CLIP) skoru9, Barcelona Clinic Liver Cancer (BCLC) sýnýflamasý10, TNM sýnýflamasý11 gibi çok çeþitli sýnýflamalar önerilmiþtir. Hepatoselüler karsinom, gerek altta yatan karaciðer hastalýðý, gerekse biyolojik davranýþ açýsýndan çok geniþ bir spektrum gösterir. Bu sebeple, her evreleme sistemi, baþlangýçta elde edildiði hasta alt grubunda baþarýlý olmakta, diðer alt gruplarda ayný düzeyde verim saðlamamaktadýr 12,13. Geleneksel olarak, cerrahi giriþim açýsýndan deðerlendirme ve prognozun öngörülmesi için, patolojik evreleme sistemi olan TNM sistemi kullanýlmaktadýr11 (Tablo 1). TNM sisteminin son þeklinin en çok dikkat çeken yönü, damar invazyonunun prognostik önemidir. Altta yatan kronik karaciðer hastalýðýnýn durumu da prognozu etkilediði için, Vauthey ve ark., fibrozis düzeyinin de14, TNM sistemine dahil edilmesi gerektiðini düþünmektedir15. TNM sistemi prognozun öngörülmesinde ve farklý kliniklerin sonuçlarýnýn karþýlaþtýrýlmasýnda faydalýdýr. Ancak, rezektabilite hakkýnda karar verilebilmesi için, tümör yayýlýmýnýn yanýnda karaciðerin iþlevsel kapasitesinin de deðerlendirilmesi gerekir. II- Karaciðerin Ýþlevsel Kapasitesinin Saptanmasý Sýnýrlý karaciðer rezeksiyonlarý, karaciðer parenkimi normal olan kiþilerde, Child A’lýlarda ve iyi durumdaki Child B sirotiklerde güvenle gerçekleþtirilebilir16. 104 Hepatoselüler Karsinomda Rezeksiyon kan düzeyinin hesaplanan baþlangýç seviyesinin %10'unun altýna inmesi durumunda hasta major hepatektomiye adaydýr19. Bu düzeyi %14 olarak bildiren grup da mevcuttur27. Karaciðer cerrahisinin daha güvenli hale gelmesi sayesinde, indosiyanin temizlenme testi sonucu bozuk olan hastalarýn, belli ölçütlerin saðlanmasý koþuluyla major cerrahi giriþim geçirebileceði bildirilmiþtir30. Makuuchi ve ark. bu algoritmayý esnetmeden uygulayarak, karaciðer rezeksiyonlarýndaki mortaliteyi %1'in altýna indirebilmiþlerdir. Bu grup 10/1994-5/2002 arasýnda, 1056 karaciðer rezeksiyonunu mortalitesiz olarak gerçekleþtirmiþtir31. B- Geniþ Karaciðer Rezeksiyonundan Sonra Karaciðer Yetmezliði Ýçin Risk Faktörleri Belirgin portal hipertansiyon varlýðý büyük karaciðer rezeksiyonlarý için çok önemli bir kontrendikasyondur. Splenomegali, grad 2-3 özofagus varislerinin varlýðý, portal sistem trombozu, trombosit sayýsýnýn 100 000/mm3'ün altýnda olmasý, transjügüler ölçüm ile portal basýncýn yüksek olduðunun saptanmasý bu açýdan çok uyarýcý parametrelerdir16,24. Kronik karaciðer hastalýðýnýn þiddetini saptamak amacýyla, risk/yarar oraný konusunda farklý görüþler olsa da24, tümör dýþýndaki parenkimden biyopsi alýnmasý da düþünülebilir16. Grad 4'ten daha þiddetli fibrozis önemli bir risk faktörüdür. Kronik karaciðer hastalýðý olmayan kiþilerde, eðer aðýr hepatosteatoz (%30'dan yüksek makroveziküler steatoz) olasýlýðý varsa, karaciðer biyopsisi faydalýdýr16. Yüksek hepatit aktivitesinin devam ettiðinin (transaminaz düzeylerinin 3 kattan daha fazla yüksek olmasý) saptanmasý da olumsuz bir göstergedir25. Portal ven dalý embolizasyonu sonrasýnda, rezeksiyonu izleyen dönemde geride kalacak karaciðer kýsmýnda hipertrofi geliþmeyeceðinin bulgularý, rezeksiyon için mutlak bir kontrendikasyon olarak görülmelidir25,26. Yukarýda sayýlan faktörler önemli olmakla beraber, tek tek hastalarda karar vermek yine de karmaþýk bir süreçtir. Bunu objektif parametrelere baðlamak amacýyla, hepatektomi konusunda son derecede geniþ deneyimi olan Uzakdoðu ülkelerinde, indosiyanin yeþili temizlenme testi kullanýlmaktadýr24,27,28. III- Cerrahi Yaklaþým A- Tanýsal Laparoskopi Görüntüleme yöntemleri ile operabl olduðu düþünülenlerde, tanýsal laparoskopi yapýlmasýnýn, hastalarýn yaklaþýk %16'sýnda gereksiz laparotomiyi önleyebileceði bildirilmiþtir32. Ancak laparoskopinin verimi tümörün evresi ile iliþkilidir. Weitz ve ark.'nýn çalýþmasýnda, sirozu olmayan ve klinik evresi (American Joint Committee on Cancer) I ile III arasýnda olan hastalarda verim %5 (1/19) düzeyindeyken siroz varlýðýnda ve/veya evre IVA hastalýkta (major vasküler invazyon veya bilober hastalýk) %29'a (12/41) çýkmýþtýr33. Seçilmiþ hastalarda yöntemin yararý konusunda daha fazla çalýþmaya gerek vardýr. B- Anatomik Rezeksiyonun Önemi Hepatektomide amaç, negatif cerrahi sýnýrlarla güvenli rezeksiyon yapýlmasýdýr. Peritoneal implantlar, karaciðerde yaygýn hastalýk ve lenf nodu metastazlarýnýn varlýðý genel kabul gören inoperabilite ölçütlerdir. Konu tartýþmalý olmakla34,35 beraber en az 1 cm'lik parenkim sýnýrýnýn hedeflenmesi gerektiði düþünülmektedir34. Hepatoselüler karsinomun intrahepatik yayýlýmý, portal ven dallarýna embolizasyonlar yoluyla olmaktadýr. Bu sebeple, anatomik rezeksiyon yapýlmasý, baþka bir deyiþle segmentektomiden hemihepatektomiye kadar, tümörü ve bulunduðu segment veya segmentlerin portal sistemini de çýkaran bir ameliyat yapýlmasý savunulmuþtur36,37. Karaciðer rezervinin yeterli olduðu kiþilerde, anatomik rezeksiyonun hastalýksýz olma ve genel saðkalým açýlarýndan üstün olduðu gösterilmiþtir38,39. C- Ýndosiyanin Yeþili Temizlenme Testi Hastaya intravenöz yolla 0.5 mg/kg dozda indosiyanin verilir; daha sonra 5,10,15 ve 20 dakika sonra kan örnekleri alýnýr ve serum ayrýlýr. Plazma ayrýlarak ve sulandýrýldýktan sonra 805 nm'de spektrofotometrede abzorbansý ölçülür ve temizlenme düzeyi hesaplanýr. Parmaða probu takýlan puls oksimetre benzeri bir aletle dinamik ölçüm yapýlmasý da olanaklýdýr29. Makuuchi ve ark. indosiyanin temizlenme düzeyine göre güvenle yapýlabilecek rezeksiyon seviyeleri (tümörektomiden geniþletilmiþ rezeksiyona kadar) konusunda bir algoritma yayýnlamýþlardýr. Bu algoritmaya göre, 15. dakikada saptanan 105 Ý. Özden Tablo 1. Hepatoselüler karsinomun TNM sýnýflamasý T1 T2 T3 T4 tek kitle, damar invazyonu yok damar invazyonu yapmýþ tek kitle veya en büyüðü <5 cm çoðul tümörler çoðul tümörler, herhangi biri >5 cm veya portal venin veya hepatik venlerin büyük dallarýndan birine invazyon yapmýþ safra kesesi dýþýndaki yandaþ organlara invazyon yapmýþ tümörler veya viseral peritona perforasyon N0 N1 bölgesel lenf nodu metastazý yok bölgesel lenf nodu metastazý var M0 M1 uzak metastaz yok uzak metastaz var Evre I II IIIA IIIB IV Tümör T1 T2 T3 herhangi bir T herhangi bir T Nod N0 N0 N0 N1 herhangi bir N Uzak metastaz M0 M0 M0 M0 M1 Regimbeau ve ark.'nýn çalýþmasýnda 5 yýllýk saðkalým, sýnýrlý rezeksiyon grubunda %35, anatomik rezeksiyon grubunda %54 olmuþtur38. Hasegawa ve ark.'nýn çalýþmasýnda ise, bunlara karþýlýk gelen deðerler sýrasýyla %35 ve %66 bulunmuþtur39. Laparoskopik rezeksiyon konusunda klinik araþtýrmalar devam etmektedir40. baðlanýp kesilebilir49. Belghiti ve ark, önden yaklaþýmý kolaylaþtýrmak için, transeksiyondan önce vena kava ile sað lob arasýndaki avasküler plandan bir aský geçirilmesinin (hanging liver maneuver-karaciðeri askýlama manevrasý) hem kanamayý azaltmak hem de transeksiyon hattýnýn doðru olduðundan emin olmak için faydalý olduðunu savunmuþlardýr50. C- Cerrahi Yöntemler D- Safra Yollarýnda Tümör Trombüsü Olan Vakalara Yaklaþým Günümüzde her vakada kullanýlmasý mecburi olmasa da41,42, aralýklý pedikül klampajýnýn (genellikle 15 dakika klampaj- 5 dakika ara), karaciðer iþlevlerine aðýr zarar vermeden kanamayý azaltýcý etkisi olduðu gösterilmiþtir43,44. Total vasküler eksklüzyon, karaciðer iþlevleri açýsýndan daha riskli bir yöntemdir45. Deneyimli merkezlerde, Pringle manevrasýnýn parakaval bölgedeki tümörleri için dahi yeterli olduðu gösterilmiþtir46. Karaciðer iþlevleri ile ilgili çekince olan vakalardaki hemihepatektomiden küçük giriþimlerde, rezeksiyonun yapýlacaðý tarafýn portal ven ve hepatik arter dalýna klampaj uygulanmasý (hemihepatik vasküler oklüzyon) faydalý bir yöntemdir47,48. Özellikle büyük tümörlerde karaciðerin mobilizasyonu sýrasýnda, hem iskemiden hem de cerrahýn karaciðer içi tümör yayýlýmýna sebep olmasýndan korkulur. Bu durumlarda, önden yaklaþým (anterior approach) denilen yöntemle, hilustaki damarlar kontrol altýna alýndýktan sonra, doðrudan karaciðer transeksiyonu yapýlabilir; vena kavaya ulaþýldýktan sonra, sað lob ile vena kava arasýndaki damarlar Tümörün safra yollarýnda invazyon yapmasý ve meydana gelen trombüsün ana safra yoluna düþmesi, sarýlýk ile ortaya çýkan bir klinik tablo oluþturur. Bu hastalarda direkt hiperbilirubinin yüksek olduðuna dikkat edilerek, karaciðerin dekompanse olduðu þeklinde yanlýþ tanýdan kaçýnýlmalýdýr. Uygun tedavi yöntemi rezeksiyon ve koledokotomi ile tümör trombüsünün uzaklaþtýrýlmasýdýr51,52. Safra yollarýna rüptüre olmuþ tümörlerin prognozunun diðer tümörlerden daha kötü olup olmadýðý tartýþmalýdýr51,52. IV- Hepatektominin Sonuçlarý A- Mortalite-Morbidite Deneyimli merkezlerde mortalite %0-5 arasýnda deðiþmektedir6,53,54. Mortalitesiz çok geniþ bir serinin yayýnlanmasý bu alandaki hedefi göstermektedir31. En çok korkulan komplikasyon olan postoperatif karaciðer yetmezliði riski, hem hastanýn karaciðer rezervinin daha iyi deðerlendirilmesi, hem de ameli- 106 Hepatoselüler Karsinomda Rezeksiyon yatlarýn daha emin bir þekilde yapýlmasý sayesinde azalmýþ ve bu sayede mortalite düþmüþtür. En sýk karþýlaþýlan komplikasyonlar safra kaçaklarý, batýn içi enfeksiyon ve assit geliþimi ve batýn içi kanamadýr31,53,54. biyolojisi) tam anlamýyla temsil edememektedir65. Kronik karaciðer hastalýðý zemininde, en büyük boyutu 5 cm'den küçük olan tümörlerde, erken (<2 yýl) ve geç (>2 yýl) nüks için risk faktörlerinin farklý olduðu saptanmýþtýr. Metastatik nüks ile iliþkili olarak düþünülebilecek nonanatomik rezeksiyon, mikroskopik vasküler invazyon, ve serum alfa-fetoprotein seviyesinin 32 ng/ml’den yüksek oluþu gibi faktörler, erken nüksün baðýmsýz belirleyicileri olarak saptanmýþtýr. Öte yandan, artmýþ multisentrik karsinojenik risk ile iliþkili olarak düþünülebilecek hepatit aktivitesinin yüksekliði, çoðul tümörler ve tümörün makroskopik tipi geç nüks ile iliþkili bulunmuþtur66. Nonsirotik hastalarda yapýlan bir çalýþmada ise, nüks açýsýndan önemli risk faktörlerinin kan transfüzyonu, tümör kapsülünün olmamasý, yandaþ nodüller ve rezeksiyon sýnýrýnýn 10 mm’den az olmasý olduðu saptanmýþtýr67. B- Saðkalým Genel serilerde, rezeksiyon sonrasý 5 yýllýk saðkalým %30 ile %50 arasýnda deðiþmektedir53,55-57. Hastalarýn yaklaþýk %75-90'ýnda nüksler meydana gelmektedir. Nükslerin çoðunluðu intrahepatik nükslerdir. Nükslerin rezektabilite oraný, %10 ile %77 arasýndaki sýnýrlarda bildirilmiþse de, büyük çoðunlukla sýnýrýn düþük tarafýna daha yakýndýr34,53. Eðer rerezeksiyon yapýlabilirse, saðkalým olasýlýðý %37 ile %86 arasýnda deðiþmektedir34. Rezektabl olmayan nükslerde alkol enjeksiyonu, transarteryal embolizasyon gibi yöntemler kullanýlmakta ve saðkalým cerrahi grubuna göre daha kötü olmaktadýr34,58. V- Rezektabilitenin Arttýrýlmasý A- Portal Ven Embolizasyonu C- Prognostik Faktörler TNM sýnýflamasýndan da anlaþýlacaðý gibi tümör boyutu önemlidir. Örneðin genel serilerde saðkalým %30-50 arasýndayken, en büyük boyutu 2 cm olan tümörleri olan bir hasta serisinde 5 yýllýk saðkalým %68, 10 yýllýk saðkalým % 47'dir59. En büyüðü 3 cm'den küçük 1 ile 3 tümörü bulunan hepatoselüler karsinom hastalarýndan oluþan bir seride 5 yýllýk saðkalým %55, 10 yýllýk saðkalým %18 bulunmuþtur60. Baþka bir seride 5 santimden küçük tümörlerde 5 yýllýk saðkalým %58 bulunmuþtur61. Öte yandan 10 cm’den büyük tümörlerde 5 yýllýk saðkalým %25 düzeyine düþmektedir62,63. Ancak, TNM sýnýflamasýnýn diðer bir önemli mesajý mikroskopik ve makroskopik damar invazyonunun da çok belirleyici olduðu þeklindedir. Hatta makroskopik invazyon tümör büyüklüðünden daha önemli olabilir. Örneðin T1 (damar invazyonu yapmamýþ tek tümör) tümörlerde (10 cm'den büyük olanlar dahil) 5 yýllýk saðkalým %55 olarak bildirilmiþtir15. Buna karþýn major portal ven veya hepatik ven invazyonu olan vakalarda ise 5 yýllýk saðkalým %10-11 düzeyindedir64,65. Gözden kaçýrýlmamasý gereken bir nokta, Pawlik ve ark.'nýn serisinde en uzun yaþayan hastanýn postoperatif 14.8. yýlda, nükssüz hala hayatta olduðudur; baþka bir deyiþle, bilinen prognostik faktörler çok önemlidir ancak bunlar bireyler arasý farklýlýklarý (tümör (yukarýda ele alýnmýþtýr.) B- Ýki Aþamalý Rezeksiyon Bu giriþim yaygýn bilober hastalýðý olan kiþilerde metastaz cerrahisinde uygulanýr68. Genel olarak sol lobdaki tümör veya tümörlere sýnýrlý rezeksiyon(lar) için uygundur. Birinci aþamada, sað portal ven dalý baðlanmaktadýr. Sol lob hipertrofisi geliþtikten sonra sað tarafa rezeksiyon uygulanýr. Wakai ve Shiari bu yöntemi hepatoselüler karsinomlu bir vakaya yapmýþ ve 6 yýllýk nükssüz saðkalým elde edilmiþtir69. C- Neoadjuvan Tedaviler Rezektabl olmayan tümörlerin bazýlarýnýn, preoperatif transarteryel kemoembolizasyon ile rezektabl hale getirilebileceði gösterilmiþtir70. Hepatoselüler karsinom konusunda yoðunlaþmýþ merkezlerde, sistemik kemoterapi, interferon ve intra-arteryel ytrium90 küreleri, çeþitli kombinasyonlarda kullanýlarak, rezektabl olmayan vakalarýn %10’unda evre düþmesi saðlanabildiði bildirilmiþtir. Olumlu nokta, bu vaka grubunda 5 yýllýk saðkalýmýn %57’ye çýkarýlabilmiþ olmasýdýr71. Bu aðýr neoadjuvan tedavilerin her vakada kullanýlmasýný önermek güçtür. Ancak, tümör biyolojisinin daha iyi anlaþýlmasý ile (bkz. aþaðýda) seçilmiþ sýnýrlý hasta gruplarýna uygulanmasý düþünülebilir. 107 Ý. Özden D- Karaciðer Dýþýna Yayýlmýþ Hastalýða Giriþken Yaklaþým D-Transarteryel Tedavi Diyaframýn direkt invazyonu dýþýnda karaciðer dýþý hastalýðý olmayan hastalarda saðkalýmýn, invazyon olmayan hastalarýnkilere eþdeðer olduðu bildirilmiþtir72. Seçilmiþ vakalarda radikal rezeksiyonun gerçekleþtirilmesi için vena kava rezeksiyonu ve politetrafloroetilen greft ile rekonstrüksiyon yapýlabileceði bildirilmiþtir73. ý) Lipiodol-kemoterapötik ajan karýþýmý ile Randomize olmayan çalýþmalarda, küratif rezeksiyon yapýlan hastalar da, adjuvan transarteryel kemoembolizasyonun nüksleri azaltabileceði ve saðkalýmý arttýrabileceði bildirilmiþtir81-84. Ancak, ileriye dönük randomize iki çalýþmada bu konuda herhangi bir olumlu etki gözlenmemiþtir85,86. VI- Nükslerin Önlenmesi ýý) Radyoaktif iþaretli lipiodol ile Nüks, iki mekanizma ile meydana gelebilir: 1) Rezeke edilen tümörlerin intrahepatik metastazlarý66. 2) Hepatoselüler karsinomlarýn çoðunluðu kronik karaciðer hastalýðý zemininde geliþtiði için, ayný zeminde baþka tümörler (de novo tümörler) çýkabilir74,75. Yukarýda da belirtildiði gibi, nüks meydana geldikten sonra uygulanabilen tedavilerin genel sonuçlarý çok yüz güldürücü olmadýðý için, nüksün önlenmesi önem kazanmaktadýr. Küratif rezeksiyon yapýlmýþ hastalarda adjuvan tedavi olarak 131I ile iþaretli lipiodol ile transarteryel tedavi yapýlmasýnýn etkisiz87 olduðunu bildiren yayýnlar yanýnda yararlý olduðunu bildirenler de vardýr. E- Ýmmünoterapi Takayama ve ark. küratif rezeksiyon yapýlan hastalarda otolog lenfositlerle adoptif immünoterapi yapýlmasýnýn nükssüz saðkalýmý ve hastalýða özgü saðkalýmý arttýrdýðýný ancak genel saðkalýmý arttýrmadýðýný bildirmiþlerdir. Yazarlar, bunu immünoterapinin intrahepatik metastazlarýn geliþimini önlediði ancak multisentrik karsinogenezi baskýlayamadýðý þeklinde açýklamýþlardýr90. Ayrýca, küratif rezeksiyon sonrasýnda otolog tümör hücrelerle aþýlama yapýlmasýnýn saðkalýma olumlu katkýda bulunduðu gözlenmiþtir91. A- Sistemik Kemoterapi Adjuvan kemoterapinin herhangi bir saðkalým avantajý saðlamadýðý hatta uzun vadede zararlý olabileceði düþünülmektedir76. B- Ýnterferon Tedavisi Ýnterferon hem direkt antitümör özellikleri, hem de viral replikasyonu baskýlayarak multisentrik karsinogenezi baskýlayabilmesi açýsýndan çekici bir olasýlýktýr35. Sýnýrlý sayýda hastanýn alýndýðý iki çalýþmada (toplam 20 ve 30 vaka) postoperatif dönemde veya perkütan alkol tedavisi sonrasýnda interferon uygulamasýnýn HCV'ye baðlý kronik karaciðer hastalýðý olan hastalarda nüks riskini azalttýðý bildirilmiþtir77,78. Ancak daha geniþ sayýdaki hastalarda yapýlacak çalýþmalara gereksinim vardýr. F- Salvaj Transplantasyon Diðer bir seçenek, rezeksiyon sonrasýnda yapýlan histopatolojik incelemede nüks açýsýndan riskli hastalar daha nüks geliþmeden karaciðer transplantasyonu listesine alýnabilir. Daha nüks geliþmeden veya nüks çok erken evredeyken nakil yapýlabilir. Bu konudaki deneyim çok sýnýrlý olsa da sonuçlar cesaretlendiricidir92. C- Retinoik Asit VII- Tümör Biyolojisinin Tanýmlanmasý Bir çalýþmada hepatoselüler karsinoma yönelik küratif rezeksiyon veya küratif perkütan alkol tedavisi yapýlan hastalarda, bir retinoid olan poliprenoik asitin ikincil tümör geliþimini önlediði bildirilmiþtir79. Çalýþmayý yapan grup, bu etkinin retinoid tedavisinin bitiminden sonra en az 151 hafta sebat ettiðini göstermiþtir80. Ancak bunun yayýnlanmýþ tek olumlu sonuç olmasý, genelleþtirmeyi engellemektedir. Yukarýda belirtildiði gibi geliþtirilen evreleme sistemleri ve saptanan prognostik faktörler, tümör biyolojisini tanýmlamada tam anlamýyla yeterli deðildir. Ciddi yan etkileri olan ancak bazý hastalarda çok etkili olan adjuvan tedaviler için hasta seçimi süreðen bir sorundur. Yeni adjuvan tedavilerin geliþtirilebilmesi için, karaciðer kanserinde meydana gelen deðiþiklik- 108 Hepatoselüler Karsinomda Rezeksiyon lerin moleküler düzeyde anlaþýlmasý gereklidir. Birçok genin eþ zamanlý olarak incelenmesine olanak veren microarray analizi ile nüks riski açýsýndan sorumlu genlerin ortaya çýkarýlmasý için yapýlan çalýþmalar cesaretlendiricidir93-95. 21. 22. 23. Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. Iwatsuki S, Starzl TE, Sheahan DG et al. Hepatic resection versus transplantation for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 1991;214:221-8. Hemming AW, Cattral MS, Reed AI et al. Liver transplantation for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 2001;233:652-9. Mazzaferro V, Regalia E, Doci R et al. Liver transplantation for the treatment of hepatocellular carcinoma in patients with cirrhosis. N Engl J Med 1996;334:693-9. Pascher A, Neuhaus P. Ethical considerations regarding living donation for patients with malignant liver tumors.Transplant Proc 2003;35:1169-71. Figueras J, Jaurrieta E, Valls C et al. Resection or transplantation for hepatocellular carcinoma in cirrhotic patients: outcomes based on indicated treatment strategy. J Am Coll Surg 2000;190:580-7. Cha CH, Ruo L, Fong Y et al. Resection of hepatocellular carcinoma in patients otherwise eligible for transplantation. Ann Surg 2003;238:315-23. Okuda K, Ohtsuki T, Obata H et al. Natural history of hepatocellular carcinoma and prognosis in relation to treatment. Study of 850 patients. Cancer 1985;56:918-28. Chevret S, Trincet JC, Mathieu D, Rached AA, Beaugrand M, Chastang C. A new prognostic classification for predicting survival in patients with hepatocellular carcinoma. J Hepatol 1999;31:133-41. CLIP. Prospective evaluation of the CLIP score: a new prognostic system for patients with cirrhosis and hepatocellular carcinoma. Hepatology 2000;31:840-45. Llovet JM, Bru C, Bruix J. Prognosis of hepatocellular carcinoma: the BCLC staging classification. Semin Liver Dis 1999;19:329-38. Greene FL, Page DL, Fleming ID et al. AJCC cancer staging manual. 6th edition. Chichago, USA: Springer Verlag; 2002, p.131-44. Huo TI, Lee SD, Wu JC. Staging for hepatocellular carcinoma: look for a perfect classification system. J Hepatol 2004;40:1041-2. Cillo U, Vitale A, Bassanello M, Grigoletto F, Bura P, D'Amico DF. The two faces of hepatocellular carcinoma prognostic evaluation: 'observational' or 'prognostic' approach? J Hepatol 2004;40:1042-3. Ishak K, Baptista A, Bianchi L et al. Histological grading and staging of chronic hepatitis. J Hepatol 1995;22:696-9. Vauthey JN, Lauwers GY, Esnaola NF et al. Simplified staging for hepatocellular carcinoma. J Clin Oncol 2002;20:1527-36. Belghiti J, Ogata S. Assessment of hepatic reserve for the indication of hepatic resection. J Hepatobiliary Pancreat Surg 2005;12:1-3. Yamanaka N, Okamoto E, Kuwata K, Tanaka N. A multiple regression equation for prediction of posthepatectomy liver failure. Ann Surg 1984;200;658-63. Kubota K, Makuuchi M, Kusaka K et al. Measurement of liver volume and hepatic functional reserve as a guide to decision making in resectional surgery for hepatic tumors. Hepatology 1997;26:1176-81. Imamura H, Sano K, Sugawara Y, Kokudo N, Makuuchi M. Assessment of hepatic reserve for the indication of hepatic resection: decision tree incorporating indocyanine green test. J Hepatobiliary Pancreat Surg 2005;12:16-22. Didolkar M, Fitzpatrick JL, Elias EG et al. Risk factors before 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 109 hepatectomy, hepatic function after hepatectomy and computed tomographic changes as indicators of mortality from hepatic failure. J Am Coll Surg 1989;169:17-26. Tanabe G, Sakamoto M, Akazawa K et al. Intraoperative risk factors associated with hepatic resection. Br J Surg 1995;82:1262-5. Abdalla EK, Hicks ME, Vauthey JN. Portal vein embolization: rationale, technique and future prospects. Br J Surg 2001;88:165-75. Nagino M, Nimura Y, Kamiya J et al. Right or left trisegment portal vein embolization before hepatic trisegmentectomy for hilar cholangiocarcinoma. Surgery 1995;117:677-81. Poon RT, Fan ST. Assessment of hepatic reserve for the indication of hepatic resection: how I do it. J Hepatobiliary Pancreat Surg 2005;12:31-7. Farges O, Belghiti J, Kianmanesh R et al. Portal vein embolization before right hepatectomy: a prospective clinical trial. Ann Surg 2003;237:208-17. Wakabayashi H, Ishimura K, Okano K et al. Application of preoperative portal vein embolization before major hepatic resection in patients with normal and abnormal liver parenchyma. Surgery 2002;131:26-33. Lau H, Man K, Fan ST, Yu WC, Lo CM, Wong J. Evaluation of preoperative hepatic function in patients with hepatocellular carcinoma undergoing hepatectomy. Br J Surg 1997;84:1255-9. Lee SG, Hwang S. How I do it: assessment of hepatic reserve for the indication of hepatic resection. J Hepatobiliary Pancreat Surg 2005;12:38-43. Shimizu S, Kamiike W, Hatanaka N et al. New method for measuring ICG Rmax with a clearance meter. World J Surg 1995;19:113-8. Lam CM, Fan ST, Lo CM, Wong J. Major hepatectomy for hepatocellular carcinoma in patients with an unsatisfactory indocyanine green clearance test. Br J Surg 1999;86:1012-7. Imamura H, Seyama Y, Kokudo N et al. One thousand fifty-six hepatectomies without mortality in 8 years. Arch Surg 2003;138:1198-206. Lo CM, Fan ST, Liu CL et al. Determining resectability for hepatocellular carcinoma: the role of laparoscopy and laparoscopic ultrasonography. J Hepatopancreatobiliary Pancreat Surg 2000;7:260-4. Weitz J, D'Angelica M, Jarnagin W et al. Selective use of diagnostic laparoscopy prior to planned hepatectomy for patients with hepatocellular carcinoma. Surgery 2004;135:273-81 Marin-Hargreaves G, Azoulay D, Bismuth H. Hepatocellular carcinoma: surgical indications and results. Crit Rev Oncol Hematol 2003;47:13-27. Sun HC, Tang ZY. Preventive treatments for recurrence after curative resection of hepatocellular carcinoma-A literature review of randomized trials. World J Gastroenterol 2003;9:635-40. Makuuchi M, Hasegawa H, Yamazaki S. Ultrasonically guided subsegmentectomy. Surg Gynecol Obstet 1985;161:346-50. Takasaki K, Kobayashi S, Tanaka S et al. Highly anatomically systemized hepatic resection with Glissonean sheath cord transection at the hepatic hilus. Int Surg 1990;75:73-7. Regimbeau JM, Kianmanesh R, Farges O et al. Extent of liver resection influences the outcome in patients with cirrhosis and hepatocellular carcinoma. Surgery 2002;131:311-7. Hasegawa K, Kokudo N, Imamura H et al. Prognostic impact of anatomic resection for hepatocellular carcinoma. Ann Surg 2005;242:252-9. Kaneko H, Takagi S, Otsuko Y et al. Laparoscopic resection of hepatocellular carcinoma. Am J Surg 2005;189:190-4. Descottes B, Lachachi F, Durand-Fontanier S et al. Right hepatectomies without vascular clamping: Report of 87 cases. J Hepatobiliary Pancreat Surg 2003;10:90-4. Scatton O, Massault PP, Dousset B et al. Major liver resection Ý. Özden 43. 44. 45. 46. 47. 48. 49. 50. 51. 52. 53. 54. 55. 56. 57. 58. 59. 60. 61. 62. 63. without clamping: a prospective reappraisal in the era of modern surgical tools. J Am Coll Surg 2004;199:702-8. Man K, Fan ST, Ng IO, Lo CM, Liu CL, Wong J. Prospective evaluation of Pringle maneuver in hepatectomy for liver tumors by a randomized study. Ann Surg 1997;226:704-13. Belghiti J, Noun R, Malafosse R et al. Continuous versus intermittent portal triad clamping for liver resection: a controlled study. Ann Surg 1999;229:369-75. Belghiti J, Noun R, Zante E, Ballet T, Sauvanet A. Portal triad clamping or hepatic vascular exclusion for major liver resection. A controlled study. Ann Surg 1996;224:155-61. Torzilli G, Makuuchi M, Midorikawa Y et al. Liver resection without total vascular exclusion: hazardous or beneficial? An analysis of our experience. Ann Surg 2001;233:167-75. Makuuchi M, Mori T, Gunven P, Yamazaki S, Hasegawa H. Safety of hemihepatic vascular occlusion during resection of the liver. Surg Gynecol Obstet. 1987;164:155-8. Figueras J, Llado L, Ruiz D et al.Complete versus selective portal triad clamping for minor liver resections: a prospective randomized trial. Ann Surg 2005;241:582-90. Lai EC, Fan ST, Lo CM, Chu KM, Liu CL. Anterior approach for difficult major right hepatectomy. World J Surg 1996;20:314-8. Belghiti J, Guevara OA, Noun R, Saldinger PF, Kianmaesh R. Liver hanging maneuver: a safe approach to right hepatectomy without liver mobilization. J Am Coll Surg 2001;193:109-11. Shiomi M, Kamiya J, Nagino M et al. Hepatocellular carcinoma with biliary tumor thrombi: aggressive operative approach after appropriate preoperative management. Surgery 2001;129:692-8. Yeh CN, Jan YY, Lee WC, Chen MF. Hepatic resection for hepatocellular carcinoma with obstructive jaundice due to biliary tumor thrombi. World J Surg 2004;28:471-5. Kianmanesh R, Regimbeau JM, Belghiti J. Selective approach to major hepatic resection for hepatocellular carcinoma in chronic liver disease. Surg Oncol Clin N Am 2003;12:51-63. Tanaka S, Shimada M, Shirabe K et al. Surgical outcome of patients with hepatocellular carcinoma originating in the caudate lobe. Am J Surg 2005;190:451-5. Makuuchi M, Takayama T, Kubota K et al. Hepatic resection for hepatocellular carcinoma- Japanese experience. Hepatogastroenterology 1998;45:1267-74. Fong Y, Sun RL, Jarnagin W et al. An analysis of 412 cases of hepatocellular carcinoma at a western center. Ann Surg 1999;229:790-9. Poon RT, Fan ST, Lo CM et al. Improving survival results after resection of hepatocellular carcinoma: a prospective study of 377 patients over 10 years. Ann Surg 2001;234:63-70. Chen WT, Chau GY, Lui WY et al. Recurrent hepatocellular carcinoma after hepatic resection: prognostic factors and longterm outcome. Eur J Surg Oncol 2004;30:414-20. Yamamoto M, Takasaki K, Otsubo T, Saito A, Nakano M. Extent of resection for hepatocellular carcinoma 2 cm or less in greatest diameter. Am J Surg 2002;184:437-40. Shimozawa N, Hanazaki K. Long-term prognosis after hepatic resection for small hepatocellular carcinoma. J Am Coll Surg 2004;198:356-65. Ng K, Vauthey JN, Pawlik TM, Lauwers GY et al for the International Cooperative Study Group on Hepatocellular Carcinoma. Is hepatic resection for large or multinodular hepatocellular carcinoma justified? Results from a multi-institutional database. Ann Surg Oncol 2005;12:1-10. Mok KT, Wang BW, Lo GH et al. Multimodality management of hepatocellular carcinoma larger than 10 cm. J Am Coll Surg 2003;197:730-8. Pawlik TM, Poon RT, Abdalla EK et al for the International Cooperative Study Group on Hepatocellular Carcinoma. Critical appraisal of clinical and pathologic predictor of sur- 64. 65. 66. 67. 68. 69. 70. 71. 72. 73. 74. 75. 76. 77. 78. 79. 80. 81. 110 vival after resection of large hepatocellular carcinoma. Arch Surg 2005;140:450-8. Ikai I, Yamamoto Y, Yamamoto N et al. Results of hepatic resection for hepatocellular carcinoma invading major portal and/or hepatic veins. Surg Oncol Clin N Am 2003;12:65-75. Pawlik T, Poon RT, Abdalla EK et al. Hepatectomy for hepatocellular carcinoma with major portal or hepatic vein invasion: Results of a multicenter study. Surgery 2005;137:403-10. Imamura H, Matsuyama Y, Tanaka E et al. Risk factors contributing to early and late phase intrahepatic recurrence of hepatocellular carcinoma after hepatectomy. J Hepatol 2003;38:200-7. Laurent C, Blanc JF, Nobili S et al. Prognostic factors and longterm survival after hepatic resection of hepatocellular carcinoma originating from noncirrhotic liver. J Am Coll Surg 2005 (basýmda) Kianmanesh R, Farges O, Abdalla EK, Sauvanet A, Ruszniewski P, Belghiti J. Right portal vein ligation: a new planned, two-step, all-surgical approach for resection of primary gastrointestinal tumors with multiple bilateral liver metastases. J Am Coll Surg 2003;197:164-70. Wakai T, Shiarai Y, Hatekayama K. Two-step hepatectomy using right portal vein ligation for multiple bilobar hepatocellular carcinomas arising in injured liver. Surgery 2005;137:124. Majno PE, Adam R, Bismuth H et al. Influence of preoperative transarterial lipiodol chemoembolization on resection and transplantation for hepatocellular carcinoma in patients with cirrhosis. Ann Surg 1997;226:688-703. Lau WY, Ho SK, Yu SC, Lai EC, Liew CT, Leung TW. Salvage surgery following downstaging of unresectable hepatocellular carcinoma.Ann Surg 2004;240:299-305. Lau WY, Leung KL, Leung TW, Liew CT, Chan M, Li AK. Resection of hepatocellular carcinoma with diaphragmatic invasion. Br J Surg 1995;82:264-6. Arii S, Teramoto K, Kawamura T et al. Significance of hepatic resection combined with inferior vena cava resection and its reconstruction with expanded polytetrafluoroethylene for treatment of liver tumors. J Am Coll Surg 2003;196:243-9. Tsuda H, Oda T, Sakamoto M, Hirohashi S, Different pattern of chromosomal allele loss in multiple hepatocellular carcinomas as evidence of their multifocal origin. Cancer Res 1992;52:1504-9. Ikeda K, Arase Y, Kobayashi M et al. Significance of multicentric cancer recurrence after potentially curative ablation of hepatocellular carcinoma: a long-term cohort study of 892 patients with viral cirrhosis. J Gastroenterol 2003;38:865-76. Ono T, Yamanoi A, Nazmy EAO, Kohno H, Nagasue N. Adjuvant chemotherapy after resection of hepatocellular carcinoma causes deterioration of long-term prognosis in cirrhotic patients: a metaanalysis of three randomized trials. Cancer 2001;91:2378-85. Ikeda K, Arase Y, Saitoh S et al. Interferon beta prevents recurrence of hepatocellular carcinoma after complete resection or ablation of the primary tumor- A prospective randomized study of hepatitis C virus-related liver cancer. Hepatology 2000;32:228-32. Kubo S, Nishiguchi S, Hirohashi K, Tanaka H, Shuto T, Kinoshita H. Randomized clinical trial of outcome after resection of hepatitis C virus-related hepatocellular carcinoma by postoperative interferon therapy. Br J Surg 2002;89:418-422. Muto Y, Moriwaki H, Ninomiya M, Prevention of second primary tumours by an acyclic retinoid, polyprenoic acid, in patients with hepatocellular carcinoma. Hepatoma Prevention Study Group. N Engl J Med 1996;334:1561-7. Takai K, Okuno M, Yasuda I et al. Prevention of second primary tumors by an acyclic retinoid in patients with hepatocellular carcinoma. Updated analysis of the long-term follow up data. Intervirology 2005;48:39-45. Takenaka K, Yoshida K, Nishizaki T et al. Postoperative prophylactic lipiodolization reduces the intrahepatic recurrence of Hepatoselüler Karsinomda Rezeksiyon hepatocellular carcinoma. Am J Surg 1995;169:400-5. 82. Shimoda M, Bando T, Nagata T, Shirosaki I, Sakamoto T, Tsukada K. Prophylactic chemolipiodolization of postoperative hepatoma patients. Hepatogastroenterology 2001;48:493-7. 83. Ren ZG, Lin ZY, Xia JL et al. Postoperative adjuvant arterial chemoembolization improves survival of hepatocellular carcinoma patients with risk factors for residual tumor: a retropsective control study. World J Gastroenterol 2004;10:2791-4. 84. Cheng HY, Wang X, Chen D, Xu AM, Jia YC. The value and limitation of transcatheter arterial chemoembolization in preventing recurrence of resected hepatocellular carcinoma. World J Gastroenterol 2005;11:3644-6. 85. Izumi R, Shimizu K, Iyobe T et al. Postoperative adjuvant hepatic arterial infusion of Lipiodol containing anticancer drugs in patients with hepatocellular carcinoma. Hepatology 1994;20:295-301. 86. Lai EC, Lo CM, Fan ST, Liu CL, Wong J. Postoperative adjuvant chemotherapy after curative resection of hepatocellular carcinoma: a randomized controlled trial. Arch Surg 1998;133:183-8. 87. Partensky C, Sassolas G, Henry L, Paliard P, Maddern GJ. Intra-arterial iodine 131-labeled lipiodol as adjuvant therapy after curative liver resection for hepatocellular carcinoma: a phase 2 clinical study. Arch Surg 2000;135:1298-300. 88. Lau WY, Leung TW, Ho SK et al. Adjuvant intra-arterial iodine131-labelled lipiodol for resectable hepatocellular carcinoma: a prospective randomised trial. Lancet 1999;353:797-801. 89. Boucher E, Corbinais S, Rolland Y et al. Adjuvant intra-arterial injection of iodine-131-labeled lipiodol after resection of hepatocellular carcinoma. Hepatology 2003;38:1237-41. 90. Takayama T, Sekine T, Makuuchi M et al. Adoptive immunotherapy to lower postsurgical recurrence of hepatocellular carcinoma: a randomised trial. Lancet 2000;356:802-7. 91. Peng BG, Liang LJ, He Q et al. Tumor vaccine against recurrence of hepatocellular carcinoma. World J Gastroenterol 2005;11:700-4. 92. Sala M, Fuster J, Llovet JM et al Barcelona Clinic Liver Cancer (BCLC) group. High pathological risk of recurrence after surgical resection for hepatocellular carcinoma: an indication for salvage liver transplantation. Liver Transpl 2004;10:1294-300. 93. Lee JS, Chu IS, Heo J et al. Classification and prediction of survival in hepatocellular carcinoma by gene expression profiling. Hepatology 2004;40:667-76. 94. Iizuka N, Oka M, Yamada-Okabe H et al. Oligonucleotide microarray for prediction of early intrahepatic recurrence of hepatocellular carcinoma after curative resection. Lancet 2003;361:923-9. 95. Kurokawa Y, Matoba R, Takemasa I et al. Molecular-based prediction of early recurrence in hepatocellular carcinoma. J Hepatol 2004;41:284-91. 111 Türk HPB 2005 Cilt 1 Sayý 4 Hepatoselüler Karsinom: Taný ve Tedavi Yaklaþýmý Türk HPB Atilla Ökten Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fak., Ýç Hastalýklarý AD, Gastroenterohepatoloji BD, ÝSTANBUL Özet Bu çalýþmada ülkemizde hepatoselüler karsinomanýn etiyolojisi, demografik özellikleri, taný ve tedavi yaklaþýmý, literatür bilgilerinin ýþýðý altýnda deðerlendirilmiþtir. Anahtar kelimeler: siroz, HCC, taný, tedavi Hepatocellular Carcinoma: Diagnosis and Treatment Summary In this study, demographic features and etiology of hepatocellular carcinoma in our country, and diagnosis and therapeutic approaches were evaluated in the light of reported journals. Key words: cirrhosis, HCC, diagnosis, treatment nýn deðiþik bölgelerinde önemli farklýlýklar göstermektedir. Düþük riskli ülkeler Avrupa ile Amerika'da, yüksek riskli ülkeler Afrika ve Asya'da yer almaktadýr. Hastalýk Güneydoðu Asya'da ve Orta Afrika'da sýk görülmektedir ve buralarda sýklýkla HBV ile Aflatoksin B1’e baðlýdýr. Avrupa ve Amerika'da ise seyrek görülmektedir ve HCV etkin rol oynamaktadýr6,7. Yurdumuz bu düþük ve yüksek riskli ülkeler arasýnda yer almaktadýr (Tablo 1). Ülkemizde sýk görülen tümörler arasýnda yer alýr. HCC'li hastalarýn yaklaþýk %85-90'nýn da siroz vardýr. Bilim dalýmýzda ileriye dönük yaptýðýmýz araþtýrmalarda, karaciðer sirozunda HCC sýklýðýnýn %12,9 olduðu saptanmýþtýr8-10. Giriþ Hepatoselüler karsinoma (HCC) tüm insan karsinomalarýnýn %5'inden sorumludur1. Dünyada sýk rastlanan beþinci kanser olup, kanserlerden ölümün üçüncü sýradaki nedenidir2,3. Yýlda ölen vaka sayýsý 500.000-600.000 arasýndadýr1,4. Yýllýk HCC rastlanma sýklýðý %2-8 oranlarý arasýnda deðiþmektedir2,5. Yine, HCC karaciðerin habis tümörleri arasýnda en sýk rastlananýdýr. HCC açýsýndan iki epidemiyolojik gerçek bilinmektedir: 1. Hastalýðýn önceden var olan bir karaciðer hastalýðý zemininde geliþmesi, 2. Altta yatan karaciðer hastalýðýnýn coðrafik daðýlýmýnýn farklýlýðý. HCC'nin prevalansý ve etiyolojisi dünyaTablo 1. HCC’de etiyoloji* Düþük Riskli Ülkeler Avrupa-Amerika % HBV HCV Alkol Kriptojenik <15 60 <15 Japonya Türkiye Ýst. Genel* % % % 20 50 <20 42 15 17 12 56 21 16 13 Yüksek Riskli Ülkeler Afrika-Asya % 60 <10 11-30 *Ö. Uzunalimoðlu, C. Yurdaydýn, H. Çetinkaya and A. Ökten. Risk factors for Hepatocellular Carcinoma in Turkey. Dig. Dis. and Sciences. 46: 1022, 2001. Atilla Ökten, Ýstanbul Üniversitesi, Ýstanbul Týp Fakültesi, Ýç Hastalýklarý AD, Gastroenterohepatoloji Bilim Dalý Öðretim Üyesi, ÝSTANBUL okten@istanbul.edu.tr 98 Hepatoselüler Karsinom: Taný ve Tedavi Yaklaþýmý Tablo 3. Hastalarýn demografik ve etiyolojik özellikleri Tablo 2. Sirozlu bir hastada HCC þüphesi • Sirozlu bir hastada nedensiz hýzlý bir kötüye gidiþ • Sað üst kadran aðrýsý • Karaciðerin ani ve hýzlý büyümesi • Asitin hemorajik bir nitelik kazanmasý • Açýklamasýz rekürran ateþ ve paraneoplastik sendromlar Vaka Sayýsý Hepatoselüler karsinomanýn etiyolojisinde rol oynayan baþlýca faktörler viral hepatitler (HBV, HCV ve HDV), alkol, siroz, nonalkolik yaðlý karaciðer hastalýðý, hemokromatoz, alfa1-antitripsin eksikliði, tirozinemi ve aflatoksinler'dir. Ayrýca, thorotrast, östrojenler ve androjenler, vinil klorid, nitrozaminler ve organoklorin insektisitlerin de karsinojenik katkýlarý söz konusu olabilir. Deney hayvanlarýnda aflatoksin B1'in karsinojen olduðu ileri sürülmüþtür. Ýnsanlarda, HCC ve aflatoksin arasýnda anlamlý bir iliþki gösterilememiþtir. Yine de, HCC oluþmasýnda HBV infeksiyonu ve diyetteki aflatoksin arasýnda kuvvetli bir sinerjistik etkinin varlýðýna inanýlmaktadýr6,7,10 HCC'nin etiyopatogenezi þekil 1'de kýsaca özetlenmiþtir11. HCC HCC (%) 1994-1999 2000-2002 66 58 Toplam 124 E/K 52/14 (3.7) 43/15 (2.9) 95/29 (3.3) Yaþ 55.1 ± 10.5 56.6 ± 11 55.8 ±10.7 HBV % 42.4 50 46 HCV % 15.2 20.7 17.7 HDV % 7.6 6.9 7.3 Alkol % 16.6 3.4 10.5 Kriptojenik % 12.1 10.3 11.3 *Diðerleri % 6 8.5 7.2 *HCV + Alkol, HBV + Alkol, HBV + HCV yokimyasal bulgular AST, alkalen fosfataz, GGT ve LDH yükselmeleridir. Ayrýca, hipoglisemi, hiperkalsemi, eritrositoz, hiperkolesterolemi, psödoporfirya, seksüel prekosite ve gonadotropin yapýmýnýn artmasý gibi paraneoplastik bulgulara rastlanabilir. Polimyozit ve karsinoid sendrom nadirdir. Serum alfa1-fetoprotein (AFP) taný ve taramada baþvurulan serolojik testlerden biri olmakla birlikte, duyarlýlýðýnýn ve özgüllüðünün düþüklüðü nedeni ile yeterli kabul edilemez. Buna raðmen, 300 ng/ml üzerindeki deðerler, bazý yazarlara göre 400 ng/ml üzerindeki deðerler anlamlýdýr ve taný koydurucu olabilir. Anormal bir protrombin olan des-gamma-karboksiprotrombin analizinin (PIVKA-2) özgüllüðünün AFP'den daha yüksek olduðunu bildiren araþtýrmacýlar vardýr1-3,8. Vakalarýmýzýn demografik özellikleri tablo 3'te gösterilmiþtir. Klinik, Biyokimyasal ve Serolojik Yaklaþým HCC'nin sýk görüldüðü ülkelerde rastlanma yaþý 40, nadir görüldüðü ülkelerde ise 50-60 yaþlarý arasýdýr. Erkeklerde 4-8 kat daha sýk görülür. Siroz olmaksýzýn geliþen HCC'nin baþlýca bulgularý sað üst kadran aðrýsý ve hepatomegalidir. Sirozlu bir hastada ise HCC'den tablo 2'de belirtilen belirti ve bulgularla þüphe etmek gerekir. Bazý vakalarda HCC metastazlarýnýn varlýðý ile saptanabilir. Sýk rastlanan metastaz yerleri hilus lenf düðümleri, akciðer, beyin, kemikler ve sürrenal bezleridir. Tanýda yararlanýlan baþlýca bi- Taný HCC'nin doðal seyri; altýnda yatan sirozun aðýrlýk derecesine, tümörün özelliklerine (çapý, kapsüllü olup olamadýðý, multifokal oluþu, vasküler invazyonun varlýðý veya yokluðu, histopatolojik deðerlendirme ve ekstrahepatik metastazlar), hastanýn genel durumuna, birlikte bulunan hastalýklara ve tedavi giriþimlerinin etkinliðine baðlýdýr. Birkaç prognostik evreleme sistemi geliþtirilmiþtir (Okuda, TNM, CLIP, CUPI, GETCHC ve BLCL gibi)12-14.Yeni bir çalýþmada, Grieco ve ark.14 erken ve intermediat HCC vakalarýnda CLIP ve BCLC prognostik skorlama sistemlerinin Okuda'ya göre daha etkili olduðunu göstererek, BCLC sisteminin çok erken evrelerdeki hastalarda prognozu ortaya koymada daha etkin olduðunu belirtmiþlerdir. Þekil 1. HCC'nin etiyopatogenezi 99 A. Ökten Tablo 4. HCC’de tedavi seçenekleri A- Küratif tedaviler C - Kemoterapi 1. Cerrahi rezeksiyon 2. Karaciðer Transplantasyonu 1. Hepatik arteriyel kemoterapi (HAK) 2. Transteriyel kemoembolizasyon (TAKE ) 3. Sistemik B-Perkütan ablasyon ( destrüksiyon ) D – Týbbi Tedaviler 1. 2. 3. 4. 5. 1. Tamoksifen 2. Ýnterferonlar 3. Oktreotid 4. Antianjiogenik ajanlar 5. Gen tedavisi Perkütan (Alkol- Asetik Asid) Radyofrekans (RFA) Mikrodalga koagülasyon Kriyoablasyon Ýnterstisyel laser koagülasyonu (ILC) Hepatoselüler karsinoma tanýsýnda yararlanýlan baþlýca taný yöntemleri ultrasonografi (US), bilgisayarlý tomografi (BT), manyetik rezonans (MR) ve anjiografidir3,6,8. US karaciðer sirozunda, HCC tanýsý için tarama yöntemi olarak önerilen deðerli ve ucuz en ideal bir noninvazif görüntüleme yöntemidir. Ancak, izoekojenik tümör, diyafragma altý yerleþim ve tümör dýþý dokuyu heterogen hale getiren durumlar (steatoz, makronodüler karaciðer sirozu) yöntemin deðerini kýsýtlamaktadýr. Yine de US, 3 cm üzerindeki tümörlerde %85 oranýnda taný koydurucudur. Gerektiðinde, görüntüleme yöntemleri eþliðinde ponksiyon biyopsileri yapýlabilir. Son yýllarda bir grup deneyimli araþtýrýcý, sirozlu hastalarda HCC tanýsý için, noninvazif bazý kriterler ileri sürmüþlerdir. Bu kriterlerin dayanak noktalarý: 1. Sirozlu hastalarda HCC rastlanma sýklýðýnýn yüksek olmasý, 2. Sirotik bir karaciðerde fokal bir lezyonun habis olma olasýlýðýnýn yüksekliði ve 3. HCC'lerin çoðunluðunun hipervasküler olmasý- dýr. Bu nedenle, 2 cm'den büyük bir nodülün hipervasküler oluþunun bir baþka görüntüleme yöntemiyle de ortaya konmasý ya da yöntemlerden biriyle saptanan hipervasküler görünüme ek olarak, AFP’nin 400 ng/ml üzerinde çýkýþýnýn bulunmasý HCC lehine kabul edilir. Tedavi HCC'nin tedavisinde erken taný son derece önemlidir. Tedavi için karar vermeden önce, aþaðýdaki sorularýn cevaplandýrýlmasý gerekir: 1. Tümör dýþý karaciðerin durumu nedir? 2. Tümörün çapý ve yayýlma derecesi nedir? 3. Hastanýn genel durumu (ateþ, iþtahsýzlýk, kilo kaybý ve gece terlemesi) nasýldýr? 4. Yaþý ve beklenen yaþam süresi nedir? Dolaysýyla, baþlýca prognostik faktörler þunlardýr: Büyük damarlarýn invazyonu (portal veya hepatik venlerin ana dallarýnýn invazyonu), mikroskopik vasküler invazyon, aðýr fibroz veya sirozun varlýðý, multipl tümörler, çapý 5 cm’den büyük tümörler13. Tablo 5. BCLC* evreleme sistemi Evre Evre A A1 A2 A3 A4 Evre B Evre C Evre D Tümör Tek Tek Tek 3,<3cm Büyük,MN Vas.inv./eks. Hep yay Herhangi Biri Tablo 6. BCLC sýnýflamasýna göre tedavi programý KC Fonksiyonu Evre Evre A A1 A2 A3 A4 Evre B Evre C Evre D PH yok,Bil. N. PH var , Bil. N. PH var, Bil. Y. Child-Pugh A-B Child-Pugh A-B Child-Pugh A-B Child-Pugh C *Barcelona Clinic Liver Cancer 100 Tedavi I./II. Tercih Erken HCC Radikal Ara HCC Ýleri HCC Son D. HCC Palyatif Palyatif Sempt. C. Rezeksiyon Rez.,OLT, PT OLT, PT OLT, PT TAE,TAKE Yeni Ýlaçlar Destekleyici Hepatoselüler Karsinom: Taný ve Tedavi Yaklaþýmý Þekil 2. Soliter HCC nodülünde tedavi algoritmi Þekil 3. Erken HCC için tedavi algoritmi Hepatoselüler karsinomada kulanýlan çeþitli tedavi seçenekleri tablo 4'de, BCLC sýnýflandýrýlmasý ve bu prognostik skorlama sistemine göre tedavi seçenekleri ise tablo 5 ve 6'da gösterilmiþtir. Bu deðerlendirmede tedavi yöntemleri için iki temel unsur dikkate alýnmýþtýr: tümörün evresi ve altta yatan karaciðer hastalýðýnýn aðýrlýðý. Cerrahi rezeksiyon için ideal vakalar, altta yatan karaciðer hastalýðýnýn yokluðu, hastanýn Child A'da olmasý, normal bilirubin düzeyinin bulunuþu ve normal portal basýncýn varlýðýdýr. Böyle vakalara sadece %5-10 oranýnda rastlanýr. Yapýlan retrospektif bir çalýþmada, hepatektomiden sonra görülen intrahepatik nükslerin baþlýca iki nedeninin metastaz ve “de novo” primer HCC olduðu gösterilmiþtir. Ýki yýldan önce çýkan HCC nüksü, metastazý düþündürür. Mikroskopik damar invazyonunun bulunuþunun, AFP deðerinin 32 ng/ml den fazla olmasýnýn, cerrahi rezeksiyonun kurallara göre yapýlmamýþ olmasýnýn böylesi bir sonucun hazýrlayýcýlarý olduðu ileri sürülmüþür. Buna karþýlýk, iki yýldan daha uzun sürede olan nüks- lerin ise, yeniden oluþan HCC'ler olduðu, sorumlu faktörlerin multipl tümörler ve hepatitik aktivite olduðu belirtilmiþtir13,15. Bu kriterlerin bulunmadýðý vakalarda ise, karaciðer transplantasyonu uygulanabilir. Þekil 2 ve 3'de soliter ve erken HCC için, transplantasyon açýsýndan iki tedavi algoritmi sunulmuþtur. Karaciðer transplantasyonu, karaciðer hastalýðýnýn tüm evrelerinde yapýlabilir. Bu giriþim tümörlü dokuyu ve geri kalan karaciðerdeki neoplastik potansiyel ile birlikte mevcut karaciðer hastalýðýnýn da ortadan kaldýrýlmasýný saðlar. Bu konuda yegane sorun, organ bulunmasýndaki kýsýtlýlýktýr. Yine, küçük tümörlerde (3cm'den küçük) perkütan ablasyon yöntemleri (alkol, asetik asid, RFA, MCT, ILC)'nin de baþarýlý sonuçlar verdiði belirtilmektedir. Transarteriyel kemoembolizasyon Child A ve B sirozunda, vasküler invazyon ve sistemik bulgularýn yokluðu halinde yaþam süresini uzatabilir. Bu nedenlerle, HCC'li vakalarýn sadece yaklaþýk %15'inde uygulanabilmektedir. Sistemik tedavi endikasyonu ile ilgili algoritm þekil 4'te gösterilmiþtir16. Sonuç olarak, HCC' de erken taný ve tedavinin önemini tekrar vurgulamanýn yerinde olacaðý kanýsýndayým. Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. Þekil 4. Büyük soliter veya multinodüler HCC için tedavi algoritmi 101 Llovet JM, Beaugrand M Heoatocellular carcinoma: present status and future prospects. J Hepatology 2003;38:136-49. Matsuý O: Detection and characterization of small hepatocellular carcinoma. J Gastroenterology and Hepatology 2004;19:266-69. Pyrsopoulos N, Hookman P, Barkin J. Update on the causes and standart of care for the diagnosis and treatment of hepatocellular carcinoma. Practical Gastroenterology 2005;98-116. Guerrero RB, Roberts LR. The role of hepatitis B virus integrations in the pathogenesis of human hepatocellular carcinoma. J. Hepatology 2005;42:760 -77. Bruix J, Llovet JM Treatment of patients with suspected or proven hepatocellular carcinoma. Prevention and intervention A. Ökten in liver disease. Madrid-Spain. April 17-18 2002;188-97. Aguayo A, Patt YZ. Liver Cancer. Clinics in liver disease. 2001;5:479-507. 7. El-Serag HB. Epidemiology of hepatocellular carcinoma. Clinics in liver disease 2001;5:87-107. 8. Ökten A, Demir K, Kaymakoðlu S ve ark. Karaciðer sirozunda hepatoselüler karsinoma sýklýðý ve etiyolojisi: Ýzlemede serum alfafetoprotein ve karaciðer ultrasonografisinin taný deðeri. Güncel Gastroenteroloji 2001;5:293-7. 9. Ökten A. Türkiye'de kronik hepatit, siroz ve hepatoselüler karsinoma etiyolojisi. Güncel Gastroenteroloji 2003;7:187-91. 10. Uzunalimoðlu Ö, Yurdaydýn C, Çetinkaya H, Ökten A. Risk Factors for hepatocellular carcinoma in Turkey. Digestive Diseases and Sciences 2001;46:1022-8. 11. Wands JR, Fukutomi T. Molecular biology and oncogenesis of hepatocellular carcinoma. Therapy in Hepatology. Ed. V. Arroyo, P. Gines, J. Bosch, M. Navasa, J. Bruix, J. Rodes. Ars Medica 2001;351-7. 12. Llovet JM, Bru C, Bruýx J. Prognosis of hepatocellular carcinoma: The BCLC staging classification. Seminars in liver disease 1999;19:329-38. 13. Vauthey JN, Lauwers GY. Prognostic factors after resection of hepatocellular carcinoma: are there landmarks in the wild forest? J. Hepatology 2003;38:237-9. 14. Griece A, Pompili M, Caminiti G, et al. Prognostic factors for survival in patients with early - intermadiate hepatocellular carcinoma undergoing non - surgical therapy: comparison of Okuda, CLIP and BCLC staging systems in a single Italian centre. Gut 2005;54:411-8. 15. Imamura H, Matsuyama Y, Tanaka E et al. Risk factors contributing to early and late phase intrahepatic recurrence of hepatocellular carcinoma after hepatectomy. J Hepatology 2003;38:200-7. 16. Hasoun Z, Gores GJ. Treatment of hepatocellular carcinoma. Clin Gastroenterology Hepatology 2003;1:10-8. 6. 102